Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Bilindiği üzere, Büyük ve Orta Boy İşletmeler için Finansal Raporlama Standardı (BOBİ FRS) 29/07/2017 tarihinde yayımlanmış ve 1/1/2018 tarihi ve sonrasında başlayan hesap dönemlerinden itibaren uygulanmaya başlamıştır. BOBİ FRS’nin amacı, bağımsız denetime tabi olup Türkiye Finansal Raporlama Standartlarını (TFRS) uygulamayan işletmelerin, ihtiyaca ve gerçeğe uygun sunum sağlayan, kaliteli ve anlaşılabilir finansal tablolar oluşturmasını sağlamaktır.

Kurumumuz, BOBİ FRS’nin ilk geçiş yılında finansal tablolar üzerinde oluşturduğu etkiyi incelemek amacıyla, bağımsız denetçi raporlarının bildirimi sırasında, dağıtılmamış kârlar, toplam özkaynaklar ve dönem net kârı tutarına ilişkin Önceki Finansal Raporlama Çerçevesi ile BOBİ FRS arasındaki mutabakat bilgilerinin ayrı bir şekilde Kurumumuz Sözleşme Bilgi Giriş Partalına girişinin yapılmasını istemiştir.

Söz konusu mutabakat tablolarıyla elde edilen veriler kullanılarak BOBİ FRS’nin ilk geçiş yılında finansal tablolar üzerinde oluşturduğu etki incelenmiş olup ulaşılan sonuçlar bir rapor halinde kamuoyuyla paylaşılmaktadır.

BOBİ FRS’nin İlk Geçiş Yılına İlişkin Uygulama Sonuçları Raporuna ulaşmak için TIKLAYINIZ

Kamuoyuna duyurulur.

Kaynak: Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu

e-Serbest Meslek Makbuzu (e-SMM) uygulaması 2020 yılında tüm serbest meslek erbabı için zorunlu hale getirildi.
Yaklaşık 170 bin civarında serbest meslek erbabı artık matbaalarda makbuz bastırmayacak ve bunları kağıt ortamda yazmak, saklamak ve iletmek zorunda kalmayacak.

Serbest meslek erbapları, mesleki faaliyetlerine ilişkin tahsilatlarını, dijital ortamda düzenleyebilir, alıcısına elektronik veya kağıt ortamda iletilebilir. Aynı zamanda elektronik ortamda muhafaza edip GİB'e raporlayabilir.

e-Serbest Meslek Makbuzu (e-SMM) uygulamasının amacı nedir?
Diğer elektronik belgeler gibi serbest meslek makbuzlarını da elektronik ortamda takip etmek ve kağıt ortamda kesilen makbuzları elektronik ortama taşıyarak gereksiz kaynak kullanımını minimuma indirgeyip maliyet tasarrufu ile birlikte işlemlerin hızlı ve güvenilir bir şekilde tamamlanmasını sağlamaktır. Ayrıca kayıt dışı ekonomiyi de minimize etmektir.

e-Serbest Meslek Makbuzu (e-SMM) kimlere zorunludur?
Serbest meslek erbabı olup, hukuk, muhasebe, denetim, tıp, mimar, mühendislik vb. alanlarında, vekil, danışman, müşavir, denetçi, bilirkişi, arabulucu, aracı, tabip, mimar, mühendis vb. adlar altında serbest meslek faaliyetinde bulunanlardan;

1-Serbest meslek erbaplarından 1/1/2020 tarih itibariyle faaliyetine devam etmekte olanlar 1/6/2020 tarihine kadar fiili hazırlıklarını tamamlayıp geçmek zorundadır.

2- Serbest meslek erbaplarından 1/2/2020 tarihinden (bu tarih dahil) itibaren faaliyetine başlayacak olanlar ise işe başladıkları ayı izleyen 3'üncü ayın sonuna kadar fiili hazırlıklarını tamamlayıp geçmek zorundadır.

E-Serbest Meslek Makbuzu uygulamasına dahil olmaları ve bu tarihlerden itibaren serbest meslek makbuzu belgelerini e-Serbest Meslek Makbuzu olarak düzenlemeleri zorunludur.

Kısaca; tüm serbest meslek erbapları 2020 yılı haziran ayından itibaren serbest meslek makbuzlarını e-Serbest Meslek Makbuzu olarak düzenlemek zorundadır.

e-SMM'nin özellikleri nelerdir?
Serbest meslek erbabı tarafından mesleki faaliyetlerine ilişkin olarak 213 sayılı VUK hükümlerine göre düzenlenir.

1- Kağıt serbest makbuzu ile aynı hukuki niteliklere sahiptir

2- Elektronik ortamda veya kağıda basılı olarak iletilebilir

3- Dijital olarak muhafaza ve ibraz edilebilir

4- (GİB) Gelir İdaresi Başkanlığı'na elektronik ortamda raporlanır.

e-SMM'de bulunması gereken bilgiler nelerdir?
1- Serbest meslek erbabının; adı, soyadı, adresi, vergi dairesi, vergi kimlik numarası ya da TC kimlik numarası yer alır.

2- Müşterinin; adı, soyadı ya da unvanı, adresi, vergi mükellefi ise vergi dairesi, vergi kimlik numarası veya TC kimlik numarası yer alır.

3- Alınan paranın miktarı. KDV ve para üzerinde herhangi bir kesinti varsa detaylı olarak yazılır.

4- Belge numarası

5- Belgenin düzenlenme tarihi (saat ve dakika olarak) yer alır

Gerekli görüldüğü takdirde farklı bilgilere de yer verilebilir.

e-SMM'den yararlanma ve başvuru yöntemleri?
1-Özel Entegratörler aracılığıyla

2-GİB Portalı aracılığıyla

3-Kendi sunucularınız üzerinden GİB'e direkt entegre olarak

e-SMM sistemine geçiş yapmak için "mali mühür" gerekiyor mu?
e-SMM uygulamasına geçiş yapmak için "e-İmza" veya "mali mühür" almanız gerekmektedir.

Mali Mühür; Firma kaşesinin elektronik halidir. Kamu Sertifikasyon Merkezinin web sitesi üzerinden başvurusu yapılır. TÜBİTAK tarafından üretilir. e-Fatura başvurusu için gerekmektedir.

E-İmza: Şahıslara verilen elektronik imzadır. Elektronik Sertifika Hizmet Sağlayıcılardan temin edilebilir.

(Kamu Sertifikasyon Merkezi'nin mportal.kamusm.gov.tr/bp/edf.go adresinden mali mühür veya e-imza başvurusunda bulunabilirsiniz)

e-SMM uygulamasına geçişin avantajları nelerdir?
1- Veri kaybının önler

2- Baskı, arşivleme, depolama, kargolama gibi maliyetleri ortadan kaldırır

3- Yanlış kesilen faturaların iptali kolayca yapılabilir

4- Hatalı işlemler, iade ve ret süreçleri elektronik olarak yönetilir

5- Hatalı işlem yapma riski minimuma iner

6- e-Mail ve sms ile alıcıya gönderilir

7- e-SMM raporu hızlı ve kolayca oluşturulabilir. Bu da size zaman ve verimlilik kazandırır.

8- İşlemler hızlı, güvenli ve kolay bir şekilde yapılır

9- Zamandan tasarruf sağlar

10- e-SMM 10 yıl süreyle güvenli biçimde saklanır. Dolayısıyla arşiv ve depolama maliyetleri azaltır

11- Kağıt kullanımını azaltarak,hem maliyetleri düşürür hem de çevreyi korumaya yardım eder.

e-SMM uygulamasını kullanmak için e-Faturaya kullanmak zorunlu mu?
e-SMM kullanmak için e-Fatura kullanmak zorunlu değil.

e-SMM alıcısına nasıl iletilir?
e-SMM alıcının isteği doğrultusunda elektronik ortamda veya ıslak imzalı kağıt çıktısı alınarak iletilebilir.

Kesilen makbuz iptal edilir mi?
e-SMM iptal edilebilir. İptal edilen e-SMM, iptal edildiği tarih üzerinden GİB'e bildirilir. Tüm makbuzlar günlük olarak GİB'e bildirildiğinden, iptal edilen makbuz da aynı şekilde GİB'e iletilir.

e-SMM uygulamasına belirtilen tarihlerde geçilmezse cezası var mıdır?
Zorunluluk getirildiği halde e- Serbest Meslek Makbuzu uygulamasına süresi içinde geçmeyen mükellefler ile e-Serbest Meslek Makbuzu şeklinde düzenlenmesi gereken Serbest Makbuzunu, e-Serbest Meslek Makbuzu olarak düzenlemeyen ve almayan (matbu kağıt Meslek Makbuzu olarak düzenleyenler ve alanlar dahil) mükellefler (232' nci maddenin fıkrasının 1 ila 5 numaralı bentlerinde sayılanlar) hakkında Kanununda öngörülen hükümler uygulanır.

https://www.mysoft.com.tr/e-serbest-meslek-makbuzu-basvurusu-ve-gecis-islemleri-hakkinda-hersey

2017 yılı Mart ayında Gelir Vergisi Kanunu’nda yapılan bir düzenlemeyle, vergiye uyumlu mükelleflere yeni bir avantaj getirildi. Getirilen kriterler çerçevesinde, vergiye uyumlu olarak tanımlanan bazı mükelleflere, beyannameleri üzerinden hesaplanan verginin %5’i kadar bir tutarın ödenecek vergiden indirimi olanağı sağlandı.

1 Ocak 2018 tarihinden itibaren verilmesi gereken yıllık gelir ve kurumlar vergisi beyannamelerinde uygulanmak üzere yürürlüğe giren düzenleme daha birkaç yıldır uygulamada. Buna rağmen düzenleme 7162 ve 7194 sayılı kanunlarla iki defa değiştirildi. Düzenlemenin ilk halindeki katı kurallara biraz esneklik sağlandı. Ancak buna rağmen koşullar, özellikle belli bir büyüklüğün üzerindeki mükellefler için sağlanabilir nitelikte değil. Öyle tahmin ediyorum ki bu müessesenin işleyebilmesi için daha değiştirilmesi gereken yönleri var.

Değişiklikler sonrasında durum nedir özetlemekte yarar gördüm.

Vergi indiriminden yararlanabilenler

Vergi indiriminden; ticari, zirai veya mesleki faaliyeti nedeniyle gelir vergisi mükellefi olanlar ile finans ve sigortacılık gibi bazı sektörlerde faaliyet gösterenler hariç kurumlar vergisi mükellefleri yararlanabiliyor.

İndirimden yararlanma koşulları

Vergi indiriminden yararlanabilmek için aşağıda özetlenecek dört koşulun gerçekleşmiş olması gerekiyor.

Bu koşulların bir kısmı vergiye uyumu ölçmekte kullanılabilecek iyi kriterler, bir kısmı iyi kriterler ama içerisinde yeterli esneklik payı içermeyen kriterler, bir kısmı ise belki de hiçbir mükellefin uyamayacağı kriterler. Belli bir uygulama süresi sonunda bu kriterleri yeniden gözden geçirmekte yarar olabilir.

a) Beyannamelerin zamanında verilmesi

Vergi indiriminden yararlanabilmek için, indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu beyannamenin ait olduğu yıldan önceki son iki yıla ilişkin olarak verilmesi gereken; yıllık gelir vergisi ve kurumlar vergisi beyannameleri, geçici vergi beyannameleri, muhtasar, muhtasar ve prim hizmet beyannameleri ile Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bağlı vergi dairelerine verilmesi gereken katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi beyannamelerinin kanuni süresi içerisinde verilmiş olması gerekiyor.

Düzenlemeye göre, kanuni süresinde verilen bir beyannameye ilişkin olarak kanuni süresinden sonra düzeltme amacıyla veya pişmanlıkla verilen beyannameler indirimden yararlanmaya engel değil.

Düzenlemenin ilk halinde vergi beyannameleri itibariyle bir sınırlama bulunmazken, 2019 yılında yapılan değişiklikle, vergi beyannameleri yukarıdaki şekilde sayılarak sınırlandırıldı.

Belirlenen beyannamelerin yasal süresinde verilmesi koşulu hiçbir esneklik içermiyor. Bu konuda bir esneklik olsaydı, örneğin bir veya iki beyannamenin yasal süresinden sonra belli bir süre içinde verilmesi kabul edilseydi, zannediyorum daha makul bir düzenleme olurdu.

b) İkmalen, re’sen veya idarece yapılmış bir tarhiyat bulunmaması

İndirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıl içerisinde haklarında beyana tabi vergi türleri itibarıyla ikmalen, re'sen veya idarece yapılmış bir tarhiyat bulunmaması gerekiyor.

Belli bir büyüklüğün üstündeki kurumlar için zannediyorum gerçekleşmesi son derece düşük olasılık. Bir incelemenin tarhiyatla sonuçlanmaması nadir görülen bir durum. Bu nedenle indirimden fiilen sadece inceleme görmeyenlerin yararlanması mümkün.

Yapılan tarhiyatların indirimin hesaplanacağı gelir veya kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken süreden önce kesinleşmiş yargı kararlarıyla veya uzlaşma ya da düzeltme hükümlerine göre tamamen ortadan kaldırılmış olması halinde vergi indiriminden yararlanılması mümkün. Bu düzenleme de fiilen uygulanabilir değil. Tarhiyatın uzlaşmada tamamen kaldırılması karşılaşılan bir durum değil, kesinleşmiş yargı kararıyla tarhiyat kaldırılabilir ama yıllar sonra olduğu için anlamlı değil.

c) Vadesi geçmiş borç bulunmaması

İndirimin hesaplanacağı beyannamenin verildiği tarih itibariyle, kapsama giren vergi beyannameleri üzerine tahakkuk eden vergilerin ödenmiş olması ve ayrıca vergi aslı (vergi cezaları dahil) 1.000 liranın üzerinde vadesi geçmiş borç bulunmaması gerekiyor.

Düzenlemenin ilk halinde, kapsama giren beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin yasal süresinde ödenmesi koşulu aranıyordu. Bu koşul 2019 yılı sonlarında 7194 sayılı Kanun’la yapılan düzenlemeyle tahakkuk eden vergilerin, indirimin hesaplanacağı beyannamenin verildiği tarih itibariyle ödenmiş olması şeklinde değiştirildi. Sağlanan bu esneklik yerinde ve uygulama kapsamını genişletebilecek bir değişiklik ancak mevcut düzenlemede yer alan bin lira borç sınırı küçük bir tutar.

Kaçakçılık fiillerini işleyenlerin durumu

Vergi indiriminin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile önceki dört takvim yılında Vergi Usul Kanunu’nun kaçakçılık suçlarını düzenleyen 359. maddesinde sayılan fiilleri işlediği tespit edilen mükellefler vergi indiriminden yararlanamıyor.

Söz konusu maddede sayılan fiilleri işleyenlerin kapsamda olması söz konusu olmaz. Son derece yerinde bir kriter. Ancak tespit kapsam dışına atmak için yeterli olmamalı. Fiilin işlendiğinin kesinleşmesine bırakmak daha uygun olabilirdi.

İnceleme, uzlaşma ve dava süreçleri şimdi daha önemli

İnceleme, uzlaşma ve dava takip süreci başlı başına önemli, iyi yönetilmesi gereken süreçler. Ancak vergi indirimiyle bu süreçler biraz daha önemli hale geldi.

Öncelikle inceleme sürecinde ortaya çıkan tartışmalı konularda, konunun parasal boyutu, vergi indirimi tutarı kadar büyümüş oldu. İnceleme sonucu yapılacak bir liralık bir ek tarhiyat, üç milyon lirayı geçebilecek bir maliyet yaratabilir hale gelmiş oldu.

Benzer şekilde uzlaşma süreci de aynı maliyeti çıkartabilir. Sembolik bir tutarla yapılan bir uzlaşma, vergi indirim hakkını ortadan kaldırabilir. Dolayısıyla, bu süreçlerin tek başına değil, vergi indirimiyle birlikte değerlendirilmesi ve yönetilmesi gerekecek. Recep Bıyık

https://www.dunya.com/kose-yazisi/vergiye-uyumlu-mukelleflere-vergi-indiriminde-son-durum/470125

13 Mayıs 2020 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 31126 

Danıştay Dokuzuncu Daire Başkanlığından:

Esas No : 2017/3885

Karar No: 2019/7414

KANUN YARARINA TEMYİZ İSTEMİNDE BULUNAN: Danıştay Başsavcılığı – ANKARA

DAVACI : ………………….. Makine Doğalgaz Madencilik Gıda San. Ve Tic. Ltd. Şti

DAVALI : Saraylar Vergi Dairesi Müdürlüğü-DENİZLİ

YARGILAMA SÜRECİ :

Dava konusu istem: Davacı şirket adına, elektronik ortamda düzenlenmesi gereken faturayı kağıt ortamında düzenlediğinden bahisle 2014 yılı için, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu‘nun 353/1. maddesi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezasının kaldırılması istemine ilişkindir.

Kanun yararına temyiz edilen kararın özeti: Denizli Vergi Mahkemesi 31/01/2017 tarih ve E:2016/629, K:2017/81 sayılı kararıyla; davacının 12/11/2013 tarihi itibarıyla, dava dışı fatura düzenlenen …………….. Özel Sağlık Hizmetleri Madencilik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin ise 01/01/2014 tarihi itibarıyla elektronik fatura uygulamasına dahil olduğu, davacı tarafından her ne kadar bazı mükelleflere elektronik ortamda fatura düzenleme zorunluluğu getiren 14/12/2012 tarih ve 28497 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 421 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği‘nin “Sorumluluk ve Cezai Hükümler” bölümünde yer alan elektronik ortamda fatura düzenleme zorunluluğu bulunan mükelleflerin kağıt ortamında fatura düzenlemeleri halinde kağıt olarak düzenlenen faturanın hiç düzenlenmemiş sayılacağına ilişkin ifadenin 04/04/2015 tarih ve 29316 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 448 sıra numaralı Genel Tebliğ ile kaldırıldığı, bu nedenle fiziki ortamda fatura düzenlenmesi halinde ceza kesilemeyeceği ileri sürülse de, anılan değişikliğin amacının mükelleflerin yükümlü bulundukları vergilere ilişkin olarak fiziki ortamda (kağıt olarak) düzenledikleri faturaları defter ve belgelerinde gelir ve gider hesaplarında gösterilebilmesini sağlamak olduğu, değişikliğin mükelleflerin cezai anlamdaki sorumluluklarını ortadan kaldırmadığı, elektronik ortamda fatura düzenlenmesine ilişkin temel düzenleme niteliğinde bulunan 397 sıra numaralı Genel Tebliğ‘de elektronik ortamda fatura düzenlemesi gerekirken düzenlemeyen mükellefler hakkında Vergi Usul Kanunu’nun cezai hükümlerinin uygulanacağının ifade edildiği, dava konusu olayda fiziki ortamda (kağıt olarak) fatura düzenleyen davacı şirket ile dava dışı adına fatura düzenlenen şirketin elektronik fatura uygulamasına dahil olduğu dikkate alındığında, idarece kesilen özel usulsüzlük cezasında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI HALİL YILMAZ’İN DÜŞÜNCESİ :Elektronik ortamda düzenlenmesi gereken faturayı fiziki ortamda (kağıt olarak) düzenlediği ileri sürülerek davacı şirket adına 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 353/1 inci maddesi uyarınca 2014 yılı için kesilen özel usulsüzlük cezalarının kaldırılması istemiyle açılan davayı reddeden Denizli Vergi Mahkemesi tek hakimince verilen 31/01/2017 tarih ve E;2016/629, K:2017/81 sayılı kararının; hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kanun yararına temyiz edilmesi istemiyle Danıştay Başsavcılığını bilgilendiren dilekçe üzerine konu incelendi;

2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu‘nun 51. maddesinde; İdare ve vergi mahkemeleri ile bölge idare mahkemelerinin kesin olarak verdiği kararlar ile İstinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği; temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde kararın, kanun yararına bozulacağı; bu bozma kararının, daha önce kesinleşmiş olan merci kararının hukuki sonuçlarını kaldırmayacağı hükme bağlanmıştır.

213 sayılı Kanun’un mükerrer 242. maddesinin 2. fıkrasının Maliye Bakanlığı’na verdiği yetkiye istinaden 05/03/2010 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 397 sayılı VUK Genel Tebliğ hükümleriyle, faturanın elektronik belge olarak düzenlenmesi, elektronik ortamda iletilmesi, muhafaza ve ibraz edilmesine ilişkin usul ve esaslar açıklanmış, e-faturanın yeni bir belge türü olmayıp, kağıt fatura ile aynı hukuki niteliklere sahip olduğu belirtilmiş, takiben yayımlanan 416, 421, 433, 448 ve 454 sayılı Genel Tebliğlerle de, uygulama kapsamı genişletilerek, e-fatura kullanma zorunluluğu bulunan ve e-fatura kullanmasına izin verilen kişiler belirlenmiş, e-arşiv uygulamasına ilişkin açıklama ve düzenlemeler yapılmış, 14/12/2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 421 sayılı Genel Tebliğ hükümleri ile; elektronik fatura uygulamasından yararlanan mükelleflerin birbirlerine yapmış oldukları mal teslimi veya hizmet ifaları için elektronik fatura düzenleme zorunluluğu getirilerek bu mükelleflerin elektronik fatura uygulamasına kayıtlı olan diğer mükelleflere kağıt ortamında fatura düzenlemeyecekleri, düzenlemeleri halinde kağıt ortamında düzenlenen bu faturaların hiç düzenlenmemiş sayılacağı kabul edilmiştir. Elektronik fatura ve elektronik deftere ilişkin olarak bu Tebliğ ile getirilen zorunluluklara uymayanlar hakkında, Vergi Usul Kanununun ceza hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş, 447 Sıra No’lu VUK Genel Tebliği ile de, 04/04/2015 tarihinden geçerli olmak üzere 397 Sıra No’lu VUK Genel Tebliğinin “9. Sorumluluk ve Cezai Müeyyideler” başlıklı bölümü yeniden düzenlenmiş ve “Elektronik fatura uygulamasına dâhil olan mükelleflerin elektronik fatura uygulamasına kayıtlı olan diğer mükelleflere düzenleyecekleri faturaların elektronik fatura olması zorunludur. Bu zorunluluğa uymayan mükellefler hakkında Vergi Usul Kanununda öngörülen cezai hükümler uygulanacaktır.” hükmü yer almıştır. 04/04/2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 448 sayılı Genel Tebliğ hükümleri ile de, 421 sayılı Tebliğin, kağıt ortamında düzenlenen faturaların hiç düzenlenmemiş sayılacağı yönündeki hükmü yürürlükten kaldırılmıştır,

Vergi Usul Kanunu’nun ceza hükümlerini belirleyen 331. maddesinde ise; “Vergi Kanunu hükümlerine aykırı hareket edenler, bu kitapta yazılı vergi cezaları (vergi zıyaı cezası ve usulsüzlük cezaları) ve diğer cezalar ile cezalandırılırlar.” hükmü yer almıştır. Fatura ve benzeri evrak verilmemesi ve alınmaması ile diğer şekil ve usul hükümlerine uyulmamasına ilişkin yaptırımları düzenleyen Özel Usulsüzlükler ve Cezaları başlıklı 353/1’inci maddesinde; verilmesi ve alınması icabeden fatura, gider pusulası, müstahsil makbuzu ile serbest meslek makbuzlarının verilmemesi, alınmaması veya düzenlenen bu belgelerde gerçek meblağdan farklı meblağlara yer verilmesi halinde; bu belgeleri düzenlemek ve almak zorunda olanların her birine, her bir belge için bu belgelere yazılması gereken meblağın veya meblağ farkının % 10’u nispetinde özel usulsüzlük cezası kesileceği hükme bağlanmıştır.

Dosyanın incelenmesinden; davacı şirketin 12/11/2013 tarihinden itibaren, e-fatura kayıtlı kullanıcılar kapsamına girdiği, müşterisi olan ……………….. Özel Sağlık Hizmetleri Madencilik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin ise; 01/01/2014 tarihinden itibaren elektronik fatura uygulamasına dahil olduğu, davacının adı geçen müşterisine 02/09/2014 ve 15/11/2014 tarihlerinde yaptığı “DNS LEVHA” satışına ilişkin faturaları fiziki ortamda (kağıt olarak) düzenlediği, idarece, elektronik ortamda düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş kabul edilmek suretiyle Vergi Usul Kanunu’nun 353/1. maddesi gereğince özel usulsüzlük cezası kesilmesi üzerine dava açıldığı anlaşılmaktadır.

Ticari hayatın icapları içinde, satıcı ile müşteri arasındaki alım-satım ilişkisinin ispat aracı olan fatura, bir taraftan, satıcının vergiye tabi olacak gelirinin, diğer taraftan, alıcının giderinin kayıt altına alınmasının asli unsuru olmuştur. Gelişen iktisadi ve teknoloji yapıyla birlikte ticari hayata dahil edilen e-fatura, Vergi Usul Kanunu’nun 229 ilâ 232. maddelerinde düzenlenmiş olan faturaya alternatif yeni bir belge olarak getirilmemiş, Yasada kağıt fatura ile e-fatura ayrımına gidilmemiş, 397 sayılı Tebliğ’de, kağıt fatura ile aynı hukuki sonuçları doğuracağı ve kağıt fatura için yer alan hükümlerin e-fatura için de geçerli olacağı kabul edilmiştir, 421 No’lu Tebliğ ile getirilen “e-fatura düzenlenmesi gerektiği halde kağıt fatura düzenlenmesi halinde, bu kağıt faturanın hiç düzenlenmemiş sayılacağı” yönündeki düzenleme ise, 04/04/2015 tarihinden itibaren yürürlükten kaldırılmıştır.

Dava konusu cezaya dayanak alınan 353/1. maddesinde ise; faturanın verilmemesi, alınmaması veya gerçek meblağdan farklı meblağlara yer verilmesi halinde bu belgeleri düzenlemek ve almak zorunda olanlara uygulanacak ceza belirlenmiştir. Başka bir ifadeyle, vergi doğuran ekonomik olayın kayıt dışı bırakıldığının tespiti halinde bu ceza söz konusu olabilecektir. Dolayısıyla, hem satıcının, hem alıcının Kanunda açıkça düzenlenmiş cezayı gerektiren bir fiili gerçekleştirmesi halinde, bu madde kapsamında ceza kesilebilecektir.

Olayda ise, Vergi Usul Kanunu gereği düzenlenmesi gereken belge (fatura) düzenlenmiş, sadece elektronik ortamda iletilmemiştir. Kâğıt olsa dahi düzenlenmiş bir fatura mevcut olup işlem kayıt altına alındığından cezaya dayanak alınan fiilin, Kanun’da düzenlenen tipiklikte gerçekleşmediği açıktır. Vergi ve cezaların kanuniliğine ilişkin anayasal ilkeler bazında kıyas veya varsayıma dayalı olarak ceza kesilmesi mümkün olmadığından fiilen mevcut olan faturaların, hiç düzenlenmediği varsayılarak, Kanun’un 353/1’inci maddesi uyarınca kesilen dava konusu özel usulsüzlük cezalarında yasaya uyarlık bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, Denizli Vergi Mahkemesi tek hakiminse verilen 31/01/2017 tarih ve E:2016/629, K:2017/81 sayılı kararın, 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu’nun 51. maddesi uyarınca yürürlükteki hukuka aykırı sonucu ifade ettiğinden, kanun yararına temyiz edilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ DAMLA TAŞKIRAN’IN DÜŞÜNCESİ : Uyuşmazlıkta, fiziki ortamda (kağıt olarak) düzenlenmiş faturanın mevcut olması, e-faturanın yeni bir belge türü olmayıp fiziki ortamda düzenlenen fatura ile aynı hukuki niteliğe sahip olması ve 421 Sıra No’lu Tebliğ ile getirilen “e-fatura düzenlenmesi gerektiği halde kağıt fatura düzenlenmesi halinde, bu kağıt faturanın hiç düzenlenmemiş sayılacağı” yönündeki düzenlemenin ise, 04/04/2015 tarihinde yayımlanan 448 Sıra No’lu Tebliğ ile kaldırılması karşısında, belgesiz bir ticari muamelenin varlığından söz edilemeyeceğinden, dava konusu Özel usulsüzlük cezasında yürürlükteki hukuka uyarlık bulunmamaktadır. Bu nedenle, Danıştay Başsavcılığının kanun yararına temyiz isteminin kabul edilerek, Vergi Mahkemesi kararının 2577 sayılı Kanun’un 51. maddesi uyarınca, hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere kanun yararına bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY:

12/11/2013 tarihi itibarıyla e-fatura düzenlemesi gereken mükellefler kapsamına giren davacı, müşterisi …………….. Özel Sağlık Hizmetleri Madencilik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ne 02/09/2014 ve 15/11/2014 tarihlerinde yaptığı “DNS LEVHA” satışına ilişkin faturaları fiziki ortamda (kağıt olarak) düzenlemiştir. Davalı idarece, elektronik ortamda düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş kabul edilmek suretiyle Vergi Usul Kanun’un 353/1. maddesi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezasının kaldırılması istemiyle dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Vergi ödevi” başlıklı 73. maddesinde; vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı hükme bağlanmıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 51. maddesinde; “İdare ve vergi mahkemeleri ile bölge idare mahkemelerinin kesin olarak verdiği kararlar ile istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenler, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabilir. Temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde karar, kanun yararına bozulur. Bu bozma kararı daha önce kesinleşmiş olan merci kararının hukuki sonuçlarını kaldırmaz. Bozma kararının bir örneği ilgili bakanlığa gönderilir ve Resmi Gazete’de yayımlanır.” düzenlemesi yer almaktadır.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 353. maddesinin 1. fıkrasının olay tarihinde yürürlükte bulunan halinde; verilmesi ve alınması gereken fatura, gider pusulası, müstahsil makbuzu ile serbest meslek makbuzlarının verilmemesi, alınmaması veya düzenlenen bu belgelerde gerçek meblağdan farklı meblağlara yer verilmesi halinde; bu belgeleri düzenlemek ve almak zorunda olanların herbirine, her bir belge için maddede belirtilen tutardan aşağı olmamak üzere bu belgelere yazılması gereken meblağın veya meblağ farkının % 10‘u nispetinde Özel usulsüzlük cezası kesileceği kurala bağlanmıştır.

Olay tarihinde yürürlükte bulunan, 421 sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin “Kapsama giren mükellefler” başlıklı 3,1, maddesinde, elektronik fatura uygulamasından yararlanan kayıtlı kullanıcıların güncel listesinin www.efatura.gov.tr internet adresinde yayımlanacağı ve elektronik fatura uygulamasından yararlanan mükelleflerin fatura düzenlemeden önce muhatabın www.efatura.gov.tr internet adresinde yer alan kayıtlı kullanıcı listesine kayıtlı olup olmadığını kontrol edecekleri, kayıtlı kullanıcı ise elektronik fatura, kayıtlı kullanıcı değilse kâğıt fatura düzenleyecekleri hususlarına yer verilmiş; “5. Sorumluluk ve Cezai Yaptırımlar” başlıklı kısmının 5.4, bölümünde “Elektronik fatura uygulamasına dahil olma zorunluluğu getirilen mükellefler elektronik fatura uygulamasına kayıtlı olan diğer mükelleflere kağıt ortamında fatura düzenleyemezler; düzenlemeleri halinde kağıt ortamında düzenlenen bu faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.” hükmü 04/04/2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 448 sayılı Genel Tebliğ ile yürürlükten kaldırılmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :

Yukarıdaki mevzuat hükümlerinin değerlendirilmesinden; kanun yararına temyiz yoluna ancak kesinleşen ve “niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade eden” kararlara karşı başvurma olanağının bulunduğu anlaşılmaktadır.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 353. maddesinin 1. fıkrasında; faturanın verilmemesi, alınmaması veya gerçek meblağdan farklı meblağlara yer verilmesi halinde bu belgeleri düzenlemek ve almak zorunda olanlara uygulanacak ceza belirlenmiştir. Başka bir ifadeyle, vergiyi doğuran olayın kayıt dışı bırakıldığının tespiti halinde bu ceza söz konusu olabilecektir. Dolayısıyla, hem satıcının, hem alıcının kanunda açıkça düzenlenmiş cezayı gerektiren bir fiili gerçekleştirmesi halinde, bu madde kapsamında ceza kesilebilecektir,

Olayda ise, Vergi Usul Kanunu gereği düzenlenmesi gereken belgenin (fatura) fiziki ortamda düzenlendiğine yönelik bir ihtilaf bulunmamaktadır. Kâğıt olsa dahi düzenlenmiş bir fatura mevcut olup işlem kayıt altına alındığından, cezaya dayanak alınan fiilin, Kanunda düzenlenen tipiklikte gerçekleşmediği açıktır. Vergi ve cezaların kanuniliğine ilişkin anayasal ilkeler bazında kıyas veya varsayıma dayalı olarak ceza kesilmesi mümkün olmadığından fiilen mevcut olan faturaların, hiç düzenlenmediği varsayılarak, Kanun’un 353/1. maddesi uyarınca kesilen dava konusu özel usulsüzlük cezasında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

1. Danıştay Başsavcılığının kanun yararına temyiz isteminin kabulüne,

2. Denizli Vergi Mahkemesinin 31/01/2017 tarih ve E;2016/629, K:2017/81 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 51. maddesi uyarınca, hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA,

3. Kararın birer örneğinin taraflara ve Danıştay Başsavcılığına gönderilmesi ile kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasına, 24/12/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

13 Mayıs 2020 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 31126

CUMHURBAŞKANI KARARI

Karar Sayısı: 2537

Bazı mallara uygulanacak özel tüketim vergisi tutarları hakkındaki ekli Kararın yürürlüğe konulmasına, 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 12 nci maddesi gereğince karar verilmiştir.

12 Mayıs 2020

Recep Tayyip ERDOĞAN

CUMHURBAŞKANI

12/5/2020 TARİHLİ VE 2537 SAYILI CUMHURBAŞKANI KARARININ EKİ KARAR

MADDE 1– (1) 6/6/2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (III) sayılı listenin (B) cetvelinde yer alan ve aşağıdaki tabloda isimleri belirtilen malların asgari maktu vergi tutarları karşılarında gösterildiği şekilde yeniden belirlenmiştir.

G.T.İ.P. NO Mal İsmi Vergi Oranı (%) Asgarî Maktu Vergi Tutarı (TL) Maktu Vergi Tutarı (TL)
2402.20 Tütün içeren sigaralar 67 0,4569 0,4539
2402.90.00.00.00 Diğerleri (Tütün yerine geçen maddelerden yapılmış purolar, uçları açık purolar, sigarillolar ve sigaralar)

-Tütün yerine geçen maddelerden yapılmış sigaralar

67 0,4569 0,4539
24.03 Diğer mamul tütün ve mamul tütiin yerine geçen maddeler; “homojenize” veya yeniden tertip edilmiş tütiin; tütün hülasa ve esansları

(2403.11.00.00.00, 2403.19.10.00.19, 2403.19.90.00.19, 2403.91.00.00.00, 2403.99.10.00.00, 2403.99.90.00.00 hariç)

67 0,4569 0,4539
2403.99.10.00.00 Enfiye ve çiğnemeye mahsus tütün 67 0,4569 0,4539

MADDE 2– (1) Bu Karar yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 3– (1) Bu Karar hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı yürütür.

T.C.

SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI

Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü

Sayı: 41481264-207.02-E.4909683

Tarih: 23/03/2020

Konu: Geriye Yönelik Teşvik Değişiklik Taleplerine İlişkin Düzenlenecek APHB’lerin Kuruma Gönderilme Süresi

GENEL YAZI

Bilindiği üzere, 5510 sayılı Kanunun Ek 17 nci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında; “Bu Kanun veya diğer kanunlarla sağlanan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabileceği halde yararlanılmadığı ay/dönemlerde gerekli tüm koşulların sağlanmış olması ve yararlanılmayan ayı/dönemi takip eden altı ay içerisinde Kuruma müracaat edilmesi şartlarıyla, başvuru tarihinden geriye yönelik en fazla altı aya ilişkin olmak üzere, yararlanılmamış olan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabilir veya yararlanılmış olan prim teşviki, destek ve indirimleri başka bir prim teşviki, destek ve indirimi ile değiştirilebilir.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemlere ilişkin olmak üzere tüm şartları sağladığı halde bu Kanun veya diğer kanunlarla sağlanan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanmamış işverenler ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yararlanılan prim teşviki, destek ve indirimlerin değiştirilmesine yönelik talepte bulunan işverenler tarafından en son bu maddenin yürürlük tarihini takip eden aybaşından itibaren bir ay içinde Kuruma başvurulması halinde, yararlanılmamış olan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabilir veya yararlanılmış olan prim teşviki, destek ve indirimleri başka bir prim teşvik, destek ve indirimi ile değiştirilebilir.” hükümleri yer almaktadır.

Bu hükümlerin uygulanmasına dair usul ve esaslar, 2018/17 sayılı Genelge ve muhtelif tarihlerde yayımlanan Genel Yazılarda açıklanmıştır.

Yapılan değerlendirmelerde geriye yönelik prim teşviki, destek ve indirimlerden yararlanma başvurusunu yasal süresi içinde yapan işverenlerin, bu taleplerine ilişkin iptal/asıl/ek nitelikteki aylık prim ve hizmet belgelerini/muhtasar prim ve hizmet beyannamelerini en son hangi tarihe kadar Kuruma vermesi gerektiğine dair açıklama yapılması gerekliliği hasıl olmuştur.

Bu bağlamda;

1-2018/Nisan Ayı ve Sonrası İçin Geriye Yönelik Teşvikten Yararlanma veya Teşvik Değişiklik Taleplerine İlişkin Düzenlenen Aylık Prim ve Hizmet Belgesinin (Muhtasar Prim ve Hizmet Beyannamesinin) Kuruma Gönderilme Süresi

2018/17 sayılı Genelgenin “2. 2018/Nisan Ayı/Dönemi ve Sonrası İçin Geriye Yönelik Teşvik Değişiklik Talepleri Hakkında Yapılacak İşlemlerin Usul ve Esasları” başlıklı bölümünde;

2018/Nisan ayı/dönemi ve sonrasına ilişkin olmak üzere gerek 5510 sayılı Kanun gerekse diğer Kanunlarda yer alan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılmayan veya yararlanılmış olan prim teşviki, destek ve indirimin başka bir teşvikle değiştirilmesine ilişkin talebin, ilgili Kanunlarda aranılan şartların sağlanması kaydıyla, geriye yönelik teşvikten yararlanılmak istenen ayı/dönemi takip eden altı ay içinde internet ortamında veya işyerinin bağlı bulunduğu sosyal güvenlik il müdürlüğüne/sosyal güvenlik merkezine kağıt ortamında yapılması gerektiği,

Kuruma gerek kağıt ortamında gerekse internet ortamında başvuruda bulunan işverenlerimizce teşvik değişikliğine ilişkin düzenlenen/düzenlenecek iptal/asıl/ek nitelikteki aylık prim ve hizmet belgelerinin sgk.gov.tr adresinden “e-SGK /İşveren/E-Bildirge V2 /Aylık Prim Hizmet Belgesi Girişi” ekranları vasıtasıyla sisteme girilebileceği,

açıklanmıştır.

Buna göre, 2020/Mart ayı/dönemi ve sonrasına ilişkin olmak üzere işverenlerin, geriye yönelik altı aylık başvuru süresi, başvuru yapılan ayın sonu itibariyle sona eren aya/döneme ilişkin düzenleyecekleri iptal/asıl/ek nitelikteki aylık prim ve hizmet belgelerini/muhtasar prim ve hizmet beyannamesini, başvurunun yapıldığı ayın sonuna kadar sgk.gov.tr adresinden “e-SGK /İşveren/E-Bildirge V2/Aylık Prim Hizmet Belgesi Girişi” ekranı vasıtasıyla ya da e-Beyanname sistemi üzerinden Kuruma göndermesi gerekmektedir.

Örnek 1: 9/11/2020 tarihinde geriye yönelik 2020/Mart, Mayıs ve Haziran aylarına ilişkin beş puanlık indirimden yararlanmak üzere Kurum sisteminden başvuru yapan (A) Ltd. Şti.’nin bu başvurusu kapsamında;

-2020/Mart ayına ilişkin geriye yönelik altı aylık başvuru süresi 2020/Eylül ayının sonu itibariyle sona erdiğinden, bu aya ilişkin olarak işverenin geriye yönelik teşvikten yararlanması mümkün bulunmamaktadır.

-2020/Mayıs ayı için altı aylık başvuru süresi, başvurunun yapıldığı ayın sonu itibariyle (30/11/2020) sona erdiğinden, bu aya ilişkin düzenlenecek aylık prim ve hizmet belgesinin/muhtasar prim ve hizmet beyannamesinin en geç 30/11/2020 tarihine kadar (bu tarih dahil) Kuruma gönderilmesi gerekmektedir. Bu tarihten sonra gönderilen 2020/Mayıs ayına ilişkin aylık prim ve hizmet belgesi/muhtasar prim ve hizmet beyannamesi işleme alınmayacaktır.

-2020/Haziran ayına ilişkin aylık prim ve hizmet belgesinin/muhtasar prim ve hizmet beyannamesinin de 30/11/2020 tarihine kadar (bu tarih dahil) e-Bildirge V2 sisteminden gönderilmesi mümkün bulunmaktadır. 2020/Haziran ayı için altı aylık başvuru süresi her halükarda 31/12/2020 tarihinde sona ereceğinden, bu aya ilişkin iptal/asıl/ek nitelikteki aylık prim ve hizmet belgesi/muhtasar prim ve hizmet beyannamesi de bu tarihe kadar Kuruma gönderilebilecektir.

Bununla birlikte,

2018/Nisan ayı ve sonrasına ilişkin olmak üzere geriye yönelik teşvikten yararlanma veya teşvik değişikliği için;

a)Altı aylık yasal süre içinde Kuruma başvurduğu halde asıl/ek/iptal nitelikteki aylık prim ve hizmet belgelerini/muhtasar prim ve hizmet beyannamelerini altı aylık süre geçtikten sonra bu genel yazının yayım tarihinden önce sisteme yükleyen işverenlerin bu belgelerinin ünitelerimizce işleme alınması gerekmektedir.

b) Altı aylık yasal süre içinde Kuruma başvurduğu halde talepte bulunduğu aylara ilişkin asıl/ek/iptal nitelikteki aylık prim ve hizmet belgelerini/muhtasar prim ve hizmet beyannamelerini bu genel yazının yayım tarihi itibariyle halen sisteme yüklemeyen işverenlerin, sözkonusu asıl/ek/iptal nitelikteki aylık prim ve hizmet belgelerini/muhtasar prim ve hizmet beyannamelerini en geç 1/6/2020 tarihine kadar sisteme yüklenmesi gerekmektedir.

Diğer taraftan, 1/4/2020 tarihinden itibaren 2018/Nisan ayı/dönemi ve sonrasına ilişkin iptal/asıl/ek nitelikteki aylık prim ve hizmet belgeleri/muhtasar prim ve hizmet beyannameleri başvurunun yapıldığı ayın sonuna kadar sadece e-Bildirge V2 sistemi vasıtasıyla Kuruma gönderilecek olup, 1/4/2020 tarihinden sonra kağıt ortamında düzenlenerek Kuruma verilen iptal/asıl/ek nitelikteki aylık prim ve hizmet belgeleri/muhtasar prim ve hizmet beyannameleri işleme alınmayacaktır.

2-2018/Mart Ayı ve Öncesi İçin Geriye Yönelik Teşvikten Yararlanma veya Teşvik Değişiklik Taleplerine İlişkin Düzenlenen Aylık Prim ve Hizmet Belgesinin (Muhtasar Prim ve Hizmet Beyannamesinin) Kuruma Gönderilme Süresi

2018/17 sayılı Genelgenin “3. 2018/Mart Ayı/Dönemi ve Öncesine İlişkin Geriye Yönelik Teşvik Değişiklik Talepleri Hakkında Yapılacak İşlemlerin Usul ve Esasları” başlıklı bölümünde;

2018/Mart ayı/dönemi ve öncesine ilişkin geriye yönelik teşvikten yararlanma veya teşvik değişiklik talepleri için işverenlerin 1/4/2018 ila 1/6/2018 tarihleri arasında (bu tarih dahil) internet ortamında veya işyerinin bağlı bulunduğu sosyal güvenlik il müdürlüğüne/sosyal güvenlik merkezine kağıt ortamında başvurması gerektiği,

Kuruma gerek kağıt ortamında gerekse internet ortamında başvuruda bulunan işverenlerimizce teşvik değişikliğine ilişkin düzenlenen/düzenlenecek iptal/asıl/ek nitelikteki aylık prim ve hizmet belgelerinin sgk.gov.tr adresinden “e-SGK / İşveren/E-Bildirge V2 / Aylık Prim Hizmet Belgesi Girişi” ekranları vasıtasıyla sisteme girilebileceği,

açıklanmıştır.

Konuyla ilgili yayımlanan 8/6/2018 tarihli ve 5692652 sayılı Genel Yazıda da, 5510 sayılı Kanunun Ek 17 nci maddesinin ikinci fıkrası kapsamında, 1/6/2018 tarihi (dahil) ve öncesinde başvuruda bulunan işverenler için bu başvurularına istinaden sistem üzerinden yapılacak iptal/ek/asıl belge girişlerinin, Genel Müdürlüğümüzce yapılacak ikinci bir duyuruya kadar 1/6/2018 tarihi ve sonrasında da yapılabileceği açıklanmıştı.

Bu itibarla, 2018/Mart ayı ve öncesine ilişkin yasal süresi içinde (1/6/2018 ve öncesi) teşvikten yararlanma veya teşvik değişikliği talebinde bulunan işverenlerin, bu başvurularına ilişkin iptal/asıl/ek nitelikteki aylık prim ve hizmet belgelerini/muhtasar prim ve hizmet beyannamelerini en geç 31/5/2020 tarihine kadar (bu tarih dahil) “e-SGK / İşveren / E-Bildirge V2 / Aylık Prim Hizmet Belgesi Girişi” ekranları vasıtasıyla Kuruma göndermeleri gerekmektedir.

Dolayısıyla, 2018/Mart ayı ve öncesine ilişkin teşvikten yararlanma veya teşvik değişikliği talebini yasal süresi içinde yapan işverenlerin, 31/5/2020 tarihinden sonra “e-SGK / İşveren / E-Bildirge V2 / Aylık Prim Hizmet Belgesi Girişi” Kuruma gönderecekleri iptal/asıl/ek nitelikteki aylık prim ve hizmet belgeleri/muhtasar prim ve hizmet beyannameleri işleme alınmayacaktır.

Diğer taraftan, gerek 2018/Mart ve öncesi gerekse 2018/Nisan ve sonrasına ait toplu iş sözleşmesi kapsamındaki dönemler için geriye yönelik teşvikten yararlanma veya teşvik değişikliği taleplerine ilişkin belgelerin işleme alınmasına yönelik program çalışmaları devam ettiğinden, yukarıda belirtilen hususlar toplu iş sözleşmesi kapsamındaki dönemler için uygulanmayacaktır.

3-Yürürlük

Bu genel yazı yayım tarihi itibariyle yürürlüğe girer. 27/2/2020 tarihli ve 3506762 sayılı Genel Talimat yayım tarihi itibariyle yürürlükten kaldırılmıştır.

Bilgi edinilmesini ve gereğini rica ederim.

Savaş ALIÇ

Genel Müdür V

Çarşamba, 13 Mayıs 2020 11:09

Hafta Tatili İzni, Ücreti, Pazar Şart Mı!

Kanunlara göre işçiler haftada bir en az 24 saat dinlendirilmek zorunda. İşçi bu haktan kendi rızasıyla bile vazgeçemez. İşverenler de, “Ücretini fazla fazla veriyorum” diyerek işçisini hafta tatili vermeksizin sürekli çalıştıramaz. İş yoğunluğu gerekçesiyle de haftalık tatil ileri bir tarihe ertelenemez.

Çalışanların sağlığının korunması bakımından haftada en az yirmi dört saat dinlendirilmeleri gerekmektedir. Bu nedenle hafta tatili hakkı uluslararası düzenlemelerde olduğu gibi bizim hukukumuzda da korunmuştur. Hafta tatili çalışan için bir hak olduğu kadar, işçinin dinlenmesini sağladığından iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanmasında da önemli bir araçtır. İşçinin talebi veya onayı olması halinde dahi bu haktan vazgeçilememekte, işveren fazla ücret ödediğini belirterek yaptırımlardan kaçamamaktadır.

Pazar günü şart mı?

Hafta tatilinin devamlı şekilde aynı günde kullandırılması zorunlu olmadığı gibi pazar günü kullandırılması da kural olarak zorunlu değildir. İşveren işin gereğine göre hafta tatilinin gününü değiştirme hakkına sahiptir. Fakat burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus, iki hafta tatili arasında en fazla altı gün olmasıdır. Dolayısıyla, değişiklik yapılırken hafta tatilinin öne çekilerek değiştirilmesi gerekmektedir. Kanun yedi günlük bir zaman diliminde en az yirmi dört saat dinlenmeyi aradığından, iki hafta tatili arasında yedi veya daha uzun bir sürenin olması, hafta tatilinin kullandırılmadığı anlamına gelecektir. Bu konuyla bağlantılı bir Yargıtay kararında, çalışana hafta tatili karşılığında ilerleyen günlerde izin verilmesinin hafta tatilinin kullandırıldığı anlamına gelmeyeceği açıkça vurgulanmıştır.

Hafta tatilinin yoğunlaştırılmış iş haftalarından sonra diğer haftalarda kullandırılması yoluyla denkleştirilmesi mümkün değildir. Denkleştirmede hafta tatili kullandırılmadan çalıştırılan işçiye hafta tatili için fazla çalışma ücreti ödenmesi gerekir.

Ücret türlerine göre hafta tatili

İşçinin hafta tatilinde dinlendirilmesi ve çalışmaksızın ücrete hak kazanması gerekmektedir. Bu nedenle hafta tatilinde çalışmayan işçiye çalışmaksızın ücret ödenmesi zorunludur. Hafta tatili ücreti işçinin çıplak bir günlük ücretidir. İşçi saat ücretiyle çalışıyorsa hafta tatili ücreti işçinin 7.5 saatlik ücreti kadardır. Fakat işçinin ücreti aylık maktu bir tutar olarak belirlenmişse, işçinin hafta tatili ücreti bu ücretin içinde yer aldığından ayrıca hesaplanarak işçiye ödenmemektedir. İşçinin raporlu olması halinde hafta tatili ücreti SGK tarafından ödenmektedir.

Hukuka da aykırı bir durumdur

Dinlenme hakkı işçinin onayıyla dahi vazgeçemeyeceği bir hak olup, işverenin bu yönde işçiden aldığı onay geçerlilik taşımamaktadır. Dolayısıyla, işçinin onay vermiş olması hafta tatilinin kullandırılmaması için bir gerekçe olmayacaktır. Bu kadar katı bir hak olmasına rağmen birçok işçi hafta tatilinde çalışıyor. Yargıtay da bu gerçekten hareketle hafta tatilinde çalıştırmanın yasak olduğunu belirttikten sonra çalışmanın karşılıksız kalmaması için hafta tatilinde çalışan işçinin fazla çalışma ücretine hak kazanacağını belirtiyor.

Geriye dönük hafta tatili hesabı

İşçinin gerek çalışmaksızın hak kazanacağı gerekse çalışması nedeniyle fazla çalışma ücreti olarak hak kazanacağı hafta tatili ücretleri çalışılan dönem ücreti üzerinden hesaplanır. Geriye dönük taleplerde son ücrete göre hesap yapılmaz. Yargıtay’a göre; hafta tatili ücretlerinin hesabı için işçinin son ücretinin bilinmesi yeterli olmayıp, istek konusu dönem içinde işçi ücretlerinin miktarı da belirlenmelidir. Ücretin belirlenememesi halinde bilinen ücretin asgari ücrete oranı yapılarak da tespit mümkündür.

Terfi varsa emsaller araştırılır

Yargıtay’a göre; eğer ilgili dönemde işçi terfi ederek çeşitli unvanlar aldıysa veya son dönemlerde toplu iş sözleşmesinden yararlandıysa bilinen son ücretin asgari ücrete oranının geçmiş dönemler yönünden dikkate alınması doğru olmaz. Bu gibi hallerde, ilgili meslek kuruluşlarından bilinmeyen dönemler için ücret araştırması yapılmalıdır.

Parça başı çalışanların durumu

Parça başına veya yapılan iş tutarına göre ücret ödenen işlerde, bir ödeme dönemi içinde kazanılan ücretler toplamı çalışılan gün sayısına bölünerek hesaplama yapılmalıdır.

Yüzde usulü ya da parça başı ücret ödemesinin öngörüldüğü çalışma biçiminde hafta tatili ücreti, belirlenen günlük ücretin zamlı kısmına göre hesaplanmalıdır.

Maktu ücrette nasıl hesaplanır?

Çalışılmaksızın elde edilecek hafta tatili ücreti maktu ücretli çalışanların ücretinin içinde yer almaktadır. Ancak hukuka aykırı da olsa hafta tatilinde çalışmışlarsa o günün ücreti fazla çalışma olarak ödenmelidir. İşçinin sözleşmesinde fazla çalışma ücretinin ücrete dâhil olduğu yönünde hüküm bulunsa da, hafta tatilinde çalışma halindeki ücretin ayrı şekilde hesaplanarak ödenmesi aranmakta, hafta tatilindeki çalışmanın ücretinin temel ücretin içinde ödendiği iddia edilememektedir. Bu nedenle hafta tatilinde çalışan işçiye işlem hukuka aykırı olsa da ücretinin ayrıca hesaplanarak ödenmesi gerekmektedir. Cem Kılıç

https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/cem-kilic/hafta-tatili-hakkinda-her-sey-6211128

Tarih: 12/05/2020

Sayı: VUK-130/ 2020-9

T.C.

HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI

Gelir İdaresi Başkanlığı  

VERGİ USUL KANUNU SİRKÜLERİ/130

 

Konusu: 18 Mayıs 2020 günü sonuna kadar verilmesi gereken 2020 I. Geçici Vergi Dönemine (Ocak-Şubat-Mart) ait Gelir ve Kurum Geçici Vergi Beyannamelerinin verilme ve ödeme sürelerinin uzatılması.

Tarihi: 12/5/2020

Sayısı: VUK-130/ 2020-9

  1. Giriş:

Bakanlığımıza iletilen talepler ve sokağa çıkma kısıtlaması uygulaması nedeniyle, Vergi Usul Kanununun mükerrer 28 inci maddesindeki yetkiye dayanılarak 18 Mayıs 2020 günü sonuna kadar verilmesi gereken 2020 I. Geçici Vergi Dönemine (Ocak-Şubat-Mart) ait Gelir ve Kurum Geçici Vergi Beyannamelerinin verilme ve ödeme sürelerinin uzatılması bu sirkülerin konusunu oluşturmaktadır.

  1. Gelir ve Kurum Geçici Vergi Beyannamelerinin Verilme ve Ödeme Sürelerinin Uzatılması:

18 Mayıs 2020 günü sonuna kadar verilmesi gereken 2020 I. Geçici Vergi Dönemine (Ocak-Şubat-Mart) ait Gelir ve Kurum Geçici Vergi Beyannamelerinin verilme süreleri ile bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin ödeme süreleri 28 Mayıs 2020 Perşembe günü sonuna kadar uzatılmıştır. Söz konusu uzatma, ilgili geçici vergi dönemi itibarıyla beyanname verme tarihi 18 Mayıs 2020 günü sonu olan özel hesap dönemine sahip mükellefleri de kapsayacaktır.

Duyurulur.

 

Bekir BAYRAKDAR  

Gelir İdaresi Başkanı

65 yaş üstü için emlak vergisi ödemesi mayıs sonuna kadar mı yapılacak, yoksa sokağa çıkma yasağının bitmesinden sonraki 15 gün içinde mi yapılacak? 518 No’lu VUK tebliğinde bu sorunun cevabı net olarak belirtilmiyor. Emlak vergisi, milyonlarca gayrimenkul sahibini ilgilendiriyor. 65 yaş üstünde olup da emlak vergisi ödemek zorunda olan mükellef sayısının da yine milyonlarla ifade edilebileceğini tahmin edebiliyoruz. Son ödeme günü olan 31 Mayıs yaklaşırken bu tereddütün giderilmesi, 65 yaş üstü için emlak vergisi ödemesinin sokağa çıkma yasağının bitmesinden sonra yapılıp yapılamayacağının açığa kavuşturulması gerekiyor. Belediyelerin büyük çoğunluğu emlak vergisi tahsilatını internetten de yapabiliyor. Bugün itibariyle emlak vergisinin ilk taksitini ödeyen mükellefler de var. Ancak internetten ödeme imkanı olmayan ve sokağa çıkma yasağı kapsamına dahil olan kişilerin ayrıca değerlendirilmesi de gerekiyor.

KİMLER  EMLAK VERGİSİ ÖDEMEYECEK?

Vergi ödememe hakkına sahip mülk sahipleri de var.

* En fazla brüt 200 metrekare ve tek konuta sahip olan
* Hiç geliri olmayan ev hanımları ve işsizler,
* SGK’dan (SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı) aldıkları emekli aylığından başka geliri olmayan emekliler (ve bunların dul ve yetimleri)
* Engelliler,
* Gaziler,
* Şehitlerin dul ve yetimleri, indirimli (sıfır oranlı) bina vergisi uygulamasından yararlanabilirler.

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ahmet-karabiyik/65-yas-ustu-emlak-vergisi-odeyecek-mi-41515088

2019'a ilişkin defterlerin kapanış kaydı yapılmadan, 2020 yılına ilişkin açılış kaydı yapılamayacağından ilk dönem geçici vergi beyanında bulunulması fiilen mümkün değil.

İşletmelerin yılın ilk üç ayında elde ettikleri geliri üzerinden geçici vergi ödemeleri gerekiyor. Ancak pandemi nedeniyle işletmeler büyük bölümü ikinci üç ayda ciddi zarar ettiler. Birinci dönem geçici vergi ertelenmez ise zarar eden işletmeler ayrıca devleti finanse etmek zorunda kalacaklar.

İşletmelerin Ocak, Şubat, Mart aylarında elde ettikleri gelirler için 18 Mayıs’a kadar geçici vergi ödemeleri gerekiyor. Yılın ilk üç ayında kar eden işletmelerin büyük çoğunluğu COVİD- 19 salgını nedeniyle yılın ikinci çeyreğinde zarar ettiler. Bu nedenle 18 Mayıs'a kadar ödenmesi gereken Ocak-Mart 2020 dönemine ilişkin geçici verginin alınmasının fiilen ve teknik olarak mümkün olmadığı değerlendirilmektedir.

İlk 3 aylık kazançlar esas alındığında hesaplanan geçici vergilerin 18 Mayıs tarihinde vergi ödenmesi gerekiyor. Ancak, pandemi sürecinin başlamasıyla birlikte ticari ve ekonomik faaliyetler son derece azaldı. Pek çok işletme İçişleri Bakanlığı düzenlemeleri ile kapatıldı. İkinci 3 aylık dönemler için işletmelerin büyük bölümü zarar açıklayacak.

İlk 3 ay karlı dönem için vergi ödenecek. Ancak, ikinci 3 ayla birlikte ilk 6 ay olarak düşünüldüğünde büyük bir zarar çıkacak. Dolayısıyla ilk 3 aylık kazanç üzerinden geçici vergi almak bu pandemi sürecinde devletin zarar eden işletmeler tarafından finanse edilmesi anlamına gelecek. Bu yüzden ilk 3 aylık kazançlardan geçici vergi alınmamalıdır.

Hazine ve Maliye Bakanlığınca bazı mükellef grupları mücbir sebep hali kapsamına alınmıştı. Bu mükellefler defter kayıtlarını tutmuyorlar, beyannamelerini vermiyorlar. Mücbir sebep halinde olan mükelleflerden fatura ve benzeri belgelerin temininde zorluk yaşanmaktadır. 65 yaş üstü ya da kronik hastalığı bulunan gelir vergisi mükelleflerinden ya da kapatılan işletmelerden belge temin edilememektedir. Mücbir sebep halinde olduğu kabul edilen mükelleflerin Mart ayına ilişkin KDV beyan süreleri 27 Temmuz 2020 tarihine kadar uzatılmıştır. Mart ayına ilişkin KDV beyannamesi verilmeden Mart ayını da içinde barındıran geçici vergi beyannamesinin verilmesi mümkün değildir.

Ayrıca 2019 yılına ilişkin kurumlar vergisi beyanname verme süresi 1 Haziran 2020 tarihine ertelenmiştir. Dolayısıyla henüz 2019’a ilişkin defterlerin kapanış kaydı yapılmadan 2020 yılma ilişkin açılış kaydı yapılamayacağından ilk dönem geçici vergi beyanında bulunulması fiilen mümkün değildir.

Bu nedenle dönem sonu mal mevcutlarının kaydi olarak tespiti de yapılamayacaktır. Bir önceki yıl defterleri kapatılmadan, yeni yılın defterleri açılmadan geçici verginin yapılmasını beklemek, mucizeyi beklemek anlamına gelir. Geçici vergi beyanlarında dikkate alınacak zarar, istisna ve indirimlerin bir önceki yıla ilişkin Kurumlar Vergisi Beyannamesi verilmeden bilinmesi mümkün değildir.

Dolayısıyla 2019 yılına ilişkin Kurumlar Vergisi Beyannamesi verilmeden geçici vergi beyanının verilmesi mümkün değildir. Bu nedenle ilk dönem geçici vergi mutlaka ertelenmelidir. Ocak, Şubat ve Mart aylarını içine alan dönem için ödenmesi gereken geçici verginin tekrar altışar aylık döneme döndürülerek, mükelleflerin zor durumda kalmaları engellenecektir.

İlk 6 aylık kazanç üzerinden geçici vergi alınması vergilendirmede adalet ilkesini de güçlendirecektir.

GEÇİCİ VERGİNİN AMACI NEDİR?

Geçici vergi, enflasyonun ekonomide kronikleştiği yıllarda devletin elde edeceği vergi gelirinin enflasyona karşı korunabilmesi için geliştirilen bir tahsil yöntemi olduğundan, mükelleflerin devlete bir çeşit peşin ödeme yapması anlamına gelmektedir. Kanunda altışar aylık dönemler halinde alınacağı ifade edilen geçici vergi, yürütme organına verilen yetki ile üçer aylık dönemler halinde tahsil edilmektedir. Bilindiği üzere ticari kazancı ve serbest meslek kazancı elde eden gelir vergisi mükellefleri ve tüm kurumlar vergisi mükellefleri üçer aylık dönemler halinde beyan edilen ve ödenen geçici vergi, aslında içinde bulundukları yılı izleyen yılın mart veya nisan ayında beyan edecekleri vergiden mahsup edilir. Bir başka deyişle dönemler halinde tahakkuk ettirilerek tahsil edilen geçici vergi, yıllık beyanname üzerinden hesaplanan gelir vergisinden mahsup edilir. Mahsup edilemeyen tutar, mükellefi n diğer vergi borçlarına mahsup edilir. Bu teknik bilginin verilmesinin amacı, geçici verginin bir vergilendirme tekniği bir tahsil sistemi olduğunu aktarabilmek içindir.

Olağanüstü günleri yaşadığımız ve pek çoğumuzun hayatına ilişkin kararları, gelecek vizyonunu yenilediği bir ortamda, geçmişin izlerini taşıyan ve enflasyon canavarından devlet gelirleri korumak amaçlı olarak vergi sistemine giren geçici verginin varlığı tekrar sorgulanmalıdır.

https://www.dunya.com/ekonomi/ilk-donem-gecici-verginin-verilmesi-mumkun-degil-haberi-470074

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • MALİ İDARE ENFLASYON DÜZELTMESİNDEN VAZGEÇEBİLİR! DÜZELTME İŞLEMLERİ 2024 VE İZLEYEN DÖNEMLERDE VERGİ GELİRLERİNİ AZALTIYOR OLABİLİR…
  • Stok Affı ve Öz Sermaye Enflasyon Farklarının Ortaklara Dağıtımı Sorunu 7440 sayılı Kanunun 6/1 maddesi kapsamında mükellefler stoklarında bulunan ancak…
  • Yurt Dışı İştirak Kazançları İstisnası (KVK’nun 5/1-b) Şartlarının Tamamı Sağlanması Dahi İstisnadan Faydalanması Mümkün Olabilir KVK’nın “5/1-b” maddesi uyarınca kurumların yurt dışından elde ettikleri iştirak…
Top