Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Genel olarak sigortalı veya hak sahiplerine malûllük, yaşlılığı, ölüm aylığı bağlama işlemi yapılırken sigortalının 4/b (Bağ-Kur) hizmetlerinden dolayı tahsis talep veya ölüm tarihinde 15 TL ve altında borcu bulunanların aylık bağlama işlemleri tahsis talep veya ölüm tarihini takip eden aybaşı itibariyle yapılmakta ve borç birikmiş aylıklarından kesilerek ödeme yapılmaktadır. Bu durumda aylık bağlanması talebinde bulunan kişilerin aylığı, tahsis talep tarihine kadar genel sağlık sigortası dahil prim ve prime ilişkin her türlü borcunu ödemesi ve tahsis talebinde bulunması şartıyla bağlanacaktır. Bu tutarın üzerindeki prim ve prime ilişkin her türlü borçlar ödenmeden tahsis talebinde bulunulması hâlinde, tahsis talebi borçların ödendiği tarih itibarıyla geçerli sayılmaktadır. Ancak Sosyal Güvenlik Kurum’u 08.06.2015 tarih, 8503177 sayılı yazısı ile konuya açıklık getirmiş, 4/b borcu bulunması halinde malûllük, yaşlılık, ölüm aylığı bağlanacak sigortalı ve hak sahiplerinin kuruma verdikleri tahsis taleplerinin, borcun sadece cari aya ait olması halinde reddedilmeyerek işleme alınacağını belirtmiştir. Böylece cari prim borçlarını takip eden ayın sonuna kadar ödemeleri halinde emeklilik müracaatları geçerli sayılacak, aylıkları borçlarını ödedikten sonraki aybaşından değil müracaat tarihini takip eden aybaşından itibaren bağlanacaktır. Süleyman UZUNOĞLU Yaklaşım / Eylül 2017 / Sayı: 297

Cuma, 27 Ekim 2017 15:19

özdoğrular 27.10.17 e-Bülten

özdoğrular 27.10.17 e-Bülten için tıklayınız

ÖZET :

Sosyal Güvenlik Kurumu yayımlanmış olduğu 23.10.2017 tarih 5334801 sayılı Genel yazıyla, işverenler tarafından işveren vekili yetkisi verilmediği halde, sadece e-sigorta kullanıcı kodu almaya ve kullanmaya vekaletname ile görevlendirilmiş kişilerin işveren vekili olarak yapılan kayıtlarının düzeltilmesi gerektiğini açıklamıştır.

İŞVEREN VEKİLİ, İŞVEREN VEKİLİNİN SORUMLULUKLARI VE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR

Sosyal Güvenlik Kurumunun bazı ünitelerince e-Sigorta kullanıcı kodu ve şifresi almak için işverenlerin yetki verilmesini talep ettiği e-Sigorta kullanıcılarının, aynı zamanda işveren vekili olarak görevlendirmediği halde, işveren vekili olarak tescil ekranına işlendiği görülmektedir.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 12’nci maddesinin ikinci fıkrasında, “İşveren adına ve hesabına, işin veya görülen hizmetin bütününün yönetim görevini yapan kimse, işveren vekilidir. Bu Kanunda geçen işveren deyimi işveren vekilini de kapsar.” Ayrıca; 4857 sayılı İş Kanunu’nun ‘tanımlar’ başlıklı 2’nci maddesinde de, “İşveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimselere işveren vekili denir. İşveren vekilinin bu sıfatla işçilere karşı işlem ve yükümlülüklerinden doğrudan işveren sorumludur. Bu Kanunda işveren için öngörülen her çeşit sorumluluk ve zorunluluklar işveren vekilleri hakkında da uygulanır. İşveren vekilliği sıfatı, işçilere tanınan hak ve yükümlülükleri ortadan kaldırmaz.” hükümlerine yer verilmiştir.

İşverenin aynı anda birden çok kişiye çeşitli konularda vekâlet vermesi mümkündür. Vekâlet verilen bu kişilerden birinin işveren vekili olarak atanabileceği gibi, bu kişiler dışında başka bir kişinin işveren vekili olarak görevlendirilmesi de mümkün olup, işverenin herhangi bir işi kendi adına yerine getirmesi için vekâletle yetkilendirdiği her kişi işveren vekili olarak addedilemez, işveren vekiline işveren tarafından verilen temsil yetkisi; işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev almayı kapsamalıdır.

Yönetimde bir görev verilmemesine karşın salt temsil yetkisi verilen kişiler işveren vekili olarak kabul edilemez. Örneğin, meslek mensubuna sadece bankadaki paraları çekme, e-Sigorta kullanıcı kodu ve şifresi alma ve kullanma veya noterde işlem yapmak v.s. için verilen vekâletname tek başına o meslek mensubunu “işveren vekili” yapmayacaktır.

Her vekâlet verilen kişinin sistemde işveren vekili olarak kaydedilmesi durumunda, yukarıda açıklandığı üzere, vekâlet verilen kişi haksız şekilde işverenin borçlarından sorumlu tutulacak ve haksız takibata uğrayacaktır. Bu nedenle Sosyal Güvenlik Kurumunun yaptığı düzenleme yerindedir.

Bu nedenle, yukarıda açıklandığı üzere, işin veya görülen hizmetin bütününün yönetiminde görevini yapmaksızın, sadece vekalet gereği bazı iş ve işlemlerin yerine getirilmesi 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 12’nci maddesi kapsamında işveren vekili sayılmayı gerektirmediğinden, bu durumda olan meslek mensupları ile diğer kişilerin gereksiz takibata maruz kalmaması için bu konuda dikkatli olmalarını önermekteyiz.

T.C.

SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI

Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü

Sayı : 70467665-202.99-E.5334801

Tarih : 23/10/2017

Konu : İşveren Vekili

GENEL YAZI

Genel Müdürlüğümüze ulaşan bilgilerden bazı ünitelerimizce e-Sigorta kullanıcı kodu ve şifresi almak için işverenlerin yetki verilmesini talep ettiği e-Sigorta kullanıcılarının, aynı zamanda işveren vekili olarak görevlendirmediği halde, işveren vekili olarak tescil ekranına işlendiği tespit edilmiştir.

Bilindiği üzere, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 12 nci maddesinin ikinci fıkrasında, “İşveren adına ve hesabına, işin veya görülen hizmetin bütününün yönetim görevini yapan kimse, işveren vekilidir. Bu Kanunda geçen işveren deyimi işveren vekilini de kapsar.” Ayrıca; 4857 sayılı İş Kanununun ‘tanımlar’ başlıklı 2 nci maddesinde de, “İşveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimselere işveren vekili denir. İşveren vekilinin bu sıfatla işçilere karşı işlem ve yükümlülüklerinden doğrudan işveren sorumludur. Bu Kanunda işveren için öngörülen her çeşit sorumluluk ve zorunluluklar işveren vekilleri hakkında da uygulanır. İşveren vekilliği sıfatı, işçilere tanınan hak ve yükümlülükleri ortadan kaldırmaz.” hükümlerine yer verilmiştir.

İşverenin aynı anda birden çok kişiye çeşitli konularda vekâlet vermesi mümkündür. Vekâlet verilen bu kişilerden birinin işveren vekili olarak atanabileceği gibi, bu kişiler dışında başka bir kişinin işveren vekili olarak görevlendirilmesi de mümkün olup, işverenin herhangi bir işi kendi adına yerine getirmesi için vekâletle yetkilendirdiği her kişi işveren vekili olarak addedilemez, işveren vekiline işveren tarafından verilen temsil yetkisi; işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev almayı kapsamalıdır. Yönetimde bir görev verilmemiş ise salt temsil yetkisi verilen kişiler işveren vekili olarak kabul edilemez. Örneğin, bir işçisine, muhasebecisine ya da herhangi bir kişiye sadece bankadaki paraları çekme, e-Sigorta kullanıcı kodu ve şifresi alma ve kullanma veya noterde işlem yapmak için v.s. verilen vekâletname tek başına o işçiyi “işveren vekili” yapamayacaktır.

Bu itibarla; ünitelerimizde işverenler tarafından işveren vekili yetkisi verilmediği halde, sadece e-sigorta kullanıcı kodu almaya ve kullanmaya vekaletname ile görevlendirilmiş kişilerin işveren vekili olarak yapılan kayıtlarının yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri ile yapılan açıklamalar gereğince düzeltilmesi gerekmekte olup, ayrıca bundan böyle işveren vekillerinin tescilinde yukarıda açıklanan hususlara dikkat edilmesi gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini ve gereğini rica ederim.

Savaş ALIÇ

Kurum Başkanı a.

Genel Müdür V.

İşçinin işe devamsızlığı, her durumda işverene haklı fesih imkanı vermez.

Devamsızlığın haklı bir nedene dayanması halinde, işverenin derhal ve haklı sebeple fesih imkanı bulunmamaktadır.

İşçinin hastalığı, aile fertlerinden birinin ya da yakınlarının ölümü veya hastalığı, işçinin tanıklık ve bilirkişilik yapması gibi haller, işe devamsızlığı haklı kılan nedenlerdir.

Mazeretin ispatı noktasında, sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece özel sağlık kuruluşlarından alınan raporlara da değer verilmelidir. Ahmet Can http://ahmetcan.av.tr/

Limited şirkette, 2016 yılının başında ortak 400.000 TL şirketten borç almış ve yaklaşık 8 ay sonra yani Aralık ayında tamamını kapatmış. Bu durumda ortağın şirketten aldığı ve 8 ay geri ödemediği borcu için faiz hesaplayıp, fatura kesip KDV ilave etmeli miyiz? Yoksa yılsonu borcu ödediği için gerekli değil midir? A. Ç.

Ortak şirketten çektiği parayı yılsonunda geri ödemiş olsa da, kullandığı dönem için faiz hesaplanması gerekir. Buna göre, ortağın parayı kullandığı süre için faiz ve hesaplanan faiz tutarı üzerinden de katma değer vergisi hesaplanması, söz konusu faiz ve katma değer vergisi için fatura düzenlenmesi de gerekiyor. Yaklaşım Degisi  

Bir süre önce TBMM’de kabul edilerek yasalaşan 7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile çalışma hayatında yeni bir dönem başlayacak. Bugünkü yazımızda 10 soruda İş Mahkemeleri'nde yeni dönemi ve yapılan değişiklikleri açıklayalım istedik. İşte İş Mahkemeleri Kanunu ve Arabuluculuk’ta bizleri bekleyen yenilikler;

1- Arabuluculuk nedir? Hangi davalarda arabulucuya gitmek zorunludur?

Öncelikle zorunlu arabuluculuk olarak adlandırılan “dava şartı olarak arabuluculuk” işçi ve işveren arasında yaşanan sorunları dostane yöntemlerle çözecek bir sistemdir. Uyuşmazlık taraflarını bir araya getiren alanında uzman arabulucular, objektif bir şekilde taraflarla görüşme sağlayarak kendi çözüm yöntemlerini geliştirmelerini sağlamakta ve iletişim kurmalarına yardımcı olmaktadır. Gerektiğinde taraflara çözüm önerileri sunarak anlaşmaları yönünde yol gösterici olmaktadırlar. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile birlikte bazı davalarda mahkemeye gitmeden önce arabulucuya başvurma zorunluluğu getirilmiştir. Buna göre bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilecektir. Diğer bir ifadeyle bu tür işçi-işveren uyuşmazlıklarında mahkeme öncelikli olarak arabulucuya başvurmuş olma koşulunu arayacaktır.

Çalışan tarafından talep edilebilecek, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, kötü niyet tazminatı, eşitliğe aykırılık tazminatı, sendikal tazminat, mobbing tazminatı, ücret, prim, ikramiye, fazla mesai ücreti, yıllık izin ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ve benzeri işçilik alacaklarının söz konusu olması halinde arabulucuya gidilmesi gerekiyor. İş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanan maddi veya manevi tazminat davaları ile bunlarla ilgili tespit, itiraz ve rücu davaları kapsam dışıdır.

2- Arabulucunun kararı kesin midir? Arabulucuya başvurulması mahkemeye gitmenin önünde bir engel midir? Arabuluculuk işçi-işveren uyuşmazlıklarında ne gibi fayda sağlayacak?

Arabulucuya gitmek zorunlu, ancak arabulucuda uzlaşmak zorunlu değildir. Bu nedenle taraflar arasında anlaşma sağlanamazsa mahkemeye gidilmesinde herhangi bir engel bulunmamaktadır. Arabuluculuk görüşmeleri sonunda tarafların anlaşmaya varmaları halinde, üzerinde anlaşılmış olan hususların taraflar tarafından tekrar yargı konusu yapılması mümkün değildir. Arabuluculukta çözümlenmiş bir konunun tekrar yargı konusu yapılabilmesi için tehdit, hile, cebir gibi taraf iradelerini sakatlayan bir olgunun varlığı gerekir.

Arabulucu görüşmelerinde tarafların kendi istekleriyle anlaşmaya varmaları, böylece mahkemeye gitmeden uyuşmazlığın kısa sürede çözülmesi beklenir. Arabulucu, tarafların bire bir görüşerek daha kısa sürede anlaşmaya varmalarını sağlar. Hem avukat, bilirkişi, harç gibi yargı masraflarına katlanılmaz ve hem de kısa sürede dostane bir çözüm elde edilir.

3- Arabulucu ’ya başvurmak için gerekli süre nedir? Arabulucu ne kadar süreyle kararını verecektir?

İş sözleşmelerinin feshinde, fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde işe iade talebiyle arabulucuya başvurulmak zorundadır. Arabulucu atandıktan sonra üç hafta içerisinde karar verilmelidir. Bu süre zorunlu hallerde en fazla bir hafta süreyle uzatılabilmektedir. Arabuluculuk faaliyeti sonunda işçi ve işveren tarafının işe iade konusunda anlaşmaya varamamaları halinde, arabulucu tarafından son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabilecektir.

Arabulucu görüşmeleri sonunda anlaşmaya varılamaması halinde arabulucu tutanak düzenleyecek ve mahkeme başvuru dilekçesinin ekine arabulucu tutanağı eklenecektir.

4- Arabulucuya başvurmak masraflı mıdır?

Arabulucu sistemi, mahkemeye göre daha ucuz bir yöntemdir. Mahkemelerde olduğu gibi dava harcı, noter, bilirkişi gibi ek masraflarla ile karşılaşılmamaktadır. Taraflar arabulucu görüşmelerine katılmışlarsa anlaşma sağlamaları halinde arabuluculuk ücret tarifesi üzerinden eşit şekilde ödeme yapacaklardır. İşe iadede anlaşma sağlanırsa işçi alacakları üzerinden hesaplama yapılacak, taraflar eşit şekilde ödeme yapacaklardır. Anlaşma sağlanamazsa iki saatten az görüşme süreleri Hazine’den karşılanacak, iki saatten fazla süreli görüşmelerde ise iki saati aşan kısımlar taraflarca eşit şekilde karşılanacaktır.

5- Arabulucu toplantısına gidilmezse ne olur?

Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur.

Ayrıca bu taraf lehine vekalet ücretine de hükmedilmeyecek. Diğer bir ifadeyle arabuluculuk sürecine geçerli bir mazeret göstermeksizin katılmayan işveren, davada haklı çıksa bile, yargılama giderlerinin tamamını ödemek zorunda kalacak ve davayı kazandığı halde vekalet ücreti alamayacak.

Her iki tarafın da ilk toplantıya katılmaması sebebiyle sona eren arabuluculuk faaliyeti üzerine açılacak davalarda tarafların yaptıkları yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılacak.

6- Alt işveren işçisi işe iade talebiyle arabulucuya giderse?

Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin varlığı hâlinde işe iade talebiyle arabulucuya başvurulduğunda, anlaşmanın gerçekleşebilmesi için işverenlerin arabuluculuk görüşmelerine birlikte katılmaları ve iradelerinin birbirine uygun olması aranır.

7- 01.01.2018 öncesinde açılan davaların durumu ne olacak?

7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümleri, 01.01.2018 tarih itibarıyla ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay’da görülmekte olan davalar hakkında uygulanmayacaktır.

8- İş mahkemelerinde yetkili mahkeme nasıl belirlenecek?

İş mahkemelerinde açılacak davalarda yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi ile işin veya işlemin yapıldığı yer mahkemesidir. Davalı birden fazla ise bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.

İş kazasından doğan tazminat davalarında, iş kazasının veya zararın meydana geldiği yer ile zarar gören işçinin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.

9- Tazminatlarda zamanaşımı züresi 5 yıla indirildi mi?

İş sözleşmesinden kaynaklanmak kaydıyla, hangi kanuna tabi olursa olsun, yıllık izin ücreti, kıdem tazminatı, iş sözleşmesinin bildirim şartına uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat (ihbar tazminatı), kötü niyet tazminatı ve iş sözleşmesinin eşit davranma ilkesine uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat için zamanaşımı süresi 25.10.2017 tarihinden itibaren on yıldan beş yıla indirilmiştir.

10- Çalışma ve İş Kurumu il Müdürlüklerinin işçi şikayetlerini incelemesi devam edecek mi?

Çalışma ve İş Kurumu il müdürlükleri personelinin “iş sözleşmesi fiilen sona eren işçilerin” kanundan, iş ve toplu iş sözleşmesinden doğan bireysel alacaklarına ilişkin şikayetleri inceleme yetkisi kaldırılmıştır. İş sözleşmesi devam eden işçiler bakımından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın iş müfettişleri eliyle denetim ve teftiş yetkisi devam edecektir. İş sözleşmesi fiilen sona eren işçiler ise doğrudan arabulucuya başvuracaklardır. Resul Kurt

https://www.dunya.com/kose-yazisi/10-soruda-is-mahkemeleri-kanunu-ve-arabuluculuk/388280

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU’NDAN ÇIKARAK GENEL KURULA GELEN BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISININ LİNKİ

https://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem26/yil01/ss502.pdf

5510 sayılı Kanunun 5.-1 (g) bendine göre, Türkiye ile sosyal güvenlik sözleşmesi imzalanmamış ülkelerde iş üstlenen işverenlerce yurt dışındaki işyerlerinde çalıştırılmak üzere götürülen Türk işçileri, 5510 sayılı Kanunun 4-1 (a) bendi kapsamında sigortalı sayılmakta ve bunlar hakkında;

  • Kısa vadeli sigorta kollan,
  • Genel sağlık sigortası hükümleri,
  • Uzun vadeli sigorta kollarına tabi olmak istemeleri halinde ise haklarında isteğe bağlı sigorta hükümleri uygulanır.

İsteğe bağlı sigortaya prim ödemeyenler ise yurtdışında iken ya da yurda döndükten sonra yurtdışında geçen söz konusu sürelerinden diledikleri kadarını 5510 sayılı Kanuna göre borçlanabilir.

‘’21 BELGE TÜRÜ VERİLEN ŞANSLI’’

5510 sayılı Kanunun 5-1 (g) bendi kapsamında çalışılan yurtdışı sürelerinin 3201 sayılı Kanuna göre borçlandırılmasında, belge türü “21” olan Aylık Prim ve Hizmet Belgeleriyle daha önce SGK bildirilen hizmetlere ait bilgisayar kayıtlarının çıktısı esas alınır, bunlardan ayrıca bir belge talep edilmez.

‘’21 BELGE TÜRÜ VERİLMEMİŞ İSE SIKINTI VAR’’

5510 sayılı Kanunun 5-1 (g) bendi kapsamında çalışıldığı belirtilen süreler için belge türü “21” olan Aylık Prim ve Hizmet Belgesi Kuruma verilmemişse, durumlarına uygun olan belgenin SGK ibraz edilmesi, belgelendirme mecburiyetinin yerine getirilmesinde yeterli sayılır.

**

SİZDEN GELEN SORULARA CEVAPLAR

02/03/1971 yılında doğdum.18.01.1988 yılında ilk defa SSK’lı oldum.10 yıl kadar SSK statüsünden prim ödedi.15/12/2005 yılından itibaren Bağ-Kur statüsünden prim ödüyorum. Ne zaman emekli olurum? Kemal

İşyerinizi kapatmadan bir başka işyerinde SSK’lı olarak prim ödemeniz halinde 4-1(a) kapsamından emekli olursunuz.

1260 gün kadar 4-1(a) statüsünden prim öderseniz.25 yıl 50 yaş 5375 gün ile emekli olursunuz.

**

Kız kardeşim bekar ,bu sene de emekli sandığından emekli oldu. SSK emekli aylığı alan babam ,Bağ-Kur’dan emekli olan annem var. Vefatları halinde hem annemden hem de babamdan yetim aylığı alır mı?Faik

Kız kardeşinizin Emekli Sandığından kendi çalışmalarından dolayı emekli aylığı aldığından  , annenizin ve babanızın vefatı halinde yetim aylığı alma hakkı bulunmamaktadır.

**

MEB Ek ders ücreti karşılığında uzman ve usta öğretici olarak çalışanların borçlanma hakları var mı? Usta Öğretici

5510 Sayılı SS ve GSS Kanuna 6111 sayılı Kanunla eklenen geçici 31. madde ile Milli Eğitim Bakanlığına bağlı her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarında ek ders ücreti karşılığında ilgili mevzuatı çerçevesinde uzman ve usta öğretici olarak çalıştırılanlar, bu durumlarını milli eğitim il veya ilçe müdürlüklerince belgelendirmeleri kaydıyla, 25.02.2011 tarihinden önceki çalışmalarından dolayı ay içinde 30 günden eksik kalan sürelerini 5510/41. madde esaslarına göre kendileri veya hak sahiplerince borçlanılabilecektir. Borçlanılan süreler 4-1 (a) bendi kapsamında sigortalılık süresi sayılacaktır. Vedat İlki

https://alitezel.com.tr/index.php?sid=yazi&id=6481

5-1(g) Kapsamında Yurtdışı Borçlanması linki tıkladığınızda  ; 

Konuyla ilgili olarak Yurt Dışı Borçlanmada SGK 17/10/2017 tarihli genel yazısında ise 3201 sayılı kanun dikkate alınarak statü belirlenmesinde 5510 SS ve GSS Kanununa gore 5-1(g) sigortalılık statüsü belirlenmesinde ikili durum ortaya çıkmıştır.

Yurt Dışı Borçlanmasında tereddütleri gidermek için  Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından Genel Yazı düzenlenmiştir.

Dikkat çekici tarafı ise;

5- "5/l(g)’’kapsammdaki sürelerin borçlandırılması

Yurt dışında 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamın da çalıştıktan sonra 3201 sayılı Kanuna göre borçlanma talebinde bulunanların  statülerinin  belirlenmesinde tereddütler olduğu tespit edilmiştir.

3201 sayılı  Kanunun 5 inci maddesinin dördüncü  fıkrası  "Yurtdışı hizmet borçlanmasına  ait süreler  5510 sayılı  Sosyal Sigortalar ve  Genel Sağlık  Sigortası  Kanununa göre hangi sigortalılık  haline göre  geçmiş sayılacağının  belirlenmesinde; Türkiye'de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları  yoksa aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının  (b) bendi kapsamında  geçmiş  sigortalılık süresi  olarak kabul edilir." şeklinde düzenlenmiştir.

Buna göre, Kanunun 5/1 (g) kapsamında yurt dışın da çalıştıkları sıra da  Kanunun 4/1 (a) bendi kapsamın da  adlarına  21 kodu ile prim hizmet belgesi verilenlerin, 3201 sayılı  Kanuna göre borçlanma işlemleri, borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre sonuçlandırılacaktır.

Yukarıdaki Genel Yazı Dikkate alınırsa bu durumda Yurtdışı Borçlanma Yapacak 5-1(g) statüsündeki sigortalılara 3201 sayılı Kanunundan her zaman olduğu gibi borçlanmalarını tavsiye etmiyoruz.

3201 sayılı Kanunda özellikle 5.Maddesi;

‘’Yurtdışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir. ‘’

Genel yazı buradan yola çıkarak ünitelerde borçlanma da yurtdışı ise 4/1-a geçerim diye ümitlenen 5-1(g) yurt dışı borçlanmasında ,borçlanılan son statüsü 4-1(a) değil ise ,4-1(b) olarak dikkate alınması ,1260 günü de 4-1(b) değerlendirir.

Oysa aynı sigortalı 2013/11 sayılı Genelge dikkate alarak borçlanma yaparsa ,borçlanma 5510 sayılı SS ve GSS Kanununa göre değerlendirilecektir.

‘’Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendine tabi sigortalıların borçlanma statüsü 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalılık süresi olarak değerlendirilecektir.(2013/11 Genelge –Borçlanma Statüsü Syf.340)’’

Tavsiyemiz 5-1(g) borçlanmayı 5510 SS ve GSSK 41’inci maddeyle borçlanmanız halinde yurtdışı borçlanma statüsü olmayacak,emekli olduğunuz da yurt dışında çalışmanız halinde emekli aylığınız kesilmeyecek,4-1(a) ‘dan 4-1(b) geçiş olunmayacaktır.

Şimdiden tedbirinizi alın derim. Sonra üzülmeyin. Vedat İlki

https://alitezel.com.tr/index.php?sid=yazi&id=8935

İşçinin ve işverenin anlaşmasıyla kıdem tazminatının taksitle ödenmesi mümkün. Bu durumda işçi taksitle ödenen kıdem tazminatına faiz işletilmesini talep edebilir. Ancak işçi taksiti kabul etmek zorunda da değil...

4 SORU CEVAP

1- Soru: 15 yıl, 3600 günle istifa ederek kıdem tazminatımı alacağım. SGK’dan yazıyı alıp işverene verdim. Ancak işverenim taksitle ödemek istediğini söyledi. Kıdem tazminatını taksitle ödemesini kabul etmek zorunda mıyım? (Hakkı D)
Cevap: İşçinin ve işverenin anlaşması halinde kıdem tazminatının taksitle ödenmesi mümkündür. Bu durumda taksitle ödenecek kıdem tazminatına gecikme faizi ödeme tarihinde hesaplanır. İşçi ve işveren anlaşmışsa, işçi taksitle ödenen kıdem tazminatına faiz işletilmesini talep edebilir. İşçinin faiz talep edebilmesi için ödemelere ihtirazi kayıt koyması gerekir. İşçinin rızasını almadan kıdem tazminatını taksitle ödemek isteyen işveren için işçi iş mahkemesine dava açabilir. Kural olarak kıdem tazminatının tek seferde ödenmesi esas olduğu için taksitle ödeme ancak işçi ve işverenin anlaşmasıyla mümkündür. Peşin ödenmesini istiyorsanız taksitle ödemeye rıza göstermek zorunda değilsiniz.

İşsizlik maaşı alabilirsiniz

2- Soru: 5 yıllık çalıştığım işyerinden doğum izni sonrası ayrılacağım. İşyeri tarafından çıkarılırsam, işsizlik maaşı alabilir miyim? 4 aylık rapor süresince primim yatmadığı için 120 günlük prim şartını tamamlamıyorum fakat son 3 sene içinde 600 gün prim şartını tamamlıyorum. Buna istinaden işsizlik maaşı alabilir miyim? (Kübra S)
Cevap: Son 120 gün kesintisiz prim ödenmiş olması koşulunda iş sözleşmesinin devam ediyor olması şartıyla raporlu ve ücretsiz izinli olunan süreler dikkate alınmaz. Analık izni süreniz boyunca kesintisiz prim ödenmemiş olmasına rağmen, son 120 günde prim ödenmişse ve son üç yılda 600 gün prim ödemeniz varsa işsizlik maaşı alabilirsiniz. İşveren sizi işten çıkartırsa işsizlik maaşı alabilirsiniz.

Şehidin kardeşi aylık alamaz

3- Soru: Ananem dayımdan şehit maaşı alıyordu. Ananem vefat etti. Babam da emekli sandığından maaş alıyordu. Babam da vefat etti ve babamın maaşını annem alıyor. Annem ananemin şehit maaşını da alabilir mi? (İsmail Ö)
Cevap: Şehit aylığı yalnızca şehidin anne-babasına, eş ve çocuklarına bağlanmaktadır. Kardeşin şehit aylığından yararlanamaz. Anneniz dayınızın eş ve çocukları istihdam hakkından yararlanmıyor ise istihdam hakkından yararlanabilir.

Çalışma gücünde % 60 kayıp şartı var

4- Soru: Şeker ve kalp hastasıyım. 5 yıldır çalışıyorum. Daha önce hastalığım nedeniyle çalışamadım. 1990’da 5 günlük sigorta girişim de vardı. Malulen emekli olabilir miyim? (Eşref S)
Cevap: Malulen emekli olmak için en az 10 yıl sigortalılık ve 1.800 gün prim şartı var. SGK’dan sevk alıp çalışma gücünde en az yüzde 60 kayıp olduğunu tespit ettirmeniz gerekiyor. Tespit edilirse malulen emekli olabilirsiniz. Okan Güray Bülbül

http://www.aksam.com.tr/yazarlar/okan-guray-bulbul/kidem-tazminatini-taksite-c2bolen-faizini-de-oder-c2/haber-672750

Okurumuz Esnaf Bağ-Kur’ lu olup, 2009 yılında Tarım Bağ-Kur ucuz prim ödemiştir.%50 Engelli olup bu statüden emekli olmuştur.

YILLAR

GÜN

2000-2008/09

2638

2008/10

3180

5818

% 50 ila % 59 arasında olduğu anlaşılan sigortalılar, en az 16 yıldan beri sigortalı olmaları ve 4320 gün

Bu durumda günle ilgili ve 03.06. 2001 yılında sigortalı olduğundan 16 yılı dolmuştur.

2000 İLA 2008/EYLÜL KAZANÇLARI İÇİN HESAPLAMA ESASI:

Sigortalının toplam sigortalılık süresinin;

İlk 10 tam yılının her bir yılı için % 3,5,

Takip eden 15 tam yılın her bir yılı için % 2,

25 yıldan fazla her bir tam yıl için % 1,5

oranlarının toplamından oluşmaktadır.

EKİM 2008 SONRASI KAZANÇLAR İÇİN HESAPLAMA ESASI:

Kanunun 28. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkralarına göre bağlanan aylıkların aylık bağlama oranı, prim ödeme gün sayısı 9000 günden az olanlar için çalışma gücü kayıp oranının 9000 gün prim ödeme gün sayısı ile çarpımı sonucu bulunan rakamın % 60 a bölünmesi suretiyle hesaplanan gün sayısına göre % 50 yi geçmemek üzere tespit edilen orandır.

Örnek sigortalı 50x9000/60=7500/360*2=%41,66 bunun karşılığı %50’dir.

ORTAK HÜKÜM(5510 sayılı Kanununa Göre)

Kanuna göre sigortalıya bağlanacak aylıkların hesabına esas alınacak alt sınır aylığı; sigortalının mevcut çalışma sürelerindeki her yıl için bildirilen prim ödeme gün sayısı esas alınarak, bu prim gün sayısı karşılığında Kanunun 82. maddesine göre tespit edilen prime esas günlük kazanç alt sınırları (asgari prime esas kazançlar) üzerinden, talep yılına ait Ocak ayı itibariyle Kanunun 29. maddesinin ikinci fıkrasına göre belirlenen ortalama aylık kazancın % 35 inden, sigortalının bakmakla yükümlü olduğu eşi veya çocuğu varsa % 40 ından az olmayacaktır.

Sigortalının bakmakla yükümlü olduğu eş veya çocuğu olup olmadığının tespiti, sigortalıya bağlanacak aylık için tahsis talep tarihindeki durumu esas alınarak yapılacaktır.

YILLAR

ABO

2000-2008/09

47%

2008/10

40%

2638 güne karşılık 88 ay yapar OAK..296,51 TL.

2008/10 sonra  kazanç alt sınır aylığında kaldığından dolayı..2017/07 alt sınır aylığı dikkate alınarak %40 oranlaması 548,00 TL.

2017 Yılı maaş zamları ve ek ödeme dahil..774,95  TL emekli aylığı bağlanmıştır.

Tarım Bağ-Kur ödememiş olsa idi..862,15  TL. emekli aylığı bağlanacak idi..

(*)2000 Sonrası için OAK..296,51

(*) SDÖ: 85,95

(*) Güncelleme: 1,1 * 1,1 * 1,07* 1,07 * 1,03 * 1,03 *1,0133 * 1,05 * 1,0387

(*)2008/10 günümüze güncelleme: 2,206496005

(*)2008/10 Tarım Bağ-Kur…870,11 OAK…

(*)2017/07 Alt Sınır Aylığı..1.369,52 TL Vedat İlki

https://alitezel.com.tr/index.php?sid=yazi&id=8932

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • İHRACAT UYGULAMALARINDA e-BELGELER İhracat İşlemlerinde e-Fatura Uygulamasına Geçiş Zorunluluğu  e-Fatura uygulamasına kayıtlı…
  • FATURADA KDV ORANI YANLIŞLIĞI - ÖZEL USULSÜZLÜK CEZASI % 20-10 KDV hesaplayarak satması gereken mala yönelik %1 KDV…
  • TEMEL FATURAYA İTİRAZ VE GELİR İDARESİNE BİLDİRİM Türk Ticaret Kanununa göre tacirler arasında ihtarlar:* Noter aracılığıyla,* Taahhütlü…
Top