Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Tarih

Öğe Başlığı

28 Nisan 2023

İnternet Üzerinden Satışı Gerçekleştirilen Uluslararası Yolcu Biletlerinin Vergilendirilmesi ve Belge Düzeni

27 Nisan 2023

Şirket Müdürünün İşin Gereği Olarak Yurtdışında Fuara Katılmak İçin Yapmış Olduğu Konaklama Ve Seyahat Harcamalarının Gider Olarak Kaydedilip Kaydedilemeyeceği

25 Nisan 2023

İnternet Ortamında Aracılık Faaliyetlerinde E-Fatura Ve E-Defter Uygulaması

14 Nisan 2023

İş Ortaklığında İşin Ortaklardan Biri Tarafından Devir Alınması Halinde Vergilendirme

14 Nisan 2023

Elektrik Demir Direkleri İmalatı İşi İle İştigal Eden Şirketin Satışını Yaptığı Çeşitli Tip Ve Ağırlıktaki Direkler İçin Düzenleyeceği Faturalarda Adet Ve Kg Değerinin Nasıl Gösterileceği

11 Nisan 2023

Şehir İçi Halk Otobüsü İşletmeciliğinde e-Arşiv Portal Üzerinden Geriye Dönük Fatura Düzenlenip Düzenlenmeyeceği

24 Mart 2023

Yurt Dışında Faaliyet Gösteren Şirketin Garanti Kapsamında Bedelsiz Mal Sevkiyatlarının Yurt İçinde Faaliyet Gösteren Yetkili Servis Tarafından Gerçekleştirilmesinde Vergilendirme

16 Mart 2023

Bedelin Döviz Cinsinden Veya Dövize Endeksli Olarak Belirlendiği Satışlar Nedeniyle Ortaya Çıkan Kur Farkında Belge Düzeni Ve KDV Uygulaması

06 Mart 2023

Araç Kiralama Faaliyetinde Aracın Kiraya Verildiği Kimselere (Kiracılara) Ait Hgs Bedellerinin Ve Trafik Cezalarının Kiracılara Yansıtılmasında Belge Düzeni

27 Şubat 2023

Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığının Düzenleyeceği Tahakkuk Fişinin Fatura Yerine Kullanılıp Kullanılamayacağı

13 Şubat 2023

GSM Operatörlerince Faturalı Hat Kullanıcılarına Gönderilen Ödeme Emirleri Ve Protestoların Dayanak Gösterilerek Şüpheli Alacak Karşılığı Ayrılıp Ayrılamayacağı

09 Şubat 2023

7.000.-TL'yi Aşan Ücret Ödemelerinin Tevsik Zorunluluğu

19 Ocak 2023

Yeni Alınan Arsa İle Üzerinde Fabrika Bulunan Arsanın Birleştirilmesi Sonrasında Yeni Arsa Bedelinin Maliyete Eklenmesi Ve Amortisman Süresi

13 Ocak 2023

Komisyon Bedeli Olarak Yurtdışında Yer Alan Firmaya Transfer Edilen Ve Sehven "331- Ortaklara Borçlar" Hesabına Alınan Komisyon Giderinin Hangi Hesapta İzlenmesi Gerektiği

04 Ocak 2023

Döviz Alım Satım Faaliyetinde Bulunan Şirketin Altın Alım Satım İşine Girmesinden Dolayı Enflasyon Düzeltmesi Yapma Zorunluğu

02 Ocak 2023

Otomasyon Cihazından Alınan Pompa Fişinin Tevsik Edici Belge Olarak Kullanılıp Kullanılamayacağı

27 Aralık 2022

Playstation Oyun Konsolunun Faydalı Ömrü

14 Aralık 2022

Mülkiyeti Şirkete Ait Olmayan Arazi Üzerine Yapılacak Bina, Sabit Yapı, Tesislerin Amortismanı

07 Aralık 2022

Şirketin Yatırım Amaçlı Olarak Satın Alındığı Külçe Altının Değerlemesi

06 Aralık 2022

Yatırım Teşvik Belgesi Kapsamında Alınan Makine Ve Teçhizata İlişkin Nakliye Ve Montaj Giderlerinin Maliyete Eklenip Eklenmeyeceği

06 Aralık 2022

Sigorta Kapsamındaki Yurtdışı Alacağının Sigorta Şirketince Tahsil Edilememesi Durumunda Şüpheli Alacak Karşılığı Ayrılıp Ayrılamayacağı

17 Kasım 2022

OSB'de Arsa Tahsisi İçin Alınan Avansın Yeniden Değerleme Oranına Göre Geri Verilmesinde KDV Oranı Ve Belge Düzeni

07 Kasım 2022

İcra Takibine Konu Edilen Şüpheli Alacaklardan Tahsil Edilemeyenlerin İcradan Feragat Edilmesi Halinde Değersiz Alacak Olarak Kabul Edilip Edilmeyeceği

02 Kasım 2022

Adat Faturasının İş Ortaklığı Tarafından Kazancın Tespitinde Gider Olarak Dikkate Alınıp Alınmayacağı Ve Bu Faturaya İlişkin KDV nin İndirim Konusu Yapılıp Yapılamayacağı.

01 Kasım 2022

Atıkların Geri Dönüştürülmesi Sürecinde Kullanılan Metallerin Ayrıştırılmasında Kullanılan İktisadi Kıymetlerin Amortisman Oranı

24 Ekim 2022

Site Yönetiminden Kiralanan İşyeri İçin Ödenen Şerefiye Bedeli Üzerinden Tevkifat Yapılıp Yapılmayacağı Ve Belge Düzeni

21 Ekim 2022

Yurt Dışında Mukim Müflis Şirketten Tahsil Edilemeyen Alacakların Değersiz Alacak Olarak Değerlendirip Değerlendirilmeyeceği

20 Ekim 2022

Aynı Ay İçinde Aynı Kişi Ve Kurumlardan Alınan Mal Ve Hizmetin İfasına Ait Ödemelerin Toplamı 7000 Tl'yi Geçmesi Halinden Bankada Tevsik Zorunluluğu Olup Olmadığı

20 Ekim 2022

213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 231 Nci Maddesi Gereği Akaryakıt Teslimlerinde Fatura Düzenlenmesi

14 Ekim 2022

Kamu Kurumlarından Kiralanan Veya Bu Kurumlara Ait Olup Bedelsiz Olarak Kullanılan Araziler Üzerine Yapılmış Olan Binaların Amortismanı

13 Ekim 2022

Şirket Aktifinde Bulunan Taşınmazlar İle Amortismana Tabi Diğer İktisadi Kıymetlerin Vergi Usul Kanununun Geçici 31 İnci Maddesine, 7326 Sayılı Kanunla Eklenen Yedinci Fıkra Hükümleri Kapsamında Yeniden Değerlemeye Tabi Tutulup Tutulamayacağı

ÖZELGELER

 

Teknolojinin de etkisiyle değişen yaşam algısı ve özellikle de pandemi sonrası oluşan yeni dengeler, her alanda olduğu gibi çalışma yaşamında da köklü dönüşümlere yol açtı. İş dünyasının çalışan odaklı bu yeni dinamikleri, şirketleri yenilikçi İK süreçleri üretmeye zorlarken artık çalışanlar, iş yaşamının diğer unsurlarından çok daha belirleyici hale geldi.

Artık o eski çalışanlar yok

Çalışma yaşamının dengelerini derinden sarsan pandemi, özellikle kalifiye iş gücünde arz/talep makasını açtı. Hemen her sektörde personelin çalışma konum ve şartlarına dair yeni uygulamalar yaygınlaştı ve şirketler yetenek kazanmanın eskisinden daha karmaşık bir hal aldığı gerçeğini gördüler. İşe alım ve tutundurmada bilinen metotlar değişti ve iş arayanlar işverenlerden daha fazlasını istemeye başladılar.

Sadece parayla olmuyor

Çalışma hayatının bu yeni döneminde iş arayanların beklentilerinde oluşan en belirgin duygunun kendini değerli hissetmek olduğunu söylemek gerek. Çalışanlar, bir parçası oldukları işletmelerin kendilerine verdiği değeri somut adımlarla görmek istediler. Bu beklenti karşılıksız da kalmadı ve çalışma yeri, zamanı ve çalışana göre şekillenen esnek iş modelleri üretildi. Ardından da daha iyi ücret, artırılmış sosyal haklar ve mesleki gelişim imkânları sunan İK uygulamaları hayata geçirildi. Yaşanan köklü değişimle bugün artık iyi maaş, çalışanlar için ulaşılmak istenen nihai hedef değil tam tersine yalnızca bir başlangıç noktası, hatta daha da öte doğal bir hak, bir zorunluluk. Şirketler için yetenekli çalışanı bulmak ve onu kazanmak da, artık parayla olmuyor. Çalışanların şirketlerin değer odaklarını sorguladıkları bu yeni dönemde yetenek kazanmak, kurumsal kültürün niteliği, çalışan odaklı İK süreçlerinin kalitesiyle, yani işveren markası ile daha çok ilgili…

“Neden bu şirkette çalışıyorum?”

İşveren markası, dünyada yıllardır, Türkiye’de ise son on yıldır kurumsal hayatın koridorlarında yankılanan ve değeri hızlı bir ivmeyle artan bir kavram. Çalışan deneyiminin bugün geldiği noktada önemli sorulardan biri, çalışanın “Niye başka bir şirkette değil de bu şirkette çalışıyorum?” sorusu. İşveren markasının anlamı, bu soruya şirketlerin verebileceği yanıtta gizli. Araştırmalara göre şirketin değeri, topluma ve dünyaya sağladığı faydalar, yaptığı işteki amaç gibi konular özellikle yeni kuşağın en önemli kriterlerden biri konumunda.

Yüksek maaş mı yüksek prestij mi?

İşverenler bugün hala ‘İyi bir maaş verirsem en parlak yetenekleri kazanırım’ düşüncesindeyseler, çok yanılıyorlar. Çünkü pek çok araştırmada ortaya çıkan bir gerçek var ki çalışanlar artık sadece iyi bir iş aramıyor, iyi bir şirket de arıyorlar. İlanını gördükleri şirketleri yeteri kadar kurumsal ve itibarlı görmüyorlarsa hızla başka seçeneklere yöneliyorlar. Araştırmalara göre şirketlerde en çok aranan özellikler arasında esnek çalışma modelleri var. Ayrıca esnek çalışma modelleri, hem nitelikli iş gücünün kazanımı yanında aynı zamanda mevcut çalışan bağlılığının yükseltilmesi ve sürdürülebilmesinde kritik bir faktör. Çünkü algılar, değerler değişti ve artık her şey iş değil… Bu yüzden işveren markasının yetenek kazanımı ve tutundurmadaki yeri ve önemi çok daha stratejik bir seviyeye yükselmiş durumda.

Pek çok çalışmada daha iyi işveren itibarına sahip şirketlerin, daha kaliteli ve daha memnun çalışanlara sahip olduğu açıkça görülebilen bir gerçek.

İşveren markası, bir şirketin çalışanlarına ve potansiyel çalışanlara nasıl bir işveren olduğunu yansıtan imaj, itibar ve algıyı temsil eder. Bir işverenin, çalışanlar, potansiyel çalışanlar ve hatta müşteriler üzerindeki itibarı ve cazibesini gösterir. Aynı zamanda şirketin çalışanlarına ve iş ortamına nasıl yatırım yaptığını, değerlerini ve kültürünü nasıl şekillendirdiğini yansıtır. Şirketin, insan ve kültür stratejilerini destekleyerek, yetenekli çalışanları çekmek, elde tutmak ve motive etmek için hem her zaman önemli bir araç hem de bir sonuçtur. Gerçek bir kültür modeli olan bunu her noktasında uygulayabilen, çalışanlarına anlam sunabilen ve bunun iletişimini marka değerlerine uygun şekilde yürütebilen şirketler bir marka işveren haline gelirler.

İşveren markasına yatırım fark yaratıyor

İşveren markası, her şeyden önce hem tüketici hem de kurumsal marka ile tutarlı ve paralel olmalıdır. Yeni gelen yetenekler, dışarıya yansıttığınız yüzünüzü içeride göremeyince bir süre sonra artık eskisi gibi yetenek çekemez ve tutunduramazsınız. Bu ise çok da uzun olmayan bir vadede satışlarınızı etkiler. Tüm bu döngüye, yurt içinde ve yurt dışındaki deneyimlerimde defalarca şahit olduğumu söyleyebilirim. Hizalanmış bir işveren markasıyla insanları çekme ve tutundurma konusunda yapılacak minik bir yatırımla bile büyük farklar yaratabilirsiniz. Çünkü potansiyel çalışanlar ve gerçek çalışanlara yaşatılan deneyimler, markalaşma sürecinin en önemli unsurları olarak karşımıza çıkıyor. İyi çalışanları işletmenize çekmek ve mevcut personelinizi de şirkette tutmak ve şirkete bağlanmasını sağlamak istiyorsanız, kaliteli ürün ya ürün ya da hizmet üretebilmek için yaptıklarınızı işveren markası süreçleri için de hayata geçirmeniz gerekiyor. Öte yandan işveren markası stratejiniz, şirket kârlılığınızı da doğrudan etkiliyor. Yapılan araştırmalara göre başarılı işveren markası politikaları, işletme kârını %28 oranında artırabiliyor. Çünkü hem mevcut çalışanların sürekliliği hem de yeni gelecek yeteneklerin şirketinize katacağı katma değer kârlılığınıza doğrudan etki edecektir.

Araştırmalar, iyi bir işveren markasının önemini destekliyor

Dünya genelinde yapılan araştırmalar da iyi bir işveren markasının önemini destekler nitelikte. Örneğin; Glassdoor'un araştırmasına göre iş arayanların %86’sı belli sitelerden şirketlerin çalışan yorumlarını okuyor ve kötü yorumları olan şirketleri tercihlerinde üst sıralara koymuyor. Bunun yanında işveren markasına yatırım yapan şirketler, turnover oranlarını %28 oranında azaltıyor ve maddi olarak daha kazançlı hâle geliyor. 3İK olarak her yıl düzenli olarak yayınladığımız ve bu sene 1.012 gencin katıldığı 16. Insights araştırmasına göre genç yeteneklerin %73’ü yurt dışında bilinmeyen bir şirkette çalışmaktansa Türkiye’de tanınan bir şirkette çalışmayı tercih ediyor. Buna ek olarak yine 2022 verilerine göre geleceğin iş gücü Z kuşağının %56’sı kendini stresli hissediyor. Bu stres, hem kişisel hem de profesyonel yaşamlarına yansıyor. Stres nedeniyle işine ara vermek isteyenlerin oranı %45. Deloitte’in 2022 Z ve Y Kuşağı araştırmasına göre ise öğrenme, kendini geliştirme fırsatları ve şirketin toplum üzerindeki etkisi, genç yeteneklerin seçtikleri şirkette çalışmak istemelerinin en önemli nedenlerinde başı çekiyor. Tüm bu veriler, işveren markası çatısı altında, çalışan deneyimini de en iyi hâle getirmemiz gerektiğini söylüyor.

Hem yerel hem de global araştırmaların sonuçlarını değerlendirdiğimizde işveren markasının potansiyel ve mevcut çalışanlar üzerindeki etkisini net bir şekilde görebiliyoruz. İşveren markasına yapılan yatırım kesinlikle markaya geri dönüyor. Bu oranları düşürmeyi hedefleyen şirketler, kazanır.

İş dünyası, her geçen gün daha da değerli ve anlamlı hale gelen işveren markası konusundaki yeni gelişmeleri yakından takip ediyor. İşveren markası kavramının yaratıcısı, dünyaca ünlü Yönetim Danışmanı Simon Barrow’un haziran ayında Uluslararası Employer Brand Summit zirvesi için Türkiye’ye gelecek ve iş dünyasının yeni trendlerini anlatacak.

İşveren markası konuşuldukça, tartışıldıkça daha da gençleşen, yenilenen, canlı, hareketli, çok dinamik ve hep ilerleyen bir kavram. Şirketlerin ve iş dünyasının geleceğinde, gerek çalışanlar gerekse işverenlerin penceresinden her boyutuyla daha çok yer bulacağı görülen işveren markası kavramını gelecekte yepyeni başlıklar üzerinden konuşmak çok heyecan verici olacak.

Alper Çakıroğlu
3İK Ajans Başkanı

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/iyi-maas-mi-prestijli-bir-sirkette-calismak-mi/697596

Cumartesi, 10 Haziran 2023 10:10

Yargıtay'dan EYT’liye Kötü Haber

Emeklilikte yaşa takılanlar yasası ile emeklilik için aranan yaş şartı kaldırıldı. Bunun için sigortalının ilk işe giriş tarihinin 08/09/1999 öncesinde bulunması gerekiyor. Ancak bu tarihten önce çalışması olduğu halde sigortalı bildirimi yapılmayanlar kara kara düşünüyor. Çalıştıkları halde sigortalı bildirimi olmadığı için EYT kapsamında sayılmıyorlar. EYT’li olabilseler; 5.000 – 5.975 gün sayısı aralığında kademelenen, prim ödeme gün sayısının tamamlamaları yeterli. Yaş koşulu aranmıyor. Yoksa, 7.000 prim ödeme gün sayısı ile kadınlarda 58 yaş erkeklerde ise 60 yaş koşuluna tabi olacaklar. Bunun yanı sıra kısmi emeklilik koşullarında kadınlar için sigortalılık süresi 20 yıldan 25 yıla çıkıyor. Emeklilik koşulları arasındaki fark büyük olunca; EYT kapsamına girebilmek kıymetli.

08/09/1999 öncesinde ise çalışan herkesin sigortalı başlangıcı bulunmuyor. O yıllarda kayıt dışılık maalesef çok yaygındı. 90’lı yıllarda sigortalı olmak kolay değildi. Bugüne geldiğimizde; EYT adayları için dava yolunu dışında idari yollar çok az. EYT adayları haklarını dava yolu ile arayabiliyorlar. Hizmet espit davaları açılarak, hak arayışına gidilmekte. Hizmet tespit davalarını açabilmek için işten ayrıldıktan sonraki 5 yıllık hak düşürücü süre bulunuyor. Hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıllık sürenin hesaplaması yapılıyor. Diğer taraftan hak düşürücü sürenin uygulanmasında istisnalar bulunmakta. En önemlilerinden birisi; sigortalı gösterilmeyen dönemde aylık sigorta primleri bildirgesi, dört aylık sigorta primleri bordrosu, sigortalı hesap fişi vb belgenin birisi dahi SSK’ya verilmiş ise hak düşürücü süreden söz edilememesi idi. Yargıtay’ın yerleşik uygulaması bu yöndeydi.

Hizmet tespit davalarında 5 yıllık hak düşürücü süre ile ilgili olarak Yargıtay görüşünü değiştirerek kararlarını; davaların hak düşürücü süreye uğradığı yönünde vermeye başladı. 2023 yılına değin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu hak düşürücü süre ile ilgili yorumunu geniş tutarken, 2023 yılında hak düşürücü süre yorumunu değiştirdi. Yargıtay 10 uncu Hukuk Dairesi son birkaç yıldır sürdürdüğü olumsuz yaklaşıma, Hukuk Genel Kurulu da katılmış oldu. Örneğin; 30.07.2000 - 27.12.2004 arası sigortalı çalışması bulunan bir çalışanın; aynı işyerinde çalışmaya başladığı gerçek tarihin 02.05.1999 olduğundan bahisle sigortasız dönem için hizmet tespit davası açtığında, bu davayı kazanabiliyordu. İlk sigortalı işe başlama tarihini 08/09/1999 öncesine çekebiliyordu. Ancak Yargıtay yerleşik görüşünü değiştirdi. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu geçmiş kararlarının aksine yeni bir karar ile bu yolu kapatmış görünüyor. Hak düşürücü süreye uğradığından dolayı artık davaların akıbeti olumsuz olacak.

Böylece 08/09/1999 öncesine ilk sigortalı işe giriş tarihini hizmet tespit davası yolu ile taşıyabilecek önemli sayıda EYT’li bu sefer Yargıtay'a takıldılar. Kararın etkisi sadece EYT’liler için de olmayacak Çalışanların birçoğu sigortasının geç yatmasından, eksik gün gösterilmesinden ya da kazançlarının SGK’ya tam yansıtılmamasından mustarip. Aslında kayıt dışılığın yaygınlığı göz önüne alındığında yüksek sayıda sigortalıyı etkileyen daraltıcı bir yorum benimsenmiş oldu.

29.3.2023 tarihli Hukuk Genel Kurul Kararı her şeyi değiştirdi. Bu karar kadar:

Hak düşürücü süre; hiçbir şekilde sigortalı bildirimi olmayan, tamamen kayıt dışı çalışan, SSK’ca çalışması belirlenemeyen kaçak sigortalılar ile ilgiliydi. Bu durumda hizmet tespiti, isteyen kişiler 5 yıllık hak düşürücü sürede dava açmalıydılar. Gerçekten de hak düşürücü sürenin mantığına uygun olan da sadece bu kümeyi kapsamasıydı. Diğer türlü SSK’ya bildirim yapılmış ise hak düşürücü süre ile hizmet tespitinin ortadan kaldırılması engellenmişti.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarında: “hiç bildirim yapılmayan sigortalılarla, kısmi bildirim yapılan sigortalıların aynı hukuksal statüye tabi tutulmalarının hukuka ve hakkaniyete aykırı” olduğu değerlendiriliyordu.

Nitekim Yargıtay kararlarında 5 yıl hak düşürücü sürenin doğrudan doğruya hakkı ortadan kaldırdığından bahisle hizmet tespit davalarının kamu düzenini ilgilendirdiğine vurgu yapagelmişti. Bu nedenle davaların “özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi” konusunda tembihler yer alırdı, kararlarda.

Kayıt dışı sigortalılık; prim ve vergi ödemeyerek maliyetleri düşürmek için tercih edilen bir yol olagelmiştir. Her ne kadar idari para cezalarına ve davalara konu edilse de; sigortasız işçi çalıştırma geçmişten bugüne kadar vazgeçilemeyen bir uygulama olmuştur. Kişinin sigortalı olma hakkına kavuşması için hizmet tespiti yollarına başvurması zorunlu olmaktadır. Son şans olarak kullanılan hizmet tespit davasının da hak düşürücü süre ile ortadan kalkmasıyla, çalışıldığı halde sigortalı olma olanağı da tamamen yitirilmekte. Diğer taraftan çok daha güç koşullarda emeklilik şartları ile karşı karşıya kalınmakta.

Hizmet tespit davalarında; hak düşürücü sürenin sadece hiç sigortalı bildirilmemiş, kendisiyle ilgili SGK’ya hiçbir belge verilmemiş ya da çalışması tespit edilmemiş çalışanlar için uygulanması; geçmişten bugüne çalışma hayatımızın koşullarına daha uygun görülmekte. Nitekim “hak düşürücü süre” gibi hakkı ortadan kaldıran güçlü bir düzenlemenin dar bir yorum ile sınırlandırılması yerinde olacaktır. Hiç değilse kısmi sigortalı bildirimi yapılanlara, yargı önünde hizmetlerinin tespiti olanağı sağlanmalıdır.

Bir soru – bir yanıt

Emeklilik şartlarımı tamamlayarak, Haziran ayında emeklilik için başvuru yaptım. Kurban bayramı ikramiyesini alabilecek miyim?

Bu yıl Kurban Bayramı, Haziran ve Temmuz aylarından gün alıyor. Her iki ayda da bayram günü bulunmakta. Bu nedenle:

2023/Mayıs ayında emekliliğe başvurup, 1 Haziran 2023 tarihinden itibaren aylığı hak edenler ve

2023/Haziran ayında emekliliğe başvurup, 1 Temmuz 2023 tarihinden itibaren aylığı hak edenler de Kurban Bayramı ikramiyesinden yararlanacaklar. Halil Kağan ÖYKEN

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/yargitaydan-eytliye-kotu-haber-674827h.htm

Kıymetli okurlar, bugünkü yazımla 7440 sayılı Kanun ile işletmelerimize önemli vergisel imkânlar sağlayan İşletme Kayıtlarının Düzeltilmesi başlığı altında yer alan STOKLARIN DÜZELTİLMESİ (7440 Sayılı Kanun Md. 6/1 ve 6/2) uygulamasının, 26 Mayıs 2023 günü Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7300 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı (CBK) ile belirlenen yeni süreler sonrasındaki durumunu paylaşmaya ve uygulama sırasında karşı karşıya kalabileceğimiz sorular ile bu sorulara kısmen cevap bulmaya çalıştım.

Soruları belirtmekteki temel amacımız, mükellefler ile vergi idaresi arasındaki ihtilaf ve soru işaretlerini ortadan kaldırmaya hizmet etmektir. Gelir İdaresi Başkanlığı’nın bu yazımızdaki sorular ve benzer diğer soruları dikkatle takip ettiğini ve soru işaretlerini kaldırmak için tüm birimleri ile yoğun bir çaba içinde olduğunu da ayrıca belirtmek isterim. Özellikle GİB ve TÜRMOB iş birliğinde 08.06.2023 günü kapsamlı bir 7440 Sayılı Kanun Uygulamaları konulu e-Eğitim programı düzenlendi. Meraklıları için ilgili eğitim videosunun linkini ayrıca paylaşıyorum. https://www.youtube.com/watch?v=Y047FrbkXuM

Yazımın, öncelikle kısmen uzun bir yazı olduğunu ancak konuların tereddüde mahal bırakmaması adına detaylara yer verdiğimi belirterek, uygulama kapsamında zihinlerde oluşabilecek soru işaretlerini bir nebze de olsa gidermeye katkı sağlaması ve siz kıymetli okurlarıma faydalı olması dileklerimle…

Stokların Düzeltilmesi Uygulamasını Kısaca Bir Hatırlayalım

7440 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesinin (1) no.lu fıkrası ile İŞLETMEDE MEVCUT OLDUĞU HALDE KAYITLARDA YER ALMAYAN (bir nevi belgesiz olarak satın alınmış olan) emtia, makine, teçhizat ve demirbaşların işletme kayıtlarına alınmasına yönelik düzenlemelere yer verilmiş, (2) no.lu fıkrası ile ise KAYITLARDA YER ALDIĞI HALDE İŞLETMEDE BULUNMAYAN (bir nevi belgesiz olarak satılmış olan) emtia, makine, teçhizat ve demirbaşların kayıtlardan çıkarılmasına ve bu suretle işletme kayıtlarının (stokların) reel(gerçek) duruma getirilmesine yönelik düzenlemelere yer verilmiştir.

6 ncı maddenin (1) no.lu fıkrasında yer alan düzenleme:

İlgili Genel Tebliğ ekinde Ek-18 olarak yer verilen KDV Beyannamesi (1015-C) ve Ek-19 olarak yer verilen Envanter Listesinin bildirimine ilişkin dilekçe bağlı olunan vergi dairesine 31/05/2023 tarihine kadar verilmesi ve verilen bu KDV Beyannamesi üzerine tahakkuk eden KDV’nin de bu tarihe (31/05/2023) kadar ödenmesi koşuluyla belgesiz alınmış olan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşlar işletme kayıtlarına alınma (belgeli hale getirilme) imkanından yararlanabilecekti. 31/05/2023 tarihi yazımızın izleyen bölümünde açıklayacağımız üzere 30.06.2023 tarihine (bu tarihin de resmî tatil olması hasebiyle 3/7/2023 tarihine) uzatılmış olduğunu görüyoruz.

Kayıtlara alınan emtialara ilişkin tutarlar özel bir karşılık hesabında (525 no.lu), demirbaş, makine, teçhizata ilişkin tutarlar ise başka bir özel karşılık hesabında (526 no.lu) izlenecektir.

Emtialara ilişkin ayrılan özel karşılık hesabı, ortaklara dağıtılması veya işletmenin tasfiyesi halinde sermayenin unsuru sayılarak vergiye tabi tutulmayacak, fakat makine, teçhizat ve demirbaşlara ait özel karşılık hesabı tutarı ise amortisman tutarı gibi değerlendirilerek, ilgili iktisadi kıymetin satışında amortisman gibi dikkate alınacaktır. Özellikle makine, teçhizat ve demirbaşlara ait oluşan özel karşılık hesabındaki (526 no.lu hesap) tutarın, ilgili iktisadi kıymetin satışında amortisman olarak dikkate alınacağı ilgili Genel Tebliğde açıkça belirtilmiş olmakla birlikte, bu tutarın satıştan önce sermayeye ilave edilmesinin mümkün olup olmadığı hakkında herhangi bir açıklamaya rastlamadık. Kanaatimce bu tutarın sermayeye eklenmesi durumunda amortisman tutarı gibi değerlendirilmesi gereği ve zorunluluğu olmayacaktır. Bu konu özelinde Genel Tebliğde ya da Sirküler vb. genel açıklayıcı bir düzenleme ile bir açıklama yapılmasında yarar bulunacağını düşünmekteyim.

Emtiaların bedeli üzerinden yarı oranlı olarak hesaplanan ve ödenmesi gereken KDV tutarı indirim KDV olarak dikkate alınabilecekken (beyan edilen KDV’nin hangi vergilendirme döneminde indirim konusu yapılması gerektiği hakkında – beyan ve bildirimin yapıldığı dönemde mi? Yoksa Verginin ödendiği dönemde mi? 03.07.2023 tarihine kadar ödenmiş olmak kaydıyla beyan edilen dönemde mi?- GİB tarafından duyuru veya Sirküler benzeri açıklama yapılmasında yarar görmekteyim) demirbaş, makine ve teçhizatların bedeli üzerinden ödenmesi gereken KDV tutarı indirim KDV tutarı alınması mümkün olmayıp, gelir veya kurumlar vergisi matrahlarının belirlenmesinde gider olarak dikkate alınabilecektir.

6 ncı maddenin (2) no.lu fıkrasında yer alan düzenleme:

7440 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi hükmü ile gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerine, kayıtlarında yer aldığı hâlde işletmelerinde mevcut olmayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşlarını 31 Mayıs 2023 tarihine (bu tarih dâhil) kadar fatura düzenlemek ve her türlü vergisel yükümlülüklerini yerine getirmek suretiyle kayıt ve beyanlarına intikal ettirmeleri ve böylece kayıtlarını fiili duruma uygun hale getirmeleri imkanı verilmiştir

Bu düzenleme ile, gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerine, kayıtlarında yer aldığı hâlde işletmelerinde mevcut olmayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşlarını 31 Mayıs 2023 tarihine (bu tarih dâhil) kadar fatura düzenlemeleri ve bu fatura ile ilgili her türlü oluşacak vergisel yükümlülüklerini (faturanın ait olduğu dönem defter kayıtlarına kaydedilmesi ile faturanın ait olduğu aylık ve diğer vergi beyanlarına -KDV, Geçici Vergi Yıllık GV/KV beyanlarına zamanında ve doğru olarak intikal ettirilmesi olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz) yerine getirmek suretiyle kayıt ve beyanlarına intikal ettirmeleri ve böylece kayıtlarını fiili duruma uygun hale getirmeleri imkânı verilmiştir.

31/05/2023 tarihi yazımızın izleyen bölümünde açıklayacağımız üzere 30.06.2023 tarihine (bu tarihin de resmî tatil olması hasebiyle 3/7/2023 tarihine) uzatılmış olduğunu görüyoruz. Genel Tebliğin ilgili bölümünde (VI-B) yer alan 4-Vergisel yükümlülükler ve Muhasebe Kayıtları başlığı altındaki açıklamalarda;

• Faturalanan ve yasal defterlere kaydedilen emtia, makine, teçhizat ve demirbaşlar ile ilgili işlemler, normal satış işlemlerinden bir farklılık arz etmediği,

• Satış hasılatının yıllık gelir veya kurumlar vergisi matrahının hesaplanmasında dikkate alınacağı,

• Kayıtlarda yer aldığı hâlde işletmede mevcut olmayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaş üzerinden hesaplanan KDV’nin beyan edildiği dönemde, ödenecek KDV’nin bu kapsamda belirtilen emtia, makine, teçhizat ve demirbaş üzerinden hesaplanan KDV’yi aşması hâlinde, emtia, makine, teçhizat ve demirbaş üzerinden hesaplanan KDV’ye isabet eden kısım üç eşit taksitte ödenebileceği, emtia, makine, teçhizat ve demirbaş üzerinden hesaplanan KDV’yi aşan ödenecek KDV tutarının ise ilgili dönem KDV beyannamesinin ödeme süresi içinde ödeneceği, emtia, makine, teçhizat ve demirbaş üzerinden hesaplanan KDV tutarından daha düşük tutarda ödenecek KDV çıkması hâlinde ise ödenecek KDV tutarının tamamının üç eşit taksitte ödenebileceği, belirtilmiştir.

• Faturaya ait KDV tutarının her hal ve takdirde en geç 30 Haziran 2023 (bugünün resmî tatil olması nedeniyle de 3 Temmuz 2023) tarihine kadar mutlaka ödenmiş olması gerektiğine ilişkin net bir açıklamaya ilgili Genel Tebliğde rastlamıyoruz. Genel Tebliğde yer verilen 31 Mayıs 2023 tarihinin fatura düzenlemek için öngörülen son tarih olduğunu, bu tarihin de yeni CBK ile artık 3 Temmuz 2023 tarihi olarak değerlendirilmesi gerektiğini görüşündeyim. 6/2 kapsamında düzenlenen faturaya ilişkin KDV tutarının, ilgili olduğu döneme ilişkin 1 No.lu KDV beyannamesinde ödenecek KDV çıkması durumuna, ödenecek KDV’nin tutarına göre tek seferde ya da üç taksit halinde (birincisi beyanname verme süresinin sonuna kadar, ikinci ve üçüncü taksitleri ise beyanname verme süresini izleyen birinci ve ikinci aylarda) ödenmesi imkânı getirilmiştir.

6 ncı maddesin (2) no.lu fıkrasında yer verilen düzenlemelerden sırasıyla;

1- En geç 3 Temmuz 2023 tarihine kadar 6/2 kapsamında Fatura düzenlenmesi,

2- Bu faturayı ilgili olduğu dönem kanuni defterine normal bir satış faturası gibi kaydedilmesi,

3- Faturanın kaydedildiği vergilendirme dönemi için KDV beyannamesini normal süresinde vermeyi ve bu beyannamenin Hesaplanan KDV tutarları arasında faturaya ait KDV ye yer verilmiş olması,

4- Faturadaki KDV ile ilgili dönemin KDV beyannamesinin genel neticesinde Ödenmesi Gereken KDV oluşması halinde bu tutar ile kıyaslama yapılması,

5- Faturadaki KDV’den daha fazla Ödenmesi Gereken KDV beyan edilmiş olması durumunda faturadaki KDV tutarının tamamının, faturadaki KDV’den daha az Ödenmesi Gereken KDV beyan edilmiş olması halinde ise Ödenmesi Gereken KDV tutarının 3 eşit taksitle ödeme imkânından yararlanılabilmesi için Genel Tebliğ Ekinde Ek-21 olarak yer verilen Ek Beyannamenin (1015-D) de KDV beyannamesi ile birlikte verilmesi,

6- KDV Beyannamesinin genel neticesine göre Ödenecek KDV tutarı oluşmaması halinde ise ödenecek ve taksitlendirilecek bir tutarın oluşmayacağı,

7- Taksitlendirilecek KDV oluşmakla birlikte, taksitli ödeme yerine defaten ödenmek istenmesi durumunda Ek Beyanname (1015-D) verilmesine gerek olmadığı,

çıkarımları yapılabilmektedir.

CBK ile Hangi Sürelerde Değişiklik Yapılmıştır?

7300 sayılı CBK ile 7440 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda yer alan BAŞVURU, BEYAN VE BİLDİRİM süreleri ve bu başvuru, beyan ve bildirimler üzerine taksitle ödeme seçeneği seçilmesi durumunda İLK TAKSİT’e ilişkin ödeme süreleri uzatılmıştır.

Kararnamede yer verilen hüküm aşağıdaki şekildedir:

Uzatılan süreler

MADDE 1- (1) 9/3/2023 tarihli ve 7440 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2 nci, 3 üncü, 4 üncü, 5 inci, 6 ncı, 7 nci ve 8 inci maddeleri ile 10 uncu maddesinin üçüncü, dördüncü, beşinci, sekizinci, dokuzuncu, on birinci, on ikinci, on üçüncü, on dördüncü, on beşinci, on altıncı, on yedinci, on sekizinci, on dokuzuncu ve yirminci fıkralarından yararlanmak için öngörülmüş başvuru, bildirim ve beyan süreleri 30/06/2023 tarihine kadar (bu tarih dahil), bu başvuru, bildirim ve beyana ilişkin ilk taksit ödeme süreleri ise 31/07/2023 tarihine kadar (bu tarih dahil) uzatılmıştır.

Stokların Düzeltilmesi Uygulamasına ilişkin Başvuru ve Ödeme Süreleri de CBK ile Uzamış mıdır?

Stokların düzeltilmesi uygulaması 7440 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin 1 ve 2 nci fıkralarında yer verilmiştir. CBK hükmünde 6 ncı madde açıkça zikredilmiştir. Buna göre genel kural olarak stokların düzeltilmesi için yapılması gereken başvuru, bildirim ve beyanlar 30/06/20223 tarihine (bu tarihin de resmî tatil olması hasebiyle 03/07/2023 tarihine) kadar yapılabilecek ve ayrıca bu başvuru, bildirim ve beyanlar üzerine tahakkuk edecek vergilerin ilk taksitleri de 31/07/2023 tarihine kadar ödenebilecektir.

Altını çizdiğimiz üzere genel kural bu şekildedir. Ancak konu ve işlem bazında detaylara girildiğinde ilave açıklamaların yapılmasında ve ortaya çıkacak muhtemel soruların sorulmasında ve bunlara cevap aranmasında yarar görmekteyim.

Gerek 6 ncı maddenin 1 no.lu fıkrasındaki uygulamadan, gerekse 2 no.lu fıkrasındaki uygulamadan yararlanmak için hangi tarihlerin baz alınacağını, uygulamanın niteliğine göre ortaya koymaya çalışacağım.

6 / 1 kapsamında;

• Ek-18 deki KDV beyanı Ek-19 daki Envanter Listesi Mart 2023 ayı içinde verildiyse (İlgili Kanun 12 Mart 2023 de Resmi Gazetede Yayınlanmış ve İlgili Genel Tebliğ de 25 Mart 2023 te yürürlüğe girmiştir. 26 Mart ila 31 Mart 2023 tarihleri arasında söz konusu işlemler gerçekleştirilmesi teorik olarak mümkündür.); beyan edilen KDV, Mart ayı kayıtlarında ve 1 No.lu KDV Beyannamesinde (en geç 28 Nisan’da verilmesi gereken) İndirim KDV (191) olarak dikkate alınacağı ve bu verginin ise yeni vade tarihinin 31.5.2023 yerine 30.06.2023 olması hasebiyle (03.07.2023) tarihine kadar ödenebileceğini değerlendirmekteyim.

• Ek-18 deki KDV beyanı Ek-19 daki Envanter Listesi Nisan 2023 ayı içinde verildiyse; beyan edilen KDV, Nisan ayı kayıtlarında ve 1 No.lu KDV Beyannamesinde (en geç 28 Mayıs’ta verilmesi gereken) İndirim KDV (191) olarak dikkate alınacak ve bu verginin ise yeni vade tarihinin 31.5.2023 yerine 30.06.2023 olması hasebiyle (03.07.2023) tarihine kadar ödenebileceğini değerlendirmekteyim.

• Ek-18 deki KDV beyanı Ek-19 daki Envanter Listesi Mayıs 2023 ayı içinde verildiyse; beyan edilen KDV, Mayıs ayı kayıtlarında ve 1 No.lu KDV Beyannamesinde (en geç 28 Haziran’da verilmesi gereken) İndirim KDV (191) olarak dikkate alınacak ve bu verginin ise yeni vade tarihinin 31.5.2023 yerine 30.06.2023 olması hasebiyle (03.07.2023) tarihine kadar ödenebileceğini değerlendirmekteyim.

• Ek-18 deki KDV beyanı Ek-19 daki Envanter Listesi Haziran 2023 ayı içinde verildiyse (*) ( CBK ile yapılan süre uzatımı sonrasında Ek-18 Beyanı ile Ek-19 bildirimlerinin 30 Haziran’a hatta bu tarihin resmi tatil olması hasebiyle 3 Temmuz 2023 tarihine kadar verilebileceğini değerlendiriyoruz); beyan edilen KDV, Haziran ayı kayıtlarında ve 1 No.lu KDV Beyannamesinde (en geç 28 Temmuz’da verilmesi gereken) İndirim KDV (191) olarak dikkate alınacak. ANCAK bu vergi en geç hangi tarihe kadar ödenmelidir? sorusunun cevabını vermekte zorlanıyoruz. Kanaatimce, 6/1 maddesi kapsamımdaki başvuruların en geç Haziran ayı sonuna (bu tarihin de resmi tatil olması hasebiyle 3 Temmuz 2023 tarihine) kadar yapılması ve suretle ortaya çıkan ödenmesi gereken KDV’nin de en geç verginin yeni vade tarihi olan 30.06.2023 tarihinin resmi tatil olması hasebiyle 3 Temmuz 2023 günü sonuna kadar ödenmesi büyük önem arz etmektedir. 6/1 uygulaması kapsamında doğan ve ödenmesi gereken KDV tutarının vade tarihinin 30.06.2023 günü olduğu ancak ödemenin ise en geç 03.07.2023 günü sonuna kadar yapılması, uygulamadan yararlanmak için Kanun ve ilgili Genel Tebliğde belirtilen son tarih olduğunu düşünüyorum.

Ancak açıklığa kavuşması bakımından bazı soruları sormakta yarar görüyorum? Bu soruların cevap bulması mükelleflerin zamanında ilgili haklarından yararlanabilmeleri bakımından önem arz etmektedir.

• Başvuru ve bildirim olarak da değerlendirilebilecek Ek-18 deki KDV Beyanı ve Ek-19 daki Envanter Listesi 3 Temmuz 2023 günü Vergi Dairesine verilebilir mi?

Bizim cevabımız: CBK ile uzayan süreler dikkate alındığında başvuru, bildirim ve beyanlar 30.06.2023 tarihine bu tarihin de resmî tatil olması hasebiyle 3 Temmuz 2023 tarihine kadar yapılabilmesi gerekir.

• Bu tarihte Beyan ve Envanter listesi verilebilir ise vergi dairelerince nasıl bir işlem tesis edilecektir?

Bizim cevabımız: CBK ile uzayan süreler dikkate alındığında başvuru, bildirim ve beyanlar 30.06.2023 tarihine bu tarihin de resmî tatil olması hasebiyle 3 Temmuz 2023 tarihine kadar yapılabilmesi mümkün olacağından, yapılan bu bildirimler üzerine 3 Temmuz 2023 günü vergi tahakkuku yapılmalı ve bu vergi için aynı gün olan 3 Temmuz 2023 tarihi vade tarihi olarak tayin edilmelidir. Zira, 6/1 kapsamında yapılan bildirimler üzerine tahakkuk eden vergilerin vade tarihi 31 Mayıs 2023 idi, uzayan süreler dikkate alındığında bu tarih 3 Temmuz 2023 olması gerekir.

• Bu tür başvurular için elektronik başvuru sistemleri 3 Temmuz 2023 günü açık olacak mıdır?

Bizim cevabımız: CBK ile uzayan süreler dikkate alındığında başvuru, bildirim ve beyanlar 30.06.2023 tarihine bu tarihin de resmî tatil olması hasebiyle 3 Temmuz 2023 tarihine kadar yapılabilmesi mümkün olacağından, elektronik ortamdaki başvuru sistemleri de 3 Temmuz 2023 günü açık olmalıdır.

• 3 Temmuz 2023 günü 6/1 kapsamında yapılacak başvurularda tahakkuk edecek verginin vadesi hangi tarih olacaktır?

Bizim cevabımız: 6/1 kapsamında yapılacak emtia, demirbaş, makine teçhizat bildirimleri ile bu bildirimler üzerine tahakkuk edecek vergilerin ödeme süresi aynı gün olduğundan, Vade tarihinin 3 Temmuz 2023 olarak belirlenmesi gerekmektedir.

6 / 2 kapsamında;

• Fatura Mart 2023 ayı içinde kesildiyse; Mart ayı kayıtlarında ve 1 No.lu KDV Beyannamesinde (en geç 28 Nisan’da verilmesi gereken) Hesaplanan KDV (391) olarak dikkate alınacak ve bu KDV beyannamesinde Ödenecek KDV tutarı oluşması ve faturadaki KDV tutarından fazla olması halinde ise, faturadaki KDV tutarının ilk taksiti 28 Nisan’da, ikinci taksiti 28 Mayıs’ta, üçüncü taksiti 28 Haziran’da ödenebilecek, fatura tutarından fazla olan Ödenecek KDV kısmı ise 28 Nisan’da ödenmesi gerekmektedir. 3 Taksit ödeme imkanından yararlanmak için Ek-21 be belirtilen KDV beyannamesi (1015-D) 28 Nisan’da verilmesi gerekmektir. İlgili dönem 1 No.lu KDV beyannamesinde Ödenecek Vergi çıkmaması, Sonraki Döneme Devreden KDV çıkması halinde ise 6/2 kapsamında düzenlenen faturaya ait KDV’nin de ayrıca ödenmesine gerek bulunmamaktadır.

• Fatura Nisan 2023 ayı içinde kesildiyse; Nisan ayı kayıtlarında ve 1 No.lu KDV Beyannamesinde (en geç 28 Mayıs’ta verilmesi gereken) Hesaplanan KDV (391) olarak dikkate alınacak bu KDV beyannamesinde Ödenecek KDV tutarı oluşması ve faturadaki KDV tutarından fazla olması halinde ise, faturadaki KDV tutarının ilk taksiti 28 Mayıs’ta, ikinci taksiti 28 Haziran’da, üçüncü taksiti 28 Temmuz’da ödenebilecek, fatura tutarından fazla olan Ödenecek KDV kısmı ise 28 Mayıs’ta ödenmesi gerekmektedir. 3 Taksit ödeme imkanından yararlanmak için Ek-21 be belirtilen KDV beyannamesi (1015-D) 28 Mayıs’ta verilmesi gerekmektir. İlgili dönem 1 No.lu KDV beyannamesinde Ödenecek Vergi çıkmaması, Sonraki Döneme Devreden KDV çıkması halinde ise 6/2 kapsamında düzenlenen faturaya ait KDV’nin de ayrıca ödenmesine gerek bulunmamaktadır.

• Fatura Mayıs 2023 ayı içinde kesildiyse; Mayıs ayı kayıtlarında ve 1 No.lu KDV Beyannamesinde (en geç 28 Haziran’da verilmesi gereken) Hesaplanan KDV (391) olarak dikkate alınacak ve bu KDV beyannamesinde Ödenecek KDV tutarı oluşması ve faturadaki KDV tutarından fazla olması halinde ise, faturadaki KDV tutarının ilk taksiti 28 Haziran’da, ikinci taksiti 28 Temmuz’da, üçüncü taksiti 28 Ağustos’ta ödenebilecek, fatura tutarından fazla olan Ödenecek KDV kısmı ise 28 Haziran’da ödenmesi gerekmektedir. 3 Taksit ödeme imkanından yararlanmak için Ek-21 be belirtilen KDV beyannamesi (1015-D) 28 Haziran’da verilmesi gerekmektir. İlgili dönem 1 No.lu KDV beyannamesinde Ödenecek Vergi çıkmaması, Sonraki Döneme Devreden KDV çıkması halinde ise 6/2 kapsamında düzenlenen faturaya ait KDV’nin de ayrıca ödenmesine gerek bulunmamaktadır.

• Fatura Haziran 2023 ayı içinde kesildiyse (*) ( * CBK ile yapılan süre uzatımı sonrasında 6/2 kapsamında fatura kesme işleminin 30 Haziran’a hatta bu tarihin resmi tatil olması hasebiyle 3 Temmuz 2023 tarihine kadar kesilebileceğini değerlendiriyoruz); Haziran ayı kayıtlarında ve Haziran ayına ait 1 No.lu KDV Beyannamesinde (en geç 28 Temmuz’da verilmesi gereken) Hesaplanan KDV (391) olarak dikkate alınacak ve bu KDV beyannamesinde Ödenecek KDV tutarı oluşması ve faturadaki KDV tutarından fazla olması halinde ise, faturadaki KDV tutarının ilk taksiti 28 Temmuz’da, ikinci taksiti 28 Ağustos’ta, üçüncü taksiti 28 Eylül’de ödenebilecek, fatura tutarından fazla olan Ödenecek KDV kısmı ise 28 Temmuz’da ödenmesi gerekmektedir. 3 Taksit ödeme imkanından yararlanmak için Ek-21 be belirtilen KDV beyannamesi (1015-D) 28 Temmuz’da verilmesi gerekmektir. İlgili dönem 1 No.lu KDV beyannamesinde Ödenecek Vergi çıkmaması, Sonraki Döneme Devreden KDV çıkması halinde ise 6/2 kapsamında düzenlenen faturaya ait KDV’nin de ayrıca ödenmesine gerek bulunmamaktadır.

Kanaatimizce ilgili Genel Tebliğde 6/2 kapsamında düzenlenen faturaların hangi tarihe kadar düzenlenmesi gerektiği hususunda bir tereddüt olmayıp, bu tarih yeni CBK ile güncellenmiş olan 30 Haziran 2023 (bu tarihin de resmî tatil olması hasebiyle 3 Temmuz 2023) tarihidir. Ancak fatura bu tarihe kadar düzenlenebilmekle birlikte buna bağlı her türlü vergisel yükümlülüklerini yerine getirmek suretiyle kayıt ve beyanlarına intikal ettirilmesi işlemlerine baktığımızda bu işlemlerin, genel muhasebe kayıt düzeni, vergi beyanlarının verilme zamanı ve genel netice hesapları ile faturadaki KDV tutarlarının 1 No.lu KDV beyannamenin verilmesi ile ortaya çıkabileceği hususu ve ortaya çıkan sonuca göre 6/2 kapsamında düzenlenmiş olan faturaya ait KDV tutarının taksitli ödenmesine imkan olup olmayacağı anlaşılabileceğinden, kayıtlara intikal ve beyanlara dahil etme işlemlerinin ve doğal sonucu olarak ta faturadaki KDV tutarının koşulları oluşması halinde ödeme (defaten veya taksitli) işleminin 3 Temmuz 2023 tarihinden sonraki bir tarihe sarkması durumunun söz konusu olabileceğini değerlendirmekteyim. Zira, burada bağlayıcı bir tarih olarak zikredilen 30 Haziran 2023 (ve bu tarihin resmi tatil olması hasebiyle 3 Temmuz 2023 ) tarihinin 6/2 deki uygulamadan yararlanılması yönünden münhasıran faturanın düzenlenmesi için öngörülen son tarih olarak değerlendirilmesi, fatura düzenlenmesinden sonraki vergisel yükümlülüklerin (kayıt, beyan ve ödemeler) ise en geç bu tarihte yapılmış(tamamlanmış olması) gerektiği şeklinde bir açıklamanın Genel Tebliğde açıkça yer almaması nedeniyle değerlendirmekteyim.

Yine bu fıkra kapsamındaki işlemler bakımından da açıklığa kavuşması gereken bazı soruları sormakta yarar görüyorum? Bu soruların da cevap bulması mükelleflerin zamanında ilgili haklarından yararlanabilmeleri bakımından önem arz etmektedir.

• 6/2 kapsamında fatura kesme işlemi en son hangi tarihte yapılmalıdır?

Cevabımız: 6/2 kapsamında fatura kesme işlemi en geç 30 Haziran 2023 tarihinde (bu tarihin de resmi tatil olması hasebiyle 3 Temmuz 2023 tarihinde) yapılmalıdır.

• 6/2 kapsamında 3 Temmuz 2023 tarihli fatura kesilebilir mi?

Cevabımız: CBK ile uzayan süreler dikkate alındığında 30 Haziran 2023 tarihinin resmî tatil olması hasebiyle 3 Temmuz 2023 günü 6/2 kapsamında işlem için fatura kesilebileceği değerlendirilmektedir.

• 6/2 kapsamında 3 Temmuz 2023 günü düzenlenen faturaya ait KDV tutarı mutlak suretle ödemesi 3 Temmuz 2023 tarihine kadar yapılmalı mıdır? Yoksa Faturanın ait olduğu dönemin 1 No.lu KDV beyannamesindeki (28 Ağustos’ta verilecek olan) genel netice durumuna göre mi hareket edilmelidir?

Cevabımız: İlgili dönem (Temmuz 2023) KDV beyannamesinde ödenecek KDV oluşmaması halinde KDV ödenme zorunluluğu olmayacak, ödenecek KDV tutarı oluşması durumunda ve bu tutarın 6/2 kapsamında düzenlenmiş olan faturadaki KDV tutarı ile kıyaslanması neticesinde şartları oluşmuş ise; 1. Taksidi 28 Ağustosta, 2. Taksidi Eylül ayında, 3. Taksidi ise Ekim ayında ödenmesi imkanından yararlanılabilir. Bunun için Ek-21 deki 1015-D kodlu KDV beyanının da 28 Ağustosta verilmesi gerekir.

• Haziran 2023 ve Temmuz 2023 aylarına ilişkin 1 No.lu KDV Beyannameleri 3 Temmuz 2023 tarihinden sonra (28 Temmuz ve 28 Ağustos’ta) verileceğinden, 6/2 kapsamında Haziran veya Temmuz ayında düzenlenmiş olan faturaya ait KDV tutarı ile 1 No.lu KDV Beyannamelerindeki Ödenecek KDV tutarı kıyaslaması sonucunda taksitle ödeme imkanından yararlanılması mümkün müdür?

Cevabımız: Kanaatimizce fatura en geç 3 Temmuz 2023 tarihine kadar düzenlenmiş olması koşuluyla, bu fatura ile ilgili beyannamelerin verilmesi ve faturadaki KDV tutarı ile beyannamelerdeki Ödenmesi Gereken KDV tutarlarının kıyaslamaları daha sonra (28 Temmuz veya 28 Ağustos) yapılması beyan ve bildirimin doğası gereği olacağından, koşulları oluşması durumunda kıyaslama sonucuna göre faturadaki KDV tutarının kısmen veya tamamı taksitli ödeme imkanından yararlandırılması mümkün olacaktır.

• Ek-21 olarak belirtilen KDV beyannamesi (1015-D) 3 Temmuz 2023 ten sonra örneğin 28 Temmuz 2023 veya 28 Ağustos 2023’te verilebilir mi?

Cevabımız: Haziran veya en geç 3 Temmuz tarihli faturaların, ait olduğu KDV beyanları sırasıyla 28 Temmuz ve 28 Ağustos olacağından ve 6/2 kapsamında düzenlenmiş olan faturadaki KDV tutarı ile beyannamelerdeki Ödenmesi Gereken KDV tutarlarının kıyaslamaları da bu tarihlerde yapılabileceğinden taksitlendirme imkânı veren Ek-21 deki 1015-D kodlu KDV beyannamesinin de bu tarihlerde verilebilmesi gerektiğini değerlendirmekteyim.

Abdullah KİRAZ
Yeminli Mali Müşavir

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/uzatilan-yeni-sureler-isiginda-stoklarin-duzeltilmesi-uygulamasinda-cevabi-aranan-sorular/697599

Bilindiği gibi, kamu harcamaları vergi mükelleflerinden alınan ve bir havuzda toplanan vergilerle finanse edilmektedir. Bu durum, bazı illerin havuza daha fazla katkıda bulunmasına bazılarının ise havuzdan daha fazla katkı almasına yol açmaktadır. Başka bir deyişle, bir ilin devlete ödediği vergi tutarı ile devletten aldığı hizmet miktarı arasında doğrudan bir ilişki bulunmamaktadır.

Devlete ödenen vergi genellikle bir bölgenin ekonomik ve sosyal gelişme düzeyiyle doğru orantılı olmasına karşın devletten alınan hizmet ve yatırım bölgenin ekonomik ve sosyal gelişme düzeyiyle ters orantılı olduğu kadar nüfus düzeyi ve siyasi kararların da etkisinde olabilmektedir.

Tablo-1 ve Tablo-2 de görüldüğü üzere, vergilerin (devlete verilen) kamu harcamalarına (devletten alınan) oranı bakımından iller arasında büyük farklar bulunmaktadır.

Tablo 1 ve Tablo 2’de görüldüğü üzere, vergilerin harcamalara oranında endüstriyel gelişmenin çok önemli bir payı bulunmaktadır. Bunun yanı sıra nüfus da söz konusu orana etki eden önemli bir faktördür. Bununla birlikte, nüfusun bir yerin büyükşehir belediyesi olmasında önemli etken olduğu dikkate alındığında benzer sosyoekonomik gelişmişlik ve nüfus düzeyine sahip olan büyükşehirler arasında vergilerin harcamalara oranı bakımından önemli farklılıklar bulunmaması beklenir. Tablo 3’te ise farklı bir resmi yansıtmaktadır.

Tablo 3’te de görüldüğü üzere, nispeten daha büyük bir nüfus yapısına sahip olan bazı büyükşehirler vergilerin harcamalara oranı bakımından oldukça gerilerde bulunmaktadır. Bunun söz konusu illerdeki vergi tahakkukunun düşüklüğünden kaynaklandığı varsayılırsa bu durum kayıt dışı ekonominin iller arasında yarattığı dengesizliği gösterir. Söz konusu düşük oranın bu illerde kamu harcamalarının nispeten yüksek olmasından kaynaklandığı varsayıldığında ise kamu yatırımları ve harcamalarında siyasi kararlarının etkisi ortaya çıkmaktadır.

Sonuç

Yukarıda yaptığımız analize göre; sosyo-ekonomik gelişme ve nüfus düzeyi vergilerin harcamalara oranı bakımından önemli bir faktör olmakla birlikte siyasi kararlar ve kayıtdışı ekonomi de söz konusu oranın gerçekleşmesinde oldukça önemli bir faktördür.

Alper Çakıroğlu
3İK Ajans Başkanı

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/hangi-il-devlete-ne-veriyor-devletten-ne-aliyor/697598

KOBİ olarak ifade edilen Küçük ve Orta Boy İşletmeler, yıllık çalışan sayısı ikiyüzelli kişiden az olan, yıllık net satış hasılatı veya mali bilançosundan herhangi biri beşyüz milyon Türk Lirası’nı aşmayan işletmeler olarak tanımlanmakta ve bu tanım kapsamında KOBİ’ler için “mikro işletme”, “küçük işletme” ve “orta boy işletme” olarak üçlü bir sınıflandırma yapılmaktadır.

TÜİK, KOSGEB ve TOBB ortak çalışması ile hazırlanan “Küçük ve Orta Büyüklükteki Girişim İstatistikleri, 2021 Haber Bülteni’ne göre KOBİ’ler 2021 yılında toplam girişim sayısının %99,7’sini oluşturmuştur. Buna karşılık; istihdamın %71’ini, personel maliyetinin %48,3’ünü, cironun %44’ünü, üretim değerinin %37,3’ünü ve faktör maliyetiyle katma değerin %35,5’ini oluşturmuştur.

KOSGEB’in Mayıs 2023’te yayımladığı “Türkiye’deki KOBİ’lere İlişkin Bazı İstatistiki Göstergeler” isimli raporda, TÜİK İş Kayıtları İstatistikleri’ne göre 2021 yılında ülkemizde 4 milyon 384 bin 672 girişim faaliyet göstermiştir. Bu girişimlerin 4 milyon 165 bin 533’ü 0-9 (%95,00), 184.237’si 10-49 (%4,20) ve 29.404’ü 50-249 (%0,67) arası çalışana sahip olmak üzere, toplamda 4 milyon 379 bin 174’ü (%99,87) sadece çalışan sayısı kıstası dikkate alındığında KOBİ sınıfında yer almıştır

Aynı rapora göre, ciro (Referans dönemde gözlem birimi tarafından fatura edilmiş mal ve hizmet satışlarının toplamını ifade etmektedir.) değerleri incelendiğinde; toplam ciro değerinde 2021 yılında KOBİ’lerin payı %43,9 olup mikro ölçeklilerin payı %8,5, küçük ölçeklilerin payı %16,4 ve orta ölçeklilerin payı %19,1 olmuştur.

KOBİ limitlerinde artış ihtiyacı

Bilindiği üzere son bir yılda yüksek enflasyonun yol açtığı işçilik ücretlerinin yükselmesi, döviz kurunun uzun bir süre 18-19 TL bandında kalması ve artan maliyetlerin fiyatlara yansıtılması ile beraber şirketlerin ciroları da büyümeye devam etmiştir.

İşletmelerin iş hacimlerinin genişlemesi, ciro ve bilanço rakamlarının artması ve buna bağlı olarak bazı işletmelerin KOBİ özelliğini kaybederek destek ve teşvikler kapsamı dışında kalması üzerine limitlerin yeniden belirlenmesi gereği ortaya çıkmıştır.

Bu yönde artan şikâyetler üzerine 25.05.2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler Yönetmeliği yürürlüğe konulurken, 2005 yılında çıkarılan “Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin tanımı Nitelikleri ve Sınıflandırılması Hakkında Yönetmelik” de yürürlükten kaldırılmıştır.

Yeni yönetmelikle birlikte bir takım basitleştirici düzenlemeler yapılmış ve ilgili sektörlerden gelen talepler de dikkate alınarak KOBİ sayılma ölçütlerinde değişikliğe gidilmiştir.

Yeni yönetmeliğin 2’nci maddesiyle “Bu Yönetmelik, tüm kurum ve kuruluşların küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin tanım, nitelik ve sınıflandırılmasına ilişkin uygulamalarını kapsar.” ve “Küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin aleyhine sonuç doğuracak şekilde kullanılmaması kaydıyla, küçük ve orta büyüklükteki işletmeleri ilgilendiren mevzuatın uygulanmasında bu Yönetmelik hükümleri esas alınır.” denilerek mülga Yönetmeliğin aynı maddesinde yer verilen “Ancak; KOBİ'lere yönelik destek sağlayan kuruluşlar, bu Yönetmelikte belirtilen sınırları aşmamak kaydıyla, kendi sektör ve büyüklük önceliklerini belirleyebilirler. Devlet destekleri dışındaki uygulamalar için sadece çalışan sayıları dikkate alınabilir” hükmüne yeni Yönetmelikte yer verilmemiş ve KOBİ'lere yönelik destek sağlayan kuruluşların, kendi sektör ve büyüklük önceliklerini belirleyebilme imkânı ortadan kaldırılmıştır.

KOBİ ve yıllık iş birimi tanımı değişti

Yönetmeliğin 4’üncü maddesinde, küçük ve orta büyüklükteki işletme “Yıllık çalışan sayısı ikiyüzelli kişiden az olan yıllık net satış hasılatı veya mali bilançosundan herhangi biri beşyüz milyon Türk Lirasını aşmayan işletmeleri,” şeklinde tanımlanmış ve mülga Yönetmelikte yer verilen “(…)mikro işletme, küçük işletme ve orta büyüklükteki işletme olarak sınıflandırılan ekonomik birimleri veya girişimleri” ifadesi kaldırılmıştır.

Mülga yönetmelikte “Bir yıl boyunca tam zamanlı olarak işletmede veya işletme adına çalışan bir kişiyi,” şeklinde yapılan Yıllık İş Birimi (YİB) tanımı yeni Yönetmelikte, “İşletmede bir takvim yılı içerisinde hizmet akdi ile çalıştırılanların prim gün sayıları toplamının 360’a bölünmesi ile elde edilen sayıyı”, şeklinde belirlenmiştir. Böylece kişi sayısı yerine prim gün sayıları üzerinden bir tanımlama yapılmıştır.

KOBİ’ler için yeni ölçütler

Yeni yönetmeliğin 5’inci maddesiyle net satış hasılatları, malî bilanço tutarları ve çalışan sayılan dikkate alınarak sınıflandırılan KOBİ’lerin, -çalışan sayılarında bir değişiklik yapılmadan- net satış hasılatları ve malî bilanço tutarlarında artışa gidilmiştir. Yeni tanımlara aşağıda yer verilmiştir.

a) Mikro işletme: Yıllık çalışan sayısı on kişiden az olan ve yıllık net satış hasılatı veya mali bilançosundan herhangi biri on milyon (eski limit 5 milyon) Türk Lirasını aşmayan işletmelerdir.

b) Küçük işletme: Yıllık çalışan sayısı elli kişiden az olan ve yıllık net satış hasılatı veya mali bilançosundan herhangi biri yüz milyon (eski limit 50.000) Türk Lirası’nı aşmayan işletmelerdir.

c) Orta büyüklükteki işletme: Yıllık çalışan sayısı 250kişiden az olan ve yıllık net satış hasılatı veya mali bilançosundan herhangi biri 500 milyon (eski limit 250.000) Türk Lirası’nı aşmayan işletmelerdir.

Ancak bir işletmenin sermayesinin %25 veya fazlasının müştereken veya tek başına Yönetmeliğin 8 inci maddenin üçüncü fıkrasında sayılanlar dışında bir veya birden fazla kamu kurum veya kuruluşu ile bu niteliği haiz olan kurum ve kuruluşların kontrolünde olması hâlinde bu işletmelerin KOBİ sayılmayacağı belirtilmiştir.

KOBİ niteliğini kazanmak için bir hesap dönemi verileri yeterli sayılmıştır.

Mülga Yönetmeliğin 6 ncı maddesinde “Hesaplarının kapanış tarihinde, işletme sınıfları ve KOBİ vasfı belirlenirken dikkate alınan kriterlerden herhangi birini, birbirini takip eden iki hesap döneminde de kaybeden veya aşan işletmeler sınıf değiştirir veya KOBİ vasfını kaybeder” denilerek KOBİ sınıfına ilişkin kriterlerin kaybedilmesi veya aşılması iki hesap döneminin geçmesine bağlanmış ve sınıf değiştirme veya KOBİ vasfını kaybetme tarihleri, verilerin temini süresine bağlı olarak destek sağlayan kuruluşlar tarafından farklı belirlenebilme imkanı verilmişti.

Yeni düzenlemeyle, belirlenen kriterlerin aşılarak KOBİ niteliğinin kaybedilmesi hususunda yine son iki hesap dönemine ait veriler dikkate alınmış ancak, KOBİ niteliği kazanılması için son hesap dönemine ait verilerle kriterlerin altına düşülmesi yeterli sayılmıştır. Ayrıca İşletme sınıflarının son hesap dönemine ait verileri ile belirleneceği ifade edilmiştir.

Öte yandan anılan yeni Yönetmelik kapsamında işletmelerin KOBİ niteliği ve sınıfını belirlemede kullanılacak verilerin tarihinde;

a) Kurumlar vergisi mükellefleri için 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununda belirtilen beyanname verme süresinin içinde bulunduğu ay sonunun,

b) Gelir vergisi mükellefleri için 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nda belirtilen beyanname verme süresinin içinde bulunduğu ay sonunun,
esas alınacağı düzenlenmiştir.

İşletme türlerinin tanımlarında basitleştirmeye gidildi.

Yeni Yönetmelikte de eskiden olduğu gibi işletme türleri, diğer işletmelerle olan sermaye veya oy hakkı ilişkilerine göre bağımsız işletmeler, ortak işletmeler ve bağlı işletmeler olmak üzere üçe ayrılmış ve bu işletmelerin tanımlarında sadeleştirmeye dönük bir takım değişiklikler yapılmıştır.

Ayrıca, sayılan işletmelerin diğer işletmelerle ilişkilerinin belirlenmesinde, Yönetmeliğin ekinde yer alan ve ilgili işletmeler tarafından doldurularak yazılı veya elektronik ortamda sunulan İşletme Beyanı’nın ilgili kurum veya kuruluşa sunulma tarihi baz alınmıştır. Öte yandan, iki veya daha çok işletmenin karşılıklı sermaye sahibi olması durumunda, her birinin türü belirlenirken büyük olan sermaye oranının dikkate alınacağı belirtilmiştir.

Yeni yönetmeliğe göre bağımsız işletme

Yönetmeliğe göre bağımsız işletmelerin sınıfı ve KOBİ niteliği belirlenirken, sadece o işletmenin verileri dikkate alınmaktadır. Yine yönetmeliğe göre gerçek kişi işletmeler ile bir işletme;

a) Tek başına başka bir işletmenin sermayesinin %25 veya daha fazlasına sahip değilse,

b) Herhangi bir veya birkaç bağlı işletme müştereken bu işletmenin %25 veya daha fazla sermayesine sahip değilse,

bağımsız işletme kabul edilecektir.

Bir işletmede yukarıda belirtilen %25 oranı; üniversiteler, araştırma merkezleri, kamu yararına çalışan dernek ve vakıflar, nitelikli yatırımcılar ve kurumsal yatırımcılar, kitle fonlaması platformları, yıllık bütçesi 25 milyon Türk Lirası’ndan az olan veya nüfusu beş binden az olan yerlerdeki belde belediyeleri dahil belediyeler ve köy tüzel kişilikleri veya girişim sermayesi yatırım ortaklıkları ya da girişim sermayesi yatırım fonları tarafından aşılsa bile bu işletme bağımsız işletme sayılacaktır.

Ortak işletme

Bir işletmenin;

a) Tek başına veya bağlı işletmeleriyle birlikte müştereken başka bir işletmenin sermayesinin %25 veya fazlasına ve %50’si veya daha azına sahip olması,

b) Kendisinin sermayesinin %25 veya fazlasına ve %50’si veya daha azına başka bir işletmenin tek başına veya bağlı işletmeleriyle birlikte müştereken sahip olması,
durumunda bu işletmeler ortak işletme sayılmıştır.

Ortak işletmelerin sınıfı ve KOBİ niteliği belirlenirken işletmenin verilerine, ortak işletmenin verilerinin ortaklık oranında eklenmesi ile elde edilecek veriler dikkate alınacaktır.

Bağlı işletme

Bir işletmenin;

a) Tek başına veya bağlı işletmeleriyle birlikte müştereken başka bir işletmenin sermayesinin çoğunluğuna sahip olması,

b) Kendisinin sermayesinin çoğunluğuna, başka bir işletmenin tek başına veya bağlı işletmeleriyle birlikte müştereken sahip olması,
durumunda bu işletmeler bağlı işletme sayılacak ve bağlı işletmelerin sınıfı ve KOBİ niteliği belirlenirken işletmenin verilerine, bağlı işletmenin verilerinin tamamının eklenmesi ile elde edilecek veriler dikkate alınacaktır.

Çalışan sayısı ve mali veriler

Yeni Yönetmeliğe göre, bir işletmede çalışanların toplam sayısı, o işletmedeki yıllık iş birimlerinin toplam sayısına göre belirlenecek ve ilgili işletmede sadece hizmet akdi ile çalıştırılanlar çalışan sayılacaktır. Çalışan sayısı belirlenirken çıraklar ve staj yapan öğrenciler çalışan sayısına dahil edilmeyecektir.

İşletmelerin mali durumları ve çalışan sayılarının belirlenmesinde yıllık olarak hesaplanan en son veriler esas alınacak ve bilanço esasına göre defter tutmayan işletmelerde sadece çalışan sayısı dikkate alınacaktır.

Ümit Işık
Ticaret Başmüfettişi

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/kobi-yonetmeliginde-ve-kobi-sayilma-limitlerinde-degisiklik/697593

Cuma, 09 Haziran 2023 15:51

Kuyumculuk Ve Muhasebe Boyutu

Kuyumculuk; Kıymetli altın, gümüş, Platin gibi metal ve Zümrüt, yakut, Elmas gibi değerli taşlardan yapılan süs eşyası anlamına gelen kuyum kelimesinden türemiştir.

Genel olarak kuyumculuk, Değerli Madenleri Süs Eşyası Haline Getirme Sanatı olarak tanımlanabilir. Ancak madenlerin işlenmesinden, pazarlanmasına kadar olan tüm aşamaları içerir.

Değerli Metaller:

Değerli metal ürünler Kuyumculuk üretiminde çok sayıda kıymetli metal kullanılır. Kıymetli metaller hem saf halde hem de alaşımlarda kullanılabilirken, birbirlerinin niteliklerini güçlendirir ve telafi ederler. Kuyumculukta en popüler kıymetli maden altın, gümüş ve platin tır.

Altın: yansıma nedeniyle sarı, saydamlığı yüzünden yeşil görünen, çok yoğun ve yumuşak bir metaldir. 1 063 °C’ de erir, 2 600 °C de, olağan basınç altında kaynar ve yeşilimsi sarı bir buhar çıkarır. Altın tel çekmeye en elverişli (1 gr altından 1 km tel çekilebilir), en kolay dövülen metaldir. 0,1 um kalınlığında yapraklar elde edilebilir.

Gümüş: Gümüş denildiğinde ilk aklımıza gelen süs eşyaları, takılar ve gümüş sikkelerdir. Fakat bunlar dünya üzerinde gümüş tüketiminin çok küçük bölümünü oluşturmaktadır. Gümüş diğer metaller ile karşılaştırıldıklarında en yüksek ısıl ve elektriksel iletkenliğe sahip olan ve yansıtıcı olarak da kullanılan metaldir. Gümüş beyaz, parlak, değerli bir metalik elementtir. Ergime noktası 961,9 C, kaynama noktası 1950 C ve özgül ağırlığı da 10,5 g/cm3’tür.

Platin:  Platin, takı ve mücevherlerde kullanılır. Paslanmaması, parlaklığını kaybetmemesi gibi özellikleri nedeni ile bu sektörde çok tercih edilir. Çok ideal bir takı malzemesidir. Altından daha değerlidir ve altınla birlikte kurulan alaşımlarla çeşitli takılar tasarlanabilir. Yumuşak, işlenebilir, metalik bir elementtir.  1772 derecede erir, 3827 derecede kaynar. Havadan etkilenmez ve oksijen ve kükürtle birleşmez. Bu özelliği sebebiyle parlaklığını korur. Bu sebeple takı ve mücevherlerde tercih edilir.

Değerli Taşlar:

Değerli taşların önemli özellikleri; kristal yapıları, ışık geçirgenlikleri ve ışığı yansıtma özellikleridir. Bu yüzden bazı değerli taşlara ışık altında bakıldığında değişik renk oyunları görülebilmektedir. Sertlik derecesi 7’den büyük olan taşlar değerli taş olarak kabul edilir.

Elmas: Elmas; Neredeyse her kadının elmasa ve elmas çeşitlerine karşı bir zaafı vardır. Elmas, saf karbondan oluşan ve mücevher taşları içinde en değerli taştır. En sert taştır sertlik 10 derecedir. Hiçbir madde elmasın üzerinde çizik oluşturamaz, ancak elmas tüm maddeleri çizebilir. Elmasın bu kadar parlak ve göz alıcı durmasının sebebi ışığı kırma kat sayısıdır. Elmasın yansıttığı ışık miktarı içine giren ışık miktarından daha fazla olduğundan taş oldukça parlak görünür.

Pırlanta: Pırlanta, elmasın kesilip parlatılması sonucu elde edilen bir taştır. Elmasla aynı özellikleri taşır. Pırlantanın değeri 4C yani Kesim, Karat, Berraklık ve Renk özelliklerine göre belirlenir.

Zümrüt: Zümrüt, yeşil ve yeşilin farklı tonlarındadır. Yeşilinin tonu daha koyu olan zümrütler en değerli olarak kabul edilir. Diğer değerli taşlara göre oldukça hassas bir yapıya sahiptir. Bu yüzden zümrüt işlenirken mücevher tasarımcıları oldukça dikkatli davranırlar. Zümrüt, gösterişli gelin takıları için vazgeçilmez değerli taşlar arasında yer alıyor.

Yakut: Yakut, şanına yakışır kırmızı renktedir. Yakutlar dünyadaki en değerli taşlar arasında yer alıyor. Elmastan sonra en sert yapıya sahip olan doğal taş yakuttur. Bu yapısı ve rengi sayesinde daha çok gösterişli gerdanlıklar ve büyük taşlı yüzüklerde kullanılır.

Safir Taşı: Safir taşı; mavi ve mavinin tonlarındaki bir taştır. Açık mavi safirlere dişi, koyu renkli olanlara ise erkek safir denir. Doğada farklı özelliklerde safirler de bulunur.

 

 Kuyumculuk sektöründe faaliyet gösteren işletmeler kuyumcu toptancıları, imalatçı kuyumcular ve kuyumcu mağazaları olarak gruplara ayrılmaktadır.

Kuyumcu toptancıları: Has altını üretim yaptırmak için imalatçılara gönderirler ve gelen ürünleri kuyumcu mağazalarına satarlar. Bu işletmeler sadece işçilik üzerinden fatura düzenler.

İmalatçı kuyumcular: Fason üretim yapan işletmelerdir. Bu işletmeler sipariş üzerine çalışabildiği gibi kendi sermayeleri olan has altından da ziynet eşyası yaparlar. Yaptıkları iş bir işçilik satışı olduğu için kazançları da aldıkları fason bedeli kadardır.

Kuyumcu mağazaları: Nihai tüketicilere ürün satan işletmelerdir. Sermaye olarak koydukları altınları bir imalatçıya ya da toptancıya vererek ziynet eşyası yaptırırlar ve işin bedeli olan Kuyumculuk Muhasebesi işçilik ücreti öderler. Aynı zamanda nihai tüketiciden aldıkları hurda altınları tekrar üretim sürecine katabildikleri gibi bunları doğrudan tüketiciye de satabilirler.

 Kuyumculuk sektöründe altın, gümüş ve kıymetli taşlar en sık kullanılan emtiaları oluşturmaktadır.

Türk vergi sisteminde vergiler gelir, servet ve tüketim üzerinden alınan vergiler olmak üzere, üç ana grupta incelenebilmektedir.

Vergiler;

·      Gelir üzerinden alınan vergiler olan gelir vergisi, kurumlar vergisi,

·      Servet üzerinden alınan vergiler olan motorlu taşıtlar vergisi, veraset ve intikal vergisi,

·      Tüketim (mal ve hizmetlerden) üzerinden alınan vergiler olan dâhilde alınan katma değer vergisi, özel tüketim vergisi, banka ve sigorta muameleleri vergisi, özel iletişim vergisi, şans oyunları vergisi, damga vergisi ve harçlar, gümrük vergisi, ithalde alınan katma değer vergisi, ithalat damga resmi ve rıhtım resmidir.

Külçe altın-külçe gümüş ile kıymetli taş teslimleri açısından Katma Değer Vergisi İstisnası

 A. Külçe Altın ve Külçe Gümüş Teslimlerinde Katma Değer Vergisi İstisnası

 Külçe altın teslimleri KDV yasasının 17. maddesinin 4/g bendi ile KDV’den istisna edilmiştir.

 Külçe altın teslimlerinde matrah, külçe altın bedeli düşüldükten sonra kalan bedeldir. Bu durumda, bilezik, kolye vb. altın teslimlerinde KDV matrahı, toplam satış rakamından, külçe altın tutarının çıkarılmasından sonra kalan bedel olmaktadır.

 Burada dikkat edilecek husus sadece külçe altın teslimlerinin KDV’den istisna edilmiş olmasıdır. Bunun dışında yani külçe halde olmayan altın teslimleri için katma değer vergisi hesaplanacaktır.

 Bu durumda KDV matrahından indirilecek külçe altın tutarının tespitinde, Altın Borsası Bülteninde o gün ilan edilen külçe altın alım fiyatlarının esas alınması gerekmektedir.

 Buna göre, ithalat veya dâhilden satın alma yoluyla temin edilen külçe altından imal edilen veya fason olarak imal ettirilen veya teslim edildiği şekilde satın alınan ziynet eşyası ile sikke altınların tesliminde;

 Satış bedelinden teslim konusu mamulün bünyesinde yer alan külçe altının teslimi yapıldığı gün için Altın Borsası Bülteninde külçe altın için ilan edilen fiyat esas alınmak ve satılan mamulün ayarı göz önünde tutulmak suretiyle tespit edilen ve külçe altına isabet eden has bedel düşüldükten sonra kalan miktar KDV’nin matrahı olacaktır.

 4369 sayılı Yasa ile KDV Yasasının 17/4-g bendine “külçe gümüş” ibaresi eklenerek külçe gümüş teslimleri katma değer vergisi yönünden istisna kapsamına alınmıştır. KDV Yasasının 16/1-a maddesi hükmü gereğince, söz konusu istisna külçe gümüş ithalatında da uygulanacaktır.

B. Diğer Kıymetli Taş Teslimlerinde Katma Değer Vergisi İstisnası

 5228 sayılı Kanunla KDV Yasasının 17/4-g maddesinde değişiklik yapılarak, kıymetli taşlardan elmas, pırlanta, yakut, zümrüt, topaz, safir, zebercet, inci, kübik virconia teslimleri istisna kapsamına alınmıştır.

 Bu hükme göre yukarıda belirtilen taşların oldukları gibi teslim ve ithalinde katma değer vergisi uygulanmayacaktır.

 İstisna kapsamına alınan kıymetli taşları ihtiva eden veya bu taşlardan yapılmış eşya teslimlerinde KDV matrahı, teslim bedelinden varsa eşyanın ihtiva ettiği has altın veya gümüş değeri ile kıymetli taşın maliyet bedeli düşüldükten sonra kalan tutar olarak tespit edilecektir. Kıymetli taşın maliyet bedeli kayıtlar esas alınarak satıcı tarafından tespit edilecektir.

 Düzenlenecek faturada eşyanın KDV hariç satış bedeli, has altın ve gümüş değeri ile kıymetli taşın cins, adet, kırat ve maliyet bedeli ayrıca yer alacaktır.

 İthalatta alış faturasında eşyanın ihtiva ettiği kıymetli taşların cinsi, adedi, kıratı ve bedeli gösterilecektir. KDV matrahı, mamul eşyanın toplam değerinden kıymetli taşın alış faturasında gösterilen değeri ile eşyanın ihtiva ettiği has altın veya gümüşün gümrük mevzuatına göre tespit edilen değeri toplamının düşülmesi suretiyle hesaplanacaktır.

Kuyumculuk Sektöründe İmalatta Oluşan Firelerin Analizi

Vergi Kanunlarında fire konusunda özel bir düzenleme ve tanım yapılmamıştır. Ancak, VUK Yasası döküm çıkarma ve değerleme ve bilanço konularına ilişkin düzenlemelere dayanarak fire kavramını maddelerin fiziki miktarlarında oluşan eksilmeler şeklinde tanımlamak mümkündür.

 Buna göre İzmir Ticaret Odasının Fire ve Zayiat Oranları:

Eritme İşlemi: Her imal edilen el işi ve makine işi mal, imalat süresi içinde ortalama iki kez eritilmektedir.

22 ayar eritmede fire vermez.

18 ayar %0,3

14 ayar %0,6

8 ayar % 1 fire verir.

Her imalattan çıkan döküm işi mal, imalat süresi içinde ortalama 2 kez eritilmekte ve iki kez de döküme girmektedir.

22 Ayar hem eritmede hem dökümde fire vermez.

18 ayar %0,6

14 ayar %1,2

8 ayar % 2 fire verir.

Silindir ve Haddeleme İşlemi: Her imal edilen el işi ve makine işi mal, imalat süresi içinde en az iki kez silindir ve haddeleme işlemine tabi tutulmaktadır. Makine işi mal için gerekli telin inceliği ise el işi için gerekli telden çok daha fazladır. Bu işlem sonucu yaklaşık % 20 artık kalır.

22 Ayar Makine ve El işinde %0,3

18 Ayar Makine işinde %1, El işinde %0,5

14 Ayar Makine işinde %1,5 El işinde %1

8 Ayar Makine işinde %2, El işinde %1,5 fire verir.

 Şekillendirme Form Verme İşlemi: Yalnızca el işi imalatlar için geçerlidir. Bu işlem sonucu yaklaşık %30 artık kalır.

22 Ayar %0,3

18 " %0,5

14 " %0,5

8 " %0,5 fire verir.

 Makinede Örgü İşlemi: Bu işlem sonucu ortalama %30 artık kalır.

22-18-14-8 Ayar %0.5 fire verir.

 Dixodation-Asit vs. İşlemi: Yalnızca makine işi imalat sırasında ve en az iki kez olmak üzere tel ve örgülere uygulanır.

22 Ayar bu işlemde fire vermez.

18 " %0,2

14 " %0,5

8 " %0,7 fire verir.

 Tesviye-Montaj İşlemi

Makine işinde, tesviye alanı ufaktır ve tesviye artığı %5’tir.

Montaj artığı ise %30'dur.

22 Ayar %0,7

18 " %0,7

14 " %1

8 " %1 fire verir.

Döküm işinde, dökülen malın artığı %60’tır. Kalan malın tesviye artığı % 20'dir. Tesviye alanı tüm maldır, tesviye artığı çok incedir. Montaj artığı yaklaşık %10'dur.

22 Ayar %1,5

18 " %2

14 " %2,5

8 " %2,5 fire verir.

El işinde, tesviye artığı % 20, montaj artığı % 10'dur. Tesviye alanı tüm malı kapsar. Tesviye artığı eğintisidir.

22 Ayar %0,7

18 " %1

14 " %1,5

8 " %1,5 fire verir.

 Cila İşlemi

22 Ayar çok yumuşaktır. Teamülde çok fire vermemesi için çok hafif cila yapılır. Ancak dökümde buna rağmen çok hafif döküm hataları dahi fireyi arttırır.

22 Ayar elişinde %0,7 dökümde %1,5

18 Ayar elişi ve dökümde %2

14 Ayar elişi ve dökümde %2,5

8 Ayar elişi ve dökümde %2,5 fire verir

 Kalem Atma İşlemi

Çalışma şekli nedeniyle firede ayardan doğan farklılıklar yoktur. Kalem artığı % 15’tir. 22-18-14-8 Ayar %0,5 fire verir.

Geri Kazanma İşlemi: Kuyumculuk sanayi ve altın mamul üretiminde tüm yer tozları-cila artıkları eski potalar-kullanılmış yağlar-artık sular toplanır. Buna ramad denir.

Bu şekilde ramaddan kazanma miktarı kaybedilenin yaklaşık % 40'ı kadardır.

Sonuçta tüm işlemler ve geri kazanma sonunda imalattan çıkan mamul mal üzerinden hesaplanmak üzere,

 Makine işinde toplam fire:

22 Ayar %1,2

18 " %1.92

14 " %2.76

 8 " %3.42

El işinde toplam fire

22 Ayar %1,2.

18 " %2.58

14 " %3.66

 8 " %4,2

Döküm işinde toplam fire

22 Ayar %1,8

18 " %2.76

14 " %3.72

 8 " %4,2

Oranlarındadır.

Ayar (Karat): Metalin kendi cinsinden saflık derecesinin matematiksel ifadesi. Ayrıca, değerli taşların ağırlık birimidir.

Ayar Damgalama: Altın, gümüş ve platin parçalarının saflığının belirtilmesi için, İngiltere Ayar Damgalama Yasasına tabi UK altın ayarlama (analiz) dairesi tarafından damgalanması, ancak diğer ülkelerde genellikle gayri-resmi ayar damgalamaya başvurulmaktadır.

Ayar Kontrolü: Değerli metal karışımlarının saflığının belirlenmesi için değerli metal alaşımının, külçe, ingot, döküm ürünlerinin ve özellikle altın takıların analizi.

Ayar Taşı Suyu: Küçük işlemden doğan çizik, sıyrık, eğe izleri ve ateş lekelerinin giderilmesi için kullanılan doğal, yumuşak kayağantaşı. 2 mm ile 25 mm arasında değişen küçük çubuklar halinde tedarik edilebilir. Suya batırılarak el eğesi gibi, genellikle pomzadan sonra ve cilalamadan önce kullanılır.

  Altınlara Ait Ayar ve Adetli Altınların Gramajları:

a) Gram İle Alınıp Satılan Altınlar:

1- 24 ayar 995 milyem has altın,

2- 22 ayar 916 milyem altın,

3- 18 ayar 750 milyem altın,

4- 14 ayar 585 milyem altın,

5- 8 ayar 335 milyem altın.

 b) Adet İle Alınıp Satılan Altınlar:

1- Ata çeyrek altın 1.75 gr. 22 ayar,

2- Ata yarım altın 3.50 gr. 22 ayar,

3- Ata Lira altın 7.20 gr. 22 ayar,

4- Ziynet Lira altın 7.00 gr. 22 ayar,

5- Ata 2,5’lu altın 17.50 gr. 22 ayar,

6- Ata 5’li altın 36.00 gr. 22 ayar,

7- Reşat Lira altın 7.20 gr. 22 ayar,

8- Reşat 2,5’lu altın 18.00 gr. 22 ayar,

9- Reşat 5’li altın 36.00 gr. 22 ayar,

10- Hamit Lira altın 7.20 gr. 22 ayar,

11- Hamit 2,5’lu altın 18.00 gr. 22 ayar,

12- Hamit 5’li altın 36.00 gr. 22 ayar.

 MİLYEM gramın binde biridir.

1 gr. 24 ayar has (külçe) altın 995 milyemdir.

1 gr. 22 ayar altın 916 milyemdir.

1 gr. 18 ayar altın 750 milyemdir.

1 gr. 14 ayar altın 585 milyemdir.

1 gr. 8 ayar altın 335 milyemdir.

Türkiye’de altınlar gram ile ifade edilirken Avrupa ve diğer Dünya ülkelerinde Ons olarak da ifade edilebilmektedir.

1 gr. Külçe 0,032151 Ons

5 gr. Külçe 0,160754 Ons

10 gr. Külçe 0,321507 Ons

50 gr. Külçe 1,607537 Ons

100 gr. Külçe 3,215074 Ons

250 gr. Külçe 8,037686 Ons

500 gr. Külçe 16,075372 Ons

1000 gr. Külçe 32,150743 Ons

12500 gr. Külçe 401,884288 Ons

 ÖRNEK MUHASEBE UYGULAMA

ÖRNEK:

 30.05.2023 tarihinde ZX Kuyumculuk AŞ, RY Döviz ve Kıymetli Maden Tic. AŞ’den 30 adet (1.000 gr, 995 milyem) külçe altın almıştır. Altın gram fiyatı 1.282,50 TL’dir.

 ÇÖZÜM:

30 x 1.000=30.000 gr

30.000 x 0,995 = 29.850 gr has altın

29.850 x 1.282,50 = 38.282.63 TL

…………………..30.05.2023………………………………..

151 Yarı mamul Üretim 38.282,63

151.01. Külçe Altın

                102 Banka                              38.282,63

   Külçe altın alış kaydı

………………………/……………………………………………...

                                                                                             

30.05.2023 tarihinde Z X Kuyumculuk AŞ 3.000 gr (995/1000) has altını baskı için darphaneye göndermiştir. (İAB 30.05.2023 tarihli altın kapanış kuru= 1.282,50TL)

İstanbul Altın Borsası= (İAB)

 ÇÖZÜM:

3.000x 0,995 = 2.985 gr has altın

2.985 x 1.282,50 = 3.828,26 TL

 ……………………30.056.2023…………………………..      

 151 Yarı mamul Üretim                                        3.828.262,50

151.02 Darphaneye Giden Külçe Altın

                  151 Yarı mamul Üretim

                  151.01 Külçe Altın                                            3.828.262,50

Darphaneye baskı için külçe altın gönderilmesi kaydı

………………………/……………………………………..

 Gönderilen 2.985 gr HAS altından gelen TAM ALTIN, ATA ALTIN VE BÜYÜK ALTIN-250 altınlar HAS toplamı 2.871,28 gram olup 113,72 gram HAS altın Darphane tarafından işçilik bedeli olarak alınmıştır. (22 ayar = 0,916 MİLYEM )

……………………………….30.05.2023………………….

153 Ticari Mallar                                                                         3.828,262,50

153.01 Altın      3.828,262,50

153.01.01 Tam Altın-22                                1.483.596,00

153.01.02 Ata Altın-22                                   1.271.573,10

153.01.03 Ziynet-250-22                                927.247,50

153.01.99 İşçilik Bedeli                                    145.845,90

         151 Yarı mamul Üretim                                                       3.828.262,50

         151.01 Külçe altın                                                      3.828.262,50

Darphaneden gelen altınların kaydı

…………………………../………………………….

 ÖRNEK:

06.06.2023 günü ZX Kuyumculuk AŞ 28.152,74 TL tutarında 20 gram ağırlığında 22 ayar bilezik satmıştır. İAB has altın birim fiyatına göre külçe altın gram fiyatı 1.279,67 TL’dir. (İAB kapanış 1.289,50 TL)

 ÇÖZÜM:

22 ayar has altın fiyatı 1.289,50 x 0,916 = 1.181,18 TL/gr

KDV’den istisna altın bedeli 20 x 1.181,18 = 23.623,60 TL

 28.152,74 – 23.623,60 =  4.529,14 TL (matrah + KDV)

………………………………..06.06.2023……………………………………………

102 BANKA                                          28.152,74

          600 Yurtiçi satışlar                                       28152,74

          600.01 Ziynet altın has                                23.623,60

          600.02 Ziynet altın İşçilik satış.                    3. 838,25

          391 Hesaplanan KDV                                       690,89     

Bilezik Satışı

……………………………………/………………………………………………………

ÖRENEK:

07.06.2023 Günü Z X AŞ. OY Gümüşçülük Tic. San. AŞ’den 8 adet külçe gümüş (1.000 gr, 999 ayar) satın almıştır.

 Gümüş gram fiyatı 17,50 TL’dir. 1.000 x 8 = 8.000 gr

8.000 x 0,999 = 7.992 gr has gümüş eder.

GÜMÜŞÜN gr fiyatı: 17,50 TL

 ÇÖZÜM:

7.992 X 17,50 = 139.860,00 TL has gümüş fiyatı

………………………07.06.2023…………………………..

 151 Yarı Mamul Üretim              139.860,00

151.05 Külçe Gümüş

                        102 BANKA                              139.860,00

 Külçe Gümüş alım kaydı

………………………………../……………………………….

Aynı gün firma İşletme 4.000 külçe gümüşü Z atölyesine takı imalatı için göndermiştir.

(1.000 x4 = 4.000 gr )

4.000 x 0,999 = 3.996 gr has gümüş eder.

3.996 x 17,50 = 69.930,00 TL

………………………………….07.06.2023……………………..

151 Yarı Mamul Üretim 69.300,00

151.06 Atölyeye gönderilen 69.300,00

            151 Yarı Mamul Üretim   69.300,00

Takı üretimi için 3996 gr has gümüşün atölyeye gönderilmesi

……………………………………./……………………………………………

 İşçilik bedelinin hesaplanması

596 Gr gümüş x17,50 = 10.430,00 TL eder.

…………………………..08.06.2023……………………………..

153 Ticari Mallar             79.730,00

153.06 Gümüş Takı 69.300,00

153.98 İşçilik      10.430,00

            151 Yarı Mamul Üretim   79.730,00

            151.06 Atölyeye gönderilen

Atölyeden gelen gümüş mamuller

…………………………/……………………………………..

 ÖRNEK:

İşletmemiz; Bayan Selma Tüfekçi Özmen ’den alınan hurda altın özellik ve birim fiyatları şöyledir.

22 ayar bilezik 4 Adet (x) 6.683,45 = 26.733,80

Çeyrek altın 6 Adet (x) 2.339,20 = 14.035,20

…………………………………………..07.06.2023…………………………….

151 Yarı mamul- Üretim                        40.769,00

151.07 22 ayar hurda altın

 Bilezik Hs.                                  26.733,80

151.07.22 ayar hurda altın            14.035,20

         102 BANKA                                                      40.769,00

Gider pusulası ile nihai tüketiciden hurda altın alımı

……………………………………../……………………………………………………..

 ÖRNEK:

AX Kuyumculuk AŞ, BY Kuyumculuk AŞ’den altın ve kıymet taşlardan üretilmiş çeşitli ürünler almıştır.

…………………………………..09.06.2023………………………………..

153 Ticari Mallar                                      29.200,00

153.01 22 ayar Altın Bilezik 5,65 gr 7.800,00

153.02 14 ayar Altın Bilezik 4,269 gr 5.100,00

153.03 14 ayar pırlanta yüzük 1,46 gr 4.050,00

153.04 14 ayar pırlanta küpe 7.050,00

153.05 14 ayar pırlanta yakut küpe 5.200,00

191 İndirilecek KDV                                                  5.256,00

102 BANKA                                                            34.456,00

Altın ve Değerli taştan üretilmiş çeşitli ürünlerin alımı

………………………………………………/……………………………………………..

 YMM/BD HASAN SANCAK

 Kaynakça:

3065 Sayılı Yasa

4369 Sayılı yasa

5228 Sayılı yasa

93 Sayılı KDV Genel Tebliği

69 Sayılı KDV Genel Tebliği

Cuma, 09 Haziran 2023 08:21

Yeni Deprem Vergileri Mi Getirilecek?

Seçimden sonraki dedikodular, geçmişteki net aktif vergisi, ek emlak ve ek motorlu taşıtlar vergisi gibi olağanüstü nitelikteki vergilerin getirilme olasılığının yüksek olduğu yönünde

Değerli okurlar, seçimin ardından yeni kabine oluştu. Yeni kabineyi zor bir görev bekliyor. Önemli ekonomik sorunlarımız var.

Merkezi yönetim bütçesi 2022 yılı Ocak-Nisan döneminde 19 milyar 358 milyon TL açık vermiş iken 2023 yılı Ocak-Nisan döneminde 382 milyar 496 milyon TL açık verdi.

Bu arada çok geniş bir coğrafyayı etkileyen şiddetli bir deprem felaketi yaşadık.

Bunların etkisiyle seçimden önceki Meclis, 7440 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla, kurumlar vergisi mükelleflerinin 2022 yılına ilişkin kurumlar vergisi beyannamelerinde beyan ettikleri belirli indirim ve istisnalar ile Kurumlar Vergisi Kanununun 32/A maddesi kapsamındaki indirimli kurumlar vergisi matrahları üzerinden yüzde 10 (iştirak kazançlarında yüzde 5) oranında ek vergi ödemelerine yönelik yasal düzenleme yapmıştı.

Düzenlemenin gerekçesinde, düzenlemenin 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depreminin oluşturduğu etkilerin giderilmesini temin etmek amacıyla getirildiği ifade edilmişti.

Bu düzenlemenin Anayasa’nın hukuki belirlilik, mali güce göre vergileme, genellik ve eşitlik ilkeleri ile vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı ilkelerine aykırı olduğu gerekçesiyle birçok kurum 2022 yılına ilişkin kurumlar vergisi beyannamesini ek vergi yönünden ihtirazî kayıtla verdi ve dava açtı.

Düzenlemenin en çok genellik ve eşitlik ilkeleri yönünden eleştirildiğini söylemek yanlış olmaz!

6 Şubat’ta yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremler çok geniş bir coğrafyayı etkiledi.  Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığının Raporuna göre; depremin ekonomide yol açtığı toplam maliyet yaklaşık 103,2 milyar dolar civarında bulunuyor [Kahramanmaraş ve Hatay Depremleri Raporu, syf. 103].

Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilileri tarafından da ek vergi düzenlemesiyle yaklaşık 100 milyar TL ek gelir sağlanacağı ifade edildi. [TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu 9 Mart 2023 Tarihli Görüşme Tutanağı, syf. 103). 

Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 2022 Yılı Faaliyet Raporuna göre, 2022 yılı sonu itibariyle yaklaşık 1,1 milyonu faal kurumlar vergisi mükellefi ve 2,4 milyonu ticari, zirai veya serbest meslek kazancı elde eden gelir vergisi mükellefi olmak üzere toplam 12 milyon faal vergi mükellefi bulunuyor [Gelir İdaresi Başkanlığı 2022 Yılı Faaliyet Raporu, syf. 142].

Depremlerin neden olduğu ekonomik maliyetin yüksekliğine rağmen, faal vergi mükelleflerinden sadece indirim ve istisnalardan yararlanan 20-22 bin civarında kurumlar vergisi mükellefi bu vergiyi ödemekle yükümlü tutuldu. Bu yaklaşım genellik ve eşitlik ilkesi yönünden özellikle eleştiriliyor.

Gerçekten de afetin getirdiği ilave kamu giderleri yükünün, aynı statüye tabi ve mali ödeme gücüne sahip başka mükellefler bulunmasına rağmen, çok sınırlı sayıda bir mükellef kitlesinden alınması; vergi yükünün dağılımı bakımından mali güce göre kurulması gereken eşitliği, indirim ve istisnalardan yararlanan kurumlar vergisi mükellefleri aleyhine bozduğunu, aynı zamanda Anayasa'nın 10 uncu maddesinde yer alan kanun önünde eşitlik ilkesine de aykırı bir durum yarattığını düşünüyorum.

Açılan davaların ne şekilde sonuçlanacağını bilemiyoruz. Çünkü önceki düzenlemelerin aksine ek vergi bu defa çok farklı bir şekilde ihdas edildi.

Seçimden önceki Meclis, ek vergiyi, efektif vergi yükü sıfır veya düşük oranlı mükelleflerden almayı tercih etti. Bu yaklaşımla da ciddi bir eleştiri almadığını söylemek mümkün. Çünkü ek vergiyi, bazı istisna ve indirimler ile yatırım teşvik belgeli yatırımlar dolayısıyla hak kazanılan düşük oranlı vergilemeden yararlanan kurumlarla sınırlı uygulamak savulması kolay bir tercihti. Buna Mecliste muhalefet partilerinin de güçlü bir şekilde itiraz etmeyerek bu yaklaşımı desteklediklerini söyleyebiliriz.

Peki ek vergiye ilaveten yeni deprem vergilerine ihtiyaç var mı?

Seçimden sonraki dedikodular, geçmişteki net aktif vergisi, ek emlak ve ek motorlu taşıtlar vergisi gibi olağanüstü nitelikteki vergilerin getirilme olasılığının yüksek olduğu yönünde. Umarım bunlar dedikodu seviyesinde kalır. Çünkü yaşadığımız ekonomik durum ve yüksek enflasyonist ortam, deprem vergisi alınabilecek kişi ve kurum bırakmadı. Bunların mali durumlarını çok bozdu. Özetle gerek bireysel gerekse kurumsal olarak mükelleflerin ek vergi ödeyecek mali gücü (takati) kalmadı.

Ödenen yüksek kurumlar vergisine aldanmamak gerekir, çünkü bu yüksek vergilerin nedeni enflasyonist kazançlar ile döviz yükümlülükleri için tedbirli davranan mükelleflerin lehine doğan kur farkları. Bunlar da reel bir kazanç değil.

Devletimizin bu zor süreçte mükellefleri desteklemesi, deprem vergileri ile daha da kötü duruma düşürmemesi gerekir! Erdoğan Sağlam

https://t24.com.tr/yazarlar/erdogan-saglam/yeni-deprem-vergileri-mi-getirilecek,40346

13/8/1982 doğumluyum. İlk defa 16/4/1999 tarihinde SSK’lı olarak çalışmaya başladım. Mevcutta 5782 prim günüm var. İşe başladığım tarihte 18 yaşından küçük olduğum için EYT li olarak emekli olabilir miyim? Tahir A.

İlk defa 8/9/1999 öncesi sigortalı olan vatandaşların 7438 sayılı Kanunla getirilen EYT düzenlemesi sonrası eski adıyla SSK, yeni adıyla 4/a kapsamındaki sigortalılık statüsünden emekli aylığına hak kazanabilmeleri için kadın ise 20 yıl, erkek ise 25 yıllık sigortalılık süresini tamamlamış olmaları ve işe giriş tarihine göre kademeli emeklilik tablosunda belirlenmiş olan 5000 ila 5975 arasında değişen prim gün sayısı koşulunu sağlamış olmaları gerekiyor.

8/9/1999 öncesi işe girmiş olmakla birlikte işe girdiği tarihte 18 yaşını doldurmamış olan vatandaşlar da işe giriş tarihi itibariyle 5000 ila 5975 tarihleri arasında değişen prim gün sayısı koşulu ile 20/25 yıl sigortalılık süresi koşulunu sağlamaları ve işinden ayrılarak tahsis talebinde bulunmaları halinde yaşlılık aylığına hak kazanmaktadır.

Hal böyle olmakla birlikte sosyal güvenlik mevzuatına göre ilk defa 1/4/1981 tarihinden sonra malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasına tabi olarak işe başlamış sigortalıların işe başladıkları tarih itibariyle 18 yaşını doldurmamış olmaları halinde sigortalılık süresinin başlangıç tarihi olarak 18 yaşını doldurdukları tarih esas alınmaktadır. Dolayısıyla ilk defa 1/4/1981 ila 8/9/1999 arasında işe başlamış ve işe başladığı tarihte 18 yaşından küçük olan vatandaşların emekli aylığına hak kazanabilmeleri için;

  • Prim gün sayısı koşulunu sağlayıp sağlamadıkları hususunda 18 yaşını doldurup doldurmadıkları üzerinde durmaksızın, işe giriş tarihi itibariyle kademeli emeklilik tablosundaki prim gün sayısına bakmaları
  • 20/25 yıllık sigortalılık sürelerini doldurup doldurmadıkları hususunda ise 18 yaşını doldurdukları tarihten itibaren kadın ise 20 yıl, erkek ise 25 yıllık bir sürenin geçip geçmediğine bakmaları

Gerekiyor. Ayrıca 18 yaşın doldurulmasından önce geçen sigortalılık süreleri her ne kadar 20/25 yıllık sigortalılık süresinin hesabında dikkate alınmasa da 18 yaşını doldurdukları tarihten önceki sürelere ilişkin prim gün sayıları 5000/5975 prim gün sayısının hesabında dikkate alınmaktadır.
Bu bakımdan 8/9/1999 öncesi işe girmiş okurumuz Tahir beyin kademeli emeklilik tablosuna göre 4/a statüsünden emeklilikte 25 yıl ve 5975 prim gün sayısına tabi olması nedeniyle en az 5975-5782 =193 prim gün sayısı (6 ay 13 gün) daha çalışması, ayrıca sigortalılık süresinin 18 yaşını doldurduğu 13/8/2000 tarihinde başladığı dikkate alındığında emekli aylığı bağlanması şartlarını 25 yıllık sigortalılık süresini dolduracağı 13/8/2025 tarihinde sağlamış olacaktır.

Diğer taraftan, eski adıyla Bağkur (yeni adıyla 4/b) ve Emekli Sandığı (yeni adıyla 4/c) kapsamındaki sigortalılardan, bir meslek veya sanat okulunu bitirerek, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre mahkemece ergin kılınmak suretiyle, öğrenimleriyle ilgili görevlerde çalışanlar için 18 yaşın bitirilmiş olması şartı aranmadığından, bu kapsamda 18 yaşın altında kazai rüşt kararı tarihinden itibaren başlayan sigortalılık başlangıç tarihleri, aynı zamanda sigortalılık süresinin başlangıç tarihi olarak esas alınmaktadır.

EYT’Lİ ÇALIŞANIMIZ İÇİN 15510 TEŞVİKİNDE NEDEN HATA ALIYORUZ?

17/4/2023 tarihinde emeklilik nedeniyle işten ayrılışı verilip 20/4/2023 tarihinde SGDP’li işe girişini verdiğimiz çalışanımız için muhtasarda “Koşullara Uygun Sigortalı Bulunamadı, 15510 Seçemezsiniz” şeklinde bir uyarı alıyoruz. Bu uyarıyı neden alıyoruz, yanlış bir işlem mi yapıyoruz? Feride Y.

SGDP’li çalışanlar yönünden beş puanlık prim indiriminden yararlanılabilmesi için,

  1. Sigortalının 3/3/2023 ve sonrasında EYT kapsamında emekli aylığı başvurusunda bulunmuş olması
  2. EYT kapsamında işten ayrıldığı aynı işyerinde ve 30 gün içinde işe başlamış olması
  3. İşten ayrılış bildirgesindeki işten ayrılış nedeninin 08- Emeklilik olması

Gerekiyor.

Bu şartları sağlayan sigortalılardan dolayı beş puanlık prim indiriminden yararlanabilmek için MUHSGK’da 15510 sayılı kanun numarasının seçilmesi gerekecektir. 15510 sayılı Kanun numarasının seçilebilmesi için de emekli çalışanın öncelikle SGK İşveren Sistemi uygulamasında yer alan Teşvikler ve Tanımlar seçeneğinden sisteme tanımlanması gerekiyor.

Tanımlamanın yapılması sırasında yukarıda belirtilen şartların oluşup oluşmadığı sistem tarafından kontrol edilerek, şartlara uygun EYT’li çalışanlar için MUHSGK’da 15510 kanun numaralı bildirim yapılmasına izin verilmektedir.

EYT’li çalışanlar için MUHSGK’dan bildirim yapılırken sistem tarafından 15510 kanun numarasından bildirimi yapılacak sigortalı için Teşvikler ve Tanımlar seçeneğinden tanımlama yapılıp yapılmadığı kontrol edilmekte, tanımlama yapılmış ise 15510 kanun numaralı bildirim yapılmasına izin verilmektedir.

Tanımlama yapılmamış emekli çalışanlar için ise okurumuz Feride hanımın sorusunda olduğu gibi “Koşullara Uygun Sigortalı Bulunamadı, 15510 Seçemezsiniz” uyarısı verilmektedir. Eyüp Sabri Demirci

https://www.karar.com/yazarlar/eyup-sabri-demirci/ise-basladiklari-tarihte-18-yasindan-kucuk-olanlar-eytli-1596677

Anonim ve limited şirketlerin, sahip olmaları gereken en az sermaye tutarı, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile belirlenmiştir. Asgari sermaye olarak da adlandırılan bu tutar, limited şirketler için 10 bin, anonim şirketler için (esas sermaye sisteminde) 50 bin Türk Lirası’dır. 6102 sayılı TTK, 2011 yılında kabul edilmiştir ve 2012 yılı Temmuz ayından itibaren yürürlüktedir. Yukarıda belirtilen asgari sermaye tutarları, Yasanın kabulünden bu yana değişmemiştir.

Oysa, 6102 sayılı TTK’da yer alan diğer parasal tutarlar zaman içerisinde birkaç katına çıkmıştır. Örneğin, TTK’nın 562. maddesinde idari para cezaları düzenlenmiştir. Anılan maddede üç ayrı tutarda para cezası yer almaktadır, bunlar Yasanın ilk halinde 1.000, 2.000 ve 4.000 TL olarak belirlenmiştir. Yasa şart koştuğundan, bu ceza rakamları her yıl yeniden değerleme oranı, diğer bir deyişle Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) oranında artırılmıştır. Böylece, anılan cezaların 2023 yılı tutarları sırasıyla 7 bin 755, 15 bin 529 ve 31 bin 96 TL’ye ulaşmıştır. Yani, idari para cezaları açısından, TTK’nın ilk halindeki tutarlar ile günümüzdeki tutarlar arasında tam 7 bin 755 kat fark vardır. Eğer TTK’daki asgari sermaye rakamları da ÜFE oranında artırılsaydı, bugün limited şirketlerin asgari sermayesi 77 bin 550 TL, anonim şirketlerinse 387 bin 750 TL olurdu. Oysa, anılan asgari sermayeler 2011 yılı rakamlarıyla olduğu yerde saymıştır.     

Döviz yönünden bakıldığında, fark daha fazladır. 2013 yılında European Company Journal dergisinde yayımlanan makalemde (Altas¸, Soner. ‘The New Turkish Commercial Code: Its Impact on Company Practice’. European Company Law 10, no. 2 (2013): 32–37),  yani yasanın yürürlüğe girdiği tarihlerde,  Türkiye’de yatırım yapmak isteyen yabancılar için, anonim şirketlerin asgari sermaye tutarı olan 50 bin liranın dolar cinsinden karşılığını 27.919 USD, limited şirketin 10 bin olan asgari sermayesinin karşılığını ise 5 bin 584 ABD Doları olarak belirtmiştim. Bugün dolar kurunu ortalama 20 lira olarak aldığımızda, o dönemdeki dolar cinsinden asgari sermayelerin günümüzdeki karşılıkları, limited şirketler için yaklaşık 110 bin, anonim şirketler için de 550 bin Türk Lirasına denk gelmektedir.      

Sermaye, şirket alacaklıları yönünden önemli bir güvence oluşturur. Bugün itibariyle asgari ücrete denk gelen bir asgari sermaye yapısı, bu amacı karşılamaktan oldukça uzaktır. TTK’nın 332’nci maddesi, anonim şirketlerin en az sermaye tutarını dilediği tutara kadar artırma hususunda Cumhurbaşkanına yetki vermektedir. Yasanın 580. maddesi ise, limited şirketlerin asgari sermayelerini 10 katına kadar artırma hususunda Cumhurbaşkanına yetki vermektedir. Kanımızca, limited şirketlerin sermayelerini en az 100 bin TL’ye, anonim şirketlerin de en az 500 bin TL’ye yükseltmenin zamanı gelmiştir. Bunun için Yasa değişikliğine de gerek yoktur, Cumhurbaşkanı kararı olması yeterlidir. Kaldı ki, bu yolla, şirketlerimizin mali yapıları on kat güçlenmiş, iç ve dış piyasalarda sermaye şirketlerine duyulan güven de artmış olur. Hatta nakdi sermaye artırımlarına sağlanan vergi avantajlarının daha da cazip hale getirilmesi halinde, talebin azalması, tasarrufların artması, yastık altı ve yurtdışı kaynakların ülkeye getirilmesi gibi birçok olumlu etki de görülebilecektir. Öneri bizim, takdir tabi ki ilgili bakanlıkların hazırlıkları sonrasında sayın Cumhurbaşkanlığı makamınındır. Dr. Soner ALTAŞ - This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.      

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/10-bin-lira-ile-sirket-kurulmamali-asgari-sermaye-artirilmalidir/697458

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • YURT DIŞINDA ÖDENEN VERGİLERİN, YURT İÇİNDE ÖDENEN VERGİLERİN VE GEÇİCİ VERGİNİN MAHSUP SIRASI  Kurumlar Vergisi Kanununa göre Hesaplanan Kurumlar Vergisinden aşağıdaki sıra dahilinde…
  • Müjde! Birinci Geçicide Enflasyon Düzeltmesi Uygulanmayacak! İsteyen Mükellefler Enflasyon Düzeltmesi Uygulayabilir Mi? 2023 yılı kurumlar vergisi beyannameleri epeyce zaman aldı, 2023 kasım…
  • Reklam Harcaması Sponsorluk Harcaması Farkı * Reklam Harcaması: Şirketin pazarlama ve tanıtımı kapsamında ticari kazancın…
Top