Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Gece - gündüz işletilen ve nöbetleşe işçi postaları çalıştırılan işlerde postalar birbirlerinin yerini alacak şekilde düzenlenir. Yargıtay, 1 ay gece vardiyasında çalışan işçinin, sözleşmesini feshetmesini haklı bulmuş, kıdem tazminatına hükmetmiştir

Son dönemde kısa çalışma uygulaması ile birlikte çalışma sürelerinin düzenlenmesi çalışma yaşamında diğer konulara nazaran daha ön plana çıktı. Aslında çalışma sürelerinin düzenlenmesi işçinin sağlığının korunması ve belirlenen çalışma süresine göre hakkı doğuyorsa fazla çalışma ücretinin ödenmesini gerektirmesi, iş hukukunun doğumundan beri ana sorun alanlarının başında gelmektedir.

Hukuk sistemlerinde ve bizim mevzuatımızda da bu nedenle birçok düzenleme yapılmıştır. Yapılan düzenlemeler işçinin çalışma süresini sınırlandırmaya ve fazla çalışma yapıyorsa ücretinin ödenmesini sağlamaya yönelik düzenlemelerdir.

Mevzuatımız işçinin çalışma süresini sınırlandırırken kural olarak işyerinin çalışma süresini sınırlandırmamaktadır. İşyeri yedi gün yirmi dört saat boyunca kesintisiz çalıştırılabilmektedir. Bu şekilde işçiler için vardiyalar düzenlenmekte, işçi özelinde çalışma süresi sınırlandırılırken, işyeri açısından kesintisiz faaliyet sürdürülebilmektedir.

Vardiyaya takılmak kıdem hakkı doğurur

Postalar halinde...

Postalar halinde çalışmada işçilerin çalışma düzenlerine ilişkin İş Kanunu’nun 69. maddesinde posta düzenlemesinin ve posta değişikliğinin nasıl yapılacağı düzenlenmiştir. Diğer konuların düzenlenmesi ise İş Kanunu’nun 76. maddesi ile yönetmeliğe bırakılmıştır.

Bu doğrultuda, Postalar Halinde İşçi Çalıştırılarak Yürütülen İşlerde Çalışmalara İlişkin Özel Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik çıkarılmıştır.

Gece çalışması

Postalar halinde çalışma aynı zamanda işçinin gece çalışması anlamına gelmektedir. Hukuk sistemimize göre gece en geç 20.00’de başlayıp, en erken 06.00’da biten dönemi ifade etmektedir.

Bir çalışmanın yarıdan fazlası bu sürelere denk geliyorsa, ilgili çalışma bir gece çalışmasıdır. Dolayısıyla postalar halinde çalışmada düzenleme getirilen temel konu da işçinin gece çalışmalarıdır. İşçilerin gece vardiyalarında 7.5 saatten fazla çalıştırılmaları yasaktır. Bu doğrultuda yönetmelik, postalar halinde çalışmada en az üç vardiya düzenlenmesini zorunlu kılmıştır. İşçinin gündüz çalışmasında olduğu gibi gece çalışmasında da 11 saatlik üst sınırı uygulayarak, iki vardiyalı düzenlemeler kural olarak yasaktır.

Fakat turizm, özel güvenlik ve sağlık hizmeti yürütülen işlerde işçinin yazılı onayının alınması şartıyla yedi buçuk saatin üzerinde gece çalışması yaptırılabilir. Ayrıca zorunlu ve olağanüstü fazla çalışmanın söz konusu olduğu durumlarda da gece çalışması yedi buçuk saati aşabilecektir. Dolayısıyla bu istisnaların söz konusu olduğu durumlarda ikili vardiya düzeni gündeme gelebilecektir.

Sürekli gece işi sağlığı etkiler mi?

Postalar halinde çalışmanın düzenlenmesinin temel amacı işçinin sürekli aynı postada çalıştırılmasını engelleyerek, dinlendirilmesinin sağlanmasıdır. İşçinin sürekli gece vardiyasında çalıştırılmasının, işçinin sağlığını bozacağı açıktır.

Bu nedenle kanunda gece ve gündüz işletilen ve nöbetleşe işçi postaları kullanılan işlerde, bir çalışma haftası gece çalıştırılan işçilerin, ondan sonra gelen ikinci çalışma haftası gündüz çalıştırılmaları suretiyle postalar sıraya konulacağı düzenlenmiştir.

Fakat gece ve gündüz postalarında iki haftalık nöbetleşme esası da uygulanabilecektir. Bu şekilde işçinin azami iki haftada bir vardiyasının değiştirilmesi zorunludur.

Nöbetleşe işçi postası

Yönetmeliğe göre, işveren gece çalışması nedeniyle sağlığının bozulduğunu raporla belgeleyen işçiye, olanakların elverdiği ölçüde gündüz postasında durumuna uygun bir iş vermekle yükümlüdür.

Gece ve gündüz işletilen ve nöbetleşe işçi postaları çalıştırılarak yürütülen işlerde postalar birbirlerinin yerini alacak şekilde düzenlenir. Böylece en fazla iki iş haftası gece çalıştırılan işçinin, takip eden iş haftasında gündüz çalıştırılması zorunludur. Postası değiştirilecek işçi kesintisiz en az on bir saat dinlendirilmeden diğer postada çalıştırılamaz.

Hafta tatili yapmak zorunlu

Postalar halinde olmayan çalışmalarda olduğu gibi postalar halinde çalışmada da kesintisiz en az 24 saat olmak üzere hafta tatili kullandırılması zorunludur. İşçinin postalar halinde çalışması hafta tatili yapmamasının gerekçesini oluşturmaz.

Fakat vardiyası gece biten işçinin takip eden günün aynı saatine kadar çalıştırılmaması şartıyla, işten gece ayrılmış olması hafta tatilinin kullandırılmadığı anlamına gelmeyecektir. Kanun yirmi dört saat esasını getirdiğinden, hafta tatili süresinin iki güne yayılması, kullandırılmadığı anlamına gelmeyecektir.

Derhal fesih

Postalar halinde çalışma kurallarına uyulmaması, işçi açısından mevzuatla belirlenen çalışma şartlarına uyulmaması anlamına geliyor. Çalışma şartlarının uygulanmaması ise işçiye kıdem tazminatını alarak iş sözleşmesini derhal feshetme imkanı sunuyor. Yargıtay incelediği bir olayda, bir ay boyunca gece vardiyasında çalıştırılan işçinin, iş sözleşmesini bu nedenle feshetmesini haklı bulmuş, kıdem tazminatı ödenmesi gerektiğine hükmetmiştir.

Yargıtay söz konusu kararında; işverenin işçiyi yönetmeliğe aykırı olarak çalıştırdığını ayrıca gözetme borcuna aykırı davrandığını ifade etmiştir. İşçinin iş sözleşmesini bu nedenle haklı olarak feshettiğini ve kıdem tazminatına hak kazandığını vurgulamıştır. Cem Kılıç

https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/cem-kilic/vardiyaya-takilmak-kidem-hakki-dogurur-6257849

Pazartesi, 13 Temmuz 2020 10:18

Şirketlerde Kar Dağıtımı

7244 sayılı Yeni Koronavirüs (COVID- 19) salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 12’nci maddesi ile Türk Ticaret Kanunu’na geçici 13. madde eklenerek, sermaye şirketlerinde kâr dağıtımını kısıtlayıcı, başka bir anlatımla, geçici bir süre kâr dağıtımı sınırlaması getirilmiştir. Söz konusu madde aynen aşağıdaki gibidir.

“Geçici Madde 13-

1) Sermaye şirketlerinde, 30/9/2020 tarihine kadar 2019 yılı net dönem kârının yalnızca yüzde yirmi beşinin dağıtımına karar verilebilir, geçmiş yıl kârları ve serbest yedek akçeler dağıtıma konu edilemez, genel kurulca yönetim kuruluna kâr payı avansı dağıtımı yetkisi verilemez. Devlet, il özel idaresi, belediye, köy ile diğer kamu tüzel kişilerinin ve sermayesinin yüzde ellisinden fazlası kamuya ait fonların, doğrudan veya dolaylı olarak sermayesinin yüzde ellisinden fazlasına sahip olduğu şirketler hakkında bu fıkra hükmü uygulanmaz. Bu fıkrada belirtilen süreyi üç ay uzatmaya ve kısaltmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir.

2) Genel kurulca 2019 yılı hesap dönemine ilişkin kâr payı dağıtımı kararı alınmış ancak henüz pay sahiplerine ödeme yapılmamışsa veya kısmi ödeme yapılmışsa, 2019 yılı net dönem kârının yüzde yirmi beşini aşan kısma ilişkin ödemeler birinci fıkrada belirtilen sürenin sonuna kadar ertelenir.

3) Bu maddenin kapsamına giren sermaye şirketlerine ilişkin istisnalar ile uygulamaya dair usul ve esasları belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın görüşünü almak suretiyle Ticaret Bakanlığı yetkilidir.”

Daha sonra Ticaret Bakanlığı tarafından “6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Geçici 13’üncü maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ” yayımlanarak, kâr dağıtımı sınırlamasına ilişkin usul ve esaslar açıklanmıştır.

Kâr dağıtımının sınırlandırılmasına ilişkin düzenleme, Koronavirüs salgını nedeniyle ticari hayatta meydana gelen yavaşlamanın sermaye şirketlerinin finansal yapıları üzerinde ortaya çıkarabileceği olumsuz sonuçları bertaraf etmek için ihtiyatlılık politikası gereği olarak şirket kaynaklarının nakit kâr dağıtımı yapılmak suretiyle azaltılmaması, şirketlerin mevcut öz kaynaklarının korunması ve ilave finansman ihtiyacının doğmaması amacıyla yapılmıştır.

Kâr dağıtımına ilişkin sınırlama; 7244 sayılı Kanun’un yayımı tarihinden (17 Nisan 2020) 30.09.2020 tarihine kadar geçerli olacak, geçici bir uygulamadır. Ayrıca bu süreyi üç ay uzatmaya ve kısaltmaya Cumhurbaşkanı yetkili kılınmıştır. Cumhurbaşkanı tarafından sürenin uzatılması halinde de sınırlama (süre en fazla üç ay uzatılabileceği için) 31 Aralık 2020 tarihine kadar uygulanacaktır.

Sermaye şirketlerinde 17.04.2020 tarihinde sınırlama süresinin sonuna kadar, 2019 yılı net dönem kârının sadece %25’ine kadar olan tutarının nakden dağıtımına karar verilebilir, geçmiş yıl kârları ve serbest yedek akçeler dağıtıma konu edilemez. Bu sınırlama Türk Ticaret Kanunu’nun 462. maddesi uyarınca iç kaynaklardan yapılacak sermaye artırımlarında uygulanmaz.

- Sermaye şirketlerinde genel kurul tarafından sınırlama sürenin sonuna kadar yönetim organına kar payı avansı dağıtımı yetkisi verilemez.

- 17.04.2020 tarihinden önce genel kurulca kâr payı dağıtımı kararı alınmış, ancak henüz pay sahiplerine ödeme yapılmamışsa veya kısmi ödeme yapılmışsa, belirlenen sınırı aşan kısma ilişkin ödemeler ile hesap döneminde zarar edilmiş olmasına karşın serbest yedek akçelerden dağıtım kararı alınmışsa henüz ödenmemiş kısma ilişkin tüm ödemeler sınırlama süresinin sonuna kadar ertelenir. Ertelenen ödemelere ilişkin olarak faiz tahakkuk ettirilmez.

Genel kurulca yönetim organına kâr payı avansı dağıtımı yetkisi verilmişse, avans ödemeleri sınırlama süresinin sonuna kadar ertelenir.

7244 sayılı Kanun’un yayımından önce 2019 hesap dönemine ilişkin kar payı dağıtım kararı alınmış ve pay sahiplerine 2019 yılı karının %25’ini aşan tutarda ödeme yapılmışsa, yapılacak herhangi bir işlem yoktur. Ancak genel kurulca 2019 yılı hesap dönemine ilişkin kâr payı dağıtımı kararı alınmış ancak pay sahiplerine ödeme yapılmamışsa veya kısmen ödeme yapılmışsa, 2019 yılı net dönem kârının %25’ini aşan kısma ilişkin ödemeler sınırlama süresinin sonuna kadar ertelenir.

Not: Konu ile ilgili ilk yazımız 13 Nisan 2020 tarihli olup söz konusu yazının ayrıntıları ve hukuki dayanaklarının bir bölümü bu yazımızın konusunu oluşturmaktadır. Veysi Seviğ

https://www.dunya.com/kose-yazisi/kurumlarda-kar-dagitimi/474976

1- 01/07/2020 tarihinden itibaren;

− Kamu Kurumları

− 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan özel sektör işyeri işverenleri, İş Güvenliği Uzmanı ve İşyeri Hekimi çalıştırmak veya bunlardan hizmet almak zorundadır.

2- 50’den az çalışanı bulunan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyeri işverenleri veya işveren vekili, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nca ilan edilen eğitimleri tamamlamak şartıyla işe giriş ve periyodik muayeneler ve tetkikler hariç iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini yürütebilirler.

3- İş sağlığı ve İş Güvenliği Kanunun kapsamında alınması gereken sağlık raporları işyeri hekiminden alınır. 50’den az çalışanı bulunan ve az tehlikeli işyerleri için ise Kamu hizmet sunucuları veya aile hekimlerinden de alınabilir.

İŞ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ KANUNU KAPSAMINDA YERİNE GETİRİLMESİ GEREKEN YÜKÜMLÜLÜKLER NELERDİR:

Kamu Kurumlarında ve az tehlikeli işyerlerinde 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) Kanunu’nun 6’ncı ve 7’nci maddeleri yani işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı bulundurma zorunluluğu 6495 sayılı Kanunla 01/07/2020 tarihine ertelenmişti. 01/07/2020 tarihinden itibaren yeni bir erteleme olmaması halinde Kanunun yayım tarihinden itibaren yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerle birlikte işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı çalıştırma yükümlülükleri yerine getirilmek zorundadır.

1-) İş Sağlığı ve İş Güvenliği Kanunu kapsamında işverenin;

− Çalışanları arasından iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve on ve daha fazla çalışanı olan çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde diğer sağlık personeli görevlendirmek, çalışanları arasında belirlenen niteliklere sahip personel bulunmaması hâlinde, bu hizmetin tamamını veya bir kısmını ortak sağlık ve güvenlik birimlerinden hizmet olarak almak,

− Görevlendirdikleri kişi veya hizmet aldığı kurum ve kuruluşların görevlerini yerine getirmeleri amacıyla araç, gereç, mekân ve zaman gibi gerekli bütün ihtiyaçlarını karşılamak,

− İşyerinde risk değerlendirmesi yapmak,

− Acil durum planlarını hazırlamak,

− Yangınla mücadele ve ilk yardım çalışmalarını yapmak,

− Çalışanlarını bilgilendirmek ve iş sağlığı ve iş güvenliği eğitimlerini sağlamak,

− Elli ve daha fazla çalışanın bulunduğu ve altı aydan fazla süren sürekli işlerin yapıldığı işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği kurulu kurmak,

− İş ve meslek hastalıklarının kayıt ve bildiriminin yapılmasını sağlamak,

− Çalışanların işyerinde maruz kalacakları sağlık ve güvenlik risklerini dikkate alarak sağlık gözetimine tabi tutulmalarını sağlamak,

gibi görevleri bulunmaktadır.

2-) 50’den az çalışanı bulunan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyeri işverenleri veya işveren vekili, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca ilan edilen eğitimleri tamamlamak şartıyla işe giriş ve periyodik muayeneler ve tetkikler hariç iş sağlığı ve güvenliği
hizmetlerini yürütebilirler.

3-) İşveren, çalışanların;

− İşe girişlerinde.

− İş değişikliğinde.

− İş kazası, meslek hastalığı veya sağlık nedeniyle tekrarlanan işten uzaklaşmalarından sonra işe dönüşlerinde talep etmeleri hâlinde,

− İşin devamı süresince, çalışanın ve işin niteliği ile işyerinin tehlike sınıfına göre Bakanlıkça belirlenen düzenli aralıklarla,

sağlık muayenelerinin yapılmasını sağlamak zorundadır.

Tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işlerde çalışacaklar, yapacakları işe uygun olduklarını belirten sağlık raporu olmadan işe başlatılamaz. 2014 yılında 6552 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, İş Sağlığı ve İş Güvenliği Kanunu kapsamında alınması gereken sağlık raporları işyeri hekiminden alınacağı ancak 50’den az çalışanı bulunan ve az tehlikeli işyerleri için ise kamu hizmet sunucuları veya aile hekimlerinden de alınabileceği imkanı sağlanmıştır.

4-) İş güvenliği uzmanlarının bir işyerinde görev alabilmesi için tehlike sınıfına uygun belgesinin olması gerekmektedir. Buna göre;

− Çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde (A) sınıfı,

− Tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde en az (B) sınıfı,

Az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde ise en az (C) sınıfı iş güvenliği uzmanlığı belgesine sahip olmaları şartı aranmaktadır.

01/07/2020 tarihinden itibaren B sınıfı belgeye sahip iş güvenliği uzmanları çok tehlikeli sınıfta, C sınıfı belgeye sahip iş güvenliği uzmanları da tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde görevlendirilemeyeceklerdir.

5- 6331 sayılı Kanuna göre, 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde;

− İş güvenliği uzmanı ve veya işyeri hekimi görevlendirmeyen işverenlere, görevlendirmediği her bir kişi için 3.516,00 TL, olmak üzere ve aykırılığın devam ettiği her ay için aynı miktarda,

− Görevlendirdiği kişi veya hizmet aldığı kurum ve kuruluşların görevlerini yerine getirmeleri amacıyla araç, gereç, mekan ve zaman gibi bütün ihtiyaçlarını karşılamayan işverenlere, 3.516,00 TL tutarında,

− Görevlendirdikleri kişi veya hizmet aldığı kurum ve kuruluş tarafından iş sağlığı ve güvenliği koordinasyonu sağlamayan, çalışanların sağlık ve güvenliğini etkilediği bilinen veya etkilenmesi muhtemel konular hakkında, görevlendirdikleri kişi veya hizmet aldığı kurum ve kuruluşları, başka işyerlerinde çalışmak üzere kendi işyerine gelen çalışanları ve bunların işverenlerini bilgilendirmeyen işverenlere, her bir ihlal için ayrı ayrı 3.516,00 TL tutarında,

İdari para cezası uygulanacaktır.

İş sağlığı ve İş Güvenliği Kanunu’nda öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde 2020 yılı için uygulanacak diğer idari para cezaları ekli tabloda belirtilmiştir.

Kaynak: TÜRMOB

Cumartesi, 11 Temmuz 2020 11:53

Küçük İşletmelere e-Ticaret Rehberi

Geleneksel pazarlama yöntemlerine ve satış faaliyetlerine e-ticaret’i de ekleyen firmaların sayısı her geçen gün artıyor. Küçük ve orta ölçekli işletmeler için de uygun bir ticaret sistemi olan e-ticaret, firmaların belirli bir satış noktasının dışına çıkarak satışların artmasına ve daha hızlı bir şekilde ödemelerin alınmasına olanak sağlıyor. Fiziki mağaza sahibi olan işletmeler için önemli bir satış kanalı olan e-ticaret, az maliyetle ürünlerini tüketici ile buluşturmak isteyen herkesin ilgi alanında. Peki bu konuda dikkat edilmesi gerekenler neler?

Avukat Elvan Kılıç, “E-ticaret; hukukumuzda elektronik ticaretin düzenlenmesi hakkındaki kanun ile düzenlenmiş olup bu kanun 2014 yılında Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Bu kanunun amacı, elektronik ticarete ilişkin esas ve usulleri düzenlemek olup ticari iletişimi, hizmet sağlayıcı ve aracı hizmet sağlayıcıların sorumluluklarını, elektronik iletişim araçlarıyla yapılan sözleşmeler ile elektronik ticarete ilişkin bilgi verme yükümlülüklerini ve uygulanacak yaptırımları kapsamaktadır" diyor ve konu hakkında şu bilgileri veriyor:

E-ticaret nasıl yapılır?

- E-ticaret yapabilmek için ilk öncelikle vergi mükellefi olmak gerekmektedir. Vergi mükellefi olmak fatura kesebilmek gibi bir yükümlülük getirmektedir.

- Bir e-ticaret yazılımına sahip olmak gerekmektedir.

- Ürün ve hizmetlerin teslimat yönünü belirlemek gerekir.

- Yapılacak olan e-ticaretin kanuna uygun olması gerekmektedir. Ayrıca kişisel verilere ilişkin KVKK kapsamında titiz bir şekilde e-ticaret yapmak da bir diğer önemli noktadır.

E-ticaret çerçevesinde uyulması gereken bazı kurallar vardır. Bunlardan en önemlisi satış aşamasında uyulması gerekilen kurallardır. Bunlar şöyle sıralanıyor:

- E-ticaret firmaları, kullanıcıların kolaylıkla ulaşabilecekleri şekilde ana sayfalarda, kendilerini tanıtan bilgilere yer vermek zorundadır. Merkez adresleri, iletişim numaraları, işletme adı ya da tescilli marka gibi bilgilere, ziyaretçiler tarafından kolaylıkla ana sayfadan ulaşılabilmelidir.

- E-ticaret sitesinin arayüzünde alınan ürün, ek masraflar, toplam bedel gibi bilgilerin yer aldığı sipariş özetine yer verilmelidir. Ayrıca bu sayfada, kullanıcının alışverişten vazgeçmesini ya da siparişini değiştirmesine imkân tanımak da firmaların uyması gereken kurallardandır.

- 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da mesafeli sözleşmelere ilişkin mevzuatta düzenlenmeyen hususlarda kapıdan satış sözleşmelerine yaptığı atıf gereği hem ön bilgilendirme formunda hem mesafeli sözleşmede “cayma hakkına ilişkin maddelerin” 16 (on altı) punto olarak tüketicinin bilgisine sunulması gerekliliği uygulamada yer bulmaktadır.

- Ön bilgilendirme kurallarına uyularak yapılan online alışverişlerin ardından siparişin alındığına dair bilgi mutlaka tüketiciye verilmelidir. SMS, telefon, e-posta gibi araçlardan birini kullanarak tekrar bilgi verilmesi de zorunludur.

- Siparişin tamamlanmasının ardından onaylanan mesafeli sözleşme, elektronik ya da fiziki ortam aracılığıyla tüketiciye gönderilmelidir. Belli bir ciroyu aşan firmalar e-fatura uygulamasına geçmek konusunda zorunlu tutulurken daha az ciroya sahip e-ticaret firmaları da e-arşiv ve e-fatura uygulamalarını tercih edebilir.

- Satış işleminin gerçekleştirilmesinin ardından, e-ticaret sitesinde belirtilen süre içerisinde ürün mutlaka tüketiciye teslim edilmelidir. Eğer herhangi bir teslim süresi belirtilmemişse sipariş tarihinden itibaren 30 gün içerisinde teslimat gerçekleştirilmelidir. Teslimat süresinin aşılması durumunda tüketici, sözleşmeyi feshederek yasal faiziyle birlikte ödediği bedeli talep edebilir.

- Tüketici, ürün ve hizmetin satın alınmasının ardından 14 gün içerisinde sözleşmeden cayabilir. Bunu yaparken de herhangi bir sebep göstermesine ya da cezai bedel ödemesine gerek yoktur.

- Cayma hakkını kullanmak isteyen tüketiciler, bu durumu e-ticaret sitesine bildirdikten sonra firmalar 14 gün içerisinde ücret ve kargo gibi bedelleri iade etmek zorundadır. Tüketiciler ise cayma hakkını kullandıklarını bildirmelerinin ardından 10 gün içerisinde ürünü, e-ticaret firmasına iletmelidirler.

Bilginin güvenliği

E-ticaretin gelişmesinin bir başka önemli öğelerinden biri bu ortamda gönderilen bilginin güvenliği konusudur. Elektronik ticaretin geliştirilmesi için, internet ortamında gerçekleştirilen her türlü iletişime yalnızca işleme taraf olanlarca erişilebilmesinde ısrar etmek gerekmektedir. Bu garanti sağlanmadan gerekli güven ortamı yaratılamayacak, dolayısıyla elektronik ticaret gelişemeyecektir. Özellikle internet gibi açık sistemlerin kullanılması suretiyle yapılan elektronik işlemlerde tüketici ve diğer kullanıcılar açısından en önemli konular şunlardır;

- Altyapıda yer alan ağ hizmetlerinin güvenliği,

- Hukuki işlemlerin güvenlikli olması

- Hem işlemler hem de taraflar hakkındaki bilgilerin doğrulanması. - Eğer kullanıcılar internetin, haberleşmelerinin ve verilerinin istenmeyen kişilerce elde edilmesi ya da değiştirilmesi konusunda güvenli olduğundan emin olmazlarsa, elektronik ticaretin gelişimi de başarılı olmayacaktır.

ENFORMASYON ALTYAPISI

- Güvenilir bir iletişim ağı,

- Bu ağlara saldırılardan enformasyon sistemlerini korumak için, etkili araçlar,

- İstenmeyen yetkisiz kişilerin kullanımından elektronik enformasyonun güvenli bir şekilde korunmasını sağlamak,

- Sistemlerini ve verilerini nasıl koruyacağını bilen iyi eğitimli personel.

- Tehlikelerden uzak ve güvenilir bir global enformasyon altyapısı, şifreleme, doğruluğunu tasdik, şifreleme kontrolü, güvenlik duvarı gibi bir dizi teknolojinin etkin ve tutarlı kullanımını gerektirir. İnternette dijital imzayı destekleyen güvenilir onay hizmetlerinin gelişimi özel bir önem taşımaktadır. Hem imzalar hem de güvenli kullanım şifreleme ile ilgili anahtarların kullanımına bağlıdır.

https://www.dunya.com/ekonomi/kucuk-isletmelere-e-ticaret-rehberi-haberi-474903

 T.C.

HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI

Gelir İdaresi Başkanlığı

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu Sirküleri /54

Konusu        : Geçici Vergi Dönemlerinde Yeniden Değerleme Oranı
Tarihi     : 9/7/2020
Sayısı    : KVK-54 / 2020-1 / Yatırım İndirimi – 40
İlgili olduğu maddeler            : Vergi Usul Kanunu Mükerrer Madde 298

Kurumlar Vergisi Kanunu Madde 32/A

Gelir Vergisi Kanunu Geçici Madde 69

İlgili olduğu kazanç türleri    : Ticari Kazanç, Zirai Kazanç

213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesinin (B) fıkrasına istinaden yıllık olarak hesaplanan ve Bakanlığımızca ilan edilen yeniden değerleme oranına, vergi kanunlarından kaynaklanan nedenlerden dolayı geçici vergi dönemlerinde de ihtiyaç duyulmaktadır.

2020 yılı ikinci geçici vergi döneminde uygulanacak yeniden değerleme oranı % 2,10 (yüzde iki virgül on) olarak tespit edilmiştir.

Duyurulur.

Bekir BAYRAKDAR

Gelir İdaresi Başkan V.

5604 sayılı Malî Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanun 28.03.2007 tarih ve 26476 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Kanunun genel gerekçesinde özetle “Mü­kel­lef­le­rin, baş­ta Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı ol­mak üze­re di­ğer ka­mu ku­rum ve ku­ru­luş­la­rıy­la olan iliş­ki­le­ri­nin yü­rü­tül­me­sin­de, ve­ril­me­si ge­re­ken be­yan ve bildi­rim­le­rin dü­zen­len­me­sin­de, çe­şit­li ya­sal yü­küm­lü­lük­le­rin tam ve za­ma­nın­da ye­ri­ne getirilmesinde 3568 sa­yı­lı Ka­nu­na gö­re yet­ki al­mış mes­lek men­sup­la­rı­nın çok önem­li bir rol oyna­dı­ğı bilin­mek­te­dir.

El­de edi­len ge­lir­le­rin be­ya­nı ve öden­me­si, ka­mu ku­rum ve ku­ru­luş­la­rı­na ve­ril­me­si ge­re­ken beyan ve bil­di­rim­le­rin dü­zen­len­me­si, çe­şit­li ya­sal yü­küm­lü­lük­le­rin tam ve za­ma­nın­da ye­ri­ne geti­ril­me­si ve or­ta­ya çı­ka­bi­le­cek an­laş­maz­lık­la­rın çö­zü­mü gi­bi du­rum­lar cid­di ve önem­li kavram­lar olup, il­gi­li ya­sa­lar­da be­lir­til­miş­tir.

Mes­lek men­sup­la­rı ve per­so­ne­li, baş­ta mes­lek ya­sa­sın­da be­lir­ti­len iş­ler ol­mak üze­re çe­şit­li ya­sa­lar ne­de­niy­le mey­da­na çı­kan, gün­cel ma­li ve eko­no­mi ile il­gi­li iş­ler ne­de­niy­le yo­ğun ve yo­ru­cu bir iş tem­po­suy­la ça­lış­mak­ta, ru­hen ve be­de­nen yo­rul­mak­ta ve ken­di­le­ri­ne ay­rı­lan bir ta­til za­ma­nı ol­ma­dı­ğın­dan do­la­yı ye­te­rin­ce din­le­ne­me­mek­te­dir­ler. Bu du­rum, mu­ha­se­be iş­lem­le­ri­nin, ma­li iş­lem­le­rin ve di­ğer çe­şit­li iş­le­rin ve­ri­mi­ni dü­şür­mek­te, dü­zen­li ola­rak yü­rü­tül­me­si­ni engellemek­tedır.

Mali müşavirler ta­kip eder­ken, yoğun bir iş stre­si içe­ri­sin­de ya­şa­mak­ta­dır­lar. Ya­pı­lan düzenleme­nin ama­cı, mes­lek men­sup­la­rı­nı yo­ğun iş stre­sin­den uzak­laş­tı­ra­rak, da­ha ve­rim­li ve sağ­lık­lı ça­lış­ma­la­rı­nı sağ­la­ma­ya yö­ne­lik­tir.

Din­len­me­nin her ça­lı­şa­nın hak­kı ol­du­ğu da Ana­ya­sa­mız­da be­lir­til­miş­tir. Söz ko­nu­su ma­li ta­til uy­gu­la­ma­sı ile mes­lek men­sup­la­rı ta­til ya­pa­bi­le­cek olup, ça­lış­ma­la­rın da­ha dü­zen­li ve ve­rim­li ol­ma­sı sağ­la­na­cak­tır. Mev­cut iş­ler­de ge­cik­me ya­şan­ma­ya­cak, hiz­met­le­rin ak­sa­ma­sı ve­ya durma­sı gi­bi bir du­rum or­ta­ya çık­ma­ya­cak, as­ga­ri dü­zey­de be­lir­le­ne­cek olan nö­bet­çi personeller va­sı­ta­sıy­la ya­sal iş­lem­le­rin ve dü­zen­le­me­le­rin ak­sa­ma­dan de­vam et­me­si sağ­la­na­cak­tır. »

Kanunun 1 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasında, belirtilen hükümlere göre, mali tatil, her yıl temmuz ayının birinci gününden (haziran ayının son gününün resmi tatil olması halinde ise temmuz ayının ilk iş gününü takip eden günden) başlayarak aynı ayın yirminci günü sona erecektir.

Bu kanun Sosyal Güvenlik Kurumu ve sair kanunlarda belirtilen bildirimleri kapsamamaktadır.

Mali tatil Kanunu mali müşavirlerin tatil yapmasına olanak tanımak amacıyla çıkartılmış olmasına karşın, mali müşavirlik mesleğini icra edenler, fiilen bu yasadan yararlanamamaktadırlar.

Mali müşavirlik mesleğinin yükü çok ağırdır. Bu sebeple onlar isteseler de ve bu olanak Kanunla verilmiş olmasına karşın tatil yapmazlar, yapamazlar.

Çünkü, muhasebe mesleği sadece beyanname vermekten ibaret değildir. Bu durum her zaman göz ardı edilmektedir.

Mali müşavirler, şirketlerin kuruluşundan başlayarak, ihracat ve ithalat işlemleri, marka patent bürokrasisi, teşvik işlemleri vb. gibi sayısız gözle görülmeyen kanuni işleri de yapmak zorundadır.

Muhasebe mesleğini icra edenler arasında haksız rekabet bulunmaktadır ve bu husus senelerdir meslek mensupları tarafından dile getirilmektedir.

Mali müşavirler, Anayasanın “Zorla çalıştırma yasağı” başlıklı 18. Maddesinde “Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır.” Kelimeleri ile belirtilen Angarya yasağının kendileri için de uygulanmasını istemektedirler. (Angarya kelimesi Türk Dil Kurumu Sözlüğünde “Bir kimseye veya bir topluluğa zorla, ücret vermeden yaptırılan iş, yüklenti. Bir kişiye görevi dışında yaptırılan iş.” Olarak açıklanmaktadır. )

Ayrıca sermayeleri emekleri olan Mali Müşavirler, bu emeklerinin tam karşılığı olmayan ücretlerini zamanında alamamaktan yakınmaktadırlar. Bu durum çok uzun senelerdir mali müşavirliğin kanayan yarasıdır. Bunu bütün piyasa bilmektedir. Ancak ne yazık ki bu soruna bir çare aranmamış ve bulunmamıştır.

Evrakların çokluğu ve özellikle Mali Müşavirlik bürolarına her zaman geç ulaştırılmasından dolayı pek çok mali müşavir, beyannamelerin verileceği son gün gece saat 23.59’a kadar çalışırlar.

Çare ve Sonuç:

Mali müşavirlik ticari hayatımızın göz bebeği olması gereken bir meslektir.

Onun gereken yere getirilmesi için Mali Müşavirlerden soru sorulmaksızın (Anket değil. Çünkü, anketlerde sorulan sorular anket yapanların görüşleri çerçevesinde oluşturulmakta ve yönlendirilmektedir) sorunlarını anlatmaları istenmeli, sorunlar tespit edilmeli ve çare bulunmalıdır. Ruknettin Kumkale

A. ÜCRETSİZ İZİNLER

4857 Sayılı İş Kanunumuzda bu yönde bir düzenleme yapılmamış olmakla birlikte ücretsiz izinle ilgili olarak işçinin rızası ile yazılı olarak işverenden ücretsiz izin talebinde bulunması yeterlidir. Ancak ücretsiz izin işverenin de işçinin bu talebini kabul etmesi halinde uygulanabilmektedir. İşverenlerin, işçinin isteği dışında ve tek taraflı olarak işçinin de kendi kararıyla ücretsiz izin kullanması mümkün değildir.

1. Doğum İzni

Doğum yapan işçiler doğumdan sonra rapor süresinin bitiminde talep etmesi halinde 6 aya kadar ücretsiz izne çıkabilmektedir.

2. Yol İzni

Yıllık ücretli izinleri işyerinin kurulu bulunduğu yerden başka bir yerde geçirecek olanlara istemde bulunmaları ve bu hususu belgelemeleri koşulu ile gidiş ve dönüşlerinde yolda geçecek süreleri karşılamak üzere işveren toplam dört güne kadar ücretsiz izin vermek zorundadır. İşveren, işyerinde çalışan işçilerin yıllık ücretli izinlerini gösterir izin kayıt belgesi tutmak zorundadır.

B. ÜCRETLİ İZİNLER

4857 sayılı İş Kanunumuzda sayılmış işçinin ücretli izin hakları bulunmaktadır.

1. İşçinin Yıllık Ücretli İzin Hakkı

İşyerinde işe başladığı günden itibaren, deneme süresi de içinde olmak üzere, en az bir yıl çalışmış olan işçilere yıllık ücretli izin verilir.

Yıllık ücretli izin hakkından vazgeçilemez. Niteliklerinden ötürü bir yıldan az süren mevsimlik veya kampanya işlerinde çalışanlara bu Kanunun yıllık ücretli izinlere ilişkin hükümleri uygulanmaz.

İşçilere verilecek yıllık ücretli izin süresi, hizmet süresi;

a) Bir yıldan beş yıla kadar (beş yıl dahil) olanlara ondört günden,

b) Beş yıldan fazla onbeş yıldan az olanlara yirmi günden,

c) Onbeş yıl (dahil) ve daha fazla olanlara yirmialtı günden, Az olamaz.

Yer altı işlerinde çalışan işçilerin yıllık ücretli izin süreleri dörder gün arttırılarak uygulanır. Ancak onsekiz ve daha küçük yaştaki işçilerle elli ve daha yukarı yaştaki işçilere verilecek yıllık ücretli izin süresi yirmi günden az olamaz. Yıllık izin süreleri iş sözleşmeleri ve toplu iş sözleşmeleri ile artırılabilir.

2. İşçinin Doğum İzni

Kadın işçilerin doğumdan önce sekiz ve doğumdan sonra sekiz hafta olmak üzere toplam onaltı haftalık süre için çalıştırılmamaları esastır. Çoğul gebelik halinde doğumdan önce çalıştırılmayacak sekiz haftalık süreye iki hafta süre eklenir. Ancak, sağlık durumu uygun olduğu takdirde, doktorun onayı ile kadın işçi isterse doğumdan önceki üç haftaya kadar işyerinde çalışabilir. Bu durumda, kadın işçinin çalıştığı süreler doğum sonrası sürelere eklenir.

Kadın işçinin erken doğum yapması halinde ise doğumdan önce kullanamadığı çalıştırılmayacak süreler, doğum sonrası sürelere eklenmek suretiyle kullandırılır. Doğumda veya doğum sonrasında annenin ölümü hâlinde, doğum sonrası kullanılamayan süreler babaya kullandırılır. Üç yaşını doldurmamış çocuğu evlat edinen eşlerden birine veya evlat edinene çocuğun aileye fiilen teslim edildiği tarihten itibaren sekiz hafta analık hâli izni kullandırılır.

3. İşçinin Yarım Günlük Doğum İzni

4857/74 Analık izninin bitiminden sonra kadın işçi ile 3 yaşını doldurmamış çocuğu evlat edinen kadın veya erkek işçilere istekleri halinde 1. doğumda 60 gün, 2. Doğumda 120 gün, sonraki doğumlarda ise180 gün süreyle haftalık çalışma süresinin yarısı kadar ücretsiz izin verilir. Çoğul doğumda bu süreler 30 gün uzar, engelli doğum olması halinde ise bu süreler 360 gün olarak uygulanır. Bu fıkradaki hükümlerden yararlanılan süre içinde süt izni uygulanmaz. Çalışılmayan Yarım günün ücreti İş-Kur tarafından ödenir.

4. Ölüm İzni

İşçilerin ana veya babalarının, eşlerinin, kardeş veya çocuklarının ölümünde 3 güne kadar verilecek izinlerdir.

5. İşçinin Evlenme İzni

4857/EK-2 İşçiye; evlenmesi veya evlat edinmesi hâlinde 3 gün (takvim) ücretli izin verilir.

6. İşçinin Babalık İzni

4857/EK-2 İşçiye; eşinin doğum yapması hâlinde 5 gün (takvim) ücretli izin verilir.

7. İşçinin Engelli Çocuk Tedavisi İzni

4857/EK-2 İşçilerin en az yüzde yetmiş oranında engelli veya süreğen hastalığı olan çocuğunun tedavisinde, Bir yıl içinde toptan veya bölümler hâlinde 10 güne kadar ücretli izin verilir.

8. İşçinin Periyodik Kontrol İzni

Hamilelik süresince kadın işçiye periyodik kontroller için 1 gün ücretli izin verilir.

9. İşçinin Süt İzni

4857/74 Kadın işçilere bir yaşından küçük çocuklarını emzirmeleri için Günde toplam 1.5 saat süt izni verilir.

10. İşçinin Yeni iş arama izni

4857/27 Bildirim süreleri içinde işveren, işçiye yeni bir iş bulması için İş arama izninin süresi günde 2 saatten az olamaz ve işçi isterse iş arama izin saatlerini birleştirerek toplu kullanabilir.

11. İşçinin Evlat Edinme İzni

4857/74 3 yaşını doldurmamış çocuğu evlat edinen eşlerden birine veya evlat edinene Çocuğun fiilen teslim edildiği tarihten itibaren 8 hafta analık hali izni kullandırılacaktır.

12. Hafta Tatili İzni

4857 sayılı iş kanununun 46. maddesi hafta tatili hakkını düzenlemektedir. Buna göre; haftanın iş günlerinde eksiksiz olarak çalışmış olan işçiye 7 günlük zaman diliminde 24 saat kesintisiz dinlenme (hafta tatili) verilmesi esastır. Hafta tatili gününün ücreti herhangi bir çalışma karşılığı olmaksızın işveren tarafından işçiye ödenmektedir.

Kaynak: İSMMMO

04 Nisan 2020 tarihinde yayımlanan 8 Sıra No.lu Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesi Genel Tebliği ile 1 Temmuz 2020 tarihinde başladı Temmuz/2020 dönemine ait olup, 26 Ağustos 2020 tarihine kadar yapılacak beyanlar verilecektiremmuz/2020 dönemine ait olup, 26 Ağustos 2020 tarihine kadar yapılacak beyanlar verilecektirPilot İller Dışında MUHSGK Uygulamasına Geçiş 01.07.2020 Tarihine Ertelenmişti 

04 Nisan 2020 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 31089

Hazine ve Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:

MADDE 1 – 18/2/2017 tarihli ve 29983 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesi Genel Tebliği (Sıra No: 1)’nin 15 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“ç) Diğer maddeleri 1/7/2020 tarihinde,”

MADDE 2 – Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 3 – Bu Tebliğ hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı müştereken yürütür.

Hemen itiraf edelim, ülkemizdeki şirketlerin tamamına yakın kısmı, kurumsal bir yapıya sahip değil! Yani, aile şirketi. Bu da ister istemez bazı sakıncaları beraberinde getiriyor. Patronlar veya şirket ortakları, şirket ile kendileri arasında herhangi bir fark görmüyor ve şirkete ait para, gayrimenkul vb. kıymetleri istedikleri gibi kullanabileceklerini düşünüyorlar.

İşte, en büyük yanılgıda burada!

Şirketlerin, Ortaklarından Ayrı Tüzel Kişilikleri Var, Bunun Kabullenilmesi Şart!

TTK’ya göre şirketlerin ortaklarından ayrı tüzel kişilikleri var. Yani, ortaklar ayrı, şirketin tüzel kişiliği ayrı.

Bunun özellikle şirket ortakları ve patronları tarafından peşinen kabul edilmesi gerekiyor!

Konutların Patronlar/Ortaklar Tarafından Kullanılması ile 3. Şahıslara Kiralanması Aynı Şey!

Son dönemlerde, şirketlerin konut satın alarak, patronların veya şirket ortaklarının kullanımına bırakmaları olayına sıkça rastlanılıyor. Bunu engelleyen yasal bir düzenlemede bulunmuyor.

Şirketler açısından mal ve hizmet alım - satımı, kiralama, ödünç alıp verme vb. işlemlerin ortaklarla yapılması ile  3. şahıslarla yapılması arasında herhangi bir fark yok. Şirketlerin 3. şahıslarla yaptığı işler nasıl ticari iş ise, ortaklarıyla yaptığı işler de ticari iş niteliğinde.

Her İkisi de Vergiye Tabi!

Şirket aktifine kayıtlı konutların 3. kişilere kiralanması işlemi, ticari faaliyet kapsamında kurumlar vergisi ve KDV’ye tabi bulunuyor. Bu şekilde yapılan kiralama işlemleri nedeniyle tahakkuk ettirilen kira bedelleri kurum kazancına dahil edilerek kurumlar vergisine tabi tutuluyor, ayrıca kira bedelleri üzerinden yüzde 18 KDV hesaplanıyor.

Konutların ortaklara kiraya verilmesi halinde de, durum değişmiyor, kira tutarları üzerinden aylık dönemler itibariyle ortaklar adına fatura düzenlenmesi ve yüzde 18 KDV hesaplanması gerekiyor.

Yalnız burada, ortaklar için belirlenen kira tutarının 3. Şahıslar için tespit edilen kira tutarından düşük veya yüksek olmamasına özellikle dikkat edilmesi gerekiyor. Çünkü, her iki durum da, transfer fiyatlandırması yönünden sorgulanabilir ki, bu da ciddi bir konu (KVK Mad.13).

Patronlar/Ortaklar Konutları Bedelsiz Kullanıyor!

Uygulamaya bakıldığında, şirkete ait konutların genel olarak patronlar ve/veya ortaklar tarafından bedelsiz kullanıldığı görülüyor. Şirketin patronu veya ortakları, şirketin sahibi olmaları nedeniyle şirkete ait konutun da sahibi olduklarını ve kendi konutları için kira ödememeleri gerektiğini düşünüyorlar.

Bu konuda ikna edilmeleri de oldukça zor görünüyor.

Maliye’nin Vergi İncelemelerinde Baktığı Önemli Konular Arasında!

Şirkete ait konutların bedelli veya bedelsiz olarak patron veya şirket ortaklarının kullanımına bırakılıp bırakılmadığı konusu, vergi incelemelerinde bakılan ana konular arasında.  Tanımlanan önemli risklerden birisi.

Aman Dikkat! Son Dönemde Ciddi Vergi Tarhiyatları Yapılmaya Başlandı!

Vergi Müfettişleri, inceleme yaptıkları şirketlerde, şirkete kayıtlı konut varsa, bunların patron ve/veya şirket ortaklarının kullanımına tahsis edilip edilmediğini araştırıyor. Böyle bir durum varsa kira alınıp alınmadığını, kira için fatura düzenlenip düzenlenmediğini ve kira tutarının o bölgedeki emsali kiralara göre uygun olup olmadığını sorguluyor. Kira alınıyorsa, faturası düzenleniyorsa ve kira bedeli emsaline göre uygunsa herhangi bir işlem yapılmıyor.

Ancak, kira alınmıyorsa ya da belirlenen kira bedeli düşükse, emsal kira bedeli tespit ediliyor, belirlenen kira bedeli üzerinden vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisi ve KDV tarhiyatı yapılıyor. Kira bedeli yüksekse, bu defa da transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı yapılıp yapılmadığına bakılıyor, buna göre de gerekli işlemler yapılıyor.

Yani, bundan kaçış yok. Patron veya şirket ortaklarına aktifine kayıtlı konutları tahsis eden şirketlerin, bu hususa dikkat etmelerinde yarar var. Aksi halde, ciddi yaptırımlarla karşı karşıya kalma ihtimalleri oldukça yüksek. ABDULLAH TOLU

https://ogunhaber.com/yazarlar/abdullah-tolu/sirkete-ait-konutta-oturan-patrona-vergi-soku-101032m.html

Perşembe, 09 Temmuz 2020 11:33

e-Müstahsil Makbuzu

Bilindiği üzere; Vergi Usul Kanunu uyarınca düzenlenmesi zorunlu olan belgelerin elektronik ortamda düzenlenmesine yönelik olarak yayımlanan tebliğler gözden geçirilmiş, tüm tarafların tek kaynaktan bilgilenmelerinin temin edilmesi ve elektronik belge uygulamalarında bütünlüğün sağlanması amacıyla 509 seri Nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği hazırlanmış ve 19.10.2019 tarihli Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

e-Müstahsil Makbuzu uygulaması

Vergi Usul Kanunu’nun 235. maddesinde düzenlendiği üzere; birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ile kazancı basit usulde tespit edilenler ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçiler gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçilerden satın aldıkları malların bedelini ödedikleri sırada iki nüsha makbuz tanzim etmeye ve bunlardan birini imzalayarak satıcı çiftçiye vermeye ve diğerini ona imzalatarak almaya mecburdurlar. Mal tüccar veya çiftçi adına bir adamı veya mutavassıt tarafından alındığı takdirde makbuz bunlar tarafından tanzim ve imza olunur. Çiftçiden avans üzerine yapılan mubayaalarda, makbuz, malın teslimi sırasında verilir. Müstahsil makbuzunun tüccar veya alıcı çiftçi nezdinde kalan nüshası fatura yerine geçer.

509 Nolu Tebliğde düzenlenen “e-Müstahsil Makbuzu”, yeni bir belge türü olmayıp, kâğıt ortamdaki “Müstahsil Makbuzu” ile aynı hukuki niteliklere sahiptir.

e-Müstahsil Makbuzu uygulamasına dâhil olma ve düzenleme süreleri

a- E-Müstahsil Makbuzu uygulamasına geçiş zorunluluğunda olan mükellefler

Anılan Tebliğ düzenlemesine göre;

e-Fatura uygulamasına geçmek zorunda olan (ya da zorunluluk nedeniyle geçmiş olan) mükelleflerden faaliyetleri gereği aynı zamanda müstahsil makbuzu düzenlemek zorunda olanlar (ki, yukarıda ifade edildiği üzere;
- Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ile

- Kazancı basit usulde tespit edilenler ve

- Defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçiler,

gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçilerden satın aldıkları malların bedelini ödedikleri sırada müstahsil makbuzu düzenlemek zorundadırlar.)

11/3/2010 tarihli ve 5957 sayılı Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre komisyoncu veya tüccar olarak sebze ve meyve ticaretiyle iştigal eden mükellefler ile
- Gelir İdaresi Başkanlığı’nca (Başkanlıkça) kendilerine e-Müstahsil Makbuzu uygulamasına geçiş zorunluluğu getirilen mükelleflerin (ki; Başkanlık, yapılan analiz veya inceleme çalışmaları neticesinde riskli ya da vergiye uyum düzeyi düşük olduğu tespit edilen mükellefleri veya mükellef gruplarını, faaliyet, sektör ve ciro tutarına bağlı olmaksızın, yazılı bildirim yapmak ve geçiş hazırlıkları için en az 3 ay süre vermek suretiyle e-Müstahsil Makbuzu uygulamasına geçme zorunluluğu getirmeye yetkilidir.)

1/7/2020 tarihine kadar (11/3/2010 tarihli ve 5957 sayılı Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre komisyoncu veya tüccar olarak sebze ve meyve ticaretiyle iştigal eden mükelleflerin 1/1/2020 tarihine kadar) (2020 veya müteakip yıllarda e-Fatura uygulamasına geçen ve müstahsil makbuzu düzenleme zorunluluğu bulunan mükellefler e-Fatura uygulamasına geçiş süresi içinde) gerekli başvuruları yaparak e-Müstahsil Makbuzu uygulamasına geçmeleri ve bu tarihten itibaren anılan Tebliğin “V.7.” ve “VIII.” numaralı bölümlerinde belirtilen ve aşağıda “e-Belge Olarak Düzenlenme Zorunluluğu Getirilen Belgelerin Kâğıt Olarak Düzenlenebileceği Haller” başlıklı bölümde açıklanan istisnai durumlar haricinde, müstahsil makbuzunu “e-Müstahsil Makbuzu” olarak düzenlemeleri zorunludur.

Gelir İdaresi Başkanlığı’nca kendilerine zorunluluk getirilen ve kendisine yazılı bildirim yapılan mükelleflerin ise, yazıda belirtilen süreler içinde e-Müstahsil Makbuzu uygulamasına dahil olması, tedarikçilerinden bu kapsamda yaptığı alımlar için düzenleyecekleri müstahsil makbuzlarını, e-Müstahsil Makbuzu olarak düzenlemeleri gerekmektedir.

b- İsteğe bağlı dahil olma

e-Müstahsil Makbuzu uygulaması yukarıda “e-müstahsil makbuzu uygulamasına geçiş zorunluğu olan mükellefler” başlığı altında sayılan mükellefler dışındaki mükellefler için zorunlu bir uygulama olmayıp uygulamaya dahil olmak isteyen mükelleflerin;

a) e-Fatura uygulamasına dahil olması,

b) Bu tebliğde açıklanan usul ve esaslara uygun olarak, e-müstahsil makbuzu düzenleyebilme ve iletebilme konusunda gerekli hazırlıklarını tamamlamış olması,

c) Bu tebliğin "V.l." numaralı bölümünde belirtilen uygulamadan yararlanma yöntemleri ve başvuru esaslarına uygun şekilde e-irsaliye uygulamasına dahil olmak için gerekli başvuruyu yapması,

gerekmektedir.

e-Müstahsil Makbuzu’nda bulunması gereken bilgiler

e-Müstahsil Makbuzu belgesinde aşağıda yer alan bilgilerin bulunması zorunludur:

- Malı satın alan tüccar veya çiftçinin adı, soyadı veya unvanı, vergi dairesi, VKN/TCKN’si ve adresi.

- Belgenin tarihi, saat ve dakika olarak düzenlenme zamanı ve belge numarası.

- Malı satan çiftçinin adı, soyadı, VKN/TCKN’si ve ikametgah adresi.

- Satın alınan malın cinsi, miktarı, bedeli, vergi ve varsa diğer kesintiler tutarı.

- Başkanlık sistemlerinden elektronik ortamda sorgulanması, doğrulanması ve görüntülenmesine imkân vermek üzere, Başkanlık tarafından bilgi içeriği belirlenen karekod veya barkod (Başkanlık tarafından ebelge.gib.gov.tr adresinden yapılan duyuruda belirtilecek tarihten itibaren).

Mükellefler e-Müstahsil Makbuzu üzerindeki zorunlu bilgilere ilave olarak ihtiyaçları doğrultusunda farklı bilgilere de yer verebileceklerdir.

e-Müstahsil Makbuzu’nun düzenlenmesi ve teslimi

Anılan düzenlemeler ve Başkanlığa tanınan yetkiler çerçevesinde; elektronik ortamda düzenlenen ve elektronik sertifika ile imzalanan e-Müstahsil Makbuzunun en az bir nüsha kağıt çıktısı alınarak, çıktının her iki tarafça ıslak imza ile imzalanması ve satıcı çiftçiye verilerek çiftçi tarafından kağıt ortamda muhafaza edilmesi, e-Müstahsil Makbuzunun tüccar nüshasının ise elektronik sertifika ile imzalı olarak elektronik ortamda muhafaza edilmesi uygun görülmüştür.

e-Müstahsil Makbuzu ve raporunun oluşturulması ve gönderilmesinde uyulması gereken format, standart ve Raporlama süresi ebelge.gib.gov.tr adresinde yayımlanan teknik kılavuzlarda açıklanacaktır.

Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No:426) kapsamında onaylanan YN ÖKC’lerden e-Müstahsil Makbuzu’nda bulunan bilgileri de ihtiva eden e-Müstahsil Makbuzu Bilgi Fişinin iki nüsha halinde üretilmesi ve taraflarca imzalanması halinde; bu bilgi fişi nüshaları da e-Müstahsil Makbuzu’nun kâğıt nüshaları yerine geçecektir. Bu durum e-Müstahsil Makbuzu’nun, elektronik sertifika ile imzalanarak düzenlenmesi ve kanun hükümlerine göre elektronik ortamda düzenleyicisi tarafından muhafaza edilmesini ve bilgi fişlerinin taraflarca kanun hükümlerine göre muhafaza edilmesi zorunluluğunu ortadan kaldırmayacaktır.

e-Müstahsil Makbuzu olarak düzenlenme zorunluluğu getirilen belgelerin kâğıt olarak düzenlenebileceği haller

e- Müstahsil Makbuzu olarak düzenlenme zorunluluğu getirilen belgelerin;

a) Başkanlığın ve e-Belge uygulamalarına taraf olan diğer kamu kurum ve kuruluşlarının bilgi işlem sistemlerinde meydana gelen arıza, kesinti ile bu sistemlerde yapılan bakım,

b) İspat veya tevsik edilmek kaydıyla, mükellefin ya da Başkanlıktan izin almış özel entegratör kuruluşların bilgi işlem sistemlerinde meydana gelen arıza, kesinti ile bu sistemlerde yapılan planlı bakım (yazılı bildirimde belirtilen süre ile sınırlı kalmak kaydıyla),

c) İspat veya tevsik edilmek kaydıyla, kullanılmakta olan mali mührün veya elektronik imza aracının arızalanması veya çalınması (yeni mali mühür veya elektronik imza aracının temini süresince),

ç) Bakanlık veya başkanlık tarafından e-Belge uygulamalarına ilişkin olarak yayımlanan genel tebliğ, sirküler ve teknik kılavuz ve duyurularda, belgelerin e-Belge yerine kâğıt olarak düzenlenmesine izin verilmesi,

gibi nedenlerle, kanunen düzenlenmesi gereken sürenin geçirilmemesi kaydıyla, kâğıt olarak düzenlenebilir.

e-Müstahsil Makbuzu uygulamalarına dahil olan mükelleflerin, sistemlerinde arıza veya kesinti meydana gelmesi veya diğer mücbir sebep durumlarında da müstahsil makbuzu kağıt olarak düzenlenebilir. (Ancak, bu şekilde belge düzenlemek istisnai bir uygulama olup, belge düzenlemeye başlamadan önce Başkanlığa konu hakkında tevsik edici bilgi ve belgelerle birlikte yazılı olarak bilgi verilmesi ve bu durumun süreklilik arz etmemesi gerekmektedir.)

Keza, anılan tebliğe konu e-Müstahsil Makbuzu uygulamalarına dâhil olan mükellefler, uygulamaya dâhil oldukları tarihin içinde bulunduğu ayın sonuna kadar, söz konusu belgeleri kâğıt ortamda da düzenleyebilirler. (Tebliğdeki bu husustaki düzenlemeden, 1/7/2020 tarihine kadar uygulamaya dahil olmak zorunda olanlar için, 2020 yılı Temmuz ayında kağıt ortamında müstahsil makbuzu düzenlenip düzenlenemeyeceği konusu tartışmaya açık olup, farklı yorumlara müsaittir. Kanımızca, uygulamanın yeterince anlaşılamaması ve uygulanabilmesindeki güçlükler dikkate alınarak, Başkanlığın 2020 yılı Temmuz ayında müstahsil makbuzunun kağıt ortamda da düzenlenebilmesine imkan tanıması yararlı olacaktır.) Ancak aynı işlem için e-Müstahsil Makbuzu veya kâğıt ortamdaki müstahsil makbuzundan sadece birinin düzenlenmesi gerekmektedir.

e-Müstahsil Makbuzu uygulamalarına dahil olunan tarihin ait olduğu ayın sonundan itibaren, ise, anılan makbuzların e-Müstahsil Makbuzu olarak düzenlenmesi zorunlu olup, kağıt ortamda belge düzenlenmesi halinde kanunda yazılı cezalar tatbik edilecektir. Akif AKARCA / Dr.Mehmet ŞAFAK

https://www.dunya.com/kose-yazisi/e-mustahsil-makbuzu/474679

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • BİNEK OTOYA İLİŞKİN ENFLASYON DÜZELTMESİ SONRASI VERGİSEL AÇIDAN GİDER ANALİZİ Binek otomobil; Türk Gümrük Tarife Cetveli’nin (87.03) pozisyonunda yer alan motorlu…
  • SERMAYE TAAHHÜDÜNÜN SÜRESİNDE ÖDENMEMESİ Türk Ticaret Kanununun 332. Maddesi Uyarınca Anonim Şirketler Asgari 250.000,00…
  • 2023 Yılında Yapılan Enflasyon Düzeltmesi, 2024 Yılında Ortaya Çıkacak "ENFLASYON DÜZELTMESİ KARINI" Etkiler Mi? CEVAP : HAYIR 2- 2023 yılında yapılan enflasyon düzeltmesi, 2024…
Top