Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Usulca Kutlayın Anneler Gününü. Öksüzlerin Canını Acıtmadan, 

Çocuğu Olmayan Kadınların, Yavrusunu Kaybetmiş Anaların Yarasına Tuz Basmadan.

Tüm Kadınların, Anne Adaylarının, 

Tüm Annelerimizin, Anneler Günü Kutlu Olsun ...

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü

Sayı

:

11395140-105[VUK1-22748]-693335

06.09.2021

Konu

:

Serbest bölgede bulunan şubeye yapılan teslimlere ilişkin fatura düzenlenip düzenlenmeyeceği, beyannameye dahil edilip edilmeyeceği ve Ba-Bs Bildirim Formunda gösterilip gösterilmeyeceği

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; …Havalimanında şube olarak faaliyette bulunan gümrüksüz satış mağazanızın bulunduğu, söz konusu mağazanıza satılmak üzere deponuzdan ürün gönderilmesi esnasında firmanız tarafından şube adına fatura düzenlendiği belirtilerek şube adına düzenlenen faturaların mı yoksa şube tarafından müşterilere yapılan satış esnasında düzenlenen faturaların mı Katma Değer Vergisi Beyannamelerinde ve Ba-Bs Bildirim Formlarında gösterilmesi gerektiği hususlarında Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

I- KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun,

- (1/1) maddesinde; ticari, sınai, zırai ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde Türkiye'de yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi olduğu,

- (11/1-a) maddesinde, ihracat teslimleri ve bu teslimlere ilişkin hizmetlerin vergiden istisna edilebileceği,

- (12/1) maddesine göre bir teslimin, ihracat teslimi sayılabilmesi için teslimin yurt dışındaki bir müşteriye veya bir serbest bölgedeki alıcıya veya 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanununun 95 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre faaliyette bulunan gümrüksüz satış mağazalarında satılmak üzere bu mağazalara veya bunların depolarına ya da yetkili gümrük antreposu işleticisine yapılması veya malların yetkili gümrük antreposu işleticisine tevdi edilmesi gerektiği

hüküm altına alınmıştır.

Ayrıca, KDV Genel Uygulama Tebliğinin "Mal İhracı" başlıklı (II.A.1.) bölümünün "İstisnanın Kapsamı ve Beyanı" başlıklı (1.1.1.) alt bölümünde, "3065 sayılı Kanunun (11/1-a) maddesine göre, ihracat teslimleri ve bu teslimlere ilişkin hizmetler KDV'den istisnadır. Aynı Kanunun 12 nci maddesi uyarınca bir teslimin ihracat teslimi sayılabilmesi için aşağıdaki iki şartın gerçekleşmesi gerekir:

a) Teslim, yurtdışındaki bir müşteriye veya serbest bölgedeki alıcıya veya 4458 sayılı Gümrük Kanununun 95 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre faaliyette bulunan gümrüksüz satış mağazalarında satılmak üzere bu mağazalara veya bunların depolarına ya da yetkili gümrük antreposu işleticisine yapılmalı veya mallar yetkili gümrük antreposu işleticisine tevdi edilmelidir.

...

b) Teslim konusu mal Türkiye Cumhuriyeti gümrük bölgesinden çıkarak bir dış ülkeye veya bir serbest bölgeye vasıl olmalı ya da gümrüksüz satış mağazalarında satılmak üzere bu mağazalara veya bunların depolarına veya yetkili gümrük antreposuna konulmalıdır.

...

3065 sayılı Kanunun 12 nci maddesi uyarınca, bir serbest bölgedeki alıcıya yapılan ve serbest bölgeye vasıl olan teslimler ile gümrüksüz satış mağazalarında satılmak üzere bu mağazalara veya bunların depolarına yapılan teslimler ihracat istisnası kapsamındadır. Gümrüksüz satış mağazaları ve depoları, 4458 sayılı Gümrük Kanununun 95 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki yetkiye istinaden 8/8/2017 tarihli ve 30148 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Gümrüksüz Satış Mağazaları Yönetmeliğinde tanımlanmıştır. Gümrüksüz satış mağazalarına veya depolarına sadece ilgili gümrük mevzuatına göre buralarda satılması uygun bulunan mallar istisna kapsamında teslim edilebileceğinden, gümrüksüz satış mağazalarına veya bunların depolarına istisna kapsamında teslim edilecek malların ilgili gümrük mevzuatına göre gümrüksüz satış mağazalarında satılabilecek mal cinslerinden olup olmadığı mükelleflerce kontrol edilir.

...

Gümrüksüz satış mağazalarında satılmak üzere bu mağazalara veya bunların depolarına yapılan teslimlerde, antrepo beyannamesi düzenlenecek olup, malın gümrüksüz satış mağazasına veya deposuna konulduğunu (fiilen işleticiye teslim edildiğini/işletici tarafından fiilen teslim alındığını) gösteren antrepo giriş sayım tutanağını da ihtiva eden antrepo beyannamesinin ilgili gümrük idaresi tarafından onaylandığı tarih itibarıyla istisna kapsamındaki işlemin gerçekleştiği kabul edilir. İstisna kapsamında gümrüksüz satış mağazalarına veya bunların depolarına yapılan teslimler ile ilgili faturaya, "3065 sayılı Kanunun 11 ve 12 nci maddelerine göre gümrüksüz satış mağazalarına veya bunların depolarına teslim" ibaresi şerh olarak düşülür.

İhracat faturası malın yurtdışı edildiği dönemden önce düzenlenmiş olsa dahi, istisna ihracatın yapıldığı dönem KDV beyannamesi ile beyan edilir.

Mal ihracına ilişkin beyan, ilgili dönem KDV beyannamesinin "İstisnalar-Diğer İade Hakkı Doğuran İşlemler" kulakçığında "Tam İstisna Kapsamına Giren İşlemler" tablosunda 301 kod numaralı işlem türü satırı kullanılmak suretiyle yapılır.

..." açıklamalarına yer verilmiştir.

Buna göre, gümrüksüz satış mağazalarında satılmak üzere bu mağazalara yapılan teslimler ihracat istisnası kapsamında değerlendirecek olup, gümrüksüz satış mağazasına yapılacak teslime ilişkin bedel, ilgili dönem KDV Beyannamesinin "İstisnalar-Diğer İade Hakkı Doğuran İşlemler" kulakçığında "Tam İstisna Kapsamına Giren İşlemler" tablosunda 301 kod numaralı işlem türü satırı kullanılmak suretiyle beyan edilecektir.

II- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN

(1) 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 171 inci maddesinde, mükelleflerin bu Kanuna göre tutmaları gereken defterleri vergi uygulaması bakımından bu maddede yazılı maksatları taşıyacak şekilde tutacakları, 175 inci maddede ise mükelleflerin, anılan Kanunun 171 inci ve müteakip maddelerinde belirtilen maksat ve esaslara uymaları şartıyla defterlerini ve muhasebelerini işlerinin bünyesine uygun olarak diledikleri usul ve tarzda tanzim etmekte serbest oldukları belirtilmiştir.

Aynı Kanunun 227 nci maddesinde de, "Bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir." hükmü yer almakta olup, söz konusu kayıtların ise mezkûr Kanunun 229 ve müteakip maddelerinde yer alan veya Bakanlığımıza verilen yetkilere dayanılarak kullanılması/düzenlenmesi uygun görülen belgelerle tevsik edilmesi gerekmektedir.

Bu kapsamda, mezkûr Kanunun 229 uncu maddesinde faturanın, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olduğu belirtilmiş, 232 nci maddesinde ise, birinci ve ikinci sınıf tüccarların, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerin; birinci ve ikinci sınıf tüccarlara, serbest meslek erbabına, kazançları basit usulde tespit olunan tüccarlara, defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere ve vergiden muaf esnafa sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunların da fatura istemek almak mecburiyetinde oldukları hükme bağlanmıştır.

Öte yandan, bir firmanın stoklarında yer alan ham madde, yarı mamul veya mamullerin üretim veya satış amacıyla firmanın kendi birimleri arasındaki dolaşımı bir satış işlemi olmayıp, bu tür firma içi emtia dolaşımlarının esas itibarıyla firmanın kendi iş süreci içerisinde düzenleyeceği belgelerle kayıt altına alınması ve bu belgelere istinaden muhasebe kayıtlarının yapılması gerekmektedir. Bununla birlikte, Vergi Usul Kanunu uygulamasında fatura düzenlenmesine gerek olmayan durumlarda, serbest bölge mevzuatı, dahilde işleme mevzuatı gibi ilgili diğer mevzuat yönünden yetkili resmi kurumlar tarafından işlem tesisi için fatura ibrazı/düzenleme gerekliliğinin bulunması halinde, bu düzenlemeler gereğinin yerine getirilmesine yönelik olarak fatura düzenlenmesinde sakınca bulunmamaktadır.

Buna göre, Vergi Usul Kanunu uygulamasında fatura düzenlenmesine gerek olmayan durumlarda, gümrük mevzuatı, serbest bölge mevzuatı gibi ilgili diğer mevzuat yönünden yetkili resmi kurumlar tarafından işlem tesisi için fatura ibrazı/düzenleme gerekliliğinin bulunması halinde, bu düzenlemeler gereğinin yerine getirilmesine yönelik olarak fatura düzenlenmesinde sakınca bulunmamaktadır.

Buna göre, … Havalimanındaki gümrük hattı dışı eşya satış mağazanıza yaptığınız mal teslimlerine ilişkin olarak, fatura düzenlenmesi mümkün bulunmaktadır.

(2) 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 148, 149 ve mükerrer 257 nci maddelerinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye dayanılarak, bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin belirli bir haddi aşan mal ve hizmet alımlarını "Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)" ile; mal ve hizmet satışlarını ise "Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)" ile bildirimleri verme yükümlülüğüne yönelik uyulacak usul ve esaslar sırasıyla 350, 362 ve 381 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile duyurulmuştur. Söz konusu yükümlülüğün 2010 yılı ve müteakip yılların aylık dönemlerinde yerine getirilmesinde uyulacak usul ve esaslar ile bildirim hadleri ise 4/2/2010 tarihli ve 27483 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 396 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğ ile yeniden belirlenmiştir.

Anılan Genel Tebliğin;

- (1.1.5.) numaralı maddesinde, "Birden fazla şubesi bulunan mükelleflerin bildirim formlarının merkez tarafından şube ve merkez bilgileri birleştirmek suretiyle verilmesi gerekmektedir.",

- (1.2.1.) numaralı maddesinde, "Bildirim mecburiyeti bulunan mükelleflerce, belirlenen hadler çerçevesinde yapılan her türlü mal ve/veya hizmet alış ve satışları, bunlara ilişkin belgenin türüne bakılmaksızın (Fatura, irsaliyeli fatura, serbest meslek makbuzu, müstahsil makbuzu, gider pusulası, akaryakıt pompalarına bağlı ödeme kaydedici cihaz fişi, sigorta gider belgesi ve yolcu bileti gibi) Form Ba ve Form Bs bildirimine dâhil edilecektir.",

- (1.2.2.) numaralı maddesinde, "Mükelleflerin 2010 yılı ve müteakip yılların aylık dönemlerine ilişkin mal ve/veya hizmet alışları ile mal ve/veya hizmet satışlarına uygulanacak had 5.000 TL olarak yeniden belirlenmiştir. Buna göre bir kişi veya kurumdan katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet alışları "Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)" ile bir kişi veya kuruma katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet satışları "Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)"nun Tablo II alanında bildirilecektir.",

- (2.1.) numaralı maddesinde, "Yükümlülük kapsamındaki mükelleflerin mal ve/veya hizmet alış/satışlarının aylık dönemler itibariyle bildirilmesi gerekmektedir. Mal ve/veya hizmet alış/satışlarının bildirilecekleri aylık dönemler, bunlara ilişkin belgelerin düzenlenme tarihi dikkate alınarak belirlenir.",

açıklamalarına yer verilmiştir.

Öte yandan, 25/1/2021 tarihli ve 31375 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No:396)'nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No: 523) ile elektronik belge uygulamalarının yaygınlaşmasıyla birlikte, Form Ba ve Form Bs bildirimi verme yükümlülüğü bulunan mükelleflerin mal ve/veya hizmet alışlarına/satışlarına ilişkin belgelerden, elektronik belge olarak düzenlenenlerin, Gelir İdaresi Başkanlığı sistemlerinde yer alması sebebiyle, bildirimlere dahil edilmeyecek şekilde Form Ba ve Form Bs bildirimlerinin verilmesine ilişkin usul ve esaslar ile tüm alışları ve satışları belirlenen haddin altında kalan mükelleflerin söz konusu bildirim yükümlülüğüne yönelik usul ve esaslar belirlenmiştir.

Bu kapsamda, 1/7/2021 tarihinde yürürlüğe giren söz konunu Tebliğ ile 396 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin;

- "1- KAPSAM" başlıklı bölümüne, "1.1.8. Vergi Usul Kanunu kapsamında elektronik belge olarak düzenlenen belgeler, 2021 yılının Temmuz ayına ilişkin dönemden itibaren Form Ba ve Form Bs bildirimlerine dâhil edilmeyecektir." bendi,

- "1.2. Bildirime Konu Alış/Satışlar ve Hadler" başlıklı bölümüne, "Bir kişi veya kurumdan yapılan mal ve/veya hizmet alış tutarları ile bir kişi veya kuruma yapılan mal ve/veya hizmet satış tutarlarına ilişkin 5.000 TL tutarındaki haddin belirlenmesinde, elektronik olarak ve kâğıt ortamında düzenlenen tüm belgelerin birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. Söz konusu haddin aşılması halinde sadece kâğıt ortamında düzenlenen belgeler bildirimlere dâhil edilecektir." paragrafı

eklenmiş,

- "3- BİLDİRİMLERİN VERİLME ŞEKLİ VE DOLDURULMASI" başlıklı bölümünün (3.2.4.) numaralı maddesi ise, "3.2.4. Bildirim verme yükümlülüğü bulunan ancak, tüm alış ve satışları belirtilen haddin altında kalan veya elektronik belge olarak düzenlenen belgelerden oluşan mükelleflerin, Form Ba ve/veya Form Bs bildirimlerini "Ba/Bs bildiriminde beyan edilecek bilgim bulunmamaktadır." kutucuğunu işaretlemek suretiyle vermeleri gerekmektedir.

..." şeklinde değiştirilmiştir.

Bu itibarla, bilanço usulüne göre defter tutan mükelleflerin belirli bir haddi aşan mal ve/veya hizmet alış/satışlarını elektronik ortamda aylık dönemler halinde verme yükümlülüğü bulunmaktadır. Söz konusu bildirimler, bu mükelleflerin kanuni merkezleri tarafından, merkez ve şube bilgileri birleştirilerek verilecektir.

Buna göre, mükellefin Türkiye'de bulunan kanuni merkezinden şubesine (gümrük hattı dışı eşya satış mağazasına) satılmak üzere gönderdiği ürünlere ilişkin düzenlenen faturanın Form Bs bildirimi ile ülke kodu "Türkiye" seçilerek, şubenin kanuni merkezinden aldığı ürünlere ait bahsi geçen faturanın Form Ba bildirimi ile ülke kodu "Türkiye" seçilerek ilgili Genel Tebliğin (1.1.5) maddesine istinaden kanuni merkezi tarafından bildirilmesi gerekmektedir. Ayrıca, şubenin diğer kişi veya kurumlara gerçekleştirdiği satışlara ilişkin düzenlenen faturaların da, aynı madde gereğince kanuni merkezi tarafından, Form Bs bildirimine dahil edilerek bildirilmesi gerekmektedir.

Ancak, 1/7/2021 tarihinden itibaren Vergi Usul Kanunu kapsamında elektronik belge olarak düzenlenen belgeler, 2021 yılının Temmuz ayına ilişkin dönemden itibaren Form Ba ve Form Bs bildirimlerine dâhil edilmeyecektir. Bununla birlikte, bir kişi veya kurumdan yapılan mal ve/veya hizmet alış tutarları ile bir kişi veya kuruma yapılan mal ve/veya hizmet satış tutarlarına ilişkin 5.000 TL tutarındaki haddin belirlenmesinde, elektronik olarak ve kâğıt ortamında düzenlenen tüm belgeler birlikte değerlendirilecek ve söz konusu haddin aşılması halinde sadece kâğıt ortamında düzenlenen belgeler bildirimlere dâhil edilecektir.

Ayrıca, bildirim verme yükümlülüğü bulunan ancak, tüm alışları ve satışları, belirlenen haddin altında kalan veya elektronik belge olarak düzenlenen belgelerden oluşan mükelleflerin, Form Ba ve/veya Form Bs bildirimlerini "Ba/Bs bildiriminde beyan edilecek bilgim bulunmamaktadır." kutucuğunu işaretlemek suretiyle vermeleri gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü

Sayı

:

27575268-105[236-2019-511]-231185

02.08.2021

Konu

:

Arabuluculuk Faaliyetinin Şirket Bünyesinde Gerçekleştirilmesi Halinde Vergilendirme

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden; avukatlık ve arabuluculuk faaliyetinizden dolayı gelir vergisi mükellefi olduğunuz, bunun yanı sıra, arabuluculuk faaliyetlerini bir şirket bünyesinde birlikte sürdürmek amacıyla iki uzman arabulucu ile birlikte 2019 yılında bir anonim şirket kurduğunuz ve aynı zamanda söz konusu şirketin ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğunuz, anonim şirketin faaliyet konusunun sadece arabuluculuk faaliyetleri olduğu ve şirket ana sözleşmesinin Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından tescil ve ilan edildiği belirtilerek, arabuluculuk mevzuatının arabuluculuk faaliyetini gerçekleştirecek kişileri "gerçek kişi" olarak sayması ve hizmet karşılığında bu gerçek kişilerden serbest meslek makbuzu düzenlemelerini istemesi, ancak şirketinizin kuruluş amacının yalnızca arabuluculuk faaliyeti olması, bu faaliyet konusunun ticaret siciline tescil ve ilan edilmiş olması nedeniyle şirketin tanınırlığını artırmak adına fatura düzeni açısından şahsınızın ve diğer arabulucu ortakların Devlet tarafından yapılan görevlendirmeleri ve bireysel olarak elde edilen işleri karşılığında şirket tarafından fatura düzenlenmesinin vergi mevzuatı açısından uygun olup olmayacağı hususunda Başkanlığımızdan görüş talep edildiği anlaşılmaktadır.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun;

- 61 inci maddesinde, "Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez.",

- 65 inci maddesinde, "Her türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazançlar serbest meslek kazancıdır. Serbest meslek faaliyeti; sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır.",

- 66 ncı maddesinde, "Serbest meslek faaliyetini mutat meslek halinde ifa edenler, serbest meslek erbabıdır. Serbest meslek faaliyetinin yanında meslekten başka bir iş veya görev ile devamlı olarak uğraşılması bu vasfı değiştirmez..."

- 82 nci maddesinde, "Vergiye tâbi arızi kazançlar şunlardır:

...

4. Arızî olarak yapılan serbest meslek faaliyetleri dolayısıyla tahsil edilen hâsılat.

Bir takvim yılında (1), (2), (3) ve (4) numaralı bentlerde yazılı olan kazançlar (henüz başlamamış olan ticarî, ziraî veya meslekî bir faaliyete hiç girişilmemesi ile ihale, artırma ve eksiltmelere iştirak edilmemesi karşılığında elde edilen kazançlar hariç) toplamının 10 milyar liralık (313 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 2021 yılı için 43.000 TL) kısmı gelir vergisinden müstesnadır."

hükümlerine yer verilmiştir.

Ayrıca, anılan Kanunun 94 üncü maddesinde, "Kamu idare ve müesseseleri, iktisadî kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadî işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya ziraî işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçiler aşağıdaki bentlerde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecburdurlar." hükmü yer almakta olup, aynı fıkranın (1) inci bendinde, hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61 inci maddede yazılı olup ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç), 103 ve 104 üncü maddelere göre, aynı fıkranın (2) numaralı bendinin (b) alt bendinde ise serbest meslek işleri dolayısıyla bu işleri icra edenlere yapılan ödemeler üzerinden gelir vergisi tevkifatı yapılacağı hüküm altına alınmıştır.

221 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde de, ücret - serbest meslek kazancı ayrımının önemi ve vergilendirmesine ilişkin kriterler ayrıntılı olarak açıklanmıştır.

Diğer taraftan, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun;

- 2 nci maddesinde, "(1) Bu Kanunun uygulanmasında;

a) Arabulucu: Arabuluculuk faaliyetini yürüten ve Bakanlıkça düzenlenen arabulucular siciline kaydedilmiş bulunan gerçek kişiyi,

b) Arabuluculuk: Sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemini, ..."

- 9 uncu maddesinde, "(1) Arabulucu görevini özenle, tarafsız bir biçimde ve şahsen yerine getirir."

hükümleri yer almaktadır.

Bunun yanı sıra, 2/6/2018 tarihli ve 30439 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliğinin 4 üncü maddesinde, "1) Bu Yönetmelikte geçen;

a) Adliye arabuluculuk bürosu: Arabuluculuğa başvuranları bilgilendirmek, arabulucuları görevlendirmek ve kanunla verilen diğer görevleri yerine getirmek üzere Bakanlıkça adliyelerde kurulan birimi,

...

d) Arabuluculuk bürosu: Arabulucunun işlerini yürüttüğü yeri,

... ifade eder." açıklaması, Yönetmeliğin 23, 24, 25 ve 26 ncı maddelerinde de dava şartı olarak arabuluculuğa başvuru şartı ve ödemelere ilişkin açıklamalara yer verilmiştir.

Bu hüküm ve açıklamalara göre;

- Arabuluculuk faaliyetinin şahsen ve tarafsız olarak yerine getirilmesi gereken bir meslek olması, şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılması ve ihtisasa dayanan bir faaliyet olması nedeniyle söz konusu faaliyetin serbest meslek faaliyeti olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, söz konusu faaliyetin, ihtiyari veya dava şartı olarak arabuluculuk şeklinde yapılması ile ödemenin taraflarca ya da Adalet Bakanlığı birimlerince yapılması, serbest meslek faaliyeti olma niteliğini değiştirmeyecektir.

- Arabuluculuk faaliyetinin arızi olarak yapılması halinde ise söz konusu faaliyetin arızi serbest meslek faaliyeti olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Arızi olarak yapılan serbest meslek faaliyetleri dolayısıyla elde edilen kazançların 2021 yılı için 43.000 TL'yi aşması halinde yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi gerekmektedir.

- Gerek devamlılık arz edecek şekilde serbest meslek faaliyetinde bulunulması ve gerekse arızi olarak serbest meslek faaliyetinde bulunulması durumunda, yapılan ödemelerden tevkifat yapmakla sorumlu olanlarca Gelir Vergisi Kanununun 94/2-b maddesine göre %20 oranında gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekmektedir.

Bunun yanı sıra, 6325 sayılı Kanunun 9 uncu maddesine göre şahsi olarak yerine getirilmesi gereken arabuluculuk faaliyetinin şirketler tarafından yerine getirilip getirilmeyeceği, getirilmesi halinde bu durumun şahsilik şartının ihlali olarak kabul edilip edilmeyeceği ile arabuluculuk faaliyetinde bulunan avukatların 1136 sayılı Avukatlık Kanunu uyarınca şirket kurup kuramayacağı ve bu şirketin kurucusu veya ortağı olup olamayacağı hususlarında görüşüne başvurulan Adalet Bakanlığından alınan cevap yazısında, 1136 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin (d) bendi gereğince avukatların arabuluculuk yapabileceği, aynı maddenin (f) bendi gereğince ise anonim şirket ortağı, yönetim kurulu üyesi, yönetim kurulu başkanı ve denetçisi olabileceği, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununda arabulucuların anonim şirket ortağı, yönetim kurulu üyesi, yönetim kurulu başkanı ve denetçisi olmasında herhangi bir yasal engel bulunmadığı ifade edilmekle birlikte, arabuluculuk faaliyetinin mevcut mevzuata göre şirket aracılığıyla yapılıp yapılamayacağı hususunda net bir görüş bildirilmemiştir.

Diğer taraftan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 176 ncı maddesinde tüccarların, defter tutmak bakımından iki sınıfa ayrıldığı, I inci sınıf tüccarların bilanço esasına göre; II nci sınıf tüccarların işletme hesabı esasına göre defter tutacakları hükme bağlanmış, Kanunun 177 ve 178 inci maddelerinde tüccar sınıflarına, 210 ila 212 nci maddelerinde serbest meslek kazancında defter tutmaya ilişkin hükümlere yer verilmiştir.

Ayrıca, anılan Kanunun 227 nci maddesinde "Bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir." hükmü yer almakta olup, söz konusu kayıtların ise esas itibarıyla mezkûr Kanunun 229 ve müteakip maddelerinde düzenlenen veya Bakanlığımıza verilen yetkilere dayanılarak düzenlenmesi/kullanılması uygun görülen belgelerle tevsik edilmesi zorunludur.

Bu bağlamda, Vergi Usul Kanunu uygulamasında her türlü ticaret şirketleri birinci sınıf tüccar sayılmakta olup, bunlar tarafından bilanço esasına göre defter tutulması ve mal teslimi/hizmet ifaları için genel hükümler çerçevesinde fatura veya fatura düzenleme zorunluluğunun bulunmadığı durumlarda perakende satış vesikası düzenlenmesi icap etmektedir. Serbest meslek erbaplarının ise serbest meslek kazanç defteri tutmaları ve mesleki faaliyetlerine ilişkin her türlü tahsilatları için serbest meslek makbuzu düzenlemeleri gerekmektedir.

Buna göre, arabuluculuk faaliyetinin anonim şirket aracılığıyla yapılıp yapılamayacağı hususunda Başkanlığımızca bir değerlendirme yapılması mümkün bulunmamaktadır. Ancak, arabuluculuk faaliyetinin ilgili mevzuatına göre anonim şirket aracılığıyla yapılmasının mümkün olması halinde;

- Şirkete yapılan ödemelere konu arabuluculuk hizmetine ilişkin olarak genel hükümler çerçevesinde anonim şirket tarafından fatura (fatura düzenlenme zorunluluğunun bulunmadığı durumlarda perakende satış vesikası) düzenleneceği ve yapılan ödemelerden gelir vergisi kesintisi yapılmayacağı;

- Vermiş oldukları arabuluculuk hizmetleri için ortağı olan avukatlara şirket tarafından yapılan ödemeler için ise ortaklar tarafından serbest meslek makbuzu düzenleneceği ve yapılan ödemelerden Gelir Vergisi Kanununun 94/2-b maddesi uyarınca gelir vergisi tevkifatı yapılacağı

tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

T.C. 

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları KDV ve ÖTV Grup Müdürlüğü

Sayı

:

84974990-130[KDV5.29.2019.27]-225891

28.07.2021

Konu

:

Tıbbi malzeme  satışı ile ilgili 7104 sayılı Kanun  hükmünden yararlanılabilmesi durumunda iskonto oranına tekabül eden tutardan feragat edilmesinin vergisel boyutu hakkında

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; 7104 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 22'nci maddesi ile 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa eklenen geçici 75 inci maddesinde yer alan düzenlemeler çerçevesinde, ticari alacaklarınızdan anılan Kanunun geçici 75 inci maddesi uyarınca iskonto uygulanmak suretiyle feragat edilen kısmın kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider yazılıp yazılamayacağı ile ilgili tutardan iç yüzde yöntemi ile KDV hesaplanarak indirim konusu yapılıp yapılmayacağı hususunda Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmıştır.

I- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN:

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 322 nci maddesinde, kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline artık imkân kalmayan alacakların değersiz alacak olacağı, değersiz alacakların, bu mahiyete girdikleri tarihte tasarruf değerlerini kaybedecekleri ve mukayyet kıymetleriyle zarara geçirilerek yok edileceği ve işletme hesabı esasına göre defter tutan mükelleflerin bu madde hükmü kapsamına giren değersiz alacaklarını gider kaydetmek suretiyle yok edeceği hüküm altına alınmıştır.

Bu bağlamda mezkûr madde uygulamasında değersiz alacak; kaybedilmiş, tahsiline imkân kalmamış, değeri sıfıra inmiş bir alacak olup, alacağın bu durumunun, kazai bir hükümle veya kanaat verici bir vesika ile tevsik edilmesi icap etmektedir. Kazai bir hükümden anlaşılması gereken, alacağın tahsili için kanun yollarına başvurulmuş olması, icra takibinin yapılmış bulunması, bu müracaatlar ve takipler sonunda, alacağın ödenmeyeceğine hâkim tarafından hükmedilmiş olması; kanaat verici vesika teriminden ise ödemeyi imkânsız hale getirmiş hal ve sebepler sonucu ortaya çıkmış belgeler anlaşılmalıdır. Alacağın tahsil güçlüğünün objektif ve inandırıcı belgelerle ortaya konması değersiz alacak uygulaması bakımından önem arz etmekte olup, Kanun Koyucu tarafından da, değersiz hale geldiği ileri sürülen alacağın ciddi olarak takip edildiğine ilişkin çabaların kazai bir hüküm veya kanaat verici bir vesika ile tevsiki öngörülmüştür.

Kanaat verici bir vesikadan ne anlaşılması gerektiği hususunda ise Kanunda yeterli açıklık bulunmamakla birlikte, mezkûr madde uygulamasında kanaat verici vesikalara;

- Borçlunun herhangi bir mal varlığı bırakmadan ölümü veya 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 32 ve izleyen maddelerine göre mahkemelerce borçlu hakkında verilen gaiplik kararı ve mirasçılarından mirası reddettiklerine dair sulh hukuk mahkemelerince verilmiş bulunan mirası red kararı,

- Borçlu aleyhine alacaklı tarafından açılan davayı borçlunun kazandığına dair mahkeme kararı,

- Mahkeme huzurunda alacaktan vazgeçildiğine ilişkin olarak düzenlenmiş belgeler,

- Alacaktan vazgeçildiğine dair konkordato anlaşması,

- Borçlunun dolandırıcılıktan mahkûm olması ve herhangi bir mal varlığı bulunmadığını belgeleyen resmi evrak,

- Borçlunun adresinin saptanamaması nedeniyle icra takibat dosyasının kaldırıldığını ve yasal süresi içerisinde yenileme talebinde de bulunulmadığını gösteren icra memurluğu yazısı,

- Gerek doğuşu gerekse vazgeçilmesi bakımından belli ve inandırıcı sebepleri olmak şartıyla alacaktan vazgeçildiğini gösteren anlaşmalar (Alacaklının tek taraflı irade beyanı ile alınmasından vazgeçilen alacakların, değersiz alacak olarak zarar kaydı mümkün değildir.),

- Ticaret mahkemesince borçlu hakkında verilmiş ve ilgili masa tarafından tasfiyeye tabi tutulmuş bulunan iflas kararına ilişkin belgeler

örnek olarak sayılabilir.

Diğer taraftan; 7104 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 22 nci maddesi ile 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa eklenen geçici 75 inci maddede; devlete ait üniversitelerin tıp fakültelerine bağlı sağlık uygulama ve araştırma merkezi birimleri ile rektörlüklerine bağlı sağlık hizmeti sunan enstitüleri döner sermaye işletmelerinin 31/12/2017 tarihi itibariyle muhasebe kayıtlarında yer alan ve düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle ödenmemiş ilaç ve tıbbi malzeme alımlarına ilişkin borçlarının belirli şartlarla Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinden aktarılacak kaynak ile ödenebilmesi öngörülmüştür.

Söz konusu maddede, "... Devlete ait üniversitelerin tıp fakültelerine bağlı sağlık uygulama ve araştırma merkezi birimleri ile rektörlüklerine bağlı sağlık hizmeti sunan enstitüleri döner sermaye işletmelerinin 31/12/2017 tarihi itibarıyla muhasebe kayıtlarında yer alan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ödenmemiş ilaç ve tıbbi malzeme alımlarına ilişkin borçları, ikinci fıkrada belirtilen şartların birlikte gerçekleşmesi halinde, Maliye Bakanlığı bütçesinden işletmeye verilen borç karşılığında ilgili döner sermaye muhasebe birimi tarafından defaten ödenir.

Gerçek veya tüzel kişi alacaklıların bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içerisinde;

a) Kapsama dâhil alacak tutarı yerine, vade tarihi ve alacağın türüne (ilaç, tıbbi malzeme türleri itibarıyla) göre Bakanlar Kurulunca belirlenecek olan iskonto oranlarının uygulanması sonucu hesaplanacak tutarın ödenmesini kabul ettiğine ve iskonto oranına tekabül eden tutardan feragat ettiğine,

b) Kapsama giren alacakları için açmış oldukları davalar ile icra takiplerinden feragat ettiğine,

c) Kapsama dâhil alacaklardan bu madde uyarınca ödeme yapılanlarla ilgili hak ve alacakların hiçbir şekilde ihtilaf konusu yapılmayacağına

dair yazılı olarak ilgili işletmeye başvurması gerekmektedir. Alacaklılar ilgili işletmedeki kapsama dâhil tüm alacakları için başvuruda bulunmak zorundadır. Başvuru sırasında alacaklılar, bu fıkranın (b) bendi kapsamındaki feragat beyanını mahkemelere veya icra müdürlüklerine sunduklarına ilişkin tevsik edici belgeleri de ibraz etmek zorundadır..." hükmü bulunmaktadır.

Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalara göre; Devlete ait üniversitelerin tıp fakültelerine bağlı sağlık uygulama ve araştırma merkezi birimleri ile rektörlüklerine bağlı sağlık hizmeti sunan enstitüleri döner sermaye işletmelerine yapılan ilaç ve tıbbi cihaz satışlarına ilişkin ticari alacaklarınızın 2547 sayılı Kanunun geçici 75 inci maddesi kapsamında ıskonto uygulanmak suretiyle Hazine ve Maliye Bakanlığından tahsili nedeniyle feragat edilen kısmı için, mezkûr maddede düzenlenen imkandan yararlanıldığına ilişkin tevsik edici belgelere dayanılarak, değersiz alacak uygulamasından faydalanılması mümkün bulunmaktadır.

Öte yandan, Vergi Usul Kanununun 322 nci maddesi uygulamasında, alacağın değersiz hale geldiği yıl hesaplarına zarar olarak yazılması gerekmekte olup, ilgili olduğu yılda zarar yazılmayan alacağın sonraki yıllarda dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.

II- KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içerisinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun "Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti" başlıklı 38 inci maddesinde ise; bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark olduğu, bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı, ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulacağı hükme bağlanmıştır.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde, ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin, safi ticari kazancın tespitinde indirilecek gider olarak kabul edileceği belirlenmiş olup; (7) numaralı bendinde ise Vergi Usul Kanununa göre ayrılan amortismanların gider olarak indirilebileceği hükme bağlanmıştır.

Buna göre, 2547 sayılı Kanunun geçici 75 inci maddesi kapsamında Bakanlar Kurulunca belirlenen iskonto oranlarının uygulanması neticesinde ortaya çıkan alacağın tahsilinden vazgeçilmesi halinde, vazgeçilen tutarın kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

III- KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun;

- (1/1) maddesinde, Türkiye'de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV ye tabi olduğu,

- 10 uncu maddesinde, vergiyi doğuran olayın, mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde, malın teslimi veya hizmetin yapılması, malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi hallerinde, bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesi anında meydana geleceği,

- (20/1) maddesinde, teslim ve hizmet işlemlerinde matrahın, bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu,

- (29/4) maddesinde; Vergi Usul Kanununun 322 nci maddesine göre değersiz hale gelen alacaklara ilişkin hesaplanan ve beyan edilen KDV'nin, alacağın zarar yazıldığı vergilendirme döneminde indirim konusu yapılabileceği; şu kadar ki Vergi Usul Kanununun 323 üncü maddesine göre karşılık ayrılmak suretiyle gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınan KDV'nin bu fıkra kapsamında indirim konusu yapılabilmesi için gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gelir olarak dikkate alınmasının şart olduğu

hüküm altına alınmıştır.

KDV Genel Uygulama Tebliğinin "III/C-1. Vergi İndirimi" başlıklı bölümünde, "… 7104 sayılı Kanunun 8 inci maddesiyle, 3065 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında yapılan değişiklikle 1/1/2019 tarihinden itibaren indirim hakkı, vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılını takip eden takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili vesikaların kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılabilecektir. Buna göre, vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılını takip eden takvim yılı içinde defterlere kaydedilen belgelerde yer alan tutarların gelir veya kurumlar vergisi açısından dönemsellik ilkesi gereği vergiyi doğuran olayın gerçekleştiği hesap dönemine ilişkin kazancın tespitinde dikkate alınması mümkün olup bu belgelerde gösterilen KDV, vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılını takip eden takvim yılı içinde defterlere kaydedilmesi halinde indirim konusu yapılabilir.

Mükellefler tarafından yapılan mal teslimleri ve hizmet ifalarına ilişkin hesaplanan KDV'nin, söz konusu mal ve hizmet bedellerinin tahsil edilip edilmediğine bakılmaksızın beyan edilerek ödenmesi gerekmektedir.

Buna göre, 1/1/2019 tarihinden itibaren, 213 sayılı Kanunun 322 nci maddesine göre değersiz hale gelen alacaklara ilişkin hesaplanan ve beyan edilen KDV'nin indirim konusu yapılması mümkündür. 213 sayılı Kanunun 323 üncü maddesine göre karşılık ayrılmak suretiyle gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınan KDV'nin bu fıkra kapsamında indirim konusu yapılabilmesi için gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gelir olarak dikkate alınması şarttır." açıklamalarına yer verilmiştir.

Buna göre, 2547 sayılı Kanunun geçici 75 inci maddesi kapsamındaki alacaklarınızın iskonto uygulanmak suretiyle Hazine ve Maliye Bakanlığından tahsili nedeniyle feragat edilen kısmının, 1/1/2019 tarihinden itibaren Vergi Usul Kanununun 322 nci maddesi kapsamında değersiz hale gelmesi halinde, feragat edilmek suretiyle değersiz hale gelen söz konusu alacaklara ilişkin hesaplanan ve beyan edilen KDV'nin, mezkûr Tebliğde yer alan açıklamalar çerçevesinde indirim konusu yapılması mümkündür.

Diğer taraftan, 1/1/2019 tarihinden önce Vergi Usul Kanununun 322 nci maddesine göre değersiz hale gelen alacaklara ilişkin hesaplanan ve beyan edilen KDV'nin, indirime konu edilemeyeceği tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

BELİRLİ SÜRELİ UZAKTAN ÇALIŞMA İŞ SÖZLEŞMESİ

Aşağıda isim (unvan) ve adresleri yazılı bulunan işveren ile işçi arasında, tamamen kendi istek ve serbest iradeleri ile ve belirtilen şartlarla “BELİRLİ SÜRELİ UZAKTAN ÇALIŞMA İŞ SÖZLEŞMESİ” yapılmıştır. Taraflar bundan sonra “işveren” ve “işçi” olarak anılacaktır.

1. TARAFLAR:

A-İŞVERENİN

Adı soyadı (Unvanı) :
Adresi :
İletişim Bilgileri :
İletişim Tel :

B-İŞÇİNİN

Adı soyadı :
T.C. Kimlik No :
Baba Adı :
Doğum yeri ve yılı :
İkamet adresi :
Uzaktan Çalışma Adresi :
İletişim Bilgileri :
İletişim Tel :

2. İŞÇİNİN ÇALIŞMA YERİ:

İşçinin ana çalışma yeri, iş bu sözleşmenin 1. maddesinde yazılı işverenin adresidir. İşçinin işyeri dışında uzaktan çalışma yapacağı adresi ise, ……………………… ……………………………….. ……………………….. adresindeki evidir.

3. İŞİN TANIMI ve YAPILMA ŞEKLİ:

İşçi, iş yeri dışında uzaktan çalışma adresindeki çalışma süresi ve işyerindeki fiili çalışma süresi boyunca;

a) ………………………………………………..

b) …………………………………………………

işlerini yapacaktır. İşçi, iş ile ilgili işverenin vereceği diğer işleri de ayrıca yapacaktır.

4. ÜCRET:

İşçinin aylık NET/BRÜT ücreti …………………………….TL dir. İşçinin ücreti kural olarak imza karşılığında kendisine elden veya banka hesabına ödenir.

5. SÖZLEŞMENİN SÜRESİ :

Sözleşme başlama tarihi: …../…./………..

Sözleşme bitiş tarihi: …../…./………..

İş bu iş sözleşmesi, sözleşme bitiş tarihinde her hangi bir bildirim yapılmaksızın kendiliğinden sona erer. İşveren gerektiğinde süresi dolmadan da sözleşmeyi feshedebilir.

6. UZAKTAN ÇALIŞMA SÜRELERİ:

Uzaktan çalışma başlama tarihi: …../…./………..

Uzaktan çalışma bitiş tarihi: …../…./………..

Evden yapılacak olan uzaktan çalışma süresi her ayın …..… günü kadardır. İşçi ayın geri kalan ……… günü işyerine fiili olarak gelerek çalışma yapacaktır. Çalışma süresi günlük 7.5 saattir.

İşveren uzaktan yapılacak çalışma sürelerini ve saatlerini mevzuatta öngörülen sınırlamalara bağlı kalmak şartıyla ve işin gereklerine göre istediği zaman değiştirebilir.

7. İLETİŞİM:

Uzaktan çalışma yapılan süreler boyunca İşçi ve işveren, bu sözleşmenin 1. maddesinde yazılı iletişim adresi üzerinden, çalışma saatleri içerisinde ve herhangi bir saatte telefon, internet, online iletişim vb. diğer iletişim yollarıyla iletişim sağlayacaklardır.

8. DENEME SÜRESİ:  

Deneme süresi 60 gündür. Taraflar, bu süre içinde iş sözleşmesini ihbarsız ve tazminatsız feshedebilirler.

9. ÇALIŞMA SÜRELERİ:

Haftalık çalışma süresi en fazla 45 saattir. Bu süre, haftanın çalışılan günlerine eşit şekilde bölünerek uygulanır. Uzaktan çalışma süresi ve fiili çalışma süresince aynı çalışma süreleri geçerlidir.

Ancak, 45 saatlik haftalık normal çalışma süresi, işveren tarafından gerekli görüldüğünde aşağıdaki şekillerde değiştirebilir.

a) Haftanın çalışılan günlerine, günde 11 saati aşmamak koşulu ile, farklı şekillerde dağıtılabilir. Ayrıca, işin niteliği ve şartlarına göre, işe başlama ve bitiş saatleri, hafta sonu tatil günü, işçiler için farklı şekillerde düzenlenebilir ve gerektiğinde değiştirilebilir.

b) 45 saatlik haftalık normal çalışma süresinin, haftanın çalışılan günlerine farklı şekillerde dağıtılarak çalışılması durumunda, işçinin haftalık ortalama nromal çalışma süresi 45 saati aşamaz.

c) Ara dinlenme zamanları işveren tarafından belirlenir ve değiştirilebilir. Ara dinlenme zamanı her gün 12:30 – 13:30 saatleri arasındadır.

ç) İşçi bu maddede yazılı çalışma şekil ve şartlarını kabul eder.

10. FAZLA ÇALIŞMA:  

İşveren, ülkenin genel yararları, işin niteliği veya üretimin artırılması gibi nedenlerle ve yazılı talebiyle işçiye, günlük toplam çalışma süresi 11 saati aşmamak koşulu ve işçinin kabulü ile, yılda 270 saate kadar fazla çalışma yaptırabilir.

Haftalık 45 saati aşan çalışmalar fazla çalışma sayılır. Ancak, denkleştirme esası uygulandığı durumlarda, işçinin iki aylık süre içindeki haftalık ortama çalışma süresi 45 saati aşmamak koşulu ile, bazı haftalarda 45 saatten fazla çalıştırma olsa dahi, bu haftalardaki 45 saati aşan çalışma süreleri fazla çalışma sayılmaz ve fazla çalışma ücreti ödenmez.

İşçinin her bir saat fazla çalışması için işverence ödenecek fazla çalışma ücreti, işçinin normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarının yüzde elli artırılmış tutarıdır. İş bu sözleşmede yazılı olmayan diğer fazla çalışma ücreti ve oranları 4857 Sayılı İş Kanunu’nda yazılı artırılmış oran ve tutarlardır.

11. TELAFİ ÇALIŞMASI:  

Zorunlu nedenlerle işin durması, ulusal bayram ve genel tatillerden önce veya sonra işyerinin tatil edilmesi veya benzer nedenlerle normal çalışma sürelerinin önemli ölçüde altında çalışılması ya da işin tümüyle durdurulması veya işçinin talebi ile kendisine izin verilmesi hallerinde, işveren, iki ay içerisinde işçiye, çalışılmayan bu süreler karşılığı olarak telafi çalışması yaptırabilir.

Telafi çalışması, günlük en çok çalışma süresi olan 11 saati ve günde en fazla 3 saati aşamaz. Tatil günlerinde telafi çalışması yaptırılamaz.

Telafi çalışması fazla çalışma sayılmaz ve karşılığında fazla çalışma ücreti ödenmez.

12. ÜCRET ÖDEME ZAMANI:

İşçi ücreti ayda bir ödenir. Mücbir bir sebep olmadıkça, her ayın ücreti, en geç bir sonraki ayın ……. gününe kadar ödenir.

13. MALZEME CİNSİ – İŞ ARAÇLARI LİSTESİ ve BEDELLERİ:

İşveren tarafından aşağıda yazılı cihaz ve malzemeler, işçiye eksiksiz, çalışır ve sağlam vaziyette teslim edilmiştir.

MALZEMENİN CİNSİ – İŞ ARAÇLARI LİSTESİ BEDELİ
a) ……………………………………… …………………………. TL
b) ……………………………………… …………………………. TL
c) ……………………………………… …………………………. TL
d) ……………………………………… …………………………. TL
d) ……………………………………… …………………………. TL

İşçi, işinde kullanılmak üzere kendisine teslim edilen yukarıda yazılı cihaz ve diğer malzemeleri amacı dışında kullanmamayı taahhüt eder.

Yukarıda yazılı cihaz ve diğer malzemelerin mülkiyeti tamamen işverene aittir.

İşçi yukarıda yazılı cihaz ve diğer malzemelerde meydana gelebilecek, bozulma, hasar, zarar ve ziyan söz konusu olduğunda herhangi bir müdahalede bulunmadan önce ve özellikle işverene bilgi vermek zorundadır. Söz konusu cihaz ve malzemelerde işçinin kusurundan doğan zarar ve ziyan işçi tarafından karşılanmak zorundadır.

14. UZAKTAN ÇALIŞMA GİDERLERİNİN KARŞILANMASI:

İşveren, uzaktan çalışma süresi boyunca işçinin işin yürütümüyle ilgili genel giderlerini karşılamak amacıyla  işçiye fiili çalışılan her gün için, (İnternet, elektrik vb. işin yürütümüyle ilgili zorunlu giderler) ……………………. TL. ücret dışında ödeme yapacaktır. Ödeme bir sonraki ayda, ayın ….. ‘de aylık toplam olarak yapılacaktır.

15. ÖZEL ŞARTLAR:

a) İşverenin, işçilerin bir bölümüne veya tümüne sözleşme gereği olmaksızın, teşvik amaçlı olarak yapacağı süreklilik arzetmeyen nakdi veya ayni ödemeler, işçiler bakımından kazanılmış hak niteliğinde olmayıp, tekrarlanacağı anlamına gelmez.

b) İşçi, çalışma süresi ve uzaktan çalışma süresince, çalışma mevzuatı ve işveren tarafından belirlenmiş bulunan çalışma şartlarına, çalışma saatlerine, iş disiplinine, iş sağlığı ve iş güvenliği kurallarına, işveren tarafından çıkartılmış ve çıkartılacak olan yönetmelik, genelge, sirküler, talimat gibi düzenlemelere uymayı kabul ve taahhüt eder.

c) İşçi, işverenin yazılı talebiyle ve kendi kabulü ile fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil günlerinde de çalışmayı beyan ve taahhüt eder.

ç) İşçi iş sözleşmesi devam ettiği sürece, başka bir işte ve işyerinde çalışmamayı beyan ve taahhüt eder.

d) İşçi, işverene ve işyerine ait her türlü veriyi, ortaklık bilgilerini, sermaye yapısını, cirosunu, iş sırlarını saklamayı, korumayı, müşterilere ait verilerin ifşa edilmemesini, iş potansiyelini, gelir ve gider kalemlerini, müşteri portföyünü ve sektörlerini, potansiyel müşterileri, üretilen ürünlerin özelliklerini, cinslerini, teknik özelliklerini, ürünlerin içeriğini üçüncü şahıslara vermemeyi, işverene zarar verecek davranışlarda bulunmamayı beyan ve taahhüt eder.

e) İşveren, İşçi’ye vermiş olduğu makine ve teçhizatları, üretilen ürün ve ürünleri uzaktan erişimle-online veya fiili olarak yerinde her zaman inceleme, transfer etme ve kontrol etme hakkına sahiptir. Söz konusu makine ve teçhizatlarda işçi özel verilerini bulunduramaz. Özel işlerinde kullanamaz. İşçi bu durumu peşinen kabul ettiğini beyan ve taahhüt eder.

f) İşçi, kendisine teslim edilen makine, alet ve teçhizatı usulüne uygun olarak ve özenle kullanmayı, görevi ile ilgili olmayan işlerde  kullanmamayı, görevi olmayan alanlarda uğraş vermemeyi beyan ve taahhüt eder.

g) İşçi, Uzaktan çalışma yapacağı ortamı işin gereklerine göre kendisi hazırlar ve düzenler. İşverenin kontrolüne sunar. Ortam düzenlemesi işveren tarafından kabulünden sonra doğabilecek genel giderler işveren tarafından karşılanır.

h) İşçi, İş Kanununa göre hak kazanacağı yıllık ücretli iznini, işverenin iş şartlarına göre belirleyeceği zamanda kullanmayı kabul eder.

ı) İşveren, işçinin ücretini ve bu sözleşme ile İş Kanunundan doğan diğer haklarını iş bu sözleşmede belirtilen sürelerde ödemeyi kabul ve taahhüt eder.

i) İşveren, iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin tedbirleri ve önlemleri alır. İşçiye bu konuda gerekli eğitimleri ve bilgilendirmeleri verir. Kullanılacak makine ve teçhizatlar hakkında gerekli iş güvenliği tedbirlerini alır ve işçiyi bu konularda bilgilendirir.

i) İşçi, iş sözleşmesinin feshinde ve uzaktan çalışma süresinin sona ermesinde, kendisine teslim edilmiş bulunan her türlü cihaz ve diğer malzemeleri eksiksiz olarak teslim etmeyi, cihaz ve diğer malzemelerde kendi kasıt veya kusurundan meydana gelmiş zararlar varsa, tazmin etmeyi taahhüt eder.

j) İşçi ve işverenin tebligat adresi iş bu sözleşmede yazılı adresleridir. İşçi, ikamet adresinde ve uzaktan çalışma adresinde meydana gelecek değişiklikleri yasal belgeler ekinde …… iş günü içerisinde yazılı olarak işverene bildirmek zorundadır.

k) İş bu Belirli Süreli Uzaktan Çalışma İş Sözleşmesi’nde yer almayan hususlarda İş Kanunu ve diğer ilgili mevzuat hükümleri uygulanır.

16. KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI:

6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Kanun gereğince;

İşçi;
. Özgeçmiş Bilgisini (CV),
. T.C. kimlik numarasını,
. Kendisinin ve Akrabalarının cep telefon numarasını,
. E-mail adresini,
. Adres bilgilerini,
. Nüfus Kayıt Örneğini,
. Nüfus Cüzdanı Fotokopisini,
. Adli Sicil Kaydını,
. PDKS işlemleri için parmak izi tanımlamasını,
. Aile bilgisini,
. COVID-19 Aşı Kartını,
. İŞKUR Kaydını,
. Eğitim durumunu gösterir diploma ve mezuniyet belgesini,
. Banka hesap numaralarını,
. Sosyal güvenlik bilgilerini,
. Ehliyet bilgilerini,
. Fotoğrafını,
. Kan grubunu,

kendi özgür iradesiyle ve açık rızasıyla kanuni amaçlar doğrultusunda kullanılmak üzere işverene vermiştir. Yine işçi, İşveren tarafından söz konusu verilerinin otomatik ya da otomatik olmayan yollarla kaydedilmesine, işlenmesine, tasniflenmesine, açıklanmasına, aktarılmasına, anonim hale getirilmesine ve devredilmesine kendi özgür iradesiyle ve açık rızasıyla onay vermiştir. İşveren söz konusu evrakları kanuni amaçlar dışında kullanamaz.

İşçiye ait söz konusu tüm veriler ilgili kanunlarında yazılı süreler dolduktan sonra İŞVEREN tarafından kağıt ve elektronik ortamdan, elektronik araçlardan ve sanal ortamlardan döndürülemeyecek şekilde silinecek ve yok edilecektir.

17. REKABET YASAĞI:

İşçi işten ayrıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde, ……………………… ve …………………… İllerinde işverenin iş konusu ile ilgili alanlarda ticari faaliyette, danışmanlık görevlerinde ve destek hizmetlerinde çalışmayacağını/bulunmayacağını, işyerine ait sır niteliğindeki bilgilerle özel bilgileri ve iş bu sözleşmede yazılı diğer bilgi ve verileri üçüncü şahıslarla hiçbir zaman/şekilde paylaşmayacağını, hiçbir şekilde haksız rekabette bulunmayacağını, rekabet yasağının ihlali durumunda en son aldığı brüt ücretin …….. katı tutarında tazminatı işverene ödemeyi kabul ve taahhüt eder.

İş bu Belirli Süreli Uzaktan Çalışma İş Sözleşmesinin uygulanmasından doğacak tüm uyuşmazlıklarda, …………….. mahkemeleri ve icra daireleri yetkilidir.

17 maddeden oluşan iş bu Belirli Süreli Uzaktan Çalışma İş Sözleşmesi, …../…./……….. tarihinde taraflarca iki nüsha olarak tanzim edilip, okunarak imzalanmakla, işveren bu sözleşmede yazılı şartlarda işçiye iş ve ücret vermeyi, işçi de iş görmeyi karşılıklı olarak kabul, beyan ve taahhüt etmişlerdir.

İŞVEREN VEYA VEKİLİ (Kaşe-İmza)

 

 

 

İŞÇİ Adı Soyadı/İmzası:

.

.

.

NOT:

– Bu sözleşmede yer alan içeriklerin, bireysel kullanım dışında izin alınmadan kısmen ya da tamamen kopyalanması, çoğaltılması, kullanılması, yayınlanması ve dağıtılması kesinlikle yasaktır. Bu yasağa uymayanlar hakkında 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca yasal işlem yapılacaktır. Tüm hakları saklıdır.

– Bu sözleşme örnektir. Herhangi Bir Sorumluluk Kabul Edilmez.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının (14) numaralı bendinin (a) alt bendinde; kanuni ve iş merkezi Türkiye'de bulunmayan dar mükellefiyete tabi işverenlerin yanında çalışan hizmet erbabına, işverenin Türkiye dışında elde ettiği kazançları üzerinden döviz olarak ödediği ücretlerin gelir vergisinden istisna edileceği hükme bağlanmıştır.

147 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin "Kanuni ve İş Merkezi Türkiye'de Olmayan Dar Mükellefiyete Tabi İşverenlerce Hizmet Erbabına Döviz Olarak Ödenen Ücretler" başlıklı 1-c bölümünde kanunî ve iş merkezi Türkiye'de bulunmayan dar mükellefiyete tâbi kurumların bünyesinde çalışan hizmet erbabına ödenen ücretlere istisna uygulanabilmesi için;

1- Türkiye'de hizmet arz eden gerçek kişinin bağlı olduğu işverenin dar mükellef kurum olması, bu kurumun da Türkiye' de kazanç elde edecek şekilde faaliyette bulunmaması,

2- Dar mükellef kurumda çalışan kişinin hizmet erbabı ve yapılan ödemenin de ücret niteliğinde olması,

3- Dar mükellef kurumun Türkiye'deki personeline yapılacak ödemenin bu kurumun yurt dışı kazançlarından karşılanması,

4- Ücretin döviz olarak ödenmesi,

5- Ödenen ücretin dar mükellef kurumun Türkiye'deki hesaplarına gider olarak kaydedilmemesi,

şartlarının bir arada mevcut olması gerektiği belirtilmiştir.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, irtibat bürosunda çalışan personele ödenecek ücretler, Gelir Vergisi Kanununun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının (14/a) numaralı bendinde sayılan tüm şartların varlığı halinde gelir vergisinden istisna olup, söz konusu ücret ödemeleri üzerinden Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesi uyarınca tevkifat yapılmayacaktır.

Bu bağlamda, çalışanlara yapılan ücret ödemelerinin yurt dışından gelen dövizlerle karşılanması şart olup bu ödemelerin çalışanlara, döviz olarak veya bu dövizlerin yetkili bankalarda bozdurulmak suretiyle Türk Lirası olarak yapılması mümkündür. Ödemelerin Türk Lirası olarak yapıldığı durumda, döviz bozdurulması ile ilgili belgelerin ücret bordrolarına eklenmesi gerekmektedir.

Buna göre, ücret ödemelerinin yurt dışından getirilen dövizlerle karşılanması kaydıyla, çalışanlara yapılan hizmet sözleşmelerinde ücretlerin Türk Lirası cinsinden belirlenmesi ve bu ücretlerin çalışanlara Türk Lirası olarak ödenmesinin, anılan istisnadan faydalanılmasına engel teşkil etmeyeceği 15.04.2022 tarihli Gelir İdaresi Başkanlığı Özelge'sinde belirtilmiştir. Tuğba Keleş

Doğrudan temin yöntemiyle aldığımız işlerde çalıştırdığımız sigortalılardan dolayı prim teşviklerinden yararlanabilir miyiz? Mehmet Ali Y.

Engelli istihdamı dışında uygulamada olan prim teşviklerinden 2886 ve 4734 sayılı Kanunlara istinaden yapılan alım ve yapım işleri işlerinde çalıştırılan sigortalılardan dolayı yararlanılması mümkün değildir.
Uygulamada, 4734 sayılı Kanunun 18. maddesinde yer alan Açık İhale Usulüne, Belli İstekliler Arasında İhale Usulüne ve Pazarlık Usulüne istinaden alınan işlerde çalıştırılan sigortalılardan dolayı prim teşviklerinden yararlanılamayacağı konusunda herhangi bir tereddüt yaşanmazken, doğrudan temin yönteminin 4734/18. maddede yer alan ihale usullerinin arasından çıkartılması nedeniyle bazı vatandaşlarca prim teşviklerinden yararlanılabileceği şeklinde bir algı oluştuğu görülmektedir.

Doğrudan temin yöntemi ihale yöntemleri arasından çıkartılmış olsa bile ilgili teşvik kanunlarında “teşvik hükümlerinin 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’na ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa istinaden yapılan alım ve yapım işlerinde çalışan sigortalılar hakkında uygulanmayacağı” öngörülmüştür.
Dolayısıyla doğrudan temin yöntemi her ne kadar 2886 ve 4734 sayılı Kanunlarda ihale usulleri arasında yer almasa da 4734 sayılı Kanunun 22. maddesine istinaden yapılan bir alım olduğundan, doğrudan temin yöntemiyle yapılacak alım ve yapım işlerinde çalıştırılan sigortalılardan dolayı engelli istihdamı dışındaki prim teşviklerinden yararlanılması mümkün değildir.

Diğer taraftan, SGK’nın 2011/13 sayılı Genelgesinde doğrudan temin usulü ile yapılan mal veya hizmet alımları ile yapım işleriyle ilgili olarak ihale makamlarının söz konusu işi üstlenenleri Kuruma bildirme yükümlülüğünün, yüklenicinin hak ediş ödemesine esas muaccel borcunun bulunup bulunmadığı hususunu sorgulama yükümlülüğünün ve teminat iadesi sırasında Kurumdan alınmış ilişiksizlik belgesini isteme yükümlülüğünün bulunmadığı açıklanmıştır.

Bu düzenlemeler çerçevesinde özellikle doğrudan temin yöntemiyle alınan proje çizimi, yazılım gibi uzmanlık gerektiren alanlarda çalıştırılan sigortalıların kimi zaman devamlı nitelikteki işyeri dosyasından teşvikli bildirildiği görülse de bu durumun tespiti halinde yararlanılmış olan prim teşviklerinin faiziyle birlikte geri alınacağı göz önünde bulundurulmalıdır.

SÜREKLİ HACİZ YAZISI GELEN İŞÇİNİN HİZMET AKDİ FESHEDİLEBİLİR Mİ?

İş Kanunu’nda borçlarından dolayı maaşına haciz yazısı gelen işçinin iş akdinin feshedilebileceğine dair bir düzenleme bulunmamakla birlikte, maaşına sürekli olarak haciz yazısı gelen işçi için Yargıtay’ın bazı şartlar çerçevesinde iş akdinin geçerli sebeple feshedilebileceğine dair kararları bulunmaktadır.

Bu hususta bir Yargıtay kararında, “İşçinin borcu nedeniyle ücretinin haczedilmesi, kural olarak işverene geçerli nedenle fesih hakkı vermemelidir. İşçinin ücretine sık sık haciz gelmesi nedeni ile iş sözleşmesinin geçerli nedene dayalı olarak feshedilebilmesi için işçiye önceden ihtar çekilmesi ve bu durumun işyerinde olumsuzluklara yol açtığı somut bir biçimde ortaya konulması” yönünde, başka bir Yargıtay kararında ise “Maaşına değişik alacaklılar tarafından çok sayıda ve farklı zamanlarda haciz konulmasına bağlı olarak icra müdürlüğünden işyerine gönderilen yazıların sayıca çok olması, bu durumun işyerinde oldukça önemli işgücü ve zaman kaybına sebep olması nedeniyle 6 ay içinde icra dosyalarının kapatılması, işyerine yeni maaş haczi yazılarının gelmemesi konusunda işverence uyarılmış olduğu halde verilen süreye rağmen haciz yazılarının gelmeye devam etmesi üzerine iş akdi feshedilmiş olan işçiyle ilgili olarak; işçi aleyhine yapılan icra takiplerinin çokluğu, işverenin/muhasebe servisinin/görevlisinin buna ilişkin işlemler yapmak zorunda kalması, işverenin de sorumluluğunu doğurabilecek hallerin oluşması riski nedeniyle işverence yapılan feshin geçerli nedene dayandığı” yönünde kararlar verilmiştir.

Bu çerçevende maaşına sürekli haciz yazısı gelen işçinin iş akdinin feshedilebilmesi için;

1-Öncelikle gelen haciz bildirimleri sıralanarak, haciz yazılarının muhasebe servisinin veya insan kaynakları biriminin iş yükünü artmasına ve mevcut işleyişinin bozulmasına, haliyle işlerin aksamasına neden olduğu belirtilerek çalışanın savunması istenmelidir.

2-Savunma sonrası, bundan böyle haciz işlemlerine konu olabilecek nitelikte borçlanma yapmaması ve mevcut haciz yazılarına konu olan borçlarını makul bir süre içinde (4-5 ay gibi) ödemesi hususunda çalışan uyarılmalıdır.

3- Bu süre içinde borçlarını ödememesi halinde feshin son çare olması ilkesi de dikkate alınarak ilave bir süre (1-2 ay gibi) daha verilmesi tavsiye edilmektedir.

4-Tüm bunlara rağmen işçinin borçlarını ödememesi veya haciz yazılarının gelmeye devam etmesi durumunda çalışanın iş akdi geçerli nedenle feshedilebilir. Bu durumda da işçiye ihbar tazminatı ve kıdemi bir yıldan fazla ise kıdem tazminatı da dahil tüm hakları ödenmelidir. Eyüp Sabri Demirci

https://www.karar.com/yazarlar/eyup-sabri-demirci/prim-tesviklerinde-dogru-bilinen-yanlislar-1592944

Cuma, 06 Mayıs 2022 11:48

Mayıs Ayı VERGİ Gündemi

Geçtiğimiz perşembe günü kurumlar vergisi beyan dönemi bitti. Mart ve nisan aylarının yoğun gündeminden sonra, nispeten daha rahat bir aya girdik. Olmaz ama yoğunluğun az da olsa bitmesi nedeniyle rehavete kapılabilecekler için mayıs ayında yapılması gereken iş ve işlemleri hatırlatmakta yarar var diye düşündüm.

İşte mayıs ayı yükümlülüklerinden özellikli olanların listesi.

Yabancı sermayeli şirketlerin ve irtibat bürolarının yıllık bildirimleri

2003 yılında yapılan yasal düzenlemelerle, yabancı sermayeli şirket, şube ve irtibat bürolarının kuruluşu, sermaye artışı ve hisse devirleri başta olmak üzere gerçekleştirdikleri işlemlerde izin ve onay alma zorunluluğu kaldırıldı. Bunun yerine bu işlemlerle ilgili olarak yıllık veya işlem bazında bilgi verme yükümlülüğü getirildi.

Doğrudan Yabancı Yatırımcılar Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nde yapılan düzenlemeler çerçevesinde, yıllık bazda ve her yılın Mayıs ayı sonuna kadar;

- Kapsamdaki şirket ve şubeler, sermaye ve faaliyetlerine ilişkin olarak, Elektronik Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Bilgi Sistemi’nde (E-TUYS) yer alan Doğrudan Yabancı Yatırımlar İçin Faaliyet Bilgi Formundaki alanları kullanıcı vasıtasıyla elektronik ortamda doldurarak kaydedilmesini sağlamak,

- İrtibat büroları, geçmiş yıl faaliyetlerine ilişkin, Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu Uygulama Yönetmeliği ekinde yer alan İrtibat Bürolarının Faaliyetlerine İlişkin Bilgi Formunu, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü’ne göndermek,

zorundalar.

Yönetmelikte, faaliyette bulunan irtibat bürolarının bildirimi yapmamaları durumunda, süre uzatma taleplerinin değerlendirmeye alınmayacağı ve faaliyet izinlerinin de re’sen iptal edilebileceği hükmü var. Önemli bir yaptırım. Diğer şirket ve şubelerin bildirim yükümlülüklerini yerine getirmemesi durumunda uygulanacak bir müeyyideye yer verilmemiş. Ancak bu yükümlülüklerin yerine getirilmesi yine de atlanmamalı, mutlaka bir yerde etkisi görülebilir.

Yatırım indirimi stopajı beyan ve ödemesi

Yatırım indirimine son verileli çok oldu ama geçmişten gelen haklar nedeniyle gittikçe azalan tutarda da olsa yatırım indirimi istisnasından yararlananlar var.

Bu istisnadan Gelir Vergisi Kanunu’nun geçici 61. maddesi kapsamında yararlanıp nisan ayında kurumlar vergisi beyannamesini veren kurumların, kâr dağıtımı yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın, yararlandıkları tutar üzerinden %19,8 oranıyla hesapladıkları stopajı, 26 Mayıs akşamına kadar beyan etmeleri ve ödemeleri gerekiyor.

Denetim kuruluşlarının ve elektrik üretim şirketlerinin yıllık harçları

Harçlar Kanunu gereği, bağımsız denetim kuruluşları yetkilendirme belgeleri, elektrik üretim faaliyetinde bulunan kurumlar ise elektrik üretim lisansı için harç ödemekteler.

Denetim kuruluşlarının yetkilendirme belgeleri ilk alındığı yıl maktu harca, sonraki yıllarda ise Kanun’la belirlenen tutardan az olmamak koşuluyla, nispi harca tabi. Nispi harcın matrahı, denetim faaliyetlerinden elde edilen gayrisafi iş hasılatı. Nispi harcın, kurumlar vergisi beyannamesi verme süresi içinde verilen bildirim üzerine tahakkuk ettirilmesi ve Mayıs ayı içinde ödenmesi gerekiyor.

Elektrik üretim şirketlerinin üretim lisansı harcı ise kanunla tanımlanan bir önceki yıl gayri safi iş hasılatı üzerinden hesaplanıyor, kurumlar vergisi beyanname verme süresi içinde verilen bildirim üzerine tahakkuk ettiriliyor ve Mayıs ayı içinde ödeniyor.

Emlak vergisi birinci taksit ödeme zamanı

Emlak vergisinin ilk taksitinin Mayıs, ikinci taksitinin ise Kasım ayı içinde ödenmesi gerekiyor.

İş yerleri için ödenmesi gereken çevre temizlik vergisinin ödeme zamanı da emlak vergisiyle aynı. Konutlar için çevre temizlik vergisi su faturasının içinde tahsil ediliyor. Ayrıca bir ödeme yok.

Vergi levhasının yazdırılması

Vergi Usul Kanunu’nun 5. maddesi gereği, vergi levhalarının mayıs ayı sonuna kadar yazdırılması gerekiyor.

Elektronik ortamda alınan vergi levhalarının vergi dairesine veya meslek mensuplarına onaylattırılmasına gerek yok. İnternet vergi dairesinden çıktı olarak alınması ve istendiğinde ibraz edilmek üzere işyerlerinde bulundurulması yeterli.

Vergi levhasının alınmaması ve istendiğinde ibraz edilmemesi durumunda özel usulsüzlük cezası kesiliyor. Bu tutar 2022 yılı için 500 lira. Recep Bıyık

https://www.dunya.com/kose-yazisi/mayis-ayi-gundemi/656992

 

Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın bir an önce ihraç kaydıyla menkul satışlarında TL ödeme mecburiyetinin olmadığını açıklaması isabetli olacaktır.

Katma Değer Vergisi (KDV) Kanunu'na göre ihracat işlemleri KDV’den istisnadır. Kanunda bu istisna bir alt aşamaya da sağlanmış, imalatçıların ihraç edilmek kaydıyla ihracatçı firmaya teslimleri de KDV’den istisna edilmiştir.

İhraç kaydıyla teslim işlemi uygulamada “by-pass ihracat” olarak da anılır. Bu işlemde ihracatçı pasif pozisyondadır. İhracat işlemine ilişkim tüm maliyet, hasılat ve riskler prensip itibariyle imalatçıya aittir, ona mâl edilir. İhracatçı çoğunlukla bu ihracata aracılık işlemi nedeniyle sabit veya oransal bir komisyon geliri elde eder.

Bu nedenle, her ne kadar ihraç kaydıyla teslim, yurt içinde yerleşik iki mükellef arasında gerçekleşse de, ihracatın gerçekleşmesi kaydıyla, normal bir yurt içi teslimden farklıdır.

Bu uzun sayılabilecek girişi, döviz cinsinden veya dövize endeksli “menkul” satışlarında döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak belirlenen bedelin Türk Lirası (TL) cinsinden ödenmesi zorunluluğu getirilmesi nedeniyle yazdım.

Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın yurt içi yerleşikler arasındaki menkul satış sözleşmelerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak düzenlenmiş olsa da ödemelerin TL cinsinden yapılması zorunluluğuna ilişkin tebliği yayımlamasından bu yana bir konu tartışılıyor: İhraç kayıtlı teslimlerde de bu zorunluluk geçerli mi?

Bence geçerli olamaz, olmamalıdır.

Çünkü ihraç kayıtlı teslimde aktif taraf imalatçıdır. İhracat işleminde tüm hasılat, maliyet ve riski prensip olarak imalatçıya aittir. Başka bir ifade ile pasif nitelikteki aracı ihracatçıyı yok sayarsak, ihraç kaydıyla satış işlemini yurt içi yerleşik bir kişi ile yerleşik olmayan diğer kişi arasındaki işlem olarak değerlendirmek gerekir. 

Eğer bu işlemde ödemeyi TL yapmaya zorlarsak, taraflar arasındaki anlaşmayı bozar, düzenlemeyi yurt dışı yerleşik kişilere de uygulamış oluruz.

Diğer taraftan, ihracat işlemlerinde halen ihracat bedeli dövizin yüzde 40’ını TL’ye çevirme zorunluluğu bulunuyor. İhraç kayıtlı teslimlerde de TL ödeme zorunluluğunun gerekli olduğunu kabul edersek, zaten yüzde 40’ın bile ihracatçıyı zorladığı bir ortamda, ihracat bedelinin yüzde 100’ünü TL’ye çevirme zorunluluğu getirmiş oluruz. Bunun yanlış olduğu ve sürdürülemeyeceği açıktır.

Bu durum sadece vergi mevzuatının bir gereği değil, ihracat mevzuatının da bir sonucudur. Çünkü ihracat mevzuatına göre; aracılı ihracat sözleşmesine dayanarak imalatçı veya tedarikçi şirketlerin Dış Ticaret Sermaye Şirketleri ve Sektörel Dış Ticaret Şirketleri üzerinden gerçekleştirdikleri ihracatta, aracılık sözleşmesinde aksine bir hüküm bulunmadığı taktirde malın üretimi veya tedariki ile ilgili tüm belgeler ve malın ihracatı ile ilgili ihracat, kambiyo, gümrük ve diğer mevzuat yönünden idari ve cezai yükümlülüklerden doğrudan ve münhasıran imalatçı ve tedarikçi şirketler sorumludur.

Bu anlayışın, aracı ihracatçının dış ticaret sermaye şirketi veya sektörel dış ticaret şirketi statüsüne sahip olmadığı tüm ihraç kaydıyla teslimler bakımından da geçerli olması gerekir.

Bu nedenle, Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın bir an önce ihraç kaydıyla menkul satışlarında TL ödeme mecburiyetinin olmadığını açıklaması isabetli olacaktır. Erdoğan Sağlam

https://t24.com.tr/yazarlar/erdogan-saglam/ihrac-kaydiyla-satislarda-tl-odeme-zorunlu-mudur,35174

Esasında uzun zamandır büyük işletmelerin ve çok sayıda işçi çalıştıran kurumların hem vergi idaresi hem SGK ve hem de İŞKUR nezdinde doğrudan ulaşabilecekleri, iş ve işlemleri için yardım ve destek alabilecekleri bir işveren temsilcisi talebi ve ihtiyacı vardı.

Bilindiği üzere bu konuyu en iyi uygulayan kurumların başında bankalar geliyor.

Bütün bankalarda kurumsal müşterilere hizmet verecek müşteri temsilcileri var. Müşteri temsilcilerinin görevleri müşteri ile banka arasında köprü olmak, müşteri talep ve ihtiyaçlarını çözüme kavuşturmak.

Esasen binlerce işçi çalıştıran büyük kurumların her bir işlem için ciddi emek ve zaman kaybına uğramaları nedeniyle bu yönde bir düzenleme yapılması ile hem SGK hem firmalar ve hem de bu firmalarda çalışanların işveren temsilcisi ile sorunlarının hızlıca çözüme kavuşturulması önemli bir ihtiyaçtır.

SGK tarafından 29 Nisan tarihinde yayınlanan genel yazı ile birlikte uygulamaların güncellenmesi üzerine çalışıldığı, bu anlamda hem SGK tarafında yapılan toplantılarda gerekse yazılı olarak yapılan başvurularda, birçok görüş ve öneri ile birlikte çeşitli konularda talepler SGK’ya iletilmektedir.

İletilen söz konusu talepler arasında özellikle taşra organizasyon yapısında düzenlemeye gidilerek “Büyük Mükellefler Sigorta Merkezleri veya Birimleri” nin kurulması ve yüksek istihdam kapasitesi bulunan özel sektör işverenlerinin ve işyerlerinin sorunlarının hızlı ve nitelikli hizmet sunumu ile çözümlenebilmesini sağlayabilecek şekilde bir merkez oluşturulması talebi de bulunmaktadır.

SGK yönetimi tarafından bu talebin, “SGK İşveren Temsilcisi” görevlendirilmek suretiyle karşılanmasına karar verilmiştir.

Bu doğrultuda işyerinde çalıştırılan ve bildirimi yapılan sigortalı sayılarına göre SGK tarafından belirlenecek özel sektör işverenlerinin taşra teşkilatı nezdindeki talep ve başvurularının öncelikle ele alınması, iş süreçlerinin kısaltılması, yapılması gereken iş ve işlemlerin yakın takip edilerek hızlıca sonuçlandırılması amacıyla, Sosyal Güvenlik İl Müdürlükleri ve Sosyal Güvenlik Merkezleri’nde görev yapan personel arasından “SGK İşveren Temsilcisi” belirlenecektir.

Uygulamaya 16.5.2022 tarihinden itibaren ilk olarak İzmir ve Gaziantep Sosyal Güvenlik İl Müdürlükleri’nde başlayacak olup sonuçlarına göre diğer il müdürlüklerine de yaygınlaştırılacağı açıklanmıştır.

Buna göre öncelikle İzmir ve Gaziantep Sosyal Güvenlik İl Müdürlükleri’ne “SGK İşveren Temsilcisi” görevlendirilecek olup, bahse konu özel sektör işyerlerinin listesi ile uygulamaya ilişkin usul ve esaslar SGK müdürlüklerine iletilmiş, merkez müdürlükleri gerekli personel görevlendirmelerinin yapılması yönünde SGK Başkanlığı tarafından talimatlandırılmış olması sevindiricidir.

Umarız bir an önce seçilen personele iletişim ve mevzuat eğitimleri tamamlanarak tüm illerde ve tüm büyük işverenlere bu yönde bir işveren temsilcisi ataması yapılır. Resul Kurt

https://www.dunya.com/kose-yazisi/sgk-isveren-temsilcisi-ile-sorunlari-cozecek/656993

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • Hizmet Vergisi Beyannamesi (Banka Muameleleri Vergisi) Veren Mükelleflere Önemli GİB Duyurusu Gelir İdaresi Başkanlığı, Dijital Vergi Dairesi üzerinden yapılan 02/05/2024 tarihli…
  • Transfer Fiyatlandırması Formunu Unutmayın Kurumlar Vergisi beyannamesinde son günlere yaklaşırken, “Transfer Fiyatlandırması, Kontrol Edilen…
  • Örtülü Sermaye Müessesesinde Değişim Gereği Önceki yazımda kurumlar vergisinin örtülü sermaye müessesesinden bahsederek uygulanmasında dikkat…
Top