Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Bilindiği üzere, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (Kanun) 07.04.2016 tarihli ve 29677 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Kanunun 32 nci maddesi uyarınca Kanunun 8 inci, 9 uncu, 11 inci, 13 üncü, 14 üncü, 15 inci, 16 ncı, 17 nci ve 18 inci maddeleri yayımı tarihinden altı ay sonra, diğer maddeleri ise yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bununla birlikte, Kanunun “Geçiş hükümleri” başlıklı Geçici 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasında Kanunun yayımı tarihinden önce işlenmiş olan kişisel verilerin, yayımı tarihinden itibaren 2 yıl içerisinde Kanun hükümlerine uygun hale getirileceği düzenlenmiştir. Bu anlamda, kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin yükümlülükleri ile uyacakları usul ve esasları düzenleyen Kanuna uyum için makul bir süre hem Kanunda yer alan düzenlemelerle hem de Kurumumuzun işbirliğine dayalı anlayışı ile kişisel veri işleme faaliyetinde bulunan ilgililere tanınmıştır.

Kurumumuz faaliyete geçtiği günden bu yana, kişisel verilerin korunmasına yönelik farkındalık yaratmak ve ilgililerin iş süreçlerini Kanuna uygun olarak yeniden tasarlayabilmeleri adına Ülkemizin her bölgesine yayılan organizasyonlar gerçekleştirmekte, ilgili meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşları ile sürekli olarak bilgi alışverişinde bulunmakta, veri sorumluları ile veri işleyenleri yönlendirmekte ve ilgili paydaşlardan gelen talepleri uygun düştüğü ölçüde karşılamaktadır. Bu kapsamda, eğitim programları düzenlenmekte ve Kanuna etkili bir uyumun sağlanabilmesi için işleme faaliyetinde bulunan aktörlere kolaylık sağlanmaya çalışılmaktadır. Ayrıca yine önemle ifade etmek gerekir ki, başta Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve muhtelif sektör temsilcileri olmak üzere çeşitli paydaşların talebi doğrultusunda Veri Sorumluları Siciline kayıt ve bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmesi için tanınan süre kapsamlı uyum sürecinin gerektirdiği özen, Sicile kayıt uygulamasıyla kişisel verileri işlenen ilgili kişiler bakımından sağlanması amaçlanan şeffaflığın tam anlamıyla gerçekleşmesi gereği ve COVID-19 salgınının etkileri dikkate alınarak üç kere uzatılmıştır. Yine, COVID-19 salgını sürecinde uzaktan ve/veya dönüşümlü çalışma uygulamalarının neden olabileceği zorluklar; her bir başvuru ya da veri ihlal bildirimi özelinde, veri sorumlularının uymakla yükümlü oldukları sürelerin değerlendirilmesi açısından Kişisel Verileri Koruma Kurulu (Kurul) tarafından göz önünde bulundurulmuştur.

Kurumumuz, Anayasada öngörülen özel hayatın gizliliği ile temel hak ve özgürlüklerin korunması kapsamında, Ülkemizde kişisel verilerin korunmasını sağlamanın ve buna yönelik farkındalık oluşturarak bilinç düzeyini geliştirmenin yanında, veri temelli ekonomide özel ve kamusal aktörlerin uluslararası rekabet kapasitelerini artırıcı bir ortam oluşturmayı da misyon olarak benimsemektedir. Kişisel verilerin hukuka uygun, bireylerin kontrolünden ödün vermeden ve şeffaf bir biçimde işlenmesi sonucu elde edilecek katma değer büyük bir önem arz etmektedir. Nitekim Kurumumuz da bu farkındalığa sahip olarak kişisel verilerin korunması ve dijital dönüşümün çok yoğun bir şekilde yaşandığı günümüzün gereklerine uygun olarak kişisel verilerin önemli bir parçasını teşkil ettiği verimi yüksek ve avantajlı iş süreçlerinin sürdürülebilmesi arasında bir denge gözetmektedir. Ancak takdir edilecektir ki, Kurumumuz Kanunda öngörülen görev ve yetkileri çerçevesinde faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu anlamda, kişisel verilerin Kanunda yer verilen usul ve esaslara uygun olarak işlenmesinin sağlanması ve zorunlu izin ve/veya yetkilendirme süreçlerinin işletilmesi Kurumumuzun asli yükümlülüğüdür. Ancak bu noktada belirtilmesinde fayda görülmektedir ki, ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde Kurumumuz çağdaş hukuk düzenlerinde yürürlükte bulunan kişisel verilerin korunması ile ilgili düzenlemeler ve bunlara ilişkin uygulama ile aynı doğrultuda etkinlik göstermektedir.

Öte yandan, çeşitli özel sektör temsilcileri ve akademik kuruluşlardan Kanun ve ilgili ikincil mevzuatın uygulanmasına ve Kurumumuzun yürüttüğü faaliyetlere ilişkin birtakım eleştirilerde bulunulduğu görülmektedir. Söz konusu eleştiriler, çoğulcu bir yaklaşımla kişisel verilerin korunması alanında daha uygulanabilir modellerin oluşturulması imkânını tanıması bakımından Kurumumuz tarafından olumlu karşılanmakla birlikte, ilgililer nezdinde oluşabilecek yanlış anlaşılmaların giderilmesi gerektiği değerlendirilmektedir. Bu Kamuoyu Duyurusu da kişisel verilerin yurt dışına aktarılması özelinde Kurumumuzun çalışmalarını ve bakış açısını ortaya koyarak bu yanlış anlaşılmaların önüne geçilmesi amacıyla yayınlanmaktadır.

a) Kişisel Verilerin Yurt Dışına Aktarımına İlişkin Kanunda Öngörülen Düzenleme

Kişisel verilerin yurt dışına aktarımına ilişkin usul ve esaslar, Kanunun 9 uncu maddesinde düzenlenmekte olup; söz konusu maddede, kişisel verilerin ilgili kişinin açık rızası olmaksızın yurt dışına aktarılamayacağı; ancak Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrası ile özel nitelikli kişisel veriler bakımından 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen şartlardan birinin varlığı ve kişisel verinin aktarılacağı yabancı ülkede yeterli korumanın bulunması halinde; yeterli korumanın bulunmaması durumunda ise Türkiye’deki ve ilgili yabancı ülkedeki veri sorumlularının yeterli korumayı yazılı olarak taahhüt etmeleri ve Kurulun izninin bulunması kaydıyla ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın yurt dışına aktarılabileceği hükme bağlanmıştır.

Kişisel verilerin yurt dışına aktarılması, Kanunun 3 üncü maddesinde yer verilen “kişisel verilerin işlenmesi” tanımında da açıkça belirtildiği üzere bir işleme faaliyetidir. Yani, kişisel verilerin yurt dışına aktarılmasının değiştirme, yeniden düzenleme, kaydetme, depolama ve muhafaza etme gibi diğer kişisel veri işleme faaliyetlerinden bir farkı bulunmamaktadır. Nitekim özel olarak Kanunun 9 uncu maddesinde düzenlenmiş olsa da ilgili hükümde Kanunun 5 inci ve 6 ncı maddelerinde düzenlenmiş kişisel verilerin işlenme şartlarına atıf yapılmaktadır.

Diğer taraftan belirtmek gerekir ki, kişisel verilerin yurt dışına aktarımının ayrı bir hükümde düzenlenmiş olmasının ve kişisel veri işleme şartlarından birinin varlığına ek olarak diğer bazı şartların aranmasının sebebi ilgili kişinin kişisel verilerinin aktarıldığı ülkede de etkin olarak korunabilmesinin sağlanmasıdır. Bu düzenlemeyle yurt dışına aktarılmış kişisel verilerle ilgili olarak, ilgili kişinin sahip olduğu hakları etkin bir şekilde ve Kanunun uygulamasına mümkün olabilecek en yakın seviyede kullanabilmesi ile aktarım yapılacak tarafın başta veri güvenliği olmak üzere ilgili kişiyi korumaya yönelik güvencelerin sağlanması hususunda yükümlü kılınması amaçlanmaktadır. Bu bağlamda, kişisel verilerin yurt dışına aktarımına ilişkin düzenlemeler ve bu düzenlemeler çerçevesinde Kurumumuz tarafından benimsenen yaklaşım ve yürütülen faaliyetler küreselleşme ve teknolojik gelişmeler sonucu her an daha da artan bir miktarda gerçekleşen sınır ötesi aktarımları engellemeyi değil; temel hak ve özgürlüklerin korunması temelinde öngörülebilir ve şeffaf bir aktarım rejimini oluşturmayı hedeflemektedir.

b) Yeterli Koruma Bulunan Ülkelerin (Güvenli Ülkelerin) Belirlenmesi

b-1) İlgili Ülkede Yeterli Koruma Bulunup Bulunmadığına İlişkin Değerlendirme

Kanunun 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında yeterli korumanın bulunduğu ülkelerin Kurul tarafından belirlenerek ilan edileceği düzenleme altına alınmıştır. Bununla birlikte, anılan maddenin dördüncü fıkrasında, Kurulun yabancı ülkede yeterli koruma bulunup bulunmadığına; Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri, kişisel verilerin aktarılacağı ülke ile Türkiye arasında veri aktarımına ilişkin karşılıklılık durumunu, kişisel verinin aktarılacağı ülkenin konuyla ilgili mevzuatı ve uygulamasını değerlendirmek suretiyle karar vereceği hükme bağlanmıştır. Nitekim Kurulun 02.05.2019 tarihli ve 2019/125 sayılı kararı ile de, yeterli korumanın bulunduğu ülkelerin tayininde kullanılmak üzere oluşturulan form Kurumumuz resmi internet sitesinde yayımlanmış olup, söz konusu forma göre yeterli korumanın bulunduğu ülkelerin belirlemesinde, karşılıklılık durumu, ilgili ülkenin kişisel verilerin işlenmesine ilişkin mevzuatı ve uygulaması, bağımsız veri koruma otoritesinin bulunup bulunmadığı, kişisel verilerin korunması ile ilgili uluslararası antlaşmalara taraf olma ile uluslararası kuruluşlara üye olma durumu, Ülkemizin üye olduğu küresel ve bölgesel örgütlere üye olma durumu ve ilgili ülke ile yürütülen ticaret hacmi gibi kriterlerin dikkate alınacağı belirtilmiştir.

Kurul tarafından yeterli koruma bulunup bulunmadığına ilişkin yapılacak değerlendirme; çeşitli ve birbirinden oldukça farklı ulusal hukuk düzenlerinin varlığı, değerlendirmeye konu ülkede genel nitelikte bir veri koruma düzenlemesinin bulunmaması veya yalnızca belirli alanları kapsayan düzenlemelerin bulunması ve federal devletlerde eyaletler arasındaki farklılıklar göz önünde bulundurulduğunda titizlikle yürütülmesi gereken yoğun ve uzun bir süreç sonrasında sonuçlandırılabilecektir (Madde 29 Çalışma Grubu, Working Document Transfers of personal data to third countries : Applying Articles 25 and 26 of the EU data protection directive, s. 26, https://ec.europa.eu/justice/article-29/documentation/opinion-recommendation/files/1998/wp12_en.pdf ). Öte yandan, “yaşayan” birer doküman olarak nitelendirilebilecek yeterlilik kararları, periyodik gözden geçirmelere tabi tutulacak ve değişen koşullara göre söz konusu yeterlilik kararları değiştirilebilecek, askıya alınabilecek veya kaldırılabilecektir. Dolayısıyla, güvenli ülke statüsü tayini, ilgili ülke ile yakın işbirliği ve diyalog mekanizmalarının kurulmasını içeren, kapsamlı ve çok boyutlu değerlendirmelerin yapılması ile sağlanan koruma düzeyinin sürekliliğinin takip edilmesini gerektiren dinamik bir süreci ifade etmektedir (Avrupa Komisyonu, COMMUNICATION FROM THE COMMISSION TO THE EUROPEAN PARLIAMENT AND THE COUNCIL Exchanging and Protecting Personal Data in a Globalised World, s. 8-9, https://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/PDF/?uri=CELEX:52017DC0007&from=EN).

b-2) Güvenli Ülke Statüsünün Karşılıklı Olarak Tanınmasının Önemi

Kanunun 9 uncu maddesinin dördüncü fıkrasının (b) bendi uyarınca Kurul, yabancı ülkede yeterli koruma bulunup bulunmadığına ilişkin yapacağı değerlendirmede ilgili ülke ile Türkiye arasında veri aktarımına ilişkin karşılıklılık durumunu dikkate alacaktır. Bu noktada belirtmek gerekir ki, Dışişleri Bakanlığı ile güvenli ülke statüsü tayinine ilişkin yapılan bütün yazışmalarda mütekabiliyet hususu ön plana çıkmakta ve yürütülecek müzakerelerin her hal ve şartta karşılıklı yeterlilik kararı verilmesi üzerine olması gerektiği vurgulanmaktadır.

Öte yandan, kişisel verilerin korunması bakımından güvenli ülke statüsünün değerlendirmeye konu ülke ile karşılıklı olarak tanınması Ülkemizde faaliyet gösteren veri sorumlusu ve veri işleyenlerin kişisel verilerin güvenli, maliyetsiz ve hızlı bir biçimde aktarım olanağından aynı şekilde yararlanabilmeleri, ekonomik kazanç sağlayabilmeleri ve bu anlamda tek taraflı bir tanımanın yaratacağı asimetri nedeniyle dezavantajlı konumda bulunmamaları için de büyük bir önem arz etmektedir.

b-3) Kurumumuz Tarafından Yürütülen Güvenli Ülke Statüsü Tayini Çalışmaları

Hâlihazırda güvenli ülke statüsü tayini için diğer devletlerden Kurumumuza iletilmiş herhangi bir talep bulunmamakla birlikte, mevcut ve potansiyel ticari ilişkiler, coğrafi ve/veya kültürel bağlar ve siyasi/diplomatik ilişkiler dikkate alınarak çeşitli ülkelerle görüşmeler gerçekleştirilmekte ve bu kapsamda çalışmalar yoğun bir şekilde sürdürülmektedir. Diğer taraftan, diğer kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri ve diğer paydaşlar tarafından hakkında yeterlilik kararı verilmesinin yararlı olacağı değerlendirilen ülkelere ilişkin önerilerde bulunulması halinde Kurumumuz çalışmalarını uygun düştüğü ölçüde yönlendirmektedir. Ayrıca belirtmek gerekir ki, güvenli ülke statüsü tayinine ilişkin çalışmalar Adalet Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı ile yakın iş birliği içerisinde yürütülmektedir. Bu çerçevede; Kurumumuz tarafından güvenli ülke statüsü tayini ile ilgili olarak muhtelif ülkelerle görüşmelerimiz devam etmekte olup, Avrupa Birliği (AB) ile hem resmi hem de gayri resmi nitelikte yapılan görüşmeler kapsamında gerek karşılıklı yeterlilik kararı verilmesi gerek Ülkemizde yürürlükte olan kişisel verilerin korunması mevzuatının AB müktesebatına uygun olarak güncellenmesi konularında istişarelerde bulunulmaktadır. Bununla birlikte, Kurumumuz üye devletler adına yeterlilik kararı vermeye yetkili Avrupa Komisyonunun ve Avrupa Komisyonuna yeterli koruma değerlendirmesi hususunda görüş veren Avrupa Veri Koruma Kurulunun konuya ilişkin çalışmalarını ve dokümanlarını yakından takip etmekte ve bu süreçte tesis edilen yeterlilik kararlarını inceleyerek potansiyel müzakereler için hazırlıklarını tamamlamaktadır. Bu kapsamda, Kurumumuz; ilgili diğer kamu kurum ve kuruluşları ile koordinasyon içerisinde Avrupa Komisyonu ile karşılıklı güvenli ülke görüşmelerinin yürütülebilmesi için gerekli her türlü tedbiri almış durumdadır.

b-4) Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunması Sözleşmesi (108 sayılı Sözleşme)

b-4-1) 108 sayılı Sözleşmenin 12 nci maddesinin Ülkemizdeki uygulamasına ilişkin olarak:

Bilindiği üzere, 108 sayılı Sözleşmenin “Kişisel verilerin sınır ötesi akışı ve iç hukuk” başlıklı 12 nci maddesi,

1) Otomatik işleme konu olan veya otomatik işleme konu olmak üzere toplanmış kişisel verilerin her türlü yoldan ulusal sınırların ötesine transferinde aşağıdaki hükümler uygulanır.

2) Bir Taraf, münhasıran özel yaşamın korunması amacıyla kişisel verilerin diğer bir Tarafa sınır ötesi akışını yasaklayamaz veya özel müsaadeye tabi tutamaz.

3) Bununla birlikte her bir Taraf, 2 nci fıkradaki hükümlere aşağıdaki durumlarda istisna getirebilir:

a) Kendi mevzuatının, belli kişisel veri veya otomatik kişisel veri dosyası kategorileri için, bu verilerin veya dosyaların doğasından kaynaklanan özel düzenlemeler içermesi, diğer Tarafın düzenlemelerinin ise eşdeğer bir koruma içermemesi durumunda;

b) Bu transferin bir Tarafın ülkesinden, bir diğer taraf üzerinden Taraf olmayan bir devletin ülkesine yapılması durumunda, bu bendin başında atıfta bulunulan Tarafın mevzuatının boşluklarından yararlanmak üzere yapılacak bu tür transferleri engellemek amacıyla.

hükmünü amir bulunmakta olup, düzenlemede Sözleşmeye taraf devletlerin yalnızca özel hayatın korunması gerekçesiyle diğer taraf devletlere gerçekleşecek kişisel veri aktarımlarını yasaklayamayacakları veya özel bir izin mekanizması öngörmek suretiyle kısıtlayamayacakları öngörülmüştür. 108 sayılı Sözleşmeye ilişkin Açıklayıcı Raporda da (Rapor) hükmün ikinci fıkrasında yer alan düzenlemenin amacının, Sözleşmeye taraf ülkelerin kişisel verilerin korunması bakımından yeterli düzeyde güvenceleri sağladığı yönündeki ön kabulden hareketle taraf ülkeler arasında veri akışının kolaylaştırılması olduğu belirtilmiştir. Bununla birlikte, hükmün taraf devletler arasındaki veri akışının bildirime tabi kılınmasına veya tarafların iç hukuklarında belirli durumlarda yurt içinde veya sınıraşan nitelikte aktarımları yasaklamaya yönelik düzenlemeler yapabilme imkânını ortadan kaldırmadığı açıklaması da yapılmıştır (Avrupa Konseyi, Explanatory Report to the Convention for the Protection of Individuals with regard to Automatic Processing of Personal Data, Paragraf 67. https://rm.coe.int/CoERMPublicCommonSearchServices/DisplayDCTMContent?documentId=09000016800ca434).

Öte yandan, Kanunun 9 uncu maddesinin dördüncü fıkrasının (a) bendinde Kurulun veri aktarımına izin verip vermeyeceğine ilişkin yapacağı değerlendirmede Ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin dikkate alınacağı hükme bağlanmıştır. Bu anlamda, kişisel verilerin aktarılacağı ülkenin 108 sayılı Sözleşmeye taraf olmasının Kurulun değerlendirmesine esas teşkil edecek unsurlardan biri olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim 108 sayılı Sözleşmeye taraf olma durumu, yeterli korumanın bulunduğu ülkelerin Kurulca belirlenmesinde kullanılmak üzere Kurulun 02/05/2019 tarihli ve 2019/125 Kararında kabul edilen kriterler arasında da yer almaktadır. Bununla birlikte, maddede aktarıma konu kişisel verilerin niteliği ile işlenme amaç ve süresi, aktarımın yapılacağı ülkedeki veri koruma mevzuatı ve uygulaması ve bu ülkedeki veri sorumlusu veya veri işleyenin taahhüt edeceği önlemler gibi özellikle kişisel verilerin etkin bir biçimde korunmasını sağlamaya yönelmiş hususlar ile Ülkemiz ile aktarımın yapılacağı ülke arasında veri aktarımına ilişkin karşılıklılık durumunun da Kurulun değerlendirmesinde göz önünde bulunduracağı düzenlenmiştir.

Bu çerçevede, yukarıda belirtildiği üzere, sözleşmeye taraf devletlerin iç hukuklarında belirli durumlarda yurt dışına veri aktarımını yasaklamaya yönelik düzenleme yapabileceğine ilişkin Raporda yer alan açıklama ve Kurulun yabancı ülkede yeterli koruma bulunup bulunmadığına ilişkin yapacağı değerlendirmede hem 108 sayılı Sözleşme gibi Ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri hem de kişisel verilerin korunması veya özel hayatın gizliliğini koruma amacını taşımadan aktarımın yapılacağı ülke ile karşılıklılık halini değerlendireceğine ilişkin Kanunun 9 uncu maddesinde yer verilen düzenleme dikkate alındığında Kanunda öngörülen kişisel veri aktarım rejiminin 108 sayılı Sözleşme ile uyumlu olduğu açıktır.

b-4-2) 108 sayılı Sözleşmenin 12 nci maddesinin AB’deki uygulamasına ilişkin olarak:

AB hem mülga 95/46/AT sayılı Direktif hem de Gerçek Kişilerin Kişisel Verilerin İşlenmesi Bakımından Korunması ve Bu Verilerin Serbest Dolaşımı Hakkında ve 95/46/AT sayılı Direktifi Yürürlükten Kaldıran 27/04/2016 tarihli ve (AB) 2016/679 sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konsey Tüzüğü (Genel Veri Koruma Tüzüğü-GVKT) hükümleri uyarınca 108 sayılı Sözleşmeye taraf olan ülkeleri herhangi başka bir değerlendirmede bulunmadan yeterli korumaya sahip ülke olarak nitelendirmemekte ve Sözleşmeye taraf olmayı yalnızca yeterlilik değerlendirmesinde dikkate alacağı bir kriter olarak kabul etmektedir. Nitekim 108 sayılı Sözleşmeye taraf olsa dahi bir ülkenin ancak yeterli koruma sağlayıp sağlamadığına ilişkin hakkında yapılacak ayrı bir değerlendirme sonrasında güvenli ülke olarak ilan edildiği görülmektedir(Örnek: İsviçre). Öte yandan AB, 108 sayılı Sözleşmeye ek Denetleyici Makamlar ve Sınıraşan Veri Akışına İlişkin Protokolün yürürlüğe girmesinden sonra da Sözleşmeye ve Protokole taraf ülkeler için aynı süreci işletmiştir (Örnek: Andorra).

Kurulun “Kişisel verilerin 108 sayılı Sözleşme dayanak gösterilerek yurt dışına aktarılması” hakkında 22.07.2020 tarihli ve 2020/559 sayılı Kararında yukarıdaki değerlendirmeler çerçevesinde 108 sayılı Sözleşmenin 12 nci maddesi hükmünü gerekçe göstererek Kanunun 9 uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca aktarım tarafları arasında düzenlenmiş yazılı bir taahhütnamenin ve Kurulun izninin bulunmaması nedeniyle yurt dışına kişisel veri aktarımı gerçekleştiren bir veri sorumlusu hakkında idari para cezasına hükmedilmiştir. Ancak belirtilmesinde fayda görülmektedir ki, söz konusu karar birtakım eleştirilerde ifade edildiği gibi yurt dışına veri aktarımını imkânsız hale getirmemektedir. Kararla, Ülkemizin taraf olduğu 108 sayılı Sözleşme ve Sözleşmeye Ek Protokolün uygulamasına Kurumumuzun yaklaşımı açıklanmakta ve 108 sayılı Sözleşmeye taraf olma durumunun Kurumumuz tarafından güvenli ülke statüsü tayini için yeterli olmadığı vurgulanarak veri sorumlularının Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca yazılı bir korumayı taahhütte bulunarak kişisel veri aktarımlarını gerçekleştirmeleri gerektiği belirtilmektedir.

c) Yeterli Koruma Bulunmayan Ülkelere Kişisel Veri Aktarımı

Kanunun 9 uncu maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi kapsamında yeterli korumanın bulunmadığı ülkelere aktarımın gerçekleştirilebilmesi için aktarım taraflarının yeterli bir korumayı yazılı olarak taahhüt etmeleri ve Kurulun aktarıma izin vermesi gerekmektedir. Kurul öncelikle, yurt dışına kişisel veri aktarımında veri sorumlusu tarafından hazırlanacak taahhütnamelerde yer alacak asgari unsurları belirlemiştir. Daha sonrasında ise çok uluslu şirket topluluklarını oluşturan şirketler arasında gerçekleştirilecek topluluk içi aktarımlarda Bağlayıcı Şirket Kuralları alternatif bir yeterli koruma sağlama yolu olarak belirlenmiştir.

c-1) Taahhütnameler

Kurumumuz tarafından hem veri sorumlusundan veri sorumlusuna hem de veri sorumlusundan veri işleyene gerçekleştirilecek yurt dışına kişisel veri aktarımlarında kullanılmak üzere iki tür taahhütname hazırlanmıştır. Ancak, Kurumumuza veri sorumluları tarafından yapılan başvurularda taahhütnamelerin ekinde yer alan söz konusu kişisel veri aktarımının dayandığı işleme şartına, amacına, aktarıma konu veri kategorilerine, veri konusu kişi grubuna veya gruplarına, aktarım yapılacak tarafın alacağı idari ve teknik tedbirlere ve saklama süresi gibi unsurlar ile ilgili açıklamaların aktarıma izin verilip verilmeyeceğine ilişkin değerlendirmeye esas teşkil edilebilecek detayda ve açıklıkta olmadığı görülmüştür. Ayrıca, yapılan başvuruların idari makamlara yapılacak başvurularda riayet edilmesi gereken usul ve esaslara uygun olmadan gerçekleştirildiği tespit edilmiştir. Bunun üzerine bahse konu taahhütnamelerin hazırlanmasında veri sorumluları tarafından dikkat edilmesi gereken gerek usule gerek esasa ilişkin hususlar ile ilgili detaylı bir kamuoyu duyurusu hazırlanarak Kurumumuzun resmi internet sitesinde yayımlanmıştır.

Diğer taraftan belirtmek gerekir ki, yurt dışına kişisel veri aktarımı gerçekleştirmek amacıyla yapılan başvurular, Kurumumuzun ilgili tüm birimleri tarafından hem hukuki hem teknik boyutlarıyla titizlikle incelenmekte ve mümkün olan en kısa süre içerisinde başvuruculara geri dönüş yapılarak eksikliklerin tamamlanması veya düzeltmelerin yapılması için ek süre tanınmaktadır. Bu anlamda, başvurucular desteklenmekte ve iş süreçlerinin aksamaması adına gerekli yönlendirmeler yapılmaktadır. Dolayısıyla, Kurumumuzun taahhütnamelerin onaylanması ve aktarıma izin verilmesi sürecinde zorlaştırıcı bir yaklaşım benimsediği eleştirisi gerçeği yansıtmamaktadır.

c-2) Bağlayıcı Şirket Kuralları

Kurumumuz tarafından veri sorumlularının organizasyonlarının ve iş süreçlerinin farklılık gösterdiği dikkate alınarak kişisel verilerin yurt dışına aktarılabilmesi için uygun güvencelerin oluşturulması gereğini karşılayacak alternatif bir yöntem olarak Bağlayıcı Şirket Kuralları oluşturulmuştur. Bu kapsamda, çok uluslu grup şirketleri arasında yapılacak aktarımlarda kullanılabilecek Bağlayıcı Şirket Kurallarına ilişkin başvuru formu ve Bağlayıcı Şirket Kurallarında bulunması gereken temel hususlara ilişkin yardımcı doküman yayımlanarak ilgililerin kullanımına sunulmuştur. Çok uluslu grup şirketlerinin, kendilerine özgü yapılarına, ihtiyaçlarına ve faaliyet gösterdikleri sektörün gereklerine uygun olarak hazırladıkları ve birbirleri arasında gerçekleştirilecek yurt dışına veri aktarımlarında uymayı taahhüt ettikleri kuralların Kurul tarafından uygun bulunması halinde Kanunun 9 uncu maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde düzenlenmiş yeterli korumayı taahhüt etme yükümlülüklerini yerine getirmiş olacaklardır. Ayrıca belirtmek gerekir ki, söz konusu yöntem AB’de kişisel verilerin korunmasında temel düzenleme niteliği haiz Genel Veri Koruma Tüzüğünde de hakkında yeterlilik kararı verilmemiş ülkelere yapılacak aktarımlarda kullanılabilecek uygun güvenlik düzeyini sağlama yöntemlerinden biri olarak öngörülmektedir.

d) Kişisel Verilerin Yurt Dışına Aktarımına İlişkin Diğer Kanunlarda Öngörülen Düzenlemeler

Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrası “Kişisel veriler, ancak bu Kanunda ve diğer kanunlarda öngörülen usul ve esaslara uygun olarak işlenebilir.” hükmünü amirdir. Bu anlamda, Kanun çerçeve düzenleme niteliğini haiz olarak yurt dışına aktarım dâhil olmak üzere kişisel verilerin işlenmesine ilişkin temel usul ve esasları belirlemekte; sektörlere ilişkin farklı düzenlemelerin bulunması halinde bu düzenlemeleri tamamlayıcı bir rol üstlenmektedir. Diğer bir deyişle, farklı alanlarda sürdürülen kişisel veri işleme faaliyetlerinin tabi olduğu kanuni düzenlemeler Kanun ile beraber uygulanmakta ve bu şekilde söz konusu faaliyetlerin kendine özgü yapısından kaynaklanan gereklilikler de yerine getirilmiş olmaktadır. Kurumumuz da bütüncül bir bakış açısıyla hem mevzuatı tümüyle göz önünde bulundurarak hem de söz konusu kişisel veri işleme faaliyeti özelinde dikkate alınması gereken diğer unsurları tespit ederek faaliyetlerini yürütmektedir.

Yine Kanunun 9 uncu maddesinin altıncı fıkrasında “Kişisel verilerin yurt dışına aktarılmasına ilişkin diğer kanunlarda yer alan hükümler saklıdır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anayasanın 90 ıncı maddesinin beşinci fıkrasında ise; “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. (…)” denilmek suretiyle milletlerarası antlaşmaların usulüne uygun olarak iç hukukumuza dâhil edilmesi halinde kanun hükmünde sayılacağı açıkça düzenlenmiştir. Bu çerçevede, kanunlarda ve usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalarda kişisel verilerin yurt dışına aktarımına ilişkin bir düzenlemenin mevcut olması halinde, bu düzenlemeye göre hareket edilecektir. Nitekim Kurulun bankacılık sektörüne ilişkin olarak vermiş olduğu bir kararında 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 73 üncü maddesinde öngörülen düzenleme çerçevesinde yapacağı aktarımların Kanunun diğer hükümleri ile bağlı kalınmak şartıyla Kanunun 9 uncu maddesinin altıncı fıkrası uyarınca gerçekleştirilebileceği ifade edilmiştir.

SONUÇ

Kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı, Anayasanın “Temel Haklar ve Ödevler” başlıklı ikinci kısmının “Kişinin Hakları ve Ödevleri” başlıklı ikinci bölümünde yer alan 20 nci maddenin üçüncü fıkrasında,

IV. Özel hayatın gizliliği ve korunması

  1. Özel hayatın gizliliği

Madde 20 – …

(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/2 md.) Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.

şeklinde düzenlenerek bir temel hak ve özgürlük olarak tanınmıştır. Bu anlamda, Kurumumuz her geçen gün daha fazla tehdit altında olan bir temel hak ve özgürlüğün korunması amacına hizmet etmektedir. Diğer ülkelerde faaliyet gösteren veri koruma otoriteleri gibi Kurumumuz da bu bilince sahip olarak kişisel veri işleme faaliyetinde bulunan aktörleri eğitici ve yönlendirici çalışmalarda bulunmakla birlikte gereken durumlarda bir kanun uygulayıcısı olarak bu aktörler hakkında idari yaptırım da tesis etmekte olup, Kurumumuzun sürdürdüğü faaliyetler bireyleri en üst düzeyde korumaya yönelmiş bulunmaktadır. Bununla birlikte, teknolojik gelişmeler sonucu ortaya çıkan olanaklardan Ülkemizin de faydalanabilmesi adına söz konusu gelişmeler takip edilerek kişisel verilerin korunması hukukuna uygun şekilde uygulamaların geliştirilmesine de katkı sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu kapsamda, kişisel verilerin yurt dışına aktarılmasına ilişkin olarak Kurumumuzca yürütülen güvenli ülke çalışmaları devam etmektedir. Bu noktada önemle ifade etmek gerekir ki, kamuoyunda sorun olarak görülen yurt dışına veri aktarımında Kurul’un iznini öngören süreç, Kanunun 9 uncu maddesinde emredici bir şekilde hükme bağlanan düzenlemenin bir sonucudur.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

Kaynak: KVKK

518 sayılı VUKGT ile mücbir sebep halinde olduğu kabul edilen mükelleflerin Mart 2020 vergilendirme dönemine ilişkin 27 Temmuz 2020 tarihine kadar vermiş oldukları KDV ve Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamelerine istinaden tahakkuk eden vergilerin ödeme süreleri 27 Ekim 2020 Salı günü dolmaktadır.

Hazine ve Maliye Bakanlığınca 24.03.2020 tarih ve 31078 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 518 sayılı VUKGT ile aşağıda yer alan mükelleflerin 01/04/2020 ila 30/06/2020 (bu tarihler dâhil) tarihleri arasında mücbir sebep halinde olduğunun kabul edilmesi uygun bulunmuştur.

Tebliğ uyarınca;

I-) Ticari, zirai ve mesleki kazanç yönünden gelir vergisi mükellefiyeti bulunan mükelleflerin,

II-) Koronavirüs salgınından doğrudan etkilenen ve ana faaliyet alanı itibariyle;

1- Alışveriş Merkezleri Dahil Perakende,
2- Sağlık Hizmetleri,
3- Mobilya İmalatı,
4- Demir Çelik ve Metal Sanayii,
5- Madencilik ve Taş Ocakçılığı,
6- Bina İnşaat Hizmetleri,
7- Endüstriyel Mutfak İmalatı,
8-Otomotiv İmalatı ve Ticareti ile Otomotiv Sanayii İçin Parça ve Aksesuar İmalatı,
9- Araç Kiralama,
10- Depolama Faaliyetleri Dahil Lojistik ve Ulaşım,
11- Sinema ve Tiyatro Gibi Sanatsal Hizmetler,
12-Matbaacılık Dahil Kitap, Gazete, Dergi ve Benzeri Basılı Ürünlerin Yayımcılık Faaliyetleri,
13- Tur Operatörleri ve Seyahat Acenteleri Dahil Konaklama Faaliyetleri,
14- Lokanta, Kıraathane Dahil Yiyecek ve İçecek Hizmetleri,
15- Tekstil ve Konfeksiyon İmalatı ve Ticareti,
16- Halkla ilişkiler dahil etkinlik ve organizasyon hizmetleri,

sektörlerinde faaliyette bulunan mükelleflerin,

III-) Ana faaliyet alanı itibarıyla İçişleri Bakanlığınca alınan tedbirler kapsamında geçici süreliğine faaliyetlerine ara verilmesine karar verilen işyerlerinin bulunduğu sektörlerde faaliyette bulunan mükelleflerin,

mücbir sebep halinde olduğu kabul edilmiş ve söz konusu mükelleflerin Mart/2020 vergilendirme dönemine ilişkin olarak 27/4/2020 tarihine kadar verilmeleri gereken Muhtasar Beyannameler (Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannameleri dâhil) ve Katma Değer Vergisi Beyannamelerinin verilme süreleri 27/7/2020 Pazartesi gününe bu beyannamelere istinaden tahakkuk eden vergilerin ödeme süreleri ise 27/10/2020 Salı gününe uzatılmıştı.

Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 518)

27 Ekim 2020 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 31287

Karar Sayısı: 3135

22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun geçici 10 uncu maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında belirtilen sürelerin 17/11/2020 tarihinden itibaren iki ay uzatılmasına, mezkûr Kanunun geçici 10 uncu maddesinin dördüncü fıkrası gereğince karar verilmiştir.

26 Ekim 2020

Recep Tayyip ERDOĞAN

CUMHURBAŞKANI

27 Ekim 2020 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 31287

Karar Sayısı: 3134

Yeni koronavirüs (Covid-19) nedeniyle dışsal etkilerden kaynaklanan dönemsel durumlar kapsamındaki zorlayıcı sebep gerekçesiyle kısa çalışma uygulanan işyerleri için kısa çalışma ödeneğinin süresinin uzatılması hakkındaki ekli Kararın yürürlüğe konulmasına, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun geçici 23 üncü maddesi gereğince karar verilmiştir.

26 Ekim 2020

Recep Tayyip ERDOĞAN

CUMHURBAŞKANI

26/10/2020 TARİHLİ VE 3134 SAYILI CUMHURBAŞKANI KARARININ EKİ KARAR

Kısa çalışma ödeneği süre uzatımı

MADDE 1- (1) 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun geçici 23 üncü maddesinde belirtilen esaslar çerçevesinde, yeni koronavirüs (Covid-19) nedeniyle dışsal etkilerden kaynaklanan dönemsel durumlar kapsamında zorlayıcı sebep gerekçesiyle 30/6/2020 tarihine kadar (bu tarih dahil) kısa çalışma başvurusunda bulunmuş olan işyerleri için kısa çalışma ödeneğinin süresi, anılan Kanunun ek 2 nci maddesi kapsamındaki uzatma süresiyle sınırlı kalmaksızın 29/6/2020 tarihli ve 2706 sayılı Cumhurbaşkanı Kararında belirtilen esaslar çerçevesinde ve 30/8/2020 tarihli ve 2915 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile uzatılan iki aylık süreden sonra başlamak üzere iki ay uzatılmıştır.

Yürürlük

MADDE 2- (1) Bu Karar yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 3- (1) Bu Karar hükümlerini Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı yürütür.

Türkiye eğer sürpriz bir düzenleme daha yapılmazsa 2021 Şubat ayında lüks konut vergisi ile tanışacak. Geçen yıl aralık ayında yapılan düzenleme ile bir yıl ertelenen Değerli Konut Vergisi eğer yeni bir torba yasa hazırlanmazsa 2021'de yürürlüğe girmiş olacak. Değerli Konut Vergisi 2019 sonuna doğru Dijital Hizmet Vergisi, Konaklama Vergisi ile birlikte kanunlaşarak yürürlüğe girmişti. Ancak edinilen bilgilere göre 1 yıl ertelenen Değerli Konut Vergisi'nin 1 yıl daha ertelenmesi için Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin (TOBB) torba yasa görüşmeleri sırasında verdiği önerge TBMM'de kabul görmedi. Konaklama Vergisi'nin ertelenmesi ise bilindiği gibi kabul edildi.

İLK TAKSİT ŞUBATTA

TOBB'un teklifinin kabul görmemesi nedeniyle gelecek yılbaşından itibaren lüks konut vergisi geçerli olacak. Bu verginin ilk taksiti şubatta ikinci taksiti ise ağustos ayına ödenecek. Lüks konut vergisinin ilk hali çok yaklaşık 147 bin evi ilgilendiren sert sayılabilecek bir düzenlemeydi. TBMM’den 5 Aralık 2019'da geçen ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından onaylanarak yürürlüğe giren “Dijital Hizmet Vergisi İle Bazı Kanunlarda Ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile getirilen yeni vergilerden biri Değerli Konut Vergisi olmuştu. Düzenleme ile mesken nitelikli taşınmazlardan değeri 5 milyon lira üzerinde olanlar değerli konut vergisine tabi tutuldu. 5-7,5 milyon liraya kadar binde üç, 7,5-10 milyon lira arasına binde 6 ve 10 milyon liradan fazla değerde gayrimenkulü olanlara da binde 10 oranında vergi getirilmişti.

TEK EVİ OLANLAR LÜKS VERGİSİNİ ÖDEMİYOR

Gelen tepkiler üzerine önce 1 ay ertelenen Değerli Konut Vergisi sonrasında ise önemli oranda düşürülmüş ve 1 yıl da ertelenmişti. Yeni düzenlemeye göre tek evi olanlar hiç bir vergi ödemeyecek. Birden fazla değerli konutu olanların en düşük değerli taşınmazı vergiden muaf olacak. İkinci evden başlayarak kalan evler için 5 milyon liraya kadar yine hiç vergi olmayacak. Değeri 5 ile 7.5 milyon lira arasında değere sahip ev için binde 3 vergi ödenecek. 10 milyon liraya kadar olan evlerin 7.5 milyon lirası için 7 bin 500 TL (binde 1) aşan kısmı için binde 6 vergi verilecek. 10 milyon liradan fazla olanların vergisi ise 10 milyon liralık kısım için 22 bin 500 lira, fazlası için binde 10 olarak alınacak. Konutların değerini Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü devre dışı kaldı.

TAPU KADASTRO DEVRE DIŞI

Kanunun ilk düzenlemesinde konut değerinin Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından belirleneceğine karar verilmişti. Sonraki düzenlemede ise böyle değer belirleme uygulamasına son verildi, Emlak Vergisi Kanunu'na göre belirlenen bina vergi değerinin esas alınması benimsendi.

5 MİLYONUN ALTI VERGİDEN MUAF

-Değeri 5 milyon liraya kadar olan mesken nitelikli taşınmazlar "değerli konut vergisi"ne tabi olmayacak.

-Tek meskeni olanların ve birden fazla değerli konut kapsamına giren taşınmazı olanların en düşük değerli taşınmazı değerli konut vergisinden muaf olacak.

-Değeri 5 milyon lira ile 7,5 milyon lira arasında olan konutlarda, 5 milyon lirayı aşan kısım için binde 3;

-Değeri 7,5 milyon lira ile 10 milyon lira arasında olan konutlarda, 7 milyon lirayı aşan kısım için binde 6;

-Değeri 10 milyon liradan fazla olan konutlarda 10 milyon lirası için 22 bin 500 lira, fazlası içinse binde 10 oranında vergilendirme yapılacak.

-Paylı mülkiyette ve el birliği mülkiyette matrahın hesabında mesken nitelikli taşınmazın toplam değeri esas alınacak.

https://www.haberturk.com/luks-konut-vergisi-odenecek-haberler-2847783-ekonomi

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşmeleri tamamlanan torba kanun teklifine, kamu alacaklarına ilişkin geniş kapsamlı yapılandırma getiren önergelerle, bazı kritik konularda da düzenlemeler yapıldı. İş dünyasının merak ettiği COVID-19 sebebiyle ödemeleri ekim, kasım, aralık aylarına ertelenen vergiler yapılandırma kapsamı dışında tutuldu. Teklife, Cumhurbaşkanına yapılandırma başvurusu ile ilk taksit ödeme süresini 1 ay uzatma yetkisi verildi. Politik riski bulunan ülkelerde faaliyet gösteren firmalara ise 1 yıla kadar ek süre verilebilecek. Yapılandırma kapsamında olup da kamudan iade alacağı bulunan mükellefler, bu alacaklarını borçlarına mahsup edebilecekler.

31 Ağustos 2020 tarihi yapılandırmada baz alındı

Hemen hemen tüm kamu alacaklarına ilişkin getirilen yapılandırmada tarih 31 Ağustos 2020 olarak belirlendi. Yani bu tarih itibarıyla oluşmuş alacaklar yapılandırılabilecek. Yapılandırmaya konu borcun ana parası, Yİ-ÜFE’ye endekslenerek bugüne getirilecek. 1 Kasım 2016’dan sonraki dönemlere ilişkin alacaklar için uygulanacak Yİ-ÜFE yüzde 0.35 olacak. Yapılandırmadan yararlanmak isteyenler 31 Aralık 2020’ye kadar başvuracaklar.

SGK prim borçlarının ilk taksiti 28 Şubat 2021’de, diğer tüm borçların ilk taksiti 31 Ocak 2021’de ödenecek. Ödemeler 2’şer aylık dilimler halinde en fazla 18 taksitte yapılabilecek. Cumhurbaşkanı bu süreleri 1 ay uzatabilecek. Peşin ödeme halinde, Yİ-ÜFE’ye endekslenerek artırılan tutarın yüzde 90’ı alınmayacak. Yapılandırılacak tutarın tamamının ceza, faiz, zamdan oluşması durumunda peşin ödeme halinde endekslenmiş tutarın yarısı silinecek. İki taksit dönemi içinde peşin ödenen idari para cezalarına ise yüzde 12.5 indirim uygulanacak.

3 yıllık taksite yüzde 15 vade farkı eklenecek

Taksitle ödemelerde, 6, 9, 12 ve 18 ay seçenekleri bulunacak. 6 taksit için yüzde 4.5, 9 taksit için yüzde 8.3, 12 taksit için yüzde 10.5 ve 18 taksit için yüzde 15 vade farkı eklenecek. İlk iki taksitin zamanında ödenmemesi ile bir takvim yılında ikiden fazla taksitin ödenmemesi durumunda yapılandırma hakkı kaybedilecek.

Yapılandırılan alacakların tamamen ödenmemesinde ise ödenen tutarlar kadar kanun hükümlerinden yararlanılacak. 2018 yılında yapılandırılan borçların kalan taksitleri de yeniden yapılandırılabilecek. Ancak 2014’te çıkarılan yapılandırma ile 2017 yılında çıkarılan yapılandırmada ödemeleri devam edenler yeni yapılandırmadan yararlanamayacaklar. Taksitli ödemenin kredi kartıyla yapılması halinde bankalar, borcu taksitler halinde yansıtacak.

COVID sebebiyle ertelenen vergiler kapsam dışı kaldı

Kanun kapsadığı dönemde olan ancak COVID -19’un olumsuz etkilerini azaltmak amacıyla ilan edilen mücbir sebep kapsamında ertelenen vergiler, yapılandırmaya dahil edilmeyecek. Başka bir ifade ile ödeme süreleri bu yılın; ekim, kasım ve aralık aylarına ertelenen vergiler yapılandırılamayacak.

Belediyelerin kamu borcu bütçe gelirlerinden kesilecek

Teklif kapsamında yapılandırmaya giren belediyelerin kamuya olan borçları ise 10 yıla kadar vadede, bunların genel bütçe vergi geliri paylarından mahsuplaşma yapılarak tahsil edilecek. Belediyelere 10 yıl için yüzde 6.4 vade farkı uygulanacak. Yapılacak kesintilerin tutarı ne olursa olsun, belediyenin vergi geliri payının yüzde 50’sini aşamayacak.

İade alacağı olanlara mahsuplaşma imkânı getirildi

Önergeyle teklife eklenen bir fıkra ile kamudan iade alacaklarının, yapılandırma kapsamındaki borçlara mahsup edilmesi imkanı getirildi. Bundan yararlanmak isteyen mükellefler, ilgili mevzuatın öngördüğü belgeleri ibraz etmeleri halinde borçları, alacaklarına mahsup edilebilecek. Borcu, alacağından fazla olanlar ise aradaki farkı bir ay içinde ödeyecekler. Geciktirilen her ay için 6183 sayılı Amme Alacakları Kanununa göre gecikme zammı uygulanacak. Teklif ile Cumhurbaşkanına, kanunda öngörülen başvuru ve ilk taksit ödeme süresini 1 ay uzatma yetkisi verildi.

Davadan vazgeçme şartı

Mükelleflerin davasına konu olan alacaklar da açılan davalardan vazgeçilmesi şartıyla yapılandırmaya konu olabilecek. Bu durumdaki mükellefler, öngörülen sürede başvurarak yazılı olarak davadan vazgeçtiklerini beyan edecekler.

YAPILANDIRMA NASIL YAPILACAK?

Yapılandırma kapsamına alınan vergi ve cezalar: Vadesi geldiği halde ödenmemiş veya ödeme süresi geçmemiş olan; vergiler, vergi cezaları, idari para cezaları, SGK primi, emeklilik keseneği, işsizlik sigortası primi, genel sağlık sigortası primi, topluluk sigortası primi, damga vergisi, özel işlem vergisi, eğitime katkı payı, 6183 sayılı kanuna göre takip edilen alacaklar, gümrük vergileri ve idari para cezaları, su, atık su katı atık ücretleri ile bunlara ilişkin faiz, zam, gecikme zamları, gecikme faizi, gecikme cezaları.... Yapılandırmada şu yol izlenecek: Alacak asıllarının tamamı Yİ-ÜFE’ye endekslenerek bugüne getirilecek. Ödemenin kanunda öngörülen sürede yapılması halinde, gecikme zam, faiz ve cezasından vazgeçilecek.

ALACAK:
Vadesi geldiği halde ödenmemiş veya ödeme süresi henüz geçmemiş, vergi aslına bağlı olmadan kesilmiş vergi cezaları ile iştirak nedeniyle kesilmiş vergi cezalarının yüzde 50’sine, gümrük yükümlülüğü nedeniyle gümrük vergisi asıllarına bağlı olmaksızın kesilmiş olan idari para cezaları gecikme zammı yerine Yİ-ÜFE uygulanacak.

YAPILACAK İŞLEM:
Öngörülen sürede ödeme yapılması şartıyla, cezaların kalan yüzde 50’si ile bu cezalara bağlı gecikme zamlarının tamamı silinecek.

ALACAK:
Eşyanın gümrüklenmiş değerine bağlı olarak kesilen idari para cezalarının yüzde 30’u ile varsa gümrük vergilerinin aslının tamamı Yİ-ÜFE ile bugüne getirilecek.


YAPILACAK İŞLEM:
Öngörülen sürede ödeme yapılması halinde, cezaların kalan yüzde 70’i ile alacak asıllarına bağlı faiz, ceza ve zamlar silinecek.

BAĞ-KUR'lulara yapılandırmaya katılma zorunluluğu

Buna göre, kendi adına ve bağımsız çalışanlardan prim borcu olanlar, madde yürürlüğe girdikten itibaren ikinci ayın sonuna kadar borçlarını yatırmamaları veya yapılandırmaya başvurmamaları halinde sigortalılıkları durdurulacak. Ayrıca bu durumdakilerin borçlu bulundukları dönem de sigortalılıklarından sayılmayacak. Bu sürelere ilişkin alacaklar kurum alacağı olarak değerlendirilmeyecek. Ticari kazanç ile serbest meslek kazancı nedeniyle gerçek veya basit usülde gelir vergisine tabi olanlar, gelir vergisinden muaf olan esnaf ve sanatkar siciline kayıtlı olanlar ile AŞ’lerin yönetim kurulu üyesi olan ortakları, komandit şirketlerin komandite ortakları ile tarımsal faaliyette bulunanların sigortalılıkları, 1 Kasım 2020’den itibaren yeniden başlatılacak. Yapılandırmaya başvurmadığı halde daha sonradan talep edenler, prime esas kazanç üzerinden hesaplanacak borç tutarını 3 ay içinde ödemeleri halinde, bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilebilecek. 3 ay içinde borcun tamamı ödenmezse, ödenen kısım faizsiz olarak iade edilecek.

“Patronların yalan beyanını affetme söz konusu değil”

Yasa teklifinin görüşmeleri sırasında Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Osman Dinçbaş, daha önce çıkarılan 7143 sayılı yeniden yapılandırma kanununda yer alan stok affının bu teklifte neden yer almadığına ilişkin olarak "Bu çalışmanın, en önemli hedefi, tıkanmış olan insanlara bir şekilde bu tıkanmayı gidermek için bir yol göstermek. Stok affı, kasa affı gibi konular bu tıkanmayla ilgili değil" açıklamasını yaptı. Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Dinçbaş, şunları söyledi: "Bunlar aslında kayıt dışı ekonomiye yardım eden elementler. Kasa affını getirdiğiniz zaman özellikle patronların şirketlerindeki fonları çekip kasada varmış gibi göstererek yani yalan miktarlar göstererek vergisini ödemeden işte bonustu maaştı vesaireyi ödemesini sağladıkları bir yöntem. Bunu affederek 'Evet, biz vergi almadan bunu geçiştirmeyi sağlıyoruz’ diyoruz. Böyle bir şey artık söz konusu olmayacak, bunu vurgulamak isterim ama yapılandırma tıkanmış olan insanlarımızın bu tıkanmayı aşmasında yardımcı olacak bir yöntem. Biz buna çok uzun süredir çalışıyoruz ve olabildiğince çok halk kesimini kapsayabilmesi için her kurumla konuşarak bu aşamaya getirdik." 

https://www.dunya.com/ekonomi/tum-ayrintilariyla-torbada-mukellefe-saglanan-kolayliklar-haberi-486549

Kamuya olan ödenmeyen borçlar 500 milyar TL civarında. Bunun 289 milyar TL'si vergi borçları ve cezaları, 165 milyar TL'si SGK prim borcu ve cezaları, kalan kısmı ise gümrük vergisi, emlak vergisi ve diğer borçlara ilişkin.

SGK borçlarının 20 milyar TL'si pandemi dönemine ait. Ancak, vergi ve diğer borçların ne kadarının pandemi dönemine ait olduğu ile ilgili bir veri yok.

Borç yapılandırması Plan ve Bütçe Komisyonu’ndan geçti

Kamuya olan borçların yeniden yapılandırması ile ilgili düzenleme geçtiğimiz Cuma günü gece TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edildi. Yetkililerin ifadesine göre, yapılandırma kapsamına 4 – 4.5 milyon civarında borçlu giriyor.  

Yapılandırmada kritik tarih, 31 Ağustos 2020. Yapılandırma kapsamına, 31 Ağustos 2020 öncesindeki kesinleşmiş borçlar giriyor. Yani, 31 Ağustos 2020 tarihi itibariyle kesinleşmiş borç olan ve üzerinde herhangi bir ihtilaf bulunmayan alacaklar yapılandırılacak. İhtilaflı alacaklar, inceleme aşamasında olanlar gibi henüz kesinleşmemiş kısım yapılandırmanın dışında kalıyor. Düzenlemenin bazı maddelerinde yer alan “dava açılmaması” ifadesi ile, alacağın varlığıyla ilgili davalar değil, alacakla ilgili hacizler vs. için açılmış davalar kastediliyor, onlardan vazgeçilmesi isteniliyor.

Yapılandırmaya ne zamana kadar başvuru yapılabilecek?

Borçlarını yapılandırmak isteyenlerin, Torba Yasanın yayınlandığı tarihten itibaren 31 Aralık 2020 (bu tarih dahil) tarihine kadar ilgili kurumlara başvurmaları gerekiyor.

İlk taksit ödemesi ne zaman?

Yapılandırmada ilk taksit ödemesi;

- Hazine ve Maliye Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı (gümrük İdaresi), il özel idareleri, belediyeler ve YİKOB’lara ödenecek tutarlar için 2021 yılı Ocak ayında,

- Sosyal Güvenlik Kurumu’na yapılacak ödemeler için 2021 yılı Şubat ayında

başlayacak. İlk taksit ödemelerinin, belirtilen ayların sonuna kadar yapılması gerekiyor.

Yapılandırma kaç taksit yapılacak? Faiz alınacak mı?

Bu yapılandırma düzenlemesi de, son 3 yapılandırma yasasına benzer şekilde hazırlandı. Alacaklara orijinal vadelerinde ödenmesi gerektiği tarihten yapılandırma düzenlemesinin yayımı tarihine kadar gecikme zammı ya da faizi oranları yerine, yüzde 0.35 olarak belirlenen Yİ-ÜFE katsayıyla faiz hesaplanacak ve borçluya 6, 9, 12 ve 18 taksit şeklinde ve ikişer ayda bir ödemeli ödeme seçenekleri sunulacak. Yani, işlemiş olan gecikme zamları ve faizleri silinecek, onların yerine Yİ-ÜFE katsayısıyla faiz hesaplanacak ve bu tutar yapılandırmada dikkate alınacak.

Taksitle ödemeyi seçen borçlular ise kanunda belirlenen bir katsayıyla taksit dönemine ilişkin bir ek yükümlülükle karşılaşacaklar. Bu da daha önceki yapılandırmalarda olduğu gibi yüzde 4,5 faiz olacak. Örneğin 6 taksit seçildi. Yeniden hesaplanan borç tutarı 0,045 oranında yani yıllık yüzde 4,5 oranında bir katsayıyla çarpıp artırılacak, bu rakam taksitlere bölünecek.

Peşin ödeme yapanlara büyük indirim yapılacak!

Peşin ödemeyi tercih eden borçlulara hesaplanan Yİ-ÜFE tutarından da yüzde 90 indirim yapılacak. İlk 2 taksit ödeme süresi içinde borcunu tamamen ödeyen borçlulara Yİ-ÜFE’de yüzde 50 oranında indirim yapılacak. Örneğin; 100 liralık bir vergi borcu olduğunu ve buna 80 lira gecikme zammı işlediğini varsayalım. Yapılandırma düzenlemesi ile, 80 lira gecikme zammı yerine 40 lira Yİ-ÜFE hesaplandığını düşünelim. Yapılandırma kapsamında ödenecek tutar, 140 lira oldu. 140 lira peşin ödenmek istenirse, Yİ-ÜFE faizi 40 lira yerine 4 lira olarak ödenecek. Yani, peşin ödeme olursa, Yİ-ÜFE tutarının 4 lirası ödenecek, 36 lirası silinecek. Peşin ödemede, 140 lira yerine toplam 104 lira ödenmiş olacak. Başlangıçta peşin ödenmeyip taksit seçeneği seçilir ve ilk 2 taksit süresi içinde borcun tamamı ödenmek istenirse, bu defa 100 lira anapara + 40 liranın yarısı yani 20 lirası ödenecek, kalan 20 lirası silinecek.

Kaç taksiti ödemeyenin yapılandırması bozulacak? Taksit atlatma var mı?

Öncelikle borçluların taksitle ödeme hakkını kullanırlarken, bu Kanundan yararlanmaları için ilk 2 taksiti süresinde ödemeleri gerekiyor. İlk 2 taksiti ödedikten sonra bir takvim yılında 2 defa taksiti süresinde ödememe hâlinde Kanunu ihlal etmemiş olacaklar. Ancak, bu ödenmeyen 2 taksit, son seçtikleri tercihe göre, seçtikleri son taksiti izleyen ayda gecikme zammıyla birlikte ödenirse kanundan yararlanmaya devam edecekler.

Daha önce yapılandırması bozulan borçlar ne olacak?

Bu konuyu ikiye ayırarak cevaplamakta fayda var:

- 2018 yılında çıkan 7143 sayılı Kanuna göre yapılandırılan borçların 13. taksit ödemesi yapılmış durumda. Bu yapılandırmada halen borcunu ödemeye devam edenler isterlerse, yeni kanundan yararlanabilecekler.  Bu durumda yaptıkları ödemeler eski kanun çerçevesinde yararlandırılacak, kalan borç yeniden hesaplanarak yeni yapılandırma düzenlemesine getirilecek. Mükellefler, bu şekilde yeniden bir ödeme süresi kazanmış olacaklar.

- Diğer yapılandırma düzenlemelerinin süresi doldu. Daha önceki yapılandırmalarda hiç ödeme yapmayarak ya da kısmi ödeme yaparak yararlanma hakkını kaybetmiş borçlular, ödemedikleri tutarlar için bu yeni düzenleme kapsamında borçlarını yapılandırabilecekler.

Komisyondaki yapılandırma görüşmelerinde “Devreden KDV” sürprizi!

Yapılandırmaya ilişkin Torba Yasanın Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülmesi sırasında muhalefet tarafından çok önemli bir teklifte bulunuldu. Teklifin konusu, devreden KDV’nin vergi ve SGK borçlarına mahsup edilmesi, ödemenin bu şekilde yapılmasıyla ilgili. Ancak, söz konusu teklif, Komisyonda yapılan oylama sonucunda, reddedildi.  Bence hem mükellefler hem de Devlet açısından büyük bir fırsat kaçırıldı. Teklif kabul edilseydi, her ikisi de devreden KDV kamburundan kurtulmuş olacaktı.

Borç yapılandırmalarında, yapılandırma ve tahsilat tutarları nasıl gerçekleşti?

Komisyonda, daha önceki yapılandırmalarla ilgili bilgiler de verildi. Bu bilgiler çerçevesinde ortaya şöyle bir tablo çıkıyor:

7143 sayılı Kanun kapsamında yapılan vergi ve SGK yapılandırmasının ödemeleri hala devam ediyor, en son 13. taksit ödemesi yapıldı. 5 taksit ödemesi daha var.

Varlık barışında beyan ve vergi tahsilatı ne oldu?

Varlık Barışı düzenlemeleri kapsamında beyan edilen tutarlar ile bunlardan alınan verginin miktarına ulaşmak hemen hemen imkansız. Çünkü, yayınlanmıyor. Komisyonda bu konuda sorulan bir soruyla ilgili olarak şu şekilde açıklama yapıldı: “2019 yılında çıkardığımız son yasadan sonra 17 milyar Türk lirası sisteme girmiş, 170 milyon Türk lirası vergi elde edilmiş. 2018 yılında 16 milyar sisteme girmiş, 126 milyon lira vergi tahsil edilmiş. 2013 yılında 69 milyar sisteme girmiş, 1,4 milyar vergi tahsil edilmiş; demek ki vergi oranları o zaman farklı. 2010 yılında 47,3 milyar sisteme girmiş, 1,6 milyar da vergi tahsil edilmiş.”

Sonuç olarak;

Yapılandırma düzenlemesi iş dünyası başta olmak üzere vergi mükelleflerinin beklentisini karşıladı mı? Beklentiler matrah ve vergi artırımı, kasa – stok ve cari hesap düzeltmelerinin de olduğu geniş kapsamlı bir düzenleme yapılması yönündeydi. Bu sebeple beklentileri karşılamadı diyebiliriz. Matrah ve vergi artırımının torba yasaya eklenmesi hala isteniyor ve bekleniyor.

Yukarıdaki tablolara bakıldığında, geçmiş yapılandırmalara yapılan başvurular, yapılandırılan borçlar ve yapılan tahsilatlar oldukça yetersiz ve düşük. Yani, sadece yapılandırma yapılması yeterli değil. TBMM Genel Kurulu’nda yapılacak görüşmelerde, kamuoyu ve iş dünyasından gelen matrah ve vergi artırımı, kasa – stok ve cari hesap düzeltmelerinin de eklenmesi halinde, beklentilerin karşılanacağı ve düzenlemeden beklenen amacın gerçekleşeceğini düşünüyoruz. Ayrıca, borç yapılandırmasında borçlulara en az 6 ay gibi ödemesiz bir dönem verilmesi, peşin ödeyenlere sadece faizden değil, ana paradan da indirim yapılması gerektiği konusunda hemen herkes hem fikir.

Bu hafta Genel Kurul’da yapılacak Torba Yasa görüşmelerinde, kamuoyu ve iş dünyası ile vatandaşlardan gelen bu önerilerin dikkate alınmasında fayda var. ABDULLAH TOLU

https://www.dunya.com/kose-yazisi/matrah-ve-vergi-artirimi-kasa-stok-duzeltme-beklentisi-devam-ediyor/486577

Pazar, 25 Ekim 2020 15:12

Yapılandırma Bilgi Notu

BORÇ YAPILANDIRILMASINA İLİŞKİN TEKLİF KOMİSYONDAN GEÇTİ

Kamuya olan ödenemeyen borçlar 500 Milyar TL civarında. Bunun 289 Milyar TL.si vergi borçları, 165 Milyar TL.si SGK prim borcu ve cezaları, kalan kısmı ise gümrük vergisi, emlak vergisi ve diğer borçlara ilişkin.

Bu borçların ne kadarının pandemi dönemine ait olduğu ile ilgili bir veri yok, sadece SGK Başkanı prim borçlarının 20 Milyar TL.sinin pandemi döenemine ait olduğunu belirtti.

Borç Yapılandırma Düzenlemesi Plan ve Bütçe Komisyonu’ndan Geçti!

Kamuya olan borçların yeniden yapılandırması ile ilgili düzenleme geçtiğimiz Cuma günü gecesi TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edildi. Yetkililerin ifadesine göre, yapılandırma kapsamına, 4 – 4.5 Milyon civarında borçlu giriyor.  

Yapılandırma Kapsamına Hangi Kurumun Hangi Alacağı Giriyor?

1- Hazine ve Maliye Bakanlığı: Vergi idaresinin alacaklı olduğu tüm vergiler, vergi cezaları, gecikme faizleri, gecikme zamları. Herhangi bir istisnası yok.

Ayrıca, vergi dairelerinin vergiler dışında takip ettiği düzenleyici denetleyici kurullar tarafından verilen idari para cezaları, Covid-19’la mücadele kapsamında Hıfzıssıhha Kanunu çerçevesinde verilen para cezaları ve yasak yerlerde tütün kullanımı nedeniyle verilen para cezaları dışında kalan diğer tüm alacaklar (idari para cezaları dahil) yapılandırma kapsamında.

2- Sosyal Güvenlik Kurumu: Tüm sosyal güvenlik primleri, sigorta primleri, emekli kesenekleri, kurum karşılıkları, işsizlik sigortası primleri, sosyal güvenlik destek primi, genel sağlık sigortası primleri ve bunlara bağlı gecikme cezası ve zamları, isteğe bağlı sigorta primleri ve topluluk sigorta primi ile bunlara bağlı gecikme cezası ve gecikme zamları, eksik işçilik tutarları üzerinden hesaplanan sigorta primi ve bunlara bağlı gecikme cezası ve gecikme zamları, idari para cezaları,

3- Gümrük İdaresi: Tüm gümrük vergileri, faizleri, gecikme zamları, gümrük para cezaları.

4- Belediyeler: Emlak vergisi, çevre temizlik vergisi, ilan reklam vergisi gibi tüm vergi alacakları, vergi cezaları, gecikme faizleri, gecikme zamları ile kamu alacakları dışında su, atık su, katı atık ücretleri, özel hukuktan doğan alacakları.

5- Sanayi Bakanlığı: Sanayi Bakanlığı bütçesinden organize sanayi bölgelerine ve sanayi sitesi yapı kooperatiflerine verilen krediler ile KOSGEB’in kredi alacakları.

6- YİKOB (Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlıkları): 6183 sayılı Kanun kapsamında takip edilen asli ve fer’i alacakları.

7- Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Mazbut Vakıflar: Kira alacakları.

8- TOBB, TESK, Barolar Birliği, TÜRMOB, İhracatçı Birlikleri: Üyelerinden olan aidat alacakları.

9- TSE: Sunduğu hizmetler nedeniyle doğan alacakları.

10- Özel idarelerin, Belediyelerin ve Belediyelerin Sahip Olduğu Şirketler ve Yüzde 50’sinden Fazlasına Sahip Olduğu Şirketler: İrtifak hakkı ve kiralama işlemlerinden kaynaklanan kira alacakları ve hasılat payları.

11- Diğer: Kara Yolu Taşıma Kanunu’na göre kesilen para cezaları, Çevre Kanunu’na göre kesilen para cezaları, seçim, nüfus, askerlik para cezaları, kara yollarından usulsüz geçişler nedeniyle kesilen para cezaları. 

Yapılandırmada Hangi Tarih Esas Alınacak?

Yapılandırma kapsamına, 31 Ağustos 2020 öncesindeki kesinleşmiş borçlar giriyor. Yani, kesinleşmiş borç olan ve üzerinde herhangi bir ihtilaf bulunmayan alacaklar yapılandırılacak.

İhtilaflı alacaklar, inceleme aşamasında olanlar gibi henüz nihayete ermemiş, üzerinde tartışma olan kısım yapılandırma düzenlemesi dışında kalıyor. Düzenlemenin bazı maddelerinde yer alan “dava açılmaması” ifadesi ile, alacağın varlığıyla ilgili davalar değil, alacakla ilgili hacizler vs. için açılmış davalar kastediliyor, onlardan vazgeçilmesi isteniliyor.

Yapılandırmaya Ne Zamana Kadar Başvuru Yapılabilecek?

Borçlularını yapılandırmak isteyenlerin 31 Aralık 2020 (bu tarih dahil) tarihine kadar ilgili kurumlara başvuru yapmaları gerekiyor.

Yapılandırmada İlk Ödemeler Ne Zaman Başlayacak?

İlk taksit ödemesi;

- Hazine ve Maliye Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı (gümrük İdaresi), il özel idareleri, belediyeler ve YİKOB’lara ödenecek tutarlar için 2021 yılı Ocak ayında,

- Sosyal Güvenlik Kurumu’na yapılacak ödemeler için 2021 yılı Şubat ayında başlayacak.

İlk taksit ödemelerinin, belirtilen ayların sonuna kadar yapılması gerekiyor.

Yapılandırma Nasıl Yapılacak?

Bu yapılandırmada için de, aslında, son 3 yapılandırma yasasına benzer hükümler düzenlendi.

Alacaklara orijinal vadelerinde ödenmesi gerektiği tarihten yapılandırma düzenlemesinin yayımı tarihine kadar gecikme zammı ya da faizi oranları yerine, yüzde 0.35 olarak belirlenen Yİ-ÜFE katsayıyla faiz hesaplanacak ve borçluya 6, 9, 12 ve 18 taksit şeklinde ve ikişer ayda bir ödemeli ödeme seçenekleri sunulacak. Yani, işlemiş olan gecikme zamları ve faizleri silinecek, onların yerine Yİ-ÜFE katsayıyla faiz hesaplanacak ve bu tutar yapılandırmada dikkate alınacak.

Taksitle ödemeyi seçen borçlular ise kanunda belirlenen bir katsayıyla taksit dönemine ilişkin bir ek yükümlülükle karşılaşacaklar. Bu da daha önceki yapılandırmalarda olduğu gibi yüzde 4.5 faiz olacak. Örneğin 6 taksit seçildi. 140 lira 0,045 oranında yani yıllık yüzde 4,5 oranında bir katsayıyla çarpıp artırılacak, bu rakam taksitlere bölünecek.

Peşin Ödeme Yapanlara Büyük İndirim Yapılacak!

Peşin ödemeyi tercih eden borçlulara hesaplanan Yİ-ÜFE tutarından da yüzde 90 indirim yapılacak. İlk 2 taksit ödeme süresi içinde borcunu tamamen ödeyen borçlulara Yİ-ÜFE’de yüzde 50 oranında indirim yapılacak.

Örneğin; 100 liralık bir vergi borcu olduğunu ve buna 80 lira gecikme zammı işlediğini varsayalım. Yapılandırma düzenlemesi ile, 80 lira gecikme zammı yerine 40 lira Yİ-ÜFE hesaplandığını düşünelim. Yapılandırma kapsamında ödenecek tutar, 140 lira oldu. 140 lira peşin ödenirse, 40 lira yerine 4 lira ödenecek. Peşin ödeme olursa, Yİ-ÜFE tutarının 4 lirası ödenecek, 36 lirası silinecek. Peşin ödemede, toplam 104 lira ödenmiş olacak. Başlangıçta peşin ödenmeyip taksit seçeneği seçilir ve ilk 2 taksit süresi içinde borcun tamamı ödenmek istenirse, bu defa 100 lira anapara artı 40 liranın yarısı yani 20 lirası ödenecek, kalan 20 lirası silinecek.

Kaç Taksidi Ödemeyenin Yapılandırması Bozulacak? Taksit Atlatma Var Mı?

Öncelikle borçluların taksitle ödeme hakkını kullanırlarken, bu kanundan yararlanmaları için ilk 2 taksiti süresinde ödemeleri gerekiyor.

İlk 2 taksiti ödedikten sonra bir takvim yılında 2 defa taksiti süresinde ödememe hâlinde kanunu ihlal etmemiş olacaklar. Ancak, bu ödenmeyen 2 taksit, son seçtikleri tercihe göre, seçtikleri son taksiti izleyen ayda gecikme zammıyla birlikte ödenirse kanundan yararlanmaya devam edecekler.

Borçluların Önceki Kanunlar Çerçevesinde Yapılandırdıkları Borçları Ne Olacak?

Bu konuyu ikiye ayırarak cevaplamakta fayda var:

- 2018 yılında çıkan 7143 sayılı Kanuna göre yapılandırılan borçların 13. taksit ödemesi yapılmış durumda. Bu yapılandırmada halen borcunu ödemeye devam edenler isterlerse, yeni kanundan yararlanabilecekler.  Bu durumda yaptıkları ödemeler eski kanun çerçevesinde yararlandırılacak, kalan borç yeniden hesaplanarak yeni yapılandırma düzenlemesine getirilecek. Mükellefler, bu şekilde yeniden bir ödeme süresi kazanmış olacaklar.

- Diğer yapılandırma düzenlemelerinin süresi doldu. Daha önceki yapılandırmalarda hiç ödeme yapmayarak ya da kısmi ödeme yaparak yararlanma hakkını kaybetmiş borçlular, ödemedikleri tutarlar için bu yeni düzenleme kapsamında borçlarını yapılandırabilecekler.

Borç Yapılandırmalarında, Yapılandırma ve Tahsilat Tutarları Nasıl Gerçekleşti?

SGK Yapılandırması ve Tahsilat Oranları

Kanun

Yapılandırılan Tutar

(Milyar TL)

Tahsil Edilen Tutar

(Milyar TL)

Yapılandırılan Borçlarda Tahsilat Oranı (%)

6736

43,7

10,14

24,0

7020

7,65

1,75

22,4

7143

48,6

6,6

16,0

Vergi Yapılandırması ve Tahsilat Oranlar

Kanun

Yapılandırılan Tutar

(Milyar TL)

Tahsil Edilen Tutar

(Milyar TL)

Yapılandırılan Borçlarda Tahsilat Oranı (%)

6736

80,4

41,0

51

7020

13,8

  5,6

40,8

7143

49,6

25,8

37,1

7143 sayılı Kanun kapsamında yapılan vergi ve SGK yapılandırmasının ödemeleri devam etmekte olup, en son 13. taksit ödemesi yapıldı. 5 taksit ödemesi daha bulunuyor.

Varlık Barışı’nda Beyan ve Vergi Tahsilatı Ne Oldu?

Varlık Barışı düzenlemeleri kapsamında beyan edilen tutarlar ile bunlardan alınan verginin miktarına ulaşmak hemen hemen imkansız. Çünkü, yayınlanmıyor.

Ak Parti Milletvekili Cemal ÖZTÜRK, geçmiş yıllardaki varlık barışı düzenlemeleri ile sisteme ne kadar para girdiğini açıkladı. Söz konusu açıklama aynen şu şekilde:

“2019 yılında çıkardığımız son yasadan sonra 17 milyar Türk lirası sisteme girmiş, 170 milyon Türk lirası vergi elde edilmiş. 2018 yılında 16 milyar sisteme girmiş, 126 milyon lira vergi tahsil edilmiş. 2013 yılında 69 milyar sisteme girmiş, 1,4 milyar vergi tahsil edilmiş; demek ki vergi oranları o zaman farklı. 2010 yılında 47,3 milyar sisteme girmiş, 1,6 milyar da vergi tahsil edilmiş.”

Abdullah TOLU  Yeminli Mali Müşavir

I.GİRİŞ

Bilindiği gibi, 04.09.2018 tarihli ve 30525 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (İhracat Bedelleri Hakkında) (Tebliğ No: 2018-32/48) ile; Türkiye’de yerleşik kişiler tarafından gerçekleştirilen ihracat işlemlerine ait bedellerin, fiili ihraç tarihinden itibaren 180 gün içinde yurda getirilmesi, getirilen döviz bedellerinin de en az %80’inin bir bankaya satılarak döviz alım belgesine (DAB) bağlanması zorunluluğu getirilmişti.

Daha sonradan söz konusu tebliği değiştiren; 03.03.2019 tarih 2019-32/53 sayılı, 31.08.2019 tarih 2019-32/55 ve en son 31.12.2019 tarih 2019-32/56 sayılı tebliğlerin yanı sıra, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından 16.01.2020 tarihli “İhracat Genelgesi” yayımlanarak, getirilen bedelim döviz alım belgesine (DAB) bağlanma zorunluluğunun kaldırılmasının yanında önemli değişiklikler yapılmış ve uygulamaya yön verilmiştir.

Geçici bir süreliğine getirilen ancak kalıcı hale gelen düzenleme, dış ticaret piyasa gelenekleri koşullarında dövizin bankacılık sistemi dışında (Kapalıçarşı vb.) getirilmesinden kaynaklı sorunlar nedeniyle, bankalardaki ihracat hesaplarının kapatılamadığından, bu durumun bankaların vergi dairelerine ihbarı üzerine, vergi dairelerinden gönderilen yazılarda 90 içinde hesabın kapatılması aksi halde yasal işlem başlatılacağına yönelik tebligatların artması, ihracata ve dövize en çok ihtiyaç duyulan bu dönemde ihracatçıları oldukça zor duruma düşürmüştür.

İhracatçılar, bazı ülkelere tanınan istisna ve kolaylıkların başka bir çok ülkede de yaşandığından, düzenlemenin piyasa koşullarına uygun hale getirilmesini, geçmiş dönem ihracatlara ilişkin de, TBMM’de görüşülmekte olan Kanun Teklifi’ne eklenilecek bir madde ile efektif dövizlerin ihracat bedeline sayılması yönünde yasal bir düzenleme beklentisi içine girmişlerdir.

Bu yazımızda, ihracat bedellerinin yurda getirilmesi konusunda yapılan düzenlemenin; kapsamı, döviz getirme şekilleri, uygulamanın istisnaları ve terkin usulleri ile özellik gösteren diğer durumlar hakkında bilgi verilecektir.

II. DÜZENLEMENİN KAPSAMI

1. İhracat Bedelinin 180 Gün İçinde Yurda Getirilmesi Ve Bankalar Tarafından “İhracat Bedeli Kabul Belgesi” (İBKB) Düzenlenmesi Zorunludur:

İhracat bedeli dövizin belirlenen usul ve esaslara göre 180 gün içinde yurda getirildiğinin tevsiki amacıyla bankalar tarafından “İhracat Bedeli Kabul Belgesi” düzenlenecek ve ihracat hesabının kapatılması işlemi bu belgeye göre yapılabilecektir. Ayrıca Tebliğe eklenilen Geçici Madde 1’e göre; ihracat bedellerinin takip edileceği bilgi sistemi Hazine ve Maliye Bakanlığınca uygulamaya alınana kadar “İhracat Bedeli Kabul Belgesi” yerine bankalarca “Döviz Alım Belgesinin” kullanılması mümkün kılınmıştır.

2. Bedelin Döviz Alım Belgesine (DAB) Bağlama Zorunluluğu Kaldırıldı:

İhracat bedelinin fiili ihraç tarihinden itibaren 180 gün içinde belirlenen usul ve esaslara göre yurda getirilmesi ve bankada açılan ihracat hesabının kapatılmasında kullanılması yeterli olup, ihracat bedelinin en az %80’ininin satılarak Döviz Alım Belgesine bağlanması şartı 31.12.2019 tarih 2019-32/56 sayılı tebliğ ile kaldırılmıştır.

3. İhracat Hesabının Kapatılmasında İbrazı Zorunlu Belgeler:

“İhracat hesabının kapatılabilmesi için GB örneği/GB bilgileri, ilgili ihracat bedeli kabul belgeleri (İBKB), satış faturası ile indirim ve mahsup konusu belgelerin aracı bankaya ibrazı zorunludur.” (İhracat Genelgesi 25/1)

4. İhracat Bedelinin Yurda Getirme Usulleri:

İhracat bedellerinin tahsili, satış sözleşmesinde belirlenen kurallar ve uluslararası ticari uygulamalar çerçevesinde firmaların yazılı beyanına istinaden “Akreditifli Ödeme”, “Vesaik Mukabili Ödeme”, “Mal Mukabili Ödeme”, “Kabul Kredili Akreditifli Ödeme”, “Kabul Kredili Vesaik Mukabili Ödeme”, “Kabul Kredili Mal Mukabili Ödeme” ve “Peşin Ödeme” şekillerine göre gerçekleştirilir.

İhracat bedelleri 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanunun 13 üncü maddesinde belirtilen ödeme hizmeti sağlayıcıları aracılığıyla da yurda getirilebilir. (İhr. Gen. 8/2-3)

III.DÜZENLEMENİN İSTİSNALARI VE TERKİN ŞARTLARI

1. Her Bir Gümrük Beyannamesi İtibarıyla 30.000 ABD Dolarına Kadar Olan İhracatlar İle Noksan Kalan Kısmın Bu Tutarın Altında Kalması Durumu:

Her bir gümrük beyannamesi itibarıyla 30.000 ABD Dolarına kadar olan tutarın yurda getirilme zorunluluğu kaldırılmıştır. Buna göre 30.000 USD’nin altındaki tüm beyannameler bankalarca terkin edilecektir. Ayrıca ihracat bedeli 30.000 ABD Dolarının üzerinde olup, yurda getirilemeyen tutar 30.000 ABD Dolarının altında kalması durumunda yine bu beyannameler vergi dairesine bildirilmeksizin doğrudan bankalar tarafından terkin edilerek kapatılır. (İhracat Genelgesi 28/1-a, 28/6)

2. Gümrük Beyannamesi Bazında İhracat Bedelinin %10’una Kadar Noksanlığı Olan Ve 100.000 ABD Dolarını Aşmayan İhracat Bedelleri:

30.000 ABD Doları veya eşitinden yüksek olmakla birlikte 100.000 ABD doları veya eşitini aşmamak üzere, beyanname veya formda yer alan bedelin %10’una kadar noksanlığı olan (sigorta bedellerinden kaynaklanan noksanlıklar dahil) ihracat hesapları doğrudan bankalarca veya 90 günlük ihtarname süresi içinde ilgili Vergi Dairesi Başkanlıkları/Müdürlüklerince ödeme şekline bakılmaksızın vergi dairesine bildirilmeksizin doğrudan bankalar tarafından terkin edilerek kapatılır. (İhracat Genelgesi 28/1-b, 28/6)

3. İhracat Bedelinin %10’una Kadar Olan Ve Gümrük Beyannamesi Bazında 200.000 ABD Dolarını Aşmayan Mücbir Sebep ve Haklı Durum Kapsamında Olan İhracat Bedelleri:

200.000 ABD Doları veya eşitini aşmamak üzere, 2018-32/48 sayılı Tebliğ’in 9 uncu maddesinde belirtilen mücbir sebep ve haklı durum halleri göz önünde bulundurulmak suretiyle beyanname veya formda yer alan bedelin %10’una kadar açık hesaplar ilgili Vergi Dairesi Başkanlığınca veya Vergi Dairesi Müdürlüğünce, terkin edilerek kapatılır. (İhracat Genelgesi 28/1-c)

4. Her Bir Gümrük Beyannamesi İtibarıyla 200.000 ABD Doları Veya Üzerinde Noksanlığı Olan Açık Hesaplara İlişkin Terkin Talepleri:

Gümrük beyannamesi itibarıyla, 200.000 ABD doları veya eşitini aşan noksanlığı olan açık hesaplara ilişkin terkin talepleri 2018-32/48 sayılı Tebliğ’in 9 uncu maddesinde belirtilen mücbir sebepler ile haklı durumlar göz önünde bulundurulmak suretiyle Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından sonuçlandırılır. (İhracat Genelgesi 28/2)

5. İran, Suriye ve Lübnan’a Yapılan İhracatlar Kapsam Dışında Tutulmuştur:

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın 16.01.2020 tarihli İhracat Genelgesi’nin 4. Maddesinin 6 numaralı fıkrasında; “İran, Suriye ve Lübnan’a yapılan ihracat işlemleriyle ilgili olarak 2018-32/48 sayılı Tebliğ’in 3’üncü maddesinin birinci fıkrası uygulanmaz” denilmektedir. Buna göre; 2018-32/48 sayılı Tebliğ’in ihracat bedellerinin yurda getirme zorunluluğunu düzenleyen maddesi; İran, Suriye ve Lübnan’a yapılan ihracatlara uygulanmayacağından, bu ülkelere yapılan ihracatlar nedeniyle tebliğde belirtilen şartlara göre döviz getirme zorunluluğu da bulunmamaktadır.

6. Afganistan, Irak ve Libya’ya Yapılan İhracat Bedelinin Yurda Getirilmesi:

Suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanına yönelik mevzuat hükümleri saklı kalmak kaydıyla ihracat bedellerinin bankacılık sistemiyle doğrudan ülkemize transferinin mümkün olmadığı Afganistan, Irak ve Libya’ya yapılan ihracat işlemlerinde ihracat bedelinin bankalarca tahsilinin; ithalatçının Türkiye’deki bankalarda bulunan hesaplarından transferi yoluyla veya ihracat bedelinin ihracat işlemiyle ilişkisi kurulmak şartıyla üçüncü bir ülkeden bankalar aracılığıyla transferi yoluyla veya ihracatçının yazılı beyanının yanı sıra işlemin niteliğine göre satış sözleşmesi ya da kesin satış faturası (veya proforma fatura) ile gümrük beyannamesi ibraz edilmek kaydıyla Nakit Beyan Formu (NBF) aranmaksızın efektif olarak yapılması mümkündür. (İhracat Genelgesi 8/4)

Bu ülkelere yapılan ihracatta ihracat bedellerinin üçüncü kişiler tarafından efektif olarak bankaya getirilmesi halinde söz konusu bedellerin bankalarca ihracat bedeli olarak kabulü için ihracatçı veya ithalatçı tarafından bedeli getiren üçüncü kişiye bedelin bankaya getirilmesinden önce vekâletname verilmiş olması gerekmektedir. (İhracat Genelgesi 8/5)

7. İhracatçının Serbest Kullanımına Bırakılan Dövizler:

Hizmet ihracatı, transit ticaret, Türkiye’de ikamet etmeyenlere özel fatura ile yapılan satış, Türkiye’de ikamet etmeyenlere KDV hesaplanarak yapılan satış, mikro ihracat ve serbest bölge işlem formu kapsamında gerçekleştirilen 5.000,- ABD doları veya karşılığı döviz ya da Türk lirasını geçmeyen tutardaki ihracat işlemlerinde bedellerin tamamının tasarrufu serbesttir. (İhracat Genelgesi 22/1)

IV. DÖVİZİN İHRACAT BEDELİNE ÖDEME VEYA MAHSUP SAYDIRILMASINDA ÖZELLİK GÖSTEREN DURUMLAR

– İhracat bedellerinin beyan edilen TL veya döviz cinsi haricinde farklı bir döviz cinsinde tahsili mümkündür. (İhr. Gen. 5/2)

– İhracat bedelinin yolcu beraberinde efektif olarak yurda getirilmesi halinde gümrük idarelerine beyan edilerek “Nakit Beyan Formunun” (NBF) düzenlenmesi zorunludur. (İhracat Genelgesi 5/4)

– Peşin bedeller, gönderenin muvafakatı ile devreden ihracatçı firmanın yazılı beyanının alınması ve devralan tarafından tekrar devredilmemek kaydıyla başka bir ihracatçı firmaya devredilebilir. (İhracat Genelgesi 6/5-6)

– İmalatçı veya tedarikçi firma adına transfer edilen/getirilen peşin bedelin ihracat taahhüdü, aracı ihracatçı vasıtasıyla diğer bir ithalatçıya yapılan ihracata ilişkin GB’de lehine peşin bedel transfer edilen/getirilen imalatçı veya tedarikçi firma unvanının kayıtlı olması veya imalatçı veya tedarikçi firmanın ihracatçıya düzenlediği faturanın ibrazı halinde kapatılır. (İhracat Genelgesi 6/13)

– GB bilgilerinin ihracat bedeli kabul belgesine eklenmesi suretiyle, birden fazla GB için tek ihracat bedeli kabul belgesi düzenlenebilir. (İhracat Genelgesi 8/11)

– İhracat bedelinin Türkiye’deki bankalarca yurt dışındaki bankalar ile gerçek veya tüzel kişilere açılan kredilerden karşılanması mümkündür. (İhracat Genelgesi 8/13)

– İmalatçı ya da tedarikçi tarafından yazılı olarak talep edilmesi durumunda imalatçı ve/veya tedarikçi adına gelen dövizin kabulü yapılarak ihracat bedeli imalatçı ve/veya tedarikçi firmalara ödenirken ihracat bedeli kabul formu (İBKB) aracı ihracatçı adına da düzenlenebilir. (İhracat Genelgesi 17/2)

– İhracatçı firmanın vekili bulunan kişi veya firma adına yurt dışından gelen dövizlerle açılan döviz tevdiat hesaplarından, vekâletnamenin fiili ihraçtan önce düzenlenmesi şartıyla vekili bulunulan ihracatçı firma adına ihracat bedeli kabulü yapılabilir. (İhracat Genelgesi 18/5)

– Aynı GB’de kayıtlı imalatçı/tedarikçi firma ile ihracatçı firmanın grup firması olması durumunda, ihraç bedellerinin yurda getirilme süresi içinde kalınması ve ihracatçının yazılı onayının alınması kaydıyla, ihracat bedeli imalatçı/tedarikçi firmanın yaptığı ithalata ilişkin bedellerin mahsuben ödenmesinde kullanılabilir. (İhracat Genelgesi 21/10)

– Yurt dışından ihracat bedeli tutar kadar döviz veya Türk parası geldiğinin satış sözleşmesi, kesin veya proforma fatura, GB örneği/GB bilgileri, banka hesap özeti gibi belgelerle tevsik edilmesi, anılan firmaların yurt içi hesaplarından döviz veya Türk parası cinsinden ihracatçının hesabına yapılan havalelerin ihracat bedeli olarak kabulü mümkündür. (İhracat Genelgesi 8/6)

– GB’de kayıtlı imalatçı veya tedarikçi firma lehine gelen dövizin, imalatçı veya tedarikçi ile ihracatçı firmanın yazılı beyanının alınması kaydıyla ihracatçı firma adına ihracat bedeli olarak kabulü yapılabilir. (İhracat Genelgesi 14/1)

– GB’de imalatçı veya tedarikçi firma unvanının kayıtlı olmadığı işlemlerde, ihraç konusu malın imalatçı veya tedarikçi firma tarafından ihracatçı firmaya satıldığına dair faturanın ibraz edilmesi ve ihracatçı ile imalatçı veya tedarikçi firmanın yazılı beyanının alınması kaydıyla ihracatçı firma adına ihracat bedeli olarak kabulü yapılabilir. (İhracat Genelgesi 14/2)

– İhracat bedelinin İBKB düzenlendikten sonra başka bir bankaya transfer edilmesi durumunda, İBKB düzenleyen banka tarafından kabulü yapılan tutarla ilgili olarak bedelin transfer edildiği bankaya yazılı bildirimde bulunulur ve söz konusu tutarla ilgili olarak tekrar İBKB düzenlenemez. (İhracat Genelgesi 8/8)

– GB’de kayıtlı alıcı firma veya bu firma dışındaki gerçek veya tüzel kişiler tarafından yurt dışından havale olarak gönderilen dövizin, herhangi bir referans veya fatura numarasıyla irtibatlandırılmış olup olmadığına bakılmaksızın ihracatçının beyan edeceği GB konusu ihracatın bedeli olarak kabulü mümkündür. (İhracat Genelgesi 11/1)

– İhracatçı firmaların yurt dışında bulunan bankalardaki hesaplarından Türkiye’deki bankalardaki hesaplarına ihracat bedeli açıklaması ile yapılan transferlerin bankalarca ihracat bedeli olarak kabulü, söz konusu hesaba ihracatçının Türkiye’deki hesaplarından veya yurt dışındaki başka hesaplarından para transfer edilmediğinin, gümrük beyannamesi tarihinden sonraki 180 güne ait hesap hareketlerini gösterir belgelerin aracı bankalara ibraz edilmesi ve aracı bankaca hesap hareketlerinin kontrolü suretiyle durumu teyit etmesi kaydıyla yapılabilir. (İhracat Genelgesi 11/2)

– İhracatçının hesabına transfer edilen ihracat bedelinin, bankadan efektif olarak alınması halinde bu efektifin daha sonra aynı banka tarafından ihracat bedeli olarak kabulü, serbest tasarruf edilen dövizin yurt dışı kaynaklı olduğunun satış sözleşmesi, kesin veya proforma fatura, GB örneği/GB bilgileri, banka hesap özeti gibi belgelerle tevsik edilmesi, 2018-32/48 sayılı Tebliğ’de yer alan süre ile ilgili hükümlere aykırılık oluşmadığının tespit edilmesi ve başka bir bankaya yurt dışından geldiğine ilişkin yazı verilmediğinin tevsiki kaydıyla mümkündür. (İhracat Genelgesi 12/4)

– İthalatçı tarafından düzenlenen bono ve/veya ihracatçı tarafından düzenlenerek ithalatçı tarafından kabul edilen poliçe bedelleri, bedelin yurt dışından tahsil edildiğinin tevsiki kaydıyla, ihracat hesabının kapatılmasında kullanılabilir. (İhracat Genelgesi 17/1)

– Aracı ihracatçı tarafından gerçekleştirilen ihracata ilişkin bedelin imalatçı ve/veya tedarikçiye döviz olarak temlikinden sonra tahsil edilmesi halinde, imalatçı veya tedarikçi tarafından söz konusu bedelin ihracat bedeli olarak kabulünün yapılmasının talep edilmesi durumunda bu dövizlerin ihracat bedeli açıklaması ile imalatçı ve/veya tedarikçi firma adına kabulü yapılabilir. İmalatçı ve/veya tedarikçi firma adına kabulü yapılan tutarlarla ilgili olarak aracı bankaya aracı ihracatçı tarafından yazılı olarak bildirimde bulunulur. (İhracat Genelgesi 17/3)

– Dövizin yurt dışından geldiğinin tespiti kaydıyla dışarıda yerleşik gerçek veya tüzel kişiler adına açılan döviz tevdiat hesaplarından ihracatçının hesabına transfer edilen bedellerin bankalarca ihracat bedeli olarak kabulü mümkündür. (İhracat Genelgesi. 18/1)

– Giderlerin ihracat bedelinden indirilmesi veya mahsup edilmesi sebebiyle ihracat bedelinin bu giderler kadar eksik gönderilmesi halinde bu durum aracı bankaya belgelendirilir. Düzenlenen İBKB üzerine söz konusu giderlerin türü ve tutarıyla ilgili not konulur. (İhracat Genelgesi 21/1,2)

– İhracat bedelinin mahsuben ödemede kullanılabilmesi için mahsup talebinin bedel getirme süreleri içinde yapılması gerekir. (İhracat Genelgesi 21/3)

– Dış ticaret mevzuatı hükümleri çerçevesinde gerçekleştirilen mal ihraç ve ithalinde ihraç bedellerinin yurda getirilme süresi içinde kalınması kaydıyla, ilgili GB’lerin birer örneği/GB bilgilerinin bankalara ibrazı durumunda mal ihraç ve ithal bedellerinin bankalarca mahsubu mümkündür. (İhracat Genelgesi 21/6)

V. İHRACAT BEDELİNİN BELİRLENEN SÜRE VE ŞARTLARDA YURDA GETİRİLMEMESİ HALİNDE UYGULANACAK MÜEYYİDELER

İhracat bedelinin tahsilinden ve ihracat hesabının yurda getirme süresi içinde (ek süreler dâhil) kapatılmasından ihracatçılar, ihracat bedelinin faktoring şirketinin yurt içi kaynaklarından ödendiği faktoring işlemlerinde faktoring şirketi sorumludur. (İhracat Genelgesi 26/1)

İhracata aracılık eden bankalar, bilgisi dâhilinde olan beyannamelerle ilgili ihracat bedellerinin yurda getirilmesini ve kabulünü izlemekle ve ilgili indirim ve mahsup işlemlerini gerçekleştirmekle yükümlüdür. (İhracat Genelgesi 26/2)

2008-32/48 sayılı Tebliğ’in 8 inci maddesine göre, süresi içerisinde kapatılamayan ihracat hesapları aracı bankalarca 5 iş günü içerisinde Vergi Dairesi Başkanlığına veya Vergi Dairesi Müdürlüğüne ihbar edilmekte, ilgili Vergi Dairesi Başkanlığınca veya Vergi Dairesi Müdürlüğünce ihbarı müteakip 10 iş günü içinde ilgililere hesapların kapatılması için 90 gün süreli ihtarname gönderilerek ek süre verilmektedir. Bu süre içerisinde ihracat bedelinin yurda getirilmesi halinde hesaplar kapatılabiliyor. Getirilememesi durumunda ise anılan Tebliğ’in 9 uncu maddesinde belirtilen mücbir sebep hallerinin ya da haklı durumun belgelendirilmesi gereklidir.

Anılan Tebliğ’in 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında tayin edilen süreler içinde ihracat bedellerini yurda getirmeyenler; 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun’un 3 üncü maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, yurda getirmekle yükümlü olunan ihracat bedellerinin rayiç bedelinin % 5’i kadar idarî para cezasıyla cezalandırılırlar. İdarî para cezasına ilişkin karar kesinleşinceye kadar söz konusu bedelleri yurda getirenlere, anılan Kanun’un birinci fıkra hükmüne göre 3.000 TL’den 25.000 TL’ye kadar idarî para cezası (yeniden değerleme oranları dikkate alındığında 2020 yılı için yaklaşık 9.574 – 79.784 TL) idarî para cezası verilir. Ancak, verilecek idarî para cezası yurda getirilmesi gereken paranın %2,5’inden fazla olamaz.

Diğer taraftan, ithalat, ihracat ve diğer kambiyo işlemlerinde döviz veya Türk Parası kaçırmak kastıyla muvazaalı işlemlerde bulunanlar, yurda getirmekle yükümlü oldukları veya kaçırdıkları kıymetlerin rayiç bedeli kadar idarî para cezasıyla cezalandırılırlar. Bu fiilin teşebbüs aşamasında kalması halinde verilecek ceza yarı oranında indirilir.

Yine, söz konusu ihracat bedellerinin yurda getirilmemesi, bedelin getirilmesi sonrasında yapılan işlemlerde usule ilişkin hataların yapılması veya anılan Genelge’nin herhangi bir hükmüne aykırılık olması durumunda da yukarıda belirtilen ceza hükümleri uygulanmaktadır.

Tekerrür durumunda ise bu cezalar iki katı olarak uygulanmaktadır.

VI. SONUÇ VE DEĞERLENDİRMELERİMİZ

Türkiye’de yerleşik kişiler tarafından gerçekleştirilen ihracat işlemlerine ilişkin bedellerin, fiili ihraç tarihinden itibaren 180 gün içinde belirlenen usul ve esaslara göre yurda getirilmesi ve ihracat hesaplarının kapatılması gerekmektedir.

İstisna hükümleri getirilen ülkeler dışında kalan birçok ülkeye yapılan ihracatlarda da ihracat bedelinin belirlenen esaslara göre yurda getirilememesinden kaynaklı sorun yaşayan birçok ihracatçı, ihracat hesaplarının kapatılması amacıyla bankaların ihbarı üzerine vergi daireleri tarafından yapılan tebligatlara verecekleri cevabı ve karşılaşabilecekleri müeyyideleri düşünmektedirler.

Ülkemizin ihracata ve dövize en çok ihtiyaç duyduğu bu dönemde ihracatın önünün açılabilmesi, ihracatçıların dış rekabete ve pazara odaklanabilmeleri için; dış ticaret tahsilat geleneklerine göre (Kapalıçarşı faktörü vb.) yurda getirilen efektif dövizlerin ihracat bedeline saydırılması hususunda gerekli düzenlemelerin bir an önce yapılması ya da farklı bir çözüm yolu bulunması gerektiği düşünülmektedir.

Hamza ERTEKİN
E.Vergi Dairesi Müdür Yrd.

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Kaynak, https://www.alomaliye.com/2020/10/23/ihracat-bedellerinin-yurda-getirilmesi-2/

KAYNAKÇA

– 09.2018 tarih 2018-32/48 sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (İhracat Bedelleri Hakkında) (Tebliğ No: 2018-32/48)

– 03.2019 tarih 2019-32/53 sayılı sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğde (2018-32/48) Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ

– 08.2019 tarih 2019-32/55 sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğde (2018-32/48) Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ

– 12.2019 tarih 2019-32/56 sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğde (2018-32/48) Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ

– Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tarafından Çıkarılan 16.01.2020 Tarihli İhracat Genelgesi

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • VERGİSİNİ ÖDEMEYENE E-HACİZ YAĞIYOR Yanlış e-haciz işlemi, mükelleflerin batmasına neden olabilir Yerel seçimlerin ardından…
  • FİNANSMAN GİDER KISITLAMASI ÖZELLİKLİ HUSUSLAR *  Yabancı Kaynakları Öz Kaynakları Aşan Mükellefler Finansman Gider Kısıtlamasına Tabidir.…
  • ÖTEDEN BERİ FAALİYETTE BULUNAN SERBEST MESLEK ERBABININ, İŞLERİNDE KULLANDIKLARI HALDE ENVANTERLERİNE DAHİL ETMEDİKLERİ BİNEK OTOMOBİLLERİNE İLİŞKİN AMORTİSMANLARIN DURUMU 221 seri No.lu Gelir Vergisi Kanunu Genel Tebliği’nin “Binek Otomobillerinin Amortismanları ve Giderleri”…
Top