Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

İş Kanunu’na göre haftalık çalışma süresi 45 saattir. Bunun üzerinde yapılan çalışmalar da fazla mesaidir. Ancak ne yazık ki, ülkemizde pek çok işveren işçilerini fazla çalıştırıyor fakat fazla mesai ücreti ödemiyor. Pek çok çalışanın ortalama haftalık çalışma süresi 45 saatin üzerinde belirleniyor ve ücretlerine yıllık 270 saate kadarki fazla mesailer dahil sayılıyor. Ancak Yargıtay bu durumu yalnızca ‘kendi mesai saatlerini belirleyebilen’ veya bulunduğu pozisyona göre ortalama ücret seviyesinin üzerinde ücret belirlenmiş kişiler için geçerli kabul ediyor.

5 YILLIK SÜREYE DİKKAT!

İşçiler fazla mesai alacakları için çoğu kez işverene dava açmak zorunda kalıyor. Fazla mesai alacaklarında zaman aşımı süresi 5 yıldır. Dolayısıyla 29 Mayıs 2017’de işten ayrılan bir çalışan en fazla 29 Mayıs 2012’ye kadar olan fazla çalışmaları için dava açabilir. Bu tarihten önceki fazla çalışmalar için bir hak iddia edemez. Bu nedenle çalışanlar eğer fazla mesai alacakları için dava açmayı düşünüyorlarsa işten ayrıldıktan sonra ellerini çabuk tutmalılar.

İSPAT ETMEK ZORUNDA

Fazla mesai yaptığını iddia eden ve mahkemeye başvuran işçi, bunu ispat etmelidir. Bunun içinde yazılı belgeler, tanık beyanları ve işyeri kayıtlarıyla durumu ispatlayıcı delillere başvurulması gerekir. Bu nedenle çalışanlar fazla mesai davası açacaklarsa buna ilişkin belge ve kayıtları toplamalı ve davada bu belgeleri delil olarak mahkemeye sunmalılar. Aksi taktirde iddialarını ispatlayamayacaklardır.

Aynı dönemde çalışmış olmaları şart

Yazılı belgelerle fazla mesai yapıldığı kanıtlanamıyorsa tanık beyanlarının dinlenmesi söz konusu olabilir. İş arkadaşları arasından fazla mesai yapıldığı yönünde tanık olabilecek kişilerin mahkeme tarafından dinlenebilir. Ancak Yargıtay tanıklıkta çalışma arkadaşlarının birlikte çalışıldığı döneme ilişkin beyanlarını kabul etmektedir. Kişinin tanıklığı yalnızca davacı işçiyle çalışılan dönem için delil olacaktır. Tanığın işçinin fazla çalışmasına gerçekten tanık olacak nitelikte bir kişi olması da şarttır. Aynı birimde çalışan işçiler tanıklık yapabilir.

E-mail ya da dekont bile ortaya çıkarır

Fazla mesainin ispatlanmasında işçinin çalıştığı süreleri gösteren her türlü belge delil olarak mahkemeye sunulabilir. Bu doğrultuda işçinin işverenine gönderdiği bir rapor, ilettiği bir bilginin maili de fazla mesainin ispatı konusunda delil oluşturacaktır. Aynı şekilde işçinin işverenin kendisine verdiği bir faturayı ödediğine dair dekont işçinin çalıştığının ispatı olacaktır. Yargıtay geçmiş yıllarda verdiği bir kararında, işçinin işyerinin önündeki bankamatikten para çektiğini gösteren belgeleri, işçinin bu saatlerde çalıştığının belgesi olarak kabul etmiştir.

Bordroya atılan imza önemli

İşçilerin en çok kafasını karıştıran konu, bordrolara atılan imzalardır. İşçinin imzalamış olduğu bordroda fazla mesai sütunu bulunmuyor veya bu sütun boş olsa bile işçi mahkemede o ay fazla mesai yaptığını ispat edebilirse fazla mesai ücretine hak kazanır. Dolayısıyla bordronun imzalı olması, işçi ve işverenin bordroda yazılan tutarlar üzerinde anlaştığını gösterir. Ancak bordroda yer almayan fazla mesainin yapılmış olduğunun işçi tarafından ispat edilmesi halinde işçi yine de fazla mesaiye hak kazanır.

Kayıtlar istenebilir

İşçinin fazla mesai yaptığını ispat etmesinin bir diğer yolu, mahkemeye başvurarak işyerindeki giriş çıkışları gösteren elektronik kayıtların veya görüntülerin istenmesini talep etmesidir. Bu durumda işveren varsa kamera kayıtlarını veya işe giriş çıkışı gösteren elektronik bilgileri ya da puantaj kayıtlarını mahkemeye sunmak durumundadır. Okan Güray Bülbül

http://www.aksam.com.tr/yazarlar/okan-guray-bulbul/is-arkadasinin-tanikligi-da-c2fazla-mesaiyi-ispatlar/haber-678398

Kredili Hayat Sigortasında Daini Mürtehin Banka kullandırdığı kredi borcundan dolayı doğrudan mirasçılara müracaat edemez.

Banka, önce sigorta şirkete karşı hukuki yolları tüketmeden mirasçılara karşı icra takip başlatamaz, dava açamaz.

YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2015/16813 K. 2016/12955 T. 11.5.2016 “Davacı, davalının murisine bireysel kredi sözleşmesi ile kredi kullandırıldığını, murise dava dışı sigorta şirketinden hayat sigortası yapıldığını, murisin vefatından sonra sigorta şirketinin kredi borcunu ödemediğini, davalının da borcun ödenmesi için yapılan icra takibine itiraz ettiğini ileri sürerek, icra takibine vaki itirazın iptalini istemiştir. Davalı, davanın reddini istemiştir Mahkemece, davanın kabulüyle .... İcra müdürlüğünün 2012/9831 esas sayılı dosyasına davalıların yapmış oldukları itirazın iptaline, takibin devamına, alacağın %20' si oranında icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.

1-)Dava, tüketici kredisinden doğan alacak için başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davalılar murisi ile davacı banka arasında 23.05.2012 tarihli 5200 Tl bedelli tüketici kredisi sözleşmesi imzalandığı esnada dava dışı sigorta şirketi nezdinde 1 yıllık hayat sigortası yapılmış, krediyi kullanan tüketici 24.05.2012 tarihinde vefat etmiştir.Davacı ihbar olunan şirketin ödeme yapmaması üzerine takibe geçmiş, davalılar kredinin hayat sigortası ile güvence altına alındığını, kredinin sigortadan tahsil edilmesi gerektiğini savunmuşlar mahkemece " kullanılan tüketici kredisinden dolayı hayat sigortası yaptırılmasının isteğe bağlı olduğu, bununla birlikte hayat sigortası yapılmak suretiyle kredi kullanılmasından sonra vefat gerçekleştiğinde öncelikle sigorta şirketine müracaat edilmesi gerektiği yönünde bir hükmün bulunmadığı, davalıların mirası reddettiklerine dair bir bilginin yer almadığına göre mirasçıların terekeden mesul olduğu, sigorta şirketinin ödeme yapıp yapmamasının çözümü gereken bir uyuşmazlık olmadığını, mirasçıların gerektiğinde yaptıkları ödeme oranında ya da bankanın muvafakatini alarak sigorta şirketi aleyhine dava açma hakları bulunduğu, davalıların hayat sigortası yaptırıldığı gerekçesiyle murisin kredi borcunu ödemeden kaçınmalarının hukuki bir dayanağı bulunmadığı" gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Uyuşmazlık kullanılan kredi borcundan dolayı hayat sigortası olmasına rağmen mirasçılara müracaat edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, somut olayda hayat sigortası yapıldığı ve priminin ödendiği, murisin poliçeler üzerinde banka lehine dain ve mürtehin hakkı tesis ettiği uyuşmazlık konusu değildir. Davacı dul maaşı alan murisin kredi çekildikten bir gün sonra öldüğü gerekçe gösterilerek sigorta şirketinin ödeme yapmadığını, bu yüzden mirasçılara karşı icra takibine geçtiğini beyan ederek eldeki davayı açmış ise de sigorta poliçelerinin üzerinde davacı Banka'nın adına dain ve mürtehin kaydı bulunacağı yazılı olup sigorta şirketinin menfi yanıtına karşı hukuki yollar davacı banka tarafından tüketilmeden mirasçılara karşı takip başlatılması yerinde değildir. Mahkemece bu husus gözetilerek vaktinden evvel açıldığı anlaşılan davanın usulden reddi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup hükmün bozulmasını gerektirir.” Ahmet Can http://www.ahmetcan.av.tr/

Kurumlar vergisi mükelleflerinin kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanunu’nun ticari kazanç hakkındaki hükümleri uygulanır.

Gelir Vergisi Kanunu’na göre de genel giderlerin ticari kazancın safi tutarının tespitinde dikkate alınabilmesi için bu giderlerin gelirin elde edilmesi veya devam ettirilmesi için yapılmış olması gerekir.

Bu bağlamda yapılan bağışın (dağıtılan etlerin) gelirin elde edilmesi ve devam ettirilmesi arasında doğrudan bir illiyet bağı olmadığından, kazancın tespitinde indirilmesi mümkün değildir. Kazancın tespitinde indirimi kabul edilmeyen gider dolayısıyla ödenen KDV’nin de indirimi mümkün değildir. KDV dahil ödenen bedelin ancak kanunen kabul edilmeyen gider olarak kaydı mümkün olabilir.

İşçilere dağıtılacak et bedelinin ise ayni ücret olarak değerlendirilmesi, et bedelinin net ücret olarak kabul edilip, hesaplanan brüt tutarı üzerinden gelir vergisi stopajına tabi tutulması ve brüt tutarının genel gider olarak dikkate alınması gerekir. Ayni yardımlar sigorta primine tabi ücrete dahil olmadığından, ayni ödemeler üzerinden sigorta primi hesaplanması gerekmemektedir. Yaklaşım 

Takdir komisyonları 213 sayılı VUK md. 74 hükmünde yer alan takdir yetkilerini kullanmaktadırlar. Buna göre, komisyonlar kendilerine vergi dairesinden yollanan matrah ve servet takdirlerini yapmak, vergi yasalarında yazılı fiyat, ücret veya sair matrah ve kıymetleri takdir etmek durumundadırlar.

Takdir komisyonları, matrah takdiri sırasında; vergi dairesinden istenilen takdirleri yapmaları sırasında, vergi usul kanununa göre vergi incelemesi yetkisine sahiptir (VUK md. 31-74).Bu kapsamda, mükellefin defter kayıt ve belgelerini incelemek zorundadırlar.

Takdir komisyonları, görevleri itibariyle gelir idaresi bünyesinde vergi dairesi başkanlıklarına bağlı olarak faaliyette bulunmaktadırlar. Takdir komisyonu kendilerine gelen dosyaları inceleyip, eğer takdir nedeni yok ise dosyayı tekrar vergi dairesine yollamak zorundadırlar.

Takdir komisyonları;

1) Kendilerine yollanan dosya kapsamında somut olarak takdir nedeni yok ise, gerekçeli olarak dosyayı vergi dairesine iade etmek mecburiyetindedir.(Bkz. 213 sayılı VUK md. 31)

2) Takdir komisyonları, kendilerinden istenilen dönemlerle ilgili matrah takdiri sırasında mükellefin defter ve belgelerini incelemek ve mevcut belgelerde ki KDV indirimlerini kabul etmek zorundadırlar (VUK md. 134-135).

3) Takdir komisyonlarının mükellefin, indirilecek KDV‘lerini reddetmek veya sıfırlamak gibi hak ve yetkileri yoktur. [1]

4) Vergi dairesinden yollanan dosya kapsamında ki, vergi tekniği raporlarına istinaden mükellefin sahte belge kullanması halinde, bu dosyalar ile ilgili KDV indirimlerini red sırasında mükelleften ödeme araçlarını, çek, banka dökümlerini istemek ve bunları takdir komisyonu kararına bağlamak zorundadırlar. [2]

5) Vergi tekniği raporlarına veya vergi inceleme raporlarına bağlı takdirlerde (genelde zaman aşımının bitmesine birkaç ay kala), takdir komisyonu kararına bu raporların eklenmesi zorunludur. Vergi tekniği raporlarının (VTR) takdir komisyonu kararına eklenmeyişi “adil yargılama hakkı ve silahların eşitliği ilkesi”ni zedelemektedir.

6) Esasen, takdir, bir inceleme, muhasebe ve murakabe yöntemidir. Takdir sırasında mükellefin beyanı ve ifadelerine, belge istenmesine, müracaat edilmelidir. Aksi takdirde, beylik ifadelerle, standart kalıplar içerisinde matrah takdirinin yapılması halinde bu kararlara dayalı, tarhiyatlar vergi yargısının hakemliğine gidildiğinde tarhiyatlar idare aleyhine neticelenmektedir.

7) Sahte belge kullanımı veya düzenlenmesi ile ilgili matrah takdirlerinde mükelleflerin aynı zamanda “özel esaslara” alındığı bir realitedir. Bu gibi durumlarda, takdir komisyonlarının mutlak surette mükelleften konu ile ilgili yazılı izahat istemesi zorunludur. Çünkü, vergi daireleri takdir komisyonlarından gelen takdir edilmiş kararlar üzerinde mutlak surette tarhiyat yapmak durumundadırlar. Vergi daireleri takdir komisyonu kararlarını değiştirmek, bozmak veya bu karara dayalı tarhiyatları re’sen düzeltme hak ve yetkisine sahip değildir.

8) Son yıllarda, sahte fatura kullanımı ile ilgili KDV matrah takdirlerinde mükellefin takdir edilen ay ve bu aydan önceki ve sonraki KDV indirimlerinin, beyanname sonuçlarının, (191 indirilecek) KDV hesaplarının durumlarını bilmek zorundadırlar. Aksi takdirde, takdir komisyonları sonraki döneme devir eden KDV olması halinde afaki bir takdir yapmış olabilir. [3]

9) Tarh Zaman aşımının bitmesine çok az bir zaman kala, vergi incelemesi bitirilmeden, vergi inceleme raporlarına istinaden olay takdir komisyonu vasıtası ile zaman aşımı uzatılarak ertesi yıl cezalı tarhiyatlar önerilebilmektedir. Bu gibi durumlarda, yargı, idare aleyhine kararlar verdiği sıklıkla görülmektedir. [4]

10) Takdir komisyonları, vergi dairelerinin üzerinde veya vergi inceleme elemanlarının üzerinde, bir yüksek komisyon niteliğinde değildir. Takdir komisyonları, kendilerine 213 sayılı yasadan gelen takdir yetkisine haizdir. Bu konu ile ilgili ayrıca, mahdut bir inceleme yetkisi de mevcuttur (Bkz. 213 sayılı VUK md. 31, 74).

11) Vergi yargısı, kendisine intikal eden bir çok uyuşmazlıkla ilgili olarak tarhiyatın takdir komisyonu kararına dayalı olması halinde bu tarhiyatları genelde tamamen vergi ve VZC ile birlikte ortadan kaldırıldığını sıklıkla görülmektedir. Nazlı Gaye Alpaslan Güven

http://www.hurses.com.tr/Haber-Takdir_komisyonlari_mukellefin_KDV_indirimini_reddedebilir_mi-15137.htm


[1] Bkz. İzmir 1. Vergi Mahk., 12.06.2014 gün ve E:2013/2059 – K:2014/828 sayılı kararı,

[2] Bkz. İzmir 1. Vergi Mahk., 16.05.2014 gün ve E:2013/2379 – K:2014/678 sayılı kararı,

[3] Ayrıntılı açıklamalar için Bkz. YÜCE Prof. Dr. Mehmet, “Yönetim Kurulu Üyeleri Kanuni Temsilciler Müdürler ile Ortakların Hak ve Sorumlulukları”, Ekin Yayınevi, Temmuz 2014, S. 182 - 184

[4] Bkz. YENİSEY Feridun, GÜNEŞ Gülsen, ŞİRİN Z. Ertunç, “Anayasadan Mali ve Vergisel Beklentiler”, On İki Levha, 1. Baskı, İstanbul, 2012, S. 155 - 158

Askerlik nedeniyle işinden ayrılan işçiler, döndükten sonra iki ay içinde aynı işyerine başvurursa, işveren bu kişiyi işe almak zorunda. Aksi halde işçiye 3 aylık ücreti tutarında tazminat ödemek durumunda kalır.

5 SORU CEVAP

1- Soru: 3 yıl çalıştığım işyerimden, askerlik sebebiyle kıdem tazminatımı alarak ayrıldım. 6 aylık askerliğim sonrası beni tekrardan alma mecburiyeti var mı? Almazsa 3 aylık brüt maaşım kadar tazminat vermesi zorunlu mu? (Yıldırım M)
Cevap: Askerlik nedeniyle işinden ayrılan işçiler, askerden döndükten sonra iki ay içerisinde eski işverenine başvurup çalışmak istediklerini bildirirlerse işverenleri bu kişiler işe almak durumundadır. Eğer bu tarihte işyerinde boş bir pozisyon yoksa işveren pozisyon açıldığında bu kişilere öncelik vermek durumundadır. İşveren bu yükümlülüğe uymazsa işçiye 3 aylık ücreti tutarında tazminat ödemek zorundadır. Askere giderken kıdem tazminatı alınarak ayrılınmış olması bu açıdan herhangi bir fark yaratmaz.

Asla imza atmayın, dava açın

2- Soru: İşten çıkartıldım ama kendisi hiçbir ödeme yapmayıp tazminatı almışım gibi evrak imzalamamı istiyor zaten işsizlik alacaksın diyor, hakkımı almak istiyorum ne yapmalıyım? (Hatice S)
Cevap: Almadığınız bir tazminat için tazminatınızı aldığınıza dair bir imza atmayın. İşsizlik maaşı işsiz kaldığınız dönemde gelirinizin korunması amacını taşır. Kıdem ve ihbar tazminatı ise size tanınmış bir haktır. İşvereniniz bu konudaki tutumunu sürdürürse dava açmanız gerekebilir. Bu durumda işvereninize dava açacağınızı söyleyip, farklı şeyler olduğunu anlatın ki durumun ciddiyetinin farkına varsın.

Gelir testine gerek kalmadı

3- Soru: İşten 15 Haziran’da ayrıldım. Eşim memur. Ne zaman gelir testi yaptıracağım, eşim çalıştığı için gerek var mı? (Bekir P)
Cevap: Bir sigortalının bakmakla yükümlü olduğu kişi statüsünde olan kişiler için gelir testi yaptırma zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu kapsamda sigortalının eşi, çocukları, anne ve babası bazı şartları sağlamaları halinde bakmakla yükümlü olunan kişi statüsündedir. Bu kapsamda eşiniz üzerinden sağlık hizmeti alabilirsiniz.

30 gün gündelikçinin yararına olur

4- Soru: 10 günden fazla temizlik işçisi çalıştırıyorum evde. Gün sayısını 10 veya 30 gün olarak bildirmemin çalışana emekliliği bakımından bir durum oluşturur mu? (Ceren Ateş)
Cevap: Kaç gün çalıştırıyorsanız o kadar bildirim yapmalısınız. 10 gün ve üzeri bildirimlerde gündelikçi adına tüm sigorta kollarına prim yatırılır. 30 gün üzerinden bildirmeniz gündelikçinin yararına olur.

Başvuru için 30 güne dikkat

5- Soru: 27 Eylül’de işten çıktım. 28 Ekim’de işsizlik maaşına başvurmam sorun olur mu?
Cevap: İşsizlik sigortasına başvuruda 30 günlük süre söz konusu. 2 gün geç kalmış gözüküyorsunuz. Bunun için süreden 2 gün düşülecektir. Okan Güray Bülbül

http://www.aksam.com.tr/yazarlar/okan-guray-bulbul/askerden-donen-calisani-c2ise-almayan-tazminat-oder-c2/haber-678060

11 Kasım 2017 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 30237 

Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:

Bilindiği üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesinin (B) fıkrasında “Yeniden değerleme oranı, yeniden değerleme yapılacak yılın Ekim ayında (Ekim ayı dâhil) bir önceki yılın aynı dönemine göre Türkiye İstatistik Kurumunun Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksinde meydana gelen ortalama fiyat artış oranıdır. Bu oran Maliye Bakanlığınca Resmî Gazete ile ilan edilir.” hükmü yer almaktadır.

Bu hüküm uyarınca yeniden değerleme oranı 2017 yılı için % 14,47 (ondört virgül kırkyedi) olarak tespit edilmiştir.

Bu oran, aynı zamanda 2017 yılına ait son geçici vergi dönemi için de uygulanacaktır.

Öte yandan, bu konuda daha önce yayımlanmış olan tebliğler de yürürlükte bulunmaktadır.

Tebliğ olunur.

Cuma, 10 Kasım 2017 13:14

özdoğrular 10.11.17 e-Bülten

özdoğrular 10.11.17 e-Bülten için tıklayınız

 

Maliye Bakanlığı bir iç genelgeye dayalı olarak adresinde bulunmayan mükelleflerin vergi kayıtlarını otomatik olarak silmektedir.[1] Önceleri bir iç genelge ile yapılmakta olan bu uygulamalar daha sonraları VUK’na eklenen bir hüküm ile kanuni dayanağını elde etmiş bulunmaktadır. Ne var ki, uygulama bu haliyle de pek çok uyuşmazlığa neden olabilmektedir.[2] Çünkü adresinde olmayan şirketlerin çeşitli nedenlerle iş yaptığı kişilere düzenlediği faturalar hakkında uygulamada pek çok sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Vergi daireleri 213 sayılı VUK’nun 160. maddesinin son fıkrasında yer alan yetki ile mükellefleri adreslerinde bulunmadıkları takdirde mükellefiyet işlemlerini derhal kapatmaktadırlar. Durum böyle olunca da bu tür mükelleflerle iş yapan kişiler mağdur olabilmektedirler. Söz konusu madde hükmüne göre, “mükellefiyet kayıtları terkin edilenlerin kimlik bilgileri ile bunların bastırmış veya tasdik ettirmiş oldukları belgeler ve kullanmış oldukları ödeme kaydedici cihazlara ilişkin bilgiler Maliye Bakanlığınca belirlenecek araçlarla duyurulur.” hükmüne göre Maliye Bakanlığının bu tür mükellefleri ilan ederek kamuoyuna bildirmesi zorunludur.[3]

Maliye Bakanlığı özellikle adresinde olmayan ticari, mesleki veya diğer grup mükelleflerin adresinde bulunmamaları halinde idare yönünden önemli problemler ile karşı karşıya gelinmektedir. Bu mükelleflerin adreslerinde bulunmayışı dolayısıyla bunlar hakkında hiçbir tebligat yapılamamakta veya bunların borçlarını tahsil için vergi dairesi memurları adreslerine gittiği zaman adreslerinde bulamamaktadır. Böyle bir durum karşısında idare kendisine kayıtlı olan net mükellef sayısını kavramak ve de bu mükelleflerle sürekli zaman kaybetmemek bakımından kayıtlarını silme yetkisine kavuşmuştur.

Aynı problem adresinde bulunmayan   anonim veya limited şirketler yönünden de söz konusu olmaktadır. Vergi daireleri de limited ve anonim şirket yönünden adresinde bulunmayan şirketleri de otomatik olarak mükellefiyet kayıtlarını silmektedirler.   Oysaki gerek genelge ve gerekse yasa hükmüne göre, ticaret şirketleri bakımından mükellefiyetin sonlanması için TTK hükümlerine göre yapılması gereken tasfiye veya iflas merasimlerinin tamamlanmasına bağlıdır.[4]  Başka bir ifade ile, şirketlerin işi terk etmeleri hali ancak tüzel kişiliğin ortadan kaldırılmasına yani tüzel kişilik peçesinin çıkartılmasına bağlıdır. Bu nedenle, tüzel kişiliği ortadan kaldırmamış bir ticaret şirketini vergi mükellefiyeti kaydının sonlanması idare tarafından tek başına yapılabilecek bir iş değildir.[5] Çünkü, gayrifaal şirketlerin ticaret sicil müdürlüklerinden kayıtlarının silinmesi dahi belirli bir tasfiye prosedürlerini yerine getirmiş olmasına bağlıdır. Gerçekten de uzun süre faaliyeti olmayan bir şirketin kaydının silinebilmesi için ticaret sicili mutlak surette tasfiye prosedürlerinin yerine getirilmesini istemektedir. Aksi takdirde, emeklilik zamanı gelmiş olan gayrifaal bir şirketin ortağı emekli olamamaktadır. Uygulamada bu konuda pek çok sorunla karşılaşılmaktadır. Ancak kesin çözüm olarak ticaret sicilinden bu gayrifaal şirketin kaydının silinebilmesi için tasfiye veya iflas hükümlerinin yerine getirilmesi istenmektedir.

Vergi daireleri 213 sayılı kanunun 160. maddesinde yer alan duyuru ve ilan sistemini yerine getirmeyerek bu gayrifaal şirketlerden bir şekilde mal ve hizmet alan mükelleflerin menfaatlerini dikkate almamaktadır. Yüksek mahkeme Danıştay tarafından verilen bir çok kararda adresinde bulunmayan şirketlerin yaptıkları işler veya sattıkları mallarla ilgili olarak alıcı firmalara sahte fatura iddiasıyla işlem yapılamayacağına karar vermektedir. Salt adreste bulunmamak sahte fatura düzenlemek gibi bir fiili gerektirmeyeceği mahkeme kararlarında gerekçe olarak gösterilmektedir.[6]

Çeşitli mükelleflerin VUK 160/4 md. hükmüne göre, yapılması gerekli ilanlar, idare tarafından bugüne değin ihmal edilmesi sonucunda bilmeden kullandıkları fatura veya diğer belgeler özellikle alıcı şirketler yönünden sıkıntılar yaşatmaktadır. Bir mükellefin mal veya hizmet aldığı şirketin adresinde olmayışı dolayısıyla sahte fatura kullanımı durumuna düşmesi önemli bir sorundur. Gelir idaresinin bir an önce VUK 160/4 hükmüne dayalı olarak gerekli duyuruları yaparak gayrifaal şirketleri kamuoyu ile paylaşması gerekmektedir. Bir tüzel kişiliğin gayrifaal olma gerekçesine dayalı olarak mükellefiyet kaydı sonlanacak ise tüzel kişiliğinin de beraberinde sona ermesini sağlayacak yasal düzenlemelerin ivedililikle yapılması zorunludur.

Danıştay 4. Dairesi tarafından verilen bir kararda, “limited şirketlerin TTK’nunda yer alan hükümlere göre kurulup, faaliyet gösteren tüzel kişilikler olup, yine bu kanunda yer alan koşullar dahilinde infisah ya da tasfiye yoluyla tüzel kişiliği sona ermektedir. Bu yasal prosedür yerine getirilmeden şirket tüzel kişiliği ortadan kalkmadığına göre, VUK 160. maddesi uyarınca re’sen terkin işlemi yapılması mümkün olmayıp, bu yöndeki talebi reddeden davalı idare işleminin iptali yolundaki mahkeme kararında isabet görülmemiştir.” şeklindeki gerekçe ile Danıştay idarenin mükellefiyeti sonlandırma işlemini iptal etmiştir.[7] Aynı gerekçe, mükellefiyeti re’sen silinen gerçek kişiler açısından da geçerli olabileceği gibi kollektif veya adi komandit şirketler açısından da geçerli olmaktadır. Nazlı Gaye Alpaslan Güven

http://www.hurses.com.tr/Haber-Vergi_dairesinin_otomatik_olarak_mukellefiyetleri_sonlandirmasi_ile_ilgili_ortaya_cikan_hukuki_sorun-15118.htm


[1] VUK İç genelge 2004/13

[2] 5228 sayılı kanunun 6. maddesi hükmü ile değiştirilen VUK md. 160. yürürlük tarihi: 31.07.2004

[3] 5228 sayılı kanunun gerekçesi.

[4] Bkz. TTK md. 549-552 ve Limited şirket tasfiye hükümleri.

[5] Şirketlerin kuruluşu ve kapanışında izlenecek yollar. TTK md. 269 ila 474.

[6] İzmir.3. Vergi Mahkemesinin, 2.12.2006 / E: 2005 / 515 – K: 2006 / 1114

[7] Dnş. 4. D. kararı, E:2004/602-K:2004/2021. Bir başka Danıştay kararında da, gayrifaal tüzel kişiliklerde şirket ortağı ve kanuni temsilcilerden biri ile temasa geçilmesi halinde şirketin mükellefiyet kaydının silinemeyeceğine karar verilmiştir. Danıştay 4. Daire Kararı, E:2004/2018-K:2005/1390 sayılı kararları.

10 Kasım 2017 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 30236 

Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığından:

MADDE 1 – 18/4/2014 tarihli ve 28976 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Genel Sağlık Sigortası Tescil, Prim ve Müstehaklık İşlemleri Yönetmeliğinin 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinin ilk cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, aynı bendin (3) numaralı alt bendinde yer alan “aynı fıkranın (g) bendi” ibaresinden önce gelmek üzere “başvuru tarihinde veya daha önceki bir tarihte” ibaresi eklenmiştir.

“Bakmakla yükümlü olduğu kişi: 5510 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi ile 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1), (2) ve (7) numaralı alt bentleri ile yedinci, sekizinci, on ikinci, on üçüncü ve on dördüncü fıkraları ile ek 13 üncü maddesi dışında kalan genel sağlık sigortalısının, sigortalı sayılmayan veya isteğe bağlı sigortalı olmayan, kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olan;”

MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 6 ncı maddesinde aşağıdaki düzenlemeler yapılmıştır:

a) İkinci fıkrasında yer alan “(10) numaralı bendi” ibaresinden sonra gelmek üzere “ile üçüncü fıkrası” ibaresi eklenmiştir.

b) On birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“(11) Genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişiler, talep etmeleri halinde talep tarihini takip eden gün itibarıyla gelir testi başvuru şartı aranmaksızın Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılırlar. Bu kişilerin daha sonra gelir testi yaptırmaları halinde genel sağlık sigortalılıkları gelir durumlarına göre güncellenir.”

c) On ikinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“Bu kişilerden öğrenciliği devam edenler talep etmeleri halinde Kanunun 60 ıncı maddesinin yedinci fıkrası kapsamında genel sağlık sigortalısı olurlar.”

ç) Maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

“(19) Ana veya babası üzerinden bakmakla yükümlü olunan kişi sayılmayanlardan; lise ve dengi öğrenimden mezun olanlar 20 yaşını, yükseköğrenimden mezun olanlar ise 25 yaşını geçmemek ve bakmakla yükümlü olunan kişi ya da Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde sayılanlar hariç genel sağlık sigortalısı olmamak şartıyla mezun oldukları tarihi izleyen günden itibaren iki yıl süreyle gelir tespiti yapılmaksızın Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkranın (c) bendinin (1) numaralı alt bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılırlar.

(20) 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen menfur darbe teşebbüsü ve terör eylemi ile bu eylemin devamı niteliğindeki eylemler sebebiyle malul olan sivillerden, 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 21 inci maddesinin birinci fıkrasının (j) bendi kapsamında aylık bağlananlar ile yaralanma derecesine bakılmaksızın gazilik unvanı verilenler Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (8) numaralı alt bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılırlar.

(21) Türkiye’de ikamet eden Türk vatandaşlarının Türkiye’de ikamet etmeyen ve 28/7/2016 tarihli ve 6735 sayılı Uluslararası İşgücü Kanununun 16 ncı maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde belirtilen ana, baba, eş ve çocukları ile aynı Kanunun 16 ncı maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde belirtilenlerden aynı Kanunun 13 üncü maddesi kapsamında olanlar ile bunların Türk soylu ana, baba, eş ve çocukları, talep etmeleri halinde, talep tarihini takip eden günden itibaren Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında ikamet şartı aranmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılırlar.”

MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin 7 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“(6) 4857 sayılı Kanunun 13 üncü ve 14 üncü maddelerine göre kısmi süreli veya çağrı üzerine çalışanlar, ay içerisinde günün bazı saatlerinde çalışıp, çalıştığı saat karşılığında ücret alanlar ve Kanunun ek 9 uncu maddesinin birinci fıkrasına tabi olarak çalışanlardan ay içerisinde otuz günden eksik prim ödeme gün sayısı bulunanlar, sigortalı çalışmama şartı hariç Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (10) numaralı bendinde yer verilen diğer şartları haiz olmaları kaydıyla otuz günden eksik günleri için genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi sayılır.”

MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin 8 inci maddesinde aşağıdaki düzenlemeler yapılmıştır:

a) Birinci fıkrasının (a) bendinin (1) numaralı alt bendi yürürlükten kaldırılmıştır.

b) Maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

“(5) Kanunun 60 ıncı maddesinin on ikinci fıkrası gereğince genel sağlık sigortalısı sayılanların eş, çocuk, ana ve babası genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi sayılmaz.

(6) Kanunun ek 13 üncü maddesinin (a) ve (b) bentleri kapsamında sayılan kişilerden talepte bulunarak genel sağlık sigortalısı sayılanların eş, çocuk, ana ve babası genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi sayılmaz.”

MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin 9 uncu maddesinde aşağıdaki düzenlemeler yapılmıştır:

a) Dördüncü fıkrasının (ç) bendi yürürlükten kaldırılmıştır.

b) Beşinci fıkrasının (b) bendinde yer alan “genel sağlık sigortalılığı işsizlik” ibaresinden sonra gelmek üzere “, Esnaf Ahilik Sandığı” ibaresi eklenmiştir.

c) Maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

“(16) 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen menfur darbe teşebbüsü ve terör eylemi ile bu eylemin devamı niteliğindeki eylemler sebebiyle malul olan sivillere 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 21 inci maddesinin birinci fıkrasının (j) bendi kapsamında aylık bağlandığı tarihten itibaren; yaralanma derecesine bakılmaksızın gazilik unvanı verilenlerin ise gazilik unvanı verildiği tarihten itibaren genel sağlık sigortalılığı başlatılır.

(17) Kanunun 60 ıncı maddesinin on ikinci fıkrası kapsamındaki er ve erbaşlar ile yedek subay öğrencileri ve adaylarının genel sağlık sigortası bildirimi, askerlik şubesinden sevk tarihi, askeri öğrenci adayları ile Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi öğrenci adaylarının genel sağlık sigortası bildirimi, intibak başlangıç eğitimine başladıkları tarih itibarıyla; Kanunun 60 ıncı maddesinin on üçüncü ve on dördüncü fıkraları kapsamında sayılanların bildirimi, personelin eğitim ve öğretime başladığı tarih itibariyle ilgili kamu idaresi tarafından yapılır.

(18) Türkiye’de ikamet eden Türk vatandaşlarının Türkiye’de ikamet etmeyen ve 28/7/2016 tarihli ve 6735 sayılı Uluslararası İşgücü Kanununun 16 ncı maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde belirtilen ana, baba, eş ve çocukları ile aynı Kanunun 16 ncı maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde belirtilenlerden aynı Kanunun 13 üncü maddesi kapsamında olanlar ile bunların Türk soylu ana, baba, eş ve çocuklarının talep etmeleri halinde, talep tarihini takip eden günden itibaren gelir testi yapılmaksızın Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında genel sağlık sigortalılıkları başlatılır.”

MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğin 10 uncu maddesinde aşağıdaki düzenlemeler yapılmıştır:

a) İkinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“(2) Kurumdan ilgili kanunları gereği gelir/aylık alanların ölümü halinde bakmakla yükümlü olduğu eşlerinin ölüm aylığı bağlanacağı tarihe kadar, diğer bakmakla yükümlü olduğu kişilerin ise ölüm tarihini takip eden ay sonuna kadar bu sıfatları devam eder. Zorunlu sigortalıların ölümü halinde ise bakmakla yükümlü olduğu kişiler hakkında bu Yönetmeliğin 16 ncı maddesinin dokuzuncu fıkrasına göre işlem yapılır.”

b) Üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“(3) Lise veya dengi öğrenimden mezun olanlar 20 yaşını, yükseköğrenimden mezun olanlar ise 25 yaşını geçmemek ve bakmakla yükümlü olunan kişi ya da Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde sayılanlar hariç genel sağlık sigortalısı olmamak şartıyla mezun oldukları tarihi izleyen günden itibaren iki yıl süreyle, prim borçlarına bakılmaksızın bakmakla yükümlü olunan veya hak sahibi kişi sayılmak suretiyle sağlık hizmetinden faydalandırılır. İki yıl süre içerisinde lise mezunu olanların 20 yaşını, yükseköğrenimden mezun olanların 25 yaşını doldurmaları halinde bu hakları sona erer.”

c) Altıncı fıkrasının (d) bendi yürürlükten kaldırılmış, aynı fıkranın (ğ) bendinde yer alan “kişi sayıldıkları;” ibaresinden sonra gelmek üzere “Kanunun ek 13 üncü maddesinde sayılanlar hariç olmak üzere” ibaresi eklenmiştir.

ç) Yedinci fıkrasının (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“b) Kanunun 60 ıncı maddesinin on ikinci fıkrası kapsamında olup,  Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi veya isteğe bağlı sigorta kapsamında sigortalılığı devam edenler, 60 ıncı maddede sayılan gelir/aylık/ödenek almaya devam edenler ve Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine tabi olanlardan askerlik görevi nedeniyle aylıksız izinli sayılanların yedek subay okulu öğrencilik süreleri de dâhil olmak üzere bu sürelerde bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bu sıfatları devam eder. Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılardan askerlik nedeniyle sigortalılıkları sona erenlerin bakmakla yükümlü olduğu kişiler hakkında bu Yönetmeliğin 16 ncı maddesinin dokuzuncu fıkrasına göre işlem yapılır.”

d) Maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

“(15) Kanunun 60 ıncı maddesinin on ikinci, on üçüncü ve on dördüncü fıkraları kapsamında sayılanlardan;

a) Askerlik hizmetlerini er ve erbaş olarak yapmakta olanların terhis tarihinde; yedek subay öğrencileri ve adaylarının yedek subay nasip tarihinde; askeri öğrenci adayları ile Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi öğrenci adaylarının ise yemin ettikleri tarihte,

b) Uluslararası Askeri Eğitim İşbirliği Anlaşmaları kapsamında Türkiye’de eğitim ve öğretim gören yabancı uyruklu misafir askeri personel ile bakmakla yükümlü oldukları aile fertleri ve Uluslararası Eğitim İşbirliği Anlaşmaları kapsamında Türkiye’de Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ile Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanlığında eğitim ve öğretim gören yabancı uyruklu misafir personel ile bakmakla yükümlü oldukları aile fertlerinin ise eğitimin sona erdiği tarihte,

bu kapsamdaki genel sağlık sigortalılığı sona erer.

(16) Kanunun ek 13 üncü maddesinde sayılan kişilerden Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında genel sağlık sigortası tescili yapılan kişilerin başka kapsamda genel sağlık sigortalısı ya da genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi statüsüne girmeleri, ayrıca ek 13 üncü maddesinin (b) bendinde belirtilenlerin çalışma izin muafiyetinin sona erdiği tarihte bu kapsamdaki genel sağlık sigortalılıkları sona erer.

(17) Herhangi bir sosyal güvencesi olmaması nedeniyle gelir testi sonucuna göre Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendi kapsamında tescili yapılanların aynı maddenin diğer bentleri kapsamında genel sağlık sigortalısı olmaları halinde 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendi kapsamındaki genel sağlık sigortalılığı sona erdirilir.”

MADDE 7 – Aynı Yönetmeliğin 11 inci maddesinde aşağıdaki düzenlemeler yapılmıştır:

a) Beşinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“Ancak Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (9) numaralı alt bendi kapsamındaki genel sağlık sigortalısının aynı zamanda prim ödeme yükümlüsü kendisi olan bir kapsamda genel sağlık sigortalısı olması ve bu kapsamlardan borcu nedeniyle sağlık hizmetlerinden yararlanamaması halinde,  60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (c) bendinin (9) numaralı alt bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılırlar.”

b) Yedinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“(7) Kanunun 3 üncü maddesinin üçüncü fıkrası kapsamına girenler hariç olmak üzere; 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı olmakla birlikte, 4857 sayılı Kanunun 13 üncü ve 14 üncü maddelerine göre kısmi süreli veya çağrı üzerine çalışanlar, ay içerisinde günün bazı saatlerinde çalışıp, çalıştığı saat karşılığında ücret alanlar ile Kanunun ek 9 uncu maddesinin birinci fıkrasına tabi olanlardan ay içerisinde yirmi gün ve daha az çalışanlar 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılırlar.”

c) Maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

“(15) Kanunun 60 ıncı maddesinin on ikinci fıkrası kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılanlar bu kapsamda genel sağlık sigortalısı sayıldıkları sürece bu maddenin diğer fıkraları kapsamında genel sağlık sigortalısı ve genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi sayılmazlar.

(16) Kanunun ek 13 üncü maddesinde sayılan kişilerden talep ederek 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı olanlar gelir testine tabi tutulmazlar.

(17) Geliri asgari ücretin üçte birinin altında olması sebebiyle 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılanlar, talep etmeleri halinde talep tarihi itibariyle 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılırlar. Bu kişiler talep tarihinden itibaren 6 ay süreyle 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılmazlar.”

MADDE 8 – Aynı Yönetmeliğin 12 nci maddesinin üçüncü fıkrasında aşağıdaki düzenlemeler yapılmıştır:

a) (a) bendinde yer alan “(c)” ibaresinden sonra gelen “bendinde” ibaresi “bendi ile on ikinci, on üçüncü, on dördüncü fıkralarında” olarak değiştirilmiştir.

b) (c) bendinde yer alan “işsizlik” ibaresinden sonra gelmek üzere “,Esnaf Ahilik Sandığı” ibaresi eklenmiştir.

c) (d) bendinin son cümlesi ile alt bentleri yürürlükten kaldırılmıştır.

ç) (e) bendinde yer alan  “tutarının iki katıdır” ibaresi “tutarıdır” olarak değiştirilmiştir.

MADDE 9 – Aynı Yönetmeliğin 13 üncü maddesinde aşağıdaki düzenlemeler yapılmıştır:

a) Üçüncü fıkrasında yer alan “ (c), (d), (e) ve (g)” ibaresi “(c), (d) ve (e)” olarak değiştirilmiş ve aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“Ancak, aynı maddenin birinci fıkrasının (g) bendine tabi olanlar için bu oran %3’ü olup, bu oranı %12’ye kadar artırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.”

b) Yedinci fıkrasında yer alan “12,5” ibaresi “4,5” olarak değiştirilmiştir.

MADDE 10 – Aynı Yönetmeliğin 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan “bendinde” ibaresi “bendi ile on ikinci, on üçüncü ve on dördüncü fıkralarında” ibaresi olarak değiştirilmiştir.

MADDE 11 – Aynı Yönetmeliğin 15 inci maddesinde aşağıdaki düzenlemeler yapılmıştır:

a) Üçüncü fıkrasının ilk cümlesinde yer alan “Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı olmakla birlikte, 4857 sayılı Kanunun 13 ve 14 üncü maddelerine göre kısmi süreli veya çağrı üzerine çalışanlar ile Kanuna göre ev hizmetlerinde ay içinde 30 günden az çalışan sigortalılar” ibaresi “Sigortalının bakmakla yükümlü olduğu kişi statüsünde bulunmayan ve prim ödeme gün sayısı ay içerisinde yirmi gün ve daha az olan “06- Kısmi istihdam”, “7- Puantaj” veya “17- Ev hizmetlerinde 30 günden eksik çalışma” eksik gün seçeneği ile bildirilen ve ev hizmetlerinde bir veya birden fazla gerçek kişi tarafından çalıştırılan ve çalıştıkları kişi yanında ay içinde çalışma saati süresine göre hesaplanan çalışma gün sayısı 10 gün ve daha fazla olanlar” olarak değiştirilmiştir.

b) Dördüncü ve beşinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“(4) Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi ile aynı maddenin on ikinci, on üçüncü ve on dördüncü fıkraları kapsamına girenler için prim ödeme yükümlülerinin ödeyecekleri genel sağlık sigortası primi; primin tahakkuk ettirileceği ay itibarıyla anılan maddenin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentleri ve on ikinci fıkrası ile bakmakla yükümlü oldukları kişiler dahil olmak üzere on üçüncü ve on dördüncü fıkralarında sayılan kişi sayısının üçe bölünmesi suretiyle bulunacak kişi sayısı, aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendinin (3) ila (10) numaralı alt bentlerinde sayılan kişiler için ise kişi sayısı esas alınarak hesaplanır. Ancak Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamındaki kişilerden aynı zamanda anılan fıkranın diğer bentleri kapsamına girerek genel sağlık sigortalısı sayılanlar, bu fıkraya göre tespit edilecek kişi sayısı hesabına dahil edilmez. Ayrıca Kanunun 60 ıncı maddesinin on ikinci fıkrasındaki genel sağlık sigortalılığı kapsamında başlayan tedavilerin Kanunun 67 nci maddesinin dördüncü fıkrasında belirtilen süreyi aşması halinde, bir yıla kadar genel sağlık sigortası primleri, Kanunun 87 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi gereği ilgili kamu idaresi tarafından ödenir.”

“(5) Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendine göre genel sağlık sigortalısı sayılanlardan tescil tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde gelir testi talebinde bulunanlardan gelir testi sonucuna göre aile içindeki gelirleri brüt asgari ücretin üçte birinin altında tespit edilenlerin bu sürelerde yaptıkları ödemeler herhangi bir faiz uygulanmaksızın iade veya mahsup edilir.”

c) Maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“(10) Bu Yönetmeliğin 11 inci maddesinin yedinci fıkrası gereği sonlandırılması gereken tescil kayıtları için ilgili kamu idarelerinden sehven tahsil edilen genel sağlık sigortası primleri herhangi bir faiz uygulanmaksızın iade veya mahsup edilir.”

MADDE 12 – Aynı Yönetmeliğin 16 ncı maddesinde aşağıdaki düzenlemeler yapılmıştır:

a) Birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “(c) ve (f) bentleri” ibaresinden sonra gelmek üzere “ile aynı maddenin on ikinci, on üçüncü ve on dördüncü fıkraları” ibaresi eklenmiştir.

b) Maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

“(13) Kanunun 60 ıncı maddesinin on ikinci fıkrası kapsamındaki genel sağlık sigortalılığı sona erenler, terhis tarihinden itibaren 30 gün süreyle sağlık hizmetlerinden yararlanırlar.

(14) Kanunun ek 13 üncü maddesinde sayılan kişilerden talep ederek genel sağlık sigortalısı olanların sağlık hizmetlerinden yararlanabilmeleri için sağlık hizmet sunucusuna başvurdukları tarihte 28/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesine göre tecil ve taksitlendirerek tecil ve taksitlendirmeleri devam edenler hariç prim ve prime ilişkin her türlü borcunun bulunmaması şarttır.

(15) Kanunun ek 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilenler için Kanunun 67 ncimaddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen 30 gün prim ödeme şartı 120 gün olarak uygulanır.”

MADDE 13 – Aynı Yönetmeliğe aşağıdaki geçici 2 nci madde eklenmiştir.

“Genel sağlık sigortası uygulamasında 6824 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemeler

GEÇİCİ MADDE 2 – (1) Kanuna eklenen geçici 73 üncü madde gereği; Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında genel sağlık sigortası tescili yapılmış olup da gelir testine hiç başvurmayanlardan 1/4/2017 tarihinden itibaren on iki ay içinde gelir testine başvuran kişilerin genel sağlık sigortası primleri yapılan gelir testi sonucuna göre tescil başlangıç tarihinden itibaren tahakkuk ettirilir.

(2) Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamındaki sigortalılık statüsünden kaynaklanan prim borçlarına, 1/4/2017 öncesi döneme ilişkin olarak tahakkuk ettirilen veya ettirilecek gecikme cezası ve gecikme zammı gibi ferî alacaklardan ödenmemiş olanların tamamının tahsilinden vazgeçilir.

(3) 1/4/2017 tarihinden önce Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında tahakkuk ettirilmiş olup ödenmemiş olan aylık prim borcu aslının ait olduğu aya ilişkin tutarının; 1/4/2017 tarihinde geçerli olan prime esas kazanç alt sınırının otuz günlük tutarının %3’üne eşit veya fazla olması halinde 1/4/2017 tarihinde geçerli olan prime esas kazanç alt sınırının otuz günlük tutarının %3’ü üzerinden, %3’ünden az olması halinde ise tahakkuk eden borç tutarı üzerinden prim borcu yeniden hesaplanır. Hesaplanan yeni borcun 1/5/2017 tarihinden itibaren onikiay içinde peşin veya taksitle ödenmesi hâlinde, bu tutara bu maddenin 1/4/2017 tarihinden ödeme tarihine kadar geçen süre için herhangi bir faiz uygulanmaz. 1/4/2017 tarihinden önce 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamındaki sigortalılık statüsünden kaynaklanan prim borcu bulunanlar 67 nci maddede belirtilen şartları taşımaları halinde, bu maddenin yürürlük tarihinden önceki döneme ait prim borçları dikkate alınmaksızın 1/4/2017 tarihinden itibaren oniki aylık sürenin sonuna kadar sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan yararlandırılır.

(4) 1/4/2017 tarihine kadar Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında ödenmiş olan genel sağlık sigortası primleri ile gecikme cezası ve gecikme zammı tutarları iade ve mahsup edilmez.”

MADDE 14 – Bu Yönetmeliğin;

a) 2 nci maddesinin (c) bendi 1/3/2011,

b) 9 uncu maddesinin (b) bendi4/4/2015,

c) 2 nci maddesinin (ç) bendi ile 6 ncı maddeye eklenen on dokuzuncu fıkra ve 6 ncı maddesinin (b) bendi 10/2/2016,

ç) 2 nci maddesinin (a) bendi, 3 üncü maddesi, 7 nci maddesinin (b) bendi ve 11 inci maddesinin (a) bendi 1/10/2016,

d) 2 nci maddesinin (ç) bendi ile 6 ncı maddeye eklenen yirminci fıkra ve 5 inci maddesinin (c) bendi ile 9 uncu maddeye eklenen on altıncı fıkra 29/10/2016,

e) 4 üncü maddesinin (a) bendi ve (b) bendi ile 8 inci maddeye eklenen beşinci fıkra, 5 inci maddesinin (c) bendi ile 9 uncu maddeye eklenen on yedinci fıkra, 6 ncı maddesinin (d) bendi ile 10 uncu maddeye eklenen on beşinci fıkra, 7 nci maddesinin (c) bendi ile 11 inci maddeye eklenen on beşinci fıkra, 8 inci maddesinin (a) bendi, 10 uncu maddesi, 11 inci maddesinin (b) bendi ile değiştirilen 15 inci maddesinin dördüncü fıkrası ve 12 nci maddesinin (a) bendi ve (b) bendi ile 16 ncı maddeye eklenen on üçüncü fıkra 1/3/2017,

f) 2 nci maddesinin (ç) bendi ile 6 ncı maddeye eklenen yirmi birinci fıkra, 4 üncü maddesinin (b) bendi ile 8 inci maddeye eklenen altıncı fıkra, 5 inci maddesinin (c) bendi ile 9 uncu maddeye eklenen on sekizinci fıkra, 6 ncı maddesinin (c) bendi, (d) bendi ile 10 uncu maddeye eklenen on altıncı fıkra, 7 nci maddesinin (c) bendi ile 11 inci maddeye eklenen on altıncı ve on yedinci fıkra, 8 inci maddesinin (c) bendi, 9 uncu maddesinin (a) bendi, 11 inci maddesinin (b) bendi ile 15 inci maddesinin değiştirilen beşinci fıkrası, 12 nci maddesinin (b) bendi ile 16 ncı maddeye eklenen on dördüncü ve on beşinci fıkralar ve 13 üncü maddesi 1/4/2017,

tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

g) 5 inci maddesinin (b) bendi ve 8 inci maddesinin (b) bendi 1/1/2018 tarihinde,

ğ) Diğer hükümleri yayımı tarihinde,

yürürlüğe girer.

MADDE 15 – Bu Yönetmelik hükümlerini Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı yürütür.

Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete’nin
Tarihi Sayısı
18/4/2014 28976

Geçici iş göremezlik uygulamalarında sıklıkla 4/a sigortalılarını çalıştıran işverenler SGK İl yada SGM kısa vadeli sigorta kollarını takip eden hastalık servisler/ünitelerinde İPC aldıkları zaman oldukça kızıyorlar.

Kurumsal işyerlerinde bu işi takip eden İK çalışanların maaşlarından kesmek hatta tazminatsız işten çıkarmak hatta bu hatadan dolayı tahsil etmek için mahkemeye kadar varan tehditler,diğer işverenler için muhasebe çalışanlarına yada SMMM,YMM kadar bunun cezasını ödemek istemediklerini beyan ederek aralarında sürtüşme ve anlaşmazlıklar çıkıyor.

SGK devası bir kurum kimliğine büründüğü andan itibaren 8 yıl içinde 5510 SS ve GSSK ciddi anlamda yasal düzenlemeler de değişime maruz kaldı.

Bu değişimlere göre yönetmelik,genelgeler tekrar ele alındı.

5510 sayılı Kanunun müstakil bir Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası kanunu olsa da,yönetmeliği,tebliği ve genelgeleri ile ciltler dolusu bir kütüphane kadar ikincil mevzuat,bu mevzuatla birlikte yüzlerce yazılı makale oluştu.

Tabi ki ,mülga olup geçici madde ile bazı sosyal güvenlik mevzuatları da uygulamaya girince artık,kurum içinde çalışanlar eğitimle açığı kapatmaya çalışsa da yorumlama yada ceza kesme de işverenler bunalmaya başladı.

Geçici iş göremezliğin cezası yok iken,bir sihirli el işverenlere bu ceza ile karşı karşıya getirecek öneriyi getirdi,yasalaştırdı.

Bu duruma her zaman olduğu gibi TBMM işveren olan iktidar vekillerde kayıtsız kaldılar.

Şimdilerde bu vekillerden bazıları seçilmemiş,eski işyerlerine döndüklerinde bu ceza nasıl kesilir dediklerinde sayın vekilim sizin döneminizde yasallaştı denilerek şaşkınlığını gizleyemiyor.

Hem primini ben ödeyeceğim hem de cezası olacak diyerek.

2016/21 Sayılı Genelge bu konuda siz meslek mensuplarına uygulamayı ana hatları ile gösteriyor.

Geçici İş Göremezlik Ödeneği Ödemeleri

Sağlık hizmet sunucularınca, düzenlenen istirahat belgeleri veya sağlık kurulu raporları elektronik ortamda SGK’na gönderilir. Elektronik ortamda SGK’na gönderilen belgeler işverenler tarafından çalışılmadığına dair bildirim ekranında görülürBu belgeler söz konusu ekranda görüldüğünden sigortalıların bu belgeleri kâğıt ortamında işverenlerine ibraz etmelerine gerek bulunmaz.

İŞVERENLER BUNU YAPIN GEREKSİZ İPC KURTULUN!

İşverenlerin/işveren vekillerinin www.sgk.gov.tr adresinden girerek Kurum internet sayfasında yer alan ve  belirtilen adresten kendilerine ait ;

Ø  cep telefon numaralarını ,

Ø   e-mail adres bilgilerini giriş yapmaları halinde işyerlerinde çalışan sigortalılarına, sağlık hizmet sunucuları tarafından verilen raporlar ve bu raporlara ilişkin çalışılmadığına dair bildirim girişi yapmaları hususunda mesaj gönderilir. 

Ø  Diğer taraftan elektronik ortamda işverenler tarafından görülebilen iş göremezlik belgesi ve sağlık kurulu raporlarının arka yüzünde 7201 sayılı Tebligat Kanununa göre bulunması gereken bilgilere yer verilmiştir.

Çalışılmadığına Dair Bildirim Girişi

Ø  Kanunun 4-1(a) bendi kapsamında hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılan sigortalılara, iş göremezlik ödeneklerinin ödenebilmesi için işverenlerince istirahat süresince işyerinde çalışılmadığına dair bildirimin yapılması gerekir.

Ø  İstirahatli Olan Sigortalıların İşyerinde Çalışmadıklarına Dair Bildirimin İşverenlerce Sosyal Güvenlik Kurumuna Gönderilmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ’in 5. maddesine göre 2.3.2013 tarihinden itibaren;

“1- Bildirimin, http://www.sgk.gov.tr internet adresinde e-SGK-İŞVEREN- Çalışılmadığına Dair Bildirim Girişi (https://uyg.sgk.gov.tr/vizite/welcome.do) ekranından işverenler tarafından sigortalıların hak ettikleri istirahat süresinin bitim tarihinin içinde bulunduğu aya ait aylık prim hizmet belgesinin verileceği son tarihteki gün sonuna kadar elektronik ortamda Kuruma gönderilmesi zorunludur.

2- Aylık prim ve hizmet belgesinde eksik gün nedeni olarak geçen 01 (istirahat) kodu ile bildirilen sigortalılar için bu bildirim, çalışılmadığına dair bildirim yerine geçer.”

hükmü getirilmiştir.

Aylık prim hizmet belgesinde eksik gün nedeni “01-İstirahat” olarak SGK bildirilmeyen ve toplu iş sözleşmesi gereği veya işverence atıfet kabilinden primleri yatırılan sigortalılara ilişkin çalışılmadığına dair bildirimin iki farklı ekran yerine tek bir ekrandan yapılması amacıyla aylık sigorta primlerinin e-Bildirge ile Kuruma bildirildiği Aylık Prim Hizmet Belgesi’nde eksik günlerin nedeni için oluşturulan “01-İstirahat” paneline ek olarak ayrı bir sütun oluşturulmuştur.Bu sütun başlığında “prim bildirilen sigortalı, istirahatli olduğu sürelerde, işyerinde çalışmamıştır” ifadesi yer almaktadır. 

Birden fazla aya sarkan istirahat raporlarında, yalnızca istirahatin bittiği tarihin içinde bulunduğu aya ait APHB’de 01 (istirahat) eksik gün nedeninin bildirilmesi halinde çalışılmadığına dair bildirim yapılmış olacaktır. Çalışılmadığına dair bildirim bakımından, rapor süresini kapsayan diğer aylar için ayrıca 01 (istirahat) eksik gün nedeni bildiriminin yapılıp yapılmadığına bakılmayacaktır. Bununla beraber istirahatin başladığı ilk ayda veya istirahatin devam ettiği diğer aylarda 01 (istirahat) eksik gün nedeninin bulunması, fakat istirahatin bittiği aya ait APHB’de 01 (istirahat) eksik gün nedeninin bulunmaması durumunda bildirim yapılmamış sayılacaktır.

İstirahatin bittiği tarihin içinde bulunduğu aya ait APHB’de “istirahat süresinde çalışmamıştır” kutucuğu işaretlenecek ya da çalışılmadığına dair bildirim giriş ekranından bildirim yapılacaktır. Bu şekilde de bildirim yapılmaması durumunda idari para cezası uygulanacaktır.

Çalışılmadığına Dair Bildirim Girişi Hakkında İdari Para Cezası Uygulamaları

İstirahat raporları elektronik ortamda gönderilen ve ödenekleri ödenen sigortalılar için işverenlerce “01-İstirahat”, “Çalışmadı” veya “Çalıştı” bildirimlerini yapmayanlar ya da yasal süresi dışında yapanlar e-Ödenek programı tarafından tespit edilmekte olup söz konusu bildirimleri yapmayan ya da yasal süresi dışında yapanlara ait liste SGK modülünde “Ceza uygulanacak raporlar” menüsünden alınabilmektedir.

Alınan listede;

1- Aylık prim hizmet belgesi üzerinde yer alan eksik gün nedeni “01-İstirahat” veya “istirahatli olduğu sürelerde, işyerinde çalışmamıştır” olarak”,

2- Manuel veya Elektronik Çalışılmadığına Dair Bildirim Giriş ekranından sigortalının istirahatli olduğu dönemde çalışıp çalışmadığını “Çalışmadı” veya “Çalıştı” olarak,bildirmeyen işverenlere

Ø  Kanunun 102. maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde belirtilen asgari ücretin yarısı(1777,50/2=888,75),

Ø  geç bildirenlere ise asgari ücretin onda biri tutarında(177,50) idari para cezası uygulanacaktır.

Eksik gün nedeni “01-İstirahat” bildirimini yapmayan ya da geç yapan işverenlere eksik gün nedeni bildirimi ile ilgili sigorta primleri mevzuatı gereği idari para cezası uygulandığının tespit edilmesi halinde ayrı bir ceza uygulanmayacaktır.

Aylık prim hizmet belgesinde, sigortalıya ait kazanç bildirilmeyen dönemde, eksik gün nedeni olarak “01-İstirahat”te bildirilmeyen ya da istirahatli olduğu dönemde kazanç bildirilen, fakat yeni açılan sütundan Çalışılmadığına Dair Bildirim Girişi “istirahatli olduğu sürelerde, işyerinde çalışmamıştır” olarak veya Kısa Vadeli Sigorta Kolları Uygulama Tebliğinin 5. maddesinde belirtilen adresten “çalıştı” ya da “çalışmadı” olarak bildirim yapılmayan sigortalıya ödenen ödenekler sigortalılardan tahsil edilmez, bu sigortalılara rapor verildiği yönünde işverenlerine SGK elektronik mesaj yollandığı ve anılan raporlar işveren tarafından Çalışılmadığına Dair Bildirim Giriş ekranında görülebildiği de göz önüne alınarak çalışılmadığına dair bildirim girişi yapılması yönünde tebligat gönderilmeden idari para cezası uygulanacaktır.

Uygulanacak idari para cezası tutarının belirlenmesinde çalışılmadığına dair bildirimin SGK yapılmaması ya da yasal süresi dışında yapılması belirleyici olduğundan, kısa vadeli sigorta servislerince bildirimin yapılmadığının tespiti halinde, asgari ücretin yarısı tutarında idari para cezası uygulanır.

Bununla birlikte idari para cezasına ilişkin tebligatın postaya verildiği tarihe kadar işverence çalışılmadığına dair bildirim yapılması halinde; bildirim geç yapılmış kabul edilecek ve asgari ücretin 1/10 tutarında idari para cezası uygulanır.

Sigortalının almış olduğu istirahat günlerinin birden fazla aya sarkması halinde ve son aya isabet eden rapor günlerine ait aylık prim ve hizmet belgelerinin SGK verileceği son tarihte son ay için “01-İstirahat” bildiriminin yapılmış olması halinde çalışılmadığına dair bildirim girişi yapılmış sayılacağından bu durumda idari para cezası uygulanmaz. Ancak, söz konusu raporlar için “01-İstirahat” bildiriminin yapılmaması durumunda istirahatin bittiği aya ait aylık hizmet prim belgesinin son verilme tarihi itibariyle işverenin çalışılmadığına dair bildirim girişinin aylık prim hizmet belgesi üzerinde, “istirahatli olduğu sürelerde, işyerinde çalışmamıştır” olarak veya işverene ait çalışılmadığına dair bildirim ekranında “çalıştı/çalışmadı” şeklinde yapılması gerekmektedir.

Çalışılmadığına Dair Bildirim Girişi İle İlgili Diğer Konular

Ø  Sigortalının yatarak tedavi gördüğü sürelerde, işveren tarafından çalışılmadığına dair bildirim yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

Ø  Hastalık vaka türünde sıra numarası “1” olup, 2 veya daha az gün süreli raporlar için ödenek ödenmeyecek ve çalışılmadığına dair bildirim aranmayacaktır.

Ø  İşten çıkarılan veya statü değişikliği yapan sigortalılar için işveren tarafından sigortalının işten ayrıldığı tarihten sonraki süreler için çalışılmadığına dair bildirimin yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

Ø  Birden fazla işverenin yanında çalışan sigortalının istirahatli bırakılması halinde; rapor, istirahat sona erme tarihinden önceki en son tarihte APHB ile prim bildiren işverenin “Çalışılmadığına Dair Bildirim İşlemleri” ekranına düşmekte olup, anılan işveren tarafından süresinde bildirim yapılacaktır.

Ø  İşyeri nakli sebebiyle giriş çıkış yapılan sigortalılar, işyeri değiştiren sigortalılar, işe giriş bildirgesi ya da işten çıkış bildirgesinin verilmemesi sebebiyle yanlış işyerine düşen raporlar için eski işverenin “personelim değildir” butonunu kullanması gerekmektedir.

Ø  Yasal zorunluluk olmamakla birlikte işverenler, sigortalılarına verilen istirahat raporları hakkında e-posta yoluyla bilgilendirilmektedir. E-posta ile bilgilendirilme yapılabilmesi için işverenlerin veya işveren vekillerinin kendilerine ait e-posta adres bilgilerini Kurum internet sayfasında yer alan e-SGK/Diğer Uygulamalar-Çalışılmadığına Dair Bildirim Giriş ekranı içinde yer alan “İşveren İletişim Bilgileri” panelinden giriş yapmaları gerekmektedir. Ancak çeşitli nedenlerle e-posta ile bilgilendirme yapılmaması veya yapılamaması işverenlerin Kuruma çalışılmadığına dair bildirim yapma yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.

Ø  Sigortalının işten çıkışının verildiği tarihten sonra henüz 9. gün ve öncesinde istirahat raporu verilmesi halinde işverenince çalışılmadığına dair bildirim yapılmasına gerek bulunmamakta olup bu raporların İPC listesine düşmesi halinde ceza uygulanmayacaktır. Vedat İlki

https://alitezel.com.tr/index.php?sid=yazi&id=8944

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • Kat Karşılığı İnşaat İşlerinde KDV Uygulaması (01.04.2022 Tarihinden Sonra İnşaat Yapı Ruhsatı Alınanlar İçin) KAT KARŞILIĞI ARSA TESLİMİ / KAT KARŞILIĞI İNŞAAT İŞLERİ KDV…
  • Z Raporlarının Bs Formunda Bildirilmesi Z raporu, bir iş günü içerisinde ödeme kaydedici cihaz kullanmak…
  • KATMA DEĞER VERGİSİNDE İNDİRİM VE İADE İŞLEMLERİ BEYANNAMEDE ZAMANINDA YAPILMAMASI Bilindiği üzere, katma değer vergisinde indirim ve iade işlemleri; KDV…
Top