Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Standardin Amaci                                                                                                          

  1. Bu Standardin aniaci, katilini esaslarina ve tabi olduklari mevzuata uygun olarak faaliyette billunan şirketlerin finansal tablolarinin sunumuna ilişkin gücel ilkeleri ortaya koymak ve ilgili açıklamalarla birlikte finansal tablolara ilişkin asgari hususlari belirlemektir.

Kapsam                                                                                                                          

  1. Bu Standart, sirketlerin tüm işlem ve olaylarının katilim esaslarma uygun olarak muhasebeleştirilmesi ve raporlanmasinin sa lanmasini konu
  2. Bu Standart, sirketlerin tüm işlem ana kullanicllarinin ortak bilgi ihtiyaçlarini karşilamak amaciyla hazirladiklari finansal tablolara
  3. Bu Standart, şirketlerin hem konsolide hem de munferit (bireysel) finansal tablolara
  4. Emeklilik fonlarinin bir Lismi katilim emcklilik fonlarindan olusan sirketler hazirladiklari finansal tablolarin ve dipnnotlarının katilim esaslıi faaliyetleri ile ilgili olan kısımlarında bu Standardin hukiimlerine
  5. Bu Standart, halihazirda yiiriirlukte olan ilgili duzenlemelerin istisnasi veja ilave hiikumler getirilmesi niteliginde olup, bu standartta belirtilmeyen hususlarda yürürlüktek duzenlemelerin katilim esaslari ile çelişmeyen veya katilim esaslanna uygun hiikumleri esas alinir.
  1. Muhasebe ve raporlainaya konu olan hususlarin all duzcnlernelerde karsiligi veya açıklamasi bulunmamasi halinde Türkiye Muhasebe Standartlarina uygun olrnak şartıyla ilgili sektorlerden sorumlu diizenleyici otoritenin goriitu doğrultusunda hareket edilir

Tamamı İçin Tıklayınız 

Özet:

Bilindiği üzere 2014 yılında çıkarılan KDV Genel Uygulama Tebliği ile mevcut tüm KDV Tebliğleri yürürlükten kaldırılmış ve KDV konusunda birçok değişiklikler getirilmiştir.

Bu kapsamdaki önemli bir değişiklik gurubu da, ÖZEL ESASLAR konusunda yapılan yeni düzenlemelerdir.

Özel esaslar alanındaki düzenlemelerin önemli olan yönü ise alt firmalardan kaynaklanan sorunlar üzerindeki etkileridir.

Alt firmalardaki bozukluklar sadece KDV iadelerinde değil, indirim konusu yapılmış tüm KDV’lerde karşımıza çıkabilmektedir. Bunun iadelerde daha çok hissedilmesi, iade talebi nedeniyle, indirimlerin sıkı şekilde sorgulanmasından kaynaklanmaktadır.

Aşağıdaki bölümlerde alt firmalardan kaynaklanan sorunlar ve bunların KDV iade taleplerine yansıması konusunda çok özet açıklamalara yer verilmiş olup detay için KDV Genel Uygulama Tebliğinin ÖZEL ESASLAR başlıklı IV/E bölümünün dikkatle incelenmesi gerekmektedir. 

1- ÖZEL ESASLAR KAPSAMINA ALINMASI GEREKEN MÜKELLEFLER:

Haklarında, düzenledikleri veya kullandıkları belgelerin gerçek duruma aykırı olduğuna ilişkin rapor veya tespit bulunan aşağıdaki mükellefler, kod listesine alınmakta ve iade taleplerinin yerine getirilmesi bakımından özel esaslara (genel esaslara göre daha ağır formalitelere) tabi tutulmaktadır.

KDV Genel Uygulama Tebliğinin IV-E/1.3. nolu bölümünde, aşağıda belirtilen durumlardaki mükellefin ÖZEL ESASLAR kapsamında muameleye tabi olacakları belirtilmiştir.

1.3.Özel Esaslara Tabi Mükellefler:

Haklarında, düzenledikleri veya kullandıkları belgelerin gerçek duruma aykırı olduğuna ilişkin delil ve karineleri içeren rapor veya tespit bulunan aşağıdaki mükellefler iade taleplerinin yerine getirilmesi bakımından özel esaslara tabidir.

213 sayılı Kanunun (153/A) maddesi kapsamına giren mükellefler, (NOT sadece sahte belge düzenlemek ve satmak amacıyla hareket ettiği tespit olunarak mükellefiyet kaydı silinenler ve bunların ilgilileri.)

 - Sahte belge veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme fiiline iştirak eden mükellefler de dâhil olmak üzere sahte belge veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme ya da kullanma konusunda haklarında “olumsuz rapor” veya “olumsuz tespit” bulunan mükellefler,

 -Sahte belge veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme konusunda haklarında “olumsuz rapor” bulunan mükelleflerin raporun ait olduğu dönemdeki ortakları, kanuni temsilcileri, bunların kurdukları veya ortak oldukları mükellefler ile kanuni temsilcisi oldukları mükellefler,

 -Haklarında beyanname vermemedefter ve belge ibraz etmeme ve adresinde bulunamama konusunda tespit bulunan mükellefler,

 -Haklarında KDV yönünden ihtiyati tahakkuk veya ihtiyati haciz uygulanan mükellefler.

Haklarında “olumsuz rapor” veya “olumsuz tespit” bulunan mükelleflerin iade taleplerinin bulunmaması; bunlardan doğrudan mal ve/veya hizmet alan mükellefler ile bu kapsamdaki mükelleflerden haklarında “sahte belge veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme olumsuz raporu” veya “sahte belge veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme olumsuz tespiti” bulunanların raporun ait olduğu dönemdeki ortakları, kanuni temsilcileri, bunların kurdukları veya ortak oldukları mükellefler ile kanuni temsilcisi oldukları mükelleflerin iade taleplerinde özel esaslar uygulanmasına engel teşkil etmez.

Yukarıda sayılan “özel esaslara tabi mükellefler” ile kendileri hakkında herhangi bir olumsuzluk bulunmasa dahi bunlardan mal ve/veya hizmet satın alanların iade taleplerinde özel esaslar uygulanır.

Kendileri hakkında herhangi bir olumsuz rapor ya da tespit bulunmayan mükelleflerin özel esaslara tabi mükelleflere mal tesliminde veya hizmet ifasında bulunması durumunda, bu mükelleflerin sahte belge veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleyicisi olarak özel esaslara alınabilmesi için haklarında bu

Tebliğin (IV/E/3.2), (IV/E/3.3)3 , (IV/E/4.2) ve (IV/E/4.3) bölümlerinde belirtildiği şekilde bir rapor veya tespit bulunması gerekir. Tebliğin “Özel Esaslar” bölümü kapsamına 3065 sayılı Kanunun 9, (11/1-b), (11/1-c), (29/2), 32 ve geçici 17 nci maddeleri çerçevesinde yapılacak iade talepleri girmekte olup, “fazla ve yersiz ödenen vergiler” ile “fazla ve yersiz tevkif edilen vergiler”in iadesine yönelik talepler bu kapsamda değerlendirilmez”

  • 213 sayılı Kanunun (153/A) maddesi kapsamına giren mükellefler, (sadece sahte belge düzenlemek ve satmak amacıyla hareket ettiği tespit olunarak mükellefiyet kaydı silinenler ve bunların ilgilileri)
  • Sahte belge veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme fiiline iştirak eden mükellefler de dahil olmak üzere sahte belge veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme ya da kullanma konusunda haklarında "olumsuz rapor" veya "olumsuz tespit" bulunan mükellefler,
  • Sahte belge veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme konusunda haklarında "olumsuz rapor" bulunan mükelleflerin raporun ait olduğu dönemdeki ortakları, kanuni temsilcileri, bunların kurdukları veya ortak oldukları mükellefler ile kanuni temsilcisi oldukları mükellefler,
  • Haklarında beyanname vermeme, defter ve belge ibraz etmeme ve adresinde bulunamama konusunda tespit bulunan mükellefler,
  • Haklarında KDV yönünden ihtiyati tahakkuk veya ihtiyati haciz uygulanan mükellefler

2- ÖZEL ESASLARA TABİ MÜKELLEFLERDEN MAL VEYA HİZMET ALANLARIN KDV İADE TALEPLERİ:

Kendileri hakkında olumsuz rapor veya tespit bulunmamakla birlikte doğrudan mal veya hizmet temin ettikleri mükellefler hakkında “olumsuz rapor” veya “olumsuz tespit” bulunması halinde mükelleflerin iade talepleri;

  • Sahte belge düzenleme raporu veya tespiti bulunan mükelleflerden yaptıkları alışlara isabet eden kısma üç kat teminat,
  • Muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme raporu veya tespiti bulunan mükelleflerden yaptıkları alışlara isabet eden kısma iki kat teminat,

göstermeleri kaydıyla, bu kısmın iadesi teminat karşılığında, kalan kısmın iadesi genel esaslara göre yerine getirilir. Teminat, vergi inceleme raporu ile çözülür. (İncelenmek istenmeyen bir durum olduğu için, aşağıda açıkladığımız “işlemin gerçekliğini ispat”  yoluyla iade haklarını korumayı veya bu kısma ait iade haklarından vazgeçmeyi tercih edip, katlı teminat vermekten kaçınmaktadırlar.)

Sahte belge veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme raporu veya tespiti bulunanlardan alımları –indirim listesi içinde- bulunmakla birlikte, iadesi talep edilen KDV tutarları –yani yüklenim listesi- içerisinde bunlardan alımlara yönelik belge bulunmayanların iade talepleri, başka bir olumsuzluk olmaması kaydıyla genel esaslara göre yerine getirilir. (Tebliğin IV/E-11 no.lu bölümü)

Haklarında sahte belge veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme raporu veya tespiti bulunanların kanuni temsilcileri ve bunların kurduğu veya ortağı olduğu mükelleflerden mal veya hizmet alanların iade talepleri, kendileri hakkında olumsuz rapor veya tespit olmadıkça genel esaslara göre yerine getirilir.

Haklarında sahte belge veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme tespiti dışında (adresinde bulunamama, defter ve belge ibraz etmeme, beyanname vermeme, hakkında KDV yönünden ihtiyati tahakkuk veya ihtiyati haciz uygulanma) olumsuz tespit bulunanlardan alım yapan mükelleflerin iade hesabında olumsuz tespitin bulunduğu döneme ilişkin alışların bulunması halinde iade talepleri, alış belgelerinin gerçekliğinin ve doğruluğunun ispatı veya ilgili belgelerin iade hesabından çıkarılması ya da iki kat teminat gösterilmesi suretiyle yerine getirilir. Diğer kısmın iadesi genel esaslara göre yapılır. Teminat, vergi inceleme sonucuna göre çözülür. Bu durumda da mükellefler genellikle incelemeye sebebiyet vermemek için işlemin gerçekliğini ispat yoluyla iade haklarını korumaya çalışmakta, bunun mümkün olmadığı durumlarda iade haklarının bu kısmından feragat etmeyi tercih etmektedirler.

Kendileri hakkında herhangi bir olumsuzluk bulunmadığı halde doğrudan mal veya hizmet temin ettiği mükellefler hakkında olumsuz tespit veya rapor bulunan mükelleflere 15 gün içinde olumsuzluğu giderebilecekleri bildirilir.

Verilen süre içerisinde belgenin gerçekliğini ve doğruluğunu ispat eden veya söz konusu alışlara isabet eden kısmı iade hesaplarından çıkaran mükelleflerin iade talepleri genel esaslara göre sonuçlandırılır. Tebliğ bunu emretmekle beraber, alt firmanın sahte belge düzenlemekle suçlandığı durumlarda işlemin gerçekliğinin ispatı da kabul edilmeyerek mükellefler indirim haklarından vazgeçmeye zorlanmaktadır.

Ayrıca, 34 nolu KDV Tebliği ile eklenen bir paragraf ile, alt firma hakkında olumsuz tespit bulunan hallerde özel esaslara alınmama veya özel esaslardan çıkma için işlem gerçekliğinin ispatı çare olma niteliğini kaybetmiştir. Bu olumsuz gelişme aşağıdaki 3 nolu bölümde açıklanmıştır.

3- 34 nolu KDV TEBLİĞİ İLE MÜKELLEFLER ALEYHİNE GETİRİLEN YENİ HÜKÜM:

34 nolu KDV Tebliği ile, KDV Genel Uygulama Tebliğinin IV/E-5 nolu bölümündeki  7 nolu paragraf değiştirilmiştir.

Söz konusu paragrafın  eski ve yeni halleri şöyledir:

ESKİ

“Yapılan izahın izaha davet komisyonlarınca yeterli bulunmaması ve mükellef tarafından Vergi Usul Kanununun 370 inci maddesinde öngörülen işlemlerin gerçekleştirilmemesi durumunda incelemeye veya takdire sevk işlemleri yapılan mükellefler de aynı şekilde özel esaslara alınır.”

YENİ

“213 sayılı Kanunun 370 inci maddesinin (b) fıkrası uygulaması kapsamında, sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanmaya ilişkin ön tespit yazısına konu beyanlarını düzeltmeyen mükellefler özel esaslara alınır. Ancak, mükellefin söz konusu belgelere isabet eden KDV’yi indirim hesaplarından çıkararak düzelttiğini veya hiç indirim hesaplarına almadığını vergi dairesine tevsik etmesi ya da Tebliğin (IV/E-7.2.2) bölümünde yer alan şartlardan [birinci paragrafın (a) ayrımı hariç] birini sağlaması halinde, vergi incelemesi neticesi beklenmeksizin, genel esaslara dönüşü yapılır.”

Bu hükümle, sadece sahte veya muhteviyatı ile yanıltıcı belge kullanmaya ilişkin ön tespit yazısını varlığı (mükellefin izahı peşinen geçersiz sayılarak ) özel esaslara alınma nedeni olarak belirlenmiş olup, MÜKELLEFLER PEŞİNEN BEYANNAME DÜZELTMEYE  ZORLANMAKTADIR.

BU HÜKÜM, KDV Genel Uygulama Tebliğinin IV-E/5nolu bölümünde MÜKELLEFLERE TANINMIŞ OLAN İŞLEM GERÇEKLİĞİNİN İSPATI SURETİYLE ALT FİRMA SORUNUNUN ÇÖZÜLEBİLMESİ HAKKININ, SAHTE VEYA YANILTICI BELGE KULLANILDIĞINA DAİR ÖN TESPİT (veya rapor) BULUNDUĞU HALLERDE KULLANDIRILMAYACAĞI ANLAMINA GELMEKTEDİR.

Çünkü,  KDV Genel Uygulama Tebliğinin  IV/E-7.2.2. nolu bölümünde, genel esaslara dönüş için gösterilen imkanlardan biri olan işlemin gerçekliğinin, Tebliğin (4/E/5) bölümündeki açıklamalara göre ispat etmeleri şeklindeki KURTULUŞ YOLU, 34 nolu Tebliğ ile değişik yukardaki 7 nolu paragrafta “[birinci paragrafın (a) ayrımı hariç] “ denilmek suretiyle  sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanıldığı yönündeki ön tespitin (veya raporun) bulunduğu hallerde KAPATILMIŞTIR.

4- BELGENİN GERÇEKLİĞİNİN VE DOĞRULUĞUNUN İSPATI:

Belgenin gerçekliğinin ve doğruluğunun nasıl ispat edileceği, KDV Genel Uygulama Tebliğinin IV/E-5 no.lu bölümünde şöyle açıklanmıştır :

“5. İşlemlerin Gerçekliğini İspat

213 sayılı Kanunun 3/B maddesine göre vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esas olup, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin yemin hariç her türlü delille ispatlanması mümkündür.

Düzenledikleri veya kullandıkları belgelerin sahteliğine veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı olduğuna ilişkin inceleme veya idari araştırma aşamasında mükellefe, söz konusu belgelerin gerçekliğine yönelik deliller ileri sürme imkânı verilir. Aynı şekilde kendileri hakkında olumsuz rapor veya olumsuz tespit bulunmamakla birlikte mal veya hizmet satın aldıkları mükellefler hakkında olumsuz rapor veya olumsuz tespit bulunan mükelleflere de bu imkân sağlanır. Söz konusu karşı deliller inceleme veya araştırmaya konu iş, işlem ve belgelerle ilgili olmalı ve bir yazı ile idari makama ibraz edilmelidir. Karşı deliller incelemeye başlanmış olması halinde inceleme elemanına, incelemeye başlanmamışsa ilgili vergi dairesine sunulur.

Dolayısıyla idare tarafından sahte veya yanıltıcı olduğu yönünde bulgular bulunan bir belgenin gerçek bir işleme dayandığı ve dayandığı işlemi mahiyet ve miktar itibarıyla doğru olarak yansıttığı işlemin tarafları, ilgilileri (iade talep edenler) veya mükellefler tarafından 213 sayılı Kanunun 3’üncü maddesindeki delil serbestisi kapsamında iddia ve ispat olunabilir.

İleri sürülen karşı delillerin işlemin gerçekliğini göstermesi halinde özel esaslar uygulanmaz. İşlemin tarafları, ilgililer ve mükellefler delillerini işlem ve belge ile ilgili olmak kaydıyla yazı ile ileri sürebilir.

Bu şekilde ileri sürülen iddia ve deliller, inceleme elemanı veya idare tarafından karşı delillerle çürütülmek suretiyle belgenin sahte veya yanıltıcı olduğu ispatlanabilir. Bu durumda ileri sürülen delillerin ele alınıp raporda veya dayanak bir yazı ile çürütüldüğü karşı delillerle açıklanarak mükellef veya ilgili özel esaslara alınır.

Sınırlandırıcı olmamak kaydıyla belgenin gerçekliğini ve doğruluğunu ispatta aşağıdaki deliller kullanılabilir:

a)İşlem bedelinin ödendiğinin belgelendirilmesi.

Ödeme, iade talebinde bulunan mükellef tarafından ödemeyi tevsik eden belge aslı veya noter onaylı örneği ile tevsik edilebilir.

Ödemenin 5411 sayılı Bankalar Kanunu hükümlerine göre faaliyette bulunan bankalar vasıtasıyla veya 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 785 inci maddesinin (1) numaralı fıkrası kapsamında düzenlenen çekler ile de tevsiki mümkündür.

Ayrıca internet bankacılığı yoluyla yapılan ödemelerde, banka dekontu yerine ilgili banka şubesi tarafından onaylı internet çıktıları ya da mükellefler tarafından ödeme yapılan bankalardan alınan onaylı hesap ekstreleri ödemenin tevsikinde kullanılabilir.

Ödeme, kredi kartı (iade talebinde bulunan kişi veya kuruma ait), tapu devri, kamu kurum ve kuruluşları aracılığıyla (ön ödeme avansı şeklinde kamu kurum ve kuruluşlarının veznesine ödeme gibi) yapılmak suretiyle de tevsik edilebilir.

Ödemenin PTT yoluyla yapıldığı durumlarda, ödeme sırasında düzenlenecek belge, (satıcının veya adına hareket edenlerin adı-soyadı (tüzel kişilerde unvanı) ile banka hesap numarası ve vergi kimlik numarası doğru olarak yazdırılmak kaydıyla) ödemeyi tevsik eden delil olarak ileri sürülebilir.

b)Taşıma, yükleme, boşaltma, depolama, ambalajlama, ve benzeri işlemlerin yapıldığına yönelik belgeler, sigorta belgesi, vergi, resim, harç, pay, fon gibi ödemeler yapılmışsa bu ödemelere ait belgeler işlemin gerçekliğinin tevsikinde delil olarak kullanılabilir.

Örnek: Uluslararası taşımacılık hizmeti dolayısıyla KDV iade talebinde bulunan bir mükellefin akaryakıt alımı yaptığı bir mükellef hakkında olumsuzluk bulunması halinde, iade talep eden mükellef işlemin gerçekliğini yukarıda belirtildiği şekilde ödeme belgesi ibraz ederek ispat edebilir.

Ancak, akaryakıt alımı yapıldığı iddia edilen mükellefin, iadeci mükellefin bağlı olduğu ilden farklı bir ilde bulunması ve/veya yapılan taşımacılık hizmetinin güzergâhı üzerinde bulunmaması gibi şüphe uyandıran bir durumunun bulunması halinde, vergi dairesince yapılan değerlendirme sonucunda ödeme belgesi işlemin gerçekliğinin tevsiki hususunda yeterli bulunmayarak yalnızca ödeme belgesine göre işlem tesis edilmeyecek ve mükelleften ilave açıklamalar istenebilecektir.

Görüldüğü gibi mal veya hizmet satın alınan alt firma hakkında, herhangi bir olumsuz tespit veya rapor bulunsa dahi, KDV iadesi talep eden firma, mal veya hizmet alımının GERÇEKLİĞİNİ VE DOĞRULUĞUNU İSPAT edebildiği takdirde, özel esaslara girmeksizin KDV iade talebini sonuçlandırılabilmelidir.

Ancak uygulamada, mal veya hizmet tedarik edilen (alt) firma sahte belge düzenlemekle suçlanmakta ise, işlem gerçekliğinin ispatına bakılmaksızın, bu alıma ait indirim (ve dolayısıyla iade) hakkı yok sayılmak suretiyle işlem yapılmaktadır.

5- BELGE GERÇEKLİĞİNİN BANKA, NAMA YAZILI ÇEK, KREDİ KARTI, PTT VASITASIYLA ÖDEME YAPILDIĞININ TEVSİKİ SURETİYLE İSPATLANMASINA İLİŞKİN SORUNLAR :

Yukarıda metnini verdiğimiz “İşlemlerin Gerçekliğini İspat” başlıklı Tebliğ bölümünde belirtildiği üzere, alt firma sorununu bertaraf etmede en geçerli ve sık kullanılan ispat şekli, söz konusu alt firmaya ÖDEME YAPILDIĞININ, banka, bu alt firma namına yazılı çek, kredi kartı ve PTT belgeleri ile ortaya konulmasıdır.  

Bu konuda yaşanmakta olan ve uzun zamandır çözülmeyen sorunlar şunlardır:

  • Alımların çoğunda, alım işlemi cari hesaplara kaydedilmektedir. Belli bir dönemde alt firmadan yapılan alımlar yanında bu alt firmaya satışlar da olabilmektedir. Karşılıklı faturalaşma olarak ifade edilen bu gibi durumlarda doğal olarak ödeme faturalar arası fark üzerinden yapılmakta, dolayısıyla alımların tümünü karşılayacak kadar ödeme olmamaktadır. Maliye İdaresi böyle durumlarda ödeme yoluyla tevsik yapılamadığı yaklaşımı ile hareket ederek KDV iadesi isteyen mükellefleri mağdur etmektedir.
  • Alımlarla ilgili olarak cari hesapta oluşan borcun tamamına yakın kısmının ödendiği tevsik edilse bile, cüzi miktarda nakit ödeme veya ödenmemiş kısım bulunduğu hallerde yine, ödeme yoluyla tevsikin hiç yapılamadığı varsayılmak suretiyle KDV iadesi talep eden mükellefler başka tevsik unsurları ibraz etmeye zorlanmaktadır.
  • Bayiler vasıtasıyla satış yapan firmalar doğal olarak bayilerden fiyat farkı, ciro primi gibi faturalar alabilmektedir. Bu firmalar bayilere mal veya hizmet verip, tahsilat yapmakta olduğu için söz konusu faturaları cari hesap alacağına mahsup etmektedir. Başka bir anlatımla bu faturaların banka ve sair yoldan bayie ödenmesi söz konusu olamaz. Bu gibi durumlarda bayilik ilişkisinin varlığı tek başına bayiden gelen faturaların gerçekliğinin ispatı olarak kabul edilmesi ve bayideki sorunun KDV iadesi isteyen firmayı etkilememesi gerekirken, aksi yönde davranılmaktadır.

6- MAL VEYA HİZMET TEMİN EDİLEN FİRMALARIN ALTINDAKİ (altın altı) FİRMALAR İLE İLGİLİ SORUNLAR NE OLURSA OLSUN, İLİŞKİ VARLIĞI İSPATLANMADIĞI SÜRECE, İADE TALEBİNİ ETKİLEMEMESİ GEREKİR :

Eskiden KDV iadesi isteyen firmada ve bu firmanın mal yahut hizmet satın aldığı firmada hiçbir olumsuzluk bulunmasa dahi, alım yapılan firmanın altındaki veya daha altlarındaki firmalardan herhangi birinde olumsuzluk görüldüğünde bu durum zincirleme bir etkiyle KDV iadesi isteyen firmanın bu alımla ilgili iade talebinin reddedilmesine sebebiyet veriyordu.

KDV Genel Uygulama Tebliği ile, KDV iade taleplerinde alt firma sorunu, sadece kendisinden mal yahut hizmet alınan firmayla sınırlandırılmıştır. Yani bunların altlarındaki firmalarda görülen sorunlar – bu firmalar arasında bir iş birliği tespit edilmediği sürece - KDV iadesi taleplerini etkilemeyecektir.

Bu kural değişikliği, aynı zamanda mal yahut hizmet satılan firmaların kod listesine girmesine sebebiyet vermesi sorununu da çözmüş bulunmaktadır. Başka bir anlatımla bir firmanın bir altında veya daha altlarında sorun olsa bile, bu firmanın mal yahut hizmet sattığı müşterileri, söz konusu sorun nedeniyle kod listesine alınmayacak, KDV iadelerinde engelle karşılaşmayacaklardır.

Ancak uygulamada KDV iadesi talep eden firmaların internet ortamında gönderdiği indirim ve yüklenim listeleri, Maliye İdaresi bilgisayar sisteminde taramaya tabi tutularak “kontrol listesi” çıkarılmakta, bu kontrol listelerinde “altın altı” konumundaki firmaların sorunları da gösterilmektedir. Vergi daireleri bunları ileri sürerek, KDV iadesi isteyen mükellefi işlem ispatına davet etmek ve bu davete uyulmaması veya uyulamaması halinde KDV iade tutarını mevzuata aykırı olarak küçültmektedir.

7. MÜTESELSİL SORUMLULUK DURUMU KDV İADELERİNİ ETKİLEMEMELİDİR:

Müteselsil sorumluluk Vergi Usul Kanunu’nun 11 inci maddesine dayanılarak uygulanmakta olup bu konu KDV Genel Uygulama Tebliği’nin VI/B-2 no.lu bölümünde düzenlenmiştir.

KDV’de müteselsil sorumluluk, mal veya hizmet alınan firmanın, bu teslim veya hizmetle ilgili olarak hesapladığı KDV’yi herhangi bir şekilde Hazineye intikal ettirmemiş olması durumunda, alıcının müteselsil olarak bu KDV’den – hiçbir kusuru veya ihmali olmasa dahi - sorumlu tutulmasıdır.

KDV iade talepleri incelenirken mal veya hizmet tedarik edilen firmanın, iade talebine dahil edilmemiş olan (fakat indirimler arasında yer alan) KDV’yi Hazineye intikal ettirmediği görüldüğünde, KDV iade işleminin engellemeye maruz bırakılmaksızın yerine getirilmesi Tebliğ gereğidir.

Nitekim KDV iadelerinin hangi hallerde özel esaslar uygulanarak yapılacağını düzenleyen IV/E bölümünde, müteselsil sorumlu konumunda olmak, özel esas uygulama gerekçelerinden biri olarak gösterilmemiştir. Dolayısıyla müteselsil sorumluluk gerektiren durumlarda KDV iadeleri genel esaslara göre hemen yapılmalı, daha sonra alıcı, Tebliğin VI/B-2 no.lu bölümündeki esaslar çerçevesinde (ödeme emri gönderilmek suretiyle) takip edilmelidir.

Ancak uygulamada mükellefler, iade talebi içinde yer alan, Hazineye intikal ettirilmemiş KDV’leri mevzuata aykırı olarak, iade rakamının içinden çıkarmaya zorlanmaktadır.

8. MÜTESELSİL SORUMLU TUTULAN FAKAT KDV İADESİ İSTEMEMİŞ OLANLARA DA MEVZUATA AYKIRI İŞLEMLER UYGULANMAKTADIR :

KDV iadesi talep etmemiş olan mükellefler, müteselsil sorumlu bulundukları durumda, Tebliğin IV/B-2 no.lu bölümündeki yöntemlere uyularak takip edilmesi gerekirken indirim reddi veya indirimlerden çıkarmaya zorlama şeklinde mevzuata uymayan muamelelere maruz bırakılmaktadırlar.

Hatta bazen Takdir Komisyonları tarafından Hazineye intikal etmemiş KDV kadar ek KDV takdir ettirilmek suretiyle açık şekilde usulsüzlük yapılmaktadır.

9. SONUÇ :

KDV iade taleplerinde en önemli engelleyici veya zorlaştırıcı unsur alt firmalarda görülen sorunlardır.

KDV Genel Uygulama Tebliği ile bu konuda bir ölçüde yumuşama sağlanmış olmakla beraber, alt firma sorunları KDV iadesi isteyen mükellefleri ağır şekilde bunaltmaya devam etmektedir.

Sorunu ağırlaştıran hususlardan biri de, Vergi Dairelerinin alt firma sorunları konusunda Tebliğe aykırı uygulamalarda bulunmalarıdır.

Örneklemek gerekirse :

  • Mal veya hizmet tedarik edilen alt firma sahte belge düzenlemekle suçlanıyor olsa dahi, alıcı konumundaki mükellef işlemin gerçekliğini ispat ettiği takdirde indirim (dolayısıyla iade) hakkını koruyabilmesi gerekirken, Vergi Daireleri ispata rağmen iadenin bu kısmını reddetme şeklinde uygulama yapmaktadır.
  • Alt firmanın altındaki veya daha altlarındaki firmalarda görülen olumsuzluklar –bu firma ile KDV iadesi isteyen firma arasında ilişki bulunduğu ortaya konulmadığı sürece KDV iade talebini etkilememesi gerektiği halde Vergi

Daireleri KDV iadesi isteyen mükellefleri işlem gerçekliğini ispata veya iadenin bu kısmından vazgeçmeye zorlamaktadır.

  • Müteselsil sorumluluk durumunun bulunduğu hallerde Vergi Daireleri ve inceleme elemanları, Tebliğin VI/B2 no.lu bölümündeki usulleri görmezlikten gelerek, alıcı durumundaki mükellefin KDV indirimini yok sayan bir anlayışla bu mükellefleri indirim (dolayısıyla iade) haklarından vazgeçmeye zorlamakta veya bu mükelleflere usulsüz şekilde cezalı KDV tarhiyatı yapılmasına sebep olmaktadırlar. 

NOT: Yazarımızın bu makalesi Yaklaşım Dergisinin Haziran 2017 sayısında yayınlanmış olup, yazarımız tarafından Sitemiz için 17 Mart 2022 tarihi itibariyle güncellenmiştir.

18.03.2022

Mehmet Maç
Yeminli Mali Müşavir
BDO Türkiye
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Kaynak: www.MuhasebeTR.com

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Mersin Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Grup Müdürlüğü 

Sayı

:

E-62902401-130[2020-701-75]-22832

16.02.2022

Konu

:

Avukatlık hizmetlerine uygulanacak KDV oranı

İlgi

:

a)

12/06/2020 tarihli ve 138705 kayıt sayılı özelge talep formunuz.

b)

12/06/2020 tarihli ve 138706 kayıt sayılı özelge talep formunuz.

İlgide kayıtlı özelge talep formlarınızda, kovuşturma aşamasında verilen suça sürüklenen çocuk müdafiliği hizmetine %8 oranında katma değer vergisi  (KDV) uygulanacağı hususunda tereddüt edilmemekle birlikte, başvuru eklerinde evrakı gönderilen somut olayda olduğu gibi, soruşturma aşamasında savcılık ve/veya kolluk nezdinde suça sürüklenen çocuk müdafiliği hizmetine uygulanması gereken KDV oranı hususunda mütereddit kalındığı belirtilmekte ve konu hakkındaki Başkanlığımız görüşü sorulmaktadır.

Mal ve hizmetlere uygulanan KDV oranları, 3065 sayılı KDV Kanununun 28 inci maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak maddede yer alan sınırlar dahilinde, 700 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişmeden önce Bakanlar Kurulu, değişiklik sonrasında ise Cumhurbaşkanı tarafından belirlenmektedir.

Bu kapsamda, KDV oranları 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı (BKK) eki (I) sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için %1, (II) sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için %8, sözü edilen listelerde yer almayan vergiye tabi işlemler içinse %18 olarak belirlenmiştir.

01.10.2019 tarihli ve 1594 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile söz konusu BKK eki (II) sayılı listenin (B) bölümüne 32 nci sıra eklenmiş olup bu sıra gereğince; "Aile mahkemeleri, tüketici mahkemeleri ve çocuk mahkemelerinin görev alanına giren davalar ve işler, vesayet davaları ve işleri; bu davalara bağlı kanun yolları; iş uyuşmazlıklarında dava şartı olarak arabuluculuk ile bunlara bağlı ilamlı icra takipleri kapsamında verilen avukatlık hizmetleri"ne 02.10.2019 tarihinden itibaren %8 oranında KDV uygulanmaktadır.

Ayrıca, 25.11.2021 tarihli ve 4862 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile bahsi geçen BKK eki (II) sayılı listenin (B) bölümün 32 nci sırasına "6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve 1136 sayılı Avukatlık Kanununda yer alan adli yardım ve adli müzaharet hükümleri kapsamında verilen avukatlık hizmetleri" de eklenmiş olup 01.12.2021 tarihi itibarıyla bu hizmetlere uygulanacak KDV oranı da %8 olarak belirlenmiştir.

Buna göre, çocuk mahkemelerinin görev alanına giren davalar ve işler kapsamında verilen avukatlık hizmetleri %8 oranında KDV'ye tabi olduğundan, bu mahkemelerin görev alanına giren soruşturma evresindeki avukatlık hizmetlerinin ifası için de %8 oranında KDV uygulanması gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*)      Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)    İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Sayı: E-39044742-130[Özelge]-301889
Tarih: 17/03/2022

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları KDV-ÖTV Grup Müdürlüğü 

Sayı

:

E-39044742-130[Özelge]-301889

17.03.2022

Konu

:

Unlu mamullerin satışında KDV oranı

İlgi

:

18/02/2022 tarihli ve 650764 evrak kayıt numaralı özelge talep formunuz.

İlgide kayıtlı özelge talep formunda,

- Şirketinizin yurt içinde baklava, pasta, poğaça, börek gibi unlu mamuller ile lokum ve sütlü tatlılar gibi ürünleri imal ederek sattığı,

- Şubelerinizde şirketiniz tarafından imal edilen bu ürünlerin yanında dışarıdan temin edilen ürünlerin de satıldığı,

- Şubelerinizin bazılarında bu ürünlerin porsiyon olarak masaya servis edildiği veya yemek hizmeti yanında sunulabildiği

ifade edilerek;

- Fabrikadan şubelerinize ve diğer mükelleflere yapılan satışlarda,

- Fabrikadan ihraç kayıtlı yapılan satışlarda,

- Servisten bağımsız satış bölümü de olan şubelerinizde yapılan porsiyon, adet şeklindeki satışlar, yemekle birlikte sunulan/servis edilen ürünler ile servis içermeyen doğrudan satışlarda

uygulanması gereken katma değer vergisi (KDV) oranı konusunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

Mal teslimi ve hizmet ifalarına uygulanan KDV oranları, 3065 sayılı KDV Kanununun 28 inci maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak maddede yer alan sınırlar dahilinde, 700 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişmeden önce Bakanlar Kurulu, değişiklik sonrasında ise Cumhurbaşkanı tarafından belirlenmektedir.

Bu kapsamda KDV oranları, 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı (BKK) eki (I) sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için %1, (II) sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için %8, bu listelerde yer almayan vergiye tabi işlemler içinse %18 olarak uygulanmaktadır.

Söz konusu BKK eki (I) sayılı listenin (A) bölümünün 15 inci sırasında; "Türk Gümrük Tarife Cetveli (TGTC)'nin 19 no.lu faslında yer alan mallar," ibaresi yer almaktadır. Söz konusu fasılda ise "Hububat, un, nişasta veya süt müstahzarları; pastacılık ürünleri" tanımlanmıştır.

Öte yandan, aynı BKK eki (II) sayılı listenin 24 üncü sırasında; gazino, açık hava gazinosu, bar, dans salonu, diskotek, pavyon, taverna, birahane, kokteyl salonu ve benzeri yerler hariç olmak üzere kahvehane, kır kahvesi, çay bahçesi, çay ocağı, kıraathane, kafeterya, pastane, ayakta yemek yenilen yerler, yemeği pakette satan veya diğer şekillerde yemek hizmeti sunan yerler, lokanta, içkili lokanta, kebapçı ve benzeri yerlerde (birinci sınıf lokanta ruhsatı ya da işletme belgesine sahip olan yerler ile üç yıldız ve üzeri oteller, tatil köyleri ve benzeri tesislerin bünyesindeki lokantalar hariç) verilen hizmetler (bu yerlerde verilen hizmetlerin alkollü içeceklere isabet eden kısmı hariç) sayılmış ve bu hizmetlere %8 oranında KDV uygulanması öngörülmüştür. Buna ilişkin ayrıntılı açıklamalara KDV Genel Uygulama Tebliğinin "III/B-2.4. Yiyecek ve İçecek Sunulan Yerlerde KDV Oran Uygulaması" başlıklı bölümünde yer verilmiş olup yemek hizmeti sunan yerlerin tanımı ve tasnifinde, "İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik" ve ilgili diğer mevzuat esas alınmaktadır.

Bu hüküm ve açıklamalara göre;

1- Şirketinize ait fabrikada/imalathanede üretilen baklava, pasta, poğaça, börek gibi ürünlerin fabrikadan yapılan tesliminde (ayrı mükellefiyeti bulunan şubeleriniz dahil), 2007/13033 sayılı BKK eki (I) sayılı listenin A/15 inci sırası uyarınca %1,

2- Bu ürünlerin fabrikadan ihraç kayıtlı yapılan teslimlerinde %1,

3- Şubelerin lokanta, kafeterya, pastane, ayakta yemek yenilen yerler gibi yemek hizmeti sunan işyeri ruhsatı ve/veya masa, oturma yeri tezgâh gibi servis yapılabilen alanlarının bulunması halinde,

a) Bu yerlerde üretildiğine veya dışarıdan temin edildiğine bakılmaksızın buralarda verilen yeme içme hizmetleri ile söz konusu hizmet işletmelerinde bu ürünlerin sipariş suretiyle paket servis şeklinde (içecekler dahil) sunulması/hazırlanması, sonrasında gönderilmesi/gelinip alınması halinde (II) sayılı listenin 24 üncü sırası uyarınca %8,

b) Bu yerlerde yeme içme hizmetine konu edilmeden ve/veya herhangi bir şekilde servise yönelik bir işleme tabi tutulmaksızın bu ürünlerin doğrudan teslim edilmesi durumunda %1,

4- Satış yapılan yerin lokanta, kafeterya, pastane, ayakta yemek yenilen yerler gibi yemek hizmeti sunan işyeri ruhsatı ve/veya masa, oturma yeri tezgâh gibi servis yapılabilen alanlarının bulunmaması halinde, söz konusu ürünlerin tesliminde %1

oranında KDV hesaplanması gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*)      Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)    İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

 
Sayı: E-64597866-130-4887
Tarih: 17/03/2022

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü 

Sayı

:

E-64597866-130-4887

17.03.2022

Konu

:

Pastanede yapılan doğrudan satış ve yeme içme hizmetlerinin KDV oranı

İlgi

:

a)

01.03.2022 tarih ve 17128 sayılı özelge talep formunuz.

b)

01.03.2022 tarih ve 17300 sayılı özelge talep formunuz.

c)

07.03.2022 tarih ve 19008 sayılı ek dilekçeniz.

İlgide kayıtlı özelge talep formları ve eklerinde;

- Şirketinizin otel ve konaklama tesisleri işletmeciliği, çikolata, çikolatalı şekerleme, kek, pasta vb. fırın ürünleri imalatı, yurtiçi ve yurtdışında yiyecek ve içecek hizmetleri veren restoranlar açmak, kiralamak, işletmek, franchise vermek, her türlü rezidans, site yönetimleri, tatil köyleri, otel vb. eğlence yerleri ile sergi ve panayır alanı, kongre merkezi, sanatsal ve gösteri merkez kompleksleri işletmek ve kiraya vermek faaliyetleriyle iştigal ettiği,

- Faaliyetiniz kapsamında, Şirketiniz tarafından kafeterya/pastane/pasta satış yeri/unlu mamul satış ruhsatı olan yerlerden 5189 sayılı Cumhurbaşkanı Kararına istinaden katma değer vergisi (KDV) oranı indirilen gıda maddelerinin alınarak herhangi bir hizmet verilmeden doğrudan satışının yapıldığı,

- Satış ruhsatı olan yerler ile başka üretici şirketlerden satın alınan ve yeni düzenleme ile KDV oranı %1'e indirilen gıda maddelerinin şirketinize ait yerlerde gerek doğrudan gerekse hizmet verilmek sureti ile satışının söz konusu olabildiği,

ifade edilerek;

- Şirketinizce; kafeterya/pastane/pasta satış yeri/unlu mamul satış ruhsatlı yerlerinizden herhangi bir hizmet verilmeden KDV oranı %1'e indirilen gıda maddelerinin doğrudan satılması durumunda,

- Üretici şirketlerden %1 oranında KDV uygulanarak satın alınan draje gibi gıda maddelerinin, şirketinize ait yerlerde gerek doğrudan gerekse hizmet verilmek sureti ile satışında

uygulanması gereken KDV oranı konusunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

Mal teslimi ve hizmet ifalarına uygulanan KDV oranları, 3065 sayılı KDV Kanununun 28 inci maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak maddede yer alan sınırlar dahilinde, 700 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişmeden önce Bakanlar Kurulu, değişiklik sonrasında ise Cumhurbaşkanı tarafından belirlenmektedir.

Bu kapsamda KDV oranları, 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı (BKK) eki (I) sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için %1, (II) sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için %8, bu listelerde yer almayan vergiye tabi işlemler içinse %18 olarak uygulanmaktadır.

5189 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile getirilen düzenleme uyarınca, söz konusu BKK eki (I) sayılı listenin (A) bölümünde Türk Gümrük Tarife Cetvelinin (TGTC) fasılları veya alt tarife pozisyonları itibariyle sayılan gıda maddelerinin (özel tüketim vergisine tabi olanlar hariç) 14/2/2022 tarihinden itibaren teslimleri %1 KDV oranına tabi bulunmaktadır.

Öte yandan, aynı BKK eki (II) sayılı listenin 24 üncü sırasında; gazino, açık hava gazinosu, bar, dans salonu, diskotek, pavyon, taverna, birahane, kokteyl salonu ve benzeri yerler hariç olmak üzere kahvehane, kır kahvesi, çay bahçesi, çay ocağı, kıraathane, kafeterya, pastane, ayakta yemek yenilen yerler, yemeği pakette satan veya diğer şekillerde yemek hizmeti sunan yerler, lokanta, içkili lokanta, kebapçı ve benzeri yerlerde (birinci sınıf lokanta ruhsatı ya da işletme belgesine sahip olan yerler ile üç yıldız ve üzeri oteller, tatil köyleri ve benzeri tesislerin bünyesindeki lokantalar hariç) verilen hizmetler (bu yerlerde verilen hizmetlerin alkollü içeceklere isabet eden kısmı hariç) sayılmış ve bu hizmetlere %8 oranında KDV uygulanması öngörülmüştür. Konuya ilişkin ayrıntılı açıklamalara KDV Genel Uygulama Tebliğinin "III/B-2.4. Yiyecek ve İçecek Sunulan Yerlerde KDV Oran Uygulaması" başlıklı bölümünde yer verilmiş olup, yemek hizmeti sunan yerlerin tanımı ve tasnifinde, "İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik" ve ilgili diğer mevzuat esas alınmaktadır.

Bu hüküm ve açıklamalara göre;

1- Şirketinizce, kafeterya/pastane/pasta satış yeri/unlu mamul satışı ruhsatı bulunan hizmet işletmelerinizde;

a) TGTC'nin 17 no.lu faslında tanımlanan "Şeker ve Şeker Mamulleri" ile 18 no.lu faslında tanımlanan "Kakao ve Kakao Müstahzarları" kapsamındaki çikolata, çikolatalı şekerleme ve drajenin 2007/13033 sayılı BKK eki (I) sayılı listenin A/13 ve 14 üncü sıraları uyarınca,

b) TGTC'nin 19 no.lu faslında tanımlanan "Hububat, Un, Nişasta veya Süt Müstahzarları; Pastacılık Ürünleri" kapsamındaki kek ve pasta gibi fırın ürünlerinin ise aynı listenin A/15 inci sırası uyarınca,

herhangi bir hizmet verilmeden/yeme içme hizmetine konu edilmeden ve/veya herhangi bir şekilde müşterilere servis edilmesine yönelik herhangi bir işleme tabi tutulmaksızın doğrudan (internet üzerinden yapılan satışlar dahil) tesliminde %1,

2- Şirketinizin yeme içme hizmetine yönelik işyeri ruhsatı bulunan ve/veya masa, oturma yeri tezgâh gibi servis yapılabilen alanları bulunan işletmelerinde, bu yerlerde üretildiğine veya dışarıdan temin edildiğine bakılmaksızın verilen yeme içme hizmetleri ile söz konusu hizmet işletmelerinde bu ürünlerin sipariş suretiyle paket servis şeklinde (içecekler dahil) sunulması/hazırlanması, sonrasında gönderilmesi/gelinip alınması halinde %8; bu işletmelerin birinci sınıf lokanta ruhsatı ya da işletme belgesine sahip olması veya üç yıldız ve üzeri oteller, tatil köyleri ve benzeri tesislerin bünyesinde faaliyet göstermesi halinde ise %18

oranında KDV hesaplanması gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 (*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)    İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

T.C.

SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI

Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü

Sayı: E-70467665-202.99-42131163

Tarih: 17.03.2022

Konu: İşsizlik Sigortası Primi

GENEL YAZI

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 4/1-(a) kapsamında sigortalı sayılan işçi sendikaları ve konfederasyonları ile sendika şubelerinin başkanlık ve yönetim kurullarına seçilenlerden 4447 sayılı Kanunun 46 ncı maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları uyarınca işsizlik sigortası primi kesilip kesilmeyeceğine ilişkin olarak Genel Müdürlüğümüze yapılan yazılı başvurular üzerine konu Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü ile irtibata geçilmek suretiyle Kurumumuz nezdinde incelenmiştir.

Bilindiği üzere; 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile bir veya birden fazla işveren yanında hizmet akdi ile çalışanlar sigortalı sayılmış, ikinci fıkrasının (a) bendinde de işçi sendikaları ve konfederasyonları ile sendika şubelerinin başkanlık ve yönetim kurullarına seçilenlerin de 4/1-(a) kapsamında sigortalı sayılacağı hüküm altına alınmıştır.

Diğer taraftan, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun 46 ncı maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; “5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile ikinci fıkrası kapsamında olanlardan bir hizmet akdine dayalı olarak çalışan sigortalıları, 4857 sayılı Kanuna göre kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışanlardan 5510 sayılı Kanunun 52 nci maddesinin birinci fıkrası kapsamında işsizlik sigortası primi ödeyen isteğe bağlı sigortalılar ile aynı Kanunun ek 6 ncı maddesi kapsamındaki sigortalıları ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesinde açıklanan sandıklara tabi sigortalıları kapsar” hükmü ile Kanun kapsamına giren sigortalılar belirlenmiş, aynı Kanun maddesinin üçüncü fıkrasıyla da Kanun kapsamına dâhil edilmeyenlerin tespiti yapılmıştır.

Öte yandan, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun; 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde “yönetici” tanımının kuruluşun ve şubesinin yönetim kurulu üyelerini ifade ettiği; dördüncü fıkrasında, iş sözleşmesi dışında ücret karşılığı iş görmeyi taşıma, eser, vekâlet, yayın, komisyon ve adi şirket sözleşmesine göre bağımsız olarak mesleki faaliyet olarak yürüten gerçek kişilerin de Kanunun ikinci ila altıncı bölümleri bakımından işçi sayılacağı, 19 uncu maddesinin altıncı fıkrasında da, Sosyal Güvenlik Kurumundan yaşlılık veya malullük aylığı ya da toptan ödeme alarak işten ayrılan işçilerin sendika üyeliğinin sona ereceği, ancak çalışmaya devam edenler ile kuruluş ve şubelerinin yönetim, denetleme ve disiplin kurullarındaki görevleri sırasında yaşlılık veya malullük aylığı ya da toptan ödeme alanların üyeliğinin, görevleri süresince ve yeniden seçildikleri sürece devam edeceği hüküm altına alınmıştır.

Bu itibarla, 5510 sayılı Kanunda işçi sendikaları ve konfederasyonları ile sendika şubelerinin başkanlık ve yönetim kurullarına seçilenlerin Kanunun 4 üncü fıkrasının birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayıldığı, 6356 sayılı Kanun kapsamında da yönetici kuruluşun ve şubesinin yönetim kurulu üyeleri olarak tanımlandığından sendikada yöneticisi olarak görev alan kişilerin 4/1-(a) kapsamında sigortalı sayılmaları gerekmektedir.

Ayrıca, işçi sendikaları ve konfederasyonları ile sendika şubelerinin başkanlık ve yönetim kurullarına seçilenler bu görevleri sırasında yaşlılık aylığına hak kazanmaları durumunda görevlerine, belirlenen görev süresince ve yeniden seçildikleri sürece devam edebilmektedirler. Bu nedenle yaşlılık aylığına hak kazanıldıktan sonra işçi sendikası ve konfederasyonu ile sendika şubelerinin başkanlık ve yönetim kurulu görevine devam edenler hakkında sosyal güvenlik destek primine ilişkin hükümler uygulanacaktır.

İfade edilen mevzuat hükümleri çerçevesinde; işçi sendikaları ve konfederasyonları ile sendika şubelerinin başkanlık ve yönetim kurullarına seçilenlerin işçi statüsünün devam etmesi ve 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılacağının hüküm altına alınması nedeniyle yaşlılık veya malullük aylığı ya da toptan ödeme alanlar hariç olmak üzere, ilgililerden görevleri süresince işsizlik sigortası primi kesilmesi gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini ve gereğini rica ederim.

Savaş ALIÇ

Genel Müdür

15 Haziran 2012 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 6322 sayılı Kanun’la yapılan düzenlemeyle, kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz ve benzeri ödemelerin, Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek bir kısmının gider olarak dikkate alınmaması öngörülmüştür.

Düzenleme, 1 Ocak 2013 tarihi itibariyle yürürlükte olmasına rağmen kanunda öngörülen oran belirlemesi yapılmamıştır, diğer bir ifadeyle uygulanamamıştır. Ancak kanunun yürürlüğe girmesinden 8,5 sene sonra 4 Şubat 2021 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararıyla, 1 Ocak 2021 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemi kazançlarına uygulanmak üzere, finansman gider kısıtlaması (FGK) oranı yüzde 10 olarak belirlenmiş, 2013-2020 vergi dönemlerinde uygulanmayan düzenleme, yıl başladıktan yaklaşık bir ay sonra alınan bir kararla yürürlüğe konulmuştur. 

Cumhurbaşkanı Kararı’nın yayınlanmasını takiben FGK uygulamasına ilişkin Genel Tebliğ Karardan 5 ay sonra 25 Mayıs 2021 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Tebliğ, mükellefleri hak kaybına uğratacak düzenlemeler içerdiğinden ve bu düzenlemelerin kanuna uygunluğu tartışmalı olduğundan mükellefler 2021 kurumlar vergisi beyannamelerini ihtirazi kayıtla verip dava açmayı değerlendirmektedir. Bu durum da bazı usul hukuku sorularını beraberinde getirmektedir. Yazımızda, bu sorulardan bazılarını ve cevaplarını aşağıda ele almaktayız.

1- Geçici vergi beyanlarına dava açmayın!

Geçici vergi, mükelleflerin, içinde bulundukları takvim yılında, kesin miktarı ertesi yılın ilgili beyan döneminde verilecek beyannamede hesaplanacak gelir ve kurumlar vergisine mahsup edilmek üzere belirli oran ve yöntemlere göre önceden yapacakları peşin vergi ödemelerini ifade etmektedir.

Kurumların vergilendirilmesinde, kurumlar vergisi beyanı esas olup, geçici vergi ödemesi vergi tekniği açısından gelirin nihai vergisi değildir. Bu çerçevede, mükelleflerin 2021 yılı 4. geçici vergi beyannamesini ihtirazi kayıtsız vermesi ve bu beyana karşı dava açmaması, 2021 yılı kurumlar vergisi beyanının ihtirazi kayıtla yapılması ve buna karşı dava açılmasını engellemez. 

Bilakis hem geçici vergi hem de kurumlar vergisi beyanına dava açılması halinde iade süreci uygulamasında sorunlar ile karşılaşılmaktadır. Geçici vergi beyanınızı ihtirazi kayıtla verip dava açmamanız da hak kaybına sebep olmayacaktır.

Bizim tavsiyemiz geçici vergi beyanlarına ihtirazi kayıtla verdiyseniz bile dava açılmaması yönündedir. Geçici vergi beyanınızı ihtirazi kayıtla vermediyseniz de telaşlanmayın, bir kaybınız yok.

2- Aynı beyannamede birden fazla konu için ihtirazi kayıt konulabilir mi?

Hukuken ve teknik olarak aynı beyannamede birden fazla konu için ihtirazi kayıt konulmasında bir engel yoktur.

3- Her mükellef ihtirazi kayda karşı ayrı ayrı dava açmalı mı?

Bir mükellefin ihtirazi kayda karşı açtığı dava sonucunda olumlu karar alması halinde, bu karar başka bir şirketin açtığı davada emsal olabilir ancak bu kararın diğer mükellefler için bir bağlayıcılığı bulunmaz. Bu çerçevede, söz konusu emsal kararlara dayanılarak iade talep edilmesi mümkün değildir.

4- 2021 KV beyannamesine ihtirazi kayıt konulduktan sonra, Tebliğ'in iptali için de dava açılması gerekir mi?

İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7/4. maddesine göre; "İlanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar. Ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililer, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilirler. Düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olması bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmaz. "

Bu düzenlemeden hareketle, mükellefler düzenleyici işlem veya uygulanan işleme karşı dava açabilirler. Ayrıca, düzenleyici işlem yürürlükte olsa bile bu uygulanan işlemin dava konusu edilmesine engel olmayacaktır. Bu durumda, mükellefler Tebliğe dava açmadan sadece uygulanan işlemin iptalini talep edebileceklerdir.

5- Şirketin Menfaatini Korumak İçin Dava Açma Yolları Nelerdir?

5/a : İhtirazi kayıtla verilen KV 2021 beyannamesi ve Tebliğin iptali için birlikte dava açılması  

Bahsi geçen Tebliğ 25 Mayıs 2021 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Tebliğin Resmî Gazetede yayımlanmasından itibaren 60 gün içinde Danıştay’da dava açılması gerektiğinden, bu aşamada sadece Tebliğe karşı dava açılamayacaktır.

Bununla birlikte, mükellefler 2021 yılı kurumlar vergisi beyanını ihtirazi kayıtla verip, sadece bu beyanlarına karşı vergi mahkemelerinde, beyannamenin ihtirazi kayıtla verildiği ve tahakkuk fişinin düzenlendiği günden itibaren 30 gün içinde dava açabilirler. Bu durumda açılacak davada, Tebliğin kanuna aykırı olduğu iddia edilebilir ve mahkemeler bu yönde hüküm tesis edebilirler.

Tebliğin iptalini isteyen mükellefler ise, tek bir dava dilekçesi ile hem Tebliğe hem ihtirazi kayda karşı Danıştay nezdinde, beyannamenin ihtirazi kayıtla verildiği ve tahakkuk fişinin düzenlendiği günden itibaren 30 gün içinde dava açabilirler.

5/b : Başka mükelleflerce açılan davada Tebliğin kanuna aykırı bölümlerinin iptal edilmesi halinde, dava açmayan mükelleflerce ödenen vergilerin geriye dönük iade istenmesi

Bir düzenleyici işlemin yargı kararı ile iptal edilmesi üzerine, iptal kararından yararlanmak üzere daha sonra idareye başvuran kişilerin düzenleyici işlemin iptaline ilişkin yargı kararının doğurduğu hukuki sonuçlardan yararlanmaları ve idarenin talebi reddi halinde dava açabilmeleri gerektiği görüşündeyiz.

Bununla birlikte, açılacak davalarda usuli risklerle karşılaşılabilir. Ayrıca;

  • FGK ile ilgili Tebliğ düzenleme ve sınıflandırması incelendiğinde, söz konusu tebliğ içeriğinin karmaşık bir yapıya sahip olduğu görülmektedir. Başka bir ifade ile mükellefleri hak kaybına uğratacak düzenlemelerle, Tebliğin genel açıklama niteliğinde olan ifadelerinin ayrışmamaktadır. Bu nedenle, Tebliğe karşı dava açılmasının yargılama aşaması sonrasında uygulamada karışıklığa yol açma ihtimali olduğunu düşünmekteyiz. 
  • FGK Tebliğ uygulaması ile ilgili birden fazla tartışma ve birden fazla aykırılık bulunmaktadır. Aynı şekilde, her şirketin, konuyla ilgili kendine özgü ihtilafı ve tartışması farklı olacaktır. Tebliğe karşı açılan davada ise Danıştay’ın Tebliğin hangi düzenlemesini iptal edeceği ya da bu düzenlemeleri kanuna aykırı bulacağı bilinememektedir. Tüm bu nedenlerle, mükelleflerin herhangi bir hak kaybına uğramamak için 2021 dönemi kurumlar vergisi beyannamelerini ihtirazi kayıtla verip, bu beyanlarına karşı dava açılmasını öneririz.

 6- Bu davalarda mahkeme bilirkişiye yönlendirir mi?

İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesine göre "bilirkişi" ile ilgili Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır.   Bahsi geçen Kanun'un 266. maddesine göre ise, "Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir"

Finansman gider kısıtlaması hesabı teknik unsurlar içerdiği için mahkemelerin bilirkişi görüşüne başvurması muhtemeldir.

Zeki GÜNDÜZ

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.      

Fatma Zelal DURAN

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.dunya.com/kose-yazisi/finansman-gider-kisitlamasi-cok-sayida-davaya-sebep-olacak/652280

Bina inşaatını kat karşılığı verdiğimiz müteahhit inşaatı tamamlayamadığından inşaatın kalan kısmını başka bir müteahhit yapacak. Yeni müteahhit SGK nezdinde açılmış dosya üzerinden devir işlemi yaparak SGK bildirimlerini mevcut dosya üzerinden yapmaya devam edebilir mi? Yunus K.

Sosyal güvenlik mevzuatına göre bina inşaatları işyeri olarak kabul edilmektedir. İşyerinin devrinden söz edebilmek için de işyerinin aktif ve pasifiyle, tesisatı ve çalışanlarıyla birlikte ve faal halde iken başka bir işverene geçmiş olması gerekiyor.

Özel bina inşaatını anahtar teslimi suretiyle yapı sahibinden alan müteahhittin akdin feshedilmesi, inşaatın mühürlenmesi gibi sebeplerle işçilerini çıkartıp inşaatı yarım bırakması nedeniyle kalan işlerin arsa sahibi veya başka bir müteahhit tarafından yapılacağı durumda, bina inşaatının aktif ve pasifiyle başka bir kişiye devrinden söz edilemeyeceğinden, yarım kalan işleri ikmal edecek kişiler adına yeni işyeri dosyası açılması gerekecektir.

Bu durumda inşaatın kalan kısımlarının yapımına başlanmadan önce inşaatın ne kadarlık kısmının bitirildiğinin tespiti için öncelikle seviye tespitinin yaptırılması, sonrasında kalan kısımda çalışacak sigortalıların bildirimleri için SGK nezdinde ayrıca işyeri dosyası tescili edilmesi gerekecektir. Tescil işleminin ardından binanın seviye tespitine ilişkin düzenlenen seviye tespit tutanağının da ilgili SGK müdürlüğüne verilmesi gerekecektir.

Bina inşaatının kalan kısmının tamamlanmasının ardından seviye tespit tutanağında belirtilen oranlar ve işin bitiş tarihlerine göre iki ayrı işyeri dosyası üzerinden iki ayrı asgari işçilik araştırması yapılarak yeterli işçilik bildiriminde bulunulmuş olup olmadığı araştırılacaktır. Yeterli işçilik bildiriminde bulunulmuş olması veya yeterli işçilik bildiriminde bulunulmamış olmasına rağmen fark işçilikten kaynaklanan prim borçlarının ödenmesi halinde Kuruma başkaca bir borcun da bulunmaması halinde iskân için gerekli olan ilişkisizlik belgesi verilecektir.

Bina inşaatının sigortalı çalıştırılırken, başka bir ifade ile faal haldeyken bütün tesisat ve sigortalıları ile birlikte başka bir işverene devredilmesi durumunda ise işyerinin devri söz konusu olacaktır. Haliyle devir eden müteahhit tarafından devir nedeniyle düzenlenecek işyeri bildirgesi elektronik ortamda SGK’ya gönderildikten sonra yeni müteahhit tarafından SGK bildirimlerine eski işyeri dosyasından devam edilebilecektir.

Bu durumda işyerinin devri nedeniyle ilgili SGK Müdürlüğüne müracaat etmek suretiyle yeni e-Bildirge şifresi alınması gerekeceği gibi bina inşaatının tamamlanmasının ardından ilişiksizlik belgesinin verilmesinden önce yapılan asgari işçilik araştırması, bina inşaatının tamamı üzerinden ve inşaatın bitirildiği tarih dikkate alınarak yapılacaktır.

06111 teşvikinden bazı sigortalılar için hatalı yararlanılmış olması halinde beş puanlık indirimi de geri alınır mı?

2021/Aralık ayında 06111 teşvikinden 3 sigortalı için hatalı yararlanmışız. 06111 teşvikiyle birlikte beş puanlık prim indirimini de ödememiz gerekir mi? Ali K.

06111 kanun numaralı prim teşviki beş puanlık prim indirimi ile birlikte uygulanmaktadır. Bu nedenle 06111 teşvikinden hatalı yararlanılmış olması halinde sigorta primi işveren hissesinin, hem beş puanlık kısma isabet eden 05510 indirimi kadar, hem de 15,5’lik kısma isabet eden 06111 indirimi kadar prim borcu tahakkuk ettirilerek ödeme vadesinin sona erdiği tarihten tahsil tarihine kadar hesaplanacak gecikme zammıyla birlikte tahsil edilir.

Diğer taraftan bu durum ilgili ayda prim teşvikinden usulüne uygun yararlanılmış diğer sigortalıların prim teşviklerini etkilemez. Dolayısıyla 06111 teşvikinden yersiz yararlanılmış sigortalılar nedeniyle sadece bu sigortalıların prim teşviki ile beş puanlık prim indiriminin gecikme zammıyla birlikte ödenmesi gerekecektir. Aynı ayda 05510 veya farklı kanun numaraları ile bildirilmiş sigortalılar yönünden usulüne uygun yararlanılmış kabul edilir.

Hiç bildirim yapılmamış SGK dosyaları iptal edilebilir mi?

İstanbul’daki bir şubemiz için 1/10/2021 tarihinde SGK’da bir dosya açtırdık. Sonrasında yönetim kurulumuzca şube açılışından vazgeçildiğinden işçi alımı yapılmadı. SGK’da açtırdığımız bu dosyadan sigortalı bildirmediğimiz için sonradan bir sorunla karşılaşır mıyız? Ne yapabiliriz? Karar okuru

Sosyal güvenlik mevzuatına göre ilk defa sigortalı çalıştırmaya başlayacak işverenlerin öncelikle bir işyeri dosyası tescil ettirmeleri gerekiyor. Haliyle işyeri bildirgesi düzenleyerek işyeri dosyası tescil ettiren işverenler bir anlamda sigortalı çalıştıracaklarını SGK’ya beyan etmiş sayılmaktadır.

Ne var ki işyeri dosyası tescil ettirmelerine rağmen sigortalı işe giriş bildirgesi vermemiş işverenlerin bir dilekçeyle SGK’ya başvurmaları halinde herhangi bir ihbar veya şikayet de yoksa tescil edilmiş işyeri dosyası işlemden kaldırılmaktadır.

Dolayısıyla, 2020/20 sayılı Genelge yer alan “işyeri bildirgesinde çalıştırmaya başlanılacak sigortalı sayısı belirtildiği halde Kuruma sigortalı işe giriş bildirgelerinin verilmeyerek sigortalı çalıştırılmaması halinde ise konuya ilişkin bir ihbar ve şikayet olmaması kaydıyla işverenin Kuruma yazılı olarak müracaat etmesi şartıyla işyeri dosyası işlemden kaldırılacaktır.” açıklaması çerçevesinde bağlı bulunduğunuz SGK Müdürlüğüne müracaat etmeniz yeterli olacaktır. Eyüp Sabri Demirci

https://www.karar.com/yazarlar/eyup-sabri-demirci/ozel-bina-insaati-devredilebilir-mi-1592472

18 Mart 2022 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 31782

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından:

MADDE 1- 26/12/2012 tarihli ve 28509 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliğinin Ek-1’indeki İşyeri Tehlike Sınıfları Listesinde yer alan “86.90.14” satırı aşağıdaki şekilde değiştirilmiş; aynı Listede yer alan “23.32.01” ve “45.32.02” satırları yürürlükten kaldırılmış; aynı Listeye “23.32” satırından sonra gelmek üzere aşağıdaki “23.32.02”  ve “23.32.03” satırları, “45.32.06” satırından sonra gelmek üzere aşağıdaki “45.32.07”  ve “45.32.08” satırları ile “93.29.10” satırından sonra gelmek üzere aşağıdaki “93.29.11” satırı eklenmiştir.

86.90.14 Tıp doktorları dışında yetkili kişilerce sağlanan akıl sağlığı hizmetleri (psikoanalistler, psikologlar, psikoterapistler ve psikolojik danışmanlar tarafından sağlanan hizmetler) (hastane dışı) Az Tehlikeli

23.32.02 Fırınlanmış, ateşe dayanıklı olmayan kil ve topraktan baca künkleri ve başlıkları, şömine ve baca boruları, oluklar ve bağlantı parçaları ile karo vb. inşaat malzemeleri imalatı (seramikten oluklar, borular ve bağlantı parçaları dahil) (tuğla ve kiremit hariç) Çok Tehlikeli
23.32.03 Fırınlanmış, ateşe dayanıklı olmayan kil ve topraktan tuğla ve kiremit imalatı Tehlikeli

45.32.07 Motorlu kara taşıtlarının parçalarının belirli bir mala tahsis edilmiş mağazalarda perakende ticareti (dorse ve damper dahil) (lastik ve camlar, aküler ile motosiklet parça ve aksesuarları hariç) Az Tehlikeli
45.32.08 Motorlu kara taşıtlarının akülerinin belirli bir mala tahsis edilmiş mağazalarda perakende ticareti Az Tehlikeli

93.29.11 Elektronik spor (e-spor) oyun merkezlerinin faaliyetleri Az Tehlikeli

MADDE 2- Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 3- Bu Tebliğ hükümlerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yürütür.

Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Tanımı Nitelikleri ve Sınıflandırılması Hakkında Yönetmelikte değişiklik yapılarak KOBİ’lerin sınıflandırılmasında parasal sınırlar yeniden belirlendi.

Buna göre mikro işletme için 3 milyon lira olan hasılat veya mali bilanço üst sınırı, 5 milyon liraya çıkarıldı. Hasılat veya mali bilanço üst sınırı küçük işletmelerde 25 milyon liradan 50 milyon liraya, orta büyüklükteki işletmelerde ise 125 milyon liradan 250 milyon liraya çıkarıldı. Bu işletmelerdeki çalışan sayısı sınırlarında ise herhangi bir değişiklik yapılmadı. Mikro işletmelerde 10, küçük işletmelerde 50, orta işletmelerde ise 250 kişilik çalışan sınırı bulunuyor.

Bazı devlet desteklerinden işletmeler bulundukları sınıflara göre yararlanabiliyor.

"Daha fazla işletmeyi destek kapsamına almak için yapıldı"

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, düzenlemeyle ilgili yaptığı yazılı açıklamada, “İşletmelerimizin iş hacimleri genişledi. Ciro ve bilançoları arttı. Daha fazla işletmeyi destek kapsamına almak için bu değişikliğe gittik.” dedi.

İşletmelerden de tanım güncellemesi yönünde talepler geldiğine işaret eden Varank, başta KOSGEB destekleri olmak üzere diğer devlet teşviklerinden de yararlanan işletme sayısında artış olacağının altını çizdi.

Yazılı açıklamada, TÜİK’in 2021 yılında yayınladığı KOBİ istatistiklerine göre Türkiye’de 3 milyon 427 bin 891 işletme olduğu 3 milyon 419 bin 773 olan KOBİ sayısının yapılan düzenlemeyle KOBİ sayısının 2 bin 44 işletme artarak 3 milyon 427 bin 891’e ulaşacağı belirtildi.

18 Mart günlü Resmi Gazetede yayımlanan düzenlemeyle yeni KOBİ mali sınıflaması şöyle:

KOBİ                                                                         ÇALIŞAN SAYISI                            MALİ KRİTER

MİKRO İŞLETME:                                                     10’dan az çalışan                               5 milyon TL                        

KÜÇÜK İŞLETME:                                                     50’den az çalışan                             50 milyon TL

ORTA BÜYÜKLÜKTEKİ İŞLETME:                           250’den az çalışan                           250 milyon TL

 

18 Mart 2022 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 31782

Karar Sayısı: 5315

Ekli “Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Tanımı, Nitelikleri ve Sınıflandırılması Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”in yürürlüğe konulmasına, 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 407 nci maddesi gereğince karar verilmiştir.

17 Mart 2022

Recep Tayyip ERDOĞAN

CUMHURBAŞKANI

KÜÇÜK VE ORTA BÜYÜKLÜKTEKİ İŞLETMELERİN TANIMI, NİTELİKLERİ VE SINIFLANDIRILMASI HAKKINDA YÖNETMELİKTE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK

MADDE 1- 19/10/2005 tarihli ve 2005/9617 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Tanımı, Nitelikleri ve Sınıflandırılması Hakkında Yönetmeliğin 3 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Bu Yönetmelik 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 407 nci maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.”

MADDE 2- Aynı Yönetmeliğin 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan “yüzyirmibeş milyon” ibaresi “ikiyüzelli milyon” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 3- Aynı Yönetmeliğin 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “üç milyon” ibaresi “beş milyon” şeklinde, (b) bendinde yer alan “yirmibeş milyon” ibaresi “elli milyon” şeklinde ve (c) bendinde yer alan “yüzyirmibeş milyon” ibaresi “ikiyüzelli milyon” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 4- Aynı Yönetmeliğin 18 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı” ibaresi “Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 5- Aynı Yönetmeliğin 20 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Bakanlar Kurulu” ibaresi “Cumhurbaşkanı” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 6- Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 7- Bu Yönetmelik hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • Emeklilik Başvurusu Ve Bayram İkramiyesi Ramazan’da 3.000 TL olarak ödenen emeklilere bayram ikramiyesi, bir değişiklik…
  • 296 GEÇİCİ HESAP VE ENFLASYON DÜZELTMESİ 7440 Sayılı Kanunun 6/3. Fıkrasına Göre Mükelleflerin Bilançolarında Görülmekle Birlikte…
  • ALACAĞIN TEMLİKİ İLE VERGİ BORCU ÖDENMESİ 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu 183. Maddesine Göre Kanun, Sözleşme…
Top