Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Tehlikeli ve yıpratıcı bazı işlerle uğraşanlara diğer çalışanlara oranla daha erken emeklilik hakkı tanınmaktadır. 5510 Sayılı Kanunu’nun 40’ıncı maddesinde sayılan ve aralarında maden işçileri, döküm işçileri, asker-polis ve MİT mensupları ile gazetecilerin de olduğu işlerde çalışanlara işlerinin tehlikeleri nedeniyle yıpranmaları nedeniyle fiili hizmet süresi zammı uygulanmaktadır. Yani bu işlerde bu işyerlerinde ve işlerde geçen çalışma sürelerinin her 360 günü için ilave süre eklenmektedir.

Bu işlerin ortak özelliği, yapılan işin maruz kalınan tehlikesinin diğer işlerden daha ağır olmasıdır, örneğin; yeraltı işleri gibi. Yine her 360 gün için eklenen süreler 40’ıncı maddede sayılan işlerin risklerinde göre 60, 90, 180 gün şeklinde değişim göstermektedir.

Fiili hizmet süresi zammı kapsamında sayılan iş veya görevlerde çalışan sigortalıların fiili hizmet süresi zammından yararlanabilmesi için yasada belirtilen işyerlerinde ve belirtilen işleri fiilen yapması gerekmektedir.

5510 sayılı Kanun'a göre yıpranma payı olan meslekler;

1) Kurşun ve arsenik işlerinde çalışanlar 60 - 90 gün.
2) Cam fabrika ve atölyelerinde çalışanlar 60 gün.
3) Cıva üretimi işleri sanayinde çalışanlar 90 gün.
4) Çimento fabrikalarında çalışanlar 60 gün.
5) Kok fabrikalarıyla Termik santrallerde çalışanlar 60 gün.
6) Alüminyum fabrikalarında çalışanlar 60 gün.
7) Demir ve çelik fabrikalarında çalışanlar 90 gün.
8) Döküm fabrikalarında çalışanlar 60 gün.
9) Asit üretimi yapan yerlerde çalışanlar 90 ile 180 gün.
10) Madenlerin yer altında çalışanları 180 gün.
11) Radyoaktif ve doğal ve yapay radyoaktif, radyoiyonizan maddeler radyoiyonizan maddelerle veya bütün diğer korpüsküler emanasyon kaynakları yapılan işler ile yapılan işlerde çalışanlar 90 gün.
12) Su altında çalışanlar 60 gün.
13) Türk Silahlı Kuvvetlerinde Ssbay, yedek subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaşlar ve sözleşmeli erbaş ve erler 90 gün.
14) Emniyet ve MİT mensupları 90 gün.
15) İtfaiye veya yangın söndürme işlerinde çalışanlar 60 gün.
16) Basın Kartı Yönetmeliği'ne göre çalışan gazeteciler 90 gün.
17) TRT'de Basın Kartı Yönetmeliği'ne göre çalışanlar 90 gün.
18) Türkiye Büyük Millet Meclisi yasama organı üyeleri ile dışarıdan atanan bakanlar 90 gün fiili hizmet zammı alıyor.

Fiili hizmet süresi zammından yararlandırılması için sayılan işyerlerinde çalıştıkları halde, söz konusu işleri/görevleri yapmayan veya sayılan işleri/görevleri yaptıkları halde, söz konusu işyerlerinde çalışmayan sigortalıların işyeri ve iş koşulu şartı bir arada yerine gelmediğinden fiili hizmet süresi zammından yararlandırılmaları mümkün değildir.

Ayın bazı günlerinde fiili hizmet süresi zammına tabi işlerde çalışıp bazı günlerde fiili hizmet kapsamı dışında çalışan sigortalılar olabilecektir. Bu sigortalıların bildirimi fiili hizmet süresi kapsamında geçen süreleri için öngörülen uygun belge türleri ile yapılacak, kapsam dışındaki çalışmalar ise yine uygun aylık prim ve hizmet belgesi ile bildirilecektir.

Bunun yanı sıra bazı günler de fiili hizmet kapsamında değildir. Uygulamada yaşanan bu detay hakkında Sosyal Güvenlik Kurumu, 03.11.2017 tarihli duyurusunda fiili hizmet süresine tabi çalışanların gün bildirimleri ile ilgili sınırlama getirildiği belirtilmiştir.

5510 sayılı Kanun'un 40’ıncı maddesi kapsamında fiili hizmet süresi zammına tabi olan işyerlerinde çalışan sigortalıların çalışılan ayın bazı günlerinde kapsam dışı işlerde geçen süreleri ile kapsamda olan işlerde fiilen çalışmayarak risklerine maruz kalmadıkları ulusal bayram ve genel tatil günleri ile yıllık izin, ücretsiz izin, ücretli izin, sıhhi izin ve eğitim kurs süreleri fiili hizmet kapsamında değerlendirilmemektedir.

Diğer bir deyişle bir gazeteci ya da döküm işçisi hafta tatili yada bayram günleri için yıpranma payından yararlanamayacaktır.

Buna göre fiili hizmet kapsamındaki işyerlerinden SGK’ya aylık prim ve hizmet belgesiyle yapılan fiili hizmet süresi zammı kapsamındaki bildirimler için yer altında çalışanlar (Maden ocakları (elementer cıva bulunduğu saptanan cıva maden ocakları hariç), kanalizasyon ve tünel yapımı gibi yer altında yapılan işlerde çalışanlar) hariç olmak üzere yukarıda açıklandığı şekilde tatil, izin, kurs veya iş öncesi veya sonrası hazırlık süreleri hariç tutularak e-bildirge programında her ay için azami 26 gün kontrolü konulmuş olup, aynı işyerinden farklı belge türleri ile toplamda 30 günden fazla hizmet bildirilmemesi gerekmektedir. (Örneğin; (01) nolu belge türü ile 4 gün, (32) nolu belge türü ile 26 gün gibi).

Sigortalıların sosyal güvenlik haklarını sorunsuz bir şekilde elde etmeleri bakımından işverenlerin fiili hizmet kapsamında değerlendirilmeyen sürelere dikkat etmesi ve bir ay içinde çalışılan prim günlerinin uygun belge türüyle bildirilmesi önemlidir.

Sosyal güvenlik sistemimizde on yıllardır devam eden yıpranma uygulamasının değiştirilmesinin ve tehlikeli-yıpratıcı işlerde çalışanların hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil günleri ile yıllık izin, ücretsiz izin, ücretli izin, sıhhi izin ve eğitim kurs süreleri zora sokacağı ve huzursuz edeceği kesindir. Resul Kurt

https://www.dunya.com/kose-yazisi/gazetecilere-ve-tehlikeli-islerde-calisanlara-yipranma-soku/390185

Bilindiği üzere 1 Sıra No.lu Elektronik Defter Tebliğinin “Elektronik Defterin Muhafazası ve İbrazı” bölümünü düzenleyen 4. maddesinde; mükelleflerin e-defter uygulaması kapsamında oluşturulan elektronik defter ve beratların muhafaza ve istenildiğinde elektronik, manyetik veya optik araçlar vasıtasıyla eksiksiz ve okunabilir şekilde ibraz etmekle yükümlü olduğu açıklanmıştır.

Elektronik ortamda muhafaza edilen belgeler çeşitli nedenlerle kullanılamaz hale gelmektedir:

Siber saldırı: Bilgisayardaki önemli dosyalar hacker (bilgisayar korsanı) tarafından şifrelenerek kullanılmaz hale getirilmekte, şifrenin çözülmesi için para istenmektedir.

Bilgisayar virüsleri: Kötü niyetli yazılımlar nedeniyle dosyalar silinmekte ya da kullanılamaz hale gelmektedir. Çoğu zaman dosyaların geri getirilmesi mümkün olmamaktadır.

Kötü niyetli çalışanların eylemleri: Şirkete zarar vermek isteyen çalışanlar kasıtlı olarak dosyaları silmektedir.

Donanımsal arıza: Bilgisayar parçalarının arızalanması sonucu dosyalar zarar görmekte ya da kullanılamaz hale gelmektedir.

Diğer nedenler: Yangın, hırsızlık, doğal afetler gibi nedenlerle bilgisayar ve elektronik dosyalar kullanılamaz hale gelmektedir.

E-Defter dosyaları oluşturulduktan sonra dosya içerisindeki veriler çeşitli algoritmalar ile özetlenerek e-defter beratlarında yer alan BERAT’A KONU OLAN DOKÜMANIN İMZA DEĞERİ ve GİB ONAY BİLGİLERİ oluşturulmaktadır. Yukarıda sayılan nedenler sonrasında kullanılamaz hale gelen e-defter dosyalarını yeniden oluşturmak için kayıtlar yeni baştan tek tek girilse dahi e-defter beratlarındaki imza değerinin aynı olması mümkün değildir. Zira muhasebe kayıtlarındaki açıklamalarda bir nokta bile değişse imza değeri tamamen farklı oluşmaktadır. Olası bir denetimde inceleme elemanı defterlerin sonradan değişikliğe uğradığını tespit edecektir.

E-defter dosyaları zarar gören mükelleflerin Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunması, Gelir İdaresi Başkanlığı’na dilekçe ile bilgi vermesi, veri kurtarma merkezlerinden durum tespit tutanağı alması, muhasebe kayıtlarını yeniden oluşturması ve Yeminli Mali Müşavir tarafından özel amaçlı rapor hazırlanması gerekmektedir.

Muhafaza ve ibraz yükümlülüğünün eksiksiz olarak yerine getirilebilmesi ve yukarıda bahsedilen kayıpların yaşanmaması için elektronik belgelerin belirli aralıklarla kayıtların tutulduğu bilgisayarlardan bağımsız bir cihazda ve CD, harici bellek gibi farklı ortamlarda yedeklenerek yetkisiz kullanıcıların da erişiminin mümkün olmadığı yerlerde saklanmasını tavsiye ediyoruz.

http://www.saymmas.com.tr/?p=5817

İşbaşı Eğitim Programına Katılım İçin Adayın Program Başlamadan En Zz 1 Ay Öncesinde Sigorta Primi Kesilmiş Olmalıdır.

I-GİRİŞ

Eşyası teminat hükmünde olan yerler yasada tek tek sayılmak yoluyla belirlenmiş ve sınırlandırılmıştır(1). Eşyası teminat hükmünde olan yerler; bar, otel, han, pansiyon, çalgılı yerler, sinemalar, oyun ve dans yerleri, birahane, meyhane ve genel evlerdir. Yorum yapılmak suretiyle bu kapsamın değiştirilmesi mümkün değildir. İlk bakışta, konaklama yerleri ile eğlence yerlerinin kapsama alındığı izlenimi ortaya çıkmakla beraber böyle bir genelleme yapılması mümkün görülmemektedir.

Yasal düzenleme gereği, sayılan işlemlerle sınırlı olmasının nedeni, hükmün gerekçesinde, bu yerlerin muvazaalı olarak başka kişilere ait gösterilmesi nedeniyle, işletme faaliyetinin gerektirdiği vergilerin ödenmemesi, kötüye kullanmaların olması olarak izah olunmaktadır.

II- TEMİNAT OLARAK EŞYALARIN KABUL EDİLDİĞİ İŞYERLERİ NERELERDİR?

Yasa hükmünde teminat olarak kabul edilen eşya yalnızca anılan yerlerin işletilmesinden kaynaklanan kamu borçları için teminat hükmündedir. Bu sınırlama yasada “bu müesseselerin işletilmesinden doğan amme borçlarına karşı” ifadesi kullanılarak getirilmiştir. Borçlunun başka nedenlerle doğmuş olan borçları için bu eşyalar teminat olarak kabul edilmez. Örneğin, hem bar işleten hem de beyaz eşya ticareti yapan bir kişinin beyaz eşya ticareti dolayısıyla doğan vergi borçları için barda bulunan eşya teminat olarak kabul edilmez.  Borçlunun beyaz eşya ticaretinden doğan vergi borcunun tahsili için barda bulunan eşyanın paraya çevrilmesi gerekirse haciz işlemlerinin uygulanması gerekir.

Bu yerlerin işletilmesinden doğan borçlar doğrudan  bunların  işletilmesinden doğan alacak asıllarının yanı sıra, bunlara ait ceza, faiz ve zamlar gibi fer’i borçları da kapsar.  Bu tür işyerlerinin  işletilmesinden  doğan vergi ve  harçlarla buralarda çalışan  işçilerin ücretleri üzerinden hesaplanan  sigorta primleri bu nitelikteki borçlar olarak kabul edilebilecektir.

III- TEMİNAT NİTELİĞİNDE SAYILAN EŞYALAR

Teminat  hükmünde olan eşya, sayılan yerlerde bulunan ve  taşınır nitelikteki eşya ve işletmede kullanılmak için bulunan malzemedir. Bu eşyalar, masa, sandalye, çatal, kaşıt, bıçak, müzik aletleri gibi her türlü eşya ile yiyecek ve içecek mal ve  malzemelerini  içermektedir.    

Bununla birlikte, teminat hükmünde olan eşyaya bir sınırlama bir de belirleme getirilmiş bulunmaktadır.  Sınırlama, taşınmaz sahibinin demirbaşı olarak kayıtlı eşyalarla ilgilidir.  Kira sözleşmesinde  taşınmaz sahibinin demirbaşı olarak kayıtlı demirbaş ve eşyalar hükmün dışında tutulmuştur. Bu şekilde, taşınmaz sahibinin malı olan eşya ve malzemelerin  kiracının borcunun teminat sayılması ve dolayısıyla da taşınmaz sahibinin kiracının borcunu ödemek zorunda kalması önlenmiştir. Ancak bu eşyanın teminat hükmü dışında tutulması  için kira sözleşmesinde taşınmaz sahibinin demirbaşı olduğunun yazılı  olmasının yanında kira sözleşmesinin noterden onaylı olarak yapılmış olması  zorunludur.

Noter  tasdikinin  ne zaman  yapılmış olması gerektiği konusunda bir   sınırlama bulunmamakla birlikte, amacın sağlanması bakımından kira sözleşmesinin imzalandığı tarihte noterden onaylatılmış olmasının aranması gereği  bir zorunluluktur. Bununla birlikte, amaç kamu alacağını teminat altına almak olduğuna göre, kamu alacağı doğmadan, yani borçlunun ödemediği kamu borcunun doğduğu tarihten önceki bir tarihte noterden onaylatılmış olmasının yeterli görülmesi gerektiği kanısındayız(2).

Buna göre, belirleme ise otel, han ve pansiyonculuk işletmelerinde konuk ve kiracıların kendilerine ait eşyanın teminat hükmünde olmadığıdır. Bu eşyanın mülkiyeti müşteriye ait olduğundan işletme sahibinin  borçlarından dolayı  bunların teminat olarak kabul edilmesi  zaten mümkün olmamaktadır.  Bununla birlikte, tartışmaya yol açmamak için bu konuda açık düzenleme yapılmıştır. Bu konuda alacaklı vergi dairesi ile misafir ve kiracılar arasında uyuşmazlık çıkması durumunda  kanıtlama yükümlülüğünün kime ait olduğu konusunda değişik görüşler ileri sürülebilirse de bize göre, olayın ve eşyanın durumuna göre değerlendirme  yapılması gereği bulunmaktadır(3). Şöyle ki,  bazı eşyanın konuk veya kiracıya ait olduğu eşyanın kendisinden belli olabilir. Örneğin, elektrikli tıraş makinesinin mülkiyetinin kime ait olduğunun tartışılması gereksizdir. Bununla birlikte bütün odalarında aynı motel televizyon olan bir otel veya pansiyonun odasının birindeki televizyonun kendisine ait olduğunu iddia eden müşterinin bu iddiasını kanıtlaması gerekmektedir.

Diğer taraftan, madde hükmü 2004 sayılı İİK’nun kiralayanın hapis hakkını tanzim eden 270.madde hükmü ile hapis hakkına tabi kaçırılan eşyanın geri getirilmesi ile ilgili 271. madde hükümlerini saklı tutmuştur.  Keza, noter marifeti ile kira sözleşmesinde gayrimenkul sahibinin demirbaşı olarak kayıtlı eşya ve malzeme, bu hüküm dışında bırakılmıştır. Ancak, bunun için demirbaşların, kira mukavelesinde tek tek belirtilmiş olması, sözleşmenin de noter onaylı olması gereklidir.

İyi niyetli üçüncü kişilerin söz konusu yerlerdeki mallar üzerindeki hak ediş iddiaları, alacaklı kamu idaresinin, 12. maddede düzenlenen teminat hakkına zarar getirmemektedir. Ancak Medeni Yasanın mülkiyeti koruma sözleşmesini düzenleyen maddesi hükmü ile (4) Borçlar Yasasının taksitli satışlarda alıcının temerrüdü durumunda satımın feshini tanzim eden 222. maddesi hükmü hükümlerine dayanılarak yapılacak olan istihkak iddiaları da ayrıca  saklı tutulmuş bulunmaktadır. Bu madde hükümlerine uygun olarak yapılacak istihkak iddiaları geçerli bulunmaktadır.  Alacaklı kamu idaresinin belirtilen madde ile tanınmış olan teminat hakkını tesirsiz hale getirecektir(5). Nazlı Gaye Alpaslan Güven

http://www.hurses.com.tr/Haber-Vergi_borcu_dolayisiyla_6183_Sayili_Kanuna_gore_esyasi_teminat_hukmunde_olan_isyerleri_kimlerdir-15096.htm


(1) 6183 sayılı yasa md.12

(2) YILMAZ Kazım, “Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Yasa”, Ce-Ka Yayınları, Ankara, 2006, s.154

(3) YILMAZ age. s.155

(4) Medeni Kanunun mülkiyeti muhafaza sözleşmesini düzenleyen 688 (Yeni Medeni yasa md.764 vd)

(5) Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Kararı, 19.6.1995 gün ve E:1995/3110-K:1995/3688 sayılı karar. Ve yine, Danıştay 7. Daire, 28.2.2001 gün ve E:2000/2746-K:2001/681 sayılı karar.

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Risk Yönetimi ve Kontrol Genel Müdürlüğünce 2017/12 sayılı Genelge yayımlanmış olup, söz konusu Genelge ile gümrük işlemi yapan ithalatçı ve ihracatçı firmaların, kendi işlemleri hakkında doğru ve hızlı bir şekilde bilgi edinebilmeleri için Gümrük Eşya Takip ve Analitik Performans Programının (GET-APP) uygulamaya konulduğu bildirilmiştir.

Program vasıtasıyla eşya sahibi, eşyasının gümrükte nerede bulunduğunu, işlemlerinin hangi aşamada olduğunu ve ortalama işlem sürelerini anlık olarak takip edebilecektir.

Firmalar, kendilerine tanınan yetkiler kapsamında, alıcı/gönderici olarak kayıtlı bulundukları beyan ve beyannamelere ait işlemleri görebilecektir.

Programdan yararlanmak isteyen ithalatçı ve/veya ihracatçı firmalar, Bakanlık web sayfasında yer alan GET-APP üzerinden başvuruda bulunacaklardır.

Programın kullanımı, ilgili veri alanları, başvuru prosedürü gibi hususlar ekte yer alan Kullanma Kılavuzunda açıklanmıştır.

Emekli aylığı planlaması kısa vade de düşük getirisi vardır. Uzun vadede ise yüksek getiriye sahiptir.

Kayıt dışının en önemli etkeni ise,sigorta primine esas ücretin düşük gösterilmesiyle birlikte ileride alacağınız emekli maaşları düşük oluyor,yükselir mi evet,nasıl dava yoluyla.

Oysa işverenleriniz tarafından maaşlarınıza gerçek ücret üzerinden gösteriliyorsa ,o zaman zaten sorun yok.

2008/10 sonra SSK ve Bağ-Kur emekli aylığı hesaplaması aynı mantıkla yapılıyor.

Bağ-Kur kendi primini ödüyorsa yüksek matrahtan primini yatırması ileride emekli maaşını yüksek almasına sebep olacaktır.

Emekliliğini planlamaya örnek okurumuz.

Kadın okurumuz 10.12.1973 doğumlu olup,18.02.1992 SSK olmuş,48 yaşında 5525 günle emekli olacak.

Emeklilik ihmal edilmiş,planlama yapılmamış,2000’den sonra süreler de 2 doğum var,2000 ila 2008/09 döneminde asgari ücretten çalışmalar,doğum borçlanması tavandan yapsa da bugün şartlarında 6,5 katı yada 5 katı ne kadar emekli aylığına etkisi olacak.

Bu okurumuz 7420 günü olup asgari ücretten Ekim 2017 kadar prim ödemesi olsa idi ek ödeme dahil 1.028 TL.

Oysa okurumuz 5525 günü 2008/09 dönemine kadar tamamlamış ve 2008/10 sonra hiç çalışmamış 1.330 TL. emekli aylığı ek ödeme dahil alırdı.

Okurumuz 2008/10 sonra özellikle 2011 yılı ve izleyen yıllarda 2 asgari ücret üzerinde çalışarak ek ödeme dahil 1.292 TL. emekli aylığı bağlanmasını yakalamıştır.

Bundan sonra bir şirket ortaklığı olursa 4/b statüsünden primlerini 6 Bin yada 7 Bin tutarında öderse 4/a 4 Bin tutarında prim ödeyeceğinden 11Bin TL. matrah dikkate alınarak.

4 yıl sonra emekli aylığını 1.300 TL üstünden ortalama 1.600 ila 1900 TL yükseltecektir.

Şirket ortağı okurlarımız;

1/3/2011 tarihinden itibaren hizmet çakışmaları Kanunun 4 -1(b) bendi kapsamında  sayılanlar, kendilerine ait veya ortak oldukları işyerlerinden dolayı 4 -1(a) bendi kapsamında sigortalı olarak bildirilemeyeceklerinden, bu durumdaki sigortalılar 1/3/2011 tarihinden önce olduğu gibi bu tarihten sonra da kendi işyerlerinde 4 -1 (a) bendine göre sigortalı olamayacaklardır.

4/(a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde çalışmaları halinde ise 4/(a) bendi kapsamındaki sigortalılıkları geçerli sayılacaktır.

Kanunun 4 -1(a) ve (b) bendine tabi sigortalılığın çakışması nedeniyle 4/(a) bendi kapsamındaki sigortalılığı esas alınanlar 1/3/2011 tarihinden sonra yazılı talepte bulunmak ve 82 nci maddeye göre belirlenen prime esas kazanç alt sınırı ve üst sınırına ilişkin hükümler saklı olmak kaydıyla,4/ (b) bendi kapsamındaki çalışmasından dolayı talep tarihinden itibaren 4/(b) bendi içinde prim ödeyebileceklerdir. Ancak 4/(a) ve (b) bendi için  ödenecek primlerin toplamı prime esas kazancın üst sınırından fazla olamayacaktır.

Kanunun 4 -1 (b) bendi kapsamında ödenecek primler uzun vadeli sigorta kolları yönünden 26 ncı, 28 inci ve 32 nci maddelerinin birinci fıkralarının uygulanmasında 4 -1 (a) bendine tabi hizmetlerle birlikte dikkate alınacaktır. Ancak, hizmetin değerlendirilmesinde ay 30 günü, prime esas kazançlar ise Kanunun 80 inci maddesine göre belirlenen azami kazancı geçemeyecektir. Vedat İlki

https://alitezel.com.tr/index.php?sid=yazi&id=8943

Perşembe, 09 Kasım 2017 09:07

Torba Yasada Kabul Edilen Maddeler

Kamuoyunda “torba tasarı” olarak bilinen, Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın, 8 maddesi TBMM Genel Kurulunda kabul edildi.

Kabul edilen maddelere göre, Telgraf ve Telefon Kanunu‘nda değişiklik yapılarak; Hazine payı, evrensel hizmet katkı payı ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun masraflarına katkı payı uygulamasında tereddütlere ve ihtilaflara neden olan konuları çözüme kavuşturacak yeni bir sistem kurulacak.

İmtiyaz sözleşmeleri kapsamında yetkilendirilen işletmecilerin ödemekle yükümlü olduğu kurum masraflarına katkı payının matrahı, işletmecilerin yıllık net satışları olarak belirlenecek.

Buna göre, kurum tarafından sayısı sınırlandırılarak ulusal çapta, kamuya açık mobil elektronik haberleşme hizmeti sunmak üzere imtiyaz sözleşmeleri veya yetkilendirilen işletmeciler, aylık brüt satışlarının yüzde 15’ini Hazine payı olarak ödeyecek.

Yetkilendirilen işletmecilerin şebekeleri üzerinden elektronik haberleşme hizmeti sunmak üzere yetkilendirilen diğer işletmeciler, aylık brüt satışlarının yüzde 15’ini Hazine payı olarak verecek.

Kurum tarafından hava taşıtlarında GSM veya IMT-2000/UMTS standartlarında mobil elektronik haberleşme hizmeti sunmak üzere yetkilendirilen işletmeciler de söz konusu hizmet kapsamındaki aylık brüt satışlarının yüzde 15’i tutarında Hazine payı olarak ödeme yapacak.

Hazine payının süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi halinde, payın bir katı tutarında cezai şart uygulanacak.

Süresinde ödenmeyen Hazine payı, evrensel hizmet katkı payı, kurum masraflarına katkı payı tutarları ile bunlara bağlı gecikme faizi ile ilgili olarak uluslararası tahkim de dahil her türlü yargı organında açılacak davalarda husumet kuruma yöneltilecek.

Köy Kanunu‘na göre satışı yapılan taşınmazlarla ilgili olarak, belirlenen süre içerisinde binalarını yapmayan ya da taksitlerini ödemeyen hak sahipleri ile 31 Aralık 2020 tarihinden önce süreleri dolacak hak sahiplerine, binalarını yapmaları veya taksitlerini ödemeleri amacıyla 31 Aralık 2020 tarihine kadar ek süre verilecek ancak bu süre içerisinde de hak sahiplerinin binayı yapmaması veya taksitleri ödememesi durumunda, bu taşınmazlar köy tüzel kişiliği adına, tüzel kişiliğini kaybeden köylerde ise ilgili belediye adına resen tapuda tescil edilecek.

Tasarıyla, “terk edilmiş gemiler” ya da sahibi belli olsa bile “üzerinde takyidat bulunan terkedilmiş gemiler” sorunu gideriliyor.

Buna göre, liman başkanlığı; idari sorumluluk sahasında can, mal, çevresel risk taşıyan, seyir ve seferin selametine engel olabilecek vaziyette karaya oturan, yan batık, batık, terk edilmiş veya atıl halde bulunan gemileri ve eşyasını çıkaracak ya da bulunduğu yerden kaldıracak. Bu süre 45 günden fazla olamayacak.

Belirlenen müddet, gemi yabancı bayraklı ise geminin sicile kayıtlı olduğu devletin ilgili makamlarına, donatana ve kaptana bildirilecek; bu kişilerin adresleri bilinmiyorsa herhangi bir uluslararası denizcilik bülteninde ilan edilecek. Gemi Türk bayraklı ise donatan veya kaptana bildirilecek. Bu kişilerin adresleri bilinmiyorsa yurt düzeyinde dağıtımı yapılan ve tirajı 100 binin üzerinde olan gazetede ilan edilecek.

Tayin edilen süre içinde, bildirimde bulunulanlara ulaşılamaması veya ulaşılsa dahi ilgililer tarafından geminin çıkarılmasından ya da bulunduğu yerden kaldırılmasından imtina edilmesi halinde liman başkanı, gemi ve eşyasını çıkarmaya, çıkarttırmaya, kaldırmaya, kaldırtmaya, imha ettirmeye, satmaya ve sattırmaya yetkili olacak.

Tasarıyla yaz saati uygulamasına ilişkin de düzenleme yapılacak.

Buna göre, “Günün Yirmi Dört Saate Taksimine Dair Kanun‘da”, “Başlangıç ve bitiş tarihleri belirtilmek ve 1 saati aşmamak şartıyla yaz saati uygulamaya Bakanlar Kurulu yetkilidir” hükmü, “Bakanlar Kurulu, 1 saati aşmamak kaydıyla ileri saat uygulaması yapmaya yetkilidir” şeklinde değiştirilecek.

Kamu alacaklarının yurt dışında bulunan vatandaşlar veya yabancı uyruklu kişiler tarafından yurt dışı bankaların banka kartı ve benzeri kartları ile ödenmesinde aracılık yapacak yurt içi bankalar, katlanacağı giderler için komisyon alabilecek.

Öte yandan CD, DVD, ses kaseti gibi taşıyıcı materyaller ile fikir ve sanat eserlerinin çoğaltılmasına yarayan her türlü teknik cihazı imal ve ithal eden kişilerden, yüzde 3’ü geçmemek üzere Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenen oranlar çerçevesinde yapılan kesintilerin aktarılacağı kurumda değişiklik yapan 7. madde, önerge ile tasarıdan çıkarıldı. 

Vergi Usul Kanunu (VUK)’nun 107 /A maddesi ile “elektronik ortamda tebliğ” düzenlemesi yapılmış ve 27.08.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 456 numaralı VUK Genel Tebliği ile de “elektronik ortamda tebliğ” uygulaması 01.01.2016 tarihinden itibaren hayatımıza girmiştir. Fiilen de elektronik ortamda tebliğ uygulaması çok aktif olarak kullanılmakta ve vergi dairelerinin işyükü azalmaktadır. Elektronik ortamda tebliğ uygulaması 1 Ocak 2016 tarihi itibariyle uygulamaya girdiğinden nispeten yeni bir uygulama sayılabilir ve uygulamada eksiklikler yaşanması doğal kabul edilmelidir.

VUK Madde 94 uyarınca, tebliğ mükelleflere, bunların kanuni temsilcilerine, umumi vekillerine veya vergi cezası kesilenlere yapılır. VUK 107/A düzenlemesine göre de, bu kanun hükümlerine göre tebliğ yapılacak yapılacak kimselere, 93’üncü maddede sayılan usullere bağlı kalınmaksızın, tebliğe elverişli elektronik bir adres vasıtasıyla elektronik ortamda tebliğ yapılabilir.

VUK 94’üncü maddede tebliğ yapılacak kimseler sayılmış olup, bunlar, mükellefler, bunların kanuni temsilcileri, umumi vekilleri ve vergi cezası kesilenler olarak sayılmıştır.

VUK 456 nolu Genel Tebliğinde de, tebliğe elverişli elektronik adres kullanma zorunluluğu getirilen ve kendisine elektronik ortamda tebliğ yapılabilecek olanlar aşağıda belirtilmiştir.

a) Kurumlar vergisi mükellefleri,

b) Ticari, zirai ve mesleki kazanç yönünden gelir vergisi mükellefiyeti bulunanlar (Kazançları basit usulde tespit edilenlerle gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçiler hariç),

c) İsteğe bağlı olarak kendilerine elektronik tebligat yapılmasını talep edenler.
Kendisine elektronik ortamda tebliğ yapılabilecek olanlar, Tebliğle belirlenen sürelerde bildirimde bulunarak elektronik tebligat adresi almak ve elektronik tebligat sistemini kullanmak zorundadır.

Bu mükelleflerin dışında kendilerine elektronik tebligat yapılmasını talep eden kişiler de sistemden isteğe bağlı olarak yararlanabileceklerdir.

Bu düzenlemelere göre, ister VUK 94'te olsun, ister VUK 107/A'da olsun, isterse de VUK 456 numaralı Genel Tebliğ de olsun gerçek kişiler bakımından zorunluluk getirilenler ticari, zırai ve mesleki kazancı yönünden gelir vergisi mükellefiyeti bulunanlardır. Bunu neden söylediğimizi daha açık olarak ifade edecek olur isek, gerçek kişiler bu üç kazanç yönünden mükellefiyet tesis ediyorlar ise elektronik ortamda tebligat zorunluluğuna girecek diğer türlü isteğe bağlı olmadıkça girmeyecektir.

Örneğin, vergi dairesi gerçek kişi bir gelir vergisi mükellefini (ticari, zırai, mesleki kazanç yönünden gelir vergisi mükellefiyeti bulunan) re’sen terk ettirerek mükellefiyetini kapatmış ise, bu kişiye mükellefiyetin terkinden sonra elektronik ortamda tebligat yapabilecek midir? Yapacak olur ise bu tebligat mevcut düzenlemelere göre geçerli olacak mıdır?

Mükellefiyeti 01.06.2016 tarihinde re’sen terk ettirilen ve bu üç kazanç türünden birini elde eden mükellefle ilgili bir inceleme yapılmış ve vergi, ceza ihbarnameleri ile eki raporlar elektronik ortamda kendisine 15.01.2017 tarihinde tebliğ edilmiş ve re’sen terk ettirilen mükellefin de bundan haberi olmamış ve de bir aylık dava açma süresini kaçırmış ise bu tebligat geçerli olacak mıdır? Mükellef dava açma hakkını kayıp etmiş olacak mıdır?

VUK 456 nolu Genel Tebliği'nde hangi hallerde elektronik tebligat sisteminden çıkış yapılacağı düzenlenmiştir. Buna göre, zorunlu veya ihtiyari olarak elektronik tebligat sistemine dahil olan, tüzel kişilerde ticaret sicil kaydının silindiği (nevi değişikliği ve birleşme halleri dahil) tarih itibarıyla, elektronik tebligat adresi kapatılır. Gerçek kişilerde ise ilgilinin ölümü veya gaipliğine karar verildiğinin idare tarafından tespit edildiği durumlarda ölüm/karar tarihi itibarıyla ilgilinin elektronik tebligat adresi re’sen kapatılır. Mirasçıların bağlı olunan vergi dairesine başvurması halinde de müteveffanın elektronik tebligat adresi kullanıma kapatılır.

Yukarıda açıkladığımız üzere, elektronik ortamda tebligat zorunluluğu gerçek kişi mükelleflerden ticari, zırai ve mesleki yönden kazanç elde eden Gelir Vergisi mükellefleridir. Her ne kadar 456 nolu VUK Genel Tebliğinde düzenlenmemiş olsa da, mükellefiyetin ortadan kaldırılması ile bu zorunluluk da ortadan kalkmış olarak kabul edilmelidir. Dolayısı ile 01.06.2016 tarihinde mükellefiyeti sonlandırılan bir gerçek kişiye 15.01.2017 tarihinde elektronik ortamda yapılan tebligat geçerli olarak kabul edilmemelidir. Normal tebligat usullerine göre mükelleflere tebligat yapılmalıdır. Maliye Bakanlığı bu konudaki görüşünü en azından 456 nolu VUK Tebliğine ilave ederek ortaya koymalıdır. Ekrem Öncü

http://m.borsagundem.com/yazarlar/mukellefiyeti-silinenlere-elektronik-ortamda-teblig-yapilabilir-mi-yazisi/1246461

Yasal süresinde beyan edilmeyen veya eksik beyan edilen kira gelirinin sonradan beyan edilmesi halinde de yüzde 25 götürü gider uygulanır.

Gelir Vergisi Kanunu’nun 21. maddesinde yer alan hükme göre, konutlardan elde edilen kira gelirleri beyan edilmez veya eksik beyan edilirse, konut kira geliri istisnasından yararlanılamaz. Ancak idarece herhangi bir tespit yapılmadan önce, süresinde beyan etmedikleri veya süresinde verdikleri beyannamede yer almayan konut kira gelirlerini, kendiliklerinden, süresinden sonra verecekleri beyanname ile beyan edenler söz konusu konut kira geliri istisnasından yararlanabilirler (1999/2 sayılı GVK İç Genelgesi).

Beyan etmediğiniz 2015 yılı kira gelirini kendinizin beyan etmesi ile sizden önce Maliye’nin tespit etmesi arasındaki fark; Maliye tespit etmeden beyan ederseniz konut kira geliri istisnasından yararlanırsınız, Maliye tespit ederse yararlanamazsınız.Yaklaşım

Üç iş günü mazeretsiz olarak işe gelmeyen elemanın herhangi bir hakkı yoktur. Bu durum işverene iş sözleşmesini haklı nedenle fesih hakkı verir.

4857 sayılı İş Kanunu’nun 25. maddesinin II-g bendine göre, işçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki iş günü işine devam etmemesi, işverene iş sözleşmesini haklı nedenle bildirimsiz olarak fesih hakkı verir. İşverenin haklı nedenle fesih hakkını, işçinin devamsızlığını öğrendiği günden başlayarak altı iş günü içinde kullanması gerekir.

Bu durumda işçi kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamaz. Ancak ücret alacağının ve varsa hak kazanıp ta kullanmamış olduğu yıllık ücretli izin sürelerine ilişkin izin ücretinin ödenmesi gerekir. Yaklaşım Yayımları

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • Kat Karşılığı İnşaat İşlerinde KDV Uygulaması (01.04.2022 Tarihinden Sonra İnşaat Yapı Ruhsatı Alınanlar İçin) KAT KARŞILIĞI ARSA TESLİMİ / KAT KARŞILIĞI İNŞAAT İŞLERİ KDV…
  • Z Raporlarının Bs Formunda Bildirilmesi Z raporu, bir iş günü içerisinde ödeme kaydedici cihaz kullanmak…
  • KATMA DEĞER VERGİSİNDE İNDİRİM VE İADE İŞLEMLERİ BEYANNAMEDE ZAMANINDA YAPILMAMASI Bilindiği üzere, katma değer vergisinde indirim ve iade işlemleri; KDV…
Top