Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Karar veren istanbul 10. Vergi Mahkemesi'nce, dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü:

Dava, davacı adına, mal alımında bulunduğu firmalardan e-fatura alması gerekirken e-arşiv fatura aldığından bahisle 2020/8,9 dönemlerine ilişkin 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 353/1. maddesi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezalarının iptali istemine ilişkindir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 227. maddesinde, bu Kanuna göre kullanılan veya bu Kanunun Maliye ve Gümrük Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak, kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgelerin vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılacağı, Maliye ve Gümrük Bakanlığının, düzenlenmesi mecburi olan belgelerde bulunması gereken zorunlu bilgileri belirlemeye ve bu belgelerden uygun gördüklerine, düzenlenme saatinin yazılması mecburiyetini getirmeye yetkili olduğu; 229. maddesinde, faturanın, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olduğu; “Faturanın ġekli” başlıklı 230. maddesinde, faturanın ihtiva etmesi gereken zorunlu bilgilerin, faturanın düzenlenme tarihi, seri ve sıra numarası; faturayı düzenleyenin adı, varsa ticaret unvanı, iş adresi, bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarası; müşterinin adı, ticaret unvanı, adresi, varsa vergi dairesi ve hesap numarası;malın veya işin nevi, miktarı, fiyatı ve tutarı;satılan malların teslim tarihi ve irsaliye numarasının olduğu; “Faturanın Nizamı” başlıklı 231. maddesinde, 7 gün içinde düzenlenmeyen faturaların hiç düzenlenmemiş sayılacağı: 232.maddesinde ise, fatura kullanmak (vermek ve almak) mecburiyetinde olanların kimler olduğu; mükerrer 242. maddesinde de, Maliye Bakanlığının, elektronik defter, belge ve kayıtların oluşturulması, kaydedilmesi, iletilmesi, muhafaza ve ibrazı ile defter ve belgelerin elektronik ortamda tutulması ve düzenlenmesi uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye, elektronik ortamda tutulmasına ve düzenlenmesine izin verilen defter ve belgelerde yer alması gereken bilgileri internet de dahil olmak üzere her türlü elektronik bilgi iletişim araç ve ortamında Maliye Bakanlığına veya Maliye Bakanlığının gözetim ve denetimine tabi olup, kuruluşu, faaliyetleri, çalışma ve denetim esasları Bakanlar Kurulunca çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenecek olan özel hukuk tüzel kişiliğini haiz bir şirkete aktarma zorunluluğu getirmeye, bilgi aktarımında uyulacak format ve standartlar ile uygulamaya ilişkin usul ve esasları tespit etmeye, bu Kanun kapsamına giren işlemlerde elektronik imza kullanım usul ve esaslarını düzenlemeye ve denetlemeye yetkili olduğu; mükerrer 257. maddesinde, Maliye Bakanlığı'nın, tutulması ve düzenlenmesi zorunlu defter, kayıt ve belgelerin mikro filmi, mikro fiş veya elektronik bilgi ve kayıt araçlarıyla yapılması veya bu kayıt ortamlarında saklanması hususunda izin vermeye veya zorunluluk getirmeye, bu şekilde tutulacak defter ve kayıtların kopyalarının Maliye Bakanlığında veya muhafaza etmekle görevlendireceği kurumlarda saklanması zorunluluğu getirmeye, bu konuda uygulama usul ve esaslarını belirlemeye yetkili olduğu hükme bağlanmıştır.

Tamamı için Tıklayınız

Cumartesi, 12 Mart 2022 12:41

Sahte Belge Düzenleme Tespiti

İdari işlemin yapılış sürecinde, idarenin izleyeceği usulü, serbest bir şekilde kendi takdirine bırakmak, idari işlemin yapılışında gizlilik, muhatabın işlemden haberdar edilmemesi ve kendisinin de bilgi edinme imkanına sahip olmaması; idarenin otoriter tavrı, bilgi vermekten kaçınması, yetkisini kullanmayarak sorumluluktan kaçması ve takdir yetkisini hukuka uygun kullanmaması; işlemin yapılışında farklı idari usullerin uygulanması sonucu eşitlik ilkesinin zedelenmesi gibi pek çok sakıncayı da beraberinde getirmektedir. Bunlara, kamu yönetiminde karşılaşılan yolsuzluklar ve kayırmalar da eklenince, idarenin faaliyetlerini yargısal usullere benzeyen usul kuralları ile düzenlemek ve idareyi klasik mekanizmalar dışında daha etkin bir şekilde denetlemek ihtiyacı ortaya çıkmaktadır.

Buna göre idarenin bireylerin hak ve yararlarına kamusal güç kullanarak müdahale etmeden önce  hukuken düzenlenmiş bu süreçte, yargılama organlarının hüküm vermek üzere yaptıkları soruşturmaya benzer bir soruşturma yapması ve ilgililere iddia ve savunmada bulunma imkanını vermesi lazımdır. İdari işlemlerde usul bu şekildedir.

Konumuzla ilgili olarak vergilemede ve vergi tekniğinde “tespit” konusu ele alınacaktır.

Vergi incelemelerinde maksat 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 134. maddesinde tanımlanmıştır. Buna göre; vergi incelemesinden maksat, “ödenmesi gereken verginin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamaktır” Buradaki “tespit etmek” konusu üzerinde durarak, sahte belge düzenleme tespiti işleminin nasıl yapıldığı üzerinde durulacaktır.  İnceleme esnasında mükellefin defter, kayıt ve belgelerinin mevzuata uygun şekilde kayıt altına alınıp alınmadığı denetlenir, beyanlarının doğru olup olmadığına bakılır. 6009 sayılı Kanunla Vergi Usul Kanununun 140/6. Maddesinde “İncelemeye başlanıldığı tarihten itibaren, tam inceleme yapılması halinde en fazla bir yıl, sınırlı inceleme yapılması halinde ise en fazla altı ay içinde incelemeleri bitirmeleri esastır”

Sahte Belge Düzenleme Tespiti Nasıl Yapılır?

Sahte belge düzenleme tespiti, iki şekilde mümkündür.

1-Mükellefin sahte belge düzenlediğinin diğer kişi, işletme veya kurumlar hakkında yapılmakta olan araştırma ve incelemeler sırasında yahut,

2-Yetkili makamların yazıyla veya elektronik ortamda bildirmesi üzerine vergi dairesinin ıttılaına girmesidir.

İdare Tarafından Tespit Nasıl Yapılıyor?

Bu kapsamda öncelikle mükellef tarafından düzenlenen belgenin sahte olduğunun net olarak tespit edilmesi gerekir. Yapılan inceleme sırasında sahte belge düzenlendiği hususunda bir tespit yapılmış olması halinde, bu durumun inceleme elemanınca rapor düzenlenmeden önce mükellefin bağlı olduğu vergi dairesine yazılı olarak bildirilmesi mümkündür. Bu durumda incelemede olan mükellef, bu bölüm kapsamında değerlendirilir. Ancak, vergi incelemesine yetkili olanlar tarafından düzenlenen raporlarda, haklarında herhangi bir olumsuzluğa yer verilmeksizin, hakkında rapor düzenlenen mükellefle ticari ilişkileri ve söz konusu mükellefin ticari ilişkide bulunduğu diğer mükellefler hakkındaki olumsuzluklar dolayısıyla sahte belge düzenleme ihtimali ve/veya şüphesi gerekçesiyle incelenmesi öngörülen mükellefler bu kapsamda değerlendirilmez.

Tespit Yaparken İdarenin Dikkat Etmesi Gereken Usullere İlişkin Teorik Notlar

Hukuk devletinde idare, doğru, adil, hukuka uygun bir karar alabilmek için yapacağı idari işlemin dayandığı hukuki vakıaları en doğru şekilde belirlemek, olayın soruşturmasını yapmak; gerekli delillerden faydalanmak, olayın muhatabına kendini anlatma, savunma, gerekli bilgi ve belgeleri idareye sunma imkanını tanımak; kendi elindeki bilgi ve belgelere kişilerin kolayca erişebilmesini sağlamakla yükümlüdür. Yine hukuk devletinin gereği olarak idari usulün tanımlanmasından sonra ilgilisine tebliğ edilen işlem açık ve anlaşılır olmalı; işlemin metninde işlemin gerekçesi, işleme karşı kişilere tanınmış bulunan başvuru yolları yer almalıdır.

1. Resen araştırma ve soruşturma ilkesi

2. Usul ekonomisi

3. Dinlenilme hakkı

4. Bilgi edinme ve belgelere erişim hakkı

5. Danışmanlık ve hukuki yardım

6 Gerekçe ilkesi

7. Başvuru yollarının gösterilmesi

Risk Analizi Nasıl Çalışıyor?

Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın  ilgili birimlerince yapılan değerlendirme ve analizler sonucunda bireysel olarak veya organize bir şekilde sahte belge düzenleme tespiti de sahte belge düzenleme olumsuz tespiti kapsamında değerlendirilir.

1 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine göre bakanlık bünyesindeki risk analizinin ve ilgili tespitlerin hangi birim tarafından yapıldığı gösterilmiştir.

1 No.lu Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 222 inci maddesine göre Genel Müdürlüğümüzün görevleri;

1. Vergi kayıp ve kaçağı ile kayıt dışı ekonomik faaliyetleri araştırmak, bunların önlenmesine yönelik risk analiz ve değerlendirme çalışmalarını gerçekleştirmek,

2. Vergi kayıp ve kaçağı ile kayıt dışı ekonomik faaliyetlerin önlenmesi amacıyla ilgili kamu kurum ve kuruluşlarıyla koordinasyonu sağlamak,

3. Risk analizi ve değerlendirme çalışmalarını, belirlenen plan ve programlar dahilinde tanımlanan risk senaryoları, veri modellemeleri ve elektronik ortamdaki dahil olmak üzere ilgili mevzuatına göre temin edilen her türlü bilgi, belge ve bunlara ilişkin her türlü ortamdaki kayıtlar üzerinden çeşitli analiz araçlarını kullanmak suretiyle gerçekleştirmek,

4. Risk analizi ve değerlendirme çalışmalarına ait sonuçları raporlara bağlayarak gerekli önlemlerin alınmasını teminen bu raporları ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına iletmek ve bu kurumlarca alınan önlemlerin sonuçlarını takip etmek, analiz etmek ve gerek görüldüğünde ilgili kurumlar ile paylaşmak,

5. Risk analizi ve değerlendirme çalışmaları için kanunları veya faaliyet konuları gereğince ekonomik olaylara ilişkin kayıt tutan ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının bilgi işlem sistemlerine Bakanlık ve ilgili Bakanlığın veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının yetkili organlarının Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ve ilgili diğer mevzuat hükümlerine uygun olarak birlikte belirleyeceği usul ve esaslar dahilinde erişim sistemi kurmak, bu kurumlarla birlikte gerekli çalışmaları yürütmek,

6. Bakan tarafından verilen diğer görevleri yapmak.

Olarak tanımlanmış ve anlatılmıştır. Risk Analizi Genel Müdürlüğü bir müdürlük olarak konuşlandırılmış ve bakanlığın bir birimidir. Merkezi Ankara’dır.

Sahte Belge Düzenleme Tespitini Takiben Yapılan İşlemler Nelerdir?

Hakkında bu şekilde tespit yapılarak sahte belge düzenleme riski nedeniyle incelemeye sevk edilen mükelleflerin bilinen işyeri adresinde, incelemeye sevk işleminin vergi dairesinin ıttılaına girmesini takip eden günden itibaren beş işgünü içinde en az iki kişiden oluşan bir grup tarafından yoklama yapılır. Yoklamada, mükellefin bilinen işyeri adresinde faal olup olmadığı; gerek cari dönemde gerekse tespitin ilgili olduğu dönem itibarıyla ticari faaliyetinin bulunup bulunmadığı; üretim ve/veya ticaret kapasitesi; depo, tesis, taşıt, makine, teçhizat ve demirbaş varlığı; emtia mevcudu ve çalışan sayısına ilişkin bilgiler mutlaka tespit edilir ve bu hususlara düzenlenen tutanakta yer verilir. Bu tutanakta, nezdinde yoklama yapılan mükellefin açıklamaları hariç olmak üzere, görüş ve kanaate yer verilmez. Bulunması halinde, mükellefin işyeri çevresindeki esnaf, site yöneticisi, komşu, muhtar vb. kişilerin mükellefin ticari faaliyeti ve itibarına yönelik ifadeleri, ilgiliye imzalatılarak ayrı bir tutanakla kayıt altına alınır. Tutanağın düzenlendiği tarihi takip eden günden itibaren beş işgünü içinde mükellefin bağlı olduğu vergi dairesindeki müdür ve bir müdür yardımcısının da katılacağı üç kişilik bir komisyon tarafından; yoklama sonucunda düzenlenen tutanak, mükellefin tarh zamanaşımı süresi içindeki dönemlere ilişkin beyannameleri ve Ba-Bs bildirimleri, nezdinde daha önce yapılmış yoklamalara ilişkin tutanaklar, tahakkuk, tahsilat ve vergi borcu bilgileri, alım-satım ilişkisi içinde olduğu mükelleflere ilişkin bilgiler ve vergi dairesinde bulunan diğer bilgi ve kayıtlar (vergi inceleme bilgileri, kira sözleşmesi, Yönetim Bilgi Sisteminde elektronik ortamda bulunan kayıtlar, vb.) dikkate alınarak mükellefin, tespitin ilgili olduğu dönem itibariyle bildirdiği ticari faaliyetinin bulunup bulunmadığı, bulunması halinde işletme kapasitesi ile beyanlarının (satış hasılatının, stoklarının, maliyetlerinin, vb) uyumlu olup olmadığı değerlendirilir. Komisyon, gerek görmesi durumunda, mükelleften ilave bilgi, belge ve açıklama isteyebilir. Yapılan değerlendirme neticesinde, komisyon üyelerinin kanaatiyle olumsuzluğun teyit edilmesi halinde mükellef özel esaslar kapsamına alınır.

Özgür AKKAYA
Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Doktora Öğrencisi
S.M. Mali Müşavir
Denetçi
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.alomaliye.com/2022/03/11/sahte-belge-duzenleme-tespiti/

Cumartesi, 12 Mart 2022 12:03

Çalışanların Mobbing Soruları

Ülkemizde yaygın olarak kullanılan ifadesiyle “işyerinde psikolojik taciz” (mobbing), Türk Dil Kurumu'nun “Bezdiri” olarak tanımladığı olgu; işyerlerinde vb. topluluklar içinde belirli bir kişiyi hedef alıp, çalışmalarını sistemli bir biçimde engelleyip huzursuz olmasına yol açarak yıldırma, dışlama ve gözden düşürme olarak açıklanmıştır. Başka bir ifadeyle mobbing, işyerinde bir veya birkaç kişinin, istenmeyen kişi olarak ilan ettikleri kişiyi süreklilik arz eden bir sıklıkta sindirme amacı ile dışlayarak yıldırmak, bezdirmek ve kişinin özgüvenine uygulanan psikolojik ve hatta fiziksel saldırgan bir davranıştır.

Mobingin unsurları nelerdir? Mobingi ispat yükü kime aittir?

Bir hareketin mobbing sayılabilmesi için yıldırma, dışlama ve gözden düşürmenin sistematik, sürekli ve kasıtlı olması gerekir. Ayrıca, bu şekilde davranışlara maruz kaldığını ispat yükü iddia edene düşer. Yani işçi mobbinge maruz kaldığını ispat etmelidir. (Yargıtay 22.HD. 28.12.2017 gün, 2016/6932 E,  2017/31060)

Çalışan iş arkadaşlarının tanıklığına dayanarak mobinge maruz kaldığını kanıtlayabilir mi?

Bu sorunun cevabını aşağıda belirtilen Yargıtay Kararı’nda bulabiliriz:

‘’Tanık beyanları doğrudan görgü ve bilgiye dayalı olmayıp genel olarak davacıdan duyuma dayalıdır. Ayrıca beyanlarda sistematik bir baskı durumu da ortaya konmamıştır. Bu durumda mobbingin ispatlandığı söylenemez. Öte yandan tanık beyanları kişilik haklarına saldırı eylemini ispatlamada da yetersiz olup başka somut delil de yoktur. Açıklanan nedenlerle Mahkemece manevi tazminat isteminin reddi yerine kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. ‘’(Yargıtay 9.HD, 11.12.2018 gün, 2016/16456 E, 2018/22875)

Bu karar bağlamında, çalışanın iş arkadaşlarının tanıklığına dayanarak mobbingi ispatlayabilmesi, tanık beyanlarının duyuma bağlı değil, doğrudan görgü ve bilgiye dayalı olması, tanık beyanlarıyla sistematik ve devamlı baskı durumunun ortaya konulabilmesiyle ilintilidir.

Psikiyatri raporu kanıt olur mu?

Psikolojik tacizin uygulama biçimi süresi ve şiddeti ile bağlantılı olarak mobbbinge maruz kalan çalışanda bir çok ruhsal bozukluk ortaya çıkabilir. Sıkıntı, öfke, karamsarlık, uyku sorunları, depresif belirtiler, anksiyete belirtileri, davranış sorunları görülebilir. Bu bağlamda gördüğünüz tedavi ile ilgili olarak alacağınız mobing psikiyatri raporu mobingi kanıtlamada  delil olarak kabul edilmektedir. (Yargıtay 21.2.2014 gün, 22. HD  2014/2157 E, 2014/3434 K)

Mobbinge uğrayan çalışanın hakları nelerdir?

İş yerinde en az bir yıl kıdeminiz varsa İş Kanunu m.24/II- b ve d kapsamında haklı nedenle fesih ile kıdem tazminatı hakkınızı kullanabilirsiniz. Kişilik haklarınızın ihlal edildiği gerekçesiyle Asliye Hukuk Mahkemesi’ne Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu’na dayalı maddi ve manevi tazminat davası açabilirsiniz. İş Kanunu’nun 5’inci maddesine dayalı olarak şartlar sağlandığı takdirde ayrımcılık tazminatı talep edebilirsiniz.

Nerden bilgi ve destek alınabilir?

 ALO 170 telefon hattından faydalanabilirsiniz. İşyerinde psikolojik taciz konusunda eğitilmiş ve hattı arayanlara destek olmak üzere görevlendirilmiş psikologlar, kişileri bilgilendirilmekte ve yönlendirmekte ve şikayet başvurusunda bulunmak isteyenlerin başvuru taleplerini almaktadır. ALO 170 çağrılarına en geç 72 saat içerisinde dönüş yapılmaktadır. 

Ahmet Metin AYSOY

SGK E Başmüfettiş

https://www.dunya.com/kose-yazisi/calisanlarin-mobbing-sorulari/651694

Ticaretin küreselleşmesi ve tüketici tercihlerinin değişmesiyle e-ticaret sitelerinin ürün satışları ciddi bir şekilde artmış ve e-ticaret yapan firmalarla çalışan taşıma şirketleri de bu artıştan payını almıştır. Covid-19 salgınıyla daha da artan e-ticaret şirketleri arasındaki rekabet, aynı zamanda ürünleri en hızlı ve en az maliyetle ulaştırma yarışına da dönmüştür. Bu yarışın öznesi ise taşıma şirketleri ve bu şirketlerde çalışan personel olmuştur.

Son dönemlerde sıkça gündeme gelen işçi eylemleri arasında bazı e-ticaret siteleri adına taşıma hizmetlerini yerine getiren kuryelerin de hak arayışına girdiği görülmektedir. Bugüne kadar bu şirketlerin işçisi olarak çalışan motorlu kuryeler yeni bir anlayışla “esnaflaşmış işçi” konumuna getirilmiştir. Büyük taşıma(kargo) şirketlerinin işçi çalıştırma yükümlülüğünden kurtulduğu ancak işçi gibi çalıştırdığı yeni anlayışın sonucu “esnaf kurye” kavramı ve bağlı olarak yeni bir çalışma modeli ortaya çıkmıştır.

Taşıma Şirketlerinin personeli iken “kendi işinin patronu” olma vaadi sunan bu modelin temelinde işçilik haklarından vazgeçmiş “bağımsız işçi”nin yattığını söyleyebiliriz.

Bu modelde yer alan kuryeler, firmaların sözleşmeli işçisi değil kendi adına bağımsız çalışan ve aslında “esnaf” niteliğini kazanmış kişilerdir.

5362 sayılı Kanun’a göre Esnaf ve sanatkâr, “İster gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler” olarak tanımlanmıştır. Bu tanıma göre esnaf ve sanatkar özetle;

- esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olan,

- kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan,

- basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan,

kişilerdir.

Bu şartları taşıyan kişiler vergi mükellefiyeti tesis ettirip esnaf siciline tescil ve ilgili odaya (esnaf kuryeler için özellikle şoförler ve otomobilciler odası) kayıt olmaktadırlar. Bu kişilerin vergi mükellefiyet tesisi sırasındaki NACE kodu ise, “53.20.09-Kurye faaliyetleri (kara, deniz ve hava yolu ile yapılanlar dahil, evrensel hizmet yükümlülüğü altında postacılık faaliyetleri hariç)” ve “53.20.10-Paket ve koli gibi kargoların toplanması, sınıflandırılması, taşınması ve dağıtımı faaliyetleri (dökme yükler ve evrensel hizmet yükümlülüğü altında postacılık faaliyetleri hariç)”  olarak belirlenmektedir.

Vergi mükellefiyeti tesis ederek vergi dairesine kayıt olan Kurye, hizmet verdiği firma adına fatura kesmek ve genelde de basit usul vergilendirmeye tabi olarak kazancından gelir vergisi ödemek zorundadır. Aslında bu modelde kişinin bağımsız ve her bir şirkete hizmet verebilme serbestisi olduğu söylenebilecekse de uygulamada, yapılan sözleşmelerle getirilen kısıtlamalar nedeniyle, sadece bir Firma adına hizmet vermesi mümkün olabilmektedir.

İnternette yapılan araştırmada, birçok sitede esnaf kuryenin “şahıs şirketi” kurmasından bahsedildiği görülmüştür. Oysa burada bir kavram yanlışlığına düşüldüğünü belirtmeliyiz. Zira kuryelik yapan ve esnaf siciline kaydolan bir kişinin Şirket kurması mümkün değildir.

Türk Ticaret Kanunu’nun 124’üncü maddesinde Ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerden ibaret olduğu belirtilmiştir. Bu Kanuna göre, kollektif ile komandit şirket şahıs; anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket sermaye şirketi sayılmaktadır. Ticaret şirketleri tüzel kişiliğe sahip tacir konumunda olup şahıs şirketleri de dahil ticaret siciline tescil edilmekle tüzel kişilik kazanmaktadırlar. Kanun, ticari işletme üzerinden de tacirleri, “gerçek kişi tacir” ve “tüzel kişi tacir” olarak ayırmıştır.

Türk Ticaret Kanunu’nun 11’inci maddesinde ise “ticari işletme”;

“(1) Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir.”

şeklinde tanımlanmış ve ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınırın, Cumhurbaşkanı kararıyla belirleneceği belirtilmiştir.

Türk Ticaret Kanununun 15’inci maddesinde ise esnaf faaliyeti;

“(1) İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.(…)” şeklinde tanımlanmıştır.

Dolayısıyla kurye olarak faaliyet göstermek isteyen bir kişi “şirket” değil “esnaf işletmesi” kurmuş sayılmakta ve esnaf odasına kaydolmaktadır. Kurye faaliyetlerini yürütmek üzere “Şirket” kurulması da mümkündür, ancak bu kez bu kişilerin esnaf değil “tacir” olduğundan bahsedilecek ve buna bağlı olarak da ticaret siciline tescil işlemi yapılması gerekecektir. Tacir olmanın hükümleri ve sonuçları ise esnaf işletmelerine göre çok farklı düzenlemelere tabidir.

Ayrıca ticaret şirketlerinin “basit usulde vergilendirmeye” tabi olması da mümkün değildir. Zira VUK’un 176’ncı maddesinde tüccarlar defter tutma bakımında birinci ve ikinci sınıf tüccarlar olarak ikiye ayrılmıştır. Anılan Kanunun 177’nci maddesinde sayılanlar ve diğer koşullar yanında “her türlü ticaret şirketleri”  birinci sınıf tüccar sayılarak “bilanço esasına göre” defter tutacakları belirtilmiştir.

Bu itibarla bilanço esasına göre defter tutanların (ticaret şirketleri) esnaf olması ve esnaf siciline tescili mümkün değildir.

İnternet sitelerinde bahsedilen esnaf kuryenin “şahıs şirketi” kurması, bu kişilerin vergi mükellefiyeti tesisinden ve NACE koduna bağlı olarak “esnaf işletmesi” kurularak esnaf siciline tescilin yapılmasından ibaret olduğunu ve bu konuda “ticari işletme” ile “ticaret şirketi”nin aynı olduğu zannıyla kavramsal bir yanlışlığa düşüldüğünü belirtmeliyiz. Ümit IŞIK Ticaret Başmüfettişi

https://www.dunya.com/kose-yazisi/esnaf-kurye-sahis-sirketi-kurmak-zorunda-mi/651695

Ticari, zirai veya mesleki faaliyeti nedeniyle gelir vergisi mükellefleri ile kurumlar vergisi mükelleflerinin, yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannameleri üzerinden hesaplanan verginin %5’ini, ödenmesi gereken vergiden indirme imkânı hakkında “Vergiye Uyumlu Mükelleflere %5 Vergi İndirimi Broşürü” güncellenerek kullanıma sunulmuştur.

Söz konusu Broşürde;

  • %5 vergi indiriminden kimlerin yararlanabileceği,
  • %5 vergi indiriminden yararlanma şartlarının neler olduğu,
  • Vergi indirimine ilişkin diğer hususlar,

yer almaktadır.

Vergiye Uyumlu Mükelleflere %5 Vergi İndirimi Broşürüne ulaşmak için TIKLAYINIZ

Konu hakkında detaylı bilgi için Vergi İletişim Merkezini VİMER-189 arayabilirsiniz.

Kaynak: GİB

Maliye Bakanlığı’nca verilen Özelgelerde, “Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 35. maddesinde malların iade edil­mesi, “matrahta değişikliğin vuku bulduğu hal” olarak kabul edil­mektedir. Malların iadesi halinde ilk tes­limin tabi olduğu oran geçerli olacak ve karşılıklı “düzeltme”ler bu oran üzerin­den gerçekleştirilecektir.” (M.B.’nın 25.02.1988 tarih ve 12411 sayılı özelgesi) “Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 35. maddesinde malların iade edilmesi, işlemin gerçekleşmemesi, işlemden vazgeçilmesi veya sair sebeplerle matrahta değişiklik vuku bulduğu hallerde, vergiye tabi işlemleri yapmış olan mükellefin bunlar için borçlandığı vergiyi, bu işlemlere muhatap olan mükellefin ise indirme hakkı bulunan vergiyi değişikliğin mahiyetine uygun şekilde ve değişikliğin vuku bulduğu dönem içinde düzelteceği hükme bağlanmıştır.
Bu çerçevede, malların iade edilmesi “Matrahta değişikliğin vuku bulduğu hal” olarak kabul edildiğinden, malların iadesi halinde ilk teslimin tabi olduğu oran geçerli olacak ve karşılıklı düzeltmeler bu oran üzerinden gerçekleştirilecektir.” (M.B.’nın 16.08.2004 tarih ve 37556 sayılı özelgesi)
Buna göre, % 8 KDV hesaplanarak satılan ürünlerinin KDV oranı % 1’e indirildikten sonra iade edilmesi halinde, iade faturasının % 8 KDV oranı dikkate alınarak düzenlenmesi gerekir. Güray Can

Gelir İdaresi Başkanlığınca kira gelirlerine ilişkin sıkça sorulan sorular bölümü güncellenmiştir.

Bu bölümde yer alan soru ve cevaplara aşağıda yer verilmiştir.

SORU 1: Gayrimenkul sermaye iradının mükellefi kimlerdir?

Gelir Vergisi Kanununun 70 inci maddesinde belirtilen mal ve hakların kiraya verilmesi karşılığında elde edilen gelirler "Gayrimenkul sermaye iradı" olarak ifade edilmektedir. Gayrimenkul sermaye iradının mükellefi, kira gelirine konu mal ve hakların sahipleri, mutasarrıfları, zilyedleri, irtifak ve intifa hakkı sahipleri ile kiralanmış bir mal veya hakkın kiraya verilmesi durumunda kiracılarıdır.

SORU 2: Kira gelirlerine istisna nasıl uygulanır?

2021 yılı için mesken kira gelirlerinin 7.000 TL'si (313 Seri No.lu G.V. Genel Tebliği); 2022 yılı için ise 9.500 TL'si (317 Seri No.lu G.V. Genel Tebliği) gelir vergisinden istisnadır. Bu tutarın altında kalan mesken kira gelirleri için yıllık gelir vergisi beyannamesi verilmez. İstisna tutarının üzerinde mesken kira geliri elde edilmesi halinde verilecek yıllık gelir vergisi beyannamesinde beyan edilen kira gelirinden istisna tutarının düşülmesi gerekir.

Kira gelirinin yanında ticari, zirai veya mesleki kazancını beyan etmek zorunda olanlar, istisna uygulamasından yararlanamazlar.

Ayrıca, istisna haddinin üzerinde hasılat elde edenlerden, beyanı gerekip gerekmediğine bakılmaksızın ayrı ayrı veya birlikte elde ettiği ücret, menkul sermaye iradı, gayrimenkul sermaye iradı ile diğer kazanç ve iratlarının gayri safi tutarları toplamı Gelir Vergisi Kanununun 103.maddesinde yazılı vergi tarifesinin 3. diliminde ücret gelirleri için yer alan tutarı (2021 yılı için 190.000 TL, 2022 yılı için 250.000 TL) aşanlar bu istisnadan faydalanamazlar.

İstisna uygulaması, sadece, konut olarak kiraya verilen gayrimenkullerden elde edilen gelirler için söz konusudur. Örneğin, mesken ve işyeri kira gelirinin birlikte elde edilip beyan edilmesi halinde, istisna sadece mesken kira gelirine uygulanır. İşyeri kira gelirine istisna uygulanmaz.

Bir konuta birden fazla kişinin ortak olması halinde; bu konuttan elde edilen kira gelirlerinin vergilendirmesinde, her bir ortak için istisna ayrı ayrı uygulanacaktır. Bir mükellefin birden fazla konuttan kira geliri elde etmesi halinde ise istisna kira gelirleri toplamına bir defa uygulanacaktır.

Konut kira gelirinin beyan edilmemesi veya eksik beyan edilmesi halinde istisnadan yararlanılamaz. Ancak, idarece herhangi bir tespit yapılmadan önce, süresinde beyan etmedikleri veya süresinde verdikleri beyannamede yer almayan konut kira gelirlerini kendiliklerinden verecekleri beyanname ile beyan edenler istisnadan yararlanabilirler.

SORU 3: Sadece konut kira geliri elde edenlerin istisna tutarının altında konut kira geliri elde etmesi halinde bildirimde bulunması gerekir mi?

Konut kira geliri elde eden kişilerin, yıllık olarak tespit edilen istisna tutarının altında kira geliri elde etmesi halinde vergi dairesinde mükellefiyet kaydı açtırmasına ve beyanname vermesine gerek bulunmamaktadır.

SORU 4: Geçmiş yıllara ait kira bedellerinin tahsil edilmesi halinde beyan nasıl yapılır?

Mükellefler tarafından o yıla veya geçmiş yıllara ait olarak tahsil edilen kira bedelleri, tahsil edildiği yılın hasılatı sayılır.

Örneğin; 2018,2019 ve 2020 yılları kira gelirleri topluca 2021 yılında tahsil edilirse, 2021 yılının geliri olarak dikkate alınacaktır.

SORU 5: Gelecek yıllara ait kira bedelinin peşin tahsil edilmesi halinde beyan nasıl yapılır?

Gelecek yıllara ait olup, peşin tahsil edilen kira bedelleri, ödemenin yapıldığı yılın değil, gelirin ilgili olduğu yılın hasılatı olarak kabul edilir.

Örneğin; 2021, 2022 ve 2023 yılları kira gelirleri topluca 2021 yılında tahsil edilirse, her yıla ait kira bedeli ilgili yılda beyan edilecektir.

SORU 6: Kira bedelinin hiç olmaması veya düşük olması halinde ne yapılmalıdır?

Kira bedelinin hiç olmaması veya düşük olması halinde, "emsal kira bedeli" esas alınır. Buna göre;

- Gayrimenkulün bedelsiz olarak başkalarının kullanımına bırakılması,

- Kiraya verilen gayrimenkulün kira bedelinin emsal kira bedelinden düşük olması,

hallerinde emsal kira bedeli esası uygulanacaktır.

Kiraya verilen bina ve arazilerde emsal kira bedeli, varsa yetkili özel makamlarca veya mahkemelerce saptanmış kira bedelidir. O bina ya da arazi için kira takdiri veya tespiti yapılmamışsa; emsal kira bedeli, emlak vergisi değerinin % 5'idir.

Bina veya arazi dışında kalan mal ve haklarda emsal kira bedeli, bunların maliyet bedelinin % 10'udur. Bu bedel bilinmiyorsa, Vergi Usul Kanununun servetlerin değerlemesi hakkındaki hükümlerine göre belli edilen değerlerinin %10'udur.

Örnek: Bay C, emlak vergisi değeri 100.000 TL olan bir apartman dairesini arkadaşına bedelsiz olarak kiralamıştır.

Bu durumda, Bay C'nin kira geliri elde etmediği halde, emsal kira bedeli hesaplaması ve buna göre bulunacak tutar kadar kira geliri elde etmiş sayılması gerekmektedir.

Emsal Kira Bedeli: 100.000 x %5= 5.000 TL olacaktır.

SORU 7: Hangi hallerde emsal kira bedeli esası uygulanmaz?

- Boş kalan gayrimenkullerin korunması amacıyla bedelsiz olarak başkalarının ikametine bırakılması,

- Binaların mal sahiplerinin çocuklarının, anne ve babalarının veya kardeşlerinin ikametine tahsis edilmesi. (Ancak, bu kimselerin her birinin ikametine birden fazla konut tahsis edilmişse bu konutların yalnız birisi hakkında emsal kira bedeli hesaplanmaz. Kardeşler evli ise eşlerden sadece biri için emsal kira bedeli hesaplanmaz),

- Mal sahibi ile birlikte akrabaların da aynı evde veya dairede oturması,

- Genel bütçeye dâhil daireler ve katma bütçeli idareler, il özel idareleri ve belediyeler ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılan kiralamalar,

durumlarında emsal kira bedeli esası uygulanmaz.

SORU 8: Kira gelirlerinin vergilendirilmesinde safi tutarın tespiti nasıl yapılmaktadır?

Kira gelirinin  vergilendirilmesinde, elde edilen gelirin safi tutarı iki farklı şekilde tespit  edilebilmektedir:

- Götürü Gider Yöntemi. (hakları  kiraya verenler hariç)

- Gerçek Gider Yöntemi.

Götürü veya gerçek gider  yönteminin seçimi, taşınmaz malların tümü için yapılır. Bunlardan bir kısmı  için gerçek gider, diğer kısmı için götürü gider yöntemi seçilemez.

SORU 9: Götürü gider yönteminin seçilmesi durumunda gider indirimi nasıl yapılır?

Götürü gider yöntemini seçen  mükellefler, kira gelirlerinden istisna tutarını düştükten sonra kalan tutarın  % 15'i (1.1.2017 tarihinden önce elde edilen kira gelirleri için %25) oranındaki götürü gideri gerçek giderlere karşılık olmak üzere  indirebilirler. Ancak, bu usulü seçen mükellefler iki yıl geçmedikçe gerçek  gider yöntemine dönemezler.

SORU 10: Gerçek gider yönteminin seçilmesi durumunda indirilecek giderler nelerdir?

Gerçek gider yönteminin seçilmesi durumunda;

- Kiraya veren tarafından, kiraya verilen gayrimenkul için ödenen; aydınlatma, ısıtma, su ve asansör giderleri,

- Kiraya verilen malların idaresi için yapılan ve gayrimenkulün önemi ile orantılı olan idare giderleri,

- Kiraya verilen mal ve haklara ait sigorta giderleri,

- Kiraya verilen mal ve haklar dolayısıyla yapılan ve bunlara harcanan borçların faiz giderleri,

- Konut olarak kiraya verilen bir adet gayrimenkulün iktisap yılından itibaren 5 yıl süre ile iktisap bedelinin % 5'i (iktisap bedelinin % 5'i tutarındaki bu indirim, sadece ilgili gayrimenkule ait hasılata uygulanacak, indirilmeyen kısım gider fazlalığı sayılmayacaktır.),

- Kiraya verilen mal ve haklar için ödenen vergi, resim, harç ve şerefiyelerle kiraya verenler tarafından ödenmiş olmak şartıyla belediyelere ödenen harcamalara iştirak payları,

- Kiraya verilen mal ve haklar için ayrılan amortismanlar ile kiraya veren tarafından yapılan ve gayrimenkulün iktisadi değerini artırıcı niteliği olan ısı yalıtımı ve enerji tasarrufu sağlamaya yönelik harcamalar. (Bu harcamalar 2021 takvim yılı için 1.500 TL, 2022 takvim yılı için 2.000 TL'yi aşıyor ise maliyet olarak dikkate alınabilir.),

- Kiraya veren tarafından kiraya verilen gayrimenkul için yapılan onarım giderleri ile bakım ve idame giderleri,

- Kiraladıkları mal ve hakları kiraya verenlerin ödedikleri kiralar ve diğer gerçek giderler,

-Sahibi bulundukları konutları kiraya verenlerin kira ile oturdukları konut veya lojmanların kira bedeli (kiranın indirilemeyen kısmı gider fazlalığı sayılmayacaktır.),

- Kiraya verilen mal ve haklarla ilgili olarak sözleşmeye, kanuna veya ilama istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatlar,

Gayrisafi hasılattan indirilebilecektir. Ancak, gerçek gider yönteminin seçilmesi, konut kira geliri elde edilmesi ve konut kira gelirlerine uygulanan istisnadan yararlanılması durumunda, gerçek gider tutarının istisnaya isabet eden kısmı, gayrisafi hasılattan indirilemeyecektir.

SORU 11: Sahibi oldukları konutu kiraya verenler elde ettikleri kira gelirinden oturdukları konut için ödedikleri kira bedelini gider olarak indirebilirler mi?

Sahibi oldukları gayrimenkulleri konut olarak kiraya verenler, gerçek gider usulünü seçmeleri halinde, buradan elde ettikleri kira gelirinden, oturdukları konut için ödedikleri kira bedelini gider olarak indirebilirler.

Ancak, Türkiye'de yerleşik olmayan kişilerin (çalışma veya oturma izni alarak altı aydan daha fazla bir süredir yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları dâhil), yabancı ülkelerde ödedikleri kira bedelleri Türkiye'de elde ettikleri kira gelirinden gider olarak indirim konusu yapılamaz.

SORU 12: Kiraya ilişkin tahsilatların ve ödemelerin belgelendirilmesi nasıl olur?

Kira ödemeleri ve tahsilatları; konutlarda, her bir konut için aylık 500 TL ve üzerinde, haftalık, günlük veya benzeri şekilde kısa süreli konut kiralamalarında ve işyeri kiralamalarında ise tutara bakılmaksızın, banka, benzeri finans kurumları veya posta idareleri aracılığı ile yapılmalıdır.

Banka, benzeri finans kurumları veya posta idareleri aracı kılınmak suretiyle yapılan tahsilat ve ödemeler karşılığında dekont veya hesap bildirim cetvelleri düzenlendiğinde, bu belgeler tevsik edici belge kabul edilecektir. Bankaların internet şubeleri üzerinden yapılan ödeme ve tahsilatlar da aynı kapsamdadır.

SORU 13: Bir konuta birden fazla kişinin ortak olması halinde beyanname nasıl verilir?

Bu durumda, ortaklardan her birinin  hissesine isabet eden kısmın, ilgili yıl için öngörülen istisna haddini aşması  halinde; hissesine, istisna tutarının üzerinde bir konut kira geliri isabet  eden ortak veya ortaklar bakımından söz konusu konut kira gelirinin beyanı  gerekmektedir.     

Diğer taraftan, ortak veya  ortaklarca beyanname verilmesi durumunda, her bir ortak konut kira gelirlerine  tanınan istisnadan ayrı ayrı faydalanabilecektir.

SORU 14: Kira geliri elde edildiği halde beyanname verilmemesi veya eksik beyan edilmesi halinde ne olur?

- Konutlardan elde edilen kira gelirleri beyan edilmez veya eksik beyan edilirse, istisna uygulamasından yararlanılamaz. Ancak, idarece herhangi bir tespit yapılmadan önce, süresinde beyan etmedikleri veya süresinde verdikleri beyannamede yer almayan mesken kirası gelirlerini, kendiliklerinden, süresinden sonra verecekleri beyanname ile beyan edenler söz konusu istisnadan yararlanabileceklerdir.

- Geçmiş takvim yıllarına ait kira gelirlerini ilgili beyan döneminde hiç beyan etmeyen veya eksik beyan eden kira geliri sahiplerinin bu gelirlerini, Vergi Usul Kanununda yer alan Pişmanlık ve Islah hükümlerinden yararlanarak beyan etmeleri de mümkündür.

- Beyan edilmesi gereken kira gelirinin bildirilmemesi halinde, mükellef adına ceza kesilir ve gelir takdir komisyonunca takdir edilir. Takdir edilen gelir üzerinden, gelir vergisi ile vergi ziyaı cezası hesaplanır. Ayrıca gecikilen her ay için gecikme faizi talep edilir. Bu şekilde tahakkuk eden vergi, ceza ve gecikme faizinin tahakkuk tarihinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerekmektedir. Ödenmediği takdirde, vergi dairesince ayrıca her ay için ayrı ayrı gecikme zammı hesaplanmak suretiyle cebren tahsil yoluna gidilir.

SORU 15: Kira geliri beyannamesi ne zaman ve nereye verilir?

Mükelleflerin, 1 Ocak – 31 Aralık dönemine ait beyana tabi gayrimenkul sermaye iradı gelirleri için MART ayının 1 inci gününden son günü akşamına kadar beyannamelerini vermeleri gerekmektedir.

Beyanname verme süresinin son gününün resmi tatil gününe rastlaması halinde, tatilden sonraki ilk iş gününün tatil saatine kadar beyanname verilebilir.

Takvim yılı içinde ülkeyi terk edenler, yurt dışına çıkma tarihinden önceki 15 gün içinde beyanname vermek zorundadırlar. Ölüm halinde ise beyanname ölüm tarihinden itibaren 4 ay içinde mirasçılar tarafından verilir.

Beyanname, mükellefin bağlı olduğu vergi dairesine verilecektir. Mükellefler normal olarak ikametgâhlarının bulunduğu yerin vergi dairesine bağlıdırlar.

SORU 16: Kira geliri elde edenler beyannamelerini elektronik ortamda gönderebilirler mi?

Beyana tabi geliri sadece gayrimenkul sermaye iradından ibaret olan mükellefler, istemeleri halinde vergi dairesinden alacakları kullanıcı kodu, parola ve şifreyi kullanmak suretiyle  yıllık gelir vergisi beyannamelerini elektronik ortamda doğrudan kendileri  gönderebilecekleri gibi elektronik beyanname gönderme aracılık yetkisi almış  meslek mensubu aracılığıyla da elektronik ortamda gönderebileceklerdir.

SORU 17: Vergi ne zaman ve nereye ödenir?

Beyanname üzerinden hesaplanan gelir vergisi MART ve TEMMUZ aylarında olmak üzere iki eşit taksitte ödenir.  Hesaplanan vergi;

- Başkanlığımıza ait www.gib.gov.tr internet sitesi (İnteraktif Vergi Dairesi ve GİB Mobil Uygulaması) adresi üzerinde bulunan İnteraktif Vergi Dairesi üzerinden;

- Vergi tahsiline yetkili olan banka şubelerine,

- Bağlı bulunulan vergi dairesine,

- Bağlı bulunulan vergi dairesinin bildirilmesi şartı ile herhangi bir vergi dairesine

ödenebilir.

GİB Sıkça Sorulan Sorular

Kira Geliri Elde Eden Mükellefler İçin Vergi Rehberi

1. İndirimli Orana Tabi İşlemlere İlişkin İade Talep Süresi
1.1 En geç izleyen yıl talep edilmesi gerekmektedir.
1.2 İşlemin gerçekleştiği yılı izleyen yılın sonundan itibaren altı ay içinde YMM Raporu ibrazı zorunludur.

2. Tam İstisna Kapsamındaki İşlemlere İlişkin İade Talep Süresi
2.1. En geç izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar talep edilmesi gerekmektedir.
2.2. İşlemin gerçekleştiği dönemi izleyen ikinci takvim yılının sonundan itibaren altı ay içinde YMM Raporu ibrazı zorunludur.

3. Kısmi Tevkifat Uygulanan İşlemlere İlişkin İade Talep Süresi
3.1. En geç izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar talep edilmesi gerekmektedir.
3.2. İşlemin gerçekleştiği dönemi izleyen ikinci takvim yılının sonundan itibaren altı ay içinde YMM Raporu ibrazı zorunludur.

Bu resim için alternatif metin açıklaması yok

Mehmet Fındıkçı

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Grup Müdürlüğü

Sayı: 17192610-120[GV-19-78]-E.13275
 
Tarih: 20.01.2020

Konu: Kısmi bölünme nedeniyle yeni kurulan şirkette çalışmaya devam eden personelin kümülatif vergi matrahlarına önceki şirkette hesaplanan vergi matrahının dahil edilip edilmeyeceği

İlgi: 10/07/2019 tarihli özelge talep formunuz.

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, … Tekstil San. Tic. A.Ş. Bursa Şubesi olarak faaliyet göstermekteyken, 01/07/2019 tarihi itibariyle kısmi bölünme neticesinde … Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş. olarak kurulan yeni şirketinizin  faaliyetine aynı adreste aynı çalışanlarla devam ettiği belirtilerek, çalışanlara ait kümülatif vergi matrahları hesaplanırken daha önceki şirkette hesaplanan kümülatif vergi matrahının dahil edilip edilmeyeceği hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 61 inci maddesinde, "Ücret işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez..." hükmüne,  62 nci maddesinde, "İşverenler hizmet erbabını işe alan, emir ve talimatları dahilinde çalıştıran gerçek ve tüzel kişilerdir."  hükmüne yer verilmiştir.

Aynı Kanunun 86 ncı maddesinde ise "Aşağıda belirtilen gelirler için yıllık beyanname verilmez, diğer gelirler için beyanname verilmesi halinde bu gelirler beyannameye dahil edilmez.

1- Tam mükellefiyette

...

b) Tek işverenden alınmış ve tevkif suretiyle vergilendirilmiş ücretler (birden fazla işverenden ücret almakla beraber, birden sonraki işverenden aldıkları ücretlerinin toplam 103'üncü maddede yazılı tarifenin ikinci gelir diliminde yer alan tutarı aşmayan mükelleflerin, tamamı tevkif suretiyle vergilendirilmiş ücretleri dahil)..." hükmü yer almıştır.

Anılan Kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında ise tevkifat yapmakla sorumlu olanlar sayılmış ve aynı fıkranın (1) numaralı bendinde, hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61 inci maddede yazılı olup ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç), 103 ve 104 üncü maddelere göre tevkifat yapılacağı hüküm altına alınmıştır.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, ..  Tekstil San. Tic. A.Ş.nin görevli personelin adı geçen şirketin kısmi bölünmesi sonucunda kurulan şirketinizde çalışmaya devam etmesi nedeniyle, personel açısından söz konusu bölünme işlemi işveren değişikliği olarak değerlendirilmeyecek olup, personelin eski şirketinden elde ettiği ücret gelirleri ile şirketinizden elde ettiği ücret gelirlerinin toplamının aynı işverenden elde edilen ücretler olarak Gelir Vergisi Kanununun 103 üncü maddesinde yer alan vergi tarifesinde belirtilen oranlar uygulanmak suretiyle vergilendirilmesi gerekmektedir.

Öte yandan, tek işverenden elde edilen ve tevkifata tabi tutulmuş ücret geliri için yıllık beyanname verilmeyeceği tabidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanununun 18 inci maddesi uyarınca 10 ve daha fazla personel çalıştıran işletmeler, çalıştırdıkları personel sayısının %5’inden az olmamak üzere mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumu öğrencilerine beceri eğitimi, mesleki ve teknik ortaöğretim okul ve kurumu öğrencilerine staj ve tamamlayıcı eğitim yaptırmakla yükümlüdür. Firmalar stajyerlerini mesleki ve teknik eğitim veren liselerden ve/veya ilgili bölümlerde öğrenim gören üniversite öğrencileri arasından seçebilir.

Stajyer çalıştırma yükümlülüğü her ay çalışan sayısına göre değil, cari yılın Ocak ayında bildirilen personel sayısı üzerinden hesaplanmaktadır. İşletme yaz döneminde faaliyet gösteriyorsa, Temmuz ayı dikkate alınmaktadır.

Vardiya usulü veya mevsimlik olarak faaliyet gösteren işletmelerde staj yapacak öğrenci sayısının tespitinde gündüz vardiyasında veya faaliyet gösterdiği mevsimde çalışan personel sayısı esas alınmaktadır.

Öğrenci sayısının tespitinde kesirlerin tam sayıya tamamlanması gerekmektedir.

https://mefamusavirlik.com.tr/isletmelerde-calistirilacak-stajyer-sayisi-nasil-belirlenir/

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • Enflasyon Düzeltmesi Hakkında Yardımcı Bilgiler 7440 sayılı Kanunun 6/1 maddesi kapsamında mükellefler stoklarında bulunan ancak kayıtlarında…
  • Emeklilik Başvurusu Ve Bayram İkramiyesi Ramazan’da 3.000 TL olarak ödenen emeklilere bayram ikramiyesi, bir değişiklik…
  • 296 GEÇİCİ HESAP VE ENFLASYON DÜZELTMESİ 7440 Sayılı Kanunun 6/3. Fıkrasına Göre Mükelleflerin Bilançolarında Görülmekle Birlikte…
Top