Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Perşembe, 28 Kasım 2019 12:12

Kurumlar Vergisinde, Mükellef

Kanunun 2 nci maddesinde, tüzel kişiliklerinin bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, kurumlar vergisine tabi olan mükelleflerin nitelikleri açıklanmaktadır.

2.1. Sermaye şirketleri

2.1.1. Anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler

Kurumlar vergisi mükelleflerinin büyük çoğunluğunu, ortakların koydukları sermaye ile sınırlı sorumlulukları bulunan sermaye şirketleri oluşturmakta olup 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulmuş olan anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler ile benzer nitelikteki yabancı kurumlar sermaye şirketidir.

Anonim ve limited şirketlerin kazancının tamamı kurumlar vergisine tabidir.

Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin kurumlar vergisi mükellefiyeti komanditer ortağın hissesine yöneliktir. Vergiye tabi kurum kazancının komanditer ortakların hissesine isabet eden kısmı kurumlar vergisine, komandite ortaklara isabet eden kısmı bu ortaklarca beyan edilmek suretiyle gelir vergisine tabi tutulacaktır.

Sermaye şirketleri bakımından, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu ile başlayan uygulama bu Kanunda da varlığını korumaktadır.

Türk Ticaret Kanununda ticaret şirketleri arasında sayılmakla birlikte sermaye şirketi mahiyetinde olmayan kollektif ve adi komandit şirketler kurumlar vergisi mükellefi değildirler.

2.1.2. Fonlar

Kurumlar Vergisi Kanununun uygulanmasında, Sermaye Piyasası Kurulunun düzenleme ve denetimine tabi fonlar ile bu fonlara benzer yabancı fonlar da sermaye şirketi sayılmaktadır.

Fonların tüzel kişiliği bulunmamaktadır. Mal varlığı, kurucusunun mal varlığından ayrıdır. Yatırım ortaklıkları ise anonim şirket şeklinde kurulduklarından sermaye şirketi olarak kurumlar vergisi mükellefidirler.

2.1.2.1. Sermaye Piyasası Kurulunun düzenleme ve denetimine tabi fonlar

Fon kavramı ile ifade edilen oluşumların, Sermaye Piyasası Kanunu ve ilgili mevzuat çerçevesinde Sermaye Piyasası Kurulunun düzenleme ve denetimine tabi olması halinde, sermaye şirketi sayılarak kurumlar vergisine tabi tutulması gerekmektedir.

Sermaye Piyasası Kurulunun düzenleme ve denetimine tabi başlıca fonlar aşağıdaki gibidir.

  • Yatırım Fonu: Sermaye Piyasası Kanunu hükümleri uyarınca tasarruf sahiplerinden toplanan paralarla, tasarruf sahipleri hesabına riskin dağıtılması ilkesi ve inançlı mülkiyet esaslarına göre Sermaye Piyasası Kurulunca belirlenen varlıklardan oluşan portföy veya portföyleri yönetmek amacıyla kurulan mal varlığına yatırım fonu adı verilir. Fonlar; bankalar, aracı kurumlar, sigorta şirketleri ve kanunlarında engel bulunmayan emekli ve yardım sandıkları tarafından Sermaye Piyasası Kurulunun izniyle kurulabilmektedir. Yatırım fonları, içtüzüklerinde belirtilmek koşuluyla, tahvil ve bono fonu, hisse senedi fonu, sektör fonu, iştirak fonu, grup fonu, yabancı menkul kıymetler fonu, kıymetli madenler fonu, altın fonu, karma fon, likit fon, değişken fon, endeks fon, özel fon, serbest yatırım fonu olarak adlandırılmaktadır. Ayrıca, girişim sermayesi yatırım fonları ve gayrimenkul yatırım fonları da Kurumlar Vergisi Kanununun uygulanmasında fon olarak kabul edilecektir.
  • Emeklilik Yatırım Fonları: 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununun 15 inci maddesine göre kurulan ve bireysel emeklilik sisteminde faaliyet göstermek üzere, anılan Kanun ile ihdas edilen emeklilik branşında ruhsat almış şirket olarak tanımlanan emeklilik şirketi tarafından, emeklilik sözleşmesi çerçevesinde alınan ve katılımcılar adına bireysel emeklilik hesaplarında izlenen katkıların, riskin dağıtılması ve inançlı mülkiyet esaslarına göre işletilmesi amacıyla oluşturulan malvarlığıdır. Bu oluşumlar, anılan Kanunda yer alan amaçlar dışında kullanılamaz ve kurulamazlar.
  • Konut Finansmanı Fonları: İhraç edilen ipoteğe dayalı menkul kıymetler karşılığında toplanan paralarla, ipoteğe dayalı menkul kıymet sahipleri hesabına inançlı mülkiyet esaslarına göre oluşturulan mal varlığıdır.
  • Varlık Finansmanı Fonları: İhraç edilen varlığa dayalı menkul kıymetler karşılığında toplanan paralarla, varlığa dayalı menkul kıymet sahipleri hesabına inançlı mülkiyet esaslarına göre oluşturulan mal varlığıdır.
2.1.2.2. Yabancı fonlar

Sermaye Piyasası Kurulunun düzenleme ve denetimine tabi fonlara benzer yabancı fonlar da sermaye şirketi sayılarak kurumlar vergisi mükellefi olacaklardır.

2.2. Kooperatifler

Kurumlar Vergisi Kanununun 2 nci maddesinde kooperatiflerin, 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa veya özel kanunlarına göre kurulan kooperatifler ile benzer nitelikteki yabancı kooperatifleri ifade ettiği belirtilmiş, ancak kooperatifler türleri itibarıyla tek tek sayılmamıştır. Bu çerçevede, hangi türde olursa olsun kooperatifler kurumlar vergisi mükellefi olarak kabul edilmektedir. Yabancı bir kuruluşun kooperatif niteliğinde olup olmadığı ise Kooperatifler Kanununun ilgili hükümlerine göre değerlendirilecektir.

Kooperatifler Kanununun 1 inci maddesinde kooperatifler aşağıdaki gibi tanımlanmıştır:

“Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklara kooperatif denir.”

Dernek veya adi şirket mahiyetinde olmakla birlikte kooperatif olarak adlandırılan okul kooperatifleri, Kurumlar Vergisi Kanununun uygulanmasında kooperatif sayılmamaktadır. Okul kooperatiflerinin 1163 sayılı Kanuna göre veya derneğe bağlı iktisadi işletme şeklinde kurulmaları durumunda ise hukuki durumlarının gerektirdiği şekilde kurumlar vergisi mükellefi olarak dikkate alınacağı tabiidir.

1163 sayılı Kanun dışında özel kanunlarına göre kurulan kooperatifler de önceden olduğu gibi kurumlar vergisi mükellefi sayılacaklardır.

2.3. İktisadi kamu kuruluşları

2.3.1. Devlete, il özel idarelerine, belediyelere, diğer kamu idarelerine ve kuruluşlarına ait veya bağlı olan ticarî, sınaî ve ziraî işletmeler

İktisadi kamu kuruluşları, kamu idare ve kuruluşlarına ait veya bağlı olan tüm iktisadi işletmeleri kapsar. Bu nedenle iktisadi kamu kuruluşları kavramı, hem kamu iktisadi teşebbüslerini hem de kamu kurum ve kuruluşlarına ait veya tabi olan veyahut bunlar tarafından kurulan veya işletilen iktisadi kuruluşlar ile döner sermayeli kuruluşları da kapsamına alır.

Bir iktisadi kamu kuruluşunun varlığından söz edilebilmesi için kuruluşun;

  • Kamu idareleri veya kamu kuruluşlarına ait veya bağlı olması (ait olma, sermaye bakımından; bağlı olma ise idari bakımdan bağlılığı ifade eder),
  • Sermaye şirketi veya kooperatif şeklinde kurulmamış olması,
  • Ticari, sınai veya zirai alanda devamlı olarak faaliyette bulunması gerekmektedir.

İktisadî kamu kuruluşlarının kazanç amacı gütmemeleri, faaliyetlerinin kanunla verilmiş görevler arasında bulunması, tüzel kişiliklerinin olmaması, bağımsız muhasebelerinin ve kendilerine ayrılmış sermayelerinin veya iş yerlerinin bulunmaması mükellefiyetlerini etkilemeyecektir.  Mal veya hizmet bedelinin sadece maliyeti karşılayacak kadar olması, kâr edilmemesi veya kârın kuruluş amaçlarına tahsis edilmesi de bunların iktisadî niteliğini değiştirmeyecektir.

İktisadi kamu kuruluşunun ticari, sınai veya zirai bir işletme oluşturup oluşturmadığı hususunda, Tebliğin (2.4) bölümünde yapılan açıklamaların dikkate alınması gerekmektedir.

2.3.2. Yabancı devletlere, yabancı kamu idare ve kuruluşlarına ait veya bağlı olan ticarî, sınaî ve ziraî işletmeler

Yabancı devletlere, yabancı kamu idare ve kuruluşlarına ait veya bağlı olup sermaye şirketleri ve kooperatifler dışında kalan ticari, sınai ve zirai işletmeler, iktisadi kamu kuruluşu olarak kurumlar vergisine tabidir.

Bunların mükellefiyetlerinin tayini konusunda, kazanç gayesi gütmemeleri, tüzel kişiliklerinin olmaması, müstakil muhasebeleri ve kendilerine tahsis edilmiş sermayelerinin veya işyerlerinin bulunmamasının etkisi yoktur.

Yabancı kamu idare ve kuruluşlarının vergilendirilmesinde yerli iktisadi kamu kuruluşlarının vergilendirilme ilkeleri geçerli olacaktır.

2.4. Dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmeler

5253 sayılı Dernekler Kanununa göre dernek; kazanç paylaşma dışında, kanunlarla yasaklanmamış belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere en az yedi gerçek veya tüzel kişinin bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kişi topluluklarıdır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanununa göre vakıf; gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleri ile oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluklarıdır.

Kurumlar Vergisi Kanununun l inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi hükmüne göre, dernek veya vakıflar (tüzel kişiliği itibarıyla) kurumlar vergisinin konusu dışında olup bunlara ait iktisadi işletmelerin kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunmaktadır.

Kurumlar Vergisi Kanununun 2 nci maddesine göre dernek veya vakıflara ait veya bağlı olup faaliyetleri devamlı bulunan ve sermaye şirketleri ile kooperatifler dışında kalan ticari, sınai ve zirai işletmeler ile benzer nitelikteki yabancı işletmeler, dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmeler olarak tanımlanmıştır. Bu durumda, dernek veya vakıflara ait veya bağlı olup faaliyetleri devamlı bulunan ticari, sınai ve zirai işletmeler ile benzer nitelikteki yabancı işletmeler kurumlar vergisi mükellefidirler.

İktisadi işletmenin belirlenmesinde Kanunun 2 nci maddesinin beşinci fıkrasında belirlenen koşullar dikkate alınacak olup işletmelerin belirgin özellikleri bağlılık, devamlılık ve faaliyetin ticari, sınai veya zirai bir mahiyet arz etmesidir. Diğer bir anlatımla iktisadi işletmenin unsurları, ticari faaliyetin de temel özelliklerinden olan, bir organizasyona bağlı olarak piyasa ekonomisi içerisinde bedel karşılığı mal alım-satımı, imalatı ya da hizmet ifaları gibi faaliyetlerdir. Kanun, bu gibi halleri tek tek saymak yerine, dernek ya da vakıf tarafından piyasa ekonomisi içerisinde icra edilen tüm iktisadi faaliyetleri kapsama almıştır.

Dernek veya vakfa ait bir iktisadi işletmenin varlığından söz edilebilmesi için iktisadi işletmenin;

  • Dernek veya vakfa ait veya bağlı olması (ait olma, sermaye bakımından; bağlı olma ise idari bakımdan bağlılığı ifade eder),
  • Sermaye şirketi veya kooperatif şeklinde kurulmamış olması,
  • Ticari, sınai veya zirai alanda devamlı olarak faaliyette bulunması gerekmektedir.

Devamlılık unsuru, bir hesap dönemi içinde aynı veya ayrı faaliyet alanlarında ticari mahiyet arz eden işlemlerin birden fazla yapılmasını ifade etmektedir. Aynı hesap döneminde tek işlem nedeniyle ticari faaliyetin devamlılık unsurunun oluştuğunu kabul etmek mümkün olmamakla birlikte, faaliyetin organizasyon gerektirmesi veya amacının ticari olması durumunda devamlılık unsurunun varlığı kabul edilir.

Ticari organizasyon, sermaye tahsisi, işyeri açılması, personel istihdamı, ticaret siciline kaydolmak gibi unsur ve şartlardan tümü veya bir kısmı yerine getirilmek suretiyle belirli şekilde kurulmuş olacaktır. Bu takdirde bu organizasyon içinde bir takvim yılında veya iki veya üç yılda tek bir işlem yapılmış olsa dahi ticari faaliyetin varlığı kabul edilecektir.

Örneğin;

  • Bir dernek tarafından (telif ve yayın hakkı elinde bulundurulmak suretiyle) bir kitabın yayınlanarak satışa sunulması halinde, bir defada yapılmış olsa dahi piyasaya sunularak birden fazla kişiye pazarlanması nedeniyle devamlılık unsuru gerçekleşmiş olacaktır. Pazarlama işleminin bir defada herhangi bir dağıtım şirketi aracılığı ile yapılmış olması da durumu değiştirmeyecektir.
  • Bir dernek tarafından (daha önce herhangi bir şekilde basım ve dağıtımı yapılmamış) bir kitabın telif ve yayın hakkının satılması halinde iktisadi işletmeden söz edilemeyecektir.
  • Bir derneğin bir defaya mahsus olmak üzere basımını yaparak satışa sunacağı kitaptan elde edilecek gelir, devamlı olarak yapılan bir faaliyet sonucu elde edilmiş sayılacağından, iktisadi işletme oluşacak ve söz konusu gelirler de kurumlar vergisine tabi tutulacaktır.
  • Bir derneğin nakit varlıklarının bir kısmının, derneğin amaçlarını gerçekleştirebilmek için ihtiyaç duyduğu gelirleri sağlamak amacıyla menkul kıymet alımına tahsis edilmesi, daha sonra bu menkul kıymetlerin yıl içinde farklı tarihlerde birkaç kez elden çıkarılması veya itfa tarihinde neması ile birlikte tahsil edilmesi durumunda, devamlılık arz eden ticari, sınai ve zirai bir faaliyetten söz edilemeyeceğinden derneğe bağlı bir iktisadi işletmenin varlığı söz konusu olmayacaktır. Ancak, söz konusu derneğin, üyelerinden aidat veya bağış adı altında topladığı ve/veya üyelerin değerlendirilmek üzere verdikleri paralarla müstakil bir eleman istihdamını gerektirecek boyutta menkul kıymet alım-satım faaliyetinde bulunması ve münhasıran bu faaliyet için eleman istihdam edilmesi ticari organizasyonun oluştuğu anlamına gelecektir.

Ekonomik faaliyetin ticari organizasyonu gerektirmesi ve yılda birden fazla tekrar ettirilmesi veya her yıl bir defa olmakla beraber müteakip yıllarda ya da birkaç yıl arayla yapılmasına karşılık periyodik olarak tekrar etmesi durumunda da bu faaliyetin devamlı olduğunun kabulü gerekmektedir.

Örneğin; aynı vergilendirme döneminde birden fazla veya birden fazla vergilendirme döneminde periyodik olarak, ticari bir organizasyon çerçevesinde çay, yemek, tiyatro, kermes, konser gibi faaliyetlerin düzenlenmesi ve bu faaliyetlerden dolayı gelir elde edilmesi nedeniyle oluşacak olan iktisadi işletme için kurumlar vergisi mükellefiyetinin tesis edilmesi gerekecektir.

Yapılan işlemlerin ticari mahiyet arz etmemesi durumunda, devamlı bir ekonomik faaliyet söz konusu olmayacaktır.

Örneğin, bir derneğin üç yıl önce satın aldığı nakil vasıtalarından aynı yıl içinde bir veya bir kaçını elden çıkartması halinde, devamlı surette yapılan bir iktisadi faaliyetten bahsedilemeyecektir.

Faaliyetin dönemsel veya mevsimlik olması (havuz ve plaj işletmeciliği gibi), işin niteliği nedeniyle faaliyetin devamlılığına engel teşkil etmemektedir.

Bütün bu koşulları taşıyan iktisadi işletmelerin sermaye şirketi veya kooperatif şeklinde kurulmamaları da şarttır. Aksi halde, dernek veya vakfa ait iktisadi işletme olarak değil, sermaye şirketi ya da kooperatif olarak müstakilen vergiye tabi tutulurlar.

Anılan şartları taşıyan dernek veya vakıfların iktisadi işletmeleri;

  • Kazanç gayesi güdüp gütmediklerine,
  • Faaliyetin, kanunla verilmiş görevler arasında bulunup bulunmamasına,
  • Tüzel kişiliğe sahip olup olmamalarına,
  • Bağımsız muhasebelerinin bulunup bulunmamasına,
  • Kendilerine tahsis edilmiş sermaye veya iş yerlerinin olup olmadığına bakılmaksızın vergiye tabi tutulurlar.

Diğer taraftan,

  • Satılan mal veya hizmete ait bedelin sadece maliyeti karşılayacak kadar olması,
  • Kâr edilmemesi,
  • Kârın kuruluş amaçlarına tahsis edilmesi bunların iktisadi işletme olma vasfını değiştirmeyecektir.

Kazanç sağlama amacı olmasa dahi işletmenin konusunun ve faaliyetinin, her türlü mal ve hizmet satışı ya da bunlara benzer şekillerde olması ve devamlı surette yapılması durumlarında da dernek veya vakıflara ait iktisadi işletme oluştuğu kabul edilecektir.

İktisadi işletmenin tanımı içinde yer alan ve devamlı olarak yapılan ticari, sınai veya zirai faaliyetten söz edebilmek için bu işletmenin tedavül ekonomisine katılması, başka bir ifadeyle işletmede üretilen veya alınan malların veya verilen hizmetin bir bedel karşılığı satılmış olması gerekir. Aksi halde diğer unsurlar var olsa dahi bir iktisadi işletmenin varlığından söz edilemez.

Buna göre dernek veya vakıfların eğitim ve sağlık gibi bir takım hizmetleri bir bedel karşılığı olmaksızın yerine getirmeleri halinde, bu faaliyetler dernek veya vakfa bağlı iktisadi işletme olarak nitelendirilmeyecektir. Ancak, sözü edilen hizmetlerin yerine getirilmesi için yapılan masrafların hizmet verilenlerden tahsil edilmesi veya bu kişilerden veya ailelerinden bağış adı altında bir bedel alınması durumunda, bu faaliyetler, dernek veya vakfa ait iktisadi işletme olarak kabul edilecek ve kurumlar vergisine tabi olacaktır.

Dernek veya vakıflara ait veya bağlı olarak faaliyet gösteren ve tüzel kişiliği bulunan iktisadi işletmelerce elde edilen kazançlar üzerinden tarh edilecek kurumlar vergisinin muhatabı anılan iktisadi işletmelerdir. Ancak, bu işletmelerin ayrı bir tüzel kişiliklerinin olmaması halinde tarhiyatın muhatabı iktisadi işletmenin ait veya bağlı olduğu dernek veya vakıf olacaktır. 

Bazı dernekler, Dernekler Kanunu dışında özel kanunlarla da kurulabilmektedir. Hangi şekilde kurulursa kurulsun yukarıda nitelikleri açıklanan derneklere ait veya bağlı iktisadi işletmeler, Kurumlar Vergisi Kanunu ile 1/1/2007 tarihinden önce yürürlüğe giren özel kanunlarda yer alan hükümler çerçevesinde kurumlar vergisinden muaf tutulmadığı sürece kurumlar vergisinin mükellefidir.

Ayrıca, derneklerin kamuya yararlı derneklerden sayılması veya vakıflara Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınmış olması, bunlara bağlı iktisadi işletmelerin vergilendirilmesine engel teşkil etmemektedir.

Yabancı dernek veya vakıflara ait olup da sermaye şirketleri ve kooperatifler haricinde kalan iktisadi işletmelerin vergilendirilmesinde de yukarıda yapılan açıklamalar geçerli olacaktır.

2.5. İş ortaklıkları

2.5.1. Tanımı ve kapsamı

Kurumlar Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin yedinci fıkrasında iş ortaklıkları, aynı maddenin diğer fıkralarında yazılı kurumların kendi aralarında veya şahıs ortaklıkları ya da gerçek kişilerle, belli bir işin birlikte yapılmasını ortaklaşa yüklenmek ve kazancını paylaşmak amacıyla kurdukları ortaklıklardan bu şekilde mükellefiyet tesis edilmesini talep edenler şeklinde tanımlanmıştır.

İş ortaklıkları kazanç paylaşımı amacıyla kurulan ortaklıklar olup ortaklar, belli bir işin birlikte yapılmasını yüklenmektedirler.

Şahıs ortaklıkları veya gerçek kişilerin Kanunun 2 nci maddesinde sayılanlarla veya Kanunun 2 nci maddesinde sayılanların kendi aralarında oluşturdukları adi ortaklıklar hakkında, istenilmesi halinde iş ortaklığı olarak kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis ettirilebilecektir. Bu durumda, mükelleflerce talep edilmesi halinde tüzel kişiliğinin bulunup bulunmadığına bakılmaksızın iş ortaklıkları, kurumlar vergisi mükellefi olabileceklerdir.

2.5.2. Unsurları

Kurulacak olan iş ortaklığının kurumlar vergisi mükellefi sayılabilmesi için en az aşağıdaki unsurları taşıması gerekir.

  • Ortaklardan en az birisinin kurumlar vergisi mükellefi olması,
  • Ortaklığın belli bir işi sonuçlandırmak üzere yazılı bir sözleşmeyle kurulması,
  • İş ortaklığı konusunun belli bir iş olması,
  • Birlikte yapılacak olan işin belli bir süre içinde gerçekleştirilmesinin öngörülmesi,
  • İş ortaklığı ile işveren arasında bir yüklenim sözleşmesinin olması,
  • Tarafların, müştereken yüklenilen işin belli bir veya birden fazla bölümünden değil, tamamından işverene karşı sorumlu olmaları,
  • İşin bitiminde kazancın paylaşılması,
  • Birlikte yapılması öngörülen ve müştereken yüklenilen işin bitimi ve Vergi Usul Kanununda belirtilen mükellefiyetle ilgili ödevlerin tamamının yerine getirilmesiyle mükellefiyetin sona ermesi.

Yukarıda belirtilen genel unsurlar dikkate alındığında, her ortağın işin belli bir bölümünün yapımını yüklendiği konsorsiyumlar iş ortaklığı tanımı dışında kalmaktadır. Bu tür ortaklıklarda (konsorsiyum) her bir ortağın yapacağı işin yüklenim sözleşmesinde açıkça belirtilmesi zorunludur. Ancak, yüklenim sözleşmesinde belirtilmemekle beraber, ortakların kendi aralarında yapacakları sözleşme ile her bir ortağın yükleneceği işin belirlenmesi ve işveren idarece de bu sözleşmenin kabulü halinde, bu tür ortaklıklar da "konsorsiyum" olarak kabul edilecektir.

İş ortaklığı, devamlılık gösteren ve aynı nitelikte olan iş veya işler için değil, belirli bir sürede bitecek bir iş için kurulacak ve tam mükellefiyete tabi olacaktır.

Yukarıda sayılan unsurları taşımak kaydıyla, iş ortaklıkları her türlü iş için kurulabilecektir.

Belli bir iş için kurulan iş ortaklığında işverenin birden fazla olması, iş ortaklığının da birden fazla olmasını gerektirmez. Ancak bir işverene karşı birden fazla işin, yukarıda tanımı yapılan iş ortaklığı çerçevesinde yüklenilmesi halinde her iş, ayrı bir iş ortaklığının kurulmasını gerektirecektir.

Örneğin; bir hidroelektrik santrali inşası işi için tek bir iş ortaklığı kurulabilir. Aynı işveren tarafından söz konusu santral ile bağlantılı elektrik iletim sisteminin kurulması işi için ayrı bir ihale düzenlendiği takdirde bu iş için ayrı bir iş ortaklığı kurulması gerekmektedir.

İş ortaklığının kurumlar vergisi yönünden bağlı olduğu vergi dairesi, ortaklığın kuruluş mukavelesinde gösterilen merkezinin bulunduğu yer vergi dairesidir. Mukavelede, ortaklık merkezi belirtilmemiş ise iş merkezinin bulunduğu yer vergi dairesi, bağlı olduğu vergi dairesi olacaktır.

Belli bir iş için kurulacak olan iş ortaklığında işin bitim tarihi, taahhüt sözleşmesinde belirlenen esaslara göre tayin olunacaktır. Ancak, işin bitimi iş ortaklığının da sona erdiğini göstermez. Bu iş dolayısıyla mükellefiyetle ilgili ödevlerin tamamının da yerine getirilmesi (Örneğin, tahakkuk eden vergilerin tamamının ödenmesi) gerekir. Vergisel ödevlerin tamamının ikmal edilmesinden sonra iş ortaklığı sona ermiş sayılır.

Öte yandan, iş ortaklıklarının tasfiyesi, Borçlar Kanunundaki adi ortaklıkların dağılmasına ilişkin hükümlere göre yapılacaktır.

2.5.3. İşin bitiminde ortaya çıkan zararların durumu

Kurumlar, dilerlerse Borçlar Kanununa göre adi ortaklık veya Kurumlar Vergisi Kanununa göre iş ortaklığı şeklinde ortaklıklar oluşturarak faaliyet gösterebilmektedirler.

Adi ortaklıklar, kurumlar vergisi mükellefi olmamalarına rağmen katma değer vergisi mükellefi olmaları nedeniyle ayrı defter tutabilmektedirler. Ortaklar ise dönem sonlarında ortaya çıkan kâr veya zararı, ortaklıktaki hisseleri oranında paylaşarak kendi hesaplarına dahil etmektedirler.

İş ortaklıkları ise Kurumlar Vergisi Kanununda ayrı bir kurum olarak değerlendirilmekte ve kurumlar vergisi mükellefi olarak sayılmaktadırlar. İş ortaklıklarının faaliyetinden doğan kazanç, kurumlar vergisine tabi tutulmakta ve vergi sonrası kazanç ortakların hisselerine göre ortaklara dağıtılmaktadır.

Kurumlar vergisi mükelleflerinin zararlarının, bu mükelleflerin ortaklarınca indirilebilmesi mümkün olmayıp aynı durum kurumlar vergisi mükellefi iş ortaklıklarının zararları için de geçerlidir.

Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinde, kurum kazancının tespiti sırasında indirilmesine  izin verilmeyen giderler topluca sıralanmıştır.

  • Öz sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faizler
  • Örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz, kur farkları ve benzeri giderler
  • Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazançlar
  • Her ne şekilde ve ne isimle olursa olsun ayrılan yedek akçeler

Kabul edilmeyen indirimler arasında sayılan yedek akçeler, gider niteliğinde değildir ve bunlar işletme bünyesinde elde edilen kazancın, dağıtılmayıp işletmede alıkonulan kısımlarıdır. Her ne şekilde ve isimle ayrılmış olursa olsun ayrılan yedek akçelerin kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılması mümkün değildir.

Türk Ticaret Kanununa, kurumların kuruluş kanunlarına, tüzüklerine, ana statülerine veya sözleşmelerine göre safi kazançtan ayırdıkları tüm yedek akçeler ile 5411 sayılı Bankacılık Kanununa göre ayrılan genel karşılıkların indirimi mümkün bulunmamaktadır. Öte yandan, 5411 sayılı Kanuna göre ayrılan özel karşılıklar, kurum kazancının tespitinde indirilecek gider olarak dikkate alınabilecektir.

7061 sayılı Kanunun 106 ncı maddesiyle 6361 sayılı Kanunun 16 ncı maddesine eklenen fıkra ile finansal kiralama ve finansman şirketleri tarafından anılan madde uyarınca ayrılan özel karşılıkların tamamının ayrıldıkları yılda kurum kazancının tespitinde gider olarak kabul edileceği hüküm altına alınmıştır. Söz konusu düzenleme 1/1/2019 tarihinden itibaren yürürlüğe gireceğinden bu tarihten önce anılan kurumlarca ayrılan özel karşılıkların kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.[1]

11.5. Hesaplanan kurumlar vergisi ile her türlü para cezaları ile vergi cezaları ve gecikme zamları

Kurumlar Vergisi Kanununa göre hesaplanan kurumlar vergisi ile her türlü para cezaları, vergi cezaları, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre ödenen cezalar, gecikme zamları ve faizleri ile 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre ödenen gecikme faizi ile pişmanlık zammının kurum kazancından indirimi kabul edilmemektedir. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tecil edilen vergilere ilişkin tecil faizleri de bu kapsamda olup kurum kazancından gider olarak indirilmesi mümkün değildir.

Öte yandan, sosyal güvenlik kurumlarına ödenen gecikme cezaları ile gecikme zamları da bu kapsamda gider olarak indirilemeyecektir.

11.6. Menkul kıymetlerin itibari değerlerinin altında ihracından doğan zararlar

Kanunlarla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak tespit edilen hadler saklı kalmak kaydıyla, menkul kıymetlerin itibari değerlerinin altında ihracından doğan zararlar ile bu menkul kıymetlere ilişkin olarak ödenen komisyonlar ve benzeri her türlü giderler kurum kazancının tespitinde indirim olarak dikkate alınamaz.

11.7. Bazı taşıtlara ilişkin giderler ve amortismanlar

Kiralama yoluyla edinilen veya işletmede kayıtlı olan bazı motorlu deniz taşıtları ile uçak, helikopter gibi hava taşıtlarından işletmenin esas faaliyet konusu ile ilgili olmayanların giderleri ile amortismanlarının indirimi mümkün değildir.

11.8. Kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan tazminat giderleri

Sözleşmelerde ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddi ve manevi tazminat giderleri indirim olarak dikkate alınamaz.

11.9. Basın yoluyla işlenen fiillerden dolayı ödenen tazminatlar

Basın yoluyla işlenen fiillerden veya radyo ve televizyon yayınlarından doğan maddi ve manevi zararlardan dolayı ödenen tazminat giderlerinin gider olarak indirimi kabul edilmeyecektir.

11.10. Bazı ürünlere ait ilan ve reklam giderleri128

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde, her türlü alkol ve alkollü içkiler ile tütün ve tütün mamullerine ait ilan ve reklam giderlerinin %50'sinin kurum kazancının tespitinde gider olarak indirilemeyeceği belirtilmiş, Bakanlar Kuruluna bu oranı %100'e kadar artırma veya sıfıra kadar indirme hususunda yetki verilmiştir. 90/1081 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile de söz konusu oran sıfır olarak tespit edildiğinden, Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 1 inci maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca, alkol ve alkollü içkiler ile tütün ve tütün mamullerine ait ilan ve reklam giderlerinin tamamı gider olarak indirilebilmektedir.

Aynı hüküm Gelir Vergisi Kanununun 41 inci maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendinde de yer almaktadır.

3/1/2008 tarihli ve 5727 sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 5 inci maddesiyle 4207 sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunun 4 üncü maddesinde yapılan değişiklikle, Gelir Vergisi Kanununun 41 inci maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendinde belirtilen ilan ve reklam giderlerinin, gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınamayacağı hükme bağlanmıştır. Anılan hüküm, Kanunun yayımı tarihinden 4 ay sonra yürürlüğe girecektir.

Bu nedenle, anılan hükmün yürürlüğe girdiği 19/5/2008 tarihinden itibaren yapılacak olan, her türlü alkol ve alkollü içkiler ile tütün ve tütün mamullerine ait ilan ve reklam giderlerinin tamamının, ticari kazancın ve kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, Tebliğin (10.3.1) bölümünde sponsorluk harcamalarına ilişkin açıklamalara yer verilmiş olup söz konusu bölümde, spor sahalarına, sporcuların veya diğer ilgililerin spor giysilerinin ya da spor araç ve gereçlerinin üzerine yazılı veya elektronik sinyaller yardımıyla sanal olarak kurumun tanıtımının yapılmasını sağlayacak amblem, marka, isim ve benzeri işaretler konulması gibi doğrudan ticari fayda sağlayan ve kurumun tanıtımını amaçlayan harcamaların reklam harcaması olarak değerlendirileceği belirtilmiştir.

Dolayısıyla, her türlü alkol ve alkollü içkiler ile tütün ve tütün mamullerinin tanıtımına yönelik bu tür reklam harcamalarının da kurum kazancının tespitinde kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınması gerekmektedir.

11.11. Kurumların yönetim kurulu başkan ve üyelerine verilen temettü ikramiyeleri

Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesi uyarınca, idare meclisi başkan ve üyelerine ödenen kâr payları menkul sermaye iradı sayılmıştır. Bu itibarla, söz konusu ödemelerin kurum kazancının tespitinde gider olarak indirilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Öte yandan, kurum personeline ödenen temettü ikramiyeleri Gelir Vergisi Kanununun 61 inci maddesine göre ücret sayıldığından bu ödemeler kurum kazancının tespitinde ücret gideri olarak dikkate alınmaya devam edilecektir. Söz konusu temettü ikramiyelerinin bilanço günü itibarıyla ödenecek toplam tutarı kesinleştiğinden, çalışanlara o yıla ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verilme süresinin sonuna kadar ödenecek temettü ikramiyeleri, ilgili olduğu yılın kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınabilecektir. Aynı husus çalışanlara ödenen performans değerlemelerine bağlı olarak verilecek prim ve ikramiyeler için de geçerlidir. Diğer taraftan, ücret niteliğindeki bu ödemelerin nakden veya hesaben yapıldığı dönemde vergi kesintisine tabi tutulması gerekeceği tabiidir.

11.12. Kanunen yasaklanmış fiiller nedeniyle katlanılan giderler[1]

Kanunen yasaklanmış fiiller nedeniyle katlanılan giderler ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili giderler niteliğinde olmadığından, bu giderlerin gelir ve kurum kazancından indirilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla, rüşvet verme fiili Türk Ceza Kanununun 252 nci maddesinde suç olarak tanımlandığından, rüşvet ve rüşvet ile ilgili her türlü gider, vergiye tabi ticari kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınmayacaktır.  

Perşembe, 28 Kasım 2019 09:27

Emekli Aylığı Düşüyor Mu Artıyor Mu?

Okurlarımız öncelikle sorularıyla artan azalan emekli aylıklarını ısrarla soruyorlar.

Bunun için teknik hesaplama gerekir,her sigortalının emekli aylığı farklıdır,sigorta günleri,sigorta primine esas kazançlarıyla yapılır.

Okurumuz çalıştıkça emekli aylığı artış mı/azalmış mı? somut örnekte yola çıktığımızda emekliliğine 3 yıl kadar süre var,her yıl hesaplamalar kendi içinde değişecektir.

99 1227 57,60% 12375
2000-2008/09 2878 45,00% 1813,8
2008/10 1590 31,64% 2980,96
5695


Sigortalımız şayet 2013 yılının Şubat sonuna kadar çalışmış olsa,günümüze kadar çalışmamış ise emekli aylığı 2019 yılına göre ek ödeme dahil…2.402.-TL. olacaktır.

Sigortalımız ise,2013 yılı Mart ayından 2019 yılı sonuna kadar çalışması halinde(Asgari ücret) SPEK ödenmiştir.

99 1227 68,60% 12375
2000-2008/09 2878 59,00% 1813,8
2008/10 4050 45,30% 2421,97
8155


Ek ödeme dahil olmak üzere emekli maaşı..2.516.-TL. olacaktır.

6 yıl asgari ücretten çalışması sonucu emekli aylığı 114.-TL artmıştır.

Asgariden çalışması sonucu 19 Lira gibi (ortalama 6 yılın etkisi) emekli aylığına etki etmiştir.

Sigortalımız ise,2013 ila 2016 yılı arasında asgari ücretin 1,5 katı,2017 ila 2019 arasında 2 katı üzerinden prim ödenmesi ile birlikte emekli aylığı aşağıdaki gibi belirlenmiştir.

99 1227 68,60% 12375
2000-2008/09 2878 59,00% 1813,8
2008/10 4050 45,30% 3422,32
8155


Bu verilere göre emekli aylığı ek ödeme dahil 2.787.-TL .olacaktır.

6 yıl karşılığında 385 TL emekli aylığı artmıştır.Yıl ortalaması 64 Lira etkisi olmuştur.

2013 yılından itibaren tavandan primleri ödenmiş olsa idi.

99 1227 68,60% 12375
2000-2008/09 2878 59,00% 1813,8
2008/10 4050 45,30% 10850,55
8155

Yukarıdaki verilere göre emekli aylığı ek ödeme dahil 4.798.-TL olacak idi.

6 yıllık ortalama 400 Lira gibi maaşı artacaktı.

İşçilerin primlerini kalifiye durumlarına göre işverenleri ile yaptıkları sözleşmelerle belirlenir.

Özellikle 2017 yılından itibaren 7,5 katı SPEK ödeyenler için ileride alacakları emekli aylığına etkisi olsa da ,ülkemizde SGK verileri incelediğinize 19.188.-TL prim ödeyen işveren sayısı %1 geçmez.

VEDAT İLKİ

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

05415161962 whatsapp

https://alitezel.com.tr/emekli-ayligi-dusuyor-mu-artiyor-mu-9570/

 
Çarşamba, 27 Kasım 2019 16:56

Ölüm Halinde Analık İzni

4857 sayılı İş Kanunu 74’üncü maddesine eklenen cümle ve fıkra ile bazı haklar verilmiş fakat 5510 sayılı SS ve GSS Kanunu ile uyumlu olmadığı için zaman içinde bazı olumsuzluklar ortaya çıkmıştır. Bugün yazımızda bu konulara değinerek konuyu açıklamaya çalışacağız.

29/1/2016-6663/22 md. Ek cümle ile 4857/74’üncü maddenin birinci fıkrasına ekleme yapılmıştır.

”Doğumda veya doğum sonrasında annenin ölümü hâlinde, doğum sonrası kullanılamayan süreler babaya kullandırılır. Üç yaşını doldurmamış çocuğu evlat edinen eşlerden birine veya evlat edinene çocuğun aileye fiilen teslim edildiği tarihten itibaren sekiz hafta analık hâli izni kullandırılır.”

29/1/2016-6663/22 md. Ek cümle ile 4857/74’üncü maddenin birinci fıkrasına ekleme yapılmıştır.

29/1/2016-6663/22 maddesi ile sekizinci fıkra eklenmiştir.

”Bu madde hükümleri iş sözleşmesi ile çalışan ve bu Kanunun kapsamında olan veya olmayan her türlü işçi için uygulanır.”

Ek cümle, insani duygularla Kanuna eklenmiş olduğunu görüyoruz,son fıkra ise bu ek cümlenin tüm çalışma hayatında ,İş Hukuku, Basın, Deniz ve Borçlar Hukuku’na tabi (Esnaf ve Sanatkar yanında çalışanlar) kapsar denilerek geniş bir alana yayılmıştır.

Uygulamada özellikle sıklıkla karşılaşılan ve çözüm aranan konu ise;

a.)Doğum esnasında sigortalı kadının ölümü ile birlikte, hak edip kullanamadığı 8 haftalık (56 gün) doğum sonrası izin süreleri,

b.) Doğum sonrası ölmüş, hak edip kullanamadığı doğum sonrası izin süresi 8 haftalık (56 gün) sürelerin,

Babaya kullandırılmasını kanunda emredilmiş hükmüdür.

Kadın sigortalı hayatta olsa idi, 8 haftalık (56 gün) geçici iş göremezliği kendisine SGK tarafından ödenecek idi yada işvereni iş sözleşmesine göre geçici iş göremezlik ödeneği ücretinden az olması halinde aradaki farkı ödeyerek sigortalı kadının maddi kaybı ortaya çıkmazdı.

Annenin doğum esnasında yada doğum sonrasında ölmesi ile birlikte 8 haftalık (56) günlük geçici iş göremezlik hali babaya izin mahiyetinde kullandırılmasında işvereni bu kanunda açıkça ücretli mi ücretsiz mi olduğuna hükmedilmediği için ortada bir muğlaklık söz konusu olduğu gibi, SGK tarafından da konuyla ilgili bir yasal düzenleme boşluğu ortaya çıkmıştır.

5510 sayılı Kanunda geçici iş göremezlik sigortalılık ile illiyetli olduğu için, geçici iş göremezliğin özellikle doğum esnasında ve sonrasında ölüm halinde 8 haftalık (56 günün) ölen sigortalının eşine ödeneceğine dair bir hükme de yer verilmemiştir.

Ölen kadın sigortalın 5 yıl ve borçlanma hariç 900 gün prim ödeme günü varsa eşine ölüm aylığı, çocuğuna yetim aylığı bağlanacaktır.

5 yıl ve 900 günden az ise, ölüm toptan ödemesi ile primler tasfiye edilir.

Bu işlemler de göz önüne alınırsa 5510 sayılı Kanunda bununla ilgili düzenlemeye yer verilmez diye düşünebiliriz.

İşveren de 8 haftalık (56 günlük) izin karşısında ücretsiz olması halinde işçi kayıplarını, ölen eşinden dolayı verilen cenaze yardımı, ölüm aylığı yada toptan ödemeyle 56 günlük kaybını tazmin edecektir, mantığı güdülerek ücretli mi ücretsiz mi olması yönünde bir düzenlemeden söz edilmeyerek, kanunda muğlaklık oluşmuştur.

Üç yaşını doldurmuş çocuğu evlat edinen kadın/erkek 56 gün izni var: Üç yaşını doldurmamış çocuğu evlat edinen eşlerden birine veya evlat edinene çocuğun aileye fiilen teslim edildiği tarihten itibaren sekiz hafta analık hâli izni kullandırılır. Sigortalı kadın üç yaşını doldurmamış çocuğu evlat edinmesi halinde teslim edildiği tarihten itibaren 8 haftalık analık izni kullandırılır. Bu işlemde kanunda muğlak ücretli mi ücretsiz mi olduğu belli değil, 5510 sayılı Kanunda ise evlat edinen anneye doğum borçlanması hakkı tanınmış, fakat 56 gün için geçici iş göremezlik verilmemiştir. Dolayısıyla evlatlık edinen anne 56 gün karşılığında işvereni ücret ödemezse bu günlerin karşılığını da SGK alamayacaktır. Erkek sigortalı 56 gün izin kullanma hakkına sahiptir, fakat muğlaklık devam eder, 5510 sayılı Kanunda sadece 56 gün kadın sigortalı için geçici iş göremezlik tanındığı için, taban tabana zıt bir uygulama olarak 56 gün erkek sigortalı için ödeme çıkmayacaktır.

İşveren 56 günü kullandırmaması halinde işçi haklı fesh kullanır mı?

4857/74 ‘üncü maddesinde belirtilen 56 günlük izin hakları kullandırılmaması halinde işçi haklı nedenle iş akdini fesh eder, fesh doğan kıdem tazminatını alabilir.

5510 sayılı kanunda yasal düzenleme yapılır mı? 56 gün karşılığında evlatlık edinen, eşi ölen erkek sigortalı için geçici iş göremezlik yönünde bir hüküm konulduğunda kısa vadeli den ödemeler yapılabilinir yada bu süreler için 5510/41’inci maddesine borçlanma hakkı tanınmasıyla birlikte boşluktaki süreler borçlanılır. VEDAT İLKİ

https://www.egetelgraf.com/olum-halinde-analik-izni/

T.C.

RİZE VALİLİĞİ

Defterdarlık Gelir Müdürlüğü

Sayı

:

85550353-120[2017/10]-1

16.01.2018

Konu

:

Üç adet araç ile oto kiralama faaliyeti nedeniyle, basit usulde vergilendirilip vergilendirilemeyeceği hakkında.

İlgi

:

30.11.2017 tarihli ve 3660 sayılı özelge talep formunuz.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, Rize ili Portakallı Mahallesinde ikamet ettiğiniz, adınıza kayıtlı üç adet araç ile oto kiralama faaliyetinde bulunacağınızı belirterek, basit usulde vergilendirilip vergilendirilemeyeceğiniz hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 37 nci maddesinde, her türlü ticari ve sınaî faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu belirtildikten sonra, ticari kazancın, Vergi Usul Kanunu hükümlerine ve Gelir Vergisi Kanununda yazılı gerçek (Bilânço veya işletme hesabı esası) veya basit usullere göre tespit edileceği hükme bağlanmıştır.

Diğer taraftan, aynı Kanunun 46 ncı maddesinde, 47 ve 48 inci maddelerde yazılı şartları topluca haiz olanların ticari kazançlarının basit usulde tespit olunacağı belirtilmiş, anılan maddelerde ise basit usule tabi olmanın genel ve özel şartları açıklanmıştır.

Aynı Kanunun 47 nci maddesinde basit usule tabi olmanın genel şartları sayılmış olup maddenin birinci fıkrasının 1 numaralı bendinde, "Kendi işinde bilfiil çalışmak veya bulunmak (işinde yardımcı işçi ve çırak kullanmak, seyahat, hastalık, ihtiyarlık, askerlik, tutukluluk ve hükümlülük gibi zaruri ayrılmalar dolayısıyla geçici olarak bilfiil işinin başında bulunmamak bu şartı bozmaz. Ölüm halinde iş sahibinin dul eşi veya küçük çocukları namına işe devam olunduğu takdirde, bunların bilfiil işin başında bulunup bulunmamalarına bakılmaz.)"  hükmüne yer verilmiştir.

Buna göre, ikametgâhınızda üç adet araç ile kiralama faaliyetinizde bulunmanız, Gelir Vergisi Kanununun 47 nci maddesinde yazılı "Kendi işinde bilfiil çalışmak veya bulunmak" şartını ihlal anlamına geleceğinden basit usulde vergilendirilmeniz mümkün bulunmamaktadır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

 İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

Sayı

:

62030549-125[5-2017/195]-23820

09.01.2018

Konu

:

TUGS'a kayıtlı gemide çalışan personele ödenen ihbar tazminatının vergilendirilmesi.

 İlgi

:

29/05/2017 tarih ve 638796 evrak kayıt numaralı özelge talep formunuz.

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, şirketinizin sahibi bulunduğu Türk Uluslararası Gemi Siciline kayıtlı gemilerde çalışan personele ait ihbar tazminatının gelir vergisine tabi olup olmadığı hususunda bilgi talep ettiğiniz anlaşımakta olup konu hakkında Başkanlığımız görüşü aşağıda açıklanmıştır.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 61 inci maddesinde, "Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunmasının onun mahiyetini değiştirmez." hükmü yer almış, aynı Kanunun 62 nci maddesinde ise "İş verenler hizmet erbabını işe alan, emir ve talimatları dahilinde çalıştıran gerçek ve tüzel kişilerdir." denilmiştir.

Ayrıca, Gelir Vergisi Kanununun 25/7 nci maddesinde, "1475 ve 854 sayılı Kanunlara göre ödenmesi gereken kıdem tazminatlarının tamamı ile 5953 sayılı Kanuna göre ödenen kıdem tazminatlarının hizmet erbabının 24 aylığını aşmayan miktarları (hizmet ifa etmeksizin ödenen ücretler tazminat sayılmaz)" nın vergiden istisna edileceği hükme bağlanmış olup, maddede belirtilen istisna kısmını aşan tutar ücret olarak vergilendirilmektedir.

Diğer taraftan 4490 sayılı Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu ile 491 sayılı KHK'de Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 7'nci maddesinde, "Türk Uluslararası Gemi Siciline tescil edilen gemiler ve yatlar Türk Bayrağı çekerler.

Bu Kanun uyarınca Türk Bayrağı çeken gemiler ve yatlar millî mevzuatla tanınmış olan haklardan yararlanırlar. Ancak, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 823 üncü maddesi uyarınca Türk Bayrağı çekme hakkına sahip olmayan gemiler ve yatlar 815 sayılı Kabotaj Kanunu hükümlerinden yararlanamazlar.

Türk Bayrağının çekilmesine ilişkin hakların ihlalinde Türk Ticaret Kanunu ve diğer ilgili mevzuat hükümleri uygulanır.";

12 nci maddesinde, "…

 Türk Uluslararası Gemi Sicilinde kayıtlı gemilerde çalışan personele ödenen ücretler gelir vergisi ve fonlardan müstesnadır.

…" hükmü yer almaktadır.

Bu hükümlere göre, ihbar tazminatları Gelir Vergisi Kanununun 61 inci maddesi kapsamında ücret niteliği taşımakta olup 4490 sayılı Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu ile 491 sayılı KHK'de Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 12 nci maddesinde Türk Uluslararası Gemi Sicilinde kayıtlı gemilerde çalışan personele ödenen ücretlerin gelir vergisi ve fonlardan istisna edilmesi nedeniyle Şirketinizce Türk Uluslararası Gemi Siciline kayıtlı gemilerde çalışan personele ödenen ihbar tazminatının gelir vergisinden istisna edilmesi gerekmektedir.

Diğer taraftan, Türk Uluslararası Gemi Siciline kayıtlı olmayan gemilerde çalışan personele ödenen ihbar tazminatlarının ise Gelir Vergisi Kanunun 61, 94, 103 ve 104 üncü maddelerine göre vergilendirileceği tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Kurumlar tarafından yapılan sponsorluk harcamaları ile bağış ve yardımlar, aşağıda yapılan  açıklamalar çerçevesinde kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirim olarak dikkate alınacaktır.

Bağış ve yardımların nakden yapılmaması halinde, bağışlanan veya yardım konusunu oluşturan mal veya hakkın maliyet bedeli veya kayıtlı değeri, bu değer mevcut değilse Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre takdir komisyonlarınca tespit edilecek değeri esas alınacaktır.

Kurumlar tarafından yapılan sponsorluk harcamaları ile bağış ve yardımlar, harcamanın veya bağış ve yardımın yapıldığı tarihte kayıtlarda gider olarak dikkate alındığından, söz konusu harcamalar ile bağış ve yardımların kurum kazancının tespitinde kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınması ve kurum kazancının yeterli olması halinde, bu bölümde yer alan açıklamalar çerçevesinde, beyanname üzerinde ayrıca gösterilmek şartıyla kurumlar vergisi matrahından indirilmesi gerekmektedir.

10.3.1. Sponsorluk harcamaları

3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile 3813 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun kapsamında yapılan sponsorluk harcamalarının; sözü edilen kanunlar uyarınca tespit edilen amatör spor dalları için tamamı, profesyonel spor dalları için %50’si kurumlar vergisi matrahının tespitinde, beyan edilen kurum kazancından indirilebilecektir.

Sponsorluk harcamaları, ticari kazancın elde edilmesi ile doğrudan ilişkili olmayan veya ilişkisi ölçülemeyen, sosyal amacı öne çıkan harcamalar olup ticari kazancın elde edilmesi ile doğrudan ilişkili olan reklam harcamalarından farklılık arz etmektedir.

Sponsor olan kurumun adının anılması koşuluyla,

  • Resmi spor organizasyonları için yapılan saha, salon veya tesis kira bedelleri,
  • Sporcuların iaşe, seyahat ve ikamet giderleri,
  • Spor malzemesi bedeli,
  • Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün uygun göreceği spor tesisleri için yapılan ayni ve nakdi harcamalar,
  • Sporcuların transfer edilmesini sağlayacak bonservis bedelleri,
  • Spor müsabakaları sonucuna göre sporculara veya spor adamlarına prim mahiyetinde ayni ve nakdi ödemeler gibi harcamalar sponsorluk harcaması olarak değerlendirilecektir.                                                                                                                                                                               

uygulanacak Ar-Ge faaliyetleri için yapılan harcamalar dolayısıyla Ar-Ge indiriminden yararlanılması söz konusu değildir.

Ancak, teknoloji geliştirme bölgelerinde veya serbest bölgelerde yürütülen Ar-Ge faaliyetlerinin işletmenin kendi faaliyetiyle ilgili olması ve anılan kanunlarda yer alan istisnalara konu olmaması durumunda, bu tür harcamalar Ar-Ge indirimi kapsamında değerlendirilecektir.

Spor sahalarına, sporcuların veya diğer ilgililerin spor giysilerinin ya da spor araç ve gereçlerinin üzerine yazılı veya elektronik sinyaller yardımıyla sanal olarak kurumun tanıtımının yapılmasını sağlayacak amblem, marka, isim ve benzeri işaretler konulması gibi doğrudan ticari fayda sağlayan ve kurumun tanıtımını amaçlayan harcamalar ise reklam harcaması olarak değerlendirilecektir.

Ayrıca, sponsorluk faaliyetinin yanında reklam ve tanıtım amacını da içeren işlemler nedeniyle yapılan harcamaların, sözleşmede belirtilmek ve emsaline uygun olmak şartıyla, reklam ve sponsorluk harcamaları olarak ayrıştırılabilmesi mümkündür. Örneğin, bir kurumun, bir kulübe bonservis bedelini karşılayarak transfer ettiği bir sporcuyu aynı zamanda şirketin veya ürünlerinin tanıtımına yönelik reklamlarda kullanması halinde, reklam faaliyetine ilişkin harcamalar, bonservis bedelinden sözleşmede belirtilmek ve emsallerine uygun olmak şartıyla ayrıştırılabilecek ve reklam gideri olarak dikkate alınacaktır.

Sponsorluk uygulamasına ilişkin usul ve esaslar, 16/6/2004 tarih ve 25494 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Sponsorluk Yönetmeliğinde düzenlenmiştir. Buna göre, gerçek ve tüzel kişiler, federasyonlara, gençlik ve spor kulüplerine veya sporculara, spor tesisleri ve faaliyetlerine ilişkin olarak anılan Yönetmelikte belirtilen usul ve esaslar dahilinde sponsor olabileceklerdir.

Yönetmeliğin 8 inci maddesine göre sponsorluk hizmeti alan ile sponsor arasında her iki tarafın hak ve yükümlülüklerini içeren yazılı bir sözleşme yapılması gerekmekte olup sponsorlar ile sözleşme yapmaya sponsorluk hizmetini alan kişi, kurum veya kuruluş yetkilidir. Yapılacak sözleşmede yer alması gereken bilgiler anılan maddede belirtilmiştir.

Yönetmeliğin 4 ve 13 üncü maddelerinin tetkikinden de anlaşılacağı üzere, sponsorluk hizmetini alan kişi, kurum ve kuruluşlara ayni ya da nakdi olarak verilen desteklerin, Vergi Usul Kanunu uyarınca düzenlenmiş belgelere bağlanmasının zorunlu olduğu hususunda özel bir düzenleme bulunmamaktadır.

Anılan Yönetmeliğin 4 üncü maddesinde “belge”, sponsorluk ve reklam hizmet ve işlemlerine ilişkin belge; “nakdi destek”, sponsor tarafından sponsorluğu alana yapılan parasal ödeme; “ayni destek” ise sponsorluk konusu işle ilgili olarak sponsor tarafından yapılan mal ve hizmet alımlarına ilişkin harcama olarak tanımlanmıştır.

Yönetmeliğin 12 nci maddesinde ise sponsorluğa konu hizmet ve işle ilgili yüklenilen sponsorluk bedelinin sponsor tarafından bizzat harcanabileceği gibi bu bedelin sponsorluğu alanın hesabına da yatırılabileceği; sponsorluğu alan tarafından gelir kaydedilen bu tutara ilişkin harcamalarda ise sponsorluğu alanın tabi olduğu mevzuat hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.

Sponsorluk hizmetini alan kişi, kurum ve kuruluşlara sponsorlarca nakdi bir destekte bulunulması ve bu desteğin de hizmeti alanlar adına açılmış bir banka hesabına yatırılmış olunması durumunda, sponsorlara yatırılan tutarlar için bankalar tarafından verilecek makbuz veya dekontun yapılan bağışın tevsik edici belgesi olarak kabul edilmesi gerekir. Ancak, banka dekontu veya makbuzda paranın “sponsorluk amacıyla” yatırıldığına dair bir ifadeye yer verilmesi şarttır.

Söz konusu nakdi desteğin; sponsorluk hizmeti alanlara nakden elden teslim edilmiş olması halinde ise hizmeti alan kişi, kurum ve kuruluşlarca düzenlenecek alındı makbuzu, bağışa ilişkin tevsik edici belge olarak kabul edilebilecektir.

Diğer taraftan, desteğin nakdi olarak değil de ayni olarak yapılmış olunması durumunda;

  • İşletmenin varlıklarından ayni olarak yapılan desteğin sponsorluk hizmetini alan kişi, kurum ve kuruluşlara teslim edilmesi halinde, teslimi yapılan değerler için fatura düzenlenmesi; faturada, teslimin sponsorluk maksatlı olduğuna, teslimi yapılan değerlerin cinsi, nev’i ve miktarına ilişkin olarak tereddüde mahal bırakmayacak bilgilere yer verilmesi; faturanın hizmeti alanlar adına düzenlenmiş olunması; faturanın arka yüzünün de hizmeti alan kişilere veya kanuni temsilcilerine imzalatılmış olunması,
  • Ayni değerlerin, mükelleflerce dışarıdan sağlanarak sponsorluk hizmeti alanlara bağışlanmış olması durumunda da hizmeti alanlarca teslim alınacak bu değerler için alındı makbuzunun düzenlenmesi ve makbuzda, bağışlanan kıymetlerin değerlerinin, cinsinin, miktarlarının, adedinin v.b. hususların tereddüde mahal bırakmayacak şekilde yer alması

şarttır.

Ayrıca, bağışlanan değerlere ilişkin olarak mükellefler adına düzenlenmiş olan faturaların arka yüzünün de yukarıda belirtilen açıklamalar dahilinde hizmeti alan kişi veya kanuni temsilcilere imzalatılmış olması gerekmektedir.

Ancak, makbuz karşılığı olmaksızın yapılan bağış veya yardımların mükelleflerce indirim olarak dikkate alınabilmesi mümkün değildir.

Sponsorluk Yönetmeliği kapsamında ayni ya da nakdi olarak yapılan harcamalar, kurumlar vergisi mükelleflerince harcamanın yapıldığı yılda indirim olarak dikkate alınabilecektir.

Yukarıda kapsamı belirtilen sponsorluk harcamalarının indirimi için söz konusu beyannamelerin ekinde herhangi bir belgenin ibraz zorunluluğu bulunmamaktadır.  Gerçek ve tüzel kişiler, süresiz bir şekilde sponsor olamayacakları gibi; bunların herhangi bir şekilde vergi borçları da bulunmamalıdır. Bu nedenle kurumların sponsor olabilmeleri için bağlı bulundukları vergi dairesine müracaat ederek, vergi borcu olmadığına dair bir yazı almaları ve yapılan sponsorluk sözleşmesinin bir örneğini ilgili vergi dairesine vermeleri gerekmektedir.

Sponsorların, sponsor olunan dönemlerde tahakkuk eden vergi borçlarını ödememeleri halinde, ilgili vergi dairesi durumu derhal bir yazı ile bulunulan mahaldeki Gençlik ve Spor İl Müdürlüğüne bildirecektir.

10.3.2. Bağış ve yardımlar

10.3.2.1. Kurum kazancının %5’i ile sınırlı bağış ve yardımlar

Genel ve özel bütçeli kamu idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere, köylere, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara ve kamu yararına çalışan dernekler ile bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetinde bulunan kurum ve kuruluşlara makbuz karşılığında yapılan bağış ve yardımların toplamının o yıla ait kurum kazancının %5’ine kadar olan kısmı, kurumlar vergisi beyannamesinde ayrıca gösterilmek şartıyla kurum kazancından indirim konusu yapılabilecektir.

Matrahtan indirilmesi için bağış ve yardımın;

  • Genel ve özel bütçeli kamu idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara, kamu yararına çalışan dernekler ile bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde bulunan kurum ve kuruluşlara yapılması,
  • Makbuz karşılığı olması,
  • Karşılıksız yapılması,
  • Sadece ilgili dönem kazancından indirilmesi  Beyannamede ayrıca gösterilmesi gerekir. İndirilemeyen kısım diğer yıla nakledilemez.

Kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirim konusu yapılabilecek bağış ve yardımların tutarı, o yıla ait kurum kazancının %5’i ile sınırlıdır.

İndirilebilecek bağış ve yardım tutarının tespitinde esas alınan kurum kazancı, zarar mahsubu dahil giderler ile iştirak kazançları istisnası düşüldükten sonra, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki [Ticari bilanço kârı – (iştirak kazançları istisnası + geçmiş yıl zararları)] tutardır.

10.3.2.2. Eğitim ve sağlık tesisleri ile dini tesislere ilişkin bağış ve yardımlar[1]

Eğitim, sağlık ve bakım hizmetleri ile dini hizmetleri[2] geliştirmek ve devam ettirmek amacıyla yapılan harcamalar kurum kazancının tespitinde indirim unsuru olarak dikkate alınabilecektir.

  • Genel ve özel bütçeli kamu idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere bağışlanan okul, sağlık tesisi ve yüz yatak (kalkınmada öncelikli yörelerde elli yatak) kapasitesinden az olmamak üzere öğrenci yurdu, çocuk yuvası, yetiştirme yurdu, huzurevi, bakım ve rehabilitasyon merkezi ile mülki idare amirlerinin izni ve denetimine tabi olarak yaptırılacak ibadethaneler ve Diyanet İşleri Başkanlığı denetiminde yaygın din eğitimi verilen tesislerin[3] inşası dolayısıyla yapılan harcamaların,
  • Söz konusu tesislerin inşası için yukarıda belirtilen kamu kuruluşlarına yapılan her türlü bağış ve yardımların,
  • Mevcut okul, sağlık tesisi ve öğrenci yurtları ile çocuk yuvası, yetiştirme yurdu, huzurevi, bakım ve rehabilitasyon merkezi ile mülki idare amirlerinin izni ve denetimine tabi olarak yaptırılacak ibadethaneler ve Diyanet İşleri Başkanlığı denetiminde yaygın din eğitimi verilen tesislerin [4] faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için yapılan nakdi ve ayni bağış ve yardımların tamamı kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirim konusu yapılabilecektir.

Sözü edilen tesislerin yapımı için bentte sayılan kuruluşlar dışında yer alan kamuya yararlı dernekler ile Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara yapılan bağış ve yardımlar ise o yılki kurum kazancının %5’i ile sınırlı olmak üzere bu kapsamda indirim konusu yapılabilecektir.

10.3.2.2.1. Kapsam

Okul, sağlık tesisi, öğrenci yurdu, çocuk yuvası, yetiştirme yurdu, huzurevi ve bakım ve rehabilitasyon merkezi yapımı veya bu tesislerin faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için yapılan bağış ve yardımların (harcamaların) herhangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın kurum kazancından indirilebilmesi, bu bağış ve yardımların aşağıdaki kamu idare ve kuruluşlarına yapılması halinde mümkündür.

  • Genel bütçeli idareler,
  • Özel bütçeli idareler,
  • İl özel idareleri,  Belediyeler,  Köyler.

10.3.2.2.2. Kapsama dahil olan bağış ve yardımlar

Kapsama dahil olan bağış ve yardımların;

  • Bağışlanan okul, sağlık tesisi ve 100 yatak kapasitesinden az olmamak üzere (kalkınmada öncelikli yörelerde 50 yatak) öğrenci yurdu, çocuk yuvası, yetiştirme yurdu, huzurevi ve bakım ve rehabilitasyon merkezi ile mülki idare amirlerinin izni ve denetimine tabi olarak yaptırılacak ibadethaneler ve Diyanet İşleri Başkanlığı denetiminde yaygın din eğitimi verilen tesislerin[5] inşası için yapılan harcama,
  • Bu tesislerin inşası için yapılan bağış ve yardım,
  • Mevcut tesislerin faaliyetlerine devam etmelerini sağlamak amacıyla yapılan bağış ve yardım, [6] niteliğinde olması gerekmektedir.

Düzenlemedeki “okul” ifadesinden, doğrudan eğitim-öğretim hizmetlerinin verildiği temel birimlerin anlaşılması gerekmekte olup rehberlik ve araştırma merkezi, mesleki eğitim merkezi, iş eğitim merkezi, mesleki ve teknik eğitim merkezi ve akşam sanat okulları da bu kapsamda değerlendirilecektir.

Düzenlemedeki “sağlık tesisi” ifadesinden ise Sağlık Bakanlığınca sağlık tesisi kapsamında değerlendirilen kurum ve kuruluşların anlaşılması gerekmektedir.

Düzenlemedeki "ibadethane" ve "yaygın din eğitimi verilen tesis" ifadelerinden de Diyanet İşleri Başkanlığınca ibadethane sayılan yerler ile Diyanet İşleri Başkanlığı denetimine tabi olan ve din eğitimi verilen tesislerin anlaşılması gerekmektedir[7].

Mülki idare amirlerinin izni ve denetimine tabi olarak yaptırılacak ibadethanelerin umuma açık olması, inşasının mülki idare amirlerinin iznine istinaden gerçekleştirilmesi, inşa ve faaliyetine devam etmesi için yapılan bağış ve yardımların da yine mülki idare amirlerinin denetiminde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Yaygın din eğitimi verilen tesisler için yapılan harcamaların da Diyanet İşleri Başkanlığı teşkilatınca denetlenmesi gerektiği tabiidir[8].

10.3.2.2.3. Kapsam dışında kalan bağış ve yardımlar

Okul, sağlık tesisi veya öğrenci yurduna ilişkin olarak yapılmış olsa dahi kamu idare ve kuruluşları dışında kalan kurum veya kuruluşlara yapılacak bağış ve yardımların vergi matrahının tespitinde indirim konusu yapılıp yapılamayacağı veya hangi limitler içinde yapılabileceği genel hükümler çerçevesinde değerlendirilecektir.

10.3.2.2.4. Bağış ve yardımın belgelendirilmesi

Ayni veya nakdi olarak yapılan bağış ve yardımların kurumlar vergisi mükelleflerince indirim olarak dikkate alınabilmesi için makbuz karşılığı yapılmış olması gerekli ve yeterlidir.

Ayni bağış ve yardımın, işletmenin aktifinden veya stokundan çekilerek bağışlanmış olması durumunda, mükelleflerin işletmeden çekip bağışladıkları değerler için fatura düzenlemesi; düzenlenen faturanın arka yüzüne faturada belirtilen değerlerin ilgili kamu kurum ve kuruluşu tarafından bağış veya yardım olarak alındığına ilişkin şerh konularak yetkili kimseler tarafından imzalanmış olması yeterlidir.

Ayni değerlerin, mükelleflerce dışarıdan alınarak kamu kurum ve kuruluşuna bağışlanmış olması durumunda ise bu kurum ve kuruluş tarafından teslim alınacak değerler için teslime ilişkin bir belge düzenlenmiş olması yeterli olup, düzenlenen belgede bağışlanan kıymetin değerinin, cinsinin ve miktarının tereddüde mahal bırakmayacak şekilde belirtilmiş olması gerekmektedir. Ayrıca, bağışlanan değerlere ilişkin olarak düzenlenmiş olan faturaların arka yüzünde yukarıda belirtilen açıklamalar dahilinde ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının yetkililerinin imzası bulunacaktır.

Nakdi bağışların indirilebilmesi, bağışı kabul eden kuruluşlarca verilecek makbuzla veya bu amaçla bankalarda açtırılan hesaplara yatırıldığına ilişkin banka dekontlarıyla belgelendirilmesi şartıyla mümkündür.

Kamu kurum ve kuruluşları ile imzalanan protokol gereğince kamu arazisi üzerine okul yaptırılması halinde, söz konusu okul inşasına ilişkin olarak yapılan harcamalar, harcamanın yapıldığı yıla ilişkin kazancın tespitinde indirim konusu yapılabilecektir.

Mülki idare amirlerinin izni ve denetimine tabi olarak yaptırılacak ibadethaneler ve Diyanet İşleri Başkanlığı denetiminde yaygın din eğitimi verilen tesislerin inşası ve/veya faaliyetine devam etmesi amacıyla kurulmuş bulunan vakıf veya derneklere yapılan bağışlar, anılan kurumlardan alınan makbuzlara veya bunlar tarafından bankalarda açılan hesaplara yatırıldığına ilişkin alınan banka dekontlarına istinaden kurum kazancından indirim konusu yapılabilecektir[9].

Ancak, bunlar dışındaki diğer dernek veya vakıflara bu amaçla yapılan bağış ve yardımların ise; mülki idare amirlerinin izni ve denetimine tabi olarak yaptırılacak ibadethaneler ve Diyanet İşleri Başkanlığı denetiminde yaygın din eğitimi verilen tesislerin inşası ve/veya faaliyetine devam etmesi amacıyla gerekli harcamaları finanse etmek üzere bağış ve yardım toplama amacıyla bir organizasyon oluşturulması ve bu hususta mülki idare amirleri ile bir protokol yapılması, nakdi olarak yapılacak bağış ve yardımlar için sadece protokol kapsamındaki işte kullanılmak üzere bir hesap açılması ve yapılan bağış ve yardımların bu hesaba yatırılması, ayni olarak yapılan bağış ve yardımların protokol kapsamındaki işte kullanılmak üzere şartlı olarak makbuz karşılığında yapılması, banka dekontu ile makbuzda hangi amaçla yapıldığına ilişkin bir açıklamanın yer alması, yapılan bağış ve yardımların, sadece yapılacak o işle ilgili olarak mülki idare amirleri gözetim ve denetimi altında kullanılması şartlarıyla, tamamının kurum kazancından indirim konusu yapılabilmesi mümkün olacaktır.

10.3.2.3. Kültür ve turizm amaçlı bağış ve yardımlar

Genel ve özel bütçeli kamu idareleri, il özel idareleri, belediyeler ve köyler, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu yararına çalışan dernekler ile bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetinde bulunan kurum ve kuruluşlar tarafından yapılan veya Kültür ve Turizm Bakanlığınca desteklenen ya da desteklenmesi uygun görülen;

  • Kültür ve sanat faaliyetlerine ilişkin ticari olmayan ulusal veya uluslararası organizasyonların gerçekleştirilmesine,
  • Ülkemizin uygarlık birikiminin kültürü, sanatı, tarihi, edebiyatı, mimarisi ve somut olmayan kültürel mirası ile ilgili veya ülke tanıtımına yönelik kitap, katalog, broşür, film, kaset, CD ve DVD gibi manyetik, elektronik ve bilişim teknolojisi yoluyla üretilenler de dahil olmak üzere görsel, işitsel veya basılı materyallerin hazırlanması, bunlarla ilgili derleme ve araştırmaların yayınlanması, yurt içinde ve yurt dışında dağıtımı ve tanıtımının sağlanmasına,
  • Yazma ve nadir eserlerin korunması ve elektronik ortama aktarılması ile bu eserlerin Kültür ve Turizm Bakanlığı koleksiyonuna kazandırılmasına,
  • 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamındaki taşınmaz kültür varlıklarının bakımı, onarımı, yaşatılması, rölöve, restorasyon, restitüsyon projeleri yapılması ve nakil işlerine,
  • Kurtarma kazıları, bilimsel kazı çalışmaları ve yüzey araştırmalarına,
  • Yurt dışındaki taşınmaz Türk kültür varlıklarının yerinde korunması veya ülkemize ait kültür varlıklarının Türkiye’ye getirilmesi çalışmalarına,
  • Kültür envanterinin oluşturulması çalışmalarına,
  • Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamındaki taşınır kültür varlıkları ile güzel sanatlar, çağdaş ve geleneksel el sanatları alanlarındaki ürün ve eserlerin Kültür ve Turizm Bakanlığı koleksiyonuna kazandırılması ve güvenliklerinin sağlanmasına,
  • Somut olmayan kültürel miras, güzel sanatlar, sinema, çağdaş ve geleneksel el sanatları alanlarındaki üretim ve faaliyetler ile bu alanlarda araştırma, eğitim veya uygulama merkezleri, atölye, stüdyo ve film platosu kurulması, bakım ve onarımı, her türlü araç ve teçhizatının tedariki ile film yapımına,
  • Kütüphane, müze, sanat galerisi ve kültür merkezi ile sinema, tiyatro, opera, bale ve konser gibi kültür ve sanat faaliyetlerinin sergilendiği tesislerin yapımı, onarımı veya modernizasyon çalışmalarına

ilişkin harcamalar ile makbuz karşılığı yapılan bağış ve yardımların %100’ü kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirilebilecektir. Bakanlar Kurulu, bölgeler ve faaliyet türleri itibarıyla bu oranı yarısına kadar indirmeye veya kanuni seviyesine kadar getirmeye yetkilidir.

Bu çerçevede yapılacak bağış ve yardımlar için bağış yapılan projenin Kültür Bakanlığı tarafından desteklendiği veya desteklenmesinin uygun görüldüğüne ilişkin ilgili Bakanlığın yazısının kurumlar vergisi beyannamesi ekinde bağlı bulunulan vergi dairelerine verilmesi gerekmektedir.

10.3.2.4. Doğal afetlere ilişkin bağış ve yardımlar

Bakanlar Kurulunca yardım kararı alınan doğal afetler dolayısıyla Başbakanlık aracılığı ile makbuz karşılığında yapılan ayni ve nakdi bağışların tamamı kurum kazancından indirilebilecektir.

10.3.2.5. Türkiye Kızılay Derneğine ve Türkiye Yeşilay Cemiyetine yapılan bağış veya yardımlar

5904 sayılı Kanunla Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasına eklenen (f) bendi ile 3/7/2009 tarihinden itibaren uygulanmak üzere Türkiye Kızılay Derneğine ve 6322 sayılı Kanunla aynı bentte yapılan değişiklikle 15/6/2012 tarihinden itibaren uygulanmak üzere Türkiye Yeşilay Cemiyetine, kurumlar vergisi mükellefleri tarafından makbuz karşılığı yapılan nakdî bağış veya yardımların tamamı, kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde gösterilmek şartıyla kurum kazancından indirilebilecektir.

Anılan Dernek ve Cemiyete yapılacak aynî bağış ve yardımlar ise Tebliğin "10.3.2.1. Kurum kazancının %5'i ile sınırlı bağış ve yardımlar" başlıklı bölümünde yapılan açıklamalar çerçevesinde değerlendirilecektir.

Diğer taraftan, anılan Dernek ve Cemiyetin iktisadi işletmelerine yapılan bağış veya yardımların kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılması mümkün değildir. [10]

10.3.2.6. Yükseköğretim kurumlarına yapılacak bağış ve yardımlar[1]

5904 sayılı Kanunla 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununun3 56 ncı maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin ikinci cümlesinde yer alan "nakdî" ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.

5904 sayılı Kanunla yapılan bu değişiklikle birlikte, Kanunun yayım tarihinden (3/7/2009) itibaren üniversiteler ve yüksek teknoloji enstitülerine yapılan aynî veya nakdî bağış ve yardımların tamamı, beyanname üzerinde ayrıca gösterilmek şartıyla kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirim konusu yapılabilecektir.

Çarşamba, 27 Kasım 2019 12:21

Sermaye Artırımında İndirim

27/3/2015 tarihli ve 6637 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 8 inci maddesiyle Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasına eklenen (ı) bendinde, finans, bankacılık ve sigortacılık sektörlerinde faaliyet gösteren kurumlar ile kamu iktisadi teşebbüsleri hariç olmak üzere sermaye şirketlerinin ilgili hesap dönemi içinde, ticaret siciline tescil edilmiş olan ödenmiş veya çıkarılmış sermaye tutarlarındaki nakdi sermaye artışları veya yeni kurulan sermaye şirketlerinde ödenmiş sermayenin nakit olarak karşılanan kısmı üzerinden Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından indirimden yararlanılan yıl için en son açıklanan bankalarca açılan TL cinsinden ticari kredilere uygulanan ağırlıklı yıllık ortalama faiz oranı dikkate alınarak, ilgili hesap döneminin sonuna kadar hesaplanan tutarın %50’sinin, kurumlar vergisi matrahının tespitinde kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde ayrıcagösterilmek şartıyla, kurum kazancından indirim konusu yapılabileceği hüküm altına alınmıştır.

10.6.1. İndirimin kapsamı

Sermaye şirketlerinin sermaye yapılarının güçlendirilmesi amacıyla getirilen bu düzenleme uyarınca indirime konu edilecek tutarın hesaplanmasında, 1/7/2015 tarihinden itibaren ticaret siciline tescil edilmiş olan ödenmiş veya çıkarılmış sermaye tutarlarındaki nakdi sermaye artışları veya bu tarihten itibaren yeni kurulan sermaye şirketlerinde ödenmiş sermayenin nakit olarak karşılanan kısmı üzerinden, ilgili hesap döneminin sonuna kadar Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendi hükmüne göre hesaplanacak tutar dikkate alınacaktır.

Bu indirim uygulamasında,

  1. Nakdi sermaye artışı, sermaye şirketlerince ilgili hesap döneminde ticaret siciline tescil edilmiş olan ödenmiş veya çıkarılmış sermaye tutarlarındaki nakdi artışlar ile yeni kurulan sermaye şirketlerinde ödenmiş sermayenin nakdi olarak karşılanan kısmını,
  2. Ticari krediler faiz oranı, bankalarca açılan TL cinsinden ticari kredilere uygulanan ağırlıklı yıllık ortalama faiz oranı olarak dikkate alınacak olan ve TCMB tarafından indirimden yararlanılan yıl için en son açıklanan “Bankalarca Açılan Kredilere Uygulanan Ağırlıklı Ortalama Faiz Oranları”ndan “Ticari Krediler (TL Üzerinden Açılan) (Tüzel Kişi KMH ve Kurumsal Kredi Kartları Hariç)” faiz oranını,
  3. Süre, ticaret siciline tescil edilen sermaye artırımının nakit olarak karşılanan kısmının şirketin banka hesabına yatırıldığı tarihin içinde bulunduğu (Nakden taahhüt edilen sermayenin, sermaye artırımına ilişkin kararın ticaret siciline tescil edildiği tarihten önce şirketin banka hesabına yatırılan kısmı için tescil tarihinin içinde bulunduğu) aydan hesap döneminin sonuna kadar olan ay sayısının 12 aya olan oranını, ifade etmektedir.

İndirime konu edilecek tutarın hesaplanmasında; mevcut sermaye şirketlerinde ödenmiş veya çıkarılmış sermaye tutarlarındaki nakdi sermaye artışları, yeni kurulan sermaye şirketlerinde ise ödenmiş sermayenin nakit olarak karşılanan kısmı dikkate alınacak olup sermayenin nakit olarak karşılanmayan kısmı için indirim uygulamasından yararlanılamayacağı tabiidir.

Bununla birlikte;

  • Sermaye şirketlerine nakit dışındaki varlık devirlerinden kaynaklanan sermaye artışları,
  • Sermaye şirketlerinin birleşme, devir ve bölünme işlemlerine taraf olmalarından kaynaklanan sermaye artışları,
  • Bilançoda yer alan öz sermaye kalemlerinin sermayeye eklenmesinden kaynaklanan sermaye artışları,
  • Ortaklarca veya Kurumlar Vergisi Kanununun 12 nci maddesi kapsamında ortaklarla ilişkili olan kişilerce kredi kullanılmak veya borç alınmak suretiyle gerçekleştirilen sermaye artışları,
  • Şirkete nakdi sermaye dışında hisse senedi, tahvil veya bono gibi kıymetlerin konulması suretiyle gerçekleştirilen sermaye artışları,
  • Bilanço içi kalemlerin birbiri içinde mahsubu şeklinde gerçekleştirilen sermaye artışları, indirim tutarının hesaplamasında dikkate alınmayacaktır.

Örnek: (A) Ltd. Şti. 4/5/2015 tarihinde, %50 oranında ortağı olan Bayan (D)’ye 1.000.000 TL borç vermiş olup bu tutarı “Ortaklardan Alacaklar” hesabında izlemektedir. 15/7/2015 tarihinde (A) Ltd. Şti.’nin sermayesinin nakdi olarak 2.000.000 TL artırılması kararı alınmış ve bu tutarın %25’i olan 500.000 TL aynı tarihte ortaklarca şirketin banka hesabına yatırılmıştır. Nakdi sermaye artışına ilişkin karar 22/7/2015 tarihinde ticaret siciline tescil ettirilmiştir. Bayan (D) sermaye taahhüdünün geri kalan 750.000 TL’sini 31/7/2015 tarihinde ortağı olduğu (A) Ltd. Şti.’nin banka hesabına yatırmak suretiyle yerine getirmiş olup şirketten 4/5/2015 tarihinde almış olduğu 1.000.000 TL tutarındaki borcunu henüz ödememiştir.

Ortaklar tarafından, kredi kullanılmak veya borç alınmak suretiyle gerçekleştirilen sermaye artışları indirim tutarının hesaplanmasında dikkate alınmayacağından, Bayan (D) tarafından sermaye taahhüdüne ilişkin olarak ödenen 1.000.000 TL için, Bayan (D)’nin 4/5/2015 tarihinde almış olduğu 1.000.000 TL borç ödeninceye kadar (bu borcun kısım kısım ödenmesi halinde ödenmeyen tutar ile sınırlı olmak üzere) indirimden yararlanılması mümkün bulunmamaktadır.

10.6.2. İndirimden yararlanacak olanlar

İndirimden finans, bankacılık ve sigortacılık sektörlerinde faaliyet gösteren kurumlar ile kamu iktisadi teşebbüsleri hariç olmak üzere, şartları sağlayan sermaye şirketlerinin yararlanabilmeleri mümkündür. Dolayısıyla finans, bankacılık ve sigortacılık sektörlerinde faaliyet gösteren kurumlar ile kamu iktisadi teşebbüsleri bu indirimden yararlanamayacaktır.

10.6.3. İndirim uygulaması

Nakdi sermaye artışı üzerinden, indirimden yararlanılan yıl için TCMB tarafından en son açıklanan ticari krediler faiz oranı dikkate alınarak, ilgili hesap döneminin sonuna kadar hesaplanan tutarın Bakanlar Kurulunca belirlenen orana isabet eden kısmı ilgili dönem kurum kazancından indirilebilecektir.

Kurum kazancından indirilebilecek tutar aşağıdaki şekilde hesaplanacaktır:

İndirim uygulamasında, artırılan sermayenin hesap dönemi içerisinde ortaklarca nakit olarak ödendiği (Nakden taahhüt edilen sermayenin, sermaye artırımına ilişkin kararın ticaret siciline tescil edildiği tarihten önce şirketin banka hesabına yatırılan kısmı için tescil tarihinin içinde bulunduğu) ay kesri tam ay sayılmak suretiyle, yılın kalan süresi için kıst dönem esasına göre indirim tutarı hesaplanacaktır.

10.6.3.1. Sermaye artırımının tescili ve artırılan tutarın şirketin banka hesabına yatırılması

Sermaye şirketleri, yetkili organlarının kısmen veya tamamen nakdi sermaye artışına ilişkin kararının ticaret siciline tescil edildiği hesap döneminden itibaren, bu indirim uygulamasından yararlanmaya başlayabileceklerdir.

İndirim hesaplamasına konu edilebilecek sermaye artışı tutarı, artırılan sermayenin ortaklarca şirketin banka hesabına nakit olarak fiilen yatırılan kısmı ile sınırlı olup taahhüt edilen sermayenin, ortaklar tarafından nakit olarak şirketin banka hesabına fiilen yatırılmayan kısmı indirim tutarının hesaplanmasında dikkate alınmayacaktır.

Nakden taahhüt edilen sermayenin;

  • Sermaye artırımına ilişkin kararın ticaret siciline tescil edildiği tarihten önce şirketin banka hesabına yatırılan kısmı için tescil tarihi,
  • Tescil tarihinden sonra şirketin banka hesabına yatırılan tutarlar için ise şirketin banka hesabına yatırılma tarihi, esas alınarak bu indirimden yararlanılabilecektir.

Örnek 1: (B) A.Ş.’nin sermayesinin nakdi olarak 6.000.000 TL artırılmasına ilişkin 15/7/2015 tarihinde karar alınmış olup şirket ortaklarından Bay (F)’nin taahhüt ettiği tutar 2.000.000 TL, Bay (K)’nın taahhüt ettiği tutar ise 4.000.000 TL’dir. Taahhüt edilen tutarların %25’i olan 1.500.000 TL 30/7/2015 tarihinde ortaklar tarafından şirketin banka hesabına yatırılmış ve daha sonra sermaye artırım kararı 3/8/2015 tarihinde ticaret siciline tescil ettirilmiştir. Şirket ortağı Bay (F) taahhüt ettiği sermayenin kalan kısmı olan 1.500.000 TL’yi, sermaye artırımına ilişkin kararın tescil tarihinden sonra, 6/8/2015 tarihinde, şirketin diğer ortağı Bay (K) ise taahhüt ettiği sermayenin kalan 3.000.000 TL’lik kısmını 9/11/2015 tarihinde şirketin banka hesabına yatırmıştır. (B) A.Ş.’nin yararlanabileceği indirim oranı %50 olup 2015 yılı sonu itibarıyla TCMB tarafından açıklanan ticari krediler faiz oranı %10’dur.

Sermaye artırımına ilişkin kararın ticaret siciline tescil edildiği tarihten önce (B) A.Ş.’nin banka hesabına yatırılan sermaye taahhüdünün %25’lik kısmı için bu kararın tescil tarihi olan 3/8/2015 tarihi esas alınmak suretiyle indirimden faydalanılması mümkündür.

Kararın tescil tarihinden sonra ortaklarca şirketin banka hesabına yatırılan sermaye taahhütleri için ise bu tutarların şirketin banka hesabına yatırıldığı tarihler dikkate alınarak indirim tutarı hesaplanacaktır.

Sermaye artırımına ilişkin karar 3/8/2015 tarihinde ticaret siciline tescil ettirildiğinden, taahhüt edilen sermayenin kararın tescil tarihinden önce şirketin banka hesabına yatırılan 1.500.000 TL’lik kısmı için bu aydan itibaren yıl sonuna kadar indirim tutarı hesaplanabilecektir.

İndirim tutarı = Nakdi sermaye artışı x Ticari krediler faiz oranı x İndirim oranı x Süre

= 1.500.000 TL x 0,10 x 0,50 x (5/12)

= 31.250 TL

Sermaye artırımına ilişkin kararın ticaret siciline tescil edildiği tarihten sonra, taahhüt edilen sermayenin 1.500.000 TL’lik kısmı Bay (F) tarafından 6/8/2015 tarihinde, kalan 3.000.000 TL’lik kısmı ise şirketin diğer ortağı Bay (K) tarafından 9/11/2015 tarihinde şirketin banka hesabına yatırılmış olduğundan; bu tutarların şirketin banka hesabına yatırıldıkları aylardan itibaren yıl sonuna kadar indirim tutarı hesaplanabilecektir.

Bay (F) tarafından yatırılan tutar için,

İndirim tutarı  = Nakdi sermaye artışı x Ticari krediler faiz oranı x İndirim oranı x Süre

= 1.500.000 TL x 0,10 x 0,50 x (5/12) = 31.250 TL

Bay (K) tarafından yatırılan tutar için,

İndirim tutarı  = Nakdi sermaye artışı x Ticari krediler faiz oranı x İndirim oranı x Süre

= 3.000.000 TL x 0,10 x 0,50 x (2/12)

= 25.000 TL

Dolayısıyla, 2015 hesap döneminde 6.000.000 TL’lik sermaye artırımı üzerinden hesaplanan ve kurum kazancının tespitinde dikkate alınacak toplam indirim tutarı (31.250 TL + 31.250 TL + 25.000 TL=) 87.500 TL olacaktır.

Ayrıca, (B) A.Ş. 2016 hesap döneminde sermaye azaltımına gitmediği ve diğer şartları da sağladığı takdirde 6.000.000 TL’lik bu sermaye artırımının tamamı üzerinden 12 ay için indirim tutarı hesaplayabilecektir.

Örnek 2: 22/12/2015 tarihli genel kurul kararı ile (C) A.Ş.’nin sermayesinin 12.000.000 TL artırılmasına karar verilmiş ve bu tutarın %25’i olan 3.000.000 TL 29/12/2015 tarihinde ortaklarca şirketin banka hesabına yatırılmıştır. Söz konusu genel kurul kararı 13/1/2016 tarihinde ticaret siciline tescil ettirilerek sermaye taahhüdünün kalan 9.000.000 TL’si nakit olarak 29/1/2016 tarihinde ortaklarca şirketin banka hesabına yatırılmıştır. (C) A.Ş.’nin indirim tutarının hesaplanmasında dikkate alacağı indirim oranı %50 olup 2016 yılı sonu itibarıyla TCMB tarafından açıklanan ticari krediler faiz oranı %10’dur.

Sermaye artırımına ilişkin karar her ne kadar 2015 hesap döneminde alınmış olsa da bu kararın ticaret siciline tescili 13/1/2016 tarihinde gerçekleştirildiğinden, taahhüt edilen sermayenin 29/12/2015 tarihinde şirketin banka hesabına yatırılmış olan %25’lik kısmı için 2015 hesap dönemi itibarıyla indirimden faydalanılması mümkün bulunmamaktadır.

Öte yandan, sermaye artırımına ilişkin karar Ocak 2016 döneminde ticaret siciline tescil edildiğinden ve sermaye taahhüdünün kalan kısmının tamamı da bu dönemde ortaklarca şirketin banka hesabına yatırılmış olduğundan, 2016 hesap dönemine ait kurumlar vergisi matrahının tespitinde (C) A.Ş., sermayesinin nakden artırılan tutarının tamamı üzerinden indirim uygulamasından faydalanabilecektir.

İndirim tutarı  = Nakdi sermaye artışı x Ticari krediler faiz oranı x İndirim oranı x Süre

= 12.000.000 TL x 0,10 x 0,50 x (12/12)

= 600.000 TL

(C) A.Ş. 2016 hesap dönemine ait kurumlar vergisi matrahının tespitinde 600.000 TL’lik tutar için indirim uygulamasından yararlanabilecektir.

10.6.3.1.1. Sermaye avanslarının durumu[1]

İleride gerçekleştirilecek sermaye artırımından kaynaklanan sermaye taahhüdünün yerine getirilmesinde kullanılmak amacıyla, sermaye artırımına ilişkin karardan önce ortaklar tarafından sermaye avansı olarak şirketin banka hesabına yatırılan tutarların; 

  1. Banka hesabına yatırıldığı tarihten itibaren şirketin bilançosunda öz sermaye kalemleri arasında yer alan “Diğer Sermaye Yedekleri” hesabında izlenmesi ve
  2. Banka hesabına yatırıldığı tarihin içinde bulunduğu hesap döneminin sonuna kadar bu tutarlarla ilgili sermaye artırımına ilişkin kararın ticaret siciline tescil ettirilmesi şartıyla, söz konusu kararın ticaret siciline tescil ettirildiği tarih esas alınarak indirim uygulamasında dikkate alınması mümkündür.

 Dolayısıyla, şirketin banka hesabına yatırıldığı tarihin içinde bulunduğu hesap döneminde sermaye artırımına konu edilmeyen sermaye avansı niteliğindeki tutarların, indirim uygulamasında dikkate alınması mümkün değildir. Ayrıca, şirketin banka hesabına yatırıldığı tarihten itibaren bilançoda öz sermaye kalemleri arasında yer alan “Diğer Sermaye Yedekleri” hesabında izlenmeyen tutarlar için, ilgili hesap döneminde bu tutarlara ilişkin sermaye artırımı gerçekleştirilse dahi indirim uygulamasından faydalanılması mümkün bulunmamaktadır. 

Örnek: (B) A.Ş.’nin ortaklarından Bay (T)’nin, şirketin yürüttüğü proje için ihtiyaç duyulan finansmanın sağlanması amacıyla ve ileride sermayeye eklenmek üzere 10/5/2016 tarihinde şirketin banka hesabına yatırdığı 1.000.000 TL tutarındaki sermaye avansı, (B) A.Ş. tarafından 10/5/2016 tarihinde “Diğer Sermaye Yedekleri” hesabına kaydedilmek suretiyle şirket kayıtlarına intikal ettirilmiştir. Daha sonra (B) A.Ş.’nin nakdi sermaye artışına ilişkin karar 30/6/2016 tarihinde ticaret siciline tescil ettirilerek söz konusu tutarla ilgili sermaye artırımına ilişkin gerekli muhasebe kayıtları yapılmıştır. 

Buna göre, ortak Bay (T) tarafından 10/5/2016 tarihinde şirketin banka hesabına yatırılan ve aynı tarihte “Diğer Sermeye Yedekleri” hesabına kaydedilerek şirket kayıtlarına geçirilen bu tutar için nakdi sermaye artışına ilişkin kararın ticaret siciline tescil edildiği 30/6/2016 tarihinden itibaren indirim uygulamasından yararlanılması mümkündür.

10.6.3.2. Her bir hesap dönemi için ayrı ayrı yararlanma

Sermaye şirketleri gerçekleştirdikleri nakdi sermaye artışları üzerinden, nakdi sermaye artışının yapıldığı hesap döneminden itibaren başlamak üzere izleyen her bir hesap dönemi için ayrı ayrı indirim uygulamasından yararlanabileceklerdir.

Öte yandan, sonraki dönemlerde sermaye azaltımı yapılması hâlinde nakdi sermaye artışının azaltılan sermaye tutarı kadarlık kısmı indirim hesaplamasında dikkate alınmayacaktır.

Örnek: (BA) A.Ş.’nin sermayesinin nakdi olarak 6.000.000 TL artırılmasına ilişkin 3/8/2015 tarihli genel kurul kararı 24/8/2015 tarihinde ticaret siciline tescil ettirilmiş ve sermaye taahhüdünün tamamı ortaklarca bu ay içinde şirketin banka hesabına yatırılmıştır.

(BA) A.Ş. 2015 hesap döneminde 5 aylık süre için indirimden yararlanacak ve şartları sağlamaya devam ettiği sürece artırılan bu sermaye tutarı dolayısıyla izleyen hesap dönemlerinde de bu indirimden yararlanabilecektir.

10.6.3.3. Kazanç yetersizliği nedeniyle indirim konusu edilemeyen tutarın sonraki dönemlere devri

Sermaye şirketleri tarafından nakdi sermaye artışına ilişkin hesaplanan indirim tutarının kazanç yetersizliği nedeniyle ilgili olduğu hesap dönemine ait matrahın tespitinde indirim konusu yapılamaması halinde bu indirim tutarları, herhangi bir endekslemeye tabi tutulmaksızın izleyen hesap dönemlerine ilişkin matrahın tespitinde indirim konusu yapılabilecektir.

Örnek: 2016 hesap döneminde gerçekleştirdiği nakdi sermaye artışları üzerinden 50.000 TL indirim tutarı hesaplamış olan (D) A.Ş. bu hesap dönemindeki mali zararı nedeniyle indirimden yararlanamamıştır.

(D) A.Ş.’nin 2016 hesap döneminde kazanç yetersizliği nedeniyle kurum kazancından indiremediği 50.000 TL’lik indirim tutarı sonraki dönemlere devredecektir. İzleyen dönemlerde kazancın bulunması halinde, 2016 hesap döneminde indirilemeyen bu tutar herhangi bir endekslemeye tabi tutulmaksızın ilgili dönem matrahının tespitinde indirim konusu yapılabilecektir.

10.6.3.4. Sermaye azaltımı

Bu indirimden yararlanan sermaye şirketlerinin daha sonra sermaye azaltımı yapmaları halinde, nakdi sermaye artışının azaltılan sermaye tutarı kadarlık kısmı için sermaye azaltımına ilişkin kararın ticaret siciline tescil edildiği ayı izleyen aydan itibaren bu indirimden yararlanmaları mümkün bulunmamaktadır.

Öte yandan, nakdi sermaye artışı yapılmadan önce sermaye şirketlerinin sermaye azaltımına gitmiş olmaları halinde, bu indirimin hesaplanmasında azaltılan sermaye tutarı kadarlık kısım dikkate alınmayacaktır.

Örnek: (E) A.Ş.’nin sermayesinin 150.000 TL artırılmasına ilişkin olarak 9/5/2016 tarihinde genel kurul kararı alınmış, sermaye taahhüdünün %25’i olan 37.500 TL 11/5/2016 tarihinde ortaklar tarafından şirketin banka hesabına yatırılmıştır. Karar, 23/5/2016 tarihinde ticaret siciline tescil ettirilerek, taahhüt edilen sermayenin geri kalan kısmı olan 112.500 TL ise ortaklarca nakit olarak 27/6/2016 tarihinde şirketin banka hesabına yatırılmıştır. (E) A.Ş.’nin yararlanabileceği indirim oranı %50 olup 2016 yılı sonu itibarıyla TCMB tarafından açıklanan ticari krediler faiz oranı %10’dur.

(E) A.Ş.’nin sermayesinin 120.000 TL azaltılmasına ilişkin genel kurul kararı 10/7/2019 tarihinde ticaret siciline tescil ettirilmiştir.

(E) A.Ş.’nin 2016 hesap döneminde yararlanabileceği indirim tutarı; taahhüt edilen sermayenin 37.500 TL’lik kısmı için kararın tescil tarihi olan 23/5/2016 tarihi, 112.500 TL’lik kısmı için ise bu tutarın ortaklar tarafından şirketin banka hesabına yatırıldığı 27/6/2016 tarihi dikkate alınarak hesaplanacaktır.

37.500 TL için;

İndirim tutarı  = Nakdi sermaye artışı x Ticari krediler faiz oranı x İndirim oranı x Süre

= 37.500 TL x 0,10 x 0,50 x (8/12)

= 1.250 TL

112.500 TL için;

İndirim tutarı  = Nakdi sermaye artışı x Ticari krediler faiz oranı x İndirim oranı x Süre

= 112.500 TL x 0,10 x 0,50 x (7/12)

= 3.281,25 TL

(E) A.Ş. 2016 hesap döneminde (1.250 TL + 3.281,25 TL=) 4.531,25 TL’lik indirim tutarını kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirim konusu yapabilecektir. 2017 ve 2018 hesap dönemlerinde ise diğer şartların da sağlanması kaydıyla, TCMB tarafından bu dönemler için açıklanan ticari krediler faiz oranı dikkate alınmak suretiyle söz konusu nakdi sermaye artışı üzerinden 12 ay için indirim tutarı hesaplanabilecektir.

10/7/2019 tarihinde sermaye azaltımı yapılmış olduğundan Ocak-Temmuz 2019 dönemi için 150.000 TL’lik sermaye tutarı üzerinden, Ağustos-Aralık 2019 dönemi için ise sermaye azaltımı dikkate alınmak suretiyle (150.000 TL – 120.000 TL=) 30.000 TL’lik sermaye tutarı üzerinden indirim tutarı hesaplanabilecektir.

Öte yandan, (E) A.Ş. sonraki dönemlerde sermaye artırımına gitmesi halinde, şartları taşıması kaydıyla, artırılan bu sermaye tutarları için indirim uygulamasından yararlanabilecektir.

10.6.4. İndirim uygulamasına ilişkin Bakanlar Kuruluna verilen yetki

Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinin dördüncü paragrafı ile Bakanlar Kuruluna verilen yetki 26/6/2015 tarihli ve 2015/7910 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kullanılmıştır.

10.6.4.1. İndirim oranları

Anılan Bakanlar Kurulu Kararında genel indirim oranı %50 olarak belirlenmiş olup durumlarına göre sermaye şirketleri bu orana aşağıdaki oranları eklemek suretiyle indirim uygulamasından yararlanabileceklerdir.

10.6.4.1.1. Payları borsada işlem gören halka açık sermaye şirketlerinde indirim oranı, indirimden yararlanılan yılın son günü itibarıyla, Merkezi Kayıt Kuruluşu A.Ş. nezdinde borsada işlem görebilir nitelikte pay olarak izlenen payların nominal tutarının ticaret siciline tescil edilmiş olan ödenmiş veya çıkarılmış sermayeye oranı;

- %50 ve daha az olan şirketler için 25 puan, - %50’nin üzerinde olan şirketler için ise 50 puan, ilave edilmek suretiyle uygulanacaktır.

Örnek: (F) A.Ş.’nin yetkili organı 6/7/2015 tarihinde 6.000.000 TL nakdi sermaye artırımı kararı almış; nakden taahhüt edilen sermayenin %25’i olan 1.500.000 TL ortaklarca 3/8/2015 tarihinde şirketin banka hesabına yatırılmıştır. Söz konusu karar 12/8/2015 tarihinde ticaret siciline tescil ettirilmiş ve sermaye taahhüdünün geri kalan kısmı olan 4.500.000 TL Ağustos 2015 döneminin sonuna kadar şirketin banka hesabına yatırılmıştır.

(F) A.Ş.’nin 31/12/2015 tarihi itibarıyla Merkezi Kayıt Kuruluşu A.Ş. nezdinde borsada işlem görebilir nitelikte pay olarak izlenen paylarının nominal tutarının çıkarılmış sermayesine oranı %40 olup 2015 yılı sonu itibarıyla TCMB tarafından açıklanan ticari krediler faiz oranı %10’dur.

Buna göre, (F) A.Ş.’nin gerçekleştirdiği nakdi sermaye artışı nedeniyle indirim uygulamasında dikkate alacağı indirim oranı, diğer şartların da sağlanması kaydıyla, (%50 + %25=) %75 olacaktır.

İndirim tutarı = Nakdi sermaye artışı x Ticari krediler faiz oranı x İndirim oranı x Süre

= 6.000.000 TL x 0,10 x 0,75 x (5/12)

= 187.500 TL

Öte yandan, (F) A.Ş.’nin Merkezi Kayıt Kuruluşu A.Ş. nezdinde borsada işlem görebilir nitelikte pay olarak izlenen paylarının nominal tutarının çıkarılmış sermayesine oranının %80 olması halinde, indirim tutarının hesaplanmasında dikkate alacağı indirim oranı (%50 + %50=) %100 olacaktır.

İndirim tutarı  = Nakdi sermaye artışı x Ticari krediler faiz oranı x İndirim oranı x Süre

= 6.000.000 TL x 0,10 x 1 x (5/12)

= 250.000 TL

10.6.4.1.2. Nakdi olarak artırılan sermayenin, yatırım teşvik belgeli üretim ve sanayi tesisleri ile bu tesislere ait makine ve teçhizat yatırımlarında ve/veya bu tesislerin inşasına tahsis edilen arsa ve arazi yatırımlarında kullanılması durumunda, yatırım teşvik belgesinde yer alan sabit yatırım tutarı ile sınırlı olmak üzere 25 puan ilave edilmek suretiyle söz konusu indirim uygulanacaktır.

Örnek: (G) A.Ş.’nin yetkili organı tarafından 28/8/2015 tarihinde 24.000.000 TL nakdi sermaye artırımı kararı alınmış olup nakden taahhüt edilen sermayenin %25’i olan 6.000.000 TL, 8/9/2015 tarihinde ortaklarca şirketin banka hesabına yatırılmıştır. Söz konusu karar 15/9/2015 tarihinde ticaret siciline tescil ettirilmiş ve sermaye taahhüdünün geri kalan kısmı aynı yılın Eylül ayının sonuna kadar ortaklarca şirketin banka hesabına yatırılmıştır. Diğer taraftan, (G) A.Ş. nakdi sermaye artırımından sağladığı bu kaynağın 10.000.000 TL’lik kısmını, aynı yılın Eylül ayında 9.000.000 TL sabit yatırım tutarı içeren yatırım teşvik belgeli sanayi tesisi yatırımında kullanmıştır.

(G) A.Ş.’nin Merkezi Kayıt Kuruluşu A.Ş. nezdinde borsada işlem görebilir nitelikte pay olarak izlenen paylarının nominal tutarının çıkarılmış sermayesine oranı %80 olup 2015 yılı sonu itibarıyla TCMB tarafından açıklanan ticari krediler faiz oranı %10’dur.

Buna göre, (G) A.Ş.’nin Merkezi Kayıt Kuruluşu A.Ş. nezdinde borsada işlem görebilir nitelikte pay olarak izlenen paylarının nominal tutarının çıkarılmış sermayesine oranı %80 olduğu için indirim tutarının hesaplanmasında dikkate alacağı indirim oranı (%50 + %50=) %100 olacaktır.

Öte yandan, (G) A.Ş.’nin nakdi sermaye artırımının, yatırım teşvik belgeli sanayi tesisi yatırımında kullanılmış olan 10.000.000 TL’sinin 9.000.000 TL’lik kısmı sabit yatırım tutarına ilişkin olduğundan, bu tutarla sınırlı olmak üzere indirim oranı 25 puan ilave edilmek suretiyle (%50 + %50 + %25=) %125 olarak dikkate alınacaktır.

İndirim tutarı = Nakdi sermaye artışı x Ticari krediler faiz oranı x İndirim oranı x Süre

= 9.000.000 TL x 0,10 x 1,25 x (4/12)

= 375.000 TL

Kalan (24.000.000 TL – 9.000.000 TL=) 15.000.000 TL’lik sermaye artırımı için indirim oranı ise (%50 + %50=) %100 olarak dikkate alınacaktır.

İndirim tutarı = Nakdi sermaye artışı x Ticari krediler faiz oranı x İndirim oranı x Süre

= 15.000.000 TL x 0,10 x 1 x (4/12)

= 500.000 TL

Dolayısıyla, (G) A.Ş.’nin 2015 hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinde indirim konusu edebileceği toplam tutar (375.000 TL + 500.000 TL=) 875.000 TL’dir.

10.6.4.2. İndirim uygulamasına ilişkin sınırlamalar

2015/7910 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının birinci maddesinin üçüncü fıkrasında indirim uygulamasında dikkate alınmak üzere farklı indirim oranları belirlenmiştir.

10.6.4.2.1. Gelirlerinin %25 veya fazlası şirket faaliyeti ile orantılı sermaye, organizasyon ve personel istihdamı suretiyle yürütülen ticarî, ziraî veya serbest meslek faaliyeti dışındaki faiz, kâr payı, kira, lisans ücreti, menkul kıymet satış geliri gibi pasif nitelikli gelirlerden oluşan sermaye şirketleri için indirim oranı %0 olarak uygulanacaktır.

Örnek: (H) A.Ş. 29/7/2015 tarihinde 10.000.000 TL nakdi sermaye artırımı kararı almış ve bu karar 14/8/2015 tarihinde ticaret siciline tescil ettirilmiştir. Ancak, (H) A.Ş.’nin 2015 hesap dönemine ait gelir tablosundan, gelirlerinin %55’inin şirketin bankalarda yer alan vadeli mevduat hesaplarına işleyen faiz gelirleri ile iştiraklerden elde edilen kar payları toplamından oluştuğu görülmektedir.

Buna göre, (H) A.Ş.’nin gelirlerinin %25’inden fazlası pasif nitelikli gelirlerden oluştuğu için nakdi sermaye artışı nedeniyle indirilebilecek tutarın hesaplanmasında 2015 hesap dönemi için dikkate alınacak indirim oranı %0 olarak uygulanacaktır.

10.6.4.2.2. Aktif toplamının %50 veya daha fazlası bağlı menkul kıymetler, bağlı ortaklıklar ve iştirak paylarından oluşan sermaye şirketleri için indirilebilecek tutarın hesaplanmasında indirim oranı %0 olarak uygulanacaktır.

Örnek: (K) A.Ş. 7/6/2016 tarihinde 2.000.000 TL nakdi sermaye artırımı kararı almış ve bu karar 10/8/2016 tarihinde ticaret siciline tescil ettirilmiştir. (K) A.Ş.’nin nakdi sermaye artırımı kararının tescil edildiği hesap döneminin son günü itibarıyla aktif toplamının %57’sinin bağlı menkul kıymetler, iştirakler ve bağlı ortaklıklardan oluştuğu görülmektedir. Dolayısıyla, (K) A.Ş.’nin aktif toplamının %50’sinden fazlası bağlı menkul kıymetler, iştirakler veya bağlı ortaklıklardan oluştuğu için 2016 hesap dönemine ilişkin indirilebilecek tutarın hesaplanmasında dikkate alınacak indirim oranı %0 olarak uygulanacaktır.

10.6.4.2.3. Artırılan nakdi sermayenin başka şirketlere sermaye olarak konulan veya kredi olarak kullandırılan kısmına tekabül eden tutarla sınırlı olmak üzere indirilebilecek tutarın hesaplanmasında indirim oranı %0 olarak uygulanacaktır.

Örnek 1: (L) A.Ş. 10/9/2015 tarihinde 1.000.000 TL nakdi sermaye artırımında bulunmuş, nakdi sermaye artırımından sağladığı bu kaynağın 400.000 TL’sini 22/10/2015 tarihinde, yeni kurulan ve ortağı olduğu (KL) Ltd. Şti.’ne sermaye olarak koymuştur.

(L) A.Ş. 1.000.000 TL tutarındaki nakdi sermaye artırımının, yeni kurulan (KL) Ltd. Şti.’ne sermaye olarak koyduğu 400.000 TL’si için indirilebilecek tutarın hesaplanmasında dikkate alacağı indirim oranı %0 olacaktır. Ancak, (L) A.Ş. kalan 600.000 TL’lik sermaye artırımı için, diğer şartların da sağlanması kaydıyla, ilgili dönemde tespit edilecek orana göre indirim uygulamasından yararlanabilecektir.

Örnek 2: 17/9/2015 tarihinde 5.000.000 TL nakdi sermaye artırımında bulunan (T) A.Ş. sağladığı bu kaynağın 2.000.000 TL’sini ortağına 27/10/2015 tarihinde borç olarak vermiştir.

(T) A.Ş.’nin 5.000.000 TL tutarındaki nakdi sermaye artırımının, ortağına borç olarak verdiği 2.000.000 TL’si için indirilebilecek tutarın hesaplanmasında dikkate alacağı indirim oranı %0 olacaktır. Ancak nakdi sermaye artırımının kalan 3.000.000 TL’lik kısmı için, diğer şartların sağlanması kaydıyla, tespit edilecek orana göre indirim uygulamasından yararlanabilecektir. Öte yandan, borç olarak verilen 2.000.000 TL’nin kısmen veya tamamen tahsil edildiği dönemden itibaren, tahsil edilen tutarla sınırlı olmak üzere indirim uygulamasından faydalanılması mümkündür.

10.6.4.2.4. Arsa ve arazi yatırımı yapan sermaye şirketlerinde arsa ve arazi yatırımına tekabül eden tutarla sınırlı olmak üzere indirilebilecek tutarın hesaplanmasında indirim oranı %0 olarak uygulanacaktır.

Örnek: 11/1/2016 tarihinde 1.000.000 TL nakdi sermaye artırımında bulunan (M) A.Ş. 23/10/2017 tarihinde 800.000 TL bedelle bir arsa satın almıştır.

Buna göre, (M) A.Ş. şartların sağlanması kaydıyla 2016 hesap döneminde 12 ay olarak ve genel indirim oranı dikkate alınmak suretiyle indirim uygulamasından yararlanabilecektir. 2017 hesap döneminde 1.000.000 TL’lik nakdi sermaye artırımı dolayısıyla 10 ay genel indirim oranı dikkate alınacak, kalan 2 aylık sürede ise 23/10/2017 tarihinde arsa alımında kullanılan 800.000 TL tutarla sınırlı olmak üzere indirim oranı %0 olarak uygulanacaktır.

10.6.4.2.5. 9/3/2015 tarihinden Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinin yürürlüğe girdiği 1/7/2015 tarihine kadar olan dönemde, sermaye azaltımına gidilmiş olması halinde, azaltılan sermaye tutarına tekabül eden miktarla sınırlı olmak üzere indirilebilecek tutarın hesaplanmasında indirim oranı %0 olarak uygulanacaktır.

Örnek: 15/4/2015 tarihinde 4.000.000 TL tutarında sermaye azaltımına gitmiş olan (N) A.Ş.’nin yetkili organınca 7/7/2015 tarihinde 10.000.000 TL’lik nakdi sermaye artırımı kararı alınmış olup bu tutarın %25’i olan 2.500.000 TL aynı tarihte ortaklarca şirketin banka hesabına yatırılmıştır. Söz konusu karar 15/7/2015 tarihinde ticaret siciline tescil ettirilmiş ve sermaye taahhüdünün geri kalan kısmı olan 7.500.000 TL nakit olarak 29/7/2015 tarihinde ortaklarca şirketin banka hesabına yatırılmıştır.

Buna göre, (N) A.Ş. şartları taşıması halinde, nakdi sermaye artırımının sadece (10.000.000 TL – 4.000.000 TL=) 6.000.000 TL’lik kısmı için genel indirim oranını dikkate alarak indirim uygulamasından yararlanabilecek olup kalan 4.000.000 TL’lik tutar için ise indirim oranı %0 olarak uygulanacaktır.

10.6.5. Diğer hususlar

10.6.5.1. İndirim tutarının hesaplanmasında TCMB tarafından yararlanılan yıl için en son açıklanan ticari krediler faiz oranı dikkate alınacağından geçici vergi dönemlerinden sadece dördüncü geçici vergilendirme dönemi itibarıyla bu indirimden yararlanılması mümkün bulunmaktadır.

Öte yandan, kazancın yetersiz olması nedeniyle ilgili hesap döneminde indirim konusu yapılamayan tutarlar, izleyen hesap dönemine ilişkin geçici vergilendirme dönemlerine ait geçici vergi matrahlarının tespitinde indirim konusu yapılabilecektir.

10.6.5.2. Kendilerine özel hesap dönemi tayin edilmiş olan sermaye şirketleri, şartların sağlanması kaydıyla, hesap dönemlerinin sona erdiği ay itibarıyla TCMB tarafından en son açıklanan ticari krediler faiz oranını dikkate alarak indirimden yararlanabileceklerdir.

10.6.5.3. İndirimden faydalanmak isteyen sermaye şirketlerinin, taahhüt edilen sermaye artırımı tutarının nakit olarak şirketin banka hesabına fiilen yatırıldığına ilişkin olarak bu işlemleri içeren ve ilgili banka şubesi tarafından onaylanmış banka hesap özetini kağıt ortamında veya elektronik ortamda ilgili dönem kurumlar vergisi beyannamesi verme süresi içerisinde kurumlar vergisi yönünden bağlı oldukları vergi dairelerine ibraz etmeleri gerekmektedir.

Ayrıca, Tebliğin bu bölümünde yer alan açıklamalar çerçevesinde indirimden faydalanmak isteyen sermaye şirketlerinin, nakdi olarak artırdıkları sermaye ile indirime konu edecekleri tutara ilişkin bilgileri, kurumlar vergisi beyannamesi ekinde bildirmeleri gerekmektedir.

7193 Sayılı Kanun, yürütme ve yürürlük maddeleriyle birlikte 54 maddeden oluşmakta olup, TBMM Genel Kurulunca 21/11/2019 tarihinde kabul edilmiştir.

Söz konusu Kanun, Cumhurbaşkanı tarafından onaylanması sonrasında Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girecektir.

Bu sirkülerimizde 7193 Sayılı Kanunla yapılan vergi düzenlemelerine özetle yer verilmiştir.

Kanun Teklifinin Meclis görüşmelerinde;

  • Tapu harcının Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce yapılan veya yaptırılan değerlemeye göre belirlenmesine ilişkin 30 ve 31’inci maddeleri, kanun teklifinden çıkarılmıştır.

  • Konaklama Vergisine ilişkin 9'uncu maddesi ve karşı tarafa yükletilen vekalet ücretine ilişkin 16’ncı maddesi değiştirilerek kabul edilmiştir.

A) DİJİTAL HİZMET VERGİSİ

Bu Kanunun 1 ila 7 nci maddeleri ile Türkiye'de dijital ortamda sunulan her türlü reklam hizmetleri, içerik satışları (oyun, müzik, video, uygulama içi satışlar vb.) sosyal medya sitelerinde verilen ücretli hizmetler, mal ve hizmet satışında aracılık yapan “web” sitelerinde sunulan aracılık hizmetlerinden elde edilen hasılat üzerinden vergi alınmasını temin etmek amacıyla “dijital hizmet vergisi” adıyla yeni bir vergi ihdas edilmektedir.

Söz konusu düzenlemeye göre, dijital ortamda, dijital hizmet sağlayıcıları tarafından Türkiye’de sunulan aracılık da dahil olmak üzere dijital hizmetlerden elde edilen hasılata %7,5 oranında Dijital Hizmet Vergisi (“DHV”) uygulanacaktır.

DHV mükellefi, dijital hizmet sağlayıcılarıdır. Dijital hizmet sağlayıcılarının, Gelir Vergisi Kanunu ya da Kurumlar Vergisi Kanunu bakımından tam ya da dar mükellef olmasının veya dar mükellefiyet durumunda söz konusu faaliyetleri Türkiye’de bulunan işyeri veya daimi temsilcileri vasıtasıyla gerçekleştirip gerçekleştirmemesinin mükellefiyet açısından bir etkisi olmayacaktır.

Kanunda, “ilgili hesap döneminden önceki hesap döneminde, Kanunun 1 inci maddesinde sayılan hizmetlere ilişkin, Türkiye’de elde edilen hasılatı 20 milyon Türk lirasından veya dünya genelinde elde edilen hasılatı 750 milyon Avrodan veya muadili yabancı para karşılığı Türk lirasından az olanlar dijital hizmet vergisinden muaftır. Mükellefin, finansal muhasebe açısından konsolide bir grubun üyesi olması hâlinde, bu hadlerin uygulanmasında grubun verginin konusuna giren hizmetlere ilişkin elde ettiği toplam hasılat dikkate alınır.”  hükmüne yer verilmektedir.  

Buna göre, DHV mükellefiyeti kapsamına hem 750 milyon Avro hem de 20 milyon TL kıstasının ikisini birden karşılayanlar girecektir.  

Mükelleflerce ödenen vergi, bu mükellefler tarafından gelir ve kurumlar vergisine esas safi kazancın tespitinde gider olarak indirilebilecektir. 

Diğer taraftan, hatırlanacağı üzere, 19 Aralık 2018 tarihli ve 30630 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 476 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile 1.1.2019 tarihinden itibaren, internet ortamında verilen reklam hizmetlerine ilişkin olarak, bu hizmeti verenlere veya internet ortamında reklam hizmeti verilmesine aracılık edenlere;

  • Mükellef olup olmamasına bakılmaksızın gerçek kişilere yapılacak ödemelerden % 15,

  • Dar mükellef kurumlara yapılacak ödemelerden % 15,

  • Türkiye’de kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunan kurumlara yapılacak ödemelerden %0 

oranında stopaj yapma yükümlülüğü getirilmişti.

Dijital Hizmet Vergisi yukarıda yer alan düzenlemeden bağımsız olarak getirilmiştir.

Başka bir ifade ile %7,5’luk DHV uygulaması, yukarıda yer verilen  %15'lik stopaj uygulamasını kaldırılmamakta; söz konusu stopaj uygulamasından bağımsız bir vergi düzenlemesi olarak uygulanacaktır.

Yürürlük tarihi: Bu Kanunun yayım tarihini izleyen üçüncü aybaşında,

B) GELİR VERGİSİ KANUNUNDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER

1) Gelir Vergisi Tarifesinin Değiştirilmesi

Bu Kanunun 17’nci maddesiyle, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 103 üncü maddesinde yapılan değişiklik ile gelir vergisi tarifesine yeni bir dilim ve %40 oranı eklenmiştir.

Buna göre, mevcut tarifenin ilk dört dilimi korunmak suretiyle 500.000 TL'ye kadar gelir elde eden grupların vergi yüklerinde herhangi bir değişiklik yapılmamıştır; ancak 500.000 TL ve üzeri gelir elde edenler %40 oranında gelir vergisine tabi olacaktır.

Mevcut ve öngörülen vergi tarife tablosu aşağıdaki gibidir: 

Mevcut Tarife

Yeni Tarife

18.000 TL'ye kadar

15%

18.000 TL’ye kadar

15%

40.000 TL'nin 18.000 TL'si için 2.700 TL, fazlası

20%

40.000 TL’nin 18.000 TL’si için 2.700 TL, fazlası 

20%

98.000 TL'nin 40.000 TL'si için 7.100 TL, (ücret gelirlerinde 148.000 TL'nin 40.000 TL'si için 7.100 TL), fazlası

27%

98.000 TL’nin 40.000 TL’si için 7.100 TL, (ücret gelirlerinde 148.000 TL’nin 40.000 TL'si için 7.100 TL), fazlası

27%

98.000 TL'den fazlasının 98.000 TL'si için 22.760 TL, (ücret gelirlerinde 148.000 TL'den fazlasının 148.000 TL'si için 36.260 TL), fazlası

35%

500.000 TL’nin 98.000 TL’si için 22.760 TL, (ücret gelirlerinde 500.000 TL’nin 148.000 TL’si için 36.260 TL), fazlası

35%

500.000 TL’den fazlasının 500.000 TL’si için 163.460 TL (ücret gelirlerinde 500.000 TL’den fazlasının 500.000 TL’si için 159.460 TL), fazlası

40%

Ayrıca, yine bu Kanunun;  

  • Yürürlüğüne ilişkin 53’üncü maddesinde, yukarıdaki düzenlemenin 1/1/2019 tarihinden itibaren elde edilen gelirlere uygulanacağı,

  • 22 nci maddesi ile Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 91’inci maddesinde ise 1/1/2019-31/12/2019 tarihleri arasında elde edilen ücret gelirlerine, değişiklik öncesi tarifenin uygulanacağı

belirtilmiştir.

Buna göre, ücret gelirleri dışındaki diğer gelirlere 1/1/2019-31/12/2019 dönemi için yukarıda yer alan yeni tarife uygulanacaktır.

2) Gelir Vergisi Tarifesinin 4’üncü Gelir Diliminde Yer Alan Tutarın (500 Bin TL) Üzerinde Ücret Elde Edenlerin Beyanname Vermesi

Bu Kanunun 15 inci maddesiyle, Gelir Vergisi Kanununun 86 ncı maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinin (b) alt bendinde yapılan değişiklik ile gelir vergisi tarifesinin 4 üncü gelir diliminde yer alan tutarın (500 Bin TL) üzerinde ücret elde edenlerin beyanname vermesine imkan sağlanmıştır.

Buna göre;

  • Tek işverenden alınan tevkif suretiyle vergilendirilmiş ücret gelirleri toplamının 103 üncü maddede yazılı tarifenin dördüncü gelir diliminde yer alan tutarı (500.000 TL) aşması halinde bu gelirler beyan edilecektir.

  • Birden fazla işverenden tevkif suretiyle vergilendirilmiş ücret geliri elde eden mükelleflerin, birden sonraki işverenden aldıkları ücret gelirleri toplamı, 103 üncü maddede yazılı tarifenin ikinci gelir diliminde yer alan tutarı (2019 yılı için 40.000 TL) aşması halinde bu gelirler önceden olduğu gibi beyan edilecektir.

  • Birden fazla işverenden tevkif suretiyle vergilendirilmiş ücret geliri elde eden mükelleflerin, birden sonraki işverenden aldıkları ücret gelirleri toplamının, 103 üncü maddede yazılı tarifenin ikinci gelir diliminde yer alan tutarı (2019 yılı için 40.000 TL) aşmaması; ancak, bu ücreti ile ilk işverenden alınan ücret geliri toplamının 103 üncü maddede yazılı tarifenin dördüncü gelir diliminde yer alan tutarı (500.000 TL) aşması halinde de bu gelirler beyan edilecektir.

Yürürlük tarihi: 1/1/2020 tarihinden itibaren elde edilen gelirlere uygulanmak üzere yayımı tarihinde.

3) Belirli Bir Tutarda Taşıma Bedelinin Gelir Vergisinden İstisna Tutulması

Bu Kanunun 11 inci maddesiyle, Gelir Vergisi Kanununun 23 üncü maddesinde yapılan değişiklik ile çalışanlara; toplu taşıma kartı, bileti veya bu amaçla kullanılan ödeme araçları temin edilerek verilmekte olan 10 TL’ye kadar taşıma bedeli gelir vergisinden istisna edilmiştir. Bu tutarın üzeri ise ücret olarak kabul edilecektir.

Bilindiği üzere, GVK madde 23/10 uyarınca, hizmet erbabının toplu olarak işyerlerine gidip gelmelerini sağlamak maksadıyla işverenler tarafından yapılan taşıma giderleri gelir vergisinden istisnadır.

Yapılan düzenlemeyle, çalışanlara, toplu olarak işyerlerine gidip gelmelerini sağlamak maksadıyla işverenler tarafından yapılan taşıma giderleri haricinde; toplu taşıma kartı, bileti veya bu amaçla kullanılan ödeme araçları temin edilerek verilecek olan 10 TL’ye kadar taşıma bedeli de gelir vergisinden istisna edilmiştir.

Yürürlük tarihi: Kanunun yayım tarihini izleyen ay başında.

4) Binek Otomobillerin Giderlerine Kısıtlama Getirilmesi

Bu Kanunun 13 üncü ve 14 üncü maddeleriyle, Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı ve 68 inci maddelerinde yapılan değişiklikler ile işletmelerin kiraladıkları veya iktisap ettikleri binek otomobillerin giderlerinin vergi matrahının tespitinde indiriminde kısıtlamalara gidilmiştir.

Buna göre;

  1. Kiralama yoluyla edinilen binek otomobillerin her birine ilişkin aylık kira bedelinin 5.500 TL’ye kadarlık kısmının,

  2. Binek otomobillerinin iktisabına ilişkin özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi toplamının en fazla 115.000 TL’ye kadarlık kısmının,

  3. Binek otomobillere ilişkin giderlerin en fazla % 70’inin,

  4. Özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi hariç ilk iktisap bedeli 135.000 TL’yi, söz konusu vergilerin maliyet bedeline eklendiği veya binek otomobilin ikinci el olarak iktisap edildiği hallerde, amortismana tabi tutarı 250.000 TL’yi aşan binek otomobillerinin her birine ilişkin ayrılan amortismanın en fazla bu tutarlara isabet eden kısmının,

 ticari kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınabilmesi yönünde düzenleme yapılmıştır. Bu durumda, yukarıda yer alan tutarları aşan kısımların KKEG olarak dikkate alınması gerekecektir.

Ayrıca, Gelir Vergisi Kanununun 40/7 nci madde hükmünde yapılan değişikliğin uygulamasında, bentte yer alan söz konusu tutarlar her yıl yeniden değerleme oranında artırılacağından gider olarak dikkate alınabilecek amortisman tutarının tespitinde binek otomobilin iktisap edildiği tarihte yürürlükte olan tutarların dikkate alınacağı düzenlenmiştir. Bu suretle, her bir binek otomobilinin iktisap edildiği tarihte yürürlükte bulunan Gelir Vergisi Kanununun 40/7 nci maddesindeki tutar dikkate alınarak binek otomobilinin faydalı ömrü süresince gider olarak dikkate alınabilecek amortisman tutarının tespit edilmesi ve bu tutarın yıllar itibarıyla yeniden değerleme nedeniyle değişmemesi sağlanmaktadır.

Diğer taraftan, 5.500 TL’lik kira tutarı 1/1/2020 tarihinde de geçerli olacaktır, yeniden değerlemeye tabi tutulmayacaktır.

Ayrıca yukarıda yer verilen kısıtlamaların, serbest meslek erbabına ait binek otomobillerin giderlerine de uygulanması amacıyla Gelir Vergisi Kanununun 68 inci maddesinde de benzer değişiklikler yapılmıştır.

Son olarak, bu Kanunun yürürlüğe ilişkin 53 üncü maddesinde “13 üncü ve 14 üncü maddeleri 1/1/2020 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemi gelir ve kazançlarına uygulanmak üzere yayımı tarihinde,” yürürlüğe gireceği belirtilmiştir; ancak söz konusu hükümde iktisap tarihi belirlemesi olmadığı için Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle 2020 öncesi iktisap edilmiş olan binek otomobillerin durumunda ilgili maddenin uygulaması açısından tereddüt yaşanabilecektir.

Hazine ve Maliye Bakanlığınca çıkarılacak tebliğlerde konuya ilişkin açıklama yapılması muhtemeldir.

Yürürlük tarihi: 13 üncü ve 14 üncü maddeleri 1/1/2020 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemi gelir ve kazançlarına uygulanmak üzere yayımı tarihinde.

5) Vergiye Uyumlu Mükelleflere Vergi İndirimi Uygulamasından Yararlanma Şartlarının Yumuşatılması

Bu Kanunun 18 inci maddesiyle, Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 121 inci maddesinde yapılan değişiklik ile vergiye uyumlu mükelleflere vergi indirimini sağlayan düzenlemeden yararlanma koşulları yumuşatılmaktadır.

Bilindiği üzere, vergiye uyumlu mükelleflere sağlanan vergi indiriminden faydalanabilmek için gerekli şartlardan biri, Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerine verilmesi gereken tüm vergi beyannamelerinin süresinde verilmesi ve bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin süresinde ödenmesidir.

Bu maddeyle, vergiye uyumlu mükellef uygulamasından yararlanma konusunda mükellefleri rahatlatacak 3 önemli düzenleme yapılmıştır:

  • Vergi beyannameleri ibaresi; yıllık gelir vergisi ve kurumlar vergisi beyannameleri, geçici vergi beyannameleri, muhtasar, muhtasar ve prim hizmet beyannameleri ile KDV ve ÖTV beyannameleri ile sınırlandırılmıştır.

Örneğin, veraset intikal vergisi veya damga vergisi beyanları bu kapsamda değerlendirilmeyecektir. 

  • Bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilere ilişkin ödeme koşulu da gelir ve kurumlar vergisi beyannamelerinin verilme süresine çekilmiştir. Bu nedenle zamanında verilen beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin zamanında ödenmemesi durumu ihlal sayılmayacağından, eksik ödemeler hükmü de madde metninden çıkarılmıştır.

Örneğin, 2019 yılı içerisinde bir vergi beyannamesini kanuni süresinde vermiş, ancak ödemesini süresinde yapmamış bir mükellef, indirimin hesaplanacağı 2019 yılı kurumlar vergisi beyannamesini vermeden önce söz konusu vergiyi ve gecikme zammını ödemiş olması kaydıyla, beyannameyi verdiği gün itibarıyla indirim hakkından yararlanabilecektir.

  • Mahsuben yapılan ödemelerde, daha sonra yapılan tespitler üzerine mahsuben ödenmek istenen tutarın %10'una kadar yapılan eksik ödemelerin indirimden faydalanılmasına engel teşkil etmeyecektir.

Yürürlük tarihi: 1/1/2020 tarihinden itibaren verilmesi gereken yıllık gelir ve kurumlar vergisi beyannamelerinde uygulanmak üzere yayımı tarihinde.

6) Telif Kazancına İlişkin İstisna Düzenlemesine Kısıtlama Getirilmesi

Bu Kanunun 10 uncu maddesiyle, Gelir Vergisi Kanununun 18 inci maddesinde yapılan değişiklik ile gelir vergisi tarifesinin 4 üncü gelir diliminde yer alan tutarın (500 Bin TL) üzerinde telif kazancı elde edenlerin, Gelir Vergisi Kanununun 18 nci maddesinde düzenlenen istisnadan faydalanamamaları ve beyanname vermeleri düzenlenmiştir.

Bilindiği üzere, Gelir Vergisi Kanununun 18 nci maddesinde belirtilen serbest meslek (Müellif, mütercim, bilgisayar programcısı, roman, makale vb.) kazançları gelir vergisinden istisna olmakla birlikte; GVK madde 94/2-a uyarınca bu kapsama giren serbest meslek işleri dolayısıyla yapılan ödemelerden nihai vergi niteliğinde %17 oranında stopaj yapılmaktadır.

Yapılan düzenlemeyle, 1.1.2020 yılından itibaren elde edilecek kazançlara uygulanmak üzere, Gelir vergisi tarifesinin 4 üncü gelir diliminde yer alan tutarın (500 Bin TL) üzerinde telif kazancı elde edenlerin, Gelir Vergisi Kanununun 18 nci maddesinde düzenlenen istisnadan faydalanamayacak ve kazançlarının tamamın için beyanname vermeleri gerekecektir. Yukarıda belirtilen ve %17 oranında tevkif suretiyle ödenen vergiler beyannamede mahsup edilecektir.

Yürürlük tarihi: 1/1/2020 tarihinden itibaren elde edilen gelirlere uygulanmak üzere yayımı tarihinde.

7) Karşı Tarafa Yükletilen Vekalet Ücretini Ödemekle Yükümlü Olanların Ödemenin Avukatın Müvekkiline Yapılması

Bu Kanunun 16’ncı maddesi ile Gelir Vergisi Kanununun 94’üncü maddesinde yapılan değişikliğe göre, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Avukatlık Kanunu uyarınca karşı tarafa yükletilen vekalet ücretini (icra ve iflas müdürlüklerine yatırılanlar dahil) ödeyenler tarafından gelir vergisi tevkifatı yapılacaktır.

Yürürlük tarihi: Yayımı tarihinde.

8) Amatör Spor Yarışmalarını Yöneten Hakemlere Ödenen Ücretlerde İstisnasının Kaldırılması

Bu Kanunun 12’nci maddesiyle, Gelir Vergisi Kanununun 29 uncu maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendinde yapılan değişiklik ile spor yarışmalarını yöneten hakemlere ödenen ücretlere uygulanan gelir vergisi istisnası kaldırılmıştır.

Yapılan düzenlemeyle, amatör spor yarışmalarını yöneten hakemlere ödenen ücretlere (basketbol ve voleybol spor dallarının en üst liglerinde görev alanlar hariç) istisna uygulanacaktır.

Yürürlük tarihi: Kanunun yayım tarihini izleyen ay başında.

9) Sporculara Yapılan Ücret ve Ücret Sayılan Ödemelerden Yapılacak Gelir Vergisi Tevkifatı

Bu Kanunun 21’inci maddesiyle, Gelir Vergisi Kanunun 72 nci maddesinde yapılan değişiklik ile Gelir Vergisi Kanununun sporculara yapılan ücret ve ücret sayılan ödemelerden yapılacak gelir vergisi tevkifatı oranlarını belirleyen geçici 72 nci maddesinin uygulama süresi 31/12/2019 tarihinden 31/12/2023 tarihine uzatılmakta ve lig usulüne tabi spor dallarında en üst liglerdeki sporculara yapılan ücret ve ücret sayılan ödemelerden yapılan tevkifat oranı %20 olarak belirlenmektedir.

Yürürlük tarihi: “31/12/2019” ibaresini “31/12/2023” şeklinde değiştiren hükmü yayımı tarihinde, diğer hükümleri 1/1/2020 tarihinden itibaren elde edilen gelirlere uygulanmak üzere yayımı tarihinde.

B) 6802 SAYILI GİDER VERGİLERİ KANUNDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER

1) Kambiyo İşlemlerinde BSMV Oranının Artırılması

Bu Kanunun 8 inci maddesiyle, Gider Vergileri Kanununun 33 üncü maddesinde yapılan değişiklik ile kambiyo işlemlerinde banka ve sigorta muameleleri vergisi (BSMV) oranı binde 1’den binde 2’ye çıkartılmış, ayrıca bu oranı 10 katına kadar artırma konusunda Cumhurbaşkanına yetki verilmiştir.

Yürürlük tarihi: Yayımı tarihinde.

2) Konaklama Vergisi

Bu Kanunun 9 uncu maddesiyle, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun mülga 34 üncü maddesi “Konaklama Vergisi” başlığıyla yeniden düzenlenerek Konaklama Vergisi ihdas edilmiştir.

Buna göre, konaklama vergisi, verilen geceleme hizmeti bedeli üzerinden; 31/12/2020 tarihine kadar % 1, bu tarihten sonra ise yüzde 2 oranında hesaplanacaktır.

Cumhurbaşkanı, bu oranı bir katına kadar artırmaya, yarısına kadar indirmeye, bu sınırlar içinde farklı oranlar tespit etmeye yetkilidir.

Düzenlemeye göre; otel, motel, tatil köyü, pansiyon, apart otel, misafirhane, kamping, dağ evi, yayla evi gibi konaklama tesislerinde verilen geceleme hizmeti ile bu hizmetle birlikte satılmak suretiyle konaklama tesisi bünyesinde sunulan diğer tüm hizmetler (yeme, içme, aktivite, eğlence hizmetleri ve havuz, spor, termal ve benzeri alanların kullanımı gibi) konaklama vergisine tabi olacaktır. Geceleme hizmetinin; sağlıklı yaşam tesisleri, eğlence merkezleri gibi tesislerin bünyesinde sunulması, vergilendirmeye etki etmeyecektir.

Konaklama vergisinin matrahı, verginin konusuna giren hizmetler karşılığında, katma değer vergisi hariç, her ne suretle olursa olsun alınan veya bu hizmetler için borçlanılan para, mal ve diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamıdır.

Konaklama vergisi, konaklama tesislerince düzenlenen fatura ve benzeri belgelerde ayrıca gösterilecektir. Bu vergiden herhangi bir ad altında indirim yapılamayacaktır. Bu vergi, KDV matrahına dahil edilmeyecektir.

Aşağıda sayılan hizmetler konaklama vergisinden istisnadır:

a) Öğrenci yurtları, pansiyonları ve kamplarında öğrencilere verilen hizmetler.

b) Karşılıklı olmak kaydıyla yabancı devletlerin Türkiye'deki diplomatik temsilcilikleri; konsoloslukları ve bunların diplomatik haklara sahip mensupları ile uluslararası anlaşmalar gereğince vergi muafiyeti tanınan uluslararası kuruluşlar ve mensuplarına verilen hizmetler.

Konaklama vergisinde vergilendirme dönemi, faaliyet gösterilen takvim yılının birer aylık dönemleridir. Her bir vergilendirme dönemine ait konaklama vergisi, vergilendirme dönemini takip eden ayın 26’ncı günü akşamına kadar KDV yönünden bağlı olunan vergi dairesine (KDV mükellefiyeti bulunmayanlarca tesisin bulunduğu yer vergi dairesine) beyan edilecek ve aynı süre içinde ödenecektir.

Yürürlük tarihi: 1/4/2020 tarihinde.

C) VERGİ USUL KANUNUNDA YAPILAN DÜZENLEMELER

1) Kanun yolundan vazgeçme seçeneği

Bu Kanunun 27 nci maddesiyle, Vergi Usul Kanununun mülga 379 uncu maddesi "Kanun yolundan vazgeçme" başlığıyla yeniden düzenlenmektedir.

Bu kapsamda, yargılama aşamasında mükelleflerin istinaf veya temyiz yolundan vazgeçmeleri halinde verilen karara göre, dava konusu edilen verginin bir kısmı ve/veya cezanın bir kısmı ya da tamamından vazgeçilmesi ve idarece de ihtilafların sürdürülmemesi yönünde düzenleme yapılmaktadır.

Esasen, yapılan düzenlemeyle, yargı aşamasında da mükelleflerin yargı yolundan vazgeçerek idareyle uzlaşma yolunu gedebilmelerine olanak sağlanmaktadır.

Söz konusu düzenleme, "İstinaf" ve "Temyiz" aşamasındaki vergi davaları için getirilmektedir. Danıştay’ın bozma kararı üzerine verilen kararlar uygulama kapsamında değildir.

Buna göre, mükelleflerin bu düzenlemeden yararlanabilmeleri için en az ilk derece mahkemesi kararının verilmesi gerekiyor. İlk derece mahkemesi kararına göre, davanın idare veya mükellef lehine sonuçlanması durumuna göre bu uygulamadan aşağıdaki tabloda gösterilen şekilde yararlanılabilecektir.

Bu şekilde tahakkuk eden tutarlar tahakkuk tarihinden itibaren 1 ay içinde ödenecektir. Bu maddeye göre tahakkuk eden vergi ve/veya vergi cezalarının %80’inin, hesaplanacak gecikme faizi ile birlikte bu sürede tamamen ödenmesi şartıyla, vergi ve ceza tutarından %20 oranında indirim yapılacaktır.

Tabloda ödenmesi gereken tutar 100 TL olarak kabul edilmiştir.

Vergi Mahkemesi veya Bölge İdare Mahkemesi Tarafından Kaldırılmışsa

Vergi Mahkemesi veya Bölge İdare Mahkemesi
Tarafından Tasdik Edilmişse

Alacak Konusu

Ödeme

İndirimli Ödeme

Ödeme

İndirimli Ödeme

Vergi Aslı

60

48

100

100

Vergi Ziyaı Cezası

0

0

75

60

Vergi Aslı Dava Konusu
Edilmeyen veya Kaçakçılığa İştirak
Nedeniyle Kesilen
Vergi Ziyaı Cezası

25

20

75

60

Usulsüzlük
Cezası ve/veya Özel Usulsüzlük

25

20

75

60

Yürürlük tarihi: 1/1/2020 tarihinde.

2) İzaha Davette Sürelerin 30 Güne Çıkarılması

Bu Kanunun 25 inci maddesiyle, Vergi Usul Kanunu’nun 370 inci maddesinde yapılan değişiklik ile izaha davet edilenlerin izahta bulunma süreleri ile beyanname verme ve ödeme süreleri 15 günden 30 güne çıkarılmıştır. Ayrıca, kullanılan sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge tutarı,  bir takvim yılında 100 bin Türk lirasını geçmeyen veya bu tutarı geçse bile ilgili yıldaki toplam mal ve hizmet alışlarının %5'ini aşmayan mükelleflere maddede yer alan şartlar dahilinde ziyaa uğratılan vergi üzerinden %20 oranında vergi ziyaı cezası kesilmesi öngörülmektedir (Diğer taraftan söz konusu vergi ziyaı cezası uzlaşma kapsamı dışında tutulmaktadır).

Yürürlük tarihi: 1.1.2020

3) Vergi cezalarında indirim uygulaması

Bu Kanunun 26 ncı maddesiyle, Vergi Usul Kanununun 376 ncı maddesinde yapılan değişiklik ile vergi cezalarında indirim müessesi mükellef lehine daha avantajlı hale getirilmiştir.

Bilindiği üzere, vergi cezalarında (vergi ziyaı cezası, birinci ve ikinci derece usulsüzlük cezaları ve özel usulsüzlük cezası) ilk seferde yüzde 50 müteakip cezalarda 1/3 oranında indirim uygulanmaktadır.

Yapılan düzenlemeyle, ilgili maddede belirtilen sürelerde ödeme yapılması kaydıyla, vergi ziyaı cezalarında ilk defa işlenip işlenmediğine bakılmaksızın indirim oranı %50 olarak belirlenmiştir.

Ayrıca, aynı düzenlemeye göre uzlaşmanın vaki olması halinde, üzerinde uzlaşılan verginin veya vergi farkının ve vergi ziyaı cezasının %75’inin ödeme süreleri içinde ödenmesi durumunda, üzerinde uzlaşılan cezanın %25’i indirilecektir.

Yürürlük tarihi: Yayımı tarihinde.

Ç) EMLAK VERGİSİ KANUNUNDA YAPILAN DÜZENLEMELER

Değerli Konut Vergisi

Bu Kanununun 30 ila 37’inci maddeleriyle, Emlak Vergisi Kanununa eklenen 42 ila 49’uncu maddelerle, "Değer Konut Vergisi" ihdas edilmiştir.

Değerli konut vergisine tabi mesken nitelikli taşınmazlardan değeri;

  • 5.000.000 TL ile 7.500.000 TL arasında olanlar (Binde 3),
  • 7.500.001 TL ile 10.000.000 TL arasında olanlar (Binde 6),
  • 10.000.001 TL’yi aşanlar (Binde 10)

oranında vergilendirilecektir.

Mükellefiyet; 

  • Mesken nitelikli taşınmazın değerinin, bina vergi değeri veya Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce belirlenen değerin yukarıda belirtilen tutarı aştığının (bu tutar dahil) belirlendiği tarihi,

  • 33’üncü maddenin (1) ila (7) numaralı fıkralarında yazılı vergi değerini tadil eden sebeplerin doğması hâlinde bu değişikliklerin vuku bulduğu tarihi,

  • Muafiyetin sukut ettiği tarihi

takip eden yıldan itibaren başlayacaktır. Her yıl hesaplanacak olan vergi, ilgili yılın Şubat ve Ağustos aylarının sonuna kadar ödenecektir.

Yürürlük tarihi: Yayımı tarihinde.

Söz konusu Kanun Teklifine aşağıdaki bağlantı yoluyla ulaşabilirsiniz. https://www.verginet.net/

7193 Sayılı Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ve Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi

Salı, 26 Kasım 2019 09:06

Konaklama Vergisi ve Turizm Payı

Zaman zaman turizm sektörü için bacası tütmeyen sanayi ifadesi kullanılmaktadır. Ülkemiz ekonomisine verdiği katkıdan dolayı bu ifade oldukça yerindedir.  Son dönemde mevzuatımızda ki değişim hızı baş döndürücü niteliktedir. Daha bir düzenlemeyi tam olarak hazmedemeden yeni bir düzenleme kapımızı çalıyor. Makaleyi kaleme aldığımız anda 7193 Sayılı Kanun TBMM Genel kurulunda kabul edilmiş ancak henüz resmi gazetede yayınlanmamıştı. 7193 Sayılı Kanunun içeriğinde Dijital Hizmetler Vergisi, Konaklama Vergisi, Değerli Konut Vergisi,  gelir vergisi tarifesine yeni oran ve dilimler eklenmesi, BSMV’nin %2 oranına çıkarılması, binek taşıtlardan alınan KDV ve ÖTV’nin gider kaydedilmesi ve amortisman hesaplamalarında yapılan kısıtlamalar da dahil olmak üzere bir çok yenilik ve değişiklik söz konusudur.   Makalemizde turizm sektörünü yakından ilgilendiren 7193 Sayılı Kanunla hayat bulacak olan Konaklama Vergisi ile 7183 Sayılı Kanunla hayatımıza giren Turizm Payını ele alacağız.

A-KONAKLAMA VERGİSİ

Konaklama Vergisi 7193 Sayılı Kanunun 9. Maddesiyle, 6802 Sayılı Kanunun İkinci Kısmının İkinci Bölümünün mülga başlığı “Konaklama Vergisi” şeklinde ve mülga 34.maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.

1-Mükellef ve Vergiyi Doğuran Olay

Otel, motel, tatil köyü, pansiyon, apart otel, misafirhane, kamping, dağ evi, yayla evi gibi konaklama tesislerinde verilen geceleme hizmeti ile bu hizmetle birlikte satılmak suretiyle konaklama tesisi bünyesinde sunulan diğer tüm hizmetler (yeme, içme, aktivite, eğlence hizmetleri ve havuz, spor, termal ve benzeri alanların kullanımı gibi) konaklama vergisine tabidir. Geceleme hizmetinin; sağlıklı yaşam tesisleri, eğlence merkezleri gibi tesislerin bünyesinde sunulması, vergilendirmeye etki etmez.

Konaklama vergisinin mükellefi birinci fıkrada belirtilen hizmetleri sunanlardır. Bu ifadeden konaklama hizmeti vermeyen restoran ve diğer işletmelerin faaliyetlerinin konaklama vergisinin konusuna girmediğini söyleyebiliriz.

Vergiyi doğuran olay, birinci fıkrada belirtilen hizmetlerin sunulması ile meydana gelir.

2-Verginin Matrahı ve Oranı

Konaklama vergisinin matrahı, verginin konusuna giren hizmetler karşılığında, katma değer vergisi hariç, her ne suretle olursa olsun alınan veya bu hizmetler için borçlanılan para, mal ve diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamıdır.

Konaklama vergisinin oranı % 2’dir. Cumhurbaşkanı, bu oranı bir katına kadar artırmaya, yarısına kadar indirmeye, bu sınırlar içinde farklı oranlar tespit etmeye yetkilidir.

7193 Sayılı Kanunun 42.Maddesiyle, 6802 Sayılı Kanununa Geçici 34.Madde ilave edilmiştir. Bu maddeye göre Konaklama Vergisi 31/12/2020 tarihine kadar % 1 olarak uygulanacaktır.

3-Belge Düzeni

Konaklama vergisi, konaklama tesislerince düzenlenen fatura ve benzeri belgelerde ayrıca gösterilir. Bu vergiden herhangi bir ad altında indirim yapılamaz. Bu vergi, katma değer vergisi matrahına dahil edilmez.

Başka bir makale konusu olmakla birlikte bir kısım konaklama hizmeti veren işletmeler, vergisel eleştiriyle karşılaşmamak adına ay sonlarında konaklaması devam eden müşteriler için konaklamanın başladığı tarihten ay sonuna kadar olan kısım için gelir tahakkuku ve bu gelir tahakkuku üzerinden KDV hesaplamaktadırlar. Bu işletmelerin konaklama vergisi için de aynı uygulamaya devam edeceğini sanıyoruz.

4-İstisnalar

a) Öğrenci yurtları, pansiyonları ve kamplarında öğrencilere verilen hizmetler.

b) Karşılıklı olmak kaydıyla yabancı devletlerin Türkiye’deki diplomatik temsilcilikleri, konsoloslukları ve bunların diplomatik haklara sahip mensupları ile uluslararası anlaşmalar gereğince vergi muafiyeti tanınan uluslararası kuruluşlar ve mensuplarına verilen hizmetler.

5-Verginin Dönemi

Konaklama vergisinde vergilendirme dönemi, faaliyet gösterilen takvim yılının birer aylık dönemleridir. Her bir vergilendirme dönemine ait konaklama vergisi, vergilendirme dönemini takip eden ayın yirmi altıncı günü akşamına kadar katma değer vergisi yönünden bağlı olunan vergi dairesine (katma değer vergisi mükellefiyeti bulunmayanlarca tesisin bulunduğu yer vergi dairesine) beyan edilir ve aynı süre içinde ödenir.

6-Yetki

Hazine ve Maliye Bakanlığı, konaklama vergisi beyannamesinin şekil, içerik ve ekleri ile uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.

Kuvvetle muhtemel Konaklama Vergisi beyannamesi Gelir İdaresi Başkanlığı’na elektronik ortamda gönderilecektir.

7-Yürürlük Tarihi

7193 Sayılı Kanunun 53/1-b Maddesine göre Konaklama Vergisinin yürürlük tarihi 01/04/2020 Tarihidir.

B-TURİZM PAYI

Turizm Payı 7183 Sayılı Kanunla 01.10.2019 Tarihinden itibaren ekonomik ve mesleki yaşamımıza girmiştir. Turizm Payının beyanına ilişkin uygulamaya yön veren usul ve esaslar  ise 1 Sıra Numaralı  Turizm Payı Beyannamesi Genel Tebliği’nde açıklanmıştır.

1-7183 Sayılı Kanunun Amacı

Türkiye’nin turizm hedeflerine ulaşmasını teminen; turizm imkân ve fırsatlarının dünyada tanıtılmasına, turizm potansiyelinin tüm yönleri ile değerlendirilerek ülke ekonomisine kazandırılmasına, turizm yatırımlarının, turizmin ülke ekonomisindeki payının ve turizm sektörünün hizmet kalitesinin artırılmasına yönelik faaliyetlerde bulunmak, destek ve kaynak sağlamak amacıyla Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının kurulması, yönetimi, denetimi, gelirleri ve faaliyetlerine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.

Kanunun amacını “ülkemizin dünyadaki turizm faaliyetlerinden daha fazla pay almasını sağlamak” şeklinde özetleyebiliriz.

2- Turizm Payı Mükellefi ve Oranları

Turizm payı;

a) Bileşik tesisler ile konaklama tesislerinden binde yedi buçuk,

b) Bakanlıktan belgeli yeme-içme ve eğlence tesislerinden binde yedi buçuk,

c) Deniz turizmi tesisleri ile Bakanlıktan belgeli deniz turizmi araçlarından binde yedi buçuk,

ç) Seyahat acentelerindan (münferit uçak bileti satışları hariç) on binde yedi buçuk,

d) Havayolu işletmelerinden (ticari yolcu taşımacılığı faaliyetlerinden) on binde yedi buçuk,

e) Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından işletilenler hariç olmak üzere havalimanı ve terminal işletmelerinden binde iki,

oranında olmak üzere bu ticari işletmelerin yatırımcısı veya işletmecisi olan gerçek veya tüzel kişilerin bu işletmelerdeki faaliyetleri sonucunda elde ettikleri net satış ve kira gelirlerinin toplamı üzerinden alınır.

Kış, termal, sağlık, kırsal ve nitelikli spor turizmi gibi Bakanlık tarafından teşvik edilmesi uygun görülen turizm türlerinde faaliyet gösteren tesisler için bu oranlar yüzde elli indirimli olarak uygulanır (Turizm beyannamesi incelendiğinde kış turizmi tesisleri dışında kalan tesislerin indirimli orandan faydalanması için ilgili kurumdan alınan uygunluk yazısının arandığı anlaşılmaktadır).

3- Turizm payı mükellefiyetinin bildirimi

Turizm payı mükellefiyetinin tesis işlemlerinin yapılması için bu Tebliğin yayımlandığı tarihten itibaren 15 gün içinde (17/11/2019 Tarihine kadar) Başkanlığın İnteraktif Vergi Dairesi (https://ivd.gib.gov.tr/) sistemi üzerinden elektronik ortamda başvuru yapmaları ya da dilekçe ile yetkili vergi dairesine müracaat etmeleri veya dilekçelerini kayıtlı posta (Taahhütlü, Acele Posta Servisi (APS) vb.) ile göndermeleri gerekmektedir.

4-Beyannamenin Gönderim Şekli

Turizm Payı Beyannamesi  şartları taşıyan mükelleflerin kendileri tarafından veya yetkili meslek mensupları tarafından elektronik ortamda gönderilecek olup Beyanname Düzenleme Programına 01.11.2019 Tarihinde Turizm Payı Beyannamesi ilave edilmiştir.

5-Dönem, Beyan ve Ödeme Süresi

Beyanname, kurumlar vergisi mükellefleri tarafından aylık, diğerleri için üçer aylık dönemler halinde verilecektir. Üçer aylık dönemler ise;

– Birinci dönem; Ocak-Şubat-Mart.

– İkinci dönem; Nisan-Mayıs-Haziran.

– Üçüncü dönem; Temmuz-Ağustos-Eylül.

– Dördüncü dönem; Ekim-Kasım-Aralık

şeklindedir.

Beyan ve ödeme süresi ise beyan dönemini takip eden ayın son günüdür. Bu durumda kurumlar vergisi mükelleflerinden turizm payı beyannamesi vermek zorunda olanlar 2019 Ekim dönemi beyanını  02.12.2019 (30.11.2019 tarihi hafta sonuna denk geldiğinden) tarihi saat 23.59’a kadar, diğer mükellefler ise 2019 Ekim-Kasım-Aralık dönemi beyanını 31/1/2020 tarihi saat 23.59’a kadar elektronik ortamda vereceklerdir.

Yükümlüler beyan dönemi içerisinde net satışı ve kira geliri bulunmasa dahi beyanname  vermekle yükümlü olup bu durumda beyannamenin, “Beyan edilecek turizm payı bulunmamaktadır” seçeneği işaretlenerek göndereceklerdir.

Turizm Payı Beyannamesinin kanuni süresinde verilen beyanname olarak kabulü için onaylama işleminin beyannamenin verilmesi gereken son gün saat 23.59’a kadar tamamlanmış olması gerekmektedir.

6-Matrah

Ticari işletmelerin yatırımcısı veya işletmecisi olan gerçek veya tüzel kişilerin kanun kapsamında olan işletmelerdeki faaliyetleri sonucunda elde ettikleri net satış ve kira gelirlerinin toplamı üzerinden turizm payı ödeyeceklerdir.

Net satışlar: Yükümlülüğü bulunanların bu payın hesabında dikkate alınacak işletmelerindeki esas faaliyetleri çerçevesinde satılan mal ya da hizmetler karşılığında aldıkları veya tahakkuk ettirdikleri toplam değerler ile bunlarla ilgili sübvansiyonlar, satış tarihindeki vade farkları, ihracatla ilgili dönem içinde ortaya çıkan kur farkları gibi hasılat kalemlerine ait değerler toplamından, satış iskontoları ve iadeleri ile bu satışlar ile ilgili diğer indirimlerin (ihracatla ilgili dönem içinde ortaya çıkan olumsuz kur farkları gibi) düşülmesi sonucu bulunan tutarı ifade eder.

Turizm payı net satışlar üzerinden hesaplandığından bahsi geçen faaliyetlerinden zarar edilmiş olması turizm payının beyanına ve ödenmesine engel değildir.

7-Beyannamenin Verileceği Vergi Dairesi

Beyanname,

Gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunanlar için gelir veya kurumlar vergisi yönünden bağlı olduğu,

Gelir veya kurumlar vergisinden mükellefiyeti bulunmayan gerçek kişiler için yerleşim yeri adresinin bulunduğu,

Gerçek kişiler dışında kalanlar için ise kanuni merkezi/işyerinin bulunduğu,

yer vergi dairesine verilecektir.

8- Turizm Payı Beyannamesine İlişkin Düzeltme Beyannamesi

Süresi içinde veya süresinden sonra verilen beyannamenin, süresinde veya süresi geçtikten sonra bu hata ve/veya eksiklikleri düzeltici mahiyette elektronik ortamda yeni bir beyanname verilmesi mümkündür.

Düzeltme beyanının, daha önce verilen beyannamelerde yer alan bilgileri de kapsaması gerekmektedir. Verilen düzeltme beyannamesinin turizm payı tutarını azaltıcı nitelikte olması hâlinde düzeltme beyannamesinin elektronik ortamda gönderilmesi safhasında “Düzeltme Beyannamesi Gerekçesi” başlığı altında durumu açıklayan yazılı izahat yapılması gerekmektedir.

Turizm payı tutarını azaltıcı mahiyetteki düzeltme beyannamelerine ilişkin yapılacak düzeltme işlemleri genel esaslara göre vergi dairesi tarafından yerine getirilecektir.

9-Turizm Payının İadesi

Turizm payının iade edilmesine karar verilmesi hâlinde öncelikle turizm payının Ajansın hesabına aktarılıp aktarılmadığı kontrol edilecektir. Yapılan kontrol sonucunda;

a) Turizm payının Ajansın hesabına aktarılmadığının tespit edilmesi hâlinde iade işlemi vergi dairesi tarafından,

b) Turizm payının Ajansın hesabına aktarıldığının tespit edilmesi hâlinde tahsil edilen turizm payının genel bütçe geliri olarak ayrılan yüzde beşlik kısmının iade işlemi vergi dairesi tarafından, Ajansın hesabına aktarılan yüzde doksan beşlik kısmın iade işlemi ise Ajans tarafından, yerine getirilecektir.

Vergi dairesi iadeyi yaparken vadesi geçmiş vergi ve SGK borçlarını dikkate alarak işlemi yerine getirir.

Mükellefin turizm payını tek seferde ve tek kurumuna ödemesi, ödenen tutarın iadesi gerektiğinde parça parça farklı kurumlardan iade almasının doğru bir uygulama olmadığı düşüncesindeyiz.

10- Süresinde Beyan Edilip Ödenmeyen Turizm Payının Takip ve Tahsili

Turizm Payı Beyannamesi süresi içinde verilmesine rağmen beyannamenin verildiği ayın son günü ödenmemesi hâlinde turizm payı vergi dairesi tarafından, 6183 sayılı AATUHK’nın 51. Maddesine göre hesaplanacak gecikme zammı ile birlikte tahsil edilir.

11-Beyannamenin Zamanında Verilmemesi

7183 Sayılı Kanunun 6/3. Maddesinin son cümlesinde “vergi dairesi tarafından turizm payının beyan, tarh, tahakkuk ve tahsili ile red ve iadesinde; 213 sayılı VUK ve 6183 Sayılı AATUHK hükümleri uygulanır” hükmü yer almaktadır. Bu ifadeden beyannamenin zamanında verilmemesi halinde VUK’da yer alan, zamanında ödenmemesi halinde ise AATUHK yer alan yaptırımlara muhatap olunacağıdır.

12-Diğer Hususlar

a-7183 Sayılı Kanunun 6/4. Maddesine göre, ödenen turizm payı, kurumlar vergisi ve gelir vergisi mükellefleri tarafından matraha esas kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınır. Bu ifadeden turizm payını gider kaydedebilmek için beyanın yetersiz olduğu ayrıca ödenmesi gerektiği anlaşılmalıdır.

b-7183 Sayılı Kanunun 6.Maddesinin  (Turizm Payı) uygulanması sırasında ortaya çıkabilecek hukuki ihtilafların çözümünde vergi mahkemeleri yetkilidir.

c-Turizm Payı Beyannamesini vermekle yükümlü olanların bu yükümlülüklerinin sona erdiği tarihten itibaren bir ay içerisinde bağlı bulundukları vergi dairesine yükümlülüğün sona erdiğini bildirmeleri gerekmektedir.

d-1 Sıra Numaralı Turizm Beyannamesi Genel Tebliğinin 2.örneğinde yer verildiği üzere otelin bulunduğu yapının giriş katında yer alan, sokağa cephesi bulunan, tesis içinden müşterileri için doğrudan ulaşım imkânı sunan fiziki bağlantısı bulunmayan ve otel dışına hizmet veren banka, ATM, kuaför, kuyumcu, lokanta gibi ticari ünitelerin kiraya verilmesi veya bizzat işletmeci tarafından işletilmesi sonucunda elde edilen hasılat ve kira geliri turizm payına tabi gelirler kapsamında değildir.

Ancak otelde üçüncü kişilere kiraya verilmek suretiyle işletilen SPA, kuaför, kuyumcu vb. tesis içinden müşterileri için doğrudan ulaşım imkânı sunan fiziki bağlantısı bulunan veya bütünlük içerisinde olan yan ünitelerden edilen kira gelirleri turizm payına tabi gelirler kapsamındadır.

e-1 Sıra Numaralı Turizm Beyannamesi Genel Tebliğinin 3.örneğinde yer verildiği üzere yat işletmeciliği faaliyetinde bulunanların sahibi oldukları yatı işletmeksizin bir başkasına kiraya vermesi ve kiraya verilen kişi tarafından işletilmesi durumunda kiraya veren yat işletmesinin elde ettiği kira geliri turizm payı hesabında dikkate alınmayacak ancak kiracının bu yatın işletilmesinden elde ettiği hasılat turizm payı beyannamesine konu edilecektir.

f-7183 Sayılı Kanunun 6/2-ç maddesine göre seyahat acentelerinden (münferit uçak bileti satışları hariç) on binde yedi buçuk oranında turizm payına tabi olduğu hükmedilmiştir. Parantez içi hükümden anlaşılacağı üzere münferit uçak biletleri üzerinden turizm payı alınmamaktadır. Tebliğin 4.örneğinde ise konaklama ve uçak bileti bedelinin tek faturada yer alması durumunda turizm payı hesaplanmaktadır. Turizm acentelerinin bu hassas ayrıma dikkat ederek uçak biletlerini diğer bedellerden ayrı fatura etmesi gerekir. Aksi takdirde uçak biletleri içinde turizm payı hesaplamak ve ödemekle mükellef olurlar.

g- 1 Sıra Numaralı Turizm Beyannamesi Genel Tebliğinin 5.örneğinde yer verildiği üzere hava meydanlarında işletici kuruluşlar tarafından yolculara verilen hizmetlere ilişkin olarak “Yolcu Servis Ücreti” adı altında talep edilen ve havayolu şirketlerince bilet bedellerine eklenmek suretiyle yolculardan tahsil edilip hava meydanı işleticilerine aktarılan tutar ile yük taşımacılığı faaliyetinden elde edilen bedeller turizm payının hesabında dikkate alınmayacaktır.

h-1 Sıra Numaralı Turizm Beyannamesi Genel Tebliğinin 8.örneğinde yer verildiği üzere önceki dönemlerin satışlarından iade gerçekleşmesi durumunda cari dönemdeki satış tutarından iade tutarı düşülerek turizm payı hesaplanacaktır.

C-SONUÇ

Konaklama vergisi, konaklama hizmeti veren işletmelerin tüketiciden tahsil ederek ödedikleri vasıtalı bir vergidir. Kanunun 01/04/2020 Tarihinde yürürlüğe gireceğini göz önünde bulundurduğumuzda kanun yapıcının ileri tarihli her şey dahil rezervasyonları da dikkate alarak hareket ettiğini söyleyebiliriz. Konaklama vergisi adıyla sınırlı olmayıp konaklama faaliyeti yanındaki diğer tüm hizmetleri de kapsamaktadır. Verginin oranı %2 olup, 31.12.2020 tarihine kadar bu oran %1 olarak uygulanacaktır. Konaklama vergisi KDV hariç tutar üzerinden hesaplanacak olup faturada ayrıca gösterilecektir. Bu vergi ÖTV’de olduğu gibi KDV matrahına dahil edilmeyecektir. Beyan dönemleri ise aylıktır.

7183 Sayılı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkındaki kanunun temel amacı ülkemizin dünya turizminden daha çok pay almasını sağlamaktır. Bu amacı yerine getirmek için gereken kaynak ise turizm payı adıyla mükelleflerden tahsil edilecektir. Kanunun 6. maddesinde belirtilen ticari işletmelerin yatırımcısı veya işletmecisi olan gerçek veya tüzel kişiler Turizm Payı Beyannamesi vermekle yükümlüdür. Beyanname elektronik ortamda kurumlar vergisi mükelleflerince aylık, diğerlerince 3’er aylık dönemler halinde dönemi takip eden ay sonuna kadar verilerek aynı sürede ödenecektir. Kurumlar vergisi mükellefleri ilk beyannameyi (Ekim 2019 dönemine ait) 02.12.2019 (30.11.2019 tarihinin hafta sonuna denk gelmesi nedeniyle) tarihi saat 23.59’a kadar, diğerleri ise ilk beyannameyi (Ekim-Kasım-Aralık 2019 Dönemine ait)  31.01.2020 tarihi saat 23.59’a kadar vereceklerdir. Yükümlüler, beyan dönemi içerisinde net satışı ve kira geliri bulunmasa dahi Turizm Payı Beyannamesini vermek zorundadırlar. Turizm payı net satışlar üzerinden hesaplandığından işletmenin zarar etmesinin önemi bulunmamaktadır. Turizm payı ancak ödendiğinde gelir ve kurumlar vergisi açısından gider niteliği taşımakta olup beyana ilişkin VUK hükümleri, tahsile ilişkinse AATUHK hükümleri uygulanacaktır. Kanunun amacı dikkate alındığında bindelerle/onbindelerle ifade edilen turizm paylarının doğru kullanılması durumunda turizm sektörünün ülke ekonomisine olan katkısını daha da artıracağı kuşkusuzdur.

7193 Sayılı Kanun bir çok yenilik ve değişimi içerisinde barındırıyor. Yeni vergiler, yeni beyannameler, vergi oranlarındaki artışlar amortisman ve gider hesaplarında nitelikli işlemler gibi çok yoğun düzenlemeler söz konusu. Turizm payı beyannamesi, e-defter, e-fatura, e-arşiv fatura, e-irsaliye, e-serbest meslek makbuzu nasıl olacak derken yıl sonu geldi, yeni yıl defter tasdikleri, yıl sonu işlemleri birde üzerine 7193 Sayılı Kanun. Gündemi bu kadar hızlı yaşayan, idareyle mükellef arasında köprü görevi gören meslek mensuplarının olağanüstü yıprandığı hususu tartışmasızdır. Bu nedenle nasıl ki sermaye sahiplerine sermaye amortismanı hakkı veriliyorsa biz meslek mensuplarına da beyin amortismanı ve erken yıpranmaya dayalı bir takım hakların sağlanması gerekir.

Doğan ÇENGEL
Yeminli Mali Müşavir / Bağımsız Denetçi
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Kaynak, http://www.alomaliye.com/2019/11/25/konaklama-vergisi-ve-turizm-payi/

Kaynakça

– 7193 Sayılı Dijital Hizmet Vergisi İle Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun,

– 7183 Sayılı Türkiye Turizm Tanıtım Ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun,

– 1 Sıra Numaralı Turizm Beyannamesi Genel Tebliği.

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • BİNEK OTOYA İLİŞKİN ENFLASYON DÜZELTMESİ SONRASI VERGİSEL AÇIDAN GİDER ANALİZİ Binek otomobil; Türk Gümrük Tarife Cetveli’nin (87.03) pozisyonunda yer alan motorlu…
  • SERMAYE TAAHHÜDÜNÜN SÜRESİNDE ÖDENMEMESİ Türk Ticaret Kanununun 332. Maddesi Uyarınca Anonim Şirketler Asgari 250.000,00…
  • 2023 Yılında Yapılan Enflasyon Düzeltmesi, 2024 Yılında Ortaya Çıkacak "ENFLASYON DÜZELTMESİ KARINI" Etkiler Mi? CEVAP : HAYIR 2- 2023 yılında yapılan enflasyon düzeltmesi, 2024…
Top