Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

24 Haziran 2023 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 32231

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasından:

Bankamızca, vadesine en çok 3 ay kalan senetler karşılığında yapılacak reeskont işlemlerinde uygulanacak iskonto faiz oranı yıllık yüzde 15,75, avans işlemlerinde uygulanacak faiz oranı ise yıllık yüzde 16,75 olarak tespit edilmiştir.

Belirlenen bu oranlar yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

24 Haziran 2023 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 32231

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından:

ASGARİ ÜCRET TESPİT KOMİSYONU KARARI

Karar Tarihi: 20/06/2023

Karar No: 2023/1

22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun 39 uncu maddesi ile Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 522 nci maddesi gereğince, iş sözleşmesi ile çalışan ve bu Kanunun kapsamında olan veya olmayan her türlü işçinin asgari ücretini tespit etmekle görevli Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 13/06/2023 tarihinde başladığı çalışmalarını 20/06/2023 tarihine kadar sürdürmüş ve yaptığı üç toplantı sonucunda;

1) Milli seviyede tek asgari ücret tespitine,

2) İşçinin bir günlük normal çalışma karşılığı asgari ücretinin; 1/7/2023 – 31/12/2023 tarihleri arasında 447,15 Türk Lirası (dört yüz kırk yedi lira on beş kuruş) olarak tespitine,

3) Asgari ücret desteğinin 2023 yılı Temmuz ilâ Aralık döneminde 500 Türk Lirası (beş yüz lira) olarak sürdürülmesi için desteğin kapsamı ile usul ve esaslarının yeniden belirlenmesinin önerilmesine,

4) İş bu Kararın, 1/7/2023 tarihinde yürürlüğe girmek üzere Resmî Gazete’de yayımlanmasına oybirliğiyle karar verilmiştir.

GEREKÇE

Asgari ücret, bilindiği gibi ödenmesi zorunlu olan en az ücrettir.

Asgari ücretin belirlenmesini düzenleyen Asgari Ücret Yönetmeliği uyarınca, asgari ücret, pazarlık ücreti değildir.

Asgari ücretin belirlenmesi sırasında, Komisyonumuz, bu çerçevede bir karar alınması için çalışmış, işçilerin geçim şartlan ve enflasyon hedefi gibi faktörleri değerlendirmiştir.

İşte bu çerçevede hareket eden Komisyonumuz; işçinin günlük asgari ücretini; 1/7/2023 ilâ 31/12/2023 tarihleri arasında 447,15 Türk Lirası (dört yüz kırk yedi lira on beş kuruş) olarak belirlemiştir.

Asgari Ücret Yönetmeliği’nin 11 inci maddesi kapsamında, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nca tespit edilen asgari ücretin 1/7/2023 tarihinde yürürlüğe gireceği öngörülmüştür.

25 YILLIK EVLİ KADINLARIN EMEKLİ EDİLECEĞİ İDDİASI DOĞRU MUDUR?

Eşim 31.10.1967 doğumlu. Sigortalı çalışmadığı dönemde doğan 3 çocuğumuz için temmuz ayında zamlanmadan doğum borçlanması yapmak istiyoruz. Eşimin 11.09.1995’teki işe giriş tarihinden bugüne sadece 959 günlük primi bulunmakta. Sosyal medyada 25 yıl ve üzeri evli ev kadınlarının emekli edileceklerine yönelik bir iddia dolaşıyor. Bu iddia doğru mudur? Doğru ise doğum borçlanmasına gerek kalmayabilir mi? (Yusuf G.)

Sosyal medyada ve bazı internet sitelerinde 25 yıl evli kalan kadınlara emeklilik hakkı verileceğine dair iddialar ısrarla gündeme getiriliyor. İnternet sitesinin trafiğini artırmak için ortaya atılan iddiaların kaynağını ise bazı muhalefet milletvekillerinin TBMM Başkanlığına vermiş olduğu yasa teklifleri oluşturuyor. Milletvekilleri TBMM’ye her zaman her konuda yasa teklifi sunabilirler. Ancak, sunulan her teklifin yasalaşması söz konusu değildir. Kamuoyunda beklenti yaratan bu iddia gerçeği yansıtmamaktadır.

Bunu, AK Parti’nin 2023 seçim beyannamesinde yer alan Aile Koruma Kalkanı Programı kapsamında ev kadınlarının emekliliğini kolaylaştırıcı düzenleme ile karıştırmamak gerekir. Mevcut kanun uyarınca, sigortalı bir işte çalışmayanlar isteğe bağlı sigorta yaptırabiliyorlar. Bu haktan ev kadınları da yararlanabiliyor. İsteğe bağlı sigorta primi 1 Temmuz’dan itibaren yeni asgari ücret üzerinden ödenmeye başlanacak. Aylık en düşük prim tutarı 4.292,64 TL olacak. AK Parti’nin seçim beyannamesi kapsamındaki düzenleme hayata geçirildiğinde, aylık primin 3’te 1’inin devlet tarafından karşılanacak. Buna göre, söz konusu primin 1.430,88 TL’si devletçe karşılanacak. Vatandaş ise 2.861,76 TL ödeyecek. Bununla ilgili yasal düzenleme yapılması bekleniyor.

İsteğe bağlı sigorta primleri BAĞ-KUR kapsamında sayılıyor. Prim günü normal emeklilik için yeterli olmayanlar yaştan emekli olabiliyorlar. Bu kapsamda, sigorta başlangıcı 8 Eylül 1999 tarihinden önce olan SSK’lılar 3600 prim günü ile kadın ise 58, erkek ise 60 yaşında; BAĞ-KUR’lular ise 5400 prim günüyle kadın ise 56, erkek ise 58 yaşında emekli olabiliyor.

Eşinizin sigorta başlangıcı 8 Eylül 1999 tarihinden önce olduğu için SSK’dan 3600, BAĞ-KUR’dan 5400 prim günüyle emeklilik hakkı bulunuyor. SSK’dan emekliliği hedeflemenizi tavsiye ederim. Bunun için de 3 çocuk için yapacağı doğum borçlanmasının SSK günlerine eklenmesini sağlamalı. Kanuna göre, SSK’lı çalışırken veya SSK’lı çalışma bittikten sonra yapılan askerlik, doğum borçlanmaları 4A’ya (SSK) sayılıyor. Eşiniz şu anda SSK’lı çalışıyorsa veya en son çalışması SSK statüsünde ise doğum borçlanmasını hemen yapabilir.

Son çalışması veya prim ödemesi BAĞ-KUR kapsamında ise önce SSK’lı bir işe girip borçlanmayı ondan sonra yapmalı. Üç çocuk için toplam 2.160 gün borçlanma yapma hakkı bulunuyor. Borçlanma yaptığında mevcut 959 gün ile birlikte toplam prim günü 3.119’a ulaşacak. Prim gününü 3600’e tamamlamak için 481 güne (16 ay) daha ihtiyacı olacak. Kalan süreyi ister SSK’lı çalışarak, isterse isteğe bağlı sigorta primi ödeyerek tamamlayabilir.

İsteğe bağlı sigorta ile tamamlamayı düşünürse, yukarıda sözünü ettiğim yeni yasal düzenlemeyi beklemekte fayda var. Nasıl olsa 58 yaşını doldurmaya 28 aylık süresi var. Yasanın çıkması için bir yıl daha bekleyebilir. Bu süre içinde yasa çıkmış olursa daha az prim ödeyerek kalan prim günlerini tamamlayabilir. 3600 günü tamamladıktan sonra 31 Ekim 2025 tarihinden itibaren emeklilik dilekçesi verebilir.

BU YIL YENİ EMEKLİLİK BAŞVURUSU YAPANIN MAAŞ ZAMMI NASIL HESAPLANIR?

E-Devlet’te şu anki maaşım 10.000 TL görünüyor. Eylül ayında emeklilik dilekçesi verdiğimde 2023 ocak ayında yapılan yüzde 30’luk zam ve 2023 temmuz ayında yapılacak olan (tahmini enflasyon + refah payı) yüzde 35’lik zamdan yararlanıp, tarafıma bağlanacak maaş 17.550 TL mi olacak, yoksa 10.000 TL mi bağlanacak? (Özgür Y.)

Henüz emekliliği hak etmemiş kişilerin maaş robotunda şu an görmekte oldukları aylıklara ocak ayında yapılmış olan yüzde 30 oranındaki artış dahildir. Şu an 10.000 TL olarak görünen maaşınızın içinde ocak ayındaki yüzde 30’luk artış da yer almaktadır. Bundan sonra yılın herhangi bir gününde emeklilik dilekçesi verdiğinizde, temmuz ayında enflasyon + refah zammı olarak ne kadar artış yapılırsa o artışın tamamından yararlanırsınız. Temmuz ayında ne kadar artış yapılacağı henüz belli değil. Sizin örnekte belirttiğiniz gibi yüzde 35 oranında artış yapılırsa, şu an 10.000 TL görünen emekli aylığının 13.500 TL olarak bağlanır.

ASKERLİK BORÇLANMASI SİGORTA BAŞLANGICINI ASKERLİK YAPILAN TARİHE Mİ ÇEKER?

Askerliğe 25.5.1999 tarihinde gittim, 18 ay askerlik yaptım. 01.08.2003 tarihinde bir hafta sigorta girişim var. 15.10.2003 tarihinde yurt dışında sigortalı çalışmaya başladım, geçen sene de Türkiye’de sigortalı çalıştım. SSK’da toplam 115 günüm var. Halen yurt dışında çalışıyorum. Askerlik borçlanması yaptığımda sigorta başlangıcım askerlik yaptığım tarihe mi çekilir? (Sertan K.)

Askerlik vazifesini sigortalı çalışmaya başlamadan önce yapanların sigorta başlangıç tarihi, askerlik borçlanması yaptıkları süre kadar geriye çekilir. İlk sigorta girişiniz 1 Ağustos 2003 tarihi olduğuna göre, 18 ay askerlik borçlanması yaptığınızda sigorta başlangıç tarihiniz 1 Şubat 2002 tarihine çekilir.

Askerliğini sigortalı çalışmaya başladıktan sonra yapanların askerlik borçlanmaları ise sadece prim günlerini artırır, sigorta başlangıç tarihini değiştirmez.

PRİM GÜNÜ DOLMADAN VERİLEN EMEKLİLİK DİLEKÇESİ GEÇERLİ OLUR MU?

03.03.2023 tarihinde e-Devlet üzerinden 4B’den (BAĞ-KUR) emeklilik başvurusu yaptım. 02.06.2023 tarihinde SGK’dan aranarak kuruma davet edildim. Memur ile görüşmemizde emeklilik başvuru tarihim olan 03.03.2023’de hizmet süremin 17 gün eksik olduğu, bu durumda talebimin geçersiz sayıldığı, nisan, mayıs ve haziran ayının 4B prim borcunu ödeyerek yeni emeklilik dilekçesi vermem gerektiğini söyledi. Aynı gün tüm borçları ödedim. Oysa 01.04.2023 tarihinde emekli olsaydım 3 ay prim ödemek zorunda kalmayacaktım. Memur benden 02.06.2023 tarihinde yeni bir başvuru talebi aldı.

Ben mart ayının priminin tamamını 28.03.2023’de ödemiştim ve e-Devlet’te de 9000 günden fazlası görünmekteydi. 01.04.2023 tarihinden itibaren emekli olacağımdan 27 günümün neden sayılmadığını anlayamadım.

Bu durumda 3 aylık emekli maaşı ve 2 bayram ikramiyesinden oldum. Üstüne 3 ay da BAĞ-KUR primi ödemek zorunda kaldım. İtiraz edersem emekli aylığı ve ikramiyeler ile ödediğim primleri geri alabilir miyim?

Mart ayında basında, dilekçenin veriliş tarihinin önemli olmadığı yazılıyordu. Maaşımın 1 Nisan’dan geçerli olarak bağlanması için SGK’ya itiraz dilekçesi verdim. Ret cevabı gelirse mahkemeye gitmeyi de düşünüyorum. (Sinan A.)

Dilekçenin verilme tarihi, emeklilik için gerekli tüm koşulları yerine getirmiş kişiler için önemli değildir. Koşulların tamamını yerine getirmiş kişilerden 3 Mart – 31 Mart 2023 tarihleri arasında dilekçe vermiş olanlar, 1 Nisan’dan geçerli olmak üzere emekli aylığı almaya hak kazandı.

Verdiğiniz bilgilerden anlaşıldığına göre, 9000 günlük hizmet sürenizi tamamlamadan 17 gün önce emeklilik dilekçesi vermiş bulunuyorsunuz. Dilekçeyi 3 Mart yerine, 9000 günü tamamladığınız 21 Mart tarihinde vermiş olsaydınız 1 Nisan’dan geçerli olmak üzere aylık almaya hak kazanacaktınız.

Bu koşullarda mahkemeden bir sonuç alamayacağınızı düşünüyorum. Ahmet Kıvanç

https://www.haberturk.com/ev-kadinlarina-emeklilik-kolayligi-nasil-saglanacak-3602571-ekonomi

Cuma, 23 Haziran 2023 16:36

SGK Genelgesi 2023/21 Yayımlandı

OHAL İllerine İlişkin İlave ARGE Sigorta Prim Teşviki SGK Genelgesi Yayımlandı

✔ 31 Mart 2023 Tarihli ve 32149 Sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirlerin Alınması Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine göre, olağanüstü hal ilan edilen illerde 6/2/2023 tarihinden itibaren OHAL süresince Ar-Ge veya Tasarım merkezlerinde çalışan personelin gelir vergisi indiriminin %100 oranında uygulanacağı ve yine olağanüstü hal ilan edilen illerde 6/2/2023 tarihinden itibaren OHAL süresince, Ar-Ge veya Tasarım merkezlerinde çalışan personelin sigorta işveren primi hissesinin tamamının Hazine ve Maliye Bakanlığına koyulacak bütçeden karşılanacağı belirtilmiştir.

✔ Sigorta prim desteğinin uygulamasına ilişkin 2023/21 sayılı SGK Genelgesi yayımlanmıştır.

✔ Buna göre, Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa illerinde faaliyet gösteren 5746 sayılı Kanun'da belirtilen işletmeler olağanüstü hal süresince 08.02.2023 ila 08.05.2023 (bu tarih dahil) tarihleri arasında 5746 sayılı Kanun'da yer alan sigorta primi desteğinden işveren hissesinin tamamı kadar yararlanabilecektir.

✔ Destek süresi 08.02.2023 ila 08.05.2023 tarihlerini kapsadığından 2023/Şubat ayına ilişkin düzenlenecek muhtasar ve prim hizmet beyannamesinin sigortalıların 01.02.2023 ila 07.02.2023 tarihlerindeki kapsama giren çalışmaları dolayısıyla 05746/15746 kanun türü seçmek suretiyle, 08.02.2023 tarihi ve sonrasındaki kapsama giren çalışmalarının ise 25746/35746 kanun türü seçmek suretiyle yasal süresi içinde verilmesi gerekmektedir. İKANUN

OHAL İllerine İlişkin İlave ARGE Sigorta Prim Teşviki SGK Genelgesini Görmek İçin Tıklayınız

 

ÖZET

Türk Ticaret Kanunu’na göre 2022 yılında fiziki ortamda tutulan yevmiye defterlerinin, (30 Haziran 2023 Resmi Tatil gününe denk geldiği için) 3 Temmuz 2023 Pazartesi gününe kadar notere ibraz edilip son kaydın altına noterce “Görülmüştür” ibaresi yazılarak mühür ve imza ile onaylanması gerekmektedir.

Ticari defterlerin elektronik ortamda tutulması hâlinde defterlerin açılışlarında ve yevmiye defteri ile yönetim kurulu karar defterinin kapanışında noter onayı aranmamaktadır.

Vergi Usul Kanununun 13 üncü ve 15 inci maddesi uyarınca Maliye Bakanlığı tarafından mücbir sebep halinin ilan edildiği yerlerde, defterlerin kapanış onayları, mücbir sebebin sona erdiği tarihi takip eden ikinci ayın sonuna kadar yaptırılabilir.

Türk Ticaret Kanunu’nda, ticari defterlerin açılış veya kapanış onaylarını noterde zamanında yaptırmayanlara 2023 yılı için 31.097 TL idari para cezası öngörülmüştür.

 

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 64’üncü maddesinde her tacirin ticari defterleri tutmak ve defterlerinde, ticari işlemleriyle ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri, bu Kanuna göre açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorunda oldukları belirtilmiştir.

Mükelleflerin fiziki ortamda kullanacakları defterlerinin Türk Ticaret Kanunu ve Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre açılış ve sadece Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre de kapanış tasdiklerini yaptırmaları gerekmektedir. Ticari defterlerin elektronik ortamda tutulması hâlinde defterlerin açılışlarında ve yevmiye defteri ile yönetim kurulu karar defterinin kapanışında noter onayı aranmamaktadır.

Fiziki ortamda tutulan yevmiye defteri, defteri kebir ve envanter defteri ile diğer defterlerin açılış onayları, kuruluş sırasında ve kullanılmaya başlanmadan önce noter tarafından yapılmaktadır. Anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin kuruluşunda, ticari defterlerin açılış onayları şirket merkezinin bulunduğu ticaret sicili müdürlüğü tarafından yapılır.

Yevmiye defterinin kapanış onayı, izleyen faaliyet döneminin altıncı ayının sonuna kadar, yönetim kurulu karar defterinin kapanış onayı ise izleyen faaliyet döneminin birinci ayının sonuna kadar notere yaptırılmak zorundadır.

Türk Ticaret Kanunu düzenlemelerine göre 2022 yılında fiziki ortamda tutulan yevmiye defterinin 30 Haziran 2023 Resmi Tatil gününe denk geldiği için 3 Temmuz 2023 Pazartesi gününe kadar notere ibraz edilip son kaydın altına noterce “Görülmüştür” ibaresi yazılarak mühür ve imza ile onaylanması gerekmektedir.

Diğer taraftan Ticari Defterlere İlişkin Tebliğin 15’inci maddesine göre Vergi Usul Kanununun 13 üncü ve 15 inci maddesi uyarınca Maliye Bakanlığı tarafından mücbir sebep halinin ilan edildiği yerlerde, defterlerin kapanış onayları, mücbir sebebin sona erdiği tarihi takip eden ikinci ayın sonuna kadar yapılabilir.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 22’nci maddesine göre ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması gerekmektedir.

Türk Ticaret Kanunu’nun 562/1-c bendine göre; 64 üncü maddenin üçüncü fıkrası uyarınca gerekli onayları yaptırmayanların 2023 yılı için 31.097 TL idari para cezasıyla cezalandırılması gerekmektedir.

Vergi Usul Kanunu’nda ticari defterlerin kapanış tasdiklerinin yaptırılması gerektiğine ilişkin bir düzenleme bulunmadığından, kapanış tasdiki yaptırılmamasının Vergi Usul Kanunu açısından bir yaptırımı bulunmamaktadır.

Kaynak: TÜRMOB

Kanuna göre, Kurban Bayramı tatili arefe günü 28 Haziran Salı saat 13.00te başlayacak ve cumartesi günü sona erecek. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan daha önce yaptığı açıklamayla pazartesi ve salı günü öğleye kadar olan 1,5 günlük sürede kamu görevlilerinin idari izinli sayılacağını duyurdu. Böylece kamu görevlileri 9 gün bayram tatili yapabilecekler.

Kamuda çalışanlar için ilan edilen idari izin kararı özel sektörde çalışan işçileri kapsamıyor. Özel sektör çalışanlarının 9 gün bayram tatili yapabilmesi için yıllık izinle birleştirmeleri gerekiyor.

İş Kanunu’na göre, yıllık ücretli izin günlerinin hesabında izin süresine rastlayan ulusal bayram, hafta tatili ve genel tatil günleri izin sürelerinden sayılmıyor. Buna göre, 24 Haziran Cumartesi gününden başlayarak 2 Temmuz Pazar gününe kadar yıllık izin kullanan bir işçi fiilen 9 gün tatil yapmasına karşın, 2 gün hafta tatili ve 4.5 gün Kurban Bayramı tatili düşüldükten sonra cumartesi, pazartesi ve salı günü öğleye kadar olan süre için olmak üzere toplam 2.5 gün yıllık izin kullanmış sayılacak.

BAYRAMDA ÇALIŞAN İŞÇİ ÜCRETİNİ ALIR

Bazı sektörlerde 9 gün süreyle tatil uygulanırken, bazılarında gruplar halinde çalışmaya devam ediliyor. Turizm, sağlık personeli ile özel güvenlik görevlileri bayram günlerinde de çalışmak zorunda kalıyor.

Kanun uyarınca, milli bayram ve dini bayramlarda çalışan işçilere, çalıştıkları her gün için bir günlük ücret tutarında ödeme yapılması gerekir.

BAYRAMDA ÇALIŞAN İŞÇİYE ÜCRET YERİNE İZİN VERİLEMEZ

Bazı işyerlerinde hafta tatilinde çalışan işçilere fazla mesai ücreti ödemek yerine hafta içinde izin kullandırılabiliyor. Kanun buna müsaade ediyor.

Ancak, bazı işyerlerinde bayramda çalışan işçiler için de aynı uygulamaya gidildiği görülüyor. Bayramda çalışmaya karşılık hafta içinde izin kullandıran işletmeler olabiliyor. İşte bu kanuna uygun değil. Bayramda çalışan işçinin ücreti ödenmek zorunda.

Bayramda çalıştığı halde, çalıştığı günlere ait fazla mesai ücreti ödenmeyen işçi, iş akdini haklı fesih yaparak kıdem tazminatını alıp ayrılabilir. Ancak, işçinin bayramda çalıştığını ve bu çalışmasının karşılığı ücreti alamadığını kanıtlaması gerekir.

TELAFİ ÇALIŞMASI YAPTIRILABİLİR

İş Kanunu uyarınca, ulusal bayram ve genel tatillerden önce veya sonra işyerinin topluca tatil edilmesi durumunda işveren dört ay içinde çalışılmayan süreler için telafi çalışması yaptırabilir. Örneğin, işveren, 9 gün süreyle tatil yapılan işyerinde çalışılmayan günler için, izleyen 4 aylık dönemde telafi çalışması yapılmasını isteyebilir. Ancak, telafi çalışması günde üç saatten fazla olamayacağı gibi hafta tatilinde veya başka bayramlarda çalışma şeklinde yaptırılamaz.

YILDA 15.5 GÜN BAYRAM VE GENEL TATİL

Kanunda, 29 Ekim “Ulusal Bayram”, diğer resmi ve dini bayram günleri ile yılbaşı, 1 Mayıs ve 15 Temmuz ise “genel tatil günü” kabul ediliyor.

Bayram ve genel tatil günü süreleri şöyle:

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı: 1.5 gün

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı: 1 gün

19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı: 1 gün

30 Ağustos Zafer Bayramı: 1 gün

Ramazan Bayramı: 3.5 gün

Kurban Bayramı: 4.5 gün

Yılbaşı tatili: 1 gün

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü: 1 gün

15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü: 1 gün

https://www.haberturk.com/bayramda-izin-hesabi-3602186-ekonomi

EYT’den emekli olmak için başvuru yapıp çalıştıkları işyerlerinden ayrılanlardan bazıları hâlâ emekli olamadı. 100 günlük yasal süre de dolunca bu vatandaşlar devletin sunduğu sağlık hizmetlerinden yararlanamaz hale geliyor.

Bir haftadır, EYT’ye başvurup da halen emekli olamayan okuyuculardan çokça şikâyet almaya başladım. Devletin sunduğu sağlık hizmetinden yararlanıp yararlanamayacaklarından endişe ediyorlar. Kimi okuyucular, sağlık hizmetinden yararlanamadıklarını, ilaç giderlerini devletin karşılamadığını da yazıyor. Şunu belirteyim, bu sorun EYT’den emekli olmak için başvurup çalıştığı işyerlerinden ayrılanları kapsıyor. EYT’ye başvurup da çalışmaya devam edenler için böyle bir sorun yok. Endişe duymakta da haklılar, çünkü 100 günlük süre dolmak üzere, hatta kimileri için doldu bile. Sorun nereden kaynaklanıyor, anlatayım.

Nüfusun tamamı zorunlu Genel Sağlık Sigortası (GSS) kapsamında sağlık hizmeti alıyor. Çalışan ve emekliler SGK’ya bağlı olduklarından bakmakla yükümlü oldukları kişilerle birlikte GSS kapsamında devletin sunduğu sağlık hizmetinden yararlanıyor. Herhangi bir sosyal güvenlik kapsamında olmayanlar, sigortalı işte çalışmayanlar ise GSS primlerini kendisi ödeyip, hem kendileri hem de aileleri için sağlık hizmeti alıyorlar. Emeklilik için gerekli şartları taşıyıp emekliliğe başvuranlar, emekli aylığı bağlandıktan sonra hiçbir şart aranmadan genel sağlık sigortası kapsamına giriyor ve aileleri de dahil devletin sunduğu sağlık hizmetinden yararlanıyorlar.

SAĞLIK HİZMETİ ALAMAZSINIZ

Peki, işten ayrılan ya da işten çıkarılanların durumu ne? Çalışanın, işten ayrılmadan önceki SGK’ya yatırılan prim gün sayısına göre GSS’den yararlanmak şartları da değişiyor. Madde madde anlatayım.

- Çalışan işten ayrıldıktan sonra, yani işyerinden çıkışı verildikten sonra, ayrılış tarihinden itibaren 10 gün boyunca sigortalılığı geçerli sayılıyor ve devletin sunduğu sağlık hizmetinden ailesiyle birlikte yararlanabiliyor. 10’uncu günden itibaren sigortalılığı düşüyor.

-Eğer sigortalının son bir yıl içinde 90 gün sigortalılığı varsa, yani bir yıl içinde 90 gün prim yatırılmışsa; işten ayrıldığı tarihten itibaren 100 gün boyunca GSS sisteminde oluyor ve hem kendisi hem de ailesi devletin sunduğu sağlık hizmetinden yararlanabiliyor.

-Son bir yıl içinde 90 gün primi olup da işten ayrıldıktan sonra 100 gün GSS sisteminde olanlar, 100 günün sonunda; geçmiş bir yılda 90 gün primi olmayıp da 10 gün sağlık hizmetinden yararlananlar 10’uncu günün sonunda; SGK tarafından genel sağlık sigortası sisteminde olmaya devam ediyorlar, ancak adlarına prim borcu işlemeye başlıyor. Daha açık bir anlatımla; 100’üncü ve 10’uncu günün sonunda artık kişiler ceplerinden her ay prim ödeyerek devletin sunduğu sağlık hizmetinden yararlanmak durumundalar. GSS’de zorunlu olduğundan, primler ödenmezse bu sefer SGK’ya prim borcu ortaya çıkıyor.

İşten ayrılıp da EYT’ye başvuran, halen de emekli olamayanlar şu sıralar devletin sunduğu sağlık hizmetinden yararlanmama riski ile karşı karşıya.

100 GÜNLÜK SÜRE DOLUYOR

Çünkü, 100 günlük süre ya doldu ya da dolmak üzere. Şöyle ki; EYT’ye 3 Mart tarihinde başvurup da aynı tarihte işten ayrılanlar ya da işten çıkarılanlar için devletin sunduğu sağlık hizmetinden yararlanmak için geçerli olan 100 günlük süre 13 Haziran tarihinde doldu. Aynı şekilde 11 Mart tarihinde EYT’ye başvuranlar için de süre dolmak üzere. Bu kişiler şu sıralar primlerini kendi ödeyerek GSS sistemine girmek zorundalar. Mart sonunda EYT’ye başvuranlar halen devletin sunduğu sağlık hizmetinden yararlanabilirler. Halen mart ayında EYT’ye başvurup da emekli olamayan var mı? Var, pek çok yakınım mart ayında başvurmasına rağmen halen bekliyor.

Diyeceğim o ki, EYT’ye başvuranların biran önce emeklilik işlemlerinin tamamlanması gerekiyor ki, daha fazla sorun ortaya çıkmasın. Şunu da söyleyeyim, GSS prim borcu olması SSK’lılar için emekliliğe engel değil, ancak Bağ-Kur kapsamındakiler için engel; prim borcu varsa emekli olamazlar.

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/noyan-dogan/100-gunluk-sure-eytliler-icin-neden-onemli-42288511

EYT yasası sonrası birçok çalışanın emeklilik nedeniyle çıkışı yapılarak, sosyal güvenlik destek primine tabi işe girişleri yapılmıştır. Ancak bu çalışanlardan cüz’i sayıda da olsa bazılarının prim gün sayılarının yeterli olmaması nedeniyle emeklilik başvuruları reddedilmiştir.

Haliyle bu kişiler adına emeklilik başvurusu sonrası sosyal güvenlik destek primine (SGDP) tabi olarak yapılan SGK bildirimlerinin de işverenlerince düzeltilmesi gerekecektir.

Emeklilik başvurusu reddedilen sigortalılar adına düzenlenmiş işten ayrılış ve işe giriş bildirgeleri yönünden düzeltmeler nasıl yapılacak?

Emeklilik talebi reddedilen sigortalılar adına verilen işten ayrılış bildirgesi ile SGDP sigorta kolundan verilen işe giriş bildirgesi için yapılacak düzeltme işlemleri, sigortalının işten ayrılış tarihi ile SGDP sigorta koluna tabi olarak bildirilen işe başlama tarihi arasında boşluk olup olmamasına göre değişmektedir.

Emeklilik talebi reddedilen sigortalının işten ayrılış tarihi ile SGDP sigorta kolundan bildirilen işe başlama tarihi arasında;

  • Boşluk yoksa, başka bir ifade ile işten ayrılış tarihini izleyen ilk gün itibariyle SGDP sigorta kolundan işe giriş bildirgesi verilmiş ise işten ayrılış bildirgesi ve işe giriş bildirgesinin iptali için bir dilekçe ile SGK müdürlüğüne başvuruda bulunulmalıdır.
  • Boşluk varsa, işten ayrılış bildirgesindeki işten ayrılış nedeninin sigortalının “emeklilik talebinin reddedildiği” gerekçe gösterilerek 22- Diğer nedenler olarak; işe giriş bildirgesindeki sigorta kolunun ise 0-Tüm Sigorta Kollarına Tabi olarak düzeltilmesi için bir dilekçe ile SGK Müdürlüğüne başvurulmalıdır.

Muhtasar ve prim hizmet beyannamesinde düzeltmeler nasıl yapılacak?

Emeklilik talebi reddedilen sigortalı için MUHSGK’da 2 nolu belge türünden yapılan SGK bildirimleri için iptal satırı ve 01 nolu belge türünden ek satırı açılarak MUHSGK uygulaması üzerinden düzeltme beyannamesi düzenlenmelidir.

SGDP’ye tabi bildirim 15510 kanun numarası ile yapılmış ise iptal işlemi sonrası tüm sigorta kollarına tabi yapılacak bildirim için 05510 sayılı Kanun numarası seçilebilir mi?

Sigorta prim teşvikinden hatalı yararlanılmış olan sigortalılardan dolayı geriye yönelik yapılacak düzeltme işlemleri sırasında farklı bir prim teşvikinden veya beş puanlık prim indiriminden yararlanılmasına izin verilmemektedir.

Bu nedenle SGDP’ne tabi hizmetleri 15510 sayılı Kanun numarası ile bildirilen sigortalıların emeklilik başvurusunun reddedilmesi durumunda geriye yönelik olarak verilecek düzeltme beyannamesi 05510 sayılı Kanun numarası ile bildirilemeyeceğinden asıl/ek beyannamenin 0 (sıfır) kanun numarası ile düzenlenmesi gerekmektedir.

Düzeltme işlemleri sonrası ne kadarlık fark prim tahakkuk edecek?

Düzeltme işlemleri sonrasında 2 nolu belge türü ile 1 nolu belge türü arasındaki 5,5 puanlık prim farkı ile 15510 kanun numaralı prim teşvikinin geri alınmasından kaynaklı 5 puan olmak üzere toplam da 10,5 puanlık prim borcu tahakkuk edeceğinden, fark primlerin tahsil tarihine kadar hesaplanacak gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte ödenmesi gerekecektir.

Geriye yönelik düzenlenecek iptal ve ek bildirgelere idari para cezası uygulanır mı?

Yasal süresi dışında verilen iptal nitelikteki beyannamelere idari para cezası uygulanmadığı gibi Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 103/4. fıkrasına istinaden beyannamedeki belge türünün veya kanun numarasının hatalı seçilmiş olması nedeniyle geriye yönelik düzeltme amaçlı düzenlenen asıl/ek beyannamelere de sigortalıların gün ve kazanç bilgilerinde herhangi bir değişiklik olmaması kaydıyla idari para cezası uygulanmamaktadır.

GENÇ GİRİŞİMCİ DESTEĞİNDEN GERİYE YÖNELİK YARARLANILABİLİR Mİ?

İki yıl önce berber dükkânı açtım ve Bağkur’lu oldum. 29 yaşından küçük olanların Bağkur primlerini devlet karşılıyor ama sen süreyi kaçırmışsın dediler, böyle bir şey var mı, varsa ben de yararlanabilir miyim? Ahmet T.

Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 20 nci maddesi kapsamında genç girişimcilerde kazanç istisnasından faydalanan ve mükellefiyet başlangıç tarihi itibarıyla 18 yaşını doldurmuş 29 yaşını doldurmamış olanlardan, 5510/4. maddenin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) numaralı alt bendi kapsamında ilk defa 1/6/2018 tarihinden itibaren sigortalı sayılan gerçek kişilerin asgari ücret üzerinden tahakkuk eden sigorta primleri 1 yıl süreyle Hazinece karşılanmaktadır.

Sözkonusu prim desteğinden yararlanabilmek için yasada SGK’ya müracaat süresine yer verilmediğinden, vergi dairesinden 193 sayılı Kanunun mükerrer 20. maddesinde yer alan kazanç istisnasından yararlanıldığına dair alınacak yazıyla SGK Müdürlüğüne başvurulması halinde mükellefiyet başlangıç tarihinden itibaren asgari ücret üzerinden tahakkuk etmiş Bağkur primleri Hazinece karşılanacaktır.

Haliyle vergi dairesinden alınan yazının ibrazı sonrasında 1 yıllık süreye ilişkin Bağkur primleri ilgililerce ödenmemiş ise bu süreler için tahsilat girişi yapılacak, ödenmiş ise bu paralar varsa bir yıllık süre sonrası borçlara mahsup edilecek, yoksa talebi halinde genç girişimciye iade edilecektir. Eyüp Sabri Demirci

https://www.karar.com/yazarlar/eyup-sabri-demirci/5-soruda-tahsis-talebi-reddedilen-calisanlarin-sgk-duzeltme-1596805

Makalemizde kendi adına prim ödeyen 4/1-a kapsamındaki sigortalılıkların hangileri olduğu açıklanmakta ve bu kapsamda sigortalı olanların 2023 yılı ikinci altı aylık dönemi için belirlenen 13.414,50-TL aylık brüt asgari ücret üzerinden ne kadar prim ödeyecekleri açıklanmaktadır.

1. Giriş

Ülkemizde uygulamada olan ve emekli aylığı alabilmek için adına prim yatırılmasına ihtiyaç duyulan uzun vadeli sigortalılıkları bildirim şekline göre ikiye ayırmak mümkündür. Bunlar, adına prim ödenmesi gereken sigortalılar ve primini kendisi ödeyen sigortalılardır. Adına prim ödenmesi gereken sigortalılar, hizmet akdiyle bir veya birden fazla işverene bağlı olarak çalışanlar, kamu idarelerinde görev yapanlar, muhtarlar ile ek-9’ncu madde kapsamında ev hizmetlerinde çalışanlar olup, bunların bildirimleri işverenleri ya da devlet tarafından yapılmakta ve ödenmektedir.

Öte yandan, kendi adına prim ödemesi gereken sigortalıları ise 4/1-a (SSK), 4/1-b (BAĞKUR) ve 4/1-c (Emekli Sandığı) şeklinde üçe ayırıp incelemek mümkündür. Kendi adına prim ödemesi gereken 4/1-b kapsamındaki sigortalılar; kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar, tarımsal faaliyette bulunanlar, isteğe bağlı sigortalılar, geçici 16’ncı madde kapsamında vergiden muaf el işi yapan kadınlardır. Memurluktan ayrılmış olup isteğe bağlı iştirakçi olanları kendi adına prim ödeyen 4/1-c kapsamındaki sigortalılığa örnek gösterebiliriz.

Makalemizde kendi adına prim ödeyen 4/1-a kapsamındaki sigortalılıkların hangileri olduğu açıklanmakta ve bu kapsamda sigortalı olanların 2023 yılı ikinci altı aylık dönemi için belirlenen 13.414,50-TL aylık brüt asgari ücret üzerinden ne kadar prim ödeyecekleri açıklanmaktadır.

2. Ek-5 nci Maddeye Tabi Sigortalılar

5510 sayılı Kanuna 01/03/2011 tarihi itibariyle uygulanmak üzere eklenen ek 5 nci madde ile tarım veya orman işlerinde hizmet akdiyle süreksiz çalışanlara kendi primlerini ödeyerek 4/1-a bendi kapsamında sigortalı sayılma imkanı getirilmiştir.

Bu kapsamda sigortalı sayılabilmesi için başvuran kişinin; öncelikle 18 yaşını doldurmuş olması, 4/1-a, 4/1-b ile 4/1-c kapsamında, 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamında ve 2925 sayılı Kanuna göre sigortalı sayılmaması, isteğe bağlı sigortalı ve isteğe bağlı iştirakçi olmaması, Sosyal Güvenlik Kurumundan ve 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıklardan kendi sigortalılıklarından dolayı gelir veya aylık almaması gerekmektedir.

Yukarıda sayılan şartları taşıyanlardan tarım işlerinde süreksiz çalışanlar “Tarım İşlerinde Hizmet Akdiyle Süreksiz Çalışanlara Ait Giriş Bildirgesi” ni sürekli ikametlerinin ya da çalıştıkları yerin bağlı bulunduğu muhtarlık ile ikamet ettikleri veya çalıştıkları il ya da ilçede bulunan tarım müdürlüklerine ve ziraat odalarına onaylatıp, sürekli ikametlerinin bağlı olduğu veya çalıştıkları ildeki SGK birimine müracaat ederek sigortalılıklarını müracaat ettikleri tarih itibariyle başlatacaklardır. Orman köylülerinden bu kapsamda sigortalı olmak isteyenler ise “Orman İşlerinde Hizmet Akdiyle Süreksiz Çalışanlara Ait Giriş Bildirgesi” ni sürekli ikametlerinin bağlı bulunduğu muhtarlık ile sürekli ikametlerinin bulunduğu veya çalıştıkları yerin bağlı olduğu Orman Genel Müdürlüğü ve bölge müdürlükleri ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlı il müdürlükleri aracılığıyla veya kalkındırma kooperatiflerine onaylatıp, o yerdeki SGK birimine müracaat ederek sigortalılıklarını müracaat ettikleri tarih itibariyle başlatacaklardır.

Ek-5 kapsamında sigortalı olanlar prime esas kazancın alt ve üst sınırı arasında olmak kaydıyla kendileri tarafından belirlenecek kazancın yüzde 34,5’i oranında prim ödemektedirler. Bu primin yüzde 20’si malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları, yüzde 12,5’i genel sağlık sigortası, yüzde 2’si iş kazası ve meslek hastalıkları sigortası primi olmaktadır. 01/07/2023-31/12/2023 döneminde bu kapsamda sigortalı olmak isteyen bir kişi 30 gün üzerinden aylık en düşük 13.414,50 (aylık brüt asgari ücret) x %34,5 (ödenecek prim oranı) = 4.628-TL prim ödeyecektir.

3. Ek-6 ncı Maddeye Tabi Sigortalılar

5510 sayılı Kanuna 01/03/2011 tarihi itibariyle uygulanmak üzere eklenen ek 6’ncı madde ile ticari taksi, dolmuş ve benzeri nitelikteki şehir içi toplu taşıma aracı işyerleri ile 5510 sayılı Kanunun 4/2-b bendinde belirtilen ve Kültür ve Turizm Bakanlığınca belirlenecek alanlarda kısmi süreli iş sözleşmesiyle bir veya birden fazla kişi tarafından çalıştırılan ve çalıştıkları kişi yanında ay içerisinde çalışma saati süresine göre hesaplanan çalışma gün sayısı 10 günden az olan kişilere kendi primlerini ödeyerek 4/1-a kapsamında sigortalı sayılma imkanı getirilmiştir.

Bu kapsamda sigortalı sayılabilmesi için başvuran kişinin; 4/1-a kapsamında tam süreli çalışmaması ve uzun vadeli sigorta kollarına tabi olmaması, 4/1-b ve 4/1-c kapsamında sigortalı olmaması, isteğe bağlı sigortalı olmaması, 506 sayılı Kanunun geçici 20’nci maddesi kapsamında sigortalı olmaması, kendi sigortalılığından dolayı gelir veya aylık almaması gerekmektedir.

Bu şartları taşıyanlardan ek-6’ncı madde kapsamında sigortalı olmak isteyenler “Şehir İçi Toplu Taşıma Araçlarında Kısmi Süreli Çalışanlara Ait Giriş Bildirgesi” ve araç sahibiyle şoför arasında imzalanan kısmi süreli iş sözleşmesi ile şoförlük mesleğini yaptıkları ildeki SGK birimine müracaat edecekler, sigortalılıkları da bildirgenin verildiği tarih itibariyle başlatılacaktır. Bildirgede toplu taşıma aracı sahibinin (taksi, dolmuş ve diğer toplu taşıma araçları) ay içinde on günden az çalıştırdığı sigortalıya ilişkin beyanı ile ek 6’ncı madde kapsamında sigortalı olacak kişinin beyanı bulunacak, söz konusu bildirge ayrıca toplu taşıma aracı sahibinin bağlı olduğu oda (şoförler odası, minibüsçüler odası, otobüsçüler odası ve diğer) ya da meslek kooperatiflerince onaylanacaktır.

Ek-6’ncı madde kapsamında sigortalı olmak isteyenler “Sanatçı Olarak Kısmi Süreli Çalışanlara Ait Giriş Bildirgesi” ile sanatçı ve işvereni arasında imzalanan kısmi süreli iş sözleşmesi ile ikamet edilen ildeki SGK birimine müracaat edecekler, sigortalılıkları da sigortalılıkları da bildirgenin verildiği tarih itibariyle başlatılacaktır.

Ek-6 kapsamında sigortalı olanlar prime esas kazancın alt ve üst sınırı arasında olmak kaydıyla kendileri tarafından belirlenecek kazancın yüzde 32,5’i oranında prim ödemektedirler. Bu primin yüzde 20’si malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları, yüzde 12,5’i genel sağlık sigortası primidir. Bu sigortalılardan 4447 sayılı Kanuna tabi olmak isteyenler yüzde 3 oranındaki işsizlik sigortası primini de ödeyebilmektedirler. Ait olduğu ayı takip eden ayın sonuna kadar ödenmemesi halinde o aya ait işsizlik sigortası primi ödeme hakkı düşmektedir. 01/07/2023-31/12/2023 döneminde bu kapsamda sigortalı olmak isteyen bir kişi aylık en düşük 13.414,50  (aylık brüt asgari ücret) x %32,5 (ödenecek prim oranı)=4.359,71-TL (işsizlik primi dahil 4.762,15-TL) ödeyecektir.

4. 4/1-A Kapsamında İsteğe Bağlı Sigortalılar

İsteğe bağlı sigorta; kişilerin isteğe bağlı olarak prim ödemeleri suretiyle uzun vadeli sigorta kolları ile genel sağlık sigortasına tabi olmalarını sağlayan sigorta türüdür. Bu sigorta türünde kısa vadeli sigorta kolları yer almamaktadır. İsteğe bağlı sigortalılıklar kapsamında sigortalı sayılabilmesi için başvuran kişinin; Türkiye’de ikamet etmesi, 18 yaşını doldurmuş olması, zorunlu sigortalı olmayı gerektirecek şekilde çalışmaması (sigortalı olarak çalışmakla birlikte ay içerisinde 30 günden az çalışması ya da tam gün çalışmaması), kendi sigortalılığından dolayı gelir veya aylık almaması gerekmektedir. Ancak, sosyal güvenlik sözleşmesi imzalanmamış ülkelerde iş üstlenen işverenlerce yurt dışındaki işyerlerinde çalıştırılmak üzere götürülen Türk işçileri ile uluslararası sosyal güvenlik sözleşmelerinden dolayı yurtdışından da ülkemizde isteğe bağlı sigortaya devam etme hakkı olanlar için Türkiye’de ikamet şartı aranmamaktadır. Türkiye’de ikamet etmekteyken sosyal güvenlik sözleşmesi imzalanmamış ülkelerde bulunan Türk vatandaşlarından isteğe bağlı sigortalı olmak için talepte bulunanların isteğe bağlı sigortalılık giriş bildirgesinde beyan etmiş oldukları Türkiye’deki adresi ikamet adresi olarak esas alınmaktadır. Ülkemizle imzalanmış ikili sosyal güvenlik sözleşmelerine göre Fransa, İngiltere, İsveç ve İsviçre’de bulunanlardan Türkiye’de ikamet etme şartı aranmaksızın isteğe bağlı sigortalı olma şartlarını yerine getirenlerin ülkemizde isteğe bağlı sigortaya prim ödemeleri mümkündür.

İsteğe bağlı sigortalılar, kendi içerisinde dörde ayrılmaktadır. Bunlar; klasik isteğe bağlı sigortalılar, ay içerisinde 30 günden az çalışması olması nedeniyle kalan süreleri isteğe bağlı sigortaya prim ödeyerek tamamlayanlar, sosyal güvenlik sözleşmesi imzalanmamış ülkelere çalıştırılmak üzere götürülen Türk işçilerinden uzun vadeli sigorta kolları yönünden isteğe bağlı sigortalı olanlar ile vergiden muaf olarak evde el işi yapan kadınlardan isteğe bağlı sigortalı olanlardır. Bunlardan klasik isteğe bağlı sigortalılar ile vergiden muaf olarak evde el işi yapan kadınların sigorta primleri 4/1-b, ay içerisinde 30 günden az çalışması olması nedeniyle kalan süreleri isteğe bağlı sigortaya prim ödeyerek tamamlayanlar ile sosyal güvenlik sözleşmesi imzalanmamış ülkelere çalıştırılmak üzere götürülen Türk işçilerinden uzun vadeli sigorta kolları yönünden isteğe bağlı sigortalı olanların primleri 4/1-a kapsamında sigortalılık sayılmaktadır. Aşağıda 4/1-a kapsamında sayılan isteğe bağlı sigortalılıklara yer verilmektedir.

A. 5/1-g Kapsamında Sadece Uzun Vadeli Sigorta Primi Ödeyen Sigortalılar

5510 sayılı Kanunun 5/1-g bendine göre, ülkemiz ile sosyal güvenlik sözleşmesi olmayan ülkelerde iş üstlenen işverenlerce yurt dışındaki işyerlerinde çalıştırılmak üzere götürülen Türk işçileri 4/1-a bendi kapsamında sigortalı sayılmakta ve bunlar hakkında kısa vadeli sigorta kolları ile genel sağlık sigortası hükümleri uygulanmaktadır. Bu sigortalıların uzun vadeli sigorta kollarına tabi olmak istemeleri halinde, Türkiye’de yasal olarak ikamet etme şartı aranmaksızın haklarında isteğe bağlı sigorta hükümleri uygulanmaktadır. Bu kapsamda yurt dışındaki işyerlerinde çalışan sigortalıların, bu sürede ödedikleri isteğe bağlı sigorta primleri 4/1-a kapsamında sigortalılık sayılmaktadır. Bu kapsamda sigortalı olmak isteyenler, “İsteğe Bağlı Sigortalı Giriş Bildirgesi” formunda “5 nci maddenin (g) bendine tabi sigortalı olmam nedeniyle uzun vade sigorta kolları yönünden isteğe bağlı sigortalı olmak istiyorum” kısmını işaretleyerek işyeri sicil dosyasının işlem gördüğü yerdeki sosyal güvenlik il/merkez müdürlüğüne müracaat edeceklerdir.

Bunlar, prime esas kazancın alt ve üst sınırı arasında olmak kaydıyla kendileri tarafından belirlenecek kazancın yüzde 20’si oranında prim ödemektedirler. Bu oranın hepsi malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primidir. 01/01/2023-31/12/2023 döneminde bu kapsamda sigortalı olmak isteyen bir kişi aylık en düşük 13.414,50 (aylık brüt asgari ücret) x %20 (ödenecek prim oranı)=2.682,90-TL prim ödeyecektir.

B. Ay İçinde 30 Günden Az Çalışılan Sürelerini Tamamlayan Sigortalılar

Ay içinde 30 günden az çalışan veya tam gün çalışmayanlar isteğe bağlı sigortaya müracaat etmeleri halinde kalan sürelerini isteğe bağlı sigortaya prim ödeyerek 30 güne tamamlayabilmektedir. Ay içinde 30 günden az çalışıp isteğe bağlı sigortalı olmak için müracaat edenlerden kısmi süreli iş sözleşmesine tabi çalışanların aylık prim ve hizmet belgesindeki eksik gün nedeni 6 (Kısmi istihdam), 7 (Puantaj kayıtları), 17 (Ev hizmetlerinde 30 günden az çalışma) olanlar dikkate alınmaktadır. Eksik gün nedeni 12 (Birden fazla) ve 13 (Diğer) olanların çalışmalarının kısmi istihdam, puantaj kayıtları veya ev hizmetlerinde 30 günden az çalışma olması halinde bu sürelerde isteğe bağlı sigorta primi ödenebilecektir.

6111 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle ay içinde 30 günden az çalışan veya tam gün çalışmayan sigortalıların isteğe bağlı sigortalılık statüleri 25/02/2011 tarihinden itibaren 4/1-a kapsamında sayılmaktadır. Bu kapsamda sigortalı olmak isteyenler, “İsteğe Bağlı Sigortalı Giriş Bildirgesi” formunda “ay içinde 30 günden az çalışmam nedeniyle kalan süreleri isteğe bağlı sigortaya prim ödeyerek tamamlamak istiyorum” kısmını işaretleyerek çalışmalarının bulunduğu yerdeki sosyal güvenlik il/merkez müdürlüğüne müracaat edeceklerdir.

Bunlar, prime esas kazancın alt ve üst sınırı arasında olmak kaydıyla kendileri tarafından belirlenecek kazancın yüzde 32’si oranında prim ödemektedirler. Bu primin yüzde 20’si malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları, yüzde 12’si genel sağlık sigortası primi olmaktadır. Bu sigortalılardan 4447 sayılı Kanuna tabi olmak isteyenler yüzde 3 oranındaki işsizlik sigortası primini de ödeyebilmektedirler. Örneğin; kısmi süreli iş sözleşmesine tabi olarak ay içerisinde 10 gün çalışan bir sigortalı 01/07/2023-31/12/2023 döneminde bu kapsamda isteğe bağlı sigortalı olmak isterse aylık en düşük; 447,15 (günlük asgari kazanç) x 20 gün (30 güne tamamlaması için gerekli gün sayısı) x %32 (ödenecek prim oranı)=2.861,76-TL (işsizlik sigortası primi dahil 3.130,05-TL) prim ödeyecektir.

5. 2925 Sayılı Kanuna Tabi Sigortalılar

Tarım işlerinde hizmet akdiyle süreksiz olarak çalışanların sigortalılıklarının düzenlendiği 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu 01/01/1984 tarihinde yürürlüğe girmiş ve bu kapsamda çalışanların istekte bulunmaları halinde sigortalı olmaları sağlanmış idi. Bu kapsamda sigortalı olma hakkı 01/10/2008 tarihinden itibaren kaldırılmış, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte bu sigortalılık yerine ek-5’nci madde kapsamında yeni bir isteğe bağlı tarım sigortalılığı getirilmiştir.

Bununla beraber 01/05/2008 tarihinden önce 2925 sayılı Kanun kapsamında isteğe bağlı tarım sigortalısı olanların bu hakları sigortalılıkları kesintiye uğrayıncaya kadar devam ettirilmektedir. 01/05/2008-30/09/2008 tarihleri arasında bu kapsamda sigortalı olanlar ise bu hallerinde değişiklik olmaması şartıyla en fazla 28/02/2011 tarihine kadar 2925 sayılı Kanun kapsamında isteğe bağlı tarım sigortalısı olmaya devam ettirilmekte, bu tarihten sonra ise yukarıda anlattığımız ek5’nci madde kapsamında sigortalı sayılmaya başlanmaktadır.

2925 sayılı Kanuna tabi sigortalıların prime esas günlük kazançları, prime esas kazancın günlük alt sınırı, prim ödeme gün sayısı ise her ay için 15 gün olmaktadır. Prim oranı yüzde 32,5 olup, bu oranın yüzde 12,5’i genel sağlık sigortası primi, yüzde 20’si malullük yaşlılık ve ölüm sigortası primidir.

01/07/2023-31/12/2023 döneminde bu kapsamda sigortalı olan bir kişi aylık 447,15 (günlük asgari kazanç) x 15 gün (aylık prim ödenecek gün sayısı) x %32,5 (ödenecek prim oranı)=2.179,86-TL prim ödeyecektir.

6. Sonuç

Primleri sigortalının kendisi tarafından ödenen 4/1-a kapsamındaki sigortalılıklar tam olarak bilinmediği için bazı kişiler kendilerini fiilen çalışmadıkları halde hiç bilmedikleri işyerlerinden sahte sigortalı olarak bildirtmekte ve bunun için de bazı menfaat gruplarına para ödemektedirler. Bu durum tespit edildiğinde ise bu şekilde yapılan bildirimleri iptal edilmekte, sahtecilik sebebiyle haklarında takibat yapılmakta, ödedikleri paralar da boşa gitmektedir. Bu gibi istenmeyen durumlarla karşılaşmamaları için 4/1-a kapsamında sigortalı olmak isteyenlerin makalemizde anlatılan sigortalılıklardan kendilerine uyanları tercih etmelerinin uygun olacağı değerlendirilmektedir.

Özer DEMİRDİZEN
Sosyal Güvenlik Denetmeni
Mali Hukuk Bilim Uzmanı
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.alomaliye.com/2023/06/23/primleri-sigortalinin-kendisi-tarafindan-odenen-4-1-a-ssk-kapsamindaki-sigortaliliklar-ozer-demirdizen-sosyal-guvenlik-denetmeni/

1. Konu

İştirakin tasfiyesinden doğan zararların, kurum kazancının tespitinde dikkate alınıp alınamayacağı konusu yıllardır tartışmalı. Yeni tarihli bir Danıştay Veri Dava Daireleri Kurul (DVDDK) Kararı nedeniyle konuyu toparlamak ve özetlemek istedim.

2. Mali İdare görüşü

Bu makalenin yazımı sırasında tespit edebildiğim ve incelediğim 8 özelgenin 4’ünde, iştirakin tasfiyesinden doğan zararın kurum kazancının tespitinde dikkate alınabileceği, 4’ünde ise alınamayacağı belirtilmiş.

İştirakin tasfiyesinden doğan zararın kazancın tespitinde dikkate alınabileceğini belirten özelgeler 2002, 2005 ve 2006, alınamayacağına ilişkin özelgeler ise 2008, 2011, 2015 ve 2022 tarihli.

Özelgelerin gerekçelerini de kısaca özetleyeyim.

İştirakin tasfiyesinden doğan zararın kazancın tespitinde dikkate alınabileceğini belirten özelgeler, Gelir Vergisi Kanunu’nun 38. maddesi hükmüne dayanılarak verilmiş. Gider yazmaya engel bir düzenleme olmadığı sonucuna ulaşılmış.

İştirakin tasfiyesinden doğan zararın dikkate alınamayacağına ilişkin özelgelerde, Gelir Vergisi Kanunu’nun ticari kazancın tespitine ilişkin 38, 40 ve 41. maddelerine, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun kurum kazancının tespitine ilişkin 6. maddesine ve Vergi Usul Kanunu’nun değerleme hükümlerine atıf yapılarak, bu Kanunlarda iştirakin tasfiyesinden kaynaklanan zararların kurum kazancının tespitinde dikkate alınacağına ilişkin bir hüküm bulunmadığı belirtilmiş. Bu gerekçeyle görüş oluşturulmuş.

Özelgelerin tarihlerine bakıldığında, Mali İdarenin 2007 yılında veya 2008 yılının ilk aylarında görüşünü değiştirdiği anlaşılıyor. Her ne kadar Kurumlar Vergisi Kanunu 2006 başında yürürlüğe girmek üzere tamamen değişmişse de, özelgelerde atıf yapılan düzenlemelerde hiçbir değişiklik yok. 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun istisna kazançlara ilişkin gider ve zararların kurum kazancının tespitinde dikkate alınamayacağına ilişkin hüküm 2006 öncesi yürürlükte olan 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nda yer alan hükümden biraz farklı olsa da, özelgelerde bu düzenlemeye ilişkin bir atıf ve yorum yok. Dolayısıyla, İdarenin görüş değişikliğine neden olacak bir yasal değişiklik olmadığı söylenebilir. Bu dönemde yargı içtihadında da bir değişiklik olmadı. Dolayısıyla görüş değişikliğinin görünen bir gerekçesi yok. Zannediyorum İdare konuyu yeniden değerlendirmiş ve görüşünü değiştirmiş.

2012 sonrası özelgeleri İdarenin resmi internet sitesinde yer alıyor, diğer özelgeler ise İdarenin sitesinde yok ama yayınlanmış çeşitli makalelere konu olmuş özelgeler. İncelemek isteyenler bu özelgelerin metinlerine ulaşabilir.

3. Yargı kararları

Konuyla ilgili açılan davalarda farklı kararlar çıkıyor. Bu makalenin yazımı sırasında tespit edebildiğim ve incelediğim 31 Danıştay Kararının 11’i mükellef lehine, 20’si aleyhine. Kararlardan mükellef lehine olan;

·      2’si Danıştay Dokuzuncu Daireye ait, 2019 tarihli,

·      9’u Danıştay Dördüncü Daireye ait, 2001-2017 yıllarına ait,

mükellef aleyhine olan;

·      2’si Danıştay Üçüncü Dairesine ait, 2019 tarihli,

·      18’i Danıştay Dördüncü Daireye ait, tamamı 2019 sonrasına ait. Dördüncü Daire kararlarının 11’i 2021, 3’ü 2022 yıllarına ait.

İncelediğim kararlara bakarak, oluşmuş bir içtihattan bahsedilemeyeceği, Dördüncü Dairenin 2017-2019 döneminde görüş değiştirdiği söylenebilir.

Danıştay kararlarına esas argümanlar özelgelerdeki argümanlardan aslında farklı değil. Ek gerekçeler var. Kısaca özetlemek gerekirse, mükellef lehine olan kararlarda;

·      Kurum kazancının, Gelir Vergisi Kanunu’nun 38. maddesi hükmü çerçevesinde dönem başı – dönem sonu özsermaye kıyaslaması ile belirlendiği,

·      İştirakin tasfiyesi sonucu oluşan zararın gerçek bir ticari zarar olduğu ve kazancın tespitinde dikkate alınmasını engelleyen bir yasal düzenleme olmadığı,

mükellef aleyhine olan kararlarda ise;

·      İştirakin tasfiyesinden doğan zararın gider olarak dikkate alınacağına ilişkin bir hükmün olmadığı,

·      İştirakin tasfiyesinden doğan zararın sermayede meydana gelen azalma niteliğinde olduğu, bu niteliğiyle kurum kazancının tespitinde dikkate alınamayacağı,

·      Kurumlar vergisinden müstesna kazançlara ilişkin gider ve zararların kurum kazancının tespitinde dikkate alınamayacağı,

gerekçelerinin bir veya birkaçına dayanıyor.

Bu kararlara ek olarak ayrıca bir DVDDK kararı var. Bu karar bence hem yeni tarihli olması nedeniyle hem de bu konudaki ilk DVDDK kararı olması nedeniyle önemli ve ayrı başlık açmaya değer.

4. Yeni DVDDK Kararı

DVDDK kararı 2023 tarihli. Bu tarihten sonra verilmiş bir Danıştay Dava Dairesi kararına rastlamadım.

Dava konusu: Aktifte yer alan iştirak hisselerinin, iştirak edilen şirketin tasfiye edilmesi nedeniyle aktiften çıkarılması nedeniyle doğan zararın, kurum kazancından indirilmesi gerektiği ihtirazi kaydıyla verilen geçici vergi beyannamesinde, bu nedenle tahakkuk eden geçici verginin kaldırılması ve ödenen geçici verginin bu kısmının iadesi istemiyle dava açılmış.

Vergi Mahkemesi kararı: Davayı inceleyen Vergi Mahkemesi;

·      Herhangi bir gider ya da zararın matrahı azaltan unsur olabilmesi için Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu veya Vergi Usul Kanunu'nda buna cevaz veren hüküm bulunması gerektiği,

·      Gelir Vergisi Kanunu'nun 40. maddesinde kazancın elde edilmesi ve idamesi için yapılan genel giderlerden bahsedilmişse de hisse senetlerinin değersiz hale gelmesi sonucu oluşan zararın, genel gider olarak değerlendirilemeyeceği,

·      Bilançoda varlık olarak yer alan unsurların değerinde meydana gelen azalmaların genel gider olmadığı, bunların kazancın elde edilmesi ve idamesi kapsamında değerlendirilerek matrahtan indirilmesinin mümkün olmadığı,

·      Kurumlar Vergisi Kanunu'nda, kurumların tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun sermayesine katılmasından dolayı elde ettiği kazancın vergiden müstesna tutulduğu, kazancı müstesna tutulan gelirden doğan zararın kabul edilmemesinin vergileme prensiplerine uygun bir sonuç olacağı,

·      Özetle, kazancı vergiden müstesna tutulan, mevzuatta gider olarak sayılmayan ve genel giderler arasında değerlendirilmesi mümkün olmayan hisse senetlerinin değersiz hale gelmesinden dolayı oluşan zararın, kurum matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınamayacağı gerekçeleriyle davayı reddetmiş.

Danıştay Dokuzuncu Daire kararı: Davacının temyiz istemini inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi;

·      Safi kazancın tespitinde indirilebileceği ya da indirilemeyeceği açıkça belirtilmemiş harcamaların gider olarak yazılıp yazılmayacağının tespitinde, harcamaların maliyet unsuru olup olmadığı ve ticari kazancın elde edilmesi ve idamesi için yapılıp yapılmadığının değerlendirilmesinin önem arz ettiği,

·      Bir harcamanın işle ilgili olmasındaki en önemli ölçütün, kurumun bu gidere katlanmış olmasının olduğu, tersine, bir giderin işle ilgili olmadığının ortaya konulabilmesi için de bu giderin işletmenin faaliyet konusuyla ilgisinin olmaması ve kurum yetkililerinin özel amaçla yaptıkları giderlerden olmasının zorunlu olduğu,

·      Dava konusu olayda iştirak edilen şirketin hukuken ortadan kalkması sonucu davacı şirketin iştirakler hesabındaki hisse senetlerinin maliyet bedelinin ve iştirak edilen şirketin sermayesinin tamamlanması için ödenen tutar kadar bir zarar oluştuğu, diğer bir ifadeyle şirket aktifine kayıtlı hisselerin değerlerini kaybetmeleri sonucu şirket öz sermayesinin bu oranda azaldığı, bunun zarar olarak nitelendirilmesinin mevzuatımızdaki hükümlere uygun olduğu,

·      Bu durumda davacı şirketin aktifinde bulunan bağlı ortaklığına ait iştirak hisselerinin, anılan şirketin tasfiye edilmesi nedeniyle karşılıksız kalması sonucu oluşan zararın gider olarak dikkate alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı, bu nedene dayalı olarak ihtirazi kayıtla verilen geçici vergi beyannamesi üzerine tahakkuk eden verginin dava konusu edilen kısmının kaldırılması ve iadesi gerekirken aksi yönde verilen Vergi Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmadığı,

gerekçeleriyle kararı bozmuş. (Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 24/10/2019 tarih ve E:2016/8871, K:2019/5050 sayılı kararı.)

Vergi Mahkemesi ısrar kararı: Mahkeme, ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeyle ısrar etmiş.

Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu kararı: Temyiz istemini inceleyen DVDDK;

·      Kurumlar vergisi mükelleflerinin safi kazancının belirlenmesinde temel ölçütün, dönem sonu ve dönem başı öz sermaye kıyaslaması olduğu,

·      Uyuşmazlığın çözümünün, aktifte bulunan iştirak hisselerinin, iştirakin tasfiyesi nedeniyle aktiften çıkarılması neticesinde oluşan zararın, kurum kazancının tespitinde dikkate alınıp alınamayacağının ortaya konulmasına bağlı olduğu,

·      Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 5. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan istisnanın, iştirak hisselerinin satılmasından doğan kazançlar için öngörüldüğü, bu istisnanın "satış" işleminin bulunması hâlinde söz konusu olacağı, olayda ise iştirak hisselerinin satılmadığı, iştirakin tasfiyesinin kapanmasından sonra değerinin düşmesi ve karşılığının kalmaması nedeniyle aktiften çıkarıldığı, bu durumda Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 5. maddesinin (3) numaralı fıkrasının olaya uygulanmasının mümkün olmadığı,

·      İştirak hisselerinin değerleme bedelinden daha az bir bedelle aktiften çıkarıldığı, aktifteki bu azalmanın dönem sonu öz sermayeyi negatif bir unsur olarak etkilediği, dolayısıyla, öz sermaye kıyaslamasına bağlı olarak hesaplanan kâra negatif bir etki yapan bu durumun, kurum kazancının tespitinde esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı,

·      Bu durumda davacı şirketin aktifinde bulunan iştirak hisselerinin, iştirak edilen şirketin tasfiye edilmesi nedeniyle karşılıksız kalması sonucu oluşan zararın kurum kazancının tespitinde dikkate alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığından, bu nedenle ihtirazi kaydın kabul edilmeyerek adına vergi tahakkuk ettirilmesinde hukuki isabet bulunmadığı

gerekçeleriyle, tahakkuk eden verginin kaldırılması ve iadesi gerekirken aksi yönde verilen ısrar kararının bozulması gerektiği sonucuna ulaşmış, temyiz isteminin kabulüne ve Vergi Mahkemesi ısrar kararının bozulmasına karar vermiş. (Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun 15.02.2023 tarih ve E:2021/222 K:2023/96 sayılı kararı.)

5. Kişisel değerlendirmem

Konuyla ilgili özelge ve yargı kararlarından bulabildiklerimi, gerekçelerini gruplayarak yukarıda özetledim. Gördüğünüz gibi Gelir İdaresi yaklaşık 16 yıl öncesine kadar belli bir görüşteyken, sonrasında yorumunu değiştirmiş. Yargı kararları da zamanla birden fazla defa değişmiş. En son yargı kararı da DVDDK kararı ve iştirakin tasfiyesinden doğan zararın kurum kazancının tespitinde dikkate alınabileceği yönünde.

Öncelikle son yargı kararı olan DVDDK kararına ve karara esas gerekçelere katıldığımı söylemek isterim. Kararların ve özelgelerin gerekçelerini yukarıda özetledim. Başta DVDDK kararı olmak üzere, birçoğu ulaşılabilir durumda, ilgilenenler tam metinlerini inceleyebilirler. Bu nedenle oldukça kısa bir değerlendirme yapmak isterim.

·      Kurum kazancının belirlenmesinde temel ölçütün, dönem sonu ve dönem başı öz sermaye kıyaslaması olduğu ve iştirakin tasfiyesinden doğan zararın kazancın tespitinde dikkate alınmasını yasaklayan bir düzenlemenin olmaması gerekçesi bence de önemli ve belirleyici.

·      Mükellef aleyhine olan kararların bazılarında yer alan, sermayede meydana gelen eksilme gerekçesine katılmıyorum. Sermayede meydana gelen eksilmenin zarar addolunmayacağına ilişkin tek hüküm, Gelir Vergisi Kanunu’nun 88. maddesinde. O da gerçek kişilerin gelirlerinin toplanması ve beyanıyla ilgili, sınırlama da menkul ve gayrimenkul sermaye iratlarına ilişkin. Gerçek kişilerin faaliyet gelirleri ve kurum kazançları için bu hükmün uygulanması söz konusu değil. Kurum kazançlarının vergilemesinde de sermayede meydana azalmayı gider kabul etmeyen hükümler olabilir. Bu çerçevede örneğin, bazı vergi hukukçularının, beş yılda mahsup edilemeyen zararların mahsup olanağının kalmamasını, özü itibariyle sermayede meydana gelen azalma olduğu gerekçesine dayandırmaları söylenebilir. Ancak benzer bir düzenleme iştirakin tasfiyesinden doğan zararlar için yok.

·      Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin üçüncü fıkrası gereği, istisna kazançlara ilişkin giderler veya istisna kapsamındaki faaliyetlerden doğan zararlar, istisna dışı kurum kazancından indirilemiyor. İştirakin tasfiyesinden doğan zararların kurum kazancının tespitinde dikkate alınamayacağına ilişkin yargı kararlarının bazıları, bu hükmü esas alarak verilmiş kararlar. Ancak bu kararların bir kısmı, indirimi tartışılan zararın iştirak kazançları istisnasına ilişkin, bazıları ise iştirak satış kazançları istisnasına ilişkin olduğu kabulüne dayanıyor. Kişisel değerlendirmem, iştirakin tasfiyesinden doğan zararın, her iki istisnayla ilgisi olmadığı şeklinde.

·      DVDDK kararında, her iki görüşe ilişkin argümanların değerlendirildiği ve bir sonuca ulaşıldığı görülüyor. Son derece güzel bir karar. Bununla birlikte kişisel olarak bir eksiklik gördüğümü de ifade etmek isterim. Yukarıda özetlediğim DVDDK kararında bir konu dikkatinizi çekmiştir. DVDDK kararının Vergi Mahkemesi kararı özeti bölümünde, Mahkemenin, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5/1-a (iştirak kazançları istisnası) ve 5/3 (istisna gelirlere ilişkin zararlar) maddelerine atıfla bir değerlendirme yaptığı anlaşılıyor. Danıştay Dokuzuncu Daire kararında Vergi Mahkemesinin bu gerekçesine ilişkin bir değerlendirme yer almasına rağmen DVDDK kararında bu konuda bir değerlendirme yer almıyor. Kurul muhtemelen bu değerlendirmeyi yapmıştır ancak kararda yer verilmemiş olabilir. Buna karşılık DVDDK kararında, bahse konu Kanun’un 5/1-e maddesinde yer alan hükme (iştirak satış kazançları istisnası) ilişkin bir değerlendirmeye yer verilmiş. Bu konu da Vergi Mahkemesi kararı özeti bölümünde yok. Muhtemelen vardır, sınırlı özet içinde yer almamıştır. Bu uyumsuzluk olmasaydı, çok daha mükemmel bir karar olurdu diye düşünüyorum.

Son olarak şunu ifade etmek isterim. Birçok nedenle, bizim vergi sistemimiz yaygın ihtilaflara yol açıyor, konular bir türlü netleşmiyor, istikrarlı uygulama yapılamıyor, içtihat oluşmuyor. Yukarıda bahsettiğim konu da ilginç bir örnek; uzun süre konu bir türlü netleşmemiş, İdare uzun süre verdiği görüşü değiştirmiş, yargı kararları istikrarlı diye düşünülürken olmadığı ortaya çıkmış. Bütün yapısal sorunları çözmek kolay değil ama umarım son DVDDK kararı en azından bu konuda istikrarlı bir uygulama için başlangıç olur. Recep BIYIK

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/istirakin-tasfiyesinden-dogan-zararlar/698942

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • YURT DIŞINDA ÖDENEN VERGİLERİN, YURT İÇİNDE ÖDENEN VERGİLERİN VE GEÇİCİ VERGİNİN MAHSUP SIRASI  Kurumlar Vergisi Kanununa göre Hesaplanan Kurumlar Vergisinden aşağıdaki sıra dahilinde…
  • Müjde! Birinci Geçicide Enflasyon Düzeltmesi Uygulanmayacak! İsteyen Mükellefler Enflasyon Düzeltmesi Uygulayabilir Mi? 2023 yılı kurumlar vergisi beyannameleri epeyce zaman aldı, 2023 kasım…
  • Reklam Harcaması Sponsorluk Harcaması Farkı * Reklam Harcaması: Şirketin pazarlama ve tanıtımı kapsamında ticari kazancın…
Top