Mehmet Özdoğru
Yatırım Teşvik Sistemi Kapsamında Ortaya Çıkan Ertelenmiş Vergi Varlıklarının Finansal Tablo Dipnotlarında Açıklanması Hakkında Kurul Kararı (KGK Duyurusu)
Yatırım Teşvik Sistemi Kapsamında Ortaya Çıkan Ertelenmiş Vergi Varlıklarının Finansal Tablo Dipnotlarında Açıklanması Hakkında Kurul Kararı
“Yatırım Teşvik Sistemi Kapsamında Ortaya Çıkan Ertelenmiş Vergi Varlıklarının Açıklanması Hakkında Kurul Kararı” 10.06.2023 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
Bilindiği üzere tasarrufları katma değeri yüksek yatırımlara yönlendirmek, üretimi ve istihdamı artırmak amacıyla “Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar” kapsamında işletmelerimizin yatırımlarına çeşitli teşvikler sağlanmaktadır. Söz konusu teşviklerden birisi de gelir veya kurumlar vergisi indirimidir. Bu doğrultuda yatırım teşvik sisteminden faydalanan işletmeler, bu kapsamda gelecek dönemlere devreden vergi avantajlarına sahip olduklarından TMS 12 Gelir Vergileri (TMS 12) uyarınca finansal tablolarına ertelenmiş vergi varlıkları yansıtmaktadır. Bununla birlikte söz konusu ertelenmiş vergi varlığının karşılığında Kâr ve Zarar ve Diğer Kapsamlı Gelir Tablosuna “Ertelenmiş Vergi Geliri” yansıtılmakta ve dönem kârı da bu kalemden doğrudan etkilenmektedir. Bu bağlamda yatırım teşviklerinin finansal tablolarda artan etkisi ve bu etkinin kaynaklarının daha anlaşılabilir ve daha şeffaf bir biçimde sunulabilmesi için Kurumumuz tarafından 07.06.2023 tarih ve 17345 sayılı Kurul Kararı (Karar) alınmıştır.
İlgili Karar uyarınca Yatırım Teşvik Sisteminden faydalanan kamu yararını ilgilendiren kuruluşlar (KAYİK’ler) ile zorunlu ya da isteğe bağlı olarak Türkiye Finansal Raporlama Standartlarını uygulayan büyük işletmelerin söz konusu teşvikler kapsamındaki indirimli gelir veya kurumlar vergisi uygulamasından doğan ertelenmiş vergilere ilişkin olarak “Yatırım Teşvik Sistemi Kapsamında Elde Edilen Vergi Avantajları” başlığı altında aşağıdaki ilâve hususları açıklamaları gerekmektedir:
– Yatırım teşviklerinden kaynaklanan vergi avantajının cari dönem vergisine tekabül eden kısmı.
– Yatırım teşviklerinden kaynaklanan ertelenmiş vergi varlıklarının kullanılması beklenen dönem(ler).
– Yatırım teşviklerinden doğan ertelenmiş vergi varlıklarının dönemler itibarıyla yıl bazında geri kazanılması beklenen kısımları.
– Yatırım teşviklerinden doğan ertelenmiş vergi varlıklarının finansal tablolara yansıtılmasında kullanılan önemli muhakeme ile önemli varsayımlar.
– Yatırım teşviklerinden doğan ertelenmiş vergi varlıklarının finansal tablolara alınmasında kullanılan kilit varsayımlardaki değişikliklerin, ertelenmiş vergi varlıkların geri kazanılabilirliğine olan etkileri ve bu etkilere ilişkin açıklama.
– Yatırım teşviklerinden doğan ertelenmiş vergi varlıklarında kullanılan varsayımlara ilişkin duyarlılık analizleri.
Yukarıdaki açıklamalara 1.1.2023 tarihi ve sonrasında başlayan hesap dönemlerine ait yıllık ve ara dönem finansal tablo dipnotlarında yer verilmesi gerekmektedir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Kaynak: Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu
Adi Ortaklığın Sermaye Şirketlerine Devri Veya Dönüşmesinde Vergileme Sorunları
Maliye adi ortaklıklar için hatalı görüşünü terk ederek, bunların tüm aktif ve pasifi ile birlikte bütün halinde bir sermaye şirketine devri nedeniyle Gelir Vergisi Kanunu'nun 81'inci maddesindeki vergi erteleme hükmünden yararlanılmasını kabul etmiştir. Bu konunun dönüşüm işlemleri bakımından da açıklığa kavuşturulmasına ihtiyaç vardır
Değerli okurlar, vergi mevzuatımızda devir/dönüşüm gibi yeniden yapılanma işlemlerinin vergisiz yapılmasını sağlayan isabetli düzenlemeler bulunuyor.
Kurumlar Vergisi Kanununda (KVK) yer alan vergisiz "devir" ve "tür değiştirme/dönüşüm" işlemlerinde birleşmeden/tür değişiminden doğan kârlar hesaplanmıyor ve vergilendirilmiyor (KVK Md. 20).
Gelir Vergisi Kanunu (GVK) da kazancı bilanço esasına göre tespit edilen ferdi bir işletmenin bilançosunun bir sermaye şirketine aktif ve pasifiyle bütün (kül) halinde devrolunması işleminde değer artışı kazancı hesaplanmayacağını ve vergilendirilmeyeceğini öngörüyor (GVK 81/2).
Bu olanaktan yararlanabilmenin şartları şunlar:
* Ferdi işletmenin bilançosunun devir alan şirketin bilançosuna aynen geçirilmesi,
* Devredilen ferdi işletmenin sahip veya sahiplerinin şirketten, devir bilançosuna göre hesaplanan öz sermayesi tutarında ortaklık payı alması.
Gördüğünüz gibi gelir vergisi ile ilgili düzenleme kurumlar vergisi ile paralel nitelikte…
Bu işlemlerde uygulanan düzenlemeleri gerçek bir "vergi istisnası" olarak düşünmeyin; çünkü bu işlemlerde, varlıkları kayıtlı değerleri ile devralan şirketlerin bu varlıkları sonradan elden çıkarmaları halinde, vergileme, bu şirketler bünyesinde yapılıyor. Yani bu yeniden yapılandırma olanakları aslında vergi ertelemesi niteliğinde…
Bu yapılanma işlemleri KDV, damga vergisi ve harçtan da istisna edilmiş bulunuyor, yani bu işlemler hiçbir vergi maliyetine katlanılmadan yapılabiliyor.
Peki, adi ortaklık şeklinde yürütülen faaliyetlerde adi ortaklığın sermaye şirketine devredilmesi veya dönüşmesi halinde, adi ortalıklar için bu imkanlardan yararlanılabilir mi?
Önce adi ortaklıkların vergisel durumunu kısaca açıklayalım.
Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşme olarak tanımlanmış bulunuyor.
Adi ortaklıklar, gelir veya kurumlar vergisi mükellefi değiller. İki veya daha fazla gelir veya kurumlar vergisi mükellefinin, adi ortaklık kurmak suretiyle faaliyet göstermeleri halinde, ortaklıktan elde ettikleri kazançlar, ortakların hisseleri oranında gerçek kişilerde "ticari kazanç" olarak, kurumlar da ise "kurum kazancı"na dahil edilerek vergilendiriliyor.
Ancak adi ortaklıklar KDV bakımından ayrı bir vergi süjesi olarak kabul ediliyor ve KDV mükellefiyeti tesis ettiriliyor.
Uygulamada, ortaklarını sadece gerçek kişilerin veya tüzel kişilerin oluşturduğu adi ortaklıklara rastlanabildiği gibi karma nitelikte (yani gerçek kişiler ile tüzel kişilerin birlikte ortak olduğu) adi ortaklılıklara da rastlamak mümkün.
Şimdi, adi ortaklıkların, sermaye şirketine devredilmesi veya dönüşmesi halinde gelir/kurumlar vergisi ve KDV yönünden vergileme konusuna ortak yapısını da gözeterek geçebiliriz.
Dikkatinizi çekmiştir, vergileme konusunda adi ortaklık şeklindeki işletmenin "sermaye şirketine devri" ve "sermaye şirketine dönüşümü" ayrımını yaptım. Çünkü bu iki işlem birbirinden farklı işlemler, aşağıda bu ayırımın ne kadar önemli olduğunu göreceksiniz!
Önce yasal düzenlemeleri hatırlayalım.
Gelir Vergisi Kanunundaki hükümler
GVK'nın, değer artışı kazancı hesaplanmayan ve vergilendirilmeyen halleri düzenleyen 81 inci maddesinin 2 numaralı bendi aynen şöyle:
"2. Kazancı bilanço esasına göre tespit edilen ferdi bir işletmenin bilançosunun bir sermaye şirketine aktif ve pasifiyle bütün halinde devrolunması, devir alan şirketin bilançosuna aynen geçirilmesi ve devredilen ferdi işletmenin sahip veya sahiplerinin şirketten, devir bilançosuna göre hesaplanan öz sermayesi tutarında ortaklık payı alması (Bu ortaklık payını temsil eden hisse senetlerinin nama yazılı olması şarttır.)."
Kurumlar Vergisi Kanunundaki hükümler
"Devir, bölünme ve hisse değişimi
MADDE 19- (1) Bu Kanunun uygulanmasında aşağıdaki şartlar dahilinde gerçekleşen birleşmeler devir hükmündedir:
- a) Birleşme sonucunda infisah eden kurum ile birleşilen kurumun kanunî veya iş merkezlerinin Türkiye'de bulunması.
- b) Münfesih kurumun devir tarihindeki bilânço değerlerinin, birleşilen kurum tarafından bir bütün halinde devralınması ve aynen bilânçosuna geçirilmesi.
(2) Kurumların yukarıdaki şartlar dahilinde tür değiştirmeleri de devir hükmündedir.
……………….."
"Devir, bölünme ve hisse değişimi hallerinde vergilendirme
MADDE 20- (1) Devirlerde, aşağıdaki şartlara uyulduğu takdirde, münfesih kurumun sadece devir tarihine kadar elde ettiği kazançlar vergilendirilir; birleşmeden doğan kârlar ise hesaplanmaz ve vergilendirilmez:
………………………………….."
KDV Kanunundaki hükümler
KDV Kanununun 17/4-c maddesi aynen şöyle:
"c) Gelir Vergisi Kanununun 81 inci maddesinde belirtilen işlemler ile aynı maddenin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde yazılı şartlar dahilinde adi ortaklıkların sermaye şirketine dönüşmesi işlemleri ve Kurumlar Vergisi Kanununa göre yapılan devir ve bölünme işlemleri (Bu kapsamda vergiden istisna edilen işlemler bakımından Katma Değer Vergisi Kanununun 30 uncu maddesinin (a) bendi hükmü uygulanmaz. İşlem sonunda faaliyetini bırakan, bölünen veya infisah eden mükelleflerce yüklenilen ve indirilemeyen vergiler, faaliyete başlayan veya devir ve bölünme sonrasında devredilen veya bölünen kurumların varlıklarını devralan mükellefeler tarafından mükerrer indirime yol açmayacak şekilde indirim konusu yapılır.)"
Bu maddede adi ortaklıklara ilişkin ifade bulunmuyordu, 29/3/2018 tarihli ve 7104 sayılı Kanunun 5 inci maddesiyle yapılan ve 1/6/2018'de yürürlüğe giren değişiklikle bu bentte yer alan "Gelir Vergisi Kanununun 81 inci maddesinde belirtilen işlemler ile" ibaresinden sonra gelmek üzere "aynı maddenin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde yazılı şartlar dahilinde adi ortaklıkların sermaye şirketine dönüşmesi işlemleri ve" ibaresi eklendi.
Adi ortaklıklara ilişkin iyi niyetle yapıldığı anlaşılan bu değişiklik yeni bir tereddüt yaratmış görünüyor. Çünkü maddeye eklenen ibare ile adi ortaklıkların GVK 81/2'nci madde kapsamındaki sermaye şirketine dönüşüm işlemleri istisna kapsamına alındı. Ancak maddede refere edilen GVK'nın 81/2 nci maddesi dönüşümü değil, işletmelerin bir sermaye şirketine aktif ve pasifiyle bütün halinde devrini düzenliyor.
Yoksa Maliye bu iki işlemi benzer işlemler olarak mı değerlendiriyor? Başka bir ifade ile KVK'da açıkça madde metninde ifade edilen, dönüşümün devir hükmünde olduğu hususunun, GVK 81/2 açısından da geçerli olduğu kabul mü ediliyor?
Maliyenin bu iki müessesenin farkını bilmediği düşünülemeyeceğine göre, Maliyenin adi ortaklığın sermaye şirketine dönüşümünü vergisel açıdan GVK 81/2 kapsamında gördüğünü söylemek tabii ki mümkün. Yoksa GVK 81/2 kapsamında yapılması mümkün olmayan bir işleme neden KDV istisnasına ilişkin düzenlemede yer verilmiş olsun.
Gelir Vergisi Kanunu'nun 81 inci maddesinde belirtilen işlemler ile Kurumlar Vergisi Kanununa göre yapılan devir ve bölünme işlemlerinin KDV'den istisna olduğu hükmü, adi ortaklıkların sermaye şirketlerine devredilmesi veya dönüşümünde KDV istisnası uygulanması için kanaatimce yeterli bulunmaktaydı.
Ancak tereddütleri gidermek için, 7104 sayılı Kanunla bu maddeye eklenen ve 1/6/2018'de yürürlüğe giren ifade ile GVK'nın 81 inci maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde yazılı şartlar dahilinde adi ortaklıkların sermaye şirketine dönüşmesi işlemlerinin KDV'den istisna edildiğinin hükme bağlanması tereddütlere yol açmıştır.
Bu değişiklik, geçmişte yapılan işlemler açısından sıkıntı yaratmasının yanında, sadece dönüşümü içermesi ve adi ortaklıkların sermaye şirketlerine devrine düzenlemede yer verilmemesi nedeniyle de hatalı değerlendirmelere yol açmaktadır.
Özelgelerde adi ortaklığın sermaye şirketine devri ve dönüşümü nasıl değerlendiriliyor?
Bir adi ortaklığın nevi değiştirmek suretiyle anonim şirkete dönüşmesine ilişkin bir Özelgede[1],
- Gerek Gelir veya Kurumlar Vergisi Kanunlarında gerekse Türk Ticaret Kanunu'nda adi ortaklıkların nev'i değiştirmelerine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığı,
- Ayrıca, söz konusu adi ortaklıkta gerçek kişiye ait hissenin ferdi işletme sayılmak suretiyle, aktif ve pasifiyle bütün halinde bir sermaye şirketine devrolunması durumunda, mevcut adi ortaklık sona ermiş olacağından, söz konusu adi ortaklığın nev'i değişikliği işleminin gelir veya kurumlar vergisi hükümlerine göre vergi ertelemesi müessesesinden yararlanmak suretiyle yapılmasının mümkün olmadığı,
- Gelir veya Kurumlar Vergisi kanunlarında adi ortaklıkların nev'i değiştirmelerine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığından, söz konusu işlemin KDV Kanununun 17/4-c maddesi kapsamında KDV'den istisna tutulmasının da mümkün olmadığı belirtilmiştir. (Özelgenin verildiği tarihte adi ortaklıklara ilişkin KDV istisnası düzenlememişti.)
Adi ortaklığın tüm aktif ve pasifiyle yeni kurulan sermaye şirketine devrine ilişkin yakın zamana kadar verilen tüm özelgelerde [2] [3] [4],
- Borçlar Kanunu'nda düzenlenmiş olan adi ortaklıkların devri ve nev'i değiştirmeleri ile ilgili olarak gerek 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nda gerekse 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nda herhangi bir düzenleme bulunmadığı,
- Ayrıca söz konusu adi ortaklığın tüm aktif ve pasifiyle birlikte bütün halinde bir sermaye şirketine devrolunması durumunda, mevcut adi ortaklık sona ermiş olacağından, söz konusu adi ortaklığın devir işleminin gelir veya kurumlar vergisi hükümlerine göre vergi ertelemesi müessesesinden yararlanmak suretiyle yapılmasının mümkün olmadığı,
- Bu hüküm ve açıklamalar çerçevesinde, adi ortaklığın aktif ve pasifiyle bütün halinde yeni kurulacak sermaye şirketine devredilmesi durumunda bu devir nedeniyle Gelir Vergisi Kanunu'nun 81 inci maddesi hükmünden yararlanılmasının mümkün bulunmadığı,
- Adi ortaklığın yeni kurulacak sermaye şirketine devri işleminin Gelir Vergisi Kanunu'nun 81 inci maddesi kapsamında değerlendirilmesi mümkün bulunmadığından KDV Kanununun 17/4-c maddesi gereğince istisna uygulanması mümkün olmayıp, söz konusu işlemin genel usul ve esaslar çerçevesinde KDV'ye tabi bulunduğu belirtilmiştir. (Bu özelgelerin verildiği tarihlerde adi ortaklığın KDV istisnasına ilişkin hüküm mevcut değildi.)
Bu konuda yakın zamanda iki önemli gelişme olmuştur.
Birincisi, Maliyenin ortada herhangi bir yasal değişiklik olmadığı halde mükellef lehine görüş değiştirerek, adi ortaklıkların tüm aktif ve pasifi ile birlikte bir bütün halinde bir sermaye şirketine devrinin mümkün olduğunu ve devir nedeniyle Gelir Vergisi Kanunu'nun 81 inci maddesi hükmünden (vergi ertelemesinden) yararlanılmasının mümkün bulunduğunu açıklamış olmasıdır[5] Böylece hatalı bir anlayış sona ermiştir.
Bu özelgenin, tüm ortakları gerçek kişilerden oluşan bir adi ortaklık için verilmiş olması, ortakları arsasında kurumlar vergisi mükellefi sermaye şirketleri bulunan adi ortaklıkların devrinde gelir vergisi mükellefi ortaklar bakımından vergi erteleme hükmünden (81/2) yararlanılamayacağı şeklinde kanaatimce yorumlanmamalıdır.
Başka bir deyişle, kurum ortaklar bakımından adi ortaklığın devrinde kurum ortaklar vergileme yapılması gerektiği yönündeki muhtemel görüşlere katılmıyorum.
Adi ortaklığın bir sermaye şirketine devredilmesi halinde, adi ortaklık ortaklıklarının adi ortaklıktaki payları ile sınırlı (bir anlamda kısmi) olarak devralan sermaye şirketine devredildiğinin kabul eidlmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu vergisiz devrin yasal dayanağını, gerçek kişi ortaklarda GVK 81/2 ve kurum ortaklarda KVK 19 ve 20'nci maddeleri oluşturur.
İlgili maddelerde düzenlenmiş vergisiz devir ve dönüşüm olanaklarından gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin yararlanacaklarının hükme bağlanmış olması, adi ortaklık şeklindeki yapılanmalarda bu hükümlerin uygulanmasına engel teşkil etmez/etmemelidir.
Adi ortaklıklara yönelik olarak konumuz açısından kanunlarda özel bir hükme yer verilmesine gerek yoktur. Çünkü adi ortaklıklar "ferdi işletme" niteliğinde oldukları için GVK'nın 81/2 nci maddesi uyarınca sermaye şirketlerine devredilmeleri halinde vergileme yapılmaz. Kurum ortaklar açısından da bu sonucu, KVK'nın benzer nitelikteki 19 ve 20'nci maddeleri sağlar.
Bu nedenle, adi ortaklıkların kurumlar vergisi mükellefi sayılmamasından hareketle, adi ortaklığın birleşmesi, tür değiştirmesi (dönüşümü) veya sermaye olarak kül halinde devri halinde kurumlar vergisi istisnası uygulanamayacağı yolundaki görüşlere[6] katılmıyorum.
Adi ortaklığın sermaye şirketine devri ayni sermaye koyma işlemine de benzetilebilir, ancak bu işlemden hem mahiyeti hem de vergisel sonuçları bakımından farlıdır.
Adi ortaklıklarla ilgili yakın zamanda gerçekleşen ikinci önemli gelişme, yukarıda açıkladım, KDV Kanununun 17/4-c maddesinde 7104 sayılı Kanunla yapılan ve 1/6/2018'de yürürlüğe giren değişiklik ile GVK'nın 81 inci maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde yazılı şartlar dahilinde adi ortaklıkların sermaye şirketine dönüşmesi işlemlerinin de KDV'den istisna olduğunun hükme bağlanmasıdır.
Kanaatimce gelir/kurumlar vergisinde yasal değişiklik yapılmadan nasıl hatadan dönüldüyse, KDV'de de aynı yaklaşım sergilenebilirdi. Yasal değişiklikle sorunun çözülmek istenmesi iyiniyetli bir yaklaşımdır, ancak yeterli değildir. Çünkü lafza göre sadece dönüşüm işlemi KDV'den istisna edilmiş, adi ortaklığın tüm aktif ve pasifi ile sermaye şirketlerine devrinden bahsedilmeyerek tereddüt yaratılmıştır. Özelgelerden ve adi ortaklıkla ilgili KDV istisnası düzenlemesinden hareketle Maliyenin adi ortaklığın devri ile dönüşüm işlemlerini aynı mahiyette kabul ettiği söylenebilir. Ancak bu konuyu Maliyenin açıkça ifade etmesinde yarar vardır. Böyle bir sonucun arzu edilmiş olmasını düşünemiyorum.
Esasen gelir/kurumlar vergisi ile KDV düzenlemelerinin bu açıdan uyumlu ve yeknesak hale getirilmesine acilen ihtiyaç vardır.
Çünkü TTK'nın 194 üncü maddesine göre, bir ticari işletme, bir ticaret şirketiyle, onun tarafından devralınmak suretiyle birleşebilir. Yine bir ticari işletmenin bir ticaret şirketine dönüşmesi mümkündür.
Ancak uygulamada Ticaret Bakanlığı, kanuna aykırı olarak, sadece tüm ortakları tüzel kişilerden oluşan adi ortaklıkların ticari işletme olarak tescilini yapmakta, dolayısıyla sadece bunların ticaret şirketine devrine veya dönüşmesine izin vermekte; ortakları arasında gerçek kişi bulunan adi ortaklıkların ticaret şirketine devrini veya dönüşümünü ise engellemektedir.
Bu uygulamanın gerekçesini, Ticaret Şirketlerinin Tüzel Kişiliği Bulunmayan Bir Ortaklık Yapısı İle İşlettikleri Ticari İşletmelerin Ticaret Sicillerine Tescili Hakkında Tebliğ (İç Ticaret: 2009/2) oluşturmaktadır.
Bu yazı için son sözlerim…
Maliye adi ortaklıklar için hatalı görüşünü terk ederek, bunların tüm aktif ve pasifi ile birlikte bütün halinde bir sermaye şirketine devri nedeniyle Gelir Vergisi Kanunu'nun 81'inci maddesindeki vergi erteleme hükmünden yararlanılmasını kabul etmiştir. Bu konunun dönüşüm işlemleri bakımından da açıklığa kavuşturulmasına ihtiyaç vardır.
Ayrıca ortakları kurum olan adi ortaklıkların devir ve dönüşüm işlemlerinde KVK'nın mevcut devir ve dönüşüm düzenlemelerinden yeterli olduğu hususuna açıklık kazandırılmalıdır.
Keza KDV istisnasının kapsamına sadece dönüşüm işlemlerinin girmediği, adi ortaklıkların tüm aktif ve pasifi ile bütün halinde sermaye şirketlerine devrinin de KDV'den istisna olduğu hususunun da açıklığa kavuşturulmasında yarar vardır.
Eğer adi ortaklıkların devir ve dönüşüm işlemlerinde, devir ve dönüşümün aynı esaslara tabi olduğu ve bunun hem gerçek kişi hem de kurum ortaklar bakımından geçerli bulunduğu kabul edilmezse, böyle bir farklılığın hangi gerekçe ile yaratılmış olduğunun haklı bir izahı yapılamaz.
Öteden beri kurumların devrine ve dönüşümüne yönelik olarak gelir/kurumlar vergisi erteleme ve KDV, tapu harcı, damga vergisinde istisna hükümleri uygulanmaktadır. Faaliyetin adi ortaklık modeli ile yürütülmesi halinde de bu tür yeniden yapılanma olanaklarından tam olarak yararlanılmalıdır.
Bu husus çıkarılacak bir tebliğ veya sirküler ile açıklığa kavuşturulabilir. Yasal düzenleme yapılması gerektiği düşünülüyorsa da acilen yapılmalıdır. Erdoğan Sağlam
[1] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 28.02.2011 tarih ve 140 sayılı özelgesi
[2] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 29.08.2014 tarih ve 2123 sayılı özelgesi
[3] Bolu Defterdarlık Gelir Müdürlüğü'nün 18.06.2015 tarih ve 6 sayılı özelgesi
[4] Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 26.02.2016 tarih ve 42 sayılı özelgesi
[5] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığının 28.04.2022 ve E-62030549-120-474397 sayılı Özelgesi
[6] Ekrem Öncü, "Adi Ortaklığın Bir Anonim veya Limited Şirkete Dönüşmesinde Vergileme Nasıl Olacaktır?", MuhasebeTR
Örtülü Sermayede Düzeltme Sorunu Da Çözülüyor
Yeni Kurumlar Vergisi Kanununun kabulünden bu yana bünyesinde önemli sorunlar içeren örtülü sermaye faizi müessesesi, değerli okurlarımızın da bilebileceği gibi sık sık köşeme konu olmaktadır.
Bu sorunlardan bir önemlisi, kurumların örtülü sermaye teşkil eden borçları üzerinden ödediği faizlerin, borcu alan ve borcu veren kurumda temettü (kâr payı) şeklinde yasa gereği olarak işleme tutulmasına karşılık, mali idarenin bunu kabul etmeyerek, finansman hizmeti kabulü ile ayrıca KDV hesaplanmasını da istemesiydi. Katılmadığım bu anlayışın yargıda da benimsenmediğini, Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun temettü kabul edilen faiz ödemesi üzerinden KDV hesaplanamayacağına hükmettiğini, “Örtülü Sermaye Faizinde Bir Tartışma Daha Sona Eriyor” başlığı ile 4.5.2023 günlü Gazetemizde yayınlanan yazımda duyurmuştum.
Daha önce 15.9.2022 tarihinde “Örtülü Sermayede Düzeltme Koşulunun Uygulanabilirliği” başlığı ile yayımlanan yazımda ise (ki daha önce de örtülü sermayede uyumlu hareket şeklinde yine yazmıştım), müessesenin bir diğer sorununu gündeme getirmiştim. Bu sorun daha çok, holding veya grup şirket yapılandırmalarında, borcun örtülü sermayeyi oluşturduğunun, borç ilişkisinin iki tarafıncada başlangıçta bilindiği hallerde, daha borcun verildiği dönemden (ilk geçici vergi döneminden) itibaren borç alanın faizi KKEG yapması borç veren kurumun da aldığı faizi iştirak kazançları istisnasından yararlandırması durumunda karşımıza çıkmaktadır. 15.9.2022 günlü yazımda da atıf yaptığım üzere, son dönem özelgeleri, bu uygulamayı yasanın öngördüğü sonuç olarak kabul etmektedir. Nitekim aksi yöndeki görüşle yapılan bir tarhiyatın Danıştay 9. Dairesince iptal edildiğini de yazmıştım. Ancak ne varki bazı inceleme elemanlarının yaptıkları incelemelerde, özelge ve yargı kararı bazında benimsenen bu uygulamayı kabul etmeyerek, “borç veren şirketin aldığı faizi iştirak kazançları istisnasından yararlandırmasının ancak borcu kullanan kurumun elverişli mali kâra sahip olması ve vergi ödemesi” koşuluna bağlı olduğunu savunduğu da görülmekteydi.
Konu nihayet Danıştay’ın Daireler üstü kurulu olan Vergi Dava Daireleri Kurulunda görüşülmüş ve karar, benim de uzun zamandır savunduğum yönde oluşmuştur. Vergi Dava Daireleri Kurulu, bu konuda ihtirazi kayıtla beyanda bulunun bir şirketin açtığı davada aşağıdaki gerekçe ile Davacı Şirketi haklı bulan Yerel Mahkeme Kararını onamıştır.
“Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 12. maddesinin (7) numaralı fıkrası ve ilgili tebliğ hükümlerine göre borç alan kurum tarafından örtülü sermaye üzerinden faiz ödenmesinin, kâr payı dağıtımı hükmünde olduğu anlaşılmaktadır. Genel anlamda kâr payı dağıtımı yapılabilmesi için kurumun dönem hesabının kârlılıkla kapanmış olması veya geçmiş dönemlerden gelen birikmiş kârlarının bulunması gerekir. Ancak, anılan hükümlerde sözü edilen kâr dağıtımı, Türk Ticaret Kanunu bakımından kâr dağıtımı hükmünde bir işlem olmayıp sadece vergilendirme ile ilgili yükümlülükler bakımından kâr dağıtımı olarak dikkate alındığından, borç alan kurumun dönem hesabının zararla sonuçlanması durumunda da ileride elde edilecek kazanca mahsuben yapılan bir dağıtımın söz konusu olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu nedenle, kurum zararda olsa dahi vergisel yükümlülükler açısından kurumun kâr dağıtımı yapmış gibi değerlendirilmesi gerekeceği açıktır.
Davacının borç verdiği şirket tarafından, alınan borcun öz sermayesinin üç katını aşan kısmı örtülü sermaye kabul edilerek bu kısma isabet eden faizin kanunen kabul edilmeyen giderlere ilave edilmesi suretiyle dönem matrahı tespit edildiğine göre söz konusu tutarın davacı tarafından iştirak kazancı istisnası kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu durumda, borç verilen paranın davacı yönünden iştirak kazancı istisnası kapsamında olduğu anlaşıldığından, yapılan tahakkukta hukuka uygunluk bulunmamaktadır.”(E. 2021/1152 K. 2023/156 T. 8.3.2023)
Yüksek Kurul ayrıca, bir başka şirketin yine ihtirazi kayıtla beyanda bulunarak açtığı davada da aynı yönde karar vermiştir. ”(E. 2021/1153 K. 2023/157 T. 8.3.2023) Bumin DOĞRUSÖZ
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/ortulu-sermayede-duzeltme-sorunu-da-cozuluyor/698042
VUK'a Göre Defter Ve Belgelerin Saklanması Ve Süreler
Vergi Usul Kanunu hükümleri gereğince tutulması zorunlu defterlerle düzenlenip verilmesi ve alınması gereken belgelerin muhafaza sürelerine ilişkin hükümler Kanun’un 253-257.nci maddelerinde yer almaktadır. Tutulacak defterlerle düzenlenecek belgeler ise Kanun’un 182-252.nci maddelerinde gösterilmiştir. Defter ve belgelerle ilgili olarak Kanunun mükerrer 257.nci maddesi ile Hazine ve maliye Bakanlığına düzenleme yetkisi verilmiştir.
509 Seri No'lu Vergi Usul Kanunu (VUK) Genel Tebliği’nin yayınlanması ile birlikte ticari ve mesleki faaliyette bulunan vergi mükelleflerinin önemli bir kısmı elektronik defter tutmak ve elektronik belge düzenleme zorunluğu kapsamına girmiştir. Kapsama girmeyenler eskiden olduğu gibi defter tutacak ve kağıt belge düzenleyeceklerdir. Elektronik defter ve belgelerin saklanmasında bazı farklılıklar olmakla birlikte defter ve belgelerin muhafaza edilmesi gereken süreler farklı değildir.
Vergileme ile ilgili defter ve belgeler VUK'nun 253’üncü maddesine göre, “Bu kanuna göre defter tutmak mecburiyetinde olanlar, tuttukları defterlerle düzenleyerek verdikleri ve aldıkları belgelerin bir örneğini, ilgili bulundukları yılı takip eden takvim yılından başlayarak beş yıl süre ile muhafaza etmeye mecburdurlar.” Bu süre içinde yetkili makam ve memurların talebi üzerine ibraz ve inceleme için arz etmek zorunludur.
Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 257.nci maddesi ile getirilen zorunluluklara tabi olanlar, muhafaza etmek zorunda oldukları her türlü defter, belge ve karneler ile vermek zorunda bulundukları bilgilere ilişkin mikro fiş, mikro film, manyetik teyp, disket, ve benzeri ortamlardaki kayıtlarını ve bu kayıtlara erişim ve kayıtları okunur hale getirmek için gerekli tüm bilgi ve şifreleri muhafaza ve muhafaza süresi içinde arz etmek zorundadırlar.
E-defter kayıtlarının da saklama sorumluluğu mükelleflere aittir. E-defterlerin elektronik ortamda Gelir İdaresi Başkanlığına gönderilmesi ve orada saklanıyor olması mükelleflerin saklama yükümlülüğünü kaldırmaz. İşletmeler e-defter kayıtlarını kendi yöntemleri ile saklayabilecekleri gibi özel entegratörlerden de yararlanabilirler.
Beş yıllık sürenin dolmasından sonra vergileme ile ilgili ibraz zorunluluğu kalmadığı düşüncesiyle defter ve belgelerini, iş yerinde alan işgal etmesinden kurtulmak için yok edilebilmektedir. Yok etme kararını vermeden önce aşağıdaki hususları da değerlendirmek gerekir.
Defter ve belgelerin 5 yıldan sonra da saklaması gerekli durumlar
Defter ve belgelerin saklanma süresi 5 yıl olmakla birlikte, bazı durumlarda defter ve belgeleri beş yıldan daha uzun sürelerle muhafaza etme gereği bulunmaktadır.
Beş yıllık süre geçmiş olsa bile böyle durumlarda defter ve belgeleri saklama zorunluğu devam etmekte, incelenmek üzere talep edilmesi halinde incelemeye ibraz edilmesi gerekmektedir. Bunların başlıca örnekleri aşağıda olduğu gibidir.
Geçmiş yıl zararları
Bilindiği gibi, Gelir Vergisi Kanunu’nun (GVK) 88’inci maddesine göre, gelirin toplanmasında gelir kaynaklarının bir kısmından hasıl olan zararlar(bazı istisnalarla)diğer kaynakların kazanç ve iratlarından mahsup edilir. Bu mahsup neticesinde kapatılamayan zarar kısmı müteakip yılların gelirinden indirilir. Arka arkaya beş yıl içinde mahsup edilemeyen zarar bakiyesi müteakip yıllarda indirilemez.
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun (KVK) 9’uncu maddesinde zarar mahsubuna ilişki ayrıntılı düzenlemeler yapılmıştır.
Gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerince zararın gelecek yıllara devri halinde devreden bu zararların mahsup edilebildiği yıldan itibaren 5 yıllık zaman aşımı süresi boyunca zararın oluştuğu yıla ilişkin defter ve belgelerin muhafaza edilmesi gerekecektir.
Yıllara sari inşaat işleri
Yıllara sari inşaat işleri işin bittiği yılda vergilendirilmektedir. Dolayısıyla, bu kapsamdaki defter ve belgelerin de işin bittiği yılı takip eden yıldan itibaren 5 yıl süre ile saklanması gerekecektir. İşin bir yıldan daha fazla vergilendirme dönemine yayılmış olması nedeniyle işe başlanılan ilk yıldan itibaren defter ve belgelerin muhafaza edilmesi gerekir. İnşaat işi iki yıl sürmüşse ilk yıl defter ve belgeleri 6 yıl saklanmak durumunda olacaktır.
Yukarıda açıkladığımız gibi inşaat işlerinin zararla kapanması dolaysıyla yıllık beyannamede zarar ortaya çıkmışsa ayrıca zararın mahsubunun gerçekleştiği yıldan itibaren beş yıllık zaman aşımı süresi beklenecektir. Defter ve belgelerin saklama süreleri 5 yılı aşmış olacaktır.
Amortismanlar
Geçmiş yıl zararlarında olduğu gibi, bir gider unsuru olan amortismanların da gider yazıldığı yılda tevsik edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle amortismana tabi kıymetin iktisabı ile ilgili belgeler bakımından, 5 yıllık zamanaşımı-saklama süresi, kıymetin tamamen itfa edildiği yılı izleyen takvim yılı başından başlar. Sabit kıymetin amortisman süresi 5 yılsa sabit kıymetin alım faturası 10 yıl saklanmış olacaktır.
KDV mahsup ve iadesi
İlgili olduğu dönemden sonraki yıl içinde katma değer vergisi indirimi ve iadesi söz konusu olması halinde KDV’nin dayanağı olan defter ve belgelerin muhafaza yükümlülüğü beş yıl olmakla beraber istisna veya muafiyet şartlarının ihlali halinde ihlal edildiği yılı izleyen yılın başından itibaren 5 yıl daha saklanması gerekir.
Vergi beyannamelerinin takdir komisyonuna sevk edilmesi
Beş yıllık zaman aşımı süresi dolmadan beyanların vergi idaresince, takdir için takdir komisyonuna sevk edilmesi halinde zaman aşımının işlemesi durur. Ancak duracak süre bir yılı aşamaz. Beyanlarının takdire sevk edildiğini bilen vergi mükelleflerinin defter ve belgelerini bu durumu dikkate alarak saklamaları uygun olur.
Kurumların tasfiyesinde defter belgelerin saklanma süresi
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 17.nci maddesi birinci fıkrasının (ç) bendine göre ,bir yıldan fazla süren tasfiyelerde tarh zaman aşımı ,tasfiyenin sona erdiği yılı izleyen yılın başından başlar. Bu tarihten itibaren beş yıl süre ile defter ve belgelerin muhafazası gerekir. Tasfiye iki yılda tamamlanmışsa tasfiyenin başladığı yılın defter ve belgeleri de muhafaza ve incelemeye yetkililerce istendiğinde ibrazı gerekir.
Diğer kanunlardaki saklama süreleri
Öte yandan,5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 86’ıncı maddesinde, işveren ve iş yeri sahipleri, iş yeri defter, kayıt ve belgelerini ilgili olduğu yılı takip eden yılın başından başlamak üzere 10 yıl süreyle, saklamak ve kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilen memurlarınca istenilmesi halinde on beş gün içinde ibraz etmekle yükümlü tutulmuşlardır. Dolayısıyla, sosyal sigortalar kapsamına giren evrak ve belgeler ile defterlerin 5510 sayılı Kanun uyarınca 10 yıl süreyle muhafaza edilmesi gerekmektedir.
Türk Ticaret Kanunu’nda defter ve belgelerin saklanma süresi 10 yıl olarak belirlenmiştir. Açılabilecek ticari davalarda delil olması bakımından defter ve belgelerin varlığı önemlidir.
Defter tutma mecburiyetinde olmayanların muhafaza ödevi
Vergi Usul Kanunu hükümleri uyarınca defter tutmak zorunda olmayanlar Kanunun 232,234 ve 235 .nci maddeleri gereğince almaya mecbur oldukları fatura, gider pusulası ve müstahsil makbuzlarını tarih sırası ile düzenlenme tarihlerini takip eden takvim yılından başlayarak beş yıl süre ile muhafaza etmeye mecburdurlar. Birinci ve ikinci sınıf tüccara mal ve hizmet sağlayan vergiden muaf esnaf ve müstahsil çiftçiler bu kapsamdadır.
Sahibi oldukları gayrimenkullerden kira gelir elde edenlerin her yıl belirlenen miktarı aşan kira tahsilatlarını banka kanalıyla yapmaları ve dekont yada banka hesap bildirim cetveli ile belgelendirmeleri gerekmektedir. Gayrimenkul sermaye iradında safi tutarın tespitinde gerçek usulü seçenlerin giderlerini belgelendirmeleri gerekir. Söz konusu belgelerin de yıllık beyanname ile birlikte, zamanaşımı süresi(5 yıl)boyunca saklamaları gerekir.
Beyana tabi diğer tür gelirlere(menkul sermaye iradı, diğer kazanç ve iratlar gibi) sahip olan vergi mükelleflerinin de beyanlarının doğruluğunu ispatlamak için gelir ve gider belgelerinin beş yıl süreyle saklanması esastır. Akif AKARCA / Dr.Mehmet ŞAFAK
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/vuka-gore-defter-ve-belgelerin-saklanmasi-ve-sureler/698045
MESLEKİ YETERLİLİK BELGESİ ZORUNLULUĞU OLAN MESLEKLER
MESLEKİ YETERLİLİK BELGESİ ZORUNLULUĞU OLAN MESLEKLER |
|||
SIRA |
Yeterlilik Adı |
Sektör |
Belge Zorunluluk Tarihi |
1 |
Ağır Vasıta Tecrübe Sürücüsü |
Otomotiv |
2.10.2020 |
2 |
Ahşap Kalıpçı |
İnşaat |
26.05.2016 |
3 |
Alçı Levha Uygulayıcısı |
İnşaat |
26.05.2016 |
4 |
Alçı Sıva Uygulayıcısı |
İnşaat |
26.05.2016 |
5 |
Alüminyum Kaynakçısı |
Metal |
26.05.2016 |
6 |
Armürlü Dokuma Kumaş Desen Hazırlama Elemanı |
Tekstil, Hazır Giyim, Deri |
2.10.2020 |
7 |
Armürlü Dokuma Kumaş Desinatörü |
Tekstil, Hazır Giyim, Deri |
2.10.2020 |
8 |
Asansör Bakım ve Onarımcısı |
Elektrik ve Elektronik |
25.03.2017 |
9 |
Asansör Montajcısı |
Elektrik ve Elektronik |
25.03.2017 |
10 |
Ayakçı (Deri/Kürk Hazır Giyim) |
Tekstil, Hazır Giyim, Deri |
2.10.2020 |
11 |
Baca Kontrol Personeli (Bacacı) |
Enerji |
26.05.2016 |
12 |
Baca Montaj Personeli (Bacacı) |
Enerji |
26.05.2016 |
13 |
Betonarme Demircisi |
İnşaat |
26.05.2016 |
14 |
Betoncu |
İnşaat |
26.05.2016 |
15 |
Bitim İşlemleri Operatörü |
Tekstil, Hazır Giyim, Deri |
25.09.2018 |
16 |
Boyama Operatörü |
Tekstil, Hazır Giyim, Deri |
25.09.2018 |
17 |
Çelik Kaynakçısı |
Metal |
26.05.2016 |
18 |
CNC Programcısı |
Makine |
25.03.2017 |
19 |
CNC Takım Tezgahları Uygulama ve Servis Görevlisi |
Makine |
25.09.2018 |
20 |
Deri İşlenti Operatörü |
Tekstil, Hazır Giyim, Deri |
2.10.2020 |
21 |
Direnç Kaynak Ayarcısı |
Metal |
26.05.2016 |
22 |
Doğal Gaz Altyapı Yapım Kontrol Personeli |
Enerji |
26.05.2016 |
23 |
Doğal Gaz Çelik Boru Kaynakçısı |
Metal |
26.05.2016 |
24 |
Doğal Gaz Isıtma ve Gaz Yakıcı Cihaz Servis Personeli |
Enerji |
26.05.2016 |
25 |
Doğal Gaz İşletme Bakım Operatörü |
Enerji |
26.05.2016 |
26 |
Doğal Gaz Polietilen Boru Kaynakçısı |
Enerji |
26.05.2016 |
27 |
Duvarcı |
İnşaat |
26.05.2016 |
28 |
Elektrik Dağıtım Şebekesi İşletme Bakım Görevlisi |
Enerji |
10.11.2019 |
29 |
Elektrik Dağıtımı Scada Operatörü |
Enerji |
10.11.2019 |
30 |
Elektrik Pano Montajcısı |
Elektrik ve Elektronik |
10.11.2019 |
31 |
Endüstriyel Boru Montajcısı |
Metal |
26.05.2016 |
32 |
Frezeci |
Makine |
10.11.2019 |
33 |
Haddeci |
Metal |
2.10.2020 |
34 |
Hidrolik-Pnömatikçi |
Makine |
26.05.2016 |
35 |
İnşaat Boyacısı |
İnşaat |
26.05.2016 |
36 |
İnşaat İşçisi |
İnşaat |
10.11.2019 |
37 |
İplik Bitim İşleri Operatörü |
Tekstil, Hazır Giyim, Deri |
25.09.2018 |
38 |
İplik Eğirme Operatörü |
Tekstil, Hazır Giyim, Deri |
25.09.2018 |
39 |
İplik Operatörü |
Tekstil, Hazır Giyim, Deri |
2.10.2020 |
40 |
İşaretçi |
Ulaştırma, Lojistik ve Haberleşme |
2.10.2020 |
41 |
Isı Yalıtımcısı |
İnşaat |
26.05.2016 |
42 |
Isıtma ve Doğal Gaz İç Tesisat Yapım Personeli |
Enerji |
26.05.2016 |
43 |
İskele Kurulum Elemanı |
İnşaat |
26.05.2016 |
44 |
İşletme Elektrik Bakımcısı |
Elektrik ve Elektronik |
10.11.2019 |
45 |
Jakarlı Dokuma Kumaş Desen Hazırlama Elemanı |
Tekstil, Hazır Giyim, Deri |
2.10.2020 |
46 |
Jakarlı Dokuma Kumaş Desinatörü |
Tekstil, Hazır Giyim, Deri |
2.10.2020 |
47 |
Kartonpiyer Uygulayıcısı |
İnşaat |
2.10.2020 |
48 |
Kaynak Operatörü |
Metal |
26.05.2016 |
49 |
Kesimci (Deri/Kürk Hazır Giyim) |
Tekstil, Hazır Giyim, Deri |
2.10.2020 |
50 |
Kesimci (Saraciye) |
Tekstil, Hazır Giyim, Deri |
2.10.2020 |
51 |
Köprülü Vinç Operatörü |
Ulaştırma, Lojistik ve Haberleşme |
10.11.2019 |
52 |
Liman Forklift Operatörü |
Ulaştırma, Lojistik ve Haberleşme |
2.10.2020 |
53 |
Liman Kuru Yük Operasyon Elemanı (Puantör) |
Ulaştırma, Lojistik ve Haberleşme |
10.11.2019 |
54 |
Liman Operasyon Planlamacısı |
Ulaştırma, Lojistik ve Haberleşme |
10.11.2019 |
55 |
Liman Pompa ve Tank Saha Operatörü |
Ulaştırma, Lojistik ve Haberleşme |
10.11.2019 |
56 |
Liman RTG Operatörü |
Ulaştırma, Lojistik ve Haberleşme |
10.11.2019 |
57 |
Liman Saha İstif Makineleri Operatörü (CRS ve ECS) |
Ulaştırma, Lojistik ve Haberleşme |
2.10.2020 |
58 |
Liman SSG Operatörü |
Ulaştırma, Lojistik ve Haberleşme |
10.11.2019 |
59 |
Makine Bakımcı |
Makine |
26.05.2016 |
60 |
Makine Montajcısı |
Makine |
25.09.2018 |
61 |
Metal Kesim Operatörü |
Metal |
25.09.2018 |
62 |
Metal Kesimci |
Metal |
25.09.2018 |
63 |
Metal Levha İşleme Tezgâh İşçisi |
Metal |
25.09.2018 |
64 |
Metal Levha İşleme Tezgâh Operatörü |
Metal |
25.09.2018 |
65 |
Metal Sac İşlemeci |
Metal |
25.03.2017 |
66 |
Mobil Vinç Operatörü (MHC, Sahil ve Gemi Vinci) |
Ulaştırma, Lojistik ve Haberleşme |
10.11.2019 |
67 |
Model Makineci (Deri/Kürk Hazır Giyim) |
Tekstil, Hazır Giyim, Deri |
2.10.2020 |
68 |
Motor Testçisi |
Otomotiv |
25.09.2018 |
69 |
Motosiklet Bakım Onarımcısı |
Otomotiv |
25.09.2018 |
70 |
NC/CNC Takım Tezgahları Mekanik Servis Görevlisi |
Makine |
25.09.2018 |
71 |
NC/CNC Takım Tezgâhları Elektrik/Elektronik Servis Görevlisi |
Elektrik ve Elektronik |
25.09.2018 |
72 |
NC/CNC Tezgâh İşçisi |
Makine |
10.11.2019 |
73 |
Ön İplik Operatörü |
Tekstil, Hazır Giyim, Deri |
26.09.2018 |
74 |
Ön Terbiye Operatörü |
Tekstil, Hazır Giyim, Deri |
26.09.2018 |
75 |
Orman Üretim İşçisi |
Ağaç İşleri, Kağıt ve Kağıt Ürünleri |
10.11.2019 |
76 |
Orman Yetiştirme ve Bakım İşçisi |
Ağaç İşleri, Kağıt ve Kağıt Ürünleri |
10.11.2019 |
77 |
Otomasyon Sistemleri Montajcısı |
Elektrik ve Elektronik |
10.11.2019 |
78 |
Otomasyon Sistemleri Programcısı |
Elektrik ve Elektronik |
2.10.2020 |
79 |
Otomotiv Boya Onarımcısı |
Otomotiv |
25.09.2018 |
80 |
Otomotiv Boyacısı |
Otomotiv |
25.09.2018 |
81 |
Otomotiv Elektrikçisi |
Otomotiv |
10.11.2019 |
82 |
Otomotiv Elektromekanikçisi |
Otomotiv |
26.05.2016 |
83 |
Otomotiv Gövde Onarımcısı |
Otomotiv |
10.11.2019 |
84 |
Otomotiv Kaportacısı |
Otomotiv |
25.09.2018 |
85 |
Otomotiv Kontrol, Test ve Ayar İşçisi |
Otomotiv |
2.10.2020 |
86 |
Otomotiv Mekanikçisi |
Otomotiv |
26.05.2016 |
87 |
Otomotiv Montajcısı |
Otomotiv |
26.05.2016 |
88 |
Otomotiv Ön Düzencisi |
Otomotiv |
10.11.2019 |
89 |
Otomotiv Prototipçisi |
Otomotiv |
25.09.2018 |
90 |
Otomotiv Sac Şekillendirmecisi |
Otomotiv |
25.09.2018 |
91 |
Otomotiv Sac ve Gövde Kaynakçısı |
Metal |
25.05.2016 |
92 |
Panel Kalıpçı |
İnşaat |
26.05.2016 |
93 |
Plastik Enjeksiyon Üretim Elemanı |
Kimya, Petrol, Lastik ve Plastik |
10.11.2019 |
94 |
Plastik Kaynakçısı |
Enerji |
26.05.2016 |
95 |
Plastik Profil Üretim Operatörü (Ekstrüzyon) |
Kimya, Petrol, Lastik ve Plastik |
10.11.2019 |
96 |
Plastik Şişirme Film Üretim Operatörü (Ekstrüzyon) |
Kimya, Petrol, Lastik ve Plastik |
10.11.2019 |
97 |
PVC Doğrama Montajcısı |
İnşaat |
26.09.2018 |
98 |
Refrakterci |
Metal |
26.09.2018 |
99 |
Röle Görevlisi |
Enerji |
10.11.2019 |
100 |
Seramik Karo Kaplamacısı |
İnşaat |
26.05.2016 |
101 |
Ses Yalıtımcısı |
İnşaat |
26.05.2016 |
102 |
Sıvacı |
İnşaat |
26.05.2016 |
103 |
Su Yalıtımcısı |
İnşaat |
26.05.2016 |
104 |
Tarihi Eser Koruma ve Restorasyon Elemanı |
İnşaat |
2.10.2020 |
105 |
Taşlama Tezgâh İşçisi |
Makine |
2.10.2020 |
106 |
Tornacı |
Makine |
10.11.2019 |
107 |
Tren Makinisti |
Ulaştırma, Lojistik ve Haberleşme |
26.09.2018 |
108 |
Tünel Kalıpçı |
İnşaat |
26.05.2016 |
109 |
Yangın Yalıtımcısı |
İnşaat |
26.05.2016 |
110 |
Yüksek Gerilim Kablo Aksesuarları Montajcısı |
Elektrik ve Elektronik |
2.10.2020 |
111 |
Yüksek Gerilim Teçhizatı Test Elemanı |
Elektrik ve Elektronik |
2.10.2020 |
112 |
Bitkisel Yağ Üretim Operatörü |
Gıda |
8.04.2022 |
113 |
Cam Kesim Elemanı |
Cam, Çimento ve Toprak |
8.04.2022 |
114 |
Çimento Üretim Elemanı |
Cam, Çimento ve Toprak |
8.04.2022 |
115 |
Doğalgaz Sayaç Sökme Takma Elemanı |
Enerji |
8.04.2022 |
116 |
Elektrik Dağıtım Şebekesi Hat Bakım Görevlisi |
Enerji |
8.04.2022 |
117 |
Elektrik Dağıtım Şebekesi Kayıp-Kaçak ve Ölçü Kontrol Görevlisi |
Enerji |
8.04.2022 |
118 |
Elektrik Sayacı Sökme/Takma Elemanı |
Enerji |
8.04.2022 |
119 |
Elektrik Tesisatçısı |
Elektrik ve Elektronik |
8.04.2022 |
120 |
Elektronik ve Elektrikli Ürünler Servisçisi |
Elektrik ve Elektronik |
8.04.2022 |
121 |
Endüstriyel Cam Isıl İşlem Elemanı |
Cam, Çimento ve Toprak |
8.04.2022 |
122 |
Endüstriyel Cam İşleme Elemanı |
Cam, Çimento ve Toprak |
8.04.2022 |
123 |
Endüstriyel Cam Kesim Elemanı |
Cam, Çimento ve Toprak |
8.04.2022 |
124 |
Endüstriyel Taşımacı |
Ulaştırma, Lojistik ve Haberleşme |
8.04.2022 |
125 |
Endüstriyel Yalıtım Camı Üretim Elemanı |
Cam, Çimento ve Toprak |
8.04.2022 |
126 |
Görüntü ve Ses Sistemleri Elemanı |
Elektrik ve Elektronik |
8.04.2022 |
127 |
İzabeci |
Metal |
8.04.2022 |
128 |
Kent İçi Raylı Sistemler Katener Bakım Elemanı |
Ulaştırma, Lojistik ve Haberleşme |
8.04.2022 |
129 |
Kırma Eleme Tesis Operatörü |
Maden |
8.04.2022 |
130 |
Mekanizasyon İşçisi (Maden) |
Maden |
8.04.2022 |
131 |
Mekanize Kazı Operatörü |
Maden |
8.04.2022 |
132 |
Mermer Doğaltaş Ocakçısı |
Maden |
8.04.2022 |
133 |
Mermer-Doğaltaş Özel İmalat Elemanı |
Maden |
8.04.2022 |
134 |
Pres İşçisi (Maden) |
Maden |
8.04.2022 |
135 |
Presçi |
Metal |
8.04.2022 |
136 |
Sağlık Kuruluşları Kaynaklı Tehlikeli Atık Toplayıcısı |
Çevre |
8.04.2022 |
137 |
Sağlık Kuruluşları Kaynaklı Tıbbi Atık Toplayıcısı |
Çevre |
8.04.2022 |
138 |
Sebze ve Meyve Konservesi Üretim Operatörü |
Gıda |
8.04.2022 |
139 |
Sos Üretim Operatörü |
Gıda |
8.04.2022 |
140 |
Tel Makineleri Operatörü |
Makine |
8.04.2022 |
141 |
Terminal Çekici Operatörü |
Ulaştırma, Lojistik ve Haberleşme |
8.04.2022 |
142 |
Yeraltı Hazırlık İşçisi |
Maden |
8.04.2022 |
143 |
Ahşap Mobilya İmalatçısı |
Ağaç İşleri, Kağıt ve Kağıt Ürünleri |
30.12.2022 |
144 |
Ayakkabı İmalatçısı |
Tekstil, Hazır Giyim, Deri |
30.12.2022 |
145 |
Baca Yağlı Kanal Temizleme Personeli |
Enerji |
30.12.2022 |
146 |
Elektrik Dağıtım Şebekesi Test Görevlisi |
Enerji |
30.12.2022 |
147 |
Güzellik Uzmanı |
Toplumsal ve Kişisel Hizmetler |
30.12.2022 |
148 |
Kesimci (Ayakkabı) |
Tekstil, Hazır Giyim, Deri |
30.12.2022 |
149 |
Kuaför |
Toplumsal ve Kişisel Hizmetler |
30.12.2022 |
150 |
Mobilya Döşemecisi |
Ağaç İşleri, Kağıt ve Kağıt Ürünleri |
30.12.2022 |
151 |
Raylı Sistem Araçları Elektrik Bakım ve Onarımcısı |
Ulaştırma, Lojistik ve Haberleşme |
30.12.2022 |
152 |
Raylı Sistem Araçları Elektronik Bakım ve Onarımcısı |
Ulaştırma, Lojistik ve Haberleşme |
30.12.2022 |
153 |
Raylı Sistem Araçları Mekanik Bakım ve Onarımcısı |
Ulaştırma, Lojistik ve Haberleşme |
30.12.2022 |
154 |
Raylı Sistemler Sinyalizasyon Bakım ve Onarımcısı |
Ulaştırma, Lojistik ve Haberleşme |
30.12.2022 |
155 |
Saraciye İmalatçısı |
Tekstil, Hazır Giyim, Deri |
30.12.2022 |
156 |
Sayacı |
Tekstil, Hazır Giyim, Deri |
30.12.2022 |
157 |
Zeytinyağı Üretim Operatörü |
Gıda |
30.12.2022 |
Mesleki Yeterlilik Belgesi Zorunluluğu Olan Meslekler Listesinin PDF Olarak İndirmek İçin Tıklayınız
İKANUN
İkinci El Binek Otomobil Satışında KDV Oranı ve İndirim Uygulaması
İkinci el binek otomobil satışında hesaplanacak KDV oranı ile binek otomobil alımında ödenen KDV’nin, Kanunun 29. maddesi kapsamında indirim konusu yapılıp yapılmayacağı hususu kafa karışıklığına sebep olmaktadır. Makalemizde öncelikle konunun mevzuatına değinip daha sonra satıcıların hangi oranda KDV hesaplaması gerektiğini ve kimlerin hangi koşulda KDV indiriminden yararlanacağını maddeler halinde sıralayacağız.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun;
– 1/1’inci maddesinde, Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV’ye tabi olduğu,
– 29/1 inci maddesinde, mükelleflerin yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan KDV’yi, KDV Kanununda aksine hüküm bulunmadıkça faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler nedeniyle ödenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen KDV’den indirebilecekleri,
– 23/f maddesinde, (7104 sayılı Kanunun 6’ncı maddesi ile ekli Yürürlük 1/6/2018) ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmaz ticaretiyle iştigal eden mükelleflerce, katma değer vergisi mükellefi olmayanlardan (mükellef olanlardan istisna kapsamında yapılan alımlar dâhil) alınarak vasfında değişiklik yapılmaksızın satılan ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmazların tesliminde matrahın, alış bedeli düşüldükten sonra kalan tutar olduğu,
– 30/b maddesinde ise faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları hariç olmak üzere işletmelere ait binek otomobillerinin alış vesikalarında gösterilen KDV’nin vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan KDV’den indirilemeyeceği
hüküm altına alınmıştır.
Kanunun 28’inci maddesinin Bakanlar Kuruluna verdiği yetkiye dayanılarak yayımlanan 2007/13033 sayılı Kararname ile mal teslimi ve hizmet ifalarına uygulanacak KDV oranları belirlenmiştir. Kararname eki (I) sayılı listenin B/9’uncu sırasına göre TGTC’nin 87.03 tarife pozisyonunda yer alan binek otomobilleri ve esas itibariyle insan taşımak üzere imal edilmiş diğer motorlu taşıtlardan kullanılmış olanların teslimlerinde %1 KDV uygulanacağı, ancak, KDV Kanununun 30’uncu maddesinin (b) bendine göre binek otomobillerinin alımında yüklenilen KDV’yi indirim hakkı bulunan mükelleflerin, bu araçları tesliminde ise %18 oranında KDV uygulanacağı belirtilmiştir.
Ancak, ikinci el motorlu kara taşıtı ticaretiyle iştigal eden mükelleflerce %18 KDV oranı uygulanarak satın alınan araçların teslimi ile özel matrah uygulanarak yapılan teslimlerde, %18 oranında KDV oranı uygulanacaktır. (29/03/2022 tarihli ve 5359 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı 3. maddesi ile değiştirilen cümle; Yürürlük: 01/04/2022)
Söz konusu Kararnamenin 1’inci maddesinin beşinci fıkrasında (I) sayılı listenin 9’uncu sırasında yer alan “kullanılmış” deyiminin 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununa göre ÖTV’ye tabi olmayan taşıtları ifade edeceği belirtilmiştir.
2008/13426 sayılı BKK ekli Kararnamenin 2’nci maddesinde ise KDV Kanununun 30’uncu maddesinin b bendine göre binek otomobillerin alımında yüklenilen KDV’yi indirim hakkı bulunan mükelleflerin, kiralamak veya çeşitli şekillerde işletmek üzere iktisap ettikleri ve 31/12/2007 tarihi itibarıyla aktiflerinde veya envanterlerinde bulunan binek otomobillerinin iktisap tarihinden itibaren 2 yıl geçtikten sonra teslime konu olması halinde bu teslimde %1 oranında KDV uygulanacağı ifade edilmiştir. Yalnız buradaki 2 yıllık süre 2007 yılı itibarıyla elinde bulundurmayla ilgili olup 31/12/2007 tarihinden sonraki aktifte 2 yıl kalma şartı yoktur.
Konuya ilişkin açıklamaların yer aldığı, 60 No.lu KDV Sirkülerinin “5.10.1” bölümünde, binek otomobil kapsamında bulunan araçların satışında %1 oranında, bunlar dışındaki ticari araçların satışında ise %18 oranında KDV hesaplanması gerektiği ifade edilmiştir.
Söz konusu aracın binek otomobil olup olmadığı, Türk Gümrük Tarife Cetvelinin 87.03 numaralı istatistik pozisyonunda yer alıp almadığına bakılarak belirlenecektir.
Söz konusu düzenlemelerde yer alan binek otomobil ifadesinden Türk Gümrük Tarife Cetvelinin 87.03 pozisyonunda yer alan motorlu taşıtların anlaşılması gerekmektedir. Ambulanslar, mahkûm taşımaya mahsus arabalar, para arabaları, cenaze arabaları, itfaiye öncü arabaları gibi özel amaçla yapılmış motorlu taşıtlar, 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre trafik şube veya bürolarına kayıt ve tescil edilme zorunluluğu bulunmayan ve sadece havalimanı apron bölgesi gibi belli alanlarda kullanılan taşıtlar 87.03 pozisyonunda yer almakla birlikte binek otomobil kapsamında değerlendirilmeyecektir. 1+1, 1+3, 1+4 veya 1+7 koltuklu, şoför ve öndeki yolcunun arkasındaki kısımda emniyet kemerleri veya emniyet kemeri montajı için tertibat, koltuk ve emniyet ekipmanı montajı için sabit tertibat, aracın iç kısmının her tarafında, araçların yolcu bölümlerinde yer alan konfor özellikleri ve iç döşemeleri (örneğin: yer kaplamaları, havalandırma, iç aydınlatma, küllükler), iki yan panel boyunca arka camları bulunan (en arkada yük bölümünün sağ ve sol taraflarında cam bulunsun bulunmasın); şoför ve öndeki yolcuların bölümü ile insan veya eşya taşınması için kullanılan arka bölüm arasında sabit bir panel veya bariyer bulunmayan kapalı kasa motorlu taşıtlar 87.03 pozisyonunda yer almakta olup, binek otomobiller bu kapsamda değerlendirilmektedir. Bu bağlamda binek otomobiller, 87.03 pozisyonunda tanımlanan binek otomobiller ile esas itibarıyla insan taşımak üzere imal edilmiş (87.02 pozisyonuna girenler hariç) (steyşın vagonlar ve yarış arabaları dâhil) hem insan hem eşya taşıyabilen motorlu araçlar gibi çok amaçlı araçları kapsamaktadır.
87.03 tarife pozisyonunda yer alan eşyaların belirlenmesine ilişkin olarak, 27/7/2005 tarih ve 25888 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 8 Seri No.lu Gümrük Genel Tebliği (Tarife-Sınıflandırma Kararları) ile 6/2/2010 tarih ve 27485 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2 Seri No.lu Gümrük Genel Tebliğinde (Gümrük Tarife Cetveli Açıklama Notları) açıklamalar yapılmıştır.
60 No.lu KDV Sirkülerinin “8.1.2. Binek Otomobillerinin Alımında Ödenen KDV İndirimi” başlıklı bölümünde gerekli açıklamalara yer verilmiştir.
KDV Kanununun 30/b maddesi hükmüne göre, faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları binek otomobillerinin alış belgelerinde gösterilen KDV hariç olmak üzere, binek otomobili alımında yüklendikleri KDV’nin indirimi mümkün bulunmamaktadır.
Gerçek usulde vergilendirilen taksi işletmecisi, sürücü kursu ve otomobil kiralama şirketi gibi işletmelerin faaliyetleri ile ilgili satın aldıkları binek otomobilleri nedeniyle ödenen KDV indirim konusu yapılabilecektir. Bu mükelleflerin binek otomobilinin alış belgesinde gösterilen KDV, ait olduğu takvim yılını takip eden takvim yılı aşılmamak kaydıyla, ilgili belgelerin kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde, bu araçların fiilen faaliyette kullanılmaya başlanılıp başlanılmadığına bakılmaksızın indirilebilecektir.
KDV Genel Uygulama Tebliğinin “İkinci El Motorlu Kara Taşıtı Ticaretiyle İştigal Eden Mükelleflerin Binek Otomobil Alımlarında KDV İndirimi” başlıklı (III/C-2.5.) bölümünde, 22/3/2019 tarihli ve 30722 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 21/3/2019 tarihli ve 845 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile, ikinci el motorlu kara taşıtı ticaretiyle iştigal eden mükelleflerce %18 KDV oranı uygulanarak satın alınan binek otomobillerinin tesliminde KDV oranının %18 olarak uygulanmasına karar verilmiştir.
Söz konusu Kararın yürürlüğe girdiği 22/3/2019 tarihinden itibaren ikinci el motorlu kara taşıtı ticaretiyle iştigal eden mükelleflerce;
– %1 KDV oranı uygulanarak satın alınan binek otomobillerinin tesliminde %1,
– %18 KDV oranı uygulanarak satın alınan binek otomobillerinin tesliminde %18
KDV oranı uygulanacaktır.
28/3/2022 tarihli ve 5359 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile ikinci el motorlu kara taşıtı ticaretiyle iştigal eden mükelleflerce özel matrah uygulanarak yapılan binek otomobili teslimlerinde KDV oranının %18 olarak uygulanmasına karar verilmiştir. İkinci el motorlu kara taşıtı ticaretiyle iştigal eden mükelleflerce başka bir yetkili satıcıdan özel matrah uygulanarak satın alınan binek otomobiller, %18 KDV oranı uygulanarak satın alınan binek otomobil olarak değerlendirilemeyeceğinden, bu araçların tesliminde satış bedelinin tamamı üzerinden %1 oranında KDV hesaplanır.
İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti Hakkında Yönetmelik kapsamında ikinci el motorlu kara taşıtı ticareti ile iştigal eden mükellefler, 22/3/2019 tarihinden sonra alım-satıma konu etmek üzere satın aldıkları binek otomobillerinin alış belgelerinde gösterilen KDV’yi indirebilirler.
Yukarıda ikinci el binek otomobil satışında hesaplanacak KDV oranının ve KDV indiriminin mevzuat düzenlemesine geniş bir şekilde yer verdikten sonra konuyu maddeler halinde toparlayabiliriz.
İkinci el binek otomobil alan alıcıların KDV’yi indirim konusu yapıp yapamayacağı hususuna baktığımızda;
– Vergi mükellefiyeti bulunmayanların binek otomobili teslimleri KDV’nin konusuna girmediğinden, vergiye tabi olmayan bir işlem nedeniyle alıcı açısından indirim konusu yapılacak KDV de söz konusu olmayacaktır.
– Faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların (sürücü kursu, rent a car, taksi işletmesi) binek otomobil kiralama faaliyetiyle ilgili olarak kiralamak veya çeşitli şekillerde işletmek üzere (sürücü kursu, rent a car, taksi işletmesi) şirket adına kayıt ve tescil ettirilerek aktife alınan binek otomobillerinin alımında ödenen KDV’nin indirim konusu yapılması mümkün bulunmaktadır.
– Kiralama faaliyetin dışında veya çeşitli şekillerde işletilmesi haricinde şirket adına kayıt ve tescil ettirerek işletmede kullanılan binek otomobillerinin alımında ödenen KDV’nin indirim konusu yapılması mümkün olmayıp gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınması gerekmektedir.
– İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti Hakkında Yönetmelik kapsamında ikinci el motorlu kara taşıtı ticareti ile iştigal eden mükellefler, 22/3/2019 tarihinden sonra alım-satıma konu etmek üzere satın aldıkları binek otomobillerinin alış belgelerinde gösterilen KDV’yi indirebilecek olup, 31/08/2020 tarihinden sonra yetki belgesi olmayanlar bu indirim hakkından yararlanamazlar.
İkinci el binek otomobil satışında uygulanacak KDV oranlarına baktığımızda;
– Vergi mükellefiyeti bulunmayanların binek otomobil teslimleri KDV’nin konusuna girmemekte olup, bu şekilde gider pusulası ile alınan araçlarda KDV söz konusu olmayacağından herhangi bir oran olmayacaktır.
– Faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların (sürücü kursu, rent a car, taksi işletmesi) binek otomobil kiralama faaliyetiyle ilgili olarak kiralamak veya çeşitli şekillerde işletmek üzere şirket adına kayıt ve tescil ettirilerek alımında ödenen KDV’si indirim konusu yapılarak aktife alınan araçların nihai tüketicilere veya ticari işletmelere teslimi ya da işin terk edilmesi durumunda,
%18 oranında KDV hesaplanacaktır.
– Kiralama faaliyetin dışında şirket adına kayıt ve tescil ettirerek işletmede kullanılan binek otomobillerinin alımında ödenen ve KDV’si indirim konusu yapılamayan araçların nihai tüketicilere veya ticari işletmelere teslimi ya da işin terk edilmesi durumunda,
%1 oranında KDV hesaplanacaktır.
– İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti Hakkında Yönetmelik kapsamında ikinci el motorlu kara taşıtı ticareti ile iştigal eden mükellefler tarafından,
845 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararın yürürlüğe girdiği 22/3/2019 tarihinden itibaren ikinci el motorlu kara taşıtı ticaretiyle iştigal eden mükelleflerce; (31/08/2020 tarihinden sonra yetki belgesi olmayanlar bu hakkından yararlanamazlar.)
– %1 KDV oranı uygulanarak satın alınan binek otomobillerinin tesliminde %1,
– %18 KDV oranı uygulanarak satın alınan binek otomobillerinin tesliminde %18
– KDV mükellefi olmayanlardan (mükellef olanlardan istisna kapsamında yapılan alımlar dâhil) alınarak vasfında esaslı değişiklik yapılmaksızın satılan ikinci el binek otomobile %18,
-İkinci el motorlu kara taşıtı ticaretiyle iştigal eden mükelleflerce başka bir yetkili satıcıdan özel matrah uygulanarak (% 18 KDV oranı) satın alınan binek otomobiller bu araçların tesliminde satış bedelinin tamamı üzerinden %1
KDV oranı uygulanır.
Adem ERDEM, Vergi Dairesi Müdürü
Kaynaklar:
1– 3065 sayılı KDV Kanunu
2- KDV Genel Uygulama Tebliği
3-60 No.lu KDV Sirküleri
4- 845 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı
5- 5359 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı
6- 2007/13033 sayılı BKK
7- 2008/13426 sayılı BKK
8- Gelir İdaresi Başkanlığınca yayımlanan özelgeler
Huzur Hakkı Mı Kâr Payı Mı?
Huzur hakkı: şirket ortakları, şirket müdürleri ve yönetim kurulu üyelerinin kanunen belli sorumluluk ve yükümlülükleri vardır. Bu kişilerin aldıkları görevleri nedeniyle sorumluluk ve yükümlülükleri karşılığı belirlenen ücrete huzur hakkı denir.
TTK ya göre; yönetim kurulu üyelerine, ana sözleşmede aksine hüküm bulunmadığı sürece, tutarı genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla, toplantılara katılmaları karşılığında kendilerine yapılacak huzur hakkı ödemelerinin, mali mevzuata uyum açısından emsallerine uygun olması gerekiyor.
Kâr payı: tasarruf sahiplerinin sermayelerinin ticaret ve sanayide değerlendirilmesi sonucu elde edilen kazancın kendilerine dağıtılmasına kâr payı denir.
Başka bir ifadeyle kâr payı, bir şirketin hisse senedi fiyatı doğrultusunda ne kadar ödeme yapıldığını yıllık olarak gösteren bir menkul sermaye iradıdır.
Ücret: işverene tabi belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.
Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı, tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez.
Menkul sermaye iradı: Sahibinin ticari, zirai veya mesleki faaliyeti dışında nakdi sermaye veya para ile temsil edilen değerlerden müteşekkil sermaye dolayısıyla elde ettiği kâr payı, faiz, kira ve benzeri iratlar menkul sermaye iradıdır.
Huzur hakkı ve kâr payının karşılaştırılması
Her ikisi de genel kurul kararıyla gerçekleşebilir. Avantaj veya dezavantajları karşılaştırıldığında aşağıdaki özellikler ortaya çıkmaktadır. 1) Huzur hakkı, limited şirketlerde müdürlere, anonim şirketlerde ise yönetim kurulu üyelerine verilir. Kâr payı ise, tüm ortaklara veya hissedarlara verilir. 2) Huzur hakkı şirketlerde gider yazılır.
Kâr payı ise gider yazılmaz. 3) Huzur hakkı ücret niteliğinde olduğu için gelir vergisi stopajına tabidir. Kâr payı ise, menkul sermaye iradı olduğundan yıllık gelir vergisi beyanına tabidir. 4) Huzur hakkı için şirketin kar elde edip etmediğine bakılmaz. Kâr payında ise, şirketin kâr etmiş olması gerekir. 5) Huzur hakkı ücret sayıldığından, geçerli asgari ücret kadarı vergi dışı olup fazlası gelir vergisine tabidir.
Kâr payında ise, %10 sabit stopaj ödenerek kalan net tutar hissedara ödenir. 6) Huzur hakkı ücret sayıldığından, tek işverenden alınan ve yıllık tutarı (2023 yılı) 1.900.000 TL’yi aşmıyorsa ayrıca yıllık beyanname verilmez. Kâr payında ise, yıllık tutar (2023 yıl) 150.000 TL’yi aşmıyorsa ayrıca yıllık beyanname verilmez.
Değerlendirme ve sonuç
Huzur hakkı mı, kâr payı mı sorusu birçok yöneticinin sorduğu soruların başında gelmektedir. Vergi mevzuatının mükelleflere tanımış olduğu bazı kanuni hakların kullanılması sonucu vergi planlaması yapmak veya vergi yükünü azaltmak gibi çalışmalar mükelleflerin lehine bazı olumlu sonuçlar doğurabilmektedir.
Huzur hakkı ve kâr payı uygulamasında doğru karar verebilmek için bu iki konunun vergi maliyetini karşılaştırmak gerekir. Yazımız içeriğinde yaptığımız karşılaştırmada da anlaşıldığı üzere; müdürlere ve yönetim kurulu üyelerine ödenecek huzur hakkı bir ücret olup mevcut mevzuat gereği asgari ücreti aşan kısmı vergilendirilir ve brüt tutarın tamamı aynı zamanda gider yazılarak kurum kazancından indirilmek suretiyle daha az kurumlar vergisi ödenir.
Yöneticilere ödenecek kâr payında ise, ödeme esnasında %10 stopaj ödenir, kalan tutar hak sahibine ödenir. Ayrıca, kâr payı elde eden hak sahibi brüt tutarın %50’sini yıllık beyannameyle menkul sermaye iradı olarak beyan ederek hesaplanan gelir vergisini kendisi öder.
Bu şekilde yapılan kâr payı ödemesi aynı zamanda şirket açısından gider olarak dikkate alınmaz. Sonuç itibariyle; mevcut vergi mevzuatımıza göre yapılan teknik hesaplara göre, müdürlere veya yönetim kurulu üyelerine kâr payı ödemesi yerine huzur hakkı ödemesinin şirketler açısından daha avantajlı olduğu görülüyor. Talha APAK
https://www.dunya.com/kose-yazisi/huzur-hakki-mi-kar-payi-mi/696091
Sözleşmeli Avukat Bulundurma Limiti Yükseltilmelidir
Esas sermayesi 250 bin lira ve üzerinde olan anonim şirketler sözleşmeli bir avukat bulundurmak zorundadırlar. Bu zorunluluk, bilinenin aksine, Türk Ticaret Kanunu ile getirilmemiştir. Asıl dayanağı, 1136 sayılı Avukatlık Kanunudur. 23 Ocak 2008 tarihli ve 5728 sayılı Yasa ile Avukatlık Kanunun 35. maddesinin üçüncü fıkrasında değişikliğe gidilmiş ve esas sermaye miktarı baz alınarak anonim şirketler sözleşmeli avukat bulundurmakla yükümlü tutulmuştur. Esas sermayesi 250 bin liranın altında kalan anonim şirketler ile sermayesine bakılmaksızın bütün limited şirketler sözleşmeli avukat bulundurma yükümünün kapsamı dışında tutulmuştur.
Sözleşmeli avukat bulundurma yükümünün şirkete olan mali yüküne baktığımızda, hem ücret hem de para cezası karşımıza çıkmaktadır. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre, sözleşmeli avukatlara 2023 yılında ödenecek asgarî aylık ücret 8.300 TL’dir. Sözleşmeli avukat bulundurma yükümlülüğünü yerine getirmeyen anonim şirketlere uygulanacak yaptırım ise, sözleşmeli avukat tayin edilmeyen her ay için asgarî ücretin iki aylık brüt tutarında idarî para cezasıdır. Yani, sözleşmeli avukat bulundurmamanın yaptırımı, 2023 yılının her ayı için 20.016 TL’dir. Sözgelimi, 2023 yılının tamamında sözleşmeli avukat bulundurmayan bir anonim şirkete, toplamda 240.192 TL idarî para cezası uygulanacaktır. Bu durumda, şirket neredeyse sermayesi kadar bir ceza ödemek zorunda kalmaktadır.
Söylediklerimiz yanlış anlaşılmama ve farklı noktalara çekilmemelidir: yazımızda, sözleşmeli avukat yükümüne, bu avukatlara ödenecek ücrete yahut kurala uymayan şirketlere uygulanacak yaptırıma yönelik bir eleştiri getirmemekteyiz. Dikkat çekmeye çalıştığımız nokta, sözleşmeli avukat bulundurma yükümü için getirilen parasal eşiğin 15 yıldır hiç değişmemesi, adeta yerinde saymasıdır. Bu durum, anonim şirketleri, sermayelerini anılan eşiğin altında tutmaya zorlamaktadır.
Getirildiği tarih itibariyle 250 bin Türk Lirası makul bir rakam gibi gözükse de, günümüz itibariyle değerini kaybetmiştir. Anılan rakam en azından getirildiği tarihten bu yana Üretici Fiyat Endeksi yahut Yeniden Değerleme Oranı ile artırılsa idi, bugün anılan eşik en az 10 katına kadar çıkmış olurdu. Geç de olsa, kanımızca, anılan eşik değer yeniden gözden geçirilmeli ve yapılacak yasa değişikliği ile günümüz koşullarına uygun olarak en az 2,5 milyon Türk Lirasına yükseltilmelidir. Sonraki yıllar için de, yeniden değerleme oranında artırılması sağlanmalı, böylece ekonomik koşullara göre güncelliği koruması sağlanmalıdır. Hatta, limited şirketleri anılan yüküm dışında tutmanın anlaşılabilir bir yönü olmadığından, pekala esas sermayesi 2,5 milyonu aşan limited şirketler de kapsama alınmalıdır. Soner Altaş
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/sozlesmeli-avukat-bulundurma-limiti-yukseltilmelidir/697948
20 Vergi İnceleme Konusu
Günün sözü: "Bir yılda zengin olmak isteyeni altı ayda asarlar.''
İspanyol Atasözü
Değerli okurlar, seçimler ve af dönemi sonrası, çok muhtemeldir ki yaz sonundan itibaren hızlı ve etkin bir vergi inceleme programı başlatılacaktır. Diğer bir ifade ile vergi inceleme fırtınası geliyor. Güncel olası inceleme konularının bir kısmını listelemeye çalıştık.
Doğal olarak incelemeler af kapsamı dışında kalan konular ve mükellefler üzerinde yoğunlaşacak,
1-Stok affı başvurularının doğruyu yansıtıp yansıtmadığı incelenecek. Geçen stok affı sonrasında çok sayıda büyük ölçekli stok affı bildiriminde bulunan mükellefte fiili envanter yoklamaları yapılmıştı.
2-Ortaklar cari ve kasa affı konusunda ortakların gelir vergisi beyanı incelemeleri gündeme gelebilir. Sadece büyük tutarlı yararlanımlar için olacağı beklentisindeyiz.
3-Mali İdare 2022 yılı beyanlarının olması gerekenin altında kaldığı düşüncesindeymiş. 2022 kurumlar vergisi beyanlarının doğru yapılmaması ve akabinde matrah artırımından yararlanılması konusu değişik açılardan incelemelere konu olacak gibi duruyor.
4-2022 Ek Vergi beyanları incelenecek. Çok sayıda mükellef bu konuyu anayasaya aykırılık iddiası ile yargıya taşıdı. Mali İdare elindeki veri ve analizlerden hareketle incelemeler yapabilecek.
5-Yurt dışından alınan hizmet faturaları mukimlik belgeleri, stopaj, KDV ve gider olarak dikkate alınabilme yönleriyle incelenebilecektir.
6-Daha önceki varlık barışlarında beyan edilen yurt dışı varlıkların, af dönemini izleyen daha sonraki yıllarda oluşan gelirlerinin beyan edilip edilmediği yönünde incelemeler.
7-Sahte belge kullanma iddiaları son sürat incelenmeye devam edilecek.
8-Yurt dışında şirketler kurup Türkiye'de beyan etmeksizin gelir elde etme.
9-Şahısların yurt dışı menkul mallardan elde ettiği(hisse senedi alım satımı vb.) kazançlarını gizlemesi.
10-Türkiye'den hizmet verip düşük vergili bir ülkeden fatura düzenlemek.
11-Bilgi paylaşımı kapsamında diğer ülkeler vergi idarelerinden gelecek bilgilerin kontrolü incelemeleri başlayabilir.
12-Yabancı işverenden alınan bir kısım ödemelerin yurt dışı banka hesaplarına alınması ve beyan dışı bırakılması.
13-Türkiye'deki şirketler için yapılan alımlarda satıcının sağladığı, ciro primi, iskonto vb. ödemelerin kişisel hesaplara alınması ve beyan dışı bırakılması.
14-Yurt dışına mal/hizmet satarken veya yurt dışından mal/hizmet alırken ilişkisi gizlenen düşük vergili bir ülke (vergi cenneti) şirketinin araya sokularak bir kısım karın beyan dışı bırakılması.
15-Kira gelirlerinin gizlenmesi.
16-Transfer fiyatlaması yönünden yapılacak incelemeler. Geçmiş yıllar için kar dağıtım stopaj matrah artırımı yapılmamışsa kar dağıtım stopajı incelemeleri yapılabilir.
17-Emlak alım-satımlarında emlak değerinin altında bildirilmesi,
18-Vasfının, miktarının veya fiyatının doğru beyan edilmemesi suretiyle daha az gümrük vergisi ödeyerek ithalat yapılması.
19-Turistik amaçlı yurt içi ve dışı özel gezi ve tatillerin, yemek, hediye vb. şahsi harcamaların işletmelerde gider olarak dikkate alınması.
20-2022 öncesi sermayenin tamamlanması işlemleri (matrah artırımı yapılmamışsa) inceleme konusu olabilir. Zeki GÜNDÜZ
https://www.dunya.com/kose-yazisi/20-vergi-inceleme-konusu/696071
Sosyal Güvenlikte Zamanaşımı Ve Zamanaşımına Giren Borçlarla İlgili SGK Uygulaması
Sosyal güvenliğin finansmanı, günümüz ekonomik koşullarında, oldukça karmaşık sorunları içeren bir konu haline gelmiş ve çözüm arayışları, gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkelerin ana gündemini oluşturmuştur.
Sorunların büyük bölümü, gelir kaynaklarına ilişkindir. Zira, bir yandan kapsama alınan kişi ve risklerin artması, bir yandan da sağlanan yardımların düzeyi yükseldikçe, yeni gelir kaynaklarının yaratılması gerekliliği sistemin sürdürülebilirliği açısından daha kritik bir hale gelmiştir.
Sosyal sigorta modelini benimsemiş ülkelerde sosyal güvenliğin başlıca gelir kaynağını, işçi ve işverenlerden alınan primler oluşturmaktadır.
Ancak, işçi ve işverenlerden alınan primlerin giderleri karşılamada yetersiz kalması, Devletlerin de ulusal bütçeden sosyal güvenliğin finansmanına katkısını zorunlu hale getirmiş ve bu katkı giderek artma eğilimi göstermiştir.
Ülkemizde de 1990’lara kadar Devletin sosyal güvenlik finansmanına, kural olarak herhangi bir katkısı bulunmamakta iken, artan açıklara paralel olarak ulusal bütçeden kaynak transferi yapılmaya başlanmış, ayrıca Ekim/2008 ayında yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda yapılan düzenleme ile SGK’nın ay itibarıyla tahsil ettiği malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile genel sağlık sigortası priminin dörtte biri oranında Devlet katkısı zorunluluğu getirilmiştir.
Sosyal güvenlik sisteminin sürdürebilirliği açısından gelir kaynaklarının çeşitliliği kadar, tahakkuk eden sigorta primlerinin de süresinde tahsili önem taşımaktadır.
Bu çerçevede, sosyal güvenliğin ana gelir kaynağı olan sigorta primlerinin etkin bir şekilde tahsili için kanunla SGK’ya pek çok yetki ve sorumluluk verilmiştir.
Bunlara örnek olarak, SGK’nın süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunu uygulaması ve 6183 sayılı Kanunun uygulanmasında Maliye Bakanlığı ile diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanması, prim alacaklarının tahsili için muacceliyet tarihinden itibaren en geç bir yıl içinde icra yoluna başvurmayan (görevini ihmal eden) Kurum yetkili personeli hakkında genel hükümlere göre kovuşturma yapılmasını, prim ve diğer alacakların süresi içinde ve tam olarak ödenmemesi durumunda, ödenmeyen kısım için sürenin bittiği tarihten itibaren ilk üç aylık sürede her bir ay için ilk olarak %2 oranında gecikme cezası uygulanarak artırılıp, her ay için bulunan tutarlara ödeme süresinin bittiği tarihten başlamak üzere borç ödeninceye kadar her ay için ayrı ayrı Hazine Müsteşarlığınca açıklanacak bir önceki aya ait Yeni Türk Lirası cinsinden iskontolu ihraç edilen Devlet iç borçlanma senetlerinin aylık ortalama faizinin bileşik bazda uygulanarak gecikme zammı hesaplanmasını gösterebiliriz.
Prim alacaklarının tahsilinde etkinliği sağlamaya yönelik önemli düzenlemelerden bir tanesi de “zamanaşımı” uygulamasıdır.
Sosyal güvenlikte zamanaşımı
Zamanaşımı; alacak hakkının kanunda açıkça belirlenmiş süreler içerisinde kullanılmaması nedeniyle, borçlunun borcunu ödemekten kaçınabilmesini sağlayan bir müessesedir. Yani alacaklı taraf açacağı dava ile hakkına kavuşabilecekken borçlu tarafın ileri sürdüğü zamanaşımı defi ile bu hakkından yoksun kalabilmektedir. Zira zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeden, onu “eksik bir borç” haline dönüştürmekte ve alacağın dava yoluyla edinilmesinin önüne geçmektedir. Bu nedenle, şayet borçlu tarafından zamanaşımı defi ileri sürülmüş ve şartları da oluşmuşsa hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkmakta, ona bağlı faiz ve diğer alacaklar da zamanaşımına uğramaktadır.
SGK, prim alacaklarının takip ve tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanununu uygulamakla birlikte, bu kanundaki zamanaşımı süresi (5 yıl) yerine 5510 sayılı Kanunda zamanaşımı ile ilgili özel bir düzenleme yapılmıştır.
Bu çerçevede, genel kural olarak sigorta primi ve diğer alacaklar ödeme süresinin dolduğu tarihi takip eden takvim yılı başından başlayarak 10 yıllık zamanaşımına tâbidir.
Ancak, sigorta primi ve diğer alacaklar;
-
Mahkeme kararı sonucunda doğmuş ise mahkeme kararının kesinleşme tarihinden,
-
Kurumun denetim ve kontrolle görevli memurlarınca yapılan tespitlerden doğmuş ise rapor tarihinden,
-
Kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatı gereğince yaptıkları soruşturma, denetim ve incelemelerden doğmuş ise bu soruşturma, denetim ve inceleme sonuçlarının Kuruma intikal ettiği tarihten
-
Bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile kanunla kurulmuş kurum ve kuruluşlardan alınan bilgi ve belgelerden doğmuş ise bilgi ve belgenin Kuruma intikal ettiği tarihten,
itibaren zamanaşımı on yıl olarak uygulanmaktadır.
Anlaşılacağı üzere, sosyal güvenlikte zamanaşımı süresi diğer kamu alacaklarına göre çok uzun tutulmuştur. Bunun temel nedeni, vergi bir vatandaşlık görevi olarak yerine getirilmesi gereken bir yükümlülük olmasına karşın, sigorta primlerinin karşılığında SGK’nın hizmet verme yükümlülüğünün (emekli aylığı bağlaması, sağlık hizmeti vermesi vd) olmasından kayıt dışı istihdam oranının yüksekliğinden kaynaklanmaktadır.
Dolayısıyla, sigorta primi ve diğer Kurum alacaklarında neredeyse zamanaşımı yok gibi diyebiliriz.
Bu durum, borçluların zamanaşımı iddiasıyla sigorta primi borçlarını ödemekten kurtulmalarını imkansız hale getirmektedir.
Hal böyle olmakla birlikte, özellikle 2008 yılındaki sosyal güvenlik reformu öncesi dönemde çeşitli nedenlerle Kurum alacaklarının yeterince takip ve tahsil edilmediği ve zamanaşımına girmiş olduğu, bu durumun Sayıştay tarafından da eleştiri konusu yapıldığı görülmektedir.
SGK zamanaşımına girmiş alacaklarının tahsilinde nasıl bir yöntem izliyor?
SGK Müdürlükleri yaptıkları inceleme ve araştırma sonucunda borcun zamanaşımına girmiş olduğunu tespit etmeleri durumunda;
Öncelikle borçlulara “Borç Bilgilendirme Formu” göndererek, yazının tebliğinden itibaren 15 gün içinde ödeme yapılması istenmekte ve Kurum alacağı için rızaen yapılan ödemeleri kabul etmektedir.
Borçlular tarafından ödeme yapılmaması halinde herhangi bir mahkeme ilamı aranmaksızın zamanaşımına girmiş borcun 6183 sayılı Kanun kapsamında takibi mümkün olmadığından, icra takibine geçmeden muhasebe sisteminin ilgili hesabında tutulmaktadır.
Diğer taraftan, kendisine ödeme emri gönderilen borçlunun 6183 sayılı Kanunun 58 nci maddesine göre borcun zamanaşımına girdiği yönünde ödeme emrinin tebliğinden itibaren 15 gün içinde SGK’nın ilgili Müdürlüğüne itiraz etmesi halinde, borçlunun yargıya gitmesine gerek kalmaksızın söz konusu alacağın zamanaşımına girip girmediği “Prim Tahakkuk İtiraz Komisyonunca” incelenmekte ve zamanaşımına girdiği anlaşılan alacaklarla ilgili icra işlemleri durdurulmaktadır.
Ancak, borcun zamanaşımına uğraması nedeniyle, borçlu hakkında icra ve haciz yoluna başvurulmamakta ise de, zamanaşımına uğramış olan alacak, alacaklı için alacak hakkını, borçlu içinde borçluluk niteliğini sona erdirmediği, başka bir ifadeyle “eksik bir borç” haline dönüştüğünden bahisle zamanaşımına girmiş alacaklar ile ilgili SGK aşağıdaki idari uygulamaları yapmaktadır.
Bu çerçevede, zamanaşımına girmiş borçlar;
-
SGK tarafından verilecek borcu yoktur yazlarında veya Kurum ve Kuruluşlarca yapılacak borç sorgulamalarında,
-
SGK tarafından uygulanan teşvik, destek ve indirimlerde,
-
Primlerini kendileri ödeyen sigortalıların sağlık hizmetlerinden yararlanmasında,
-
KDV Mahsubu ile prim ödenmesinde kullanılan "Borç Döküm Formunda",
işverenin/sigortalıların borcu olarak gösterilmektedir.
-
Yine, ihale konusu veya özel bina inşaatlarında yapılan asgari işçilik araştırma işlemi sonucunda saptanan fark isçilik borçlarının işverene tebliği üzerine söz konusu borçların işverence zamanaşımına girdiği ile ilgili itiraz edilmesi durumunda bahse konu bu borçlar ödenmeden ihale konusu islerde teminatın iadesi için, özel bina inşaatlarında ise iskan için SGK ilişiksizlik belgesi verilmemektedir.
-
Ayrıca, 6183 sayılı Kanunun 23 üncü maddesine göre Hazine ye Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince reddiyat yapılması durumunda anılan maddenin birinci fıkrasına göre yapılacak mahsuptan sonra Kurumun zamanaşımına girmiş prim alacakları dahil prim ve diğer alacaklarından muaccel olanlara mahsup yapılmaktadır.
Sonuç olarak; SGK çeşitli nedenlerle zamanaşımına uğramış alacakları ile ilgili icra ve haciz işlemi yapmamakta veya yapılmış icra takip işlemlerini borçlunun zamanaşımı itirazı üzerine durdurmakta ise de, zamanaşımına girmiş olan borçları idari yetkisi kapsamındaki bazı uygulamalarda (borcu yoktur yazısı taleplerinde, sigorta primi teşviklerinden yararlanma aşamasında, teminat iadesi veya iskan için gerekli olan ilişiksizlik yazısı taleplerinde, sağlık hizmetleri provizyonlarında) işverenlerin/sigortalıların borcu olarak göstermek suretiyle bu borçları ödemeye zorladığından, işverenlerin/sigortalıların süreli ve acil işlemleri sırasında herhangi bir sorunla (ihalelere girememe, teşviklerden yararlanamama, sağlık provizyonu alamama vb.) karşılaşmamaları için borç durumlarını SGK ve e-Devlet sistemi üzerinden zaman zaman kontrol etmelerinde fayda vardır. Celal ÖZCAN