Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

19 Ekim 2019 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 30923

Hazine ve Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:

MADDE 1 – 28/6/1995 tarihli ve 22327 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 240)’nin “B-İŞ YERİ DEĞİŞİKLİĞİ VE NAKİL İŞLEMLERİ” başlıklı bölümü aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Vergi Usul Kanununun 163. maddesi 4108 sayılı Kanunla “İş ve teşebbüsün bir yerden diğer bir yere nakledilmesi adres değişikliği sayılır.” şeklinde değiştirilmiştir.

Maddenin değişmeden önceki hükmü uyarınca, mükelleflerin bir vergi dairesi yetki alanından başka bir vergi dairesi yetki alanına işyerini nakletmesi, adres değişikliği sayılmayıp o vergi dairesinde işi bırakma, gidilen vergi dairesinde yeniden işe başlama olarak uygulanmakta idi.

Bu uygulamada, mükelleflerin Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre düzenlenmesi zorunlu belgelerinden kullanılmamış olanları imha edilmek üzere vergi dairesine teslim etmeleri gerekmekte idi.

Bundan böyle, Vergi Usul Kanununun 163. maddesinde yapılan değişikliğe paralel olarak, bir vergi dairesi yetki alanından başka bir vergi dairesi yetki alanına iş yerini veya kanuni merkezini nakleden mükellefler işi bırakmış sayılmayacak vergi dairelerince adres değişikliği işlemine tabi tutulacaklardır.

İşyeri naklinin, aynı il içerisinde veya iller arasında olması, farklı uygulama yapılmasını da gerektirmeyecektir.

Mükelleflerce adres değişikliğine ilişkin bildirim yeni vergi dairesine verilecektir.

Mükelleflerin adres değişikliğine ilişkin dilekçeyi yeni vergi dairesine vermesi üzerine, vergi dairesi tarafından mükellefin bildirdiği yeni iş yeri adresinde yoklama yapılacaktır.

Yeni vergi dairesi tarafından yapılan yoklama sonucunda mükellefin yeni adresinde faaliyete başladığının tespit edilmesi hâlinde yeni vergi dairesi tarafından nakil nedeniyle işe başlaması yapılacak ve eski vergi dairesinde bulunan mükellefiyet kaydı nakil nedeniyle yeni adreste işe başlama tarihi itibarıyla sistem tarafından otomatik olarak terkin edilecektir.

Elinde bulunan kullanılmamış belgelerini yeni iş yerinde kullanmaya devam etmek isteyen mükellefler dilekçelerini yeni vergi dairesine verebilecekleri gibi başvurularını Başkanlığımız İnteraktif Vergi Dairesi (https://ivd.gib.gov.tr/) sistemi üzerinden elektronik ortamda da yapabileceklerdir.

Mükellefin elinde bulunan kullanılmamış belgelerini yeni iş yerinde kullanmaya devam edebilmesi için vergi dairesine dilekçe vermesi hâlinde vergi dairesi tarafından bu belgeler nev’i ve sayı itibarıyla tespit edilerek tutanak düzenlenecek, vergi dairesi müdürü ve mükellef tarafından imzalandıktan sonra tutanağın bir örneği mükellefe verilecektir. Mükelleflerin bu başvurularını Başkanlığımız İnteraktif Vergi Dairesi sistemi üzerinden elektronik ortamda yapmaları hâlinde ise kullanılmamış belgelere ilişkin tutanak düzenlenmeyecektir.

Yeni vergi dairesi tarafından nakil nedeniyle terkin işleminin tamamlandığı günü takip eden iş günü “Nakil Giden Mükellefler Listesi” eski vergi dairesi sisteminde yer alacaktır.

Eski vergi dairesinin sisteminde yer alan Nakil Giden Mükellefler Listesi müdür yardımcısı veya şef tarafından kontrol edilecek ve en geç izleyen 2 iş günü içerisinde ilgili memura sevk edilecektir.

İlgili memur tarafından en geç 5 iş günü içerisinde, Nakil Giden Mükellefler Listesinde yer alan mükellefler tarafından 1/4/2005 tarihinden önce bastırılmış belgelerin bulunup bulunmadığı kontrol edilecek ve söz konusu tarihten önce bastırılmış belgelerin bulunması hâlinde, bu belgelere ilişkin olarak anlaşmalı matbaalar veya noterlerden gelen bilgi formlarına göre sisteme bilgi girişi yapılacaktır.”

MADDE 2 – Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 3 – Bu Tebliğ hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı yürütür.

19 Ekim 2019 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 30923

Hazine ve Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı’ndan:

I. Giriş

Günümüzde bilişim teknolojileri, sağladıkları verimlilik ve maliyet avantajı gibi nedenlerle büyük bir hızla ilerlemektedir. Bilişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler hayatın her alanında etkisini göstermiş, işletmeler iş süreçlerinde gittikçe daha yoğun bir şekilde bilişim teknolojilerinden yararlanmaya başlamıştır. Bu durum, özellikle yüksek sayıda yasal defter, belge ve kayıt ile ilgili süreçleri kâğıt ortamında yürütmek zorunda olan mükelleflere yönelik, gelişen teknolojiye uygun yeni usul ve esasların belirlenmesini zorunlu kılmaktadır.

Diğer taraftan bilişim teknolojilerinde yaşanan ilerlemeler Gelir İdaresi Başkanlığı’nın gelişen teknolojiye uygun hedefler ortaya koymasını sağlamıştır. Başkanlık; ekonomik aktiviteleri elektronik ortamda izleme, analiz etme, raporlama, elektronik ortamda denetim alt yapısını oluşturma, kâğıt defter ve belge kullanımından kaynaklanan maliyetleri (kâğıt, tasdik, baskı, arşivleme, iletim, muhafaza, ibraz, muhasebe entegrasyonu ve benzeri) azaltma, belgelerde standart formatı oluşturma, düzenlenen belgenin tarafları (düzenleyen ve alıcı) arasında güvenli, zaman ve maliyet tasarrufu sağlayan bir sistem oluşturma, kamu hizmeti kalitesinin artırma, mükelleflerin işlem yapma hızını artırma, mükelleflerin vergi kanunlarına uyumlarının artırılması ve kayıt dişiliğin izlenerek önlenmesi amacıyla, yasal mali belgelerin elektronik ortamda elektronik belge olarak oluşturulmasına, düzenlenmesine, iletilmesine, muhafazasına ve ibrazına ilişkin usul ve esasları içeren tebliğler yayımlamıştır.

Vergi Usul Kanunu uyarınca düzenlenmesi zorunlu olan belgelerin elektronik ortamda düzenlenmesine yönelik olarak yayımlanan Tebliğler gözden geçirilmiş, tüm tarafların tek kaynaktan bilgilenmelerinin temin edilmesi ve elektronik belge uygulamalarında bütünlüğün sağlanması amacıyla bu Genel Tebliğ hazırlanmıştır.

II. Tanımlar ve kısaltmalar

Bu Tebliğde geçen;

Bakanlık Hazine ve Maliye Bakanlığını,

Başkanlık Gelir İdaresi Başkanlığını,

Bilgi İşlem Sistemi Mükelleflerin belgeleri elektronik ortamda oluşturmak, kaydetmek, muhafaza etmek ve ilgili diğer işlemleri gerçekleştirmek amacıyla doğrudan ya da dolaylı olarak kullandıkları her…

Tamamı İçin Tıklayınız

19 Ekim 2019 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 30923

Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığından:

MADDE 1 – 13/12/2011 tarihli ve 28141 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Elektronik Defter Genel Tebliği (Sıra No: 1)’nin 3 üncü, 4 üncü, 5 inci, 6 ncı ve 7 nci bölümleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

3. Genel Olarak e-Defter Uygulaması ve e-Defter Uygulamasına Dâhil Olma Zorunluluğu

3.1. Genel Olarak e-Defter Uygulaması

3.1.1. e-Defter, şekil hükümlerinden bağımsız olarak Vergi Usul Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu hükümleri gereğince tutulması zorunlu olan defterlerde yer alması gereken bilgileri kapsayan elektronik kayıtlar bütünü olup, bu uygulama yoluyla defter dosyalarının elektronik dosya biçiminde hazırlanması, kağıda bastırılmaksızın oluşturulması, kaydedilmesi, değişmezliğinin, bütünlüğünün ve kaynağının doğruluğunun elektronik imza/mali mühür araçları ile garanti altına alınması ve ilgililer nezdinde ispat aracı olarak kullanılabilmesi sağlanmaktadır.

3.2. e-Defter Uygulamasına Dâhil Olma Zorunluluğu

3.2.1. Aşağıda sayılan mükelleflerin e-Defter uygulamasına dâhil olmaları zorunludur.

1- e-Fatura uygulamasına geçiş zorunluluğu bulunan mükellefler.

2- Türk Ticaret Kanununun 397 nci maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca bağımsız denetime tabi olan şirketler.

3.2.2. Başkanlık, yapılan analiz veya inceleme çalışmaları neticesinde riskli ya da vergiye uyum düzeyi düşük olduğu tespit edilen mükellefleri veya mükellef gruplarını faaliyet, sektör ve ciro tutarına bağlı olmaksızın, yazılı bildirim yapmak ve geçiş hazırlıkları için en az 3 ay süre vermek suretiyle e-Defter uygulamasına geçme zorunluluğu getirmeye yetkilidir. Kendisine yazılı bildirim yapılan mükelleflerin, yazılı bildirimde belirtilen süreler içinde e-Defter uygulamasına dâhil olması gerekmektedir.

3.2.3. 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli cetvellerde yer alan idare, kurum ve kuruluşlar ile iktisadi kamu kuruluşlarının e-Defter uygulamasından yararlanma zorunluluğu bulunmamakla birlikte isteğe bağlı olarak uygulamaya dâhil olabilirler.

3.2.4. Bu Tebliğ ile belirlenen zorunluluk kapsamına girmeyenlerden 17/12/2017 tarihli ve 30273 sayılı Resmî  Gazete’de yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 486) ile usul ve esasları belirlenen Defter Beyan Sistemi kapsamı dışında kalan mükelleflerin de istemeleri halinde e-Defter uygulamasına dâhil olması mümkündür. e-Defter uygulamasına isteğe bağlı olarak dâhil olanlar, başvurularını izleyen ayın başından itibaren defterlerini e-Defter olarak tutabilirler.

3.2.5. e-Defter uygulamasına geçme zorunluluğu olduğu belirtilen mükellefler; tam bölünme, birleşme (devralma şeklinde birleşme ve yeni kuruluş şeklinde birleşme) veya tür (nev’i) değişikliğine gitmeleri halinde devrolunan veya birleşilen tüzel kişi mükellefler ile tam bölünme veya tür (nev’i) değişikliği sonucunda ortaya çıkan yeni tüzel kişi mükellefler elektronik defter uygulamasına geçmek zorundadır. Uygulamalara geçme süresi hiçbir koşulda işlemin ticaret siciline tescil tarihini izleyen ayın başından itibaren 3 ayı geçemez.

3.2.6. e-Defter uygulamasına dâhil olma zorunluluğu bulunan mükelleflerden;

1- e-Fatura uygulamasına geçiş zorunluluğu bulunan mükellefler, e-Fatura uygulamasına geçiş süresi içinde (e-Fatura uygulamasına yıl içinde zorunlu olarak geçen mükellefler bakımından izleyen yılın başından itibaren),

2- Bu Tebliğ yayım tarihi itibarıyla Türk Ticaret Kanununun 397 nci maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca bağımsız denetime tabi olan şirketler 1/1/2020 tarihinden itibaren, 2020 ve müteakip yıllarda bağımsız denetime tabi olma şartlarını sağlayan mükellefler ise şartların sağlandığı yılı takip eden yılın başından itibaren,

e-Defter uygulamasına geçmek ve edefter.gov.tr adresinde format ve standardı belirlenen defterleri e-Defter olarak tutmak zorundadırlar.

3.2.7. Zorunluluk getirildiği halde e-Defter uygulamasına süresi içinde geçmeyen mükellefler hakkında Vergi Usul Kanununda öngörülen cezai hükümler uygulanır.

4.Uygulamadan Yararlanmaya İlişkin Usul ve Esaslar

4.1. Başvuru

4.1.1. Bu Tebliğ kapsamında gerek zorunlu olarak gerekse ihtiyari olarak defterlerini elektronik ortamda oluşturacak, kaydedecek, muhafaza ve ibraz edecek gerçek ve tüzel kişi mükelleflerin aşağıda yer alan şartları yerine getirerekedefter.gov.tr adresinde yayımlanan başvuru kılavuzuna uygun olarak e-Defter uygulamasına başvuruda bulunması gerekmektedir.

a) Gerçek kişi mükelleflerin Elektronik İmza Kanunu hükümleri çerçevesinde üretilen Nitelikli Elektronik Sertifika (NES) veya bu Tebliğ çerçevesinde Mali Mühür temin etmiş olmaları.

b) Tüzel kişi mükelleflerin bu Tebliğ çerçevesinde Mali Mühür temin etmiş olmaları.

c) e-Defterin tutulması, kaydedilmesi, onaylanması, saklanması ve ibrazında kullanılacak yazılımın, Başkanlıktan uyumluluk onayı almış bir yazılım olması.

4.1.2. Başkanlık veya Genel Müdürlük, gerek görmesi halinde başvuru sürecinde edefter.gov.tr adresinde yayımlanan kılavuzlara ilave olarak diğer teknik bilgi ve belge talebinde bulunabilir.

4.1.3. e-Defter uygulamasından yararlanan kayıtlı kullanıcıların güncel listesi edefter.gov.tr adresinden yayımlanır.

4.2. Yazılımların Uyumluluk Onayı

4.2.1. Defterlerini elektronik ortamda oluşturacak, kaydedecek, muhafaza ve ibraz edecek gerçek ve tüzel kişi mükelleflerin, e-Defterin tutulması, kaydedilmesi, onaylanması, saklanması ve ibrazında kullanacakları yazılımın Başkanlıktan uyumluluk onayı almış bir yazılım olması gerekmektedir.

4.2.2. Müşterilerinin ihtiyaçları doğrultusunda özel veya paket yazılım üreten yazılım üreticileri ile yazılımlarını kendi geliştiren mükellefler, bu Tebliğde belirtilen esaslara uygun e-Defter oluşturan, kaydeden, onaylayan, muhafaza eden yazılımlarının onaylanması amacıyla, aşağıda yer alan bilgi ve belgeler ile birlikte Başkanlığa yazılı olarak başvuruda bulunacaktır:

a) Onay talebine ilişkin yazılı dilekçe.

b) Yazılımın adı, sürüm numarası gibi ayırt edici özellikleri.

c) Onayı istenen yazılım ile ilgili olarak aşağıda yer alan bilgileri içeren teknik doküman veya dokümanlar:

1- Yazılımın geliştirilmesinde kullanılan programlama dili, dosya sistemi, çalıştığı işletim sistemi gibi genel özellikleri.

2- Bu Tebliğde yer alan oluşturma, kaydetme, onaylama, muhafaza ve ibraz gibi temel süreçlere ait iş akış şemaları.

ç) Bu Tebliğ çerçevesinde belirlenen format ve standartlara uygun olarak ve onaya sunulan yazılım tarafından oluşturulan elektronik imzalı veya mali mühürlü elektronik defter örnekleri.

d) Gerek duyulması halinde onaylanması istenen yazılımın kuruluma hazır bir örneği.

4.2.3. Aşağıda sayılan hususlarda yapılacak testleri başarılı bir şekilde tamamlayan yazılımlara uyumluluk onayı verilecektir:

a) edefter.gov.tradresinden duyurulan kılavuzlarda öngörülen veri standartları ve formata uygun olarak elektronik kayıt oluşturulması.

b) e-Defterlerin üretilmesi, kaydedilmesi ve bunların ibrazına ilişkin şartların sağlanması.

c) Mali Mühür, elektronik imza, mobil imza ve zaman damgası kullanımının doğru bir şekilde gerçekleştirilmesi.

ç) edefter.gov.tr adresinde açıklanan Elektronik Defter Uygulaması onay süreçlerine ilişkin işlemlerin yerine getirilmesi.

d) Duyurulan diğer şartların yerine getirilmesi.

4.2.4. Yazılımların testleri üreticileri tarafından yaptırılacak ve testi başarılı biçimde tamamlayanlar edefter.gov.tr adresinden ilan edilecektir. İlan edilen yazılımlar aracılığı ile e-Defter tutacakların ayrıca test yapmalarına gerek bulunmamaktadır. Kendi yazılımını kendisi geliştiren mükelleflerden test sürecini başarılı bir şekilde tamamlayanlar internet sitesinden ilan edilmeyecektir. Uyumluluk onayları ile ilgili test planı, test süreci ve ilgili diğer teknik dokümanlar edefter.gov.tr adresinden duyurulacaktır.

4.2.5. Başkanlık tarafından uyumluluk onayı verilen yazılımlarda, yazılım üreticileri veya yazılımlarını kendi geliştiren mükellefler tarafından gerçekleştirilecek güncellemelerin de Başkanlık tarafından teste tabi tutulması gerekmektedir. Başkanlık tarafından yapılan testleri başarılı şekilde tamamlayan güncel yazılımlar edefter.gov.tr adresinde ilan edilecektir.

4.3. e-Defter Dosyalarının Oluşturulması ve Berat Dosyalarının e-Defter Uygulamasına Yüklenmesi:

4.3.1. Bu Tebliğ kapsamında e-Defter uygulamasına dâhil olanlar, edefter.gov.tr adresinde duyurulan format ve standartlara uygun olarak aylık dönemler itibarıyla e-Defterlerini oluşturmaya ve saklamaya başlayacaklardır. Bu Tebliğ kapsamında e-Defter uygulamasına dahil olan mükellefler dahil oldukları aydan itibaren söz konusu defterlerini kâğıt ortamında tutamazlar. Bu mükelleflerin kağıt ortamında tuttukları defterler hiç tutulmamış sayılır.

4.3.2. Vergi Usul Kanununun 219 uncu maddesinin (b) bendinde belirtilen ve defter kaydı yerine geçecek belgelerin (bundan sonra “Muhasebe Fişi” olarak anılacaktır), e-Defter kayıtları ile birlikte muhafaza edilmesi ve yetkili mercileri tarafından istenildiğinde ibraz edilmesi zorunludur.

4.3.3. e-Defter tutma sürecinde hesap döneminin ilk ayına ait beratın alınması açılış onayı, son ayına ait beratın alınması kapanış onayı, diğer aylara ait beratların alınması ise ilgili aylara ait defterlerin noter onayı yerine geçer.

4.3.4. Uygulamadan yararlananlar aylık dönemler halinde oluşturacakları e-Defter ve berat dosyalarını, aşağıda belirtilen sürelerde oluşturmak, NES veya Mali Mühürle zaman damgalı imzalamak/onaylamak ve berat dosyaları e-Defter uygulamasına yüklemek suretiyle Başkanlıkça onaylı halini almak zorundadırlar:

1- Defter ve berat dosyalarının ilgili olduğu ayı takip eden üçüncü ayın son gününe kadar,

2- Hesap dönemlerinin son ayına ait defter ve berat dosyaları, gelir veya kurumlar vergisi beyannamelerinin verildiği ayın son gününe kadar.

3- Dileyen mükellefler, her hesap dönemine ilişkin ilk ayda (hesap dönemi içinde işe başlayanlarda işe başlanılan ayda), tercihlerini e-Defter uygulaması aracılığıyla elektronik ortamda bildirmeleri şartıyla, her bir geçici vergi döneminin aylarına ait e-Defter ve berat dosyalarını her ay için ayrı ayrı olmak üzere, ilgili olduğu geçici vergi dönemine ilişkin geçici vergi beyannamesinin verileceği ayın sonuna kadar (son dönem geçici vergi dönemine ilişkin ayların defter ve berat dosyalarının gelir vergisi mükelleflerinde gelir vergisi beyannamesinin verileceği ayın sonuna kadar, kurumlar vergisi mükelleflerinde ise kurumlar vergisi beyannamesinin verileceği ayın sonuna kadar) oluşturma, NES veya Mali Mühürle imzalama/onaylama ve berat dosyalarını e-Defter uygulamasına yükleyerek Başkanlıkça onaylı halini alma imkânından da yararlanabilirler. Tercihlerini bu bentte belirtilen süre içinde bildirmeyen mükellefler hakkında bu fıkranın 1 ve 2 numaralı bentlerinde belirtilen tarihler esas alınır. Ayrıca yapılan tercih, tercih bildirim süresi içinde yapılan değişiklikler hariç olmak üzere, müteakip hesap dönemlerine ait tüm aylar için geçerlidir. Tercihini geçici vergi dönemi bazında yapan mükelleflerden, defter ve berat dosyalarına ilişkin işlemlerini belirtilen sürede gerçekleştirmeyenler hakkında cezai müeyyidelerin tayininde her bir ay, ayrı ayrı dikkate alınır.

Bu fıkrada yer alan açıklamalar çerçevesinde defter ve berat dosyalarını oluşturma, NES veya Mali Mühürle imzalama/onaylama ve Başkanlık onaylı berat dosyalarını alma süreleri aşağıdaki tabloda belirtilmektedir.

4.3.5.  Başkanlık Mali Mührünü de içeren berat dosyaları e-Defter tutanlar tarafından e-Defter uygulamasından indirilerek, istenildiğinde yetkili birimlere ibraz edilmek üzere ilgili olduğu e-Defter dosyaları ile ilişikli şekilde birlikte muhafaza edilir.

4.3.6. Başkanlık bu bölümde belirtilen e-Defter oluşturma, imzalama ve elektronik defter ve/veya beratlarının Başkanlık sistemine yüklenmesine ilişkin süreleri gerek görmesi halinde bir aya kadar uzatmaya yetkilidir. Başkanlık süre uzatımı yetkisini il, bölge, sektör ve mükellef grupları için kullanabileceği gibi tüm e-Defter kullanıcılarını kapsayacak şekilde de kullanabilir.

4.3.7. e-Defter ve berat dosyalarının mükelleflerin kendilerine ait NES veya Mali Mühür ile imzalanması esas olmakla birlikte, mükellefler tarafından noterde tanzim olunan özel vekaletnamede veya Başkanlık tarafından belirlenen usullere göre oluşturulan elektronik imzalı muvafakatnamede belirtilmesi kaydıyla; Başkanlıktan bu hususta izin alan özel entegratörlerin veya yazılım uyumluluk onayı verilen yazılım firmalarının ya da defter tutma hususunda 3568 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde yetki verilen meslek mensuplarının Mali Mührü ya da NES’i ile zaman damgalı olarak imzalanması/onaylanması ve bunlar tarafından defter ve berat dosyalarının Başkanlık sistemlerine yüklenmesi de mümkündür. Bu amaçla tanzim olunan özel vekaletnamede veya muvafakatnamede; hangi ay/yıl/hesap dönemine ait e-Defter ve beratların hangi özel entegratör veya yazılım uyumluluk onayı verilen yazılım firmaları ya da meslek mensubu tarafından imzalanmasına yetki verildiği açık bir şekilde belirtilmeli ve mükellef tarafından söz konusu vekâletname veya muvafakatname bilgilerinin e-Defter uygulaması aracılığı ile Başkanlık sistemine yüklenmesi gerekmektedir.  Tanzim olunan özel vekaletname veya muvafakatname bilgilerinin Başkanlık sistemine yüklenmesini müteakip, vekaletnamede veya muvafakatnamede belirtilen ay/yıl/hesap dönemlerine ait e-Defter ve beratların özel entegratörün, yazılım uyumluluk onayı verilen yazılım firmalarının ya da meslek mensubunun Mali Mührü ya da NES’i ile de imzalama ve yükleme işlemleri gerçekleştirilebilir. Bu suretle özel entegratörlere, yazılım uyumluluk onayı verilen yazılım firmalarına ya da meslek mensuplarına e-Defter dosyalarının ve beratlarının imzalanma ve yükleme izninin verilmesi, mükelleflerin bu işlemlerden doğan hukuki ve cezai sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Vekaletnamede veya muvafakatnamede belirtilmeyen ay/yıl/hesap dönemlerine ait e-Defter ve beratların mükellefin kendisine ait NES veya Mali Mühür ile zaman damgalı olarak imzalanması gerekmektedir. Başkanlık, bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esasları edefter.gov.tr adresinde yayımlanacak kılavuzlar ile belirler.

4.3.8. e-Defter ve berat dosyalarının oluşturulması, imzalanması/onaylanması için bu bölümde belirtilen süreler, e-Defterlerin Başkanlık tarafından belirlenen format ve standartta oluşturulması, imzalanması, oluşturulan e-Defterlerin teknik kontrollerden geçirilmesi, gerçekleştirilen muhasebe kayıtlarının tamamının oluşturulan e-Defter dosyalarında bulunup bulunmadığının kontrol edilmesi ve e-Defter dosyalarına ait berat dosyalarının oluşturulması, imzalanması ve bu beratların Başkanlık sistemine yüklenmesi için öngörülen azami süreler olup beyanname ve ödeme sürelerini herhangi bir şekilde etkilememektedir. Belirtilen süreden önceki tarihlerde de e-Defterlerin oluşturulması ve Başkanlık sistemlerine e-Defter berat dosyalarının yüklenmesi de mümkündür.

4.3.9. Aylık dönem, sadece onaya sunulan ayın defter kayıtlarını ifade etmekte olup, önceki aylara ait kayıtları içermez. Hesap dönemi veya takvim yılı içerisinde de e-Defter tutmaya başlanabilir. Ancak hesap dönemi veya takvim yılı içerisinde e-Defter tutmaya başlayanlar, başladıkları tarihi izleyen bir aylık süre içerisinde eski defterlerine kapanış tasdiki yaptıracaklardır.

4.3.10. Yukarıda sayılan işlemlerin neticesinde oluşturulan e-Defterler, Başkanlık tarafından onaylanan beratları ile birlikte muhafaza ve ibraz edilmesi koşuluyla Vergi Usul Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu kapsamında geçerli kanuni defter olarak kabul edilecektir.

4.3.11. Başkanlık tarafından gerçekleştirilen berat onay işlemi, ilgili defterlerde yer alan kayıtların içerik ve gerçeğe uygunluk denetimi anlamına gelmemekte ve herhangi bir vergi incelemesini veya diğer incelemeleri ifade etmemektedir.

4.3.12. Herhangi bir kesinti veya sistem arızası nedeni ile beratların Başkanlık tarafından onaylanması işleminin gerçekleştirilememesi durumunda söz konusu beratlar, NES veya Mali Mühür ile zaman damgalı olarak imzalanacak veya onaylanacaktır. Bu kapsamda kullanılacak olan zaman damgaları TÜBİTAK-UEKAE’den temin edilecektir. Beratların, Başkanlığa sunumunu engelleyen kesinti veya arıza durumunun ortadan kalkmasını takiben ilgili beratların tekrar Başkanlık onayına sunulması işlemi gerçekleştirilecektir.

4.4. e-Defter Dosyaları, Berat Dosyaları ve Muhasebe Fişlerinin Muhafaza ve İbrazı

4.4.1. Bu Tebliğ kapsamında, e-Defter uygulamasına dâhil olanlar, muhafaza ve ibraz ödevlerini yerine getirirken aşağıdaki hususlara uygun hareket etmek zorundadırlar:

a) e-Defter dosyaları ve bunlara ait berat dosyaları birbirleri ile ilişkili şekilde elektronik ortamda, muhasebe fişleri ise kağıtve/veya elektronik ortamda, istenildiğinde ibraz edilmek üzere muhafaza edilmek zorundadır.

b) e-Defter dosyaları,  berat dosyaları ve elektronik ortamda oluşturulan muhasebe fişlerinin veri bütünlüğünün sağlanması ile kaynağının inkâr edilmezliği, NES veya Mali Mühür ile garanti altına alındığı için kağıtortamında saklanmayacak (kağıt ortamda tutulması tercih edilen muhasebe fişleri hariç) ve elektronik ortamdaki bu dosyaların kağıt ortamdaki hali hukuken hüküm ifade etmeyecektir.

c) Defterlerini elektronik ortamında tutanlar, e-Defter dosyaları, elektronik ortamda oluşturulan muhasebe fişleri ve ilgili berat dosyalarını vergi kanunları, Türk Ticaret Kanunu ve diğer düzenlemelerde yer alan süreler dâhilinde elektronik, manyetik veya optik ortamlarda (kağıtortamda tutulması tercih edilen muhasebe fişleri kağıt ortamda) muhafaza ve istenildiğinde elektronik, manyetik veya optik araçlar vasıtasıyla eksiksiz ve okunabilir şekilde ibraz etmekle yükümlüdür.

ç) Muhafaza ve ibraz yükümlülüğü, e-Defter dosyalarının, elektronik ortamda oluşturulan muhasebe fişlerinin ve berat dosyalarının doğruluğuna, bütünlüğüne ve değişmezliğine ilişkin olan (elektronik imza ve mali mühür değerleri dâhil) her türlü elektronik kayıt ve veri ile doğrulama ve görüntüleme araçlarının tümünü kapsamakta olup, e-Defterlere istenildiğinde kolaylıkla erişebilmeyi, anlaşılabilir ve eksiksiz bir biçimde görüntüleyebilmeyi ve okunabilir kağıt baskılarını üretebilmeyi sağlayacak biçimde yerine getirilmelidir.

d) e-Defter ve berat dosyalarının e-Defter uygulamasına dâhil olan mükelleflerin kendilerine ait bilgi işlem sistemlerinde muhafaza edilmesi mecburidir. Üçüncü kişiler nezdinde ya da yurt dışında muhafaza işlemi, muhafaza ve ibraz sorumluluğunu ortadan kaldırmamakta ve Başkanlık ve Genel Müdürlük açısından herhangi bir hüküm ifade etmemektedir. Muhafaza yükümlülüğünün Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde ve Türkiye Cumhuriyeti kanunlarının geçerli olduğu yerlerde yerine getirilmesi zorunludur.

e) e-Defter dosyaları ile bunlara ilişkin berat dosyalarının ikincil kopyalarının, gizliliği ve güvenliği sağlanacak şekilde e-Defter saklama hizmeti yönünden teknik yeterliliğe sahip ve Başkanlıktan bu hususta izin alan özel entegratörlerinbilgi işlem sistemlerinde ya da Başkanlığın bilgi işlem sistemlerinde 1/1/2020tarihinden itibaren asgari 10 yıl süre ile muhafaza edilmesi zorunludur. e-Defter ve beratların teknik yeterliğe sahip ve Başkanlıktan bu hususta saklama izni verilen özel entegratörlerin bilgi işlem sistemlerinde muhafaza usulü ile muhafaza edilmesi sürecinde e-Defter uygulamasına dâhil olan mükellefler ve özel entegratörler tarafından uyulması gereken genel, gizlilik ve güvenliğe ilişkin usul ve esaslar, Başkanlık tarafından hazırlanarak edefter.gov.tr adresinde yayımlanan “e-Defter Saklama Kılavuzu”nda açıklanır. e-Defter ve berat dosyalarına ait ikincil kopyalarının bu fıkra uyarınca muhafazası için gerekli yükleme işlemlerinde bu Tebliğin (4.3.4) numaralı fıkrasında belirtilen süreler dikkate alınır.

f) Başkanlıktan e-Defter saklama hizmeti konusunda izin alan özel entegratörler, saklama hizmeti verdikleri mükelleflere ait e-Defter dosyaları ve beratları ile bunlara ilişkin bilgileri, mükellefin yazılı izni olmaksızın Başkanlık ve Genel Müdürlük dışında üçüncü kişilerle paylaşamazlar. Özel entegratörler, saklama hizmetini verdikleri mükelleflere ait e-Defterlerin bütünlüğünden, güvenliğinden, gizliliğinden ve Başkanlığın ve Genel Müdürlüğün uzaktan erişimine imkansağlamaktan sorumludurlar. Mükellefin yazılı izni olmaksızın, e-Defter bilgilerini Başkanlık ve Genel Müdürlük dışındaki üçüncü kişilerle paylaştığı tespit olunan özel entegratörlerindiğer kanunların öngördüğü cezai sorumlulukları dışında ayrıca Başkanlık tarafından özel entegratörlük izinleri iptal edilebilir.

g) e-Defter ve berat dosyalarının ikincil kopyalarının muhafaza işleminin Başkanlıktan izin alan özel entegratörlerinya da Başkanlığın bilgi işlem sistemlerinde muhafaza edilmesi, mükellefin asıl e-Defter ve berat dosyalarının muhafaza ve ibraz ödevlerini ortadan kaldırmaz. Bu çerçevede e-Defter ve berat dosyalarının yetkili makamlara ibrazı öncelikle ilgili mükelleften yazılı olarak istenecektir. İlgili mükellef tarafından e-Defter dosyaları ile beratlarının yazılı talebe rağmen yetkili makamlara ibraz edilmediğinin veya edilemediğinin tevsikini müteakip, saklama hizmetini veren özel entegratördenBaşkanlık aracılığı ile ya da muhafaza işleminin Başkanlık sistemlerinde yapılması halinde ise Başkanlıktan, resmi yazılı talepte bulunularak ilgili e-Defter ve berat dosyalarının ikincil kopyalarının ibrazı istenebilecektir. Bu suretle Başkanlık aracılığı ile özel entegratörden e-Defter dosyaları ve beratlarının ibrazı talep edildiğinde, ilgili özel entegratör ivedilikle (her hal ve şartta talebin tebliğ tarihinden itibaren 15 günlük süreyi aşmayacak şekilde) Başkanlığa talep edilen e-Defter ve berat dosyalarını ibraz etmek mecburiyetindedir. e-Defter ve berat dosyalarının saklama hizmeti verme konusunda Başkanlıktan izin alan özel entegratörlerin listesi edefter.gov.tr adresinde Başkanlık tarafından yayımlanır.

e-Defter Uygulamasından Yararlanma İzninin İptali

5.1. e-Defter oluşturma izni bulunmakla birlikte, bu Tebliğde belirtilen veya bu Tebliğ kapsamında Başkanlık ve Genel Müdürlük tarafından belirlenen usul ve esaslara uymayan ve yapılacak uyarıya rağmen gerekli tedbirleri almayanların, e-Defter oluşturma izinleri yapılacak değerlendirme üzerine iptal edilebilir. İzinleri iptal edilenler, bir yıl süre ile e-Defter uygulamasından yararlanamazlar.

Sorumluluk ve Cezai Müeyyideler

6.1. e-Defter oluşturulurken, bu Tebliğde belirtilmeyen hususlarda süreler başta olmak üzere Vergi Usul Kanunu ve Türk Ticaret Kanununda yer alan hükümlere uyulması zorunludur.

6.2. Bu Tebliğde yer alan usul ve esaslara aykırı biçimde e-Defter oluşturan veya oluşturdukları e-Defterleri ve bunlarla ilişkili berat dosyaları ile muhasebe fişlerini yetkili makamların isteği üzerine ibraz etmeyenler hakkında, işledikleri fiile göre Vergi Usul Kanununun ve Türk Ticaret Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.

6.3. e-Defter tutanlar bu Tebliğ çerçevesinde oluşturdukları e-Defterlerde yer verdikleri bilgilerin gerçek duruma uygunluğunu sağlamaktan sorumlu olup, bu kapsamda Başkanlığın herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır. e-Defter beratı, e-Defterlerin değişmezliğini ispat etmeye yönelik olup, e-Defterlerin içeriğine yönelik bir onayı ifade etmemektedir.

6.4. Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığı gerek görmesi halinde, bu Tebliğde belirlenen esaslar ile sınırlı olmak üzere, uygulamadan yararlananların, e-Defter saklama hizmeti veren özel entegratörlerin ve uyumluluk onayı verilen yazılım firmalarının bilgi işlem sistemlerini ve/veya yazılım sistemlerini denetleme veya denetlettirme yetkisine sahiptir. e-Defter tutanlar, e-Defter saklama hizmeti veren özel entegratörler ve uyumluluk onayı verilen yazılım firmaları bu denetimler sırasında, gerekli her türlü imkânı (uygun donanım ve yazılımlar, terminallere ulaşım izinleri ve uzman personel gibi) sağlamak zorundadır. Bu kapsamdaki denetim yetkisi mahallinde kullanılabileceği gibi, bu süreçte uzaktan erişim yöntemlerinin kullanılması da istenilebilir.

6.5. Uyumluluk testini geçen yazılımların gerekli şartları sürekli olarak taşımaları için bu yazılımların üreticilerinin ve kullanıcılarının gerekli önlemleri almaları zorunludur. Başkanlıkça yapılan kontroller sonrasında uyumlu yazılımlarda tespit edilen eksikliklerin ilgili yazılımcı tarafından giderilmesi amacıyla Başkanlık nezdinde yapılan testlerde belirtilen eksikliklerin belirlenen sürede giderilmemesi halinde; uyumlu yazılım yetkisi belirli süre askıya alınabilir veya uyumlu yazılım izni iptal edilebilir.

6.6. Bu Tebliğ kapsamında e-Defter uygulamasına dâhil olanlar, e-Defter saklama hizmeti veren özel entegratörler ve uyumluluk onayı verilen yazılım firmalarının, bilgi işlem sistemini oluşturan yazılım, donanım, dosya, dokümantasyon ve benzeri unsurları, hiçbir şekilde kısmen veya tamamen denetim elemanlarının veya Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığınca görevlendirilecek personelin erişimini ve denetlemesini engelleyecek bir sözleşme veya lisansa konu edemez.

6.7. e-Defter uygulamasına dâhil olan mükelleflerin, Tebliğin (4.3) numaralı bölümünün (ç) bendinde belirtilen sürelerde e-Defter ve berat dosyalarını, oluşturmaması, imzalamaması/onaylamaması veya oluşturulan e-Defter dosyaları ve/veya bunlara ait berat dosyalarının Başkanlığın onayına sunulmak üzere Başkanlık sistemlerine yüklememesi ya da süresinden sonra yüklenmesi halinde, diğer vergisel yükümlülükler ile birlikte Vergi Usul Kanununda öngörülen cezai hükümler uygulanır.

Diğer Hususlar

7.1. e-Defter tutanlar, Vergi Usul Kanununda belirtilen “Mücbir Sebep” halleri nedeniyle e-Defter veya beratlarına ait kayıtlarının bozulması, silinmesi, zarar görmesi veya işlem görememesi ve e-Defter ve berat dosyalarının muhafaza edildiği e-Defter saklama hizmeti veren özel entegratör kuruluşlardan veya Başkanlıktan ikincil örneklerinin temin edilemediği hallerde, söz konusu durumların öğrenilmesinden itibaren tevsik edici bilgi ve belgeleri ile birlikte 15 gün içinde ticari işletmesinin bulunduğu yetkili mahkemesine başvurarak kendisine bir zayi belgesi verilmesini istemelidir. Mahkemeden zayi belgesinin temin edilmesini müteakip, zayi belgesi ile birlikte durumun Başkanlığa yazılı olarak bildirilmesi ve Başkanlık tarafından istenilen bilgi ve belgelerin (talep edilecek bilgi ve belgeler e-Defter Uygulama Kılavuzunda açıklanır) ibraz edilmesi halinde, mükelleflerin zayi olan e-Defter kayıtlarının yeniden oluşturulması ve bunlara ait yeni oluşturulan e-Defter ve berat dosyalarının e-Defter uygulaması aracılığı ile Başkanlık sistemine yeniden yüklenmesi için Başkanlık tarafından yazılı izin verilir.

7.2. e-Defter tutanlar, e-Defterlerin oluşturulması sırasında kullandıkları bilgi işlem sisteminin sağlıklı biçimde çalışabilmesi ile ilgili yeterli teknik ve güvenlik önlemlerini almakla yükümlüdür. e-Defter ve beratların imzalanmasında kullanılan elektronik imza araçları ile mali mühürlerin,  mükelleflerin elinde olmayan sebeplerle arızalanması, çalınması ve benzeri diğer nedenlerle elektronik defter ve beratların bu Tebliğde öngörülen sürelerde imzalama işleminin gerçekleştirilememesi halinde,  mükellefler söz konusu durumu ve yeni elektronik imza aracının/mali mührün teminine yönelik başvuru işlemlerinin yapıldığını tevsik eden bilgi ve belgelerle Başkanlığa başvurmak zorundadır. Yeni elektronik imza aracının/mali mührün temin edilmesini müteakip en geç üç iş günü içinde imzalanan e-Defter ve/veya berat dosyalarının Başkanlık sistemine yüklenmesi gerekmektedir.

7.3. e-Defter tutanlar, e-Defterlerini oluşturdukları ve muhafaza ettikleri bilgi işlem sistemlerinin haczedilmesi veya bu sistemlere yetkili mercilerce el konulması halinde, durumu en geç üç iş günü içerisinde Başkanlığa bildirmek ve kayıtlarını nasıl tamamlayacağına ilişkin ayrıntılı bir plan sunmak zorundadır.

7.4. e-Defter tutanlar ve e-Defter saklama hizmeti veren özel entegratörler, kanunlarla yetkili kılınan kurum ve kişilerin talebi üzerine e-Defterlere ait bilgilerin oluşturulması veya muhafazası sırasında kullanılan donanımların bulunduğu adres veya adreslerde inceleme ve tespit yapılabilmesi için gerekli olacak her türlü teknik ve fiziki imkânı (uygun donanım ve yazılımlar, terminallere ulaşım izinleri ve uzman personel gibi) sunmak zorundadır.

7.5. Önceden haber verilmek ve hazırlıklar için yeterli zaman tanınmak kaydıyla, e-Defterlere ilişkin format ve standartlarda değişiklik yapılabileceği gibi e-Defter oluşturma süreçleri ile veri güvenliğine ilişkin standartlara uyma zorunluluğu getirilebilir. Bu zorunluluk mükellef grupları itibarıyla farklılaştırılabilir.

7.6. e-Defter tutanların faaliyet hacmi, teknolojik kısıtlar ve benzeri nedenlerle, başta veri bütünlüğü, kaynağın ve içeriğin garanti altına alınması olmak üzere e-Defter oluşturulması, kaydedilmesi, onaylanması, muhafazası ve ibrazı ile ilgili olarak mali mühür veya elektronik imza yerine başka yöntemlerin kullanılmasına karar verilebileceği gibi uygulamadan yararlanmaya ilişkin özel esaslar belirlenebilir.

7.7. Bu Tebliğ kapsamında, edefter.gov.tr adresinde duyurulan defterler elektronik ortamda tutulabilir.

7.8. Elektronik ortamda oluşturulması, kaydedilmesi, muhafazası ve ibrazına izin verilen defterler ile defterlerle ilişkili muhasebe fişlerinin ve berat dosyalarının elektronik ortamda oluşturulmasına ilişkin standartlar, teknik ve uygulama kılavuzları ile e-Defter uygulamasına ilişkin diğer kurallar edefter.gov.tr adresinde duyurulur.

7.9. İstenilmesi halinde, e-Defter kayıtlarına kaynak teşkil eden kayıt ve verilerin de Vergi Usul Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu kapsamında ibraz edilmesi zorunludur.

7.10. Gerekli görülen durumlarda, e-Defterler ile e-Defterlerde yer alan bilgilere ilişkin olarak belirlenecek standartlara uygun üretilecek diğer raporların ibrazı, e-Defter tutanlara ait bilgi işlem sistem veya sistemlerine sürekli erişimin sağlanması sureti ile istenebilir. Bu kapsamda, ifade edilen erişimin sağlanması için kullanılacak yöntem ve teknolojiler ile ibraz yükümlülüğünün yerine getirilmesi ile ilgili süreçler edefter.gov.tr adresinde açıklanır. e-Defter tutanların bilgi işlem sistemine erişim ile ilgili yetki, sektör, mükellef grupları veya faaliyet hacimleri itibarıyla kullanılabilir.

7.11. e-Defter uygulamasının altyapısı ve işleyişi göz önünde bulundurularak, ilgilisine bilgi verilmek suretiyle, uygulamadan yararlanmak isteyenlerin başvurularının cevaplanması belli bir süre ertelenebilir veya başvuruları sıraya konulabilir. Önceden haber verilmek ve hazırlıklar için yeterli zaman tanınmak kaydıyla, uygulama ile ilgili her türlü standart ile diğer teknik konularda genel veya özel değişiklikler yapılabileceği gibi uluslararası standartlara uyma zorunluluğu getirilebilir.”

MADDE 2 – Bu Tebliğin 1 inci maddesiyle değiştirilen 4 üncü bölümünün (4.3.4) numaralı fıkrasının 3 numaralı bendi ile aynı bölümün (4.3.7) numaralı fıkrası 1/1/2020 tarihinde, diğer hükümleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 3 – Bu Tebliğ hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı ile Ticaret Bakanı birlikte yürütür.

Cuma, 18 Ekim 2019 13:59

Anonim Şirket Nasıl Kurulur?

Anonim şirket; sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan, borçlarından dolayı yalnız malvarlığı ile sorumlu bulunan şirket türüdür.

Pay sahipleri sadece taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile ve şirkete karşı sorumludur. Ortakların şirket alacaklılarına karşı olan sorumluluk yüzdeleri, koydukları sermaye ile doğrudan ilişkilidir.

Anonim şirketin kuruluş sermayesi 50.000 TL'den az olamaz. Ayrıca kayıtlı sermaye sistemini kabul etmiş olan halka açık olmayan anonim şirketlerde başlangıç sermayesi 100.000 TL den az olamaz.

Anonim şirketler tek ortaklı olabileceği gibi ortak üst limitinde de herhangi bir sınırlama yoktur.

Anonim şirketin kanunen yasak olmayan her türlü ekonomik amaç doğrultusunda kurulması mümkündür.  

Anonim şirketlerin hisselerini halka arz etmesi söz konusudur. Anonim şirket; yönetim kurulu tarafından temsil edilmektedir ve yönetilmektedir. 

Anonim Şirket Nasıl Kurulur?

Kuracağınız şirket türünün Anonim Şirket olmasına karar verdiyseniz, öncelikle aşağıdaki soruların cevaplarını vermeniz gerekmektedir.

  • Anonim Şirketin unvanı ne olacak ? (Örneğin; KLM Danışmanlık ve Pazarlama Anonim Şirketi)
  • Anonim Şirketin Sermayesi ne kadar olacak (min. 50.000 TL)
  • Anonim Şirketin merkez adresi neresi olacak? (Kira sözleşmesinin düzenlenmiş olması gerekmektedir)
  • Anonim Şirketin ortakları kimler olacak?
  • Anonim şirketinizin Yönetim kurulu ve İmza yetkilileri kim olacak?
  • Anonim şirketiniz tek ortaklı değilse ortakların sermaye payları ne olacak?

Bu soruların cevaplarını bulduktan sonra anlaşma sağladığınız mali müşaviriniz MERSİS (https://mersis.gtb.gov.tr/) sistemi üzerinden şirket ana sözleşmesini hazırlar ve şirketin potansiyel vergi kimlik numarasını alır. Bu vergi kimlik numarası, şirket kurulduktan sonra da geçerli olacak vergi kimlik numarasıdır. Şirket kuruluşunu kendinizde yapabilirsiniz ancak ana sözleşmenin hazırlanması ve karmaşık bir süreçtir. Bu nedenle mali müşavir ile hazırlamak daha doğru olacaktır.

Anonim şirketlerde ana sözleşmede belirtilen pay sahiplerinin en az ödenmesi gereken sermaye tutarını banka hesabına paydaşların bilgilerine yer verilerek kimin ne kadar yatırdığını gösteren bankadan yazı alınmalıdır. Tek başına dekont kabul edilmemektedir. Bankada bulunan sermaye blokajı tescil işlemlerinden sonra kaldırılmaktadır.

Şirket ana sözleşmesinin MERSİS (https://mersis.gtb.gov.tr/) sistemine girilip onaylanmasından sonra, Anonim şirket kuruluşu için bağlı olunan Ticaret Odası’na gidilir. Hangi bölge temsilciliğine, hangi gün ve saatte gitmek istediğinizi randevu sistemi ile belirlenmektedir.

Ticaret odasına gidildiğinde yanınızda götürmeniz gereken evraklar şunlardır:

  • Oda Kayıt Dilekçesi.
  • Oda Kayıt Beyannamesi. (Ortakların fotoğrafı yapıştırılarak düzenlenmeli.)
  • Şirkette yabancı ortak var ise, Şirket Kuruluş Başvuru Formu.

Eğer şirket kuruluşu için kurucu ortaklar Ticaret Odası’nda bulunamıyor ve yerine vekaleten mali müşavir gidiyorsa, noterden şirket kuruluş vekaleti çıkarılabilir. (Şirket kuruluş vekaleti 95 TL)

Burada ödeyeceğiniz tutarlar şirketinizin ana sözleşmesine göre değişkenlik göstermektedir. Ticaret odasına belgelerinizi eksiksiz teslim edip gerekli ödemeler yapıldıktan Anonim şirket kuruluş başvurunuz onaylanır ve tescil yazısı, sicil tasdiknamesi, faaliyet belgesi alınır.

Ticaret odasında şirket kuruluş esnasında 2018 yılında yapına düzenleme ile defter tasdikleri de yapılmaktadır. Anonim şirket türleri için tasdik edilecek defterler :Defter-i kebir, yevmiye defteri, envanter defteri, yönetim kurul karar defteri, genel kurul karar defteri,ve ortaklar pay defteri, damga vergisi defteri.

Anonim şirketin ana sözleşmesi Ticaret Sicil Müdürlüğü’nde tescil edildikten sonra, noterden imza sirküleri ve mali müşavir için vekaletname çıkartılır. Şirket ortakları, noterde şirket unvanı altında imza atacak ve bundan sonraki tüm işlemler için bu belgeler kullanılabilecektir.

İmza sirkülerinin masrafı, şirket ana sözleşmesinin uzunluğuna göre değişmektedir. (Ortalama 220 TL)
Mali müşavir için noterden çıkarılacak vekaletname ise 142 TL’dir.

Şirketinizin tescilinden sonra vergi dairesine mali müşaviriniz çıkartmış olduğunuz vekaletname ile birlikte;

  • İşe Başlama Bildirim Formu 2 Adet
  • İmza Sirkülerinin Fotokopisi
  • İşyeri kira kontratı veya iş yeri tapu fotokopisi
  • Ticaret Sicil Tasdiknamesinin fotokopisi
  • Mali müşavir ile yapılan sözleşme
  • Ortakların nüfus cüzdan fotokopileri (ortaklar kendileri gidiyorsa gerek yok)
  • Ortakların ikametgah belgeleri 

Belgeleri ile vergi dairesine başvuruda bulunur. Vergi dairesine verilen bu evraklar sonucunda şirketinizin vergi levhası çıkmış olacaktır.

Anonim Şirket Kuruluşu İçin Gerekli Belgeler Nelerdir?

  1. Kuruluş Dilekçesi (İmzalı-kaşeli)
  2. 7099 Sayılı Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun gereğince Müdürlüğümüzce onaylanmış ya da noter onaylı, ıslak imzalı şirket ana sözleşmesi
  3. 7099 Sayılı Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun gereğince Müdürlüğümüzce onaylanmış ya da noter onaylı, şirketi temsil ve ilzama yetkili kılınan kişilere ait şirket unvanı altında düzenlenmiş imza beyannamesi
  4. Nakdi sermayenin kanunda veya şirket sözleşmesinde öngörülmüş bulunan en az tutarının Kanuna uygun olarak bankaya yatırıldığını gösterir banka mektubu
  5. Şirket sermayesinin on binde dördünün Rekabet Kurumu hesabına yatırıldığına dair dekont (İlgili Ticaret Odası veznesinden yatırılır)
  6. Oda kayıt beyannamesi, imza beyannamesi fotokopisi 

Anonim Şirketin Avantajları Nelerdir?

  • Anonim şirketlerde ortakların sermaye taahhütleri dışındaki borçlara karşı sorumluluğu yoktur. Kamu borçlarına ilişkin sorumluluk yönetim kurulundadır.
  • Yönetim kurulu üyesi olmayan ortakların 4B(Bağkur) sigortalılığı zorunluluğu yoktur.
  • Halka açılabilirler
  • Genel kurullarda hükümet komiseri bulundurma zorunluluğu vardır.
  • Ortak sayısında üst sınırlama yoktur.
  • Elektronik genel kurul yapılabilir.
  • Esas sermayenin yarısının alacağı karar ile amaç ve konu değişikliği yapılabilir.
  • Ortaklar ve onlarla ilişkili kişilerin şirkete verilen ve özkaynakların yerini alan ödünç tutarlar, her zaman iade edilebilir.
  • Ortakların hisselerini 2 yıl sonra devretmeleri durumunda doğan kazanç vergiden istisnadır.
  • Diğer şirket türlerine göre daha prestijlidir. 

Anonim Şirket Kuruluş Maliyeti Ne Kadardır?

Anonim şirket kurarken, kuruluş giderlerinin hesaplanması ortaklık sayısı, şirketinizin faaliyeti, yaptığınız işin türüne göre değişkenlik gösterir.

Anonim şirket kuruluş maliyetlerinden, noter masrafları, vergi dairesi masrafları, rekabet kurulu masrafları ülke genelinde aynıdır, değişkenlik göstermez. Ancak ticaret odası kayıt ücretleri ve mali müşavirlik hizmet ücretleri her şehirde değişkenlik göstermektedir.

İstanbulda kurulacak bir Anonim şirket için örnek maliyet çalışmasını aşağıda inceleyebilirsiniz.

Yeni Kurulacak “KLM Danışmanlık ve Pazarlama Anonim Şirketi”

Kurucu Ortak: 1 Kişi

Temsilci – Müdür: 1 Kişi

Sermaye: 50.000 TL

Kira: 1.000 TL (Brüt)

Sektör: Mobilya

Noter Masrafları: 600,00 TL

  • Kuruluş Vekaleti 1 Adet: 95,00 TL
  • Ana Sözleşme Onayı 1 Adet: 00 TL
  • İmza Sirküleri 2 Adet Her Müdür için :  165,00 TL
  • Şirket Kuruluşu Sonrası Mali Müşavir Vekaleti: 140,00 TL

Vergi Dairesi Masrafları: 22,68 TL

  • Kira Damga Vergisi; Kefilsiz: 1.000 x 12 = 12.000 x 1,89/ 1000 = 22,68 TL
  • Sanal Ofis Kira Damga Vergisi: 1.000 x 12 = 12.000 x 9,48/1000 = 113,76 TL
  • Kira Damga Vergisi Kefilli: 1.000 x 12 = 12.000 x 11,37/1000= 136,44 TL

Ticaret Odası; 1.250,00 TL

  • Sicil Kayıt, Rekabet Kurulu, Resmi Defterlerin Onayı 250,00 TL
  • Mali müşavirlik kuruluş ücreti: 823 TL (min). Mali müşavirlik ücreti İstanbul için hesaplanmış olup çalışacağınız mali müşavire göre değişkenlik göstermektedir.

Ortalama toplam kuruluş maliyet: 2.700 TL örnek amaçlı ve min. değerlerle hazırlanmıştır. Ancak bu tutar çeşitli değişkenlerle yukarı yönlü farklılık gösterebilir. Örneğin, şirket ana sözleşmesinin kelime sayısı ve şirketin fazladan tescil edeceği faaliyet konuları için tutarda değişkenlik olabilir, aynı şekilde fazladan her bir ortak ve her bir müdür size ayrı ek maliyetler doğuracaktır.

Yazar kasa kullanılacaksa giderlerinize ortalama 1.000 TL – 1.250 TL arasında gider eklemeniz gerekmektedir.

İşyerinizi açtıktan sonra sizi bekleyen giderler ise aşağıdaki gibidir. Bu kalemlere iş hacminize göre tutar değişeceğinden tutar belirtilmemektedir.

  • Her ay KDV
  • Her ay çalışanınız var ise sigorta primi
  • Her ay BAĞ-KUR primi
  • Üç ay da bir Stopaj
  • Üç ay da bir Kurumlar Geçici Vergi
  • Yılda bir yasal defter tasdiklerini
  • Yılda bir yıllık kurumlar vergisi
  • Yılda bir meslek odası üye aidatlarını

Derviş Ali Doğanşahin

https://www.firmakuruyorum.com/anonim-sirket-nedir

Kişisel verilerin işlenmesi, Kanunun 3. maddesinde tanımlanmıştır. Buna göre; kişisel verilerin tamamen veya kısmen otomatik olan ya da herhangi bir veri kayıt sisteminin parçası olmak kaydıyla otomatik olmayan yollarla elde edilmesi, kaydedilmesi, depolanması, muhafaza edilmesi, değiştirilmesi, yeniden düzenlenmesi, açıklanması, aktarılması, devralınması, elde edilebilir hâle getirilmesi, sınıflandırılması ya da kullanılmasının engellenmesi gibi veriler üzerinde gerçekleştirilen her türlü işlem, kişisel verilerin işlenmesi olarak kabul edilmiştir.

Kişisel verilerin işlenme şartları ise Kanunun 5. maddesinde sayılmış olup, buna göre aşağıdaki hallerden en az birinin bulunması durumunda kişisel verilerin işlenmesi mümkündür.

İlgili kişinin açık rızasının varlığı,

• Kanunlarda açıkça öngörülmesi,

• Fiili imkansızlık nedeniyle rızasını açıklayamayacak durumda bulunan veya rızasına hukuki geçerlilik tanınmayan kişinin kendisinin ya da bir başkasının hayatı veya beden bütünlüğünün korunması için zorunlu olması,

• Bir sözleşmenin kurulması veya ifasıyla doğrudan doğruya ilgili olması kaydıyla sözleşmenin taraflarına ait kişisel verilerin işlenmesinin gerekli olması,

• Veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için zorunlu olması,

• İlgili kişinin kendisi tarafından alenileştirilmiş olması,

• Bir hakkın tesisi, kullanılması veya korunması için veri işlemenin zorunlu olması,

• İlgili kişinin temel hak ve özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla, veri sorumlusunun meşru menfaatleri için veri işlenmesinin zorunlu olması.

Fotoğraf açıklaması yok.

Kişisel verilerin işlenme şartları, yani hukuka uygunluk halleri, Kanunda sayma yoluyla belirlenmiş olup, bu şartlar genişletilemez.

"Kişisel Verilerin "Açık Rıza" Olmadan İşlenme Şartları" indirmek için Tıklayınız

 

İmtiyazlı pay sahiplerinin onayını gerektirmeyen halleri ortaya koyabilmek için, öncelikle hangi hallerde imtiyazlı pay sahiplerinin onayını almak gerekir sorusuna cevap vermek gerekir. TTK’nın 454. maddesinin birinci fıkrasına göre;

- Şirket genel kurulu tarafından esas sözleşmenin değiştirilmesi yönünde alınan karar,

- Şirket kayıtlı sermaye sistemine tabi olup da genel kurulca yönetim kuruluna sermayenin artırılması konusunda yetki verilmesine dair karar,

 -Şirket kayıtlı sermaye sistemine tabi olup da yönetim kurulunun kayıtlı sermaye tavanı içerisinde sermayenin artırılmasına ilişkin karar

imtiyazlı pay sahiplerinin haklarını ihlâl edecek nitelikte ise, bu kararlar anılan pay sahiplerinin yapacakları özel bir toplantıda alacakları bir kararla onanmadıkça uygulanamaz.

Diğer bir deyişle, imtiyazlı pay sahiplerinin haklarını ihlal edecek nitelikteki esas sözleşme değişiklikleri ile kayıtlı sermaye sistemine tabi anonim şirketlerde yönetim kuruluna sermayenin artırılması konusunda yetki verilmesine dair genel kurul kararları ve yönetim kurulunun sermayenin artırılmasına ilişkin kararlarının uygulanabilmesi için, imtiyazlı payların sahiplerinin onayının alınması gerekir. İmtiyazlı pay sahipleri, onaylarını kendi aralarında yapacakları özel bir toplantı ile kararlaştırırlar. İmtiyazlı pay sahiplerinin kendi aralarında yapacakları bu özel toplantıya ise “imtiyazlı pay sahipleri özel kurulu” denir.

Öğretide, imtiyazlı pay sahiplerinin onayının aranması, genel kurul kararları açısından askıda hükümsüzlüğün bir hali olarak da ifade edilmektedir. Askıda hükümsüzlük, genel kurul kararının kanunun öngördüğü unsurların eksikliği dolayısıyla başlangıçta hüküm ve sonuç doğurmaması, ancak unsurların tamamlanmasıyla hukuki sonuçlarını tam olarak meydana getirmesi olarak tanımlanmaktadır(5). Diğer bir deyişle, aslında hukuken geçerli olan bir genel kurul kararının tam anlamıyla hüküm doğurabilmesi için ayrıca ek bazı şartların gerçekleşmesine ihtiyaç var ise, askıda hükümsüzlük gündeme gelir. Ek şart gerçekleşir ise genel kurul kararı tamamen geçerli, gerçekleşmezse tamamen geçersiz olur(6).

Bu açıklamadan sonra, imtiyazlı pay sahiplerinin onayını gerektirmeyen hallerden ilkine geçebiliriz. TTK’nın 454. maddesindeki düzenleme imtiyazlı pay sahiplerinin haklarını korumak için getirildiğinden, eğer esas sözleşmenin değiştirilmesine, yönetim kuruluna sermayenin arttırılması konusunda yetki verilmesine dair genel kurul kararları ile yönetim kurulunun sermayenin arttırılmasına ilişkin kararı imtiyazlı pay sahiplerinin haklarını ihlal edecek nitelikte değil ise, bu durumda imtiyazlı pay sahiplerinin onayına gerek duyulmaz. Onaya gerek olmayınca, imtiyazlı pay sahiplerinin özel kurul olarak toplantıya çağrılmalarına, toplanıp karar almalarına da gerek yoktur.

Örneğin, şirketin adresinin değiştirilmesi, iç kaynaklardan sermaye artımına gidilmesi, şirketin işletme konusunun değiştirilmesi gibi genel kurul kararlarının çoğu zaman imtiyazlı pay sahiplerinin haklarını ihlal eden bir yönü bulunmamaktadır. Bu durumda, imtiyazlı pay sahiplerinin onayına da gerek duyulmaz. İmtiyazlı pay sahipleri özel kurulunun onayı, sadece imtiyazlı pay sahiplerinin haklarını ihlal edici nitelikteki esas sözleşme değişikliklerine ve yönetim kuruluna sermayenin arttırılması konusunda yetki verilmesine dair genel kurul kararları ile yönetim kurulunun sermayenin arttırılmasına ilişkin kararının varlığında aranır. Hal böyle olunca; kâr dağıtımı, yönetim kurulu üyelerinin seçimi, azli, ibra gibi genel kurul kararları da imtiyazlı pay sahipleri özel kurulunun onayına tabi olmaz. Benzer şekilde, kayıtlı sermaye sisteminde yönetim kurulunun sermayenin arttırılmasına ilişkin kararı haricindeki kararları da imtiyazlı pay sahiplerinin onayına tabi bulunmamaktadır.

İmtiyazlı pay sahiplerinin açık onayını gerektirmeyen ikinci halde ise, imtiyazlı pay sahiplerinin dolaylı olarak onay verdikleri kabul edilmekte ve bu da kendi içersinde ikiye ayrılmaktadır. TTK’da iki yerde, imtiyazlı pay sahiplerinin, özel kurul olarak toplanıp karar almasalar dahi, esas sözleşmenin değiştirilmesine ve yönetim kuruluna sermayenin arttırılması konusunda yetki verilmesine dair genel kurul kararlarını onayladıkları kabul edilmiştir. Bu düzenlemelerin ilki TTK’nın 454. maddesinin beşinci fıkrasında yer almaktadır. Anılan fıkrada “Çağrıya rağmen, süresi içinde özel kurul toplanamazsa, genel kurul kararı onaylanmış sayılır.” denilmiştir.

TTK’nın 454/f.2 hükmü gereği, anonim şirket yönetim kurulunun, en geç genel kurul kararının (ve sermaye artırımına ilişkin yönetim kurulu kararının) ilân edildiği tarihten itibaren bir ay içinde özel kurulu toplantıya çağırması gerekir. Yönetim kurulunun anılan süre zarfında çağrıda bulunmaması halinde, imtiyazlı pay sahiplerinden her biri yönetim kurulunun çağrı süresinin son gününden başlamak üzere, onbeş gün içinde, özel kurulun toplantıya çağırılmasını şirketin merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinden isteyebilir. Bu çerçevede, eğer yönetim kurulu veya mahkeme tarafından yapılan çağrıya rağmen, imtiyazlı pay sahipleri özel kurulu süresi içinde toplanmaz ise, şirket genel kurulunun esas sözleşmenin değiştirilmesine ve yönetim kuruluna sermayenin arttırılması konusunda yetki verilmesine ilişkin kararları onaylanmış sayılır. Bu hüküm şirketi korumak amacıyla öngörülmüştür. Zira, çağrıya rağmen toplantının nisaplara ulaşılamadığı için yapılmaması, genel kurul kararının sürüncemede kalması sonucunu doğurmakta ve uygulamanın gecikmesi, şirkete zarar vermektedir(7).

Ancak, md. 454/f.5 hükmünde yönetim kurulunun çağrıda bulunmaması, imtiyazlı pay sahiplerinin de mahkemeye başvurmaması durumunda, genel kurul kararının onaylanmış sayılıp sayılmayacağı açık değildir. Zira, md. 454/f.5 hükmü imtiyazlı pay sahiplerinin “çağrıya rağmen” toplanmaması halinde genel kurul kararının onaylanmış sayılacağını öngörmektedir. Bu hususun yargı kararları ile açığa kavuşacağı kanısındayız.

İmtiyazlı pay sahiplerinin esas sözleşme değişikliklerini, özel kurul toplantısı yapmasalar dahi, onaylamış sayılacakları ikinci düzenleme ise TTK’nın 454. maddesinin dördüncü fıkrasında yer almaktadır. Anılan fıkrada “Genel kurulda, imtiyazlı payların sahip veya temsilcileri, esas sözleşmenin değiştirilmesine, üçüncü fıkrada öngörülen toplantı ve karar nisabına uygun olarak olumlu oy vermişlerse ayrıca özel toplantı yapılmaz.” hükmüne yer verilmiştir. Göndermede bulunulan md. 454/f.3 hükmüne göre, imtiyazlı pay sahipleri özel kurulu, imtiyazlı payları temsil eden sermayenin yüzde altmışının çoğunluğuyla toplanır ve toplantıda temsil edilen payların çoğunluğuyla karar alır. Bu toplantı ve karar nisabına uyulmadığı takdirde, özel kurul kararı alınmamış sayılır(8). Yasa koyucu, izleyen toplantılarda düşmeyen bu ağır nisaplarla şirketin korunmasını ve küçük bir çoğunlukla olumsuz karar alınmasının önlenmesini amaçlamıştır(9).

Bu çerçevede, şirket esas sözleşmesinin imtiyazlı paysahiplerinin haklarını ihlâl edecek şekilde değiştirilmesine ve yönetim kuruluna sermayenin arttırılması konusunda yetki verilmesine ilişkin kararın alındığı genel kurula imtiyazlı payları temsil eden sermayenin yüzde altmışının çoğunluğu da katılmış ve bu payların çoğunluğu genel kurul kararı yönünde olumlu oy kullanmış ise, bu kararın ayrıca imtiyazlı pay sahipleri özel kurulu tarafından onaylanması zorunluluğu ortadan kalkar. Bu durumda, imtiyazlı pay sahipleri özel kurulu ayrıca toplantıya çağrılmaz ve genel kurul kararını onaylaması için toplanıp karar alması beklenmez.

Kanun’un bu konudaki hükmü emredici nitelikte olduğundan dolayı, genel kurul toplantısına katılmayan yahut katılamayan imtiyazlı pay sahipleri, imtiyazlı pay sahipleri özel kurulunun toplanıp esas sözleşme değişikliklerine ve yönetim kuruluna sermayenin arttırılması konusunda yetki verilmesine dair genel kurul kararlarının onaylanmasının görüşmesini talep edemezler, yönetim kurulu da özel kurulu toplantıya çağıramaz. Soner ALTAŞ* Yaklaşım / Ekim 2019 / Sayı: 322

  1. GİRİŞ

İletişim ve bilgi teknolojilerindeki gelişmeler sonucunda ekonomilerin birbirleriyle giderek daha fazla ilişki içinde olması, tüketicilerin ihtiyaçlarını ve bunları giderme isteğini daha çok artırmış ve farklılaştırmıştır. Günümüzde geniş bilgisayar ağları sayesinde, dünyanın herhangi bir yerinden başka bir yerine sipariş verilmesi ve tüketici ihtiyaçlarının hızlı ve etkin bir şekilde karşılanması mümkün hale gelmiştir([1]). Ticari faaliyetlerin mekan ve zaman olgularından bağımsız olarak günün her saatinde gerçekleştirilebilmesi ise e-Ticaret ile mümkün olmaktadır.

e-Ticaret (elektronik ticaret), 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda([2]), “fiziki olarak karşı karşıya gelmeksizin, elektronik ortamda gerçekleştirilen çevrim içi iktisadi ve ticari her türlü faaliyet” olarak tanımlanmıştır.

Ticaret Bakanlığı, her geçen gün daha önemli hale gelen e-Ticaret alışkanlığının kazandırılmasının desteklenmesi amacıyla, ülkemizde kurulu bulunan ticaret şirketlerine “e-Ticaret sitelerine üyelik desteği” vermektedir. Bu desteğin gayesi, adı geçen Bakanlıkça belirlenen e-Ticaret sitelerine üyelik ücretlerinin desteklenerek şirketlerin e-Ticaret sitelerine üyeliklerinin kolaylaştırılmasını sağlamaktır. Söz konusu destek, Pazar Araştırması ve Pazara Giriş Desteği Hakkında Tebliğ’de([3]) (Tebliğ No: 2011/1) (Tebliğ) belirtilen miktar ve oranlar çerçevesinde Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu’ndan karşılanmaktadır.

İşte bu çalışmada, Ticaret Bakanlığı’nca işbirliği kuruluşları üzerinden şirketlere verilen e-Ticaret sitelerine üyelik desteği tüm yönleriyle ele alınmış ve değerlendirilmiştir.

II- GENEL OLARAK E-TİCARET SİTELERİNE ÜYELİK DESTEĞİ

e-Ticaret sitelerine üyelik desteği, şirketlere işbirliği kuruluşları üzerinden verilmektedir. Esasen şirketler, 24.11.2016 tarihine kadar e-Ticaret sitelerine([4]) üyelik desteğine doğrudan başvurabilmekte ve bu desteği alabilmekte iken, belirtilen tarihte yapılan Tebliğ değişikliği([5]) ile anılan desteği “işbirliği kuruluşları” vasıtasıyla alabilir hale gelmişlerdir. Bu durumda, öncelikle “şirket” ve “işbirliği kuruluşları” ibarelerinin kapsamına kimlerin girdiğinin açıklanması uygun olacaktır.

Tebliğ’in 4/1-f maddesinde şirket ibaresi, 13.01.2011 tarih ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 124. maddesinde belirtilen kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketler” şeklinde tanımlanmıştır. Dolayısıyla, tüm ticaret şirketleri e-Ticaret sitelerine üyelik desteğinden yararlanabilir; fakat adi şirketler ve gerçek kişi tacirler (şahıs firmaları) ile esnaf ve sanatkârlar bu destekten faydalanamaz.

Diğer taraftan, aynı hükmün (d) bendinde ise işbirliği kuruluşları; “Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu, ihracatçı birlikleri, ticaret ve/veya sanayi odaları, organize sanayi bölgeleri, endüstri bölgeleri, teknoloji geliştirme bölgeleri, sektör dernekleri ve kuruluşları, sektörel dış ticaret şirketleri (SDŞ), ticaret borsaları, işveren sendikaları ile imalatçıların kurduğu dernek, birlik ve kooperatifler” olarak tarif edilmiştir. O halde, söz konusu destek, esas itibariyle ticaret ve/veya sanayi odaları, ihracatçı birlikleri, sektör dernekleri, sendikalar, organize sanayi bölgeleri gibi kuruluşlar üzerinden alınabilmektedir.

Bu çerçevede, ilerleyen bölümde açıklanacağı üzere, e-Ticaret sitelerine toplu üyelik desteğinden üye şirketlerini yararlandırmak isteyen işbirliği kuruluşlarının; bir e-Ticaret projesi hazırlaması, proje kapsamında e-Ticaret sitelerine aynı dönem üye yapılacak şirket sayısının en az 250 olması, üye olunacak e-Ticaret sitelerinin daha önceden Ticaret Bakanlığından onay almış olması, gerekli belgelerle([6]) birlikte Ticaret Bakanlığı İhracat Genel Müdürlüğüne başvuruda bulunulması, projenin ihracat stratejisi ve politikaları bağlamında içerik ve amaca uygunluk açısından değerlendirilerek adı geçen Bakanlıkça destek kapsamına alınması gerekmektedir. Projenin onaylanmasının akabinde belirlenen e-Ticaret sitesine üye olmak isteyen şirketler, işbirliği kuruluşuna yazılı olarak başvurur ve ilgili siteye üyelik işlemleri bu kuruluş tarafından yapılır.

III- E-TİCARET SİTELERİNE ÜYELİK DESTEĞİNİN UNSURLARI

Ticaret Bakanlığı tarafından onay verilmiş e-Ticaret sitelerine toplu üyelik giderleri işbirliği kuruluşları için %80 oranında desteklenir. Toplu üyeliklerde başvuruda yer alan her bir şirket için işbirliği kuruluşlarına e-Ticaret sitesi başına yıllık en fazla 2.000 ABD Doları tutarında destek verilir. Üyelik ücretinin %20’si ise şirket tarafından karşılanır. Örneğin; üyelik ücreti 10.000 TL ise bunun 8.000 TL’sini destek kapsamında Bakanlık, geri kalan 2.000 TL’sini ise şirket karşılar. Ancak, Bakanlıkça yapılacak ödemenin TCMB döviz alış kurlarına göre 2.000 ABD Doları karşılığını geçmemesi gerekir. Şirket kendine düşen ödemeyi ise e-Ticaret sitesine değil, projeyi hazırlayan işbirliği kuruluşuna yapar.

Daha önce ifade edildiği üzere, işbirliği kuruluşlarının toplu üyelik desteğinden yararlanabilmesi için başvuruda en az 250 şirketin yer alması gerekir. Ancak işbirliği kuruluşu, onaylanan başvurularını müteakip şirket ilave etme talebinde bulunabilir. Bu arada, üye olmak ve destekten faydalanmak isteyen şirket, ilgili e-Ticaret sitesine hâlihazırda üye olmamalıdır.

Öte yandan, işbirliği kuruluşları, e-Ticaret sitelerine üyelik desteğinden en fazla 5 e-Ticaret sitesi için yararlanabilir. Ayrıca, bir şirket bir e-Ticaret sitesi için en fazla 3 yıl destekten faydalanabilir. Bir e-Ticaret projesinde destek kapsamına alınan şirketler, onay verilen üyelik dönemi tamamlanmadan, aynı niteliğe sahip farklı bir e-Ticaret projesinde yer alamaz. Ayrıca, e-Ticaret sitelerinde yer alan site içi reklam ve reklam bandı (banner) giderleri destek kapsamı dışındadır.

Yukarıda açıklanan bilgilerle aynı doğrultuda olmak üzere, e-Ticaret sitelerine üyelik desteğine ilişkin destek oranı, limiti, süre/adedi ve bu destekten yararlananlar aşağıdaki tabloda özet olarak gösterilmiştir([7]).

e-Ticaret Sitelerine Üyelik Desteği

Destek Türü

Destek Oranı

Destek Limiti

Süre/Adet

Faydalanıcı

e-Ticaret Sitelerine Üyelik Desteği

% 80

Şirket başına, bir site için yıllık en fazla 2.000 ABD

Doları

1 şirket aynı siteden en fazla 3 yıl yararlanabilir.

1 işbirliği kuruluşu en fazla 5 proje yürütebilir.

İşbirliği Kuruluşları

IV- DESTEK KAPSAMINDA OLACAK E-TİCARET SİTELERİNE TİCARET BAKANLIĞI’NCA ONAY VERİLMESİ

Şirketlerin e-Ticaret sitelerine üyelik desteğinden yararlanabilmesi için üye olunacak e-Ticaret sitesinin Ticaret Bakanlığı’nca onaylanmış olması şarttır. Dolayısıyla, internet sitelerinin daha önceden anılan Bakanlığa başvurarak onay almış olması lazımdır. Onay için başvuran e-Ticaret siteleri, Türk ya da yabancı menşeili olabilir. Başvuru ise bu siteleri işleten Türkiye merkezli şirketler ile yabancı sitelerin Türkiye temsilcilikleri tarafından yapılabilir.

Ticaret Bakanlığı’nca belirlenen koşullar ile beyan edilen bilgiler esas alınarak yapılan değerlendirme neticesinde onay verilen e-Ticaret sitelerinin listesi, Bakanlığın resmi internet sayfasında her yıl güncel olarak duyurulur. Nitekim Bakanlık tarafından 2019 yılında 17 e-Ticaret sitesine onay verilmiş ve resmi internet sayfasında yayımlanmıştır.[8] Hali hazırda destek kapsamında olan e-Ticaret sitelerinin adları ile hedef sektörleri ve kurulu bulunduğu ülkeler aşağıda gösterilmiştir:

Ticaret Bakanlığı’nın onay verdiği e-Ticaret siteleri

bysharing.com (Genel, Türkiye)

chemorbis.com (Kimya, Türkiye)

dhgate.com (Genel, Çin)

fibre2fashion.com (Tekstil, Hindistan)

fordaq.com (Orman ürünleri, Belçika)

globalpiyasa.com (Genel, Türkiye)

kompass.com (Genel, Fransa)

makinecim.com (Makine, Türkiye)

PttTrade.com (Genel, Türkiye)

steelorbis.com (Çelik, Türkiye)

stonecontact.com (Doğal taş, Çin)

tradeatlas.com (Genel, Türkiye)

tradekey.com (Genel, S. Arabistan)

turkishbusinessplatform.com (Genel, Türkiye)

turkishexporter.net (Genel, Türkiye)

wlw.de (Genel, Almanya)

zoodel.com (Genel, İsviçre)

Ancak, belirtelim ki, şirketlere yardım ve bilgilendirme konusunda yetersiz kaldığı tespit edilen e-Ticaret sitelerinin onayı kaldırılır. Ayrıca, Ticaret Bakanlığı, her yıl Ocak ayında, onay verilen e-Ticaret sitelerini yeniden değerlendirir ve koşullara uymayan veya bilgileri yetersiz görülen sitelerin onayını kaldırır. Onay verildikten sonra e-Ticaret sitesi alan adının Bakanlık onayı alınmadan değiştirildiğinin veya alan adının farklı bir siteye yönlendirildiğinin tespit edilmesi halinde de ilgili e-Ticaret sitesinin onayı kaldırılır.

V- DESTEK KAPSAMINDA UYGULANABİLECEK YAPTIRIMLAR

Tebliğ bağlamında haksız olarak alındığı tespit edilen e-Ticaret sitelerine üyelik desteği ödemeleri, ilgililerden 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri çerçevesinde tahsil edilir. Diğer taraftan Ticaret Bakanlığı, işbirliği kuruluşlarının faaliyetlerini izler ve değerlendirir. Bunların gerçekleştirdiği faaliyetlerin Tebliğ’in amaç ve hükümlerine uygun bulunmaması veya usulüne uygun ve onaylanan şekilde yürütülmediğinin tespit edilmesi durumunda işbirliği kuruluşunun destek başvurusu değerlendirmeye alınmaz.

Bunun yanında, yanıltıcı bilgi ve belge ibraz edildiğinin tespiti halinde ilgililer hakkında kanuni işlem yapılır. Bu noktada tahkikat, soruşturma veya dava konusu edilmiş olanların destek talepleri, konuyla ilgili denetim raporu veya yargı kararı alınıncaya kadar bekletilir. Denetim raporu veya yargı kararı işbirliği kuruluşunun yanıltıcı bilgi ve belge sunduğu yönünde ise bahse konu kuruluşun destek başvurusu değerlendirmeye alınmaz ve işbirliği kuruluşu Ticaret Bakanlığı’nın kapsamdan çıkarım bildirim yazısının evrak çıkış tarihinden itibaren en az 6 ay süresince yeni bir başvuruda bulunamaz.

Yeri gelmişken belirtelim ki, destek kapsamına alınan projeler için işbirliği kuruluşları yılda bir kez değerlendirme ve gelişim raporu hazırlar. Raporun Ticaret Bakanlığı’nca incelenmesi sonucunda, istenilen gelişimi göstermediği tespit edilen projeler destek kapsamından çıkarılabilir.

VI- SONUÇ

Uluslararası piyasalarda Türk ürünlerinin bilinirliğinin artırılması, şirketlerin yeni pazarlara açılmaları, mevcut pazarlardaki ihracatlarını artırmaları, e-Ticareti etkin ve verimli bir şekilde kullanmaları, ürünlerini çok düşük bir maliyetle uluslararası piyasalarda ve sektörün önde gelen e-Ticaret sitelerinde tanıtma imkanı bulmaları ve e-Ticaretten daha fazla pay almalarının sağlanması amacıyla Ticaret Bakanlığı tarafından “e-Ticaret sitelerine üyelik desteği” verilmektedir.

Bu destek kapsamında, Ticaret Bakanlığı’nca onaylanmış e-Ticaret sitelerine toplu üyeliklerde işbirliği kuruluşlarına (ticaret ve/veya sanayi odaları, ihracatçı birlikleri, sektör dernekleri, sendikalar, organize sanayi bölgeleri gibi kuruluşlara) e-Ticaret sitesine üyelik giderinin %80 oranında ve her bir ticaret şirketi için e-Ticaret sitesi başına yıllık en fazla 2.000 ABD Doları tutarında ve 3 yıl boyunca destek verilmektedir. İşbirliği kuruluşlarının anılan destekten yararlanabilmesi için her başvuruda en az 250 şirketi e-Ticaret sitesine üye yapmış olması gereklidir. İşbirliği kuruluşları söz konusu destekten en fazla 5 e-Ticaret sitesi için yararlanabilir.

e-Ticaret sitelerine üyelik desteğine dair tüm süreç işbirliği kuruluşları tarafından yerine getirilmekte olup, şirketlerin sadece talebini üyesi olduğu ve aktif bir e-Ticaret projesi bulunan işbirliği kuruluşlarından birine yazılı olarak iletmesi yeterlidir.

Mustafa YAVUZ* E-Yaklaşım / Ekim 2019 / Sayı: 322

T.C

YARGITAY

21. Hukuk Dairesi

Esas No: 2017/3179

Karar No: 2018/7568

Tarihi: 18.10.2018

• ANA BABANIN İŞ KAZASI NEDENİYLE ÖLMESİNE BAĞLI AÇMIŞ OLDUĞU DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI İÇİN DESTEK İLİŞKİSİNİN VARLIĞI SGK’DAN GELİR BAĞLANMASI KOŞULUNUN ARANMAYACAĞI

ÖZETİ: Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 22/06/2018 tarih 2016/5 E – 2018/6 sayılı kararında, ana ve/veya babanın çocuğunun haksız fiil ve/veya akde aykırılık sonucu ölmesi nedeniyle açtığı destekten yoksun kalma tazminatı davalarında, destek ilişkisinin varlığının ispatı için SGK’dan gelir bağlanması şartının aranmayacağı, destekten yoksun kalma tazminatı davalarında çocukların ana ve/veya babaya destek olduklarının karine olarak kabulünün gerektiği kabul edilmiştir.

Destekten yoksun kalma tazminatı; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 53. maddesinin 3. bendinde düzenlenmiş olup, “Ölüm halinde ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıpların tazmini gerekmektedir”. Bu maddeye göre, haksız fiilin doğrudan doğruya muhatabı olmayan, ancak bu haksız fiil nedeniyle ortaya çıkan ölüm olayından zarar gören ya da ileride zarar görmesi güçlü olasılık içinde bulunan kimselere tazminat hakkı tanınmıştır.

İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesine göre; “Destekten yoksun kalma tazminatının doğumu için destek ile tazminat talebinde bulunan kişi arasında bir destek ilişkisi bulunmalıdır. Burada bahsedilen destek ilişkisi hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar. Destek ilişkisinin varlığında destek olunanın ihtiyaçlarının sürekli ve düzenli olarak karşılanması yer almaktadır. Burada ifade edilmek istenen süreklilik ve düzenlilik hali yardımın belirlenen zamanlarda ve belirli miktarlarda yapılması değil, eğer destek ölmeseydi yardımların devam edeceğine dair bir beklentinin bulunmasıdır. Eğer yardım devamlı destek saiki ile değil de, tek seferlik, geçici, düzensiz ya da gelişigüzel zamanlarda yapılıyor ve ileride yardımın devam edeceğine dair bir beklenti yaratmıyorsa, bu durumda desteğin sürekli ve düzenli olduğundan bahsetmek mümkün olmayacaktır”

DAVA: Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.

Hükmün, davacılar ve davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.

KARAR

Dosyadaki temyiz kapsam ve nedenlerine göre; davalılar vekillerinin tüm, davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.

Dava, sigortalının 02.10.2009 tarihli iş kazası sonucu vefatı nedeniyle davacı anne, baba ve kardeşlerin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.

Mahkemece, Davacı baba Asım’ın maddi tazminat talebinin reddine, Davacı anne İlkay için 36.958,66 TL maddi tazminat ile davacılar Asım ve İlkay için 30.000’er TL, davacılar Erkan ve Soner için 10.000’er TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 02/10/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin ise reddine karar verilmiştir.

Dosya kapsamından; vefat eden sigortalının söz konusu olayda % 20 oranında birleşen kusuru bulunduğu anlaşılmaktadır.

Gerek mülga BK’nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı TBK’nun 56. maddesinde Hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutan adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zararauğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin Duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nm gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.

Manevi tazminatın tutarım belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir.

Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370)

Bu ilkeler gözetildiğinde, davacı anne ve baba lehine takdir edilen 30000 TL manevi tazminatın ayrı ayrı az olduğu açıktır.

Mahkemece davacı babaya Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından gelir bağlanmadığından bahisle destek olgusu ispat edilemediğinden maddi tazminat isteminin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 22/06/2018 tarih 2016/5 E – 2018/6 sayılı kararında, ana ve/veya babanın çocuğunun haksız fiil ve/veya akde aykırılık sonucu ölmesi nedeniyle açtığı destekten yoksun kalma tazminatı davalarında, destek ilişkisinin varlığının ispatı için SGK’dan gelir bağlanması şartının aranmayacağı, destekten yoksun kalma tazminatı davalarında çocukların ana ve/veya babaya destek olduklarının karine olarak kabulünün gerektiği kabul edilmiştir.

Destekten yoksun kalma tazminatı; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 53. maddesinin 3. bendinde düzenlenmiş olup, “Ölüm halinde ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıpların tazmini gerekmektedir”. Bu maddeye göre, haksız fiilin doğrudan doğruya muhatabı olmayan, ancak bu haksız fiil nedeniyle ortaya çıkan ölüm olayından zarar gören ya da ileride zarar görmesi güçlü olasılık içinde bulunan kimselere tazminat hakkı tanınmıştır.

İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesine göre; “Destekten yoksun kalma tazminatının doğumu için destek ile tazminat talebinde bulunan kişi arasında bir destek ilişkisi bulunmalıdır. Burada bahsedilen destek ilişkisi hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar. Destek ilişkisinin varlığında destek olunanın ihtiyaçlarının sürekli ve düzenli olarak karşılanması yer almaktadır. Burada ifade edilmek istenen süreklilik ve düzenlilik hali yardımın belirlenen zamanlarda ve belirli miktarlarda yapılması değil, eğer destek ölmeseydi yardımların devam edeceğine dair bir beklentinin bulunmasıdır. Eğer yardım devamlı destek saiki ile değil de, tek seferlik, geçici, düzensiz ya da gelişigüzel zamanlarda yapılıyor ve ileride yardımın devam edeceğine dair bir beklenti yaratmıyorsa, bu durumda desteğin sürekli ve düzenli olduğundan bahsetmek mümkün olmayacaktır”.

Türk Borçlar Kanununun ilgili hükümlerinden anlaşıldığı üzere; destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan yardımdır. Bu tazminatın amacı, ölüm olayı olmasaydı ölenin yardımda bulunduğu kimselere yardımda bulunmaya devam edeceğinin düşünülmesi ve ölüm olayının bu süreci kesmesi sonucu destekten yararlanan kimselerin uğradıkları zararın peşin ve toptan şekilde tazmin edilmesi, bu kimselerin ölüm olayından önceki durumlarına kavuşturulmasıdır. Eş deyişle amaç; destekten yoksun kalanların, desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır.

Burada önemle üzerinde durulması gereken husus, sigortalının destek gücünün, ana ve/veya babanın destek ihtiyacı ile beklenilen destek şeklinin ve miktarının yaşam deneylerine uygun olması gereğidir.

Öte yandan; sigortalının iş kazası ve meslek hastalığı nedeniyle ölümü hâlinde ana ve/veya babaya ölüm geliri bağlanabilmesi için 5510 sayılı Kanunun 34/d maddesindeki koşulların gerçekleşmiş olması gerekir. Bu maddeye göre; “Hak sahibi eş ve çocuklardan artan hisse bulunması halinde her türlü kazanç ve irattan elde etmiş olduğu gelirinin asgari ücretin net tutarından daha az olması ve diğer çocuklarından hak kazanılan gelir ve aylıklar hariç olmak üzere gelir ve/veya aylık bağlanmamış olması şartıyla ana ve babaya toplam % 25’i oranında; ana ve babanın 65 yaşın üstünde olması halinde ise artan hisseye bakılmaksızın yukarıdaki şartlarla toplam % 25’i, oranında aylık bağlanır”.

Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından iş kazası veya meslek hastalığı sonucu sigortalının ölümü nedeniyle gelir bağlanması halinde; yapılan ödemeler ve bağlanan gelirin Türk Borçlar Kanununun 55. maddesine göre Kurum tarafından rücu edilebilen kısmı belirlenen destekten yoksun kalma zararından indirilecektir.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 50. maddesi hükmüne göre; “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler”.

Türk Borçlar Kanununun 51. maddesine göre ise; “Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler”.

Ana ve babaya ölüm geliri bağlanıp bağlanmaması, destek ilişkisinin varlığı yönünden olmasa da tazminatın belirlenmesi noktasında dikkate alınmalıdır. Zira asgari ücretin altında geliri bulunan ve Sosyal Güvenlik Kurumunca gelir bağlanan ana ve/veya babanın destek ihtiyacının bulunduğu ve ölen sigortalının maddi destekte bulunduğunun karine olarak kabulü gerektiği Dairemizin yerleşmiş görüşlerindendir.

Kurumca gelir bağlanmayan davacı ana ve/veya babaya sigortalının fiili desteği kanıtlanmadan, sigortalının gelirinden bir bölümünün pay olarak ayrılacağının kabulü, ölenin desteğinden fiilen yararlanan eş ve çocukların destek zararlarının karşılanamaması sonucunu doğurur.

Bakım gücü-bakım ihtiyacı; bu konuda önemli olan, kimlerin yardımcı, kimlerin yardım gören olabilmeye elverişli oldukları değildir; somut olaylar ve belirli kişiler bakımından geleceğe uzanacak ve gelecekte dahi mümkün olabilecek biçimde kimlerin gerçekten yardımcı, kimlerin yardım gören olduklarıdır. Yardımcı (=destek) kavramı, bakım gücünü; yardım gören kavramı ise bakım ihtiyacını gerektirdiğinden, şayet bakım gücü yoksa destekten; bakım ihtiyacı mevcut değilse, yardım görenden söz edilemez. Bundan başka aradaki sıkı ilişki dolayısıyla birinin yokluğu durumunda diğerinin varlığı da düşünülemez. Bu yönden, destekten yoksun kalma davasında davalı taraf, bakım gücü ve bakım ihtiyacının olayda var olmadığını savunabilir. Tazmin alacaklısı sıfatıyla dava açmış olan davacı, yaşam deneyimleri ve olayların olağan yürüyüşü nedeniyle ispat yükünün yer değiştirmesi durumu söz konusu bulunmadıkça bakım gücünü ve bakım ihtiyacını ispat zorundadır (Mustafa Çenberci, İş Kanunu Şerhi-1978 Ankara, shf 846 ve devamı).

Bu durumda; destekten yoksun kalman zararın belirlenmesinde, ölen sigortalının elde ettiği gelirin miktarına göre destek gücünün kapsamının ne olduğu, sürekli ve düzenli destek olup olmadığı ve davacıların destek ihtiyacının bulunup bulunmadığı varsa bu ihtiyacın ne şekilde karşılandığının dikkate alınması gerekir.

İçtihadı Birleştirme Kararında söz edildiği gibi, bakma kavramı; “Para ve para ile ölçülebilecek bir değer olabileceği gibi bir hizmet ifası ve yahut benzeri yardımlar şeklinde olabilir. Bu nedenle, desteğin yardımının yalnızca parasal nitelikte olması bakım gücünün varlığı için koşul değildir”. Ancak aksi kanıtlanmadıkça, sigortalının ileride yapacağı farazi desteklerden olan; ana ve babasının bakım ihtiyacı ileride gerçekleşirse bakım ihtiyacını gidermek, bazen ziyaret etmek, evlerinde yardım etmek, kendilerine alışveriş yapmak, yemek yapmak vs. gibi destekler hesaplanabilir nitelikte değildir.

Somut olaya gelince; Davacı babaya “her türlü kazanç ve irattan elde etmiş olduğu gelirinin asgari ücretin net tutarından daha az olması ve diğer çocuklarından hak kazanılan gelir ve aylıklar hariç olmak üzere gelir ve/veya aylık bağlanmamış olması şartını” taşımadığı gerekçesi ile Sosyal Güvenlik Kurumunca ölüm geliri bağlanmadığı açıktır. Türk Borçlar Kanununun 50. maddesi hükmüne göre; ölen sigortalının gelirinden sürekli destekte bulunduğu ileri sürülüp, Türk Borçlar Kanununun 55. maddesine göre maddi delillerle hesaplanabilir sürekli ve düzenli fiili bir desteğin varlığı da kanıtlanmamıştır.

Bu durumda; Mahkemece, farazi desteğin karine olduğu kabul edilerek, Türk Borçlar Kanununun 50. ve 51. Maddeleri uyarınca, somut olayın özelliğine göre davacı ana ve/veya babanın birbirlerine desteği ile varsa diğer çocuklarından alabilecekleri destek de dikkate alınarak hakkaniyete uygun makul bir maddi tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurması isabetsizdir.

Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davacılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacılara iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz eden davalılara yükletilmesine, 18.10.2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.

Gelir İdaresi tarafından birden fazla işverenden ücret geliri elde edenlere yönelik yapılan incelemeler sonucunda ücret gelirlerinin vergilendirilmesi ve beyanı konusu gündeme oturmuştur.

Konu ile ilgili özellik arz eden bir husus da birleşme nedeniyle infisah eden şirkette çalışan personelin, birleşme sonrasında, devralan veya birleşme sonucunda yeni kurulan şirkette çalışmasını sürdürmesi durumudur. Bu durumda devralan veya birleşme ile kurulan şirketten elde edilen ücret geliri ikinci işverenden mi elde edilmiş sayılacaktır? Yoksa bu durumda tek işveren olduğu mu kabul edilecektir?

Gelir İdaresine göre bu durumda devralan veya birleşme sonucu oluşan şirkette personelin çalışmaya devam ettiğinin kabulü ve söz konusu personelin eski şirketten elde ettikleri ücret gelirleri ile yeni kurulan şirkette elde ettikleri ücret gelirlerinin toplamının aynı işverenden elde edilen ücretler olarak Gelir Vergisi Kanununun 103 üncü maddesinde yer alan vergi tarifesinde belirtilen oranlar uygulanmak suretiyle vergilendirilmesi gerekmektedir.

Konuya ilişkin güncel bir özelge aşağıda yer almaktadır. Mehmet Batun YMM

 

Bu resim için alternatif metin açıklaması yok

Görüntünün olası içeriği: yazı

Maliye’den şirkete gelen yazıya 7 gün içinde cevap verilmedi diye bir başkasının vergi borcu, yazı gönderilen şirketin (‘mağdur şirket’)  üstüne kalmış. Maliye’nin gönderilen yazıda özetle “Mal aldığın tedarikçinin vergi borcu var, o ödemedi sen öde” denilmiş... Mal aldığı tedarikçisinin ödemediği vergi borcu, mağdur şirketten (müşteriden) istenmiş. 7 günlük sürede Maliye’ye “borcum yok” veya “şu kadar TL tedarikçime borcum var, onu da Maliye’ye ödüyorum” şeklinde cevap verilmemesi oldukça pahalıya patlamış.

Mağdur şirketin gerçekte tedarikçisine borcu da yokmuş. Ama 7 gün içinde cevap vermeyi ihmal etmiş. 7 gün geçtikten sonra da olsa, Maliye’ye “tedarikçisine borcu olmadığını” bildirmiş. Süresi geçtiği için bu bildirimi dikkate almayan Maliye, tedarikçisinin vergi borcu için ‘mağdur-müşteri şirkete’ bu kez ödeme emri göndermiş.

Mağdur şirket konuyu yargıya taşımış... Danıştay mağduriyeti giderecek şekilde “ödeme emrinin iptaline” karar vermiş. (Danıştay 4. Daire, E. 2010/8630, K. 2013/4481, T. 10 Haziran 2013) 

Kararda ayrıca;

- Maliye tarafından şirketin tedarikçisine borcu olduğuna ilişkin somut bir tespitin yapılmadığı,

- Bu tespitlerin yapılmış olması halinde dahi haciz uygulanabilecek ve sonrasında ödeme emriyle istenebilecek olan tutarın, alacaklının tüm vergi borcu kadar değil, tespit edilen hak ve alacak tutarı kadar olabileceği de vurgulanmış.

Aslında bu riskleri geçen yazımızda Danıştay kararının tarih ve sayısını da vererek ve daha çok vergi borçlusu (tedarikçi) açısından ele almıştık. Ancak yargı kararının ayrıntılarına yer verememiştik. Maliye’nin tahsilat birimleri son dönemde çok sayıda işletmeye yazı (haciz bildirimi) gönderiyor. Maliye’nin de, işletmelerin de gündeminde olan ‘haciz bildirimi yazıları’ konusuna ayrı bir özen gerekiyor. İşletmelerin yazıda adı geçen tedarikçilerine borcu olmasa da, yazıya süresinde cevap vermediklerinde ağır bedeller ödüyorlar.  Sonrasında masraf da yapılarak menfi tespit davası açılması yoluyla borcun olmadığının ispatı mümkün olsa da, hem dava açmak işlemi durdurmuyor hem de davanın sonuçlanması zaman alıyor.

İşletmelerin yargı süreci sonunda lehlerine sonuç elde edebilme ihtimalleri güçlü olsa da, hiçbir durumda zaman kaybı telafi edilemiyor.

Haciz bildirimine 7 gün içinde, ödeme emrine 15 gün içinde dönülmeli.

Yukarıda bahsettik... Haciz bildirimine cevap için, yazıyı tebliğ alanların 7 gün içinde Maliye’ye dönmeleri gerekiyor. 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna (AATUHK- Md. 79) göre işlemler yürütülüyor. Aynı yasanın 58.nci maddesinde ise ödeme emrine itiraz için 15 günlük süre tanınıyor. Ödeme emrine itiraz için belirlenmiş süre de öteden beri 7 günken,  2017 sonunda (7061 sayılı yasa) 15 güne çıkarılmıştı.

Aynı yasada; ödeme emrine itiraz ve haciz bildirimine cevap için farklı süreler belirlenmiş olması, uygulamada kafa karışıklığına neden oluyor. Nitekim bazı vergi dairelerince gönderilen yazılarda haciz bildirimine 15 gün içinde cevap verilmesi de istendi. Gelen haciz bildiriminde; 15 gün içinde cevabi bildirimde bulunulması istenen işletmelerin bu yazıdaki 15 günlük süreyi değil, yasada belirtilen 7 günlük süreyi dikkate alarak cevap vermeleri olası riskleri de kaldıracaktır.

2017 Kasım’da yapılan yasa değişikliği ile ödeme emrine itiraz süresi 7 günden 15 güne çıkarılmışken, haciz bildirimine cevap süresinin 7 gün olarak kalması tüm taraflarda duraksamaya hatta yanılgıya neden oluyor. Yasa değişikliği yapılarak; haciz bildirimine cevap için de sürenin 15 güne çıkarılması, uygulamadaki tereddütleri kaldıracağı gibi, sürelere uyumdaki aksaklıktan kaynaklı mağduriyetleri de sonlandıracaktır. Ahmet Karabıyık

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ahmet-karabiyik/7-gunu-geciren-baskasinin-borcunu-oder-41352277

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • YURT DIŞINDA ÖDENEN VERGİLERİN, YURT İÇİNDE ÖDENEN VERGİLERİN VE GEÇİCİ VERGİNİN MAHSUP SIRASI  Kurumlar Vergisi Kanununa göre Hesaplanan Kurumlar Vergisinden aşağıdaki sıra dahilinde…
  • Müjde! Birinci Geçicide Enflasyon Düzeltmesi Uygulanmayacak! İsteyen Mükellefler Enflasyon Düzeltmesi Uygulayabilir Mi? 2023 yılı kurumlar vergisi beyannameleri epeyce zaman aldı, 2023 kasım…
  • Reklam Harcaması Sponsorluk Harcaması Farkı * Reklam Harcaması: Şirketin pazarlama ve tanıtımı kapsamında ticari kazancın…
Top