Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

AK Parti milletvekillerinin imzasını taşıyan İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edildi.

Teklifle, işsizlik ödeneğinden yararlandırılanların, işten ayrılmalarını takip eden 90 gün içinde işe girmeleri ve 12 ay süreyle kesintisiz hizmet akdine tabi olarak çalışmaları halinde, işsizlik ödeneğinden yararlandıkları süre için hesaplanacak uzun vadeli sigorta primleri, İşsizlik Sigortası Fonu'ndan karşılanacak.

Cumhurbaşkanı, kadın, genç ve mesleki yeterlilik belgesi sahiplerini istihdam etmesi halinde işverene sağlanan prim desteği bir önceki yıl ortalamasına ilave istihdam edilen kişiler için 12 ay, bu kişinin kadın, genç veya engelli olması durumunda 18 ay süreyle, işverene sağlanan prim teşviki ve ilave istihdam sağlayan işverene Gelir Vergisi stopaj teşviki ile Damga Vergisi desteği uygulamasının süresini 31 Aralık 2023'e kadar uzatmaya yetkili olacak.

Esnaf Ahilik Sandığı uygulamasının yürürlük tarihi, yeni tip koronavirüs (COVID-19) salgınının olumsuz etkileri nedeniyle 1 Ocak 2021'den 31 Aralık 2023 tarihine ertelenecek.

Cumhurbaşkanı, kısa çalışma ödeneği uygulamasının süresini 30 Haziran 2021'e kadar uzatma yetkisine sahip olacak.

Cumhurbaşkanı, kısa çalışma ödeneğinden yararlanan sigortalıların normal çalışma sürelerine dönmeleri durumunda işverene ödenen ve İşsizlik Sigortası Fonu'ndan karşılanan prim desteği süresini de 30 Haziran 2021'e kadar uzatabilecek.

Nakdi ücret desteği

Kanun teklifiyle İşsizlik Sigortası Kanunu'na geçici madde ekleniyor.

İşsizlerin yeniden istihdamı ile SGK'ye bildirilmeksizin çalışan kişilerin de istihdam edilebilmesi için iş veya hizmet sözleşmesi 1 Ocak 2019-17 Nisan 2020 döneminde sona erenlerle, SGK'ye bildirilmeksizin çalışanların en son çalıştıkları iş yerlerine başvurmaları ve bu işverenlerce fiilen çalıştırılmaları halinde, işverenlere her ay Kuruma ödeyecekleri tüm primlerden mahsup edilmek üzere günlük 44,15 lira destek verilecek.

Başvuruda bulunanlardan işverence işe alınıp ücretsiz izne ayrılanlar için günlük 39,24 lira, bu kapsamda olup başvurusunun kabul edilmediğini bildirenler için ise söz konusu şartlar dahilinde hane başına günlük 34,34 lira destek sağlanacak.

Hizmetleri SGK'ye bildirilmeksizin çalıştırıldığı işverence kabul edilenler, bu şekilde çalıştırıldıkları döneme ilişkin olarak ücret ve ücrete bağlı hakları hariç olmak üzere, diğer haklarından feragat etmiş sayılacak ve bu şekilde çalıştırıldıkları dönemde ilgili mevzuat uyarınca daha önce yararlanmış oldukları sosyal yardım ve diğer haklar borç çıkarılmayacak.

Bu madde uyarınca başvuruda bulunanlardan hizmetlerini SGK'ye bildirmeksizin istihdam ettiğini kabul eden işverenlere, ilgililerin işveren yanında hizmetleri bildirilmeksizin çalıştırıldığı dönemler için Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu uyarınca idari para cezası uygulanmayacak, işsizlik sigortası primi de dahil olmak üzere sigorta primi tahakkuk ettirilmeyecek, ilgili mevzuatta yer alan ortalama ve toplam sigortalı sayısı hesabında dikkate alınmayacak.

İşsizlik Sigortası Kanunu'na eklenen başka bir geçici maddeye göre de işverene, Ocak 2019-Nisan 2020 döneminde en az sigortalı bildirimi yapılan ay veya dönemdeki sigortalı sayısına ilave olarak istihdam edeceği her bir sigortalı için her ay SGK'ye ödeyeceği tüm primlerden mahsup edilmek üzere nakdi ücret desteği sağlanacak.

Bu kapsamda, İşsizlik Sigortası Fonu'ndan karşılanacak destek tutarının, işe alındığı tarihten itibaren fiilen çalıştırılacak sigortalılar için günlük 44,15 lira, ilave işe alınacaklardan işveren tarafından ücretsiz izne ayrılacaklara ise günlük 39,24 lira olması öngörülüyor.

Cumhurbaşkanı, söz konusu destek ve nakdi destek tutarlarını, maddelerin yürürlük tarihinden sonra tespit edilecek asgari ücret artış oranında artırmaya yetkili olacak.

Evlerde ürettikleri malları internet üzerinden satanların faaliyetlerine muafiyet

Gelir Vergisi Kanunu'nda yapılan düzenlemeyle, ayrı bir iş yeri açmaksızın ve sanayi tipi veya seri üretim yapabilen makine, alet kullanmaksızın oturdukları evlerde imal ettikleri malları internet ve benzeri elektronik ortamlar üzerinden satanların bu faaliyetleri muaflık kapsamına alınacak. Bu muafiyetten faydalanılabilmesi için vergiden muaf esnaf belgesi alınması, Türkiye’de kurulu bankalarda bir ticari hesap açılması, tüm hasılatın münhasıran bu hesap aracılığıyla tahsil edilmesi ve hasılat tutarının belirlenen tutarı aşmaması gerekecek.

Bankalar, açılan ticari hesaplara aktarılan tutarlar üzerinden, aktarım tarihi itibarıyla yüzde 4 (bir ve üzeri işçi çalıştırıldığı durumda yüzde 2) Gelir Vergisi tevkifatı yapacak, kanun çerçevesinde bunları beyan edip ödemekle yükümlü olacak.

Ticari, zirai veya mesleki kazancı dolayısıyla gerçek usulde Gelir Vergisi'ne tabi olanlar ile maddede sayılan faaliyetleri gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerine bağlılık arz edecek şekilde yapanlar bu muafiyetten faydalanamayacak.

Cumhurbaşkanına, maddede belirtilen oranları ve tutarı, yarısına kadar indirme ve iki katına kadar artırma yetkisi veren düzenleme, 1 Ocak 2021 itibarıyla yürürlüğe girecek.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapan Kanun Teklifi'ne göre, tam mükellef gerçek kişilerin, Gümrük Kanunu kapsamında dolaylı temsilci olarak yetkili kılınan Posta İdaresi ya da hızlı kargo taşımacılığı yapan şirketlerce düzenlenen elektronik ticaret gümrük beyannamesiyle gerçekleştirdikleri mal ihracatı kapsamında elde ettikleri kazancın yüzde 50’sine beyannamede bildirilen gelirlerden indirim uygulanacak.

Bu indirimden yararlanılabilmesi için bu kapsamda sayılan, ihracattan kaynaklanan hasılatları toplamı yıllık 400 bin liraya kadar olanların, ilgili yılda kendilerinin sigortalı olması, yıllık 800 bin liraya kadar olanların, ilgili yılda kendilerinin sigortalı olması ve en az ortalama bir tam zamanlı ya da eş değer kısmi zamanlı işçi çalıştırması, yıllık 1 milyon 600 bin liraya kadar olanların, ilgili yılda kendilerinin sigortalı olması ve en az ortalama iki tam zamanlı ya da eş değer kısmi zamanlı işçi çalıştırması, ihracattan kaynaklanan hasılatları toplamı yıllık 2 milyon 400 bin liraya kadar olanların, ilgili yılda kendilerinin sigortalı olması ve en az ortalama üç tam zamanlı ya da eş değer kısmi zamanlı işçi çalıştırması şart olacak.

Cumhurbaşkanı bu maddede yer alan oran, tutar ve sayıları yarısına kadar indirebilecek ve iki katına kadar artırabilecek.

Cumhurbaşkanı, tam mükellef sermaye şirketinin paylarının Borsa İstanbul'da işlem görüp görmemesine, işlem gören paylarının toplam payları içindeki oranına, geri alınan payların Borsa İstanbul'da işlem gören paylarından olup olmamasına, tam mükellef kurumlardan geri alınıp alınmamasına, tam mükellef sermaye şirketinin yıllık satış hasılatı ve diğer gelirlerinin toplam tutarına göre, ayrı ayrı ya da birlikte bu oranı sıfıra kadar indirmeye veya bir katına kadar artırmak suretiyle yeniden tespit etmeye yetkili olacak.

Teklifle banka ve aracı kurumlar vasıtasıyla gerçekleştirilen kaldıraçlı alım satım (foreks) işlemlerinden elde edilen gelirlerin kaynakta kesinti suretiyle vergilendirilmesi amaçlanıyor. Maddenin uygulama süresi 31 Aralık 2025'e kadar uzatılıyor ve bu süreyi 5 yıla kadar uzatma konusunda Cumhurbaşkanına yetki veriliyor.

Lisans sahibi olan veya lisans sahibince yetkilendirilen kişi tarafından organize edilen yarışmalara katılan atların jokeyleri, jokey yamakları ve antrenörlerine ücret olarak yapılan ödemeler üzerinden yüzde 20 gelir vergisi kesintisi yapılmasını düzenleyen hüküm, 31 Aralık 2025'e kadar uzatılıyor.

Kısmi zamanlı çalışma teşvik edilecek

Tam süreli çalışıyorken 31 Aralık 2020'ye kadar kısmi süreli olarak çalışmaya başlayan hizmet erbabının ücretleri, kısmi süreli çalışmaya geçmesi nedeniyle çalışmadığı gün sayısı kadar kısmi süreli yeni bir çalışan istihdam edilmesi ve bu çalışanın en az 6 ay süreyle çalışmaya devam etmesi şartıyla gelir vergisinden istisna olacak. Bu istisnayı uygulamak suretiyle alınmayacak vergi tutarı, bu kapsamdaki her bir çalışan için aylık brüt asgari ücretin yüzde 10'unu aşamayacak. Bu istisna, 12 ayı geçmemek üzere, kısmi süreli olarak yeni istihdam edilen çalışanın çalışmaya devam ettiği sürece uygulanacak.

Kısmi süreli çalışmaya başlayan mevcut çalışanlara yapılan ücret ödemeleri nedeniyle düzenlenen kağıtların, bu madde kapsamında gelir vergisinden istisna edilen aylık brüt ücrete isabet eden kısmı, damga vergisinden istisna olacak. İstisnadan yararlanma şartları bulunmadan istisnadan faydalanılması nedeniyle eksik tahakkuk ettirilen vergiler, vergi ziyaı cezası uygulanmaksızın tarh edilecek.

Cumhurbaşkanı, bu düzenlemedeki 6 ve 12 aylık süreleri dört katına kadar uzatmaya ve 31 Aralık 2020 tarihini her defasında birer yıllık dönemler halinde dört kez uzatmaya, maddede belirtilen oranı bir katına kadar artırmaya yetkili olacak.

Yurt dışında bulunan para, altın, dövizin Türkiye'deki bankalara bildirilmesi

Yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarını, bu maddedeki hükümler çerçevesinde 30 Haziran 2021'e kadar Türkiye'deki banka veya aracı kuruma bildiren gerçek ve tüzel kişiler, söz konusu varlıkları serbestçe tasarruf edebilecek.

Söz konusu varlıklar, yurt dışında bulunan banka veya finansal kurumlardan kullanılan ve yürürlük tarihi itibarıyla kanuni defterlerde kayıtlı olan kredilerin en geç 30 Haziran 2021'e kadar kapatılmasında kullanılabilecek. Bu takdirde, defter kayıtlarından düşülmesi kaydıyla borcun ödenmesinde kullanılan varlıklar için Türkiye’ye getirilme şartı aranmaksızın bu madde hükümlerinden yararlanılacak.

Vergi Usul Kanunu'na göre defter tutan mükellefler, bu madde kapsamında Türkiye'ye getirilen varlıklarını, dönem kazancının tespitinde dikkate almaksızın işletmelerine dahil edebilecekleri gibi aynı varlıkları vergiye tabi kazancın ve kurumlar için dağıtılabilir kazancın tespitinde dikkate almaksızın işletmelerinden çekebilecekler.

Gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sahip olunan ve Türkiye'de bulunan ancak kanuni defter kayıtlarında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazlar, 30 Haziran 2021'e kadar vergi dairelerine bildirilecek. Bildirilen varlıklar, dönem kazancının tespitinde dikkate alınmaksızın kanuni defterlere kaydedilebilecek. Bu takdirde, söz konusu varlıklar vergiye tabi kazancın ve kurumlar için dağıtılabilir kazancın tespitinde dikkate alınmaksızın işletmeden çekilebilecek. Bu fıkra kapsamında bildirilen taşınmazların ayni sermaye olarak konulmak suretiyle işletme kayıtlarına alınması halinde, sermaye artırım kararının bildirim tarihi itibarıyla alınmış olması ve söz konusu kararın bildirim tarihini izleyen onuncu ayın sonuna kadar ticaret siciline tescil edilmesi kaydıyla, bu madde hükümlerinden faydalanılabilecek.

Türkiye'ye getirilen veya kanuni defterlere kaydedilen varlıkların elden çıkarılmasından doğan zararlar, gelir veya kurumlar vergisi uygulaması bakımından gider veya indirim olarak kabul edilmeyecek.

Söz konusu varlıklar nedeniyle hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmayacak. Bu hükümden faydalanılabilmesi için bildirilen varlıkların, bildirimin yapıldığı tarihten itibaren 3 ay içinde Türkiye'ye getirilmesi veya Türkiye'deki banka ya da aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer edilmesi şart olacak.

Cumhurbaşkanı, bu süreleri, bitim tarihlerinden itibaren her defasında 6 ayı geçmeyen süreler halinde bir yıla kadar uzatmaya yetkili olacak

Düzenlemeyle Katma Değer Vergisi Kanunu'nda değişikliğe gidilerek dahilde işleme ve geçici kabul rejimi kapsamında ihraç edilecek malların üretiminde kullanılacak maddelerin teslim süresi 31 Aralık 2025 tarihine kadar uzatılıyor.

Milli Eğitim Bakanlığına bilgisayar ve donanımlarının bedelsiz teslimleri, bunlara ilişkin yazılım teslimi ve hizmetlerinde uygulanan KDV istisnasının süresi, 31 Aralık 2023'e kadar uzatılacak.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapan Kanun Teklifi'ne göre, 2021 UEFA Şampiyonlar Ligi Finali müsabakalarının Türkiye’de oynanması dolayısıyla, UEFA, katılımcı futbol kulüpleri ile organizasyonda görevli tüzel kişilerden iş yeri, kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayanlara, bu müsabakalar dolayısıyla yapılacak mal teslimleri ve hizmetleri ile bunların yapacakları mal teslimleri ile hizmetleri KDV'den istisna olacak.

Teklifle, elektronik haberleşme altyapılarında yapı ruhsatı alınmasına ilişkin düzenleme yapılıyor.

Ülke genelinde geniş bant internet altyapısının geliştirilmesi amacıyla; umumi hizmet alanları, yol, otopark, yaya bölgesi gibi yerler ile kamu ve özel mülkiyete tabi arsa ve arazilerde (yapı ve binalar hariç) yapılacak elektronik haberleşme istasyonlarının kurulumuna mahsus 15 metreden yüksek kule ve direkler ile bunlara ait zorunlu altyapı unsurları için 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarına işlenmesi ve ruhsatlanması şartı aranacak.

Ruhsat başvurularında, yatay ve dikey görünüşü içeren kroki ile statik ve elektrik projeleri dışında herhangi bir proje veya belge istenmeyecek. Ruhsat başvurusuna, malik ya da tasarruf sahibi ile işletmeci arasında yapılan kiralamaya veya kullanıma ilişkin belge eklenecek.

Kamu ve özel mülkiyete tabi arsa ve arazilerde, 15 metreden yüksek olmayan kule ve direkler ile yapı ve binalardaki kule ve direkler için ruhsat yerine izin belgesi kavramı getiriliyor.

Binalarda kurulacak kule ve direklere izin verilirken 10 metreden yüksek olmama şartı aranacak.

Ruhsat ve yapı kullanma izin belgesi başvurularında, ruhsat harcı ve yapı kullanma izin harcı alınacak. Yapılan izin başvurularında ise ruhsat harcı ve yapı kullanma izin harcı tutarı toplamı kadar izin belgesi bedeli alınacak.

Elektronik haberleşme istasyonları için kamu kurum veya kuruluşları tarafından yer kullandırılması halinde; sözleşme uyarınca tahsil edilecek yıllık yer kullanım bedeli, büyükşehir belediyelerinde Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının yer seçim belgesi için belirlediği ücretin beş katını, diğer yerlerde üç katını geçemeyecek. Bu hükme aykırı yapılan sözleşmeler geçersiz sayılacak.

Teklifle, 2 Temmuz 2004 ile 1 Ekim 2009 arasında yapılan kule ve direkler için herhangi bir ödeme yapılmadan kazanılmış hakların korunması da öngörülüyor. Bu tarih aralığının dışında yapılan kule ve direkler ise istenen şartları yerine getirmek zorunda kalacak.

Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumunun, üniversitelerle birlikte kullandığı hastane ve tesislerde işlenen disipline aykırı fiillere ilişkin başhekim işlem yapabilecek.

Konaklama vergisinin yürürlük tarihi 1 Ocak 2022'ye erteleniyor.

Teklifle, yeni tip koronavirüs (COVID-19) salgınının turizm sektörüne olumsuz etkilerinin azaltılması için ilgili bakanlıklar tarafından üzerinde turizm tesisleri yapılmak üzere adlarına kamu arazisi tahsis edilen Kültür ve Turizm Bakanlığından belgeli yatırımcılar ve işletmecilerden; 1 Nisan 2020 ile 30 Haziran 2020 arasındaki dönemde tahsil edilmesi gereken kira, kesin izin, kesin tahsis, irtifak hakkı, kullanma izni, yararlanma, ilave yararlanma bedelleri ve hasılat payları ile Kültür ve Turizm Bakanlığından belgeli turizm tesislerinin yatırımcıları ve işletmecilerinden aynı dönemde tahsil edilmesi gereken ecrimisillerin ödeme süreleri 6 ay erteleniyor.

Ayrıca 1 Temmuz-31 Aralık 2020 döneminde tahsil edilmesi gereken kira, kesin izin, kesin tahsis, irtifak hakkı, kullanma izni, yararlanma, ilave yararlanma bedelleri ve hasılat payları ile ecrimisillerin ödeme süreleri de başvuru şartı aranmaksızın bir yıl ertelenecek. Bu alacaklar, ertelenen süre sonuna kadar herhangi bir zam veya faiz uygulanmadan tahsil edilecek. Bu döneme ilişkin tahsil edilen bedeller iade edilmeyecek.

Belirli süreli iş sözleşmeleri

Teklife göre, belirli süreli iş sözleşmesi, işçinin 25 yaşını doldurmamış veya 50 ve daha yukarı yaşta olma koşulunu sağlaması kaydıyla, mevcut koşullar aranmadan yazılı yapılabilecek.

25 yaşını doldurmamış işçiler ile yapılacak belirli süreli iş sözleşmelerinin süresi, işçinin 25 yaşını doldurduğu tarihi geçemeyecek. Bu hüküm uyarınca bir defada veya yenilenerek yapılan belirli süreli iş sözleşmelerinin toplam süresi 2 yılı aşamayacak.

Türkiye İş Kurumu yönetim kurulu başkan, üyeler ve kurum personeli, kamusal görev ve hizmetleri yerine getirirken işledikleri suçlar nedeniyle doğrudan ceza soruşturması ve kovuşturmasına tabi tutulmamalarına ilişkin usul ve esasları düzenleyen Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun'a tabi olacak.

Anayasa Mahkemesi kararıyla, basın ve gazetecilik mesleğinde çalışanların fiili hizmet süresi zammından yararlandırılmalarına ilişkin doğan hukuki boşluğu gidermek amacıyla düzenleme yapılıyor.

İşe girdiği tarih itibarıyla 25 yaşından küçük olup, hizmet akdine tabi olarak bir veya birden fazla işverence çalıştırılan ve çalıştıkları kişi yanında ay içinde çalışma saati süresine göre hesaplanan çalışma gün sayısı 10 günden az olanlar için, çalıştırıldıkları süreyle orantılı olarak işverenlerce, prime esas günlük kazanç alt sınırının yüzde 2’si oranında iş kazası ve meslek hastalığı sigortası primi ile yüzde 7,5’i işveren; yüzde 5’i sigortalıya ait olmak üzere yüzde 12,5 oranında genel sağlık sigortası primi ödenecek.

Bu madde kapsamında çalışanların genel sağlık sigortası primlerinin 30 güne tamamlanması zorunlu olacak.

Bu fıkra kapsamına girenler, adlarına ödenen priminin ait olduğu ayı takip eden ayın sonuna kadar aynı kazancın 30 katının yüzde 20’si oranında malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası primi ödeyebilecek. Ödenen primlere ilişkin süreler sigortalılık süresi sayılacak.

İşe girdiği tarihten önceki son bir yıl içinde prim ödeme gün sayısı 120 günden fazla olanlar ile 25 yaşını dolduran sigortalılar hakkında bu madde hükümleri uygulanmayacak.

Vergi borçları yapılandırılıyor

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun teklifine ihdas edilen maddeyle vergi borçlarının yapılandırılarak 18 taksitle ödenmesine imkan tanınacak. Borcunu peşin ödemek isteyenlere de indirim sağlanacak.

Teklifle Cumhurbaşkanına, yüzde 20 olan kurumlar vergisi oranını beş puana kadar indirme ve tekrar kanuni seviyesine getirme yetkisi veriliyor.

Halka açıklığı, kaydiliği ve kurumsallaşmayı teşvik etmek amacıyla bankalar, finansal kiralama şirketleri, faktoring şirketleri, finansman şirketleri, ödeme ve elektronik para kuruluşları, yetkili döviz müesseseleri, varlık yönetim şirketleri, sermaye piyasası kurumları ile sigorta ve reasürans şirketleri ve emeklilik şirketleri hariç olmak üzere, payları Borsa İstanbul Pay Piyasasında işlem görmek üzere en az yüzde 20 oranında ilk defa halka arz edilen kurumların paylarının, ilk defa halka arz edildiği hesap döneminden başlamak üzere beş hesap dönemine ait kazançlarına kurumlar vergisi oranı 2 puan indirimli olarak uygulanacak.

2021 UEFA Şampiyonlar Ligi Finali müsabakalarının Türkiye’de oynanmasına ilişkin olarak, Türkiye’de elde ettikleri kazanç ve iratları dolayısıyla Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA), katılımcı futbol kulüpleri ve organizasyonda görevli tüzel kişilerden iş yeri, kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayanlar, gelir ve kurumlar vergisinden muaf olacak.

Mesleki Yeterlilik Belgesi'nin yaygınlaştırılması ve belge zorunluluğunu dışlayan hükümlerin uygulanmamasını sağlamak amacıyla Özel Öğretim Kurumları Kanunu'ndaki buna ilişkin düzenleme yürürlükten kaldırılıyor.

İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi (İSMEP) kapsamında İstanbul Valiliğine bağlı olarak faaliyet gösteren İstanbul Proje Koordinasyon Birimine yapılacak teslim ve hizmetler için finansmanı yabancı devletler, uluslararası kurum ve kuruluşlarca karşılanmak şartıyla sağlanan KDV istisnası, 2025 yılının sonuna kadar devam edecek.

İlave tedbire karşı başvuru

Olağanüstü hal kapsamında kabul edilen kanunlarda yer alan ilave tedbirlere karşı hakkında önlem uygulanan kişi, kanuni temsilcisi ya da mirasçıları tarafından, tedbiri uygulayan veya bununla ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 3 ay içinde başvuracak. Kamu kurum ve kuruluşları, başvuru üzerine yapacağı inceleme sonucuna göre en geç 6 ay içinde başvurunun reddine veya tedbirin kaldırılmasına karar verecek. Başvuruların incelenmesi ve sonuçlandırılması için kamu kurum ve kuruluşları bünyesinde komisyon kurulabilecek. Kamu kurum ve kuruluşları bu madde kapsamında yapılacak başvuruların sonuçlandırılması için her türlü bilgi ve belgeyi ilgililerden talep edebilecek.

Soruşturmanın gizliliğine ve devlet sırlarına ilişkin ilgili mevzuat hükümleri saklı kalmak kaydıyla kurum ve kuruluşlar ile yargı mercileri, başvuru kapsamında ihtiyaç duyulan her türlü bilgi ve belgeyi gecikmeksizin başvuru yapılan kamu kurum ve kuruluşlarına göndermek veya yerinde incelenmesine imkan sağlamak zorunda olacak. Bu madde kapsamındaki çalışmalarda kamu kurum ve kuruluşlarınca görevlendirilenler, görevlerini yerine getirdikleri sırada edindikleri kamuya, ilgililere ve üçüncü kişilere ait gizlilik taşıyan bilgileri, kişisel verileri, ticari sırları ve bunlara ait belgeleri, bu konuda kanunen yetkili kılınan mercilerden başkasına açıklayamayacak, kendilerinin veya üçüncü kişilerin yararına kullanamayacak. Bu yükümlülük görevden ayrılmalarından sonra da devam edecek.

Kamu kurum ve kuruluşlarının kararlarına karşı Hakimler ve Savcılar Kurulunca belirlenecek Ankara idare mahkemelerinde iptal davası açılabilecek. Bu madde uyarınca yetkili olmayan kamu kurum ve kuruluşuna yapılan başvurular yetkili olduğu değerlendirilen kamu kurum ve kuruluşuna gönderilecek ve durum başvurana bildirilecek. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin ortaya çıkabilecek ihtilafları gidermeye Cumhurbaşkanlığı yetkili olacak.

1 Ocak 2021 tarihinde yürürlüğe girmesi öngörülen konaklama vergisinin yürürlük tarihi, 1 Ocak 2022 tarihine erteleniyor.

"Vakıflar Genel Müdürlüğüne ve mazbut vakıflara ait taşınmazların onarım veya inşa karşılığı kiralamalarında sözleşmenin başlangıç tarihinde, işletme süresine ait ilk yılın altı aylık kira bedeli ayrıca teminat olarak alınması; Vakıflar Genel Müdürlüğüne ve mazbut vakıflara ait taşınmazların kiralamalarında, sözleşme süresi içinde üç aylık kira bedelinin ödenmemesi halinde ilgili taşınmazın mülki amirlikçe tahliye edilmesi; getirilen yeni hükümlerin mevcut kiralamalara uygulanmasına" ilişkin düzenlemelerin 1 Ocak 2021 olan yürürlük tarihleri, 30 Haziran 2021'e öteleniyor.

Derneklerin yapması gereken genel kurulların ertelenmesine ilişkin madde kapsamında, İçişleri Bakanına tanınan yetki, salgınla mücadele ve insanların bir araya gelmesini gerektiren etkinliklerin yapılmasının oluşturduğu risk durumu göz önünde bulundurularak üçer aylık sürelerle üç defa olmak üzere uzatılıyor.

Madde ihdası ve değişiklik önergesi

Komisyonda vergi ve SGK prim borçlarının yapılandırılmasına ilişkin madde kanun teklifine ihdas edildi. Buna göre gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi, Katma Değer Vergisi (KDV), Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV), Özel Tüketim Vergisi (ÖTV), tüm idari para cezaları, KYK borçları, Hazine alacaklarını kapsayan vergi borçları yapılandırılıyor.

Kanun teklifiyle vergi borçları yapılandırılarak borçların 18 taksitle ödenmesine imkan tanınacak. Borcunu peşin ödemek isteyenlere de indirim sağlanacak

Teklif, vergi cezaları, gecikme faizleri ve gecikme zamları; trafik, seçim, nüfus para cezaları; Karayolu Taşıma Kanunu'na göre kesilen para cezaları; karayollarından usulsüz geçişler nedeniyle kesilen para cezaları gibi tüm idari para cezalarını kapsıyor.

Öğrenim katkı kredisi ve öğrenim kredisi borçları, ecrimisiller, haksız alınan destekleme ödemeleri, kaynak kullanımı destekleme fonu, taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına katkı payı da vergi yapılandırması kapsamında olacak.

Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun kapsamındaki Hazine alacakları, madenlerden alınan devlet hakkı, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'a göre takip edilen diğer alacaklar da yapılandırılacak.

Yapılandırmadan faydalanmak isteyenlerin, kanunun çıktığı tarihten itibaren yıl sonuna kadar müracaat etmesi gerekecek ve maksimum 18 taksit yapılabilecek. Taksitler iki ayda bir ödenecek. İlk taksit tarihine kadar peşin ödemenin yapılması durumunda, işleyen faizler silinecek. İlk taksit ödemesi, Ocak 2021'de gerçekleştirilecek.

Sosyal güvenlik primleri idari cezaları, gecikme cezaları ve faiz zamları da yapılandırılabilecek.

Ayrıca il özel idarelerine olan borçlar, emlak vergisi, çevre temizlik vergisi, ilan ve reklam vergisi, diğer vergi ve harçlar, su, atık su, katı atık ücretleri, yol katılım payları, muhtelif ücretlerden kaynaklı kurum alacakları ve zam ve faizleri de yapılandırılabilecek.

TOBB, TESK, Barolar Birliği, TÜRMOB, ihracatçı birliklerinin aidat ödemeleri de yapılandırmaya dahil olacak.

KOSGEB tarafından kullandırılan desteklerden kaynaklananlar ile aidat alacakları, il özel idareleri, belediyeler ve bunların bağlı kuruluşları ile sermayesinin yüzde 50'den fazlası bunlara ait şirketlerin taşınmazlar hakkında yapılan irtifak hakkı ve kiralama işlemlerinden kaynaklanan alacaklar, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve mazbut vakıfların kira alacakları, kalkınma ajanslarının il özel idareleri, belediye ve sanayi odalarından olan alacakları, Türk Standartları Enstitüsü hizmet bedeli alacakları da yapılandırma kapsamında yer alacak.

İstanbul Sağlık Bilimleri Üniversitesinin Mütevelli Heyeti, rektör, eğitim ve araştırma konusunda görevlendirilmiş Sağlık Bakan Yardımcısı, Sağlık Bakanının seçtiği bir üye, YÖK'ün seçtiği profesör unvanına sahip iki üye ile Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Yönetim Kurulunca belirlenen Sağlık Bilimleri Üniversitesi dışından iki üyeden oluşacak.

Üniversitenin yurt dışı birimlerinde, bulundukları ülkenin üniversitelerindeki yerel akademisyenlerin de istihdam edilebilmesine, aylıkla çalışma ve ders ücreti karşılığı çalıştırma usullerinden ekonomik olanın tercih edilebilmesine de imkan sağlanacak.

Cumhurbaşkanlığı raportör ve raportör yardımcılarının atama teklifleri, Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığınca yapılacak. Atama teklifi yapılan kurum veya kuruluşça personelin atama işlemleri, 15 gün içinde sonuçlandırılacak. Bunlar, atama işlemi tamamlanıncaya kadar, mevcut kadrolarına ait her türlü aylık, ek gösterge, zam, tazminat, ikramiye, sözleşme ücretleri ile diğer mali haklarını Cumhurbaşkanlığı bütçesinden almaya devam edecek.

Düzenlemeyle 30 Eylül 2020 itibarıyla Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığının birimlerinde raportör unvanıyla görev yapanlardan hakimler ve savcılar, yasama uzmanları, kamu kurum ve kuruluşlarının merkez teşkilatlarında uzman, müfettiş, kontrolör gibi kariyer meslek kadrolarında veya pozisyonlarında bulunanların Cumhurbaşkanlığı raportörlüğü kadrolarına atanabilmesi öngörülüyor.

Kaynak: AA

T.C.

SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI

Personel Daire Başkanlığı

Sayı : E-11980544-841.02.17-11276207

Tarih: 22/09/2020

Konu : Sürekli İşçilerin (696 s. KHK) İşkolu Değişikliği

DAĞITIM YERLERİNE

Bilindiği üzere; 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 113 üncü maddesi ile 6356 sayılı Kanuna eklenen geçici 7 nci maddesinin birinci fıkrasında; “… anılan Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 23 üncü ve geçici 24 üncü maddeleri uyarınca sürekli işçi kadrolarına, geçici işçi pozisyonlarına veya işçi statüsüne geçirilen işçilerinden; geçişten önce işçinin çalıştığı alt işveren işyerinin girdiği işkolu mevcut işyerinin girdiği işkolu ile aynı olanları o işkolundaki mevcut işyerinden, farklı olanları ise geçişten önce işçinin çalıştığı alt işveren işyerinin girdiği işkolunda yeni tescil edilecek işyerlerinden Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirir. ”

Üçüncü fıkrasında ise ”…Birinci fıkra kapsamında yeni tescil edilen işyerlerinden bildirilen işçiler, bu madde kapsamındaki idarelerde geçiş işleminden önce alt işveren işçileri için Yüksek Hakem Kurulu tarafından karara bağlanan ve en son sona erecek olan toplu iş sözleşmesinin sona ermesiyle birlikte 4 üncü maddeye uygun şekilde Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilir. ” hükümleri yer almaktadır.

Aynı kanunun 4 üncü maddesi “... (1) İşkolları bu Kanuna ekli (1) sayılı cetvelde gösterilmiştir.

(2) Bir işyerinde yürütülen asıl işe yardımcı işler de, asıl işin girdiği işkolundan sayılır.

(3) Bir işkoluna giren işler, işçi ve işveren konfederasyonlarının görüşü alınarak ve uluslararası normlar göz önünde bulundurularak Bakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir. ” hükmüne amirdir.

Buna göre;

696 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 23 üncü maddesi ile Kurumumuz Sürekli İşçi kadrolarına geçirilen personelin 01.11.2020 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere Kurumumuz işyerinin bağlı bulunduğu 10-Ticaret, Büro, Eğitim ve Güzel Sanatlar iş koluna giriş bildirgeleri verilecektir. (1.11.2020 tarihinden önce yapılması gerekmektedir.)

Aynı personelin 31.10.2020 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere söz konusu iş koluna geçişleri sağlanmak üzere çıkış bildirgeleri 16 kodu ile verilecektir.

1. Kurumumuz Sürekli İşçi kadrolarına geçirilen ve 20-Genel İş Kolundan bildirilen personelin Kurumumuz işyerinin bağlı bulunduğu 10-Ticaret, Büro, Eğitim ve Güzel Sanatlar işkoluna geçişleri (naklen geçiş) merkezde çalışan personel için Personel Daire Başkanlığı, taşrada çalışan personel için ise İl Müdürlükleri tarafından yapılacaktır.

2. Ünitelerde daha önceki dönemlerde tescil edilmiş olup kanun kapsamından çıkarılmamış olan ve daimi işçilerin devam ettiği işyeri mevcut ise söz konusu personelin bu iş yerine;

Bu kapsamda açılmış bir işyeri yoksa Sürekli İşçilerin takip edileceği yeni bir işyeri dosyası açılmak suretiyle personelin naklen geçişlerinin sağlanması gerekmektedir.

3. Bahse konu tüm personelin 10-Ticaret, Büro, Eğitim ve Güzel Sanatlar işkolundan giriş bildirgelerinin 01.11.2020 tarihi olacak şekilde verilmesi gerekmektedir.

Söz konusu iş kolu değişikliğinden sonra ilgili personelin 10-Ticaret, Büro, Eğitim ve Güzel Sanatlar işkolunda yer alan sendikalara üye olma hakları doğacak olup bu üyelikler ancak 01.11.2020 tarihinden sonra geçerli olacaktır.

Bilgilerinizi ve gereğini arz/rica ederim.

Ali AKSAKAL

Personel Daire Başkanı

Dağıtım: Merkez ve Taşra Teşkilatı

T.C.

AİLE ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANLIĞI

Çalışma Genel Müdürlüğü

Sayı E-98425987-000-2246651

Tarih: 20/10/2020

Konu: 696 Sayılı KHK Kapsamındaki İşçilerin Bildirimleri

Bilindiği üzere 696 sayılı KHK‘nın 127 nci maddesi ile 375 sayılı KHK‘ya eklenen geçici 23 üncü madde gereğince 5018 sayılı Kanuna ekli (I), (II), (III) ve (IV) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri (MİT Müsteşarlığı hariç) ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar, bu kanun hükmünde kararnameye ekli (I) sayılı listede yer alan idarelerin merkez ve taşra teşkilatlarında, ödemeleri merkezi yönetim, sosyal güvenlik kurumu, fon. kefalet sandığı, yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığı, gençlik hizmetleri ve spor il müdürlüğü bütçelerinden veya döner sermaye bütçelerinden, anılan liste kapsamındaki diğer idareler için ise kendi bütçelerinden karşılanan 4734 sayılı kanun ve diğer mevzuattaki hükümler uyarınca personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım sözleşmeleri kapsamında yükleniciler tarafından 4/12/2017 tarihi itibarıyle çalıştırılmakta olanların sürekli işçi kadrolarına geçiş işlemleri yapılmıştır.

696 sayılı KHK’nın 113 üncü maddesi gereğince 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununa eklenen geçici madde 7 ile;

(1) 5018 sayılı Kanuna ekli (I), (II), (III) ve (IV) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (I) sayılı listede yer alan idareler ile birlikte veya ayrı ayrı sermayesinin yarısından fazlası il özel idareleri, belediyeler ve bağlı kuruluşlarına ait şirketler, anılan Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 23 üncü ve geçici 24 üncü maddeleri uyarınca sürekli işçi kadrolarına. geçici işçi pozisyonlarına veya işçi statüsüne geçirilen işçilerinden, geçişten önce işçinin çalıştığı alt işveren işyerinin girdiği işkolu mevcut işyerinin girdiği işkolu ile aynı olanları o işkolundaki mevcut işyerinden. farklı olanları ise geçişten önce işçinin çalıştığı alt işveren işyerinin girdiği işkolunda yeni tescil edilecek işyerlerinden Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirileceği.

(2) Birinci fıkra kapsamındaki işyerlerinin her birinin bu Kanunun uygulanması bakımından bağımsız bir işyeri sayılacağı.

(3) Birinci fıkra kapsamında yeni tescil edilen işyerlerinden bildirilen işçilerin, bu madde kapsamındaki idarelerde geçiş işleminden önce alt işveren işçileri için Yüksek Hakem Kurulu tarafından karara bağlanan ve en son sona erecek olan toplu iş sözleşmesinin sona ermesiyle birlikte 4 üncü maddeye uygun şekilde Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirileceği.

(4) Bu maddenin uygulanmasında bu Kanunun bu maddeye aykırı diğer hükümlerinin uygulanmayacağı

hüküm altına alınmıştır.

696 sayılı KHK ile 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 23 üncü madde uyarınca işçi statüsüne geçirilen işçilerin ücret ile diğer malı ve sosyal haklarının belirlenmesinde esas alınacak. Yüksek Hakem Kurulunca karara bağlanmış ve süresi en son sona erecek toplu iş sözleşmesi hükümleri Bakanlığımızca 12/04 2018 tarihinde ilan edilmiş olup bu hükümlerin geçici 23 üncü madde kapsamındaki idareler için 31/10 2020 tarihine kadar uygulanması kararlaştırılmıştır

Bu bağlamda. 6356 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrası “bir işyerinde yürütülen asıl işe yardımcı işler de asıl işin girdiği işkolundan sayılır” hükmüne amir olup Bakanlığımızca ilan edilen toplu iş sözleşmesi hükümlerinin yürürlük süresinin 31/10/2020 tarihinde sona ermesiyle birlikte. 696 sayılı KHK’nın yukarıda anılan hükümlerine göre yeni tescil edilen işyerlerinden bildirilen işçilerin 6356 sayılı Kanunun 4 uncu maddesine uygun şekilde Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmesi hususunun bağlı, ilgili ve ilişkili kurumlar ile 696 sayılı KHK kapsamında sürekli işçi istihdam eden ilgili tüm makamlara ivedilikle bildirilmesinin faydalı olacağı kanaatiyle gereğini arz ve rica ederim.

Nurcan ÖNDER

Bakan a. Genel Müdür

Dağıtım

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

CUMHURBAŞKANLIĞINA

ADALET BAKANLIĞINA

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞINA

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞINA

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞINA

GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞINA

İÇİŞLERİ BAKLANLIĞINA

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞINA

MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞINA

MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞINA

HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞINA

SAĞLIK BAKANLIĞINA

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞINA

TARIM VE ORMAN BAKANLIĞINA

TİCARET BAKANLIĞINA

ULAŞTIRMA VE ALTYAPI BAKANLIĞINA

ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA

YARGITAY BAŞKANLIĞINA

T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İZMİR VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri KDV ve Diğer Vergiler Grup Müdürlüğü

Sayı: B.07.1.GİB.4.35.17.01-130-699                                                                                                                                                               20/07/2012

Konu: Şirketin motosiklet satışında uygulayacağı KDV oranı

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, Şirketinize ait motosikletin satışında uygulanması gereken katma değer vergisi oranları hakkında Başkanlığımız görüşü sorulmaktadır.

Katma Değer Vergisi Kanununun 1/1 inci maddesinde Türkiye'de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV ye tabi olduğu hüküm altına alınmıştır.

Katma değer vergisi oranları, Katma Değer Vergisi Kanununun 28 inci maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak yayımlanan 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki I sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için % 1, II sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için % 8, bu listelerde yer almayan vergiye tabi işlemler için % 18 olarak tespit edilmiştir.

Buna göre, Şirketinize ait motosikletin satışı, Kararname eki (I) ve (II) sayılı listelerde yer almadığından %18 oranında KDV ye tabi olacaktır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.
(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.
(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Devlet, pandemiden olumsuz etkilenen şirketleri, şirket çalışanlarını, alacaklıları bütçe imkânları ile değil, ortakların kaynakları ile destekliyor

Türk Ticaret Kanunu'na (TTK) eklenen bir geçici maddeyle sermaye şirketlerine 30 Eylül tarihine kadar, 2019 yılı kârının sadece yüzde 25’lik kısmının dağıtılmasına izin verilmiş, kalan yüzde 75’lik kısım ile geçmiş yıl kârları ve serbest yedek akçelerin dağıtılması ise yasaklanmıştır. Ayrıca genel kurulca yönetim kuruluna kâr payı avansı dağıtma yetkisi verilmesi de bu süre içinde engellenmiştir.

Cumhurbaşkanı 3 aylık uzatma yetkisini kullanmış ve yasağı bu yılın sonuna kadar uzatmıştır.

21 Mayıs tarihli yazımda "nakit kâr payı dağıtma" kısıtlamasının kapsamını, istisnalarını, uymamanın cezasını ve tartışmalı noktaları değerlendirmiştim.

Bugünkü konuya girmeden önce, bu yasağın neden getirildiğini kısaca hatırlatmakta yarar görüyorum. Yasak, pandemi ortamında, şirket kaynaklarının kâr dağıtımı yapılmak suretiyle azaltılmaması, şirketlerin mevcut özkaynak yapılarının korunması ve ilave finansman ihtiyacının doğmaması için getirildi.

Bir anlamda devlet, pandemiden olumsuz etkilenen şirketleri, şirket çalışanlarını, alacaklıları bütçe imkânları ile değil, ortakların kaynakları ile destekliyor.

Bu sorunlu bir yaklaşım, devletin özel hukuk alanına böyle müdahale etmemesi gerekir.

Sermaye şirketlerinin ortakları şirketleri mali açıdan iyi durumda değilse zaten kâr dağıtım kararı vermez. Yasak getirilmek suretiyle gösterilen bu güvensizliği anlayamıyorum. Kaldı ki mali yapısı bozulan şirketlerde ortaklar, kâr payı dağıtarak şirket dışına nakit çıkarmayı değil, aksine sermayeyi kaybetmemek için şirkete nakit koymayı düşünürler. Mevzuat da bunu gerektirir. (TTK 376)

Peki, bu yasak süresinde ortaklara borç verilebilir mi?

Tabii ki verilebilir. Ancak bunun şartları ve sonuçları vardır.

Önce neden borç verilebileceğini açıklayalım. Verilebilir, çünkü bu süre içinde ortaklara kâr dağıtımı kısıtlanmıştır, yoksa borç para verilmesi engellenmiş değildir. Borç para verilmesi kâr dağıtımından başka bir işlemdir. Kanun koyucu eğer borç verilmesini de kısıtlamak isteseydi, bunu düzenleyebilirdi. (Rahmetli Nevzat Kesan üstadımın şu sözünü hiç unutmuyorum:  Vâzıı kanun meramını izahtan aciz değildir.)

Bazı meslektaşlarım Vergi Usul Kanunu'nun meşhur 3'üncü maddesini dayanak göstererek, yasağa rağmen ortağa verilen borcun, yasağın arkasını dolanmak olduğunu, borcun gerçekte ortağa fiilen dağıtılan kâr payı olduğunu ileri sürüyorlar.

Bu görüşlere katılmıyorum, çünkü söz konusu madde, vergilendirmede gerçek durumun esas alınmasını ve bunun yemin hariç her türlü delille ispatlanmasını öngörür. Bu nedenle vergiyi doğuran olayın ve buna bağlı olarak vergi matrahının tespitinde, hukuki biçimlerin ötesine geçilerek gerçek ekonomik nitelik ve içerikler esas alınır. Bu yorum yöntemi ile gerçek iktisadi ilişkinin çeşitli hukuki kılıflar kullanılarak gizlenmesinin önüne geçilir.

Tartıştığımız olayda şirket kâr dağıtımı yaparak kâr dağıtım stopajını devlete ödemek istediği halde kanunla kâr dağıtımı engellenmiş, dolayısıyla stopajı ödeyememiştir. Yasak süresi içindeyken çeşitli nedenlerle ortağına borç vermesi, kârın fiilen ortağa dağıtılması olarak değerlendirilemez.

Çünkü ortada hukuken engellenen bir dağıtım söz konusudur. Ortağa borç verme işlemindeki irade stopajı ödememek ve bunu başka kılıflar kullanarak gizlemek değildir. Apaçık kâr dağıtımı yapıp stopaj ödenecekken bu eylem kanunla engellenmiştir.

Kaldı ki ortağa borç vermek ortaktan emsallere uygunluk ilkesine göre belirlenen oranlarda faiz alınmasını gerektirir. Aksi takdirde alınmayan veya eksik alınan faizin transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü yoldan ortağa dağıtıldığı kabul edilerek cezalı tarhiyat yapılır. Ayrıca faiz üzerinden katma değer vergisi hesaplanması gerekir.

Şimdi düşünüyorum, kâr dağıtımı yapıp sadece stopaj ödemek zorunda olan şirket bu niyetini borç verme işlemiyle gizleyip hem kurumlar vergisi, hem de KDV öder mi?

Hiç inandırıcı gelmedi!

Ayrıca zaten yasak kalkınca kâr dağıtımı yapılacak ve stopaj ödenecek. Kaldı ki kesilen vergi (stopaj) şirketin değil, ortağın peşin vergisi ve ortağın kâr payını beyan etmesi halinde mahsup edilecek. Özünde kendisine bir yararı olmayan bir riski şirket neden üstlensin ki?

Kâr dağıtım yasağının amacından hareketle konuyu değerlendirdiğimizde de borç vermenin sorun teşkil etmediğini düşünüyorum. Çünkü getirilen yasak öz kaynakların azaltılmasını engellemeye yöneliktir. Ortaklara verilen borçlar nedeniyle sermaye şirketlerinde öz kaynaklar azalmaz, borç verilen paralar şirketin varlığı olmaya devam eder. Çünkü sermaye şirketlerinde ortaklardan alacaklar gerçek bir alacak/aktif niteliğindedir.

Olayda bir de TTK’nın ortaklara borç verilmesine ilişkin hükümlerine uymak gerekir. Gerek anonim, gerekse limited şirket ortaklarının şirketten borçlanabilmesi tamamen yasaklanmamış, belli şartlara bağlanmıştır.

Pay sahipleri, sermaye taahhüdünden doğan vadesi gelmiş borçlarını ifa etmedikçe ve şirketin serbest yedek akçelerle birlikte kârı geçmiş yıl zararlarını karşılayacak düzeyde olmadıkça şirkete borçlanamaz. (TTK 358)

Buna göre, ortakların şirkete sermaye taahhüt borcu yoksa ve şirketin serbest yedek akçelerle birlikte kârı geçmiş yıl zararlarını karşılayacak düzeyde ise ortaklara borç verilebilir.

Ortaklara borç verilemeyeceği halde borç verenler üçyüz günden az olmamak üzere adli para cezasıyla cezalandırılırlar.( TTK 562/5-b) Erdoğan SAĞLAM

Kaynak: www.t24.com.tr

Danıştay 9. Daire

Tarih    : 18.03.2019

Esas No : 2016/8747

Karar No  : 2019/953

VUK Md. 359

KDVK Md. 29

VERGİ İNDİRİMİNE DAYANAK TEŞKİL EDEN FATURALARIN GERÇEĞİ YANSITIP YANSITMADIĞININ SOMUT OLARAK ORTAYA KONULMASI GEREKTİĞİ 

Mükellefin yapılan yoklamalarda işyerinde faal olması ve emtiasının mevcut olması, şube işyerinde yapılan satışların gerçek olduğunun belirtilmesi karşısında düzenlediği faturaların sahte olduğu somut olarak kanıtlanamadığından bu mükelleften alınan faturalar nedeniyle davacı adına salınan vergi ziyaı cezalı katma değer vergisinde ve davayı reddeden vergi mahkemesi kararında isabet bulunmadığı hk.

İstemin Konusu: Vergi Mahkemesinin kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Dava Konusu İstem: Davacı adına, Selçuk Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün … vergi numaralı mükellefi (İ.T.), Kazan Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün … vergi numaralı mükellefi (A) Madeni Yağları ve Pet. Ür. Oto. İnş. Taah. Nak. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti, Meram Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün … vergi numaralı mükellefi (C.Y.) ve Söke Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün … vergi numaralı mükellefi (S-Ş) Petrol Ür. Nak. Tic. Ltd. Şti.’nden aldığı faturaların sahte olduğu yolunda düzenlenen vergi inceleme raporuna dayanılarak 2009/Mart, Mayıs-Eylül, Kasım, Aralık dönemleri için re’sen tarh edilen katma değer vergisi ve kesilen üç kat vergi ziyaı cezasının kaldırılması istenilmektedir.

İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: (İ.T) hakkındaki 23.03.2012 tarih ve (…) sayılı, (A) Madeni Yağları ve Pet. Ür. Oto. İnş. Taah. Nak. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti. hakkındaki 12.04.2013 tarih ve (…)sayılı, (C.Y) hakkındaki 28.09.2011 tarih ve (…)  sayılı ve  (S-Ş) Petrol Ür. Nak. Tic. Ltd. Şti. hakkındaki 01.11.2012 tarih ve (…) sayılı vergi tekniği raporlarında yer alan tespitlerin değerlendirilmesinden, hiçbir ticari faaliyeti olmamasına rağmen yüksek tutarda katma değer vergisi beyannameleri verildiği, işçisi, aracı, sermayesi, deposu bulunmayan, bu kadar yüksek tutarlı iş hacmine ulaşacak organizasyon yapısına sahip olmayan, alışlarını sahte faturalarla belgelendiren mükellefler tarafından düzenlenen faturaların, sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belgeler olduğu sonucuna varıldığından davanın reddine karar verilmiştir.

Temyiz Edenin İddiaları: Faturaların gerçek bir emtia ve hizmet alımına dayandığı, fatura aldığı firmalar hakkında düzenlenen vergi tekniği raporlarının tebliğ edilmediği iddialarıyla kararın bozulması istenilmektedir.

Karar: Davacı adına (İ.T.), (A) Madeni Yağlar, ve Pet. Ür. Oto. İnş. Taah. Nak. İth. İhr. San. Ve Tic. Ltd. Şti., (C.Y.) ve (S-Ş) Petrol Ür. Nak. Tic. Ltd. Şti’den aldığı faturaların sahte olduğundan bahisle ilgili dönemde verdiği katma değer vergisi beyanlarında yer alan indirilecek katma değer vergisi dikkate alınmak suretiyle düzenlenen 28.10.2014 tarih ve  (…) sayılı vergi inceleme raporuna dayanılarak 2009/Mart, Mayıs-Eylül, Kasım, Aralık dönemleri için re’sen tarh edilen katma değer vergisi ve kesilen üç kat vergi zıya cezasının kaldırılması istenilmektedir.

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 29. maddesinde, mükelleflerin, yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden, faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisini indirebilecekleri hükme bağlanmıştır.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 3/B maddesinde, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği ve iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfetinin bunu iddia eden tarafa ait olduğu belirtilmiştir.

İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan bozma sebeplerinden birinin varlığı halinde mümkündür.

Vergi Mahkemesi kararının, (İ.T.) ile (A) Madeni Yağları ve Pet. Ür. Oto. İnş. Taah. Nak. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti.’nden alınan faturalar nedeniyle salınan vergi ziyaı cezalı katma değer vergisine ilişkin hüküm fıkrası usul ve hukuka uygun olup, davacı tarafından ileri sürülen temyiz nedenleri kararın belirtilen hüküm fıkrasının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

Vergi Mahkemesi kararının, (C.Y.) ve (S-Ş) Petrol Ür. Nak. Tic. Ltd. Şti.’den alınan faturalar nedeniyle salınan cezalı katma değer vergisine ilişkin hüküm fıkrasına yönelik davacı tarafından ileri sürülen temyiz iddialarının incelenmesine gelince;

Yukarıda metni verilen madde hükümlerinin değerlendirilmesinden, yükümlülerin mal alışları nedeniyle yüklendiği katma değer vergilerinin, indirim ve iade konusu yapılabilmesi için faturaların gerçek bir mal alım satımı karşılığı düzenlenmesi gerekmektedir.

Vergilendirme işlemi yapılırken, Kanun’a uygun olarak biçimlendirilen muamelelerin bu biçimselliğinin ötesine geçilerek, muamelenin tarafları arasında oluşan maddi ve hukuki ilişkinin gerçek mahiyetinin araştırılması gerekmektedir. Kanun, gerçek mahiyetin ortaya çıkarılmasında yemin hariç her türlü delile izin vermiştir. Bu deliller, tarafların ikrarı, vergiyi doğuran olayla ilişkisi doğal ve açık bulunan tanık ifadesi, muamelenin taraflarının ekonomik ve ticari konumları, işyerlerinin durumu, arandığında bulunup bulunamamasına ilişkin tespitler olabilir.

Gerçekleşmemiş teslim ve hizmetler dolayısıyla katma değer vergisi ve bunun sonucu olarak da bir vergi indirimi söz konusu olamayacağından, vergi indirimine dayanak teşkil eden faturaların gerçeği yansıtıp yansıtmadığı ortaya konulmalıdır.

(C.Y.) hakkında düzenlenen 28.09.2011 tarih ve (…) sayılı vergi tekniği raporunda; şahsın petrol ürünlerinin ve inşaat malzemelerinin toptan ticareti ve sıhhi, tesisat ve çeşme tamiratı faaliyetine 24.02.2009 tarihinde başladığı, 26.02.2009 ve 16.09.2009 tarihinde yapılan yoklamada faaliyetine devam ettiği, verdiği dilekçeyle 10.10.2009 tarihi itibariyle mükellefiyetinin terkinini talep ettiği halde 19.10.2009 tarihindeki dilekçesiyle işi bırakma niyetinden vazgeçtiğini bildirerek faaliyetinin devamı için gerekli kaydın yapılmasını talep ettiği, bunun üzerine vergi dairesi müdürlüğünce 09.11.2009 tarihinde yeniden yoklama yapılarak, şahsın faaliyetine devam ettiği, sıhhi tesisat malzemesi. 10 numara madeni yağ satışı ve inşaat taahhüt işi yaptığının tespit edildiği, verilen 12.10.2010 tarihli dilekçe ile adresini değiştirdiğini bildirmesi üzerine mükellefin yeni işyeri adresinde 15.10.2010 tarihinde yapılan yoklamada; işyerinin faal durumda olduğu, inşaat malzemeleri (boya, ısı yalıtımı vs.), doğalgaz malzemeleri, kalorifer ve sıhhi tesisat malzemelerinin satışının yapıldığı, bir kısım emtiaların bulunduğunun tespit edildiği, 2009 ve 2010 yıllarına ilişkin defterlerini tasdik ettirdiği, 2009 ve 2010 yıllarına ilişkin gelir vergisi, bazı dönemlere ilişkin geçici vergi ve muhtasar beyannameleri ile katma değer vergisi beyannamelerini verdiği tespitleri yer almaktadır.

(S-Ş) Petrol Ür. Nak. Tic. Ltd. Şti. hakkında düzenlenen 13.11.2012 tarih ve (…) sayılı vergi tekniği raporunda; akaryakıt ve madeni yağ ticareti ile uğraşmak üzere 06.04.2009 tarihinde mükellefiyet tesis ettirdiği, 09.04.2009 tarihinde yapılan yoklamada; iş yeri mülkiyetinin (…) Petrol Tic. Ltd. Şti.’ne ait olduğu, şirketin belirtilen iş yerinde akaryakıt istasyonu işletmeciliği, LPG satışı ve market işletmeciliği yapacağı, söz konusu iş yerinde öteden beri şirket müdür (S.Ş.)’nin şube iş yeri olarak akaryakıt istasyon işletmeciliği yaptığı, çalışan işçisi olmadığı hususları şirket müdür ve ortağı (S.Ş.) nezdinde tespit edildiği, şube işyerinde yapılan 08.10.2010, 23.02.2011 tarihli yoklamalarda; şirketin söz konusu adreste faaliyetinin bulunduğunun ve faal pompalardan motorin ve otogaz satışı yapıldığının tespit edildiği ve aynı adreste 13.01.2012 tarihinde yapılan yoklama ise, işyerinde 04.10.2011 tarihinden itibaren başka bir mükellefin faaliyet gösterdiğinin tespit edildiği, diğer şube işyerinde yapılan 08.10.2010, 26.12.2010. 24.07.2011, 28.09.2011 tarihlerinde yapılan yoklamalarda; şirketin faaliyetinin bulunduğunun ve faal pompalardan motorin ve otogaz satışı yapıldığının tespit edildiği, aynı adreste 24.01.2012 tarihinde yapılan yoklama ise; akaryakıt istasyonunda ticari faaliyetin olmadığının, 2011 yılının Eylül ayından itibaren şirketin akaryakıt alışının olmadığının, benzin ve tankların boş olduğunun, akaryakıt istasyonunda bir tanesi LPG olmak üzere dört adet pompa olduğu, LPG pompasında bir adet diğer pompalarda altışar adet olmak üzere on dokuz adet tabancanın olduğu ve işletmedeki demirbaş ve pompaları bekleyen bir adet çalışanının bulunduğunun tespit edildiği, 2009, 2010 ve 2011 yılı defterlerinin tasdik ettirildiği, 2009 yılı için 6111 sayılı Yasa uyarınca matrah artırımında bulunduğu, hakkında olumsuz tespit bulunan firmalardan mal alışlarının olduğu, İzmir Emniyet Müdürlüğü tarafından 02.06.2011 tarihinde yapılan aramalarda elli bir mükellefe ait defter ve belgelerin içerisinde şirkete ait bir cilt faturanın ele geçirildiği, şube adresinde yapılan satışlarının gerçeği yansıttığı tespitlerine yer verilmiştir.

Yukarıdaki tespitlerin değerlendirilmesinden, (C.Y.)’ın yapılan yoklamalarda işyerinde faal olması ve emtiasının mevcut olması, (S-Ş) Petrol Ür. Nak. Tic. Ltd. Şti’nin yapılan yoklamalarda işyerinin faal olması, şube işyerinde yapılan satışların gerçek olduğunun belirtilmesi ve davacının aldığı emtianın şube işyerinden temin edilmediği yönünde bir tespite yer verilmemiş olması karşısında adı geçen mükelleflerin düzenlediği faturaların sahte olduğu somut olarak kanıtlanamadığından davacı adına bu mükelleflerden alınan faturalar nedeniyle salınan vergi ziyaı cezalı katma değer vergisinde ve davayı bu kısım yönünden reddeden vergi mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle; davacı temyiz isteminin kısmen kabulüne, kısmen reddine, Vergi Mahkemesinin kararının; (İ.T.), (A) Madeni Yağları ve Pet. Ür. Oto. İnş.Taah.Nak. İth.İhr. San. ve Ltd. Şti.’den alınan faturalar nedeniyle tarh edilen vergi ziyaı cezalı katma değer vergisine ilişkin hüküm fıkrasının onanmasına, (C.Y.) ve (S-Ş) Petrol Ür. Nak. Tic. Ltd. Şti’den alınan faturalar nedeniyle tarh edilen vergi ziyaı cezalı katma değer vergisine ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasına, temyiz isteminde bulunan davacıdan 492 sayılı Kanun’a bağlı 3 sayılı Tarife uyarınca onanan kısım üzerinden hesaplanacak ilam harcının alınmasına, 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi(*).

(*)         KARŞI OY: Temyiz dilekçesinde mahkeme kararının (C.Y.)'den alınan faturalar nedeniyle yapılan tarhiyata ilişkin kısmı ile ilgili olarak ileri sürülen iddialar, bozulması istenen kararın dayandığı gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bu kısmının bozulmasını sağlayacak durumda görülmediğinden temyiz isteminin bu kısım yönünden de reddi gerektiği oyu ile kararın buna ilişkin hüküm fıkrasına katılmıyoruz.

Danıştay 9. Daire

Tarih    : 24.12.2019

Esas No : 2017/3886

Karar No  : 2019/7414

VUK Md. 353

ELEKTRONİK ORTAMDA DÜZENLENMESİ GEREKEN FATURANIN KAĞIT ORTAMINDA DÜZENLENDİĞİNDEN BAHİSLE CEZA KESİLMESİ 

Şirket adına, elektronik ortamda düzenlenmesi gereken faturayı kağıt ortamında düzenlediğinden bahisle 2014 yılı için özel usulsüzlük cezası kesilmesine ilişkin olayda, kâğıt olsa dahi düzenlenmiş bir fatura mevcut olup işlemin kayıt altına alındığı, cezaya dayanak alınan fiilin, Kanun’da düzenlenen tipiklikte gerçekleşmediğinin açık olduğu, vergi ve cezaların kanuniliğine ilişkin anayasal ilkeler bazında kıyas veya varsayıma dayalı olarak ceza kesilmesi mümkün olmadığından, fiilen mevcut olan faturaların hiç düzenlenmediği varsayılarak, VUK’un 353/1. maddesi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezasında hukuka uyarlık bulunmadığı hk.

Dava Konusu İstem: Davacı şirket adına, elektronik ortamda düzenlenmesi gereken faturayı kağıt ortamında düzenlediğinden bahisle 2014 yılı için, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 353/1. maddesi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezasının kaldırılması istemine ilişkindir.

Kanun Yararına Temyiz Edilen Kararın Özeti: Vergi Mahkemesi kararıyla; davacının 12.11.2013 tarihi itibarıyla, dava dışı fatura düzenlenen … Özel Sağlık Hizmetleri Madencilik San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin ise 01.01.2014 tarihi itibarıyla elektronik fatura uygulamasına dahil olduğu, davacı tarafından her ne kadar bazı mükelleflere elektronik ortamda fatura düzenleme zorunluluğu getiren 14.12.2012 tarih ve 28497 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 421 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nin “Sorumluluk ve Cezai Hükümler” bölümünde yer alan elektronik ortamda fatura düzenleme zorunluluğu bulunan mükelleflerin kağıt ortamında fatura düzenlemeleri halinde kağıt olarak düzenlenen faturanın hiç düzenlenmemiş sayılacağına ilişkin ifadenin 04.04.2015 tarih ve 29316 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 448 sıra numaralı Genel Tebliğ ile kaldırıldığı, bu nedenle fiziki ortamda fatura düzenlenmesi halinde ceza kesilemeyeceği ileri sürülse de, anılan değişikliğin amacının mükelleflerin yükümlü bulundukları vergilere ilişkin olarak fiziki ortamda (kağıt olarak) düzenledikleri faturaları defter ve belgelerinde gelir ve gider hesaplarında gösterilebilmesini sağlamak olduğu, değişikliğin mükelleflerin cezai anlamdaki sorumluluklarını ortadan kaldırmadığı, elektronik ortamda fatura düzenlenmesine ilişkin temel düzenleme niteliğinde bulunan 397 sıra numaralı Genel Tebliğ’de elektronik ortamda fatura düzenlemesi gerekirken düzenlemeyen mükellefler hakkında Vergi Usul Kanunu’nun cezai hükümlerinin uygulanacağının ifade edildiği, dava konusu olayda fiziki ortamda (kağıt olarak) fatura düzenleyen davacı şirket ile dava dışı adına fatura düzenlenen şirketin elektronik fatura uygulamasına dahil olduğu dikkate alındığında, idarece kesilen özel usulsüzlük cezasında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar: 12.11.2013 tarihi itibarıyla e-Fatura düzenlemesi gereken mükellefler kapsamına giren davacı, müşterisi … Özel Sağlık Hizmetleri Madencilik San. ve Tic. Ltd. Şti.’ne 02.09.2014 ve 15.11.2014 tarihlerinde yaptığı “DNS LEVHA” satışına ilişkin faturaları fiziki ortamda (kağıt olarak) düzenlemiştir. Davalı idarece, elektronik ortamda düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş kabul edilmek suretiyle Vergi Usul Kanun’un 353/1. maddesi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezasının kaldırılması istemiyle dava açılmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Vergi Ödevi” başlıklı 73. maddesinde; vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülüklerin Kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı hükme bağlanmıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 51. maddesinde; “İdare ve vergi mahkemeleri ile bölge idare mahkemelerinin kesin olarak verdiği kararlar ile istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenler, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabilir. Temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde karar, kanun yararına bozulur. Bu bozma kararı daha önce kesinleşmiş olan merci kararının hukuki sonuçlarını kaldırmaz. Bozma kararının bir örneği ilgili bakanlığa gönderilir ve Resmi Gazete’de yayımlanır.” düzenlemesi yer almaktadır.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 353. maddesinin 1. fıkrasının olay tarihinde yürürlükte bulunan halinde; verilmesi ve alınması gereken fatura, gider pusulası, müstahsil makbuzu ile serbest meslek makbuzlarının verilmemesi, alınmaması veya düzenlenen bu belgelerde gerçek meblağdan farklı meblağlara yer verilmesi halinde; bu belgeleri düzenlemek ve almak zorunda olanların her birine, her bir belge için maddede belirtilen tutardan aşağı olmamak üzere bu belgelere yazılması gereken meblağın veya meblağ farkının % 10’u nispetinde özel usulsüzlük cezası kesileceği kurala bağlanmıştır.

Olay tarihinde yürürlükte bulunan, 421 sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nin “Kapsama Giren Mükellefler” başlıklı 3.1. maddesinde, elektronik fatura uygulamasından yararlanan kayıtlı kullanıcıların güncel listesinin www.efatura.gov.tr internet adresinde yayımlanacağı ve elektronik fatura uygulamasından yararlanan mükelleflerin fatura düzenlemeden önce muhatabın www.efatura.gov.tr internet adresinde yer alan kayıtlı kullanıcı listesine kayıtlı olup olmadığını kontrol edecekleri, kayıtlı kullanıcı ise elektronik fatura, kayıtlı kullanıcı değilse kâğıt fatura düzenleyecekleri hususlarına yer verilmiş; “5. Sorumluluk ve Cezai Yaptırımlar” başlıklı kısmının 5.4, bölümünde “Elektronik fatura uygulamasına dahil olma zorunluluğu getirilen mükellefler elektronik fatura uygulamasına kayıtlı olan diğer mükelleflere kağıt ortamında fatura düzenleyemezler; düzenlemeleri halinde kağıt ortamında düzenlenen bu faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.” hükmü 04.04.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 448 sayılı Genel Tebliğ ile yürürlükten kaldırılmıştır.

Yukarıdaki mevzuat hükümlerinin değerlendirilmesinden; kanun yararına temyiz yoluna ancak kesinleşen ve “niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade eden” kararlara karşı başvurma olanağının bulunduğu anlaşılmaktadır.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 353. maddesinin 1. fıkrasında; faturanın verilmemesi, alınmaması veya gerçek meblağdan farklı meblağlara yer verilmesi halinde bu belgeleri düzenlemek ve almak zorunda olanlara uygulanacak ceza belirlenmiştir. Başka bir ifadeyle, vergiyi doğuran olayın kayıt dışı bırakıldığının tespiti halinde bu ceza söz konusu olabilecektir. Dolayısıyla, hem satıcının, hem alıcının Kanun’da açıkça düzenlenmiş cezayı gerektiren bir fiili gerçekleştirmesi halinde, bu madde kapsamında ceza kesilebilecektir,

Olayda ise, Vergi Usul Kanunu gereği düzenlenmesi gereken belgenin (fatura) fiziki ortamda düzenlendiğine yönelik bir ihtilaf bulunmamaktadır. Kâğıt olsa dahi düzenlenmiş bir fatura mevcut olup işlem kayıt altına alındığından, cezaya dayanak alınan fiilin, Kanun’da düzenlenen tipiklikte gerçekleşmediği açıktır. Vergi ve cezaların kanuniliğine ilişkin anayasal ilkeler bazında kıyas veya varsayıma dayalı olarak ceza kesilmesi mümkün olmadığından fiilen mevcut olan faturaların, hiç düzenlenmediği varsayılarak, Kanun’un 353/1. maddesi uyarınca kesilen dava konusu özel usulsüzlük cezasında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle; Danıştay Başsavcılığı’nın kanun yararına temyiz isteminin kabulüne, Vergi Mahkemesinin kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 51. maddesi uyarınca, hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere kanun yararına bozulmasına, kararın birer örneğinin taraflara ve Danıştay Başsavcılığı’na gönderilmesi ile kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasına, oybirliğiyle karar verildi.

T.C.
UŞAK VALİLİĞİ
Defterdarlık Gelir Müdürlüğü

Sayı: 52796708-130-E.20279                                                                                                                                                                          14.11.2019

Konu: Yangın nedeniyle oluşan hasarın giderilmesi için yapılan masrafların muhasebe kayıtları hakkında

İlgi:

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, iş yerinizin imalathane olarak kullanılan kiralık gayrimenkulünde çıkan yangın sonrası çatı, bina duvarı, elektrik tesisatı vb. oluşan hasarın giderilmesi amacıyla yenilenme aşamasında yapılan giderler için … şirketi tarafından poliçenize istinaden belli tutarın karşılanacağı belirtilerek yapılan giderlerin doğrudan gider olarak yazılıp yazılamayacağı hususunda Defterdarlığımız görüşü talep edilmektedir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun "Safi kurum kazancı" başlıklı 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 38 inci maddesinde; "Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

1.İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;

2.İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

Ticari kazancın bu suretle tesbit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur."

hükmüne yer verilmiştir.

Anılan Kanunun 40 ıncı maddesinde ise safi kazancın tespit edilmesinde indirilecek giderler sayılmış olup, maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin safı kazancın tespitinde indirilebileceği belirtilmiştir.

Ticari kazancın tespitinde "tahakkuk esası" ve "dönemsellik esası" olmak üzere iki temel ilke geçerlidir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibariyle kesinleşmiş olması, yani geliri veya gideri doğuran işlemin tekemmül etmesinin yanı sıra, bu işlemin miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir. Dönemsellik ilkesi ise, bu gelir veya giderin ilgili olduğu döneme intikalinin sağlanmasıdır. Dönemsellik, tahakkuk etmiş bir gelir için söz konusudur. Bu esaslar dikkate alındığında, bir gelir unsurunun, özel bir düzenleme olmadığı sürece mahiyet veya tutar itibariyle kesinleştiği dönem kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 272 nci maddesinde, "Normal bakım, tamir ve temizleme giderleri dışında, gayrimenkulü veya elektrik üretim ve dağıtım varlıklarını genişletmek veya iktisadi kıymetini devamlı olarak artırmak maksadıyla yapılan giderler, gayrimenkulün veya elektrik üretim ve dağıtım varlıklarının maliyet bedeline eklenir.

...

Gayrimenkuller kira ile tutulmuş ise veya elektrik üretim ve dağıtım varlıklarının işletme hakkı verilmiş ise, kiracı veya işletme hakkına sahip tüzel kişi tarafından yapılan bir ve ikinci fıkralardaki giderler bunların özel maliyet bedeli olarak ayrıca değerlenir. Kiracının veya işletme hakkına sahip tüzel kişinin faaliyetini icra için vücuda getirdiği tesisata ait giderler de bu hükümdedir.

Gayrimenkuller veya elektrik üretim ve dağıtım varlıkları için yapılan giderler hem tamir, hem de kıymet artırma giderlerinden terekküp ettiği takdirde, mükellef bu giderlerden maliyet bedeline eklenecek kısmı ayrı göstermek mecburiyetindedir.",

- 315 inci maddesinde "Mükellefler amortismana tâbi iktisadî kıymetlerini Maliye Bakanlığının tespit ve ilân edeceği oranlar üzerinden itfa ederler. İlân edilecek oranların tespitinde iktisadî kıymetlerin faydalı ömürleri dikkate alınır.",

- 327 nci maddesinde, "Gayrimenkullerin, elektrik üretim ve dağıtım varlıklarının ve gemilerin iktisadî kıymetlerini artıran ve 272 nci maddede yazılı özel maliyet bedelleri, kira veya işletme hakkı süresine göre eşit yüzdelerle itfa edilir. Kira veya işletme hakkı süresi dolmadan, kiralanan veya işletme hakkı alınan şeyin boşaltılması veya işletme hakkının herhangi bir sebepten sona ermesi halinde henüz itfa edilmemiş olan giderler, boşaltma veya hakkın sona erdiği yılda bir defada gider yazılır.",

hükümlerine yer verilmiştir.

Ayrıca, mezkûr Kanunun 315 inci maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden amortismana tabi iktisadi kıymetler için uygulanacak "Faydalı Ömür ve Amortisman Oranları" tespit edilmiş ve 339, 365, 389, 399, 406, 418, 439, 458 ve 506 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile değişik, 333 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği eki Amortisman Listesi ile açıklanmıştır.

Anılan listenin "56. Özel Maliyetler (Kira müddeti belli olmayanlar)" satırında, kira müddeti belli olmayan özel maliyet bedellerinin itfasına esas faydalı ömür süresi 5 yıl ve amortisman oranı %20 olarak tespit edilmiştir.

Buna hüküm ve açıklamalara göre,

- Yangın sonucu … şirketinden alınacak tazminatların tahakkuk ettiği dönemin kurum kazancının tespitinde gelir olarak dikkate alınması gerekmektedir.

- Kiraladığınız iş yerinde yangın nedeniyle hasar gören çatı, bina duvarı, elektrik tesisatı için yapılan giderlerin özel maliyet bedeli olarak aktifleştirilmesi ve aktifleştirilen bu tutarların, kira süresinin belli olması halinde kira süresinde, kira süresinin belli olmaması halinde ise 5 yılda eşit yüzdelerle itfa edilmesi gerekmektedir.

- Söz konusu harcamalardan kiraladığınız işyerinin değerini artırıcı nitelikte olmayanların ise Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi kapsamında kurum kazancının tespitinde dönem gideri olarak değerlendirileceği tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

T.C. 
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
Hatay Vergi Dairesi Başkanlığı
Gelir Kanunları Grup Müdürlüğü

Sayı: 35672403-010.01[125-07-2019]-E.66713

Tarih: 02.08.2019

Konu: Nakdi Sermaye Artışında Faiz İindirimi Hk.

İlgi: İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda;

- Hissedarları ve hisse oranları aynı olan iki şirketin Türk Ticaret Kanununun 136 ncı maddesinin "devralma şeklinde birleşme" yoluyla 2018 yılında birleştiği,

- Devrolan şirketin 2017 yılında nakit sermaye artışı yaptığı, Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasına eklenen (ı) bendine istinaden 2017 yılında nakit sermaye artışından dolayı faiz hesapladığı, ancak matrah yetersizliği nedeniyle faiz tutarının bir sonraki yıla devrettiği,

- Devrolan şirketin 2017 yılında kullanamadığı ve sonraki döneme devreden faiz indiriminin, devralan şirketiniz tarafından 2018 yılı kurumlar vergisi matrahından indirilmek istendiği

belirtilmiş olup, devrolan şirketin kullanamadığı faiz indirimleri ile 2018 ve müteakip yıllarda hesaplanacak faiz indirimlerinin devralan şirketiniz tarafından kurumlar vergisi matrahından indirilip indirilemeyeceği hususunda Başkanlığımız görüşü sorulmuştur.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 19 uncu maddesinin birinci fıkrasında, birleşme sonucunda infisah eden kurum ile birleşilen kurumun kanuni ve iş merkezlerinin Türkiye'de bulunması ve münfesih kurumun devir tarihindeki bilanço değerlerinin, birleşilen kurum tarafından bir bütün halinde devralınması ve aynen bilançosuna geçirilmesi şartıyla gerçekleşen birleşmelerin devir hükmünde olduğu hüküm altına alınmıştır.

Aynı Kanunun "Devir, bölünme ve hisse değişimi hallerinde vergilendirme" başlıklı 20 nci maddesinde de, devirlerde maddede belirtilen şartlara uyulduğu takdirde münfesih kurumun sadece devir tarihine kadar elde ettiği kazançların vergilendirileceği; birleşmeden doğan kârların ise hesaplanmayacağı ve vergilendirilmeyeceği hükme bağlanmıştır.

Ayrıca, 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin "19" ve "20" numaralı bölümlerinde konu ile ilgili ayrıntılı açıklamalara yer verilmiştir.

Anılan Kanunun "Diğer indirimler" başlıklı 10 uncu maddesinin birinci fıkrasında, kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde ayrıca gösterilmek şartıyla kurum kazancından sırasıyla yapılacak indirimler sayılmış, bu fıkranın (ı) bendinde;

"ı) Finans, bankacılık ve sigortacılık sektörlerinde faaliyet gösteren kurumlar ile kamu iktisadi teşebbüsleri hariç olmak üzere sermaye şirketlerinin ilgili hesap dönemi içinde, ticaret siciline tescil edilmiş olan ödenmiş veya çıkarılmış sermaye tutarlarındaki nakdi sermaye artışları veya yeni kurulan sermaye şirketlerinde ödenmiş sermayenin nakit olarak karşılanan kısmı üzerinden Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından indirimden yararlanılan yıl için en son açıklanan "Bankalarca açılan TL cinsinden ticari kredilere uygulanan ağırlıklı yıllık ortalama faiz oranı" dikkate alınarak, ilgili hesap döneminin sonuna kadar hesaplanan tutarın %50'si.

Bu indirimden, sermaye artırımına ilişkin kararın veya ilk kuruluş aşamasında ana sözleşmenin tescil edildiği hesap döneminden itibaren başlamak üzere izleyen her bir dönem için ayrı ayrı yararlanılır. Sonraki dönemlerde sermaye azaltımı yapılması hâlinde azaltılan sermaye tutarı indirim hesaplamasında dikkate alınmaz.

Bu bent hükümlerine göre hesaplanacak indirim tutarı, nakdi sermayenin ödendiği ay kesri tam ay sayılmak suretiyle hesap döneminin kalan ay süresi kadar hesaplanır. Matrahın yetersiz olması nedeniyle ilgili dönemde indirim konusu yapılamayan tutarlar, sonraki hesap dönemlerine devreder. Bu bendin uygulanmasında sermaye şirketlerine nakit dışındaki varlık devirlerinden kaynaklananlar dâhil olmak üzere, sermaye şirketlerinin birleşme, devir ve bölünme işlemlerine taraf olmalarından veya bilançoda yer alan öz sermaye kalemlerinin sermayeye eklenmesinden kaynaklanan ya da ortaklar veya bu Kanunun 12 nci maddesi kapsamında ortaklarla ilişkili olan kişilerce kredi kullanılmak veya borç alınmak suretiyle gerçekleştirilen sermaye artırımları, indirim hesaplamasında dikkate alınmaz.

Bu bentte yer alan oranı, şirketlerin aktif büyüklükleri, ortaklarının hukuki niteliği, çalışan personel sayıları ve yıllık net satış hasılatlarına göre veya sermayenin kullanıldığı yatırımdan elde edilen gelirlerin kurumun esas faaliyeti kapsamında olmayan faiz, kâr payı, kira, lisans ücreti, menkul kıymet satış geliri gibi pasif nitelikli gelirlerden oluşmasına göre ya da sermayenin kullanıldığı yatırımların teşvik belgeli olup olmadığına veyahut makine ve teçhizat veya arsa ve arazi yatırımları için sermayenin kullanıldığı alanlar itibarıyla ya da bölgeler, sektörler ve iş kolları itibarıyla ayrı ayrı sıfıra kadar indirmeye veya %100'e kadar artırmaya; halka açık sermaye şirketleri için halka açıklık oranına göre %150'ye kadar farklı uygulatmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir..."

hükümlerine yer verilmiştir.

1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin "10.6.1. İndirimin kapsamı" başlıklı bölümünde ise;

"Sermaye şirketlerinin sermaye yapılarının güçlendirilmesi amacıyla getirilen bu düzenleme uyarınca indirime konu edilecek tutarın hesaplanmasında, 1/7/2015 tarihinden itibaren ticaret siciline tescil edilmiş olan ödenmiş veya çıkarılmış sermaye tutarlarındaki nakdi sermaye artışları veya bu tarihten itibaren yeni kurulan sermaye şirketlerinde ödenmiş sermayenin nakit olarak karşılanan kısmı üzerinden, ilgili hesap döneminin sonuna kadar Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendi hükmüne göre hesaplanacak tutar dikkate alınacaktır.

İndirime konu edilecek tutarın hesaplanmasında; mevcut sermaye şirketlerinde ödenmiş veya çıkarılmış sermaye tutarlarındaki nakdi sermaye artışları, yeni kurulan sermaye şirketlerinde ise ödenmiş sermayenin nakit olarak karşılanan kısmı dikkate alınacak olup sermayenin nakit olarak karşılanmayan kısmı için indirim uygulamasından yararlanılamayacağı tabiidir.

Bununla birlikte;

- Sermaye şirketlerine nakit dışındaki varlık devirlerinden kaynaklanan sermaye artışları,

- Sermaye şirketlerinin birleşme, devir ve bölünme işlemlerine taraf olmalarından kaynaklanan sermaye artışları,

- Bilançoda yer alan öz sermaye kalemlerinin sermayeye eklenmesinden kaynaklanan sermaye artışları,

- Ortaklarca veya Kurumlar Vergisi Kanununun 12 nci maddesi kapsamında ortaklarla ilişkili olan kişilerce kredi kullanılmak veya borç alınmak suretiyle gerçekleştirilen sermaye artışları,

- Şirkete nakdi sermaye dışında hisse senedi, tahvil veya bono gibi kıymetlerin konulması suretiyle gerçekleştirilen sermaye artışları,

- Bilanço içi kalemlerin birbiri içinde mahsubu şeklinde gerçekleştirilen sermaye artışları,

indirim tutarının hesaplamasında dikkate alınmayacaktır.

Örnek: (A) Ltd. Şti. 4/5/2015 tarihinde, %50 oranında ortağı olan Bayan (D)'ye 1.000.000 TL borç vermiş olup bu tutarı "Ortaklardan Alacaklar" hesabında izlemektedir. 15/7/2015 tarihinde (A) Ltd. Şti.'nin sermayesinin nakdi olarak 2.000.000 TL artırılması kararı alınmış ve bu tutarın %25'i olan 500.000 TL aynı tarihte ortaklarca şirketin banka hesabına yatırılmıştır. Nakdi sermaye artışına ilişkin karar 22/7/2015 tarihinde ticaret siciline tescil ettirilmiştir. Bayan (D) sermaye taahhüdünün geri kalan 750.000 TL'sini 31/7/2015 tarihinde ortağı olduğu (A) Ltd. Şti.'nin banka hesabına yatırmak suretiyle yerine getirmiş olup şirketten 4/5/2015 tarihinde almış olduğu 1.000.000 TL tutarındaki borcunu henüz ödememiştir.

Ortaklar tarafından, kredi kullanılmak veya borç alınmak suretiyle gerçekleştirilen sermaye artışları indirim tutarının hesaplanmasında dikkate alınmayacağından, Bayan (D) tarafından sermaye taahhüdüne ilişkin olarak ödenen 1.000.000 TL için, Bayan (D)'nin 4/5/2015 tarihinde almış olduğu 1.000.000 TL borç ödeninceye kadar (bu borcun kısım kısım ödenmesi halinde ödenmeyen tutar ile sınırlı olmak üzere) indirimden yararlanılması mümkün bulunmamaktadır."

açıklamalarına yer verilmiştir.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendi hükümleri ve 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde yapılan açıklamalar çerçevesinde, devraldığınız şirketin nakdi sermaye artırımına ilişkin hesapladığı ve kazanç yetersizliği nedeniyle 2017 yılında yararlanamadığı nakdi sermaye artışı indirimi ile söz konusu sermaye artışına ilişkin olarak 2018 ve müteakip yıllarda devralan şirketinizce hesaplanacak nakdi sermaye artışı indirimlerinin, devralan şirketinizin kurumlar vergisi beyannamesinde kurumlar vergisi matrahının tespitinde dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

Öte yandan, devir işleminden kaynaklanan sermaye artırımları dolayısıyla Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde hüküm altına alınan indirimden yararlanılması mümkün değildir.

Diğer taraftan, söz konusu işlemlerde muvazaalı bir durumun tespiti halinde gerekli cezai işlemlerin yapılacağı tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

2019 Yılı Kurumlar Vergisi Mükellefleri İçin Nakit sermaye artırımlarında İndirim Oranı

16 Ekim’de Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunulan İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinde şirketlerin kendi hisse senetlerini satın alması hakkında, Kanun Teklifinin 12’nci maddesi ile şirketlerin kendi hisse senetlerini satın almaları halinde yapılacak vergilemeye ilişkin bir hükme de yer verilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 379’uncu maddesi ile önemli bir yenilik getirmiş ve şirketlere esas veya çıkarılmış sermayelerinin en fazla onda biri oranında kendi hisselerini satın alma hakkı tanınmıştır. Bu işlemler neticesinde kar dağıtımına bağlı bir vergileme olup olmayacağı da uzun zamandır tartışılagelen bir konu olmuştur. Teklif’in 12’nci maddesi ile bu konu bir hükme bağlanacağa benziyor.

Vergileme nasıl olacak?

Teklif’in 12’nci maddesinde, şirketlerin kendi hisse senetlerini satın almaları halinde, bu hisselerin iktisap bedeli ile itibarı değeri arasındaki farkın dağıtılmış kar olarak vergiye tabi tutulacak kısmının, satın alınan hisse senetlerinin itibari değeri ile ödeyecekleri satın alma bedeli arasındaki fark olduğu belirtilmektedir. Bu durumda, örneğin; 560 milyon TL itibari değerde (Sermayede 560 milyon TL sermayeyi temsil eden) hisselerin yine 560 milyon TL bedelle ortaklardan satın alınması halinde;

a)İleride bu hisselerin sermaye azaltımı yoluyla itfa edilmeleri, yani hisselerin iptali karşılığında sermayenin 560 milyon TL azaltılması halinde vergileme yapılmayacağı ifade edilmektedir.

Buna karşılık, 560 milyon TL nominal değerli hisselerin örneğin; 1.560 milyon TL bedelle alındığı varsayıldığında ve bu hisselerin temsil ettiği sermayenin alım tarihinden itibaren 2 yıl içinde sermaye azaltımı yoluyla itfa edilmesi halinde itibari değer üzerinden 560 milyon TL sermaye azaltımı yapılacağından 1.000 milyon TL’lik fark  %15 stopaj yapılması yoluyla vergilenecektir.

b)İktisap ettikleri tarihten itibaren 2 yıl içinde iktisap bedelinden daha düşük bir bedelle elden çıkarmaları halinde iktisap bedeli ile elden çıkarma bedeli arasındaki fark, elden çıkarma tarihinde dağıtılmış kar olarak nitelendirilmekte ve yine %15 stopaj yoluyla vergilendirilmektedir.

Örneğin; 05.12.2020 (Kanunun yürürlüğe girmiş olduğu varsayımıyla) tarihinde ortak (A)’nın (ABC) şirketine ait hisselerden itibari değeri (nominal değeri) 560 milyon TL olan hisseleri 1.560 milyon TL’ye (ABC) şirketine satması halinde, bu hisselerin (ABC) şirketi tarafından 05.12.2022 tarihine kadar zararına elden çıkarılması (satış, ayni sermaye olarak koymak vs.) mesela 560 milyon TL bedelle satılması halinde 1.000 milyon TL zarar ortaya çıkacaktır. Bu zarar dağıtılmış kar sayıldığından (ABC) şirketi tarafından gider kaydedilemeyeceği (kanunen kabul edilmeyen gider) gibi 1.000 milyon TL üzerinden elden çıkarma tarihi itibarıyla %15 stopaj uygulanacaktır.

Şayet, şirket satın aldığı kendi hisse senetlerini satın aldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde elden çıkarmazsa ya da sermaye azaltımı yoluyla itfa etmezse, bu kere iktisap bedeli ile hisse senetlerinin veya ortaklık paylarının iktisap bedeli ile itibari değeri arasındaki fark iki tam yıllık sürenin son günü itibarıyla dağıtılmış kar sayılmakta ve yine %15 oranında stopaj yoluyla vergilendirilmektedir. Yine ortak (A)’dan itibari değeri 560 milyon TL olan hisseler 1.560 milyon TL bedelle (ABC) şirketi tarafından satın alınır ve bu hisseler 2 yıl bir işleme tabi tutulmazsa 2 yıllık sürenin son günü 1.560-560=1.000 milyon TL kar dağıtımı yapıldığı varsayılmakta ve %15 oranında vergilendirilmektedir.

Ödenen vergilerin gider kaydı, başka bir vergiden mahsubu mümkün değildir.

Konuya ilişkin diğer önemli noktalar…

· Düzenleme A.Ş. ve Ltd.’leri kapsamaktadır.

· Vergi uygulaması sadece Ticaret Kanununca tanınmış %10 oranındaki hisse alımları ile sınırlı değildir, %10 sınırı aşılsa bile vergi kanunları bakımından yapılacak işlem kanımızca budur. Öte yandan Ticaret Kanunu’nun getirdiği engel ve kısıtlar, örneğin; satış zorunluluğu uygulanmaktadır.

· Hisselerini satanın kurum olması halinde stopaj uygulanmayacaktır. Zira düzenleme Gelir Vergisi Kanunu’nun 94’üncü maddesinde yer almaktadır. Kurumlar arası kar dağıtımı, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 15 ve 30’uncu maddeleri uyarınca yapılacak stopajlar bu kapsamda değildir.

· Dar mükellef gerçek kişilerin satışlarında anlaşma hükümlerinin uygulanması gerektiğini düşünmekteyiz.

· Cumhurbaşkanına %15 oranını %0-%30’a arttırma yetkisi tanınmaktadır.

Teklif’te aydınlatılması gereken konular hangileri? Kanımızca doğrulanmaya muhtaç olmakla beraber hükümden aşağıdaki sonuç ve sorulara ulaşılmaktadır.

1) 15% oranındaki stopaj, “hiçbir vergiden mahsup edilmeyecektir” anlamı nedir? Örneğin; gerçek kişiler bu karları beyan edecek midir? Beyan ederse beyanname üzerinden ödenecek verginin hesabında bu şekilde dağıtılmış sayılan kar payları da beyan edilecek midir?

2) Beyanname üzerinden hesaplanan stopaj, beyanname üzerinden hesaplanacak gelir vergisinden de mi mahsup edilmeyecektir?

Kanaatimiz, bu tutarların gelir vergisi beyannamesinde beyan edilmeyeceği ve dolayısıyla stopaj yoluyla ödenecek verginin de indirim konusu yapılmayacağı şeklindedir. Zira nominal (itibari değer) değerle iktisap bedeli arasındaki fark, hisselerini satın alan şirket tarafından gider kaydedilmemekte, böylece bir anlamda kurumlar vergisine tabi tutulmuş olmaktadır. Bu tutar üzerinden ayrıca yüzde 40 oranına varabilecek gelir vergisi istenmemesi gerekir. Şaban Erdikler  https://kpmgvergi.com/

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • VERGİSİNİ ÖDEMEYENE E-HACİZ YAĞIYOR Yanlış e-haciz işlemi, mükelleflerin batmasına neden olabilir Yerel seçimlerin ardından…
  • FİNANSMAN GİDER KISITLAMASI ÖZELLİKLİ HUSUSLAR *  Yabancı Kaynakları Öz Kaynakları Aşan Mükellefler Finansman Gider Kısıtlamasına Tabidir.…
  • ÖTEDEN BERİ FAALİYETTE BULUNAN SERBEST MESLEK ERBABININ, İŞLERİNDE KULLANDIKLARI HALDE ENVANTERLERİNE DAHİL ETMEDİKLERİ BİNEK OTOMOBİLLERİNE İLİŞKİN AMORTİSMANLARIN DURUMU 221 seri No.lu Gelir Vergisi Kanunu Genel Tebliği’nin “Binek Otomobillerinin Amortismanları ve Giderleri”…
Top