Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

İhracat yapan kurumlar ile üretim faaliyetiyle iştigal eden kurumlarda kurumlar vergisi oranının 1 puan indirimli uygulanmasına ilişkin açıklamaların yer aldığı 20 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Tebliği 14 Mayıs 2022 Tarihli ve 31835 Sayılı Resmî Gazete’de yayımlandı.

Hatırlanacağı üzere, 22 Ocak 2022 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 7351 sayılı Kanun’un 15 inci maddesiyle Kurumlar Vergisi Kanununun 32 nci maddesine aşağıdaki yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkralar eklenmiştir.

  • (1) İhracat yapan kurumların münhasıran ihracattan elde ettikleri kazançlarına kurumlar vergisi oranı 1 puan indirimli uygulanır.
  • (8) Sanayi sicil belgesini haiz ve fiilen üretim faaliyetiyle iştigal eden kurumların münhasıran üretim faaliyetinden elde ettiği kazançlarına kurumlar vergisi oranı 1 puan indirimli uygulanır. Bu kazançların ihracata isabet eden kısmı için yedinci fıkra hükmüne göre ayrıca indirim uygulanmaz.
  • (9) Yedinci ve sekizinci fıkralardaki indirimli oranlar, madde kapsamındaki diğer indirimler uygulandıktan sonraki kurumlar vergisi oranı üzerine uygulanır.”

KVK 32 nci madde düzenlemesi, 1/1/2022 tarihinden, özel hesap dönemine tabi olan mükelleflerde 2022 takvim yılında başlayan özel hesap döneminin başından itibaren elde edilen kazançlara uygulanmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Bu Tebliğ ile söz konusu düzenlemenin uygulanmasına ilişkin açıklamalara yer verilmiştir.

Yapılan açıklamalardan öne çıkan bazı hususlar özetle şöyledir:

1) Kurumlar vergisi oranının 1 puan indirimli uygulanmasının şartları

Tebliğde, ihracat yapan kurumların ihracattan elde ettikleri kazançlarıyla sınırlı olmak üzere kurumlar vergisi oranının 1 puan indirimli uygulanabilmesi için ihracat faaliyetiyle iştigal etmelerinin yeterli olduğu; üretim faaliyetiyle iştigal eden kurumların üretim faaliyetinden elde ettikleri kazançlarıyla sınırlı olmak üzere kurumlar vergisi oranının 1 puan indirimli olarak uygulanabilmesi için ise bu kurumların;

  • Sanayi sicil belgesine sahip olma ve
  • Fiilen üretim faaliyetiyle iştigal etme şartlarını birlikte sağlamaları

gerektiği açıklanmıştır.

Buna göre, sanayi sicil belgesini haiz olmakla birlikte fiilen üretim faaliyetiyle iştigal etmeyen veya fiilen üretim faaliyetiyle iştigal etmesine rağmen sanayi sicil belgesini haiz olmayan kurumlar bu Kanunun 32 nci maddesinin sekizinci fıkrası hükmünden yararlanamayacaklardır.

2) İhracat faaliyetlerinden elde edilen kazançlarda kurumlar vergisi oranının 1 puan indirimli uygulanması

2.1) İhracat faaliyetlerinin kapsamı

Tebliğde hizmet ihracının, yurt dışındaki bir müşteri için yapılan ve yurt dışında faydalanılan hizmetleri kapsadığı açıklanmıştır.

Hatırlanacağı üzere, hizmetten yurt dışında faydalanılmasından kastın ne olduğu KDV Genel Uygulama Tebliğinin "II/A-2.1.İstisnanın Kapsamı" bölümünde; “Hizmetten yurtdışında faydalanılmasından kasıt, Türkiye'de yurtdışındaki müşteri için yapılan hizmetin, müşterinin yurtdışındaki iş, işlem ve faaliyetleri ile ilgili olması; Türkiye'deki faaliyetleri ile ilgisi bulunmamasıdır.” şeklinde ifade edilmiştir.

Diğer taraftan Tebliğde, karşılıklı olmak şartıyla uluslararası roaming anlaşmaları çerçevesinde yurt dışındaki müşteriler için Türkiye'de verilen roaming hizmetlerinden elde edilen kazançların da oranın 1 puan indirimli uygulanacağı kazançlar arasında kabul edileceği belirtilmiştir.

2.2) İhracat faaliyetlerinin yanı sıra diğer faaliyetlerinden elde edilen kazançların da bulunması

Kurumların; ihracat faaliyetlerinin yanı sıra diğer faaliyetlerinden elde ettiği kazançlarının da bulunması halinde, ihracattan kaynaklanan ve 1 puan indirim uygulanacak matrah, ihracattan elde edilen kazancın ticari bilanço karına oranlanması suretiyle tespit edilecektir.

İhracat faaliyetlerinde indirimli oran uygulanacak matrah: Matrah x (İhracat faaliyetinden elde edilen kazanç / Ticari Bilanço Karı)

2.3) İhracat faaliyetinden elde edilen kazancın ticari bilanço karından fazla olması

Tebliğde, 1 puan indirim uygulanacak kazanç tutarının gerek ihracattan elde edilen kazancı gerekse ilgili dönem safi kurum kazancını aşamayacağı açıklanmıştır.

Dolayısıyla, mükelleflerin ihracat faaliyetinden elde ettiği kazancın ticari bilanço karından fazla olması halinde safi kurum kazancını aşmamak kaydıyla ihracat faaliyetinden elde edilen kazancın tamamına 1 puan indirim uygulanabilecektir.

2.4) Yurt dışından satın alınan malların Türkiye'ye girmeksizin başka bir ülkedeki müşteriye satılması

1 puan indirim uygulamasında, yurt dışından satın alınan malların Türkiye'ye girmeksizin başka bir ülkedeki müşteriye satılmak suretiyle ihraç edilmesi halinde de bu faaliyetten elde edilen kazanç için 1 puan indirimden yararlanılabilecektir.

2.5) Yurt içinden serbest bölgelere ve gümrüksüz satış mağazalarında satılmak üzere bu mağazalara yapılan satışlardan elde edilen kazanca indirimli oran uygulanması

Yurt içinden, serbest bölgeler ile gümrüksüz satış mağazalarında satılmak üzere bu mağazalara yapılan satışlar da ihracat olarak kabul edilecek ve bu faaliyetten elde edilen kazançlara 1 puan indirim uygulanabilecektir.

2.6) İhracat faaliyetinden elde edilen kazancın bir kısmının Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 10/1-ğ maddesi kapsamında indirime konu edilmiş olması

İhracat faaliyetiyle iştigal eden mükelleflerin hizmet ihracından elde ettikleri kazancın %50'lik kısmının 10/1-ğ maddesi kapsamında kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirim olarak dikkate alınmış olması halinde, ihracat kazancının zaten söz konusu indirime konu edilerek vergi dışı bırakılmış olan kısmı için kurumlar vergisi oranının 1 puan indirimli uygulanması söz konusu olmayacaktır. İhracat faaliyetinden elde edilen kazancın 10/1-ğ maddesinde yer alan bu indirime konu edilen kısmı indirildikten sonra kalan tutar 1 puan indirimli oranın uygulanacağı matrahın tespitinde dikkate alınabilecektir.

Aynı şekilde, 1 puan İndirim uygulanacak matrahın hesabında indirime konu edilerek vergi dışı bırakılmış olan üretim veya ihracat kazancı, ticari bilanço karından da çıkarılacaktır.

3) Üretim faaliyetlerinden elde edilen kazançlarda kurumlar vergisi oranının 1 puan indirimli uygulanması

Sanayi sicil belgesini haiz olan ve fiilen üretim faaliyetiyle iştigal eden kurumlar, münhasıran bu üretim faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlarına kurumlar vergisi oranını 1 puan indirimli uygulayabileceklerdir.

3.1) Birden fazla konuda üretim faaliyetinde bulunan mükelleflerin üretimden elde ettikleri kazancın tespiti

Birden fazla konuda üretim faaliyetinde bulunan mükelleflerin üretimden elde ettikleri kazancın tespitinde, üretim faaliyetlerinden elde edilen kazançlar (varsa üretimden doğan zararlarla) bir bütün olarak değerlendirilecektir.

3.2) Yazılım, bilişim ve benzeri hususlarda gerçekleştirilen üretim faaliyeti sonucu elde edilen kazançların durumu

Sanayi sicil belgesini haiz olan ve münhasıran bu belge kapsamında yazılım, bilişim ve benzeri hususlarda gerçekleştirilen üretim faaliyeti sonucu elde edilen kazançlara da kurumlar vergisi oranı 1 puan indirimli uygulanabilecektir.

3.3) Sanayi sicil belgesini haiz mükelleflerin üretim faaliyetlerinin yanı sıra diğer faaliyetlerinden elde ettiği kazançların bulunması

Sanayi sicil belgesini haiz mükelleflerin üretim faaliyetlerinin yanı sıra diğer faaliyetlerinden elde ettiği kazançlar bulunması halinde, üretim faaliyetinden elde edilen ve 1 puan indirim uygulanacak matrah, fiilen yapılan üretimden elde edilen kazancın ticari bilanço karına oranlanması suretiyle tespit edilecektir.

İndirimli oran uygulanacak matrah: Matrah x (Üretim faaliyetinden elde edilen kazanç/ Ticari bilanço karı)

3.4) Üretim faaliyetinden elde edilen kazancın ticari bilanço karından fazla olması

Tebliğde, bu şekilde hesaplanan ve 1 puan indirim uygulanacak kazanç tutarının gerek üretimden elde edilen kazancı gerekse ilgili dönem safi kurum kazancını aşamayacağı açıklanmıştır.

Dolayısıyla, mükelleflerin üretim faaliyetinden elde ettiği kazancın ticari bilanço karından fazla olması halinde safi kurum kazancını aşmamak kaydıyla üretim faaliyetinden elde edilen kazancın tamamına 1 puan indirim uygulanabilecektir.

4) İhracat ve üretim faaliyetlerinin birlikte yapılması halinde kurumlar vergisi oranının 1 puan indirimli uygulanması

Sanayi sicil belgesini haiz ve fiilen üretim faaliyetiyle iştigal eden mükelleflerin ürettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançlarına kurumlar vergisi oranı, üretilen ürünlerin yurt içinde ve yurt dışında satılmasına göre ayrım yapılmaksızın, "üretim faaliyetinden elde edilen kazanç" olarak 1 puan indirimli uygulanacaktır.

Üretilen ürünlerin satışından elde edilen kazancın bir kısmı veya tamamı ihracattan kaynaklansa bile bu kazanca üretim faaliyetinden elde edilen kazanç olarak kurumlar vergisi oranı zaten 1 puan indirimli olarak uygulanacağı için, bu kazancın ihracata isabet eden kısmına ikinci defa indirime yol açacak şekilde ayrıca 1 puan indirim uygulanmayacaktır.

5) İhracat ve üretim faaliyetlerinden elde edilen kazanç toplamının ticari bilanço karından büyük olması

Üretim ve ihracattan elde edilen toplam kazancın ticari bilanço karından fazla olması halinde, 1 puan indirim uygulanacak matrah, üretim ve ihracat faaliyetinden elde edilen toplam kazancın ayrı ayrı üretim ve ihracattan elde edilen kazanca oranına göre tespit edilecektir. Her halükarda üretim ve ihracattan elde edilen kazanç, safi kurum kazancını aşamayacaktır.

Aynı durum ticari bilanço karının sıfır olmasına rağmen kurumlar vergisi matrahının oluştuğu durumlar için de geçerli olacaktır.

6) Üretim veya ihracat faaliyetinden elde edilen kazancın kurumlar vergisi istisnasına konu edilmesi halinde uygulama

1 puan indirimli oran uygulamasına konu olacak kazançların, kurumlar vergisinden istisna edilmiş olması halinde, istisnaya konu edilen üretim veya ihracat kazancı için, kurumlar vergisi oranının 1 puan indirimli olarak uygulanması söz konusu olmayacaktır. Aynı şekilde, 1 puan indirim uygulanacak matrahın hesabında, istisnaya konu edilerek vergi dışı bırakılmış olan üretim veya ihracat kazancı, ticari bilanço karından da çıkarılacaktır.

7) Payları Borsa İstanbul Pay Piyasasında ilk defa işlem görmek üzere en az %20 oranında halka arz edilen kurumlarda üretim ve ihracat faaliyetlerinden elde edilen kazançlarda 1 puan indirim uygulaması

Payları Borsa İstanbul Pay Piyasasında İlk defa işlem görmek üzere en az %20 oranında halka arz edilen kurumların, paylarının ilk defa halka arz edildiği hesap döneminden başlamak üzere beş hesap dönemine ait kurum kazançlarının tamamına kurumlar vergisi oranı 2 puan indirimli olarak uygulanmaktadır.

Bu kurumların, üretim veya ihracat faaliyetinden kaynaklanan kazanç için 1 puanlık oran indiriminden yararlanılabilmesi halinde öncelikle 2 puanlık indirim uygulanacak, ardından 1 puanlık indirim hesaplanacaktır.

8) Yatırım teşvik kapsamında indirimli kurumlar vergisinden yararlanılması halinde uygulama

Yatırım teşvik kapsamında (KVK 32/A maddesi) indirimli kurumlar vergisinden yararlanacak olan sanayi sicil belgesini haiz mükelleflerin aynı dönemde üretim faaliyetlerinden veya ihracat faaliyetlerinden kazanç elde etmiş olmaları halinde, öncelikle 1 puanlık indirim uygulanacak sonrasında ise tespit edilen indirimli bu orana Kanunun 32/A maddesi kapsamındaki indirim uygulanacaktır.

9) Genel giderlerin dağılımı

Tebliğde,

  • İndirim kapsamında kabul edilen faaliyetler ile bu kapsama girmeyen işlerin birlikte yapılması halinde, indirim uygulanacak kazanca ilişkin hasılat, gider ve maliyet unsurlarının ayrı olarak tespit edilmesi,
  • Söz konusu indirim kapsamında kabul edilen faaliyetlerden elde edilen kazancın, kurumlar vergisi matrahının tespiti açısından, hasılat, maliyet ve gider unsurlarının; ayrı ayrı izlenmesi, diğer faaliyetlerle ilişkilendirilmemesi ve kayıtların da bu ayrımı sağlayacak şekilde tutulması

gerektiği belirtilmiş ve gider ve maliyet unsurlarının ayrı hesaplarda izlenmek suretiyle tespitinin mümkün olmadığı hallerde ise müşterek genel giderlerin, indirim kapsamında olan faaliyetler ile indirim kapsamında olmayan faaliyetler arasında uygun bir dağıtım anahtarı tespit edilerek dağıtılabileceği açıklanmıştır.

Öte yandan Tebliğde, amortismanlara ilişkin olarak, indirim kapsamındaki faaliyetler ile bu kapsamda değerlendirilmeyen faaliyetlerde müştereken kullanılan tesisat, makine ve ulaştırma vasıtalarına ilişkin amortismanların ise bunların her bir işte kullanıldıkları gün sayısına göre dağıtımının yapılması gerektiği; hangi işte ne kadar süreyle kullanıldığı tespit edilemeyen sabit kıymetlere ilişkin amortismanların ise müşterek genel giderlerle birlikte dağıtıma tabi tutulacağı belirtilmiştir.

10) Üretim veya ihracat kazançlarına isabet eden kur farkı ve diğer gelirlerin durumu

Tebliğe göre, gerek ihracat faaliyeti gerekse üretim faaliyeti kapsamında doğan alacaklara isabet eden kur farkı, faiz ve benzeri gelirler 1 puan indirim uygulanacak kurum kazancı kapsamında değerlendirilirken, bu faaliyetler kapsamındaki alacakların tahsilinden sonra oluşan kur farkı, faiz ve benzeri gelirlerin ise söz konusu indirimden yararlanamayacaktır.

Söz konusu Tebliğe aşağıdaki bağlantı yoluyla ulaşabilirsiniz. https://www.verginet.net/

20 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Tebliği

Limited şirketlerde yönetim ve temsil organı müdür veya müdürlerden oluşuyor. Türk Ticaret Kanunu’nda müdürlerin görev süresine ilişkin herhangi bir alt ve üst sınır bulunmuyor. Dolayısıyla müdürün görev süresi şirket sözleşmesinde belirlenebileceği gibi hiç belirlenmeyebilir. Ancak, müdürün istifa etmesi yoluyla müdürlük sıfatını sona erdirmesi her zaman mümkün. İşte bu halde, istifa işleminin üçüncü kişilere bildirilebilmesi amacıyla, müdürlük sıfatının sona ermesine ilişkin değişikliğin yetkili ticaret siciline tescil ve ilan edilmesi gerekiyor. Bu tescil ve ilan işlemine ilişkin başvurular uygulamada bazı sorunlara ve uyuşmazlıklara konu olabiliyor.

İstifa, tek taraflı olarak karşı tarafa ulaşmakla sonuç doğuran bir hukuki işlem. Bu kapsamda, limited şirkette bir müdürün istifa etmesi halinde, şirketin bu istifayı kabul etmesi veya onaylamasına ihtiyaç bulunmuyor ve müdürlük sıfatı istifa ile birlikte geçerli bir şekilde sona eriyor. İlgili mevzuat çerçevesinde, istifa eden müdürün istifa beyanını yazılı veya sözlü olarak yapmasına ilişkin herhangi bir şekil şartı bulunmuyor.  Ancak, ispat kolaylığı açısından istifa beyanının şirkete ve varsa diğer müdürlere yazılı olarak iletilmesinde fayda var. Ayrıca, sicil başvurularının dilekçe ile yazılı olarak yapılması gerektiğinden ve sicil tarafından talep edilen belgelerden biri de istifa beyanı olduğundan bu beyanın yazılı olması önem taşıyor.   

İstifa eden müdürün, istifası hemen sonuç doğurduğundan istifa bildirimi sonrası şirketi temsilen yapacağı herhangi bir işlem aslen geçersiz oluyor. Ancak, istifanın tescilinden önce bu geçersizlik iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemiyor. Bunun sebebi, istifa beyanının müdür ve şirket arasındaki iç ilişkide hemen sonuç doğurması fakat tescile kadar geçen sürede bu beyanın üçüncü kişiler tarafından bilinmiyor olması. Dış dünyaya bildirim için yapılan bu tescilin, geçerli bir şekilde yetkili kişiler tarafından yapılması önem arz ediyor.

Tescil başvuruları, ilgililer, temsilciler veya hukuki halefler tarafından yapılabilir. Ticaret Sicili Yönetmeliği’nde, limitet şirketlerde temsile ilişkin konulardaki tescil başvuruları için yetkili kişiler müdürler olarak belirleniyor. İstifa eden müdürlerin istifa işlemine ilişkin olarak tescil başvurularında bulunmaları ise uygulamada tartışmalara neden olabiliyor.

Ticaret sicil müdürlüklerinin çoğu, müdür istifasının tescil ve ilanına ilişkin başvurularda, dilekçe, istifa beyanı ve ortaklar kurulu kararını talep ediyor.  Ortaklar kurulu kararının başvuruda istenen belgelerden biri olması istifa kurumunun tek taraflı olarak sonuç doğurma özelliğini zedeliyor. Ayrıca, bu kararın talep edilmesi ile istifa eden müdürün sicile başvuru yapma imkânı kendiliğinden ortadan kalkmış oluyor. Bu konuda Yargıtay’ın da farklı uygulamaları mevcut. Yargıtay, 2019 tarihli bir kararında, şirket müdürlerinden birinin istifa etmesine rağmen, şirketin buna ilişkin tescil başvurusunda bulunmamasının hakkın kötüye kullanımı teşkil ettiğini ve bu nedenle istifa eden müdürün başvuru imkanının bulunduğunu içtihat ediyor. Buna karşın, 2018 yılındaki bir kararında ise ilgili mevzuat çerçevesinde, müdürlük görevinden istifa eden kişinin, istifaya ilişkin tescil ve ilan isteyebilecek ilgililer arasında yer almasının kabulünün mümkün olmadığını belirtiyor. Aynı şekilde, 2017 yılında verdiği bir başka kararında, istifa eden müdürün, müdürlük sıfatı sona erdiğinden istifa işlemine ilişkin tescilin istifa eden müdür tarafından değil, şirketin diğer müdürü tarafından gerçekleştirilmesi gerektiğini içtihat ediyor.  

Sonuç olarak, tescil başvurularında, istifa işlemine ilişkin olarak ortaklar kurulu kararının talep edilmesi istifa beyanının hukuki niteliği ile bağdaşmıyor ve istifa eden müdürünün başvuru imkanını elinden alıyor. Bu nedenle, tescilde yaşanan ve uyuşmazlıklara konu olan bu durumun etkili bir şekilde çözümlenmesi adına, Yargıtay’ın bu konuda istikrarlı bir içtihat oluşturması önem arz ediyor.  Av. Umut KOLCUOĞLU

Av. Cansu DUMAN’ın katkılarıyla

https://www.dunya.com/kose-yazisi/limited-sirket-mudurunun-istifasi-ve-bunun-tescili/657866

Geçen haftaki yazımda 7351 sayılı Kanun ile sanayici ve ihracatçılara getirilen %1’lik kurumlar vergisi indirimine ilişkin detayları açıklayan 20 seri Kurumlar Vergisi Genel Tebliğ Taslağını değerlendirmiştim. Söz konusu yazı sonrasında Taslak Tebliğ’de bazı değişiklikler yapılarak söz konusu tebliğ 14 Mayıs 2022 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Tebliğin yayınlanmış halinde yapılmış olan değişikliklere baktığımızda geçen haftaki yazımda dile getirdiğim hususların bir kısmının dikkate alındığını görüyoruz. Dile getirdiğim konulardan tebliğe yansıtılmış olanları ve olmayanları aşağıdaki tabloda özetliyorum.

Belirttiğim konu

Alınan aksiyon

1

Hizmet ihracına ilişkin belirlemenin olmaması

İndirim uygulamasında hizmet ihracının yurt dışındaki bir müşteri için yapılan ve yurt dışında faydalanılan hizmetleri kapsadığı açıklanmıştır.

Ayrıca karşılıklı olmak şartıyla uluslararası roaming anlaşmaları çerçevesinde yurt dışındaki müşteriler için Türkiye’de verilen roaming hizmetlerinden elde edilen kazançların da indirim uygulanacak kazanç arasında olacağı belirtilmiştir.

2

İndirim uygulanacak kazanç tespitinde vergi kanunlarındaki kazanç tanımından ziyade ticari kardan yola çıkılması, üretim ve ihracata ilişkin KKEG üzerinden indirim uygulatılmaması

Değişiklik yapılmamıştır.

3

Matrahı aşan üretim/ihracat kazancının indirim uygulanmamış kısmının devredilebilir olması

Değişiklik yapılmamıştır.

4

Üretim ve ihracat kazancının birlikte elde edilmesi halinde, üretimin bir bütün olarak değerlendirilmesi ve üretilip ihraç edilen ürünlerden elde edilen kazancın ihracat değil üretim kazancı içinde değerlendirilmesi

Değişiklik yapılmamıştır.

5

Tebliğdeki “Bu Kanunun 32 nci maddesinin gerek yedinci gerekse sekizinci fıkraları müstakilen bir bütün olup...” ifadesinde müstakillik ve bütünlüğün aynı anda olamayacağı

“müstakilen” kelimesi cümleden çıkarılmıştır.

6

İstisna kazançların formülün paydasındaki toplam ticari kar içinde hesaplamaya dahil edilmesinin yanlış olması

İstisna kazançlar toplam ticari kardan düşülerek formül uygulatılmaktadır.

7

Kur farkı ve faiz gideri gibi pasif gelirlerin, üretim/ihracatta kullanılan sabit kıymetlerin satış kazançlarının durumunun açıklanmamış olması

Üretim/ihracat faaliyeti kapsamında doğan alacaklara isabet eden kur farkı, faiz vb. gelirlerin indirimden yararlanacağı, tahsilden sonra oluşanların indirimden yararlanmayacağı açıklanmıştır.

8

2022/1. Geçici vergi beyanlarının ertelenmesi

Ertelenmiştir (VUK Sirküler no:140).

Görüldüğü üzere, Tebliğin taslak hali için belirttiğim eksikliklerin ve hataların bir kısmı düzeltilmiştir. Tebliği kaleme alanların yazılarımı takip edip dikkate aldığını görmek memnun edici olsa da yukardaki 2, 3 ve 4. satırlarda yer alan konuların yayınlanan Tebliğde değiştirilmeden korunması hukuki ihtilaflara yol açacaktır. Söz konusu konular nedeniyle fazla vergi ödemek durumunda kalan mükelleflerin dava açmaları mümkündür.

Bu yazımda, önceki yazımda ipucunu verdiğim ve indirimli oranın uygulanacağı “hizmet ihracatı” kavramını inceleyeceğim. Kurumlar Vergisi Kanunu (KVK)’nun 32/7. maddesinde ihracat yapan kurumların münhasıran ihracattan elde ettikleri kazançlarına kurumlar vergisi oranının 1 puan indirimli uygulanacağı belirtilmiştir. İhracatın tanımı kanunda yapılmamakla birlikte, 20 seri numaralı KV Tebliğinde gerek mal ve gerek hizmet ihracından elde edilen kazançlara indirimli oran uygulanacağı, indirim uygulamasında hizmet ihracının yurt dışındaki bir müşteri için yapılan ve yurt dışında faydalanılan hizmetleri kapsadığı açıklanmıştır.

Geçen haftaki yazımda, “hizmet ihracı” kavramının KDV mevzuatında açıklandığını, uygulamada tartışmaların olduğunu, bu tartışmaların da önemli bir kısmının “hizmetten faydalanma” kriterinden kaynaklandığını ifade etmiştim. 20 seri numaralı KV Tebliği’nde de KDV mevzuatından esinlenerek düzenleme yapıldığı görülmektedir.

Peki, nedir bu “hizmetten faydalanma”? Ya da soruyu şöyle soralım: Hizmetten nerede faydalanıldığı nasıl tespit edilir? Hizmet fiziken takip edilen bir şey olmadığından hizmetten nerede faydalanıldığını tespit etmek kolay değildir. Özellikle hizmet sunulan kişi yurt dışındaysa ve Türkiye’ye hiç gelmemişse sunulan hizmetten Türkiye’de faydalanıldığı nasıl iddia edilebilir?

Konuya ilişkin KDV mevzuatına baktığımızda, KDV Kanunu’nun 1. maddesine göre Türkiye’de gerçekleşen hizmet sunumu işlemi KDV’nin konusuna girmektedir. Kanun’un 6. maddesi uyarınca, hizmet açısından işlemin Türkiye’de gerçekleşmesi hizmetin Türkiye'de yapılmasını veya hizmetten Türkiye'de faydalanılmasını ifade eder. KDV Kanunu’un 11/1-a maddesinde ise yurt dışındaki müşteriler için yapılan hizmetlerin KDV’den istisna olduğu belirtilmiştir. Kanun’un 12/2. maddesinde ise bir hizmetin yurt dışındaki müşteriler için yapılan hizmet sayılabilmesi için a) hizmetler yurt dışındaki bir müşteri için yapılmış olmalıdır, b) hizmetten yurt dışında faydalanılmalıdır. Aynı maddede yurt dışındaki müşteri tabirinin; ikametgâhı, işyeri, kanunî ve iş merkezi yurt dışında olan alıcılar ile yurtiçinde bulunan bir firmanın yurt dışında kendi adına müstakilen faaliyet gösteren şubelerini ifade ettiği belirtilmiştir. Kanundaki bu açıklamalardan çıkan sonuç, yurt dışında yerleşiklere Türkiye’de sunulan hizmetlerden Türkiye’de faydalanılıyorsa KDV hesaplanacak, yurt dışında faydalanılıyorsa hizmet ihracı kapsamında KDV istisnası uygulanacaktır.

Görüldüğü üzere, KDV Kanunu açısından hizmetten nerede faydalanıldığı önemli olmakla birlikte bu kavram kanunda tanımlanmamıştır. Hizmetten yurt dışında faydalanma kavramına ilişkin tanımlamalar ise KDV Uygulama Genel Tebliğinde yapılmıştır. Tebliğe göre hizmetten yurtdışında faydalanılmasından kasıt, Türkiye’de yurtdışındaki müşteri için yapılan hizmetin, müşterinin yurtdışındaki iş, işlem ve faaliyetleri ile ilgili olması; Türkiye'deki faaliyetleri ile ilgisi bulunmamasıdır. Yurtdışındaki firmaların, Türkiye'ye gönderecekleri mal ve hizmetler Türkiye’de tüketildiğinden, bu firmalara söz konusu mal ve hizmetler için Türkiye’de verilen danışmanlık, aracılık, gözetim, müşteri bulma, piyasa araştırması vb. hizmetler, hizmet ihracı istisnası kapsamında değerlendirilmez ve KDV’ye tabidir. Bu durumda faydalanma kriterinin tespitinde, yapılan hizmetin ithal edilen mal ile doğrudan ilişkili olması gerekir. Yabancı firmaların Türkiye'den ithal ettiği (Türkiye'nin ihraç ettiği) mallar dolayısıyla verilen hizmetler, hizmet ihracı kapsamında değerlendirilir. Türkiye içinde taşıma hakkı bulunmayan yabancı bayraklı gemilere ve uçaklara verilen tadil, bakım, onarım hizmetleri hizmet ihracı kapsamında KDV’den istisnadır. 60 seri numaralı KDV Sirkülerinde de benzer açıklamalar yapılmıştır.

Gerek tebliğde verilen örneklerde gerek çeşitli özelgelerde aşağıdaki durumların hizmet ihracı olup olmadığı değerlendirilmiştir.

  1. Yurt dışındaki bulunan firmanın Türkiye dışındaki fabrikasına ilişkin proje çizimi hizmet ihracıdır.
  2. Yurt dışındaki bir şirketin Türkiye’den satıl aldığı ürünlerin temin edilmesine aracılık hizmet ihracıdır.
  3. Türkiye’deki seyahat acentesinin yurt dışındaki seyahat acentesinin gönderdiği turist grubuna konaklama, tur düzenleme, yeme içme nedeniyle sunduğu hizmetler hizmet ihracıdır. (Turist grubuna Türkiye'de verilen yeme-içme, konaklama gibi hizmetlerden Türkiye'de faydalanıldığından bu hizmetler KDV’ye tabidir. Acente bu hizmetler nedeniyle katlandığı masraflar için KDV hesaplayacak, yurt dışı acenteden aldığı paradan bu tutarı aşanlar hizmet ihracı olarak değerlendirelecektir.)
  4. Türkiye'de yerleşik olan ve aracılık faaliyetinde bulunan şirketin yurt dışında yerleşik bir firmanın mallarına Türkiye'de müşteri bulması hizmet ihracı değildir. Bu şirketin aracılık faaliyeti kapsamında yaptığı hizmetten Türkiye'de faydalanılmaktadır.
  5. Yurtdışındaki firmaların, Türkiye'den ithal edecekleri mallar ile ilgili olarak, Türkiye’den aldıkları hizmetlerden (tedarik, kalite kontrolü, malın ihraç limanına kadar taşınması ve gemilere yüklenmesi) yurtdışında faydalanıldığından bu hizmet, hizmet ihracatı istisnası kapsamında değerlendirilir.
  6. Yurt dışındaki bir firmanın yurt dışındaki bir projesini üstlenen Türk firması hakkında başka bir Türk firmasına araştırma yaptırmasında hizmetinden yurtdışında faydalanılmakta olup araştırma hizmeti hizmet ihracatı istisnası kapsamındadır.
  7. Türkiye’deki firmanın yurt dışındaki projede kullanılacak makine kiralamasında, Türkiye’de yapılan ve faydalanılan bir hizmet olmadığından KDV’nin konusuna girmemektedir.
  8. Türkiye’deki firmanın yurt dışındaki firma ile yaptığı sözleşme kapsamında yurtdışındaki kontörlü kredi kartı müşterilerine internet ortamında sunduğu servis, destek, danışmanlık hizmetinden yurtdışında faydalanıldığından bu hizmet, hizmet ihracatı istisnası kapsamındadır.
  9. Yurt dışındaki bulunan şirkete e-posta halinde iletilen ve şirketin internet sitesinde ve Facebook, Youtube gibi tüm dünyada kullanılan internet sitelerinde de reklam amaçlı yayınlanan Türkiye’de reklam filmi çekilmesi hizmetinde hizmetten Türkiye'de de yararlanılmış olacağından reklam tanıtım filmi hazırlama hizmeti, hizmet ihracı kapsamında değildir.
  10. Yurt dışındaki sigorta şirketinin müşterilerinin Türkiye'ye geldiklerinde hastalanmaları durumunda verilen sağlık hizmetlerine yönelik olarak, yapılan masrafların sigorta kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceğine dair, yurt dışında mukim sigorta şirketine verilen bilgi temin edilmesi hizmeti, hizmet yurt dışındaki bir müşteri için yapıldığından ve hizmetten yurt dışında faydalanıldığından hizmet ihracı kapsamındadır.
  11. Dünyanın her yerinden bireysel ve kurumsal yatırımcıların finansal piyasalarda işlem yapmaları için, yatırımcılarla müşteri olan yurtdışında yerleşik aracı kurumları tanıştırmak suretiyle Türkiye'de verilen aracılık hizmetinden Türkiye'de yararlanıldığından söz konusu hizmetler, hizmet ihracı kapsamında değildir.

Görüldüğü üzere, hizmetten nerede faydalanıldığı konusu sunulan hizmetin hizmet ihracı kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği noktasında önem arz etmektedir. Maliye bu konuda objektif kriter belirlemekten ziyade örnekler yoluyla belirleme yapmaya çalışmıştır. Ancak her olay kendi içinde ayrı bir değerlendirmeyi gerektirmektedir. Bununla birlikte Maliye’nin Türkiye’de bir faaliyetle ilişkili olan, Türkiye’deki kişilerce yararlanılma durumu (ihtimali) olan hizmetleri istisna kapsamının dışında bırakma eğiliminde olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Diğer bir ifade ile Türkiye ile bir şekilde ilişki kurulması halinde Maliye geniş bir yorumla hizmetten Türkiye’de yararlanıldığı yorumunu yapmakta olup istisnadan yararlandırmamaktadır. Hatta öyleki Türkiye’de fiilen yapılmayan yapılması düşünülen/planlanan işler için sunulan hizmetler dahi Türkiye’de faydalanılmış kabul edilmektedir.

Maliye’nin bu yorumu hukuki belirlilik ilkesi açısından sorunlu olduğu gibi KDV’yi ithal ettiğimiz Avrupa Birliği uygulamalarından da ayrışmaktadır. AB uygulamasında genel olarak hizmetin müşterinin bulunduğu yerde ifa edildiği kabulü bulunmaktadır. KDV mevzuatında düzenlenen hizmetten nerede faydalanıldığına ilişkin tartışmalar %1 kurumlar vergisi indirimi açısından ayrı bir önem kazanacak gözükmektedir.

Konunun diğer bir yönü ise yakın zamanda hizmet ihracatının düzenlendiği başka bir mevzuatın yayımlanmış olmasıdır. 20 Nisan 2022 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 5448 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile “Hizmet İhracatının Tanımlanması, Sınıflandırılması ve Desteklenmesi Hakkında Karar” yürürlüğe konulmuştur. Söz konusu Karar, döviz kazandırıcı hizmet ve faaliyetler ile hizmet ihracatının hukuki çerçevesinin oluşturulması amacıyla (başka amaçlar da sayılmıştır) çıkarıldığı belirtilmiştir.

Söz konusu kararın 3-e maddesinde hizmet ihracının, yurt dışında yerleşik kişi veya kuruluşlara yönelik olarak yurt içinde ya da yurt dışında gerçekleştirilenyurt içinde ya da yurt dışında faydalanılan ve Kararın Ek-1’inde[1] yer alan döviz kazandırıcı hizmet ve faaliyetlerin sunumlarını ifade ettiği belirtilmiştir. Ayrıca aynı Kararın 5. maddesinde yurt dışında yerleşik kişi veya kuruluşlara yurt içinde sağlanan ve yurt içinde faydalanılan hizmetler yurt içi hizmet ihracatı olarak tanımlanmıştır.

KDV Kanunu’nda hizmet ihracına ilişkin hükümler, kavramlar ve tanımlar KDV’ye özgü olup Kurumlar Vergisi Kanunu’nda açık bir hüküm olmadıkça kurumlar vergisi açısından aynen uygulanamaz; aksi halde vergide kıyas yasağı ihlal edilmiş olur. Bu durumda indirimli kurumlar vergisi bağlamında KVK’da açık bir düzenleme olmadığından bu noktada ikincil düzenlemeleri dikkate almak gerekecektir.

5448 sayılı CB Kararı’nda yapılan düzenlemede hizmet sunulan kişinin yurt dışında yerleşik olmasından yola çıkılarak hizmet ihracatı tanımlanmış ve bu kişilere gerek yurt içinde gerek yurt dışında sunulan/faydalanılan hizmetler hizmet ihracatı olarak kabul edilmiştir. Oysa 20 seri numaralı KV Tebliğinde indirimli oran uygulanacak hizmet ihracatı KDV mevzuatına paralel olacak şekilde sadece yurt dışında faydalanılan hizmet olarak belirlenmiştir.

Normlar hiyerarşisinde Cumhurbaşkanı Kararı, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın Tebliğlerinin üstündedir. Daha üst norm olan Kanunda farklı bir düzenleme yapılmadıkça Cumhurbaşkanı Kararındaki düzenlemelerin esas alınması gerekmektedir. Bu durumda, Kurumlar Vergisi Kanununda hizmet ihracatı için özel bir düzenleme ve KDV Kanuna da atıf yapılmamışken, hizmet ihracatının hukuki çerçevesini ortaya koyan Cumhurbaşkanı Kararına aykırı olacak şekilde 20 seri no.lu Kurumlar Vergisi Tebliğinde düzenleme yapılmış olması hukuken sorunludur. Bu durumda, hizmetin nerede faydalanıldığından bağımsız olarak yurt dışındaki kişilere sunulan hizmetlerden elde edilen kazançların indirimli kurumlar vergisinden yararlanabilmesi gerekir. Bu noktada kurumlar vergisi ve KDV uygulamasının farklılaşması normal karşılanmalıdır.

 Sözün özü: Ağanın sözü üstüne marabaya laf düşmez. Numan Emre ERGİN

https://www.dunya.com/kose-yazisi/kurumlar-vergisi-indiriminde-son-durum-ve-hizmet-ihraci-uzerine/657865

[1] Kararın Ek-1’inde belirtilen hizmetler şunlardır.

1) Başkasına ait fiziksel girdiler için imalat hizmetleri, 2) Bakım ve onarım hizmetleri, 3) Taşımacılık hizmetleri, 4) Seyahat hizmetleri, 5) İnşaat hizmetleri, 6) Sigorta ve emeklilik hizmetleri, 7) Finansal hizmetler, 8) Fikri mülkiyet hakları kullanım ücreteri, 9) Telekomünikasyon, bilgisayar ve bilgi hizmetleri, 10) Diğer iş hizmetleri, 11) Kişisel, kültürel ve eğlence hizmetleri, 12) Resmi hizmetler.

Evet, yanlış okumadınız, haftanın ilk müjdesi bizden, KDV tevkifat iadelerinde ödeme şartı kalktı!

Maliye, KDV tevkifat iadelerinde, “alıcıların tevkif ettikleri KDV’leri vergi dairelerine ödemiş olmaları şartı”nı artık aramayacak. KDV tevkifat iadeleri “ödeme şartı” nedeniyle yapılmayan mükellefler açısından son derece güzel ve önemli bir haber.

Maliye, konu ile ilgili açıklamalarını, yayınladığı bir Genel Yazı ile tüm teşkilatına duyurdu.

Konu, tevkifat KDV iadelerindeki ödeme şartı ile ilgili!

Maliye, tevkifat uygulamasından doğan KDV iadelerinde, daha önce alıcıların tevkif ettikleri KDV’yi beyan etmelerini yeterli bulurken, 1 Mart 2021 tarihinden itibaren alıcıların tevkif ettikleri KDV’leri vergi dairelerine ödemiş olmaları şartını getirdi (35 Seri No.lu KDV Tebliği). Yani, konu, tevkifat uygulamasından doğan KDV iadelerine, 1 Mart 2021 tarihinden itibaren getirilen “ödeme şartı” ile ilgili.

Düzenlemeden etkilenen bir mükellef dava açtı

Getirilen ödeme şartı nedeniyle tevkifat KDV iadesi reddedilen bir mükellef, Tebliğde yer alan düzenlemenin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle, YD talepli iptal davası açtı.

Dava süreci nasıl seyretti?

YD talepli açılan bu iptal davasında süreç şu şekilde seyretti:

1) Danıştay 4. Dairesi, Tebliğdeki düzenlemenin yürürlüğünü durdurdu (Danıştay 4. Dairesi’nin 09.09.2021 tarihli ve Esas No: 2021/2647 sayılı Kararı).

2) Maliye, Danıştay 4. Dairesi’nin bu YD kararına Danıştay VDDK nezdinde itiraz etti.

3) Danıştay VDDK, yanlış hasım gerekçesiyle YD kararını kaldırdı (Danıştay VDDK’nın 03.11.2021 tarihli ve İtiraz No: 2021/6 sayılı Kararı).

4) Danıştay 4. Dairesi hasmı düzelterek, yeniden YD kararı verdi (Danıştay 4. Dairesi’nin 01.02.2022 tarihli ve E. 2021/2647 sayılı Kararı). 

5) Maliye bu YD kararına da itiraz etti!

6) Danıştay VDDK, bu kez Maliye’nin itirazını reddetti, Danıştay 4. Dairesi tarafından verilen YD kararını onadı! (Danıştay VDDK’nın 23.03.2022 tarihli ve İtiraz No: 2022/3 sayılı Kararı). 

DAVADA SON DURUM: YD kararı kesinleşti, esas yönünden devam ediyor

Danıştay VDDK’nın bu itiraz red kararının ardından Danıştay 4. Dairesi tarafından verilen  YD kararı kesinleşti, ancak iptal davası esas yönünden bir karar verilmek üzere devam ediyor. Danıştay 4. Dairesi’nin yakın bir zamanda YD kararındaki gerekçelerle bu kez Tebliğde yer alan ödeme şartına ilişkin düzenlemeyi esas yönünden iptal etmesi bekleniyor.

İtiraz red kararı Maliye’ye tebliğ edildi

Danıştay VDDK tarafından verilen itiraz red kararı, kısa bir süre önce Maliye’ye tebliğ edildi.

10 Mayıs’ta Maliye’nin bu konuda bir açıklama yapacağını açıklamıştım

Dünya Gazetesi’nde “Vergi Kurdu” adlı köşemde 10 Mayıs 2022 tarihinde yayınlanan “Tevkifat KDV İadesinde Top Artık Maliye’de” başlıklı köşe yazımda; Danıştay VDDK’nın Maliye’nin Danıştay 4. Dairesi tarafından verilen YD kararına karşı yaptığı  itirazı oybirliğiyle reddettiğini, ödeme şartı nedeniyle KDV iadeleri durdurulan mükelleflerin oldukça mağdur durumda olduğunu, Maliye’nin bu konuda harekete geçmek için VDDK tarafından verilen itiraz red kararının kendisine tebliğ edilmesini beklediğini,  söz konusu kararın kısa bir süre önce Danıştay tarafından Maliye’ye tebliğ edildiğini, Maliye’nin tevkifat KDV iadelerinde ödeme şartı nedeniyle yaşanan sorun ve mağduriyetleri gidermek için kısa bir süre içerisinde bir Sirküler/Genel Yazı/İç Genelge çıkararak, kesinleşen YD kararına uyulması ve ödeme şartı aranılmadan KDV tevkifat iadelerinin yapılması konusunda tüm teşkilatına talimat vermesinin beklendiğini, bu konuda yaşanacak gelişmeleri duyurmaya devam edeceğimi belirtmiştim.

Maliye: Tevkifat KDV iadelerinde artık ödeme şartı aranılmayacak

Maliye, Danıştay VDDK tarafından verilen itiraz red kararı sonrasında bir Genel Yazı hazırlayarak 13 Mayıs 2022 tarihinde tüm teşkilatına gönderdi. Söz konusu Genel Yazıda; tevkifat uygulamasından kaynaklanan KDV iadelerinde, alıcılar tarafından 2 No.lu KDV Beyannamesi ile beyan edilen ve tahakkuk ettirilen KDV'nin ödenmiş olması şartının aranılmayacağı açıklandı (GİB’in 13 Mayıs 2022 tarihli ve E-64994458-130[5509-815]-63230 sayılı Genel Yazısı).

Söz konusu Genel Yazı’daki açıklama aynen şu şekilde:

“Danıştay Dördüncü Dairesinin 1/2/2022 tarih ve Esas No:2021/2647 sayılı Kararı ile KDV Genel Uygulama Tebliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair 35 Seri No.lu Tebliğin 15 inci maddesinin yürütmesi durdurulduğundan, tevkifat uygulamasından kaynaklanan iade taleplerinin yerine getirilmesinde, alıcı tarafından 2 No.lu KDV Beyannamesi ile beyan edilen ve tahakkuk ettirilen KDV'nin ödenmiş olması şartı mükelleften aranmayacaktır.

Ancak, bu kapsamdaki iade taleplerine ilişkin olarak vergi dairelerince, alıcılar tarafından tevkif edilen KDV'nin Hazineye intikal edip etmediği hususunun araştırılması ve Hazineye intikal etmediği tespit edilen vergilerin takip ve tahsili bakımından gecikmeksizin işlem yapılması uygun olacaktır.”

Genel yazı olumlu, KDV iadelerinde oluşan tıkanıklık açılacak

Gerçekten Maliye’nin yaptığı düzenleme, akabinde bu düzenlemenin iptali için açılan dava ve yaşanan süreç, tevkifat KDV iadesi talep eden binlerce mükellef başta olmak üzere hemen herkesi yordu! Ödeme şartı nedeniyle KDV iadelerinin yapılmaması, iade talep eden mükellefleri oldukça mağdur etti!

Maliye’nin Danıştay VDDK’nın bu itiraz red kararının ardından biraz zorunlu da olsa, gecikmeksizin kısa bir süre içerisinde bir Genel Yazı çıkararak, tevkifat KDV iadelerinde ödeme şartı nedeniyle yaşanan sorun ve mağduriyetleri gidermesi son derece doğru ve olumlu.

Maliye, artık tevkifat yapıp vergi dairesine ödemeyen alıcıların peşinde olacak

Burada asıl sorun, kendilerinden tevkifat yapılan satıcılar da değil, tevkifat yaptığı KDV’yi vergi dairesine ödemeyen alıcılarda! Maliye, yükümlülüklerini yerine getirmeyen alıcıları takibe alması gerekirken, bugüne kadar kendilerinden tevkifat yapılan satıcıların KDV iadelerini yapmama yolunu tercih etti. Maliye, hazineye intikal etmeyen KDV’yi iade etmek istemiyor. KDV iadelerinde doğru olan da bu aslında, hazineye intikal etmeyen KDV iade edilmemeli. Ancak, burada, kendilerinden KDV tevkif edilen satıcılar değil, KDV tevkifatını yapan alıcılar muhatap alınmalı.

Nitekim, tam 1 yıl 2 ay sonra biraz geç de olsa, bu noktaya gelindi. Artık, Maliye, tevkifat yaparak vergi dairesine beyan edip ödemeyen alıcıları takip edecek, bu KDV’lerin ödenmesini sağlayacak. Maliye, söz konusu Genel Yazısı’nda, bu konuya dikkat çekerek, alıcılar tarafından tevkif edilen KDV'nin Hazineye intikal edip etmediği hususunun araştırılması ve Hazineye intikal etmediği tespit edilen vergilerin takip ve tahsili bakımından gecikmeksizin işlem yapılması gerektiğini açıkladı. Doğru olan da bu!

Ayrıca, esas yönünden devam eden bu davayı yakından takip ederek, yaşanacak gelişmeleri duyurmaya devam edeceğim. ABDULLAH TOLU

https://www.dunya.com/kose-yazisi/mujde-tevkifat-kdv-iadelerinde-odeme-sarti-kalkti/657895

GİB Ankara VD Başkanlığı Özelgesi

Tarih : 23.12.2021

Sayı : 38418978-120[40-2020/9-İ]-451502

GVK Md. 40

İKİNCİ EL OTO ALIM SATIMINA KONU BİNEK OTOMOBİLLER İÇİN YAPILAN GİDERLER 

İkinci el oto alım satımı faaliyeti kapsamında satışa konu edilmek üzere “153-Ticari Mallar” hesabında izlenen binek otomobillerin maliyet bedeli ile kayıtlara alınması gerektiği, söz konusu araçlara ilişkin yapılan yakıt, normal bakım ve onarım giderlerinin maliyet bedelinin hesabında dikkate alınmaması ve söz konusu giderlerin en fazla % 70’inin ticari kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınması gerektiği hk.

Özelge talep formunuzun incelenmesinden; faaliyetinizin “Otomobillerin ve Hafif Motorlu Kara taşıtlarının Belirli Bir Mala Tahsis Edilmiş Mağazalarda Perakende Ticareti (Galericiler Dahil)” diğer bir ifadeyle ikinci el otomobil alım-satımı olduğu ve alım satıma konu olan araçların bilançoda “153-Ticari Mallar” hesabında izlendiği belirtilerek, faaliyete konu otomobiller için yapılan giderlerin Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. maddesinde hüküm altına alınan gider kısıtlamasına tabi olup olmayacağı hususunda görüş talep ettiğiniz anlaşılmış olup Başkanlığımız görüşüne aşağıda yer verilmiştir.

1- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN:

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun;

- 262. maddesinde, “Maliyet bedeli, iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilumum giderlerin toplamını ifade eder.”,

- 274. maddesinde, “Emtia, maliyet bedeliyle değerlenir...”

hükümlerine yer verilmiştir.

Ayrıca, mezkur Kanun’un 175 ve mükerrer 257. maddelerinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye dayanılarak, 26.12.1992 tarihli ve 21447 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1 Sıra No.lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği’nin “Tekdüzen Hesap Çerçevesi Hesap Planı ve Hesap Planı Açıklamaları” başlıklı bölümünde, ”153. Ticari Mallar: Herhangi bir değişikliğe tabi tutulmadan satmak amacı ile işletmeye alınan ticari mallar (emtia) ve benzeri kalemler bu hesapta yer alır. Satın alınan ticari mallar (emtia) maliyet bedeli ile bu hesaba borç, satılması veya herhangi bir nedenle ambardan çekilmesinde ise maliyet bedeli ile alacak kaydedilir.” açıklaması yer almaktadır.

Buna göre, ikinci el kara taşıtı ticareti (galericilik) faaliyetiniz kapsamında satmak amacıyla iktisap ettiğiniz araçların, emtia olarak maliyet bedeli ile kayıtlara alınması gerekmekte olup söz konusu araçlara ilişkin yapılan yakıt, normal bakım ve onarım giderlerinin maliyet bedelinin hesabında dikkate alınmaması icap etmektedir.

2- GELİR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 37. maddesinde; “Her türlü ticari ve sınai faaliyetten doğan kazançlar ticari kazançtır.” hükmüne yer verilmiştir.

Anılan Kanun’un “Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti” başlıklı 38. maddesinde;

Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

  1. İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;
  2. İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanunu’nun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanun’un 40 ve 41. maddeleri hükümlerine uyulur.”

hükmü yer almaktadır.

Mezkur Kanun’un 40. maddesinde safi kazancın tespitinde indirilecek giderler bentler halinde sayılmış olup maddenin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde; faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları hariç olmak üzere binek otomobillere ilişkin giderlerin en fazla % 70’inin safi kazancın tespitinde gider olarak indirilebileceği hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan, ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilebilmesi için yapılan genel giderlerin matrahtan indirilebilmesi için giderle kazancın elde edilmesi ve idamesi arasında açık, güçlü bir illiyet bağının mevcut olması, giderin işin önemi ölçüsünde yapılmış olması, giderin keyfi olmaması, yani kazancın elde edilmesi için mecburi olarak yapılması, yapılan gider karşılığında gayri maddi bir kıymet iktisap edilmemiş olması ve maliyete dahil edilecek giderlerden olmaması gerekir.

Ayrıca, bu giderlerin fatura ve fatura yerine geçen vesikalar gibi tevsik edici belgelere dayanması ve yasal kayıtlarda izlenmesi gerekmektedir.

Diğer taraftan, konu ile ilgili açıklamalara yer verilen 311 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nin “Binek Otomobillerin Giderleri ve Amortismanlarının Vergi Matrahından İndirilmesi” başlıklı beşinci bölümünün “Binek Otomobillere İlişkin Tamir, Bakım, Yakıt ve Benzeri Cari Giderler” başlıklı 14. maddesinde;

(1) Faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları hariç olmak üzere, binek otomobillere ilişkin giderlerin en fazla % 70’i, gelir ve kurumlar vergisi açısından safi kazancın tespitinde gider olarak indirim konusu yapılabilecektir.

(2) İşletmeye veya envantere dâhil olup ticari veya mesleki faaliyette kullanılan binek otomobillerin giderleri sınırlandırılmakta olup, bu sınırlama esas itibarıyla faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları hariç olmak üzere binek otomobillerin giderlerini kapsamaktadır.

(3) Birinci fıkra kapsamındaki giderler genel olarak taşıtların tamir, bakım, yakıt, sigorta ve benzeri cari giderleridir.

(4) Yapılan giderlerin işletmeye veya envantere kayıtlı ya da kiralama yoluyla edinilen binek otomobillere ilişkin olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır.

...”

açıklamaları yer almaktadır.

Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalara göre; kısmen veya tamamen binek otomobillerin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi faaliyetiyle iştigal etmediğiniz anlaşıldığından, satışa konu edilmek üzere “153-Ticari Mallar” hesabında izlemek suretiyle işletmenize kayıtlı olan ve işte kullanılan binek otomobillere ait yakıt, bakım ve onarım gibi giderlerin en fazla % 70’inin ticari kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

Haftalık çalışmasına 17 Mayıs Salı başlayacak Genel Kurulda, Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 655 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ele alınacak.

Teklife göre, bilançolarında yer alan yabancı paralarını, bu yılın sonuna kadar dönüşüm kuru üzerinden Türk lirasına çevirerek en az 3 ay vadeli Türk lirası mevduat ve katılma hesaplarında değerlendiren şirketlerin, vade sonunda elde ettiği faiz ve kar payları ile diğer kazançlarından kurumlar vergisi alınmayacak.

Resmi kuruluşlar, kredi kuruluşları ve finansal kuruluşlara ait olanlar dışındaki tüm ticari mevduat ve katılım fonu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından sigorta edilecek.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığınca yapımı tamamlanarak büyükşehir belediyelerine devredilen metro projeleri için merkezi yönetim bütçesinden harcanan tutarlar, belediyelerin genel bütçe vergi gelirleri tahsilat toplamı üzerinden ayrılacak paylarının azami yüzde 5'i oranında tahsil edilecek.

Genel Kurulda daha sonra Avukatlık Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi görüşülecek.

Teklife göre, avukatlık stajına fiilen engel olmamak şartıyla herhangi bir işte sigortalı olarak çalışılması avukatlık stajının yapılmasına engel olmayacak.

Birden fazla baronun bulunduğu illerde her bir baro tarafından adli yardım bürosu oluşturulacak.

https://www.ntv.com.tr/turkiye/meclis-bu-hafta-ekonomiye-iliskin-torba-kanun-teklifi-icin-mesai-yapacak,4HWW0_fq8U-RTzUBWfqxPA

Cumartesi, 14 Mayıs 2022 14:35

KKM Vergi İstisnası Yıl Sonuna Kadar Devam

Kurumların ve gerçek kişilerin yabancı para cinsinden döviz tevdiat hesaplarının TL’ye dönüştürülmesini sağlamak, bunu vergisel avantajlar ile teşvik etmek amacıyla geçen yılın sonunda Merkez Bankasınca; 21.12.2021 tarihli Resmi Gazetede Türk Lirası Mevduat Ve Katılma Hesaplarına Dönüşümün  Desteklenmesi Hakkında Tebliğ (Sayı: 2021/14) [1],   22.12.2021 tarihinde Türk Lirası Mevduat Ve Katılma Hesaplarına Dönüşümün Desteklenmesi Hakkında Tebliğe İlişkin Uygulama Talimatı [2], 29.01.2022 tarihli Resmi Gazetede 7352 Sayılı Kanun [3] ile  11.02.2022 tarihli Resmi Gazete’de  Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından Kurumlar Vergisi Genel Tebliği (Seri No: 1)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri No: 19) [4] yayımlanmıştır.  

Bu yazımız ile önce konunun kolay bir şekilde anlaşılmasını sağlamak adına, yapılan düzenlemelerde değinilen konulardan; sadece gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin 31.12.2021 tarihli bilançolarında yer alan döviz tevdiat hesaplarını kur korumalı vadeli TL mevduat hesaplarına (KKVMH) dönüştürmeleri sırasında sağlanan temel vergisel avantajlara, bu avantajın hesaplama yöntemine ilişkin özet bilgiye yer verilecek ve  daha sonrasında 31.12.2021 tarihli mevcut döviz hesaplarının kur korumalı vadeli TL mevduat hesabına 25.02.2022 tarihinden sonra dönüştürülmesi halinde de oluşan “dönüşüm kur farkı kazancı”nı vergiden istisna olarak dikkate alabileceğimizi basit bir örnek ile aktarmaya çalışacağım.

İçinde bulunduğumuz tarihler itibariyle 2022 yılı 1. Dönem (Ocak-Mart) Geçici Vergi Beyannamelerinin verilmesi aşamasında olduğumuzu da dikkate aldığımızda, bu yazımızın özellikle Geçici Vergi Beyannamelerini hazırlayan görevliler ve mali müşavirlere son hatırlatmaları yapmak bakımından da yararlı olacağını düşünüyorum.

Giriş kısmında belirttiğim yapılan düzenlemeler ile gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerine sağlanan vergisel avantajları iki aşamalı olarak özetlemek mümkündür:

Birinci Aşama Avantajları: (Son Yararlanma Tarihi: 25.02.2022, Süresi Tamamlandı)

31.12.2021 tarihli bilançolarda yer alan yabancı paralı döviz tevdiat hesap bakiyelerinden, 2021 yılı 4. Dönem Geçici Vergi Beyannamesinin verilmesi gereken tarihe (25.2.2022) kadar, Merkez Bankasınca yayınlanan Tebliğ ve Uygulama talimatında belirtilen Kur Korumalı Vadeli TL Mevduat hesaplarına (KKVMH) dönüştürülmesi durumunda;

1- 31.12.2021 tarihinde yapılan yabancı paralı hesapların değerleme işlemlerinde oluşan kur farkı değerleme kazançları,

2- TL ye dönüştürme işlemi nedeniyle oluşan kur farkı kazançları,

3- KKVMH nın vadesi içinde bulunan geçici vergi dönem sonlarında yapılan değerlemelerden doğan faiz geliri / kar payı geliri tahakkukları ile vade sonunda hesaptan elde edilen faiz geliri / kar payı gelirleri,

gelir ve kurumlar vergisinden istisna edilmiş ve bu kazançlar 4. Dönem Geçici Vergi Beyannamesinde ve 2021 yılı Kurumlar Vergisi Beyannamesinde İSTİSNA olarak dikkate alınarak gerekli avantajlar sağlanmıştır.

İkinci Aşama Avantajları: (Son Yararlanma Tarihi: 31.12.2022, Süresi Devam Ediyor)

31.12.2021 tarihli bilançolarda yer alan yabancı paralı döviz tevdiat hesap bakiyelerinden, Merkez Bankasınca yayınlanan Tebliğ ve Uygulama talimatında belirtilen Kur Korumalı Vadeli TL Mevduat hesaplarına (KKVMH) 2021 yılı 4. Dönem Geçici Vergi Beyannamesinin verilmesi gereken tarihten (25.02.2022) sonra ve 2022 yılı sonuna kadar herhangi bir tarihte dönüştürme işlemi yapılması durumunda;

1- TL ye dönüştürme işlemi nedeniyle oluşan kur farkı kazançları (31.12.2021 kuru ile TL ye dönüştürme zamanındaki TCMB tarafından ilan edilen dönüşüm kuru arasındaki olumlu fark),

2- KKVMH nın vadesi içinde bulunan geçici vergi dönem sonlarında yapılan değerlemelerden doğan faiz geliri / kar payı geliri tahakkukları ile vade sonunda hesaptan elde edilen faiz geliri / kar payı gelirleri,

gelir ve kurumlar vergisinden istisna edilmiş olup bu kazançların 2022 yılı 1. dönem dahil 2022 yılı içindeki geçici vergi beyannamelerinde ve 2022 yılı kurumlar vergisi beyannamelerinde İSTİSNA KAZANÇ olarak beyan edilme imkanı halen bulunmaktadır.

Buna ilişkin süreçler 2022 yılı sonuna kadar herhangi bir tarihte döviz hesaplarının TL ye dönüştürülmesi ve KKVMH açılması durumunda karşımıza çıkabilecek ve İstisna kazanç beyan imkânı söz konusu olabilecektir.

TL ye Dönüştürme Nedeniyle Oluşan Kur Farkı Kazançlarının Hesabı:

Yukarıda birinci aşama avantajları bölümünde belirtilen ve istisna edilen kazançlardan ikinci sırasındaki TL’ye dönüştürme işlemi nedeniyle oluşan kur farkı kazançları’nın hesabına yönelik olarak Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yayımladığı toplam 16 sayfadan oluşan 19 Sıra No.lu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin 11 sayfasında detaylı açıklamalar yapılmıştırTebliğin sayfa olarak neredeyse % 70 ini oluşturmuştur.

Bu açıklamaların önemli yer tutmasının sebebi, 31.12.2021 itibariyle bilançolarda bulunan DTH’larındaki yabancı paraların hangi tarihlerde alımı gerçekleştirilen yabancı paralar olduğunun ve TL ye dönüştürülen kısmın ilk giren ilk çıkar (FİFO) yöntemi ile bozdurulan döviz miktarı ve alış kurunun tespitinin sonucunda TL ye dönüşme işlemi nedeniyle hesaplanan kazancın (dönüşüm kuru ile tespit olunan alış kuru) nasıl hesaplanacağının çok sayıda örnekle açıklanmasından kaynaklanmaktadır.

Birinci aşama avantajları yukarıda da belirttiğim üzere; 2021 yılı 4. Dönem Geçici Vergi Beyannamesinde ve 2021 yılı Kurumlar Vergisi Beyannamesinin verilmesi sırasında yapılan çalışmalarla tamamlanmıştır.

İkinci aşama avantajları bölümünde birinci sırada yer verilen TL’ye dönüştürme işlemi nedeniyle oluşan kur farkı kazançları’na yönelik ise ilgili Genel Tebliğin 12, 13 ve 14 üncü sayfalarında açıklamalar yapılmıştır. Tebliğin sayfa olarak yaklaşık % 20 sini oluşturmaktadır.

Buradaki açıklamalar, TL ye dönüştürme işlemleri 25.02.2022 tarihinden sonra gerçekleştirileceği ve 31.12.2021 yılı dönem sonu kur değerleme işlemleri, TL ye dönüştürme tarihinde önce zaten tamamlanmış olması nedeniyle, dönüşüm kazancının hesabı daha basit hale gelmiş ve TL ye dönüşüm kazancının tespiti için FİFO yöntemi ile tespit ve hesaplamaların yapılmasına gerek görülmemiştir. TL ye dönüştürülen yabancı paranın 31.12.2021 tarihi itibariyle mevcut yabancı para olması gerektiğinden de hareketle, hesaplamada dikkate alınması gereken kur da esasen 31.12.2021 tarihli değerleme kuru olmaktadır.

Bu çerçevede TL’ye dönüşüm nedeniyle oluşan kur farkı kazancının hesabı, dönüştürme tarihindeki TCMB dönüşüm kuru ile söz konusu yabancı paranın 31.12.2021 tarihli kuru  arasındaki fark ile bozdurulan yabancı para miktarının çarpılması suretiyle rahat bir şekilde hesaplanabilecektir.

Bu durumu basit bir örnekle açıklayalım:

Örneğin; 31.12.2021 tarihli bilançosunda Döviz Tevdiat Hesabında 100.000 Amerikan Doları bulunan (A) A.Ş., 11.05.2022 tarihinde 50.000 Amerikan Dolarının TL’ye dönüştürüp 6 ay vadeli Kur Korumalı Vadeli TL Mevduat Hesabı açmıştır.

31.12.2021 tarihli değerleme kuru:12,9775, 11.05.2022 tarihinde TCMB Dönüşüm Kuru: 15,2882 olduğu kabul edildiğinde:

TL’ye dönüştürme işlemi nedeniyle oluşan kur farkı kazancı  

50.000 x (15,2882 – 12,9775)= 115.535,00 TL

olarak hesaplanacaktır.  

Hesaplanan bu kazanç tutarı, 11 Mayıs 2022 tarihinin içinde bulunduğu II. Dönem (Ocak-Haziran) ve III. Dönem (Ocak-Eylül) geçici vergi beyannamelerinde ve 2022 yılı Kurumlar Vergisi beyannamesinde İSTİSNA KAZANÇ olarak (Beyannamenin "Matrah Bildirimi" kulakçığının "Zarar Olsa Dahi İndirilecek İstisna ve İndirimler" bölümüne; -KVK Geçici Mad. 14/2 kapsamında kur farkı kazanç istisnası satırına) kurumlar vergisi matrahının tespitinde dikkate alınabilecektir.

Abdullah KİRAZ
YMM, Bağımsız Denetçi

NOT: Vade süresi (11.05.2022-11.11.2022) içinde olan 2 inci ve 3 üncü geçici vergi beyan dönemlerinde söz konusu KKVMH dan elde edilen faiz gelirleri de istisnadan yararlanabilecek olup, hesaplamada ihmal edilmiştir.

https://www.dunya.com/kose-yazisi/kkm-vergi-istisnasi-yil-sonuna-kadar-devam/657812

[1] https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=39118&MevzuatTur=9&MevzuatTertip=5

[2] https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/b55353d5-7d27-4b89-8658-a2a1441bef0e/DTH+uygulama+talimat%C4%B1.pdf?MOD=AJPERES

[3] https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2022/01/20220129-9.htm

[4] https://www.gib.gov.tr/sites/default/files/fileadmin/mevzuatek/eski/kvgtserno19.pdf

Bu yıl 2021 yılı içinde takdir edilen yeni metrekare birim değerleri esas alınarak emlak vergisi tahakkuk ettirildi

Emlak vergisi, her dört yılda bir takdir edilen arsa ve arazi metrekare birim değerleri üzerinden belediyelerce tarh ediliyor. Arsanın üzerinde bina varsa, arsanın takdiri değerine her yıl için ilan edilen metrekare inşaat maliyet bedeli eklenerek bina emlak vergisi değeri bulunuyor.

Bu şekilde belirlenen ilk yıla ait emlak vergisi değeri (dolaysıyla emlak vergisi) izleyen 3 yıl, yeniden değerleme oranının yarısı oranında artırılarak belirleniyor.

Bu yıl 2021 yılı içinde takdir edilen yeni metrekare birim değerleri esas alınarak emlak vergisi tahakkuk ettirildi. Dolayısıyla ödenecek emlak vergileri geçen yıl ödenenden çok farklı bir tutar olabilir.

Takdir kararları dava edilmişse ne olacak?

Basından takip etmişsinizdir, kamunun ağırlıkta olduğu takdir komisyonları yine fahiş takdirler yaptılar.

16 Mayıs 2021 tarihli yazımda takdir komisyonlarının yaptıkları takdirlere karşı, kendilerine takdir kararı tebliğ edilen kişi ve kurumların yanı sıra kendilerine karar tebliğ edilmeyen emlak vergisi mükelleflerinin de vergi mahkemelerinde dava açabileceklerini hatırlatmıştım.

Bu şekilde çok sayıda dava açıldı. Açılan davalar bulunduğu aşamaya göre ödenecek emlak vergisini etkileyebilir.

Tavsiyem, öncelikle emlakinizle ilgili takdir kararı için dava açılıp açılmadığını kontrol etmeniz. Eğer dava açılmış ve açılan davada vergi mahkemesi, takdir komisyonu kararını iptal etmişse, takdir komisyonunun toplanarak yeniden bir değer tespiti yapmış olması lazım. Bu değerin de dava konusu edilmiş olması tabii ki mümkün. Ancak vergi mahkemesi kararları üzerine yeniden takdir edilen değerlerin Danıştay'dan nihai karar alınıncaya kadar uygulanmasına devam ediliyor.

Vergi mahkemesi kararı uyarınca takdir komisyonu tarafından yeniden belirlenen değerler dikkate alınarak tahakkuk ettirilen emlak vergisi; yargı kararının temyiz edilmesi halinde, Danıştay kararına göre kesinleşen değerlere göre düzeltiliyor.

Vergi mahkemesince verilen kararlar, takdir komisyonunca belirlenen değerlerin belli bir oranda artırılması veya azaltılması veyahut yeni bir değer belirlenmesi şeklinde olmuşsa, takdir komisyonlarınca yeni bir takdir yapılmaz, vergi mahkemesi kararları esas alınarak verginin hesaplanması gerekiyor.

Yargı kararları üzerine takdir komisyonlarınca yeniden verilen kararlar ile daha önce verilen kararlardan kesinleşenler, belediye ve muhtarlıklarda ilana mahsus yerlere asılmak suretiyle 2022 yılının Mayıs ayı sonuna kadar mükelleflere duyuruluyor.

Emlak sahiplerinden biri tarafından açılan dava sonucunda değişen değerler ilgili tüm emlak sahipleri için geçerli.

Ödemeler ne zaman yapılacak?

Emlak vergisi iki eşit taksitte ödeniyor, birinci taksitin Mayıs ayı, ikinci taksitin ise Kasım ayı sonuna kadar ödenmesi zorunlu. Vadesinde ödenmeyen emlak vergilerine gecikme zammı uygulanıyor.

Ödenmesi gereken emlak vergisinin yüzde 10’u oranında hesaplanan Taşınmaz Kültür Varlıklarının Korunmasına Katkı Payının da emlak vergisi taksitleri ile birlikte ödenmesi gerekiyor.

İşyerlerine ait çevre temizlik vergisinin de emlak vergisi taksit süreleri içinde ödenmesi zorunlu (Konutlara ait değerli konut vergisi su faturalarına dahil edilerek tahsil ediliyor).

Belediyeler, ödenmesi gereken emlak vergisi miktarlarını bildirmedikleri için vatandaşlara tavsiyem, ödenmesi gereken vergiyi belediyeden öğrenip kontrol etmeleri, sonra vergiyi ödemeleri yönünde.

Kimler emlak vergisi ödemeyecekler?

Bazı kişilerin Türkiye sınırları içinde brüt 200 m²’yi geçmeyen tek konutları varsa (intifa hakkına sahip olunması hali dâhil) bu konutları için emlak vergisi oranı sıfır olarak uygulanıyor, yani bunlar 2022 yılında da emlak vergisi ödemeyecekler.

Peki kim bunlar?

* Kendisine bakmakla mükellef kimsesi olup 18 yaşını doldurmamış olanlar hariç olmak üzere, hiçbir geliri olmadığını belgeleyenler,

Gelirleri sadece kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumlarından aldıkları aylıktan ibaret olanlar,

* Gaziler, engelliler, şehitlerin dul ve yetimleri.

Yılın belli zamanlarında dinlenme amacıyla kullanılan meskenler hakkında sıfır oran uygulanamıyor.

İkinci bir meskene sahip olanlar ile hiçbir geliri olmayanlardan sonradan gelir elde etmeye başlayanlar için sıfır oranlı vergi uygulaması sona eriyor.

Hiçbir geliri olmayanların eşlerinin çalışıyor olması, kendileri için sıfır oran uygulanmasına mâni değil.

Engelliler, gaziler ve şehitlerin dul ve yetimlerinin gelirlerinin olması da sıfır oran uygulamasını engellemiyor. Çünkü bunlar için kanunda herhangi bir faaliyet veya gelir şartı aranmıyor.

Gelirin olmadığı nasıl belgelenecek?

Sıfır oran uygulamasından yararlanabilmek için ilgili belediyeye dilekçe ile başvurmak gerekiyor. Dilekçe örneklerine ve ekinde beyan edilmesi gereken belgelere ilgili belediyelerin internet sitesinden ulaşılabilir.

Sıfır oran uygulamasını engellemeyen gelirler neler?

Kanunun lafzına göre, sosyal güvenlik kurumlarından aylık alanlarda sıfır oran uygulaması için bu aylıklarının dışında başka gelirlerinin olmaması gerekiyor. Hiçbir geliri olmayan faslından sıfır oranından yararlanabilmek için de zaten hiçbir gelir elde edilmemesi gerekiyor.

Ancak, gelirin sürekli olması özelliği de dikkate alınarak 45 seri no.lu Emlak Vergisi Genel Tebliğine göre, hiçbir geliri olmadığını belgeleyenler ile geliri münhasıran kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumlarından aldıkları aylıktan ibaret bulunanların elde ettikleri ve yıllık tutarı toplamı bina vergisi indiriminden yararlanılan yıldan bir önceki yılda geçerli olan Gelir Vergisi Kanununun 103 üncü maddesinde yazılı tarifenin ikinci gelir diliminde yer alan tutarı geçmeyen her türlü menkul sermaye iradı gelirleri, indirimli (sıfır) bina vergisi oranından yararlanmaya engel teşkil eden gelirler arasında değerlendirilmiyor. 2022 yılında sıfır orandan yararlanacaklar için bu tutar 53 bin TL.

Korunması gerekli taşınmaz kültür varlıkları emlak vergisinden muaf mı?

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 21 inci maddesine göre; tapu kütüğüne “korunması gerekli taşınmaz kültür varlığıdır” kaydı konulmuş olan taşınmaz kültür varlıkları ile arkeolojik sit alanı ve doğal sit alanı olmaları nedeniyle üzerlerinde kesin yapılanma yasağı getirilmiş taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları olan parseller her türlü vergi, resim ve harçtan muaf.

Bu muafiyetten yararlananlar emlak vergisi de ödemiyorlar.

Aşağıdaki hallerde bu muafiyetten yararlanılamıyor:

- Büyükşehir belediyesi sınırları içinde yer alan ve yukarıda nitelikleri belirtilen taşınmazlardan basit usulde vergilendirilenlerin dışında ticari faaliyetlerde kullanılanlar hakkında emlak vergisinin yarısı ve çevre temizlik vergisinin tamamına ilişkin bu muafiyet hükmü uygulanmaz.

- Getirilen kesin yapılanma yasağına aykırı olarak tesis edilen yapılar, bu yapıların yapıldığı parseller ve kanunlara aykırı eklentileri bulunan taşınmaz kültür varlıkları hakkında bu yapılar yıkılıncaya veya aykırılıklar giderilinceye kadar yukarıdaki fıkradaki muafiyet hükmü uygulanmaz.

- 2960 sayılı Boğaziçi Kanununa göre Boğaziçi Sahil Şeridi veya Öngörünüm Bölgesinde konut veya işyeri olarak kullanılan taşınmaz kültür varlıkları da muafiyetten yararlanamazlar.

Bu yazı için son sözlerim…

Önceki takdir döneminde de takdir komisyonları çok yüksek takdirler yapmış, bu nedenle çok sayıda mükellef dava açmıştı.

Önceki takdir döneminde açılan bu davalar nedeniyle 7061 sayılı Kanunla Emlak Vergisi Kanunu'na eklenen geçici 23 üncü madde ile takdir komisyonlarının belirlediği değerler, yani emlak vergi değerlerindeki artış yüzde 50 ile sınırlandırıldı.

Bu oranın bile çok yüksek olmasına rağmen, pek çok kişi bu düzenleme sonrasında açtığı davadan vazgeçmişti.

Benzeri bir sürecin bu dönemde de yaşanması muhtemel. Bu nedenle benzer bir sınırlandırmanın kalıcı düzenleme olarak yapılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü emlak vergisi en yaygın vergilerden biri ve mevcut sistem mükellefler açısından öngörülebilir ve güvenilir değil. Erdoğan Sağlam

https://t24.com.tr/yazarlar/erdogan-saglam/emlak-vergisi-odeme-suresi-basladi-dava-acilmissa-ne-olacak-odemeler-nasil-yapilacak-kimler-odeme-yapmayacak,35258

Konut fiyatlarının artmasından dolayı ortaya çıkan ekonomik sıkıntı bir yana; fiyat artışından dolayı elde edilen haksız menfaat bir yana; hazinenin gerçek bedelin gösterilmemesinden dolayı vergi kaybı ise başka bir yandadır

Önceki gün sayın Cumhurbaşkanı kabine toplantısı sonrası düşük faizle konut edinme projesini açıkladı. Cumhurbaşkanı açıklamasında ilk defa tek konut sahibi olacak vatandaşlara 2 milyon liraya kadar birinci el konut için yüzde 0.99'luk kredi sağlanacağı, inşaat projelerinin tamamlanması için kaynak ayrılacağı, TOKİ projelerine hız verileceği gibi ifadelere yer verdi.

Açıklama ile birlikte konut satış fiyatları bir anda fahiş bir şekilde arttı. Hatta bazı haber sitelerine göre bazı bölgelerde yüzde yüzün üstünde artış oluşmuş.

Ortaya çıkan bu fiyat artışının olumsuz yönleri herkesçe konuşup şikayet edilen bir konu haline geldi.

Ancak fiyatları yükselmesine rağmen satılan konutların gerçek satış bedelleri resmi kayıtlara intikal etmemektedir. Şöyle ki, gayrimenkulleri alıp satarken yerleşmiş bir uygulama olan gayrimenkulün gerçek bedeli yerine daha düşük bir bedel alım-satım tutarı olarak gösterilmektedir. Genellikle düşük bedel banka gibi ispatı güçlü bir vasıtayla gönderilirken kalan tutar ise elden verilmektedir.

Gerçek bedelin altında gösterilen satış tutarı üzerinden hesaplanan vergi ve harçlardan dolayı kamu hazinesinin ciddi bir kaybı da ortaya çıkmaktadır.

İlk kayıp; tapu harcı

Yerleşik uygulamada düşük bedelden gösterilen tutar genellikle halk arasında “rayiç bedel” ama kanuni (doğru) adı vergi değeri olan tutardır yani belediyede kayıtlı tutardır. Bu tutar ise yani vergi değeri Emlak Vergisi Kanunu m.29’da belirtilen tutardır.

Konut satışında satış bedeli üzerinden hem alıcı hem de satıcı yüzde 2, toplamda iki taraf yüzde 4 tapu harcı ödemek zorundadır. Ancak uygulamada genellikle tapu harçları vergi değeri üzerinden ödenmekte, gerçek bedel üzerinden pek ödenmemektedir.

2021 yılı bütçe sonuçlarına bakıldığında tahsil edilen toplam tapu harcı tutarı 24 milyar 728 milyon TL’dir. 2022 yılının ilk üç ayında ise bu tutar 7 milyar 365 milyon TL’dir. 2022 yılı bütçe kanununda 2022 yılı için tahsil edilmesi hedeflenen toplam tapu harcı tutarı ise 24 milyar 935 milyon TL’dir.

Buna göre fiyatların yüzde yüz ve/veya daha fazla arttığı gerçeğinden yola çıkarsak tahsil edilmesi hedeflenen tapu harcı tutarının da yaklaşık aynı oranda artması gerekmektedir. 

İkinci kayıp; gelir vergisi

Sahip olunan konut, işyeri, arazi gibi gayrimenkuller satıldığında, satış tutarı ile alış tutarı arasında oluşan fark değer artış kazancı olarak adlandırılır ve gelir vergisine tabi tutulur. Diğer bir ifadeyle Gelir Vergisi Kanunu mükerrer m.80 uyarınca gelir vergisine ivazlı yani bir şey karşılığında edinilen gayrimenkuller 5 yıl içinde satılır ya da birine bir şey karşılığında verilirse (elden çıkarılırsa), elden çıkarma ile iktisap (alınan) tutarı arasındaki farktan istisna düşüldükten sonra kalan bedel gelir vergisine tabi tutulur. Gelir Vergisi Kanunu mükerrer m.80 uyarınca konutların satılması sonucu ortaya çıkan kazanç değer artış kazancı olarak vergilendirilir.

Yani sahip olunan konut tapuya tescil tarihinden itibaren 5 yıl içinde elden çıkarılırsa (satılırsa) satış ile alış arasındaki farktan gelir vergisi alınır.

Buna göre geçmişe yönelik beş yıl içinde alınmış bir konut yüksek fiyattan satılıp ancak gerçek satış bedeli değil de Emlak Vergisi Kanunu m.29’daki değer yani vergi değeri, satış bedeli gösterilirse gerçek satış bedeli ile gösterilen satış bedeli arasındaki fark resmi kayıtlara yansımayacağından bu tutar üzerinden hem tapu harcı alınmayacak hem de satıcı gelir vergisi ödemeyecektir.

Böylece hazine, hem tapu harcından hem de gelir vergisinden bir anda mahrum kalacaktır.

Üçüncü kayıp; emlak vergisi

Sahip olunan konutların EVK m.29’daki vergi değerleri yani belediyedeki kayıtlı değeri üzerinden her yıl emlak vergisi ödenmektedir. Ülkemizde belediyede kayıtlı bedel yani vergi değeri çoğu zaman gerçek değerinin çok altındadır.

Şayet gerçek satış bedelinden değil de vergi değeri üzerinden satış gerçekleştirilirse o konutun bulunduğu yer ilçe belediyesi emlak vergisini düşük tutar üzerinden tahsil edecek ve böylece her yıl ödenen daha doğrusu eksik ödenen emlak vergisinden dolayı bir vergi kaybı daha ortaya çıkacaktır.

Görüldüğü üzere konut fiyatlarının artmasından dolayı ortaya çıkan ekonomik sıkıntı bir yana; fiyat artışından dolayı elde edilen haksız menfaat bir yana; hazinenin gerçek bedelin gösterilmemesinden dolayı vergi kaybı ise başka bir yandadır.

Benden uyarması…

Murat Batı

https://t24.com.tr/yazarlar/murat-bati/konut-fiyat-artislari-vergi-hasilatina-nasil-yansi-ma-yacak,35243

14 Mayıs 2022 tarihli ve 31835 sayılı Resmi Gazete’de sürekli ve geçici yeniden değerleme uygulamalarına ilişkin 537 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği yayımlandı.

Hatırlanacağı üzere, 26 Ekim 2021 tarihli R.G’de yayımlanan 7338 sayılı Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun;

  • 31 inci maddesiyle, Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesine eklenen (Ç) fıkrasıyla, enflasyon düzeltmesi yapma şartlarının oluşmadığı dönemlerde, kapsama giren mükelleflerin, amortismana tabi iktisadi kıymetlerini yeniden değerlemeye tabi tutabilmelerine (SÜREKLİ YENİDEN DEĞERLEME),
  • 52 nci maddesiyle, Vergi Usul Kanuna eklenen geçici 32 nci maddeyle de, VUK’un mükerrer 298 inci maddesine eklenen (Ç) fıkrası kapsamında sürekli yeniden değerleme uygulamasından yararlanmadan önce, kapsama giren mükelleflerin, bilançolarına kayıtlı bulunan taşınmazlar ile amortismana tabi diğer iktisadi kıymetlerini önceki hesap döneminin sonu itibarıyla yeniden değerleyebilmelerine (TEK SEFERLİK/GEÇİCİ YENİDEN DEĞERLEME)

imkân sağlanmıştır.

Bu Tebliğ ile sürekli ve tek seferlik/geçici yeniden değerleme uygulamaları hakkında detaylı açıklamalara yer verilmektedir.

Tebliğde yapılan açıklamalardan öne çıkan hususlar özetle aşağıdaki gibidir.

  1. A) SÜREKLİ YENİDEN DEĞERLEME (VUK MÜKERRER 298-Ç MADDESİ)

1) Yeniden değerlemeye tabi tutulabilecek iktisadi kıymetler nelerdir?

Uygulama kapsamında, 1/1/2022 tarihinden itibaren, enflasyon düzeltmesi yapma şartlarının gerçekleşmediği dönem sonları itibarıyla aktife kayıtlı bulunan amortismana tabi iktisadi kıymetler ile bunlara ait amortismanlar yeniden değerlemeye tabi tutulabilecektir. Ancak VUK mükerrer 298 inci maddesinin (Ç) fıkrasında yazılı istisnalar bu uygulamadan hariç tutulmuştur.

Buna göre;

  • Bu niteliklerini korudukları müddetçe, sat-kirala-geri al işlemine veya kira sertifikası ihracına konu edilen iktisadi kıymetler ile iktisadi kıymetlerin alım, satım ve inşa işleri ile devamlı olarak uğraşanların bu amaçla aktiflerinde kayıtlı bulunan emtia niteliğindeki kıymetler, hangi hesapta izlendiği/kayıtlı olduğu önemli olmaksızın, 213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin (Ç) fıkrası kapsamında yeniden değerlemeye tabi tutulamaz.
  • Boş arazi ve arsalar gibi amortismana tabi olmayan iktisadi kıymetler yeniden değerlemeye tabi tutulamaz. 
  • Yeniden değerlemenin yapılacağı dönem sonu itibarıyla aktife kayıtlı olmayan amortismana tabi iktisadi kıymetler yeniden değerlemeye tabi tutulamaz. 
  • Yeniden değerlemenin yapılacağı hesap döneminde aktife dahil edilen amortismana tabi iktisadi kıymetler için yeniden değerleme yapılamaz. Diğer bir ifade ile amortismana tabi iktisadi kıymetler için aktife dahil edildikleri hesap döneminde yeniden değerleme yapılamaz.
  • Bu kapsamda, yapılmakta olan yatırımlar veya iktisadi kıymetlerin yatırım harcamaları yeniden değerlemeye tabi tutulamayacağı gibi, yatırımın tamamlanmasını müteakiben ilgili hesaba aktarılan amortismana tabi iktisadi kıymetin de aktifleştirildiği hesap döneminde yeniden değerlemeye tabi tutulması imkânı bulunmamaktadır. Örneğin, inşa edilerek aktifleştirilen binaların, aktifleştirildikleri hesap döneminde yeniden değerlemeye tabi tutulması mümkün bulunmamakta olup, bu kapsamdaki binalar ancak aktifleştirildikleri hesap döneminden sonraki hesap dönemlerinde yeniden değerlemeye tabi tutulabilir.

2) Geçici vergi dönem sonlarında sürekli yeniden değerleme uygulamasından yararlanılabilir mi?

Mükelleflerin geçici vergi dönem sonlarında amortismana tabi iktisadi kıymetlerini ve bunlara ait amortismanlarını 213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin (Ç) fıkrası ve Tebliğin bu bölümü kapsamında (sürekli yeniden değerleme) yeniden değerleyebilmeleri mümkündür. 213 sayılı Kanunun geçici 33 üncü maddesi uyarınca şartların gerçekleşmemiş sayıldığı 2022 ve 2023 hesap dönemleri geçici vergi dönemleri sonları itibarıyla da bu kapsamda yeniden değerleme yapılabilir.

3) Geçici vergi dönemlerinin herhangi birinde yeniden değerleme uygulamasından yararlanılabilir mi?

Aynı hesap dönemi içerisinde; geçici vergi dönemlerinin hiçbirinde ya da herhangi bir veya daha fazla geçici vergi dönemlerinde yeniden değerleme yapılmaması, sonraki geçici vergi döneminde veya ilgili hesap dönemi sonunda yeniden değerleme yapılmasına engel teşkil etmez.

Ayrıca, geçici vergi dönemlerinde yapılan tercih yıllık uygulamayı bağlamamaktadır. Örneğin 2022 yılı geçici vergi dönemleri itibarıyla yeniden değerleme yapan mükellef isterse 2022 hesap dönemi sonunda yeniden değerleme yapmayabilir.

4) İktisadi kıymetlerin tamamı veya bir kısmı için yeniden değerleme uygulamasından yararlanılabilir mi?

Yeniden değerlemeye tabi tutulabilen iktisadi kıymetlerin tamamı veya bir kısmı için yeniden değerleme uygulamasından yararlanılabilir.

5) Faydalı ömür süresini tamamlayan iktisadi kıymetler yeniden değerlemeye tabi tutulabilir mi?

Amortismana tabi olup faydalı ömür süresini tamamlayan iktisadi kıymetler bakımından da bu yeniden değerleme uygulamasından yararlanılabilir. Ancak bu durumda, faydalı ömrü sona ermiş amortismana tabi iktisadi kıymetlerin yeniden değerleme sonrasında bulunan değerleri üzerinden, daha önceki yıllarda ayrılmamış amortismanlara ilişkin olarak amortisman ayrılamaz.

6) Yeniden değerlemeye tabi tutulan iktisadi kıymetlerin elden çıkarılması halinde uygulama nasıl olmaktadır?

Yeniden değerlemeye tabi tutulan iktisadi kıymetlerin satış, devir (193 sayılı Kanunun 81 inci maddesinde sayılan devir ve tür değiştirme halleri ile 5520 sayılı Kanuna göre yapılan devir ve bölünme halleri kapsamında yapılanlar hariç), işletmeden çekiş, tasfiye gibi nedenlerle elden çıkarılması halinde, bunlara isabet eden ve bilançonun pasifinde özel bir fon hesabında gösterilen değer artışları aynen amortismanlar gibi muameleye tabi tutulur.

7) Sermayeye ilave edilen değer artışları kar ve zararın tespitinde dikkate alınır mı?

Sermayeye ilave edilen değer artışları, satış veya herhangi bir şekilde elden çıkarmaya ilişkin kar ve zararın tespitinde dikkate alınmaz.

Ancak, elden çıkarılan iktisadi kıymetlere ait değer artışlarının sermayeye ilavesi halinde, elden çıkarma sırasında birikmiş amortisman gibi mütalaa edilmeyen değer artışları, faaliyete devam edilen süre içerisinde herhangi bir suretle sermayeden çekilirse, çekilen kısım o dönemin kazancı sayılarak vergiye tabi tutulur.

8) Enflasyon düzeltmesinden sonra yeniden değerleme yapılabilir mi?

Enflasyon düzeltmesi yapılması şartlarının oluştuğu dönemlerde (213 sayılı Kanunun geçici 33 üncü maddesi uyarınca şartların gerçekleşmemiş sayıldığı dönemler hariç), aynı maddenin (Ç) fıkrası uyarınca yeniden değerleme yapılmaz. Enflasyon düzeltmesine ilişkin şartların gerçekleşmediği müteakip ilk hesap döneminden itibaren, mezkûr maddenin (Ç) fıkrası hükümleri uyarınca yeniden değerleme uygulamasına devam olunabilir. Bu durumda amortismana tabi iktisadi kıymetlerin yeniden değerlemesine esas değerler olarak, enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş son bilançoda yer alan değerler dikkate alınır. Bu değerin tespitinde, iktisadi kıymetler için amortismanın herhangi bir yılda ayrılmamış olması durumunda, bu amortismanlar tam olarak ayrılmış varsayılır.

  1. B) GEÇİCİ (TEK SEFERLİK) YENİDEN DEĞERLERME (VUK GEÇİCİ MADDE 32)

1) Kapsamı nedir?

VUK Geçici 32 nci maddesiyle, VUK mükerrer 298 inci maddesinin (Ç) fıkrası uyarınca yeniden değerleme yapabilecek mükelleflerin, istemeleri halinde söz konusu fıkra kapsamında ilk kez yapılacak yeniden değerleme öncesinde, bilançolarına kayıtlı bulunan taşınmazlar ile amortismana tabi diğer iktisadi kıymetlerini, önceki hesap döneminin sonu itibarıyla yeniden değerleyebilmelerine imkân sağlanmıştır.

VUK’un geçici 32 nci maddesi kapsamında yeniden değerlemeye tabi tutulacak taşınmazların, aynı Kanun uygulamasında amortismana tabi iktisadi kıymet mahiyetinde olması zorunluluğu bulunmadığından, müessese hükümlerinden faydalanmak isteyen mükelleflerce boş arazi ve arsalar da yeniden değerlemeye tabi tutulabilir.

2) VUK Mükerrer 298. Maddesinin (Ç)’den (Sürekli Yeniden Değerleme) yararlanacakların, VUK’un Geçici 32. Maddesinden (Geçici Yeniden Değerlemeden) yararlanması zorunlu mu?

Sürekli Yeniden Değerleme uygulamasından yararlanacak olan mükelleflerin, VUK’un geçici 32 nci maddesi kapsamında geçici (tek seferlik) yeniden değerleme yapması zorunlu olmayıp, bu karar mükelleflerin tercihine bırakılmıştır.

Bu kapsamda, dileyen mükellefler bilançolarında kayıtlı taşınmazlar ve amortismana tabi diğer iktisadi kıymetlerini mezkûr madde dâhilinde yeniden değerlemeye tabi tutmayarak mevcut durumlarını muhafaza edebilirler.

Bu durumda, 213 sayılı Kanunun geçici 32 nci maddesi kapsamında yeniden değerleme yapılmak istenmemekle birlikte, aynı Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin (Ç) fıkrası kapsamında ilk kez yeniden değerleme yapılmak istenmesi halinde, kapsam dâhilindeki amortismana tabi iktisadi kıymetler ve bunlara ait amortismanlar, mezkûr fıkra kapsamında ilk kez yapılacak yeniden değerlemede, değerlemenin yapılacağı dönem sonu itibarıyla yasal defter kayıtlarında yer alan değerleri dikkate alınarak yeniden değerlemeye tabi tutulur.

3) VUK Geçici 32. madde kapsamında yeniden değerleme yapanlar, VUK mükerrer 298/Ç’den yararlanmazsa tekrar VUK Geçici 32.’den yararlanabilir mi?

VUK’un geçici 32 nci maddesi kapsamında geçici (tek seferlik) yeniden değerleme yapmakla birlikte, yeniden değerlemenin ilgili olduğu hesap döneminden sonraki hesap dönemi için aynı Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin (Ç) fıkrası kapsamında sürekli yeniden değerleme uygulamasından yararlanmayan mükellefler, daha sonraki dönemlerde mezkûr fıkra kapsamında ilk kez yeniden değerleme yapmak istemeleri halinde, aynı iktisadi kıymet için Kanunun geçici 32 nci maddesi kapsamında tekrar yeniden değerleme yapamazlar.

4) VUK’un Geçici 32 nci maddesi imkânından yararlanılmadan ve VUK mükerrer 298/Ç kapsamında ilk kez yeniden değerleme yapılmadan, enflasyon düzeltmesi yapılması durumunda, geçici 32 nci madde kapsamında yeniden değerleme yapılabilir mi?

VUK geçici 32 nci maddesi kapsamında yeniden değerlemeye tabi tutulan taşınmazlar ve amortismana tabi diğer iktisadi kıymetlerin elden çıkarılmasından önce, aynı Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin (Ç) fıkrası uyarınca ilk kez yeniden değerleme yapılmadan mezkûr maddenin (A) fıkrası kapsamında enflasyon düzeltmesi yapılması, geçici 32 nci madde imkânından yararlanılmasına engel teşkil etmez.

VUK geçici 32 nci maddesi imkânından yararlanılmadan ve mezkûr (Ç) fıkrası kapsamında ilk kez yeniden değerleme yapılmadan, enflasyon düzeltmesi yapılması ve enflasyon düzeltmesinin yapıldığı hesap dönemini müteakip hesap döneminde enflasyon düzeltmesi yapma şartlarının tekrar oluşmamasına rağmen, mezkûr (Ç) fıkrası kapsamında ilk kez yeniden değerlemenin yapılmaması halinde, sonraki dönemlerde ilk kez (Ç) fıkrası kapsamında yapılacak yeniden değerleme öncesinde, önceki hesap dönemi sonu itibarıyla geçici 32 nci madde kapsamında yeniden değerleme yapılabilir. verginet.net

5) VUK mükerrer 298/Ç maddesi kapsamında ilk kez yapılan yeniden değerleme sonrasında, VUK geçici 32. madde imkânından yararlanılabilir mi?

VUK mükerrer 298 inci maddesinin (Ç) fıkrası kapsamında ilk kez yapılan yeniden değerleme sonrasında, aynı Kanunun geçici 32 nci maddesi imkânından yararlanılamaz. Kapsam dâhilindeki amortismana tabi iktisadi kıymetlerden bir kısmının mezkûr (Ç) fıkrası kapsamında ilk kez yeniden değerlemeye tabi tutulmuş olması, geçici 32 nci madde imkânından kapsama giren iktisadi kıymetler bakımından tamamen veya kısmen yararlanılmamış olması, daha önce mezkûr (Ç) fıkrası kapsamında ilk kez yapılan yeniden değerlemede dikkate alınmayan iktisadi kıymetlerin sonraki dönemlerde ilk kez yeniden değerlemeye tabi tutulacak olması gibi durumlar, mezkûr (Ç) fıkrası kapsamında ilk kez yapılan yeniden değerleme sonrasında geçici 32 nci madde imkânından yararlanabilmeyi sağlamaz.

6) Geçici 32 nci madde imkânından kısım kısım yararlanılabilir mi?

VUK mükerrer 298 inci maddesinin (Ç) fıkrası kapsamında ilk kez yapılacak yeniden değerleme öncesinde olmak kaydıyla; kapsama giren iktisadi kıymetler bakımından geçici 32 nci madde imkânından kısım kısım olarak, diğer bir ifade ile farklı zamanlarda farklı iktisadi kıymetler bakımından yararlanılabilir.

14 Mayıs 2022 Tarihli Resmi Gazete

Sayı:31835

Hazine ve Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığından:

VERGİ USUL KANUNU GENEL TEBLİĞİ (SIRA NO: 537)

BİRİNCİ BÖLÜM

AMAÇ, KAPSAM VE YASAL DAYANAK

Amaç ve kapsam

MADDE 1- (1) 14/10/2021 tarihli ve 7338 sayılı Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun;

a) 31 inci maddesiyle 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesine eklenen (Ç) fıkrasıyla, enflasyon düzeltmesi yapma şartlarının oluşmadığı dönemlerde, kapsama giren mükelleflerin, amortismana tabi iktisadi kıymetlerini yeniden değerlemeye tabi tutabilmelerine,

b) 52 nci maddesiyle 213 sayılı Kanuna eklenen geçici 32 nci maddeyle de, 7338 sayılı Kanunla 213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesine eklenen (Ç) fıkrası kapsamında yeniden değerleme öncesinde, kapsama giren mükelleflerin, bilançolarına kayıtlı bulunan taşınmazlar ile amortismana tabi diğer iktisadi kıymetlerini önceki hesap döneminin sonu itibarıyla yeniden değerlemeye tabi tutabilmelerine,

imkân sağlanmıştır.

(2) 7338 sayılı Kanunla 213 sayılı Kanuna eklenen; mükerrer 298 inci maddenin (Ç) fıkrası ile geçici 32 nci maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi bu Tebliğin amaç ve kapsamını teşkil etmektedir.

Yasal mevzuat ve dayanak

MADDE 2- (1) 213 sayılı Kanunun;

– Mükerrer 298 inci maddesinde, “A) Malî tablolarda yer alan parasal olmayan kıymetler aşağıdaki hükümlere göre enflasyon düzeltmesine tâbi tutulur.

1. Kazançlarını bilanço esasına göre tespit eden gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri fiyat endeksindeki artışın, içinde bulunulan dönem dahil son üç hesap döneminde %100’den ve içinde bulunulan hesap döneminde % 10’dan fazla olması halinde malî tablolarını enflasyon düzeltmesine tâbi tutarlar. Enflasyon düzeltmesi uygulaması, her iki şartın birlikte gerçekleşmemesi halinde sona erer.

Kapsama giren mükellefler, geçici vergi dönemlerinin sonu itibarıyla malî tabloları düzenlemek ve enflasyon düzeltmesi yapmak zorundadırlar. Geçici vergi dönemlerinde yukarıda belirtilen oranların tespitinde, son üç hesap dönemi yerine üçer aylık dönemlerin son ayı dahil önceki otuzaltı ay ve içinde bulunulan hesap dönemi yerine son oniki ay dikkate alınır. Bir hesap dönemi içindeki geçici vergi dönemlerinin herhangi birinde düzeltme yapılması halinde takip eden geçici vergi dönemlerinde ve içinde bulunulan hesap dönemi sonunda da düzeltme yapılır.

Cumhurbaşkanı; bu maddede yer alan % 100 oranını % 35’e kadar indirmeye veya tekrar kanunî seviyesine kadar yükseltmeye, % 10 oranını ise % 25’e kadar çıkarmaya veya tekrar kanunî seviyesine kadar indirmeye yetkilidir.

7. Enflasyon düzeltmesi uygulanmayan bir hesap döneminden sonra enflasyon düzeltme şartlarının yeniden oluşması halinde; enflasyon düzeltmesi yapılan en son dönemden başlamak üzere enflasyon düzeltmesi yapılır. Bu şekilde belirlenen geçmiş yıl kârı vergiye tâbi tutulmaz, geçmiş yıl zararı zarar olarak kabul edilmez. Ancak, matrahın tespitinde geçmiş yıl malî zararları mukayyet değerleri ile dikkate alınır. Birikmiş amortismanlar, ait oldukları kıymetin bilanço tarihindeki değerinde düzeltme sonrasında ortaya çıkan artış oranı dikkate alınarak düzeltilir.

Bu işlemlerden doğan pasif kalemlere ait fark hesapları için (5) numaralı bendin beşinci paragraf hükmü uygulanır.
9. Münhasıran sürekli olarak işlenmiş; altın, gümüş alım-satımı ve imali ile iştigal eden mükellefler bu fıkranın (1) numaralı bendinde yer alan şartlara bakılmaksızın enflasyon düzeltmesi yaparlar.

B) Yeniden değerleme oranı, yeniden değerleme yapılacak yılın Ekim ayında (Ekim ayı dahil) bir önceki yılın aynı dönemine göre Devlet İstatistik Enstitüsünün Toptan Eşya Fiyatları Genel Endeksinde meydana gelen ortalama fiyat artış oranıdır. Bu oran Maliye Bakanlığınca Resmî Gazete ile ilân edilir.

C) Vergi kanunlarında yer alan “toptan eşya fiyatları genel endeksi” ibaresi “üretici fiyatları genel endeksi” ve “TEFE” ibaresi “ÜFE” olarak uygulanır.

Ç) Tam mükellefiyete tabi ve bilanço esasına göre defter tutan gelir veya kurumlar vergisi mükellefleri (kollektif, adî komandit ve adî şirketler dahil, (A) fıkrasının (9) numaralı bendi kapsamında söz konusu fıkranın (1) numaralı bendinde yer alan şartlara bakılmaksızın enflasyon düzeltmesi yapanlar ile kayıtlarını Türk para birimi dışında başka bir para birimiyle tutmalarına izin verilenler hariç), (A) fıkrasında yer alan enflasyon düzeltmesi yapma şartlarının gerçekleşmediği hesap dönemlerinin sonu itibarıyla, bilançolarına dahil bulunan amortismana tabi iktisadi kıymetlerini (bu niteliklerini korudukları müddetçe sat-kirala-geri al işlemine veya kira sertifikası ihracına konu edilenler hariç) ve bunlar üzerinden ayrılmış olup bilançolarının pasifinde gösterilen amortismanları aşağıda belirtilen şartlar doğrultusunda yeniden değerleyebilirler.

1. İktisadi kıymetlerin maliyet bedellerine eklenmiş bulunan (iktisadi kıymetlerin aktifleştirildiği hesap dönemine ilişkin olanlar hariç) kur farkları ve kredi faizleri (bunlara isabet eden amortismanlar dahil) yeniden değerleme kapsamına girmez.

2. Yeniden değerlemede, iktisadi kıymetlerin ve bunlara ait amortismanların, bu Kanunda yer alan değerleme hükümlerine göre tespit edilen ve değerlemenin yapılacağı hesap dönemi sonu itibarıyla yasal defter kayıtlarında yer alan değerleri dikkate alınır. Amortismanın herhangi bir yılda yapılmamış olması durumunda, yeniden değerlemeye esas alınacak tutar bu amortismanlar tam olarak ayrılmış varsayılarak belirlenir.

3. İktisadi kıymetlerin (2) numaralı bende göre tespit edilen değerleri ve bunlara ilişkin amortismanların, yeniden değerlemenin yapılacağı yıla ait olan yeniden değerleme oranı ile çarpılması suretiyle yeniden değerleme sonrası değerleri bulunur.

Yapılacak değerlemede yeniden değerleme oranı olarak (B) fıkrasında belirtilen oran dikkate alınır. Kendilerine özel hesap dönemi tayin olunan mükellefler için, özel hesap döneminin başladığı takvim yılına ait oran esas alınır.

Geçici vergi dönemleri itibarıyla yapılacak değerlemede esas alınacak yeniden değerleme oranı, bir önceki yılın Kasım ayından başlamak üzere; 3, 6 ve 9 uncu aylarda bir önceki 3, 6 ve 9 aylık dönemlere göre Türkiye İstatistik Kurumunun Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksinde meydana gelen ortalama fiyat artış oranı esas alınmak suretiyle belirlenir.

4. Yeniden değerleme neticesinde iktisadi kıymetlerin değerinde meydana gelen değer artışı, yeniden değerlemeye tabi tutulan iktisadi kıymetlerin her birine isabet eden değer artışı ayrıntılı olarak görünecek şekilde, bilançonun pasifinde özel bir fon hesabında gösterilir. Değer artışı, iktisadi kıymetlerin yeniden değerleme sonrası ve yeniden değerleme öncesi net bilanço aktif değerleri arasındaki farktır. Net bilanço aktif değeri, iktisadi kıymetlerin bilançonun aktifinde yazılı değerlerinden, pasifte yazılı amortismanların tenzili suretiyle bulunan değeri ifade eder. İktisadi kıymetler için amortismanın herhangi bir yılda yapılmamış olması durumunda söz konusu değer, bu amortismanlar tam olarak ayrılmış varsayılarak belirlenir.

5. İktisadi kıymetlerini bu fıkra kapsamında yeniden değerlemeye tabi tutan mükellefler bu kıymetlerini, yeniden değerleme sonrasında bulunan değerleri üzerinden amortismana tabi tutmaya devam ederler. Yeniden değerlemeye tabi tutulanların her birine isabet eden değer artışları ile bunların hesap şekilleri amortisman kayıtlarında ayrıntılı olarak gösterilir.

6. Pasifte özel bir fon hesabında gösterilen değer artışı tutarının, sermayeye ilave edilme dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen kısmı, bu işlemin yapıldığı dönem kazancı ile ilişkilendirilmeksizin bu dönemde gelir veya kurumlar vergisine tabi tutulur. Sermayeye eklenen değer artışları, ortaklar tarafından işletmeye ilave edilmiş kıymetler olarak kabul edilir. Bu işlemler kâr dağıtımı sayılmaz.

7. Yeniden değerlemeye tabi tutulan iktisadi kıymetlerin elden çıkarılması (satış, devir, işletmeden çekiş, tasfiye gibi) halinde, bunlara isabet eden pasifte özel bir fon hesabında gösterilen değer artışları aynen amortismanlar gibi muameleye tabi tutulur.

8. Her yılın yeniden değerleme oranı ancak o yıla ait değerlemede nazara alınabilir. Yeniden değerlemenin herhangi bir yıl yapılmamasından veya değerleme oranının düşük uygulanmasından dolayı daha sonraki yıllarda geçmiş dönemlere ilişkin yeniden değerleme yapılamaz.

9. Hesap dönemi içinde aktife giren iktisadi kıymetler için aktife girdiği hesap döneminde, yeniden değerleme yapılmaz.

10. Yeniden değerlemeye tabi tutulan iktisadi kıymetlerin elden çıkarılmasından önce (A) fıkrasında belirtilen enflasyon düzeltmesi yapılmasına ilişkin şartların oluşması halinde, anılan fıkranın (7) numaralı bendi uyarınca enflasyon düzeltmesi yapılır. Söz konusu bent gereği öz sermaye kalemlerinin düzeltilmesinde bu madde kapsamındaki yeniden değerleme değer artış fonu öz sermayeden düşülür. Ayrıca mezkûr değer artış fonunun sermayeye ilavesi nedeniyle oluşan sermaye artışları sermaye artışı olarak dikkate alınmaz ve enflasyon düzeltmesine tabi tutulmaz.

11. (A) fıkrası uyarınca enflasyon düzeltmesine ilişkin şartların oluştuğu dönemlerde, bu fıkra uyarınca yeniden değerleme yapılmaz. Anılan fıkrada belirtilen enflasyon düzeltmesine ilişkin şartların oluşmadığı ilk hesap döneminden itibaren, bu fıkra hükümleri uyarınca yeniden değerleme uygulamasına devam olunabilir. Bu durumda iktisadi kıymetlerin yeniden değerlemesine esas değerler olarak, enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş son bilançoda yer alan değerler dikkate alınır. Bu değerin tespitinde, iktisadi kıymetler için amortismanın herhangi bir yılda yapılmamış olması durumunda, bu amortismanlar tam olarak ayrılmış varsayılır.

12. Bu fıkra kapsamında yeniden değerleme yapılan hesap döneminden sonra (A) fıkrası uyarınca enflasyon düzeltmesi şartlarının yeniden oluşması durumunda, bu fıkra hükümlerine göre yeniden değerlemeye tabi tutulmuş olan iktisadi kıymetler ile bunlara ilişkin amortismanlar düzeltilmiş son değerleri dikkate alınarak enflasyon düzeltmesine tabi tutulur.

13. Yeniden değerlemenin herhangi bir yılda yapılmaması durumunda, sonraki hesap dönemlerine ilişkin olarak bu fıkra kapsamında yeniden değerleme yapılabilir.

14. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilidir.”,

– Geçici 32 nci maddesinde, “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla mükerrer 298 inci maddeye eklenen (Ç) fıkrası kapsamında yeniden değerleme yapabilecek olan mükellefler, anılan fıkra uyarınca ilk kez yeniden değerleme yapacakları hesap döneminden önceki hesap döneminin sonu itibarıyla bilançolarına kayıtlı bulunan taşınmazlar ile amortismana tabi diğer iktisadi kıymetlerini (bu niteliklerini korudukları müddetçe sat-kirala-geri al işlemine veya kira sertifikası ihracına konu edilen taşınmaz ve iktisadi kıymetler hariç) aşağıdaki şartlarla yeniden değerleyebilirler.

a) Yeniden değerlemede, taşınmazlar ile amortismana tabi diğer iktisadi kıymetlerin ve bunlara ait amortismanların, bu Kanunda yer alan değerleme hükümlerine göre tespit edilen ve bu Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin (Ç) fıkrası uyarınca ilk kez yeniden değerleme yapılacak hesap döneminden önceki hesap döneminin sonu itibarıyla yasal defter kayıtlarında yer alan değerleri dikkate alınır. Amortismanın herhangi bir yılda yapılmamış olması durumunda, yeniden değerlemeye esas alınacak tutar bu amortismanlar tam olarak ayrılmış varsayılarak belirlenir.

b) Taşınmazlar ve amortismana tabi diğer iktisadi kıymetlerin (a) bendine göre tespit edilen değerleri ve bunlara ilişkin amortismanların yeniden değerleme oranı ile çarpılması suretiyle yeniden değerleme sonrası değerleri bulunur.

Yapılacak değerlemede esas alınacak yeniden değerleme oranı olarak;

1. Bu Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin (A) fıkrasına göre enflasyon düzeltmesine tabi tutulan;

i) En son bilançoda yer alan taşınmazlar ve amortismana tabi diğer iktisadi kıymetler ile bunların amortismanları için, anılan maddenin (Ç) fıkrası kapsamında yapılacak yeniden değerlemenin ilgili olduğu hesap döneminden önceki hesap döneminin son ayına ilişkin Yİ-ÜFE değerinin, söz konusu bilançonun ait olduğu tarihi takip eden aya ilişkin Yİ-ÜFE değerine bölünmesi ile bulunan oran,

ii) En son bilanço tarihinden sonra iktisap edilen taşınmazlar ve amortismana tabi diğer iktisadi kıymetler ile bunların amortismanları için, anılan maddenin (Ç) fıkrası kapsamında yapılacak yeniden değerlemenin ilgili olduğu hesap döneminden önceki hesap döneminin son ayına ilişkin Yİ-ÜFE değerinin, bunların iktisap edildiği ayı izleyen aya ilişkin Yİ-ÜFE değerine bölünmesi ile bulunan oran,

2. Daha önce Kanunun geçici 31 inci maddesinin;

i) Birinci fıkrasında yer alan tarihe kadar yeniden değerlemeye tabi tutulan taşınmazlar ve amortismanları için, mükerrer 298 inci maddenin (Ç) fıkrası kapsamında yapılacak yeniden değerlemenin ilgili olduğu hesap döneminden önceki hesap döneminin son ayına ilişkin Yİ-ÜFE değerinin, 2018 yılı Mayıs ayına ilişkin Yİ-ÜFE değerine bölünmesi ile bulunan oran,

ii) Yedinci fıkrasında yer alan tarihe kadar yeniden değerlemeye tabi tutulan taşınmazlar ve amortismana tabi diğer iktisadi kıymetler ile bunların amortismanları için,

mükerrer 298 inci maddenin (Ç) fıkrası kapsamında yapılacak yeniden değerlemenin ilgili olduğu hesap döneminden önceki hesap döneminin son ayına ilişkin Yİ-ÜFE değerinin, 2021 yılı Haziran ayına ilişkin Yİ-ÜFE değerine bölünmesi ile bulunan oran,

dikkate alınır. Bu bent uyarınca dikkate alınacak Yİ-ÜFE ibaresi; Türkiye İstatistik Kurumunun her ay için belirlediği 1/1/2005 tarihinden itibaren üretici fiyatları endeksi (ÜFE) değerlerini, 1/1/2014 tarihinden itibaren yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) değerlerini ifade eder.

c) Yeniden değerleme neticesinde taşınmazlar ve amortismana tabi diğer iktisadi kıymetlerin değerinde meydana gelecek değer artışı, yeniden değerlemeye tabi tutulan taşınmazlar ve amortismana tabi diğer iktisadi kıymetlerin her birine isabet eden değer artışları ayrıntılı olarak gösterilecek şekilde, bilançonun pasifinde özel bir fon hesabında gösterilir. Değer artışı, taşınmazlar ve amortismana tabi diğer iktisadi kıymetlerin yeniden değerleme sonrası ve yeniden değerleme öncesi net bilanço aktif değerleri arasındaki farktır. Net bilanço aktif değeri, taşınmazlar ve amortismana tabi diğer iktisadi kıymetlerin bilançonun aktifinde yazılı değerlerinden, pasifte yazılı amortismanların tenzili suretiyle bulunan değeri ifade eder.

Taşınmaz ve amortismana tabi diğer iktisadi kıymetlerini bu madde kapsamında yeniden değerlemeye tabi tutan mükellefler bunları, yapılan yeniden değerleme sonrasında bulunan değerleri üzerinden amortismana tabi tutmaya devam ederler.

Pasifte özel bir fon hesabında gösterilen değer artışı tutarı üzerinden %2 oranında hesaplanan vergi, yeniden değerleme işleminin yapıldığı tarihi izleyen ayın sonuna kadar bir beyanname ile gelir veya kurumlar vergisi yönünden bağlı olunan vergi dairesine beyan edilir ve ilk taksiti beyanname verme süresi içinde, izleyen taksitler beyanname verme süresini takip eden ikinci ve dördüncü ayda olmak üzere üç eşit taksitte ödenir. Bu fıkra kapsamında ödenen vergi; gelir ve kurumlar vergisinden mahsup edilmez, gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak kabul edilmez. Beyanın zamanında yapılmaması ya da tahakkuk eden verginin süresinde ödenmemesi halinde bu madde hükümlerinden faydalanılamaz.

Pasifte özel bir fon hesabında gösterilen değer artışı tutarının, sermayeye ilave edilme dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen kısmı, bu işlemin yapıldığı dönem kazancı ile ilişkilendirilmeksizin bu dönemde gelir veya kurumlar vergisine tabi tutulur.

Yeniden değerlemeye tabi tutulan taşınmaz ve amortismana tabi diğer iktisadi kıymetlerin elden çıkarılması halinde, pasifte özel bir fon hesabında gösterilen değer artışları, kazancın tespitinde dikkate alınmaz.

Bu madde kapsamında yeniden değerleme sadece bir kez, bu Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin (Ç) fıkrası uyarınca yapılacak yeniden değerleme öncesinde olmak üzere yapılabilir. Bu madde kapsamında yeniden değerleme yapmakla birlikte yeniden değerlemenin ilgili olduğu hesap döneminden sonraki hesap dönemi için mükerrer 298 inci maddenin (Ç) fıkrası kapsamında yeniden değerleme yapmayan mükellefler, daha sonraki dönemlerde mezkûr fıkra kapsamında yapacakları yeniden değerlemede tekrar bu madde kapsamında yeniden değerleme yapamazlar.

Bu madde kapsamında yeniden değerlemeye tabi tutulan taşınmazlar ve amortismana tabi diğer iktisadi kıymetlerin elden çıkarılmasından önce bu Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin (Ç) fıkrası uyarınca yeniden değerleme yapılmadan mezkûr maddenin (A) fıkrası gereğince enflasyon düzeltmesi yapılmasına ilişkin şartların oluşması halinde, bu madde gereğince oluşan değer artışı fonu öz sermayeden düşülmek suretiyle mezkûr madde uyarınca enflasyon düzeltmesi yapılır.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilidir.”

– Geçici 33 üncü maddesinde, “Geçici vergi dönemleri de dahil olmak üzere 2021 ve 2022 hesap dönemleri (kendilerine özel hesap dönemi tayin edilenlerde 2022 ve 2023 yılında biten hesap dönemleri itibarıyla) ile 2023 hesap dönemi geçici vergi dönemlerinde mükerrer 298 inci madde kapsamındaki enflasyon düzeltmesine ilişkin şartların oluşup oluşmadığına bakılmaksızın mali tablolar enflasyon düzeltmesine tabi tutulmaz.

Mükerrer 298 inci maddenin (Ç) fıkrası uygulaması açısından, birinci fıkrada enflasyon düzeltmesi yapılmayacağı belirtilen dönemler enflasyon düzeltmesi şartlarının gerçekleşmediği dönem olarak değerlendirilir.

31/12/2023 tarihli mali tablolar, enflasyon düzeltmesi şartlarının oluşup oluşmadığına bakılmaksızın enflasyon düzeltmesine tabi tutulur. Yapılan enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan kâr/zarar farkı geçmiş yıllar kâr/zararı hesabında gösterilir. Bu şekilde tespit edilen geçmiş yıl kârı vergiye tabi tutulmaz, geçmiş yıl zararı zarar olarak kabul edilmez.

Bu maddenin birinci, ikinci ve üçüncü fıkrası hükümleri, mükerrer 298 inci maddenin (A) fıkrasının (9) numaralı bendi kapsamında olan mükellefler bakımından geçerli değildir.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilidir. ”

hükümleri yer almaktadır.

(2) 213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin (Ç) fıkrasının (14) numaralı bendi ile aynı Kanunun geçici 32 nci maddesinin son fıkrasının verdiği yetkiye dayanılarak, söz konusu fıkra ile geçici maddenin uygulama usul ve esasları Tebliğin izleyen maddelerinde belirlenmiştir.

Tanımlar ve kısaltmalar

MADDE 3- (1) Bu Tebliğ uygulamasında;

a) 193 sayılı Kanun: 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununu,

b) 213 sayılı Kanun: 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununu,

c) 5520 sayılı Kanun: 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununu,

ç) 7338 sayılı Kanun: 14/10/2021 tarihli ve 7338 sayılı Vergi Usul Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunu,

d) Amortismana tabi iktisadi kıymet: 213 sayılı Kanun uyarınca amortisman yoluyla itfası gereken gayrimenkul, gayrimenkul gibi değerlenen kıymetler (gayrimenkullerin mütemmim cüzüleri ve teferruatı, tesisat ve makinalar, gemiler ve diğer taşıtlar, gayrimaddi haklar), demirbaşlar, sinema filmleri, şerefiyeler, araştırma-geliştirme harcamaları, özel maliyet bedelleri, aktifleştirilen ilk tesis ve taazzuv giderleri gibi kıymetleri,

e) Bakanlık: Hazine ve Maliye Bakanlığını,

f) Bilanço esasına göre defter tutan mükellef: 213 sayılı Kanunun 177 nci maddesinde sayılan mükellefleri,

g) Değer artışı: Yeniden değerlemeye tabi tutulan iktisadi kıymetlerin yeniden değerleme sonrası ve yeniden değerleme öncesi net bilanço aktif değerleri arasındaki farkı,

Tamamı İçin Tıklayınız

 

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • Hizmet Vergisi Beyannamesi (Banka Muameleleri Vergisi) Veren Mükelleflere Önemli GİB Duyurusu Gelir İdaresi Başkanlığı, Dijital Vergi Dairesi üzerinden yapılan 02/05/2024 tarihli…
  • Transfer Fiyatlandırması Formunu Unutmayın Kurumlar Vergisi beyannamesinde son günlere yaklaşırken, “Transfer Fiyatlandırması, Kontrol Edilen…
  • Örtülü Sermaye Müessesesinde Değişim Gereği Önceki yazımda kurumlar vergisinin örtülü sermaye müessesesinden bahsederek uygulanmasında dikkat…
Top