Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde, ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin safi kazancın tespitinde indirim konusu yapılacağı; aynı Kanunun 43 üncü maddesinde de, “Birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işlerinde veya bu işlerin diğer işlerle birlikte yapılması halinde müşterek genel giderler ve amortismanlar aşağıdaki esaslara göre dağıtılır:

1. Yıl içinde birden fazla inşaat ve onarma işinin birlikte yapılması halinde, her yıla ait müşterek genel giderler bu işlere ait harcamaların (enflasyon düzeltmesi yapılan dönemlerde düzeltilmiş tutarlarının) enflasyon düzeltmesine tâbi tutulmuş tutarlarının birbirine olan nispeti dahilinde;

2. Yıl içinde tek veya birden fazla inşaat ve onarma işinin bu madde şümulüne girmeyen işlerle birlikte yapılması halinde, her yıla ait müşterek genel giderler, bu işlere ait harcamalar ile diğer işlere ait satış ve hasılat tutarlarının (enflasyon düzeltmesi yapılan dönemlerde bunların düzeltilmiş tutarlarının) birbirine olan nispeti dahilinde;

3. Birden fazla inşaat ve onarma işlerinde veya bu işlerle sair işlerde müştereken kullanılan tesisat, makina ve ulaştırma vasıtalarının amortismanları, bunların her işte kullanıldıkları gün sayısına göre.”

hükümlerine yer verilmiştir.

Buna göre, Gelir Vergisi Kanununun 42 nci maddesi kapsamında yer alan yıllara sâri inşaat ve onarım işlerinin yanında diğer faaliyetlerle de uğraşılması halinde, bunların hepsi için yapılacak ortak genel giderler, yıllara sâri inşaat ve onarım işlerine ilişkin harcamalar ile diğer işlere ait satış ve hasılat tutarlarının birbirine olan oranı dâhilinde;

müştereken kullanılan tesisat, makina ve ulaştırma vasıtalarının amortismanları ise kullanıldıkları gün sayısına göre dağıtılacaktır.

Bilindiği üzere, e-Beyanname sistemine beyanname ve bildirimlerin verilme sürelerinin son günlerinde yüklenen paketler içerisinde çok yüksek sayıda beyanname/bildirim bulunması ve bu durumun beyanname/bildirim verme süreçlerini olumsuz etkilemesi nedeniyle e-Beyanname sistemi üzerinden bir pakette gönderilecek beyanname/bildirim sayısı 5(beş) adet ile sınırlandırılmıştı. Söz konusu duruma ilişkin mükelleflerimizden gelen talepler üzerine yapılan analiz ve değerlendirmeler neticesinde e-Beyanname sisteminin daha etkin ve verimli kullanılabilmesi için bu sınırlandırmada değişikliğe gidilmiştir. Buna göre, daha önce 5 (beş) adet ile belirlenen bir pakette gönderilecek beyanname/bildirim sayısı, 09.12.2022 tarihi itibariyle, her ayın 1 ila 20 nci (20’si dahil) günleri arasında 20 (yirmi) adet, ayın 21 inci gününden itibaren ise ay sonuna kadar 5 (beş) adet olarak uygulanacaktır.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Cuma, 09 Aralık 2022 12:28

En Düşük Emekli Maaşı Değişiyor

Memur ve emekli aylıklarında yeni yılda geçerli olacak zam oranları şekillenmeye başladı. Kasım itibarıyla SSK ve Bağ-Kur emeklisine yüzde 14 zam kesinleşti, memur emeklileri için ise oran toplu sözleşme zammıyla birlikte yüzde 15’i geçti.

Ocak ayı başında açıklanacak enflasyon verileri, memur ve emekli aylıklarında nihai rakamları belirleyecek. Memur ve memur emeklileri, yılbaşında aralık enflasyon oranının açıklanmasıyla belli olacak 6 aylık enflasyona göre enflasyon farkı alacaklar. SSK ve Bağ-Kur emeklileri ise 6 aylık enflasyon oranı kadar yeni yılda zam alacaklar.

ARALIK RAKAMI ÖNEMLİ

Temmuz ayından itibaren 5 aylık enflasyon yüzde 14.04 olurken, SSK ve Bağ-Kur emeklileri için en az bu oranda zammın yolu açılmış oldu. Memur ve emekli memur aylıklarına ise temmuz ayında yapılan yüzde 7’lik zam üzerine, en az yüzde 7’lik bir ilave yapılacak.

Toplu sözleşme zammının eklenmesiyle memur ve memur emeklileri için kasım oranları itibarıyla zam oranı yüzde 15’i geçmiş olacak.

Aralık ayında ise yıllık enflasyonun 5 puan artması, emekli işçi ve Bağ-Kur’lular için yüzde 19’luk bir artışa karşılık gelecek. Aralık ayında yıllık enflasyonun yüzde 73’e ulaşması, SSK ve Bağ-Kur emeklilerinde yüzde 23’lik zammı gündeme getirecek.

REFAH PAYI BEKLENTİSİ

Yeni yılla birlikte, bu yıl için 3 bin 500 lira olarak belirlenen en düşük emekli aylıkları da yükselecek. 6 aylık enflasyonun yüzde 20 olarak açıklanması halinde en düşük emekli aylığı 4 bin 200 liraya çıkacak. Kamuoyunda, memur ve memur emeklilerine ilave zam beklentisi de var. Memur maaşlarına 2022 başında yüzde 2.5 oranında ilave artış yapılmıştı. Bu yöndeki bir ilave zammın bu yıl da devreye girmesi halinde memur ve emekli aylıkları biraz daha yükselmiş olacak.

EK GÖSTERGEYLE ARTIŞ

Memurların ek göstergelerine ilişkin yasal düzenleme de 15 Ocak 2023 itibarıyla memur aylıklarına yansıyacak. Ek göstergenin 3600’e çıkmasıyla, ocak itibarıyla emekli ikramiyelerinde de artış olacak. Ek gösterge düzenlemesi ile hemşire ve din görevlilerinde asgari emekli aylığının 10 bin liranın üzerine, polis memurlarında ise 11 bin lira bandına gelmesi bekleniyor.

https://www.milliyet.com.tr/ekonomi/emeklinin-zam-orani-ne-olacak-6869752

Cuma, 09 Aralık 2022 11:52

Borçlanmalarla EYT’li Olunur Mu?

Emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) olarak adlandırılan kesimle ilgili yapılacak düzenlemelerin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Vedat Bilgin’in açıklamaları sonrasında 8/9/1999 tarihinden önce işe girmiş sigortalılara yönelik yapılmasına bir sürpriz olmazsa artık neredeyse kesin gözüyle bakılıyor.
Buna karşın EYT’lilerle ilgili prim gün sayısı koşulundaki şartların nasıl olacağı, haliyle 2022 yılı rakamlarıyla borçlanma yapmak isteyen vatandaşların ne kadar süreyle borçlanma yapmaları gerektiği yönündeki soruların cevabı ise henüz netleşmemiştir.

Askerlik vazifesini ilk işe giriş tarihinden önce yapmış sigortalıların askerlikte geçen süreleri için veya ilk sigortalılıkları staj kapsamında başlayan kadın sigortalıların staj başlangıç tarihinden sonra yapmış oldukları doğumlar nedeniyle çalışamadıkları iki yıllık süre için borçlanma başvurusunda bulunarak tahakkuk edecek borçlarını tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ödemeleri halinde, işe giriş tarihleri mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde borçlandıkları süre kadar geriye götürülmektedir.

Bu borçlanmalar dışında, ilk işe giriş tarihinden önceki sürelerde

-Doktora öğrenimi veya tıpta uzmanlık için yurt içinde veya yurt dışında geçirilen doktora veya uzmanlık öğrenim süreleri,

-Avukatlık stajında geçen süreler,

-Hekimlerin fahrî asistanlıkta geçen süreleri,

-1416 sayılı Kanuna göre yurt dışına gönderilen ve öğrenimini başarıyla tamamlayarak yurda dönenlerden yükümlü bulunduğu mecburi hizmet süresini tamamlamış olanların, yurt dışında resmî öğrenci olarak geçirmiş oldukları öğrenim sürelerinin 18 yaşının tamamlanmasından sonraki döneme ait kısmı için yapılacak borçlanmalar da ilk işe giriş tarihini borçlanılan süre kadar geri çekmektedir.

Dolayısıyla yukarıda belirtilen ve işe giriş tarihinden önceki süreler için yapılacak borçlanmalar sonrası ilk işe giriş tarihi 8/9/1999 öncesine gelen vatandaşlar, mevcut yasal düzenlemelere göre EYT’li olabilmektedir.

BORÇLANMALARDA EYT’LİLER İÇİN ŞARTLAR DEĞİŞECEK Mİ?

İlk defa 8/9/1999 sonrasında sigortalı olmasına rağmen borçlanma yapmak suretiyle ilk sigortalılık tarihini 8/9/1999 tarihine çekmek, böylece EYT kapsamına girmek isteyen vatandaşlar, Sayın Bakanın “borçlanmaların sigortalılık başlangıç tarihini öne çekmeyeceği, sadece prim ödeme gün sayılarını tamamlayacağına” yönelik açıklaması sonrası “acaba borçlanma yapsam mı, yapmasam mı” şeklinde ikilem de kalmışlardır.

Sayın Bakanın borçlanmayla ilgili açıklamasının ardından, bu açıklamaların hatalı olduğunu düşünenler kadar, bu yönde yapılacak yasal düzenlemelerle EYT’li olunmasının önüne geçilmek istenildiğini düşünenler de var.

Bana göre ilk işe giriş tarihinden önceki süreler için borçlanma yapılmış ise borçlanma sonrası kişi ister EYT kapsamına giriyor olsun, isterse olmasın borçlandığı süre kadar sigortalılığı geriye götürülmelidir. Yani EYT’lilerle ilgili yapılacak yasal düzenleme sonrasında borçlanma işlemlerinde mevcut uygulamaya aynı şekilde devam edilmelidir.

BORÇLANILACAK SÜRE NE KADAR OLACAK?

EYT yasası borçlanma yapacak süresi bulunan ve borçlanma yaparak emekli olmayı düşünen SSK’lı vatandaşların takıldıkları bir diğer nokta ise eksik sürelerini 5.000 prim gününe tamamlayarak mı borçlanma yapmaları gerektiği, yoksa mevcut yasada yer alan kademeli geçiş tablosundaki 5000 ila 5975 arasında değişen prim gününe tamamlayarak mı?

Esasen doğum borçlanması veya askerlik borçlanması yapmak isteyen vatandaşların e-Devlet üzerinden başvuruda bulunmalarında bir sorun yok. Birkaç dakikada başvurularını yapabilirler. Sorun, yukarıda da izah ettiğim üzere bu vatandaşların ne kadar süreyle borçlanma yapmaları gerektiğini bilmemelerinden kaynaklanıyor. SGK Müdürlüklerine başvurduklarında oradan da bir cevap bulamıyorlar, çünkü sorunun cevabını düzenleyen EYT’lilerle ilgili yasa maddesi henüz ortada olmadığından SGK personeli de cevap veremiyor.

31/12/2022 TARİHİNE KADAR BORÇLANMA BAŞVURUSUNDA BULUNMAKTA FAYDA VAR

EYT ile ilgili yasal düzenlemelerin aralık ayı içinde Meclise sunulacağı belirtiliyor. Haliyle yasal düzenlemeler ortaya çıktıktan sonra vatandaşın borçlanma yapacağı süreyi öğrenip 31/12/2022 tarihine kadar borçlanma başvurusunda bulunması gerekiyor. 1/1/2023 tarihinden sonra da başvuruda bulunabilirler elbet. Ancak borçlanma kapsamında ödenecek tutar başvuru tarihindeki asgari ücrete endeksli olduğundan, 31/12/2022 tarihine kadar borçlanma başvurusunda bulunmak, 1/1/2023 tarihinden sonra başvuruda bulunmaya göre çok daha avantajlı olacaktır.

Bu bakımdan EYT’lilerle ilgili yasanın kabulünün ardından, vatandaşın öncelikle ne kadar süreyle borçlanma yapması gerektiğini 31/12/2022 tarihine kadar SGK Müdürlüklerine başvurup öğrenmesi ve aynı süre içinde başvurusunu yapması gerekiyor.

Yasa tasarısı Meclise gönderildikten sonra bu kapsamdaki vatandaşların borçlanma yapacakları sürelerini öğrenip borçlanma başvurularını 31/12/2022 tarihine kadar yetiştirmeleri mümkün mü derseniz, biraz zor gibi gözüküyor. Bu yüzden SGK Müdürlüklerindeki yaşanacak yoğunluğu hep birlikte yaşayıp göreceğiz. O açıdan tüm bu yaşanacakları dikkate aldığımızda ya yasa tasarısının bir an evvel Meclise gönderilmesi ya da sayın Bakanın EYT şartları ve borçlanmalarla ilgili kamuoyunu aydınlatmasında yarar bulunmaktadır. Eyüp Sabri Demirci

https://www.karar.com/yazarlar/eyup-sabri-demirci/borclanmalarla-eytli-olunur-mu-1594923

Başlıkta çok konu var, farkındayım. Ancak aşağıda özetleyeceğim ve üzerine yorum yapacağım yargı kararında bunların tamamı var.

Dava konusu

İhraç kayıtlı satış yapan davacının, ihraç kayıtlı teslimlerinden kaynaklı olarak katma değer vergisi tecil/terkini istemi, ihraç kayıtlı satış yaptığı tarihte sanayi sicil belgesi olmadığı gerekçesiyle reddedilmiş.

Dava konusu işlemle ilgili kısa bilgi

Danıştay Dördüncü Daire kararında yer alan bilgiden, davacının 25.04.2012 tarihli sanayi sicil belgesinin olduğu, adres değişikliği nedeniyle yeni sanayi sicil belgesi için gereken evrakların geç temin edilmesi nedeniyle yeni sanayi sicil belgesinin 25.08.2015 tarihinde alındığı, Sanayi Sicil Belgesi’nin temin edilemediği dönemlerde de davacının ihraç kayıtlı satışlarının devam ettiği ve ihraç kayıtlı satışları nedeniyle Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 11. maddesinin (c) bendi kapsamında, katma değer vergisinin tecil/terkini istemiyle başvuru yaptığı, davalı idarenin, sanayi sicil belgesinin olmadığı dönemlere ilişkin ihraç kayıtlı teslimleri için davacının talebini reddettiği anlaşılıyor.

Konuyla ilgili yasal düzenleme

Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 11/1-c maddesinde ihraç edilmek şartıyla imalatçılar tarafından kendilerine teslim edilen mallara ait katma değer vergisinin ihracatçılar tarafından ödenmeyeceği, mükelleflerce tahsil edilmeyen ancak ilgili dönem beyannamesinde beyan edilecek olan bu verginin, vergi dairesince tarh ve tahakkuk ettirilerek tecil olunacağı, söz konusu malların 3 ay içinde ihraç edilmesi halinde, tecil edilen vergi terkin olunacağı hükmü yer alıyor.

Vergi Mahkemesi kararı

Davacın istemini inceleyen Vergi Mahkemesi;

- Davacının mevcut kapasite raporunun süresinin dolması ve işyerini değiştirmesi nedeniyle karşılaştığı prosedürel işlemleri tamamlayamaması nedeniyle kıst dönem için ihraç kayıtlı satışlara ilişkin katma değer vergisinin tecil/terkin uygulanmasına ilişkin evrakları zamanında temin edemediğinin açık olduğu,

- Kaldı ki Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 11. maddesinde ihraç edilmek şartıyla imalatçılar tarafından kendilerine ilgili malın teslimini takiben üç ay içinde ihraç edilmesi halinde tecil ve terkin uygulamasından yararlanabileceğinin öngörüldüğü, bunun dışında başkaca bir şart öngörülmediği gibi tebliğ ile kanunla öngörülmüş bu şartların genişletilemeyeceği,
gerekçeleriyle dava konusu ödeme emrinde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varmış ve davanın kabulüne karar vermiş.

Bölge İdare Mahkemesi kararı

İstinaf başvurusunu inceleyen Bölge İdare Mahkemesi, Vergi Mahkemesi kararını usul ve hukuka uygun bulmuş ve istinaf başvurusunu reddetmiş.

Danıştay kararı

Davalı İdarenin temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi;

- Davacı şirketin ilgili dönemde sanayi sicil belgesi dışındaki şartları taşımadığı hususunda bir tespitte bulunulmadığı,

- Davacı şirketin Sanayi Sicil Belgisi’ni 28.05.2015 tarihinde aldığı,

- KDV Genel Uygulama Tebliği’nde, kuruma başvuran ve bu kurumdan söz konusu belgenin verileceğine ilişkin olumlu görüş alanların da bu belgelerin verilmesi beklenilmeden tecil-terkin uygulamasından yararlanabileceğinin düzenlenmiş olduğu,
gerekçeleriyle, ihraç kaydıyla teslim edildiği ve ihraç edildiği ihtilafsız olan mallara isabet eden katma değer vergisinin Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 11/1-c maddesi uyarınca tecil-terkin edilmesi gerekirken, davacının bu yöndeki talebinin reddedilerek düzenlenen ödeme emrinde yasaya uyarlık görmemiş ve Bölge İdare Mahkemesi kararını bu gerekçeyle onamış. (Danıştay Dördüncü Dairesi’nin 16.11.2021 tarih ve E:2018/30 K:2021/6839 sayılı kararı.)

Kişisel değerlendirmem

Yukarıda özetlediğim somut olay ve yargı kararlarıyla ilgili değerlendirmelerim özetle şöyle:

- Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 11/1-c maddesinde, imalatçıların ihraç kaydıyla yaptıkları satışlar için tecil-terkin uygulaması öngörülmüş. Somut olayda davacının imalatçı olduğu konusunda da bir ihtilaf yok. Kanunun aradığı koşullar yerine getirilmiş, ara dönemde belge olmaması dışında bir eksiklik yok, kanun lafzı da belge aramıyor. Vergi Mahkemesi kararında da belirtildiği gibi İdare, kanunda aranan koşullara yeni bir tane daha eklemiş. İdarenin kanunda aranan şartlara yeni bir şart eklemesi mümkün değil.

- Somut olayda, imalatçının adres değişikliğine bağlı olarak geçici bir dönem Sanayi Sicil Belgesi’ne sahip olmadığı görülüyor. Gerçek durum, davacı imalatçı, geçici bir dönem dışında sanayi sicil belgesi de var. Sanayi Sicil Belgesi’ne sahip olunması yasal koşullardan biri değil ama davacının gerçekte belgesi de var, imalatçı olduğu açık.

- Tecil-terkin uygulamasının yapılmaması durumunda, ihracatçı tarafından imalatçıya ödenecek katma değer vergisi sonuçta ihracatçıya iade edilecek. Zaman farkı dışında uygulamada özünde değişen bir şey yok. Gereksiz bir ihtilaf.

- Son olarak, şunu söylemek isterim. Kanun koyucu gerektiği yerlerde “imalatçı” kavramı yerine “Sanayi Sicil Belgesi sahibi imalatçı” ifadesini kullanmış. Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 32. maddesinde, Katma Değer Vergisi Kanunu’nun geçici 39. maddesinde, Vergi Usul Kanunu’nun geçici 30. maddesinde, Damga Vergisi Kanunu’na ekli (2) sayılı tabloda böyle. Kanun koyucu isteseydi, tecil-terkinle ilgili maddede de aynı ifadeyi kullanabilirdi. Kullanmamış, demek ki gerekli görmemiş. Bence gerekli de değil. Çünkü, tecil terkin hükümleri uygulanmasa da, imalatçının ihracatçıya satışında hesaplanan katma değer vergisi ihracatçı tarafından imalatçıya ödenecek, ihracatçı yüklendiği vergiyi iade alacak. Sonuç esas olarak aynı noktada bitiyor, ihraç edilen malların üzerinde vergi yükü kalmıyor. Recep BIYIK

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/kanunun-lafzi-gercek-durum-idarenin-yetki-siniri/676441

Esnaf ve sanatkârlarımızın büyük işletmelere karşı rekabet gücünü artırıp, değişen ekonomik şartlara uyum sağlamaları amaçları ile farklı kurum ve kuruluşlarımız tarafından çeşitli destekler sunulmaktadır. Bakanlığımızca hazırlanan bu çalışmada, işletme sermayelerini güçlendirmek isteyen esnaf ve sanatkârlarımızın kullanabileceği desteklerden ihracat yapmak isteyen esnafımızın ihtiyaç duyduğu desteklere, işyeri almak isteyen esnafımızın yararlanabileceği desteklerden kaybolmaya yüz tutmuş geleneksel meslekleri icra eden esnaf ve sanatkârlarımızın kullanabileceği desteklere kadar çok geniş bir yelpazede yer alan destekler hakkında bilgilere yer verilmiştir.

SUNUŞ

Sayıları iki milyonu aşan esnaf ve sanatkârlarımız, toplumun tüm kesimlerine yönelik üretimleriyle ekonomik büyümeye ve sosyal sisteme katkı sağlayan, ekonomik dinamizmin ve canlılığın kaynağını oluşturan, refahı tabana yayan, istihdama önemli düzeyde bir katkı veren, bunların yanında istikrarın da temel mekanizması olarak kabul gören bir kesimdir.

Esnaf ve sanatkârlarımızın büyük işletmelere karşı rekabet gücünü artırıp, değişen ekonomik şartlara uyum sağlamaları amaçları ile farklı kurum ve kuruluşlarımız tarafından çeşitli destekler sunulmaktadır. İşletme sermayelerini güçlendirmek isteyen esnaf ve sanatkârlarımızın kullanabileceği desteklerden ihracat yapmak isteyen esnafımızın ihtiyaç duyduğu desteklere, işyeri almak isteyen esnafımızın yararlanabileceği desteklerden kaybolmaya yüz tutmuş geleneksel meslekleri icra eden esnaf ve sanatkârlarımızın kullanabileceği desteklere kadar çok geniş bir yelpazede yer alan destek imkânları bu kılavuz içerisinde incelenmiştir.

Esnaf ve sanatkârlarımızın bu destekler hakkındaki bilgi seviyesinin artırılması ve bu desteklerden yararlanma oranlarının artırılması amacıyla “Esnaf ve Sanatkârlara Sunulan Kamusal Destekler Kılavuzunu” esnaf ve sanatkârlarımızın istifadesine sunuyoruz.

“Büyümeyi, sürekli gelişmeyi ve kalıcı olmayı hedefleyen, ahlaki değerlerden ödün vermeyen, ulusal ve uluslararası gelişmeleri takip eden, teknolojiyi kullanan ve müşteri ile birebir ilişki kurarak müşteriye özel mal ve hizmet üretebilen, işbirliği ve ortak çalışmaya açık esnaf ve sanatkâr oluşturmak” vizyonuyla çalışmalarımızı sürdürüp esnaf ve sanatkârlarımızın ihtiyaç duyduğu her alanda onların yanında olmaya devam edeceğiz.

Bu vesileyle kılavuzun hazırlanmasında emeği geçen başta çalışma arkadaşlarım olmak üzere, ilgili tüm kurum ve kuruluşlara teşekkür ediyor, kılavuzumuzun ilgili herkese faydalı olmasını temenni ediyorum.

Dr. Mehmet MUŞ

Ticaret Bakanı

ÖNSÖZ

Esnaf ve sanatkârlarımız bakkallıktan, mobilya üretimine, minibüsçülükten lokantacılığa kadar hizmet ve imalat sektörlerinde yer alan bütün mesleklerde faaliyet göstermektedir. Farklı sektörlerde faaliyet gösteren esnaf ve sanatkârlarımızın da finansman destek ihtiyaçları sektörlere göre değişmektedir. Bu kapsamda çeşitli kurum ve kuruluşlarımız tarafından bu ihtiyaçlara yönelik farklı destek paketleri esnaf ve sanatkârlara sunulmaktadır.

Esnaf ve Sanatkârlara Sunulan Kamusal Destekler Kılavuzunda; KOSGEB tarafından verilen destekler; Girişimcilik Destekleri, AR-GE, Teknolojik Üretim ve Yerlileştirme Destekleri, İşletme Geliştirme, Büyüme ve Uluslararasılaşma Destekleri, KOBİ Finansman Destekleri, Rehberlik ve Danışmanlık Hizmetleri ve Mikro ve Küçük İşletmelere Hızlı Destek Programı başlıkları altında detaylı şekilde anlatılmıştır. Ayrıca Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri kefaletiyle Halkbank tarafından kullandırılan işletme kredilerinden kaybolmaya yüz yutan meslek kollarında faaliyet gösteren esnaf ve sanatkârlara kullandırılacak kredilere kadar farklı türdeki krediler hakkında detaylı bilgiler de kılavuzda sunulmuştur. Bununla beraber Kredi Garanti Fonu ve Kalkınma Ajansları tarafından verilen destekler detaylı şekilde anlatılmıştır.

Esnaf ve Sanatkârlara Sunulan Kamusal Destekler Kılavuzu’nun esnaf ve sanatkârlarımıza hayırlı olmasını temenni ediyor, çalışmada emeği geçen mesai arkadaşlarıma teşekkürlerimi sunuyorum.

Necmettin ERKAN

Genel Müdür

Esnaf ve Sanatkârlara Sunulan Kamusal Destekler Kılavuzu’na ulaşmak için tıklayınız – Ticaret Bakanlığına Link

Kaynak: T.C. Ticaret Bakanlığı

 

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vadat Bilgin, bakanlığının bütçe görüşmeleri açıklamalarda bulundu. Bilgin, EYT düzenlemesinde merak edilen "yaş sınırı" konusunda  bir açıklama yapmadı ancak düzenlemeyi bu ay bitmeden meclise getireceklerini söyledi. EYT AY SONUNDA MECLİSTE DEDİ!

YAŞ ŞARTI DEĞİŞİKLİĞİ

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın hazırladığı EYT taslağı, gerçekleşen 3'lü zirvede masaya yatırıldı. Özellikle patron tarafından gelen talep dikkate alındı.

* "2 milyon kişinin bir anda emekli edilmesinin patron ve bütçe üzerinde ağır yük oluşturacağı" iddiasıyla yaş şartı yeniden gündeme geldi.

Kadınlarda 48 erkeklerde ise 50 yaş şartı konuşulan yaş aralıkları oldu.

EYT ŞARTLARI NELER?

8 Eylül 1999 düzenlemesi öncesinde sigorta girişi olan SSK'da 5.000 günü doldurmuş kadınlar için 20 yıl erkekler için ise 25 yıl sigortalılık süresi bulunuyordu. Yine Bağ-Kur'da ise sigortalılık süresi sabit olmak üzere kadınlar için 7.200 gün erkekler için ise 9.000 gün prim şartı bulunuyor.

PRİM VE YIL ŞARTINI TAMAMLAYAN KADEMEK KADEME EMEKLİ OLACAK

EYT yasası ile 1999 düzenlemesi öncesi şartlara dönülürse prim ve yıl şartının SSK ve Bağ-Kur'lu için bu şekilde olması bekleniyor. Prim günü ve sigortalılık süresini (Yıl) dolduramayan EYT'liler ise şartları tamamladıkları zaman emekli olabilecek.

EMEKLİ OLMANIN ANAHTARI 'PRİM GÜNÜ'

Daha öncede bahsettiğimiz gibi EYT yasasına tabi olmak emeklilik için yeterli olmayacak. Sigortalılık süresi ve prim günü eksiği olan EYT'liler bunları tamamladıktan sonra başvurmaları halinde emeklilik hakkı kazanacak. Bu minvalde primi günü emekli olabilmek için yegane unsur olarak dikkat çekiyor.

Gümrük Kanunu’na göre gümrük vergilerinin zamanında tahsil ve tahakkuk edilmemiş olması durumunda “gecikme zammı oranında faiz”, “gecikme faizi” veya “gecikme zammı” gibi birbirine benzer ibareler kullanılmaktadır.

Söz konusu kavramları birbirinden ayıran en önemli unsur verginin kesinleşme tarihidir. Noksan veya hiç tahakkuk edilmemiş alacaklar için gecikme faizi hesaplanır. Yani geç tahakkuk söz konusudur.

Gecikme zammı ise tahakkuk edilmiş alacağın ödeme müddeti içerisinde ödenmemesi sebebiyle hesaplanır.

Gecikme faizinin bittiği yerde gecikme zammı hesaplanmaya başlamaktadır.

Aradaki farkın daha iyi anlaşılması adına aşağıdaki örnek sunulmuştur.

Sonradan Kontrol Denetiminde Tespit Edilen Eksiklik

ABC firması 8418.50.90.00.00 tarife pozisyonunda bulunan Mobilya tipi diğer soğutucular cinsi İsviçre menşeli eşyayı Almanya’dan ithal etmektedir (Serbest Dolaşıma Giriş Beyannamesi). Tercihli tarifeden faydalanmak amaçlı A.TR Dolaşım Belgesi beyannameye eklenmiştir. %2,2 Gümrük vergisi ile eşyaya ait uygulanan %15 İGV ödenmemiştir.

Sonradan kontrol esnasında müfettiş tarafından ekli belgelerin kontrolü sağlanmış ve tedarikçi beyanının bulunmadığı tespit edilmiştir. Bu durumda İGV’nin tahsili söz konusu olacaktır.

G.V. Matrahı: 10.000,00 TL -- Beyan edilen İGV: “0” -- Beyan edilmeyen İGV: “1.500,00 TL” 

01.01.2022 tarihinde tescil edilen beyannamenin gelir eksikliğinin 01.05.2022 tarihinde müfettiş tarafından tespit edildiğini ve aynı gün ABC firmasına tebliğ edildiğini varsayalım.

ABC firmasına tebliğ edilmiş olan 1.500,00 TL’lik alacağın son ödeme tarihine kadar (15 günlük müddet) yani 16.05.2022 tarihine kadar ödemesi gerekmektedir. ABC firması normal şartlarda 01.01.2022 tarihinde ödenmesi gereken 1.500,00 TL'lik tutarı 5 ay sonra ödeyeceği için söz konusu tutar üzerinden gecikme faizi hesaplanacaktır. (G.K. 193/3).

Alacağın Zamanında Ödenmemesi

Hiç alınmayan veya eksik alınan gümrük vergilerinin gümrük idaresince yapılan tebligata rağmen son ödeme tarihinin aşılması durumunda gecikme faizi yerini 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 51. Maddesi uyarınca gecikme zammına bırakacaktır.

Gecikme faizinin bittiği yerde gecikme zammı başlamaktadır.

ABC firması tebliğ edilen 1.500,00 TL'lik alacağı 16.05.2022 tarihine kadar ödemediği takdirde bu tarih itibariyle gecikme zammı hesaplanmaya bağlayacaktır.

Bu resim için metin sağlanmadı

GK. 198. Md uyarınca söz konusu alacağın tecili - taksitlendirmesi mümkündür. 15 günlük süre içinde teminat verilmesi şartıyla ve yazılı başvuru vasıtasıyla ödeme süresi 30 gün daha uzatılabilir.

ABC firması ödemenin tecil-taksitlendirmesini talep etmiştir. Başvuru dilekçesindeki kayıt tarihi itibariyle gecikme zammı yerini tecil faizine bırakacaktır. Tecil edilen alacağın tecil edildiği günden ödeme gününe kadar kadarki kısmı için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesine göre tecil faizi alınır.

Özetle tecil talep tarihi ila ilk taksit ödeme gününe kadar tecil faizi hesaplanacaktır.

Bu resim için metin sağlanmadı

Cezaya Gecikme Zammı veya Faiz Olur mu?

Örneğimize göre eksiklik sebebiyle G.K. 234-1/a uyarınca aradaki farkın 3 katı ceza uygulanacak. Peki tahakkuk olan 4.500,00 TL'lik ceza için faiz ödenecek midir? Gümrük Genel Tebliği (Tahsilat İşlemleri) (Seri No: 2) Md.15/5’e göre 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesinin üçüncü fıkrası doğrultusunda, gümrük idarelerince verilen idari para cezalarına gecikme zammı oranında faiz ve gecikme zammı uygulanmaz.

Dahilde İşleme Rejiminin Kati İthalata Dönüştürülmesi,

Dahilde işleme rejimi şartlı muafiyet sistemi kapsamında getirilen eşyanın serbest dolaşıma girmesi için vergilerinin ödenmesi gerekmektedir. Ödenecek vergiler G.K. 114 uyarınca dahilde işleme rejimine ait beyanname tarihinde mevcut kur ve vergilendirme oranlarına göre hesaplanmaktadır.

İkincil işlem görmüş ürünler için ise G.K. 115. md uyarınca serbest dolaşıma giriş beyannamesi tarihinde mevcut kur ve vergilendirme oranlarına göre işlem yapılır ancak talep edilirse dahilde işleme rejimine ait beyanname tarihinde mevcut kur ve vergilendirme oranlarına göre işlem tesis edilir.

Dahilde işleme rejimi için verilmiş olan teminatın nakit olması durumunda gecikme zammı oluşmayacaktır. Nakit teminat dışında örneğin banka teminatı verilmişse dahilde işleme rejimine ait beyanname ile serbest dolaşıma giriş beyannamesi arasındaki tarih arası için gecikme zammı hesaplanacaktır. (G.K. 207-1/b)  

Geçici İthal Edilen Eşyanın Kati İthalata Dönüştürülmesi,

Kısmi muafiyet suretiyle geçici ithalatı yapılacak eşyanın kalacağı her ay için toplam ödenmesi gereken verginin %3’ü ödenir, kalan kısmı için teminat alınır. Tam muafiyet suretiyle geçici ithalat yapılacaksa o gün ödenecek verginin tamamı kadar teminat alınır.

Geçici ithalatın kati ithalata dönüştürülmesi istenirse tam muafiyet sistemi veya kısmi muafiyet sistemi fark etmeksizin gecikme zammı hesaplanacaktır (G.K. 207-1/b).

Bu zam tam muafiyet suretiyle yapılan işlemde tüm vergiler üzerinden, kısmi muafiyette ise daha önceki ödenen (ay x %3) vergiler düşüldükten sonra kalanı üzerinden hesaplanacaktır.

Gecikme zammı hesaplaması geçici ithalat beyannamesi ile serbest dolaşıma giriş beyannamesi arasındaki tarih aralığını kapsayacaktır. Ayrıca söz konusu gecikme zammı nakit teminat dışında verilen teminat üzerinden hesaplanır. (G.K. 207-1/a)  

İstisnai Kıymetle Beyanda Gecikme Faizi

Gümrük Yönetmeliği’nin 53. Maddesinde istisnai kıymetle beyan imkânı tanınmıştır (Tamamlayıcı beyan). G.Y 53/1’de ithalattan sonra fiyat düzeltmesi olacağı bilinen ancak tutarın bilinmediği durumlardan, G.Y 53/5’te ise ithal anında mevcudiyetinin bilinmediği durumlardan bahsedilmektedir.

G.Y 53/1’de tamamlayıcı beyan G.Y 150/3’e istinaden eksik kıymet unsurunun mahiyet ve tutar itibariyle tahakkuk ettiği ayı takip eden ayın yirmi altıncı günü akşamına kadar verilir ve vergileri de aynı süre içinde ödenir.

G.Y 53/5’te kıymet veya matrah unsurunun muhasebe kayıtlarına intikal ettirildiği ayı takip eden ayın yirmi altıncı günü akşamına kadar beyanda bulunulur ve vergileri de aynı süre içinde ödenir.

Tamamlayıcı beyanların süresi içerisinde verilmemesi nedeniyle zamanında ödenmeyen gümrük vergileri için eşyanın serbest dolaşıma girişine ilişkin beyannamenin tescil tarihinden itibaren 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre belirlenen gecikme zammı oranında gecikme faizi tahsil edilir ve Kanunun 241 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca işlem yapılır.

Eksik Belgelerin Zamanında Sunulmaması

Onaylanmış kişi statü belgesi (OKSB) veya yetkilendirilmiş yükümlü sertifikası (YYS) sahibi firmalara beyanname tescil öncesi fatura, A.TR Dolaşım Belgesi, EUR.1, EUR-MED, Menşe Şahadetnamesi gibi menşe ispat belgeleri, navlun makbuzu, sigorta poliçesi, işlenmiş tarım ürünü analiz raporu gibi evrakların mevcut olması ancak asıllarının henüz ulaşmamış olması durumunda bu belgelerin asılları olmaksızın eşyanın ithal edilebilmesi imkanı tanınmıştır.

Söz konusu eksik belgeler süresi içinde gümrük idarelerine sunulmadığı takdirde noksan alındığı belirlenen gümrük vergileri ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesine göre tespit edilen gecikme zammı oranında faizin yükümlüye tebliğ edildiği tarihi takiben on beş gün içinde ödenmesi zorunludur.

Tahakkuk edilen 15 günlük müddet sonrasında ise gecikme zammı uygulanmaya başlayacaktır.

Gümrük Vergilerinin Kesinleşmesi

Söz konusu kavramları birbirinden ayıran en önemli unsur gümrük vergilerinin kesinleştiği tarihtir. Hiç alınmadığı veya noksan alındığı tespit edilen gümrük vergileri yükümlüye tahakkuk edilir. Gümrük Kanunu'na göre 15 gün içinde itiraz edilmemiş olan alacaklar kesinleşmiş olacaktır. Kesinleşene kadar gecikme faizi işlerken, kesinleşmesi itibari ile gecikme zammı işlemeye başlayacaktır.

İtirazın kabul edilmemesi sonucu konunun yargıya taşınması halinde ise idare lehine verilen nihai karar tarihine kadar gecikme faizi hesaplanır (Alacak kesinleşmiş olur). Bu tarihten sonra ise gecikme zammı hesaplanacaktır.

Uzlaşmada ise uzlaşma tutanağının imzalanma tarihi verginin kesinleştiği tarih olacaktır. Ancak Gümrük Uzlaşma Yönetmeliği'nin 24. maddesi uyarınca uzlaşılan tutarın bir ay içerisinde ödeneceği hüküm altına alınmıştır. Bu madde sebebiyle gecikme zammının devreye girmesi bir aylık sürenin sonu olacaktır. Bir aylık sürenin sonunda tahsil edilmemiş alacaklar için gecikme zammı hesaplanacaktır.

Can DURMUŞ - Gümrük Müşavir Yardımcısı / Denetçi

08.12.2022

https://www.linkedin.com/pulse/g%25C3%25BCmr%25C3%25BCk-kanununda-gecikme-faizi-ve-zamm%25C4%25B1-can-durmu%25C5%259F/?trackingId=PhAVOA0vX08dR3rYsNWWpA%3D%3D

Perşembe, 08 Aralık 2022 13:02

Geçici İhracat Ve Muhasebe İşlemleri

I.GİRİŞ

Ülke ekonomisinin gelişmesinin ve globalleşmesinin en önemli göstergesi ‘İhracatın’ artmasıdır. Her geçen yıl artan ihracat gelirlerimizin içerisinde, belli ölçüde ‘Geçici ihracat’ gelirleri de bulunmaktadır.

Geçici ihracatları, genellikle, Yurtdışında iş yapan, yurtdışı müteahhitlik firmaları yapmaktadır. Bu firmalar, yurtdışında üstlendikleri işlerde kullanmak üzere Türkiye‘ de sahibi bulundukları veya kiraladıkları makine, teçhizat ve malzemeyi (ekipmanları) T.C Ekonomi Bakanlığı Serbest Bölgeler, Yurt Dışı Yatırım ve Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nden (ilgili genel müdürlük) izin almak koşuluyla geçici olarak ihraç etmektedirler. Bu firmalar geçici ihraç ettikleri ekipmanları gerek kendileri kullanarak gerekse yurtdışında başka firmalara kiralayarak yurdumuza önemli döviz girdisi sağlamaktadırlar.

Bazı işletmeler bir kısım ülkelere, otobüs, kamyon, tanker gibi ulaşım araçları ve komşu ülkelerdeki tarımsal hasat zamanlarında, o ülkelere biçerdöver ve traktör gibi tarım araçları da geçici olarak ihraç edilmektedir.

Geçici ihracat işlemlerini 10 Nisan 2013 Tarihli 28614 sayılı Resmî Gazete de yayınlanan T.C. Ekonomi Bakanlığı’nın ‘‘Yurtdışı Müteahhitlik ve Teknik Müşavirlik Hizmetleri Kapsamında Yapılacak İhracat ve İthalata İlişkin Tebliğ (Serbest Bölgeler:2013/1)’’ kapsamında inceleyeceğiz.

Kurumlar Vergisi Kanunun’ un 1 no lu Genel Tebliğinin 5.1.3 maddesin de “Tam mükellef kurumların aktiflerinde yer alan makine ve teçhizatları, yurtdışında yapılan inşaat işleri ile ilgili olarak yurtdışına geçici olarak ihraç etmeleri halinde, geçici olarak ihraç edilen ve işin bitiminde Türkiye’ye getirilen makine ve teçhizat ile ilgili olarak Türkiye’de amortisman ayrılmasına son verilecek, işin bitiminde söz konusu makine ve teçhizatların Türkiye’ye ithalinde ise amortisman uygulaması kaldığı yerden devam edecektir.” Hükmü bulunmaktadır.

Tebliğde, kısaca belirtilen “geçici ihracat” işleyişi yurtdışı inşaatı yapan firmaların sıklıkla karşılaştıkları bir durumdur. Bu nedenle, konuyu yalnızca amortisman açısından değil gerek gönderme yöntemleri gerekse yurtdışına geçici olarak gönderilen ekipmanların yurtdışında değerlendirilmesi konuları geniş bir şekilde açıklanmıştır.

II.SORU YANITLARLA GEÇİCİ İHRACAT

Soru: 1- Geçici İhracat Nedir?

YanıtTam mükellef kurumların aktiflerinde yer alan makine ve tesisatların yurt dışında yapılan inşaat işlerinde kullanma veya yurtdışına kiralama şeklinde, yurt dışına geçici olarak gönderme işlemlerine “Geçici İhracat” denir.

Soru: 2- Ne Tür Demirbaşlar Geçici Olarak İhraç Edilebilir?

Yanıt: Bu konuda belirgin bir açıklama olmamasına rağmen, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Yasasının 1 No’lu Genel Tebliğinin 5.9.3 maddesinde geçici olarak ihraç edilen “makina ve tesisattan” bahsedilmektedir. Maliye Bakanlığının bir kısım özelgelerinde, kamyon, tanker, otobüs ve binek araçlarının da geçici olarak ihraç edilebileceği belirtilmektedir. T.C. Ekonomi Bakanlığı Serbest Bölgeler (Serbest Bölgeler 2013/1 No’lu Genelgesinde) her türlü makine, teçhizat veya ekipmanın tanımı yapılmaktadır. Bu nedenle, yurtdışına geçici olarak çıkarılacak iktisadi kıymetlerin mahiyeti konusunda yazılı mevzuatta belli bir sınırlama söz konusu değildir.

Soru: 3- Geçici İhracat Yapılmak İstenildiğinde Hangi Kurumlardan İzin Alınması Gerekir?

Yanıt: Geçici ihracat yapılabilmesi için ihracatçı firma tarafından T.C. Ekonomi Bakanlığı Serbest Bölgeler Yurtdışı Yatırım ve Hizmetler Genel Müdürlüğüne “Yurtdışı Müteahhitlik ve Teknik Müşavirlik Hizmetleri kapsamında yapılacak ihracat ve ithalata ilişkin tebliğde (Serbest Bölgeler 2013/1)” belirtilen dilekçe ve belgeler ile başvurulması gerekmektedir. Bu dilekçeye ilgili tebliğ ekinde belirtildiği üzere gönderilecek ekipmanların listesi, yurtdışından iş alındığına dair “İş Alındı Belgesi” ve “Geçici İhracat Başvuru Formu” eklenir.

Örnek Ek: 1 

Soru: 4- Başvuru Formunda Ne Gibi Belgeler Bulunur?

Yanıt: Yurtdışında üstlenilen inşaat, tesisat, montaj, mühendislik, proje, müşavirlik, işletme, bakım ve onarım gibi işlerle ilgili her türlü makine teçhizat ve ekipmanın geçici ihracatı için dilekçe ile Serbest Bölgeler: 2013/1 tebliğin 7’nci maddesinde belirtildiği üzere;

“(1) Bakanlık yurtdışı teşkilatının bulunduğu veya yetki sahibi olduğu ülkelerde üstlenilen bu Tebliğ kapsamı işlerle ilgili her türlü makine, teçhizat veya ekipmanın geçici ihracatına ilişkin başvurular ile üstlenilen projede kullanılacak inşaat malzemeleri veya işçilerin ihtiyacı olan barınma ve tüketim maddelerinin geçici ihracatına ilişkin başvurular; Elektronik Başvuru Sistemi üzerinden Genel Müdürlüğe yapılırken, Ekonomi Bakanlığının yayınladığı aşağıda belirtilen duyuru ile

“Ekonomi Bakanlığının Elektronik Belge Yönetim Sistemine geçmiş olması nedeniyle sistem uyumu sorunu ve buna bağlı olarak firma başvurularında yaşanan vakit kaybının önüne geçilmesi amacıyla;

Yurtdışı Müteahhitlik ve Teknik Müşavirlik Hizmetleri Kapsamında Yapılacak İhracat ve İthalata İlişkin 2013/1 sayılı Tebliğ kapsamında yurtdışı müteahhitlik ve müşavirlik projelerinde, yurtdışına geçici olarak makine ve teçhizat çıkarmak ve yurtdışından satın alınan makine ve teçhizatın serbest dolaşıma sokulması için Ekonomi Bakanlığına yapılan geçici ihracat ve kesin ithalat başvurularında 08 Aralık 2014 tarihi itibariyle Elektronik Başvuru Sistemi kullanılmayacaktır.

8 Aralık 2014 tarihinden sonra Elektronik Başvuru Sistemi yalnızca İş Alındı Belgesi kayıt ve başvuru işlemlerinde kullanılacaktır.

Ekonomi Bakanlığına yapılacak geçici ihracat ve kesin ithalat, ek süre, satış ve aktarma başvuruları sistemden alınacak İş Alındı Belgeleri ve matbu olarak düzenlenecek başvuru formu ve dilekçelerle yapılacaktır.

Geçici İhracat ve Kesin İthalat Başvurularında, İş Alındı Belgesi kaydı yapmış ve kayıtları Ticaret Müşavirliğince/Ataşeliğince onaylanmış firmaların (Ticaret Müşavirliği/Ataşeliği bulunmayan/yetki sahibi olmadığı ülkelerde İş Alındı Belgeleri Konsolosluklarca matbu olarak düzenlenmektedir), “Geçici İhracat” yapmaları veya proje sırasında temin etmiş oldukları makine ve teçhizatı yurda sokabilmeleri (Kesin İthalat) için aşağıda belirtilen belgeleri Ekonomi Bakanlığı Serbest Bölgeler Yurtdışı Yatırım ve Hizmetler Genel Müdürlüğüne sunmaları gerekmektedir. Söz konusu evrakların elden veya posta yoluyla Ekonomi Bakanlığının evrak bölümüne teslim edilmesi mümkün bulunmaktadır.

İstenilen evraklar:

1.Vergi Dairesinden Tam Mükellefiyet Belgesi (Onaylı),

2.Firmanın ana statüsünün yayımlandığı ticaret sicil gazetesinin aslı, var ise tadil asılları veya noter veya ticaret memurluğu tarafından tasdikli örnekleri,

3.Ticaret veya sanayi odasına kayıt belgesi,

4.İmza sirkülerinin aslı veya noter onaylı örnekleri,

5.İş Alındı Belgesi, (İş Alındı Belgesi Elektronik Başvuru Sistemi üzerinden Ticaret Müşavirliğince/Ataşeliğince düzenlenecektir, Ticaret Müşavirliği/Ataşeliği bulunmayan/yetki sahibi olmadığı ülkelerde Konsolosluklarca matbu olarak düzenlenecektir),

6.Yurtdışında alınan işe ait sözleşmenin bir örneği,

7.Başvuru Formu (Ek-3),

8.Yurda kesin ithalatı yapılacak makine ve teçhizata ilişkin taahhütname (Ek-4) (Yalnızca Kesin İthalat Başvurusunda),

9.Yurtdışından temin edilen makine ve teçhizata ilişkin olarak Ticaret Müşavirliği/Ataşeliği veya Konsolosluklarca onaylanmış faturalar ve makine envanteri (Yalnızca Kesin İthalat Başvurusunda). Başvuru formu ve dilekçelerle yapılması istenilmektedir.

Soru: 5- İlgili Genel Müdürlüğe Verdiğimiz Başvuru Dilekçemizin Yanıtı, Genel Müdürlükçe Hangi Kurumlara Bildirilir?

Yanıt: İlgili Genel Müdürlük dilekçeyi uygun görür ise cevaben firmaya, İlgili Gümrük Müdürlüğüne ve Kambiyo Müdürlüğüne yazı yazarak başvuruda belirtilen Geçici İhracatın yapılmasının onayını verir.

Soru: 6– İlgili Genel Müdürlük Geçici İhracat İzin Yazısını Niçin Gümrük Genel Müdürlüğü ve Kambiyo Müdürlüğüne Bildirir?

Yanıt: Geçici ihracatta yurtdışına gönderilen malların tekrar yurda girişinde gümrük vergileri ödenmez. Aynı zamanda, ihracatla ilgili Kambiyo Mevzuatı gereğince yurda döviz de getirilme zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu nedenle, ilgili Genel Müdürlük geçici ihracat izin yazısından Gümrük ve Kambiyo Müdürlüğüne de bilgi verir.

Soru: 7- Geçici İhracat İzni Ne Kadar Süre İçin Alınabilir?

YanıtGeçici ihraç izni teorik olarak iş alındı belgesinde belirtilen iş bitimi süresi kadardır. Ancak bu süre en çok 3 yıl olabilir.

Soru: 8- Geçici İhracat İzin Süresi Uzatılabilir mi?

Yanıt: Yurtdışında iş yapan firmaların üstlendikleri işlerde kullanılmak üzere geçici olarak ihraç ettikleri ekipmanların yurtdışında kalış süreleri bir önceki sorunun yanıtında belirtildiği üzere iş alındı belgesindeki iş bitirme süresi kadardır. Bu süreyle bağlantılı olarak yurt dışında kalış süresi, ilgili Genel Müdürlük tarafından belirlenir. Önceden alınan izin süresinin uzatılması için,

Serbest Bölgeler: 2013/1 Tebliğinin 8’inci maddesinde belirtildiği üzere;

“(1) Yurtdışında iş yapan firmaların, üstlendikleri işlerde kullanmak üzere geçici olarak ihraç ettikleri makine, teçhizat ve ekipmanın yurtdışında kalış süresi Genel Müdürlükçe belirlenir. Bakanlık yurtdışı teşkilatının bulunduğu/yetki sahibi olduğu ülkelerde iş yapan firmaların üstlendikleri işlerde kullanmak üzere geçici olarak ihraç ettikleri makine, teçhizat ve ekipmanın yurt dışında kalış süresi, firmaya verilen geçici ihraç izin süresinin bitiminden önce başvurulması kaydıyla Genel Müdürlük tarafından uzatılabilir.

Örnek Ek: 2

Soru:9- Geçici İhracatla Yurtdışına Gönderilen Ekipmanın Süre Uzatımı Yapılmadığında Cezası var mıdır?

Yanıt: Evet. Geçici ihracatla gönderilen ekipmanların zamanın da süre uzatımı yapılmadığı takdirde ilgili Genel Müdürlükçe ceza kesilmektedir. Ceza tutarı her yıl T.C Ekonomi Bakanlığının ilgili Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanmaktadır.

Bu nedenle geçici olarak yurtdışına gönderilen ekipmanların dönüş süreleri dikkatlice takip edilmelidir.

Soru: 10- Geçici İhracatla Yurtdışına Gönderilen Ekipman, Gönderildiği Ülkeden Başka Bir Ülkeye de Gönderilebilir mi?

Yanıt:  Yurtdışında iş yapan firmaların üstlendikleri işlerde kullanılmak amacıyla geçici olarak ihraç ettikleri ekipmanların yurda geri getirilmeksizin aynı veya farklı ülkede üstlenilen başka bir projede kullanılması konusu yine, Serbest Bölgeler: 2013/1 Tebliğinin 9’inci maddesinde belirtildiği üzere;

“(1) Bakanlık yurtdışı teşkilatının bulunduğu/yetki sahibi olduğu ülkelere geçici olarak ihraç edilen makine, teçhizat ve ekipmanın yurda geri getirilmeksizin aynı ya da farklı bir ülkede üstlenilen başka bir projede kullanılması amacıyla aktarma başvurusu yapılması öncesinde, aktarma yapılacak projenin Elektronik Başvuru Sistemi üzerinde doldurulan İş Alındı Belgesinin Bakanlık yurtdışı teşkilatınca elektronik ortamda onaylanması gerekir. Başvurular bir önceki izin süresinden bağımsız olarak Genel Müdürlük tarafından değerlendirilir.

Soru: 11- Geçici Olarak İhraç Edilen Ekipmanın Alımında Ödenen KDV, İade Alınabilir mi?

Yanıt: A- 57 No’lu Katma Değer Vergisi Sirkülerinin 3.1’inci maddesinde belirtilen “Yurtdışına çıkartılan kamyon, iş makinesi, tarım makinesi vb.. araçların yine yurtdışındaki kişi ve kurumlara kiralanması işlemleri KDV’ye tabi olmadığından bu işlemler nedeniyle Türkiye’de KDV ödemiş olması halinde verginin konusuna girmeyen bu işlemlere ait yüklenen KDV indirim konusu yapılamayacaktır. Öte yandan bu işlemler KDV’nin konusuna girmediğinden ihracat veya transit taşımacılık istisnası gibi herhangi bir istisna kapsamında değerlendirilmek suretiyle KDV iadesi talep edilmesi de mümkün değildir.

Bu sirkülerde bahsedilen iş makinaları ve taşıtların yurtdışına kiralanması işlemine ilişkin olarak Türkiye’deki giderlerine ilişkin KDV’nin indirim konusu yapılacağının anlaşılması gerekir. Bu makina ve taşıtların ilk edinimleri ile ilgili olarak kayıtlara alınan indirilecek KDV’nin normal faaliyet bünyesindeki KDV indirimi olarak dikkate alınması gerekir.

Yanıt: B -12.08.2020 tarihli, 20811645-130[18-415-31]-E.44367 sayılı, Gaziantep Vergi Dairesi Başkanlığı KDV-ÖTV Müdürlüğü’nün yayınladığı özelgeye göre; firmanızın leasing kapsamında cihaz aldığı, cihazların bir kısmının serbest bölgedeki şubenizde kullanılmak üzere geçici ihracat yolu ile serbest bölgeye gönderildiği, düzenlemiş olduğunuz faturada gümrük kıymeti açısından bedel belirtildiği fakat bedelsiz ibaresi kullanıldığı, bu durumda faturada belirtilen gümrük kıymet bedelinin katma değer vergisi (KDV) beyannamesinin “Tam İstisnalar” bölümünün “301-Mal ihracatı” satırında gösterilip gösterilmeyeceği hususunda görüş talep edildiği anlaşılmaktadır.

Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalar çerçevesinde;

-Finansal kiralama sözleşmesine konu olan ve kira ödemeleri devam eden cihazın mülkiyeti finansal kiralama şirketinde olacağından, Şirketinizce söz konusu cihazların geçici ihracat yöntemiyle serbest bölgedeki şubenize gönderilmesinin, KDV Kanununun 11 ve 12’nci maddeleri kapsamında ihracat istisnası olarak değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.

-Şirketinizin finansal kiralama sözleşme süresinin bitiminden sonra satın aldığı cihazın geçici ihracat yoluyla serbest bölgeye gönderilmesi durumunda, söz konusu işlem ancak şubenizin kendi adına müstakilen faaliyet gösteriyor olması kaydıyla ve kesin ihracatın yapıldığı vergilendirme döneminde mal ihracı kapsamında değerlendirilecektir. Bu durumda da söz konusu cihazın teslim alınmasından önce ödenen kira bedellerine ait KDV’nin ihracat istisnası kapsamında yüklenilen vergi olarak dikkate alınmasına imkân bulunmadığından, bu vergilerin iadesi talep edilemeyecektir.

Öte yandan, geçici ihracat yoluyla serbest bölgedeki şubenize gönderilen cihazın kesin ihracatı yapılmadığı sürece KDV beyannamesinin 301 kod numaralı “Mal İhracı” satırında beyanı söz konusu olmayacaktır.

Soru: 12– Geçici İhraç Edilen Ekipmana Türkiye’de Amortisman Ayrılabilir mi?

Yanıt: 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1 No’lu Tebliğin 5.9.3’üncü Fıkrasında “Kurumların aktiflerde yer alan ekipmanları yurtdışında yapılan inşaat işleriyle ilgili olarak yurtdışında ihraç etmeleri halinde Türkiye’de amortisman ayrılmasına son verilecek, işin bitiminde söz konusu ekipman Türkiye’ye ithalinde ise amortisman kaldığı yerden devam edecektir.” hükmü bulunmaktadır. Bu hüküm gereğince geçici ihraç edilen ekipmana yurt dışına kaldığı sürece amortisman ayrılmaz.

Bu iktisadi kıymetlerin amortismana tabi tutulup tutulmayacağı konusundaki önemli olan bu kıymetlerin yurtdışında kullanılması durumunda elde edilen gelirin Türkiye’de vergiye tabi bir gelir olup olmadığıdır. Yurtdışı inşaat onarım işlerinden elde edilen gelirler Türkiye’de kurumlar vergisinden istisna olduğu için, bu işlerde kullanmak üzere yurtdışına geçici ihraç edilen makina teçhizat Türkiye’de amortismana tabi tutularak, bu amortisman tutarı Türkiye’de elde edilen kazançtan indirim konusu yapılamaz.

Fakat, eğer yurtdışına geçici ihraç edilerek gönderilen bir iktisadi kıymet dolayısıyla yurtdışında elde edilen gelir Türkiye’de kurumlar vergisine (veya gelir vergisine) tabi ise, yurtdışına geçici olarak gönderilen iktisadi kıymetin Türkiye’ deki bilançoya dahil olması nedeniyle ayrılan amortisman gideri, Türkiye’deki vergi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınır.

Bu konuda verilen bir özelge aşağıdadır:

Soru: 12.1- Yurtdışına kiralanan vinç için Türkiye’de amortisman ayrılıp ayrılmayacağı hakkında bilgi verir misiniz?

Yanıt: 02/03/2016 tarihli 127 sayılı özelge: İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden, yurtdışında şubeniz bulunmadığı ve inşaat, onarım hizmeti yapmadığınız ve aktifinizde kayıtlı bulunan vinci, geçici ihracatla … yıl süreliğine kiraladığınız belirtilerek, söz konusu vinç için kiralama süresinde amortisman ayrılıp ayrılamayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü istenilmektedir.

Diğer taraftan, mezkûr Kanunun 315’inci maddesinde, mükelleflerin amortismana tabi iktisadi kıymetlerini Maliye Bakanlığının tespit ve ilan edeceği oranlar üzerinden itfa edecekleri, 320’nci maddesinde ise amortisman süresinin, kıymetlerin aktife girdiği yıldan başlayacağı hüküm altına alınmıştır.

Alınan Kanunun 315’inci maddesinin Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye istinaden, amortismana tabi iktisadi kıymetler için uygulanacak “Faydalı Ömür ve Amortisman Oranları” tespit edilmiş ve bu oranlar 339, 365, 389, 399, 406, 418, 439 ve 458 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile değişik 333 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği eki liste ile açıklanmıştır.

Buna göre, Vergi Usul Kanununun 313’üncü maddesindeki şartları haiz işletmeniz aktifinde kayıtlı bulunan ve yurtdışına kiraladığınız iktisadi kıymetler için amortisman ayırmanız mümkün bulunmaktadır.

Soru: 13– Yurtdışına Geçici İhraç Edilen Ekipmanlara Gönderildiği Ülkede Amortisman Ayrılabilir mi?

Yanıt: Geçici ihracatla gönderilen ekipmanlara, ilgili ülke mevzuatlara göre ve ülkelerin belirlediği oranlarda amortisman ayrılma imkânı vardır. Yurtdışına geçici ihraç yoluyla gönderilen amortismana tabi iktisadi kıymetin, yurtdışında hangi oranda amortismana tabi tutulacağı Türk Vergi Kanunlarını ilgilendiren bir durum değildir. Her ülkenin vergi kanunları kendi sınırları içinde geçerlidir. Bu nedenle geçici ihraç yoluyla gönderilen ekipmana ilgili ülke mevzuatına göre yüksek oranda amortismana tabi tutulabilir. Bu ekipmanın Türkiye’ye geri dönmesi halinde Türk Vergi Mevzuatının öngördüğü tutarlar üzerinden amortisman ayrılmaya devam edilir. Geçici olarak yurtdışına ihraç edilen ekipmanlara, yurtdışında ayrılan amortismanlarla ilgili tutarların yurda getirilmesi işlemi Kurumlar Vergisi yönünden ayrıca işlenecektir.

Soru: 14- İktisadi kıymetlerin yurtdışında bir süre kaldıktan sonra, bunların tekrar Türkiye’ye getirilmesi durumunda amortisman süresi uzar mı?

Yanıt: Bu iktisadi kıymetlerin yurtdışında geçen süreleri boyunca Türkiye’deki kayıtlarda amortisman ayrılmamış olsa da bu iktisadi kıymetlerin yurtdışında geçen süreleri, ekonomik ömrünü değiştirmediğinden, Türkiye’ye tekrar getirilmeleri durumunda amortisman sürelerinde değişiklik olmayacağını düşünmekteyim.

Soru: 15– Geçici İhraç Ettiğimiz Malzemeler, Gönderildiği Ülkede Kesin İhracata Dönüştürülüp Malzemelerin Satışı Yapılabilir mi?

Yanıt: Yurtdışında iş yapan firmaların üstlendikleri işlerde kullanılmak üzere geçici olarak ihraç ettikleri ekipmanların kesin satışına, yurtdışında kalış için verilen izin süresi bitiminden önce baş vurması kaydıyla İlgili Genel Müdürlükçe izin verilir. Bu konu, Serbest Bölgeler:2013/1 Tebliğinin 10’uncu maddesinde belirtildiği üzere;

“(1) Bakanlık yurtdışı teşkilatının bulunduğu/yetki sahibi olduğu ülkelerde üstlenilen işlerde kullanılmak üzere geçici olarak ihraç edilen makine, teçhizat ve ekipmanın satışına, yurtdışında kalış için verilen izin süre bitiminden 15 gün önce başvurulması kaydıyla Genel Müdürlük tarafından izin verilebilir.

İlgili Genel Müdürlük firmaya, ilgili Gümrük Müdürlüğüne ve Kambiyo Müdürlüğüne yazı ile durumu bildirir. Bu aşamadan sonra Gümrük Beyannamesi ( GB ) ilgili ihracat ve kambiyo mevzuatına göre kapatılır.” işlemi yapılır.

Geçici ihracatı ile gönderilen ekipmanların kesin ihracata dönüştüğü zaman “İhracat faturası” tanzim edilecektir.

Soru: 16- Serbest Bölgeler 2013/1 sayılı Tebliğ ile Yurtdışı Müteahhitlik ve Teknik Müşavirlik Hizmetleri kapsamında yapılacak işlemler nedeniyle İş Alındı Belgesi alınması ve yapılacak geçici ihracat ile kesin ithalat işlemleri elektronik başvurulacağı belirtilmektedir. Bakanlık Yurtdışı Teşkilatının bulunmadığı/yetki sahibi olmadığı ülkelerde başvurular nasıl yapılacaktır?

Yanıt Serbest Bölgeler: 2013/1 Tebliğinin 12, 13, 14, 15, 16 ve 17’nci maddelerinde belirtilen konulara açıklık getirilmiştir. İlgili maddeler aşağıda yer almaktadır;

Madde 12- (1) Bakanlık yurtdışı teşkilatının bulunmadığı/yetki sahibi olmadığı ülkelerde başkonsolosluklara/büyükelçilik konsolosluk şubelerine imza sirkülerinde tatbiki imzası bulunan veya şirketi temsil ve ilzama ilişkin yetki belgesi sahibi kişi (ler) tarafından İş Alındı Belgesi başvurusu yapılır.

(2) Başvuruda başkonsolosluklara/büyükelçilik konsolosluk şubelerine üstlenilen işe ilişkin geriye dönük olarak en fazla bir takvim yılı içerisinde işveren ile firma arasında imza altına alınmış, müteahhitlik ve/veya teknik müşavirlik hizmet sözleşmesinin aslı veya noter tasdikli örneği ve imza sirküleri sunulur.

(3) Bakanlık yurtdışı teşkilatının bulunmadığı/yetki sahibi olmadığı ülkelerde başkonsolosluklara/büyükelçilik konsolosluk şubelerine yapılan süre uzatım taleplerinde, iş için daha önce düzenlenen İş Alındı Belgesinin ve süre uzatımlarını tevsik edici bilgi/belgelerin (yeni sözleşme ve/veya işverence düzenlenen belge) başkonsolosluklara/büyükelçilik konsolosluk şubelerine sunulmasını müteakip, İş Uzatma Belgesi, ilave süre ve ilave sözleşme bedeli alınmak suretiyle düzenlenir.

Geçici ihracat başvuruları

Madde 13 – (1) Bakanlık yurtdışı teşkilatının bulunmadığı/yetki sahibi olmadığı ülkelerde üstlenilen bu Tebliğ kapsamı işlerle ilgili her türlü makine, teçhizat veya ekipmanın geçici ihracatına ilişkin başvurular ile üstlenilen projede kullanılacak inşaat malzemeleri veya işçilerin ihtiyacı olan barınma ve tüketim maddelerinin geçici ihracatına ilişkin başvurular;

a)Başkonsolosluklardan/büyükelçilik konsolosluk şubelerinden alınan İş Alındı Belgesinin aslı veya noter tasdikli bir örneği,

b)Firmanın ana statüsünün yayımlandığı ticaret sicili gazetesinin aslı, var ise tadil asılları veya noter veya ticaret memurluğu tarafından tasdikli örnekleri,

c)Ticaret veya sanayi odasına kayıt belgesi ile imza sirkülerinin aslı veya noter tasdikli örneği,

d)Başvuru sahibi tarafından doldurulacak Ek-2’de yer alan formdan 2 nüsha,

e)Firmanın bağlı bulunduğu Vergi Dairesi’nden alınacak, onaylı Mükellefiyet Durum Belgesi, bir dilekçeye eklenerek doğrudan Genel Müdürlüğe yapılır.

Geçici ihracatta ek süre talepleri

Madde 14 – (1) Bakanlık yurtdışı teşkilatının bulunmadığı/yetki sahibi olmadığı ülkelerde iş yapan firmaların üstlendikleri işlerde kullanmak üzere geçici olarak ihraç ettikleri makine, teçhizat ve ekipmanın yurtdışında kalış süresi başkonsolosluklarca/büyükelçilik konsolosluk şubelerince onaylanan İş Uzatma Belgesi ile firmaya verilen geçici ihraç izin süresinin bitiminden on beş gün önce başvuruda bulunulması kaydıyla Genel Müdürlük tarafından uzatılabilir

Geçici ihracatta gönderilen demirbaşların başka şantiyeye aktarma işlemleri

Madde 15- (1) Yurtdışına geçici olarak ihraç edilen makine, teçhizat ve ekipmanın yurda geri getirilmeksizin, Bakanlık yurtdışı teşkilatının bulunmadığı/yetki sahibi olmadığı bir ülkede üstlenilen başka bir projede kullanım amacıyla aktarma başvuruları, aktarma yapılacak projeye ait başkonsolosluklarca/büyükelçilik konsolosluk şubelerince onaylı İş Alındı Belgesi ile doğrudan Genel Müdürlüğe yapılır.

Geçici ihracatta satış işlemleri

Madde 16- (1) Bakanlık yurtdışı teşkilatının bulunmadığı/yetki sahibi olmadığı ülkelerde başkonsolosluklarca/büyükelçilik konsolosluk şubelerince düzenlenen İş Alındı Belgesine istinaden yapılan satış başvuruları, doğrudan Genel Müdürlüğe yapılır.

Kesin ithalat başvuruları

Madde 17- (1) Bakanlık yurtdışı teşkilatının bulunmadığı/yetki sahibi olmadığı ülkelerde üstlenilen inşaat, tesisat, montaj, mühendislik, proje, müşavirlik, işletme, bakım ve onarım gibi işlerle ilgili olarak yurt dışından satın alınan makine veya teçhizatın kesin ithalatına ilişkin olarak yapılan başvurular;

a)Yurda kesin ithalatı yapılacak makine ve teçhizata ilişkin Ek-4’te yer alan taahhütname,

b)İlgili ülkedeki başkonsolosluklarca/büyükelçilik konsolosluk şubelerince tasdik edilecek Ek-3’te yer alan formdan iki nüsha,

c)Başkonsolosluklardan/büyükelçilik konsolosluk şubelerinden alınan İş Alındı Belgesinin aslı veya noter tasdikli bir örneği,

d)Üstlenilen işle ilgili makine ve teçhizata ilişkin faturaların ve makine envanterinin konsolosluklarca onaylı örnekleri,

e)Firmanın ana statüsünün yayımlandığı ticaret sicili gazetesinin aslı, var ise tadil asılları veya noter veya ticaret memurluğu tarafından tasdikli örnekleri,

f)Ticaret veya sanayi odasına kayıt belgesi ile imza sirkülerinin aslı veya noter tasdikli örneği,

bir dilekçeye eklenerek firmaya verilen geçici ihraç izin süresinin bitiminden önce Genel Müdürlüğe yapılır.

(2) Birinci fıkrada sayılan belgelerde, başvuru tarihi sonrasında herhangi bir değişiklik olması durumunda firma, değişiklikleri ilgili belgelerle bir ay içerisinde Genel Müdürlüğe bildirir.

Soru: 17- İşin Üstlenildiği Ülkede Tabii Afet veya Dahili Kargaşa (Libya, Suriye, Irak ve Yemen örneğinde olduğu üzere) Durumlarında Ne Gibi İşlemler Yapılacaktır?

Yanıt-: Bu konuda da Serbest Bölgeler: 2013/1 Tebliğin 18’inci maddesinde belirtildiği üzere

“(1) İşin üstlenildiği ülkede tabii afet (deprem, sel ve benzeri), yangın, salgın hastalık, ihtilal, isyan, dâhili kargaşa, ambargo, ekonomik ve siyasi krizler ve grev gibi mücbir sebeplerden dolayı veya işin yapımını ve sözleşme hükümlerini etkileyen kanuni düzenlemelere ve mevzuat değişikliklerine yol açan zorunlu haller nedeniyle işin sözleşmede belirtilen süre içerisinde tamamlanamaması halinde, geçici ihracat izin süresi, firma başvurusu üzerine ve durumun Ekonomi Bakanlığı yurtdışı teşkilatınca veya söz konusu teşkilatın bulunmadığı/yetki sahibi olmadığı yerlerde başkonsolosluklarca/büyükelçilik konsolosluk şubelerince tevsik edilmesi koşuluyla Genel Müdürlükçe durdurulabilir.” belirtildiği üzere işlem yapılır.

Soru: 18- Yurtdışına Geçici İhracat Kapsamında Gönderilen Ekipmanların Gönderildiği Ülkede Zarar Görmesi veya Kamulaştırılması Karşısında Neler Yapılmalıdır?

Yanıt: Bu sorunun yanıtı da Serbest Bölgeler 2013/1 Tebliğin 19’uncu Maddesinde açıklanmıştır

(1) Üstlenilen işlerde kullanılmak üzere geçici olarak ihraç edilen makine, teçhizat ve ekipmanın yurtdışında çalınması, yanması, kaza neticesinde ağır hasar görmesi veya kamulaştırılması gibi nedenlerle yurda getirilmesine imkân bulunmadığı hallerde, durumu belgeleyen resmi rapor ya da belgenin başkonsolosluklarca/büyükelçilik konsolosluk şubelerince onaylı sureti ve yeminli Türkçe tercümesinin müracaat dilekçesi ile birlikte sunulması kaydıyla, geçici olarak ihraç edilen makine, teçhizat ve ekipmana ilişkin durum, firma başvurusu üzerine Genel Müdürlükçe ilgili Gümrük Müdürlüklerine bildirilir.

Soru: 19- Geçici İhraç İçin Gönderilen ve Kesin İhracata Dönüştürülen Ekipmanın KDV’si nin İade Alınması için Ne Gibi İşlemler Yapılabilir?

Yanıt: Bu konuda Ankara Gelir İdaresinin verdiği bir özelgede “şirketinizin Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın izniyle Geçici ihracatın kesin ihracata çevrildiği tarih itibariyle FATURA düzenlemesi ve buna ilişkin Gümrük Beyannamesi ile ……. İlgili belgeleri bağlı olduğunuz vergi dairesine ibraz etmeniz halinde yüklenilen KDV’nin iade alınması mümkün bulunmaktadır.” hükmü bulunmaktadır. Bu hüküm gereğince kesin ihracata dönüştürülen işler için gerekli KDV iade işlemleri yapılır.

Bu konuda süre sınırı var mı? Kanaatimce, 5 yıllık süre sınırı olması lazım. Vergi incelemesi açısından “zaman aşımı” süresinden sonraki bir dönemde iade yapılamayacağı kanısındayım. Yani, geçici olarak yurtdışına gönderilen iktisadi kıymetin beş yıldan sonra kesin ihracat yapıldı diye KDV iadesi için başvurulamaz kanaatindeyim.

Soru: 20- Geçici İhraç ile Yurtdışına Gönderilen Ekipmanlar Yurtdışında Kiraya Verilebilir mi?

Yanıt: Geçici ihracat ile yurtdışına gönderilen ekipmanlar ilgili genel müdürlükten alınan izin süresinde yurtdışında kaldığı sürece başka bir firmaya, yurtdışında kiraya verilebilir. Bu kiradan elde edilen kazanç yurtdışını ilgilendirdiği için Türkiye’de ilgili kurumlara bilgi vermeye gerek yoktur.

Elde edilen kazançlar, Hizmet İhracatı kapsamında değerlendirildiğinden Türkiye’de K.D.V den istisna, Kurumlar Vergisine tabidir.

Soru: 21– Geçici İhracatla Gönderilen ve Yurtdışında Kiraya Verilen Ekipmanları;

  1. Kurumlar vergisi açısından 
  2. KDV açısından
  3. Amortisman açısından değerlendirir misiniz?

Yanıt– Kanuni veya iş merkezleri Türkiye’de bulunan mükellefler tam mükelleftir ve gerek Türkiye’de gerekse yabancı ülkelerde elde ettikleri kurum kazançları üzerinden vergilendirilirler. Bu nedenle tam mükellef kurumlar tarafından geçici olarak yurtdışına gönderilen makina ve teçhizatlardan elde edilen gelirler özel bir istisna hükmü olmadığı sürece Türkiye’de vergiye tabidir.

Bu konuda Gelir İdaresi Başkanlığı Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 28 Eylül 2006 tarihli 7585 sayılı özelgesinde aşağıda belirtilen açıklamalar yapılmaktadır.

a.Kurumlar Vergisi açısından: Kurum kazançlarına dahil edilmesi gerektiği belirtilmiştir. İlgili özelgede “Şirketin aktifinde kayıtlı bulunan ve ham petrol nakliyesi yapmak üzere Kazakistan’da bir firmaya kiralanan nakil vasıtalarından elde edilen kira bedellerinin kurum kazancına dahil edileceği ve söz konusu araçlara ait amortismanların safi kazancın tespitinde indirim konusu yapılacağı tabiidir.” hükmü yer almıştır.

b.KDV açısından: aynı özelgede “Şirketiniz tarafından yurtdışına gönderilen ekipmanların ticari kiralama yoluyla kiralanması hizmeti, hizmet ihracat kapsamında KDV istisna olarak kabul edilmiştir. Bu nedenlerden dolayı, Maliye Bakanlığınca tespit edilecek esaslara göre bu işlemlerden dolayı yüklenilen KDV iadesi alınabileceği” hükme bağlanmıştır.

Burada iadeye konu KDV tutarı, ilgili iktisadi kıymetin edinimindeki ödenen KDV değil, bu iktisadi kıymetin yurtdışına gönderilmesi esnasında yapılan giderlere ilişkin olan KDV’dir.

c.Amortisman açısından: yine yukarda belirtilen özelgede “şirketinizin aktifinde kayıtlı bulunan kamyon ve tankerlerin, düzenlenen kira sözleşmesi gereği bir yıl süreyle kiraya verilmesi halinde söz konusu araçlar üzerinden amortisman ayrılması mümkün bulunmakta olup ayrıca, araçların kiraya verilmesi nedeniyle elde edilen kira ödemeleri karşılığında yedi gün içinde fatura düzenlenir.” hükmü bulunmaktadır.

Daha önceki bölümde belirttiğimiz üzere yurtdışına kiralanan iktisadi kıymetin yurtdışında elde edilen geliri Türkiye’de vergiye tabi olduğundan, bu kıymetin amortismanı da Türkiye’de gider olarak vergi matrahının tespitinde dikkate alınır.

Bu özelgede dikkat edilmesi gereken konu, yurtdışındaki kendi şantiyemize gönderdiğimiz demirbaşlar ve ekipmanlara ait amortismanlar dikkate alınmazken, yurtdışına kiralanan demirbaş ve ekipmanlar ait amortisman kayda alınmaktadır.

Soru: 22- Geçici İhracatla Yurtdışına Gönderilen Ekipmanların Yurtdışı Kira Kazançlarını “yurtdışı inşaat, onarım, montaj, teknik hizmetlere” dair istisna kapsamında değerlendirebilir miyiz?

Yanıt:  Bu soru “Vergi Dünyası Dergisi” Mayıs 2009 tarihli sayısında aşağıdaki gibi yanıtlamıştır. “Kurumlar Vergisi Kanunun 5’inci maddesinin 1’inci fıkrasının (h) bendi ile yurt dışında yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanarak Türkiye’de genel sonuç hesaplarına aktarılan kazançlar, herhangi bir koşula bağlanmaksızın (vergi yükü oranına bakılmaksızın) Kurumlar Vergisinden istisna edilmiştir. Sorunuzda belirtilen işlemlerin ilgili maddenin ne inşaat, onarım, montaj işlemi kapsamında ne de teknik hizmetler kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir.

……yukarıdaki açıklamalar ışığında, makineleri kiralayan tam mükellef kurum her ne kadar yurtdışında inşaat yapıyor olsa da şirketinizce yurtdışında yapılan bu işlemin bir inşaat işi olmadığı ve kiralama işlemi olduğu açıktır. Dolayısıyla, kiralama işlemi sonucu elde etmiş olduğunuz hasılat yurtdışı inşaat işleri istisnasından yararlandırılmayıp hizmet ihracı kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir” denilmektedir.

Soru: 23- Geçici İhracat ile Yurtdışına Gönderilen Ekipmanların Yurtdışında Kiraya Verilmesi Karşılığında Elde Edilen Gelirlerden   Yurtdışında Ödenen Vergiler, Türkiye’de Ödenecek Kurumlar Vergisinden Mahsup Edilebilir mi?

Yanıt: Yurtdışında elde edilen gelirlerden, yurtdışında kesilen vergiler Türkiye’de ödenecek kurumlar vergisinden mahsup edilme imkânı vardır.

Bu konuda Ankara Vergi Dairesi Başkanlığının B.07.1.GİB.4.06.16.01-2010-KVK-33-1-634 sayılı 19/08/2011 tarihli özelgesinde “Bu itibarla, şirketinize ait iş makinesi, kamyon, kamyonet gibi ekipmanların yurtdışında kiraya verilmesi karşılığında elde ederek Türkiye de genel sonuç hesaplarına intikal ettireceğiniz kazançlarınız üzerinden ilgili ülke mevzuatı gereğince ödenen Kurumlar Vergisi ve benzeri vergilerin, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 33’üncü maddesi ve 1 seri No’lu Kurumlar Vergisi genel tebliğinde yapılan açıklamalar çerçevesinde Kurumlar Vergisinden mahsup edilmesi mümkündür.” hükmü bulunmaktadır.

Soru: 24- Yurt İçinden Kiralanan Ekipmanlar Yurtdışına, Geçici İhracatla Gönderilebilir mi? Bu Durumda Hangi Kurumlardan İzin Alınması Gerekmektedir?

Yanıt: Geçici ihracatla yurtdışına gönderilen ekipmanların şirketin aktifine kayıtlı olması zorunluluğu yoktur. Yurt içinden kiralanarak, yurtdışına da gönderilebilir. Kiralama yöntemi ile geçici ihracat için İhracatçı Birliklerinden izin alınır (Bazı durumlarda ilgili gümrük müdürlüğü de izin vermektedir).

Soru: 25- Finansal Kiralama ile kiralanan bir Makinenin yurtdışı şantiyemize gönderilmesinde yapılması gereken işlemler.

Yanıt: İnşaat işletmelerinin finansal kiralama konusu olan Makine ve Teçhizatlarının yurt dışı kullanma üzere kiralama işlemi gerçekleştirmeleri durumunda ve bu ve Makine teçhizatların yurt dışına geçici olarak ihraç edilmesinde KDV karşısında durumu ile ilgili Gelir İdaresi Başkanlığı Ankara Vergi Mükellefi Hizmetleri KDV ve Diğer Vergiler Grup Müdürlüğünün 18/08/2008 tarih ve B.07.1.GİB.4.06.17.01 Sayılı Özelgesinde “……. Buna göre, yurt dışında taahhüde dayalı olarak yapmış inşaat işlerinde kullanılmak üzere finansal kiralama yoluyla edinmiş olduğunuz iş makineleri ve ekipmanlarının yurt dışına kiraya verilmesi işlemi, Türkiye’de yapılan veya Türkiye’de faydalanılan bir hizmet niteliğinde bulunmadığından katma değer vergisinin konusuna girmemektedir.

Bu nedenle, söz konusu kiralama işlemi katma değer vergisinin konusuna girmediğinden, yapılan işlemi hizmet ihracı olarak da değerlendirilmeyecektir.

Ayrıca, bu işlemlerle ilgili olarak yüklenebilen vergiler Kayma Değer Vergisi Kanunu’nun 30/a maddesine göre indirim konusu yapılamayacak olup, gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınacaktır.”

Soru: 26- Yurt içinden kiralanarak, yurtdışına geçici ihracat ile gönderilen ekipmanlar için ekipmanları yurt içinde kiraya veren firma bu kiralama işleminden dolayı ilgili faturayı yurt içine mi yoksa yurtdışına mı kesilecektir? Ayrıca, kesilen faturada K.D.V olacak mıdır?

Yanıt: Gelir idaresinin vermiş olduğu özelgelere göre, kira sözleşmesi Türkiye’de yapıldığı için kiralanan ekipman nerede kullanılırsa kullanılsın kira faturası Türkiye’deki firmaya kesilecektir. Tanzim edilen faturada K.D.V gösterilecektir. Kira bedelinin yurt içinden veya yurtdışından ödenmesinin veya tahsilatının bir önemi yoktur.

Bu konuda gelir idaresinin yayınladığı iki özelgesinde aşağıdaki gibi bir görüş belirtilmiştir.

Örnek. 1 – 16/01/2012 tarihli 37 sayılı özelgeye göre; Konu: Vinç Kiralama İşleminde KDV

………..İlgide kayıtlı özelge talep formunda, Gürcistan’da köprü montajı işi yapan bir firmaya mobil vinç kiraladığınız, ancak elinizde yeterli sayıda vinç bulunamadığından yurt içindeki başka bir firmadan kiralama yoluyla edindiğiniz bir vinci söz konusu yurtdışı firmaya kiraya verdiğiniz belirtilerek, yurt içinden kiralayarak yurtdışına kiraya verdiğiniz vinç için kiraya veren firma tarafından Şirketinize düzenlenecek faturada katma değer vergisi (KDV) hesaplanıp hesaplanmayacağı konusunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

………. Diğer taraftan, yurt içinde bir firmadan kiralayarak yurtdışında köprü montajı işi yapan bir firmaya kiraya verdiğiniz vinç için yurt içinde kiraya veren firmanın şirketinize düzenleyeceği faturada KDV hesaplanacağı tabiidir.

Örnek: 2- Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 01.11.2013 tarih ve 27575268-105[229-2012-7835]-1157 sayılı özelgesi; “…Buna göre; yapılan bir hizmetin KDV ye tabi tutulması için söz konusu hizmetin Türkiye’de yapılması veya hizmetten Türkiye’de faydalanılması gerekmektedir. Bu itibarla, merkezi Türkiye’de bulunan bir firmanın yurtdışındaki şubesine damperli kamyon kiralanması işlemi Türkiye’de yapılan veya Türkiye’de faydalanılan bir hizmet niteliğinde olmadığından KDV’nin konusuna girmemekte ve dolayısıyla hizmet ihracı kapsamında değerlendirilmemekte olup, söz konusu kiralama işlemine ilişkin faturanın Türkiye’de bulunan merkez adına düzenlenmesinin veya kiralama sözleşmesinin Türkiye’de düzenlenmiş olmasının bu duruma bir etkisi bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, söz konusu kiralama işlemine konu araçların tamir bakım malzemelerine ilişkin olarak yüklenilen verginin, Kanunun 30/a maddesi uyarınca indirim konusu yapılamayacağı tabiidir” ”* SMMM Hakan Değirmenci 

Vergi İdaresi her ne kadar verdiği özelgelerde yurtdışına verilen kiralama hizmetlerinde kiralama işlemlerinin Türkiye’de yapılmaması ve söz konusu hizmetten Türkiye’de faydalanılmamasından dolayı verginin konusuna girmediğinden istisna hükümleriyle ilişkilendirilemeyeceği belirtilse de Danıştay Vergi İdaresi vermiş olduğu iki örnek karar ile Gelir İdaresi ile aynı görüşte değildir. Danıştay, Türkiye’den yurtdışına yapılan makine ve teçhizat kiralamasının ticari kiralama yoluyla ihracat olarak hizmet ihracatı kapsamında KDV’den istisna olduğu görüşündedir.

Örnek: 1– Danıştay 3. Daire’nin, 31.01.2012 tarih ve E. 2009/2043, K. 2012/243 sayılı Kararı;     “Merkezi ve faaliyeti Türkiye’de bulunan şirketin aktifinde kayıtlı kamyon ve frigorifik,  yarı römorkların Irak’ta bulunan bir firmaya ticari kiralama yoluyla kiralanması işleminde kiralama işlemi Türkiye’de, kiralama hizmetinden faydalanma ise yurt dışında gerçekleştiğinden, kiralama hizmeti 3065 sayılı Kanun’un 11. maddesi ve 12. maddesinin 2. fıkrası uyarınca hizmet ihracatı kapsamında KDV’den istisna olacaktır.”  *İsmmo Mali Çözüm Dergisi 153. Sayı Vergi Müfettişi Hakan Değirmenci

Örnek: 2- Danıştay 3. Dairesi tarafından 24.05.2021 tarihli kararı ile onanan ve aşağıda yer alan kararda görüleceği üzere yargı, hizmet ihracatında kiralama sözleşmesinin yurt dışındaki müşteriler ile yapıldığı ve hizmetten yurt dışında yararlanıldığı hususlarının yeterli olduğunu kabul etmektedir.

“…davacı şirket tarafından aktife kayıtlı uçakların kendi personeli ile birlikte kanuni ve iş merkezleri yurt dışında bulunan hava yolu firmalarına kiralandığı ve buna karşılık katma değer vergisi hesaplanmamış bir şekilde bu firmalara fatura düzenlendiği, kiralama hizmetinin yürütülebilmesi bakımından davacı şirket tarafından yüklenilen ve indirim yolu ile giderilemeyen katma değer vergisinin iadesinin mahsuben iade talep edildiği anlaşılan olayda, kiralama sözleşmesinin yurt dışındaki müşteriler ile yapıldığı ve hizmetten yurt dışında yararlanıldığı hususunda ihtilaf bulunmadığı dolayısıyla, yurt dışındaki müşteriler için yapılan kiralama hizmetinin bir hizmet ihracı olduğu ve Kanunun 11/1-a maddesi uyarınca da istisna kapsamında kaldığından, kiralama işleminin yurt dışında gerçekleştiği ve verginin konusuna girmediğinden bahisle mahsuben iade talebinin reddi yolunda tesis edilen işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlem iptal edilmiştir”* SMMM Hakan Değirmenci

Soru: 27- Yurtdışı Şantiyelerinde, Yurtdışından Alınan Makine ve Teçhizatı Yurtdışı Şantiyemizde Kullandıktan Sonra Yurdumuza Kesin İthalat Kapsamında Getirebilir miyiz?

Yanıt- Bu sorumuzun yanıtı da yine Serbest Bölgeler: 2013/1 Tebliğinin 11’inci Maddesinde açıklanmıştır. İlgili tebliğde belirtildiği üzere;

“(1) Bakanlık yurtdışı teşkilatının bulunduğu/yetki sahibi olduğu ülkelerde üstlenilen inşaat, tesisat, montaj, mühendislik, proje, müşavirlik, işletme, bakım ve onarım gibi işlerle ilgili olarak yurt dışından satın alınan makine ve teçhizatın kesin ithalatına ilişkin başvurular, Elektronik Başvuru Sistemi uygulaması üzerinden gerçekleştirilir.

(2) Elektronik Başvuru Sistemi üzerinden gerçekleştirilen başvuru esnasında,

a) Yurda kesin ithalatı yapılacak makine ve teçhizata ilişkin Ek-4’te yer alan taahhütname,

b) Firmanın ana sözleşmesinin yayımlandığı ticaret sicili gazetesinin aslı, varsa sözleşme değişiklik metinlerinin noter veya ticaret memurluğu tarafından tasdikli örnekleri,

c) Ticaret veya sanayi odasına kayıt belgesi ile imza sirkülerinin aslı veya noter tasdikli örneği,

d) Üstlenilen işle ilgili makine ve teçhizata ilişkin faturaların ve makine envanterinin Bakanlık yurt dışı teşkilatınca onaylı örnekleri, verilecek dilekçelere eklenir.

(3) İkinci fıkradaki belgelerin asılları ile Elektronik Başvuru Sistemi uygulaması üzerinden çıktısı alınacak Ek-3’te yer alan formdan iki adet basılı nüsha, bir dilekçeye eklenerek başvuru tarihini takip eden en geç üç iş günü içinde Genel Müdürlüğe sunulur.

(4) İkinci fıkrada sayılan belgelerde başvuru tarihi sonrasında herhangi bir değişiklik olması durumunda firma, bu değişiklikleri, ilgili belgelerle birlikte en geç bir ay içerisinde Genel Müdürlüğe bildirir.” işlemleri yapılacaktır.

Soru: 28- Geçici İhracat kapsamında yurtdışına taşıt araçları gönderebilir miyiz?

Yanıt: Geçici izin kapsamında yurtdışına taşıt araçları gönderebilmek için T.C Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile ilgili Genel Müdürlüğünün 26.05.2014 tarihi ve 24472 sayılı makam oluru çerçevesinde 01.07.2014 tarihinden itibaren aşağıda belirtilen belgelerle ilgili bakanlığa başvurulacaktır.

  1. Dilekçe
  2. Firmayı temsile yetkili kişi/kişilere ait imza sirküleri
  3. Taşıt listesi
  4. Taşıt ruhsat fotokopisi
  5. Taşıtın araç muayene belgesi
  6. Taşıt sahiplerinin taşıtın yurtdışına çıkışına izin verdiğine dair noter onaylı muvafakatname
  7. Ekonomi bakanlığından alınan geçici ihraç izni veya geçici ihraç yapıldığına dair açılan gümrük beyannamesinin bir sureti

Soru: 29 -Geçici ihracatlarda e-fatura kullanılabilir mi?

Yanıt:  E-fatura uygulamasında ilk başlarda, geçici ihracat kapsamında düzenlenen faturalar, bedelsiz ihracat faturası niteliği taşıdığından ihracat e-Fatura düzenleme zorunluluğu dışında bırakılmış ve ihracatın aksamaması için bu tip faturaların matbu (kağıt/e-arşiv) fatura olarak düzenlenmesine olanak tanınmıştı. Ancak, bedelsiz ihracat faturalarının da Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca güncelleme ile e-fatura olarak düzenlenip gönderilmesine olanak tanındığından geçici ihracat kapsamında fatura düzenleyecekler ve bu faturalarını ihracat e-faturası olarak düzenlenmeleri gerekecektir.

Soru: 30- Aktiflerinde Yer Alan Ekipmanları Yurtdışında Kendi Şantiyelerine Geçici İhraç Eden Şirketler Yapılan İşlemleri Nasıl Muhasebeleştireceklerdir?

Yanıt: İlk olarak aktiflerindeki ekipmanları 256 … Diğer Maddi Duran Varlıklar..Yurt Dışındaki Maddi Duran Varlıklar Hesabının borcu karşılığında 253… Tesis, Makina ve Cihazlar, 254… Taşıtlar veya 255… Demirbaşlar hesaplarına alacak kaydedilecektir. Bu kayıt yapıldıktan sonra ilgili ekipmanlara yurtdışı inşaat işinden elde edilen gelirler Türkiye’de kurumlar vergisinden istisna olduğu için  amortisman ayrılmayacaktır.

Muhasebeleştirme: 256… hesaba borc,  253…, 254… veya 255… hesaba alaçak kaydedileçektir. Bu ekipmanlar için daha önceden ayrılan amortısmanlar aynı hesapta duracaktır.

Geçici ihracatın faturasının tanzim edilip gümrük çıkış işlemleri yapılınca ise 220…Alıcılar …..Yurt Dışı şantiyeden Alacaklar hesabının borcu karşılığında 393… Yurt Dışı Şantiyesine  borçlar hesabına alacak yazılacaktır. Geçici ihracat faturası döviz cinsinden tanzim edildiği için 220… ve 393… hesaba karşılıklı olarak kur farkı işlenecektir.

Bu işlem 220 ve 393 hesaplar işletilmeden, gerekli açıklamalar yapılarak Nazım Hesaplarda (960…/961..). da takip edilebilir.

Soru: 31- Geçici İhracatla Yurtdışına  İhraç Edilen Ekipman Yurda Kesin Olarak Geri Getirildiğinde Muhasebe İşlemi Nasıl Yapılacaktır?

Yanıt: Öncelikle daha önce Borç yazılan 220 Alıcılar … Yurt dışı Şantiyelerden alacaklar hesabına alacak, 393 Yurt dışı Şantiyelere Borçlar hesabına  borç  verilerek bu hesaplar karşılıklı olarak kapatılacaktır. Bu hesaplar yerine işlemleri Nazım Hesaplarda takip edenler hesapları ters çalıştırarak  Nazım Hesapları  kapatacaklardır.

Daha sonra 256 Diğer Maddi Duran Varlıklar…..Yurt Dışındaki Maddi Duran varlıklar hesabına alacak verilecektir. Daha önce hangi Maddi Duran Varlıklar Hesabına alacak yazılarak kayıtlardan çıkartılan ekipmanlar   ilgili  maddi duran varlıklar hesabına borç yazılarak aktife yeniden giriş yapılacaktır. Aktife giriş yapılan ekipmana  o tarihten itibaren amortisman ayrılmaya devam edilecektir.

Soru: 32- Geçici Olarak Yurtdışına İhraç Edilen Ekipmanlar Yurtdışında Satışı Yapıldığı Tarihte Nasıl Muhasebe Kaydı Yapılacaktır?

Yanıt- Geçici olarak yurtdışına ihraç edilen ekipman, yurtdışında satılarak kesin ihracata  dönüştüğünde öncelikle kesin ihraç faturası tanzim edilecektir. Daha önce 393… Yurt dışı  şantiyeye  borçlar hesabına alacak kaydedilen tutar bu hesaba borç yazılarak 601 Yurtdışı satışlar hesabına alacak kaydedilecektir. Sonrasında ise 256 DiğerMaddi Duran Varlıklar hesabına borç yazılan tutar, ilgili ekipmanın daha önce ayrılmış amortısman tutarının borcu karşılığında mahsuplaşarak kalan bakiye bu hesabın alacağı karşılığında 621 Satılan Ticari  Mallar Maliyeti hesabına borç yazılacaktır.

Not: Muhasebe işlemleri, kesin satış işleminin geçici ihracat tutarı üzerinden yapıldığı var sayılarak yapılmıştır.

Soru: 33- Geçici İhracat İle Yurtdışına Gönderilen Ekipman Yurtdışında Kiralanmasından Dolayı Elde Edilen Hasılat Nasıl Kayda Alınacaktır?

Yanıt: Geçici ihracat işlemi için 19’uncu sorunun yanıtındaki gibi muhasebe kaydı yapılacaktır. Tahsil edilecek kira bedeli için ise KDV’siz hizmet ihracatı faturası düzenlenecek ve fatura tutarı 601 Yurtdışı  Satışlar…Hizmet İhracatı hesabın alacağı karşılığında 120… Yurtdışından alacaklar hesabına borç yazılacaktır. Kira bedeli tahsil edilene kadar ilgili alacak hesabına kur farkı işleyeceği tabiidir.

Muhasebeleştirme: 120…Yurt Dışı Alıcılarıhesabının borcu karşılığında, 601… Yurt Dışı Hizmet Satışları hesabına alaçak kaydedileçektir.

Soru: 34– Geçici ithalat ve geçici ihracat işlemleri Form BS de gösterilecek midir?

Yanıt: Geçici ihracat işlemleri Form Bs de bildirilecektir. Geçici ihracat yapılan ekipmanların yurtdışına çıkışının yapılabilmesi için Gümrük Beyannameleri ekine “fatura” konulmak zorunluluğu vardır. Bu nedenle kesilen fatura bilgileri Bs formuna işlenmesi gerekmektedir.

III.SONUÇ

Yazımın giriş bölümünde belirttiğim üzere Ülke ekonomisinin gelişmesinin ve globalleşmesinin en önemli göstergesi ‘İhracatın’ gelişmesidir. Her geçen yıl artan ihracat gelirlerimizin içerisinde, belli ölçüde ‘Geçici ihracat’ gelirleri de bulunmaktadır.

Geçici ihracatları genellikle, Türkiye’de yerleşik kurumlardan yurtdışında iş yapan, yurtdışı müteahhitlik firmaları yapmaktadır.

Geçici ihracat konusunda son zamanlarda tarafıma çok sık sorular gelmektedir. Konuyu ayrıntıları ile meslektaşlarım ile paylaşmak istedim.

Ekler:

Ek – 1

T.C. ………………….BÜYÜKELÇİLİĞİ/BAŞKONSOLOSLUĞU
TİCARET MÜŞAVİRLİĞİ/TİCARET ATAŞELİĞİ

Sayı:                                                                                                                                     

Tarih:   

İŞ ALINDI BELGESİ

1. İşi Üstlenen Firmanın Unvanı                                          :                                                

2. İşveren                                                                               :                                 

3. Üstlenilen İşin                                                                   :

4. Toplam Sözleşme Bedeli                                                  :

5. Sözleşmenin İmzalandığı Tarih                                        :

6. İşin Süresi                                                                         :

7. Sözleşmeye Göre İşin Bitim Tarihi                                  :

8. Çalıştırılması Planlanan İşçi Sayısı                                  : 

 Ticaret Müşaviri / Ticaret Ataşesi / Konsolos

İsim, İmza, Mühür

Ek – 2

T.C…………………..BÜYÜKELÇİLİĞİ/BAŞKONSOLOSLUĞU

Sayı:  

Tarih:

 İŞ UZATMA BELGESİ

1.İşi Üstlenen Firmanın Unvanı                                           :

2. İşveren                                                                               :

3.İşin Adı                                                                              :

4.İş Alındı Belgesi’nin Sayı ve Tarihi                                  :

5. Ek Sözleşmenin İmzalandığı Tarih                                   :

6. İlave İş Süresi                                                                   :

7. Ek Sözleşmeye Göre İşin Bitim Tarihi                             :

8Çalıştırılması Planlanan İşçi Sayısı                                  :

Büyükelçi/Konsolos

İsim, İmza, Mühür

Ek – 3

YURTDIŞI MÜTEAHHİTLİK VE TEKNİK MÜŞAVİRLİK HİZMETLERİ KAPSAMINDAYAPILACAK İHRACATA/ KESİN İTHALATA İLİŞKİNBAŞVURU FORMU

Sıra Numarası Cinsi Adet Motor Numarası* Seri Numarası* Şasi Numarası* Plaka Numarası* Birim Fiyatı

(CIF/FOB)

Toplam Tutar G.T.İ.P. **

Toplam …………. Adet makine ve teçhizat

Genel Toplam   : …………….

*Sadece motorlu araçlar için doldurulacaktır.

**Sadece ithalat işlemlerinde doldurulacaktır.

Firmanın Unvanı                                           : …………………………………

Firmanın Adresi                                            : …………………………………     

İşlem Yapılacak Gümrük Müdürlüğü           : …………………………………

Yetkilinin Adı Soyadı                                   : …………………………………     

İmza                                                               : …………………………………                 

Tarih                                                              : …………………………………     

Kaşe                                                               : …………………………………     

 

*İmza Sirkülerinde tatbiki imzası bulunan ve şirketi temsil ve ilzama yetkili kişi.

 

 

Ek – 4

 TAAHHÜTNAME

 T.C. Ekonomi Bakanlığına

  

İthal etmek istediğimiz ………………… G.T.İ.P.’li (*) ,  …………………… kg/ton/m3/adet ………………………  İsimli ürünün temel gerekler bakımından güvenli olduğunu, ayrıca söz konusu ürünü izinsiz üçüncü kişilere devretmeyeceğimizi ve tahsis amacı dışında kullanmayacağımızı beyan eder, aksinin tespit edilmesi halinde 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun’da belirtilen yükümlülükleri ve müeyyideleri kabul edeceğimizi kabul ve taahhüt ederiz.

 

 Firmanın Unvanı                                           : …………………………………

Firmanın Adresi                                            : …………………………………

İşlem Yapılacak Gümrük Müdürlüğü           : …………………………………

Vergi Dairesi                                                : …………………………………

Vergi Sicil Numarası                                               : …………………………………

Yetkilinin Adı Soyadı                                   : …………………………………

İmza                                                               : …………………………………

Tarih                                                              : …………………………………

Kaşe                                                               : …………………………………

(*) Farklı G.T.İ.P’ler için ayrı ayrı taahhütname verilecektir.

EROL SÖNMEZOCAK

Kaynak, https://www.erolsonmezocak.com.tr/Makaleler/20180827044735.pdf

Kaynak, https://ekovergi.com/soru-yanitlarla-gecici-ihracat-ve-muhasebe-islemleri/

I.GİRİŞ

Ülkemizde uygulanan vergi sisteminde ticari kazancın vergilendirilmesinde tahakkuk ilkesi benimsenmiş olup mükelleflerce icra edilen ticari faaliyet sonucunda oluşan kazancın tahsil edilip edilmediğine bakılmaksızın bu kazançlar beyan edilmekte ve vergilendirilmektedir.

Tahakkuk ilkesi kazancın miktar ve mahiyet itibariyle belli olması olarak tanımlanmış olup bu kazancın vergilendirilmesi için tahsil edilmesi şart değildir. Tahsil edilmeyen tutarların dönem matrahı ile ilişkilendirilip vergilendirilmesi beraberinde bir takım sorunları da doğurmuştur. Satıcının elinde olmayan nedenlerden dolayı alacaklıdan alacağını tahsil edememesi gerçek anlamda elde edilmeyen bir kazancın vergilendirilmesine neden olmaktadır. Kanun koyucu ise bu durumu göz önüne alarak vergi mevzuatında şüpheli alacaklar, değersiz alacaklar ve vazgeçilen alacaklar müessesini düzenlemiştir.

Şüpheli alacaklar uygulamasına ilişkin düzenlemeye 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 323’üncü maddesinde yer verilmiş olup uygulamaya ise vergi idaresi özelgelerle yön vermeye çalışmış olup şüpheli alacakların tanımına, kapsamına ve özellikli durumlara bu çalışmamızda yer verilmiştir.

II.ŞÜPHELİ ALACAKLAR
II.1.Tanımı

Vergi Usul Kanunu’nun 323’üncü maddesine göre ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;

  1. Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar;
  2. Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan ve 2022 yılı için 4.000 Türk lirasını aşmayan alacaklar;

Şüpheli alacak sayılır.

Vergi Usul Kanunu’nun 323’üncü maddesinde şüpheli alacakların kapsamı iki gruba ayrılmıştır. Bu gruptan ilki; dava veya icra safhasında bulunan alacaklar kanun uygulaması bakımından şüpheli alacak sayılmıştır. İkinci grupta ise yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan ve 4.000 TL’yi aşmayan alacaklar yer almaktadır.

Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabilir. Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı alacaklarda bu karşılık teminattan geri kalan miktara inhisar eder.

Şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kar zarar hesabına intikal ettirilir

II.2.Uygulamanın Şartları

Şüpheli alacak uygulamasında, şüpheli hale gelen alacaklar için karşılık ayrılmakta ve ayrılan bu karşılıklar ise kazancın tespitinde indirim konusu yapılmaktadır. Ancak kanun maddesinde belirtilen şartların varlığı halinde ayrılan karşılıkların kazançtan indirilebilecektir. Bu şartlara ise aşağıda kısaca yer verilmiştir.

-Alacak ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ilişkin olmalıdır: Mezkur kanun maddesinin ilk fıkrasında şüpheli alacak uygulaması kapsamında karşılık ayrılacak alacakların ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesine ilişkin olması gerektiği hüküm altına alınmıştır. Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesine ilişkin olmayan alacaklara ise karşılık ayrılmayacaktır. İleri de açıklanacağı üzere vergi idaresi karşılık ayrılacak tutarların daha önce hasılat kaydedilmesinin gerektiğini belirtmiştir.

Alacak dava ve icra safhasında olmalıdır: Karşılık ayrılması gereken alacağın takibinin dava ve icra yoluyla yapılması gerekmektedir. Bu kapsamda alacağı tahsil etmek için dava ve icra yoluna başvurulmayan ve 4.000 TL’yi aşan alacaklara karşılık ayrılamayacaktır. Öte yandan mahkemeye dava veya icra merciine takip dilekçesinin verilmiş olması, alacağın dava veya icra safhasına intikal ettiğini göstermektedir. Ancak, şekli bir başvuru alacağın şüpheli sayılması için yeterli değildir. Bir alacağın dava veya icra safhasında olduğunun kabulü için mahkemeye dava veya icra merciine takip için dilekçe verilmiş olması ve gerek mahkemeye gerek icra merciine yapılan başvuruların ciddiyetle takip edilmesi gerekmektedir[1]

-4.000 TL’yi aşmayan alacaklarda alacağın protestoyla veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesi gerekmektedir: Bu kapsamda;

  • Yazının farklı günlerde muhatabına bir defadan fazla ulaşmış olması,
  • Yazının borçlunun kendisine veya hukuken teslim alabilecek şahıslara tebliğ edilmiş olması,
  • Yazının kime ve hangi tarihte tebliğ edildiğini tevsik eden evrakın zamanaşımı süresince muhafaza edilmesi,
  • Vergi Usul Kanunu’nun 323’üncü maddesinin uygulamasına mahsus olması,
  • Yazıların özel kargo şirketi vasıtasıyla gönderilmesinin posta mevzuatına aykırılık teşkil etmemesi,

şartıyla borçlu tarafından ödenmemiş bulunan ve 2022 yılı için 4.000 TL’yi aşmayan alacaklar için şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmaktadır.

-Alacak Teminatsız olmalıdır: Vergi Usul Kanunu’nun 323’üncü maddesinde teminatlı alacaklara karşılık ayrılamayacağı hüküm altına alındığından bu tür alacaklar şüpheli alacak kapsamında değerlendirilmeyecektir.

-Alacağın vadesinin gelmiş olması gerekmektedir: Söz konusu uygulama tahsili şüpheli hale gele alacaklara ilişkin olup henüz vadesi gelmeyen bir alacağın tahsilinin şüpheli hale geldiğinden bahsedilemeyeceği için bu tür alacaklara karşılık ayrılamayacaktır.

III.ÖZELLİK ARZ EDEN DURUMLAR
III.1.Alacak Dolayısıyla Haciz konulması

Vergi Usul Kanunu’nun 323’ücü maddesinin üçüncü fıkrasında teminatlı alacaklarda karşılığın teminattan geri kalan miktarına ayrılacağı hüküm altına alınmıştır. Bu kapsamda Kanun hükmü, teminatlı alacaklarda bu karşılığı teminattan geri kalan miktarla sınırlamakta, alacağın ipotek, haciz, rehin, kefil vs. suretlerle teminata bağlanmış olması halinde, şüpheli alacak karşılığı ayrılmayacağını kabul etmiş bulunmaktadır.

Şüpheli alacak uygulamasında teminat sayılan haller arasında bulunan (alacaklının alacağının tahsili için icra daireleri aracılığıyla uygulanan) hacizler, alacağın tahsilinin kuvvetle muhtemel olduğunu ve alacağın teminatsız kalmadığının göstergesi olarak değerlendirilmekte olup, borçluların mal, hak veya alacaklarına haciz konulması suretiyle söz konusu alacağın haciz konulan kısmı teminatlı hale gelmektedir.

Yukarıda yapılan açıklamalara göre, alacaklıların alacaklarının tahsili için borçluların mallarına icra daireleri aracılığıyla uygulattığı hacizler Vergi Usul Kanununun 323 üncü maddesi kapsamında teminat kapsamında kabul edileceğinden, alacakların hacze konu edilmiş kısmı için şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmamaktadır. Ancak, değerleme günü itibariyle söz konusu alacağın (ihtiyati/kesin haciz konulmak suretiyle elde edilen) teminatı aşan kısım itibariyle anılan maddedeki şartların oluşması halinde şüpheli alacak olarak değerlendirmeye tabi tutulabilmesi imkan dahilindedir.[2] Ancak Danıştay 3. Dairesinin alacağın adli icra aşamasında borçlunun mallarına haciz tatbiki suretiyle teminata bağlanmış olması bu alacağın şüpheli alacak vasfım değiştirmeyeceği yönünde verilmiş kararı bulunmaktadır.[3]

Öte yandan Vergi Usul Kanunu’nun 323’üncü maddesi kapsamında ilgili dönemde karşılık ayrıldıktan sonra mezkûr durumların vuku bulması, diğer bir ifade ile alacağın teminatlı hale gelmesi halinde, daha önce ayrılan karşılığın iptal edilerek daha önce gider olarak dikkate alınan tutarların gelir hesaplarına intikal ettirilmesi gerekmektedir.[4]

III.2.Aciz Vesikasına Bağlanan ve Temlik Edilen Alacaklar

2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 143’üncü maddesinde   “Alacaklı alacağının tamamını alamamış ve aciz vesikası düzenlenmesi için gerekli şartlar yerine gelmişse, icra dairesi kalan miktar için hemen bir aciz vesikası düzenleyip alacaklıya ve bir suretini de borçluya verir; bu belgeler hiçbir harç ve vergiye tabi değildir.

Bu vesika ile 105 inci maddedeki vesika borcun ikrarını mutazammın senet mahiyetinde olup, alacaklıya 277 nci maddede yazılı hakları verir. Alacaklı aciz vesikasını aldığı tarihten bir sene içinde takibe teşebbüs ederse yeniden ödeme emri tebliğine lüzum yoktur. Aciz vesikasında yazılı alacak miktarı için faiz istenemez. Kefiller, müşterek borçlular ve borcu tekeffül edenler bir miktar için vermeye mecbur oldukları faizlerden dolayı borçluya rücu edemezler. Bu borç borçluya karşı aciz vesikasının düzenlenmesinden itibaren yirmi yıl geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Borçlunun mirasçıları, mirasın açılmasından itibaren bir sene içinde alacaklı hakkını aramamışsa, borcun zamanaşımına uğradığını ileri sürebilir……”  hükmü yer almaktadır.

Buna göre, aciz vesikası, alacağını tamamen alamamış olan alacaklıya, ödenmeyen alacak miktarı için verilen bir belgedir. Bu belgenin verilmesi ile alacaklının alacağı son bulmaz, hatta alacaklının durumu kısmen kuvvetlendirilmiş olur. Örneğin alacağın zamanaşımı süresi belgenin düzenlenmesinden itibaren yirmi yıl olur ve artık borçlu borcunun olmadığını iddia edemez. Başka bir deyişle aciz belgesi İcra İflas Kanununun 68’inci maddesi anlamında borç ikrarını içeren bir belge olup, alacağın değersiz olduğuna ilişkin bir vesika değildir. Bu nedenle bir alacağın aciz belgesine bağlanmış olması, alacağın gelecekte tahsil edilme imkânını ortadan kaldırmamaktadır. Bu açıklamalara göre, şüpheli alacak karşılığı ayrılan ancak takip sonucu aciz vesikası alınan alacaklar için değersiz alacak ayrılması mümkün değildir.

Diğer taraftan, semeresizlik belgesi borçlunun bilinen tüm adreslerinde yapılan icra işlemlerinin sonuçsuz kalması ve borçlunun haciz yapılacak başkaca adresinin tespit edilememiş olması, ilgili yerlere yapılan haciz müzekkerelerinden herhangi bir sonuç alınamaması ve tahsilat yapılamadığını gösteren alacaklının talebi üzerine icra müdürlüğünce alacaklıya verilen bir belgedir. Söz konusu belge ile borçlunun borcu ortadan kalkmamakta olup, borçlunun tespit edilebilecek bir adresi bulunması halinde icra işlemine devam edilebilecektir. Bu nedenle semeresizlik belgesinin de alacaklı açısından değersiz alacağın ispatı açısından kanaat verici vesika olarak kabul edilmesi mümkün değildir.

Öte yandan, 818 sayılı Borçlar Kanununun 162’nci maddesinde, kanun veya sözleşme ile veya işin mahiyeti gereği yasaklanmadıkça borçlunun rızası aranmaksızın alacağın üçüncü bir şahsa temlik edilebileceği hüküm altına alınmıştır. Aynı Kanun maddesinde, yazılı şekilde olmadıkça alacağın temlikinin muteber olmayacağı belirtilmiştir.

Bahsi geçen Kanun hükmü uyarınca temlik edilen alacağın, alacak talep hakkı temlik edilen şahıslara geçeceğinden, Kanunun amir hükümlerine uygun şekilde temlik edilen alacak, temlik eden açısından ortadan kalkacaktır.

Buna göre, takibi devam eden ve şüpheli alacak karşılığı ayrılan alacakların özel hukuk hükümleri uyarınca yapılan sözleşmeye istinaden ortaklara temlik edilmesi durumunda bu tutarlar için şüpheli alacak karşılığı ayrılamayacağından, bunların temliknamenin düzenlendiği dönemde kâr / zarar hesabına intikal ettirilmesi gerekmektedir.

III.3.Alacağın Önceden Hasılat Kaydedilmesi

Şüpheli alacaklar uygulamasının düzenlendiği Vergi Usul Kanunu’nun 323’ücü maddesinin birinci fıkrasında “Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla” ifadesine yer verilmiş olup ilgili maddenin gerekçesinde ise “Karşılık ayrılmak suretiyle, zarara intikal ettirilecek alacağın ticari ve zirai faaliyetin elde edilmesi veya idamesi ile ilgili olması, diğer şekilde ifade ile alacağın daha önce hâsılat hesaplarına intikal ettirilmiş bulunması gerekmektedir.” İfadelerine yer verilmiştir.

Öte yandan Vergi idaresi tarafından verilen çoğu özelgede şüpheli alacak kapsamında değerlendirilmesi gereken alacağın ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olması, bu kapsamda da işletme kayıtlarına hasılat olarak girmiş olmasının gerektiği belirtilmiştir. Aşağıda söz konusu özelgelerin bir kısmının özet bilgilerine aşağıda yer verilmiştir.

…Şirketinizin, personeliniz … tarafından dolandırılması olarak ifade edilen olayda, gerçek mahiyet itibarıyla şirketiniz açısından gerçekleştirilmiş bir satış işleminden dolayısıyla da ticari kazancın elde edilmesi ve idamesinden kaynaklanan bir alacaktan söz edilemeyeceğinden şüpheli alacak karşılığı ayrılması ve gider yazılması mümkün bulunmamaktadır.”[5]

 “…Bu hüküm ve açıklamalara göre, şirketiniz tarafından, avukata verilen iş avansında, hasılat kaydedilen ticari bir alacaktan bahsedilmeyeceğinden, söz konusu ödeme için Vergi Usul Kanununun 323 üncü maddesine göre şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün değildir.”[6]

Diğer taraftan Danıştay 4. Dairesi tarafından verilen 18.02.2016 tarihli oy çokluğu kararında ticari faaliyetin bir unsuru olan ve takip edilen alacaklara ilişkin olarak Kanunda öngörülen şüpheli alacak karşılığı ayırma koşulları olayda gerçekleşmiş olması halinde, söz konusu alacakların hasılat olarak kayıtlara intikal ettirilmediği gerekçesiyle karşılık ayrılamayacağı hususunun yasaya uygun olmayacağını belirtmiştir.[7]

III.4.Kamudan Olan Alacaklar

Kamu kurum ve kuruluşlarından olan alacaklar için karşılık ayrılıp ayrılmayacağı konusu uygulamada tartışılan bir konu olmakla beraber, karşılık ayrılamayacağı yönündeki görüş ağırlık kazanmaktadır. Gelir İdaresi tarafından verilen özelgelerde karşılık ayrılmasının mümkün olmadığını bunun nedenini ise “Şüpheli alacak karşılığı ayrılmasındaki temel unsur oluşması beklenen bir zararın varlığıdır. Kamu idare ve müesseselerinden kaynaklanan bir alacağın zamanında tahsil edilememesi durumunda, bu alacağın tahsilinin imkânsız hale geldiği düşünülerek ya da tahsili mümkün olamayacağı kanaati ile dönemsellik ilkesi gereği söz konusu alacakların şüpheli alacak olarak değerlendirilip karşılık ayrılması, kamu idare ve müesseselerinin borçlarını ödememesi düşünülemeyeceğinden söz konusu olamaz.” İfadeleri ile açıklamıştır.[8]

Yine vergi idaresi tarafından verilen özelgelere göre kamu iktisadi teşebbüslerinden olan alacaklara ilişkin de karşılık ayrılamayacaktır.[9]

Öte yandan Danıştay 3.Dairesi tarafından verilen 07.05.1997 tarihli karardaki görüşte, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda yer alan hükümlerin, borçlunun kamu kurum ve kuruluşlarından olan alacakları için karşılık ayrılmasını önlemeyeceği şeklindedir.[10]

III.5.Verilen Avanslar

Vergi Usul Kanunu’nun 323’üncü maddesinde şüpheli hale gelen bir alacağa karşılık ayrılabilmesi için bu alacağın ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesine ilişkin olması gerektiği hüküm altına alınmıştır. Maddeye ilişkin kanun gerekçesinde ise alacağın daha önce hâsılat hesaplarına intikal ettirilmiş olması gerektiği belirtilmiştir. Tekdüzen hesap planına göre;

Yurt içinden ya da yurt dışından satın alınmak üzere siparişe bağlanan stoklarla ilgili olarak yapılan avans ödemeleri 159. VERİLEN SİPARİŞ AVANSLARI HESABI’nda,

İşletme adına mal ve hizmet satın alacak, işletme adına bir kısım gider ve ödemeleri yapacak personel ve personel dışındaki kişilere verilen iş avanslar 195. İŞ AVANSLARI HESABI’nda,

Personel ve işçilere maaş, ücret ve yolluklarına mahsuben önceden ödenen avanslar 196. PERSONEL AVANSLARI HESABI’nda,

Yurt içinden veya yurt dışından satın alınmak üzere sipariş edilen maddi duran varlıklarla ilgili olarak yapılan avans ödemeleri 259. VERİLEN AVANSLAR HESABI’nda,

İzlenmektedir.

Bu kapsamdaki avanslar esas itibariyle işletme açısından bir ödeme mahiyetinde olup gelir ve gider hesapları ile ilişkilendirilmemektedir. Avansların geri tahsil edilememesi, geri tahsilinin şüpheli hale gelmesi durumunda bu tutarlara karşılık ayrılabilmesi için ödenen bu avansların kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesine ilişkin olması gerekmektedir. Ticari ve zirai kazancın elde edilmesine ilişkin olmayan avanslar için ise karşılık ayrılamayacaktır. Konuya ilişkin idare tarafından verilen çeşitli özelgelere aşağıda yer verilmiştir.

“… ileride yapılacak fason hizmetlerin tutarından mahsup edilmek üzere verilmiş olan ve icra safhasında bulunan ve aciz vesikasına bağlanmış olan sipariş avansı, ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili alacak olarak kabul edileceğinden bu ödemeler için aciz vesikasının alındığı yılda şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmaktadır.”[11]

“…ileride teslim alınacak bir hizmet için sipariş avansı niteliğindeki ödemelerin ticari faaliyetin devamı için yapılması ve bu tür ödemelerin Kanunun 323 üncü maddesinde belirtilen şartları haiz olması halinde, bu ödemelerin tahsil edilemediği durumlarda karşılık ayrılması mümkün bulunmaktadır.”[12]

“…müşterilerinizle olan cari hesaplara yaptığınız avans mahiyetindeki ödemelerin ticari faaliyetinizin devamı için yapıldığı anlaşıldığından, ticari bir alacak niteliği kazanan bu tür ödemeleriniz için Vergi Usul Kanununun 323 üncü maddesinde belirtilen diğer şartların da sağlanması halinde bu alacaklar için icra takibine başladığınız veya dava açtığınız yıl karşılık ayırmanız mümkündür.”[13]

“… şüpheli alacak karşılığı ayrılmasında temel unsur, ortada bir alacağın söz konusu olması, alacağın ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olması, bu kapsamda da işletme kayıtlarına hasılat olarak girmiş veya ticareti yapılan/yapılacak mal veya hizmetin doğrudan maliyetiyle ilgisinin olması ve bu mahiyetteki alacağın tahsilinin şüpheli hale gelmiş bulunmasıdır.

….Buna göre, somut durumda, şirketiniz yönetim kurulu üyesine tahsis edilmek üzere binek oto alımına ilişkin olarak ödenen avanstan kaynaklı alacağınız ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesine yönelik bulunmadığından, bu alacaklarınız için Vergi Usul Kanununun 323 üncü maddesi kapsamında karşılık ayırmanız mümkün değildir.”[14]

III.6.Yurt dışı Alacakların Şüpheli Hale Gelmesi

Şüpheli alacaklara karşılık ayrılması uygulamasına ilişkin hükümlerin yer aldığı Vergi Usul Kanunu’nun 323’üncü maddesinde alacağın yurt içinden veya yurt dışından olmasına yönelik herhangi bir ayrım yapmamıştır. Ancak her ne kadar kanun maddesinde yurt içi ve yurt dışı gibi bir ayrıma gidilmemiş olsa da vergi idaresi yurt dışında bulunan alacakların şüpheli alacak veya değersiz alacak kapsamında değerlendirilmesi için farklı uygulamaya gitmiştir.

Vergi idaresi tarafından verilen özelgelere göre yurt dışından olan alacaklar için iş yapılan firmanın mukim olduğu ülkenin mahkemelerinde dava açılması veya ilgili ülkenin icra mevzuatı uyarınca icra takibine başlanılması halinde alacağın Vergi Usul Kanunu’nun 323’üncü maddesine göre şüpheli hale geldiği kabul edilebilecektir.[15],[16]

Ancak yargı yurtdışında mukim bir firmadan olan alacak için yurt içinde icra takibinin başlatılabileceğine ve söz konusu tutarların şüpheli alacak karşılığı olarak ayrılabileceğine karar vermiştir. Danıştay 4. Dairesi tarafından verilen bu kararda “Borçlar Kanunu’nun 73’üncü maddesi uyarınca aksine sözleşme olmaması halinde para borcunun ifa yeri alacaklı ikametgahı olarak belirlenmesi karşısında, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 10. maddesi ve İcra ve İflas Kanunu’nun 50. maddesi gereğince para borcunun ifa yeri olan alacaklı ikametgahındaki icra dairesinin de yetkili icra dairesi olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle, davacının ikametgahı İstanbul olduğundan İstanbul İcra Daireleri de uyuşmazlık konusu alacağı takibe yetkilidir.

Bu durumda, ticari kazancın elde edilmesi ile ilgili olan ve yetkili icra dairesince takip edildiği anlaşılan alacağın davacı tarafından şüpheli alacak olarak ayrılmasında ve hasılattan düşülmesinde yasaya aykırılık yoktur. Bu itibarla, davacı adına yapılan tarhiyatta ve tarhiyata karşı açılan davayı reddeden Mahkeme kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle davacının temyiz isteminin kabulüyle İstanbul 6.Vergi Mahkemesinin 17.10.2007 günlü ve E:…., K:… sayılı kararının bozulmasına 27.05.2010 gününde oyçokluğuyla karar verildi.”[17] ifadesine yer vererek yurt dışında bulunan alacaklar için Türkiye’de dava ve icra takibinin yapılabileceği ve bu kapsamda da şüpheli ticari alacaklar için karşılık ayrılabileceğini belirtmiştir.

Öte yandan Türkiye’de yurt dışından elde edilen kazançlar istisna kapsamında değerlendirilmesi halindesöz konusu işe ilişkin alacakların tahsil edilemeyen kısmına ilişkin ayrılabilecek şüpheli alacak karşılığının istisna dışı kurum kazancından indirilmesi mümkün değildir.[18]

III.7.Aynı Yıl İçerisinde Karşılık Ayrılması

Şüpheli alacaklara karşılık ayrılmasına ilişkin açıklamaların yer aldığı Vergi Usul Kanunu’nun 323’üncü maddesinde şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabileceği açıklanmış olup karşılığın hangi dönemde yazılacağı net bir şekilde açıklanmamıştır. Ancak vergi idaresi verdiği özelgelerde şüpheli alacaklar için öngörülen şartların sağlandığı hesap döneminde karşılık ayrılması gerektiği, şüpheli hale geldiği hesap döneminde karşılık ayrılmayan alacaklar için daha sonraki dönemlerde karşılık ayrılamayacağı belirtilmektedir.[19]

Danıştay 4. Daire ise vergi idaresinin görüşünün aksi yönde karar vermiştir.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 323 üncü maddesinde alacağın şüpheli hale geldiği tarihte karşılık ayrılmasını zorunlu kılan bir hükme yer verilmemiştir. Önemli olan alacağın maddede gösterilen niteliklere sahip olup olmadığı hususudur. Dönemin değişmesiyle alacağın şüpheli olma niteliğini kaybettiğinin kabulü kanunda öngörülmeyen, bu nedenle de kanunla tanınan bir hakkın bertaraf edilmesi anlamına gelecektir.

Uyuşmazlıkta, tahsil edilemeyen alacaklarla ilgili olarak başlatılan icra takiplerine ilişkin belgelere yer verilmiş olup, 2006 yılı itibarıyla söz konusu alacakların şüphelilik halinin devam ettiği anlaşıldığından, alacakların şüpheli hale geldiği yıllarda karşılık ayrılmamasının önemi bulunmamaktadır.

Bu durumda, şüphelilik hali devam eden alacaklar için uyuşmazlık döneminde karşılık ayrılmasında hukuka aykırılık bulunmadığından, aslı aranmayan geçici vergi üzerinden kesilen vergi ziyaı cezasına ilişkin davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.[20]

Öte yandan Danıştay 4. Dairenin yukarıda belirtilen kararının aksine Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu şüpheli alacaklara ilişkin İstanbul 7.Vergi Mahkemesi’nin “şüpheli alacak karşılığı ayırmanın yükümlülerin ihtiyarına bırakılmasının, onları en çok kar sağladıkları yılda şüpheli alacak karşılığı ayırma yoluna iteceği, bunun ise kanun koyucunun amacına aykırı düşeceği, olayda alacağın 2000 yılında şüpheli hale geldiği ihtilafsız olduğundan, karşılığın bu yılda ayrılması gerektiği” yönündeki kararını aynen onamıştır.[21] Yine benzer şekilde Danıştay 3. Dairenin şüpheli alacak karşılığının alacağın şüpheli hale geldiği yıl içinde ayrılabileceği yönünde geçmiş tarihli kararı da mevcuttur.[22]

III.8.Konkordato Kapsamında Şüpheli Alacaklar

konkordato, bir borçlunun, alacaklılarının belli bir çoğunluğu ile yaptığı ve ticaret mahkemesinin tasdiki ile hüküm ifade eden bir cebri anlaşma olup, bununla alacaklılar, borçluya karşı olan alacaklarının bir kısmından feragat ederler ve/veya borçluya borcunu ödeme konusunda belli bir süre verirler. Konkordato; temelde iflasın engellenmesini ve borçlunun borçlarının yeniden yapılandırılmasını amaç edinmiş bir kurumdur.

İcra ve İflas Kanunu kapsamında konkordato süreci, çeşitli aşamalarda (geçici mühlet, kesin mühlet, konkordatonun reddi, konkordato projesinin tasdiki gibi) düzenlenmiş olup, ilgili aşamaların şüpheli alacak karşılığı uygulaması karşısındaki durumuna aşağıda yer verilmiştir.

III.8.1.Geçici Mühlet Kararı Verilmesinin Sonuçları

Konkordato uygulamasında geçici mühlet kararı verilmesi ile borçlu aleyhine hiçbir takip yapılamamakta, evvelce başlamış takipler durmakta ve ihtiyatî tedbir ve ihtiyatî haciz kararları uygulanamamakta olup, hakkında geçici mühlet kararı verilen borçludan olan alacaklar için şüpheli alacak karşılığı ayrılmasına ilişkin esaslar aşağıda açıklanmıştır.

– Geçici Mühlet Kararından Önce Dava veya İcra Safhasına İntikal Etmiş Alacaklar:

Geçici mühlet kararından önce dava veya icra safhasına intikal etmiş alacaklar için karşılık ayrılmış ise mahkeme tarafından geçici mühlet kararı verilmesi, alacağa ilişkin şüphelilik durumunda herhangi bir değişiklik meydana getirmediğinden, daha önce ayrılan karşılığa ilişkin herhangi bir düzeltme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

– Geçici Mühlet Kararından Önce Dava veya İcra Safhasına İntikal Etmemiş Alacaklar:

İcra ve İflas Kanunu hükümleri gereğince, geçici mühlet kararı kesin mühletin hukuki sonuçlarını doğurmakta olduğundan ve geçici mühlet kararı ile birlikte takip yapılması mümkün bulunmadığından, geçici mühlet kararından önce dava veya icra safhasına intikal ettirilmemiş alacaklar için geçici mühlet kararının ilan edildiği hesap dönemi itibariyle şüpheli alacak karşılığı ayrılabilir.

– Geçici Mühletin Kaldırılarak Konkordato Talebinin Reddedilmesi:

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 287 ve 288’inci maddeleri uyarınca, geçici mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine ilişkin karar verilmiş olması durumunda;

Geçici mühlet kararından önce dava veya icra safhasına intikal etmiş olması nedeniyle karşılık ayrılan alacaklar için herhangi bir düzeltme yapılmaması,

Geçici mühlet kararının ilan edilmesi ile karşılık ayrılan alacaklar için ise, ayrılmış olan karşılıkların geçici mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine ilişkin kararın ilan edildiği hesap dönemi itibariyle düzeltilmesi (karşılığın iptal edilmesiyle gelir hesabına alınması) gerekmektedir.

Diğer taraftan, bu alacakların dava veya icra safhasına intikal etmesi durumunda genel hükümler çerçevesinde şüpheli alacak karşılığı ayrılmasının mümkün olduğu tabiidir.

III.8.2.Kesin Mühlet Kararı Verilmesi ve Kesin Mühlet Sürecinde Şüpheli Alacak Uygulaması

– Kesin Mühlet Kararı Verilmesi:

Konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması durumunda geçici mühlet verilmiş olan borçluya kesin mühlet verilmektedir. Bu aşamada, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğu kabul edilmekle birlikte, bu süreçte de alacaklılar tarafından dava veya icra süreçleri yürütülemediğinden daha önce ayrılmış olan karşılıklara ilişkin herhangi bir düzeltme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

213 sayılı Kanun uygulamasında, şüpheli hale gelen alacak için bu dönemde karşılık ayrılması gerekmekte olup, ilgili olduğu hesap döneminde ayrılmayan karşılığın sonraki hesap dönemlerinde dikkate alınması mümkün bulunmadığından, geçici mühlet kararının ilan edildiği hesap dönemi itibariyle şüpheli alacak karşılığı ayrılmamışsa sonraki hesap döneminde kesin mühlet kararının ilan edilmesi durumunda şüpheli alacak karşılığı ayrılamaz.

– Borçlunun Mali Durumunun Düzelmesi Halinde Kesin Mühlet Kararının Kaldırılması:

Konkordato talebi ile amaçlanan iyileşmenin kesin mühletin sona ermesinden önce gerçekleşmesi nedeniyle konkordato talebinin reddine karar verilmesi halinde;

Geçici mühlet kararından önce dava veya icra safhasına intikal etmiş olması nedeniyle karşılık ayrılan alacaklar için herhangi bir düzeltme yapılmaması,

Geçici mühlet kararının ilan edilmesi ile karşılık ayrılan alacaklar için ise ayrılmış olan karşılıkların konkordatonun reddine ilişkin kararın ilan edildiği hesap dönemi itibariyle düzeltilmesi gerekmektedir.

Diğer taraftan, bu alacakların dava veya icra safhasına intikal etmesi durumunda genel hükümler çerçevesinde şüpheli alacak karşılığı ayrılmasının mümkün olduğu tabiidir.

– Kesin Mühlet İçinde Konkordatonun Reddi ve İflasın Açılması:

2004 sayılı Kanunun 292’nci maddesinde, iflâsa tabi borçlu bakımından, kesin mühletin verilmesinden sonra ilgili maddede belirtilen şartların gerçekleşmesi hâlinde mahkeme tarafından kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflâsına resen karar verilmesi öngörülmüş olup, bu durumda ilgili mevzuatına uygun olarak iflas masasına kaydedilen alacaklarda şüphelilik hali devam edeceğinden daha önce ayrılan karşılıklara ilişkin düzeltme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

III.8.3.Konkordato Projesinin Tasdik Edilmesi veya Reddedilmesi Durumu

– Konkordato Projesinin Tasdik Edilmesi:

Konkordatonun tasdiki kararında alacaklıların hangi ölçüde alacaklarından vazgeçtiği ve borçlunun borçlarını hangi takvim çerçevesinde ödeyeceğinin belirtilmesi gerekmektedir.

Bu kapsamda, alacakların borçlu lehine vazgeçilen kısmı, değersiz alacak niteliğini kazanacak ve değersiz alacak ile bu alacağa isabet eden karşılık, konkordatonun tasdiki kararının ilan edildiği (bağlayıcı hale geldiği) hesap dönemi itibariyle 213 sayılı VUK’un 322’nci maddesi hükmüne uygun olarak yok edilecektir.

Projenin tasdik edilmesiyle beraber alacağın vazgeçilmeyen kısmının vadesi ise proje çerçevesinde uzatılmış olacaktır. Buna göre mahkemece tasdik edilen konkordato projesiyle alacaklı ile borçlu arasında yeni bir borç ilişkisi kurularak eski borç vade/miktar itibariyle yenilendiğinden bu alacaklar, şüpheli alacak olma vasfını kaybedecektir. Dolayısıyla söz konusu alacaklar için ayrılmış olan karşılıkların, konkordatonun tasdiki kararının ilan edildiği (bağlayıcı hale geldiği) hesap dönemi itibariyle düzeltilmesi gerekmektedir.

– Konkordato Projesinin Reddedilmesi:

Konkordatonun tasdik edilmemesi durumunda; mahkemenin konkordato talebinin reddine karar vermesi, bu kararın ilân edilerek ilgili yerlere bildirilmesi ile borçlunun iflâsa tabi şahıslardan olması ve doğrudan doğruya iflâs sebeplerinden birinin mevcut olması hâlinde, borçlunun iflâsına resen karar verilmesi öngörülmüş olup, bu durumda ilgili mevzuatına uygun olarak iflas masasına kaydedilen alacaklarda şüphelilik hali devam edeceğinden daha önce ayrılan karşılıklara ilişkin düzeltme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

III.9.Döviz Cinsinden Alacaklar

Döviz cinsinden alacakların dönem sonunda değerlenmesi nedeniyle oluşacak kur farkları da asıl alacağın akıbetine tabi olduğundan asıl alacak şüpheli hale geldikten sonra bu alacağa bağlı olarak oluşan kur farkları için de şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmaktadır.

Ancak, döviz cinsinden alacakların dönem sonunda değerlenmesi nedeniyle kambiyo zararı oluşması durumunda şüpheli alacakların, oluşan kambiyo zararı kadar azaltılması ve ayrılan şüpheli alacak karşılıklarının da kambiyo zararı kadar azaltılarak konusu kalmayan bu karşılıkların gelir hesaplarına intikal ettirilmesi gerekmektedir.[23]

III.10.Adi Ortaklıktan Olan Alacaklar İçin Şüpheli Alacak Karşılığı Ayrılması

Adi ortaklıklar, Borçlar Kanunu’nun 620 ve takip eden maddelerine göre; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında yer alan ortaklıkların aksine, tüzel kişiliği haiz değildir. Tüzel kişiliği olmadığından, adi ortaklık, üçüncü kişilerle ilişkilerinde bağımsız bir varlığa sahip değildir. Dolayısıyla adi ortaklık kendi adına hak ve borç iltizam edemez, davacı veya davalı olamaz. Ortaklık aleyhine açılmak istenen davalar tüm ortaklar aleyhine, ortaklık lehine açılacak davalar da tüm ortakların katılımı ile açılmalıdır. Diğer taraftan ticari faaliyet gerçekleştirebilmek ve fatura düzenleyebilmek için adi ortaklığın ortaklarının, vergi dairesine başvuruda bulunup gerekli vergi türleri itibariyle mükellefiyet tesis ettirmek suretiyle vergi kimlik numarası alması gerekir.[24]

Bu kapsamda adi ortaklıktan olan alacaklara karşılık ayrılabilmesi için tüm ortaklar nezdinde dava açılması veya icra takibinin başlatılması gerekmektedir.

III.11.Şahsi Kefalet Durumunda Şüpheli Ticari Alacak Karşılığı

Türk Ticaret Kanunu’nun 7’nci maddesi gereğince iki veya daha fazla kişi, içlerinden yalnız biri veya hepsi için ticari niteliği haiz bir iş dolayısıyla, diğer bir kimseye karşı birlikte borç altına girerse, kanunda veya sözleşmede aksi öngörülmemişse müteselsilen sorumlu olurlar. Ancak, kefil ve kefillere, taahhüt veya ödemenin yapılmadığı veya yerine getirilmediği ihbar edilmeden temerrüt faizi yürütülemez.

Ticari borçlara kefalet hâlinde, hem asıl borçlu ile kefil, hem de kefiller arasındaki ilişkilerde de yukarıda yer alan açıklamalar geçerli olur.

Borçlar Kanunu’nun 581’inci maddesinde ise kefalet sözleşmesi; “kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşmedir.” Şeklinde tanımlanmıştır.

Kefalet sözleşmesi, mevcut ve geçerli bir borç için yapılabilir. Ancak, gelecekte doğacak veya koşula bağlı bir borç için de, bu borç doğduğunda veya koşul gerçekleştiğinde hüküm ifade etmek üzere kefalet sözleşmesi kurulabilir.

Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.

Kendi adına kefil olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya bir üçüncü kişiye kefil olma vaadinde bulunulması da aynı şekil koşullarına bağlıdır. Taraflar, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı kararlaştırabilirler.

Öte yandan 6183 sayılı Kanun’un 11’inci maddesinde şahsi kefaletin tanımı yapılmıştır. Söz konusu tanıma göre,  10’uncu maddeye göre teminat sağlayamayanlar muteber bir şahsı müteselsil kefil ve müşterek müteselsil borçlu gösterebilirler.

 Şahsi kefalet tespit edilecek şartlara uygun olarak noterden tasdikli mukavele ile tesis olunur. Şahsi kefaleti ve gösterilen şahsı kabul edip etmemekte alacaklı tahsil dairesi muhtardır.  Amme alacağını ödeyen kefile buna dair bir belge verilir

Vergi Usul Kanunu’nun 323’üncü maddesi gereğince şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabilir. Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı alacaklarda bu karşılık teminattan geri kalan miktara inhisar eder.

Bu çerçevede kefile bağlanan alacaklar teminatlı alacak kapsamında değerlendirilmesi dav ve icra takibinin kefil itibariyle de yerine getirilmesi gerekmektedir. Şahsi kefalete bağlı alacaklarda kefilin dava ve icra takibi yoluna gidilmeden şüpheli hale gelen bu alacaklara karşılık ayrılamayacaktır.

III.12.Katma Değer Vergisi Alacağı

3065 sayılı KDV Kanunu’na göre mal teslimleri ve hizmet ifaları nedeniyle düzenlenen faturalarda yer alan KDV’ler tahsil edilmezse dahi beyan edilip ödenmektedir.

Muhasebe kuralları gereğinde mükellefler tarafından kredili olarak yapılan satışlara ilişkin KDV de Alıcılar Hesabında muhasebeleştirilmektedir. Vergi idaresinin görüşüne göre şüpheli hale gelen alacağa ilişkin KDV’nin beyan edilmesi halinde bu tutarlara da karşılık ayrılabileceği yönündeydi. Ancak 06.04.2018 tarih ve 30383 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7104 sayılı “Katma Değer Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlar İle 178 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yürürlüğe girmeden önce bu hususa ilişkin yasal bir düzenleme mevcut değildi.

7104 sayılı Kanunun 8’inci maddesiyle 3065 sayılı Kanunun 29’uncu maddesinin (3) numaralı fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiş ve mevcut (4) numaralı fıkra buna göre teselsül ettirilmiştir.

“4. Vergi Usul Kanununun 322’nci maddesine göre değersiz hale gelen alacaklara ilişkin hesaplanan ve beyan edilen katma değer vergisi, alacağın zarar yazıldığı vergilendirme döneminde indirim konusu yapılabilir (Şu kadar ki Vergi Usul Kanunu’nun 323’üncü maddesine göre karşılık ayrılmak suretiyle gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınan katma değer vergisinin bu fıkra kapsamında indirim konusu yapılabilmesi için gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gelir olarak dikkate alınması şarttır.)”

3065 sayılı Kanunun 29’uncu maddesinin (4) numaralı fıkrasında yapılan değişiklikle, Vergi Usul Kanunu’nun 322’nci maddesine göre değersiz hale gelen alacaklara ilişkin hesaplanan ve beyan edilen katma değer vergisinin, alacağın zarar yazıldığı vergilendirme döneminde indirim konusu yapılmasına imkân tanınmaktadır.

VUK’un 322’nci maddesine göre değersiz hale gelen alacaklar zarar/gider hesaplarına aktarılmaya devam edilirken tahsil edilmeyen katma değer vergisi ise alacağın gider/zarar yazıldığı vergilendirme döneminde indirim konusu yapılacaktır. Öte yandan 3065 sayılı Kanunun 29’uncu maddesinin (3) numaralı fıkrasında yapılan parantez içi değişiklikle VUK’un 323 maddesine göre şüpheli hale gelen ve karşılık ayrılmak suretiyle gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınan katma değer vergisinin bu fıkra kapsamında indirim konusu yapılabilmesi için gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gelir olarak  dikkate alınması şartı getirilmiştir.

IV.SONUÇ

Ticari ve zirai kazancın tespitinde dikkate alınan tahakkuk ilkesinin bir gereği olarak; dava veya icra safhasında bulunan alacaklar ile yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan ve 2022 yılı için 4.000  Türk lirasını aşmayan alacaklar şüpheli alacak olarak nitelendirilmekte  ve  bu alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılarak vergiye tabi kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınmaktadır.

Şüpheli alacaklar kapsamında karşılık ayrılması için gerekli olan şartlar ile uygulamada idare ve yargı arasındaki bir kısım görüş ayrılıklarına ise çalışmamızda yer verilmiştir.

Hakan DEĞİRMENCİ

Vergi Müfettişi

KAYNAK, https://ekovergi.com/supheli-alacaklarla-ilgili-ozellik-arz-eden-durumlar/

[1] Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 01.07.2021 tarih ve 27575268-105[323-2019-579]-204293 sayılı özelgesi

[2] Kayseri Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 19.06.2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.38.15.02-105[VUK-21-228]-78 sayılı özelgesi

[3] Danıştay 3. Dairenin 09.03.2000 tarihli kararı (Esas No: : 1998/3101; Karar No: 2000/1017)

[4] Antalya Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 06.06.2017 tarih ve 77058783-105[VUK.ÖZ.16.30] – 76177 sayılı özelgesi

[5] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığının 11.04.2014 tarih ve 62030549-125[6-2012/56]-864 sayılı Özelgesi

[6] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 25.06.2013 tarih ve 62030549-125[6-2012/89]-917 sayılı Özelgesi

[7] Danıştay 4. Dairenin 18.02.2016 tarihli kararı (Esas No: : 2012/9253; Karar No: 2016/606)

[8] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 06.06.2013 tarih ve 11395140-105[323-2012/VUK-1- . . .]-826 sayılı özelgesi

[9] Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 21.02.2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.06.18.02-32323-7986-282 sayılı özelgesi

[10] Danıştay 3. Dairenin Tarih:07.05.1997 tarihli kararı( Esas No:1995/3262, Karar No:1997/1717)

[11] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 09.06.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01-686 sayılı özelgesi

[12] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 06.04.2015 tarih ve 62030549-125[6-2013/354]-627 sayılı özelgesi

[13] Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 22.04.2015 tarih ve 64597866-105[323-2015]-11212 sayılı özelgesi

[14] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 26.07.2019 tarih ve 11395140-105[VUK-1-20431]-608121 sayılı özelgesi

[15] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 21.06.2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.19.02-105[323-2012/VUK-1-.]-1942 sayılı özelgesi

[16] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 29.08.2021 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.19.02-105[322-2012/VUK-1- . . .]-2 sayılı özelgesi

[17] Danıştay 4. Daire 27.05.2010 tarihli kararı (Esas      : 2008/399, Karar              : 2010/3271)

[18] Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 23.03.2015 tarih ve 27575268-105[323-2013-9481]-310 sayılı özelgesi

[19] Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 25.09.2020 tarih ve 38418978-125[6-2019/36-İ]-E.246985 sayılı özelgesi)

[20] Danıştay 4. Dairenin 13.02.2014 tarihli kararı (Esas No: : 2010/3320; Karar No: 2014/805)

[21] Danıştay Dava Daireleri Kurulu’nun 08.12.2016 tarihli kararı (Esas No: : 2006/291; Karar No: 2006/334)

[22] Danıştay 3. Dairenin 17.09.1997 tarihli kararı (Esas No: : 1996/5260; Karar No: 1997/2930)

[23] Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 24.02.2016 tarih ve B.07.1.GİB.4.99.16.01-105[280-2015]-3601 sayılı özelgesi

[24] Beyanname Düzenleme Rehberi, Vergi Müfettişleri Derneği, 2021 Ankara

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • ENFLASYON DÜZELTMESİ YAPARKEN HATA YAPMIŞ OLABİLİRSİNİZ. BU HATALARINIZI DÜZELTEBİLİRSİNİZ! 31.12.2023 Tarihli bilançoların düzeltilmesi esnasında düzeltmesini unuttuğunuz veya düzeltme katsayısı…
  • UYUMLU MÜKELLEFLERE VERGİ İNDİRİMİ UYGULAMASINDA BEYANNAMELERİN GEÇ VERİLME SORUNU Gelir Veya Kurumlar Vergisi Beyannameleri Üzerinden Hesaplanan Verginin %5'i, Ödenmesi…
  • EN SON DEĞİŞİKLİKLE DÖVİZLİ ÖDEME YAPILABİLECEK HALLER 2024 28/02/2024 tarihli ve 32474 Sayılı Resmi Gazete’de “Türk Parası Kıymetini…
Top