Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

T.C.

SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI

Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü

Sayı : E-51592363-010. 06.01-34905238

Tarih: 10/11/2021

Konu : Sosyal Güvenlik Kurumunca Elektronik Ortamda Yapılacak Tebligat İşlemleri

GENELGE

2021/38

1-Genel Açıklamalar

Bilindiği üzere 24.9.2021 tarihli ve 31608 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Sosyal Güvenlik Kurumunca Elektronik Ortamda Yapılacak Tebligata İlişkin’’ Yönetmelik (Bundan sonra bu ibare, genelgede yönetmelik olarak anılacaktır.) 1.10.2021 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Söz konusu yönetmeliğin “Kullanılacak elektronik tebligat sisteminin belirlenmesi” başlıklı 12 nci maddesinde; “Kurum, elektronik ortamda yapılacak tebligatla ilgili her türlü teknik altyapıyı kurup işletebilir veya elektronik tebligat yapmaya yetkili Kurumlarla yapılacak protokol hükümleri çerçevesinde elektronik tebligat yaptırtabilir, elektronik ortamda yapılacak tebligatla ilgili başka kurumlarca kurulmuş olan teknik altyapıyı ilgili mevzuatı doğrultusunda kullanabilir.”

Hükmü yer almaktadır.

Bu hükme göre, Sosyal Güvenlik Kurumunca elektronik ortamda yapılacak tebligat işlemleri Kurum tarafından kurulan teknik altyapı üzerinden yapılacak olup elektronik ortamda yapılacak tebligat işlemlerinin yapılmasında uyulacak usul ve esaslar aşağıda açıklanmıştır.

2-Elektronik Tebligat Adresi Alacak ve Kullanacak Olan Muhataplar

2-1- Elektronik Tebligat Adresi Almak Zorunda Olan Muhataplar

Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği 1.10.2021 tarihi ve sonrasında 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentlerine göre sigortalı sayılan kişileri çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar elektronik tebligat adresi almak ve elektronik sistemi kullanmak zorundadırlar.

Bu bakımdan;

-1.10.2021 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentlerine göre sigortalı sayılan kişileri çalıştırmaya başlayıp yönetmeliğin yürürlüğe girdiği 1.10.2021 tarihi ve sonrasında sigortalı çalıştırmaya devam eden,

-1.10.2021 tarihinden sonra ilk defa 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (e) bentlerine göre sigortalı sayılan kişileri çalıştırmaya başlayan,

gerçek veya tüzel kişi işverenler ile tüzel kişiliği olmayan işverenler elektronik tebligat adresi almak ve elektronik sistemi kullanmak zorundadırlar.

Örnek 1: 26.8.2018 tarihinde sigortalı çalıştırmaya başlayan ve 1.10.2021 tarihi itibarıyla sigortalı çalıştırmaya devam eden (A) işvereni elektronik tebligat adresi almak ve elektronik sistemi kullanmak /orundadır.

Örnek 2: 4.10.2021 tarihinde sigortalı çalıştırmaya başlayan (B) işvereni elektronik tebligat adresi almak ve elektronik sistemi kullanmak zorundadır.

2-2- İsteğe Bağlı Olarak Elektronik Tebligat Adresi Alabilecek Muhataplar

Genelgenin “2-1- Elektronik Tebligat Adresi Almak Zorunda Olan Muhataplar” başlıklı maddesinde belirtilenler dışında kalan gerçek ve tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayanlar istemeleri halinde elektronik tebligat adresi alabilirler.

3- Başvuru Süresi

3-1- Elektronik Tebligat Adresi Almak Zorunda Olan Muhataplar Bakımından Başvuru Süresi

3-1-1- 1.10.2021 Tarihinden Önce Sigortalı Sayılan Kişileri Çalıştırmaya Başlayıp 1.10.2021 Tarihinden Sonra Sigortalı Çalıştırmaya Devam Eden İşverenler Bakımından Başvuru Süresi

1.10.2021 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentlerine göre sigortalı sayılan kişileri çalıştırmaya başlayıp yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarih olan

1.10.2021 tarihinden sonra sigortalı çalıştırmaya devam eden işverenler, www.turkiye.gov.tr adresinden (e-Devlet üzerinden) 1.10.2021 tarihini takip eden 3 ay içinde başvuru yapmakla yükümlüdür.

Bu bakımdan, söz konusu işverenler en geç 3.1.2022 (1.1.2022 tarihi hafta sonuna denk geldiğinden) tarihine kadar elektronik tebligat adresi almak zorundadırlar.

İşyerinin, 5510 sayılı Kanunun 11 inci maddesinde belirtilen süreler içerisinde bildirilmemesi ve tescil işlemi yapılmaması halinde Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 32 nci maddesinde belirtildiği şekilde resen tescil işlemi yapılması halinde, yukarıda belirtilen 3 aylık sürenin başlangıcı, işyerinin ünite tarafından resen tescil edildiğinin, işverene tebliğ edildiği tarihtir. Bu işverenler, işyerinin resen tescil işleminin kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren, 3 ay içinde www.turkiye.gov.tr adresi üzerinden elektronik tebligat adresi almak zorundadır.

3-1-2- 1.10.2021 Tarihinden Sonra İlk Defa Sigortalı Sayılan Kişileri Çalıştırmaya Başlayan İşverenler Bakımından Başvuru Süresi

1.10.2021 tarihinden sonra ilk defa 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (e) bentlerine göre sigortalı sayılan kişileri çalıştırmaya başlayan işverenler, sigortalı çalıştırmaya başlanılan ayı takip eden aydan itibaren 3 ay içinde www.turkiye.gov.tr adresinden (e-Devlet) başvuru yapmakla yükümlüdür.

Örnek 3: 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalı 15.11.2021 tarihi itibariyle çalışmaya başlamıştır. Söz konusu işveren, sigortalı çalıştırılmaya başlanılan ayı takip eden aybaşından (1.12.2021) itibaren en geç 3 ay içinde (28.2.2022 tarihine kadar) elektronik tebligat adresi almak zorundadır.

3- 2- İsteğe Bağlı Olarak Elektronik Tebligat Adresi Alabilecek Muhataplar

Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği 1.10.2021 tarihinde Genelgenin “2-1- Elektronik Tebligat Adresi Almak Zorunda Olan Muhataplar” başlıklı maddesinde belirtilenler dışında kalan gerçek ve tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayanlar istedikleri tarihte www.turkiye.gov.tr adresinden (e-Devlet üzerinden) elektronik tebligat adresi alabileceklerdir.

4- Başvuru Şekli

Elektronik tebligat (e-Tebligat) adresi alacak ve kullanacak olan muhatapların www.turkiye.gov.tr adresinden (e-Devlet üzerinden) başvuru yapmaları gerekmektedir. Başvurular üç grup için farklı şekilde yapılabilecektir.

– Kurumlunuzda işverenlik kaydı bulunmayan kullanıcılar/sigortalılar kişisel tebligatlarını görüntülemek üzere müracaatlarını “Gerçek Kişi İsteğe Bağlı” seçeneğinden yapabilecektir.

– Gerçek kişi işverenler bakımından işverenin kendisi veya işveren vekili tarafından, “Gerçek Kişi İşveren” seçeneğini kullanılarak başvuru yapılabilecektir.

– Tüzel kişi işverenler bakımından ise başvuru için “Tüzel Kişi” seçeneği kullanılacak olup, başvuru yapacak kişinin MERSİS veya SGK işyeri tescil kaydında yönetici/müdür/kanuni temsilci olarak yer alması gerekmektedir.

Elektronik tebligat adresi almak zorunda olan muhataplar şahsi işlemlerinden doğan (borçlanma, tescil vb.) tebligatları almak için, “Gerçek Kişi İsteğe Bağlı” seçeneğini kullanarak ayrıca başvuru yapacaklardır.

Tüzel kişi işverenler bakımından yöneticilere/müdürlere/kanuni temsilcilere ve bunların dışında kalan gerçek kişi işverenlere, “Gerçek Kişi İsteğe Bağlı” müracaatları bulunmadığı sürece, şahsi işlemlerinden doğan elektronik tebligat gönderilmeyecektir.

Ayrıca, gerçek kişi işverenler bakımından başvuruyu yapan işveren veya işveren vekilinden biri, tüzel kişi işverenler bakımından her bir yönetici/müdür/kanuni temsilci, tebligatların görüntülenebilmesi için üçüncü kişilere yetki tanımlayabilecektir. Yetki tanımlanan bu kişiler alt hesap olarak adlandırılacaktır.

e-Tebligat işlemleri gerçekleştirilirken, tüzel kişi işyeri için yapılan başvurularda vergi kimlik numarası, gerçek kişi işyeri için yapılan başvurularda ise T.C. Kimlik Numarası esas alınacaktır. Tüzel kişilik için yapılan başvuru sonrası, aynı vergi kimlik numarası altında veya gerçek kişi işyeri için yapılan başvuru sonrası aynı T.C. Kimlik Numarası altında yeni bir işyeri dosyasının tescil edilmesi halinde, yeni tescil edilen işyeri için elektronik tebligat adresi alınmasına ihtiyaç duyulmamakta olup, yeni tescil edilen işyerine ilişkin tebligatlar daha önce başvurusu yapılan elektronik tebligat adresi üzerinden takip edilebilecektir.

Örnek 4: (A) işvereni. 1234567890 vergi numarası altında işlem gören (B) işyeri için 12.12.2021 tarihinde, www.turkiye.gov.tr adresini kullanarak elektronik tebligat adresi oluşturmuştur. (A) işvereni, aynı vergi kimlik numarasında işlem görecek olan (C) işyerini 6.1.2022 tarihinde faaliyete geçirmiştir. (A) işvereninin, elektronik tebligat adresi alınan tarihten sonra tescil edilen (C) işyeri, aynı vergi kimlik numarası altında bulunduğundan, bu işyeri için ayrıca elektronik tebligat adresi oluşturulmayacaktır. Elektronik tebligata ilişkin iş ve işlemler. 12.12.2021 tarihinde oluşturulan elektronik tebligat adresi üzerinden takip edilebilecektir.

Tüzel kişi işverenlerde yönetici/şirket yetkilisi/müdür/kanuni temsilci niteliğinde herhangi bir kişinin kalmaması (değişmesi, yenisinin atanması, yetkinin alınması vefat vb.) durumunda yeni yönetici/şirket yetkilisi/müdür/kanuni temsilcinin yönetici/müdür/kanuni temsilci olarak atandıkları tarihten itibaren 3 ay içinde www.turkiye.gov.tr adresinden (e -Devlet üzerinden) başvuru yapması gerekmektedir.

Tüzel kişilik adına, birden fazla yönetici bulunması durumunda, tek bir yöneticinin- e-Tebligat başvurusu yapması yeterli olacaktır. Bir yöneticinin yaptığı başvuru sonrasında, diğer yöneticiler de herhangi bir başvuru gerekmeksizin, tüzel kişilik adına gelen e-Tebligatları görüntüleyebilecek, yapılmış olan bu başvuruyu daha önce tebligat gönderilmemiş olması şartıyla, silebilecek ve yeni kullanıcıları alt hesap olarak ekleyebilecektir.

Herhangi bir yönetici tarafından yapılan başvurunun silinmesi durumunda, tüzel kişilik adına yapılan e-Tebligat başvurusu da silineceğinden, diğer yöneticiler ve yöneticiler tarafından alt hesaba eklenen kullanıcılar da pasife alınacaktır. Bu durumda, tüzel kişilik adına yeniden başvuru yapılması gerekmektedir.

Birden fazla yöneticinin bulunduğu durumlarda, bir yöneticinin yöneticilikten ayrılması ya da vefatı nedeniyle elektronik tebligat adresinin pasife alınması halinde, ilgili yöneticinin, elektronik tebligat görüntüleme yetkisi verdiği alt hesaba eklenen kullanıcıların tebligatları görmeleri engellenecektir. Engellenen kişilere, diğer yönetici tarafından elektronik tebligatları görüntüleme yetkisi verilmediği sürece, Kurum tarafından gönderilen tebligatları görüntüleyemeyeceklerdir. Ancak bir yöneticinin yöneticilikten ayrılması ya da vefat etmesi halinde, diğer yönetici/yöneticiler elektronik tebligatları görüntülemeye devam edecektir.

Örnek 5: (A) Limited Şirketinin, şirket için yetkilendirilmiş (B) ve (C) olmak üzere iki yöneticisi bulunmaktadır. (B) yöneticisi, A Limited Şirketi adına e-Tebligat başvurusunda bulunmuştur. Tüzel kişilerde, birden fazla yöneticinin bulunduğu hallerde, tek bir yöneticinin e-Tebligat başvurusu yeterli olduğundan. (C) yöneticisi için e-Tebligat başvurusu aranmayacak olup, bu kişi şirket adına gönderilecek tebligatları görüntüleyebilecektir. Tebligat adresi alındıktan sonra (B) kişisi, (D) ve (E) kişilerini (C) kişisi ise (E) ve (G) kişilerini kullanıcı olarak ekleyerek, bu kişilere tebligatları görüntüleme yetkisini vermişlerdir. (B) yöneticisinin vefat etmesi halinde, bu kişi tarafından eklenen ve yönetici olmayan (D) ve (F) kişilerinin elektronik tebligat görüntüleme yetkisi pasif hale getirilecek olup, bu kişiler (G) yöneticisi tarafından, yeniden alt hesaba eklenmedikleri sürece, şirkete yapılan tebligatları görüntüleyemeyeceklerdir. Ancak (B) yöneticisinin vefatı, diğer bir yönetici olan (C)’nin, tebligatları görüntülemesine engel oluşturmayacaktır.

Örnek 6: Yukarıdaki örnekte yer alan, (B) yöneticisinin, yapılan tebligat başvurusunu silmesi halinde, tüzel kişilik adına yapılan e-Tebligat başvurusu da silinecek olup, her bir yönetici ve alt hesaba eklenen kullanıcılar için de e-Tebligat görüntüleme yetkisi sona ermiş olacaktır.

A LİMİTED ŞİRKETİ

YÖNETİCİ B C
ALT HESAP D E
ALT HESAP F G

Adi ortaklıklar için ortaklardan herhangi birinin, apartman yönetimi için yöneticinin, kamu kurum ve kuruluşları için yönetici bilgileri ile giriş yapılabilecektir. Bu kişiler ve “Gerçek Kişi İsteğe Bağlı” seçeneğini kullanarak elektronik tebligat başvurusunda bulunanlar, tebligatların görüntülenebilmesi için üçüncü kişilere yetki tanımlayabileceği alt hesap oluşturabilecektir.

Buna göre, elektronik tebligat adresi almak amacıyla www.turkiye.gov.tr adresinden (e -Devlet üzerinden) yapılacak başvuruların sisteme giriş işlemleri Ek-1’de yer alan kullanım kılavuzunda açıklandığı şekilde yapılacaktır.

5- Elektronik Tebligatın Gönderilmesi ve Muhatabına İletilmesine İlişkin Usul ve Esaslar

Kurum Merkez Teşkilatı/Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü/Sosyal Güvenlik Merkezi tarafından tebliğ edilmesi gereken evrak elektronik ortamda imzalanacak ve muhatabın elektronik tebligat adresine iletilecektir.

Buna göre, elektronik tebligat adresine evrakın gönderilmesi işlemleri Ek-2’de yer alan kullanım kılavuzunda açıklandığı şekilde yapılacaktır.

Kurum Merkez Teşkilatı/Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü/Sosyal Güvenlik Merkezi tarafından elektronik ortamda imzalanan evrak muhatabın elektronik ortamdaki adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günde tebliğ edilmiş sayılacaktır. e-Tebligat gönderildiğinde muhatabın e-Devlet sisteminde kayıtlı olan cep telefonu numarasına SMS ve/veya e-posta adresine bilgi mesajı gönderilecektir. Bu nedenle, evrakın muhatap tarafından okunup okunmaması evrakın tebliğ edilmesinde önem arz etmeyeceğinden, evrak muhatap tarafından okunmamış olsa dahi muhatabın elektronik ortamdaki adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günde tebliğ edilmiş sayılacaktır.

Değişik nedenlerden dolayı, muhatabın e-Devlet sisteminde kayıtlı olan cep telefon numarasına ve/veya e-posta adresine bilgilendirme mesajı gönderilememesi veya geç gönderilmesi, elektronik tebligatın geçerliliğini etkilemeyecektir.

Ayrıca, elektronik ortamda imzalanan evrak, muhatabın elektronik ortamdaki adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günden önce okunsa dahi, evrak muhatabın elektronik ortamdaki adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günde tebliğ edilmiş sayılacaktır.

Örnek 7: Muhatabın elektronik ortamdaki adresine 18.12.2021 tarihinde ulaşan tebligatın, muhatap taralından 21.12.2021 tarihinde okunduğu varsayıldığında, söz konusu evrak muhatabın elektronik ortamdaki adresine ulaştığı tarihi (18.12.2021) izleyen beşinci günde (23.12.2021) tebliğ edilmiş sayılacaktır.

Ancak, elektronik ortamda imzalanan ve idari para cezasına ilişkin olan evrakın tebliğ tarihi, beşinci gün olsa da. muhatap tebligatın elektronik ortamdaki adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günden önce de, idari para cezasını indirimli olarak ödeyebilecektir.

Örnek 8: Evrakın 18.12.2021 tarihinde muhatabın elektronik ortamdaki adresine ulaştığı varsayıldığında muhataba evrak 23.12.2021 tarihinde tebliğ edilmiş sayılacak ve muhatap idari para cezasını 21.12.2021 tarihinde indirimli olarak ödeyebilecektir.

Öte yandan, muhatabın, idari para cezasını indirimli olarak ödemesi ve aynı zamanda itiraz etmesi halinde, itiraz süresi, idari para cezasının ödendiği tarihi takip eden günden değil, tebligatın elektronik ortamdaki adrese ulaştığı tarihi izleyen beşinci günü takip eden günden başlayacaktır.

Örnek 9: 7 numaralı örnekteki işverenin, idari para cezası borcunu 21.12.2021 tarihinde ödemesi ve idari para cezasına itiraz etmesi halinde, 15 günlük yasal itiraz süresi, ödeme tarihi olan 21.12.2021 tarihini takip eden günden değil, beş günlük sürenin dolduğu 23.12.2021 tarihini takip eden günden itibaren başlayacaktır.

6- Muhatabın Sorumluluğu

Kendisine elektronik ortamda tebligat yapılacak muhatap;

a) Başvurusunu süresinde, tam ve doğru olarak yapmakla,

b) Beyan edilen bilgilerde meydana gelecek değişiklikleri bildirmekle,

c) “Sosyal Güvenlik Kurumunca Elektronik Ortamda Yapılacak Tebligata İlişkin Yönetmelik”te belirtilen tüm şartlara riayet etmekle,

ç) Elektronik tebligatı alacak kişilerde değişiklik olması halinde bu değişikliği bildirmekle,

yükümlüdür.

Bu nedenle, elektronik tebligat adresi almak amacıyla yapılan başvuruda istenen bilgilerin yanlış üirilmesi veya güncellenmemesi nedeniyle tebligata ilişkin bilgilendirme mesajının muhataba iletilememesinden muhatap sorumlu olacaktır.

7- Elektronik tebligat adresinin kullanıma kapatılması

a) Tüzel kişilerde ticaret sicil kaydının silindiği (nev’i değişikliği, birleşme halleri dahil) tarih itibarıyla elektronik tebligat adresi kapatılacaktır.

b) Gerçek kişilerde ilgilinin ölümü veya gaipliğine karar verildiğinin Kurum tarafından tespit edildiği durumlarda ölüm/karar tarihi itibarıyla ilgilinin elektronik tebligat adresi resen kapatılacaktır.

c) Kısıtlılık, ceza infaz kurumuna girme veya askerlik hizmeti gibi hukuki ve fiili sebeplerle elektronik tebligat hizmetinden yararlanma imkânı ortadan kalkmış muhatabın elektronik tebligat adresi kapatılacaktır.

d) Ölen/gaipliğine karar verilen kişinin elektronik tebligat adresi, mirasçıları tarafından sosyal güvenlik il müdürlüğüne veya sosyal güvenlik merkezine/merkez teşkilatına başvuru yapılması halinde de kullanıma kapatılacaktır.

Bu durumlar haricinde zorunlu veya isteğe bağlı olarak elektronik tebligat sistemine dahil olanların sistemden çıkmaları mümkün olmayacaktır.

8- Diğer Hükümler

8-1– 31.5.2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa, 21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanununa ve diğer mevzuata göre Kurumca hazırlanan ve tebligat gönderilmesi gereken tiim evraklar elektronik ortamda gönderilecektir.

8-2– Elektronik yolla tebligatın zorunlu bir sebeple yapılamaması hâlinde, kendilerine elektronik tebligat yapılması gereken muhataplara, 7201 sayılı Tebligat Kanunu ile 6183 sayılı Kanunda yer alan hükümlere göre tebligat yapılacaktır.

8-3– Bu genelgede yer alan, elektronik tebligat adresinin kapatılmasına ilişkin ibareler, hesabın tamamen silinmesi anlamına gelmediğini, elektronik tebligat adresinin pasife alınmasını ve yapılacak tebligatların ilgili kanunlara göre kâğıt ortamında yapılmasını, ifade etmektedir.

8-4– 12.5.2010 tarihli ve 27579 sayılı Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 39 uncu maddesinin yedinci fıkrası uyarınca işverenlerce “Çalışılmadığına Dair Bildirim Giriş Sistemi” nde görüntülenebilen istirahat raporları, çalışılmadığına dair bildirimin Kuruma gönderilmesi için yapılan tebligat yerine geçtiğinden bu Genelgenin kapsamı dışındadır. Herhangi bir sebeple anılan sistem üzerinden görüntülenemeyen istirahat raporlarının işverene bildirimi için ise bu Genelge hükümleri uygulanacaktır.

Bilgi edinilmesini ve gereğini rica ederim.

Cevdet CEYLAN

Kurum Başkan V.

EKLER:

Ek-1 : Kullanım Kılavuzu-1

Ek-2 : Kullanım Kılavuzu-2

SGK Genelgesi 2021/38 – Genelgenin Eki İçin Tıklayınız

T.C.

SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI

Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü

Sayı : E-24010506-010.07.01-36628385

Tarih: 10.12.2021

Konu : 7326 Sayılı Kanun Kapsamında İlk Taksit Ödemesini Gerçekleştirenlerin Peşin Ödeme Hükümlerinden Yararlanabilmeleri

GENEL YAZI

09.06.2021 tarihli ve 2021/20 Sayılı “7326 sayılı Kanun Uyarınca Alacakların Yapılandırması” konulu Genelge’nin “Borcun belirtilen taksit süresinden önce ödenmesi ” başlıklı maddesinin son paragrafında “Taksitle ödeme seçeneğini seçmesine rağmen ilk taksit ödemesini gerçekleştiremeyenlerce talepte bulunulması halinde borcun tamamının geç ödeme zammıyla birlikte peşin olarak 30/11/2021 tarihine kadar (Cumhurbaşkanınca ödeme sürenin uzatılması halinde 31/12/2021 tarihine kadar) ödenmesi mümkün bulunmaktadır.” Hükmü yer almaktadır.

Bu hüküm uyarınca, borcunu taksitle yapılandıran ancak yapılandırılan borcun ilk taksitini 30/11/2021 tarihine kadar ödemeyen veya eksik ödeyenler tarafından borcun geç ödeme zammı ile birlikte 31/12/2021 tarihine (bu tarih dâhil) kadar ödenmesi halinde, peşin ödeme hükümlerinden yararlanılmakta ve Yİ-ÜFE aylık değişim oranlarında %90 indirim yapılmaktadır.

Taksitle ödeme seçeneğiyle borçlarını yapılandırıp ilk taksit ödemesini gerçekleştirenler bakımından borcun tamamının, ikinci taksitin ödeme süresi sonuna (31/12/2021 tarihine) kadar ödenmesi halinde, taksitlendirme farkı alınmaksızın Yİ-ÜFE aylık değişim oranları %50 olarak uygulanmaktadır.

Cumhurbaşkanınca 7326 sayılı Kanun uyarınca yapılandırmaya müracaat ve ilk taksit/peşin ödeme süreleri bir ay uzatıldığından, taksitle ödeme seçeneğiyle borçlarını yapılandırıp ilk taksit ödemesini gerçekleştirenler için ikinci taksitin son ödeme süresi ile ilk taksit ödemesini gerçekleştiremeyenler bakımından peşin ödeme hükümlerinden yararlanılmaya ilişkin son ödeme süresi 31/12/2021 tarihi olarak eşitlenmiş bulunmaktadır.

Ödeme sürelerinin aynı olmasına rağmen ilk taksit ödemesini gerçekleştirenler bakımından ikinci taksitin ödenmesi halinde indirim tutarının %50, ilk taksit ödemesini gerçekleştiremeyenler bakımından peşin ödeme hükümlerinden yararlanılması halinde indirim tutarının % 90 olması hususunun hakkaniyete uygun olmadığı, bu nedenle taksitle ödeme seçeneğini seçip ilk taksit ödemesini süresinde yapanların da yazılı talebi halinde taksitli ödeme seçeneklerini, peşin ödemeye döndürerek geç ödeme zammıyla birlikte 31/12/2021 tarihine kadar ödemeleri halinde peşin ödeme hükümlerinden yararlandırılmasının uygun olacağı değerlendirilmiştir.

7326 Sayılı Kanun kapsamında ilk taksit ödemesini gerçekleştirenlerin peşin ödeme hükümlerinden yararlanabilmeleri için Sosyal Güvenlik İl Müdürlüklerine/Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüklerine taksitli ödeme planlarının peşin ödeme planı olarak değiştirilmesi için başvuru yapmaları, başvuranlar için Sosyal Güvenlik İl Müdürlüklerince/Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüklerince;

-Ödenmiş taksit tutarlarının 88 çıkış işlemi yapılarak emanet hesaba alınması,

-Taksitli ödeme planlarının peşin ödeme planı olarak değiştirilmesi,

-Emanete alınan tutarların peşin ödeme planına işlenmesi,

Gerekmekte olup; kalan bakiye tutarlar işverenlerce bankalar vasıtasıyla on-line olarak “110-7326 Yapılandırma İşveren” kodundan ödenebilecektir.

Peşin ödeme tutarına işlenen miktardan arta kalan tutarın geç ödeme zammı ile birlikte 31/12/2021 tarihine kadar ödenmemesi halinde 7326 sayılı Kanun kapsamındaki borç yapılandırılmaları bozulacaktır.

Bilgi edinilmesini ve gereğini arz ederim.

Savaş ALIÇ

Genel Müdür

İşçinin iş sözleşmesinin belli durumlarda sona ermesi halinde kıdem tazminatı ödenmektedir.

Kıdem tazminatı, her yıl için otuz günlük ücret üzerinden ödenir. Yılı aşan süreler için de orantısal ödeme yapılır.

Kıdem tazminatı son, giydirilmiş ve brüt ücret üzerinden ödeme hesaplanır.

Yani, işçinin ücretine ilaveten işçiye ödenen para ve para ölçülebilir tüm menfaatler bu ödemede dikkate alınır. Buna göre aşağıda sayılan ve süreklilik arz eden, para ve parayla ölçülebilir tüm menfaatler dikkate alınır.

***

Giydirilmiş brüt ücret

Kıdem tazminatına esas olacak ücretin hesabında, çıplak ücretine ilaveten işçiye sağlanmış olan para ve para ile ölçülmesi mümkün akitten ve kanundan doğan menfaatler de göz önünde bulundurulur.

Bu menfaatlerin belirlenmesinde şu hususlara dikkat edilmelidir.

1- Yapılan ödemenin sözleşmeden veya kanundan doğması,

2- Süreklilik arz etmesi,

3- İşçiye sağlanan bir menfaat niteliği taşıması,

4- Para ve para ile ölçülebilir olması,

Bu esaslardan birinin bulunmaması halinde, işçiye sağlanan menfaat kıdem tazminatının hesabına dahil edilmez.

- İkramiye

- Temettü

- Devamlılık arz eden prim ödemeleri,

- Kasa tazminatı, Mali sorumluluk tazminatı

- Unvan ya da imza tazminatı

- Yemek yardımı

- Gıda yardımı (süt, yoğurt, ara dinlenmesinde verilen meşrubat vb.)

- Erzak yardımı

- Ulaşım yardımı,

- Yakacak yardımı

- Aile yardımı

- Konut yardımı

- Havlu ve sabun yardımı (eğer işyeri dışında kullanılmasına izin verilmiyorsa tazminat hesabına katılmaz)

- Sosyal yardım niteliğinde ayakkabı ya da bedeli

- Yıllık izin harçlığı (her yıl sürekli veriliyorsa)

- Çocuk zammı, çocuk yardımı,

- Aylık ödenen eğitim yardımları,

- Sağlık yardımı,

- Giyim yardımı,

gibi süreklilik gösteren ödemeler dikkate alınacaktır. Resul Kurt

https://www.dunya.com/kose-yazisi/kidem-tazminati-hesaplanmasinda-hangi-odemeler-dikkate-alinacak/642364

I- GİRİŞ

Örtülü kazanç dağıtımı kavramı, özellikle kâr amacı güden kurumlar vergisi mükellefi sermaye şirketleri için büyük önem arz etmektedir. Sermaye şirketi şeklinde kurulmuş bir ortaklıkta, yıllık faaliyet sonucu oluşan gelir, şirkete aittir. Şirket, ortakların kişiliği dışında ayrı bir hukuki kişiliğe sahip olduğu için ortaklar bu kazanç üzerinde hak sahibi değildirler. Dolayısıyla bu kazanç üzerinde herhangi bir tasarrufta da bulunamazlar. Ancak ortaklar şirket karşısında, kanunlar ile çerçevelenmiş sınırlı ve belirli talep haklarına sahiptirler.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun (KVK) 13. maddesindeki tanıma göre; transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı, kurumların ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunarak kazancın tamamen veya kısmen dağıtılması işlemidir. Alım, satım, imalat ve inşaat işlemleri, kiralama ve kiraya verme işlemleri, ödünç para alınması ve verilmesi, ikramiye, ücret ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemler, her hal ve şartta mal veya hizmet alım ya da satımı olarak değerlendirilmektedir.

İşbu makalede, örtülü kazanç dağıtımı kavramı, üzerinde durulacak, Danıştay Kararları ışığında bu kavramın nasıl yorumlandığı konusu ele alınacaktır.

II- “İLİŞKİLİ KİŞİ” KAVRAMI

5520 sayılı KVK’nun 13. maddesinde yer alan tanımına göre;

“İlişkili kişi, kurumların kendi ortakları, kurumların veya ortaklarının ilgili bulunduğu gerçek kişi veya kurum ile idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunduğu ya da nüfuzu altında bulundurduğu gerçek kişi ya da kurumları” ifade etmektedir.

Ortakların eşleri, ortakların veya eşlerinin üstsoy veya altsoyu ile üçüncü derece dâhil yansoy hısımları ve kayın hısımları da ilişkili kişi sayılmaktadır.

Ayrıca kazancın elde edildiği ülke vergi sisteminin, Türk vergi sisteminin yarattığı vergilendirme kapasitesi ile aynı düzeyde bir vergilendirme imkânı sağlayıp sağlamadığı ve bilgi değişimi hususunun göz önünde bulundurulması suretiyle Bakanlar Kurulu tarafından ilan edilen ülkelerde veya bölgelerde bulunan kişilerle yapılmış tüm işlemler, ilişkili kişilerle yapılmış sayılmaktadır.

İlişkinin doğrudan veya dolaylı olarak ortaklık kanalıyla oluştuğu durumların, örtülü kazanç dağıtımı kapsamında sayılması için en az % 10 oranında ortaklık, oy veya kâr payı hakkının olması şartı aranmaktadır. Ortaklık ilişkisi olmadan, doğrudan veya dolaylı olarak en az % 10 oranında oy veya kâr payı hakkının olduğu durumlarda da taraflar ilişkili kişi sayılır ve ilişkili kişiler açısından bu oranlar topluca dikkate alınmaktadır.

İlişkili kişi kavramı, iş hacmi uluslararası platformda olan şirketler açısından da ayrıca değerlendirilmelidir. Şöyle ki tam mükellef kurumlar ile yabancı kurumların, Türkiye’deki işyeri veya daimi temsilcilerinin aralarında, ilişkili kişi kapsamında gerçekleştirdikleri yurt içindeki işlemler nedeniyle kazancın örtülü olarak dağıtıldığının kabul edilebilmesi için Hazine zararının doğması gerekmektedir. Hazine zararından anlaşılması gereken; emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit edilen fiyat ve bedeller nedeniyle kurum ve ilişkili kişiler adına tahakkuk ettirilmesi gereken her türlü verginin eksik veya geç tahakkuk ettirilmesidir.

III- ÖRTÜLÜ KAZANÇ DAĞITIMININ TESPİTİNDE EN ÖNEMLİ KRİTER: “EMSALLERE UYGUNLUK İLKESİ”

Emsallere uygunluk ilkesi; ilişkili kişilerle yapılan mal veya hizmet alım ya da satımında uygulanan fiyat veya bedelin, aralarında böyle bir ilişkinin bulunmaması durumunda oluşacak fiyat ve bedele uygun olmasını ifade etmektedir. Emsallere uygunluk ilkesi doğrultusunda tespit edilen fiyat veya bedellere ilişkin hesaplamalara ait kayıt, cetvel ve belgelerin ispat edici kâğıtlar olarak saklanması zorunludur.

Şirketler, ilişkili kişilerle yaptıkları işlemlerde uygulanacak fiyat ve bedeller için birtakım yöntemlere başvurulabilmektedir. Bunlar aynı zamanda emsallere uygunluk kriterinin tespiti için kullanılmaktadır.

• Karşılaştırılabilir fiyat yöntemi,

• Maliyet artı yöntemi,

• Yeniden satış fiyatı yöntemi,

• İşlemsel kâr yöntemleri,

yapılan işlemlerin emsallerine uygun olup olmadığının tespiti için uygulanan en önemli yöntemler olarak karşımıza çıkmaktadır.

Şayet mükellef, sayılan bu yöntemlerden herhangi birisi ile emsallere uygun fiyata ulaşamıyorsa bu durumda, işlemin niteliğine uygun olarak kendi belirleyeceği bir yöntemi de kullanabilmektedir. Yine mükellef, kendisi talep etmek suretiyle Maliye Bakanlığı ile anlaşarak uygulanacak fiyat ya da bedelin tespitine ilişkin yöntemler belirleyebilmektedir. Bu şekilde bir yöntem belirlenmiş ise üç yılı aşmamak üzere anlaşmada tespit edilen süre ve şartlar kesinlik taşımaktadır.

Mükellef ve Bakanlık birlikte, belirlenen yöntemin zamanaşımına uğramamış geçmiş vergilendirme dönemlerine de uygulanmasını, Vergi Usul Kanunu’nun pişmanlık ve ıslah hükümlerinin uygulanmasının mümkün olması ile anlaşma koşullarının bu dönemlerde de geçerli olması halinde, anlaşma kapsamına almak suretiyle sağlayabilecektir. Bu durumda, imzalanan anlaşma, söz konusu hükümlerde yer alan haber verme dilekçesi yerine geçecek, beyan ve ödeme işlemleri de buna göre tekemmül ettirilecektir. Önceden ödenen vergiler, ret ve iade edilmeyecektir.

IV- DANIŞTAY KARARLARI İÇERİĞİNDE “ÖRTÜLÜ KAZANÇ DAĞITIMI”

Örtülü kazanç dağıtımı konusunda birçok Danıştay kararı bulunmaktadır. Mükellef lehine kararlar olduğu gibi mükellef aleyhine de kararlar verilmiştir. Kararlarda mükellefin haklı ya da haksız durumu, değişik açılardan eleştiri konusu yapılmıştır.

Örneğin, Danıştay 3. Dairesi’nin 28.01.2021 tarih ve E. 2018/15, K. 2021/349 sayılı kararına göre;

“…..yukarıda değinilen Yasa hükümlerine göre örtülü kazanç dağıtımından söz edilebilmesi için doğrudan ya da dolaylı bir ortaklık ilişkisinin ve menfaat aktarımının hukuken geçerli bir şekilde ortaya konması gerekmektedir. Davacı şirketin, kasa mevcudunun, günlük nakit ihtiyacından fazla ve aynı zamanda ticari teamüllere aykırı düşecek biçimde yüksek tutarlı olduğunun ve bu miktarın ortaklara dağıtıldığının hukuken geçerli somut veriler yerine, birtakım kabullere dayandırıldığı olayda, varsayıma dayalı olarak tespit edildiği sonucuna ulaşılan kazanç farkının, örtülü biçimde dağıtıldığı kabulüne dayanan dava konusu tarhiyat hukuka uygun bulunmamaktadır.”

İlgili kararın yorumundan da anlaşılacağı üzere, davacı şirketin kasa mevcudu, ticari teamüllerle karşılaştırılmak suretiyle olması gerekenden daha yüksek tutarlı olup olmadığı değerlendirilmiştir. Emsallere uygunluk kriterine, karşılaştırılabilir fiyat yöntemi kullanılarak ulaşılmaya çalışılmıştır.

Bilindiği üzere, karşılaştırılabilir fiyat yöntemi; bir mükellefin uygulayacağı emsallere uygun satış fiyatının, karşılaştırılabilir mal veya hizmet alım ya da satımında bulunan ve aralarında herhangi bir şekilde ilişki bulunmayan gerçek ve tüzel kişilerin birbirleriyle yaptıkları işlemlerde uygulayacağı piyasa fiyatı ile karşılaştırılarak tespit edilmesini ifade etmektedir. 

Diğer taraftan, Danıştay 4. Dairesi’nin 20.04.2021 tarihli ve E. 2016/847, K.2021/2341 sayılı kararına göre;

“….ortaklardan alacaklar hesabında yer verilen para hareketlerinin şirket işlerinde kullanılıp kullanılmadığı, emtia alımında kullanılıp kullanılmadığı hususunda yasal defterler üzerinde bir inceleme yapılmadığı gibi ortaklar tarafından şahsi menfaat sağlamaya yönelik kullanıldığı konusunda da bir tespitte bulunulmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde, şirket kaynaklarının ortaklara karşılıksız kullandırılması sonucu verilen finansman hizmeti karşılığında elde edilmesi gereken karın, ortaklara örtülü olarak dağıtıldığı açıkça ve hukuken geçerli şekilde tespit edilmediğinden eksik inceleme ve varsayıma dayalı olarak yapılan dava konusu tarhiyatta hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.”

Bu kararda da Kanun’da ifade edilen ilişkili kişiler arasında yapılan işlemlerin, şahsi menfaat sağlama amacıyla yapılıp yapılmadığı değerlendirilmiştir. Daha açık bir anlatımla örtülü kazanç dağıtımının sübjektif unsuru mercek altına alınmıştır. Şirketin örtülü kazanç dağıtımını bilerek ve isteyerek mi yaptığı, şirketin ortağı olmayan üçüncü kişiye karşı sağlamayacağı menfaati ortağına mı sağlamaya çalıştığı şahsi menfaat bağlamında incelenmiştir.

V- SONUÇ

Örtülü kazanç dağıtımı kavramı, KVK’nın 13. maddesinde teknik olarak çok açık bir şekilde tanımlanmış olmasına rağmen, mükellefler bu konuda bir ihtilaf ile karşılaştıklarında, ilgili Kanun maddesinde yer alan birçok kavramın yorumu, bazı durumlarda güç olmaktadır. Kimler ilişkili kişidir, yapılan işlem özelinde ilişkili kişinin sorumluluğu hangi noktada başlar ve biter, ilişkili kişiler arasında yapılan işlemde kişi lehine menfaat sağlama amacı var mıdır, emsallere uygunluk ilkesinin uygulanmasında hangi yöntemin kullanılması daha adil bir sonuca götürür gibi birçok alt başlığın altının doldurulması gerekmektedir.

*  Avukat

Yazarlar : 'ZUHAL KIZILOT'

https://www.linkedin.com/company/k%C4%B1z%C4%B1lothukuk/

İkinci el otomobil satışına yeni düzenlemeler geliyor. Ticaret Bakanlığı’nın taslak yönetmeliğiyle, ikinci el oto satışında EFT ve havale kullanılması halinde de, taşıt ve paranın eş zamanlı el değiştirmesini sağlayan elektronik sistem kullanılacak ve dolandırıcılıkların önüne geçilebilecek.

Edinilen bilgiye göre, Ticaret Bakanlığı'nın hazırladığı yönetmelik taslağıyla, ikinci el oto satışında yetki belgesi verilmesinde aranan iş yeri açma ve çalışma ruhsatı bulunması şartı kaldırılırken, konkordato başvurusu yapan işletmeler de yetki belgesi başvurusunda bulunabilecek. Düzenlemeyle, yetki belgesi için istenen lise mezuniyeti şartı da ilköğretime indiriliyor.

Eş zamanlı değişim

Taslakla, ikinci el araç alım satımında elektronik sistem kullanımı da genişletilecek. Mevcut uygulamada, sadece ödemenin nakit yapılması halinde taşıt mülkiyeti ile satış bedelinin eş zamanlı el değiştirmesini sağlayan elektronik sistem devreye girerken, yeni düzenlemeyle havale, EFT yöntemleriyle ödemeler de elektronik sistem üzerinden yapılabilecek. 

İkinci el oto satışında özellikle EFT talimatları üzerinden dolandırıcılık olayları yaşanıyor. Alıcı görünümündeki dolandırıcılar, araç bedeli kadar EFT talimatını verdikten sonra, talimat belgesini satıcıya göstererek aracın devralıyor, sonra da EFT talimatını iptal ediyor ve kayıplara karışıyor. Yeni düzenlemeyle bu tip dolandırıcılıkların da önüne geçilebilecek.

İkinci el otomobil alım satımındaki elektronik sistem ile alıcının elindeki para, önce emanet hesabına aktarılıyor, işlem bitinceye kadar bloke oluyor. Aracın noterdeki devir işleminin sonuçlandırıldığı bilgisinin aktarılmasıyla para, satıcının hesabına iletilerek satış tamamlanıyor.

10 gün önceki ekspertiz raporu geçerli olacak

Taslakta yer alan bir diğer düzenlemeye göre, ikinci el otomobil veya arazi taşıtı satışı yapan işletme tarafından, satışın yapıldığı tarihten önceki 3 gün içinde ekspertiz raporu alma zorunluluğu da 10 güne çıkarılacak.

Düzenlemeyle yönetmeliğe aykırılıktaki para cezası yerine “bir defaya mahsus” uyarı geliyor. Taslağa göre bakanlık, ikinci el oto alım satışı yönetmeliğe aykırı hareket edenleri, ekonomik durumu ve ödeme güçlüğü içinde bulunup bulunmadığını da dikkate alarak, para cezası vermeden önce bir defaya mahsus olmak üzere uyarabilecek.

https://www.milliyet.com.tr/ekonomi/2-el-oto-satisina-elektronik-sistem-6658477

Yeni iş kuran gençlere, faaliyete başladıkları takvim yılından itibaren üç yıl boyunca elde ettikleri kazancın bir kısmını vergi dışı bırakmak ve gençlerimizin girişimciliğe yönlendirilmesini desteklemek amacıyla getirilen vergi ve sigorta prim teşviki uygulamasına ilişkin detaylı açıklamaların yer aldığı “Genç Girişimcilere Vergi ve Sigorta Prim Teşviki” Broşürü güncellenerek kullanıma sunulmuştur.

Söz konusu Broşürde;

  • Vergi teşvikinden kimlerin yararlanabileceği,
  • Vergi teşvikinden yararlanma şartlarının neler olduğu,
  • Vergi teşviki uygulamasındaki özellikli durumlar,
  • Sigorta prim teşvikinden yararlanma şartlarının neler olduğu,

gibi konularda açıklayıcı bilgilere ve örneklere yer verilmiştir.

Açıklamalara ve ayrıntılı bilgilere:

  • 292 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinden,
  • Vergi İletişim Merkezinin (VİMER) 189 numaralı telefon hattından,

ulaşabilirsiniz.

Broşüre ulaşmak için TIKLAYINIZ

Kaynak: GİB

T.C.

YARGITAY

9. Hukuk Dairesi

Esas No: 2015/21438

Karar No: 2019/19009

Tarihi: 04/11/2019

» İstifa

» İstifa Sonrası Belirli Bir Süre İşçinin Çalışmaya Devam Etmesi Halinde İstifadan Söz Edilemeyeceği

» İstifa Aşamasında Tarafların Belirli Bir Süre Çalışmanın Sürmesini Kabul Etmeleri Halinde Süresin Sonunda İş Sözleşmesinin İkale İle Sona Ermiş Sayılacağı

» Şarta Bağlı İstifanın Kural Olarak Geçerli Olmayacağı

» İşçinin Kıdem ve İhbar Tazminatının Ödenmesi Koşuluyla Gerçekleştirdiği İstifanın İkale Önerisi Olduğu

» İşçinin İstifa Dilekçesindeki İradesinin Fesada Uğratılmış Olması Halinde İş Sözleşmesinin İstifa İle Değil İşveren Feshinin Sonlanmış Olacağı

ÖZET: İşçinin haklı bir nedene dayanmadan ve bildirim öneli tanımaksızın iş sözleşmesini feshi, istifa olarak değerlendirilmelidir. İstifa iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla birlikte iş ilişkisi sona erer. İstifanın işverence kabulü zorunlu değilse de, işverence dilekçenin işleme konulmamış olması ve işçinin de işyerinde çalışmaya devam etmesi halinde gerçek bir istifadan söz edilemez. Bununla birlikte istifaya rağmen tarafların belirli bir süre daha çalışma yönünde iradelerinin birleşmesi halinde, kararlaştırılan sürenin sonunda iş sözleşmesinin ikale yoluyla sona erdiği kabul edilmelidir.

Şarta bağlı istifa ise kural olarak geçerli değildir. Uygulamada en çok karşılaşılan şekliyle, işçinin ihbar ve kıdem tazminatı haklarının ödenmesi şartıyla ayrılma talebi istifa olarak değil, ikale (bozma sözleşmesi) yapma yönünde bir icap olarak değerlendirilmelidir.

İşçinin istifa dilekçesindeki iradesinin fesada uğratılması da sıkça karşılaşılan bir durumdur. İşverenin tazminatların derhal ödeneceği sözünü vermek ve benzeri baskılarla işçiden yazılı istifa dilekçesi vermesini talep etmesi ve işçinin buna uyması halinde, gerçek bir istifa iradesinden söz edilemez. Bu halde feshin işverence gerçekleştirildiği kabul edilmelidir.

İşverenin baskı uygulaması sonucu düzenlenen istifa dilekçesine değer verilemez.

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

A) Davacı İsteminin Özeti:

Davacı vekili, davacının 09.05.20016.04.2007 tarihleri arasında uluslararası tır şoförü olarak 1.250,00 Euro ücret karşılığında çalıştığını, genel tatil ücretlerinin ödenmemesi, sigorta primine esas kazançlarının gerçek ücret üzerinden beyan edilmemesi ve son üç aylık ücretinin ödenmemesi nedenleriyle iş akdinin davacı tarafından haklı nedenle feshedildiğini ileri sürerek, kıdem tazminatı alacağının davalıdan tahsilini istemiştir.

B) Davalı Cevabının Özeti:

Davalı vekili, davacının 09.05.2005-16.04.2007 tarihleri arasında uluslararası tır şoförü olarak görev yaptığını, son ücretinin aylık brüt 1.046,76 TL olduğunu, istifa ederek işten ayrıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna dayanılarak, her ne kadar davalı taraf davacının istifa ederek işten ayrıldığını ileri sürmüş ise de istifa dilekçelerinin geçerlilik koşullarının titizlikle incelenmesi gerektiği, bu dilekçede davacının işe başladığı tarihi ayrılma tarihi olarak yazdığı kaldı ki İstanbul Anadolu 15. İş Mahkemesi’nin 2013/1356 E sayılı dava dosyasında davacının 2007 yılına ait ödenmeyen 3,5 aylık sabit ücret alacağı olduğunun hüküm altına alındığı, bu yönüyle iş akdinin işçi tarafından ücretinin ödenmemesi nedeniyle haklı nedene dayalı olarak feshedildiği, bu nedenle davacının kıdem tazminatına hak kazandığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

D) Temyiz:

Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.

E) Gerekçe:

Taraflar arasında, iş ilişkisinin işçinin istifası ile sona erip ermediği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Genel olarak iş sözleşmesini fesih hakkı, karşı tarafa yöneltilmesi gereken tek taraflı bir irade beyanı ile iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesiyle ortadan kaldırabilme yetkisi veren, bozucu yenilik doğuran bir haktır. İşçinin haklı nedenle iş sözleşmesini derhal feshi 4857 sayılı İş Kanununun 24 üncü maddesinde düzenlenmiştir. İşçinin önelli fesih bildiriminin normatif düzenlemesi ise aynı yasanın 17 nci maddesinde ele alınmıştır. Bunun dışında Yasada işçinin istifası özel olarak düzenlenmiş değildir.

İşçinin haklı bir nedene dayanmadan ve bildirim öneli tanımaksızın iş sözleşmesini feshi, istifa olarak değerlendirilmelidir. İstifa iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla birlikte iş ilişkisi sona erer. İstifanın işverence kabulü zorunlu değilse de, işverence dilekçenin işleme konulmamış olması ve işçinin de işyerinde çalışmaya devam etmesi halinde gerçek bir istifadan söz edilemez. Bununla birlikte istifaya rağmen tarafların belirli bir süre daha çalışma yönünde iradelerinin birleşmesi halinde, kararlaştırılan sürenin sonunda iş sözleşmesinin ikale yoluyla sona erdiği kabul edilmelidir.

Şarta bağlı istifa ise kural olarak geçerli değildir. Uygulamada en çok karşılaşılan şekliyle, işçinin ihbar ve kıdem tazminatı haklarının ödenmesi şartıyla ayrılma talebi istifa olarak değil, ikale (bozma sözleşmesi) yapma yönünde bir icap olarak değerlendirilmelidir.

İşçinin istifa dilekçesindeki iradesinin fesada uğratılması da sıkça karşılaşılan bir durumdur. İşverenin tazminatların derhal ödeneceği sözünü vermek ve benzeri baskılarla işçiden yazılı istifa dilekçesi vermesini talep etmesi ve işçinin buna uyması halinde, gerçek bir istifa iradesinden söz edilemez. Bu halde feshin işverence gerçekleştirildiği kabul edilmelidir.

İşverenin baskı uygulaması sonucu düzenlenen istifa dilekçesine değer verilemez. Dairemizce bu gibi hallerde feshin işverence gerçekleştirildiği, bununla birlikte işveren feshinin haklı olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmektedir (Yargıtay 9.HD. 3.7.2007 gün 2007/14407 E, 2007/21552 K.).

İşçinin haklı nedenle derhal fesih nedenleri mevcut olduğu ve buna uygun biçimde bir fesih yoluna gideceği sırada, iradesi fesada uğratılarak işverence istifa dilekçesi alınması durumunda da istifaya geçerlilik tanınması doğru olmaz. Bu durumda işçinin haklı olarak sözleşmeyi feshettiği sonucuna varılmalıdır.

İstifa belgesine dayanılmakla birlikte, işçiye ihbar ve kıdem tazminatlarının ödenmiş olması, Türkiye İş Kurumuna yapılan bildirimde işveren feshinden söz edilmesi gibi çelişkili durumlarda, her bir somut olay yönünden bu çelişkinin istifanın geçerliliğine etkisinin değerlendirilmesi gerekir.

İstifa belgesindeki ifadenin genel bir içerik taşıması durumunda, işçinin dava dilekçesinde somut sebepleri belirtmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır. Bu halde de istifanın ardındaki gerçek durum araştırılmalıdır.

İş sözleşmesinin istifa ile sona ermesi halinde, işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanması mümkün olmadığı gibi, ihbar ve kıdem tazminatlarına da hak kazanamaz. İstifa durumunda işçinin işverene ihbar tazminatı ödemesi yükümü ortaya çıkabileceğinden, istifa türündeki belgelerin titizlikle ele alınması gerekir. İmzaya itiraz ya da metin kısmına ilaveler yapıldığı itirazı mutlak olarak teknik yönden incelenmelidir.

İstifa halinde dahi işçiye kıdem tazminatı ödeneceğini öngören sözleşme hükümleri ile işyeri uygulamaları, 4857 sayılı Yasaya göre geçerli olup, bu halde kıdem tazminatı 1475 sayılı Yasanın 14 üncü maddesine göre hesaplanmalı ve anılan maddedeki kıdem tazminatı tavanı gözetilmelidir. Belirtmek gerekir ki, sözü edilen Yasada düzenlenen kıdem tazminatı tavanı mutlak emredici niteliktedir.

Somut uyuşmazlıkta, dosyada mevcut el ile yazılı, davacının imzasını havi 16.04.2007 tarihli istifa dilekçesinde haklı bir nedene dayanılmamış, içeriğinde sebep belirtilmediği görülmüştür. Davacı işçi iş akdini istifa dilekçesi ile kendisi sona erdirmiş olup fesihten yaklaşık 7 yıl sonra açtığı davada feshin ödenmemiş işçilik alacaklarına dayalı olduğunun beyan edilmesi, haklı nedene dayanmayan feshe sonradan haklı neden niteliği kazandırma girişimi olup bunun hukuken geçerliliği bulunmamaktadır. Bu nedenle, davacının istifa iradesine değer verilerek kıdem tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

F) Sonuç:

Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 04.11.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

10 Aralık 2021 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 31685

Hazine ve Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç ve Kapsam

Amaç ve kapsam

MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı; 14/10/2021 tarihli ve 7338 sayılı Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 92 nci maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.

İKİNCİ BÖLÜM

Kamu Kurum ve Kuruluşları Tarafından Yapılan Tarımsal Destek

Ödemeleri Üzerinden Kesilen Gelir Vergisinin İadesi

Yasal düzenleme

MADDE 2 – (1) 7338 sayılı Kanunun 11 inci maddesi ile 193 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 92 – Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılan tarımsal destek ödemeleri üzerinden tevkif edilerek tahsil edilen gelir vergisi, çiftçilerin düzeltme zamanaşımı süresi içerisinde tarha yetkili vergi dairelerine başvurmaları ve dava açmamaları, açılmış davalardan vazgeçmeleri şartıyla, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun düzeltmeye ilişkin hükümleri uyarınca, tahsil tarihinden itibaren aynı Kanunun 112 nci maddesinin (4) numaralı fıkrası hükmüne göre hesaplanacak faizi ile birlikte red ve iade edilir.

Bu madde hükümlerinden yararlanmak üzere vazgeçilen davalarla ilgili olarak daha önce verilmiş ve kanun yolu tüketilmemiş kararlar uyarınca, taraflara tebliğ edilip edilmediğine bakılmaksızın işlem yapılmaz, idarece de açılmış davalar sürdürülmez, faiz, yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmez, hükmedilmişse ödenmez. Hakkında kesinleşmiş yargı kararı bulunanların iade talepleriyle ilgili olarak bu madde hükmü uygulanmaz.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilidir.”

İade talebi ve ibraz edilecek belgeler

MADDE 3 – (1) 193 sayılı Kanunun geçici 92 nci maddesinin yürürlüğe girdiği 26/10/2021 tarihinden önce kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılan tarımsal destek ödemeleri üzerinden kesilen gelir vergisi, başvuru sahiplerinin veya vekillerinin düzeltme zamanaşımı süresi içerisinde vergi dairesine (bağlı vergi dairesi statüsündeki malmüdürlükleri dâhil) başvurmaları üzerine red ve iade edilecektir.

(2) İade işleminin yapılabilmesi için Ek-1’de yer alan dilekçe örneğinin eksiksiz şekilde doldurularak başvuruda bulunulması gerekmektedir.

(3) Başvuruda bulunulabilecek vergi dairesi başvuru sahipleri tarafından serbestçe seçilebilecektir.

(4) Kendisine destek ödemesinde bulunulan hak sahiplerinin mirasçıları tarafından iade talebinde bulunulması halinde, Ek-1’de yer alan dilekçe örneğinin eksiksiz olarak doldurulması ve dilekçe ekine “mirasçılık belgesi” ile “veraset ve intikal vergisi ilişik kesme belgesi”nin eklenmesi şartıyla mirasçılar, hisseleri oranında bu madde hükümlerinden yararlanabileceklerdir.

 (5) Madde kapsamında başvuruda bulunabilecekler, dilekçelerini İnteraktif Vergi Dairesi üzerinden elektronik ortamda verebilecekleri gibi elden veya posta yoluyla da ilgili vergi dairesine verebileceklerdir. Ancak hak sahiplerinin mirasçıları ya da vekilleri tarafından yapılan başvurular ile bu kapsamda açılmış davalardan feragat etmek suretiyle yapılan başvurulara ilişkin dilekçelerin, elden veya posta yoluyla ilgili vergi dairesine verilmesi gerekmektedir.

İade uygulaması ve düzeltme taleplerine ilişkin yapılacak işlemler

MADDE 4 – (1) 193 sayılı Kanunun geçici 92 nci maddesinin yürürlüğe girdiği 26/10/2021 tarihinden önce kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılan tarımsal destek ödemeleri üzerinden kesilen gelir vergisinin iade işlemleri illerde; vergi dairesi başkanlıkları ya da defterdarlıkların yetkili kılacakları vergi dairesi/vergi dairelerince yerine getirilecektir.

(2) İadeyi yapacak vergi dairesi tarafından iade işlemine konu vergi kesintilerinin bulunup bulunmadığı ile destek ödemesi üzerinden adına tevkifat yapılan başvuru sahibinin adı soyadı ve T.C. kimlik numarası bilgileri GİBİNTRANET/Yönetim Bilgi Sistemi (YBS) ekranından kontrol edilecektir.

(3) İade talep dilekçesinde yer alan bilgiler ile YBS üzerinden temin edilen bilgilerin uyumlu olması durumunda başvuru sahiplerinden başka bilgi veya belge istenilmeyecek ve mükelleflerin iade talepleri yerine getirilecektir.

(4) İadeye ilişkin bilgilerin YBS ekranından tespit edilememesi veya bilgilerde uyumsuzluk bulunması halinde;

a) Kesinti yapılıp yapılmadığı araştırılacak ve kesinti yapıldığı halde ilgili vergi dairesine beyan edilmediğinin tespit edilmesi durumunda, destek ödemesinde bulunan kamu kurum ve kuruluşları tarafından, destek ödemesinin yapıldığı dönem, ödemenin gayrisafi tutarı ve yapılan tevkifata ilişkin bilgileri ihtiva eden ilgili muhtasar beyanname için düzeltme beyannamesi verilmesini müteakip iade işlemleri gerçekleştirilecektir.

b) 193 sayılı Kanunun 100 üncü maddesi kapsamında tarımsal destek ödemeleri üzerinden yapılan vergi kesintilerinin muhtasar beyanname ile beyan edilmemesi durumunda ise kesintiyi yapan kamu kurum ve kuruluşlarının destek ödemesinin yapıldığı dönem, ödemenin gayrisafi tutarı ve yapılan tevkifata ilişkin bilgileri ilgili vergi dairesine göndermelerini müteakip iade işlemleri gerçekleştirilebilecektir.

(5) Kamu kurum ve kuruluşları; iade işleminin yapılabilmesi için başvuru sahipleri, vekilleri veya ilgili vergi dairesince istenilen bilgi ve belgeleri ivedi bir şekilde temin ve ibraz etmekle yükümlüdürler.

 (6) 193 sayılı Kanunun geçici 92 nci maddesi hükmünden yararlanılabilmesi için birinci fıkra kapsamındaki ödemeler üzerinden kesilen vergilerin ödenmiş olması şartı aranmaz.

 (7) 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununda düzenlenen düzeltme zamanaşımı süresi dolduktan sonra yapılan başvurular üzerine red ve iade yapılması söz konusu değildir. 1/1/2016 tarihinden önceki dönemler zamanaşımına uğradığından, bu dönemlere ilişkin yapılan başvurulara istinaden red ve iade işlemleri yapılmayacaktır.

(8) Düzeltme talepleri üzerine red ve iade işlemlerinin yapılabilmesi için bu iade işlemlerine ilişkin dava açılmaması şarttır. Vergi dairesince iade işlemi yapıldıktan sonra her ne sebeple olursa olsun bu iade işleminden dolayı dava açılması halinde, yapılmış olan iade haksız iade kapsamında değerlendirilecek ve iade edilen tutarlar ceza ve faiz uygulanmak suretiyle geri alınacaktır.

(9) 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 23 üncü maddesi ile 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 88 inci maddesi hükümleri dikkate alınarak mükelleflerin iade işlemleri gerçekleştirilecektir.

Dava aşamasında bulunan iade talepleri

MADDE 5 – (1) 213 sayılı Kanunda düzenlenen düzeltme zamanaşımı süresi içerisinde tarımsal destek ödemeleri üzerinden kesilen gelir vergisinin iadesine yönelik düzeltme başvurusunda bulunmuş ve düzeltme talebi kabul edilmediği için dava açmış olan başvuru sahiplerinin, mahkemelerde ihtilafı devam eden (henüz kesinleşmeyen) davalarından feragat etmeleri ve buna ilişkin ilgili mahkemeden feragat ettiklerini gösterir şerhli dilekçe örneklerini veya bu belge temin edilemediği takdirde mahkemenin feragat nedeniyle davanın reddine dair vereceği karar örneklerini başvuru sahiplerinin başvuruda bulunacakları vergi dairelerine ibraz etmeleri kaydıyla gerekli red ve iade işlemleri yapılacaktır.

(2) Bu madde hükümlerinden yararlanmak üzere vazgeçilen davalarla ilgili olarak idare veya davacı lehine ya da aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmeyecektir.

(3) 213 sayılı Kanunda düzenlenen düzeltme zamanaşımı süresi dolduktan sonra yapılmış olan düzeltme başvurularının reddi üzerine dava açmış ve mahkemelerde ihtilafı devam eden başvuru sahiplerine, davalarından feragat edip etmediklerine bakılmaksızın red ve iade yapılması mümkün olmayıp, mahkemelerce verilen kararlara göre işlem tesis edilecektir.

(4) Hakkında kesinleşmiş yargı kararı bulunan iade talepleriyle ilgili olarak kesinleşen yargı kararına göre işlem tesis edilmesi gerekmekte olup, verilen kararlar aleyhine olan başvuru sahiplerinin yeniden düzeltme başvurusunda bulunmak suretiyle madde ile getirilen düzenlemeden faydalanması mümkün değildir.

İade kapsamındaki ödemeler

MADDE 6 – (1) Düzenleme kapsamında yapılacak iadeler, 1/1/2016 tarihi ve sonrasında kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılmış bulunan tarımsal destek ödemelerinden kesilen gelir vergisiyle sınırlı bulunmaktadır.

(2) 193 sayılı Kanunun geçici 92 nci maddesinde belirtilen “kamu kurum ve kuruluşları” ifadesinden; 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli cetvellerde sayılan kamu kurum ve kuruluşları ile bu Kanunda tanımlanan mahalli idarelerin anlaşılması gerekmektedir.

(3) 1/1/2016 tarihinden önce kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılmış bulunan tarımsal destek ödemeleri üzerinden tevkif suretiyle ödenmiş bulunan gelir vergileri yönünden ise geçici madde hükmünden faydalanılması mümkün değildir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Son Hükümler

Yürürlük

MADDE 7 – (1) Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 8 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı yürütür.

Eki için tıklayınız (WORD)

 İthalat; kısaca yurtdışında üretilen bir malın, mamulün gümrük sınırlarından geçerek yurtiçine sokulmasıdır. Bu yazımızda ithalat muhasebe kayıtları ve gümrük beyannamesinde muhasebe anlamında dikkat etmemiz gereken unsurlar üstünde duracağız. Vergi usul kanunu hükümlerine göre vergi numarası verilen her gerçek ve tüzel kişiler ithalat yapabilir. Bazı özel antlaşmalara dayanan ithalatlarda, kitap ve diğer yayınların ithalatında, T.C. Başbakanlık Müsteşarlığınca perakende satışına izin verilen malların ithalatında vs. ithalatlarda vergi numarası şartı aranmayabilir.

İlk defa ithalat yapacak işletmelerin Gümrük İdaresine kayıt olunması şarttır.

Kayıt olmak için gerekli Belgeler;

1-imza sirküleri.

2-Faaliyet Belgesi.

3-Ticaret Sicil Gazetesi.

4-Vergi Mükellefiyet Yazısı.

5-Vekaletname (temsil yoluyla işlem yapılırsa)

6-Yetkililerin Kimlik Sureti.

Konuyu Örnekle Anlatmaya Başlamadan Önce Üstünde Durulması Gereken Birkaç Önemli Nokta;

ÖNEMLİ-1: İşletme eğer peşin ithalat yapacaksa ithalat bedelini fiili ithalattan önce ihracatçının banka hesabına transfer yapıp ilgili bankadan transfer yazısı alırdı. Güncel mevzuata göre transfer yazısı almaya artık gerek kalmadı. İlgili banka 23 haneli Transfer ID numarasını mükellefe bildiriyor, mükellefte bunu gümrükçüsüne bildiriyor ve transfer Gümrükten ID numarasıyla takip ediliyor. Konu ile ilgili dikkat edilmesi gereken husus; transferin yapıldığı gün ile malın çekildiği gün arasındaki kur farkıdır. Eğer kur farkı lehte olursa ilgili hesaba alacak kaydedilip malın maliyetinden düşürülür. Aleyhte olursa borç kaydedilir mal maliyetine eklenir. Transferle ilgili yapılan hatalı işlemler dönem sonunda geçici vergi için değerlemelerde yanlışa sebebiyet vermemesi açısından önemlidir.

ÖNEMLİ-2:Gümrük beyannamesinin sol üst kısmında giriş tarihi vardır. Yani beyannamenin açılış tarihi vardır. Fakat muhasebe işlemi yaparken gümrük beyannamesinin kapanma tarihini baz alacağız. Çünkü kapanma tarihi ithalatın fiilen gerçekleştiği tarihtir. Örneğin; gümrük beyannamesi 31.03.2018 tarihinde açılmıştır fakat ithalat 03.04.2018 tarihinde fiilen kapanmıştır. Dolayısıyla muhasebe işlemini 03.04.2018 tarihini baz alarak yapacağız. ’’Form BA’’ yı da beyan ederken Nisan ayına ait matrah şekline beyan edeceğiz. Gümrük Beyannamesinin kapanıp kapanmadığını VEDOP tan ‘’https://uygulama.gtb.gov.tr/beyannamesorgulama/’’ adresinden kontrol edebiliriz.

ÖNEMLİ-3:Gümrük beyannamesinde teslim şekillerine de dikkat etmemiz gerekir. Bu konuda çok hata yapılıyor. Teslim şekillerinde FOB mu yazıyor CIF mı yada başka teslim şekilleri mi yazıyor dikkat etmemiz gerekecektir. Örneğin FOB yazıyorsa; ihracatçı sadece malın gemiye yükleninceye kadar masraflarını karşılar bu demektir ki navlun faturasını ya da sigorta masrafını ithalatçı ödeyecektir. Eğer CIF yazıyorsa bunun Türkçe kelime anlamı ‘’Mal Bedeli Sigorta ve Navlun’’ demektir. Bu teslim şeklinde satıcı CFR teriminde olan yükümlülükleri aynen üstlenmektedir. İthalatçı navlun vs. ödemeyecektir. Gümrük beyannamelerimizi dikkatli incelememizde fayda vardır.

ÖNEMLİ-4: İthalatta BA BS Formu; İthalatta işlemin gerçekleştiği tarih baz alınarak 5000 ve üzeri KDV matrahlarında BA bildirimine dahil edilecektir. Gümrük beyannamesinin KDV matrahı kısmı Form BA da beyan edilir. İthalat işlemlerinde satıcı firmanın kimlik numarası yerine ‘’1111111111’’ yazılır. Hatırlamakta fayda var; İhracat işlemlerinde ise vergi kimlik numarası yerine ‘’2222222222’’yazılır.

Bu konunun geneli için bir örnek Gümrük beyannamesi,birde maliyet tablosu paylaşmakta fayda vardır.

Şimdi ithalat maliyeti ve muhasebe kaydı ile ilgili örneğimize geçelim.

İthalatçı bir malın ithalatı için 22.11.2017 tarihinde malın değeri kadar olan 27.750 USD yurtdışına transfer yapmıştır. Kur:3,8190 TL dir.

------------------------------27.11.2017----------------------------------------------

159.VERİLEN SİPARİŞ AVANSLARI        105.977,25

159.02 Yurtdışı Satıcılar

159.02.001 I-TEX CO.

                                       102 BANKALAR                           105.977,25

   

  Yurtdışı transferi 27.2750 usdx3,8190

--------------------------------------------------------------------------------------------

04.01.2018 de malın ithalatına karar verilmiştir ve kur 3,7685 olmuştur.

Yani mal bedeli 27.750 USDx3,7685=104.575,88 olmuştur.

Transferin yapıldığı tarih 105.977,25 TL idi. Arada 1.401,37 TL kur farkı aleyhte olduğu için mal maliyetine eklenip borç kaydedilir.

İTHALAT BİLGİ FORMU

İTHALATÇI FİRMA

YZX ELEKTRONİK İLETİŞİM VE GIDA TİC. LTD. ŞTİ.

SATICI FİRMA

I-TECXXX CO.

GGB NO/SERİ NO

IM000555

 

İTHALAT TÜRÜ

PEŞİN

GGB TARİHİ/GİRİŞ TARİHİ

04.01.2018

 

KAPANIŞTARİHİ

05.01.2018

GÜMRÜK MÜŞAVİRİ

Z GÜMRÜK MÜŞAVİRLİĞİ

SR

ÜRÜN ADI

MİKTAR

TOPLAM DÖVİZ

DÖVİZ CİNSİ

KUR

TL TUT.

BİRİM FİY.

1

TELEVİZYON

50

27.750,00

USD

3,7685

104.575,88

2.091,52

TOPLAM

50

27.750,00

 

 

104.575,88

2.091,52

SR

MASRAF TÜRÜ

FİRMA

TUTAR

KDV

TOPLAM

1

Banka Masrafları

Banka

16,00

16,00

2

Kur Farkları

Banka

1.401,37

1.401,37

3

KDV

Banka

19.236,49

19.236,49

4

Damga Vergisi

Banka

78,50

78,50

5

Gümrükleme Bedeli

Z Gümrük

500,00

90,00

590,00

6

Ardiye Bedeli

X World

2.944,25

529,96

3.474,21

7

Nakliye Bedeli

ATC Nakliye

520,00

93,60

613,60

TOPLAM

 

5.460,12

19.950,05

25.410,17

SR

ÜRÜN ADI

TOP. MALİYET

MİKTAR

BR. MALİYET

1

TELEVİZYON

110.036,00

50

2.200,72

TOPLAM

110.036,00

50

2.200,72

İthalat bilgi formunda gider kalemleri yazılmıştır. Muhasebe kaydını yapıp gerekli virmanları yapacağız

-----------------------------------05.01.2018--------------------------------------------

159.02 İTHALAT GİDERLERİ          105.977,25

159.02.001 Mal Bedeli   104.575,88

159.02.002 Kur Farkları 1.401,37

                                          159.VERİLEN SİPARİŞ AVANS.       105.977,25

     

                       Mal bedeli kaydı

----------------------------------------------------------------------------------------------

----------------------------------------------------------------------------------------------

159.02.003 BANKA MASRAFLARI     16

                                    

                                                  102. BANKALAR                        16  

                       Banka Masrafı kaydı

----------------------------------------------------------------------------------------------

159.02.004 DAMGA VERGİSİ               78,50

                                                   102.BANKALAR                         78,50

                  

                      Damga vergisi ödeme kaydı

----------------------------------------------------------------------------------------------

159.02.005 GÜMRÜK MÜŞ. HİZ. BEDELİ  500

191.01.018 İNDİRİLECEK KDV                    90

                                                    329.01 Z GÜMRÜK MÜŞ.         590

                     Gümrük Müşaviri Hizmet bedeli

----------------------------------------------------------------------------------------------

159.02.006 ARDİYE BEDELİ                  2.944,25

191.01.018 İNDİRİLECEK KDV                  529,96

                                                329.02 X WORLD LTD.ŞTİ.      3.474,21

                      Ardiye Bedeli

----------------------------------------------------------------------------------------------

-----------------------------------------------------------------------------------------------

159.02.007 NAKLİYE BEDELİ                   520

191.01.018 İNDİRİLECEK KDV                93,60

                                                 329.03 ATC NAKLİYE LTD.       613,60

                             Nakliye bedeli    

-----------------------------------------------------------------------------------------------

159 VERİLEN SİPARİŞ AVANSLARI hesaplarını mal bedeli hariç topladığımızda 5.460,12 TL masraf olduğunu görüyoruz.104.575,88 TL lik mal 110.036 TL ye mal olmuştur.

Mal gümrükten çekildikten sonra gerekli virmanları yapıp 153 TİCARİ MALLAR hesabına borç kaydı yapılır.

----------------------------------------------------------------------------------------------

153.01.TİCARİ MALLAR          110.036

153.01.001 Televizyon

                                          

                                  159.02.001 MAL BEDELİ               104.575,88

                                  159.02.002 KUR FARKLARI              1.401,37

                                  159.02.003 BANKA GİDERLERİ            16,00

                                  159.02.004 DAMGA VERGİSİ                78,50

                                  159.02.005 GÜMRÜK MÜŞ.HİZ.BED.      500

                                  159.02.006 ARDİYE BEDELİ             2.944,25

                                  159.02.007 NAKLİYE BEDELİ                   520

                         Avans hesaplarının mal hesabına virmanı

----------------------------------------------------------------------------------------------

İthalat bigi formunda da görüldüğü gibi 50 adet televizyon ithal edilmiştir. Televizyonun birim maliyeti 2.200,72 TL dir.       

Ahmet Durmuş
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.      

10.05.2018

Kaynak: www.MuhasebeTR.com

Geçen yazımda 1.12.2021 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan ve habersiz tebligatı da yakından ilgilendiren saptamalar içeren Anayasa Mahkemesi Kararı’nın vurguladığı hususlar açısından “habersiz tebligat” konusunu değerlendireceğimi söylemiştim. Habersiz tebligat üzerinde, belki bıktıracak derecede, bu kadar fazla durmamın sebebi, vergi idaresinden, trafik idaresinden, Ticaret Bakanlığı’ndan, Gümrük İdaresi’nden ve en önemlisi SGK’dan kişilere hiç haberi olmadan tebligat yapılabilecek olması ve kişilerin haberi olmadığı için çeşitli hukuki yollara başvurma ve dava açma süresini kaçıracak olması. Kısacası, kişilerin hukuki güvenlik haklarının yok edilmesi. Hatta defter ve belgelerini ibrazı talep edilenlerin tebligatı kaçırmaları halinde Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanma riski ile karşı karşıya olması.

 Anayasa Mahkemesinin değineceğim E.2021/37 K. 2021/63 sayı ve 22/9/2021 günlü kararı doğrudan habersiz tebligat konusu ile ilgili değil. Karar, Vergi Usul Kanunu’nun 7061 sayılı Kanun’la değişik 102. maddesinin beşinci fıkrasının üçüncü, dördüncü ve beşinci cümleleri ile ilgili. Ancak Anayasa Mahkemesi bu kararında konumuz açısından son derece önemli saptamalar yapıyor.

Anayasa Mahkemesi Kararı’nda ilk olarak, Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” hükmüne yer verildiğini, bu hüküm ile hak arama özgürlüğünün temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkının güvence altına alındığını vurguluyor. Yüksek Mahkeme’ye göre; kişinin uğradığı bir haksızlığa veya zarara karşı kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin, zararını giderebilmesinin en etkili ve güvenceli yolu yargı mercileri önünde dava hakkını kullanabilmesidir (Prgrf.16-17).

Yüksek Mahkeme Kararı’nda; idari mercilerin ilgililere tebligat yapmasıyla birlikte tebliğe konu işleme karşı idareye başvuru süresi ve hak düşürücü nitelikte olan dava açma süresinin işlemeye başladığını ve bu süreler geçirildikten sonra dava açma hakkının yitirildiğine işaret ederek tebligat sisteminin dava açma süresinin başlamasına neden olması sebebiyle mahkemeye erişim hakkına yönelik bir sınırlama içermemesi gerektiğini söylemektedir. .

Yüksek Mahkeme’ye göre; mahkemeye erişim hakkına sınırlama getiren düzenlemelerin kanunla yapılması, Anayasa’da öngörülen sınırlama sebebine uygun ve ölçülü olması gerekir. Mahkemeye erişim hakkına yapılan sınırlamalarda dikkate alınacak öncelikli ölçüt, sınırlamanın kanunla yapılmasıdır. Ancak Anayasa Mahkemesinin sıkça vurguladığı gibi temel hakları sınırlayan kanunun şeklen var olması yeterli olmayıp yasal kuralların keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir düzenlemeler niteliğinde olması gerekir. Esasen temel hakları sınırlayan kanunun bu niteliklere sahip olması, Anayasa’nın 2. maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti ilkesinin de bir gereğidir. Hukuk devletinin temel unsurlarından olan hukuki belirlilik ilkesi uyarınca kanuni düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gerekir. Kanunda bulunması gereken bu nitelikler hukuki güvenliğin sağlanması bakımından da zorunludur. Zira hukuki güvenlik ilkesi hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Dolayısıyla Anayasa’nın 13. maddesinde sınırlama ölçütü olarak belirtilen kanuniliğin, Anayasa’nın 2. maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti ilkesi ışığında yorumlanması gerekir. (Prgf. 19-21)

Sınırlandırma kanunla olsa dahi, mahkemeye erişim hakkı bağlamında getirilen sınırlamanın kanunilik ve meşru amaç şartlarını taşıması yeterli olmayıp aynı zamanda ölçülü olması da gerekir. Anayasa’nın 13. maddesinde güvence altına alınan ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen sınırlamanın ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından sınırlamanın zorunlu olmasını diğer bir ifadeyle aynı amaca daha hafif bir sınırlama ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise hakka getirilen sınırlama ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir. (Prgf.25)

Tebligat işleminin iki unsurunu belgelendirme ve bilgilendirme oluşturmaktadır. Bu bağlamda tebliğ işleminin belgelendirilmesinin yanı sıra tebligata konu işlemlerin muhatabına bildirilmesi, bir başka deyişle tebligatın bilgilendirme unsurunun yerine getirilmesi ve bu sayede kişilere hak arama özgürlüklerini kullanabilme imkânının tanınması amacıyla gerekli tedbirlerin alınması da gerekir.(Prgf. 27)

Düzenleme yapılırken vergi alacağının bir an önce tahsili için gerekli tedbirlerin alınması normaldir. Ancak bu yapılırken mükelleflerin yapılan işlemlerden haberdar olması, yargısal yollara başvurma olanaklarının sağlanması ve idari işlemlerin yargı denetiminden uzaklaştırılmaması gerekir. Bilgilendirme unsurunu içermeyen habersiz tebligatı hukuki olarak kabul etmek olanaksızdır. Tahsil amacına elverişli ise de mükellefe hak kaybettirmesi dolayısıyla amaca ulaşmada önemli bir hakkı orantısız yok etmektedir. Üstelik mahkemeye erişim hakkının ortadan kaldırılmasının da tahsil amacına ulaşmak için hiçbir gerekliliği yoktur.

Görüldüğü gibi Anayasa Mahkemesi’nin saptamaları karşısında, habersiz tebligatı geçerli kabul eden genel tebliğ ve yönetmelik düzenlemeleri, hukuka ve Anayasa’ya uygun düzenlemeler değildir.

Habersiz tebligat dolayısıyla dava açma süresini kaçırdıktan sonra bireysel işleme karşı dava açanların aynı zamanda habersiz tebligatı geçerli kılan düzenlemelerin iptali için de Danıştay’da iptal davası açma gereğinden daha önce söz etmiştim.

Anayasa Mahkemesi Kararı göstermektedir ki, bu şekilde açtıkları davaları süreden reddedilenlerin bireysel başvuru yoluna gitmeleri halinde de şansları epey yüksektir. Bumin Doğrusöz

https://www.dunya.com/kose-yazisi/habersiz-tebligat-ve-anayasa-mahkemesinin-gorusu/642232

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • DEVAMSIZLIK NEDENİYLE FESİHTE, İŞÇİNİN İŞ AKDİ FESİH TARİHİ NE OLMALI? İş Kanunu 25/II-g maddesinde işçinin işverenden izin almaksızın kanunda belirtilen…
  • 2023 yılı Kurumlar Vergisi Beyannamesinde Enflasyon Muhasebesi İle İlgili  Bilanço Dipnot Bilgileri Enflasyon Muhasebesi ile ilgili 2023 yılı Kurumlar Vergisi Beyannamesinde Bilanço…
  • DEVAMSIZLIK SAATLERİNİN TOPLANMASI VE HAKLI FESİH Çalışan ve işveren ilişkisi iş akdinin feshine kadar devam eder,…
Top