Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Farkında mısınız bilmiyorum, Danıştay’ın verdiği son kararlar vergi uygulamasında etkili sonuçlar doğurmaya devam ediyor. Uygulamada karşılaşılan pek çok vergisel sorun, artık Danıştay’ın verdiği kararlarla çözüme kavuşturuluyor. İşin güzel yanı, Maliye, yerleşik hale gelen bu kararlar doğrultusunda bazı uygulamalarını düzeltiyor, bazılarında ise ısrar ediyor ve devam ettiriyor. Hatta ısrar ettiği bazı uygulamalarını kanun değişikliği yaparak ilgili kanunlara aktarıyor. Bu husus, son dönemlerde yapılan yasal değişikliklere bakılarak kolaylıkla da anlaşılabilir. Bunlar, her şeye rağmen hemen herkes açısından son derece olumlu ve güzel gelişmeler. Tüm bunlardan haberdar olabilmek için de, Danıştay tarafından verilen kararların yakından izlenmesinde fayda var.

Rahmetli Hocam Prof. Dr. Şükrü KIZILOT, yazılarında sık sık “İyi ki DANIŞTAY var!” derdi. Bazı eleştirilerimiz olsa da, biz de “İyi ki DANIŞTAY var!” diyoruz.

Danıştay’ın son noktayı koyduğu konulardan birisi de, Şirketlerin müşterilerine alışverişleri sırasında, daha önceki alışverişlerinden kazandıkları puanlar karşılığında uyguladıkları indirimlerin (indirim, iskonto veya bedelsiz mal verme vb.)  ticari teamüllere uygun olup olmadığı, bu indirimlerin bir kazanç olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve vergilendirilip vergilendirilemeyeceği ile ilgili.

Alışverişe puan karşılığı indirim uygulaması oldukça yaygın!

Şu an perakende satış yapan şirketlerin büyük bir kısmı alışveriş puanı karşılığı indirim uygulamasını yapıyorlar. Bu şirketler oluşturdukları sadakat programı çerçevesinde bir kart çıkararak veya sisteme müşterinin bilgilerini kaydederek, kendilerinden yapılan alışveriş tutarına ve alışverişin cinsine göre kazanılan puanları karta veya sisteme yüklüyor, genellikle bir sonraki alışverişte bu puanların karşılığı olan tutarları indirim olarak alışveriş tutarından düşüyorlar.

Maliye bu indirimlerin vergilendirilmesi gereken bir kazanç olduğu görüşünde!

İnanmayacaksınız ama gerçek durum ve Maliye’nin uygulaması bu şekilde.

Maliye; müşterilerin yapmış oldukları alışveriş karşılığı kazandıkları puanları daha sonraki alışverişlerde kullanmaları halinde, şirketlerin bu puanlar karşılığı hesapladıkları indirim/iskontoları KDV matrahından düşebilmeleri için bunların ticari teamüllere uygun olması ve puan kazanılan alışverişe ilişkin olarak düzenlenen faturalarda ayrıca gösterilmesi gerektiğini,  bu indirimlerin sonraki satışlarda KDV matrahını oluşturan satış bedelinden düşülemeyeceğini, aksine bir uygulamanın vergi ziyaına neden olacağını belirterek,  buna aykırı işlem yapan şirketlere vergi ziyaı cezalı tarhiyatlar yaptı, yapmaya da devam ediyor.

Maliye tavşanın suyunun suyundan vergi istiyor!

Maliyenin müşterilere alışveriş karşılığı kazanılan puanlar karşılığı sonraki alışverişlerde uygulanan indirimleri satıcı şirketlerin kazancı olarak gören bu yaklaşımı tam da Nasrettin Hoca’nın fıkrasında olduğu şekilde, “tavşanın suyunun suyundan vergi istemek” gibi bir şey!

Hepiniz bu fıkrayı biliyor olabilirsiniz ama ben yine de anlatacağım:

“Köylünün biri Hoca'ya bir tavşan getirir. Hoca, köylüyü elinden geldiği kadar yedirir, içirir. Bir hafta sonra aynı adam yine gelir. Hoca tanıyamaz.

– Geçen hafta size tavşan getiren köylüyüm, der.

Hoca yine güler yüz gösterip çorba çıkarır:

– Tavşan suyundan çorbaya buyurun! diye de ufak bir laf dokundurur.

Aradan birkaç gün geçer, üç köylü gelip hocaya misafir olmak isterler. Hoca:

– Siz kimlersiniz, diye sorar.

– Tavşan getiren köylünün komşusuyuz! derler.

Hoca, la havle çeke çeke bunlara da çorba çıkarır, misafir eder.

Ne var ki, bir hafta sonra yine birkaç kişi gelir. Hoca, bunlara kim olduklarını sorar.

– Tavşanı getirenin komşusunun komşusuyuz! derler.

Hoca bozulur. Ama belli etmez. Misafirlere:

– Hoş geldiniz! der.

Ancak, ortalık kararmadan yemek olarak önlerine bir tas su getirir. Köylüler tasa şaşkın şaşkın baktıktan sonra, bunun ne olduğunu sorarlar.

Hoca, yapılan bir iyiliği istismar eden bu insanlara, gereken dersi şu sözlerle verir.

– Ne olacak? Tavşanın suyunun suyudur.”

Mağduriyet yaşayan bir şirket konuyu yargıya taşıdı!

Yukarıda belirtilen gerekçeyle kendisine vergi ziyaı cezalı tarhiyat yapılan bir şirket, konuyu yargıya taşıdı.

Vergi Mahkemesi ve Bölge İdare Mahkemesi (istinaf) davacı şirketi haklı bularak, yapılan cezalı tarhiyatı kaldırdı.

Maliye aleyhine verilen kararı Danıştay’da temyiz etti!

Maliye bu konuyu ısrarla Danıştay’a taşıyarak, söz konusu kararları temyiz etti. Mevcut uygulamasını savunarak, söz konusu istinaf kararının bozulmasını talep etti.

Danıştay davacı şirketi haklı buldu, Maliye’nin temyiz talebini reddetti!

Evet, Danıştay bu konuda davacı şirketi haklı bularak Maliye’nin temyiz talebini reddetti.

Para puanla alışverişe imkan sağlayan şirketlerin tamamını yakından ilgilendiren bu Kararın özeti ise şu şekilde:

“Ticari hayatta satışların artırılması, rekabet şartları gibi nedenlerle çeşitli şekillerde iskontolar yapılabilir. Şirketler, müşterilerine alışveriş nedeniyle kazandıkları puanları sonraki alışverişlerde indirim olarak kullanabilme veya bedelsiz mal alım hakkı verme gibi uygulamaları yapabilir. Bunlar müşteri sadakat uygulamaları olup, gelişen ticari şartların ve piyasaların bir gerçeği. Kaldı ki, yapılan satışlarda iskontonun daha sonraki satışlarda uygulanması mükellefler açısından herhangi bir vergisel avantaj sağlamaz. Aksine bu uygulamalar müşterileri daha çok alışveriş yapmaya teşvik eder, alışveriş miktarları arttıkça Maliye’ye intikal edecek KDV ve diğer vergiler de artar. Bu da aslında Maliye’ye avantajlı bir sonuç doğurur. Şirketlerin puan kullanımları dolayısıyla indirimi/iskontoyu yüzde 100 olarak uygulamasının da bu kapsamda değerlendirilmesi gerekir. Ayrıca, alışveriş puanı karşılığında daha sonraki alışverişlerde uygulanan indirimler de, KDV Kanununun 25. Maddesinde tanımlanan iskonto kapsamına girmektedir. Dolayısıyla, alışveriş karşılığı kazanılan puanlar karşılığı uygulanan indirim/iskontoların şirketler açısından bir kazanç olarak da değerlendirilmemesi ve bu iskontoların KDV’ye tabi tutulmaması gerekir.” (Danıştay 4. Dairesi’nin 31.05.2023 tarihli ve E.2020/3744, K.2023/3064 sayılı Kararı)

Alışverişe puan indirimi herkesin lehine!  

Kazanılan alışveriş puanına, harcama veya bir sonraki alışverişte indirim olarak kullanma imkanı sağlanması, müşterileri daha çok alışveriş yapmaya teşvik ediyor, alışveriş tutarları arttıkça Maliye’ye intikal edecek KDV dahil vergiler de artıyor. Bunun yanı sıra, satıcıların ciroları da buna paralel olarak yükseliyor. Yani, win - win (kazan – kazan).

Satıcı – Müşteri – Maliye’den oluşan tüm tarafların lehine sonuç doğuran bu uygulama, aslında gelişen ticari şartların da bir gereği, yeni bir pazarlama tekniği. 

Sonuç olarak;

Perakende ticaretle uğraşan şirketlerin büyük bir kısmının karşı karşıya bulunduğu “alışveriş puanı karşılığı indirim” kaynaklı vergi riski, Danıştay’ın bu kararı ile ortadan kalktı. Bu şekilde, tüm taraflar açısından karlı sonuç doğuran bu uygulamadaki belirsizlik de, bir anlamda giderilmiş oldu.

Darısı diğer vergisel uyuşmazlıklara…

Abdullah TOLU

Abdullah TOLU Vergi Kurdu

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/danistay-puanla-alisverise-vergi-tartismasini-bitirdi/701750

✅Gençlik ve Spor Bakanlığınca tescil edilmiş olan spor kulüpleri ve spor anonim şirketleri tarafından sporculara ödenen ücretlerden tevkif edilerek ilgili vergi dairesine kanuni süresinde beyan edilen ve vadesinde ödenen gelir vergisinin ilgili işverenlerce açılan özel hesaplara iade edilmesi, özel hesabın oluşturulması, idaresi, bu hesaba aktarılan tutarların kullanılması, denetlenmesi ile uygulamaya ilişkin diğer usul ve esasları kapsayan Yönetmelik 22.07.2023 Tarihli Resmi Gazete de yayımlandı.

✅ Yönetmelik'e göre, Gençlik ve Spor Bakanlığınca tescil edilmiş olan spor kulüpleri ve spor anonim şirketleri tarafından sporculara ödenen ücretlerden tevkif edilerek ilgili vergi dairesine kanuni süresinde beyan edilen ve vadesinde ödenen gelir vergileri, vergi dairesi tarafından 5 işgünü içinde spor kulüpleri/spor a.ş. tarafından bu amaçla açılmış işveren özel hesabına iade edilecektir.

⚠️İşveren özel hesabına aktarılan tutarlar yalnızca;

➡️Amatör spor faaliyetleri ile altyapı spor eğitim tesislerinde sportif faaliyet gösteren sporculara, bunların çalıştırıcılarına ve diğer spor elemanlarına yapılan ücret ve ücret sayılan brüt ödemeler,

➡️Amatör spor faaliyetleri ile altyapı spor eğitim tesislerinde sportif faaliyet gösteren sporcular, bunların çalıştırıcıları ve diğer spor elemanlarının sportif faaliyetlerine ilişkin iaşe, ibate, seyahat, sağlık, eğitim-öğretim harcamaları ile amatör ve altyapı faaliyetlerine ilişkin hazırlık kampları, müsabaka, malzeme ve ekipman, spor federasyonu vize, lisans, tescil ve katılım harcamaları,

➡️Amatör spor faaliyetlerinin gelişimi ile sporcuların yetiştirilmesi ve eğitimi için spor kulüpleri ve spor anonim şirketleri tarafından kurulan veya kurulacak altyapı spor eğitim tesislerinin inşası ile bu tesislerde görevli personel ücretleri dahil bu tesislerin işletilmesi ve idamesi için yapılan harcamalar,

için kullanılacaktır. Vergi Atölyesi

Sporcu Ücretlerinden Tevkif Yoluyla Alınan Gelir Vergisinin İadesi Hakkında Yönetmelik Resmi Gazetede Yayımlandı

➡ 7456 Sayılı "6/2/2023 Tarihinde Meydana Gelen Depremlerin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpların Telafisi İçin Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi İhdası İle Bazı Kanunlarda Ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun" (7456 S.K.) 1. Maddesi ile getirilen ek motorlu taşıtlar vergisi (Ek MTV) yükümlülüğü daha önce yakın zamanda 4837 S.K. ile getirilmişti.

➡ Anayasa Mahkemesi söz konusu düzenlemeyi vergi yükünün dengeli, adil, ölçülü ve eşit dağılımını engelleyerek Anayasa'nın 73. maddesinde öngörülen vergilendirme ilkelerine aykırılık oluşturduğu; düzenleme ekonomik istikrarı sağlamak ve kamu borç stokunun azaltılmasını temin amacıyla getirilmiş olsa da, bunun olağanüstü koşulların zorunlu kıldığı haklı bir neden olarak kabulü mümkün görülmediği gerekçeleri ile; önce yürürlüğünü durdurdu, daha sonra hükmü kesin olarak iptal etti.

➡Akabinde o zamanki hükümet tarafından benzer bir Ek MTV düzenlemesi 4962 S.K. ile getirildi. Bu kez verginin adına “taşıt vergisi” denildi.

➡ Bu düzenleme de Anayasa Mahkemesine taşındı. Anayasa Mahkemesi, önceki iptal kararında olduğu gibi, bu düzenleme ile malî güç ilkesinin nazara alınmadığı ve olağanüstü bir durum da olmaksızın vergi yükü araç sahipleri aleyhine ağırlaştırıldığı gerekçeleri ile önce yürürlüğünü durdurdu, daha sonra hükmü kesin olarak iptal etti.

➡Anayasa Mahkemesinin mevzubahis iptal gerekçelerine bakıldığında, böyle bir verginin alınması Anayasayla güvence altına alınan vergi yükünün dengeli, adil, ölçülü ve eşit dağılımı ilkelerine aykırılık oluşturmaktadır. Yine “ekonomik istikrarı sağlamak “ve “kamu borç stokunu azaltılmak” gibi ekonomik gerekçeler böyle bir vergi alınmasını haklı kılmamaktadır.

➡7456 S.K. ile getirilen Ek MTV ile makro ekonomik gerekçelerden öte, 06.02.2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli olarak Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa’da meydana gelen depremlerin yol açtığı ekonomik kayıpların telafisi amaçlanmaktadır.

➡Öte yandan beklenmedik doğal felaketler, savaş ve seferberlik hali, siyasi, ekonomik ve sosyal krizler gibi toplumu temelden sarsabilecek olaylar nedeniyle, Anayasa ile de güvence altına alınan vergilendirme esaslarından farklı yeni mali yükümlülükler getiren düzenlemeler getirilmesi mümkündür.

➡7456 S.K. ile getirilen Ek MTV yükümlülüğü de, Anayasa tarafından güvence altına alınan vergi yükünün dengeli, adil, ölçülü ve eşit dağılımı ilkelerine aykırı olsa da, olağanüstü bir durum olan depremlerin yol açtığı ekonomik kayıpların telafisi için getirildiği dikkate alındığında,

✔Düzenlemenin (olası bir denetimde) Anayasa Mahkemesi tarafından İPTAL EDİLMEYECEĞİNİ düşünmekteyiz.?

4837 SAYILI KANUNLA GETİRİLEN EK MOTORLU TAŞITLAR VERGİSİ VE ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

Kanun No: 4837

Ek motorlu taşıtlar vergisi

MADDE 1. – 18.2.1963 tarihli ve 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun 5 ve 6 ncı maddelerinde yer alan (I), (II), (III) ve (IV) sayılı tarifelere göre vergiye tâbi olan ve bu Kanunun yayımlandığı tarihte ilgili sicilde kayıtlı bulunan taşıtlar, bir defaya mahsus olmak üzere 2003 yılı için tahakkuk ettirilen motorlu taşıtlar vergisi tutarı kadar, ek motorlu taşıtlar vergisine tâbidir.

Ek motorlu taşıtlar vergisi, bu Kanunun yayımı tarihinde tahakkuk etmiş ve tebliğ edilmiş sayılır.

Kanunun yayımı tarihinde 2003 yılı için adına motorlu taşıtlar vergisi tahakkuk etmiş olan gerçek ve tüzel kişilerden, bu taşıtlar dolayısıyla 2003 yılı için tahakkuk eden motorlu taşıtlar vergisi kadar ek motorlu taşıtlar vergisi alınır. Verginin birinci taksiti, bu Kanunun yayımını izleyen ayın sonuna kadar, ikinci taksiti ise 2003 yılının Ekim ayı sonuna kadar eşit taksitler halinde taşıtın kayıtlı olduğu yerin vergi dairesine ödenir.

Tahsil edilen vergiler üzerinden 2.2.1981 tarihli ve 2380 sayılı Kanun ile 27.6.1984 tarihli ve 3030 sayılı Kanuna göre mahallî idarelere pay verilmez.

Uygulanacak kanun hükümleri

MADDE 3. – Bu Kanunun 1 ve 2 nci maddesinde yer alan vergilerin tarh, tahakkuk ve tahsiline ilişkin olarak bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde, 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu ile 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu hükümleri uygulanır.

Anayasa Mahkemesi’nin  23.7.2003 Günlü, Esas : 2003/48 Karar : 2003/76 Sayılı Kararı: (Resmi Gazete Tarih-Sayısı : 11.09.2004/25580)

 4837 sayılı Yasa’nın iptali istenen 1. maddesiyle 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nun 5. ve 6. maddelerinde yer alan tarifelere göre, 2003 yılı için tahakkuk ettirilen motorlu taşıtlar vergisi tutarı kadar bu Kanun’un yayımlandığı tarihte sicilde kayıtlı bulunan taşıtlardan ek motorlu taşıtlar vergisi alınacağı öngörülmüştür.

İptali istenilen kuralları içeren Yasa’nın genel gerekçesinde, “2003 yılı ekonomik istikrarının gerçekleştirilmesi bakımından gayri safi millî hasılanın % 6,5’i seviyesinde öngörülmüş olan kamu sektörü faiz dışı fazla hedefine ulaşabilmek için ilave tedbir olarak gelir artırıcı politikaların uygulanmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

Bu hedefin tutturulması konusundaki kararlılığın bir göstergesi olarak servet üzerinden bir defaya mahsus olmak üzere ek motorlu taşıtlar ve ek emlak vergisi alınması gereği doğmuştur.

Gelir artırıcı tedbirlerin uygulamasında, vergi yükünün adil bir şekilde dağılımının sağlanması önem taşımaktadır. Bu nedenle özellikle servet üzerinden alınan vergilere yönelik olarak düzenleme yapılması bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmaktadır.

Ülkemizde son yıllarda dolaylı vergilerin yükü giderek artan bir seyir izlemiştir. 2003 yılında olduğu gibi orta vadede malî disiplini sağlamak ve kamu borç stokunun azalan seviyelerde sürdürülmesini temin etmek için, ek motorlu taşıtlar ve ek emlak vergisi uygulaması ile vergi yükünde dolaylı vergiler lehine olan trendin değiştirilmesine yönelik olarak bir düzenleme yapılmış olmaktadır. Böylece dolaylı-dolaysız vergi yükündeki olumsuzluğun iyileştirilmesine katkı sağlanması amaçlanmaktadır.”

denilmektedir.

Anayasa’nın 73. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır.” denilmektedir. Burada verginin malî güce göre alınması ve genelliği ilkeleriyle vergilendirmede eşitlik ve adaletin gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır.

Ekonomi ve vergi hukuku alanında malî güce ilişkin göstergelerin gelir, sermaye ve harcamalar olduğu kabul edilmektedir. Malî güç, ödeme gücünün kaynağı, dayanağı, nedeni ve varlık koşuludur. Yasakoyucunun vergilendirmede, kişilerin sahip olduğu ekonomik değer ile malî güçlerini gözönünde bulundurması gerekir.

Vergide genellik ilkesi, herhangi bir ayırım yapılmaksızın malî gücü olan herkesin vergi yüküne katılmasını ve vergi ödemesini ifade eder. Malî güce göre vergilendirme, verginin, yükümlülerin ekonomik ve kişisel durumlarına göre alınmasıdır. Bu ilke, aynı zamanda vergide eşitlik ilkesinin uygulama aracı olup, malî gücü fazla olanın malî gücü az olana göre daha fazla vergi ödemesini gerektirir. Vergide eşitlik ilkesi ise malî gücü aynı olanlardan aynı, farklı olanlardan ise farklı oranda vergi alınması esasına dayanır. Diğer bir anlatımla, yükümlülerin genel vergi yüküne kendi ödeme güçlerine göre katılmalarıdır.

Hukuk devleti, tüm devlet organlarının eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, yönetilenlere güçlü, etkin ve kapsamlı biçimde hukuksal güvencenin sağlandığı, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı, hukukun evrensel kurallarına saygı gösterildiği ve adaletli bir hukuk düzeninin gerçekleştirildiği devlettir. Hukuk devletinin öğeleri arasında eşitlik ilkesi de vardır.

Yasa’nın iptali istenen 1. maddesiyle 2003 yılı içinde alınan motorlu taşıtlar vergisi aynı yıl içinde aynı miktarda ek vergi adı altında ikinci kez alınmaktadır. Oysa, 197 sayılı Yasa gereğince 2003 yılı için motorlu taşıtlar vergisinin Vergi Usul Kanunu’na göre yeniden değerleme oranı uygulanmak suretiyle zaten güncelleştirilerek alınmaktadır. Güncelleştirilen yeni miktar üzerinden 2003 yılında ikinci kez ek vergi tahakkuk ve tahsil edilmek suretiyle vergi yükü araç sahipleri aleyhine ağırlaştırılmakta, gelir ve kurumlar vergisi yükümlüleri gibi diğer vergi mükelleflerine de yansıtılmamaktadır. Bu durum, vergi yükünün dengeli, adil, ölçülü ve eşit dağılımını engelleyerek Anayasa’nın 73. maddesinde öngörülen vergilendirme ilkelerine aykırılık oluşturmaktadır.

Yasa’nın genel gerekçesinde, ekonomik istikrarı sağlamak ve kamu borç stokunun azaltılmasını temin amacıyla bu düzenlemenin yapıldığı açıklanmakta ise de bunun olağanüstü koşulların zorunlu kıldığı haklı bir neden olarak kabulü mümkün görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, Yasa’nın 1. maddesi Anayasa’nın 2. ve 73. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.

Konunun, Anayasa’nın 10. maddesi yönünden incelemesine gerek görülmemiştir.

https://vergiatolyesi.com/4837-sayili-kanunla-getirilen-ek-motorlu-tasitlar-vergisi-ve-anayasa-mahkemesi-karari/

6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş ilinde meydana gelen depremler nedeniyle Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından depremden etkilenen yerler için mücbir sebep hali ilan edilmiştir. Mücbir sebep hali ile ilgili bakanlık tarafından yapılan açıklama aşağıdaki şekildedir.

06.02.2023 tarihinde Kahramanmaraş ilinde meydana gelen deprem felaketine ilişkin olarak, depremden etkilenen Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa illerinde Bakanlığımız tarafından, mücbir sebep hali ilan edilmesi uygun bulunmuştur.

Bu kapsamda, söz konusu illerde deprem tarihi itibarıyla mükellefiyet kaydı bulunan mükelleflerin, bu mükellefiyetleri nedeniyle vergi kanunlarının uygulanması bakımından 06.02.2023 ila 31.07.2023 (bu tarih dâhil) tarihleri arasında mücbir sebep halinde olduğu kabul edilmiştir.  

Mücbir sebep hali süresince; Verilmesi gereken vergi beyannameleri ve bildirimlerinin verilme süreleri, 15.08.2023 Salı günü sonuna kadar. Bu beyanname ve bildirimler üzerine tahakkuk eden vergilerin ödeme süresi 31.08.2023 perşembe günü sonuna kadar uzatılmıştır.

Meydana gelen depremler nedeniyle Hazine ve Maliye Bakanlığınca mücbir sebep ilan edilen yerlerde bulunan mükelleflere ilişkin 2022 yılına ilişkin yeminli mali müşavirlerce düzenlenecek Kurumlar Vergisi Beyannamesi tasdik raporlarının ne zaman verileceği konusunda tereddütler oluşmuştur.

Bilindiği üzere yeminli mali müşavirler tarafından düzenlenen tasdik raporlarının verilme süreleri 24 Sıra No.lu Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu Genel Tebliğinde yer alan “Tasdik Raporunun İbraz Süresi” ne ilişkin düzenleme 23.02.2007 tarih ve26443 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 41 Sıra No’lu SMMM ve YMM Kanunu Genel Tebliğiyle “Tasdik raporlarının ilgili yıl gelir veya kurumlar vergisi beyannameleri ile birlikte veya beyannamenin verildiği ayı takip eden iki ay içerisinde verilmesi gerekir.” şeklinde değiştirilmiştir.

Buna göre, Hazine ve Maliye Bakanlığınca deprem bölgesi için ilan edilen mücbir sebep hali kapsamında Kurumlar Vergisi Beyannamesi verilme süresi 15.08.2023 olarak belirlendiği dikkate alındığında. Deprem bölgesinde yer alan mükellefler için düzenlenecek 2022 yılı Kurumlar Vergisi Beyannamesi YMM Tam Tasdik Raporlarının, 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu Genel Tebliğlerinde yer alan esaslar çerçevesinde 15.08.2023 tarihini takip eden iki ay içinde yani 31.10.2023 tarihine kadar verilmesi gerekmektedir.

Geçtiğimiz yıl Ankara YMMO talebi üzerine Gelir İdaresi Başkanlığından verilen 21.06.2022 tarih ve E-60801812-205.06-78715 sayılı cevap yazısında ve geçtiğimiz ay İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığının Gelir İdaresi Başkanlığına yazmış olduğu yazıya verilen 02.06.2023 tarih ve E-60801812-205.05.99-47877 sayılı cevap yazısında mücbir sebep kapsamında bulunmayan yerlerde 02/05/2023 günü sonuna kadar verilmesi gereken 2022 hesap dönemine ait Kurumlar Vergisi Beyannamelerinin verilme sürelerinin 05/05/2023 Cuma günü sonuna kadar uzatıldığı belirtilerek. 2022 yılı Kurumlar Vergisi Beyannamesi Tasdik Raporlarının, 24 Sıra No.lu Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu Genel Tebliği çerçevesinde beyanname verme süresinin bitimini (05/05/2023) takip eden ikinci ayın son günü olan 31/07/2023 tarihine kadar (bu tarih dahil) verilmesi gerekmektedir.” Şeklinde görüş verilmiştir.

Yukarıda yer alan ve çok yakın zamanda Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından bakanlık görüşü olarak verilen cevap yazılarını dikkate aldığımızda bizim bu konuda ki şahsi görüşümüz; Hazine ve Maliye Bakanlığınca mücbir sebep hali ilan edilen deprem bölgesinde bulunan mükellefler için Kurumlar Vergisi Beyannamesi verilme süresinin  15.08.2023 tarihi olarak belirlenmesi nedeniyle 24 Sıra No.lu Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu Genel Tebliğinde yer alan “Tasdik Raporunun İbraz Süresi” ne ilişkin olarak 41 Sıra No’lu SMMM ve YMMM Kanunu Genel Tebliği göre “Tasdik raporlarının ilgili yıl gelir veya kurumlar vergisi beyannameleri ile birlikte veya beyannamenin verildiği ayı takip eden iki ay içerisinde verilmesi gerekir.” Kapsamında 2022 yılı Kurumlar Vergisi Beyannamesi Yeminli Mali Müşavir Tasdik raporların en son 31.10.2023 tarihine kadar verilmesi gerekmektedir.

Mesleki kamuoyunda bu konuda yaşanan tereddütler ve belirsizlik ile VİMER 189’a sorulan soru üzerine verilen farklı yanıtlar nedeniyle beyanname verilme sürelerinin bitimine az bir süre kaldığı dikkate alındığında Gelir İdaresi Başkanlığının konu ile ilgili bir bilgilendirme açıklaması yapmasında fayda vardır.

Mustafa Bahadır ALTAŞ
Yeminli Mali Müşavir

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Kaynak, https://www.alomaliye.com/2023/07/21/deprem-bolgesinde-kurumlar-vergisi-beyannamesi-ymm-tam-tasdik-raporlarinin-verilme-suresi-uzerine-yasanan-tereddutler/

Ekler:

1. GİB E-60801812-205.06-78715 Yazısı

2. GİB E-60801812-205.05.99-47877 Yazısı

T.C.

DANIŞTAY

VERGİ DAVA DAİRELERİ GENEL KURULU

E. 2022/1502 K. 2023/158 T. 8.3.2023

İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :

Dava konusu istem: Davacı adına, 2010 yılına ait tasdikli yasal defterinin boş olduğunun tespit edilmesi nedeniyle katma değer vergisi indirimleri reddedilmek suretiyle yeniden düzenlenen beyan tablosuna göre anılan yılın Ağustos, Kasım ve Aralık dönemleri için tarh edilen katma değer vergileri ile vergilerin bir katı tutarında kesilen vergi ziyaı cezalarının kaldırılması istemiyle dava açılmıştır.

… Vergi Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı:

Davacının yasal defter ve belgeleri üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, davacının mal alımında bulunduğu şahıs/şirketler tarafından düzenlenmiş faturaların indiriminin kabul edilmesi durumunda ve Mahkemeye ibraz edilen belgeler ile defter kayıtları ve ilgili dönem beyanlarının kıyaslanması sonucunda, uyuşmazlık konusu 2010 yılının Ağustos, Kasım ve Aralık dönemlerine ilişkin ödenmesi gereken fark katma değer vergisinin çıkmadığı tespit edilmiştir.

Bunun üzerine ara kararıyla ile davalı idareden, bilirkişi raporuna ekli listede yer alan, davacının 2010 yılında mal ve hizmet alımında bulunduğu şahıs/şirketler hakkında sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenledikleri yönünde tespitleri içerir düzenlenmiş herhangi bir raporun bulunup bulunmadığı sorulmuş, varsa anılan raporların ibrazı istenilmiş, davalı idare tarafından da ara kararına istinaden verilen cevapta davacının mal veya hizmet alımında bulunduğu mükelleflerden hakkında sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlediği yönünde tespit bulunan herhangi bir mükellef olmadığı bildirilmiştir.

Hükme esas alınan bilirkişi raporu ile davalı idarenin ara kararına verdiği cevabın birlikte dikkate alınması neticesinde dava konusu vergi ve cezalarda hukuki isabet bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Vergi Mahkemesi bu gerekçeyle dava konusu vergi ve cezaları kaldırmıştır.

Davalının temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesinin 01/06/2021 tarih ve E:2016/694, K:2021/2862 Sayılı kararı:

Uyuşmazlığın çözümü, Vergi Usul Kanunu’nun 3, 30, 134, 171, 172 maddeleri, 219. maddesinin birinci fıkrasının “a” bendi, 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 29. maddesinin (1) numaralı fıkrasının “a” bendi ile 34. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan düzenlemeler ile Vergi Usul Kanunu’nun 142 ve 147. maddelerinin birlikte değerlendirilmesine bağlıdır.

Olayda, davacının belgelerinin defterlerine işlenmediği sabit olup, katma değer vergisi indiriminin şartı olan yasal defter ve belgelere kayıt koşulu gerçekleşmemiştir.

Ancak davacı hakkında vergi inceleme talebi bulunup bulunmadığını, vergi inceleme görevinin mahiyetini ve incelemenin başlama tarihini gösteren bilgi ve belgelerin, iş yerinde davacının defterleri elde edilen mali müşaviri… hakkında arama kararı ve inceleme talebi bulunup bulunmadığını, vergi inceleme elemanının defter ve belgeleri mali müşavirden hangi gerekçeyle ve nasıl teslim aldığını gösteren bilgi ve belgelerin temin edilmesi suretiyle araştırılarak yapılacak inceleme ve değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, aksi yöndeki gerekçeyle verilen Vergi Mahkemesi kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.

Daire, bu gerekçeyle kararı bozmuştur.

… Vergi Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… ısrar kararı:

Mahkeme, aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle ilk kararında ısrar etmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Dava konusu vergi ve cezalarda hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek ısrar kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Cevap verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ: Mali müşaviri hakkında yapılan incelemede davacının katma değer vergisinde indirim şartı olan yasal defterlerine kayıt koşulunu gerçekleştirmediği tespit edilmiş ve davacının defterlerine el konulmuştur. Ayrıca el konulan defterler inceleme birimine tevdi edilmiştir. Uyuşmazlığın çözümü, davacı hakkında yapılan başka bir incelemede de defterlere kayıt koşulunun yerine getirilmediğinin tespit edildiği dikkate alındığında dava konusu cezalı katma değer vergisi tarhiyatında hukuka uygunluk bulunup bulunmadığının değerlendirilmesine bağlıdır.

Vergi denetim araçlarından en etkili olanı vergi incelemesidir. Vergi incelemesi, incelemenin yapıldığı yere göre, iş yerinde yapılan inceleme ve inceleme elemanının görevini ifa ettiği kamu kurumunun ilgili adresinde (dairede) yapılan inceleme olarak ikiye ayrılmaktadır. Ayrıca vergi incelemesi, incelemede esas alınan verilere göre de dar ve geniş anlamda olmak üzere iki farklı biçimde tanımlanabilmektedir. Dar anlamda vergi incelemesi, defter, belgeler, kayıt ve verilen beyannameler üzerinde yapılan, revizyon (denetim) yönü ön plana çıkan incelemedir. Geniş anlamda vergi incelemesi ise, revizyon ile birlikte araştırma yönü de bulunan, sadece defter ve belgeler üzerinde değil mükellefle irtibatlı diğer deliller de (inceleme elemanın iş yerinde yapacağı maddi tespit gibi) esas alınarak yapılan incelemedir.

Bu bağlamda geniş anlamda vergi incelemesinde, defterler, belgeler, kayıtlar ve diğer vesikalarla birlikte mükellefiyetle ilgili maddi olaylar, defter kayıtlarına yönelik maddi durum tespitleri gibi serbest delil sisteminin öngördüğü ve vergilendirmenin gerçek mahiyetini ortaya çıkarma imkanı veren her türlü delil esas alınabilmektedir.

Vergi Usul Kanunu’nun 147. maddesinin göndermede bulunduğu 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Tesadüfen elde edilen deliller” başlıklı 138. maddesinin (1) numaralı fıkrasında arama veya el koyma tedbirlerinin uygulanması sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan, ancak, diğer bir suçun işlendiği şüphesini uyandırabilecek delil elde edilmesi hâlinde anılan delillerin muhafaza altına alınacağı ve durumun Cumhuriyet Savcılığına derhâl bildirileceği kurala bağlanmıştır.

Buna göre kanuna uygun biçimde alınan arama kararı neticesinde yapılan aramada ele geçirilen belgeler vergilendirmenin gerçek mahiyetini ortaya çıkarmayı sağlayan delil niteliğinde olabilir. Bu mahiyetteki belgeler mutlak suretle arama kararı verilen mükellefe ait olması gerekmez. Arama kararı yapılan adreste arama kararının konusuyla ilişkili olmak şartıyla başka mükelleflere ait yasal defter ve diğer evraklara da rastlanabilir ve bunlar da muhafaza altına alınabilir. Aksi durumun kabulü aramalı incelemeden beklenen sonuca uygun düşmeyecektir.

Dosyaya sunulan belgelere göre, davacının mali müşaviri hakkında alınan herhangi bir arama kararı mevcut değildir. Buna göre, mali müşavir hakkında yapılan incelemenin aramalı inceleme olmadığı, incelemenin dairede veya iş yerinde yürütüldüğü görülmektedir. Bu nedenle Vergi Usul Kanunu’nun 142 ila 147. maddelerinin olaya uygulanması mümkün değildir.

Olayda, mali müşaviri hakkında yapılan incelemede davacının tasdikli yasal defterlerinin boş olduğu tespit edilmiş ve bu defterlere el konulmuş, akabinde anılan defterler davacı hakkında incelemeyi yürüten inceleme elemanına tevdi edilmiştir.

Mali müşavir hakkında incelemeyi yapan denetim elemanı tarafından, davacının yasal defterlerinin boş olduğu, mali müşavirin iş yerinde yapılan inceleme sırasında tespit edilebileceği gibi bu tespit mali müşavir tarafından Vergi Usul Kanunu’nun 257. maddesinde öngörülen ödevlerin (incelemeye yetkili memura çalışma yerinin gösterilmesi; iş yerinin her tarafını gezip görmesinin sağlanması) yerine getirilmesi sırasında da yapılabilir. (Her iki yöntem arasındaki farklılık yapılacak hukuki değerlendirme için herhangi bir önem arz etmemektedir.)

Yapılan bu incelemede davacının defterlerinin boş olduğu görülmüş ve bu husus tutanak altına alınmıştır. Anılan tutanak davacının defterleri açısından maddi gerçeğin ortaya konulmasına imkan tanıyan ve defterlere dair durum tespitini sağlayan bir delildir.

Bu durumda, davacı hakkında yapılan vergi incelemesinde, sadece defter ve belgeler üzerinde değil davacı ile irtibatlı diğer delillerin de (mali müşavirin iş yerinde yapılan maddi tespit gibi) esas alınması, serbest delil ilkesi gereğince vergilendirmenin gerçek mahiyetinin ortaya konulması bakımından hukuka uygun düşmektedir. Dolayısıyla bu tespitin davacı hakkında yürütülen incelemede esas alınması ve akabinde de bu tespitin yinelenmesi sonucunda indirimlerin reddi suretiyle cezalı tarhiyat yapılmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Diğer taraftan yasal ibraz yükümlülüğü haricinde davacının hesap dönemi geçen defterlerine el konularak vergi incelemesine tevdi edilmesi Kanun’da öngörülmeyen bir durumdur. Kanun’a açıkça aykırı olan bu yöntem uygulandığı tarihteki cari döneme ait defterlere yasal süresi içerisinde kayıt yapılamaması gibi birtakım vergilendirme ile ilgili ödevlerin yerine getirilememesine sebebiyet verebilecek niteliktedir. Olayda ise davacının hesap dönemi geçen defterlerine el konulmuş ve incelemeye tevdi edilmiştir. Bu durum, katma değer vergisi indirimi için aranılan şartlardan defterlere kayıt koşulunun 01/01/2010 ila 31/12/2010 tarihleri arasında yerine getirilmediğine diğer bir deyişle defterlere herhangi bir kayıt yapılmadığına dair maddi gerçeği değiştirmeyecektir.

Ayrıca anılan tutanakla tespit edilen hususların dışında vukua gelen olaylardaki hukuka aykırılıklar, idari davanın çözümünü etkileyebilecek diğer bir deyişle işlemin hukuka uygunluğunun denetiminde dikkate alınabilecek konulardan değildir. Olayda, mali müşavir hakkında incelemeyi yapan memurun, davacının defterlerine el konulması gibi birtakım eylemlerin disiplin hukuku ve cezai anlamda sorumluluğunu doğurup doğurmayacağı vergi davasında değil disiplin hukuku ve ceza hukuku bağlamında başka bir davada değerlendirilecek bir husustur.

Olayda re’sen tarhiyat tasdik ettirilen defterlere herhangi bir kayıt yapılmamasından kaynaklanmaktadır. İndirim konusu yapılacak fatura ve benzeri belgelerin defterlere kaydedilmemesi nedeniyle 3065 Sayılı Kanun’un 29 ve 34. maddelerinde öngörülen indirim koşulunun yerine getirildiğinden söz edilmesine olanak bulunmamaktadır.

Bu nedenle, dava konusu cezalı tarhiyatın konu unsuru yönünden hukuka uygunluğu incelenerek karar verilmek üzere ısrar kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

KARAR : İNCELEME VE GEREKÇE :

MADDİ OLAY :

Davacı hakkında tanzim olunan vergi inceleme raporunda şu hususlar tespit edilmiştir:

i. Davacının mali müşavirinin adresinde yapılan inceleme neticesinde davacıya ait defterlere el konulmuştur.

ii. El konulan davacıya ait yasal defterler inceleme yazısı ekinde inceleme elemanına tevdi edilmiştir.

iii. Davacının ilgili yasal defterlerinin boş olduğu ve yasal defterlere herhangi bir kayıt yapılmadığı tespit edilmiş, bu nedenle alış vesikaları üzerinde gösterilen katma değer vergilerini indirim konusu yapmasının mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.

Davacı adına katma değer vergisi indirimlerinin reddi suretiyle yeniden düzenlenen beyan tablosu uyarınca dava konusu cezalı katma değer vergisi tarhiyatları yapılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT :

213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 30. maddesinde re’sen vergi tarhı, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkan bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunması şeklinde tanımlanmış, aynı maddenin ikinci fıkrasının (3) numaralı bendinde ise Vergi Usul Kanunu’na göre tutulması mecburi olan defterlerin hepsi veya bir kısmının tutulmamış olması re’sen tarh nedeni olarak kabul edilmiştir.

Aynı Kanun’un 139. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarının 7338 Sayılı Kanun ile değiştirilmeden önceki halinde, “Bu takdirde incelemeye tabi olanın lüzumlu defter ve vesikalarını daireye getirmesi kendisinden yazılı olarak istenilir.

İncelemenin dairede yapılması halinde istenilen defter veya vesikaları belli edilen zamanda mazeretsiz olarak getirmiyenler, bunları ibraz etmemiş sayılırlar. Haklı bir mazeret gösterenlere, defter ve vesikalarını daireye getirmesi için münasip bir mühlet verilir.” kuralına yer verilmiştir. Kanun’un 140. maddesinde vergi incelemesinde uyulacak usul ve esaslar; 142 ila 147. maddelerinde ise arama yapılabilecek haller ile aramada bulunan defter ve vesikaların incelenmesinde uyulacak usul ve esaslar açıklanmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :

Vergi idaresinin, mükelleflerin vergi kanunlarına uyup uymadıklarını denetleme araçları ve denetleme işlevini yerine getirirken tabi olacağı kurallar, Vergi Usul Kanunu’nun Birinci Kitabının ”Yoklama ve inceleme” başlıklı Yedinci Kısmı’nda; ”Yoklama”, ”Vergi İncelemeleri”, ”Arama” ve ”Bilgi Toplama” başlıklarını içeren dört bölümde, 127 ila 152/A maddeleri arasında düzenlenmiştir.

Vergi Usul Kanunu’nda, 2365 Sayılı Kanun’la yapılan değişikliklerle, ekonomik delil sistemi kabul edilerek vergi incelemesinin kapsamı genişletilmiş, Kanun’un 134. maddesindeki düzenlemeyle, vergi incelemesi, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak şeklindeki amaçlara da işaret edilmek suretiyle tanımlanmıştır.

Bu düzenlemeye paralel olarak 3. madde ile iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya normal ve olağan olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfeti bunu iddia eden tarafa yüklenilmiş, vergilendirmede, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu düzenlemesiyle, vergi incelemelerinin ve buna bağlı olarak da inceleme elemanlarının vergi matrahının tespitine yönelik yetkilerinin sınırı belirlenmiş, inceleme elemanının inceleme yetkisini ne şekilde kullanacağı hususu da belirli esaslara bağlanmıştır.

Vergi Usul Kanunu’nun ”İncelemede Uyulacak Esaslar” başlıklı 140. maddesinde, 6009 Sayılı Kanun’la yapılan düzenlemelerle, keyfi uygulamaların önüne geçilmesi amacına yönelik olarak, vergi incelemesine ilişkin kurallar daha net ve açık olarak belirlenmiş, aynı amaçla hazırlanan Vergi İncelemelerinde Uyulacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik, 31/10/2011 tarih ve 28101 Sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.

Bu düzenlemelerle inceleme elemanlarının, inceleme dönemini veya incelenen vergi türünü re’sen genişletme veya mevcut inceleme kapsamında başka mükellefleri inceleme yetkisi sona erdirilmiş, incelemeyi genişletme talebinde bulunması halinde, görevlendirme yapma yetkisi, denetim biriminin takdirine bırakılmıştır.

Vergi Usul Kanunu’nda yer alan düzenlemelere göre vergi incelemesinin, incelemeye tabi olan mükellef veya vergi sorumlusunun iş yerinde yapılması genel kural olup iş yerinin müsait olmaması, ölüm ve işi terk gibi zorunlu hallerin varlığı ile mükellef veya sorumluların, incelemenin dairede yapılmasını isteme halleri, bu genel kuralın istisnalarıdır. İncelemenin dairede yapılmasını gerektiren durumda ise ibraz zorunluluğuna aykırı davranıştan söz edilebilmesi için defter ve belgelerin usulüne uygun tebliğ edilen yazıyla istenmesi, ayrıca ibraz için yükümlülere belli bir süre verilmesi gerekmektedir.

Vergi inceleme elemanlarının, gerekli gördükleri hallerde aramalı vergi incelemesi yapma yetkisi de bulunmaktadır. Kanun’un sistematiğinden, başlı başına bir vergi denetim aracı olmayıp vergi incelemesinin bir türü olduğu anlaşılan ”arama” ve buna bağlı olarak da ”el koyma” tedbirleri; Vergi Usul Kanunu’nun 142 ila 147. maddelerinde düzenlenmiştir.

İhbar ve yapılan incelemelerden hareketle bir mükellefin vergi kaçırdığına delalet eden emarelerin bulunması halinde bu mükellef veya kaçakçılıkla ilgisi görülen diğer şahıslar nezdinde ve üzerinde arama yapılabileceğini düzenleyen 142. maddede bu aramanın, gerekçeleri belirtilmek suretiyle sulh yargıcından izin talep edilmesi ve sulh yargıcının da istenilen yerlerde arama yapılmasına karar vermiş olması şartıyla yapılabileceği öngörülmüştür. Aramadan sonra, el konulması gereken bilgi ve belgelerle ilgili uyulması gereken kurallar, Kanun’un 143. maddelerinde düzenlenmiş olup birbirinin devamı olan her iki maddenin değerlendirilmesinden, doğrudan el koyma imkanının bulunmadığı, öncesinde bir arama kararının bulunması gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır. Anayasa’nın 38. maddesinde de ifade edildiği üzere, Kanun’a aykırı olarak elde edilmiş bulguların delil olarak kabul edilmesi mümkün değildir.

Dosyada yer alan bilgi ve belgeler göre davacının yasal defter ve belgeleri usulüne uygun şekilde yazıyla ve yasada öngörülen süre verilerek kendisinden istenmemiş, davacının defterlerine, muhasebecisi hakkında başlatılan bir inceleme sırasında ve muhasebecisinin iş yerinde, sulh yargıcından alınmış bir arama kararı bulunmaksızın el konulmuş ve davacının imzasını taşıyan bir tutanak da düzenlenmemiştir.

Bu durumda, vergi incelemesine ilişkin emredici kurallara aykırı olarak gerçekleştirilen yöntemler kullanılarak elde edilen veriler doğrultusunda düzenlenen vergi inceleme raporu uyarınca yapılan cezalı tarhiyatta hukuka isabet bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Yukarıda yer verilen değerlendirmeler ışığında cezalı tarhiyatın kaldırılması yolunda verilen ısrar kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmemiştir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

… Vergi Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararına yönelik temyiz isteminin REDDİNE,

2577 Sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/03/2023 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

X-) KARŞI OY:

Temyiz isteminin kabulüyle ısrar kararının Danıştay Dördüncü Dairesinin kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.

Kaynak olarak https://vergiatolyesi.com/otomatik-tas/ faydalanılmıştır

22 Temmuz 2023 Tarihli Resmi Gazete

Sayı : 32256 

Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığından:

SPORCU ÜCRETLERİNDEN TEVKİF YOLUYLA ALINAN GELİR VERGİSİNİN İADESİ HAKKINDA YÖNETMELİK

BİRİNCİ BÖLÜM

Başlangıç Hükümleri

Amaç

MADDE 1- (1) Bu Yönetmeliğin amacı; spor kulüpleri ve spor anonim şirketleri tarafından sporcu ücretlerinden tevkif edilerek ödenen gelir vergisinin, 21/5/1986 tarihli ve 3289 sayılı Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanununun ek 12 nci maddesi kapsamında iadesine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.

Kapsam

MADDE 2- (1) Bu Yönetmelik; Gençlik ve Spor Bakanlığınca tescil edilmiş olan spor kulüpleri ve spor anonim şirketleri tarafından sporculara ödenen ücretlerden tevkif edilerek ilgili vergi dairesine kanuni süresinde beyan edilen ve vadesinde ödenen gelir vergisinin ilgili işverenlerce açılan özel hesaplara iade edilmesi, özel hesabın oluşturulması, idaresi, bu hesaba aktarılan tutarların kullanılması, denetlenmesi ile uygulamaya ilişkin diğer usul ve esasları kapsar.

Dayanak

MADDE 3- (1) Bu Yönetmelik, 3289 sayılı Kanunun ek 12 nci maddesinin sekizinci fıkrasına dayanılarak hazırlanmıştır.

Tanımlar

MADDE 4- (1) Bu Yönetmelikte yer alan;

a) Amatör spor faaliyetleri: Türkiye Futbol Federasyonu tarafından düzenlenen süper lig, birinci lig, ikinci lig, üçüncü lig ve profesyonel olarak belirlenecek diğer futbol ligleri dışındaki futbol ligleri kapsamında bulunan futbol faaliyetleri ile diğer spor federasyonlarının bünyesinde yer alan profesyonel şube dışındaki spor dallarına ilişkin spor faaliyetlerini,

b) Çalıştırıcı personel: Teknik direktör, antrenör ve sportif direktör gibi takımın teknik sorumluları ve yardımcılarını,

c) Diğer spor elemanı: Fizyoterapist, kondisyoner, spor hekimi, spor analizcisi, diyetisyen, spor psikoloğu, spor masörü-masözü, menajer, sporculara sportif açıdan destek olan diğer personel ile engelli spor branşlarında refakatçiyi,

ç) Lig: Takım sporlarında spor kulübü veya spor anonim şirketi takımlarının karşılıklı müsabaka oynamak suretiyle katıldıkları yarışma grubunu,

d) Lisans: Sporcunun ilgili spor dalı faaliyetlerine ve yarışmalara katılmasını sağlamak için yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından verilen izin belgesini,

e) Özel hesap: İlgili işveren tarafından sporcu ücretlerinden tevkif edilerek ödenen gelir vergisinin iadesi için Türkiye’de kurulu kamu sermayeli bankalar nezdinde açılan hesapları,

f) Profesyonel spor faaliyetleri: Türkiye Futbol Federasyonu tarafından düzenlenen süper lig, birinci lig, ikinci lig, üçüncü lig ve profesyonel olarak belirlenecek diğer futbol ligleri kapsamındaki futbol faaliyetleri ile diğer spor federasyonlarının bünyesinde yer alan profesyonel şube kapsamındaki spor faaliyetlerini,

g) Spor anonim şirketi: Bir spor kulübünün bağlı ortaklığı veya iştiraki olarak ya da spor kulübünden bağımsız şekilde 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulan ve spor faaliyetinde bulunmak amacıyla Gençlik ve Spor Bakanlığına tescilini yaptıran anonim şirketlerini,

ğ) Spor faaliyeti: Gençlik ve Spor Bakanlığı veya spor federasyonları tarafından düzenlenen ya da izin verilen spor müsabaka ve yarışmaları ile bunların hazırlık ve eğitim çalışmalarını,

h) Spor federasyonu: Spor dalı ile ilgili faaliyetleri yürütmek üzere kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle kurulan, organları seçimle gelen ve idari ve mali özerkliğe sahip federasyonları,

ı) Spor kulübü: Gençlik ve Spor Bakanlığı veya spor federasyonlarının faaliyetlerine katılmak amacıyla Gençlik ve Spor Bakanlığına tescilini yaptıran özel hukuk tüzel kişilerini,

i) Sporcu: Bağlı olduğu spor kulübü adına Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından lisans verilen ve bu lisansı ilgili sezon için vize edilmiş kişiyi,

j) Vergi dairesi: Ödeme veya tahakkukun yapıldığı yerin bağlı olduğu vergi dairesini,

k) Vize: Sporcunun ilgili sezon için spor faaliyetlerine katılmasına imkân veren izin işlemini,

ifade eder.

İKİNCİ BÖLÜM

Sporcu Ücretlerinden Tevkif Yoluyla Alınan

Gelir Vergisinin İadesine İlişkin Esaslar

İade uygulamasından faydalanacaklar

MADDE 5- (1) Sporcu ücretlerinden tevkif yoluyla alınan gelir vergisinin iadesi uygulamasından Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından tescil edilmiş olan spor kulüpleri ve spor anonim şirketleri faydalanabilir.

İade kapsamındaki gelir vergisi tevkifatı

MADDE 6- (1) İade edilecek gelir vergisinin belirlenmesinde, 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun geçici 72 nci maddesinin birinci fıkrası kapsamında sadece sporculara ödenen ücretler üzerinden tevkif edilen ve süresinde beyan edilerek vergi dairesine vadesinde ödenen gelir vergisi tutarları dikkate alınır.

(2) İşverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatler ücret kapsamında vergilendirilmekte olup sporculara, bu faaliyetlerine ilişkin olarak aylık ücret, başarı primi, maç başı ücreti, imza parası, imaj hakkı ve sair adlarla yapılan ödemeler ve sağlanan menfaatler, 193 sayılı Kanunun 61 inci maddesine göre ücret kapsamında değerlendirilir.

(3) 193 sayılı Kanunun geçici 72 nci maddesine göre tevkifata tabi tutulan sporcular dışındaki diğer spor elemanları, çalıştırıcı personel ile idari hizmetler, destek hizmetleri ve diğer görevlerde çalışan personelin ücretlerinden tevkif edilen vergiler, iade uygulamasının kapsamında değildir.

Özel hesabın açılması

MADDE 7- (1) Özel hesap gelirlerinin toplanmasını teminen spor kulüpleri ve spor anonim şirketleri tarafından Türkiye’de kurulu kamu sermayeli bankalarda ihtiyaca göre bir veya birden fazla hesap açılır.

(2) Vergi dairelerince 8 inci maddeye göre bu hesaplara aktarılan gelir vergisi tutarları ile bu hesapta yer alan tutarların nemalandırılmasından elde edilen gelirler, özel hesapların kaynaklarını teşkil eder.

İadeye ilişkin uygulama esasları

MADDE 8- (1) Spor kulüpleri ve spor anonim şirketleri tarafından sporculara yapılan ücret ödemeleri üzerinden tevkif edilen vergilerin, söz konusu spor kulübü ve spor anonim şirketlerine iade edilebilmesi için bu vergilerin ilgili aya ilişkin muhtasar ve prim hizmet beyannamesi ile kanuni süresinde beyan edilmesi ve tahakkuk eden gelir (stopaj) vergisi tutarlarının vadesinde ödenmesi zorunludur.

(2) Sporcu ücretleri üzerinden tevkif edilen ve beyan edilmesi gereken vergilere ilişkin kanuni süresinde verilen düzeltme beyannameleri hariç pişmanlıkla verilen beyannameler de dahil olmak üzere kanuni süresinden sonra verilen beyannameler üzerinden tarh edilen gelir vergisi iade edilmez.

(3) Sporculara ödenen ücretlerden tevkif edilen vergilere ilişkin olarak Ek-1’de yer alan bildirimin elektronik ortamda doldurulması ve ilgili aylarda verilecek muhtasar ve prim hizmet beyannamesinin eki olarak gönderilmesi zorunludur.

(4) İlgili işveren tarafından sporculara ödenen ücretler üzerinden tevkif edilen ve muhtasar ve prim hizmet beyannamesi ile beyan edilmek suretiyle ödenen tevkifat tutarları, vergi dairelerince, ödemeyi takip eden beş iş günü içerisinde düzeltme fişi ile iadesi yapılmak suretiyle ilgili işveren adına açılan özel hesaba aktarılır.

(5) Vergi dairelerince yapılacak iadelerde, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 23 üncü maddesi hükmü uygulanmaz.

(6) Özel hesapta yer alan tutarlar, 10 uncu maddede belirtilen amaç dışı kullanıma yönelik yapılan tarhiyatlar kapsamındaki alacaklar hariç rehnedilemez ve haczedilemez.

(7) Hazine ve Maliye Bakanı, bu Yönetmelik kapsamında iade edilecek tutarı %50’sine kadar azaltmaya veya kanuni seviyesine getirmeye yetkilidir.

Özel hesabın kullanılması

MADDE 9- (1) İşveren özel hesabına aktarılan tutarlar yalnızca;

a) Amatör spor faaliyetleri ile altyapı spor eğitim tesislerinde sportif faaliyet gösteren sporculara, bunların çalıştırıcılarına ve diğer spor elemanlarına yapılan ücret ve ücret sayılan brüt ödemeler,

b) Bu fıkranın (a) bendi kapsamındaki sporcular, çalıştırıcılar ve diğer spor elemanlarının, sportif faaliyetlerine ilişkin iaşe, ibate, seyahat, sağlık, eğitim-öğretim harcamaları ile amatör ve altyapı faaliyetlerine ilişkin hazırlık kampları, müsabaka, malzeme ve ekipman, spor federasyonu vize, lisans, tescil ve katılım harcamaları,

c) Amatör spor faaliyetlerinin gelişimi ile sporcuların yetiştirilmesi ve eğitimi için spor kulüpleri ve spor anonim şirketleri tarafından kurulan veya kurulacak altyapı spor eğitim tesislerinin inşası ile bu tesislerde görevli personel ücretleri dahil bu tesislerin işletilmesi ve idamesi için yapılan harcamalar,

için kullanılabilir.

(2) Türkiye Futbol Federasyonu tarafından futbol spor dalında düzenlenen süper lig, birinci lig, ikinci lig ve üçüncü ligin altyapı takımlarına ilişkin faaliyetler, amatör spor faaliyetleri kapsamında değerlendirilir.

(3) Amatör spor faaliyetleri ile altyapı spor eğitim tesislerinde sportif faaliyet gösteren sporculara, bunların çalıştırıcılarına ve diğer spor elemanlarına yapılan ücret ve ücret sayılan ödemeler, her bir sporcu, çalıştırıcı ve diğer spor elemanları için yıllık olarak 193 sayılı Kanunun 103 üncü maddesinde yazılı tarifenin üçüncü gelir diliminde yer alan ve ilgili yılda ücretler için geçerli olan tutarın üç katını aşamaz.

(4) Spor kulüpleri ve spor anonim şirketlerine iade edilerek özel hesaba alınan ve harcanamayan tutarlardan spor kulübü ve bu spor kulübünün bağlı ortaklığı veya iştiraki olarak kurulan spor anonim şirketleri, kendi aralarında aynı amaçla harcanmak üzere aktarım yapabilir.

(5) Bu maddede belirtilen harcamalar kapsamında olmak kaydıyla spor kulüpleri ile spor anonim şirketlerince iade alınmadan önce yapılan harcamalar daha sonra özel hesaba aktarılan tutarlardan karşılanabilir.

(6) Özel hesaba aktarılan iade tutarları ile bu hesaptan yapılan harcamalar, gelir ve kurumlar vergisi uygulamalarında gelir, gider, indirim veya maliyet olarak dikkate alınmaz.

(7) Özel hesaba aktarılan tutarların; nemalandırılması, harcanması ve bunlara ilişkin her türlü kayıt ve muhasebe işlemleri, ilgili spor kulübü veya spor anonim şirketinin kayıt ve muhasebe işlemleri içerisinde ayrıca izlenmesine imkan sağlanacak şekilde tutulur.

Özel hesabın amaç dışı kullanılması

MADDE 10- (1) Özel hesaptan amaç dışı kullanılan vergi iadeleri, amaç dışı kullanıldığı vergilendirme dönemine ilişkin gelir (stopaj) vergisi olarak özel hesap açılan mükellef adına 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunundaki esaslara göre vergi ziyaı cezası kesilerek tarh edilir ve gecikme faizi hesaplanır.

Denetim

MADDE 11- (1) Özel hesaba ilişkin bir yıl içerisinde yapılan tüm işlemler, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından belirlenen komisyon veya komisyonlar tarafından yılda en az bir kez denetlenir. Söz konusu denetimlerin izleyen yılın sonuna kadar bitirilmesi esastır. Denetim raporu, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığına sunulur.

(2) Denetimlerde, özel hesapta toplanan kaynağın belirlenen esaslar çerçevesinde ve 3289 sayılı Kanunun amacına uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı ve ilgili spor kulübü ve spor anonim şirketi tarafından kayıtların mevzuata uygun olarak tutulup tutulmadığı hususları ayrıntılı olarak değerlendirilerek denetim raporuna işlenir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Çeşitli ve Son Hükümler

Yürürlükten kaldırılan yönetmelik

MADDE 12- (1) 31/12/2020 tarihli ve 31351 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sporcu Ücretlerinden Tevkif Yoluyla Alınan Gelir Vergisi Üzerinden Belirlenen Payın Özel Hesaba Aktarılması, Kullanılması ve Denetimi Hakkında Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.

Uygulamanın başlangıcı

GEÇİCİ MADDE 1- (1) 3289 sayılı Kanunun 9/3/2023 tarihli ve 7440 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla değişik ek 12 nci maddesinin 1/4/2023 tarihinde yürürlüğe girmesi nedeniyle, bu tarihten itibaren ödenen ücretler üzerinden tevkif edilen gelir vergilerinin iadesi bu Yönetmelik hükümlerine göre yapılır. Bu kapsamda, Nisan ayında sporculara ödenen ücretler üzerinden tevkif edilerek Mayıs ayında verilmesi gereken muhtasar ve prim hizmet beyannamesiyle beyan edilen ve vadesinde ödenen tevkifat tutarları, tahsil edildiği tarihi takip eden beş iş günü içerisinde iadesi yapılmak suretiyle, mükelleflerce bildirilen özel hesaba veya hesaplara aktarılır.

(2) 1/1/2023 ila 31/3/2023 tarihleri arasında sporculara yapılan ücret ödemeleri üzerinden tevkif edilen gelir vergisinin iadesi ise 3289 sayılı Kanunun 7440 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önceki ek 12 nci maddesi ve 12 nci madde ile yürürlükten kaldırılan Yönetmelik hükümlerine göre yapılır.

Geçiş hükümleri

GEÇİCİ MADDE 2- (1) 22/4/2022 tarihli ve 7405 sayılı Spor Kulüpleri ve Spor Federasyonları Kanununun yürürlüğe girmesinden önce kurulan ve spor faaliyetlerinde bulunan anonim şirketlerden Gençlik ve Spor Bakanlığı nezdindeki spor anonim şirketi tescil süreci devam edenler de bu Yönetmelik kapsamında sporcu ücretlerinden tevkif yoluyla alınan gelir vergisinin iadesi uygulamasından yararlanır.

Yürürlük

MADDE 13- (1) Bu Yönetmelik 1/4/2023 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 14- (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı ile Gençlik ve Spor Bakanı birlikte yürütür.

Eki için tıklayınız

1 Temmuz'dan itibaren kanuni faiz oranı sözleşmeyle tespit edilmemişse yüzde 9, temerrüt faiz oranı sözleşmeyle belirlenmemişse yüzde 9, ticari işlerde yüzde 16,75 olarak uygulanacak.

Kamu muhasebatında 1 Temmuz'dan itibaren uygulanacak kanuni faiz ile temerrüt faiz oranları yeniden tespit edildi.

Hazine ve Maliye Bakanlığınca hazırlanan, Muhasebat Genel Müdürlüğü Genel Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ, Resmi Gazete'de yayımlandı.

Tebliğde, genel hükümlere göre takip ve tahsil edilecek kişilerden alacaklara uygulanacak kanuni faiz oranları ile temerrüt faizi oranları değiştirildi.

Buna göre, 1 Temmuz 2023'ten itibaren kanuni faiz oranı sözleşmeyle tespit edilmemişse yüzde 9, temerrüt faiz oranı sözleşmeyle belirlenmemişse yüzde 9, ticari işlerde yüzde 16,75 olarak uygulanacak.

Tebliğ, 1 Temmuz'dan geçerli olmak üzere yürürlüğe girdi.

22 Temmuz 2023 Tarihli Resmi Gazete

Sayı : 32256 

Hazine ve Maliye Bakanlığından:

MUHASEBAT GENEL MÜDÜRLÜĞÜ GENEL TEBLİĞİ (SIRA NO: 80) (PARASAL SINIRLAR VE ORANLAR)’NDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ (SIRA NO: 82)

MADDE 1- 9/3/2023 tarihli ve 32127 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Muhasebat Genel Müdürlüğü Genel Tebliği (Sıra No: 80) (Parasal Sınırlar ve Oranlar)’nin ekinde yer alan “Kanuni Faiz ve Temerrüt Faiz Oranları” başlıklı “VI” numaralı Tabloya aşağıda yer alan 1 sıra numaralı satır eklenmiş ve diğer satırlar buna göre teselsül ettirilmiş, mevcut 1 sıra numaralı satırda yer alan “1/1/2023 tarihinden itibaren” ibaresi “1/1/2023-30/6/2023 dönemi için” şeklinde değiştirilmiştir.

 

 

1. 1/7/2023 tarihinden itibaren :

 

 

 

 

 

 

1.1. Kanuni faiz oranı sözleşme ile tespit edilmemişse,

 

 

9

 

 

 

1.2. Temerrüt faiz oranı

 

 

 

 

 

 

        1.2.1. Sözleşme ile tespit edilmemişse

 

 

9

 

 

 

        1.2.2. Ticari işlerde (24/6/2023 tarihli Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tebliği ile)

 

 

16,75

MADDE 2- Bu Tebliğ 1/7/2023 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 3- Bu Tebliğ hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı yürütür.

Öncelikle Şüpheli Ticari Alacağın tanımını, şartlarını ve muhasebeleştirilmesini irdelememiz gerekmektedir.

213 sayılı VUK’nun 323. Maddesinde Şüpheli Ticari Alacakların tarifi yapılmış ve şartlarını belirlenmiştir. Söz konusu kanun maddesine göre;

“Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;

1. Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar;

2. Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar;

Şüpheli alacak sayılır.

Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabilir.

Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı alacaklarda bu karşılık teminattan geri kalan miktara inhisar eder.

Şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kar-zarar hesabına intikal ettirilir.”

Buna göre alacağın Şüpheli Alacaklara kaydedilebilmesi için en temel şart; alacağın Ticari/Zirai olması gerekmektedir. Bu alacağın ödeme süresi geçmiş bu nedenle vadesi birkaç defa uzatılmış veya protesto edilmiş, yazı ile birden fazla işlenmiş olması ya da da dava veya icra safhasında olması gerekmektedir. Alacağın senetli veya senetsiz olmasının önemi bulunmamaktadır. Tahsili belirtilen şartlar dahilinde şüpheli hale gelmiş olan alacaklar bulundukları hesaplardan çıkartılarak bu hesaba kaydedilirler. Şüpheli alacağın tahsili veya tahsil edilemeyeceğinin kesinleşmesi durumunda 128 no’lu hesaba alacak olarak kaydedilirler.

7440 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması Kanunu ile e 213 sayılı Vergi Usul Kanunun 323 üncü maddesi kapsamında şüpheli alacak karşılığı ayrılması ile ilgili şartların hafifletilmesine ilişkin düzenleme yapılmıştır. Buna göre;

“6/2/2023 tarihinde Kahramanmaraş İlinde meydana gelen depremler nedeniyle Hazine ve Maliye Bakanlığınca mücbir sebep hali ilan edilen yerlerde;

-Gelir ve kurumlar vergisi yönünden mükellefiyet kaydı bulunan kişilerle,

-Gelir vergisi mükellefiyeti bulunmayan ancak yerleşim yeri bu yerlerde olan gerçek kişilerle,

-Kuruluş ve faaliyet yeri bu illerde bulunan kurumlar vergisi mükellefiyeti olmayan teşekküllerle,

iktisadi ve ticari ilişkide bulunan mükelleflerin, bu kişilerden alacaklarının tahsilinde ortaya çıkan zorlukların tevsikiyle ilgili olarak 213 sayılı Kanunun 323 üncü maddesinde belirtilen şartlar bu olaya münhasır olmak üzere hafifletilmiş olup, bu kapsamda bu maddede belirtilen şartların gerçekleşmesi halinde alacağın tahsili amacıyla borçlunun dava edilmesine veya icra yolu ile takibine gerek bulunmamaktadır.

Söz konusu alacaklara ilişkin olarak şüpheli alacak karşılığı ayrılabilmesi için;

-Borçlunun, 6/2/2023 tarihinde Kahramanmaraş İlinde meydana gelen depremler nedeniyle Hazine ve Maliye Bakanlığınca mücbir sebep hali ilan edilen yerlerde; gelir ve kurumlar vergisi yönünden mükellefiyet kaydının bulunması veya gelir vergisi mükellefiyeti bulunmayan ancak yerleşim yeri bu yerlerde olan gerçek kişi ya da kuruluş ve faaliyet yeri bu illerde bulunan kurumlar vergisi mükellefiyeti olmayan teşekkül olması,

-Alacağın ticari veya zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesiyle ilgili olması ve borçlunun faaliyette bulunduğu yerde meydana gelen deprem tarihinden önce doğmuş bulunması,

-Alacağın varlığının 213 sayılı Kanunda sayılan (fatura, sözleşme, müstahsil makbuzu, gider pusulası gibi) belgeler ile tevsiki ve bulunması halinde sipariş mektubu, irsaliye, alacak senedi, çek gibi belgelerle teyidi,

-Alacağın ilgili hesap dönemi kayıtlarına bir gelir unsuru olarak girmiş, bir başka ifade ile hasılat kaydedilmiş ve katma değer vergisi beyannamesinde beyan edilmiş olması, (İleride yapılacak mal veya hizmet alımları için sipariş avansı niteliğinde yapılan ödemelerden, diğer bir ifade ile ticareti yapılan mal veya hizmetin maliyetiyle ilgisi olan verilen sipariş avanslarından kaynaklı alacaklar, söz konusu şartlar aranmaksızın bu bent kapsamında değerlendirilecektir.)

-Açılan tespit davası üzerine mahkeme tarafından borçlunun mal varlığının en az üçte birini kaybettiğine yönelik verilmiş bir karar bulunması gerekmektedir.”

İlgili kanunda belirtilen şartlara sahip alacaklar için,dava veya icra yolu ile takibine gerek bulunmamaktadır. Bilanço esasına göre defter tutanlar karşılık ayırabilmekte iken, işletme hesabı esasına göre defter tutanlar ilgili alacağı deftere gider yazması mümkündür. Karşılık ayrılan veya gider yazılan söz konusu alacakların, sonra tahsil edilmesi halinde, bunlar tahsil edildikleri yılda gelir yazılacaktır.

Muhasebeleştirilmesi;

Alacağın Şüpheli Hale Gelmesi

-------------------------------- / -------------------------------------

128.ŞÜPHELİ TİCARİ ALACAKLAR                  XXX

                              120.ALICILAR                                     XXX

-------------------------------- / ------------------------------------

Karşılık Ayrılması

------------------------------------- / ------------------------------------

654.KARŞILIK GİDERLERİ                                       XXX

                                   129.ŞÜPHELİ TİCARİ

                                    ALACAKLAR KARŞILIĞI                  XXX

----------------------------------- / ---------------------------------------

Alacağın Kısmen Tahsili

-------------------------------------- / -------------------------------------

100.KASA                                           XXX

                           128.ŞÜPHELİ TİCARİ

                            ALACAKLAR                         XXX

------------------------------------- / --------------------------------------

Tahsilin imkansız hale gelmesi

-------------------------------------- / -------------------------------------

129.ŞÜPHELİ TİCARİ ALACAKLAR                XXX

KARŞILIĞI

                     128.ŞÜPHELİ TİCARİ

                      ALACAKLAR                                          XXX

------------------------------------- / --------------------------------------

Dönemsonu kayıtları

-------------------------------------- / -------------------------------------

690.DÖNEM KARI veya ZARARI                        XXX

                                     654.KARŞILIK GİDERLERİ            XXX

------------------------------------- / --------------------------------------

-------------------------------------- / -------------------------------------

644.KONUSU KALMAYAN KARIŞILIKLAR              XXX

                                      690.DÖNEM KARI

                                      VEYA ZARARI                            XXX

------------------------------------- / --------------------------------------

15.06.2023

Seçkin Eren
Gelir Uzmanı
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Kaynak: www.MuhasebeTR.com

Cuma, 21 Temmuz 2023 08:31

Tahsilat İç Genelgesi (2023/3)

Bu kapsamda, Zorunlu Karşılıklar Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ, Resmi Gazete'de yayımlandı.

Tebliğe göre, Kur Korumalı Mevduatların zorunlu karşılık oranları artırıldı. Böylece Merkez Bankası, piyasada oluşan Türk lirası likidite fazlasının, Türk lirası zorunlu karşılık oran artışıyla sistemden çekilmesini sağlayacak.

Bu kapsamda, vadeli Türk lirası mevduata geçişi teşvik eden bir adım olarak, kur korumalı hesaplara yüzde 15 oranında zorunlu karşılık tesis etme yükümlülüğü getirildi.

Zorunlu karşılıklar, 21 Temmuz hesaplama tarihi itibarıyla hesaplanacak yükümlülükler üzerinden 4 Ağustos'tan itibaren tesis edilecek.

Dün tarihli PPK karar metninde, "Kurul, faiz artırımının yanı sıra parasal sıkılaştırma sürecini destekleyecek seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma kararları almıştır." ifadesine yer verilmişti.

21 Temmuz 2023 Tarihli Resmi Gazete

Sayı : 32255

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasından:

ZORUNLU KARŞILIKLAR HAKKINDA TEBLİĞ (SAYI: 2013/15)’DE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ (SAYI: 2023/17)

MADDE 1- 25/12/2013 tarihli ve 28862 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Zorunlu Karşılıklar Hakkında Tebliğ (Sayı: 2013/15)'in 6 ncı maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“(1) Zorunlu karşılık oranları Türk lirası yükümlülükler için aşağıdaki gibidir:

Mevduat/katılım fonu (yurt dışı bankalar mevduatı/katılım fonu hariç)

 

a) Vadesiz, ihbarlı, 1 aya kadar ve 3 aya kadar (3 ay dâhil) vadeli

%8

b) 6 aya kadar (6 ay dâhil) vadeli

%0

c) 1 yıla kadar vadeli

%0

ç) 1 yıl ve 1 yıldan uzun vadeli

%0

d) Merkez Bankasınca kur/fiyat koruma desteği sağlanan hesaplar (tüm vadeler)

%15

Müstakrizlerin fonları

%0

Diğer yükümlülükler (yurt dışı bankalar mevduatı/katılım fonu dâhil)

 

a) 1 yıla kadar (1 yıl dâhil) vadeli

%8

b) 3 yıla kadar (3 yıl dâhil) vadeli

%5,5

c) 3 yıldan uzun vadeli

%3

ç) Kalkınma ve yatırım bankalarınca 1 yıldan uzun vadeli ihraç edilen menkul kıymetler

%0

                                                                                                                                                                              ”

MADDE 2- Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 3- Bu Tebliğ hükümlerini Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı yürütür.

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • BİNEK OTOYA İLİŞKİN ENFLASYON DÜZELTMESİ SONRASI VERGİSEL AÇIDAN GİDER ANALİZİ Binek otomobil; Türk Gümrük Tarife Cetveli’nin (87.03) pozisyonunda yer alan motorlu…
  • SERMAYE TAAHHÜDÜNÜN SÜRESİNDE ÖDENMEMESİ Türk Ticaret Kanununun 332. Maddesi Uyarınca Anonim Şirketler Asgari 250.000,00…
  • 2023 Yılında Yapılan Enflasyon Düzeltmesi, 2024 Yılında Ortaya Çıkacak "ENFLASYON DÜZELTMESİ KARINI" Etkiler Mi? CEVAP : HAYIR 2- 2023 yılında yapılan enflasyon düzeltmesi, 2024…
Top