Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Pazartesi, 23 Mayıs 2022 08:48

Gelir Vergisi Genel Tebliğ (Seri No: 319)

1) 193 sayılı Kanun’un 61’inci maddesinde ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatler olarak tanımlanmış ve ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunmasının onun mahiyetini değiştirmeyeceği belirtilmiştir. Dolayısıyla, hizmet erbabına ödenen aylık ücret, mesai, prim, ikramiye, gider karşılığı ve sair adlarla yapılan tüm ödemeler ve sağlanan menfaatler de ücret kapsamında değerlendirilmektedir.

2) 193 sayılı Kanun’un 63’üncü maddesinde ücretin gerçek safi değerinin, işveren tarafından verilen para ve ayınlarla sağlanan menfaatler toplamından sigorta primi, şahıs sigortası primi ve sendika aidatı gibi kesinti ve ödemeler indirildikten sonra kalan miktar olduğu hüküm altına alınmıştır.

3) 193 sayılı Kanun’un 23’üncü ve müteakip maddelerinde gelir vergisinden istisna edilen ücret ödemelerine, aynı kanunun 31’inci maddesinde ise engellilik indirimine yer verilmiştir. İstisna ve indirimler ücret bordrosunda gösterilmekte, ancak gelir vergisi matrahına dahil edilmemektedir.

4) 193 sayılı Kanun’un 94’üncü maddesinde tevkifat yapmak zorunda olan mükellefler sayılmış, aynı maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde, hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61’inci maddede yazılı olup ücret sayılan ödemelerden 103 ve 104’üncü maddelere göre vergi tevkifatı yapılacağı belirtilmiştir.

5) Ücret gelirleri genel olarak tevkif suretiyle vergilendirilmekte olup, yapılan kesintiler işverenler tarafından muhtasar ve prim hizmet beyannamesi ile beyan edilmek suretiyle ödenmektedir. Ancak, tevkif suretiyle vergilendirilmemiş ücret gelirleri ise tutarı ne olursa olsun 193 sayılı Kanunun 95’inci maddesi hükmüne istinaden yıllık beyannameyle beyan edilmektedir.

6) 193 sayılı Kanun’un 86’ncı maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında tevkif suretiyle vergilendirilmiş;

  1. a) Tek işverenden ücret geliri elde eden mükelleflerin, ücret gelirleri toplamının 103’üncü maddede yazılı tarifenin dördüncü gelir diliminde yer alan tutarı (2022 yılı için 880 bin TL) aşması,
  2. b) Birden fazla işverenden ücret geliri elde eden mükelleflerin, birinci işverenden aldıkları ücret gelirleri de dahil olmak üzere ücretleri toplamının gelir vergisi tarifesinin dördüncü gelir diliminde yer alan tutarı (2022 yılı için 880 bin TL) aşması,
  3. c) Birden fazla işverenden ücret geliri elde eden mükelleflerin, birden sonraki işverenden alınan ücretleri toplamının gelir vergisi tarifesinin ikinci gelir diliminde yer alan tutarı (2022 yılı için 70 bin TL) aşması,

halinde, ücret gelirleri yıllık beyanname ile beyan edilmektedir

7) Yıllık beyannamede hesaplanan gelir vergisinden, 193 sayılı Kanunun 94’üncü maddesine göre yıl içinde tevkif suretiyle ödenen vergiler mahsup edilmektedir.

8) Ücret gelirleri için yıllık beyanname verilmesi durumunda, 193 sayılı Kanunun 89’uncu maddesinde yer alan eğitim ve sağlık harcamaları ile bağış ve yardımlar gibi bazı harcamalar da beyan edilen gelirden indirim konusu yapılabilmektedir.

İstisna kapsamı ve uygulaması

1) 7349 sayılı Kanun’la, 193 sayılı Kanun’un 23’üncü maddesinin birinci fıkrasına eklenen (18) numaralı bent ile 01.01.2022 tarihinden itibaren yapılan ücret ödemelerine uygulanmak üzere, hizmet erbabının ödemenin yapıldığı ayda geçerli olan asgari ücretin aylık brüt tutarından işçi sosyal güvenlik kurumu primi ve işsizlik sigorta primi düşüldükten sonra kalan tutarına isabet eden ücretleri gelir vergisinden istisna edilmiştir.

2) İstisnayı aşan ücret gelirinin vergilendirilmesinde, hizmet erbabının ilgili aydaki gelirine ilişkin verginin hesaplanacağı gelir dilim tutarları ve oranları, istisna kapsamındaki tutarlar da dikkate alınarak belirlenecektir.

3) İstisna nedeniyle alınmayacak olan vergi, ilgili ayda aylık asgari ücret üzerinden hesaplanması gereken vergiyi aşmayacaktır..

4) Hizmet erbabının birden fazla işverenden ücret alması halinde istisna sadece en yüksek olan ücrete uygulanacaktır.

5) Ücret gelirlerinin vergilendirilmesinde, maaş ödemesinin yanı sıra aynı dönemde yapılan ve ücret olarak değerlendirilen prim, ikramiye, huzur hakkı, mesai ücreti, döner sermaye ücreti, ek ders ücreti gibi ödemeler de dikkate alınmak suretiyle kümülatif matrah esas alınarak vergilendirme yapılmaktadır. İlgili dönemlerde uygulanan indirim ve istisnalar bu ödemelerin toplamına bir kez uygulanmaktadır. Dolayısıyla ilgili ayda yapılan ücret ve ücret sayılan ödemelerin toplamına anılan istisnanın bir kez uygulanması gerekmektedir.

6) 193 sayılı Kanun’un 61’inci maddesinin üçüncü fıkrasında, bu kanunun uygulamasında ücret sayılan ödemeler düzenlenmiştir. Aynı Kanunun 62’nci maddesinde, işverenler hizmet erbabını işe alan, emir ve talimatları kapsamında çalıştıran gerçek ve tüzel kişiler olarak tanımlanmış ve 61’inci maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen ücret sayılan ödemeleri yapanlar da bu Kanunda yazılan ödevleri yerine getirmek bakımından işveren olarak kabul edilmiştir. Dolayısıyla, yönetim ve denetim kurulu üyelerine ödenen huzur hakkı, bilirkişilere, resmi arabuluculara, eksperlere, spor hakemlerine, sporculara yapılan ödemeler gibi ücret sayılan ödemelerin vergilendirilmesinde, kanunun 23’üncü maddesinin birinci fıkrasının (18) numaralı bendinde düzenlenen istisnanın uygulanması mümkündür.

7) Yapılan düzenleme ile 01.01.2022 tarihinden itibaren 193 sayılı Kanun’un 32’nci maddesinde düzenlenmiş bulunan asgari geçim indirimi uygulaması kaldırıldığından bu tarihten itibaren yapılan ücret ödemelerinde asgari geçim indirimi uygulanmayacaktır.

8) Asgari ücretle çalışan ve istisna uygulaması nedeniyle vergi ödemeyecek olan hizmet erbabı da dahil olmak üzere 193 sayılı Kanunun 31’inci maddesi kapsamında vergi indiriminden faydalanmak üzere başvuruda bulunanların engellilik indirimine ilişkin işlemleri önceden olduğu gibi Gelir İdaresi Başkanlığınca değerlendirilerek sonuçlandırılacaktır. Asgari ücretli olarak çalışan ve bu nedenle ilgili ayda istisna nedeniyle vergi ödemeyecek olan hizmet erbabı, engellilik indiriminden faydalanamayacak olmakla birlikte onaylanan başvuruları üzerine şartları dahilinde emeklilik başvurularını yapabilecektir. Asgari ücretin üzerinde ücret alan ve vergi indirimine hak kazanan hizmet erbabının, gelir vergisi matrahının yeterli olması halinde, hem engellilik indiriminden hem de aynı kanunun 23’üncü maddesinin birinci fıkrasının (18) numaralı bendinde düzenlenen istisnadan faydalanması mümkün bulunmaktadır. Veysi SEVİĞ

https://www.dunya.com/kose-yazisi/gelir-vergisi-genel-teblig-seri-no-319/658557

I. GİRİŞ

41 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ ile; 01.05.2022 tarihinden itibaren uygulanmak üzere “Demir-Çelik Külçelerinin ve Ürünlerinin” tesliminde KDV tevkifatı zorunluluğu getirilmiştir.

Tebliğde, tevkifata tabi olan-olmayan demir-çelik ürünlerinin kapsamı (mamul/yarı mamul) ve verilen örneklerin yetersiz olmasından kaynaklanan belirsizlikler nedeniyle, bazı mamul/yarı mamul ürünlerin tesliminde tevkifat uygulanıp uygulanmayacağı konusunda tereddütlerden kaynaklanan farklı uygulamalar nedeniyle, haksız rekabet ortamı oluşmuştur.

Oluşan bu tereddütlerin ve haksız rekabetin giderilmesine yönelik olarak, Bakanlıktan yapılacak özelge taleplerinde ciddi artış olduğu tahmin edilmektedir.

Yazımızda; oluşan bu tereddütlere dikkat çekmek ve benzer nitelikteki (bakır, çinko, alüminyum ve kurşun teslimleri) sektörlere daha önce getirilen tevkifat zorunluluğu uygulamaları nedeniyle Bakanlık tarafından verilen önceki görüşler doğrultusunda açıklamalarda bulunulacaktır.

II. DEMİR-ÇELİK KÜLÇELERİ VE ÜRÜNLERİNİN TESLİMLERİNDE KDV TEVKİFATI UYGULAMASI

Tebliğ ile; hem demir-çelik külçelerinin, hem de demir-çelik ürünlerinin 1 Mayıs 2022 tarihinden itibaren yapılacak teslimleri ayrı ayrı bölümlerde yapılan düzenlemelerle aşağıdaki tabloda gösterildiği şekilde KDV tevkifatı kapsamını alınmıştır.

SIRA NO YASAL DAYANAK TEVKİFATA TABİ DEMİR ÇELİK KÜLÇE VE ÜRÜNLERİ TEVKİFAT BAŞLANGICI TEVKİFAT ORANI
1 41 Seri No.lu Tebliğ (I/C-2.1.3.3.1.2.) Her türlü hurda metalden elde edilen demir-çelik külçelerinin ithalatçıları ve üreticileri dahil  her safhadaki teslimleri. (Slab, billet (biyet), kütük ve ingot külçe olarak değerlendiriliyor.) 01.05.2022 7/10
2 41 Seri No.lu Tebliğ (I/C-2.1.3.3.1.2.) Hurda metallerden elde edilenler dışındaki demir-çelik külçelerinin ithalatçıları ve ilk üreticilerinin (cevherden üretim yapanlar) ilk teslimlerinden sonraki safhalardaki teslimleri. 01.05.2022 7/10
3 41 Seri No.lu Tebliğ (I/C-2.1.3.3.8.1.) Demir-çelik ve alaşımlarından mamul ürünlerin, ithalatçıları tarafından yapılan ilk teslimlerinden sonraki safhalardaki teslimleri. 01.05.2022 4/10
4 41 Seri No.lu Tebliğ (I/C-2.1.3.3.8.1.) Münhasıran cevherden üretilenlerin üreticiler tarafından yapılan ilk teslimlerinden sonraki safhalardaki teslimleri. 01.05.2022 4/10
5 41 Seri No.lu Tebliğ (I/C-2.1.3.3.8.1.) Demir-çelik ve alaşımlarından mamul ürünlerin hurdadan, diğer hammaddelerden veya hurda, cevher ve diğer hammaddeler birlikte kullanılarak üretilmesi halinde bu ürünlerin ilk üreticilerinin teslimi dâhil her safhasındaki teslimleri. 01.05.2022 4/10

1. Demir-Çelik Külçelerinin Tesliminde KDV Tevkifatı:

Tebliğin (I/C-2.1.3.3.1.2.) bölümünde belirtilen külçe metallerin Tebliğin (I/C-2.1.3.1/a ve b) bölümlerinde sayılanlara (belirlenmiş alıcılar ile KDV mükelleflerine) tesliminde, (7/10) oranında KDV tevkifatı uygulanmakta olup, 41 No.lu Tebliğin 3’üncü maddesi ile  (I/C-2.1.3.3.1.1.) ve (I/C-2.1.3.3.1.2.) bölümlerindeki “çinko,” ibarelerinden sonra gelmek üzere “demir-çelik,” ibarelerinin de bu bölüme eklenmesi ile, “külçe demir-çelik” teslimleri de “Külçe Metal Teslimlerinde KDV Tevkifatı” bölümüne göre tevkifat kapsamına alınmış oldu.

Hurda metallerden elde edilenler dışındaki bakır, çinko, demir-çelik, alüminyum ve kurşun külçelerinin ithalatçılar ve ilk üreticiler (cevherden üretim yapanlar) tarafından yapılan teslimlerinde tevkifat uygulanmaz, bu safhalardan sonraki el değiştirmelerde ise tevkifat uygulanır. Hurda metalden elde edilen külçelerin ithalatçıları ve üreticileri tarafından tesliminde de tevkifat uygulanmaktadır.

Tevkifat kapsamına, her türlü hurda metallerden elde edilen külçeler ile hurda metallerden elde edilenler dışındaki bakır, çinko, demir-çelik, alüminyum ve kurşun külçelerinin teslimi girmektedir. Slab, billet (biyet), kütük ve ingot teslimleri de bu uygulama bakımından külçe olarak değerlendirilmektedir.

2. Demir-Çelik Ürünlerinin Tesliminde KDV Tevkifatı:

Demir-çelik ve alaşımlarından mamul, Tebliğin (I/C-2.1.3.3.8.2.) bölümünde belirtilen ürünlerin, Tebliğin (I/C-2.1.3.1/a ve b) bölümlerinde sayılanlara (belirlenmiş alıcılar ile KDV mükelleflerine) tesliminde (4/10) oranında KDV tevkifatı uygulanacaktır.

İthalatçılar tarafından yapılan teslimlere ilişkin düzenlenen faturada “Teslim edilen mal doğrudan ithalat yoluyla temin edildiğinden tevkifat uygulanmamıştır.” açıklamasına ve ithalata ilişkin fatura ve gümrük beyannamesi bilgilerine yer verilir.

Cevherden üretim yapanlar ise düzenlenen faturada “Teslim edilen mal firmamızca münhasıran cevherden üretildiğinden tevkifat uygulanmamıştır.” açıklamasına yer vermek suretiyle tevkifat uygulanmaksızın işlem yapar.

3. Tevkifat Kapsamına Giren Demir-Çelik Ürünleri:

Cevherden, hurdadan veya diğer hammaddelerden üretilen demir çelik ve alaşımlarından mamul her türlü uzun (çubuk, inşaat demiri, profil, kangal demir, filmaşin, tel, halat, hasır, boru, lama vb.) veya yassı (levha, sıcak haddelenmiş yassı ürünler, soğuk haddelenmiş yassı ürünler ve kaplanmış yassı ürünler vb.) demir-çelik ve alaşımı ürünler girmektedir.

4. Tevkifat Kapsamına Girmeyen Demir-Çelik Ürünleri:

Demir-çelik ve alaşımlarından mamul eşya (kapı, kapı kolu, köşebent, vida, somun, vida soketi, dübel, kilit, çivi, flanş, maşon, dirsek, kanca, menteşe, yay, bilya, rulman, zincir vb.) teslimlerinde tevkifat uygulanmayacaktır.

5. Demir-Çelik Külçeleri ve Ürünleri Tevkifatının Beyanında Kullanılacak Tevkifat Kodları:

Demir-çelik külçeleri ve demir-çelik ürünlerinin teslimlerinde durumuna göre 2 No.lu KDV beyannamesinde aşağıdaki Tevkifat Kodları kullanılacaktır.

617- Hurda Metalden Elde Edilen Külçe Teslimleri

618- Hurda Metalden Elde Edilenler Dışındaki Bakır, Çinko, Demir Çelik, Alüminyum ve Kurşun Külçe Teslimleri

627- Demir Çelik Ürünlerinin Teslimleri

6. Demir-Çelik Ürünleri Teslimleri Nedeniyle Tevkifattan Doğan KDV’nin İadesi:

Mahsuben iade talepleri; miktarına bakılmaksızın vergi inceleme raporu, YMM raporu ve teminat aranmadan yerine getirilir.

10.000 TL’yi aşmayan nakden iade talepleri; teminat, vergi inceleme raporu ve YMM raporu aranılmadan yerine getirilir,

10.000 TL’yi ve üzerindeki nakden iade talepleri ise vergi inceleme raporu sonucuna göre veya YMM raporu ile yerine getirilir. 10.000 TL’yi aşan kısım için teminat verilmesi halinde teminat, vergi inceleme raporu sonucuna göre veya YMM raporu ile çözülecektir.

Danıştay 4. Dairesi’nin 01.02.2022 tarih ve Esas No:2021/2647 sayılı Kararı ile Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair 35 Seri No.lu Tebliğ ile getirilen, Tevkifat iadelerinde tevkifat tutarının ödenmiş olması zorunluluğuna ilişkin maddesinin yürütmesi durdurulduğundan, tevkifat uygulamasından kaynaklanan iade taleplerinin yerine getirilmesinde, alıcı tarafından 2 No.lu KDV beyannamesi ile beyan edilen ve tahakkuk ettirilen KDV’nin ödenmiş olması şartı aranmayacaktır. Ayrıca Gelir İdaresi Başkanlığı’nca Vergi Dairesi Başkanlıklarına ve Defterdarlık Gelir Müdürlüklerine hitaben yazılan “13.05.2022 tarih ve E-63230 sayılı yazı ile tevkifat iadelerinde aranılan ödeme zorunluluğunun kaldırıldığı duyurulmuştur.

III. DEMİR-ÇELİK ÜRÜNLERİ TESLİMİNDE TEVKİFAT UYGULAMASINDA YAŞANILAN TEREDDÜTLER

1. Daha Önce Uygulamaya Geçen Bakır, Çinko, Alüminyum ve Kurşun Teslimlerinde KDV Tevkifatının Kapsamı Nasıl Belirlenmişti?

Benzer nitelikteki metallerden olan;  bakır, çinko, alüminyum ve kurşun teslimlerinde tevkifat düzenlemesi daha önceden getirilmiş ve Tebliğin (I/C-2.1.3.3.2.2.) bölümünde tevkifatın kapsamı belirlenmiştir. Burada;

– Profilin boyanmış veya kaplanmış olması, bunların tesliminde tevkifat uygulanmasına engel olmayacağı ve bu durumda, profilin boyanması veya kaplanmasına ilişkin fason eloksal işçiliği tevkifat kapsamında olmayacağı,

– Bakır, çinko, alüminyum ve kurşun telin; plastik, cam, kâğıt, emaye, vernik ve benzeri izolasyon malzemeleri ile kaplanması suretiyle elde edilen “izoleli iletken” teslimleri tevkifata tabi tutulmayacağı,

– Söz konusu metal ve alaşımlarından imal edilen nihai ürünler ile bunların kesme, sıyırma, kıvırma, kaynak, bükme, vida yeri delme-açma ve benzeri şekillerde işlenmesi sonucu elde edilen yarı mamul ve mamul mahiyetindeki malların teslimlerinin tevkifata tabi olmadığı,

– Bakır, çinko, alüminyum ve kurşun ve bunların alaşımı metallerden elde edilen meşrubat kutusu, otomobil parçası, havalandırma kanal borusu, pano, çerçeve, kapı, kapı kolu, mahya, alüminyum folyo, köşebent, vida, somun, vida soketi, dübel, kilit, çivi, kepenk taşı, flanş, maşon, dirsek, bek, kanca, menteşe, aksesuar ve benzerlerinin teslimi tevkifata tabi olmayacağı,

Yönünde; işleme tabi tutularak yarı mamul yada mamul haline getirilen veya bazı maddeler veya izolasyon malzemeleri ile kaplanan telin tesliminde tevkifat uygulanmayacağı açık olarak, örneklendirilerek oluşacak tereddütler giderilecek biçimde belirlemeler yapılmıştır.

2. Demir-Çelik Ürünleri Teslimlerinde Tevkifat Kapsamı Nasıl Belirlendi?

Tebliğin (I/C-2.1.3.3.8.2.) bölümündeki tevkifat kapsamına;

– Cevherden, hurdadan veya diğer hammaddelerden üretilen demir-çelik ve alaşımlarından mamul her türlü uzun (çubuk, inşaat demiri, profil, kangal demir, filmaşin, tel, halat, hasır, boru, lama vb.) veya yassı (levha, sıcak haddelenmiş yassı ürünler, soğuk haddelenmiş yassı ürünler ve kaplanmış yassı ürünler vb.) demir-çelik ve alaşımı ürünlerinin gireceği düzenlenirken,

– Demir-çelik ve alaşımlarından mamul eşya (kapı, kapı kolu, köşebent, vida, somun, vida soketi, dübel, kilit, çivi, flanş, maşon, dirsek, kanca, menteşe, yay, bilya, rulman, zincir vb.) teslimlerinde tevkifat uygulanmayacağı açıklanmıştır.

3. Tereddüt Neden Oluşuyor?

Demir-çelik ve alaşımlarından mamul her türlü uzun veya yassı demir-çelik ve alaşım ürünleri tevkifat kapsamına alınırken, mamul eşyalar (kapı, kapı kolu, köşebent,  vida, somun, vida soketi, dübel, kilit, çivi, flanş, maşon, dirsek, kanca, menteşe, yay, bilya, rulman, zincir vb.) tevkifat kapsamı dışına çıkarılmıştır.

Kesme, sıyırma, kıvırma, kaynak, bükme, vida yeri delme-açma ve benzeri şekillerde işlenmesi sonucu elde edilen yarı mamul mahiyetindeki; ferforje (korkuluk), masa ayağı, otomobil parçası, mobilya üretiminde kullanılan demir-çelik parçaları, çatı ve havalandırma aksamları, su ve doğalgaz tesisat aksam ve parçaları vb. ürünlerin tevkifata tabi olup olmadığı net olarak belirlenmediği için tereddüte düşülmektedir.

Daha önce tevkifat kapsamına alınan bakır, çinko, alüminyum, kurşun ve bunların alaşımlarından elde edilen yarı mamuller  tevkifat kapsamından çıkarılmasına rağmen, demir-çelik ve alaşımlarından üretilen sadece mamul ürünler tevkifat kapsamı dışında bırakılmış, yarı mamullerin tevkifata tabi olup olmadığı ihmal edilmiştir.

4. Bakır, Çinko, Alüminyum Ve Kurşun Teslimlerinde Uygulanan KDV Tevkifatı İle İlgili Önceden Verilen Özelgeler:

Demir-Çelik ürünlerine getirilen KDV tevkifatı uygulaması öncesinde, benzer nitelikteki; bakır, çinko, alüminyum ve kurşun teslimlerinde başlayan uygulamalarda tereddüt edilen hususlarla ilgili Başkanlık tarafından verilen özelgeler aşağıda özetlenmiştir.

Demir-çelik ürünleri teslimlerinin de bu ürünlere benzer olması bakımından, tereddütler giderilinceye kadar veya Başkanlık tarafından aksi yönde bir düzenleme yapılıncaya veya özelge verilinceye kadar değerlendirilmek ve fikir sahibi olunması bakımından sektörün bilgisine sunulmuştur.

DEMİR-ÇELİK BENZERİ ÜRÜNÜNÜN VASFI ÖZELGENİN TARİHİ NO.SU TEVKİFATA TABİ OLUP OLMADIĞI HUSUSUHDAKİ İDARENİN GÖRÜŞÜ
Yarı Mamul Mal Teslimleri İstanbul VDB’nin 07.09.2011 tarih B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV.9-1505 sayılı özelgesi Alüminyum profil ve levhanın işleme tabi tutulması sonucu elde edilen ürünlerin tesliminde ise tevkifat uygulanmayacaktır.
Yarı Mamul Mal Teslimleri Konya VDB’nin 24.08.2011 tarih B.07.1.GİB.4.42.16.02-KDV-2-1101-67 sayılı özelgesi Bu açıklamalara göre, eritilmiş hurda alüminyum malzemelerden ürettiğiniz et makinesi parçası (şanzıman, boğaz muhafazası) hamur makinesi dişlisi, irmik makinesi parçası, mermer makinesi parçası gibi ürünlerin teslimlerinde 96 ve 105 Seri No.lu KDV Genel Tebliği uyarınca KDV tevkifatı uygulanmasına gerek bulunmamaktadır.
Yarı Mamul ve Mamul Mal Teslimleri İstanbul VDB’nin 17.02.2014 tarih 39044742-KDV.9-241 sayılı özelgesi Ayrıca, söz konusu metal ve alaşımlarından imal edilen nihai ürünler ile bunların kesme, sıyırma, kıvırma, kaynak, bükme, vida yeri delme-açma ve benzeri şekillerde işlenmesi sonucu elde edilen yarı mamul ve mamul mahiyetindeki malların teslimleri tevkifata tabi olmayacaktır.
Yarı Mamul ve Mamul Mal Teslimleri İstanbul VDB’nin 14.04.2014 tarih 39044742-KDV.9-910 sayılı özelgesi Buna göre, firmanızca çubuk bakır ve çubuk pirinçlerin çeşitli boylarda kesilerek delinmesi ve diş çekilmesi suretiyle elde edilen yarı mamul ve mamul mahiyetindeki irtibat parçası veya bakır terminallerin teslimlerinde ve  borular ile kabloların uçlarına kontak alanı sağlamak suretiyle bağlantı için ezilen, delinen, kesilen bakır boruların oluşumu ile elde edilen yarı mamul mahiyetindeki izolesiz esnek bağlantı parçalarının teslimleri tevkifata tabi olmayacaktır.

Diğer taraftan, tavlı ve kalaylı tellerden yapılan örgülü flexible izolesiz yuvarlak ya da yassı kabloların (plastik ve benzeri izolasyon malzemeleri ile kaplanan kablolar hariç) teslimleri tevkifata tabi olacaktır.

Yarı Mamul ve Mamul Mal Teslimleri İstanbul VDB’nin 25.02.2015 tarih 39044742-KDV.9-328sayılı özelgesi Tevkifat kapsamına bakır ve alaşımlarından, çinko ve alaşımlarından, alüminyum ve alaşımlarından, kurşun ve alaşımlarından mamul; anot, katot, granül, filmaşin, profil, levha, tabaka, rulo, şerit, panel, sac, boru, pirinç çubuk, lama, her türlü tel ve benzerleri, çinko oksit ile kurşun ve alaşımlarından mamul, tuğla, mühür, yaprak, plaka, folyo, pul, saçma, ızgara, toz, kurşun oksit, kurşun monoksit, kırmızı oksit ve benzerlerinin girdiği açıklanmıştır.
Boyanmış, Kaplanmış, Mahiyetini Değiştirmeden Kesilmiş, Delinmiş veya Vida Yeri Açılmış Malların Tesliminde Adana VDB’nin 23.08.2013 tarih 84412373-130[9.-2012/4180]-80 sayılı özelgesi Buna göre, nihai ürün olmayan alüminyum profilin Tebliğin (3.1.2) bölümünde sayılanlara tesliminde 7/10 oranında KDV tevkifatı uygulanacak; profilin boyanmış ve kaplanmış olması ile mahiyetini değiştirmeden belli ebatlarda parçalara bölünmesi veya kesilmesi ile vida yeri açma – delme  işlemleri ise tevkifat uygulanmasına engel teşkil etmeyecektir.
Profil İle Birlikte; Fitil, Vida, Dübel, Kol, Kilit, Köpük vb. Kullanılarak İmal Edilen Kapı, Pencere, Pano, Bölme, Balkon vb. Teslimlerinde GİB’in 13.08.2007 tarih B.07.1.GİB.0.57/5709-7/ 71877  sayılı özelgesi Alüminyum profil ile birlikte fitil, vida, dübel, kol, kilit, köpük vb malzemeler kullanarak imal ettiğiniz balkon, pencere, kapı, bölme, pano gibi mamullerin tesliminde tevkifat uygulanmayacaktır.
Nihai Tüketime Konu Olmak Üzere Teslim Edilen Bakır Şerit Malatya VDB’nin 09.08.2012 tarih B.07.1.GİB.4.44.15.01-2011-KDV-14-27 sayılı özelgesi Buna göre, bakır şerit teslimlerine ilişkin olarak ödenen bedele isabet eden KDV nin % 90 oranında tevkifata tabi tutulması zorunludur. Ancak, özel inşaatınızda nihai tüketime konu olmak üzere teslim edilen bakır şerite ait hesaplanan KDV nin bu kapsamda değerlendirilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla, adınıza düzenlenen tevkifatlı faturanın satıcı firma tarafından düzeltilmesi ve hesaplanan KDV nin tamamının bu firma tarafından beyan edilmesi gerekmektedir.
Yağmur İndirme ve Çatı Malzemeleri Kocaeli VDB’nin 20.08.2011 tarih B.07.1.GİB.4.41.15.01-KDV-2010/41-105 sayılı özelgesi Bu itibarla, teslimleri tevkifat uygulaması kapsamında bulunan bakır, çinko, alüminyum ve bunların alaşımlarından mamul eşyaların belirli işlemlerden geçirilmesi sonucu elde edilen yağmur indirme sistemleri ile çatı malzemelerinin teslimlerinde KDV tevkifatı uygulanmasına gerek bulunmamaktadır.
Çatı Kaplama Malzemeleri Ankara VDB’nin 14.09.2011 tarih B.07.1.GİB.4.06.17.01-2010-KDV-4-14009-37-723 sayılı özelgesi Buna göre, satın alınan bakır levhaların belli işlemlerden geçirilerek çatı kaplama işlemlerinde kullanılmak üzere imal edilmesi sonucunda ortaya çıkan mamullerin teslimlerinde, katma değer vergisi tevkifatı uygulanmayacaktır.
Asma Tavan Teslimleri İstanbul VDB’nin 21.05.2014 tarih 39044742-KDV.9-1401 sayılı özelgesi Buna göre, firmanızca üretimi yapılan “alüminyum trapez” ve “lamel asma tavan”  teslimlerinde  KDV tevkifatı uygulanmayacaktır.
Balkon/Merdiven Korkuluğu Teslimlerinde Eskişehir VDB’nin 11.04.2014 tarih 73903997-130[9-2013/25]-2775 sayılı özelgesi Buna göre, Tebliğin 3.1.2 bölümünde sayılanlara alüminyum balkon korkuluğu ve merdiven korkuluğu tesliminde hesaplanan KDV tevkifata tabi tutulmayacaktır.
Meşrubat Kutusu Teslimleri GİB’in 05.06.2007 tarih B.07.1.GİB.0.54/5409-245   sayılı özelgesi Buna göre, imalatını yaptığınız ve bitmiş ürün olarak doluma hazır halde müşterilerinize teslimini gerçekleştirdiğiniz meşrubat kutularının teslimi söz konusu ürünün nihai ürün niteliği taşımasından dolayı katma değer vergisi tevkifatına tabi olmayacaktır.
Çelik Hurda Tesliminde Kocaeli VDB’nin 02.04.2014 tarih 93767041-130[17-2013/133]-35 sayılı özelgesi Buna göre şirketinizin yukarıda belirtilen üretim faaliyetleri sonucu ortaya çıkan çelik hurda, standart dışı ve kırpıntı ürünlerin teslimi KDV Kanununun 17/4-g maddesi gereği istisna olmakla birlikte, bu ürünlerin çeşitli işlemlerden geçirilip işlenmesi neticesinde hurda atık nitelikleri kaybederek hammadde olarak kullanılacak halde teslimi ise genel oranda (%18) KDV ye tabi olacaktır. (KDV’ye tabi olması durumunda ise 1.5.2022’den itibaren külçe teslimi olursa 7/10, demir-çelik teslimi olursa 4/10 Tevkifat uygulanacaktır)

IV. SONUÇ VE DEĞERLENDİRMELER

Demir-çelik ürünlerinin teslimleri ile ilgili getirilen tevkifat zorunluluğu düzenlemesinde, daha önceden benzer nitelikteki (bakır, çinko, alüminyum ve kurşun) malların teslimlerine yönelik getirilen tevkifat zorunluluğunda yaşanılan tereddütler ve talep edilen özelgeler dikkate alınarak, yarı mamul/mamul teslimlerinde tevkifata yönelik muhtemel tereddütleri giderici yönde daha kapsamlı ve bol örnek verilebilirdi.

Ancak çıkarılan tebliğde; benzer nitelikteki sektörlere getirilen tevkifat uygulamasına yönelik önceki tebliğde yarı mamul ürünler tevkifat kapsamı dışında bırakılırken, demir-çelik ürünlerinin teslimlerinde sadece belirtilen dar kapsamlı mamul ürünler tevkifat kapsamı dışında bırakılarak, tereddütler daha da artırılmıştır.

Demir-çelik ürünlerinin teslimine getirilen tevkifat zorunluluğunun;

– Cevherden, hurdadan veya diğer hammaddelerden üretilen demir-çelik ve alaşımlarından mamul her türlü uzun (çubuk, inşaat demiri, profil, kangal demir, filmaşin, tel, halat, hasır, boru, lama vb.) veya yassı (levha, sıcak haddelenmiş yassı ürünler, soğuk haddelenmiş yassı ürünler ve kaplanmış yassı ürünler vb.) demir-çelik ve alaşımı ürünlerinin teslimlerinde uygulanması gerektiği,

– Nihai ürün olmayan demir-çelik ürünlerinin; boyanmış ve kaplanmış olması ile mahiyetini değiştirmeden belli ebatlarda parçalara bölünmesi veya kesilmesi ile vida yeri açma – delme işlemlerine tabi tutulmasının tevkifata engel olmayacağı,

– Ancak; belirli işlemlerden (kesme, boyama, kaplama, kaynak, tornadan geçirme, vida yeri açma, başka bir malzeme ile birleştirme vb.) geçirilerek mahiyeti değiştirilmiş mamul ya da yarı mamul (demonte olanlar dahil) niteliği kazanmış; otomobil parçası, pencere-balkon-merdiven korkuluğu (ferforje), masa ayağı, çatı kaplama malzemesi, çatı-havalandırma-yağmur indirme malzemeleri, mobilya malzemeleri, her türlü yedek parça, su ve doğalgaz tesisat aparat ve parçaları vb. ürünlerin KDV tevkifatı kapsamı dışında kalması gerektiği ve bu hususun bir an önce haksız rekabeti önleyecek şekilde açıklanması gerektiği düşünülmektedir.

Tevkifat uygulamasının kapsamının net bir biçimde belirlenmesi, özellikle mamul/yarı mamul niteliğindeki demir-çelik ürünlerinin tevkifata tabi tutulması ya da tutulmamasından kaynaklanan haksız rekabet nedeniyle iyi niyetli bazı mükelleflerin müşteri kayıplarına neden  olduğu hususunun göz önünde bulundurulması önem arz etmektedir.

Hamza ERTEKİN
E.Vergi Dairesi Müdür Yrd.
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.alomaliye.com/2022/05/23/demir-celik-mamul-yari-mamul-urunlerde-kdv-tevkifati/

Kaynakça:

– 1 Seri No.lu KDV Genel Uygulama Tebliği,

– 41 Seri No.lu KDV Genel Uygulama Tebliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ

– 60 Seri No.lu KDV Sirküleri

– Muhtelif Özelgeler

Banka kredilerine ulaşmada sıkıntı yaşayan şirketlerin aklına haklı olarak gelen ilk şey, piyasadan olan alacakları. Şirketler ilk olarak bu alacaklarının peşine düştü! Bu alacaklar, sadece mal ve hizmet satışından doğan alacakları değil, Devletten olan alacakları da kapsıyor.

Şirketlerin Devletten olan en önemli alacakları; hakedişler, KDV iadeleri ve devir KDV’den oluşuyor.

Devir KDV’nin tahsili sorunlu!

Zaman zaman gecikmeler olsa da, Devletten olan hakediş alacakları ödeniyor. KDV iadelerinde yaşanan sorunlar ve tıkanıklıklar da, son dönemlerde alınan önlemler ve hayata geçirilen yeni düzenlemeler sonrasında büyük ölçüde giderildi. Bu iadeler de sorunsuz bir şekilde yapılıyor. Yani, Devletten olan bu iki alacak türünde tahsilat açısından fazla bir sorunla karşılaşılmıyor.

En büyük sorun, devir KDV alacaklarında yaşanıyor.

Devir KDV sorunu, 37 yıl önce getirilen ancak güncellenmeyen KDV sisteminin yarattığı yapısal bir sorun. Yani, sadece bugünün sorunu değil. Bu sorun, 1985 yılında yürürlüğe giren KDV Kanununda yer alan özel bir düzenlemeden kaynaklanıyor. Getirildiği dönem itibarıyla doğru ancak, günümüz koşullarında olmaması gereken bir düzenleme.

Devir KDV neden sıkça gündeme gelmeye başladı?

Bu konu, devir KDV tutarının yüksek olmaması nedeniyle pek gündeme gelmiyordu, kimse de üzerinde fazla durmuyordu. Ancak, son dönemde ekonomimizdeki olumsuz gelişmeler, banka kredilerine erişimde yaşanan sorunlar, şirketlerin finansman sıkıntılar vb., iş dünyasının gözünü 400 Milyar TL’yi aşan devir KDV’ye çevirmesine neden oldu.

Devir KDV alacakları, şirketler açısından büyük bir finansman kaynağı haline gelmiş durumda!

Devir KDV neden artıyor, niye azalmıyor?

Devir KDV tutarının günden güne artmasının en büyük nedeni, son dönemlerde sıkça yapılmaya başlanılan KDV oran indirimleri. İndirimli orana tabi mal ve hizmetlerin kapsamı genişledikçe (ki bizde öyle) devir KDV’nin artması da kaçınılmaz oluyor. Bunun dışında devir KDV’yi artıran diğer önemli bir husus da, sahte fatura kullanımı. Sahte fatura ile mücadelede de, son dönemde büyük mesafe kaydedildi

Devir KDV sorunu neden oluşuyor?

AB’de devir KDV sorunu bulunmuyor. Çünkü, AB KDV mevzuatına göre devreden KDV tutarları, belirli dönenler itibariyle (aylık, 3 aylık vb.) mükelleflere iade ediliyor. Biz de ise durum biraz farklı, mükellefler aylık satışları üzerinden hesapladıkları KDV’den, alışları ve genel giderleri nedeniyle yüklendikleri KDV’leri düşerek, aradaki olumlu farkı aylık dönemler halinde Maliye’ye ödüyorlar. Yüklenilen KDV’nin hesaplanan KDV’den fazla olduğu durularda ise, yüklenildiği halde hesaplanan KDV’nin azlığı nedeniyle indirilemeyen KDV, iade hakkı doğuran bazı işlemler hariç olmak üzere iade edilmiyor, indirilmek üzere sonraki aylara devrediliyor. 

İş dünyası, devir KDV ile devleti finanse ettiği görüşünde!

KDV sistemimiz, vergi mükelleflerinin Maliye’yi finanse ettiği bir sistem haline gelmiş durumda. Devir KDV’nin yarattığı finansman yükünü artık iş dünyası taşıyamıyor. Gerçekten taşınır gibi de değil, bu sorun özellikle bazı mükellefler açısından kangren haline gelmiş durumda.

Şirketlerin işletme sermayesi olarak kullanacağı tutarlar, devir KDV’de bulunuyor.

Devir KDV 400 Milyar TL.’yi aştı, artık sürdürülebilir değil!

Devir KDV sorunu ve tutarı günden güne büyüyor. Sanki kartopu gibi! 2017 yılı sonu itibariyle devir KDV tutarı 167 Milyar TL iken, 2018 yılı sonunda 200 Milyar TL., 2020 yılı sonu itibariyle 260 Milyar TL., 2021 yılı sonunda 350 Milyar TL., şu an ise 400 Milyar TL’yi aşmış durumda!

Yani, devir KDV sorunu artık sürdürülebilir değil!

İş dünyasının gözü 400 Milyar TL’yi aşan devir KDV’de!

Evet, iş dünyasının gözü Maliye’den olan 400 Milyar TL’yi aşan devir KDV alacaklarında. Finansman sıkıntısı arttıkça, devir KDV’ye olan talep de artıyor.

2018’de büyük fırsat kaçtı!

2018 yılında devir KDV’lerin iade edilmesini öngören yeni bir sisteme geçilmesi için düzenleme yapılması planlanıyordu. Hazırlanan teklif TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edildi, ancak Genel Kurul’da “devir KDV tutarının iadesinin bütçeye etkisinin hesaplanamaması’ ve “diğer bazı yanlış anlamalar” nedeniyle verilen önergelerle son anda teklif metninden çıkarıldı!  

Eğer söz konusu düzenleme yasalaşmış olsaydı, iş dünyasının uzun süredir yasadığı bir sorun daha çözüme kavuşturulmuş olacaktı.

Endekslemeye tabi olsa devir KDV tutarı en az 900 Milyar TL!

400 Milyar TL’yi aşan devir KDV’nin yaklaşık 250 Milyar TL’lik kısmı reel sektöre ait. Devir KDV’nin bir kısmı 1985 yılından bu yana geliyor. Bu tutar endekslemeye tabi olsa, devir KDV tutarı, şu an en az 900 Milyar TL civarında olurdu! Mükelleflerin reel anlamda da kayıpları oldukça fazla!

Devir KDV sorununu çözmenin tam zamanı!

2018 yılında gündeme gelen çalışmada, devir KDV’nin iadesinin Hazine Bonosu veya Devlet Tahvili ile yapılması ve bu işleme de, kamu bankalarının aracılık yapması öngörülüyordu. Ancak, bu çalışma yasalaşmadı.

Yukarıda da ifade edildiği üzere, devir KDV tutarı 400 milyar TL’yi aşmış durumda. İş dünyası, artık devir KDV’nin yarattığı finansman yükünü taşıyamıyor. Çoğu işletmenin işletme sermayesi devir KDV’de bulunuyor. Artık, devir KDV sorununun çözülmesi bir zorunluluk haline geldi.

İş dünyası devir KDV tutarının iadesini istiyor!

İş dünyası, devir KDV tutarlarının nakden veya mahsuben iade edilmesinde ısrarlı. Ki, bu talebini de farklı platformlarda sıkça dile getiriyor.

Peki, devir KDV tutarının nakden veya mahsuben iadesi mümkün mü? Hemen cevap verelim, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik duruma bakıldığında, Maliye’nin iş dünyasına devir KDV tutarının tamamını nakden veya mahsuben iade etmesi fiilen mümkün bulunmuyor.

Peki, devir KDV nasıl tasfiye edilebilir?

Maliye’nin devir KDV tutarını nakden veya mahsuben iade etmesi fiilen mümkün bulunmuyor, ancak bu sorunun iş dünyası tarafından daha fazla taşınması da söz konusu değil! Artık bu sorunun çözümlenmesi şart! Ama nasıl?

Bize göre, devir KDV sorunu, milat olarak kabul edilebilecek bir tarih belirlenerek aşağıdaki şekilde çözülebilir. Örneğin bu tarih 2021 yılı sonu yani 2022 yılı başı olarak dikkate alınabilir.

1- 2022’den itibaren devir KDV’ler aylık veya 3 aylık dönemler halinde iade edilebilir

KDV Kanununda yapılacak değişiklikle, devir KDV’ler aylık veya 3’er aylık dönemler itibariyle nakden veya mahsuben iade edilebilir. Bu şekilde mükellefler üzerinde KDV yükü kalmayacak.  

2- 2022 öncesi devir KDV sorunu birkaç farklı yöntemle çözümlenebilir

2021 yılından 2022 yılına devreden 400 Milyar TL’yi aşan KDV tutarının nakden veya mahsuben iade edilmesi kısa ve orta vadede mümkün bulunmuyor.

Bize göre, bu devir KDV tutarı hem hazineyi hem de iş dünyasını yormayacak şekilde birkaç farklı yöntemle tasfiye edilebilir. Devir KDV tutarının;

- %30’luk kısmı gelir veya kurumlar vergisi yönünden gider yazılarak,

- %20’lik kısmı merkezi yönetim kapsamındaki kamu kurumlarına ve bankalara olan borçlara mahsup edilerek,

- %20’lik kısmı nakden iade edilerek,

- Kalan %30’luk kısmı ise en az 5 yıl vadeli devlet tahvili verilerek

tasfiye edilebilir.

Bu şekilde bir yandan küçük esnaf, KOBİ, büyük işletmelerin ve şirketlerin likidite ihtiyacı karşılanmış, diğer yandan üretim ve istihdam da desteklenmiş olur.

Devir KDV’nin tasfiyesi herkesi memnun edebilir!

Devir KDV tutarının belirtilen şekilde tasfiyesi halinde, iş dünyası devreden KDV alacaklarını, Devlet ve bankalar bunlardan olan alacaklarını tahsil etmiş olacak. Devlet ayrıca birikmiş devir KDV tutarının iadesini uzun vadeye yayarak bundan kurtulmuş olacak.

Bunun piyasaya etkisi ise, çarpan etkisiyle iadeye konu devreden KDV tutarının en az 3 - 4 katı olacak.

Bize göre, devir KDV’nin tasfiyesi KGF’den daha etkili sonuçlar doğurabilir. Abdullah TOLU

https://www.dunya.com/kose-yazisi/is-dunyasi-400-milyari-asan-devir-kdvnin-pesinde/658587

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

Sayı

:

E-84098128-120[74-2021/1]-278022

01.09.2021

Konu

:

Deprem nedeniyle  ağır hasar kaydı olan gayrimenkullere ilişkin verilecek GMSİ beyanında zararın gider olarak indirilip indirilemeyeceği hk.

İlgi

:

15/03/2021 tarihli özelge talep formunuz.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; gayrimenkul sermaye iradı mükellefi olduğunuzu, depremde ağır hasar gören … ada … parsel 14 bağımsız bölüm numaralı üç adet gayrimenkulünüz için … Belediyesi Yapı Kontrol Müdürlüğünün … talebine istinaden 6306 sayılı Kanun gereğince söz konusu gayrimenkulleriniz için riskli yapı kararı alınması üzerine anılan Belediye tarafından yıkım kararı verildiği öte yandan, 2020 takvim yılında ilgili gayrimenkullerden dokuz ay kira geliri elde etmeniz nedeniyle beyanname verdiğinizi belirterek, söz konusu gayrimenkullerin amortisman sonrası kalan net değerinin zarar olarak beyan edilip edilmeyeceği hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmiştir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun "Gayrimenkul Sermaye İradının Tarifi" başlıklı 70 inci maddesinde; binaların sahipleri, mutasarrıfları, zilyedleri, irtifak ve intifa hakkı sahipleri veya kiracıları tarafından kiraya verilmesinden elde edilen iratların gayrimenkul sermaye iradı olduğu hüküm altına alınmış olup, maddenin 71 inci maddesinde; "Gayrimenkul sermaye iradında safi irat, gayrisafi hasılattan iradın sağlanması ve idamesi için yapılan giderler indirildikten sonra kalan müspet farktır." hükmüne yer verilmiştir.

Aynı Kanunun 74 üncü maddesinde de safi iradın bulunması için 21 inci maddeye göre istisna edilen gayrisafi hasılata isabet edenler hariç olmak üzere gayrisafi hasılattan  indirilecek giderler anılan maddede bentler halinde sayılmış, (6) numaralı bentte; kiraya verilen mal ve haklar için ayrılan amortismanların gider olarak indirilebileceği hüküm altına alınmıştır.

Yine aynı Kanunun 88 inci  maddesinde; "Gelirin toplanmasında gelir kaynaklarının bir kısmından hasıl olan zararlar (80 inci maddede yazılı diğer kazanç ve iratlardan doğanlar hariç) diğer kaynakların kazanç ve iratlarına mahsup edilir. Bu mahsup neticesinde kapatılmayan zarar kısmı, müteakip yılların gelirinden indirilir. Arka arkaya beş yıl içinde mahsup edilmeyen zarar bakiyesi müteakip yıllara naklolunamaz.

Menkul ve gayrimenkul sermaye iratlarında, gider fazlalığından doğanlar hariç, sermayede vukua gelen eksilmeler zarar addolunmaz."  hükmüne yer verilmiştir.

Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalara göre; kira gelirinizin beyanında gerçek gider usulünü seçmeniz halinde, istisna edilen gayrisafi hasılata isabet edenler hariç olmak üzere; Gelir Vergisi Kanununun 74 üncü maddesinin (6) numaralı bendine göre kiraya verilen gayrimenkulleriniz için ayrılan amortismanları indirim konusu yapmanız mümkün bulunmaktadır.

Ancak, deprem nedeniyle hasar gören söz konusu gayrimenkullerin amortisman sonrası kalan net değerinin, Gelir Vergisi Kanununun 74 üncü maddesi kapsamında gider olarak indirim konusu yapılması mümkün bulunmamakta olup; ayrıca deprem nedeniyle hasar gören gayrimenkuller için anılan Kanunun 88 inci maddesi gereğince sermayede vukua gelen eksilmelerin zarar olarak beyan edilemeyeceği de tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

GİB Ankara VD Başkanlığı Özelgesi

Tarih : 03.09.2021

Sayı : 38418978-120[37-20/32]-269530

GVK Md. Mük. 120

Zirai kazanç yönünden gelir vergisi mükellefiyetinin yanı sıra ticari kazanç mükellefiyetinin de olması durumunda, zirai kazanç yönünden geçici vergi ödeme yükümlülüğü bulunmadığından, geçici vergi beyannamesinde sadece gerçek usulde vergilendirilen ticari faaliyetten elde edilen gelirlere yer verileceği hk.

Özelge talep formunuzda; zirai kazanç yönünden gelir vergisi mükellefi olarak bilanço esasına göre defter tutmakta iken yıl içerisinde bu faaliyetinize ek olarak ticari kazanç mükellefiyetinin de açıldığı ve geçici vergi beyannamesi verme yükümlülüğünüzün oluştuğu belirtilerek, geçici vergi beyannamesinde sadece ticari faaliyetten elde edilen gelirlerin mi beyan edileceği diğer bir ifadeyle, zirai faaliyetten elde edilen gelirlerin vereceğiniz geçici vergi beyannamesine dahil edilip edilmeyeceği  hususunda Başkanlığımızın görüşü talep edilmektedir.

193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun “Ticari Kazancın Tarifi” başlıklı 37. maddesinin birinci fıkrasında; “Her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançlar ticari kazançtır.” hükmü yer almaktadır.

Aynı Kanun’un 53. maddesinde; çiftçilerin elde ettikleri zirai kazançların bu Kanunun 94. maddesine göre hasılatları üzerinden tevkifat yapılmak suretiyle vergilendirileceği, 54. maddede yazılı işletme büyüklüğü ölçülerini aşan çiftçiler ile bir biçerdövere veya bu mahiyetteki bir motorlu araca veya on yaşına kadar ikiden fazla traktöre sahip olan çiftçilerin kazançlarının gerçek usulde (zirai işletme hesabı veya diledikleri takdirde bilanço esasına göre) tespit olunarak vergilendirileceği, kazançları gerçek usulde vergilendirilmeyen çiftçilerin bu kazançları için beyanname vermeyecekleri hükme bağlanmıştır.

Anılan Kanun’un “Kazancın Bilanço Esasına Göre Tespiti” başlıklı 59. maddesinde;

“Çiftçiler, diledikleri takdirde işletme hesabı yerine bilanço esasına tabi tutulmalarını isteyebilirler.

Yazı ile yapılacak talep, müteakip vergilendirme dönemi başından, yeni işe başlayanlarda ise işe başlama tarihinden itibaren hüküm ifade eder. Bu suretle bilanço esasını kabul edenler iki yıl geçmedikçe bu usulden dönemezler.

Zirai kazancın bilanço esasına göre tespitinde, 56, 57 ve 58. maddeler hükmü de göz önünde tutularak, ticari kazancın bu husustaki hükümleri uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir.

Ayrıca; adı geçen Kanun’un mükerrer 120. maddesinde, geçici vergiye ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, bu maddenin uygulanmasına yönelik olarak yayımlanan 217 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nin; “1.Geçici Verginin Kapsamı” başlıklı bölümünün “1.1. Geçici Vergi Mükellefleri” alt başlıklı bölümünde;

  1. Basit usulde vergilendirilenler hariç ticari kazanç sahipleri, serbest meslek erbabı ve kurumlar vergisi mükellefleri geçici vergi ödemek zorundadırlar.

  1. Zirai kazanç sahipleriile ücret, menkul ve gayrimenkul sermaye iradı, diğer kazanç ve irat elde eden gelir vergisi mükelleflerinin geçici vergi ödeme yükümlülüğü bulunmamaktadır.”

açıklamalarına yer verilmiştir.

Bu hüküm ve açıklamalar çerçevesinde; zirai kazancınız yönünden geçici vergi ödeme yükümlülüğünüz bulunmadığından, geçici vergi beyannamenizde sadece gerçek usulde vergilendirilen ticari faaliyetinizden elde edeceğiniz gelirlere yer vermeniz gerekmektedir.

7326 Sayılı Kanun kapsamında Vergi Usul Kanunu’nun Geçici 31 inci maddesine eklenen hüküm ile tam mükellefiyete tabi ve bilanço esasına göre defter tutan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerine[i] aktiflerine kayıtlı bulunan taşınmazlar ile amortismana tabi diğer iktisadi kıymetlerini[ii] 31/12/2021 tarihine kadar yeniden değerleme imkanı getirilmişti. Birçok mükellef bu uygulamadan faydalandı ve  iktisadi kıymetlerini yasal kayıtlardaki değerlerini ve birikmiş amortismanlarını Mayıs 2021 sonu itibariyle güncelledi. Şimdi sırada 7338 sayılı Kanun kapsamında Vergi Usul Kanunu’na eklenen geçici 32 nci madde ile yeniden değerleme imkanı var. Üstelik bu imkan daha önce yeniden değerleme yapmayanlar için de bir fırsat.

VUK Geçici 32 ile Yeniden Değerleme Nasıl Yapılacak?

Uygulamayı daha önce Geçici 31 ile yeniden değerleme yapanlar ve yapmayanlar olarak ikiye ayırmak gerekiyor.

1-    VUK Geçici 31 ile Yeniden Değerleme Yapanlar

Getirilen düzenleme ile Vergi Usul Kanununun Geçici 31’nci maddesinin yedinci fıkra hükümlerini dikkate alarak yeniden değerleme yapan mükelleflere yeniden değerlemeye tabi tuttukları kıymetler ile bunların amortismanları için 31.12.2021 tarihli Yİ-ÜFE değerinin, 2021 yılı Haziran ayına ilişkin Yİ-ÜFE değerine bölünmesi ile bulunan oranı dikkate alınmak suretiyle yeniden değerlenmiş tutarları tekrar yeniden değerleme imkanı tanınmıştır.

Örnek 1: ABC Sanayi A.Ş. 1 Mayıs 2019’da 1 Milyon TL’ye aldığı ve ömrü 5 yıl olan bir makineyi önce 31 Aralık 2021’de VUK Geçici 31 kapsamında, sonra da 31 Mart 2022’de VUK Geçici 32 kapsamında yeniden değerlemeye tabi tutmuştur(firma normal amortisman yöntemini kullanmaktadır). 

İktisap Bedeli

  1.000.000,00

İktisap Tarihi

1.05.2019

Amortisman Süresi

 5 Yıl

31.03.2021 BA

     450.000,00

Haziran 2019 Yİ-ÜFE

            457,16

Mayıs 2021 Yİ-ÜFE

            666,79

Katsayı

        1,458548

 

İKTİSAP TARİHİ

AMORTİSMAN ORANI

YDÖ

DD

YDÖ

BA

YDÖ

NDD

YDS

DD

YDS

BA

YDS

NDD

NET DEĞER ARTIŞI

1/5/19

20,00%

1.000.000

450.000

550.000

1.458.548,43

656.346,79

802.201,64

252.201,64

 

/

 

253

  458.548,43

 

 

257

  206.346,79

 

/

522

  252.201,64

689

      5.044,03

 

 

360

      5.044,03

 

İktisap Bedeli

1.458.548,43

İktisap Tarihi

1.05.2019

Amortisman Süresi

 5 Yıl

31.12.2021 BA

875.129,06

Haziran 2021 Yİ-ÜFE

693,54

Aralık 2021 Yİ-ÜFE

1.022,25

Katsayı

        1,473960

 

İKTİSAP TARİHİ

AMORTİSMAN ORANI

YDÖ

DD

YDÖ

BA

YDÖ

NDD

YDS

DD

YDS

BA

YDS

NDD

NET DEĞER ARTIŞI

1/5/19

20,00%

1.458.548,43

875.129,06

583.419,37

2.149.841,58

1.289.904,95

859.936,63

276.517,26

 

/

 

253

691.293,15

 

 

257

   414.775,89

 

/

522

   276.517,26

689

      5.530,35

 

 

360

      5.530,35

2-    VUK Geçici 31 ile Yeniden Değerleme Yapmayanlar

Düzenlemenin ikinci imkanı ise VUK Geçici 31 inci madde hükümlerinden yararlanmayan mükelleflere ikinci bir şans verilmesidir. Bu mükelleflere, 31.12.2021 tarihli bilançolarında kayıtlı bulunan taşınmazlar ile amortismana tabi diğer iktisadi kıymetleri yeniden değerleme imkanı verilmiştir.

Örnek 2: XYZ Sanayi A.Ş. 1 Mayıs 2019’da 1 Milyon TL’ye aldığı ve ömrü 5 yıl olan bir makineyi 31 Mart 2022’de VUK Geçici 32 kapsamında değerlemeye tabi tutmuştur(firma normal amortisman yöntemini kullanmaktadır). 

İktisap Bedeli

  1.000.000,00

İktisap Tarihi

1.05.2019

Amortisman Süresi

 5 Yıl

31.12.2021 BA

     600.000,00

Haziran 2019 Yİ-ÜFE

            457,16

Aralık 2021 Yİ-ÜFE

         1.022,25

Katsayı

        2,236088

 

İKTİSAP TARİHİ

AMORTİSMAN ORANI (%)

YDÖ

DD

YDÖ

BA

YDÖ

NDD

YDS

DD

YDS

BA

YDS

NDD

NET DEĞER ARTIŞI

1/5/19

20,00%

  1.000.000

  600.000

  400.000

2.236.088

  1.341.652

894.435,21

494.435,21

 

 

/

 

253

  1.236.088,02

 

 

257

     741.652,81

 

/

522

     494.435,21

689

         9.888,70

 

 

360

         9.888,70

VUK Geçici 32 ile Yeniden Değerleme Ne Zaman Yapılacak ve Beyanname Ne Zaman Verilecek?

2022 hesap dönemi içinde istenildiği zaman yapılabilir. Ancak enflasyonist ortamda paranın zaman değerini de düşünerek, muhasebeleştirilecek amortisman gideri sayesinde oluşturulacak vergi faydasından maksimum verim alabilmek adına hemen yapılması tavsiye edilmektedir.

Değer artışı tutarı üzerinden %2 oranında hesaplanan vergi, yeniden değerleme işleminin yapıldığı ayı takip eden ayın sonuna kadar bir beyanname ile gelir veya kurumlar vergisi yönünden bağlı olunan vergi dairesine beyan edilecek ve ilk taksiti beyanname verme süresi içinde, izleyen taksitler beyanname verme süresini takip eden ikinci ve dördüncü ayda olmak üzere üç eşit taksitte ödenecektir. Örneğin birinci geçici vergi beyannamesinde vergi matrahını düşürmek isteyen bir mükellef 31 Mart’ta yeniden değerleme yapıp beyannamesini 30 Nisan’a kadar beyan edebilir(şu an BDP’de ilgili beyanname hazırlanıp beyan edilebilir durumdadır).

Ödenecek vergi gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde KKEG olarak dikkate alınacaktır. Öte yandan,  beyanın zamanında yapılmaması ya da tahakkuk eden verginin süresinde ödenmemesi halinde yeniden değerleme hükümlerinden faydalanılamayacaktır.

VUK Geçici 32 ile Yeniden Değerlemenin Faydaları Nelerdir?

Yeniden değerleme yapmaya karar vermeden önce değerleme sonucu ödenecek %2 vergi ile değerleme sayesinde yazılacak amortisman giderinin yaratacağı vergi faydasını karşılaştırmak gerekir. Fırsat maliyeti vergi faydası lehine olan işletmelerin muhakkak uygulamayı tercih etmeleri gerektiği kanaatindeyiz. Buna ek olarak şu faydaları da sıralamak mümkündür:

- Satılması muhtemel bir sabit kıymeti olan ve bu satıştan ciddi kar yazacak olan işletmeler yeniden değerleme yaparak satış karlarını düşürebilirler. Özellikle primin çok fazla olduğu arsa-arazi satışlarında ortada her ne kadar yazılacak bir amortisman gideri olmadığından ödenecek %2’lik vergi göze batıyor olsa da yeniden değerleme ile arsa-arazi maliyetini artırıp satış karını minimize etmek ciddi vergi avantajı yaratabilir.

- Özkaynak yapısı yeteri kadar güçlü olmadığı için örtülü sermaye, teknik iflas ve finansman gider kısıtlamasından mustarip olan kurumlar yeniden değerleme yaparak örtülü sermaye ile FGK’nın yarattığı ekstra vergi yükünü bertaraf edebilir veya teknik iflastan çıkabilirler.

- İşletme dönemine geçen yatırım teşvik belgesine sahip kurumlar indirimli kurumlar vergisi matrahını hesaplarken yatırım neticesinde elde edilen sabit kıymetleri toplam sabit kıymetlere bölüp bu oranı ticari bilanço karı ile çarpmaktadırlar. Daha yüksek indirimli kurumlar vergisi matrahı bulmak isteyen kurumlar yatırım teşvik belgesi kapsamında aldıkları sabit kıymetlere değerleme yapabilirler.

Sorumlu Vergicilik Bakış Açısıyla

Mali otoritenin sunduğu vergi politikalarının mükellefler tarafından tam ve eksiksiz bir şekilde uygulandığının kontrolü öncelikli amacımız olsa da verginin kanuniliği ilkesi şemsiyesi altında mevzuatta yer alan bir takım vergi planlama araçlarıyla mükelleflerin nasıl daha az vergi ödeyebileceklerini sunmamız onlar için yarattığımız bir katma değer. Geçici 32 kapsamında yapılacak yeniden değerleme de bu katma değerden sadece biri. Faydalanmanız dileğiyle.

Serter Tanyeri
Kıdemli Müdür
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://kpmgvergi.com/

[i] Finans ve bankacılık sektöründe faaliyet gösterenler, sigorta ve reasürans şirketleri, emeklilik şirketleri ve emeklilik yatırım fonları, münhasıran sürekli olarak işlenmiş altın, gümüş alım-satımı ve imali ile iştigal eden mükellefler ile VUK’un 215 inci maddesi uyarınca kendilerine kayıtlarını Türk para birimi dışında başka bir para birimiyle tutmalarına izin verilenler hariç

[ii] Sat-kirala-geri al işlemine veya kira sertifikası ihracına konu edilen taşınmaz ve iktisadi kıymetler hariç

I- GİRİŞ

Sosyal Güvenlik Kurumu ile İl Emniyet Müdürlükleri arasında, 2021’den beri kayıt dışı istihdamla mücadele kapsamında, birlikte yürütülen proje kapsamında emniyet ekiplerince yapılan trafik denetimleri sırasında, ticari aracın tüzel kişiye (Şirkete) ait ise şoförün sigortalı olup olmadığı sorgulanıyor. Eğer sigortalı değilse durum Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmekte ve şirkete kayıt dışı işçi çalıştırdığı gerekçesiyle idari para cezaları uygulanmaktadır.

Son zamanlarda, şirkete veya tüzel kişiye ait olan ticari aracı bir arkadaşına, dostuna geçici bir süre için verenlere, “aracında kayıt dışı işçi çalıştırdığı” gerekçesiyle SGK tarafından idari para cezalarının uygulandığı sıkça duyulmaktadır.  

Bu makalenin konusu, SGK’nın 2015/25 sayılı Genelgesinde belirtilen usul ve esaslara göre, şirkete ait ticari aracın şirketin sigortalı işçisi olmayan birisi tarafından kullanırken, trafik polislerince yapılan denetimlerde düzenlenecek tutanağın SGK’ya gönderilmesi ve buna istinaden aracın sahibi olan şirkete uygulanacak olan İdari Para Cezaları ile ilgili açıklamalar olacaktır.   

II- TRAFİKTE YAPILAN DENETİMLERDE TİCARİ ARAÇ SÜRÜCÜLERİN CEZA TUTANAKLARI SGK’YA GÖNDERİLMEKTEDİR

06.12.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan kayıt dışı istihdamla mücadele kapsamında, Bankalar ve Kamu İdareleri Tarafından Yapılacak Olan Sigortalılık Kontrolü ile Kurum ve Kuruluşlardan Alınacak Bilgi ve Belgelere Dair Tebliğ’in 15. maddesine göre, il emniyet müdürlükleri tarafından yapılan trafik denetimleri sonucu, trafik idari para cezası karar tutanağı düzenlenerek sürücüye yüzüne karşı tebliğ edilen ve kullanım amacı ticari olan araçların plakası, sürücünün T.C. Kimlik Numarası, sürücünün adı ve soyadı, cezanın düzenlendiği yer, cezanın düzenlendiği il, ilçe, cezanın düzenlendiği birim ve cezanın düzenlendiği tarih bilgileri Sosyal Güvenlik Kurumu’na gönderilmektedir.

SGK’ya gönderilen bu bilgiler, Kurumun 2015/25 sayılı Genelgesinde belirtilen usul ve esaslara göre kontrol edilmekte ve kayıt dışı çalıştığı tespit edilen sigortalılara ilişkin gerekli işe girişleri, yani tescil işlemleri gerçekleştirilmekte ve ticari araç sahibine de cezai yaptırımlar uygulanmaktadır.

III- BU DURUMDA TİCARİ ARAÇ SAHİBİNE UYGULANACAK CEZALAR

Ticari aracında sigortasız yani kayıt dışı işçi çalıştırdığı, trafik polisinin düzenlediği tutanak ile tespit edilen şirkete, 5510 sayılı SSGSS Kanun’un 102. maddesine göre;

1- İşçinin işe giriş bildirgesini yasal süresinde Kuruma vermediği için 2 asgari ücret tutarında,

2- Bir yıl içinde aynı durumun tekrarı ve tespiti halinde her bir sigortasız işçi için yasal asgari ücreti 5 katı tutarında,

3-  Sigortasız işçiyi Aylık Prim ve Hizmet Belgesinde bildirmediği her ay için 2 asgari ücret tutarında,

4- Sigortasız işçinin aylık ücret bordrosunda ismi olmadığından her ay için yarım asgari ücret tutarında,

5- Şirketin yasal kayıt ve belgelerinin incelenmesi durumunda, işçinin sigortasız olarak çalıştığı tespit edilen her ay için kayıt geçersizliğinden dolayı yasal asgari ücretin yarısı tutarında,

olmak üzere ticari araç sahibine SGK tarafından idari para cezaları uygulanacaktır.

IV- TİCARİ ARACI KULLANAN SİGORTASIZ KİŞİLER İÇİN HANGİ DURUMLARDA CEZA UYGULANMAZ

1- Trafik idari para cezası karar tutanağında bahsi geçen ticari aracın herhangi bir gerçek veya tüzel kişiye kiralandığının ve aracı kullanan kişinin de bu gerçek veya tüzel kişinin işyerinde sigortalı çalışan işçisinin olması halinde, ticari araç sahibine ve aracı kiralayanlara herhangi bir ceza söz konusu olamaz.

2- Kira sözleşmeleri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na göre belirli kurala ve şekle tabi değildir. Ancak motorlu taşıt kira sözleşmesinin, mutlaka yazılı şekilde yapılması gerekmektedir.  Araç kira sözleşmesinin yazılı olması ve tarafların imzalamış olması yeterli olup, ayrıca notere onaylatılmasına gerek bulunmamaktadır.

V- SONUÇ

1- Şirketlerin ve tüzel kişilerin kendilerine ait olan ticari araçlarını, kendi işyerlerinde sigortalı olarak çalışmayan başka birilerine kesinlikle vermemeleri ve bu araçlarını kullandırmamaları yasal bir zorunluluk olduğu için bu zorunluluğa uymayan şirkete ve tüzel kişiye, SGK tarafından yukarıda belirtilen idari para cezalarının kesilmesi de 5510 sayılı Kanun’un amir hükmü gereğidir.  

2- Ayrıca bilindiği gibi, aracı kullanan sürücü, her zaman büyük bir risk altındadır. Özellikle yolcu ve ağır yük taşıyan araçların uzman olmayan ve kullandığı araca uygun ehliyeti bulunmayan kişiler tarafından kullanılması ayrıca yüksek risk ve sorumluluk oluşturmaktadır. Böyle birinin geçireceği trafik kazası sonucunda yaralanması veya ölmesi durumunda, bütün maddi ve hukuki sorumluluk, ticari araç sahibine ait olacaktır. 

Ticari araçlarını, kira sözleşmesi yapılarak kiraya vermek hariç olmak üzere, hiç kimseye verilmemesini ve sigortasız işçi çalıştırılmamasını hatırlatır, tüm işverenlerin ve hizmet akdiyle çalışan işçilerin, 4857 sayılı İş Kanunu’na, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na  ve 5510 sayılı SSGSS Kanunu’na tam olarak uymaları halinde herhangi bir maddi ve manevi zarara uğramayacaklarını özellikle belirtmek isterim.

Ahmet AĞAR*

E-Yaklaşım / Mayıs 2022 / Sayı: 353

______________________

* Sosyal Güvenlik Müşaviri

Hazine ve Maliye Bakanlığı Özelgesi

Tarih : 03.12.2020

Sayı : 93562567-105-E.36264

VUK Md. Mük. 242

HATALI DÜZENLENEN e-FATURA

Hatalı olarak düzenlenen e-Faturanın yasal deftere kaydının yapılıp yapılmayacağı ile beyanlara dahil olup olmayacağı hususlarına ilişkin açıklamalar hk.

Özelge talep formundan; tarafınızca düzenlenen … no.lu e-Fatura mal ve hizmet tutarının 579.729,12 TL olarak düzenlenmesi gerekirken hatalı olarak 579.729.115,00 TL olarak düzenlendiği, taraflar arasındaki iş ilişkisinden kaynaklı olarak sehven düzenlenmiş olan hatalı e-Faturanın iptal edilmesinin akabinde şirketinizce … no.lu e-Faturanın 579.729,12 TL (KDV hariç) olarak düzenlendiğinden bahisle, hatalı olarak düzenlenen söz konusu e-Faturanın yasal deftere kaydının yapılıp yapılmayacağı ile beyanlara dahil olup olmayacağı hususlarında Başkanlığımızdan görüş talebinde bulunduğunuz anlaşılmıştır.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 227. maddesinde, bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsikinin mecburi olduğu belirtilmiş, 229. maddesinde fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olarak tanımlanmıştır.

Diğer taraftan, 213 sayılı Kanun’un mükerrer 257. maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın, tutulması ve düzenlenmesi zorunlu defter, kayıt ve belgelerin mikro film, mikro fiş veya elektronik bilgi ve kayıt araçlarıyla yapılması veya bu kayıt ortamlarında saklanması hususunda izin vermeye veya zorunluluk getirmeye, bu şekilde tutulacak defter ve kayıtların kopyalarının Hazine ve Maliye Bakanlığı’nda veya muhafaza etmekle görevlendireceği kurumlarda saklanması zorunluluğu getirmeye, bu konuda uygulama usul ve esaslarını belirlemeye yetkili olduğu hükme bağlanmıştır.

Mezkur Kanunun mükerrer 242. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Hazine ve Maliye Bakanlığı; elektronik defter, kayıt ve belgelerin oluşturulması, kaydedilmesi, iletilmesi, muhafazası ve ibrazı ile defter ve belgelerin elektronik ortamda tutulması ve düzenlenmesi uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye, elektronik ortamda tutulması ve düzenlenmesine izin verilen defter ve belgelerde yer alması gereken bilgileri internet de dahil olmak üzere her türlü elektronik bilgi iletişim araç ve ortamında Hazine ve Maliye Bakanlığı’na veya Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın gözetim ve denetimine tabi olup, kuruluşu, faaliyetleri, çalışma ve denetim esasları Cumhurbaşkanlığı’nca çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenecek olan özel hukuk tüzel kişiliğini haiz bir şirkete aktarma zorunluluğu getirmeye, bilgi aktarımında uyulacak format ve standartlar ile uygulamaya ilişkin usul ve esasları tespit etmeye, aynı Kanun kapsamına giren işlemlerde elektronik imza kullanım usul ve esaslarını düzenlemeye ve denetlemeye yetkili kılınmıştır.

Söz konusu fıkrada ayrıca, Vergi Usul Kanunu ve diğer vergi kanunlarında defter, kayıt ve belgelere ilişkin olarak yer alan hükümlerin elektronik defter, kayıt ve belgeler için de geçerli olduğu; Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın, elektronik defter, belge ve kayıtlar için diğer defter, belge ve kayıtlara ilişkin usul ve esaslardan farklı usul ve esaslar belirlemeye yetkili olduğu hükme bağlanmıştır.

Gelir İdaresi Başkanlığı’nca e-Fatura uygulamasından yararlanma yöntemlerine göre Teknik Kılavuzlar yayımlanmış ve bu kılavuzların fatura senaryoları ile ilgili bölümlerinde e-Faturaların düzenlenebileceği senaryo türleri açıklanmış olup, şu an e-Fatura Uygulamasında “Temel, Ticari, Yolcu Beraberi Eşya, İhracat, Kamu Fatura ve Hal Tipi Fatura” olmak üzere altı senaryo baz alınarak fatura düzenlenebilmektedir.

Bu senaryo tiplerinden en sık kullanılanlar “Temel Fatura” ve “Ticari Fatura” senaryoları olup, mükellefler kendilerine uygun olan fatura tiplerini (Satış, İade, Tevkifat, İstisna, Özel Matrah, İhraç Kayıtlı) seçerek faturalarını oluşturabilmektedir.

“Temel Fatura” senaryosunda, düzenlenen faturalara e-Fatura uygulaması üzerinden “red yanıtı” dönülme imkanı bulunmamakla birlikte, 8 günlük itiraz süresi dolmamak şartıyla Temel Fatura İptal Portalı üzerinden satıcının ilgili fatura için iptal talebinde bulunma hakkı vardır. “Ticari Fatura” senaryosunda düzenlenen faturalara ise e-Fatura Uygulaması üzerinden itiraz mahiyetinde, mali mühür ile imzalı elektronik bir belge üreten yapıyı barındıran “red yanıtı” dönülebilmektedir. “Temel Fatura” senaryosunda düzenlenen faturalara e-Fatura Uygulaması üzerinden “red yanıtı”nın dönülememesi ya da Temel Fatura İptal Portalı üzerinden iptal talebinde bulunulmamış olması, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18. maddesinde belirtilen harici yöntemlerle (noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile) itiraz edilebilmesi imkanını ortadan kaldırmamaktadır. Bir başka ifade ile “Temel Fatura” senaryosunda düzenlenen faturalara Türk Ticaret Kanunu’nun 18. maddesinde belirtilen yöntemler ile itiraz edilebilmesi imkanı bulunmaktadır. “Ticari Fatura” senaryosunda düzenlenmiş olan faturalara ilişkin olarak alıcıların e-Fatura Uygulaması üzerinden “red yanıtı” dönmemeleri, Türk Ticaret Kanunu’nun 18. maddesinde belirtilen yöntemlerin, Kanunun 21. maddesinde belirtilen sürede kullanılabilme hakkını ortadan kaldırmamaktadır. Gerek e-Fatura Uygulaması üzerinden “red yanıtı” dönülmesi ya da iptal talebinde bulunulması, gerekse Türk Ticaret Kanunu’nun 18. maddesinde belirtilen yöntemler ile faturaya itiraz edilmesine ilişkin olarak Kanunun 21. maddesinde belirtilen 8 (sekiz) günlük itiraz süresine uymak tacir olmanın hukuki sonuçlarındandır. Bu süre geçtikten sonra yapılan itirazlar, iptal talepleri ve e-Fatura Uygulaması üzerinden dönülen “red yanıtları” söz konusu faturaların alıcı tarafından fatura içeriğinin kabul edilmiş olduğu sonucunu doğurmaktadır.

Diğer taraftan, bir mal teslimi için fatura düzenlendiğinde mal teslim edildikten sonra kısmen veya tamamen iadesinin yapılması durumunda ortada mal hareketinden kaynaklı bir iade bulunduğundan, düzenlenecek e-Fatura “İade Fatura” tipinde olmalı ve bu şekilde alınan faturaya ilişkin muhasebe kayıtları, muhasebe ilke ve kurallarına uygun olarak düzeltme kayıtları ile düzeltilmelidir.

Ancak alıcısına e-Fatura Uygulaması üzerinden başarıyla gönderilmiş bir e-Faturaya konu malların, alıcısı tarafından hiç teslim alınmaması ve stok kayıtlarına hiç girmemesi veya herhangi bir mal iadesi bulunmaksızın sadece hatalı bir fatura olması, alıcısının faturayı kabul etmek istememesi vb. durumlarda;

- Faturanın “Temel Fatura” senaryosunda düzenlenmiş olması halinde, Türk Ticaret Kanunu’nun 18. maddesinde belirtilen harici yöntemlerle veya Temel Fatura İptal Portalı üzerinden yapılan iptal talebiyle,

-  Faturanın “Ticari Fatura” senaryosunda düzenlenmiş olması halinde ise, bu yöntemlere ek olarak e-Fatura Uygulaması üzerinden “red yanıtı”yla

söz konusu faturaya itiraz edilebilmesi mümkün olup, bu durumlarda bir iade faturası düzenlenmesi zorunluluğu da bulunmamaktadır.

İlgili fatura e-Fatura sistemi üzerinde başarıyla iletilmiş olmasına rağmen, gerçekte bir mal veya hizmet alışı olmadığı halde düzenlendiği değerlendirilen faturaların, muhatabı tarafından kanuni defter kayıtlarına alınma zorunluluğu bulunmamakla birlikte, muhasebe kayıtlarına alınmış olduğunun tespiti durumunda muhasebe kayıt ve düzeltme kuralları dikkate alınarak ters kayıt ile muhasebe kayıtlarının düzeltilmesi de mümkün bulunmaktadır. Söz konusu düzeltme kayıtlarının tevsik edici bilgi ve belgeleri olarak, muhatabı tarafından yapılan sistemsel veya harici itirazlara ilişkin bilgi ve belgeler, ilgililere ibraz edilmek bakımından muhasebe kayıtları ile birlikte muhafaza edilecek ve istenildiğinde ibraz edilecektir.

Tüm dünya da ekonomik bir darboğaz yaşanılmaktadır. Ülkemiz de ise, dünya genelinden ve ülkemiz özelinden kaynaklanan ekonomik sıkıntılar yoğun bir şekilde gündemimizi işgal etmektedir.

Mevcut ekonomik sıkıntıların etkilerini azaltıp, işletmelerin faaliyetlerine devam etmelerini, bu arada bir yandan mevcut borçlarını ödeyebilmelerini, bir yandan da yatırım, üretim ve istihdam faaliyetlerini gerçekleştirebilmelerini sağlayabilmek için yasal müesseselere ihtiyaç duyulmaktadır. Aksi takdirde zincirleme şirket iflasları kaçınılmaz hale gelecektir.

Bu durumun önüne geçmek ve işletmelerin sığınabilecekleri liman oluşturabilmek adına ülkemizde de sırası ile; iflas erteleme, konkordato ve son olarak da finansal yeniden yapılandırma (FYY) müessesleri oluşturulmuştur.

İflas erteleme çok fazla dejenere olması nedeniyle uygulamadan kaldırılmış, konkordato müessesesi güncellenerek uygulanmaya devam edilmekte ve geçici bir süre için getirilen FYY müessesi de süresi uzatılarak devam etmektedir.

FYY, Bankalar Birliği’nin 14.10.2019 (25 milyon TL ve üstünde borçlar için) ve 08.11.2019 (25 milyon TL altındaki borçlar için) tarihlerinde yayınlanan sirküler ile uygulamaya başlanılmıştır.

FYY; 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun geçici 32. maddesi hükmü gereğince yapılan düzenleme ile; bankalara, finansal kiralama şirketlerine, faktöring şirketlerine, finansal şirketlere kredi ilişkisindeki borçluların bu kuruluşlar nezdindeki kredi borçlarını, çerçeve anlaşma ve sözleşmeleri kapsamında düşük faiz ve uygun vade ile yeniden yapılandırılmasıdır. FYY çerçeve sözleşme kapsamında, temerrüt faizlerinde iyileştirme yapılabilmekte iken, ihtiyacı olan borçlulara yeni kredi tahsis edilebilmektedir. FFY de esas amaç; borçluların geri ödeme yükümlülüklerini yerine getirebilmesinin sağlanması ve istihdama katkılarının devamlığıdır.

FYY sürecinden faydalanabilmenin tek şartı borçlunun (şahıs ve şirket) iflas etmemiş olmasıdır.

Bu müessese de süreç; işletmenin en yüksek borcu olan alacaklı kuruluşlardan (en çok alacaklı olan ilk 3 kuruluştan) birisine yapılacak müracaat ile başlayacak olup FYY sözleşmesinin imzalanması ile son bulmaktadır. Sürecin başlaması için borçlunun Çerçeve Anlaşması’nı imzalamış en yüksek 3 alacaklı kuruluştan birine müracaat etmesi gerekmektedir. Alacaklı kuruluşlara müracaat borçluluk oranı dikkate alınarak yapılmalıdır.

İlk başvuru yapılan alacaklı kuruluş teklifi kabul etmezse, 2. ve 3. sıradaki alacaklı kuruluşa, müracaat yapılır. Üçüncü alacaklı kuruluşun da başvuruyu kabul etmemesi halinde yeniden yapılandırma süreci başlamaz ve yeniden yapılandırma yapılamaz.

Başvurusu kabul edilen borçlular için durumun korunması süreci başlar.

Durumun korunması sürecinde alacaklı kuruluşlar; borçlu hakkında yeniden yapılandırılan alacaklara ilişkin olarak;

- İcra takibi yapamaz (zamanaşımı ve hak düşürücü süreler nedeniyle hak kaybına yol açacak durumlar hariç olmak üzere),

- Mevcut takiplere devam edemez,

- Yeni takipler açamaz,

- Diğer yasal yollara başvuramaz.

Borçlunun başvuru tarihinden önce herhangi bir alacaklı kuruluş tarafından başlatılmış yasal takipler sonucu;

- Satış günü belirlenmiş olması,

- İhalenin feshi davasının devam etmesi,

- Borcun icra taahhüdüne bağlanmış olması,

- Tasarrufun iptali davasının devam etmesi finansal yeniden yapılandırmayı etkilemez.

Yapılandırma öncesinde alınan teminatların, yapılandırma sonrasında nakde dönüşmesi durumunda, tahsil edilen tutar, anlaşmaya varılmış taksitlerden eşit miktarda düşülerek ödeme planı revize edilir.

Burada yeniden yapılandırılan borçlunun mevcut teminatlarının korunması esastır.

FYY sürecinde alacaklı kuruluşların, alacaktan vazgeçme, iştirak edilme ve ek kredi kullandırma zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu konular her örnek olayda ayrı ayrı değerlendirilip karara bağlanılmaktadır.

Temmuz 2021 dönemi itibarıyla sona erecek olan bu uygulama, Cumhurbaşkanlığı kararı ile 2 yıl daha uzatılmış bulunmaktadır. Uygulamaya ilişkin küçük değişiklikler yapılsa da, müessesenin esas yapısında herhangi bir değişikliğe gidilmemiştir. Nihayetinde pandemi süreci nedeniyle belirli sürelerin uzatılması ilkesi benimsenmiş olup, en büyük değişiklik 2019 yılında büyük ve küçük ölçek ayrımı için getirilmiş olan 25.000 TL’lik sınır, 100 milyon TL’ye çıkarılmıştır.

100 milyon TL altındaki borçlar küçük ölçekli olarak kabul edilirken, 100 milyon TL üzerindeki borçlar büyük ölçekli olarak kabul edilmiştir.

FYY sürecine ilişkin uygulamanın yeni olması nedeniyle, uygulamaya ilişkin yargı kararları da yeni yeni oluşmaya başlamış bulunmaktadır. Bize göre bugüne kadar verilen yargı kararları içindeki emsal teşkil edecek en önemlisi, İstanbul İcra Dairesi tarafından 28.04.2022 tarihinde, 2022/2423 Esas numaralı karar tensip tutanağıdır.

Söz konusu kararda “FYY sözleşmelerinde belirlenen esaslar uyarınca;

- 492 sayılı harçlar kanununa göre alınan harçlardan (yargı harcı dahil) ve düzenlenecek kağıtlar (çerçeve anlaşmaları ve sözleşmeler dahil ) Damga Vergisi Kanununa göre alınan Damga Vergisinden,

- Alacaklı Finans Kuruluşlar tarafından her ne nam altında olursa olsun tahsil edilecek Gider Vergileri Kanunu gereğince ödenecek Banka ve Sigorta Muameleleri (BSMV) vergisinden,

- Kullandırılan ve kullandırılacak krediler Kaynak Kullanımı Destekleme Fonundan (KKDF),

muaf tutulmuşlardır.”

Yani yukarıdaki yargı kararında da anlaşıldığı; üzere FYY sürecinde vergisel anlamda da muafiyetler sağlanarak işlerliği artırılmaya çalışılmıştır.

Yukarıda açıklanmaya çalışıldığı üzere FYY ekonomik dar boğazı aşmak konusunda işletmelere rahat bir nefes aldırmak amacıyla getirilmiş bir müessese olup, süresi Temmuz 2023 tarihi itibarıyla sona ermektedir.

Bu müessese ile işletmeler iflas etmemiş olmak şartı ile finansal kurumlara olan temerrüde düşmüş borçlarını uygun vade ve faiz oranı ile yeniden yapılandırabilmekte, bankaları ikna edebildikleri oranda yeni kredi kullanabilmekte ve/ veya borçlarını sildirebilmekte, tüm bunları yaparken de bir koruma kalkanı altında yapabilmekte ve vergisel muafiyetlerden faydalanabilmektedir. Bize göre zorda olan işletmeler tarafından değerlendirilmesi gereken güzel bir imkân olarak dikkate alınması gerekir. İşletmeler açısından ciddi imkânlar ve fırsatlar yaratan bu müessesinin daha aktif olarak kullanılması; işletmelerin ödeme kabiliyetini arttırdığı için ekonomik hayat için ciddi bir katkı sağlamış olacaktır.

Ancak işletmelerin yasal hak olarak kendilerine sunulan bu müesseseyi tam bilmedikleri için kullanmak içinde yeterli bir talep göstermediklerini düşünmekteyiz. Bu nedenle bize göre ekonomik darboğazdan çıkmak için yerinde bir uygulama olan FYY sürecinin; başta Finansal ve Operasyonel Yapılandırma Profesyonelleri Derneği (FOYDER) olmak üzere, finansal kuruluşlar tarafından ihtiyaç sahiplerine anlatılması ve önerilmesi gerekmektedir. Bu şekilde ödeme gücüne tekrar kavuşan işletmelerin, genel ekonomik dengenin bir an evvel yeniden sağlanmasına büyük katkı sağlayacağı unutulmamalıdır. Yılmaz Sezer Güncel Group Yönetim Kurulu Başkanı

https://www.dunya.com/kose-yazisi/finansal-yeniden-yapilandirmaya-nicin-yeterli-talep-yok/658459

Ortaklar arasında yapılmış bir sözleşme niteliğinde olan anonim şirketin esas sözleşmesinin, kuruluşu müteakip, zaman içerisinde doğan birtakım ihtiyaçlara binaen değiştirilmesi mümkündür. Esas sözleşmeyi değiştirmeye yetkili olan organ genel kuruldur. Genel kurula tanınan bu yetki devredilemez niteliktedir. Esas sözleşmeyi değiştirmek için genel kurulun toplanmasında ve karar almasında aranacak yetersayılar 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda hem genel olarak hem de bazı konu başlıklarında özel olarak düzenlenmiştir.

Yasa gereği, anonim şirkette esas sözleşmeyi değiştiren kararlar, şirket sermayesinin en az yarısının temsil edildiği genel kurulda, toplantıda mevcut bulunan oyların çoğunluğu ile alınır. Şirketin işletme konusunun tamamen değiştirilmesi, imtiyazlı pay oluşturulması, nama yazılı payların devrinin sınırlandırılması yönünde değişiklik yapılabilmesi içinse, sermayenin en az %75’ini oluşturan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin olumlu oyu gerekir. Sermayenin azaltılması yönünde karar alınabilmesi için de, şirket sermayesinin en az %75’ini oluşturan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin olumlu oyları gerekir.

Bununla birlikte, şirket esas sözleşmesine konulacak hükümler ile yasada aranandan daha ağır yetersayıların benimsenmesi mümkündür. Böyle bir durumda, yasadaki yetersayılardan ayrılarak esas sözleşmede öngörülen yetersayılara uyulur. Diğer bir ifadeyle, esas sözleşmesinde ağırlaştırılmış yetersayıların öngörüldüğü bir anonim şirkette, esas sözleşmenin değiştirilebilmesi için en az esas sözleşme hükmünde öngörülen ağırlaştırılmış yetersayıda sermayeyi temsil eden çoğunluğun olumlu oyu gerekir. Bu yükümlülüğe uyulmadan alınan genel kurul kararı yokluk ile maluldür. Yok, sayılan genel kurul kararı geçerlilik kazanmaz, işleme konulamaz ve tescil edilemez. Yokluk, herhangi bir zaman aşımı veya hak düşürücü süreye tâbi olmadığı gibi, herkes tarafından ileri sürülebilir ve hakim tarafından da re’sen dikkate alınır.

Nitekim, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin yerleşik kararlarında da “Esas sözleşme ortaklar arasında yapılmış bir sözleşme niteliğinde olup, uyulması zorunlu bulunduğundan, esas sözleşmede öngörülen karar nisabını taşımadan alınan kararlar yoklukla sakat kararlardır.” denilmektedir. Bu nedenle, anılan olumsuz sonuçlarla karşılaşmamak için, esas sözleşmesinde ağırlaştırılmış yetersayıların öngörüldüğü bir anonim şirkette genel kurul kararlarının bu yetersayılara uygun olarak alınmasına dikkate edilmesi gerekir. Dr. Soner Altaş This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.dunya.com/kose-yazisi/anonim-sirkette-agir-yetersayilar-ile-genel-kurul-karari-alinmasi/658458

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • 2023 Yılında Yapılan Enflasyon Düzeltmesi, 2024 Yılında Ortaya Çıkacak "ENFLASYON DÜZELTMESİ KARINI" Etkiler Mi? CEVAP : HAYIR 2- 2023 yılında yapılan enflasyon düzeltmesi, 2024…
  • İNDİRİMLİ KURUMLAR VERGİSİ 32/A MADDESİ KAPSAMINDA VERGİ ZİYAI CEZASI İndirimli Kurumlar Vergisi uygulamasında; KVK 32/A maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen…
  • MADEN İŞLETMELERİNDE İMTİYAZ BEDELLERİNİN TESPİTİ ve AMORTİSMAN TUTARLARININ HESAPLANMASI 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “Madenlerde Amortisman” başlıklı 316’ncı maddesinde…
Top