Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

T.C.
MALİYE BAKANLIĞI
Gelir İdaresi Başkanlığı

 Konusu Vergilendirmede gerçek usulden basit usule geçme
 Tarihi : 18/12/2013
 Sayısı : GVK-93/2013-8/ Basit Usulde Vergilendirme-11
 İlgili olduğu maddeler : Gelir Vergisi Kanunu Madde 46, 47, 48,51 ve Geç.Mad.81
 İlgili olduğu kazanç türleri Gerçek ve Basit Usulde Ticari Kazançlar

Giriş

31/5/2012 tarihli ve 6322 sayılı Kanunla yapılan düzenlemeyle, gerçek usulde vergilendirilen mükelleflerden, belirli şartları sağlayanlara basit usule geçme imkânı tanınmıştır.

Konu ile ilgili usul ve esaslara, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 46 ncı maddesinin son fıkrasında yer alan; “Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.” hükmü uyarınca, 27/7/2012 tarihli ve 28366 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 283 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde yer verilmiştir.

Konuya ilişkin ilave açıklamalar bu Sirkülerin konusunu oluşturmaktadır.

Vergi dairesine yazılı talepte bulunma süresi ve vergi dairesince yapılacak işlemler

Gelir Vergisi Kanununun 47 nci maddesinde yazılı şartları topluca taşıyan ve arka arkaya son iki yıl alış, satış ve/veya hâsılat tutarlarının her biri aynı Kanunun 48 inci maddesinde yazılı hadlerden düşük olan gerçek usule tabi mükellefler, bu şartın gerçekleşmesini izleyen yılın Ocak ayının başından otuz birinci günü akşamına kadar yazılı olarak bağlı bulundukları vergi dairesine başvurmaları halinde basit usulde vergilendirmeye geçebileceklerdir.

Söz konusu mükelleflerin, anılan Kanunun 51 inci maddesinde belirtilen faaliyetlerde bulunmaması ve diğer şartları da topluca taşımaları gerekmektedir.

Gerçek usulden basit usule geçmeye ilişkin olarak bağlı bulundukları vergi dairesine bir dilekçe ile başvuruda bulunanların mükellefiyet şekli, Ocak ayı başından itibaren basit usul olarak tesis edilecektir. Başvuruda bulunan mükelleflerin 2013 takvim yılına ilişkin alış, satış ve/veya hasılat tutarları dışındaki şartları taşıyıp taşımadığı kontrol edilecektir. 2013 takvim yılına ilişkin alış, satış ve/veya hasılat tutarlarının kontrolünün ise beyanname verilmesinden sonra yapılacağı tabiidir.

Vergi daireleri mükellefiyet tespitine yönelik çalışmaları öncelikle tamamlayacaklardır. Mükellefiyet şekli değiştirilen mükelleflerin, söz konusu şartları taşımadığının vergi dairelerince tespit edilmesi halinde, basit usulde mükellefiyetin tesis edildiği Ocak ayı başı itibariyle gerçek usulde vergilendirilmelerine devam edilecek olup, gerçek usulde vergilendirmeye ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmeyenler hakkında cezalı işlem yapılacağı tabiidir.

Örnek: Gerçek usulde vergilendirilen mükellef (A)’nın 2012 ve 2013 takvim yıllarına ait alış ve satış tutarlarının her ikisi de Gelir Vergisi Kanununun 48 inci maddesinde yer alan hadlerin altında gerçekleşmiştir. Mükellef (A), anılan Kanunun 51 inci maddesinde sayılan faaliyetlerde bulunmamakta olup, basit usule tabi olmaya ilişkin tüm şartları taşımaktadır.

Mükellef (A), 27/1/2014 tarihli dilekçesi ile bağlı olduğu vergi dairesine başvurarak 1/1/2014 tarihinden itibaren basit usulde vergilendirilme talebinde bulunmuştur. Mükellef (A)’nın mükellefiyeti, talebi üzerine 1/1/2014 tarihinden itibaren basit usul olarak tesis edilecektir.

Diğer taraftan, gerçek usulden basit usule geçmeye ilişkin şartları ve basit usulde vergilendirmenin diğer şartlarını topluca taşıdığı halde izleyen yılın Ocak ayının başından otuz birinci günü akşamına kadar basit usulde vergilendirmeye geçmek için yazılı olarak başvuruda bulunmayan gerçek usule tabi mükelleflerin, kendi istekleri ile gerçek usulde vergilendirmeyi seçtikleri kabul edilerek bu usulde vergilendirilmelerine devam edilecektir.

Gerçek usulden basit usule geçecek mükelleflerin amortisman uygulaması

6/12/1998 tarihli ve 23545 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 215 Seri No’lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin 32 nci paragrafında, basit usulde vergilendirilen mükelleflerin kullandıkları sabit kıymetleri gider yazamayacakları ve amortismana tabi tutamayacakları belirtilmiştir.

Konu ile ilgili açıklamaların yapıldığı 30/12/1999 tarihli ve 23922 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 230 Seri No’lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde ise basit usulde vergilendirilen mükelleflerin taşıt ve diğer sabit kıymetlerini satmaları dolayısıyla fatura düzenleme yükümlülüklerinin bulunmadığı, bu mükelleflerce yapılan taşıt satışının noter satış sözleşmesi ile diğer sabit kıymet satışlarının ise gider pusulası düzenlenerek tevsik edilmesinin mümkün bulunduğu açıklanmıştır.

Buna göre, gerçek usulden basit usule geçecek mükellefler, basit usulde vergilendirmeye başladıkları tarih itibariyle ellerinde bulunan sabit kıymetleri için amortisman uygulaması ve belge düzeni yönünden 215 ve 230 Seri No’lu Gelir Vergisi Genel Tebliğlerinde belirtilen esaslar dahilinde işlem yapacaklardır.

Diğer hususlar

-İşe başlanılan yıla ilişkin kıst dönem, iki yıllık süre hesabında dikkate alınacak olup, kıst dönemde ve takip eden dönemde elde edilen alış, satış ve/veya hâsılat tutarları Gelir Vergisi Kanununun 48 inci maddesinde yer alan ilgili yıl hadleri ile karşılaştırılacaktır.

– Gerçek usulde vergilendirildiği veya vergilendirilmesi gerektiği faaliyetini 1/1/2012 tarihi ve sonra terk eden mükellefler terk tarihini takip eden yılın başından itibaren iki yıl geçmedikçe basit usulden yararlanamayacaklardır.

-Gerçek usulden basit usule geçecek mükelleflerin gerçek usuldeki ticari kazançlarının, işletme hesabı esasına göre veya bilanço esasına göre tespit edilmesinin bir önemi bulunmamaktadır.

Duyurulur.

Mehmet KİLCİ

Gelir İdaresi Başkanı

T.C.

SOSYAL GÜVENLİK KURUMU

DUYURU

Tarih: 04/11/2020

Konu: Kolay işverenlik kapsamında konut kapıcılığı işyerlerinin işyeri ve sigortalı tescil işlemleri

Bilindiği üzere, 05/3/2018 tarih 2019/6 sayılı genelge ile uygulaması anlatılan konut kapıcılığı işyerleri (Apartman Yönetimi işyerleri) 01.03.2019 tarihi itibariyle kolay işverenlik kapsamına alınmıştır.

Söz konusu genelgenin “01/03/2019 tarihinden itibaren kolay işverenlik kapsamına alınan konut kapıcılığı işyerlerinde işyeri ve sigortalı tescil işlemleri” başlıklı bölümünde;

“01/03/2019 tarihinden itibaren konut kapıcılığı kapsamında ilk defa sigortalı çalıştırılması halinde kolay işverenlik başvuru ve giriş programları işletime alınıncaya kadar Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği EK-6′ da bulunan “İşyeri Bildirgesi” ile EK-4′ de bulunan “Sigortalı İşe Giriş Bildirgesi 4-A B” Kuruma gönderilecektir. e-Sigorta başvuru ve şifre işlemleri ise genel hükümlere göre e-Devlet üzerinden yapılacaktır.

Kolay işverenlik kapsamında konut kapıcılığı işyerlerindeki sigortalıların işe giriş bildirgeleri ile ilk işyeri tesciline ilişkin işyeri bildirgesi sigortalının çalışmaya başlayacağı ayın sonuna kadar Kuruma gönderilecektir.”

denilmektedir.

Buna göre, ilk defa sigortalı çalıştırılmaya başlanılması nedeniyle işyeri tescili yapması gereken ve kolay işverenlik kapsamına dahil olmak isteyen apartman yönetimlerinin internet (e-devlet) üzerinden işyeri tescil başvurularını yaparak otomatik kolay işverenliğe geçmelerine ilişkin program düzenlemeleri tamamlanarak işletime alınmıştır.

Kolay işverenlik kapsamında işverenlerce işyeri tescilinin elektronik ortamda yapılmasına ilişkin yapılacak işlem basamakları ve kullanma kılavuzu ekte sunulmuştur.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Çarşamba, 04 Kasım 2020 10:20

2021 Yılı Vergi, Harç Ve Ceza Zamları

Gelen son dakika haberine göre; Yeniden değerlendirme oranlarının belirlenmesinden sonra 2021 yılında pasaporttan, ehliyet ve kimlik harcına, motorlu taşıtlar vergisinden trafik cezalarına kadar birçok kalemde yaşanacak artış oranı da kesinleşti. 2021 yılında vergi, harç ve cezalar yüzde 9.11 oranında artacak. Kırmızı ışıkta geçmenin cezası 288 liradan 314 liraya, emniyet kemeri takmamanın cezası 132 liradan 144 liraya çıkacak. Yurt dışından getirilecek cep telefonlarından 2 bin 5 lira harç alınacak.

Yeniden değerlendirme oranlarının belirlenmesinden sonra 2021 yılında pasaporttan, ehliyet ve kimlik harcına, motorlu taşıtlar vergisinden trafik cezalarına kadar birçok kalemde yaşanacak artış oranı da kesinleşti.

TRAFİK CEZALARI 

2021 yılında vergi, harç ve cezalar yüzde 9.11 oranında artacak. Kırmızı ışıkta geçmenin cezası 288 liradan 314 liraya, emniyet kemeri takmamanın cezası 132 liradan 144 liraya çıkacak.

MOTORLU TAŞITLAR

MOTORLU TAŞITLAR 

Hürriyet'ten Neşe Karanfil'in haberine göre her yıl kasım ayında vergi, ceza ve harçların bir sonraki yıl ne kadar zamlanacağı belli oluyor.

Kasım ayında ekim ayı itibariyle 12 aylık Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) artışı Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanıyor.

Yeniden değerleme oranı olarak kabul edilen bu oran daha sonra Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından ilan ediliyor. Bu oran değişik de uygulanabiliyor.

TÜİK’in dün açıkladığı ÜFE 12 aylık ortalamasına göre 1 Ocak 2021 tarihinden itibaren harç ve cezalar eğer değiştirilmezse yüzde 9.11 olarak uygulanacak.

Geçen yıl TÜİK’in açıkladığı yüzde 22.58’lik oran yeniden değerleme oranı olarak resmileşmiş ancak motorlu taşıtlar vergisi için artış oranı yüzde 12 olarak uygulanmıştı.

Eğer 2021 yılında yüzde 9.11’lik oran aynen uygulanırsa motor silindir hacmi 1.300 silindir hacmindeki bir otomobilin vergisi 964 liradan bin 52 liraya, 1.301-1.600 silindir hacmindeki otomobiller için bin 679 liradan bin 832 liraya,

1.601-1.800 silindir hacmindeki otomobiller için 2 bin 965 liradan 3 bin 235 liraya,

1.801-2.000 silindir hacmindeki otomobiller için de 4 bin 670 liradan 5 bin 95 liraya çıkacak.

PASAPORTLAR DA ARTACAK

PASAPORTLAR DA ARTACAK

Harçlardaki artış yüzde 9.11 olacak. Buna göre 6 aylık pasaport harcı 208.3 liradan 227.2 liraya, 1 yıllık pasaport harcı 304.5 liradan 332 liraya, 2 yıllık harç 497 liradan 542 liraya, 3 yıllık harç 706 liradan 770 liraya çıkacak. Defter bedeli de 160 liradan 174.5 liraya yükselecek.

YURT DIŞINDAN TELEFON

Yurt dışından getirilen telefon harcı da yeniden değerleme oranında artacak.

1 Ocak 2020 tarihinden itibaren bin 838 liraya olarak uygulanan harç, 2021 yılı başından itibaren 2 bin 5 liraya yükselecek. Kapalı alanda sigara içmenin cezası 188 liradan 205 liraya yükselecek.

KIRMIZI IŞIK

KIRMIZI IŞIK 

Trafik cezaları da 2021 yılı başından itibaren zamlanacak. Emniyet kemeri kullanmayanların cezası 132 liradan 144 liraya, seyir halinde cep telefonu kullananların cezası 288 liradan 314 liraya, hız sınırını yüzde 10-30 aşanların cezası da 288 liradan 314 liraya çıkacak.

https://www.milliyet.com.tr/galeri/son-dakika-vergi-harc-ve-cezalara-yuzde-9-11-oraninda-zam-iste-yeni-tablo-6346354/2

Çarşamba, 04 Kasım 2020 09:44

İdari Çözüm Yolu Uzlaşma

Uzlaşma nedir?

Uzlaşma, ikmalen veya re’sen tarh edilen vergiler ve bunlara ilişkin cezalar için yargı yoluna gitmeksizin, vergi idaresiyle karşılıklı anlaşmak üzere başvurulabilecek bir uygulama. Tanımdan da anlaşıldığı gibi uzlaşma özünde bir pazarlık yöntemi.

Uzlaşma vergi mevzuatımıza 1963 yılında 205 sayılı Kanun’la girmiş. Uzlaşma müessesesinin uygulamaya başlamasından yıllar sonra, vergileme sürecinde farklı aşamalarda, farklı prosedürler çerçevesinde, farklı şekilde oluşmuş olan komisyonlarla yapılsa da sonuçları aynı olan “tarhiyat öncesi uzlaşma” adı altında yeni bir müessese 1986 yılında 3239 sayılı Kanun’la mevzuata dahil edilmiş.

Sayılı Kanun’un genel gerekçesinde uzlaşmanın vergi sistemine dahil edilmesinin amacı;

►Vergi ihtilâflarının süratle halli ve böylece mükelleflerin tereddütlerinin bir an evvel giderilerek huzura kavuşmalarının temini, amme alacağının vaktinde Hazine'ye intikali ve İtiraz ve Temyiz mercilerinin işlerinin hafifletilerek ihtilâflar üzerine daha titizlikle eğilmelerine imkân sağlanması ve

►Böylece, mükellefle idare arasında vergi yönünden ortaya çıkacak ihtilâfların yine kendi aralarında görüşülerek halli yolunun açılması,

olarak açıklanmış. Gerekçede yer alan açıklama bana ilginç geldiği için paylaşmak istedim. Uzlaşma müessesesi sayesinde mükellefler bir an evvel huzura kavuşuyorlar mı bilmiyorum ama bu müessesenin çok önemli bir fonksiyonu yerine getirdiği, çok sayıda ihtilafı yargı yoluna gitmeden sonlandırdığı ve böylece yargı organlarının iş yükünü de önemli ölçüde azalttığı açık.

Uzlaşma komisyonlarının vergi ve cezada yetki sınırı

Yukarıda da belirttim, uzlaşma müessesesi ve uzlaşma görüşmeleri özünde bir pazarlık yöntemi. Bu pazarlıkta komisyonun yetkisi nerede başlar nereye kadardır diye bakarsak, yetkide hukuksal olarak sınır yok. Bu çerçevede örneğin Komisyon yapılan tarhiyatın veya yazılan inceleme raporunun;

►Hukuka aykırı olduğu sonucuna ulaşmışsa, vergi ve cezanın tamamını kaldırabilir.

►Hukuka uygun olduğunu değerlendirmişse, vergide hiç indirim yapmayabilir, vergi ziyaı cezasının ise %50’sinin ödenmesine karar verebilir. Vergi Usul Kanunu’nun 376. maddesi kapsamında kesilen cezanın %50’si zaten kalkabileceği için pazarlığın bu şekilde bulunan tutardan daha yüksek bir noktadan başlaması ve bu noktada uzlaşma yapılması anlamlı değil.

Uygulamanın uzun yıllardır süregelen pratiğine baktığımız da ise çok kaba hatları itibariyle bir standarda bağlandığı görülüyor. Uzun süre uzlaşmalar verginin tamamıyla birlikte cezanın %10’u kadarlık bir kısmı üzerinden gerçekleşti. Bir süredir cezada uzlaşma %20 olarak gerçekleşiyor. Elbette bu uygulama çok kaba bir genelleme, her olayda sonuç farklı olabilir.

Müessesenin avantajı

Yukarıda da kabaca özetlediğim gibi uzlaşmada alt ve üst sınır yok. Olayına göre, yapılan tarhiyatın veya yazılan vergi inceleme raporunun durumuna göre, uzlaşma görüşmelerinde bir sonuca ulaşılıyor. Yazılan raporun ve yapılan tarhiyatın doğruluğunun tartışılmadığı, konuyla ilgili yargı kararlarının rapor ve tarhiyatı haklı çıkardığı bir durumda, yukarıda bahsettiğim gibi standart bir uzlaşma yapıldığını düşünürsek, vergi ziyaı cezasının %20’de kalması müessesenin avantajı.

Hangi müessese ne kadar avantajlı/dezavantajlı?

Yukarıda bahsettiğim üç makale ve yaptığım özette belirtiğim gibi;

►Pişmanlıkla verilen beyannameler üzerine tarh edilen vergiler için vergi ziyaı cezası uygulanmıyor.

►Kanuni süresinden sonra verilen beyannameler üzerine tarh edilen vergiler için vergi ziyaı cezası yüzde 50 oranında uygulanıyor.

►İzaha davet sonucu tarh edilen vergiler için vergi ziyaı cezası %20 oranında hesaplanıyor.

►Klasik bir uzlaşmada vergi ziyaı cezası %20 olarak ödeniyor.

Olması gereken avantaj sırasının yukarıdaki sırayla paralel olması beklenir. İdarenin işin içine girdiği ölçüde de avantajların azalarak gitmesi gerekir.

Uygulamaya baktığımızda, olması gerektiği gibi, sonuçları itibariyle en avantajlı uygulama pişmanlıkla beyan.

İzaha davet kanuni süresinden sonra verilen beyan müessesesine göre daha avantajlı. Bu durum daha önce de yazmıştım, anlamlı değil.

Kanuni süresinden sonra verilen beyanname mükellefin kendi isteği ile vergiye uyum sağladığı bir uygulama. İzaha davet, mükellef kendisi beyannamesini düzeltse de sonuçta mali otoritenin verginin ziyaa uğradığını gösteren bazı emareler bulduğu durumda söz konusu. Bu nedenle, kanuni süresinden sonra verilen beyanname üzerine yapılan tarhiyat için kesilen cezanın, izaha davette kesilen cezadan daha düşük olması gerekir.

İzaha davetle klasik bir uzlaşmada ödenen ceza oran olarak eşit, %20. Ancak izaha davet kapsamında kesilen cezanın uzlaşma konusu olmasının mümkün olduğu dikkate alındığında, izaha davette ödenen cezanın gerçekte daha az olduğu ve izaha davetin uzlaşmaya göre daha avantajlı olduğu söylenebilir. Recep Bıyık

https://www.dunya.com/kose-yazisi/idari-cozum-yollari-uzlasma/487651

SGK’ya verilen Aylık Prim ve Hizmet Belgesi ile Gelir İdaresine verilen Muhtasar Beyannamenin birleşmesi ile Türkiye genelinde Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesine geçilmiştir. Bu geçiş ile birlikte meslek mensuplarına da yeni sorumluluklar izafe edilmiştir. Önceden Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılan bildirimlerin gerçeğe aykırı ve menfaat karşılığı yapıldığı durumlarda (genellikle sahte sigortalılık hususunda) hukuk servisleri aracılığıyla işlem yapılırken (sadece suç duyurusu) yeni düzenleme ile kapsam genişletilmiş olup meslek mensubuna yapılan işlemden doğan tüm alacaklar, idari para cezaları ile gecikme cezası ve gecikme zammı dahil işverenle birlikte müşterek ve müteselsil sorumluluk yüklenmiştir.

Şüphesiz ki birçok mükellefi bulunan ve görevi itibariyle hem vergisel açıdan yapılması gereken birçok işlem hem de Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılacak birçok bildirim (işe giriş-çıkış, eksik gün, MPHB, Ek-İptal MPHB vb.) ile ortaya çıkan iş yoğunluğu göz önüne alındığında yukarıda bahsettiğimiz düzenlemeye meslek mensupları azami dikkat etmeli ve gerekli bulunan önlemleri almalıdır.

Düzenlemenin yasal dayanağını 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 12.maddesinin ikinci fıkrası oluşturur. Söz konusu madde, internet, elektronik ve benzeri ortamda gönderilecek muhtasar ve prim hizmet beyannamesinin defter ve kayıtlara ve bu kayıtların dayanağını teşkil eden belgelere uygun olmamasından işverenlerle birlikte yazılı sözleşme ile yetki verilmiş serbest muhasebeci, serbest muhasebeci malî müşavir ve yeminli malî müşavirleri müştereken ve müteselsilen sorumlu tutmaktadır.

Maddede yer alan hükmün uygulanmasına dair usul ve esas, Sosyal Sigortalar İşlemleri Yönetmeliğinin Ek 4. maddesinde izah edilmiş olup meslek mensubunun sorumlu olabilmesi için,

– İşveren ile 3568 Sayılı Kanuna göre meslek icrasına hak kazanmış meslek mensubu arasında yazılı sözleşme yapılarak yetki verilmesi,

– Defter, kayıt ve belgelerin imza karşılığı veya yazılı tutanak yoluyla, bilgilerin ise mail, kısa mesaj veya yazılı tutanak gibi yollarla meslek mensuplarına intikali,

neticesinde muhtasar ve prim hizmet beyannamesinde yer alan bilgilerin, defter ve kayıtlara ve bu kayıtların dayanağını teşkil eden belgelere uygun olmamasına kendi kusurlu davranışları ile sebebiyet verdiklerinin, Sosyal Güvenlik Denetmeni, Sosyal Güvenlik Müfettişi veya yargı kararları ile tespit edilmiş olması halinde meslek mensupları ortaya çıkan prim kaybından, gecikme cezasından, gecikme zammından, idari para cezalarından ve Kurum tarafından yapılan fazla veya yersiz ödemelerden işverenlerle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulur.

Burada düzenlemeye esas teşkil eden husus, mükellef tarafından meslek mensubuna usulünce iletilen her türlü bildirim işleminin Sosyal Güvenlik Kurumuna MPHB vasıtasıyla beyan edilmemesidir. Aşağıda yer alan üçlü ilişkinin kusursuz işletilmesi amaçlanmıştır.

5510 Sayılı Kanunun 12. maddesi lafzı itibariyle MPHB ile işyeri kayıt ve belgeleri arasında ortaya çıkan tüm uyuşmazlıkları kast etmiş olup meslek mensubunun sorumluluğunu kendisine mükellefi tarafından SSİY/Ek-4 maddesi usulünce iletilen tüm defter, kayıt, belge ve bilgilere bağlamıştır.

Örneğin; işveren tarafından 2020/Ekim ayında işe alınan sigortalı ile iş sözleşmesi yapılmış ve söz konusu ay için hak ettiği toplam ücret tutarı deftere kaydedilmiştir. İş bu durumda sigortalıya ait tüm bilgiler işveren veya yetki verdiği kişi tarafından imza karşılığı veyahut tutanak ile meslek mensubuna iletildiği takdirde;

– Sigortalının ücret tutarının sehven MPHB ile yüksek bildirilmesi halinde, kişinin elde ettiği ve Kurum tarafından ödenen geçici iş göremezlik, sürekli iş göremezlik, emekli aylığı veya hak sahiplerine ödenen aylık/gelir tutarları gerçek ücretinin tespiti neticesinde tekrar hesaplanarak yersiz ödeme teşkil eden tüm tutarlar ilgililerden istenecek ve bu durumdan işveren ile meslek mensubu da sorumlu olacaktır.

– Sigortalının ücret tutarının MPHB ile düşük bildirilmesi halinde, ilgili olan tüm aylar için işverenden Ek bildirge istenecek ve Teftiş Raporu/Yargı Kararı neticesinde tespit edildiği için her ay idari para cezası uygulanacak, ayrıca SGK eksik tahakkuk edilen primleri gecikme cezası ve gecikme zammı ile isteyecek ve bu durumdan meslek mensubu sorumlu olacaktır.

Yine işyeri ücret bordrosunda yer alan deftere ücret kaydı yapılan bir sigortalının bildirilmemesi üzerine (meslek mensubuna iletimin SSİY/Ek-4 usulünce yapıldığı varsayılarak) kişiye ait prim ve cezalardan da sorumluluk söz konusu olacaktır.

İşyeri defterine yapılan ücret kayıtlarının Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılan bildirim tutarının altında kalması üzerine aradaki fark izah edilemez veyahut bir sigortalıya ait bulunamaz ise sicilsiz tahakkuk edecek prim tutarı ve İPC’lerden de sorumlu olunacaktır.

Tüm yapılan kusurlu veya kasıtlı işlemler neticesinde işyerine ait yersiz yararlanılan teşviklerde prim olarak tahakkuk eder ve gecikme cezası ile gecikme zammı da sorumluluk alanı içerisine girer.

İşveren veya işveren tarafından yetki verilen kişinin imzası olmayan veya bu kişiler tarafından intikal ettirilmeyen bilgi ve belgelere istinaden meslek mensupları tarafından düzenlenen defter, belge ve bilgiler için ilgili meslek mensupları sorumlu sayılacaktır.

Birden çok meslek mensubu tarafından kurulan ortaklık bürosu veya şirket şeklinde çalışmanın yapılması halinde 3568 Sayılı Kanunun 45. Maddesi gereğince sorumluluk yetki verilen ve işi yapan meslek mensubuna aittir.

İşveren talimatı altında olsun veya olmasın Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılan bildirimlerin haksız menfaat sağlamak gibi amaçlarla kasten gerçeğe aykırı olarak yapıldığının tespit edildiği hallerde Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmasına rağmen sahte sigortalı bildirimi yapılan kişilerin hizmet kayıtları, işe giriş – çıkış bildirgeleri, APHB vd. belgelerde iptal edildiğinden Kurum kaybı olmuyor ve işverenin borcu kalmıyordu, iş bu nedenle suç duyuruları takipsizlik ile sonuçlanıyordu. Sosyal Güvenlik Kurumu bu yanlış algıyı kırmak amacıyla işlemler yapılmadan toplam borcu hesaplayarak ve yersiz ödenen tutarlar ile toplam Kurum zararını tespit ederek suç duyurusunda bulunmaya başlamıştır.

Fatih ÇOŞKUN
Sosyal Güvenlik Denetmeni
Sosyal Güvenlik ve İş Hayatı Uzmanı
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Kaynak, https://www.alomaliye.com/2020/11/02/sgk-meslek-mensuplarinin-sorumluluklari/

Salı, 03 Kasım 2020 10:19

Ekim 2020 Yİ-ÜFE Rakamları

Yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) yıllık %18,20, aylık %3,55 arttı

Yİ-ÜFE (2003=100) 2020 yılı Ekim ayında bir önceki aya göre %3,55, bir önceki yılın Aralık ayına göre %17,48, bir önceki yılın aynı ayına göre %18,20 ve on iki aylık ortalamalara göre %9,11 artış gösterdi.

Sanayinin dört ana sektöründen imalat endeksi yıllık %19,81 arttı

Sanayinin dört sektörünün yıllık değişimleri; madencilik ve taşocakçılığında %17,01, imalatta %19,81 artış, elektrik, gaz üretimi ve dağıtımında %1,62 azalış ve su temininde %12,49 artış olarak gerçekleşti.

Ana sanayi gruplarının yıllık değişimleri; ara malında %23,41, dayanıklı tüketim malında %22,39, dayanıksız tüketim malında %15,36, sermaye malında %24,41 artış; enerjide %2,88 azalış olarak gerçekleşti.

Sanayinin dört ana sektöründen imalat endeksi aylık %3,74 arttı

Sanayinin dört sektörünün aylık değişimleri; madencilik ve taşocakçılığında %1,45, imalatta %3,74, elektrik, gaz üretimi ve dağıtımında %2,39 ve su temininde %0,28 artış olarak gerçekleşti.

Ana sanayi gruplarının aylık değişimleri; ara malında %4,26, dayanıklı tüketim malında %3,27, dayanıksız tüketim malında %2,47, enerjide %2,84, sermaye malında %3,67 artış olarak gerçekleşti.

Yıllık en yüksek azalış %15,80 ile tütün ürünleri endeksinde gerçekleşti

Yıllık en fazla azalış; %15,80 ile tütün ürünleri, %11,05 ile ham petrol ve doğal gaz, %8,85 ile kok ve rafine petrol ürünleri, olarak gerçekleşti. Buna karşılık metal cevherleri %47,76, ana metaller %36,12, diğer mamul eşyalar %35,11 ile endekslerin en fazla arttığı alt sektörler oldu.

Aylık azalış %6,09 ile ham petrol ve doğal gaz endeksinde gerçekleşti

Aylık azalışlar; %6,09 ile ham petrol ve doğalgaz, %0,16 ile temel eczacılık ürünleri ve müstahzarları alt sektörlerinde gerçekleşti. Buna karşılık kok ve rafine petrol ürünleri %5,87, ana metaller %5,75, kağıt ve kağıt ürünleri %4,88 ile endekslerin en fazla arttığı alt sektörler oldu.

TÜİK ÜFE AÇIKLAMASI PDF

Salı, 03 Kasım 2020 10:16

Ekim 2020 TÜFE Rakamları

TÜFE'de (2003=100) 2020 yılı Ekim ayında bir önceki aya göre %2,13, bir önceki yılın Aralık ayına göre %10,64, bir önceki yılın aynı ayına göre %11,89 ve on iki aylık ortalamalara göre %11,74 artış gerçekleşti.

Yıllık en düşük artış %0,68 ile alkollü içecekler ve tütün grubunda gerçekleşti,

Bir önceki yılın aynı ayına göre artışın düşük olduğu diğer ana gruplar sırasıyla, %6,74 ile haberleşme, %6,91 ile giyim ve ayakkabı ve %7,55 ile eğitim oldu. Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın yüksek olduğu ana gruplar ise sırasıyla, %25,17 ile çeşitli mal ve hizmetler, %15,09 ile sağlık ve %14,95 ile gıda ve alkolsüz içecekler oldu.

Aylık en yüksek azalış %0,07 ile eğitim grubunda oldu, Ana harcama grupları itibarıyla 2020 yılı Eylül ayında azalış gösteren diğer ana grup ise %0,03 ile giyim ve ayakkabı oldu.

Buna karşılık, ana harcama grupları itibarıyla 2020 yılı Eylül ayında artışın yüksek olduğu gruplar ise sırasıyla, %3,02 ile ev eşyası, %1,84 ile ulaştırma ve %0,93 ile konut oldu

Bir önceki yılın aynı ayına göre artışın düşük olduğu diğer ana gruplar sırasıyla, %2,22 ile giyim ve ayakkabı, %5,48 ile haberleşme ve %7,36 ile eğitim oldu. Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın yüksek olduğu ana gruplar ise sırasıyla, %27,40 ile çeşitli mal ve hizmetler, %16,51 ile gıda ve alkolsüz içecekler ve %15,60 ile sağlık oldu. 

Eylül 2020'de, endekste kapsanan 418 maddeden, 62 maddenin ortalama fiyatında düşüş gerçekleşirken, 42 maddenin ortalama fiyatında değişim olmadı. 314 maddenin ortalama fiyatında ise artış gerçekleşti.

Özel kapsamlı TÜFE göstergesi (B) yıllık %11,57, aylık %1,35 arttı, İşlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE'de 2020 yılı Eylül ayında bir önceki aya göre %1,35, bir önceki yılın Aralık ayına göre %8,75, bir önceki yılın aynı ayına göre %11,57 ve on iki aylık ortalamalara göre %10,81 artış
gerçekleşti.

Kasım ayı resmi kira artışı zam oranı 11.74 olarak gerçekleşti. 

KASIM AYI KİRA ZAMMI HESAPLAMA 2020  Konut Kirası: 1.000 Lira 

TÜİK TEFE TÜFE Kasım 2020 Kira Artış Oranı: % 11.74 Kasım Ayı Kira Zammı Tutarı: 117.40 TL

Kasım 2020 Kira Artış Oranı Dahil Zamlı Kira Tutarı: 1.117.40 Lira

TÜİK TÜFE AÇIKLAMASI PDF

Vergi Usul Kanunu’nda 2016 yılında yapılan düzenleme ile “İzaha davet” uygulaması vergi sistemimize yeni bir müessese olarak dahil edildi.

2019 yılı sonunda izaha daveti kapsayan Kanunun 370 inci maddesi yeniden düzenlendi, mezkur madde kapsamındaki mükelleflerin söz konusu maddede yer alan indirimli ceza uygulamasından yararlanma usul ve esaslarına ilişkin kapsamlı değişiklikler yapıldı.

Bu düzenlemede, idare, vergi kayıp ve kaçağı olduğunu düşündüğü konuları vergi incelemesine veya takdir komisyonuna sevk etmeden önce mükelleflere durumu bildirerek açıklama istiyor. Mükellefçe gönderilen açıklama vergi kayıp ve kaçağı olmadığını gösteriyor ve yapılan açıklama yeterli bulunuyorsa konu kapanmakta, şayet açıklama yeterli gözükmezse, değerlendirme sonucunu içeren yazının tebliğ edildiği tarihten itibaren otuz gün içerisinde; hiç verilmemiş olan vergi beyannamelerinin verilmesi, eksik veya yanlış yapılan vergi beyanının tamamlanması veya düzeltilmesi ve ödeme süresi geçmiş bulunan vergilerin izah zammı ile ödenmesi isteniyor.

Gelir İdaresi'nin bu değerlendirmesine katılamayarak beyanda bulunmayan ya da beyanlarını düzeltmeyen mükellefler ise incelemeye veya takdir komisyonlarına sevk ediliyor.

Gelir İdaresi'nin değerlendirmesine uyarak beyanda bulunan mükellefler adına kesilecek olan vergi ziyaı cezası, ziyaa uğratılan vergi üzerinden yüzde 20 oranında kesilmektedir. Hemen belirtelim ki bu durum vergi incelemesi yapılmasına ve gerekirse ilave vergi tarh edilmesine engel de teşkil etmemektedir.

Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinde yer alan kaçakçılık fiilleriyle verginin ziyaa uğratılmış olabileceği hallerde haklarında ön tespit yapılanlar izaha davet edilmezler. Ancak sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge kullanma fiilinin işlenmiş olabileceğine dair yapılan ön tespitlerde, kullanılan sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge tutarı, bir takvim yılında 100 bin Türk Lirası'nı geçmeyen veya bu tutarı geçse dahi ilgili yıldaki toplam mal ve hizmet alışlarının yüzde 5’ini aşmayan mükelleflere SMİYB (Sahte veya Muhteviyatı İtibariyle Yanıltıcı Belge) ön tespit yazısı tebliğ edilecektir.

SMİYB ön tespit yazısının tebliğ edildiği tarihten itibaren otuz gün içerisinde; hiç verilmemiş olan vergi beyannamelerinin verilmesi, eksik veya yanlış yapılan vergi beyanının tamamlanması veya düzeltilmesi ve ödeme süresi geçmiş bulunan vergilerin, izah zammı ile birlikte aynı sürede ödenmesi halinde vergi ziyaı cezası, ziyaa uğratılan vergi üzerinden yüzde 20 oranında kesilecektir. SMİYB ön tespit yazısının tebliği tarihinden itibaren 30 günlük süre içerisinde tespit edilen hususa yönelik beyanname verilmemesi halinde mükellef hakkında söz konusu tespitle ilgili olarak vergi incelemesine ya da takdir komisyonuna sevk işlemi yapılacaktır.

Mükelleflerin izaha davet yazısı üzerine yapacağı beyanlar ve düzeltmeler kapsamında yüzde 20 oranında vergi ziyaı cezası kesilmesi halinde bu ceza için, uzlaşma talep edilebileceği gibi cezada indirim müessesesinden de yararlanılabilecektir. Ancak; SMİYB ön tespit yazısı kapsamında yapılacak beyanlar veya düzeltmeler kapsamında, yüzde 20 oranında kesilen vergi ziyaı cezasına ilişkin ihbarnamelerin tebliği üzerine tarhiyat sonrası uzlaşma başvurusunda bulunulamayacak ancak cezada indirim müessesesinden yararlanılabilecektir.

Kendisine izaha davet yazısı ya da SMİYB ön tespit yazısı tebliğ edilen mükellefler, davet konusu tespitle sınırlı olarak, bu Kanunun 371'inci maddesinde yer alan pişmanlık hükümlerinden yararlanamamaktadırlar.

Temmuz ayı sonunda yayımlanan 519 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nde; “izaha davet” müessesesi ile ilgili bazı açıklamalarda bulunulmuştur. Buna göre mükellefler herhangi bir konuda izaha davet edilebilecek olup, herhangi bir konu sınırlaması bulunmamaktadır. Mükellefler Gelir İdaresi Başkanlığı veya Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı bünyesinde kurulan Ön Tespit ve İzah Değerlendirme Komisyonları tarafından izaha davet edileceklerdir.

Mükelleflere SMİYB ön tespit yazısının tebliğ edilip edilmeyeceğinin belirlenmesinde sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı olarak kullanılmış olabilecek belgeler, her bir ön tespit itibarıyla, daha önce o yıl için yapılan ön tespitlerdeki tutarlar da dikkate alınarak, bir takvim yılında 100 bin Türk Lirası'nın ve/veya ilgili yıldaki toplam mal ve hizmet alışlarının yüzde 5’inin aşılıp aşılmadığı bakımından değerlendirilecektir.

Mükellefler hakkında tek bir vergi tekniği raporunda birbirinden farklı yıllara ilişkin sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge kullanılmış olabileceğine dair bulguların mevcut olması durumunda, söz konusu 100 bin Türk Lirası sınırının veya yüzde 5’lik oranın aşılmamış olması şartları her bir yıl itibarıyla ayrı ayrı değerlendirilecektir. Herhangi bir yıla ilişkin bu şartların sağlanmamış olması, diğer yıllarda bu şartları sağlayan mükelleflere bu şartların sağlandığı yıla ilişkin SMİYB ön tespit yazısı tebliğ edilmesine engel teşkil etmeyecektir.

İzaha davet müessesesi aslında idarenin iş yükünü hafifletmek ve ödenmesi gereken verginin bir an önce hazineye intikalini sağlamak adına getirilmiş bir düzenlemedir. Sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge kullanımı ile ilgili idari iş ve işlemler ile vergi incelemeleri gerek vergi denetim kurulunun gerekse vergi dairelerinin iş yükünün önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Aslında bir bakıma mükelleflerin farklı bir yöntemle beyanlarını gönül rızası ile düzeltmeleri veya beyannamelerini vermeleri teşvik edilmekte hatta zorlanmaktadır.

Mükelleflerin izaha davete uymamaları, haklı olduklarını düşündüklerinden dolayı beyanname vermemeleri durumunda ise vergi incelemesine muhatap olacaklar ve haklılıklarını yargı yolu ile aramak durumunda kalabileceklerdir.

https://www.dunya.com/ekonomi/izaha-davette-izah-edememenin-sonuclari-haberi-487552

Vergi Usul Kanununun 280 inci maddesinde, yabancı paraların borsa rayici ile değerleneceği ve bu hükmün yabancı para ile olan senetli veya senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında da uygulanacağı belirtilmiştir.

Geçici vergiye tabi kazançların tespitinde yabancı paralar ile yabancı para cinsinden olan alacak ve borçların bu hüküm dikkate alınarak değerlenmesi gerekmektedir. Bu şekilde yapılacak değerlemede Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca geçici vergi döneminin kapandığı tarih itibariyle Resmi gazete de yayımlanan döviz alış ve efektif kurları esas alınacaktır.

283 Sıra No.lu VUK Tebliği uyarınca;

Kasadaki mevcut yabancı paralar efektif alış kuru ile;

Yabancı para cinsinden her türlü alacak ve borçlar ile yurt içi veya yurt dışındaki banka hesaplarında yer alan yabancı paralar döviz alış kuru ile değerlenecektir.

2020 Yılı ÜÇÜNCÜ GEÇİCİ VERGİ DÖNEMİ sonunda (30.09.2020) yapılacak değerlemeler için yabancı para değerleri aşağıdadır.

BİRİM DÖVİZ CİNSİ DÖVİZ ALIŞ EFEKTİF ALIŞ
1 ABD DOLARI 7.8080 7.8025
1 AVUSTRALYA DOLARI 5.5395 5.5140
1 DANİMARKA KRONU 1.2242 1.2234
1 EURO 9.1281 9.1217
1 İNGİLİZ STERLİNİ 10.0309 10.0239
1 İSVİÇRE FRANGI 8.4413 8.4286
1 İSVEÇ KRONU 0.86148 0.86088
1 KANADA DOLARI 5.8334 5.8118
1 KUVEYT DİNARI 25.3439 24.9637
1 NORVEÇ KRONU 0.82272 0.82215
1 SUUDİ ARABİSTAN RİYALİ 2.0817 2.0661
100 JAPON YENİ 7.3748 7.3475
1 BULGAR LEVASI 4.6407
1 RUMEN LEYİ 1.8628
1 RUS RUBLESİ 0.09790
100 İRAN RİYALİ 0.01849
1 ÇİN YUANI 1.1387
1 PAKİSTAN RUPİSİ 0.04682
1 KATAR RİYALİ 2.1323

T.C. Merkez Bankasınca 29.09.2020 tarihinde ilan edilen, 30.09.2020 Tarihli gösterge kurları (T.C.MB Bülten No: 2020/185)

2020/3. GEÇİCİ VERGİ DÖNEMİ İÇİN ENFLASYON DÜZELTMESİ (ENFLASYON MUHASEBESİ) YAPILMAYACAK (KUYUMCULAR HARİÇ)

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan 2020 / EYLÜL ayına ilişkin verilere göre; Yİ-ÜFE’ deki artış, Bir önceki yılın aynı ayına göre % 14,33 ve Son 36 aylık dönemde ise Genel Yİ-ÜFE % 71, 19 olarak hesaplanmıştır.

Bu durumda; 2020/3. Geçici Vergi dönemi için enflasyon düzeltmesi yapılmayacaktır.

Son 36 Aylık artış oranın hesaplanması: 

2020 / EYLÜL ( Yurt içi Üretici Fiyatları Genel Endeksi ) Yİ-ÜFE: 515,13

2017 / EYLÜL ( Yurt içi Üretici Fiyatları Genel Endeksi ) Yİ-ÜFE: 300,90

Son 36 Aylık Genel Yİ-ÜFE artışı ( 515,13:300,90) = % 71, 19

Bu değerlere göre; 2020 YILI İKİNCİ GEÇİCİ VERGİ DÖNEMİ İÇİN ENFLASYON DÜZELTMESİ YAPILMAYACAKTIR. 213 Sayılı VUK Mükerrer 298. Maddede belirtilen şartlar oluşmamıştır. Söz konusu madde hükmüne göre, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan Yİ-ÜFE artışının, içinde bulunulan dönem dâhil son üç hesap döneminde %100’den ve içinde bulunulan hesap döneminde % 10’dan fazla olması şartları tekrar birlikte sağlanana kadar enflasyon düzeltmesi uygulanmayacaktır.

Diğer bir anlatım ile her iki değerdeki artış oranının birlikte aşılması koşulu oluşmamıştır. Dolayısıyla bu dönem enflasyon düzeltmesi yapılmayacaktır.

Ancak, münhasıran (sadece) sürekli olarak işlenmiş altın, gümüş alım-satımı ve imali ile iştigal eden ve kazançlarını Bilanço esasına göre tespit eden gelir veya Kurumlar Vergisi mükellefi olan kuyumcular, enflasyon düzeltme şartlarının (fiyat endeksindeki artışın, içinde bulunulan dönem dâhil son üç hesap döneminde %100’den ve içinde bulunulan hesap döneminde %10’dan fazla olup olmaması koşuluna bakılmaksızın, takip eden yıllarda her geçici vergi dönemi ve hesap dönemi sonu itibarıyla enflasyon düzeltmesi yapmaları zorunludur.

Ancak; Münhasıran (sadece) sürekli olarak işlenmiş altın, gümüş alım-satımı ve imali ile iştigal eden mükelleflerin yapacakları düzeltmede kullanacakları Yİ-ÜFE değerleri için Web sitemizin Ana sayfa / Mevzuat /Pratik Bilgiler / Vergi / 9. sayfasında bulabilirsiniz.

Kaynak: İSMMMO

4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun ek 4 üncü maddesi gereğince; üç yıl süreyle ölümlü veya sürekli iş göremezlikle sonuçlanan iş kazası meydana gelmeyen, çok tehlikeli sınıfta yer alan ve ondan fazla çalışanı bulunan işyerlerine sağlanacak işsizlik sigortası primi işveren payı desteği 2020/Eylül ayı borçlarına mahsup edilmiştir.

Bilindiği üzere, üç yıl süreyle ölümlü veya sürekli iş göremezlikle sonuçlanan iş kazası meydana gelmeyen, çok tehlikeli sınıfta yer alan ve ondan fazla çalışanı bulunan işyerlerine işsizlik sigortası primi işveren payı desteği sağlanmasına ilişkin 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun Ek 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında;

20/6/2012 tarihli ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında çok tehlikeli sınıfta yer alıp ondan fazla çalışanı bulunan ve üç yıl içinde ölümlü veya sürekli iş göremezlikle sonuçlanan iş kazası meydana gelmeyen işyerlerinde çalışanların işsizlik sigortası işveren payı teşvik olarak bir sonraki takvim yılından geçerli olmak üzere ve üç yıl süreyle %1 olarak alınır. Ölümlü veya sürekli iş göremezlikle sonuçlanan iş kazası meydana gelmesi hâlinde takip eden aydan itibaren bu teşvik uygulamasına son verilir. İşverenler bu fıkrada öngörülen şartları tekrar sağlamaları ve talepleri hâlinde bu teşvikten yeniden yararlanır. Türkiye genelinde birden fazla tescilli çok tehlikeli sınıfta yer alan işyeri bulunan işverenin 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında çalıştırılan toplam çalışan sayısı esas alınır.”

hükmü yer almaktadır.

İstihdam Teşvikleri Daire Başkanlığı tarafından yapılan duyuruya göre, Ek 4 üncü maddeye ilişkin program çalışmaları tamamlanarak indirim kapsamına giren işyerlerinin 2019 yılı ilk altı ayına ait işsizlik indirimi tutarları işyeri emanet listelerinde gösterilmiş olup, kapsama giren işyerleri için hesaplanan 2019/1,2,3,4,5,6.aylara ait indirim tutarları 2020/9.dönem cari ay borçlarına SGK tarafından mahsup edilmiştir. Diğer aylara ait indirim tutarları ise gelecek aylara sırası ile mahsup edecektir.

Bununla birlikte, her işyeri Ek 4 üncü madde kapsamında olmadığından, İşveren intra – Tahsilat – Silinmiş Emanet bölümünde “Ek 4 %1 işsizlik indirimi” açıklaması gözükmeyen işyerleri için herhangi bir mahsup işlemi yapılamayacaktır.

Hatırlanacağı üzere, 31 Aralık 2018 tarihli ve 30642 (4. Mükerrer) Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Çok Tehlikeli Sınıfta Yer Alan ve Ondan Fazla Çalışanı Bulunan İşyerlerinde İşsizlik Sigortası Primi İşveren Payı Teşvikinden Yararlanılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ"e göre teşvikten yararlanılacak üç yıllık süre boyunca işveren, aşağıdaki şartları sağlaması kaydıyla teşvikten yararlanabilecektir:

a) İşyerinin 6331 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi kapsamında çok tehlikeli sınıfta yer alması gerekmektedir.

b) İşverenin Türkiye genelinde çok tehlikelisınıfta yer alan işyerlerinde her ay toplamda ondan fazla çalışanı bulunması gerekmektedir.

c) Ölümlü veya sürekli iş göremezlikle sonuçlanan iş kazası meydana gelmemesi şarttır.

ç) İşyerinin, İSG-KATİP’e kayıtlı onaylanmış ve devam eden iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin verilmesine ilişkin, iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi ya da 29/12/2012 tarihli ve 28512 sayılı Resmî Gazete’deyayımlanan İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliğine göre Bakanlıkçayetkilendirilmiş kurum ve kuruluşlar ile yapılmış bir sözleşmesinin bulunması şarttır.

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • Mayıs Ayı Yükümlülüklerine İlişkin Notlar Kurumlar vergisi beyan dönemi, 6 Mayıs 2024 Pazartesi akşamı itibariyle…
  • ENFLASYON DÜZELTMESİ UYGULAMASI REVİZE EDİLMELİDİR Türkiye’de uluslar arası standartlara göre de yüksek enflasyon yaşanmaktadır. Yüksek…
  • YILLARA SARİ İNŞAAT ENFLASYON DÜZELTMESİ HESAP KODLARI Yıllara sâri inşaat ve onarma işlerine ilişkin maliyetleri ile hakedişler…
Top