Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Pazartesi, 02 Kasım 2020 10:17

Transfer Fiyatlandırması

“Kurum bünyesinde elde edilen kazanç ilke olarak kurumlar vergisine tabi olup vergi sonrası kazancın kurum ortaklarına aktarılması halinde ise kurum ortağı bünyesinde ayrıca gelir vergisine tabidir.”

Kurumlar vergisi matrahına esas kurum kazancının tespitinde satın alınan mal veya hizmetler için yapılan harcamalar gider olarak, satılan mal veya hizmetler için elde edilen tutarlar ise hasılat olarak dikkate alınmaktadır.

Hasılat ve giderler arasındaki fark ticari kazanç olarak değerlendirilmekte ve indirim ve istisna uygulamaları sonrası kalan kazanç vergiye tabi olmaktadır.

Gelir ve giderler bir paranın iki yüzü gibidir. Taraflardan biri için gelir doğurucu işlem diğeri için iktisadi anlamda gider doğurucudur. Gelir ve giderlerin işlemin tarafları açısından vergilendirilebilir kazancın tespiti karşısındaki durumu ise vergi kanunlarının özel değerlendirmeleri ışığında ele alınmaktadır.

Dolayısıyla da kurum bünyesinde gider doğurucu bir işlem, mal veya hizmet satın alınan kişinin iktisadi yönden hasılatı olurken, kurum bünyesinde gelir doğurucu işlem mal veya hizmet satılan kişinin iktisadi anlamda gideri olacaktır. Bu nedenle kurumlar vergisine tabi kazancın, kazanç elde etme gayesi içerisinde olanlar arasındaki pazarlık koşullarına göre belirlediği ve bu yönüyle vergiye matrah olan kazancın gerçek kazanç olduğu değerlendirilmesinde bulunulabilir.

Ne var ki mal veya hizmet alışverişlerindeki koşullar bazen kurumların bağımlı teşebbüs ilişkisi içerisinde olduğu kişilerle gerçekleşebilir. Böyle bir durumda vergiye tabi kurum kazancını doğrudan etkileyen mal veya hizmet alım satımları için geçerli fiyat ki buna transfer fiyatı denir, serbest piyasa koşullarından farklılaşabilir. Bu da vergi kanunları yönünden gerçek ticari kazancın tespitini sorunlu kılabilecektir.

İşte transfer fiyatlandırması düzenlemeleri de bu noktada devreye girmekte ve kurumların bağımlı teşebbüs ilişkisi içerisinde olduğu kişilerle olan mal veya hizmet alım satımlarında geçerli olan transfer fiyatının emsallere uygunluk ilkesine göre geçerli bedelden farklı olamayacağı hususu ayrıca düzenleme altına alınmaktadır.

Söz konusu olayı oluşturan transfer fiyatlandırması düzenlemeleri vergi hukuku yönünden gerçek durumun ortaya konması amacına hizmet etmektedir. Kurumlar Vergisi mükelleflerinin bağımlı teşebbüs ilişkisi içerisinde olduğu kişilerle olan ticari ve mali ilişkilerdeki koşulların, bağımsız teşebbüsler arasında oluşması gerektiğinden farklı olması halinde teşebbüs kazancının “emsallere uygunluk ilkesine göre” yeniden düzenlenmesi gerektiğine ilişkin ana esas, transfer fiyatlandırması düzenlemelerinin temel yapı taşını oluşturmaktadır.

İlerleyen bölümlerde transfer fiyatlandırması düzenlemelerinin bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmasının nedenleri üzerinde durulmuş ve sonrasında ülkemizde Kurumlar Vergisi Kanununda düzenlenen konuya ilişkin tebliğ ekseninde açıklamalara yer verilmiştir.

Transfer fiyatlandırmasının üzerinde durulması gereken en önemli işlevi vergi planlaması yapılmasına olanak vermesidir. Transfer fiyatlandırması yoluyla vergi planlaması, konsolide kazanç üzerindeki fiili vergi yükünün düşürülmesi yoluyla gerçekleşebileceği gibi konsolide kazanca bağlı vergi yükününün azaltılması da mümkündür.

Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı düzenlemeleri, bağımlı teşebbüslerin vergi matrahına esas ticari kazançlarının, bu teşebbüslerin bağımsız olduğu varsayımı esas alınarak tespit edilmesi yaklaşımı üzerine kurulmuştur.

Bağımsız teşebbüs yaklaşımının pratik uygulaması ise emsallere uygunluk ilkesidir. Emsallere uygunluk ilkesi, bağımsız teşebbüsler arasında gerçekleşen mal veya hizmet alım satımları için geçerli bedelin, bağımlı teşebbüs ilişkisi içerisinde olanlar arasındaki mal veya hizmet bedeli olarak kabul edilmesi şeklinde uygulanmaktadır.

İlk olarak teşebbüslerin bağımlı teşebbüs ilişkisi içerisinde olduğu kişilerle olan mal veya hizmet alışverişine emsal olacak işlemlerin tespit edilmesi olacaktır. Emsal ise tanımı gereği karşılaştırılabilir işlem olmak durumundadır.

Karşılaştırılabilir işlemlerin tespiti için ise detaylı bir karşılaştırılabilirlik analizinin yapılması gerekecektir. Bu tespit edilecek emsal işlemlerin güvenirliği için gereklidir. Bu nedenle karşılaştırılabilirlik analizinin “emsallere uygunluk ilkesinin kalbinde yer aldığı” ifade edilmektedir.

Bu bölümde Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) tarafından yayımlanan Çok Uluslu İşletmeler ve Vergi İdareleri için Transfer Fiyatlandırması Rehberinde karşılaştırılabilirlik analizine ilişkin açıklamalara yer verilmiştir.

Maliye Hesap Uzmanları Derneği tarafından “Transfer Fiyatlandırması (OECD Yaklaşımı Işığında Türk Vergi Pratiği)” başlıklı eser Eski Hesap Uzmanı İsmail ONAY tarafından yoğun ve etkin bir çalışma sonucunda hazırlanmış ve Maliye Hesap Uzmanları Derneği tarafından basımı yaptırılmıştır. Söz konusu çalışma 1063 sayfadan oluşmaktadır. Veysi Seviğ

https://www.dunya.com/kose-yazisi/transfer-fiyatlandirmasi/487357

Son dönemde “banka hesap hareketleri” odaklı vergi incelemelerinin sayısı giderek artmaya başladı. Bu şekilde; banka hesaplarındaki para hareketlerinin nedeni, kayıt dışı işlemlerin tespiti ve vergilendirilmesi amaçlanıyor.

Buraya kadar herhangi bir sorun veya garipsenecek bir durum bulunmuyor. Çünkü, Maliye, 5 yıllık tarh zamanaşımı süresi içerisinde kişiler ve vergi mükellefleri hakkında her zaman vergi incelemesi yapma hakkına sahip. Ancak, son aylarda yapılan banka hesap hareketleri odaklı vergi incelemelerinde, hakkında vergi incelemesi yapılanlar alışılmışın dışında bir durumla karşı karşıyalar. 

Son dönem vergi incelemelerinde yeni bir suç revaçta!

Banka hesap hareketleri odaklı vergi incelemelerinde son dönemde, yeni bir suç revaçta. Haklarında bu tür vergi incelemesi yapılanlar, hayatlarında ilk defa duydukları bir suç ile karşı karşıya kalıyorlar. Şimdi bu suçun ne olduğunu merak ediyorsunuz değil mi? Hemen söyleyelim, “Banka Hesaplarının 3. Şahıslara Kullandırılması Suçu”.

Bu suç hangi durumlarda söz konusu oluyor? 

Bu suç, banka hesap hareketleri odaklı vergi incelemelerinde, Vergi Müfettişleri tarafından tespit ediliyor. Genellikle yasa dışı ve/veya kayıt dışı çalışan kişi ve şirketler, başta kendi yanında çalıştırdıkları kişiler olmak üzere arkadaşları veya yakın çevresindeki kişiler üzerine bankalarda hesap açtırarak, kayıt dışı hasılatlarını bu hesaplar üzerinden tahsil ediyorlar, bu kapsamdaki ödemelerini söz konusu hesaplardan gerçekleştiriyorlar. Adlarına banka hesabı açtırıp 3. şahıslara kullandıran bu kişiler vergi mükellefi olmadıkları halde, banka hesaplarına önemli miktarlarda para giriş - çıkışları olabiliyor. İşin ilginç yanı, bu para hareketleri kendilerinin bilgisi dahilinde veya haricinde gerçekleşebiliyor. 

MASAK, bu konuda Vergi Denetim Kurulu (VDK) ’nu uyardı!

Son 1 yıla kadar gerçekleştirilen banka hesap hareketleri odaklı vergi incelemelerinde, banka hesaplarını başkalarına kullandıran kişilere değil, bu parasal hareketleri asıl gerçekleştiren kişi ve şirketler adına cezalı vergi tarhiyatları yapılıyordu. Yani, vergilendirme işlemlerinde geçerli bulunan “işlemlerin gerçek mahiyetinin esas olması” ilkesinden hareketle, adlarına açtırdıkları banka hesaplarını belirtilen şekilde başkalarına kullandıran kişilerle ilgili olarak herhangi bir işlem yapılmıyordu.

Ancak, MASAK bu konuda VDK’yı uyararak, banka hesap hareketleri odaklı vergi incelemelerinde “Banka Hesaplarının 3. Şahıslara Kullandırılması Suçu”nun gözardı edilmemesini, bu tespitlere dayanılarak düzenlenecek raporların kendilerine gönderilmesini istedi.

Bu suç yeni mi ihdas edildi?

Hayır, bu suç yeni ihdas edilmedi. Aslında, 2006 yılından bu yana tam tamına 14 yıldır var, 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunun 15. maddesinde yer alıyor, ancak bugüne kadar pek uygulanmıyordu. 

5549 sayılı Kanun’daki düzenleme ne diyor?

5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunun 15. Maddesinde yer alan düzenleme ve gerekçesi ise şu şekilde:

“Başkası hesabına işlem yapıldığının beyan edilmemesi 

MADDE 15 – (1) Yükümlüler nezdinde veya aracılığıyla yapılacak kimlik tespitini gerektiren işlemlerde, kendi adına ve fakat başkası hesabına hareket eden kimse, bu işlemleri yapmadan önce kimin hesabına hareket ettiğini yükümlülere yazılı olarak bildirmediği takdirde altı aydan bir yıla kadar hapis veya beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.”
“GEREKÇE: Maddeyle yükümlüler nezdinde veya bunlar aracılığı ile yapılan işlemlerde, işlemin esas sahibinin kimliğinin gizli tutulmasının önlenmesi amaçlanmıştır. Kişilerin kendi adına ve fakat başkası hesabına işlem yapması ancak bunu gizlemesi durumunda, kimlik tespit yükümlülüğü ile hedeflenen amaca tam olarak ulaşılamamaktadır. Bu nedenle işlemi yapan kişinin başkası hesabına hareket etmesi halinde bu durumu yükümlülere yazılı olarak bildirmesi, aksi takdirde cezalandırılması hüküm altına alınmıştır.”

Neden bir anda gündeme geldi?

Bu suç, yukarıda da ifade edildiği üzere MASAK’ın uyarısı üzerine gündeme geldi. O tarihten bu yana da, banka hesap hareketleri odaklı vergi incelemelerinde dikkate alınmaya başlandı. Bugüne kadar adlarına açtırdıkları banka hesaplarını başkalarına kullandırıp da, böyle bir suçtan haberi olmayanlar ise, tam olarak şoka girdi! 

Bu suçu işleyenler hakkında hangi işlemler yapılıyor?

Bu suçu işlediği tespit edilenlerle ilgili olarak yapılacak işlemler; vergisel ve MASAK mevzuatı yönünden yapılacak işlemler olmak üzere ikiye ayrılıyor:

1- Banka hesap hareketleri odaklı vergi incelemelerini yapan Vergi Müfettişleri, bu suçu işlediğini tespit ettiği mükelleflerle ilgili olarak, geçmişe dönük olarak vergi mükellefiyeti tesis ettirerek, hesap kullandırma işini yüzde 1 – 2 arasında değişen oranlarda komisyon karşılığında yaptıkları gerekçesiyle bir rapor hazırlayıp, bu komisyon tutarları üzerinden geçici vergi, gelir vergisi ve KDV tarh edilmesini istiyorlar. Banka hesaplarını bu şekilde başkanlarına kullandıran kişiler, ciddi vergi tarhiyatları ve cezaları ile karşı karşıya kaldılar, kalmaya da devam ediyorlar. 

2- Tabi konu, sadece vergi tarhiyatı ve cezası ile bitmiyor. Bir de olayın cezai boyutu var.

3- Vergi Müfettişleri, banka hesaplarını başkalarına kullandırma suçunu işleyen kişilerle ilgili olarak 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunun 15. Maddesi kapsamında işlem yapılabilmesini teminen bir görüş ve öneri raporu düzenleyerek MASAK’a gönderiyorlar. 

4- MASAK, bu görüş ve öneri raporu çerçevesinde gerekli değerlendirmeleri yaparak, bu suçu işleyenler hakkında Cunhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunuyor.

5- Açılan davalar sonucunda, altı aydan bir yıla kadar hapis veya beşbin güne kadar adlî para cezası veriliyor.

Peki, bu suçtan kurtulmak mümkün mü?

Evet, bu suçtan kurtulmak çok kolay. Bu konuya sözü edilen 15. maddede açıkça yer veriliyor. Banka hesaplarını başkalarına kullandıranlar, bu durumu başlangıçta bankalara bildirdiği takdirde bu suçu işlememiş oluyor ve herhangi bir ceza ile karşı karşıya kalmıyor. Nasıl çok basit değil mi?

Pabuç pahalı, dikkat etmekte fayda var!

Adınıza açtırdığınız banka hesaplarını başkalarına kullandırmak son derece tehlikeli ve bir o kadar da riskli. İyi niyetle veya bilerek banka hesaplarınızı başkalarını kullandırırsanız, ciddi tutarlarda cezalı vergi tarhiyatları ve hapis cezası ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Çünkü, Kanunları bilmemek mazeret sayılmıyor, suçu ortadan kaldırmıyor. Pabuç pahalı, bu konuda dikkat etmekte fayda var. ABDULLAH TOLU

https://www.dunya.com/kose-yazisi/banka-hesaplarini-baskalarina-kullandiran-kisilere-vergi-ve-hapis-cezasi-soku/487368

Tarih: 01/11/2020
Sayı: VUK-132 / 2020-11

T.C.

HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI

Gelir İdaresi Başkanlığı

VERGİ USUL KANUNU SİRKÜLERİ/132

Konusu: İzmir’de meydana gelen deprem nedeniyle, 2 Kasım 2020 (31 Ekim 2020 tarihinin hafta sonu tatiline rastlaması nedeniyle) günü sonuna kadar verilmesi gereken 2020/Eylül dönemine ilişkin “Form Ba-Bs” bildirimlerinin verilme ve mezkûr tarihe kadar oluşturulması ve imzalanması gereken, aylık tercihte bulunan mükellefler için 2020/Temmuz dönemi e-Defterlerinin oluşturulma ve imzalanma süresi ile aynı sürede Gelir İdaresi Başkanlığı Bilgi İşlem Sistemine yüklenmesi gereken “Elektronik Defter Beratları”nın yüklenme süresinin uzatılması.

Tarihi: 1/11/2020

Sayısı: VUK-132 / 2020-11

 

1. Giriş:

30 Ekim 2020 tarihinde İzmir’de meydana gelen depremle ilgili olarak Bakanlığımıza iletilen talepler nedeniyle, Vergi Usul Kanununun mükerrer 28 inci ve mükerrer 242 nci maddesindeki yetkiye dayanılarak söz konusu İldeki mükellefler tarafından 2 Kasım 2020 (31 Ekim 2020 tarihinin hafta sonu tatiline rastlaması nedeniyle) günü sonuna kadar verilmesi gereken 2020/Eylül dönemine ilişkin “Form Ba-Bs” bildirimlerinin verilme ve mezkûr tarihe kadar oluşturulması ve imzalanması gereken, aylık tercihte bulunan mükellefler için 2020/Temmuz dönemi e-Defterlerinin oluşturulma ve imzalanma süresi ile aynı sürede Gelir İdaresi Başkanlığı Bilgi İşlem Sistemine yüklenmesi gereken “Elektronik Defter Beratları”nın yüklenme süresinin uzatılması bu sirkülerin konusunu oluşturmaktadır.

2. Bildirim Formlarının Verilme Süresinin Uzatılması:

İzmir İlindeki mükellefler tarafından 2 Kasım 2020 günü sonuna kadar verilmesi gereken 2020/Eylül dönemine ilişkin “Form Ba-Bs” bildirimlerinin verilme süresi 30 Kasım 2020 Pazartesi günü sonuna kadar uzatılmıştır.

3. Elektronik Defterlerin Oluşturulma ve İmzalanma Süresi ile Elektronik Defter Beratlarının Yüklenme Süresinin Uzatılması:

İzmir İlindeki mükellefler tarafından 2 Kasım 2020 günü sonuna kadar oluşturulması ve imzalanması gereken, aylık tercihte bulunan mükellefler için 2020/Temmuz dönemi e-Defterlerinin oluşturulma ve imzalanma süresi ile aynı sürede Gelir İdaresi Başkanlığı Bilgi İşlem Sistemine yüklenmesi gereken “Elektronik Defter Beratları”nın yüklenme süresi 30 Kasım 2020 Pazartesi günü sonuna kadar uzatılmıştır.

Duyurulur.

Bekir BAYRAKDAR

            Gelir İdaresi Başkanı

Bağımsız Denetçilik Sınavına Katılacak Aday Listesine Ulaşmak İçin Tıklayınız

Denetçilik Sınavına Giriş Belgenizi Yazdırmak İçin Tıklayınız

Kağıt fatura ile aynı nitelikleri ve hukuki özellikleri taşıyan ancak elektronik ortamda oluşturulan, saklanan,iletilen ve ibraz edilen, değişmezliğini sağlamak için mali mühürle imzalanan belgeye e-fatura denir.

YASAL DÜZENLEMELER

  • e-FATURA:

1- 213 Sayılı VUK mük. md.242

2- 6102 Sayılı TTK md.64

3- 397 SERİ NO’LU VUK GT

4- 416 seri no’lu VUK GT,

5- 421 seri no’lu VUK GT

5- 58 no’lu VUK SİRKÜLERİ

E-FATURA YERİNE KAĞIT FATURA KESME CEZASI

Elektronik Fatura Düzenlenmesi Gerekirken kağıt fatura düzenlenirse;

1-) İlk Uygulama Kağıt Fatura yok hükmündedir şeklindeydi.

2-) Şu an kağıt fatura geçerlidir ama özel usulsüzlük cezasına tabidir şeklinde değiştirilmiştir.

E-FATURA DÜZENLEMEME CEZASI

Elektronik Fatura Düzenlenmesi Gerekirken Hiç E-Fatura Düzenlenmemesi her bir belge için (2020) 350,00 TL’den az olmamak üzere bu belgelere yazılması gereken meblağın veya meblağ farkının % 10'u nispetinde özel usulsüzlük cezası kesilir.

Bir takvim yılı içinde her bir belge nevine ilişkin olarak tespit olunan özel usulsüzlükler için kesilecek cezanın toplamı 180.000,00 TL’den fazla olamaz.(2020)

E-FATURA EKSIK DÜZENLEME CEZASI

Elektronik Fatura Düzenlenmesi Gerekirken Hiç E-Fatura eksik düzenlenmesi her bir belge için (2020) 350,00 TL’den az olmamak üzere bu belgelere yazılması gereken meblağın veya meblağ farkının % 10'u nispetinde özel usulsüzlük cezası kesilir.

Bir takvim yılı içinde her bir belge nevine ilişkin olarak tespit olunan özel usulsüzlükler için kesilecek cezanın toplamı 180.000,00 TL’den fazla olamaz.(2020)

GERIYE DÖNÜK E-FATURA DÜZENLEME CEZASI

Elektronik Fatura Düzenlenmesi Gerekirken Geriye dönük e-fatura  Düzenlenmesi her bir belge için (2020) 350,00 TL’den az olmamak üzere bu belgelere yazılması gereken meblağın veya meblağ farkının % 10'u nispetinde özel usulsüzlük cezası kesilir.

Konu ile ilgili GiB Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen 14.07.2014 tarih ve 64597866- 105[MÜK.257-2014]-106 sayılı özelgede; e-fatura düzenlenmesinde; teknik olarak geriye dönük fatura düzenlenmesi mümkün olmakla birlikte, ceza ile karşılaşılmaması için VUK’daki 7 günlük fatura düzeme süresine dikkat edilmelidir.

E-FATURAYA YAZILMASI GEREKEN BİLGİLERIN EKSİK YAZILMASI

E-Faturada bulunması gereken bilgilerin eksik olması;

  1. Alıcının Ünvanı,Vergi Dairesi Ve Nosu
  2. Adreste Ülke, İlçe ve Mahalle/Semt bilgisi ..
  3. Tarih
  4. Malın cinsi, miktarı, birim fiyatı, KDV oranı
  5. Diğer Bilgiler, (irsaliye no tarih vb )

SİSTEMİ 7/24 ÇALIŞIR HALDE TUTMA ZORUNLULUĞU

Bilgi işlem sistemlerinde 3 yöntem söz konusudur; Portal, özel entegratör ve entegrasyon. Entegrasyon yöntemiyle e-fatura uygulamasından yararlananların, sistemlerini kesintisiz 7 gün 24 saat fatura ve ilgili mesajları alabilir ve gönderebilir halde açık tutmaları zorunludur (Portal ve özel entegratör yöntemlerinde 7/24 açık tutmaları zorunluluğu yoktur).

Tebliğde yapılan düzenleme, mücbir sebepler dışında bu zorunluluğa uymayanların entegrasyon izinlerinin iptalini öngörmektedir. Özellikle çok sayıda fatura düzenleyen işletmeler için bu işlem ciddi bir yaptırım olarak görülebilir.Bu durumda elektronik fatura uygulaması sadece portal ve özel entegratör yöntemlerinden birini tercih edebilir.

SİSTEMDE YAPILACAK BAKIM VE ONARIM GİBİ İŞLEMLERİ BİLDİRME YÜKÜMLÜLÜĞÜ

Bilgi işlem sistemlerinin entegrasyonu yöntemiyle e-fatura uygulamasından yararlananların;

Sistem üzerinde yapacakları bakım-onarım gibi işlemler nedeniyle sisteme erişim kesintiye uğrayacaksa, bu kesintiden önceki üç iş günü içerisinde durumu izah  ve çözüm önerisiyle  birlikte Gelir İdaresi   Başkanlığı'na bildirmeleri,

Kesinti süresinin hiçbir surette iki günü aşmamasını sağlamaları, gerekmektedir.

Tebliğde bu zorunluluğa uyulmaması halinde uygulanacak müeyyide açıkça belirtilmiş olmamakla birlikte, bu mükelleflerin de entegrasyon izinlerinin iptalinin söz konusu olabileceği düşünülmektedir. Ayrıca portal, özel entegratör hangi yöntemler seçilirse seçilsin, saklama ve ibraz yükü mükellefin kendisine aittir. Prof. Dr. Ersan ÖZ http://www.ersanoz.com/

Şekil hükümlerinden bağımsız olarak Vergi Usul Kanununa ve/veya Türk Ticaret Kanununa göre tutulması zorunlu olan defterlerde yer alması gereken bilgileri kapsayan elektronik kayıtlar bütünüdür. Şu anki mevzuata göre Yevmiye defteri ve defteri kebir elektronik olarak tutulan defterlerdir (İleride envanter vb defterler de elektronik hale gelebilir).

E-DEFTER TUTMA YÜKÜMLÜLÜĞÜNE UYMAMA

Elektronik defter tutma zorunluluğu getirilen mükellefler, uygulama kapsamına girdikleri tarihten sonra, kağıt ortamında defter tutamayacaklardır.

Bu mükellefler, kağıt ortamında defter tutmaları halinde, hiç defter tutmamış sayılacaklardır.

Yasal defterlerden birisinin tutulmamış olması Vergi Usul Kanunu'na göre re'sen takdir nedeni olup, bu durum ayrıca iki kat birinci derece usulsüzlük cezasını gerektirmektedir (Takdir komisyonu ayrıca vergi kaybı sonuçlu rapor düzenlerse, VD si vergi ziyaı cezalı tarhiyat yapabilir).

E-DEFTER BERATINI GEÇ ALMAK

Berat e-defterin kayıtlarının tutulduğunu, içindeki bilgilerin değişmez olduğunu, bu bilgilerin hangi tarihte hazır bulunduğunu gösteren bir elektronik belgedir.

Beratın alınmamasının cezası özel usulsüzlük cezasıdır. 350,- TL (2020)

BERAT'I HIÇ ALMAMAK

KDV Kanunu’nun,

29/1. maddesinde; mükelleflerin vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan KDV’den, bu Kanun’da aksine hüküm olmadıkça, kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen KDV ile ithal olunan mal ve hizmetler dolayısıyla ödenen KDV’yi indirebilecekleri,

29/3. maddesinde; indirim hakkının vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili vesikaların kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılabileceği,

KDV indirimlerinin reddini gerektirir.

E-DEFTERDE KAYIT CEZASI

Elektronik kayıt, elektronik ortamda tutulan ve elektronik defter ve belgeleri oluşturan, elektronik yöntemlerle erişimi ve işlenmesi mümkün olan en küçük bilgi ögesini ifade eder.

Belirlenen muhasebe  standartlarına,  tek düzen hesap planına uymamanın cezası 8.500,00 TL’dir.(2020)

DEFTER RE’SEN TAKDİR AÇISINDAN

VUK Madde 30: Bu kanuna göre tutulması mecburi olan defterlerin hepsi veya bir kısmı tutulmamış veya tasdik ettirilmemiş olursa veya vergi incelenmesi yapmaya yetkili olanlara herhangi bir sebeple ibraz edilmezse,

Hesap döneminin ilk Ayının Beratı, (noter) açılış tasdiki yerine geçer. İlk ayın beratı alınmamışsa bu durum resen takdir sebebidir.

(VUK. 359/2’ye göre ibraz edilmeme gizleme sayılabildiğinden 18 aydan 3 yıla kadar hapis cezasıyla karşılaşmamak adına dikkat!!!)

Elektronik defter elektronik ortamda ibraz edilmelidir. Defter ve beratların kağıt çıktıları geçerli değildir. Elektronik ortamda saklama ve ibraz yükümlülüğü mükellefin kendisine aittir.

Tutulması zorunlu olan defterlerin veya verilen beyannamelerin gerçek durumu yansıtmadığına dair delil bulunursa VUK. 359/2 gereğince hürriyeti bağlayıcı ceza gerektirir (18 aydan 3 yıla). İlgili hüküm Elektronik defter için de geçerli olan bir hükümdür.

E-DEFTER VERGİ ZİYAI AÇISINDAN

VUK.’nun 359. madde içeriğine sırasıyla bakılacak olursa; a bendinin birinci fıkrasında,

Defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapanlar, gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açanlar veya defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydedenler,

«gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açanlar»

Bu fıkra gerçek olmayan kişiler adına hesap açmayı suç saymaktadır. Gerçek olduğu halde ismi yanlış anlaşılan veya sehven yanlış yazılarak açılan hesaplar için herhangi bir ayrım bulunmamaktadır. Diyelim ki Bay A’ya yapılan veresiye satış yanlışlıkla Bay B adına hesap açılarak yazıldı. Bu durum vergi kaybına yol açmadığı halde suç olarak tanımlanmıştır.

«Defter, kayıt ve belgeleri tahrif edenler»

Elektronik defter elektronik ortamda ibraz edilmelidir. Elektronik dosyalarla oynanarak beratların bozulması/kırılması e-defterde tahrif olarak nitelendirilebilir.

«Defter, kayıt ve belgeleri gizleyenler»

Varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit olduğu halde, inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve belgelerin ibraz edilmemesi, bu fıkra hükmünün uygulanmasında gizleme olarak kabul edilir. E- defterde ilk ayın beratı noter açılış tasdiki yerine geçmektedir.

b) Vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve saklama ve ibraz mecburiyeti bulunan defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar

Elektronik ortamda saklanması gereken defterlere virüs bulaşması veya hacker tarafından dosyaların alınması gibi durumlar mücbir sebep olarak değerlendirilebilir mi? (sahibinin iradesi dışındaki sebeplerle defterlerin elden çıkması…) (Kanun boşluğu var!!!)

E-DEFTER VUK UYUMU

VUK md 219:

Muameleler defterlere zamanında kaydedilir. Şöyle ki:

  1. Muamelelerin işin hacmine ve icabına uygun olarak muhasebenin intizam ve vuzuhunu bozmayacak bir zaman zarfında kaydedilmesi şarttır. Bu gibi kayıtların on günden fazla geciktirilmesi caiz değildir.
  2. Kayıtlarını devamlı olarak muhasebe fişleri, primanota ve bordro gibi yetkili amirlerin imza ve parafını taşıyan mazbut vesikalara dayanarak yürüten müesseselerde, muamelelerin bunlara işlenmesi, deftere işlenmesi hükmündedir. Ancak bu kayıtlar, muamelelerin esas defterlere 45 günden daha geç intikal ettirilmesine cevaz vermez

BERATLAR üç ay sonra alınmaktadır. Bu durum kayıt zamanı maddesine bir aykırılık oluşturmaktadır. Tebliğ ile bu sürenin değiştirilmesi kanunilik ilkesine aykırılık oluşturur.

TASDİKİ YENİLEME

MADDE 222. Defterlerini ertesi yılda da kullanmak isteyenler Ocak ayı, hesap dönemleri Maliye Bakanlığınca tesbit edilenler bu dönemin ilk ayı içinde tasdiki yeniletmeye mecburdurlar.

E-Defterde ilk ayın beratı yani ocak ayının beratı 30 Nisan’a kadar verilmektedir. Tebliğ ile bu sürenin değiştirilmesi kanunilik ilkesine aykırılık oluşturur.

TASDiK MAKAMI

MADDE 223. Defterler, iş yerinin, iş yeri olmayanlar için ikametgahın bulunduğu yerdeki noter veya noterlik görevini ifa ile mükellef olanlar, menkul kıymet ve kambiyo borsasındaki acentaları için borsa komiserliği tarafından tasdik olunur.

Tasdik makamı, bu Kanuna göre tasdike getirilen defterleri sosyal güvenlik ile ilgili kuruluşların mevzuat hükümlerine bağlı kalmaksızın tasdik eder.

Defterler anonim ve limited şirketlerin kuruluş aşamasında, şirket merkezinin

bulunduğu yer ticaret sicili memuru veya noter tarafından tasdik edilir.

BERAT Alınması ile tasdik gerçekleştiğine göre e-Defterde Tasdik Makamı Gelir Ġdaresi Başkanlığı olmaktadır.  Tebliğle noter tasdik makamı olmaktan çıkarılıyor, kanunilik???!!!

YANLIŞ KAYITLARIN DÜZELTİLMESİ

MADDE 217. Yevmiye defteri maddelerinde yapılan yanlışlar ancak muhasebe kaidelerine göre düzeltilebilir. Diğer bilumum defter ve kayıtlara rakam ve yazılar yanlış yazıldığı takdirde düzeltmeler ancak yanlış rakam ve yazı okunacak şekilde çizilmek, üst veya yan tarafına veyahut ilgili bulunduğu hesaba doğrusu yazılmak suretiyle yapılabilir.

Defterlere geçirilen bir kaydı kazımak, çizmek veya silmek suretiyle okunamaz bir hale getirmek yasaktır.

E-Defteri kebirde yanlış bir kaydın üzeri çizilerek düzeltilmesi mümkün değildir (edefter öncesi de, çizilerek düzeltme yoktu, kanunun lafzı düzeltilmeli). E-yevmiye defterinde düzeltmeler muhasebe kaidelerine göre yapılır ve anında defteri kebire otomatik olarak aktarılır. E-Berat alındıktan sonra geriye dönük düzeltme yapılamaz, berat alınacak ay içerisinde düzeltme kaydı yapılır.

HESAP DÖNEMİ

MADDE 174. Defterler hesap dönemi itibariyle tutulur. Kayıtlar her hesap dönemi sonunda kapatılır ve ertesi dönem başında yeniden açılır.

Özel hesap dönemleri hariç, hesap dönemi normal olarak takvim yılıdır.

Şu kadar ki, takvim yılı dönemi faaliyet ve muamelelerinin mahiyetine uygun bulunmayanlar için, bunların müracaatı üzerine Maliye Bakanlığı 12 şer aylık özel hesap dönemleri belli edebilir.

E-Defter aylık olarak tutulmaktadır. 12 aylık hükmü aylık olarak değiştirilmelidir.

ELEKTRONİK DEFTER VERGİ DAVALARI

Elektronik defter vergi davaları gündeme gelecektir. Bu konuda açılan davalarda vergi mahkemeleri çoğunlukla dosyayı bilirkişiye sevk etmektedir. Ancak e-defter, e-fatura konularında uzman bilirkişilerin çoğunlukta olduğunu söylemek de mümkün değildir.

Maliye Bakanlığı tebliğler, özelgeler ve kılavuz değişiklikleri ile sistemi etkin bir şekilde işletebileceğini düşünmektedir. Ancak 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu ve ilgili diğer kanunlar e-defter, e-fatura özelinde güncellenmelidir. Vergi  mahkemelerinin  verecekleri  kararlar  Bölge  Ġdare Mahkemeleri veya Danıştay’da temyiz edildikçe belirli bir içtihat oluşmuş olacaktır.

Faydalanılan KaynakProf. Dr. Ersan ÖZ http://www.ersanoz.com/

Vergi kaçakçılığı suçları ve cezalarını düzenleyen Vergi Usul Kanunu’nun 359uncu maddesinin( b) fıkrasında ,’’…belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge, sahte belgedir’’ hükmüne yer verilmiştir. Ayrıca, kayba uğratılan verginin üç katı tutarında ceza kesilmektedir. Öngörülen bu ağır cezalara rağmen fatura, serbest meslek makbuzu. müstahsil makbuzu vd. belgeleri düzenlemek üzere faaliyet göstermek üzere mükellefiyet tesis ettirilmektedir. Vergi idaresi bu tür faaliyetleri önlemek amacıyla Vergi Usul Kanunu ile kendisine verilen yetkiler çerçevesinde bu tür mükellefiyetleri araştırıp tespit etmekte gerektiğinde aşağıdaki analiz ve değerlendirmelerin yapılması suretiyle sahte belge düzenlenmesini sonlandırmak üzere mükellefiyet terkin edilmektedir.

Analiz ve değerlendirmeler

Vergi Usul Kanunu’nun 160/A maddesinin birinci fıkrasında, mükellefiyet süresi, aktif ve öz sermaye büyüklüğü, ödenen vergi tutarı, çalışan sayısı, vergisel yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediği gibi hususlar dikkate alınarak mükelleflerin vergisel uyum seviyelerine yönelik olarak bakanlıkça yapılan analiz ve değerlendirme çalışmaları neticesinde sahte belge düzenleme riskinin yüksek olduğu tespit edilen mükelleflerin vergi incelemesine sevk edileceği ve bunlar nezdinde yoklama yapılacağı hükme bağlanmıştır.

Sahte belge düzenleme riski yüksek olan mükelleflerin belirlenmesine yönelik olarak yapılan analiz ve değerlendirme çalışmalarında, esas olarak, mükellefler tarafından verilen beyanname ve bildirimler, sicil, ortaklık, tahakkuk, tahsilat ve mükellefiyete ilişkin diğer bilgiler ile diğer kurum ve kuruluşlardan alınan gümrük beyannameleri, kapasite raporu, yatırım teşvik belgesi gibi bilgi ve belgeler dikkate alınır.

Bu kapsamda, mükelleflerin aktif ve öz sermaye büyüklükleri, iş yeri, taşıt, makine, teçhizat, demirbaş bilgileri ve çalışan sayıları itibarıyla üretim ve/veya ticaret/faaliyet kapasitesi ile beyan ve bildirimlerinin uyumlu olup olmadığı, haklarında sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme ya da kullanma yönünden rapor/tespit bulunup bulunmadığı, alış ve satış yaptıkları mükellefler hakkında düzenlenen/yapılan sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme/kullanma rapor/olumsuz tespit bilgileri, ortaklık yapısı ile ortaklara ilişkin bilgiler gibi hususlara bağlı olarak analiz ve değerlendirme çalışmaları yapılmaktadır.

Analizler ve vergi idaresince yapılan işlemler-yoklama ve komisyon değerlendirmesi

Bakanlık ilgili birimlerinin re’sen ya da ihbar, şikâyet, diğer kurum ve kuruluşlar veya Başkanlık birimleri tarafından yapılan bildirimler üzerine yapacağı analiz ve değerlendirme çalışmaları neticesinde sahte belge düzenleme riskinin yüksek olduğu tespit edilen mükelleflere ilişkin bilgiler, mükellefiyet terkin işlemlerine başlanılması amacıyla Başkanlık aracılığıyla ilgili vergi dairesi başkanlığına/defterdarlığa/vergi dairesi müdürlüğüne aktarılır ve söz konusu mükellefler vergi incelemesine sevk edilir.

Analiz ve değerlendirme sonucunun ilgili vergi dairesi başkanlığının/defterdarlığın/vergi dairesi müdürlüğünün bilgisine girmesini müteakiben mükellefin bilinen iş yeri adresinde yoklama yapılır.

Yapılan yoklama sonucunda, geçici ayrılmalar hariç, nezdinde yoklama yapılanın veya yetkilisinin, bilinen iş yeri adresinde bulunamaması (iş yeri adresinde olunmaması, adreste başkasının olması ya da adresteki iş yerinin boş olması gibi) hâlinde ikinci yoklama; gerçek kişilerde kendisinin, tüzel kişilerde bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerinden birinin, tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde ise bunları idare edenler veya varsa temsilcilerinden herhangi birinin, 25/4/2006 tarihli ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’na göre oluşturulan adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde yapılır.

Yoklamada; bilinen iş yeri adresinde faal olunup olunmadığı, cari dönem ve tespitin ilgili olduğu dönem itibarıyla faaliyetin bulunup bulunmadığı, üretim ve/veya ticaret/faaliyet kapasitesi, depo, tesis, taşıt, makine, teçhizat, demirbaş vb. varlığı, emtia mevcudu, çalışan sayısı, gibi mükellefin hakikatte faaliyette bulunduğunu veya bulunmadığını ispatlamaya matuf hususlar tespit edilir ve düzenlenen tutanakta bunlara yer verilir.

Bu tutanakta, nezdinde yoklama yapılanın veya yetkilisinin açıklamaları hariç olmak üzere, görüş ve kanaate yer verilmez. İhtiyaç duyulması hâlinde, mükellefin iş yeri çevresindeki esnaf, site yöneticisi, komşu, muhtar vb. kişilerin mükellefin faaliyetine yönelik ifadeleri, ilgiliye imzalatılarak ayrı bir tutanakla kayıt altına alınabilir.

Bakanlık ilgili birimleri tarafından yapılan analiz ve değerlendirme sonuçları ile yoklama neticesinde tespit edilen hususlar, vergi dairesi nezdinde oluşturulan bir komisyon tarafından değerlendirilir.

Komisyon tarafından, söz konusu analiz ve değerlendirme sonuçları ile yapılan yoklama neticesinde tespit edilen hususlarla birlikte; tarh zamanaşımı süresi içindeki dönemlere ilişkin beyannameler ve Ba-Bs bildirimleri, daha önce yapılmış yoklamalara ilişkin tutanaklar, tahakkuk, tahsilat ve vergi borcu bilgileri, alış ve satış ilişkisi içinde olunan mükelleflere ilişkin bilgiler, alış ve satış yapılan mükelleflere ilişkin sahte belge düzenleme ve kullanma fiillerine ilişkin tespitler ile vergi dairesinde bulunan diğer bilgi ve kayıtlar (vergi incelemesi bilgileri, kira sözleşmesi, elektronik ortamda bulunan bilgiler vb.) dikkate alınarak mükellefin, cari dönem ve tespitin ilgili olduğu dönem itibarıyla faaliyetinin bulunup bulunmadığı, bulunması hâlinde işletme kapasitesi ile beyanlarının (satış hasılatının, stoklarının, maliyetlerinin vb.) uyumlu olup olmadığı değerlendirilir.

Vergi Dairesi Başkanı/Defterdar Onayı ve Mükellefiyet Kaydı’nın Re’sen terkini

Vergi dairesi nezdinde oluşturulan komisyon tarafından yapılan değerlendirme neticesinde, mükellefin sahte belge düzenleme riskinin yüksek olduğuna ve mükellefiyetin mezkûr madde kapsamında terkin edilmesi gerektiğine kanaat getirilmesi hâlinde komisyon görüşü bir tutanağa bağlanır ve ilgisine göre vergi dairesi başkanı veya defterdar onayına sunulur.

Vergi dairesi başkanının/defterdarın onayından sonra, onay tarihi itibarıyla mükellefiyet kaydı re’sen terkin edilir ve bu durum mükellefe tebliğ edilir.

Vergi dairesi başkanının/defterdarın onay vermemesi durumunda, bu aşamada herhangi bir işlem tesis edilmez ve bu durum, gerekçeleri ile birlikte, analiz ve değerlendirme sonucunu aktaran ilgili birime başkanlık aracılığıyla bildirilir.

Vergi dairesi nezdinde oluşturulan komisyon tarafından yapılan değerlendirme neticesinde, mükellefin sahte belge düzenleme riskinin yüksek olmadığı, dolayısıyla mükellefiyetin bu aşamada terkin edilmesinin gerekmediğine kanaat getirilmesi hâlinde, bu durum gerekçeleri ile birlikte tutanağa bağlanır ve ilgisine göre vergi dairesi başkanı veya defterdar onayına sunulur.

Vergi dairesi başkanının/defterdarın onayı üzerine, mükellefiyet kaydının re’sen terkini hususunda bu aşamada herhangi bir işlem tesis edilmez ve bu durum, gerekçeleri ile birlikte, analiz ve değerlendirme sonucunu aktaran ilgili birime Başkanlık aracılığıyla bildirilir.

Vergi dairesi başkanının/defterdarın onay vermemesi hâlinde, gerekçeleri ile birlikte durum komisyona bildirilir. Söz konusu gerekçeler de dikkate alınarak komisyon tarafından yeniden değerlendirme yapılır. Değerlendirme sonucunda komisyon görüşü bir tutanağa bağlanır ve ilgisine göre vergi dairesi başkanı veya defterdar onayına sunulur.

Aynı kişinin yeniden vergi mükellefiyeti tesis ettirmek istemesi halinde Vergi Usul Kanunu’nun 153/A maddesi hükümleri çerçevesinde teminat göstermesi ve mevcut vergi borçlarını ödemiş olması gerekecektir. Akif Akarca/Dr. Mehmet Şafak

https://www.dunya.com/kose-yazisi/sahte-belge-duzenlenmesi-ve-vergi-mukellefiyetinin-resen-terkini/486974

Çarşamba, 28 Ekim 2020 14:09

Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun ...

Hiç bir gün, o günden güzel olmadı. "Bu Gün Büyük Bayramdır, Kutlu Olsun" CUMHURİYET BAYRAMIMIZ Kutlu olsun ...

(video için tıklayınız)

Bu resim için alternatif metin açıklaması yok

Hatırlanacağı üzere, D grubu teslim şekillerinde sigorta beyanına ilişkin olarak, Samsun Gümrük Müdürlüğü tarafından 14.11.2018 tarihli ve 39472125-205 sayılı INCOTERMS 2010 Teslim Şekilleri konulu Dağıtımlı Yazı  yayımlanarak “…Bu itibarla, alıcı tarafından herhangi bir sigorta ödemesi beyanı yapılmayan DAP, DAT ve DDP gibi teslim şekillerine konu ithalat beyannameleri için ilgili firmasından alıcı-satıcı arasında düzenlenmiş olan bir sigorta sözleşmesinin olup olmadığının sorulması ve ibrazının istenilmesi, böyle bir sözleşmenin bulunması halinde ise sözleşmede sigorta yükümlülüğünün satıcıya ait olduğuna dair herhangi bir madde bulunmaması durumunda sigorta yükümlülüğünün alıcıda olduğu kabul edilerek söz konusu sigorta masrafının 4458 sayılı Kanun'un 27/e maddesine göre gümrük kıymetine ilave edilmesi gerekmektedir.” denildiği ifade edilmiş ve DAP,DDP ve DDU teslim şekillerinin kullanıldığı ithalat işlemlerine ilişkin ithalatçı firmalarca sigorta  poliçesi ibraz edilmemesi halinde ek tahakkuk ve ceza kararları düzenlenmiştir.

Gümrükler Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan 21.10.2020 tarihli ve 85593407-165.01-E-00058349437 sayılı Dağıtımlı Yazı ile;

...taraflarca aksinin kararlaştırılmamış olması kaydıyla, INCOTERMS 2020'de yer alan DAP, DPU ve DDP teslim şekillerinde mallara ilişkin tüm ziya ve hasarın teslim yerine kadar satıcıya ait olduğu, bu teslim şekillerinde sigorta masraflarının satıcıya ait olduğu

belirtilmiştir.

Söz konusu Dağıtımlı Yazı’ya aşağıdaki bağlantı yoluyla ulaşabilirsiniz:

DAP, DPU ve DDP Teslim Şekillerinde Sigorta Beyanı ile İlgili Dağıtımlı Yazı

verginet.net

Yazının başlığını okur okumaz, “Türkiye’de 33 yıl yürürlükte kalan bir vergi düzenlemesi kaldı mı ki?” diye düşündünüz değil mi? Evet, bu konuda çok haklısınız. Çünkü, Vergi Kanunlarında son yıllarda sıkça yapılan değişiklikler sizi bu şekilde düşünmeye itiyor. Ancak, sanıldığı gibi her şey de değiştirilmiş değil! Az da olsa değiştirilmeyen bazı düzenleme ve uygulamalar hala var.

Danıştay, geçtiğimiz günlerde Maliye’nin 33 yıl değiştirilmeden uygulanan bir düzenlemesini iptal etti.

İptal kararı, 6 Nisan 2018 öncesine ilişkin olmak üzere yapılacak ve/veya yapılmakta olan vergi incelemeleri, yargıya intikal etmiş konular ve KDV iadelerini çok yakından ilgilendiriyor.

İptal edilen 33 yıllık düzenleme ne ile ilgili?

Danıştay tarafından iptal edilen 33 yıllık düzenleme, kat karşılığı inşaat işlerinde müteahhitlerin arsa sahiplerine arsanın karşılığı olarak verdikleri konut ve işyerlerinin KDV’ye tabi olup olmadığı ile ilgili.

Maliye’nin iptale konu düzenlemesi nasıldı?

Maliye’nin iptale konu düzenlemesi, önce özelgeler ve 30 Seri No.lu KDV Genel Tebliği’nde, sonra ise aynen aktarıldığı KDV Genel Uygulama Tebliği’nin değişmeden önceki (I/B/8.2). bölümünde “Müteahhit tarafından arsa sahibine arsanın karşılığı olarak yapılan teslimlerde, emsal bedel üzerinden KDV uygulanır.” şeklinde yer alıyordu.

Bu düzenlemeye göre, Maliye, kat karşılığı inşaat işlerini trampa olarak değerlendiriyor, arsa sahibi tarafından müteahhide arsa teslimi, müteahhit tarafından da arsa sahibine arsanın karşılığı olarak konut veya iş yeri teslimi yapıldığını kabul ediyor, müteahhit tarafından arsa sahibine arsanın karşılığı olarak yapılan konut ve iş yeri teslimlerini emsal bedel üzerinden KDV’ye tabi tutuyordu.

Danıştay, Maliye’nin bu düzenlemesini iptal etti!

Danıştay 4. Dairesi, ilk derece mahkemesi olarak açılan bir davaya ilişkin olarak KDV Genel Uygulama Tebliği’nin değişmeden önceki (I/B/8.2). bölümünde yer alan “müteahhit tarafından arsa sahibine arsanın karşılığı olarak yapılan teslimlerde, emsal bedel üzerinden KDV uygulanır.” şeklindeki düzenlemeyi iptal etti (Danıştay 4. Dairesi’nin 27.02.2020 tarihli ve E.2017/3387, K.2020/1096 sayılı Kararı).

Danıştay’ın iptal gerekçesi iki hususa dayanıyor: Birincisi; Anayasa’nın 73. Maddesinde vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağının hükme bağlandığı, bu nedenle, varsayıma ve benzetmeye dayanılarak vergilendirme yapılamayacağı, yapılırsa, verginin yasallığı ilkesi ile bağdaşmayacağı, ikincisi ise; arsa karşılığı kat alımında ise para karşılığında bir satışın söz konusu olmadığı, bir kişinin kat edinme karşılığında arsasını müteahhide vermesinin, hukuki açıdan bir çok işlemi içeren ve arsanın değerlendirilmesi amacına yönelik Kat Mülkiyeti Kanunu hükümlerinin de uygulanmasını gerektiren, tamamen kendine özgü (sui generis) bir hukuki muamele olarak nitelendirilmesi gerektiği, bunun, mal değişimi sözleşmesi hükümleri ile ilgilendirilmesinin söz konusu olamayacağı, dolayısıyla, düzenleme şeklinde arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca arsa sahiplerine yapılan taşınmaz teslimlerinin ticari faaliyet kapsamında değerlendirilmesine olanak bulunmadığı.

Maliye, iptal kararını temyiz etti, temyiz süreci devam ediyor!

Maliye, Danıştay 4. Dairesi’nin ilk derece mahkemesi olarak verdiği iptal kararını, Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nda (VDDK) temyiz etti. Temyiz aşaması devam ediyor.

VDDK, iptal kararını onaylar mı?

Danıştay’ın, 7104 sayılı Kanunla düzenleme yapılmadan önceki konu ile ilgili içtihat haline gelen kararları; “Arsa karşılığı olarak bağımsız bölüm tesliminin hukuki açıdan birçok işlemi içeren, arsanın değerlendirilmesine yönelik kendine özgü̈ bir hukuki muamele olduğu, trampa olmadığı ve KDV’ye tabi tutulamayacağı” şeklinde (Dn. 4. D.nin 9.4.2013 tarih ve E.2012/9089, K. 2013/2111, 7.2.2013 tarih ve E. 2012/6722, K. 2013/547, 21.11.2013 tarih ve E.2010/ 3166 K. 2013/8525 sayılı kararları).

Yani, Danıştay’ın verdiği kararlar, Maliye aleyhine içtihat haline gelmiş durumda. Bu kararlar çerçevesinde, VDDK’nın Maliye’nin temyiz başvurusunu aynı gerekçelerle reddetmesi ve iptal kararını onaması bekleniyor. Ancak, her ihtimale karşı, temyiz sürecini beklemekte fayda var.

Maliye, iptal olasılığına karşı 2018 yılında gerekli önlemi almıştı!

Maliye iptal olasılığına karşı 2018 yılında gerekli önlemleri almış, Tebliğ ile yaptığı düzenlemeyi, kapsamlı değişiklik yaparak 6 Nisan 2018 tarihinden itibaren yürürlüğe girmek üzere 7104 sayılı Kanunla, KDV Kanununa taşımıştı. Bu şekilde, 6 Nisan 2018 tarihinden itibaren yapılacak işlemleri de bir anlamda güvence altına almıştı.

Ayrıca, Maliye, 7104 sayılı Kanunla yaptığı değişikliklerle, arsa karşılığı inşaat işleri ile ilgili olarak ortaya çıkan vergisel tereddütleri 33 yıl sonra geç de olsa giderdi, Danıştay ile olan görüş ayrılıklarını büyük ölçüde çözdü, bu işlemi yapacak olanların önüne daha net bir tablo koydu. Konuyu KDV Kanununda düzenlemek suretiyle, Danıştay’ın kararlarına esas aldığı “vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır”, “varsayıma ve benzetmeye dayanılarak vergilendirme yapılamaz” ve “arsa karşılığı inşaat işlerinin trampa olmadığı” şeklindeki gerekçeleri de ortadan kaldırdı. Arsa karşılığı inşaat işlerinin “TRAMPA” olduğunu ve hangi değer üzerinden karşılıklı olarak faturalandırılacağı hususlarını netleştirdi. Karşılıklı faturalaşmanın, arsa payı karşılığında arsa sahibine verilen konut veya işyerlerinin Vergi Usul Kanununun 267. maddesinin ikinci fıkrasına göre belirlenecek MALİYET BEDELİ’nin üzerinden yapılacağına ilişkin düzenleme yaptı. Maliyet bedelinin, müteahhit firmanın kayıtlarında oluşan inşaat maliyetinin arsa sahibine verilen bağımsız bölümlere isabet eden kısmına, arsa sahibi ticari işletme ise % 5, arsa ticari işletmeye dahil değilse % 10 ilave edilmek suretiyle bulunacağını açıkladı. 6 Nisan 2018 tarihinden itibaren geçerli olan uygulama bu şekilde.

İptal, Maliye’nin 6 Nisan 2018 tarihinden önce tam 33 yıl yürürlükte kalmış Tebliğ düzenlemesi ve uygulaması ile ilgili. Yani, iptal kararı, 6 Nisan 2018 tarihinden öncesi için geçerli, bu tarihten sonrası için geçerli değil.

İptal kararı kesinleşirse, sonuçları ne olur?

Danıştay’ın iptal kararı kesinleşirse, 6 Nisan 2018 öncesinde arsa sahiplerine arsanın karşılığı olarak konut veya iş yeri teslim edip KDV hesaplayan müteahhitler, 5 yıllık düzeltme zamanaşımı süresi ile sınırlı olmak üzere düzeltme – şikayet yoluyla dava açıp, bu KDV’lerin iadesini isteyebilecek. Çünkü, iptal kararının kesinleşmesi halinde, Maliye’nin iptal edilen düzenlemesine göre hesaplanan KDV’ler, Vergi Usul Kanununun 118. Maddesine göre vergilendirme hatası (mevzuda hata) kapsamında değerlendirilecek ve iade edilecek.

Ayrıca, iptale konu düzenlemenin geçerli olduğu yıllarla ilgili olarak yapılmakta bulunan veya yapılacak olan vergi incelemelerinde, uzlaşmalarda ve yargıda devam eden uyuşmazlıklarda iptal kararının dikkate alınması gerekecek.

Hem idare hem de mükellefler açısından sıkıntılı, uzun ve zor bir süreç. ABDULLAH TOLU

https://www.dunya.com/kose-yazisi/maliyenin-33-yillik-duzenlemesi-iptal-oldu/486869

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • VERGİSİNİ ÖDEMEYENE E-HACİZ YAĞIYOR Yanlış e-haciz işlemi, mükelleflerin batmasına neden olabilir Yerel seçimlerin ardından…
  • FİNANSMAN GİDER KISITLAMASI ÖZELLİKLİ HUSUSLAR *  Yabancı Kaynakları Öz Kaynakları Aşan Mükellefler Finansman Gider Kısıtlamasına Tabidir.…
  • ÖTEDEN BERİ FAALİYETTE BULUNAN SERBEST MESLEK ERBABININ, İŞLERİNDE KULLANDIKLARI HALDE ENVANTERLERİNE DAHİL ETMEDİKLERİ BİNEK OTOMOBİLLERİNE İLİŞKİN AMORTİSMANLARIN DURUMU 221 seri No.lu Gelir Vergisi Kanunu Genel Tebliği’nin “Binek Otomobillerinin Amortismanları ve Giderleri”…
Top