Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

T.C.

HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI

Gelir İdaresi Başkanlığı

Sayı : E-60801812-205.05.99-62904

Konu : Mücbir sebep ilan edilen yerlerde 2022 yılı Tam Tasdik Raporunun verilme süresi hk.

Tarih: 26.07.2023

GAZİANTEP YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI BAŞKANLIĞINA

İncilipınar Mah. 4 No.lu Cad. Kazaz İş Merkezi B Blok Kat:2 No:2-3

Şehitkamil/GAZİANTEP

İlgi : a) 12/04/2023 tarihli ve E.65 sayılı yazınız.

b) 18/07/2023 tarihli ve 60801812-205.05.99-59136 sayılı yazımız.

İlgi (a)’da kayıtlı yazınızda, afet bölgesinde yer almakla birlikte; kanuni süresinde beyanname verme tercihinde bulunan mükellefler hakkında düzenlenmesi gereken tam tasdik ile indirim ve istisnalara ilişkin tasdik raporları ile mücbir sebep hali nedeniyle uzayan beyanname verme süresi sonunda beyanname verme tercihinde bulunan mükellefler hakkında düzenlenmesi gereken tam tasdik ile indirim ve istisnalara ilişkin tasdik raporlarının, hangi tarihlerde verilmesi gerektiği yönünde tereddüde düşüldüğünden bahisle, konu hakkında üyelerinize verilecek cevaba esas olmak üzere görüş tayin edilmesi hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmiş, ilgi (b)’de kayıtlı yazımızda ise konuya ilişkin Başkanlığımız açıklamalarına yer verilmiştir.

Konu Başkanlığımızca yeniden değerlendirilmiş olup, 06/02/2023 tarihinde meydana gelen Kahramanmaraş merkezli deprem felaketi kapsamında alınan mücbir sebep kararı gereğince 2022 yılı Gelir Vergisi Beyannameleri 01/03/2023-15/08/2023, 2022 yılı Kurumlar Vergisi Beyannameleri 01/04/2023-15/08/2023 tarihleri arasında verileceğinden, Başkanlığımızca, 2022 Yılı Gelir veya Kurumlar Vergisi Beyannamesi Tasdik Raporlarının, 24 Sıra No.lu Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu Genel Tebliği çerçevesinde beyanname verme süresinin bitimini (15/08/2023) takip eden ikinci ayın son günü olan 31/10/2023 tarihine kadar (bu tarih dahil) verilmesi uygun görülmüştür.

Bilgi edinilmesini ve gereğini rica ederim.

Faruk GÖZÜBÜYÜK

Başkan a.

Gelir İdaresi Başkan Yardımcısı

T.C.

SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI

Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü

Sayı: E-51592363-010.06.99-77562111

Konu: 5510 sayılı Kanunun Geçici 94 üncü Maddesi

Tarih: 25.07.2023

GENELGE

2023/24

ÖZET:

KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ İLE NAKDİ ÜCRET DESTEĞİNDEN YERSİZ YARARLANAN SİGORTALILAR İÇİN SGK’YA EKSİK BİLDİRİLEN GÜNLERİ TAMAMLAMA HAKKI VERİLDİ

7431 sayılı Kanunun 5 inci maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici 94 üncü maddesinde yer alan düzenlemeden;

– Haksız ve yersiz bir şekilde kısa çalışma ve nakdi ücret desteğinden yararlandığı için sigortalıya yapılan ödeme hakkında 4447 sayılı Kanunun Geçici Madde 29 ve Geçici Madde 32 hükümlerinin uygulanmış olması,

– Yersiz ve fazla ödeme yapılan aylarda/dönemlerde yersiz ve fazla ödeme yapılan sigortalının hizmetlerinin SGK’ ya eksik bildirilmiş olması

– 4447 sayılı Kanunun Geçici Madde 29 ve Geçici Madde 32 hükümlerinden yararlanılan sigortalılar için eksik gün kodu ve nedeni olarak “18-Kısa çalışma ödeneği”, “27-Kısa Çalışma Ödeneği ve Diğer Nedenler”, “28-Pandemi Ücretsiz İzin” veya “29-Pandemi Ücretsiz İzin ve Diğer” seçilmiş olması,

– Sigortalılar için eksik hizmet bildirilen günlerin bulunması,

– 4447 sayılı Kanunun Geçici Madde 29 ve Geçici Madde 32 hükümlerinden yararlanıldığını belirten Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü/Hizmet Merkezlerinden onay alınması,

– İlgili birimden alınan onaylı form ile Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne/Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüğüne başvuruda bulunulması,

– Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne/Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüğüne başvuru tarihini takip eden aybaşından itibaren eksik hizmet bildirilen günlere ilişkin ek nitelikteki muhtasar ve prim hizmet beyannamelerinin/aylık prim ve hizmet belgelerinin üç ay içinde verilmesi ve muhteviyatı primlerin de aynı sürede ödenmesi,

Şartlarının birlikte gerçekleşmesi halinde yararlanmak mümkün olacaktır. (TÜRMOB)

1- Genel Açıklamalar

13/1/2023 tarihli ve 32072 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7431 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun beşinci maddesi ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa eklenen geçici 94 üncü maddede;

“(1) 4447 sayılı Kanunun Geçici Madde 29 ve Geçici Madde 32 hükümlerinden yararlanan işverenler tarafından Kuruma sigortalılar adına eksik hizmet bildirilen günlere ilişkin ek nitelikteki muhtasar ve prim hizmet beyannamelerinin/aylık prim ve hizmet belgelerinin işverenin Kuruma başvuru tarihini takip eden aybaşından itibaren üç ay içinde verilmesi ve muhteviyatı primlerin de aynı sürede ödenmesi halinde, söz konusu yükümlülükler süresi içerisinde yerine getirilmiş sayılır. Bu maddenin yürürlük tarihine kadar bu kapsamda tahsil edilmiş primler ve idari para cezaları iade veya mahsup edilmez.

(2 ) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Kurumca belirlenir.”

Hükümleri yer almaktadır.

7431 sayılı Kanunun beşinci maddesi 13/1/2023 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihi itibarıyla yürürlüğe girmiş olup uygulamanın usul ve esasları aşağıda açıklanmıştır.

2- 7431 sayılı Kanunun 5 inci Maddesi ile 5510 sayılı Kanuna Eklenen Geçici 94 üncü Maddenin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar

7431 sayılı Kanunun 5 inci maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici 94 üncü maddesinde yer alan düzenlemeden;

a) 4447 sayılı Kanunun Geçici Madde 29 ve Geçici Madde 32 hükümlerinden yararlanılması,

b) 4447 sayılı Kanunun Geçici Madde 29 ve Geçici Madde 32 hükümlerinden yararlanılan sigortalılar için eksik gün kodu ve nedeni olarak “18-Kısa çalışma ödeneği”, “27-Kısa Çalışma Ödeneği ve Diğer Nedenler”, “28-Pandemi Ücretsiz İzin” veya “29-Pandemi Ücretsiz İzin ve Diğer” seçilmiş olması,

c) Sigortalılar için eksik hizmet bildirilen günlerin bulunması,

d) 4447 sayılı Kanunun Geçici Madde 29 ve Geçici Madde 32 hükümlerinden yararlanıldığını belirten ve (b) bendinde sayılan eksik gün kodlarını içeren Ek-1 formunun Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü/Hizmet Merkezlerinden alınması,

e) İlgili birimden alınan onaylı form ile Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne/Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüğüne başvuruda bulunulması,

f) Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne/Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüğüne başvuru tarihini takip eden aybaşından itibaren eksik hizmet bildirilen günlere ilişkin ek nitelikteki muhtasar ve prim hizmet beyannamelerinin/aylık prim ve hizmet belgelerinin üç ay içinde verilmesi ve muhteviyatı primlerin de aynı sürede ödenmesi,
Şartlarının birlikte gerçekleşmesi halinde yararlanmak mümkün olacaktır.

Bu bakımdan, nakdi ücret desteği ve kısa çalışma ödeneğinden fazla ve yersiz yararlanılmamış olması nedeniyle ilgili ay/dönemdeki eksik bildirim yapılan gün sayısı ile fiilen çalışılan gün sayısı uyumlu olan sigortalılar için bu madde hükümlerinden faydalanılması mümkün olmayacaktır.

Örnek 1: (A) işvereni tarafından işyerinde çalışan (B) sigortalısına 2020/Haziran ayı için “18-Kısa çalışma ödeneği” ile 10 gün eksik gün bildirimi yapılmış olup söz konusu sigortalının ilgili ayda fiilen çalıştığı gün sayısı ve Kuruma bildirimi yapılan prim ödeme gün sayısı 20 gündür.

Bu durumda sigortalının ilgili ayda 10 gün kısa çalışma ödeneğini fazla ve yersiz almaması ile fiilen çalıştığı gün sayısı ve Kuruma bildirimi yapılan prim ödeme gün sayısı 20 gün olması nedeniyle fazla ve yersiz olarak alınmayan kısa çalışma ödeneğine esas 10 gün için geçici 94 üncü madde hükümlerinden faydalanılması mümkün olmayacaktır.

2. 1- 4447 sayılı Kanunun Geçici Madde 29 ve Geçici Madde 32 hükümlerinden yararlanılması

2.1.1- Kapsamdaki İşverenler

7431 sayılı Kanunun 5 inci maddesi ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa eklenen geçici 94 üncü madde hükmünden yalnızca 4447 sayılı Kanunun Geçici Madde 29 ve Geçici Madde 32 hükümlerinden yararlandığı Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü/Hizmet Merkezleri tarafından belirlenen işverenler faydalanabilecektir.

2.1.2- Kapsamdaki Sigortalılar

Sigortalı bakımından 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 94 üncü maddesi hükmünden yararlanılabilmesi için;

– Sigortalıya yapılan ödeme hakkında 4447 sayılı Kanunun Geçici Madde 29 ve Geçici Madde 32 hükümlerinin uygulanmış olması,

– Yersiz ve fazla ödeme yapılan aylarda/dönemlerde yersiz ve fazla ödeme yapılan sigortalının hizmetlerinin Kuruma eksik bildirilmiş olması,

– Eksik hizmet bildirimi yapılan sigortalıya ilişkin eksik gün kodu ve nedeninin “18-Kısa çalışma ödeneği”, “27-Kısa Çalışma Ödeneği ve Diğer Nedenler” “28-Pandemi Ücretsiz İzin” veya “29-Pandemi Ücretsiz İzin ve Diğer” seçilmiş olması,

Şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

Örnek 2: 2021/Haziran ayı için (A) sigortalısına yapılan fazla ve yersiz ödeme 4447 sayılı Kanunun Geçici 32 nci maddesi kapsamında terkin edilmiştir. Bu durumda (A) sigortalısının 2021/Haziran ayında eksik bildiriminin olması ve eksik hizmetler için 18-Kısa çalışma ödeneğinin seçilmiş olması halinde madde hükmünden yararlanılacaktır.

“18-Kısa çalışma ödeneği”, “27-Kısa Çalışma Ödeneği ve Diğer Nedenler” “28-Pandemi Ücretsiz İzin” veya “29-Pandemi Ücretsiz İzin ve Diğer” eksik gün kodları dışında başka bir eksik gün kodu için yersiz ödeme yapılmış olması halinde, yanlış bildirilen eksik gün kodları kanıtlayıcı belgelerle (Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü/Hizmet Merkezlerinden alınacak resmi yazı) 18, 27, 28, 29 eksik gün kodlarına dönüştürülmediği sürece 5510 sayılı Kanunun Geçici 94 üncü madde hükmünden yararlanılamayacaktır.

2. 2-Eksik hizmet bildirilen günler bulunması

2.1. 2. başlığında belirtilen sigortalılar için 4447 sayılı Kanunun Geçici Madde 29 ve Geçici Madde 32 hükümlerinin uygulandığı aylarda/dönemlerde eksik hizmet bildirilen günlerin bulunması halinde, 5510 sayılı Kanunun Geçici 94 üncü madde hükmünden yararlanılması mümkün olacaktır.

Örnek 3: (A) işyeri işvereni tarafından işyerinde çalışan (B) sigortalısına 2020/Haziran ayı için kısa çalışma ödeneğinden dolayı 20 gün fazla ve yersiz ödeme yapıldığı Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü/Hizmet Merkezlerince tespit edilerek söz konusu ödeme Geçici Madde 32 kapsamında terkin edilmiştir.

Söz konusu sigortalının 2020/Haziran ayı için Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirimi yapılan prim ödeme gün sayısının 10 olduğu varsayıldığında, genelgede belirtilen diğer şartların da sağlanması kaydıyla eksik bildirim yapılan 20 gün için ek nitelikteki muhtasar ve prim hizmet beyannamesi/aylık prim ve hizmet belgesi verilebilecektir.

Geçici Madde 29 ve Geçici Madde 32 hükümlerinin uygulandığı aylarda/dönemlerde sigortalı adına fazla ve yersiz ödeme yapılan gün sayısı kadar bildirim yapılması gerektiğinden, fazla ve yersiz ödeme yapılan gün sayısından daha fazla ya da az bildirim yapılması mümkün olmayacaktır.

Örnek 4: (A) işvereni tarafından işyerinde çalışan (B) sigortalısına 2020/Haziran ayı için kısa çalışma ödeneğinden dolayı 20 gün fazla ve yersiz ödeme yapıldığı Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü/Hizmet Merkezlerince tespit edilerek Geçici Madde 32 kapsamında söz konusu fazla ödeme ilgili Kurumca terkin edilmiştir.

Bu durumda, genelgede belirtilen diğer şartların da sağlanması kaydıyla, B sigortalısı adına 2020/Haziran ayı için Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü/Hizmet Merkezlerince fazla ödeme yapılan 20 gün için ek muhtasar ve prim hizmet beyannamesi/aylık prim ve hizmet belgesi verilecek olup 20 günden az veya fazla bildirim yapılmasına izin verilmeyecektir.

Ayrıca, ek muhtasar ve prim hizmet beyannamesi/aylık prim ve hizmet belgesindeki prime esas kazanç tutarı sigortalının ilgili ayda Kuruma bildirilmiş olan prime esas kazanç tutarının prim ödeme gün sayısına bölünmesi suretiyle bulunan günlük kazanç tutarının eksik bildirilen gün sayısı ile çarpılması suretiyle hesaplanacaktır.

2.3- 4447 sayılı Kanunun Geçici Madde 29 ve Geçici Madde 32 hükümlerinden yararlanıldığını belirten onaylı formun alınması

7431 sayılı Kanunun beşinci maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici 94 üncü madde hükmünden yararlanılabilmesi için Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü/Hizmet Merkezlerinden Genelgenin ekinde yer alan ve ilgili birimce onaylanmış olan Ek-1 formunun alınması gerekmektedir.

Söz konusu formda, Geçici Madde 29 ve Geçici Madde 32 hükümlerinin uygulandığı;

  • İşyerinin sicil numarasına,
  • İşyerinin bağlı bulunduğu Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne/Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüğüne,
  • Fazla ve yersiz ödeme yapılan sigortalı bilgilerine,
  • Fazla ve yersiz ödeme yapılan aylara/dönemlere,
  • Sigortalı için fazla ve yersiz yapılan ödeme gün sayısına,
  • Sadece 18,27,28,29 numaralı eksik gün kodlarına,

ilişkin bilgiler yer alacaktır.

Form işverenler tarafından 2 nüsha olacak şekilde doldurulduktan sonra işverence ilgili Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü/Hizmet Merkezinin onayına sunulacaktır. Onaylanan formların bir nüshası ilgili Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne/Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüğüne ibraz edilebilmesi için işverene verilecektir. Ayrıca onaylanan formun diğer nüshası Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü/ Hizmet Merkezi tarafından saklanacaktır.

Formda sigortalı bilgileri ile fazla ve yersiz ödeme yapılan ay/dönem bilgileri işyeri ve sigortalı bazında her bir ay/dönem ayrı ayrı belirtilmek suretiyle yer alacaktır.

2.4- Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne/Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüğüne başvuruda bulunulması

Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü/Hizmet Merkezlerinden Genelgenin ekinde yer alan Ek-1 formunun alınması sonrasında söz konusu onaylı formla birlikte ilgili Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne /Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüğüne başvuruda bulunulması gerekmektedir.

Geçici Madde 29 ve Geçici Madde 32 hükümlerinin uygulandığı aylarda/dönemlerde sigortalı adına fazla ve yersiz ödeme yapılan gün sayısı kadar bildirim yapılması gerektiğinden, Kuruma bildirim yapılacak gün sayısı Ek-1 formunda yer alan “Fazla ve Yersiz Ödeme Yapılan Gün Sayısı” kadar olacaktır.

Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne/Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüğüne verilen Ek-1 formunda yer alan bilgiler Kurum kayıtlarındaki bilgilerle karşılaştırılmak suretiyle kontrol edilecektir. Ek-1 formundaki bilgilerin, Kurum kayıtlarındaki bilgilerle uyumsuz olması veya Ek-1 formdaki bilgiler üzerinde tahrifat yapılmış olduğunun tespiti halinde Ek-1 form yeniden düzenlenecektir.

Yapılan kontrol sonrasında Ek-1 formundaki bilgilerin doğru olduğunun anlaşılması halinde;

– Tabloda yer alan ay/dönemler için “İşveren İntra-İşveren-Terkin ve Ertelemeler-Dönem Bazlı İşyeri Erteleme İşlemleri” menusu vasıtasıyla dönem bazlı işyeri erteleme yapılacaktır. Erteleme nedeni olarak “5510/Geçici 94. Md.” seçilecektir.

İşverenlerce ek bildirim yapılacak sigortalılar için ilgili dönemlerde daha önce verilmiş belgenin kanun türü seçilmeksizin (Kanun: 0) verilmiş olduğu durumlarda;

– Tabloda yer alan ay/dönemlerde tahsilat bulunması halinde iptal/ek belge/beyannamesi verilebilmesi amacıyla ilgili ay/dönemler için tahsilat çıkışı yapılacaktır.

– İşveren tarafından (A) tahakkuk nedeni seçilerek kapsamdaki sigortalılara ilişkin erteleme yapılan dönemler için iptal/ek belge/beyanname verilecektir.

İşverenlerce ek bildirim yapılacak sigortalılar için ilgili dönemlerde daha önce verilmiş belgenin kanun türü seçilerek verilmiş olduğu durumlarda;

– İşveren tarafından (A) tahakkuk nedeni seçilerek kapsamdaki sigortalılara ilişkin erteleme yapılan dönemler için kanun türü seçilmeksizin asıl/ek belge/beyanname verilecektir.

5510 sayılı Kanunun geçici 94 üncü maddesi kapsamında eksik hizmet bildirilen günlere ilişkin düzenlenecek ek nitelikteki muhtasar ve prim hizmet beyannamelerinden/aylık prim ve hizmet belgelerinden dolayı anılan Kanunun ek 17 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca geriye yönelik prim teşvik, destek ve indirimlerinden yararlanılması mümkün olmayacaktır.

Bu nedenle, işverenler tarafından düzenlenecek olan muhtasar ve prim hizmet beyannamesinin/aylık prim ve hizmet belgesinin kanun türü seçilmeksizin verilmesi gerekmektedir.

Ayrıca, işverenler tarafından belge/beyannamenin kanun türü seçilerek verilip verilmediğinin tespiti için Sosyal Güvenlik İl Müdürlükleri/Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlükleri tarafından İşveren İntra-Listeler İstatistikler-İşveren Listeleri-Dönem Bazlı İşyeri Erteleme Listeleme İşlemleri menusu vasıtasıyla erteleme nedeni “5510/Geçici 94. Md.” olan işyerlerine ilişkin liste alınacaktır.

Alınan listede yapılan kontrol sonucunda “5510/Geçici 94. Md.” kapsamında verilen belge/beyannamenin kanun türü seçilerek verildiğinin tespiti halinde yersiz olarak yararlanılan teşvikler gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte işverenden tahsil edilecektir.

2.5- Eksik hizmet bildirilen günlere ilişkin ek nitelikteki muhtasar ve prim hizmet beyannamelerinin/aylık prim ve hizmet belgelerinin verilmesi ve muhteviyatı primlerin ödenmesi

Eksik hizmet bildirilen günlere ilişkin ek nitelikteki muhtasar ve prim hizmet beyannamelerinin/aylık prim ve hizmet belgelerinin Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne/Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüğüne başvuru tarihini takip eden aybaşından itibaren 3 ay içinde verilmesi ve muhteviyatı prim tutarlarının da aynı sürede ödenmesi halinde söz konusu yükümlülükler süresi içerisinde yerine getirilmiş sayılacaktır.

Örnek 5: İşveren tarafından 16/8/2023 tarihinde başvuru yapılması ve yapılan kontroller sonucunda başvurunun işleme alınması halinde, 16/8/2023 tarihi takip eden aybaşından (1/9/2023) itibaren 3 ay içinde (30/11/2023 tarihine kadar (bu tarih dahil) belge/beyannamenin verilmesi ve muhteviyatı prim tutarlarının da aynı sürede ödenmesi halinde söz konusu yükümlülükler süresi içerisinde yerine getirilmiş sayılacaktır.

Başvuru tarihini takip eden aybaşından itibaren eksik hizmet bildirilen günlere ilişkin ek nitelikteki muhtasar ve prim hizmet beyannamelerinin/aylık prim ve hizmet belgelerinin üç ay içinde verilmesine rağmen muhteviyatı primlerin aynı sürede ödenmemesi halinde ise primlerin yasal süresinde ödenmemesi nedeniyle 5510 sayılı Kanunun 89 uncu madde hükümleri uygulanacaktır.

Diğer taraftan, başvuru tarihini takip eden aybaşından itibaren üç aylık süre içerisinde işveren tarafından verilen belgeye/beyannameye ilişkin aynı sürede verilecek olan düzeltme belgeleri/beyannameleri de yasal süresinde verilmiş sayılacaktır.

Buna karşın başvuru tarihini takip eden aybaşından itibaren 5510 sayılı Kanunun geçici 94 üncü maddesi kapsamında üç aylık süre dışında verilen belgeler/beyannameler ise yasal süresinde verilmemiş sayılacaktır.

Bu şekilde üç aylık süre dışında verilen belgeler/beyannameler kamu kurum ve kuruluşlarından (Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü/Hizmet Merkezlerinden) alınan bilgi ve belgeye istinaden verildiğinden incelemeye sevk edilmeyecek ve bu Genelgenin 2.4 numaralı bölümünde belirtildiği şekilde Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü/Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüğü tarafından yapılacak kontrol sonrası işleme alınacak olup; söz konusu belgeler/beyannameler için ilgisine göre 5510 sayılı Kanunun 102 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin 4 numaralı alt bendi veya (m) bendinin 4 numaralı alt bendi uyarınca idari para cezası uygulanacaktır.

5510 sayılı Kanunun Geçici 94 üncü maddesine istinaden işverenlerce verilen belgelere/beyannamelere ilişkin olarak, mahkeme kararından veya Kurumun denetim ve kontrolle görevli memurlarınca yapılan tespitlerden ya da diğer kamu idarelerinin denetim elemanlarının kendi mevzuatları gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemelerden veya bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile kanunla kurulan kurum ve kuruluşlardan alınan bilgi ve belgelerden ilgili dönemlerde fiili çalışması bulunmayan sigortalı/sigortalılar için bildirim yapıldığının tespit edilmesi halinde 5510 sayılı Kanunun ve buna dair mevzuatın sahte sigortalılığa ilişkin hükümleri uygulanacaktır. Bu durumda,

– Sahte sigortalılar adına ödenen primler Kuruma irat kaydedilecektir.

– İlgililer hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 204 üncü, 206 ncı ve 207 nci maddeleri kapsamında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulacaktır.

– İşverenin söz konusu işyeri dışında başka işyerlerinin de bulunması halinde, bu işyerlerinden de sahte sigortalı bildiriminde bulunma potansiyeli olduğu dikkate alınarak bu işyerlerinin Kurumca takibi yapılacaktır.

Bilgi edinilmesini ve gereğini rica ederim.

Kürşad ARAT

Kurum Başkan V.

EK: Başvuru Formu (word)

Birçok şirketin, bilançosunda yer alan taşınır ve taşınmaz varlıkları (binalar, taşıtlar, makine ve teçhizatlar, demirbaşlar vb.) güncel piyasa değerinden oldukça uzak.

İşletmeler tarafından satın alınan sabit kıymetlerin, alındığı tarih ile içinde bulunduğumuz dönemdeki fiyatları arasında ise uçurum var.

Hal böyle olunca, işletmeler aktiflerinde kayıtlı taşınmazlarını satmak istediklerinde alış ve satış fiyatı arasındaki farktan kaynaklı olarak vergi yükü ile karşılaşıyor.

Bu durumun çözümü olarak ise yeniden değerleme işlemi karşımıza çıkıyor.

Ancak, tam olarak bu noktada, önemli bir ayrıntı gözden kaçıyor veya unutuluyor.

Vergi ödemeden gerçekleştirdiğiniz yeniden değerlemede bu ayrıntıyı gözden kaçırdıysanız yapılan değerlemenin hiçbir anlamı kalmayacak ‘vergi’ yükü ile karşılaşacaksınız.

Yeniden Değerleme Nedir?

Yeniden değerleme, güncel piyasa koşullarına göre sabit kıymetlerin zaman içinde meydana gelen enflasyonist etkilerden korunması anlamına geliyor.

Kısaca, sabit kıymetlerin piyasa koşullarındaki emsal değerlerine yükseltilmesidir.

Vergi kanunlarında mevcut durumda, iki farklı yeniden değerleme yöntemi var.

Bunlardan ilki, tek seferlik yapılabilen ve %2 vergi ödenerek gerçekleştirilen Geçici 32. Madde kapsamındaki yeniden değerleme.

İkincisi ise, vergisiz ve sürekli olarak gerçekleştirilebilen Mükerrer 298/Ç kapsamında yapılan yeniden değerleme işlemi.

Mükerrer 298/Ç Kapsamında Vergisiz Yeniden Değerleme Nasıl Yapılıyor?

VUK’nun 298/(Ç) fıkrası kapsamında; amortismana tabi iktisadi kıymetlerin yeniden değerlemesinde değerlemenin yapılacağı yıla ait olan yeniden değerleme oranı kullanılıyor.

Yeniden değerleme uygulamasından, tam mükellefiyete tabi bilanço esasına göre defter tutan; kollektif, adi komandit ve adi şirketler de dahil olmak üzere ferdi işletme sahibi gelir vergisi mükellefleri ile kurumlar vergisi mükellefleri yararlanabiliyor.

Şirketlerin aktiflerinde yer alan, binalar, taşıtlar, tesis makine ve cihazlar, demirbaşlar, leasing yolu ile iktisap edilen kıymetler herhangi bir vergi yükü olmadan  yeniden değerlemeye tabi tutulabiliyor.

Değerleme Farkı Özkaynaklarda Takip Ediliyor!

Şirketlerin birçoğu, 2022 yılında açıklanan %122,93 oranı üzerinden vergisiz olarak mükerrer 298/Ç kapsamında yeniden değerleme işlemlerini gerçekleştirdi.

Ayrıca, 2023 yılı ikinci geçici vergi dönemi itibariyle açıklanan %18,94 değerleme yapan birçok işletmede mevcut.

Sürecin net olarak anlaşılabilmesi için örnek üzerinden ilerleyelim:

Örneğin, (A) A.Ş. 30 Eylül 2018 tarihinde şirket aktifine 10.000.000,00 TL bedelle bina satın almıştır. (Normal amortisman oranı %2). (A) A.Ş. 2022 yılı sonunda VUK’nun mükerrer 298’nci madde hükümlerinden faydalanmak suretiyle yeniden değerleme işlemini yapmış ve yeni değer üzerinden amortisman ayırmıştır.

Bu değerlemeye ilişkin hesaplama aşağıdaki gibi olacaktır;

İktisadi Kıymet

İktisap Tarihi

Faydalı Ömür

Değerleme Öncesi İktisap Bedeli                (A)

Değerleme öncesi Birikmiş Amortisman     (B)

Yeniden Değerleme Oranı              (C)

Bina

15.04.2018

50

10.000.000,00

800.000,00

122,93%

Değerleme Sonrası Binanın Bedeli (A*C) = D

Değerleme Sonrası Bina Amortismanı (B*C) = E

Değerleme Öncesi Net Bilanço Aktif Değeri (A-B)

Değerleme Sonrası Net Bilanço Aktif Değeri (D-E)

Değerleme Sonrası Net Değer Artışı (A-D)

22.293.000,00

1.783.440,00

9.200.000,00

20.509.560,00

11.309.560,00

Aradaki 11.309.560,00 TL oluşan farkı, bilançonun özkaynak kaleminde yer alan “522 – Maddi Duran Varlık Yeniden Değerleme Artışları” hesabında takip ediliyor.

Birçok işletmede 2022 yılında değerleme işlemini yaparak farkı özkaynak grubuna aktardı.

Değerleme Artışı Sermayeye İlave Edilmezse Satış Vergiye Tabi!

Karıştırılmaması adına, hemen söyleyelim.

Bahsettiğimiz durum Mükerrer 298/Ç kapsamında vergisiz olarak yapılan sürekli yeniden değerleme için geçerli.

Yani, %2 vergi ödenerek gerçekleştirilen ve Geçici 32.Madde kapsamında yapılan değerleme işlemi için bu durum geçerli değil.

Bize göre, unutulan veya atlanılan durum tam olarak burada başlıyor.

Çünkü, 213 sayılı VUK’nun mükerrer 298’inci maddesine eklenen (Ç) bendinin 7.fıkrasında;

Yeniden değerlemeye tabi tutulan iktisadi kıymetlerin elden çıkarılması (satış, devir, işletmeden çekiş, tasfiye gibi) halinde, bunlara isabet eden pasifte özel bir fon hesabında gösterilen değer artışları aynen amortismanlar gibi muameleye tabi tutulur.” hükmü yer alıyor.

Yani, pasifte özel bir fon hesabında gösterilen tutar sermayeye ilave edilirse, iktisadi kıymet satılsa dahi özel fon hesabı gelir veya kurumlar vergisine tabi tutulmuyor!

Nitekim, 213 sayılı VUK’nun mükerrer 298’inci maddesine eklenen (Ç) bendinin 6.fıkrasında;

“Pasifte özel bir fon hesabında gösterilen değer artışı tutarının, sermayeye ilave edilme dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen kısmı, bu işlemin yapıldığı dönem kazancı ile ilişkilendirilmeksizin bu dönemde gelir veya kurumlar vergisine tabi tutulur. Sermayeye eklenen değer artışları, ortaklar tarafından işletmeye ilave edilmiş kıymetler olarak kabul edilir. Bu işlemler kâr dağıtımı sayılmaz.” hükmü oldukça açık.

Birçok şirket 2022 yılında değerleme işlemlerini gerçekleştirdi. 2023 yılı ikinci geçici vergi oranı üzerinden yeniden değerleme yapan işletmeler de oldukça sık.

Ancak, sermayeye ilave edilmeden yapılan işlemin vergisel açıdan hiçbir avantajı bulunmuyor!

24.07.2023

 

 

 

 

 

Berkay Özgüven
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Kaynak: www.MuhasebeTR.com

Kişisel gözlemim, yıl sonu itibariyle yapılacak enflasyon düzeltme işlemine gereken ilginin gösterilmediği yönünde. Maalesef ülkemize özgü son dakika yaklaşımı burada da gözleniyor. Koca koca şirketler gereken hazırlığı yapmıyor

Değerli okurlar, enflasyon muhasebesi (vergi jargonuyla enflasyon düzeltmesi) 2021 yılının sonları ile 2022 yılının başlarında yoğun bir şekilde tartışılmış, neticede enflasyon düzeltmesi şartları oluşmasına rağmen geçici bir madde ile enflasyon düzeltmesi 2023 sonuna kadar ertelenmişti.

Zaman çabuk geçiyor, 2023 yılının sonuna hızla yaklaşıyoruz.

2023 sonunda yapılacak düzeltmenin sonuçları neler?

Geçici madde ile yapılan düzenlemeyle, geçici vergi dönemleri de dahil olmak üzere 2021, 2022 yılları ile 2023 geçici vergi dönemlerinde şartlar oluşsa bile enflasyon düzeltmesi yapılmayacağı hükme bağlandı.

Bu düzenleme uyarınca, 31.12.2023 tarihli mali tablolarının, şartların oluşup oluşmadığına bakılmaksızın, enflasyon düzeltmesine tabi tutulması gerekiyor.

Bu arada belirtelim, 2023 sonu itibariyle şartların oluşmasına kesin gözüyle bakılıyor. Takip eden birkaç yılda da çıkış şartları oluşmadığı için enflasyon düzeltmesinin yapılması yolu gözüküyor.

31.12.2023 tarihi (yani 2023 yıl sonu) itibariyle yapılması gereken enflasyon düzeltmesi işleminden kaynaklanan kar/zarar tutarları geçmiş yıllar kâr/zararı hesabında gösterilerek (2023 yılına ilişkin tutarlar dahil) vergiye tabi tutulmayacak, geçmiş yıl zararları ise vergi matrahının tespitinde zarar olarak indirilmeyecek.

Bu düzeltme sonucunda hesaplanacak tutarlar, 2024 yılına başlangıç değerleri olarak intikal ettirilecek ve bu yıldan itibaren vergisel sonuç doğuracak. Örneğin düzeltilen stok maliyetleri 2024 yılından itibaren satılan malın maliyeti olarak kabul edilecek, keza düzeltilen amortismana tabi iktisadi kıymetler üzerinden 2024 yılından itibaren amortisman (daha yüksek) ayrılabilecek.

Enflasyon düzeltmesine ne kadar hazırlıklıyız?

Kişisel gözlemim, yıl sonu itibariyle yapılacak enflasyon düzeltme işlemine gereken ilginin gösterilmediği yönünde.

Maalesef ülkemize özgü son dakika yaklaşımı burada da gözleniyor. Koca koca şirketler gereken hazırlığı yapmıyor. Her ne kadar, son günlerde enflasyon eğitimleri artsa da yeterli düzeyde olmadığını düşünüyorum. Tabii ki bunda mükelleflerin ilgi göstermemesinin önemli bir payı var.

Geciken sadece mükellefler mi?

Hayır, Maliye Bakanlığı da geciken kurumlar arasında, şu ana kadar çoktan çıkarması gereken tebliği çıkarmadı. Tebliğ taslağının çok önceden hazır olduğunu tahmin ediyorum. Neden hâlâ yayımlamadıklarını gerçekten çok merak ediyorum.

Mükellefler geçmiş uygulama için yayımlanmış tebliğleri esas alarak hazırlıklarını yürütüyorlar.

Yeni bir erteleme olur mu?

Sanmıyorum. 2023 yılı sonu itibariyle yapılacak enflasyon düzeltmesi vergisel sonuç yaratmayacağı için yeni bir erteleme beklemiyorum.

Bu nedenle mükelleflere tavsiyem, daha fazla gecikmeden düzeltme çalışmalarına bir an önce başlamaları yönündedir. Erdoğan Sağlam

https://t24.com.tr/yazarlar/erdogan-saglam/enflasyon-duzeltmesi-ile-ilgili-acil-teblig-bekleniyor,40923

Giriş

Şirketlerin finansal raporlama ve denetim sistemine yeni bir anlayış ve çağdaş bir yaklaşım getiren ve ülkemizdeki kamu gözetimi sisteminin çatısını oluşturan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) öngörülen finansal raporlama ve bağımsız denetim sistemini hayata geçirmek amacıyla, 660 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kurulan Kamu Gözetimi Kurumu (KGK) kuruluşundan bugüne ülkemizde “yüksek kalitede ve güvenilir bir finansal raporlama ve bağımsız denetim ortamı oluşturmak” vizyonuyla faaliyetlerini sürdürmektedir.

Finansal raporlama sistemi; yüksek kaliteli standartlar ve sağlıklı düzenleyici çerçeveler ile desteklendiğinde ekonomik kalkınmanın anahtarı olmaktadır. Uluslararası finansal raporlama standartlarıyla uyumlu finansal raporlama çerçevelerine göre hazırlanan finansal tablolar, işletmenin durumunu gerçeğe uygun bir şekilde ortaya koyarak finansal tablo kullanıcılarının doğru kararlar vermelerine olanak sağlamaktadır.

Finansal tabloların tüm önemli yönleriyle geçerli finansal raporlama çerçevesine uygun olarak hazırlanıp hazırlanmadığı ise işletmeden bağımsız üçüncü bir tarafça yürütülen bağımsız denetimle güvence altına alınmaktadır.

Bağımsız denetim sonucunda hazırlanan bağımsız denetim raporuyla, geçerli finan-sal raporlama çerçevesine uygun olarak finansal tabloların tüm önemli yönleriyle doğru ve gerçeğe uygun bir görünüm sağlayıp sağlamadığı hakkında bir güvence verilerek kullanıcıların güven seviyesi artırılmış olur.
Bu yayın, ülkemizdeki şirketlerin bakış açısından finansal raporlama ve bağımsız denetimle ilgili olarak en sık sorulan sorulara cevap vermek amacıyla hazırlanmıştır.
Bu çerçevede hazırlanmış olan çalışmamızın tüm şirketler ve paydaşlarımıza yardımcı olmasını ümit ediyoruz.

Tamamı İçin Tıklayınız

Kaynak: KGK

Amatör spor dallarının desteklenmesi amacıyla, sporcu ücretleri üzerinden kesilerek ödenen gelir vergisi tutarlarının, belirlenen harcamalarda kullanılmak üzere ilgili kulüp veya şirketlere iadesini öngören düzenleme yeni değil. Mevzuata 27 Mart 2018 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 7103 sayılı Kanun’la 3289 sayılı Spor Genel Müdürlüğü’nün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’a eklenen ek 12. maddeyle geldi. Düzenleme daha sonra 7 Aralık 2019 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 7194 sayılı Kanun’la değişti. Değişiklik 1 Ocak 2020 tarihinde yürürlüğe girdi.
Bu defa, 12 Mart 2023 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 7440 sayılı Kanun’la, Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu’nun ek 12. maddesi yeniden değiştirildi. Yeni değişiklik 1 Nisan 2023 tarihinde yürürlüğe girdi.

Son yapılan düzenlemeyle, özel hesabın oluşturulması, idaresi, bu hesaba aktarılan tutarların kullanılması ve denetlenmesi ile maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi konusunda, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığı yetkilendirildi. Bu çerçevede iki bakanlık tarafından hazırlanan yönetmelik 22 Temmuz 2023 tarihli Resmî Gazetede yayımlandı.

Son düzenlemeyle ne değişti?

Yukarıda özetlediğim düzenleme, ilk halinden son haline kadar, özünde aynı içerikte. Spor kulüpleri ve spor anonim şirketleri tarafından sporculara ödenen ücretlerden kesilerek ilgili vergi dairesine ödenen gelir vergisinin, belirlenen amaçlarla sınırlı olarak harcanması koşuluyla, ilgili spor kulübü veya spor anonim şirketlerine iadesini öngörüyor.

Son değişiklikle ne oldu sorusunun cevabı kısaca, ilk düzenlemeye dönülmesi olarak ifade edilebilir. Ayrıntıyı bir kenara bırakırsak, ilk düzenlemeyle, spor kulüpleri ve spor anonim şirketleri tarafından sporcu ücretlerinden kesilen verginin, belli amaçlar için harcanmak üzere, ilgili kulüp veya şirkete iadesi öngörülmüştü.

2019 yılında yapılan değişiklikle, spor kulüpleri ve spor anonim şirketleri tarafından sporcu ücretlerinden kesilen verginin Gençlik ve Spor Bakanlığı adına açılan bir özel hesaba aktarılması, Bakanlığa aktarılan tutarın da bir kısmının, spor kulüpleri ve spor anonim şirketlerine iadesi öngörülmüştü.

Değişikliğin hem spor kulüplerine ve spor anonim şirketlerine aktarılan tutarı azaltması hem de iadenin gecikmeli olarak yapılması nedeniyle, son değişiklikle, iadenin doğrudan kulüp veya şirketlere yapılması esasına geri dönüldü.

Yeni yasal düzenleme ve yönetmelik çerçevesinde uygulamayı aşağıda kısaca özetledim.

İade uygulamasından faydalanacaklar

Sporcu ücretlerinden tevkif yoluyla alınan gelir vergisinin iadesi uygulamasından Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından tescil edilmiş olan spor kulüpleri ve spor anonim şirketleri faydalanabiliyor.

İade kapsamındaki gelir vergisi tevkifatı

Gelir Vergisi Kanunu’nun geçici 72. maddesine göre, 31 Aralık 2023 tarihine kadar sporculara yapılan ücret ve ücret sayılan ödemeler, aşağıdaki oranlarda gelir vergisi stopajına tabi.

■ Lig usulüne tabi spor dallarında;
i) En üst ligdekiler için % 20,
ii) En üst altı ligdekiler için % 10,
iii) Diğer liglerdekiler için % 5,

■ Lig usulüne tabi olmayan spor dallarındaki sporculara yapılan ödemeler ile milli sporculara uluslararası müsabakalara katılmaları karşılığında yapılan ödemelerden %5.

Yayımlanan yönetmeliğe göre, iade uygulamasında, Gelir Vergisi Kanunu’nun yukarıda özetlenen geçici 72. maddesinin birinci fıkrası kapsamında, sporculara ödenen ücretler üzerinden tevkif edilen ve süresinde beyan edilerek vergi dairesine vadesinde ödenen gelir vergisi tutarları dikkate alınabiliyor.

Özel hesabın açılması

Spor kulüpleri ve spor anonim şirketleri tarafından, Türkiye’de kurulu kamu sermayeli bankalarda, ihtiyaca göre bir veya birden fazla hesap açılması gerekiyor.
Vergi dairelerince bu hesaplara aktarılan gelir vergisi tutarları ile bu hesapta yer alan tutarların nemalandırılmasından elde edilen gelirler, özel hesapların kaynaklarını teşkil edecek.

İadeye ilişkin uygulama esasları

Uygulama esasları yönetmeliğin 8. maddesinde düzenlenmiş. Düzenlemede;

■ İadeye konu tevkifat tutarının iade edilebilmesi için, bu vergilerin ilgili aya ilişkin muhtasar ve prim hizmet beyannamesi ile kanuni süresinde beyan edilmesinin ve tahakkuk eden stopaj vergisi tutarlarının vadesinde ödenmesinin zorunlu olduğu,
■ Pişmanlıkla verilen beyannameler de dahil olmak üzere, kanuni süresinden sonra verilen beyannameler üzerinden tarh edilen gelir vergisinin iade edilmeyeceği,
■ Yönetmeliğin 1 numaralı ekinde yer alan bildirimin elektronik ortamda doldurulması ve ilgili aylarda verilecek muhtasar ve prim hizmet beyannamesinin eki olarak gönderilmesinin zorunlu olduğu,
■ Düzenleme kapsamındaki tevkifat tutarlarının, vergi dairelerince, ödemeyi takip eden beş iş günü içerisinde düzeltme fişi ile iadesi yapılmak suretiyle ilgili işveren adına açılan özel hesaba aktarılacağı,
■ Özel hesapta yer alan tutarların, amaç dışı kullanıma yönelik yapılan tarhiyatlar kapsamındaki alacaklar hariç rehnedilemeyeceği ve haczedilemeyeceği,
belirtiliyor.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 23. maddesinde, tahsil edilip de kanuni sebeplerle reddi gereken amme alacaklarının, istihkak sahiplerinin reddiyatı yapacak olan kamu idaresine olan muaccel borçlarına mahsup edilmek suretiyle reddolunması öngörülmüş durumda. Yönetmelikte, spor kulüplerine ve spor anonim şirketlerine yapılacak iadelerde, bu madde hükmünün uygulanmayacağı belirtiliyor.

Özel hesabın kullanılması

Yönetmeliğe göre özel hesaba aktarılan tutarlar aşağıdaki amaçlar için kullanılabilecek:

■ Amatör spor faaliyetleri ile altyapı spor eğitim tesislerinde sportif faaliyet gösteren sporculara, bunların çalıştırıcılarına ve diğer spor elemanlarına yapılan ücret ve ücret sayılan brüt ödemeler.
■ Yukarıda belirtilen sporcular, çalıştırıcılar ve diğer spor elemanlarının, sportif faaliyetlerine ilişkin iaşe, ibate, seyahat, sağlık, eğitim-öğretim harcamaları ile amatör ve altyapı faaliyetlerine ilişkin hazırlık kampları, müsabaka, malzeme ve ekipman, spor federasyonu vize, lisans, tescil ve katılım harcamaları.
■ Amatör spor faaliyetlerinin gelişimi ile sporcuların yetiştirilmesi ve eğitimi için spor kulüpleri ve spor anonim şirketleri tarafından kurulan veya kurulacak altyapı spor eğitim tesislerinin inşası ile bu tesislerde görevli personel ücretleri dahil bu tesislerin işletilmesi ve idamesi için yapılan harcamalar.

Yönetmelikte ayrıca;

■ Kapsamda olanlara yapılan ücret ve ücret sayılan ödemelerin, her bir sporcu, çalıştırıcı ve diğer spor elemanları için yıllık olarak Gelir Vergisi Kanunu’nun 103. maddesinde yazılı tarifenin üçüncü gelir diliminde yer alan ve ilgili yılda ücretler için geçerli olan tutarın üç katını aşamayacağı,
■ İade edilerek özel hesaba alınan ve harcanamayan tutarlardan spor kulübü ve bu spor kulübünün bağlı ortaklığı veya iştiraki olarak kurulan spor anonim şirketlerinin, kendi aralarında aynı amaçla harcanmak üzere aktarım yapabileceği,
■ İade alınmadan önce yapılan harcamaların, daha sonra özel hesaba aktarılan tutarlardan karşılanabileceği,
■ Özel hesaba aktarılan iade tutarları ile bu hesaptan yapılan harcamaların, gelir ve kurumlar vergisi uygulamalarında gelir, gider, indirim veya maliyet olarak dikkate alınamayacağı,
hükme bağlanmış.

Özel hesabın amaç dışı kullanılması

Yönetmelikte, özel hesaptan amaç dışı kullanılan vergi iadelerinin, amaç dışı kullanıldığı vergilendirme dönemine ilişkin gelir (stopaj) vergisi olarak, özel hesap açılan mükellef adına, vergi ziyaı cezası kesilerek tarh edilmesi ve gecikme faizi hesaplanması öngörülüyor.

Denetim

Özel hesaba ilişkin bir yıl içerisinde yapılan tüm işlemler, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından belirlenen komisyonlar tarafından yılda en az bir kez denetlenecek.

Uygulamanın başlangıcı

Yönetmelikte, 1 Nisan 2023 tarihinden itibaren ödenen ücretler üzerinden kesilen gelir vergilerinin iadesinin bu Yönetmelik hükümlerine göre yapılması öngörülüyor.

Bu kapsamda, 2023/Nisan ayında sporculara ödenen ücretler üzerinden kesilerek 2023/Mayıs ayında verilmesi gereken muhtasar ve prim hizmet beyannamesiyle beyan edilen ve vadesinde ödenen tevkifat tutarları, mükelleflerce bildirilen özel hesaba veya hesaplara aktarılacak.

1 Ocak 2023- 31 Mart 2023 tarihleri arasında sporculara yapılan ücret ödemeleri üzerinden kesilen gelir vergisinin iadesi ise bu yönetmelikle yürürlükten kaldırılan Yönetmelik hükümlerine göre yapılacak. Recep Bıyık

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/spor-kuluplerine-stopaj-iadesinde-ne-degisti/702037

Aşırı fiyat artışlarının oluşturduğu maliyet ve finansman sorununa can suyu olması adına reel sektörün Maliyeden beklentisi bulunuyor. 200 milyar lirayı aştığı tahmin edilen ‘Devreden KDV’nin nakden veya mahsuben iadesinin yanı sıra teminat olarak kullanılması çözüm olabilir. Devreden KDV mükellefin devletten alacağıdır. KDV uygulanan tüm ülkelerde “devreden KDV” belli bir süre sonra mükellefe nakden iade edilirken bizde maalesef iade edilmiyor. Yani “sonraki döneme devrederek” işletmeler üzerinde finansman yükü oluşturmaya devam ediyor. 1985 yılından beri ülkemizde uygulanmakta olan ve bugüne kadar birçok değişikliğe uğrayarak uygulanan KDV sistemimiz halen tartışılmaktadır. Tartışılan hususların başında, uygulandığı günden bugüne kadar devam eden devreden KDV sorunu geliyor. 2018 yılı başlarında. ‘Devreden KDV’nin iadesine yönelik hazırlanan bir tasarı çok tartışılmış ve ses getirmişti. Ancak meclis görüşmeleri sırasında bütçe sorunu nedeniyle son anda tasarıdan çıkarılmıştı.

Devreden KDV nedir?

KDV Mevzuatımıza göre, iade hakkı doğuran işlemler dışında indirim yoluyla giderilemeyen KDV mükellefe iade edilemez ve sonraki döneme devreder. Diğer bir ifadeyle toplam bir vergilendirme döneminde indirilecek KDV toplamı, mükellefin vergiye tabi işlemleri dolayısıyla hesaplanan KDV toplamından fazla olduğu takdirde, aradaki farkın sonraki dönemlere devredilmesi ve iade edilmemesidir. Yıllardır sorun olan ve firmalar üzerinde ciddi yük olarak duran, daha da ötesi devletten alacak olarak gözüken devreden KDV”nin telafisi (iade, mahsup veya gider yazılması) yönünde çözüm veya beklentiler reel piyasanın tekrar gündemine gelmiş bulunuyor.

Tutarı her geçen gün artarak büyüyen ve işletmeler üzerinde ciddi finansman sorunu oluşmasına neden olan devreden KDV’nin oluşmasının başlıca nedenleri aşağıdaki gibi sıralanabilir.

- Mükellefin alışlarının satışlarından fazla olması, devamlı stoklu çalışılması.

- Yatırım yapılması ve üretim ile satış süreci arasında uzun süreler olması. İndirimli orana tabi veya istisna kapsamında mal satılması.

- Zararına mal veya hizmet satılması,

- Kayıt dışı mal veya hizmet satılması.

- Gerçek olmayan mal ve hizmet karşılığı sahte belge kullanımı.

Kayıt dışı mal/hizmet satışı veya sahte belge kullanımı dışındaki nedenlerle biriken KDV gerçek KDV olup, “Devreden KDV” nin bir kısmı çeşitli satışlar (ihracat veya indirimli oranlı) nedeniyle iadeye dönüşüyor, kalan yüksek kısmı ise “sonraki dönemlere devredilmek” üzere idareden alacaklı olarak devam ediyor.

Diğer ülkelerdeki uygulama

Birçok AB ülkesi, Singapur, Güney Kore gibi ülkelerde devreden KDV alacakları; 1 ay, 3 ay, 6 ay veya izleyen yılın ilk aylarında şirketlere mahsuben ve nakden iade edilmekte. Son olarak Çin, 2019 yılında devir KDV’nin iade edileceği bir sisteme geçti. Global ticaretin geldiği rekabet ortamı ve ticaret savaşları da dikkate alındığında, ülkemizde de bu konunun ivedi olarak bir çözüme kavuşturulmasının zamanı geldi ve geçti diyebiliriz. Mükellef için bir finansman yükü, idare için ise bütçe sorunu olan devreden KDV’nin Hazine ye doğru intikal edip etmediği konusundaki tereddütlerin ortadan kalkması için ciddi bir alt/karşıt inceleme yapılması gerekiyor. Evet, konunun çözümü o kadar da kolay olamayacaktır. Ancak her defasında “çözümü zordur” diyerek konuyu öteleyerek daha da içinden çıkılamaz bir hale dönüşeceği de aşikardır. Çözüm için, radikal bir karar alınması veya yasal düzenleme yapılması da gayet mümkündür. İş çevrelerinden ve vergi konseyinden çeşitli zamanlarda değişik öneri ve raporların Bakanlığa sunulduğu biliniyor. Gerekirse güncel olarak tekrar iş çevresinden, vergi konseyinden ve mali müşavirler birliğinden görüş veya raporlar alınarak uygulanabilir bir düzenlemeye gidilebilir.

Bir öneri

Ülkemizde konunun çözülmesi önündeki en büyük engel; maliyenin bütçe sorunu dışında, “Devreden KDV”nin doğruluğunun tespiti konusudur. Geçmiş dönemlerden gelen “Devreden KDV” ayrı tutularak, belli bir limite kadar olanı YMM raporuyla üstü ise merkezi denetim raporuyla çözülebilir. Bundan sonra oluşacak “Devreden KDV” nin ise üç ayda bir merkezi denetim raporu veya YMM raporu ile nakden veya mahsuben iadesi sağlanabilir. Talha APAK

https://www.dunya.com/kose-yazisi/vergi-odeyen-mukellefler-devreden-kdvnin-iadesini-bekliyor/699484

1. Giriş

Yargıtay’a göre (Y9HD. 3.6.2013 T., E. 2011/17043, K. 2013/16871); ‘’…deneme süresi, iş sözleşmesine konulacak bir hükümle; işçinin çalışma şartlarını görmesi, sözleşme ile üstlenilen işin somut duruma uygunluğu ve işi yapabilme becerisini anlaması, işverenin ise işçinin sözleşme ile üstlendiği işi yapabilme yeteneğini verimini, ölçen bir süredir. Deneme süresinde işçinin ve işverenin şahsına bağlı özellikler test edilir. İş sözleşmelerinin taraflar arasında kişisel ve sürekli ilişkiler kuran özelliği, tarafların bu yönde bir ihtiyaç duymalarının haklı gerekçesini oluşturur.’’

İş hayatında en çok karşılaştığımız sorunların başında özellikle işverenlerin ısrarla deneme süresinde çalışanların, çeşitli bahaneler ile sigortalılıkları yapılmamaktadır. Deneme süresinin öne sürülerek sigortalı olma hakları ellerinden alınmak istenmektedir. Böylece bazı işverenler iki ya da dört aylık deneme süresinde işçinin sigorta primini ödemeyerek çalışanı kayıt dışı olarak çalıştırmaktadır.

İş sözleşmesiyle bir işyerinde çalıştırılmaya başlanan işçinin, işyerini ve işvereni tanıyarak çalışma koşullarını inceleyebilmesi; işverenin de işçiyi tanıyıp işçinin çalışma sisteminin işyerine uygun olduğuna karar verebilmesi için, iş sözleşmesine yasada belirtilen esaslara göre deneme süresi konulup uygulanabilmektedir. Deneme süresinde işveren, işçinin yetenek ve becerisini, işyerine uyumunu ve verimliliğini, ölçme ve değerlendirme imkânı kazanmaktadır.

İş sözleşmesinin kurulmasıyla birlikte işçi ve işveren arasında hizmet akdine dayalı ve karşılıklı bazı haklar ve borçlar başlamaktadır. Deneme süresi döneminde işverenin beklentilerinin karşılanmaması halinde, iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerden daha kolay ve kısa süre içinde kurtulması mümkün olmaktadır. Aynı şekilde işçinin de işyerindeki çalışma düzenini ve şartlarını, verilen taahhütlerin ve görevlerin gerçekleşip gerçekleşmediğini, işyerine ve çalışma arkadaşlarına uyum sağlayıp sağlayamayacağını deneme dönemi içinde öğrenmesi mümkün olabilecek, eğer işçinin beklentilerinin karşılanmaması söz konusu olursa bu durumda iş ilişkisinden kısa sürede ve ek maliyete katlanmadan kurtulabilecektir.

Tam süreli çalışanlara olduğu gibi, kısmi süreli çalışan işçiler ile de deneme süreli iş sözleşmesi yapılabilir. Deneme süresi ile ilgili işçiler açısından 4857 sayılı İş Yasasının 15. maddesinde belirtilen usul ve esaslara göre deneme süresi konabilir.

2. Hukuki Düzenleme

Çalışma hayatı, iş mevzuatı esaslarına göre ve birlikte uygulanmak üzere, işçi ve işverence hazırlanıp imzalanan iş sözleşmesiyle düzenlenmektedir.

4857 sayılı İş Yasasının 15. maddesi düzenlemesi bağlamında, taraflar, iş sözleşmesine deneme süresi koyup koymamakta serbesttirler. İş sözleşmesinin, belirli süreli veya belirsiz süreli olması, sözleşmeye deneme süresi konulmasına engel değildir. İş sözleşmenin türü ne olursa olsun deneme süresi konulabilir.

4857 sayılı İş Yasasının 15. maddesine göre; “Taraflarca iş sözleşmesine bir deneme kaydı konulduğunda, bunun süresi en çok iki ay olabilir. Ancak deneme süresi toplu iş sözleşmeleriyle dört aya kadar uzatılabilir. Deneme süresi içinde taraflar iş sözleşmesini

bildirim süresine gerek olmaksızın ve tazminatsız feshedebilir. İşçinin çalıştığı günler için ücret ve diğer hakları saklıdır. “

Yasa, deneme süresinin kararlaştırılması halinde sürenin uzunluğu ile ilgili emredici bir hükümle tarafları bağlamıştır. Yasaya göre deneme süresi en çok iki aydır. Bu süre ancak toplu iş sözleşmesine konulacak hükümle dört aya kadar uzatılabilir. Taraflar, eğer iki aydan daha uzun bir süreyi, deneme süresi olarak kararlaştırmışlarsa; bu takdirde, iki (veya dört) ayı aşan sözleşme hükmü geçersiz sayılır ve söz konusu hükmün yerine yasada öngörülen deneme süresi uzunluğunun geçtiği kabul edilir.

Deneme süreli iş sözleşmesi belirli şekil şartına bağlı tutulmamıştır. 4857 Sayılı İş Kanunu süresi 1 yıl ve daha fazla olan iş sözleşmelerinin yazılı şekilde yapılmasını zorunlu kılmıştır. Böylelikle işçi ve işveren arasındaki ilişkilerin olası bir ihtilaf halinde sağlıklı bir şekilde sonuçlandırılması, en azından hak ve borçlar konusunda bir yazılı delilin varlığının sağlanması amaçlanmıştır. Deneme süreli iş sözleşmesinin deneme süresi zarfında ve sonunda devam edip etmeyeceği belli olmadığı için İş Kanunu’nun 8. maddesinden yola çıkarak deneme süreli iş sözleşmesinin de yazılı şekilde yapılmak zorunda olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu nedenle deneme süreli iş sözleşmesi şifahi bir sözleşme ile de kurulmuş olabilir. Yazılı şekilde kurulmamış bir iş akdinin deneme süreli mi yoksa belirsiz süreli mi olup olmadığını anlayabilmek için işçi ve işverenin birbirleriyle olan ilişkileri, işçiye verilen yetki ve sorumluluklar, işverenin o iş için aradığı nitelikler irdelenmeli ve işçinin hizmet ilişkisi buna göre değerlendirilmelidir.

Deneme süreli iş sözleşmesi uygulama esaslarının başında, ''deneme süresinin başlangıcı, sözleşmenin yapıldığı tarih olmayıp, işçinin fiilen işe başladığı tarihtir'' ilkesi, yer almaktadır. Zira tarafların birbirini denemeleri, sözleşmenin düzenlenmesinde değil, işe başlama durumunda söz konusu olur. Ancak hastalık, grev gibi iş akdini askıya alan nedenler, deneme suresinin işlemesine engel olmaz. Bununla beraber taraflar, söz konusu nedenlerle denemenin tam olarak gerçekleşmediği kanısında iseler, fesih yetkisini kullandıktan sonra, toplam olarak yasanın tanıdığı azami deneme süresini aşmamak koşuluyla yeniden bir deneme süreli iş akdi yapabilirler. Deneme süresi içinde işçinin rahatsızlığı nedeniyle rapor alması, iş kazası geçirmesi gibi nedenlerle işe devam edememesi, deneme süresinin uzamasına, kısaca bu sürenin kesilmesine neden olmamalıdır. Kısaca belirtmek gerekirse, deneme süresi içerisinde işçi tarafından alınan rapor süresi, yapılan devamsızlık deneme süresini uzatmayacaktır.

854 sayılı Deniz İş Yasasında süresi belirli olmayan iş sözleşmelerinde deneme süresi en çok bir ay (854/10. md.), 5953 sayılı Basın İş Yasası’nda mesleğe ilk giren gazeteciler için deneme süresi en çok üç aydır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 433. Maddesine göre; “taraflar, hizmet sözleşmesine iki ayı aşmamak koşuluyla deneme süresi koyabilirler. Deneme süresi konulmuşsa taraflar, bu süre içinde fesih süresine uymak zorunda olmaksızın, hizmet sözleşmesini tazminatsız feshedebilirler. İşçinin çalıştığı günler için ücret ve diğer hakları saklıdır.” 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nda 4857/15. maddesinden bir etkilenme olduğunu görmekteyiz. Hizmet sözleşmelerine iki ayı aşmamak kaydı ile işçi için deneme süresi konulabilmektedir. Her iki taraf da iş sözleşmesini bu iki aylık süre içinde sonlandırma hakkına sahiplerdir. Tazminat hakları konusunda iki ay içinde sözleşme sonlanmışsa hak talep edemezler. Fakat bu dönemde çalışan işçinin hakkı olan çalışma ücreti ve çalışmadan doğan diğer hakları noksansız olarak ödenmelidir.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na göre; Mülga olan 506 sayılı SSK ve Ekim 2008 başından beri tüm maddeleri ile yürürlükte olan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun maddelerini incelediğimizde deneme süreli olarak düzenlenen iş sözleşmelerinde işçilerin sigorta kapsamına alınıp alınmayacağı konusunda bir düzenleme bulunmamaktadır. 5510/92. maddesinde, “Kısa ve uzun vadeli sigorta kapsamındaki kişilerin sigortalı ve genel sağlık sigortalısı olması, genel sağlık sigortası kapsamındaki kişilerin ise genel sağlık sigortalısı olması zorunludur. Kanun’da yer alan sigorta hak ve yükümlülüklerini ortadan kaldırmak, azaltmak, vazgeçmek veya başkasına devretmek için sözleşmelere konulan hükümler geçersizdir.” Sigortalı ve genel sağlık sigortalısı olmak sigortalının kendi isteğine dahi bırakılmamış, kanunen zorunlu tutulmuştur. İş Kanunlarında, Borçlar Kanunu’nda yapılan sigortalı/işveren arasındaki sözleşmelerde deneme süresi yazılsa da sigortasız çalışmanın olmayacağı vurgulanmaktadır. Çalışanlar işe alınmalarıyla ya da işe başlamalarıyla birlikte kendiliğinden sigortalı sayılmaktadır. Çalışan isterse deneme süreli olarak işe başlamış olsun bu sonucu değiştirmemektedir.

3. Deneme Süresinin İşçilik Haklarına Etkisi:

3.1. Sosyal Güvenlik Mevzuatı Açısından

Bazı işyerlerinde deneme süresinde işçinin SGK''na bildirilmediği ve sigortalı yapılmadığı görülmektedir. Deneme süresinde işçinin kayıt dışı istihdamı mümkün değildir. Eğer bu süre içerisinde işçinin sigorta girişi yapılmamış ve primleri de SGK''na ödenmemişse, işçi tarafından iş mahkemesinde hizmet tespit davası açılarak sigortasız çalıştırıldığı günler tespit ettirilebilir.

Deneme süresinin varlığı, işçinin bu süre içinde sigortasız çalıştırılmasını haklı göstermez ve bu durumdaki işveren Sosyal Güvenlik Mevzuatı uyarınca idari para cezasından kurtulamaz. Bir müfettiş/denetmen incelemesinde sigortasız çalıştırılmanın tespit edilmesi halinde 5510 sayılı kanunun 102/a-1 ve 2. maddeye göre idari para cezası uygulanır. Fiilin tekrarı halinde idari para cezası tutarı artmaktadır.

3.2. İhbar Tazminatı Açısından

Deneme süresi içinde işçi ve işveren, herhangi bir tazminat ödemeksizin ya da bildirim süresi vermeksizin sözleşmeyi derhal feshedebilir.

4857 sayılı İş Kanunu’nda deneme süresinin en önemli uygulama alanı ihbar öneli ve ihbar tazminatı müessesesidir. Zira yukarıda belirtilen yasa maddesi, deneme süresi içinde tarafların iş sözleşmesini bildirim süresine gerek olmaksızın ve tazminatsız olarak feshedebileceğini açıkça belirtmektedir. İş Kanunu’nda, kıdem tazminatı ve iş güvencesi hükümlerinin aksine, ihbar öneli ve ihbar tazminatı için herhangi bir asgari çalışma şartı aranmamıştır. Bu nedenle, deneme kaydının bulunmadığı hallerde, iş sözleşmesi 1 gün bile sürse en az 2 hafta ihbar öneli / ihbar tazminatı söz konusu olacaktır. Deneme süresinin varlığı halinde ise, iş sözleşmesini deneme süresi içinde feshedecek olan işçi ve işveren açısından, bildirim şartı ve ihbar tazminatı yükümlülüğü bulunmamaktadır. Deneme süresinin geçmesinden sonra sözleşmenin sona erdirilmesi halinde artık genel hükümler uygulanır.

3.3. İş Güvencesi, Kıdem Tazminatı ve Yıllık Ücretli İzin Açısından

İşçinin çalıştığı sürenin belirlenmesinin gerekli olduğu bütün durumlarda, özellikle ihbar ve kıdem tazminatlarının, yıllık ücretli izin hakkının doğum ve hesabında deneme süresi göz önünde tutulur. Esasen sözleşmenin sona erdirilmesine ilişkin belirtilen hüküm dışında, deneme süresi içinde iş sözleşmesi için öngörülen tüm yasa hükümleri uygulanır.

Bu sözleşmenin feshedilmesi bildirim öneline uyulmasını gerektirmediği ve fesih sonucunda bir tazminat mükellefiyeti doğmayacağı için feshin kanuni denetime tabi tutulması da mümkün değildir. İş Kanunu’nun 18. maddesinde düzenlenen “feshin geçerli sebebe dayandırılması” kuralına uyulmaması halinde açılacak işe iade davası en az otuz işçi çalıştırılan işyerlerine ve en az altı aylık kıdemi olan işçilere uygulanacağı için deneme süreli iş sözleşmesinin tarafı olan işçinin iş akdinin feshedilmesi karşısında işe iade davası açması mümkün olmayacaktır. Deneme süresi boyunca çalışmış olması ihbar ve kıdem tazminatı gibi hakların doğumuna yeterli olmayacağı için işçi ancak ücret hakkını talep etme imkânına sahiptir.

İşçinin deneme süresiyle çalışmaya başladığı tarih, kıdem tazminatı ve yıllık ücretli izinde kıdem süresinin başlangıç tarihi olarak dikkate alınır.

İş güvencesi, kıdem tazminatı ve yıllık ücretli izin gibi haklar, 6 ay veya 1 yıl gibi süreler geçtikten sonra hak kazanıldığından, 2 veya 4 aylık deneme süresinin varlığı bu hakları etkilememektedir. Bu hakların elde edilmesi için aranan çalışma süresinin hesabında, deneme süreleri de çalışma süresinden sayılmaktadır.

3.4. Ücret, Fazla Çalışma, Tatil Mesaisi ve Diğer İşçilik Hakları Açısından

Deneme süresi içinde işçinin çalıştığı günlere ait ücreti ve diğer hakları saklıdır. Buradaki ücret sözcüğü sadece iş karşılığı ücret olarak anlaşılmayacak, işçinin deneme süresi içinde hak kazandığı hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücretleri de ödenecek, koşulların varlığı halinde ikramiye, prim gibi ödemelerden ve sosyal yardımlardan da yararlanacaktır.

İş Kanunu’nda, işçinin deneme süresi içinde fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti ulusal bayram ve genel tatil ücreti gibi hükümlerden istisna tutulduğuna ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Böyle bir hükmün bulunması halinde de, bu durumun hukuk devleti ve sosyal devlet ilkeleri ile bağdaşmayacağı açıktır.

Nitekim 4857/15. maddenin son cümlesinde de “İşçinin çalıştığı günler için ücret ve diğer hakları saklıdır.” denilmek suretiyle bu durum vurgulanmıştır. Bu nedenle, işçinin deneme süresi içinde çalıştığı süreye ilişkin normal günlük ücretleri, varsa fazla çalışmalara ilişkin ücret hakları, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde ücretli dinlenme hakkı, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışmışsa ilave ücret hakkı ve iş sözleşmesi ve toplu iş sözleşmelerinde öngörülen tüm işçilik hakları, öngörülen şartların gerçekleşmesi halinde deneme süresinde de söz konusu olacaktır.

Deneme süresinde işçi, sendikaya üye olabilir, greve katılabilir. İşçiye yasalarla sağlanmış tüm haklardan yararlanır.

Ayrıca ücreti ve diğer hakları ödenmemiş ise bunları da talep edebilir. İş sözleşmesinde iki aylık deneme süresi öngörülen ve işe girişinden sonra 60 gün içerisinde işverenlikçe işten çıkarılan bir işçi, ücret ve fazla çalışma ücreti vb. hak edişleri ödenmediği için görevli iş mahkemesinde ''alacak davası açarak'' bu haklarını isteyebilecektir.

Özetle; deneme süresi işçinin sigortasının yaptırılmayacağı sonucunu doğurmaz. Deneme süresi içinde de işçinin sigortalı olması gerekir. Deneme süresi içinde iş sözleşmesinin bütün hak ve borçları devam eder. İşçilik haklarının verilmemesi halinde 4857 sayılı İş Kanunu ile Sosyal Güvenlik mevzuatı ile Vergi mevzuatı gereğince idari para cezaları söz konusu olacaktır. Deneme süresi içinde işçi ve işveren, herhangi bir tazminat ödemeksizin ya da bildirim süresi vermeksizin sözleşmeyi derhal feshedebilir. Ancak işçinin çalıştığı günlere ait ücreti ve diğer hakları saklıdır. Deneme süresi içerisinde yapılan işveren feshinde işçinin işe iade davası açma ve işverenden ihbar tazminatı talep hakkı; aynı şekilde bu süre içerisinde yapılan işçi feshinde de işverenin işçiden ihbar tazminatı talep hakkı bulunmamaktadır.

4. Sonuç

4857 sayılı İş Yasasının 15. maddesine göre; “Taraflarca iş sözleşmesine bir deneme kaydı konulduğunda, bunun süresi en çok iki ay olabilir. Ancak deneme süresi toplu iş sözleşmeleriyle dört aya kadar uzatılabilir. Deneme süresi içinde taraflar iş sözleşmesini bildirim süresine gerek olmaksızın ve tazminatsız feshedebilir. İşçinin çalıştığı günler için ücret ve diğer hakları saklıdır.‘’

4857 sayılı İş Yasasına göre, taraflar, sözleşmeye deneme süresi koyup koymamakta serbesttirler İş Kanunu açısından ise, deneme kaydı bulunan iş sözleşmesinin deneme süresi içinde feshedilmesi halinde tarafların bildirim şartına uymasına ve ihbar tazminatı ödemesine gerek bulunmamaktadır. Ancak, İş Kanunu’nun iş güvencesi, kıdem tazminatı, yıllık ücretli izin, normal ücret, fazla çalışma ücreti, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil günlerine ilişkin hükümleri ile iş sözleşmesi ve toplu iş sözleşmelerinde öngörülen diğer işçilik hakları deneme kaydından etkilenmemektedir.

Deneme süresi içinde taraflar sözleşmeden doğan borçlarını yerine getirmekle yükümlüdürler. İşçinin çalıştığı günler için ücret ve diğer hakları saklıdır. Bunun dışında bir iş karşılığı olmaksızın hafta tatili, bayram ve genel tatil ücretine hak kazanılır. Maddede işçinin çalıştığı günler için ücret ve diğer haklarının saklı olduğu belirtilmişse de bu hüküm geniş yorumlanmalıdır. Deneme süresi içinde fesih sebebiyle iş sözleşmesinde kararlaştırılmış olan sözleşmenin haksız feshine bağlanan cezaî şartın ödenmesi gerekmez. Ayrıca usulüne uygun olarak konulmuş bir deneme süresi içinde gerçekleşen fesih sebebiyle sözleşmenin kalan süresine ait ücret talebi de mümkün değildir.

Deneme süresi içinde işçinin sigorta priminin ödenmesi gerekir. İşçi deneme süresi içinde sendikaya üye olabilir, toplu iş sözleşmesinden yararlanır, grev hakkını kullanabilir. Deneme süresi içinde işverenin fesih hakkı da sınırsız değildir. Başka bir anlatımla deneme süresi içinde sendikal nedenlerle işçinin iş sözleşmesinin feshi halinde işçinin sendikal tazminat talep etme hakkı vardır. Aynı şekilde deneme süreli iş sözleşmesi, işverenin 4857 sayılı Kanunun 5’inci maddesinde öngörüldüğü üzere, fesihte eşit davranma borcuna aykırı davranması imkânını tanımaz.

Yazar: EROL GÜNER - İŞ BAŞMÜFETTİŞİ - 10 Temmuz 2023

Lebib Yalkın Yayımları

1. Giriş 

Vergi mükellefleri 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “Defter ve Vesikaları Muhafaza” başlıklı 253. maddesinde yer alan “Bu Kanuna göre defter tutmak mecburiyetinde olanlar, tuttukları defterlerle üçüncü kısımda yazılı vesikaları, ilgili bulundukları yılı takip eden takvim yılından başlayarak beş yıl süre ile muhafaza etmeye mecburdurlar.” 1 Bu hükümle kanun koyucu, vergi mükelleflerine tutmak zorunda oldukları defter ve belgeleri, yapılması muhtemel vergi incelemeleri için, 5 yıl boyunca saklama ve istendiğinde ibraz yükümlülüğü getirmiş olup bu yükümlülük vergi mükellefine aittir. Bununla birlikte açılabilecek ticari davalarda delil oluşturması bakımından Türk Ticaret Kanunu’nda defter ve belgelerin saklanma süresi 10 yıl olarak belirlenmiştir. Defter ve belgeleri ibraz etmeme suçunun oluşabilmesi için, “varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit olan” defter ve belgelerin, vergi usul kanununa göre saklanma zorunluluğu olan 5 yıllık süre içerisinde usulüne uygun olarak yapılan tebligata rağmen vergi inceleme elemanına ibraz edilmemesi gerekmektedir. 

2. Mükellefler Tarafından Tutulması Zorunlu Olan Defterler 

Mükelleflerin tuttukları defterlerdeki veriler sayesinde işletmenin finansal durumuyla ilgili bilgi edinilir ve devlete karşı ödemekle yükümlü oldukları vergi borçları tespit edilir. Mükelleflerin defter tutma görevi muhasebenin ilk temel fonksiyonu olan ve diğer üç temel fonksiyonun (sınıflandırma, raporlama, analiz yapma ve yorumlama) yerine getirilmesinde büyük önem arz eden kaydetme fonksiyonundan doğmaktadır. Söz konusu fonksiyon çerçevesinde işletmenin faaliyetine ilişkin olarak ortaya çıkan mali olaylar ilgili belgelere dayanılarak Vergi Usul Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu’na göre tutulması zorunlu olan defterlere kaydedilir. Söz konusu kanunlarda defterlerin tutulmasında uyulması gereken usul ve esaslar belirtilir. Kanunlarda belirtilen usul ve esaslara uygun olarak tutulmayan defterler cezaya tabi tutulur. 

Defter tutma mecburiyeti olan kişiler 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 172. maddesinde liste şeklinde verilmiştir. Buna göre: 

“Aşağıda yazılı gerçek ve tüzel kişiler bu kanunun esaslarına göre defter tutmaya mecburdurlar: 

  • Ticaret ve sanat erbabı; 

  • Ticaret şirketleri; 

  • İktisadi kamu müesseseleri; 

  • Dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler; 

  • Serbest meslek erbabı; 

  • Çiftçiler. 

İktisadi kamu müesseseleriyle dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler defter tutma bakımından tüccarların tabi oldukları hükümlere tabidirler.”2 

Yukarıdaki yazılı olanların aksine bazı kişilerin defter tutma mecburiyeti bulunmamaktadır. Bunlar ise, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 173. maddesi altında kaleme alınmıştır. Buna göre: 

“Defter tutma mecburiyeti aşağıda yazılı gerçek ve tüzel kişiler hakkında uygulanmaz: 

  • Gelir vergisinden muaf olan esnaf ve gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçiler, 

  • Gelir Vergisi Kanununa göre kazançları basit usulde tespit edilenler, 

  • Kurumlar vergisinden muaf olan: 

  • İktisadi kamu müesseseleri; 

  • Dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler.”3 

Yukarıdaki istisna hükümlerinin gelir veya kurumlar vergilerinden muaf olmakla beraber diğer vergilerden birine tabi olan ve bu vergileri götürü usulde tespit edilmeyen mükelleflerin muaf olmadıkları vergiler için tutacakları defterlere şümulü yoktur. 

Vergi Usul Kanunu’na göre tutulması zorunlu defterler birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ve serbest meslek erbabı bakımından ayrıma tabi tutulur. Birinci sınıf tüccarlar bilanço esasına göre yevmiye defteri, defterikebir ve envanter defteri; ikinci sınıf tüccarlar işletme hesabı esasına göre işletme hesabı defteri tutmakla yükümlüdür. Serbest meslek ile uğraşan kişiler ise serbest meslek kazanç defteri tutar. 

Birinci sınıf tüccarlar bilanço esasına göre kayıt tutmaktadır. 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 182. maddesine göre bilanço esasına göre tutulacak defterler hakkında bilgiler aşağıda verilmiştir. 

  • Yevmiye Defteri: Yevmiye defterine ilişkin açıklamalar ve söz konusu defterin tutulmasında uyulması gereken usul ve esaslar 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 183. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Buna göre:  

“Yevmiye defteri kayda geçirilmesi gereken muamelelerin tarih sırasıyla ve madde halinde tertipli olarak yazıldığı defterdir. Yevmiye defteri ciltli ve sahifeleri müteselsil sıra numaralı olur. Mükellefler diledikleri takdirde yevmiye defteri ve tutulması zorunlu diğer defterlerini müteharrik yapraklı olarak kullanabilirler.”4 

İşletmenin faaliyet dönemi içerisinde gerçekleşen mali olaylar ve ticari işler günlük olarak gerçekleşme sırasına göre yevmiye defterine kaydedilir. Günlük defter olarak da adlandırılır. Yevmiye defteri ticari faaliyet sürdüren işletmeler için büyük önem arzeden bir defterdir. Bu yüzden yevmiye defterine kaydedilen tüm bilgilerin muhakkak bir belgeye dayandırılmış olması gerekmektedir. Belgelerdeki miktarla söz konusu defterde gösterilen miktarlar birbirine uygun olmalıdır. Ayrıca yevmiye defterinin tutulmasında kanunlarca belirtilen usul ve esaslara uyulması gerekir. Herhangi bir uyuşmazlık halinde veya yevmiye defterinin usulüne göre tutulmadığı takdirde cezaya muhatap kalınabilir. 

  • Defterikebir: Defterikebire ilişkin açıklamalar ve söz konusu defterin tutulmasında uyulması gereken usul ve esaslar 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 184. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Buna göre: 

“Defterikebir yevmiye defterine geçirilmiş olan muameleleri buradan alarak usulüne göre hesaplara dağıtan ve tasnifli olarak bu hesaplarda toplayan defterdir.”5 

Defterikebire yapılan kayıtlara dayanarak ilgili hesap kalemlerindeki hareketler, yani artış veya azalışlar gözlemlenebilir. Büyük defter olarak da adlandırılır. Yevmiye defterindeki kayıtlar gözden geçirilerek tarih ve işlem sırasına göre ilgili hesap gruplarında kaydedilmek üzere defterikebire aktarılır. Bu nedenle yevmiye defteri ile büyük defter kayıtları arasında birebir ilişki vardır. Fakat mali olayları gerçekleştiği gün sıralamasına göre içeren yevmiye defterinden farklı olarak defterikebir söz konusu kayıtları sadeleştirerek bir araya toplar. Bir nevi muhasebenin sınıflandırma fonksiyonunu yerine getirir. Defterikebirin düzenlenmesi konusunda belirli kuralları bulunmaktadır. Söz konusu kurallara uyulmaması takdirde veya yevmiye defterinden aktarılması gereken bilgilerin doğru aktarılmaması veya miktarların uyuşmaması halinde cezaya muhatap kalınabilir. 

  • Envanter Defteri (Mevcudat ve Muvazene Defteri): Envanter defterine ilişkin açıklamalar ve söz konusu defterin tutulmasında uyulması gereken usul ve esaslar 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 185. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Buna göre: 

“Envanter defterine işe başlama tarihinde ve mütaakıben her hesap döneminin sonunda çıkarılan envanterler ve bilançolar kaydolunur ve bu tarihe "bilanço günü" denir. Envanter defteri ciltli ve sayfaları müteselsil sıra numaralı olur.”6 

Envanter defterinin tutulduğu hesap dönemi on iki ayı geçemez. Vergi Usul Kanunu’na göre envanter; düzenli olarak faaliyet gösteren bir işletmenin, faaliyetlerine uygun olan sürede ve her durumda hesap döneminin sonundan başlayarak üç ay içinde çıkarılıp deftere kaydı yapılır. Envanter defteri belli bir usul ve esaslarda tutulur. Söz konusu usul ve esaslara uyulmaması takdirde veya envanter defterine aktarılması gereken bilgilerin doğru aktarılmaması veya miktarların uyuşmaması halinde cezaya muhatap kalınabilir. 

Yukarıda adı geçen üç defter de işletmenin gerçekleştirdiği mali olayların her iki yönünün de kayıtlara alındığı çift taraflı muhasebe kayıt sistemi şeklinde tutulur. Bu temel defterler dışında mükelleflerin yaptıkları iş türüne göre imalat defteri (VUK, m. 197), kombine imalatta imalat defteri (VUK, m. 198), bitim işleri defteri (VUK, m. 200), yabancı nakliyat kurumlarının hâsılat defteri (VUK, m. 207), ambar defteri (VUK, m. 207), çiftçi işletme defteri (VUK, m. 213) gibi defterleri de tutmak zorundadırlar. 

İkinci sınıf tüccarlar işletme hesabına tabi olduğundan işletme defteri tutmaktadırlar. 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 193. maddesine göre söz konusu tüccarlar tarafından işletme hesabı esasına göre işletme hesabı defteri tutulur. 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 194. maddesine göre işletme hesabı defterinin tutulmasında uyulması gereken esaslar hakkında bilgiler aşağıda verilmiştir. 

“İşletme hesabının sol tarafını gider, sağ tarafını hasılat kısmı teşkil eder. 

  1. Gider kısmına: Satın alınan mallar veya yaptırılan hizmetler karşılığında ödenen veya borçlanılan paralar ve işletme ile ilgili diğer bütün giderler; 

  1. Hasılat kısmına: Satılan mal bedeli veya yapılan hizmet karşılığı olarak tahsil edilen paralarla tahakkuk eden alacaklar ve işletme faaliyetinden elde edilen diğer bütün hasılat; 

kaydolunur.”7 

Muhasebe alanından bilindiği üzere; gider, bir şirketin faaliyet dönemi içinde elde edilen gelirler karşılığında yaptığı harcamalardır. Hasılat ise, bir şirketin faaliyet dönemi içinde satılan mallar karşılığında elde edilen gelirlerdir. Bu iki kavram şirket faaliyetinin ana noktalarını oluşturmakla birlikte şirketle ilgilenen üçüncü kişiler için de büyük önem arz etmektedir. Bu yüzden bu iki kalemin içerdiği bilgileri eksiksiz bir şekilde işletme hesabı defterinin muvafık kısımlarına aktarılması gerekir. 

Yine, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 194. maddesine göre:“Gayrimenkuller ve tesisat gibi amortismana tabi olan kıymetler işletme hesabına intikal ettirilmez. Şu kadar ki, 189. maddeye göre amortisman kaydı tutulmak şartıyla bu kıymetler üzerinden her yıl ayrılan amortismanlar gider kaydolunabilir. Gider ve hasılat kayıtlarının en az, sıra numarası, kayıt tarihi, muamelenin nev'i ve meblağ içermesi gerekir.”8 

Yevmiye defteri, defterikebir ve envanter defterinden farklı olarak işletme hesap defteri tek taraflı muhasebe kayıt sistemi şeklinde tutulur. İşletmenin gider ve gelirlerinin tek bir kayıtta tutulmasını sağladığı için söz konusu işletmenin finansal durumunun kontrolü, devlete yapılması gereken vergi ödemelerinin düzenli ve doğru bir şekilde gerçekleşmesi açısından önem arz eden araçlardan biridir. İşletme hesap defterinin tutulmasında uyulması gereken usul ve esaslara uyulmadığı takdirde cezaya muhatap kalınabilir. 

193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 65. maddesinde serbest meslek faaliyetinin tanımı yapılmıştır. Serbest meslek faaliyeti; sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır. Mezkur Kanunun 66. maddesinde ise, serbest meslek faaliyetini mutad meslek halinde ifa edenler, serbest meslek erbabı olarak tanımlanmıştır.9 

213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 210. maddesine göre serbest meslek sahipleri serbest meslek kazanç defteri tutar. Söz konusu maddeye göre serbest meslek kazanç defterinin tutulmasında uyulması gereken esaslar hakkında bilgiler aşağıda verilmiştir.  

“Bu defterin bir tarafına giderler, diğer tarafına da hasılat kaydolunur. Defterin gider tarafına, yapılan giderlerin nevi ile yapıldığı tarih ve hasılat tarafına ise ücretin alındığı tarih ve miktarı ile kimden alındığı yazılır. Hekimler diledikleri takdirde, yukarıda yazılı malümatı protokol defterinde göstermek şartiyle ayrı kazanç defteri tutmıyabilirler. 

213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 211. maddesine göre; serbest meslek erbabı, işlerinde bir yıldan fazla kullandıkları ve amortismana tabi tuttukları tesisat ve demirbaş eşyanın kıymetleri ile amortismanlarını 189 uncu maddede yazılı şekilde tutulan "Amortisman kayıtlarında" gösterirler. 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 212. maddesine göre; Noterlerin ve noterlik görevini ifa ile mükellef olanların ve borsa acentalarının resmi defteri "kazanç defteri" yerine geçer.”10  

Yevmiye defteri, defterikebir ve envanter defterinden farklı olarak işletme hesap defteri gibi serbest meslek kazanç defteri de uygulanması daha kolay olan tek taraflı muhasebe kayıt sistemi şeklinde tutulur. Serbest meslek kazanç defterinin tutulmasında uyulması gereken belirli usul ve esaslar bulunmaktadır. Söz konusu usul ve esaslara uyulmaması takdirde cezaya muhatap kalınabilir. 

Vergi Usul Kanunu’ndan farklı olarak Türk Ticaret Kanunu’nda mükelleflerin tutmakla yükümlü oldukları defterler arasında ortak pay defteri, müdür/müdürler kurulu karar defteri, yönetim kurulu karar defteri ve genel kurul toplantı ve müzakere defteri gibi defterler yer almaktadır. Söz konusu kanunda ise Vergi Usul Kanunu’nda bilanço esasına göre tutulan defterler arasında yer alan imalat defteri, kombine imalatta imalat defteri, bitim işleri defteri, yabancı nakliyat kurumlarının hasılat defteri, ambar defteri, çiftçi işletme defteri; işletme hesabı esasına göre tutulan defterler arasında yer alan işletme hesabı defteri; serbest meslek erbabınca tutulan defterler arasında yer alan serbest meslek kazanç defteri gibi defterler ise yer almamaktadır. 

Türk Ticaret Kanunu’na göre tüm defterler sadece Türkçe ve Türk para birimi üzerinden tutulmalıdır. Bundan farklı olarak, Vergi Usul Kanunu’na göre Türkçe’nin ve Türk para biriminin yanı sıra Türkçe açıklamaları ve Türk para birimi karşılığı gösterilmek üzere başka bir dilde ve yabancı para birimi üzerinden de kayıt tutulabilir.11  Vergi Usul Kanunu’nda kısaltmalar, rakamlar, harfler ve semboller gibi ifadelerle ilgili hiçbir ifade bulunmamakla beraber Türk Ticaret Kanunu’nda sözü geçen ifadelerin anlamları ayrıca belirtilerek kullanılabilir ifadesi bulunmaktadır. 

3.Tasdiki Zorunlu Defterler  

Vergi Usul Kanunu’na göre gerçek ve tüzel kişiler tarafından tutulması zorunlu olan defterlerin aynı zamanda tasdik mecburiyeti de bulunmaktadır. 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 220. maddesine göre:“Yevmiye defteri, envanter defteri, işletme defteri, çiftçi işletme defteri, imalat ve istihsal vergisi defterleri (basit istihsal vergisi defteri dâhil), nakliyat vergisi defteri, yabancı nakliyat kurumlarının hâsılat defteri, serbest kazanç meslek defteri gibi defterler tasdik ettirilmesi mecburi olan defterler arasında yer alır. Bu kanunla cevaz verilen hallerde yukarıda yazılı olanların yerine kullanılacak olan defterler de tasdike tabi tutulur.”12 Söz konusu listeden de belli olduğu gibi mükelleflerin tutmak mecburiyetinde olduğu defterlerin neredeyse hepsini tasdik etme yükümlülüğü varken defterikebir tasdiki zorunlu olan defterler arasında yer almamaktadır. Ancak işletme hakkında yapılacak herhangi bir vergi incelemesinde defteri kebirin ibraz edilmesi gerektiği bilinmektedir. 

Vergi Usul Kanunu’nu açısından zaman ve süre kelimeleri büyük önem taşımaktadır. Yani, çoğu işlem söz konusu kanunda yazılı zamanlarda ve süreler dahilinde yapılmalıdır. Mükelleflerin defterlerini tasdik ettirme işlemleri de belirli başlı zamanlarda yapılmalıdır. Bu zamanlar 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 221. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Buna göre: 

“Yazılı defterleri kullanacak olanlar, bunları aşağıda yazılı zamanlarda tasdik ettirmeye mecburdurlar: 

  • Öteden beri işe devam etmekte olanlar defterin kullanılacağı yıldan önce gelen son ayda; 

  • Hesap dönemleri Maliye Bakanlığı tarafından tespit edilenler, defterin kullanılacağı hesap döneminden önce gelen son ayda; 

  • Yeniden işe başlayanlar, sınıf değiştirenler ve yeni bir mükellefiyete girenler işe başlama, sınıf değiştirme ve yeni mükellefiyete girme tarihinden önce; vergi muafiyeti kalkanlar, muaflıktan çıkma tarihinden başlayarak on gün içinde; 

  • Tasdike tabi defterlerin dolması dolayısıyla veya çeşitli sebeplerle yıl içinde yeni defter kullanmaya mecbur olanlar bunları kullanmaya başlamadan önce.”13 

213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 222. maddesine göre:“Defterlerini ertesi yılda da kullanmak isteyenler Ocak ayı, hesap dönemleri Maliye Bakanlığınca tespit edilenler bu dönemin ilk ayı içinde tasdiki yeniletmeye mecburdurlar.”14 

Yukarıdaki bilgilerden de anlaşıldığı üzere Vergi Usul Kanunu’nda sadece defterlerin açılış tasdiki düzenlemiş olup, kapanış tasdikine ilişkin hiçbir hüküm yer almamaktadır. Söz konusu kanundan farklı olarak Türk Ticaret Kanunu’nda ise mükelleflerin tutmakla yükümlü oldukları defterlerin açılış tasdikinden ziyade kapanış tasdikine ilişkin hükümler de bulunmaktadır. 

213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 223. maddesine göre: “Defterler, iş yerinin, iş yeri olmayanlar için ikametgahın bulunduğu yerdeki noter veya noterlik görevini ifa ile mükellef olanlar, menkul kıymet ve kambiyo borsasındaki acentaları için borsa komiserliği tarafından tasdik olunur. Tasdik makamı, bu Kanuna göre tasdike getirilen defterleri sosyal güvenlik ile ilgili kuruluşların mevzuat hükümlerine bağlı kalmaksızın tasdik eder. Defterler anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin kuruluş aşamasında, şirket merkezinin bulunduğu yer ticaret sicili müdürlüğünce tasdik edilir.”15 

Mükelleflerin tutmakla yükümlü oldukları defterlerin tasdik şekilleri Vergi Usul Kanunu’nda açıkça belirtilmiştir. Mükellefler söz konusu şekillere uymakla yükümlüler. 

213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 225. maddesine göre: 

“Defterler aşağıdaki şekilde tasdik olunur: 

  1. Ciltli defterlerin tasdik esnasında sayfalarının sıra numarasıyla teselsül ettiğine bakılarak, bu sayfalar teker teker tasdik makamının resmi mührü ile mühürlenir. 

  1. Müteharrik yapraklı yevmiye defteri kullanmalarına Maliye Bakanlığınca müsaade edilen müesseseler bir yıl içinde kullanacaklarını tahmin ettikleri sayıda yaprağı yukardaki esaslara göre tasdik ettirirler. Tasdikli yapraklar bittiği takdirde, yeni yapraklar kullanılmadan evvel tasdike arz olunur. 

Bunların sayfa numaraları tasdikli yaprakların sayfa numaralarını takiben teselsül ettirilir. Tasdik makamı, ilave yaprakların sayısını ilk tasdik şerhinin altına kaydeder ve bu kaydı usulüne göre tasdik eder.”16 

İşletmelerde mükellefler tarafından tutulma zorunluluğu olan defterlerin tasdiki sözü geçen mükellefler için bir mecburiyettir.  Tasdik işlemi, mükelleflerin bu defterlere daha sonra ilave yapma, bazı sayfaları yırtma, silme, yerine yenilerini koyma, kayıtları vergi ziyaına neden olabilecek biçimde değiştirme imkanını ortadan kaldırmaktadır.17 

4. Defter ve Belgelerin İbraz Mecburiyeti  

213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 253. maddesine göre: “Defter tutmak mecburiyetinde olanlar, tuttukları defterlerle üçüncü kısımda yazılı vesikaları, ilgili bulundukları yılı takip eden takvim yılından başlayarak beş yıl süre ile muhafaza etmeye mecburdurlar.”18 Örneğin, 2023 yılı defteri, 31.12.2029 tarihine kadar muhafaza edilmelidir. Söz konusu madde ile vergi ödemekle yükümlü olan mükellefler tutmakla yükümlü oldukları ve işletmelerinin finansal durumuyla ilgili bilgileri içeren defterleri tasdik etmek ve belirli bir süre muhafaza etmek zorundalar. Vergi incelemesi sırasında yetkililerin yazılı talebi üzerine sözü geçen defterleri ibraz etmek mecburiyetindeler. İbraz etmeme durumu gizleme olarak kabul edilir. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 14. maddesine göre: “Vergi muamelelerinde süreler vergi kanunları ile belli edilir. Kanunda açıkça yazılı olmayan hallerde 15 günden aşağı olmamak şartıyla bu süreyi, tebliği yapacak olan idare belirler ve ilgiliye tebliğ eder.”19 Dolayısıyla mükelleflerin defter ve belgelerinin ibraz süresi 15 gün olarak belirlenmektedir. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 15. maddesinde ise:“Mücbir sebeplerden her hangi birinin bulunması halinde bu sebep ortadan kalkıncaya kadar süreler işlemez.”20 Yani yangın, deprem, yer sarsıntısı, su basması gibi doğal afetler, ağır kaza, ağır hastalık, tutukluluk veya diğer olağanüstü haller gibi mücbir sebeplerin varlığı durumunda sözü geçen ibraz zorunluluğu ortadan kalkar. 

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 256. maddesine göre: 

“Geçen maddelerde yazılı gerçek ve tüzel kişiler ile mükerrer 257’nci madde ile getirilen zorunluluklara tabi olanlar, muhafaza etmek zorunda oldukları her türlü defter, belge ve karneler ile vermek zorunda bulundukları bilgilere ilişkin mikro fiş, mikro film, manyetik teyp, disket ve benzeri ortamlardaki kayıtlarını ve bu kayıtlara erişim veya kayıtları okunabilir hale getirmek için gerekli tüm bilgi ve şifreleri muhafaza süresi içerisinde yetkili makam ve memurların talebi üzerine ibraz ve inceleme için arz etmek zorundadırlar. Bu zorunluluk Maliye Bakanlığınca belirlenecek usule uygun olarak, tasdike ve 3568 sayılı Kanunun 8/A maddesi uyarınca düzenlenecek katma değer vergisi iadesine dayanak teşkil eden rapora konu hesap ve işlemlerin doğrulanması için gerekli kayıt ve belgelerle sınırlı olmak üzere, bu hesap ve işlemlere doğrudan ya da silsile yoluyla taraf olanlara, defter ve belgelerinin tetkiki amacıyla yeminli mali müşavirler ve serbest muhasebeci mali müşavirler tarafından yapılan talepler için de geçerlidir.”21 

Defter ve belgelerin talep üzerine verilen süreler içerisinde ibraz edilmemesi halinde mükellefler bu durumdan doğan hukuki sonuçlara katlanmak zorunda kalır. Hukuki aykırı bir davranış olduğu için böyle bir durumda mükellefler cezaya tabi tutulabilir. 

5. Defter ve Belgelerin İbraz Edilmemesinin Hukuki Sonuçları 

5.1.Vergisel Açıdan Sonuçları 

Mükelleflerin inceleme elemanına defter ve belgelerini mücbir sebep olmaksızın ibraz etmemesi halinde, vergi kanunlarına göre mükellef hakkında uygulanacak müeyyideler şöyledir. 

5.1.1. Res’en Takdir 

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 101., 102. ve 103. maddelerine ve 485 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’ne  uygun olarak defter ve belge isteme yazısının mükellefe tebliğ edilmesi ve tebliğ tarihinden itibaren 15 günlük süresinin geçmesi üzerine, defter ve belgelerin mücbir sebep dışında ibraz edilmemesi, re’sen takdir nedenidir.22 

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 30. maddesinde;  

“Resen vergi tarhı, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanunî ölçülere dayanılarak tespitine imkân bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunmasıdır. İnceleme raporunda bu maddeye göre belirlenen matrah veya matrah farkı resen takdir olunmuş sayılır. 

Aşağıdaki hallerden herhangi birinin bulunması durumunda, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitinin mümkün olmadığı kabul edilir. 

………. 

3. Bu kanuna göre tutulması mecburi olan defterlerin hepsi veya bir kısmı tutulmamış veya tasdik ettirilmemiş olursa veya vergi incelenmesi yapmaya yetkili olanlara her hangi bir sebeple ibraz edilmezse, 

………. 

Yukarıdaki 2 nci bentde yazılı halin vukuunda mükellefe, takdir komisyonu tarafından 15 günden az olmamak üzere bir mühlet verilerek vergi matrahına ilişkin bilgileri vermeye ve kanuni defterlerini ibraz etmeye davet olunur. Bu davet üzerine mükellef istenilen bilgileri verir ve kanuni defterlerini ibraz ederse, defter ve vesikalar ihticaca salih bulunmak şartiyle, mükellefe takdir olunacak matrah defter ve vesikaları kayıtlarına göre tesbit olunacak miktardan fazla olamaz.”23 

Yukarıdaki hükümlerden de anlaşıldığı üzere; re’sen takdir işlemi, vergi inceleme elemanı tarafından vergi inceleme raporu marifetiyle yapılabileceği gibi, vergi idaresinin Takdir Komisyonları aracılığı ile yapılabilmektedir. 

5.1.2. Özel Usulsüzlük Cezası 

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “Defter ve Vesikaları Muhafaza” başlıklı 253. maddesi “Bu kanuna göre defter tutmak mecburiyetinde olanlar, tuttukları defterlerle üçüncü kısımda yazılı vesikaları ilgili bulundukları yılı takip eden takvim yılından başlayarak beş yıl süre ile muhafaza etmeye mecburdurlar.” hükmünü içermektedir.  

Öte yandan, aynı Kanun’un 256. maddesinde ise, “…gerçek ve tüzel kişiler ile mükerrer 257 inci madde ile getirilecek zorunluluklara tabi olanlar, muhafaza etmek zorunda oldukları her türlü defter, belge ve karneler ile vermek zorunda bulundukları bilgilere ilişkin mikro fiş, mikro film, manyetik teyp, disket ve benzeri ortamlardaki kayıtlarını ve bu kayıtlara erişim veya kayıtları okunabilir hale getirmek için gerekli tüm bilgi ve şifreleri muhafaza süresi içerisinde yetkili makam ve memurların talebi üzerine ibraz ve inceleme için arz etmek zorundadırlar…” hükmü mevcuttur.  

Bu durumla ilgili olarak 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 355. maddesinde yer alan düzenleme aşağıdaki gibidir.  

“Bu Kanunun 86, 148, 149, 150, 256 ve 257 nci maddelerinde yer alan zorunluluklar ile mükerrer 257 nci madde uyarınca getirilen zorunluluklara uymayan (Kamu idare ve müesseselerinde bilgi verme görevini yerine getirmeyen yöneticiler dahil);  

…………………. 

Özel usulsüzlük cezası kesilir. 

Bu hükmün uygulanması için, bilgi ve ibraz ödevinin yerine getirilmesiyle ilgili olarak yapılacak tebliğlerde bilginin verilmesi için tayin olunan sürede cevap verilmemesi, eksik veya yanıltıcı bilgi verilmesi veya defter ve belge ibrazı için tayin olunan süre ile defter ve belgelerin süresinde ibraz edilmemesi durumunda haklarında Kanunun ceza hükümlerinin uygulanması cihetine gidileceğinin ilgililere yazılı olarak bildirilmesi şarttır.”24 

Yukarıdaki hükümlerden de anlaşılacağı üzere, defter ve belge ibraz etmeyen mükellefler hakkında ayrıca özel usulsüzlük cezası kesilmektedir. 

5.1.3. İndirim Konusu Yapılan Katma Değer Vergilerinin Reddi 

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 253. maddesinde, V.U.K.’a göre defter tutmak mecburiyetinde olanların, tuttukları defterlerle aynı Kanunun üçüncü kısmında yazılı vesikaları ilgili bulundukları yılı takip eden takvim yılından başlayarak beş yıl süreyle saklamak zorunda oldukları açıklanmıştır. 

V.U.K.’un 256. maddesinde de, V.U.K.’a göre defter tutmak zorunda olan gerçek ve tüzel kişilerin muhafaza etmek zorunda oldukları her türlü defter ve belgeleri yetkili memur ve makamların talebi üzerine ibraz etmek zorunda oldukları hüküm altına alınmıştır. 

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 29. maddesinin 1.fıkrasının (a) bendinde, mükelleflerin yaptıkları vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden, bu Kanun’da aksine hüküm olmadıkça, faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisini indirebilecekleri; aynı Kanun’un 34. maddesinin 1.fıkrasında, yurt içinden sağlanan veya ithal olunan mal ve hizmetlere ait katma değer vergisinin, alış faturası veya benzeri vesikalar ve gümrük makbuzu üzerinde ayrıca gösterilmek ve bu vesikalar kanuni defterlere kaydedilmek şartıyla indirilebileceği hüküm altına alınmıştır.25 

Yukarıda açıklanan hükümler çerçevesinde, mükelleflerin KDV indiriminden yararlanabilmeleri her şeyden önce kendilerine bir mal teslimi veya hizmet ifası yapılarak bu teslim ve hizmet karşılığında vesika düzenlemesine ve düzenlenen vesika üzerinde katma değer vergisinin ayrıca gösterilmesine bağlıdır. 

KDV Kanunu’nun 54. maddesinde; katma değer vergisi mükelleflerinin, tutulması mecburi defter ve kayıtlarını bu verginin hesaplanmasına ve kontrolüne imkan verecek şekilde düzenleyecekleri belirtilmiştir. 

Aynı maddede vergi konusu işlemlerin mahiyetlerinin, vergisiz tutarlarının, hesaplanan vergilerin, indirilebilir vergi miktarlarının, vergiden istisna edilmiş işlemlerin, kanunen tutulması mecburi olan defterlerde açıkça gösterilmesinin şart olduğu hükme bağlanmıştır. 

Yukarıdaki hükümlerden anlaşılacağı üzere, KDV Kanunu gereğince KDV indiriminin kabul edilmesi için fatura ve benzeri belgelerde KDV’nin açıkça gösterilmesi ve kayıtların aynı kanunun 54. maddesi uyarınca tutulması gerekmektedir. Dolayısıyla yapıldığı ileri sürülen teslim ve hizmetler nedeniyle tahsil edilen KDV’lerden indirimi yapılan vergilerin, indirimlerinin haklı ve kabul edilebilir sayılması için indirim konusu yapılan vergilerin faturalarda yer aldığının ve defterlere kaydedildiğinin bizzat görülmesi gerekmektedir. 

Yasal defterlerin ve belgelerin incelemeye ibraz edilmemesi durumunda, mükelleflerin verdikleri KDV beyannamesinde indirim konusu yapılan vergileri gerçekten yüklenip yüklenmedikleri, yani indirime hak kazanıp kazanmadıklarının tespiti idare açısından mümkün değildir. Bunun sonucu olarak indirim konusu yapılan bu vergilerin reddedilerek, mükelleflerin KDV tabloları re’sen düzeltilmektedir. 

5.1.4. Tarh Edilen Vergi ve Cezalarda Uzlaşma Hakkı 

Vergi inceleme raporları sonucunda, tarh edilen vergi ve kesilen cezalar için 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun Ek 11. maddesi kapsamına girenlerle ilgili “Tarhiyat Öncesi Uzlaşma” hakkı bulunmaktadır. Defter ve belge ibraz etmeyen bir mükellefin, ibraz görevini yerine getirmemesi 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesi kapsamında gizleme fiili olması nedeniyle, ödenecek vergi olması halinde ziyaa uğratılan vergi üzerinden üç kat vergi ziyaı cezası kesilir. 

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun tarhiyat sonrası uzlaşma hükümlerine düzenleyen Ek-1 ve tarhiyat öncesi hükümlerine içeren Ek-11. maddelerinde açıklandığı üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesi kapsamında yapılan tarhiyatlar için uzlaşma hükümlerinin uygulanmayacağı açıklanmıştır. Defter ve belge ibraz etmeyen mükellefler tarh edilen vergi ve cezalar için tarhiyat öncesi ve tarhiyat sonrası uzlaşma hükümlerinden de yararlanması mümkün değildir. 

5.2. Kaçakçılık Suçları ve Cezaları Yönünden Sonuçları 

İnceleme elemanı tarafından vergi incelemeleri sürecinin başlangıcında mükelleflere defter ve belge isteme yazısı gönderilmektedir. Defter ve belge isteme yazısında, defter ve belge ibraz süresi ve defter-belgelerin ibraz edilmemesi durumunda verilecek ceza-i müeyyideler açık bir şekilde yazmaktadır. 

Mükelleflere; defter ve belgelerin incelemeye ibraz edilmemesi halinde, Vergi Usul Kanunu’nun 359/a-2 maddesinde belirtilen kaçakçılık suçunu işlemiş olacağı, aynı kanunun 367. maddesi uyarınca ilgililer hakkında Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulacağı yazıda belirtilmektedir. 

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 359/a-2 maddesinde,  

“Defter, kayıt ve belgeleri tahrif edenler veya gizleyenler veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar, 

Hakkında (Değişik: 03/7/2009 - 5904/23 md.) on sekiz aydan (7394 sayılı kanunun 4 üncü maddesiyle değiştirilen ibare. Yürürlük: 15.04.2022) beş (*) yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit olduğu halde,  inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve belgelerin ibraz edilmemesi, bu fıkra hükmünün uygulanmasında gizleme olarak kabul edilir. Gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belge ise, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgedir.”26 şeklinde açıklanmıştır. 

Kanun maddesinde açık şekilde belirtildiği üzere, beyan edilen vergi matrahının doğruluğuna dayanak teşkil eden ve aynı şekilde ispat vasıtası olan defter ve belgelerin ibraz edilmemesi gizleme olarak kabul edilmekte ve gizleme fiiline karşılık on sekiz aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması gerektiği hüküm altına alınmıştır. 

İncelenmek üzere, mükelleften defter ve belge istenmiş olmasına rağmen, yasadaki mecburi ibraz görevinin mükellef tarafından bilerek yerine getirilmemiş olması ile suçun maddi ve manevi unsurları birlikte gerçekleşmiş olmaktadır. 

Gizleme fiili, defter belge isteminde bulunan vergi inceleme elemanı tarafından, defter ve belgelerin ibraz edilmemesi üzerine, vergi suçu raporu düzenlenmesi ile oluşmaktadır. Düzenlenen vergi suçu raporu, rapor değerlendirme komisyonunun mütalaası ile birlikte doğrudan fiilin işlendiği yer Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmektedir. Cumhuriyet Başsavcılığı, suç duyurusunu üzerine yaptığı soruşturma ile gizleme fiilini işlendiğine kanaat getirirse iddianameyi mahkemeye sunar. Böylece ibraz görevini yerine getirmeyen sorumlu hakkında dava açılmış olur.27 

Diğer taraftan yukarıdaki bölümlerde detaylıca açıklandığı üzere; tasdiki zorunlu olan defterler olduğu gibi, tasdik zorunluluğu olmayan defterler de mevcuttur. Örneğin, yevmiye ve envanter defterlerinin tasdik mecburiyetleri olmasına rağmen defter-i kebirin tasdik mecburiyetinin olmadığı görülmektedir. Ancak defter-i kebirin vergi incelemelerine ibraz edilme zorunluluğu vardır. Dolayısıyla bir vergi incelemesine ibraz edilmesi gereken defter ve belgelerin hepsinin tasdik edilmiş olması bir zorunluluk arz etmediği gibi tasdik edilmemiş ve sair surette tespit edilmiş defterlerin de incelemeye ibraz edilmesi gerekmektedir. Şöyle ki, gerek vergi kanunlarında gerekse de Türk Ceza Kanununda tasdiksiz defterlerin ibrazı ile ilgili herhangi bir hüküm verilmemiştir. Vergi Kanunlarında tasdiksiz defterlere kaydedilen verilerin kabul edilmeyip vergisel açıdan cezai sonuçlar doğurduğu görülmektedir. Örneğin; noter tarafından tasdik edilmemiş bir yevmiye defterinin 2020 yılında incelemeye ibraz edilmesi sonucunda, mükellefin indirim konusu yaptığı tüm KDV tutarları reddedilmeli ancak gizleme fiili nedeniyle vergi suçu raporu tanzim edilmemelidir. 2022 yılında aynı döneme ilişkin yapılan vergi incelemesinde mükellef defter ve belgelerini ibraz etmez ise inceleme elemanı bir önceki incelemeye ibraz edilen tasdiksiz defterin varlığını ispat etmesi nedeniyle Vergi Usul Kanunu’nun 359/a-2 maddesi (defter-belge ibraz etmeme, gizleme) gereğince vergi suçu raporu tanzim etmelidir. Dolayısıyla tasdiksiz defter bile olsa varlığı sair surette tespit edilebilen defterlerin incelemeye ibraz edilmesi durumunda inceleme elemanı tarafından vergi suçu raporu tanzim edilmemelidir. 

Sonuç 

Vergi inceleme elemanlarının vergi incelemelerinde karşılaştıkları durumlardan biri olan defter-belge ibraz etmeme fiilinin vergi cezası ve hapis cezası olarak çok büyük müeyyidelerinin olduğu görülmektedir. 

Mükellefler vergisel yükümlülüklerini yerine getirirken Vergi Usul Kanunu’na göre tutulması zorunlu olan defterleri usulüne uygun olarak tasdik etme zorunluluğu vardır. Bazı defterlerin tasdik mecburiyeti bulunmasına rağmen bazı defterlerin tasdik mecburiyeti bulunmamaktadır. Ancak gerek tasdikli gerekse de tasdiksiz defterlerin vergi incelemesinde, mükelleflere yapılan usulüne uygun tebligata istinaden ibraz edilme zorunluluğu vardır. Bir defterin tasdik edilmemesi usulsüzlük cezasını gerektirmekle birlikte incelemeye ibraz edilmemesi özel usulsüzlük cezasını gerektirmektedir. Bunun yanında tasdiksiz defterler veya ibraz edilmeyen tasdikli defterler 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 30/3 maddesine göre re’sen takdir nedenidir. 

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 359/a-2 maddesinde detaylıca açıklandığı üzere, vergi incelemelerine defter-belge ibraz edilmemesi gizleme suçu olarak kabul edilmiş olup on sekiz aydan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Ancak defter-belge ibraz etmeyen mükellefin defterlerinin varlığını tespit etmek gerekmektedir. Nitekim olmayan bir defterin ibraz edilmesi söz konusu olamaz. Bu durumda 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 359/a-2 maddesindeki “Varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit olduğu halde,  inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve belgelerin ibraz edilmemesi,” hükmüne istinaden defterlerin varlığı ya noter tasdik kayıtları ile ya da sair suretlerle tespit edilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla noterler tarafından tasdik edilmemiş olan bir defter daha önce yapılan vergi incelemelerinde veya başka nedenlerle tasdiksiz bir defterin varlığı tespit edilmiş ise ve incelemeye ibraz edilmemiş ise 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 359/a-2 maddesine istinaden Vergi Suçu Raporu tanzim edilmektedir. 

Gökhan Yıldız & Nermin Aliyeva - - 03 Temmuz 2023

Lebib Yalkın Yayımları

Kaynakça 

  • 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu. (https://www.gib.gov.tr/gibmevzuat). 

  • ABDİOĞLU, Hasan; DEMİRKAPI, Ertan ve ERDÖL, Münise. "Yeni Türk Ticaret Kanunu ve Vergi Usul Kanununa Göre Defterlerin İncelenmesi", Celal Bayar Üniversitesi İİBF, 2014, 94. 

  • ÖNER, Erdoğan (2012), “Vergi Hukuku ve Türk Vergi Sistemi”, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 74. 

  • 485 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği. (https://www.gib.gov.tr/gibmevzuat). 

  • 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu. (https://www.gib.gov.tr/gibmevzuat). 

  • Andis Hukuk Ve Danışmanlık.(https://andishukuk.com/defter-ve-belgelerin-ibraz-edilmemesinin-vergi-hukuku-acisindan-sonuclari/). 

  • AKIN, Emre ve YAMAN, Samet “Defter ve belgelerin incelemeye ibraz edilmemesi”, Vergi Müfettişleri Derneği, 2014. 

  • YUNT, Ali. “Vergi İncelemesinin Yasal Dayanakları, Süreçleri ve Sonuçları”, İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (İSMMMO), 2016. 

  • SAVAŞAN, Fatih, ALTUNDEMİR, Mehmet Emin ve ULUPINAR, Aziz. “Vergi uyuşmazlıklarının çözüm yollarının nitel araştırma yöntemleriyle karşılaştırılması”, Maliye Bakanlığı, Strateji Geliştirme Başkanlığı, 2012. 

Yazar: Gökhan Yıldız & Nermin Aliyeva

Salı, 25 Temmuz 2023 07:53

Temmuz Bordrosunda Neler Değişiyor

BRÜT maaşı 20 bin lira olan bir çalışanın normalde temmuz ayı net maaşı 14 bin 800 lira olarak hesaplanacaktı.

Şimdi; 20 bin lira brüt ücret için, 15 bin 260 lira (460 lira daha fazla) net ödenecek. Aradaki farkın nedeni; ücretlerin hesaplanmasında vergiden istisna olan tutarların da asgari ücretle birlikte artması. Asgari ücretteki değişiklik, daha yüksek ücretlilerin bordrolarında yer alacak vergiden istisna olan tutarları da yükseltti.

460 TL’LİK ARTIŞ VAR

Brüt 30 bin lira maaşı olan çalışan için de, temmuzda 460 liralık net maaş artışı var (19 bin 739 liradan, 20 bin 199 liraya yükseliyor net maaş.) Brüt 50 bin lira maaşı olan çalışan için de 460 liralık artış var (31 bin 997 liradan, 32 bin 457 liraya yükseliyor net maaş). Birçok işletme ikinci yarıyıl için çalışanlarının ücretlerine zam yaptı veya hazırlık sürecinde. Bahsettiğim net maaş artışı işverenin yapacağı zamdan bağımsız olarak kendiliğinden (vergi hesaplamasından-istisnasından) gelecek.

YIL SONUNA KADAR YAPILACAK

Brüt ücret üzerinden; yüzde 15 oranında sigorta prim kesintisi haricinde, gelir vergisi ve damga vergisi de kesilerek net ücrete ulaşılıyor. Aşağıdaki tablodan görüleceği üzere vergi istisnası kaynaklı net maaş artışı yalnız temmuz ayında değil, 2023’ün ikinci yarıyılının tümünde (altı ay) boyunca görülecek. Brüt 20 bin lira da altı aylık net maaş artışı olan 3 bin 630 lira, brüt 30 bin lira ve brüt 50 bin lira için de aynı tutarda (3 bin 630 lira) etki edecek net maaş artışına. Çünkü üç farklı brüt ücret seviyesi de; aynı tutarda altı aylık istisnadan (12 bin 735 lira) yararlanacak. Eğer asgari ücret artmamış olsaydı altı aylık istisna tutarı 9 bin 260 lira olacaktı.

YÜKSEK ÜCRETLİLERDE AZALIYOR

Çalışanların maaşları üzerinden yüzde 15 oranında sigorta primi (işçi payı) kesilmekte (Bunun yüzde 14’ü SGK primi, yüzde 1’i işsizlik sigortası primi). İlk yarıyılda sigorta prim tavanı 75 bin 60 lira idi. Yani ilk yarıyılda çalışanların brüt ücretleri 75 bin 60 lirayı geçse bile en fazla tavan tutarı üzerinden, yüzde 15 oranında prim (11 bin 259 lira) hesaplanıyordu.

Şimdi; ikinci yarıyıl için (asgari ücret artışıyla birlikte) SGK tavanı 100.608,90 liraya yükseldi. Dolayısıyla şimdi tavan tutarı üzerinden (yüzde 15) 15 bin 91 liraya kadar sigorta primi (ilk yarıyıla göre aylık 3 bin 832 lira daha fazla) brüt ücretten kesilecek. Dolayısıyla yüksek ücretli çalışanların ücretlerinden kesilecek (yüzde 15 oranındaki) sigorta primleri ikinci yarı yılda artacağından, net maaşları da kendiliğinden azaltacak.

İŞVEREN PRİMİ DE KESİLECEK

Brüt 100 bin lira ücretli bir çalışan örneği üzerinden için kesinti farkını inceleyelim: Eski asgari ücrete (SGK tavanına) göre temmuz maaşından 11 bin 259 lira sigorta primleri kesilecekken, yeni asgari ücret sonrası artık 15 bin lira prim kesilecek. Dolayısıyla sigorta prim kesintileri (yüksek ücretli bu çalışan için) net maaşta direkt azaltıcı etki yaratacak.

Brüt maaş üzerinden yalnız işçi primi değil, işveren primi de (yüzde 17.5) hesaplanıyor (Yüzde 20.5 SGK primi, yüzde 2 işsizlik sigortası primi ve 5 puanlık teşvik indirimi sonrası; yüzde 17.5). İşveren sigorta primi, çalışanın net maaşını etkilemiyor ancak işverenin toplam işçilik maliyetini etkiliyor. Asgari ücret- SGK tavanının artmasıyla işverenler (özelikle brüt maaşı, SGK tavan artışından etkilenen çalışanlar açısından) temmuzdan sonra ilave maliyete katlanmış olacaklar.

BRÜT 20 BİN LİRA ÜCRET İÇİN İKİNCİ YARIYIL ‘NET ÜCRET’ DEĞERLERİ

 Temmuz bordrosunda neler değişiyor

‘NET ÜCRET’ ÜZERİNDEN HESAPLANAN İŞYERLERİ

Ücretlerin ‘brütten hesaplandığı işyerleri’ dışında ‘netten ücret hesaplanan işyerlerinde de’ bordrolar temmuzda değişiyor. ‘Ücretleri net üzerinden hesaplanan işyerleri’ için de avantaj oluştu.

15 bin lira net ücretli bir çalışan için maliyet 23 bin 45 lira oldu. 804 liralık düşüşün nedeni de, asgari ücret artışı sonrası kendiliğinden artan vergi istisna tutarlarının devreye girmesi.

‘Netten ücret hesaplanan işyerlerinde’ yüksek ücretli çalışanların işveren maliyetleri de, SGK tavanının değişmesiyle beraber artacak.

SGK tavanının 75.060 liradan, 100.608.90 liraya yükselmesiyle işverenlerin SGK’ya ödeyeceği prim toplamlarını da kendiliğinden artırmış oldu. Ahmet Karabıyık

https://www.hurriyet.com.tr/gundem/chpde-guc-dengesi-bicak-sirtinda-degisimciler-mi-onde-statukocular-mi-42304163

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • BİNEK OTOYA İLİŞKİN ENFLASYON DÜZELTMESİ SONRASI VERGİSEL AÇIDAN GİDER ANALİZİ Binek otomobil; Türk Gümrük Tarife Cetveli’nin (87.03) pozisyonunda yer alan motorlu…
  • SERMAYE TAAHHÜDÜNÜN SÜRESİNDE ÖDENMEMESİ Türk Ticaret Kanununun 332. Maddesi Uyarınca Anonim Şirketler Asgari 250.000,00…
  • 2023 Yılında Yapılan Enflasyon Düzeltmesi, 2024 Yılında Ortaya Çıkacak "ENFLASYON DÜZELTMESİ KARINI" Etkiler Mi? CEVAP : HAYIR 2- 2023 yılında yapılan enflasyon düzeltmesi, 2024…
Top