Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

TÜRMOB Genel Başkanı Kartaloğlu, defter tasdik süresinin uzatılması gerektiğini söyledi. Kartaloğlu, "Noterliklerde yaşanabilecek ve salgınla mücadeleyi olumsuz etkileyecek yığılmaların önüne geçilmesi için defter kapanış tasdiklerinin Ağustos ayı sonuna kadar uzatılmasını istiyoruz” dedi.

Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (TÜRMOB) Genel Başkanı Emre Kartaloğlu, şirketleri ve meslek erbabını yakından ilgilendiren defter tasdik süresinin uzatılması gerektiğini söyledi. “Fiziki ortamda tutulan yevmiye defteri, defteri kebir ve envanter defteri ile diğer defterlerin açılış onayları, kuruluş sırasında ve kullanılmaya başlanmadan önce noter tarafından yapılmaktadır” diyen Kartaloğlu, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

“Bu defterlerden yevmiye defterinin kapanış onayı, izleyen faaliyet döneminin altıncı ayının sonuna kadar, (yönetim kurulu karar defterinin kapanış onayı ise izleyen faaliyet döneminin birinci ayının sonuna kadar) notere yaptırılmak zorundadır.

Ticari defterlerin elektronik ortamda tutulması hâlinde bu defterlerin açılışlarında ve kapanışında noter onayı aranılmamaktadır

Diğer taraftan 518 sıra No’lu VUK Genel Tebliği ile bazı mükellefler için mücbir sebep hali ilan edilmiş ve bu mükellefler için mücbir sebep hali 1 Haziran 2020 tarihi itibariyle sona ermiştir.

Bu durumda mücbir sebep hali kapsamında olan mükellefler yevmiye defterlerinin kapanış tasdikini 31 Ağustos 2020 tarihine kadar yaptırabilecekken bu kapsamda olmayan mükellefler 30 Haziran 2020 tarihine kadar yaptırmak zorundadır”.

Kartaloğlu, “Noterliklerde yaşanabilecek ve salgınla mücadeleyi olumsuz etkileyecek yığılmaların önüne geçilmesi için defter kapanış tasdiklerinin Ağustos ayı sonuna kadar uzatılmasını istiyoruz. Diğer bir ifade ile pandemi tamamen ortadan kalkmadığından TÜRMOB, mücbir sebep ayrımı olmaksızın bütün mükelleflerin yevmiye defteri tasdik tarihinin 31 Ağustos 2020 olmasını talep etmekteyiz” dedi.

https://www.dunya.com/ekonomi/turmob-baskani-kartaloglu-defter-tasdik-sureleri-uzatilmali-haberi-473503

Geri Kazanım Katılım Payı (GEKAP) ödemelerinin ilki temmuz sonunda yapılacak. Özellikle kaynakların verimli kullanımı ve plastik poşetlerden kaynaklanan çevre kirliliğinin önlenmesi için geçen yıldan beri satış noktalarında paralı plastik poşet uygulaması başlatılmış, satış noktalarında satılan her bir poşet için satıcıların 15 kuruşluk geri kazanım katılım payı ödemesi zorunlu tutulmuştu. Poşet vergisi olarak da adlandırılan bu uygulama tüketiciler tarafında ciddi bir tartışma konusu olmuştu. Öte yandan poşet dışında kalan ürünlere yönelik GEKAP uygulamasının da 2019 yılı ortasında yürürlüğe girmesi bekleniyordu, ancak sektörlerden gelen itirazlar nedeniyle ertelenmişti. Uygulamanın kapsamı 31 Aralık 2019’da Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelikle genişletilerek 1 Ocak 2020 itibariyle de hayata geçirilmişti. Mart ayında yeniden yapılan düzenlemeyle GEKAP beyannamesi beyan verme sürelerinin 2020 yılı için 6’şar aylık dönemde, sonraki yıllarda da 3’er aylık dönemlerde verilmesi kararlaştırılmıştı. Üretici firmalar ilk 6 ayda tükettikleri ambalajlar için tahakkuk eden geri katılım paylarını beyan dönemini takip eden ayın son günü olan 31 Temmuz tarihinin resmi tatil gününe denk gelmesi nedeniyle 4 Ağustos sonuna kadar ödeyebilecek. Bir sonraki 6 ayın ödemeleri ise 2021’in ocak ayında yapılacak. Uygulamaya göre ödeme yükümlülüğü, plastik poşetler için satış noktalarının, diğer ambalajlar içinse piyasaya süren ve/veya ithalatçıların sorumluluğunda.

Plastik poşette 15 kuruştan 18 kuruşa yükseldi

Plastik poşette 15 kuruş olan geri kazanım katılım payı tutarı da 2020 yılı için 18 kuruşa yükseltildi. Üreticiler içinse geri kazanım katılım payı kilogram veya adet başına 1 kuruş ila 15 lira arasında değişen tutarlara sahip. Örneğin otomotiv pilleri ile lityum içeren araç bataryaları kilogramda 15 TL, binek araç lastikleri adette 2 TL, metal içecek ambalajları adet başına 3 kuruş, kâğıt karton ambalajlarda adet başına 1 ila 4 kuruş, cam ambalajlarda ise adet başına 1 ila 10 kuruş arasında değişen tutarlarda beyan edilecek. Temmuz ayı beyanları ay sonuna kadar yapılacak. Öte yandan geri kazanım katılım payı uygulamasının maliyetlerini yükselteceğini belirten sanayiciler, konuyla ilgili odalar nezdinde toplantılar yapıldığını aktardı.

“Meslek örgütü olarak sorumluluk almayacağız”

Uygulamada ısrar edilmesi halinde meslek örgütü olarak sorumluluk alamayacaklarını vurgulayan Doğan Yılmaz, “Meslek mensuplarımızın bu beyannameleri vermemeleri, eksik veya yanlış vermeleri halinde hiçbir disiplin uygulaması yapma yetkimizin bulunmadığını kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz. Çevre kirliğinin önlenmesi bakımından böylesi düzenlemelerin ülkemizde de yapılmasını gerekli buluyoruz. Ancak; düzenlemeler yapılırken; mesleki disiplinlerin alanları dikkate alınmalı. Geri kazanım katılım payı beyannamesinin ithalat yapanlar ile imalatçılar tarafından yılda bir kez verilmesi ve kaynağında vergilendirilmesinin, aynı zamanda çevre danışmanlarının da uygulamaya dahil olmasının uygun olacağı kanaatindeyiz” diye konuştu. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Sevim Yürüten de oda olarak çevre adına atılan tüm adımları desteklediklerini, ancak geri kazanım katılım payının uygulanması konusunda belirsizlikler bulunduğunu kaydetti. Yürüten, bir geçiş süreciyle birlikte bu konudaki farkındalık çalışmalarının artırılması gerektiğini dile getirdi.

https://www.dunya.com/ekonomi/beyanname-vermeye-hazirlanan-sirketler-gekapa-takildi-haberi-473517

Perşembe, 25 Haziran 2020 10:50

Defter Ve Belgelerin İbraz Edilmemesi Hali

Defter ve belgeleri istenilmesine rağmen ibraz etmemenin sonuçlarını daha önce yazmıştım. Ancak bu aralar vergi incelemelerinin artması ve mükelleflere ibraz yazılarının yoğun şekilde gönderilmesi dolayısıyla bu konudaki temel noktaları (özellikle ceza hukuku ağırlıklı olarak) tekrar hatırlatmak istiyorum.

Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesinde defter ve belgeleri gizlemeyi 18 aydan 3 yıla kadar hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir suç olarak düzenlemiştir. İnceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve belgelerin ibraz edilmemesinin de gizleme sayılacağı, maddede özellikle belirtilmiştir. Vergi incelemesi yapmaya yetkili olmayanlara, örneğin yoklama memuruna ibraz etmeme, bu suçu oluşturmaz. Öte yandan suçun oluşabilmesi için idare tarafından defterin mevcudiyetinin de kanıtlanmış olması gerekir. Çünkü olmayan defterin ibraz edilmemesi, işlenemez suçu oluşturur.

Öte yandan Vergi Usul Kanunu’nun 139. maddesine göre vergi incelemesinin kural olarak mükellefin iş yerinde yapılması gerektiğinden, inceleme elemanlarınca iş yerinin incelemeye elverişli olmadığı saptanmadıkça, dairede ibrazının istenmesi ve ibraz etmeme halinde yine suç oluşmaz. Çünkü talep, usule aykırıdır.

Defter ve belgeleri saklama ve ibraz yükümlülüğü mükellefe (veya vergi sorumlusuna) aittir. Bu yükümlülüğün sözleşme ile devredilmesi, örneğin muhasebeciye aktarılması söz konusu olamaz. Bu nedenle, bu konuda açılan ceza davalarında genellikle, “defterler muhasebecideydi, ulaşamadım, muhasebeciyi bulup defterleri getiremedim veya muhasebeci kaybetmiş” şeklinde yapılan savunmalar pek itibar görmemektedir. İbraz talebinde mükellefe tanınan sürenin en az 15 gün olması gerekir. Bu süre mali tatilden etkilenir. Adli tatilin ise bu süreye bir etkisi yoktur. Mükellefin ibraz için ek süre talep etmesi halinde, bu talep olumlu veya olumsuz cevaplanmadan, ibraz etmeme fiilinin gerçekleştiğinden söz edilemez. Tek bir ibraz talebi ile birden fazla defterin veya belgenin veya farklı yıllara ilişkin defterlerin talep edilmesine karşın ibraz edilmemesi tek bir suçu oluşturur. Çünkü burada tek bir ibraz etmeme iradesi söz konusudur. Aynı dönem defter ve belgelerinin ister aynı sebeple olsun ister farklı sebeple olsun tekrar ibrazının talebi halinde, ibraz etmeme fiili artık yeni bir suçu oluşturmaz.

Burada sorun bir birini izleyen yazılarla veya kısa aralıklarla gönderilen yazılarla farklı dönem defterlerinin ibrazının talebi halinde ise tek bir suçun mu oluşacağı, yoksa her talep sonucu farklı suçların mı oluşacağı konusundadır. Bu konuda Yargıtay bir kararında, talep edilenlerin bir defada talep edilme olanağının araştırılması ve farklı tarihlerde talep edilmenin sebeplerinin incelenmesi gerektiğine, tümünün bir defada ibrazının talep edilebilmesi mümkün ise tek bir suçun oluşacağına karar vermiştir. Defter ve belgeleri gizleme suçu, kasten işlenebilen suçlardandır. Kastın olmaması suçu kaldırır. Kastın değerlendirilmesi konusunda yetki ise ceza mahkemesindedir. Bu konuda bir kısım defter ve belgeler için zayi belgesi alınmış olunması, tek başına kastı ortadan kaldırmaz. Zayi belgesi alınmasını sağlayan koşulların değerlendirmesi, ceza mahkemesi yargıcına aittir.

İbrazı istenilen defter ve belgelerin tam olarak ibraz edilmesi gerekir. Ancak bir kısım defter ve belgelerin ibraz edilmesine karşılık bir kısmının ibraz edilememesi de mümkündür. Örneğin taşınma sırasında bazı faturaların kaybolması veya arşivdeki tadilat sebebiyle kayıtlara esas alınan ve vergiyi doğuran olayı oluşturan kira yahut kredi sözleşmesinin bulunamayarak ibraz edilememesi sık karşılaşılan bir durumdur. Bu durumda, ibraz edilemeyen belgelerin içerdiği vergi ile ilişkili bilgilerin başka belgelerden elde edilip edilemediği veya bu bilgilere defter kayıtlarından ulaşılıp ulaşılamadığı, ibraz edilemeyen faturaların idare tarafından sahte fatura olarak nitelendirilip nitelendirilmediği veya inceleme sebebini oluşturup oluşturmadığı, ibraz edilemeyen belgelerin karşı tarafından sağlanan suretlerinin ibraz edilip edilmediği veya ibraz edilemeyen belge muhteviyatı bilgilere karşıt incelemelerle ulaşma olanağının bulunup bulunmadığı gibi pek çok unsura bakılarak ibraz etmeme kasdının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Örneğin bir mükellefin bir kredi sözleşmesini ibraz edememesi durumunda, inceleme elemanının bu sözleşmeye her zaman sözleşmenin diğer tarafı bankadan ulaşması mümkündür ve bu sebeple mükellefin inceleme elemanının her zaman ulaşabileceği bir belgeyi gizleme kastından söz edilemez.

İbraz etmeme suretiyle oluşan gizleme suçlarında suç tarihi, ibraz için tanınan sürenin son günüdür. Bu tarih dava ve ceza zaman aşımı sürelerinin hesabı bakımından önem taşımaktadır. Ayrıca yasa değişikliklerinde uygulanacak hükmün ve/veya lehe cezanın saptanması açısından da suç tarihi önem taşımaktadır. Bu suçla ilgili pek çok Anayasaya aykırılık iddiası söz konusudur. Ayrıca İHAM kararlarından hareketle ibraz etmemenin, “susma hakkı” kapsamında değerlendirilmesi gerektiği yönünde görüşler de mevcuttur. Bu iddiaların pek çoğuna katılıyoruz. Ancak Anayasa Mahkemesi E.2004/31 K.2007/11 sayı ve 31.1.2007 tarihli Kararı ile bu konuda yapılan bir başvuruyu esastan reddetmiş ve bu suça ilişkin düzenlemeyi iptal etmemiştir. Defter ve belgeleri yetkililerin talebine rağmen ibraz etmeme fiili, sadece Vergi Usul Kanunu'nda değil aynı zamanda Ticaret Kanunu, Sermaye Piyasası Kanunu ve Sosyal Güvenlik Kanunun'da da suç olarak kabul edilmiştir. Her bir kanun, fiili farklı yaptırımlara bağlamıştır. Bu nedenle ibraz etmeme fiilini her bir olayda ilgili mevzuat açısından değerlendirilmesi gerekmektedir. Bumin Doğrusöz

https://www.dunya.com/kose-yazisi/defter-ve-belgeleri-ibraz-etmeme/473491

25 Haziran 2020 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 31166

Kişisel Verileri Koruma Kurumundan:

KARAR

Karar Tarihi: 23/06/2020

Karar No: 2020/482

Toplantı Sıra Sayısı: 2020/36

Konu Özeti: Veri Sorumluları Siciline kayıt tarihlerinin uzatılması

Toplantıya Katılan Üyeler

Başkan: Prof. Dr. Faruk BİLİR

Üyeler: Cabir BİLİRGEN, Turan ARIK, Hasan AYDIN, Şaban BABA, Murat KARAKAYA, Dr. Cengiz PAŞAOĞLU

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de etkisini gösteren Covid-19 virüs salgını nedeniyle bazı işyerlerinin fiziksel olarak kapalı olduğu veya uzaktan / dönüşümlü çalışma modeli uygulandığı, bu nedenle veri sorumlularınca kişisel veri işleme envanteri hazırlama çalışmalarının yapılamadığı ve Veri Sorumluları Siciline (Sicil) kayıt yükümlülüğünün süresinde yerine getirilemediği gerekçesiyle Sicile kayıt sürelerinin uzatılmasına ilişkin Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ile muhtelif sektör temsilcileri tarafından Kuruma intikal ettirilen taleplerin değerlendirilmesi neticesinde Kişisel Verileri Koruma Kurulunun 23/06/2020 tarihli ve 2020/482 sayılı Kararı ile;

Yıllık çalışan sayısı 50’den çok veya yıllık mali bilanço toplamı 25 milyon TL’den çok olan gerçek ve tüzel kişi veri sorumluları ile yurtdışında yerleşik gerçek ve tüzel kişi veri sorumlularının Sicile kayıt yükümlülüğünü yerine getirmeleri için belirlenen sürenin 30.09.2020 tarihine,

– Yıllık çalışan sayısı 50’den az ve yıllık mali bilançosu 25 milyon TL’ den az olup ana faaliyet konusu özel nitelikli kişisel veri işleme olan gerçek ve tüzel kişi veri sorumlularının Sicile kayıt yükümlülüğünü yerine getirmeleri için belirlenen sürenin 31.03.2021 tarihine,

– Kamu kurum ve kuruluşu veri sorumlularının Sicile kayıt yükümlülüğünü yerine getirmeleri için belirlenen sürenin 31.03.2021 tarihine,

kadar uzatılmasına,

– Anılan kararın Kurum internet sayfasında duyurulması ve Resmi Gazete’de yayımlanmasına

oybirliği ile karar verilmiştir.

Perşembe, 25 Haziran 2020 10:19

2020 Mali Tatil (Bildirim ve Beyan Süreleri)

5604 sayılı Mali Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre meslek mensuplarına ve yükümlülere kolaylıklar getiren “Mali Tatil” uygulaması, bu yıl 1 Temmuz 2020 Çarşamba günü başlayıp 20 Temmuz 2020 Pazartesi günü sona erecektir.

2020 yılı için

— Beyan süresi 1-20 Temmuz 2020 tarihleri arasında olan vergilere ilişkin beyannamelerin verilme süresi 27 Temmuz 2020 Pazartesi bu beyannamelere göre tahakkuk eden vergilerin ödeme süresi 28 Temmuz 2020 Salı günü,

— Beyan süresinin son günü 20 Temmuz 2019 gününü izleyen tarihten itibaren beşinci günü mesai saati bitimine kadar olan vergilere ilişkin beyannamelerin verilme süresi 27 Temmuz 2020 Pazartesi, bu beyannamelere göre tahakkuk eden vergilerin ödeme süresi 28 Temmuz 2020 Salı günü,

mesai saati bitimi olacaktır.

Ayrıca 518 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nin 3’üncü maddesine göre mücbir sebep halinde olduğu kabul edilen mükelleflerin Mart 2020- Nisan 2020 ve Mayıs 2020 dönemlerine ilişkin Katma Değer Vergisi ve Muhtasar ve Hizmet Prim Beyannameleri ile Ba ve Bs Formlarının verilmesi ve Elektronik Defter Beratları”nın Gelir İdaresi Başkanlığı Bilgi İşlem Sistemine yüklenmesi tarihi 27 Temmuz 2020’dir.

Haziran 2020 dönemine ilişkin Katma Değer Vergisi, Damga ve Muhtasar ve Hizmet Prim Beyannamelerinin verilme ve tahakkuk eden vergilerinin ödenmesinin son günü 27 Temmuz 2020 Pazartesi günüdür.

Haziran 2020 dönemine ilişkin Ba ve Bs Formlarının verilme tarihi de 31 Temmuz 2020 Cuma günüdür.

Özel tüketim vergisi, banka ve sigorta muameleleri vergisi, özel iletişim vergisi, şans oyunları vergisi ile gümrük idareleri, il özel idareleri ve belediyeler tarafından tarh ve/veya tahsil edilen vergi, resim ve harçlarla ilgili olarak malî tatil düzenlemeleri uygulanmamaktadır.

3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu hükümlerine göre faaliyette bulunan meslek mensuplarının, 1-20 Temmuz günleri arasında mer’i mevzuata göre yapmaları gereken bazı vergi ve sosyal güvenlik işlemelerini 20 Temmuz tarihinden sonraya erteleyerek meslek mensupları ve yükümlülere kolaylıklar getiren 5604 sayılı Mali Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanun, 28/03/2007 tarihli ve 26476 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün itibariyle yürürlüğe girmiştir.

Yasanın 1’inci maddesine göre, her yıl Temmuz ayının birinden yirmisine kadar (yirmisi dahil) malî tatil uygulanmakta, Haziran ayının son gününün tatil günü olması halinde ise, mali tatil, Temmuz ayının ilk iş gününü takip eden günden başlamaktadır.

27/01/2016 tarihli ve 29606 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6661 sayılı Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 18’inci maddesi ile 5604 sayılı Malî Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanun’da bazı değişiklikler yapılmıştır. Bu değişikliklere ilişkin olarak 10.04.2016 tarih ve 29680 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Mali Tatil Uygulaması Hakkında Genel Tebliğ (Sıra No: 1)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No: 2)” ile “1 Sıra No.lu Mali Tatil Uygulaması Hakkında Genel Tebliği”nde de bazı değişiklikler yapılmıştır.

Bu düzenlemeye göre, 2020 yılında mali tatil, 1 Temmuz 2020 Çarşamba günü başlayıp 20 Temmuz 2020 Pazartesi günü sona erecektir.

Tamamı İçin Tıklayınız

Kaynak: TÜRMOB

  1. YAZININ AMACI

Bu yazı; avans mahiyetinde yapılan ödemelerin geri alınamaması durumunda, şüpheli alacak karşılığı (VUK 323) ayrılıp ayrılamayacağı yönündeki uzun soluklu bir vergisel tartışmanın Gelir İdaresi tarafından verilen özelgeler marifetiyle çözüme kavuşturulmasını ele almaktadır.

2. GÖRÜŞLER

Birinci görüş, avansların daha önce gelir ve hasılat yazılmadığı gerekçesiyle şüpheli alacak karşılığı ayrılamayacağına dayanmakta olup bunun sebebini madde gerekçesinden yola çıkarak oluşturmaktadırlar. (Verilen Avansların Şüpheli Alacak Müessesesi Karşısındaki Durumu-Ömer Faruk Özkan-Vergi Dünyası-Haziran 2011)

İkinci görüş ise, verilen ve tahsil edilemeyen avansların, ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve devam ettirilmesi ile ilgili ticari alacaklar olması ve VUK‟nun 323 üncü maddesi ve kanun gerekçesinde karşılık ayrılmasını engelleyici bir hüküm bulunmaması dolayısıyla avans alacakları için de şüpheli alacak karşılığı ayrılabileceği yönündedir. (Mehmet MAÇ, Avans Veya Borç Para Verilmesinden Kaynaklanan Alacaklar Şüpheli Hale Gelirse Karşılık Yoluyla Gider Kaydı Yapılabilir, Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi, Eylül 2010)

Ayrıca 284 Seri No'lu VUK'nun deprem bölgesindeki mükelleflerin şüpheli alacak karşısındaki drumlarını ele aldığı VUK'nun Geç 24. maddesine ilişkin bölümünde de açıkça alacağın ilgili yılda gelir ya da hasılat kayıtlarına alınması gerektiği belirtilmiştir.

25.09.2002 tarih ve 292/1 sıra sayılı Hesap Uzmanları Kurulu Danışma Komisyonu Kararında da avanslar için şüpheli alacak karşılığı ayrılamayacağı, karşılık ayrılması için daha önce hasılat kaydı yapılması gerektiği açıklanmıştır.

3. KONUYA İLİŞKİN ÖZELGE VE YARGI KARARLARI

Konu bu doğrultuda ilerlerken ve özelge bazında Gelir İdaresi Başkanlığı (2004 öncesi dönemde Gelirler Genel Müdürlüğü) da bu çerçevede görüş belirtirken ilki 2011 yılında olmak üzere Gelir İdaresi tahsil edilemeyen avanslar için karşılık ayrılabileceği yönünde görüş değişikliğine gitti.

Ancak, bu görüş değişikliği arasında 2013 yılında verilen bir özelgede (25.06.2013 tarih ve 62030549-125[6-2012/89]-917 sayılı özelge) avukat aleyhine sonuçlanan dava ile ilgili olarak ödenen iş avans için hasılat kaydedilen ticari bir alacaktan bahsedilemeyeceğinden karşılık ayrılamayacağı belirtilmiştir.

Konuya olumlu yaklaşan özelgelerin özetleri şu şekildedir:

  1. 30.01.2019 tarih ve 62030549-120[40-2017/501]-96708 sayılı özelge: "...ileride teslim alınacak bir mal için sipariş avansı niteliğindeki ödemelerin ticari faaliyetin devamı için yapılması ve bu tür ödemelerin Kanunun 323 üncü maddesinde belirtilen şartları haiz olması halinde, bu ödemelerin tahsil edilemediği durumlarda karşılık ayrılması mümkün bulunmaktadır."
  2. 21/06/2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01-1952 sayılı özelge: "... hizmet taahhüdü karşılığı olarak navlun avansı ödemesinde bulunduğunuz şirketin, taahhüdünü yerine getirmemesi ve 2011 yılında faaliyeti durdurması nedeniyle tahsil imkânı kalmadığını belirttiğiniz alacağınız için yukarıda açıklaması yapılan madde hükümlerini yerine getirdiğiniz takdirde Vergi Usul Kanununun 322 veya 323 üncü maddelerine göre hareket etmeniz mümkün bulunmaktadır."
  3. 23.08.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.16.17.02-VUK-11-25-183 sayılı özelge: "... ileride teslim alınacak bir hizmet için sipariş avansı niteliğindeki ödemelerin ticari faaliyetin devamı için yapılması ve bu tür ödemelerin Kanunun 323 üncü maddesinde belirtilen şartları haiz olması halinde, bu ödemelerin tahsil edilemediği durumlarda karşılık ayrılması mümkün bulunmaktadır."
  4. 22.04.2015 tarih ve 64597866-105[323-2015]-11212 sayılı özelge: "... müşterilerinizle olan cari hesaplara yaptığınız avans mahiyetindeki ödemelerin ticari faaliyetinizin devamı için yapıldığı anlaşıldığından, ticari bir alacak niteliği kazanan bu tür ödemeleriniz için Vergi Usul Kanununun 323 üncü maddesinde belirtilen diğer şartların da sağlanması halinde bu alacaklar için icra takibine başladığınız veya dava açtığınız yıl karşılık ayırmanız mümkündür."
  5. 06.04.2015 tarih ve 62030549-125[6-2013/354]-627 sayılı özelge: "...ileride teslim alınacak bir hizmet için sipariş avansı niteliğindeki ödemelerin ticari faaliyetin devamı için yapılması ve bu tür ödemelerin Kanunun 323 üncü maddesinde belirtilen şartları haiz olması halinde, bu ödemelerin tahsil edilemediği durumlarda karşılık ayrılması mümkün bulunmaktadır."
  6. 09.06.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01-686 sayılı özelge: "... ileride yapılacak fason hizmetlerin tutarından mahsup edilmek üzere verilmiş olan ve icra safhasında bulunan ve aciz vesikasına bağlanmış olan sipariş avansı, ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili alacak olarak kabul edileceğinden bu ödemeler için aciz vesikasının alındığı yılda şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmaktadır."

26.07.2019 tarih ve 11395140-105[VUK-1-20431]-608121 sayılı özelgede ise, konu amortismana ait iktisadi kıymet alımı için yapılan avans ödemesine ilişkindir ve Gelir İdaresi bu soruya (verilen avanstan bağımsız olarak) olumsuz yanıt vermiştir. Bu görüş, amortismana tabi iktisadi kıymetin doğrudan giderleştirilmesinin mümkün olmaması nedeniyle bizce de yerindedir. Bu ayrık durum dışarıda bırakıldığında 2013 yılında verilen tek bir özelge dışında avanslar için karşılık ayrılabileceği görüşünün Gelir İdaresi tarafından benimsendiği sonucuna varmaktayız.

Burada, Gelir İdaresinin “daha önce gelir ya da hasılat kaydedilmiş olma” kriteri yerine 334 Seri No’lu VUKGT’de hesaplanan KDV için karşılık ayrılabileceğine dair görüşünde gerekçelendirdiği “ekonomik faaliyetlerin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkma” kriterini benimsediğini görüyoruz.

Vergi yargısı açısından konu daha nettir. Danıştay 3. Dairesi 2010 yılında verdiği kararda (E: 2008/3413 K: 2010/3636) “sözleşme ve benzeri nitelikte yazılı belgeye göre ödenmeyen veya geriye dönmeyen avans için karşılık ayrılabileceği”ne hükmetmiştir. Danıştay 3. Dairesi aynı konuda 2015 yılında verdiği bir diğer kararda (E: 2011/4280 K: 2015/949) da benzer gerekçelerle geri alınamayan avanslar için şüpheli ticari alacak karşılığı ayrılabileceği yönünde karar vermiştir.

4. SONUÇ

Gelir İdaresi ve Danıştay kararları avansların geri alınamaması durumunda, VUK'nun 323'üncü maddesinde yer alan diğer şartların da sağlanması durumunda bu avanslar için karşılık ayrılabileceği yönünde hemfikirdir. Bu konuda eski tartışmanın “ekonomik faaliyetlerin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkma” yaklaşımı benimsenerek çözüldüğünü anlıyoruz. Bu nedenle mükelleflerin olası bir tereddütte dava yoluna gitmeden önce özelge talep etmelerinin yerinde olacağını düşünüyoruz.

Nadir GÜLHAN  YMM 

E. Hesap Uzmanı 

Novus Vergi Denetim, Danışmanlık 

http://www.novusymm.com.tr/

Çarşamba, 24 Haziran 2020 10:44

Gelir Vergisiyle İlgili Seçilmiş Özelgeler

Gelir İdaresi özelgeleri, vergi cezası ve gecikme faizine karşı koruma sağlıyor. Aynı nitelikli özelgeler sadece özelgenin verildiği değil bütün mükellefler için aynı sonuçları doğuruyor. Bu nedenle özelgeler oldukça önemli ve izlenmesi gereken kaynaklar. Gelir İdaresi’nce verilen özelgelerden seçilmiş bazılarının özetine, yorum yapmadan zaman zaman bu köşede yer vermeye çalışıyorum. İşte 2020 yılında verilen gerçek kişilerin vergilendirilmesine ilişkin özelgelerden seçtiğim bazılarının özeti. Özelgelerin tam metinlerine Gelir İdaresi’nin internet sitesinden ulaşmak mümkün.

Yemekli toplantı bedeli serbest meslek kazancının tespitinde gider kaydedilebilir mi? (08.05.2020 tarih ve 13940 sayılı özelge)

Gelir Vergisi Kanunu’nun 68. maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde yer alan genel giderlerin, serbest meslek kazancının tespitinde gider olarak indirilebilmesi için kazancın elde edilmesi ve idamesi ile açık ve doğrudan bir bağının bulunması, yapılan işin mahiyetine uygun olması ve iş hacmi ile mütenasip olması gerekmektedir.

Mali Müşavirler Odası seçimlerinden dolayı bütün meslek mensuplarına düzenlenen yemekli toplantı dolayısıyla yapılan giderin, kazancınızın elde edilmesi ve idamesi ile açık ve doğrudan bir bağının bulunmaması nedeniyle, serbest meslek kazancının tespitinde gider olarak indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır.

İş yerine alınan televizyonun amortismanı serbest meslek kazancının tespitinde dikkate alınabilir mi?
(27.01.2020 tarih ve 3753 sayılı özelge)

Mesleki faaliyette kullanılması ve demirbaş eşya olarak kaydedilmesi şartıyla, iş yerinde kullanmak üzere alınan televizyon için;

- Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ayrılan amortismanların, serbest meslek kazancının tespitinde indirim konusu yapılması,

- Yüklenilen katma değer vergisinin, vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden indirilmesi, mümkündür.

Ortak kullanılan ofis için ödenen elektrik, telefon ve su faturaları gider kaydedilebilir mi? (20.04.2020 tarih ve 134509 sayılı özelge)

Serbest meslek faaliyetini gerçekleştirmek üzere kiralanan taşınmazda kullanılan ve abonelikleri aynı yeri kullanan bir meslektaşa veya gayrimenkul sahibine ait olan elektrik, su, telefon, internet gibi genel gider niteliğindeki giderlerin; faaliyette bulunulan işyerine ait olduğunun, işle ilgili olarak kullanıldığının ve belli bir kısmının ödendiğinin tevsiki halinde,

- Ödenen tutarla sınırlı olmak üzere serbest meslek kazancının tespitinde gider olarak indirilmesi,

- Söz konusu giderlerle ilgili olarak yüklenilen katma değer vergisinin katılım oranında indirim konusu yapılabilmesi, mümkündür.

Sigortalı olarak çalışan avukata işten ayrıldıktan sonra yapılacak ödemeler nasıl vergilendirilir?
(20.04.2020 tarih ve 134497 sayılı özelge)

Özel hukuk bürosunda ücretli avukatlık görevinin ifa edildiği dönemde Baro tarafından verilen işler dolayısıyla hak edilen ancak ücretli avukatlık görevinden ayrıldıktan sonra yapılan ödemeler, arızi serbest meslek kazancı niteliğindedir. Bu kapsamda ödenecek vekâlet ücretleri karşılığında serbest meslek makbuzu düzenleme zorunluluğu yoktur. Ancak söz konusu vekâlet ücreti üzerinden Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesi çerçevesinde %20 oranında tevkifat yapılması gerekir. Recep Bıyık

https://www.dunya.com/kose-yazisi/gelir-vergisiyle-ilgili-secilmis-gelir-idaresi-ozelgeleri/473396

Özet

İncelemeye yetkililerin vergi incelemeleri kapsamında inceledikleri mükelleflerin ilgili oldukları taraflardan yaptıkları bilgi ve belge talepleri literatürde “karşıt inceleme” olarak adlandırılmaktadır. Ancak pratikte kullanılan bu deyim klasik bir vergi incelemesinde yer alan “inceleme” kavramını karşılamamaktadır. Dolayısıyla vergi incelemesi kapsamında uygulanması mümkün olan süre, şart ve ceza gibi unsurların karşıt tespitlerde uygulanması mümkün değildir. Makalemiz, bu görüşümüzün aksine görüşler bulunması nedeniyle kaleme alınmıştır.

Anahtar Kelimeler: Vergi incelemesi, karşıt inceleme, karşıt tespit.

1. GİRİŞ

Vergi incelemelerinin rutin parçalarından birisi de incelenen mükelleflerin işlemlerine taraf olanlar nezdinde yapılan karşıt kontrol ya da tespit işlemleridir. Gerek Vergi İdaresi gerekse mükellefler nezdinde bu işlemler karşıt inceleme olarak adlandırılmaktadır. Yapılan tespitlerin “inceleme” kavramıyla adlandırılması, vergi incelemelerine ait olan süreçlerin karşıt tespitlerde de uygulanabileceği ya da uygulanması gerektiği yönünde değerlendirmelere neden olmaktadır.

İzleyen bölümlerde karşıt inceleme teriminin kullanılmasının yol açtığı kavram kargaşasının ortaya çıkardığı sorunlu konulara değinilecektir. Sorunlu görülen alanlara şimdilik genel olarak değinmek gerekirse; inceleme tutanakları ile ilgili maddenin karşıt incelemeyi kapsayıp kapsamadığı ve karşıt tespitlerde talep edilen defter ve belgelerin ibraz edilmemesinin kaçakçılık suçu oluşturup oluşturmadığı konuları ilk bakışta akla gelen muğlak alanlar olarak ortaya çıkmaktadır. Hemen belirtmek isteriz ki konuya yaklaşımımız; vergi inceleme sürecine ait hiçbir işlemin karşıt tespitlere uygulanmaması gerektiği ve karşıt tespitin bilgi istemeden ibaret olduğu yönündedir.

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

Vergi incelemelerinin yasal dayanağı Vergi Usul Kanunu’nun 134-141’inci maddelerinde yer almaktadır. Vergi incelemeleri kapsamında yapılabilecek bilgi taleplerinin temel maddeleri 148 ve 256’ncı maddelerdir. Konuyla ilgili usul hükümlerinin yer aldığı ikincil mevzuat ise Vergi İncelemelerinde Uyulacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’tir.[1]

Öte yandan konuyla ilgili “Vergi İncelemeleri ile İlgili Bilgi Taleplerinde Uyulacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönerge” bulunduğu bilgisine muhtelif internet siteleri araştırması yoluyla ulaşılmıştır.[2] Ancak söz konusu yönerge ne Resmi Gazete’de ne de Vergi Denetim Kurulu web sitesinde yayımlanmıştır.

Bilindiği üzere yönergeler teorik olarak iç düzenleyici işlemler kategorisinde yer almaktadır. Ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin bakış açısıyla[3] Resmi Gazete’de yer almayan düzenlemelerin ulaşılabilir olmadığı, dolayısıyla bağlayıcılığı konusunun tartışmalı olduğunu da hatırlatmakta fayda görüyoruz. Bununla birlikte söz konusu yönergeye yer vermemizdeki gaye, Vergi İdaresinin özellikle “karşıt tespit” kavramını kullandığına dikkat çekmektir.

Bahsedilen yönerge dışında mevzuatta “karşıt inceleme” kavramı sadece Yönetmeliğin 25/3’üncü maddesinde yer alan “inceleme birimi … karşıt incelemelerin yapılmasına … ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye yetkilidir” ifadesinde kendisini bulmaktadır. Bu yetkiye istinaden yukarıdaki yönergenin çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Ancak söz konusu yönergede aşağıda belirtileceği üzere “karşıt inceleme” kavramı kullanılmamıştır. Bu nedenle Yönetmelikte geçen bu ifadeden maksadın karşıt tespit işlemleri olduğu kanısına varılmaktadır. Dolayısıyla karşıt tespit işlemlerinin süreci hakkında mükelleflerin bilgi sahibi olduğu münhasır bir belirleme yapılmış değildir.

İdare, konuya, bahsedilen yönergeyle açıklama getirmiş olup yönergenin aşağıda yer verilen maddelerinde özellikle “karşıt tespit” kavramının kullanıldığı görülmektedir: Örneğin, Yönergede “Karşıt tespit, bir mükellef nezdinde yürütülmekte olan vergi incelemesi sırasında, mükellefin hesap ve işlemlerinin doğruluğunun kontrol edilmesi amacıyla başka mükellefler nezdinde yapılması öngörülen ve vergi incelemesi yapılmasını gerektirmeyen tespit ve kayıt kontrolü mahiyetindeki işlemler olarak tanımlanmıştır.[4]

Benzer şekilde Yönergenin “Kapsam” başlıklı 2’nci maddesinde, Vergi Müfettişlerinin vergi inceleme görevleri sırasında, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre yapacakları bilgi taleplerinde izleyecekleri usulün yürütülen vergi incelemelerine ilişkin karşıt tespitlerde de geçerli olduğu belirlenmiştir.[5]

Aynı yaklaşım GİB tarafından yayımlanan “Tüm Yönleriyle Vergi İncelemesi” isimli broşürde de görülmektedir:[6]

“Öte yandan bir başka mükellef nezdinde inceleme yapılırken bu mükellefle ilgili olarak sizden de defter ve belgelerinizi ibraz etmeniz istenebileceği gibi sizden bazı bilgiler de talep edilebilir. Uygulamada karşıt inceleme olarak tanımlanan bu durum bir vergi incelemesi olmayıp, sadece vergi incelemesi yapılan mükellefin kayıtlarının doğruluğunun teyidi için yapılan bir araştırmadır. Karşıt incelemeye tabi tutulmuş olmanız vergi incelemesine tabi tutulduğunuz anlamına gelmemektedir.”

O halde denilebilir ki; vergi mevzuatında bilinçli bir tercih olarak karşıt inceleme kavramına yer verilmemiştir. Eğer karşıt tespitler söylenegeldiği gibi klasik bir inceleme türü olsa idi, VUK’un 134-141’inci maddeleri başta olmak üzere vergi incelemesine ilişkin tüm süreçleri karşılayabilecek mahiyette olması beklenirdi. Bu bağlamda özellikle 140’ncı maddede yer alan; inceleme konusunun izahı, inceleme başlama tutanağı, inceleme süreleri ve incelemenin bitişi başta olmak üzere birçok zorunlu sürecin yerine getirilmesi gerekirdi. Keza Yönetmeliğin 6’ncı maddesinde yer alan vergi türü, dönemi ve inceleme gerekçesini de içerisine alan vergi inceleme görevinin verilmesi sürecine uygunluk göstermesi de başka bir zorunluluk olarak karşımıza çıkardı.

Özetle tüm bu gereksinimleri karşılamayan bir sürece, klasik anlamda “inceleme” denilmesi mümkün görülmemektedir.

3. UYGULAMADA KARŞILAŞILAN KONULAR

Karşıt tespitlerin karşıt inceleme olarak adlandırılması sadece lafzi bir kullanımdan ibaret değildir. Nitekim aşağıda yer verilecek iki konuda da karşıt tespitlerin bir nevi vergi incelemesi gibi değerlendirilmesinden kaynaklı olarak hatalı yorumlamaya maruz kaldığı gözlemlenmiştir. Bunlar; VUK’nun 141’inci maddesi olan “İnceleme Tutanakları” maddesinin “Karşıt İnceleme Tutanağı” olarak da okunmasından ve 359’uncu maddedeki gizleme suçunun karşıt tespitlerde de uygulanabilmesi gerektiği yönündeki değerlendirmelerden kaynaklanmaktadır.

3.1. Tutanak Alma Yoluyla Karşıt Tespit Yapılabilir Mi?

Usulüne uygun yürütülen bir vergi incelemesi sırasında incelenen mükelleflerin işlemlerinin kontrolü anlamında işlemlere taraf olanlardan bilgi alınmaktadır. Yapılan işlem kayıt ve belge kontrolünden fazlası değildir. Nitekim karşıt tespitlere ilişkin bilgi edinme süreci VUK’nun 148 ve 256’ncı maddelerinde yer alan bilgi isteme ve ibraz düzenlemelerine dayandırılmakta ve öngörülen ceza konusunda aynı kanunun mükerrer 355’inci maddesine atıf yapılmaktadır.

Sahte veya muhteviyatı itibari ile yanıltıcı belge düzenleme ve kullanma, hasılatın kayıt dışı bırakılması vb. hususlara ilişkin vergi incelemelerinde karşıt tespit önem taşımaktadır. Vergi incelemesi devam eden mükellefin inceleme konusuna ilişkin tespitlerin yerinde yapılabilmesi için ilgili mükellef tarafından yapılan mal teslimi ya da hizmet ifalarında, işlemlerin yapıldığı mükellefler hakkında karşıt tespit yapılması idare ve mükellef açısından vergi yargısı karşısında büyük önem arz etmektedir. Yargı kararlarında sıklıkla rastladığımız üzere, sınırlı sayıda yapılan, hiç yapılmayan veya eksik yapılan karşıt tespitler eksik incelemeye işaret etmektedir.

Dolayısıyla bilgi isteme yoluyla yapılan karşıt tespitler dışında özellikle fiili tespiti gerektiren çalışmalar sonucunda işin mahiyetine uygun bir “Tutanak” düzenlenmesi gerekmektedir. Düzenlenecek tutanak VUK’nun 141’inci maddesinde yer alan “İnceleme Tutanakları” maddesine dayanmaktadır. Nitekim maddede yer alan “İnceleme esnasında lüzum görülen hallerde, vergilendirme ile ilgili olaylar ve hesap durumları ayrıca tutanaklar ile tespit ve tevsik olunabilir… Bu suretle düzenlenen tutanakların bir nüshasının mükellefe veya nezdinde inceleme yapılan kimseye bırakılması mecburidir.” ifadesi karşıt tespit tutanakları için de uygulanabilir mahiyet gözükmektedir. Nitekim maddede özellikle “mükellef” ve “nezdinde inceleme yapılan kimse” ifadelerinin bir arada kullanılmasındaki amacın mükellefin personeli veya diğer ilgililerini (mal/hizmet alım satımında bulunduğu kişiler) kavramak olduğu tartışılabilir.[7]

Ancak bu noktada maddenin başlığının “İnceleme Tutanakları”, maddenin bulunduğu bölümün de “Vergi İncelemesi” olduğu hatırlanırsa karşıt tespit yapılacak mükellefler nezdinde usulüne uygun bir inceleme başlatılmış olması şartının varlığı da gündeme gelecektir. Nitekim söz konusu madde aşağıda yer verilen diğer düzenlemelerle birlikte okunduğunda, karşıt inceleme tutanakları için yerine getirilmesi gereken başka şartların bulunduğu görülecektir.

3.1.1.  Karşıt İnceleme Tutanağı Alma Yetkisi

141’inci maddenin karşıt inceleme tutanağı olarak da okunabilmesi halinde ortaya bazı muğlak alanlar çıkmaktadır. Bunların ilki anılan maddenin ikinci fıkrasında yer alan “İlgililer tutanakları imzalamaktan çekindikleri takdirde tutanakta bahis konusu edilen olaylar ve hesap durumlarını ihtiva eden defter veya vesikalar, nezdinde inceleme yapılandan rızasına bakılmaksızın alınır ve inceleme neticesinde tarh edilen vergiler ve kesilen cezalar kesinleşinceye kadar geri verilmez.” hükmüdür.

Bu madde karşıt tespit işlemi için uygulanabilir mahiyette görülmemektedir. Nitekim bu yolla (karşıt tespit tutanağı yoluyla) alınan defter ve belgeler için henüz bir vergi incelemesi başlatılmamış olması nedeniyle defter ve belgelerin delil olma niteliği tartışmalı hale gelecektir.

Bunun yanı sıra diğer gri alan olarak; karşıt tespit tutanağının inceleme tutanağı olarak değerlendirilmesi halinde Yönetmeliğin 16 ve 17’nci maddelerinde yer alan gereklilikleri de karşılamak durumunda kalacaktır. Bu bağlamda, 17/1-e maddesinde yer alan “Vergi incelemesi ile ilgili düzenlenecek tutanaklarda nezdinde inceleme yapılan mükellefe, tutanakta yer alan hususların vergi kanunları karşısında yapılması muhtemel işlemler bakımından ispatlama vasıtası olduğunun ve yapılması muhtemel işlemlerin neler olduğunun, tutanağın düzenlenmesinden önce bildirildiği hususu yer alır.” ifadesini ele almak gerekmektedir.

Söz konusu Yönetmelik maddesi, karşıt inceleme tutanağı bakışıyla okunduğunda yapılması muhtemel tarhiyattan kastın, karşıt tespit yapılan mükellef olduğu anlaşılacaktır.[8] Bu durumda nezdinde usulüne uygun inceleme başlatılmamış bir mükellef için bu tutanağın ispatlama vasıtası olarak kullanılabilir olma yetkinliği izaha muhtaç kalmaktadır.

3.1.2.  Taslak Tutanağı Önceden Görme Hakkı

Yukarıda yer verilen tartışmalı alana rağmen karşıt tespit işlemleri için tutanak alınması tercih edilmişse bu tercih nedeniyle Yönetmeliğin ilgili maddesindeki prosedüre uygun davranılması gerekmektedir.

Bu bağlamda Yönetmeliğin 16/2’nci maddesinde yer alan “Bu tutanakların taslakları, mükelleflerin itiraz ve mülahazalarının tutanağa geçirilebilmesini sağlamak amacıyla, mükelleflerin talep etmesi durumunda iki gün önceden mükelleflerin bilgisine sunulur” ifadesinin de muğlak bir alan oluşturduğu yönünde değerlendirmeler bulunmaktadır. Kanımızca eğer karşıt tespit tutanağı alınma gibi bir yola başvurulmuş ise -her ne kadar yasal altyapısı olmadığını düşünsek de- tutanağın en az iki gün önceden karşıt tespit yapılacak mükellefe sunulması gerekmektedir. Nitekim alınmak istenen tutanağın dayanağı yönetmeliğin 16/2’nci maddesinden başka bir madde değildir. Dahası bu gereklilik savunma hakkının kısıtlanmaması bağlamında Anayasal bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır.

3.1.3.  Karşıt İnceleme Tutanağı Yerine Bilgi İsteme Kurumu

İnceleme tutanakları konusunu toparlayacak olursak gerek Vergi Usul Kanunu gerekse Yönetmelik karşıt inceleme tutanağı diye bir kavrama yer vermemiş olup, bunun bilinçli bir tercih olduğu değerlendirilmektedir. İnceleme tutanaklarından kastın usulüne uygun yürütülen vergi inceleme tutanakları olduğu değerlendirilmektedir. Bu nedenle karşıt tespitlerde tutanak alma yerine izlenmesi gereken yöntem olarak bilgi isteme ve ibraz kurumlarına başvurmanın daha sağlıklı bir tercih olacağı değerlendirilmektedir.

Nitekim VUK’nun 148’inci maddesi bilgi isteme, 256’ncı maddesi ise defter belge ve her türlü kayıtları ibraz etme konusunda mükellefleri bağlayıcı düzenlemeler içermektedir. Bu yasal kurumların varlığı karşısında karşıt tespit için tutanak alma yoluna başvurma görece zayıf kalmaktadır.

3.2. Karşıt Tespit İşlemlerinde Defter Belge Gizleme Suçu Oluşabilir Mi?

Uygulamada, bazı inceleme elemanlarının karşıt inceleme sırasında defter ve belge ibraz etmeyen, bilgi ve belge vermeyen mükellefler hakkında, VUK’nun 359’uncu maddesi kapsamında gizleme suretiyle kaçakçılık suçunun oluştuğu yönünde yorum yaparak vergi suçu raporu tanzim ettiği durumlarla karşılaşılmaktadır.[9]

Vergi Usul Kanunu’nun 359/2’nci maddesinde yer alan defter, kayıt ve belgeleri gizleme suçunun oluşabilmesi için, bunların inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere ibraz edilmemesi gerekmektedir. Dolayısıyla nezdinde usulüne uygun bir vergi incelemesi başlatılmadığı sürece karşıt inceleme kavramına dahil edilmek suretiyle bir mükellef için gizleme suçunun oluşması mümkün değildir.

Konuya yargının yaklaşımı da bu yöndedir. Örneğin bilgi amacıyla istenen defterlerin ibraz edilmemesi veya tecil talebinde bulunan mükellefin bu talebinin yerindeliğinin tespiti için talep edilen defter ve belgelerin ibraz edilmemesi durumlarının kaçakçılık suçuyla bağlantılı cezalı tarhiyata konu olamayacağı yününde karar verilmiştir. Yargıtay, sanığın işi terki nedeniyle elinde kalan belgelerin iptali için istenilmesi halinde defter ve belgeleri ibraz etmeme suçunun yasal unsurlarının oluşmayacağı yönünde karar vermiştir.[10]

Dolayısıyla karşıt inceleme kavramının inceleme tutanakları maddesinden sonra gizleme suçu açısından da yerinde bir kullanım olmadığı değerlendirilmektedir.

4. SONUÇ

Vergi incelemelerinin tabii bir parçası olan karşıt tespit işlemleri pratikte “karşıt inceleme” olarak adlandırılmaktadır. Bu durum, tespit yapılan mükellefler nezdinde incelemeye tabi oldukları gibi bir intiba uyandırmaktadır. Doğal olarak da incelemeyle ilgili yasal haklarını bilmek ve kullanmak istemektedirler. Ancak bu noktada mükellefler, makalemizde iki başlıkta sınırladığımız konularla ilgili olarak muğlak durumlarla karşılaşabilmektedir.

Bunlardan ilki; karşıt inceleme tutanağı adlı evrakı incelemek istemeleri halinde tutanak taslağını önceden görme hakkına sahip olmadıkları yönünde kısıtlamaya maruz kalmalarıdır. Oysa ki tutanak alma yetkisi VUK’un 141’inci maddesinden kaynaklanıyorsa bu maddeye tam riayet gösterilmeli ve tutanak taslağı karşıt tespit yapılan mükellefe sunulmalıdır.

Bununla birlikte görüşümüz; zaten karşıt inceleme tutanağı adlı bir evrakın yasal altyapısı olmaması nedeniyle hiç düzenlenmemesi gerektiği yönündedir.

Benzer şekilde ikinci muğlak alan olan karşıt tespit bağlamındaki defter ve belgeleri ibraz etmeme suçundaki maddi unsurların karşıt tespit yapılan mükellef nezdinde hiç gerçekleşmeyecek olması nedeniyle böyle bir suçun asla oluşmayacak olmasıdır.

Görüldüğü üzere karşıt inceleme kavramı basit bir kullanım alışkanlığı olmaktan öte anlam taşımaya matuftur. Bu nedenle bu kavramın kullanılmaması, bu kavrama bağlı yaptırımların uygulanmaması, bunun yerine yasal altyapısı görece güçlü olan bilgi isteme ve ibraz kurumlarının kullanılmasının hukuki ve sağlıklı olacağı değerlendirilmektedir.

Nadir GÜLHAN  YMM 

E. Hesap Uzmanı 

Novus Vergi Denetim, Danışmanlık 

http://www.novusymm.com.tr/

Kaynakça

1.  Anayasa Mahkemesi, Bireysel Başvuru Kararı, Esas No.: 2016/15421, Karar Tarihi: 12.11.2019.

2.  Aykın, Hasan, Karşıt İnceleme Nedeniyle Talep Edilen Defter Ve Belgenin İbraz Edilmemesi Durumunda Kaçakçılık Suçu Oluşur Mu?, https://vergidosyasi.com/2017/01/14/karsit-inceleme-nedeniyle-talep-edilen-defter-ve-belgenin-ibraz-edilmemesi-durumunda-kacakcilik-sucu-olusur-mu/.

3.  Gelir İdaresi Başkanlığı, Tüm Yönleriyle Vergi İncelemesi, Kasım 2007, https://www.gib.gov.tr/fileadmin/beyannamerehberi/tum_yonleriyle_vergi_incelemesi.pdf.

4.   http://vergiraporu.com.tr/upImage/org/1279162.pdf.

5.  https://versav.org.tr/karsit-tespit-ve-on-ververgi-incelemesi-karsit-inceleme-karsit-tespit-ve-on-incelemegi-incelemesi-midir/.

6.  Şahin, Tayfun, Karşıt Tespit ve Ön İnceleme Bir Vergi İncelemesi Midir?, Yaklaşım, Ağustos 2017, Sayı: 296, http://www.y-akademi.com/muh/082017TS.htm.

7.  Vergi İncelemelerinde Uyulacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik, Resmi Gazete Tarihi, Sayısı: 31.10.2011, 28101.

[1] Resmi Gazete Tarihi, Sayısı: 31.10.2011, 28101. İzleyen bölümlerde “yönetmelik” olarak anılacaktır.

[2] http://www.y-akademi.com/muh/082017TS.htmhttp://vergiraporu.com.tr/upImage/org/1279162.pdfhttps://versav.org.tr/karsit-tespit-ve-on-ververgi-incelemesi-karsit-inceleme-karsit-tespit-ve-on-incelemegi-incelemesi-midir/, Erişim Tarihi: 30.12.2019.

[3] Anayasa Mahkemesi, Bireysel Başvuru Kararı, Esas No.: 2016/15421, Karar Tarihi: 12.11.2019.

[4] Karşıt Tespit ve Ön İnceleme Bir Vergi İncelemesi Midir?, Tayfun ŞAHİN, Yaklaşım, Ağustos 2017, Sayı: 296. http://www.y-akademi.com/muh/082017TS.htm, Erişim Tarihi: 30.12.2019.

[5] Şahin, agm.

[6] Tüm Yönleriyle Vergi İncelemesi, GİB, Kasım 2007,

 https://www.gib.gov.tr/fileadmin/beyannamerehberi/tum_yonleriyle_vergi_incelemesi.pdf, Erişim Tarihi: 30.12.2019.

[7] 141’inci maddenin gerekçesinde de inceleme tutanağının kimlerden alınabileceği konusunda net bir çerçeve çizilmemiştir. Madde gerekçesi şu şekildedir: “131’inci maddeye göre, inceleme esnasında tutulan tutanakların imzasından ilgililer imtina ettikleri takdirde tutanakta tesbit edilen hesap durumları üzerine mükellefler iş nezdlerinde kalan defter ve vesikalar üzerinde değişiklik yapmak suretiyle tesbit edilen kanuna aykırı muameleyi ıslah imkânım elde edebilecekleri ve bu vaziyette vergi dairesince yapılacak tarhiyata karşı itirazla lehlerine müspet karar istihsal eyliyebiecekleri mülâhaza edilmiş ve sonradan böyle bir ıslaha imkân vermemek üzere bu takdirde tutanakta mevzuubahsolunan hesap durumunu gösteren defter ve vesikaların bu hususta tarh, edilecek vergi ve kesilecek cezaların kesinleşinceye kadar kendilerine geri verilmemelerini teminen maddeye hüküm ilâvesi uygun görülmüştür.”

[8] Karşıt inceleme tutanağında kastedilenin tutanak alınan mükelleften başkası olduğu düşüncesine katılmamaktayız. Nitekim ilgili cümlenin başında “nezdinde inceleme yapılan mükellef” deyimi yer almaktadır. Bu incelemeden kasıt; karşıt inceleme değil usulüne uygun başlatılmış olan bir vergi incelemesidir.

[9] Karşıt İnceleme Nedeniyle Talep Edilen Defter Ve Belgenin İbraz Edilmemesi Durumunda Kaçakçılık Suçu Oluşur Mu?, Hasan AYKIN, https://vergidosyasi.com/2017/01/14/karsit-inceleme-nedeniyle-talep-edilen-defter-ve-belgenin-ibraz-edilmemesi-durumunda-kacakcilik-sucu-olusur-mu/, Erişim Tarihi: 30.12.2019.

[10] AYKIN, agm.

Salı, 23 Haziran 2020 16:06

Verbis’e Kayıt Süreleri Uzatıldı

VERBİS’E KAYIT SÜRELERİNİN UZATILMASI HAKKINDA DUYURU

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de etkisini gösteren Covid-19 virüs salgını nedeniyle bazı işyerlerinin fiziksel olarak kapalı olduğu veya uzaktan / dönüşümlü çalışma modeli uygulandığı, bu nedenle veri sorumlularınca kişisel veri işleme envanteri hazırlama çalışmalarının yapılamadığı ve Veri Sorumluları Siciline (Sicil) kayıt yükümlülüğünün süresinde yerine getirilemediği gerekçesiyle Sicile kayıt sürelerinin uzatılmasına ilişkin Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ile muhtelif sektör temsilcileri tarafından Kuruma intikal ettirilen taleplerin değerlendirilmesi neticesinde Kişisel Verileri Koruma Kurulunun 23/06/2020 tarihli ve 2020/482 sayılı Kararı ile;

  • Yıllık çalışan sayısı 50’den çok veya yıllık mali bilanço toplamı 25 milyon TL’den çok olan gerçek ve tüzel kişi veri sorumluları ile yurtdışında yerleşik gerçek ve tüzel kişi veri sorumlularının Sicile kayıt yükümlülüğünü yerine getirmeleri için belirlenen sürenin 30.09.2020 tarihine,
  • Yıllık çalışan sayısı 50’den az ve yıllık mali bilançosu 25 milyon TL’ den az olup ana faaliyet konusu özel nitelikli kişisel veri işleme olan gerçek ve tüzel kişi veri sorumlularının Sicile kayıt yükümlülüğünü yerine getirmeleri için belirlenen sürenin 31.03.2021 tarihine,
  • Kamu kurum ve kuruluşu veri sorumlularının Sicile kayıt yükümlülüğünü yerine getirmeleri için belirlenen sürenin 31.03.2021 tarihine,

kadar uzatılmasına,

  • Anılan kararın Kurum internet sayfasında duyurulması ve Resmi Gazete’de yayımlanmasına

oybirliği ile karar verilmiştir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Günümüzde insanlar, başta güvenlik olmak üzere çeşitli nedenlerle site yaşamını daha çok tercih etmeye başladı. Sonuç olarak, site şeklinde yaşam yaygınlaşmaya başladı. Site yaşamının bir gereği olarak da, siteler, profesyonel yönetim şirketleri aracılığıyla yönetilmeye başlandı.

rine yönetim hizmeti adıyla fatura ediyorlar. Örneğin, site ile ilgili işleri yapmak üzere personel çalıştırıyor, bunların ücretleri vb.leri üzerine kendi karlarını da ilave ederek yönetim hizmeti olarak site yönetimlerine fatura ediyorlar. Bunların dışında, site yönetimleri ile yaptıkları sözleşmelere istinaden, çalıştırdıkları personelden işten ayrılanlara ödedikleri kıdem tazminatlarını da, site yönetimlerine yansıtıyorlar.

Hemen belirtelim, çok tartışmalı da olsa, Maliye, yönetim şirketlerinin işten ayrılan personele ödedikleri kıdem tazminatlarının site yönetimlerine yansıtılması işlemini KDV’ye tabi tutuyor, sıkı durun, hem de yüzde 18 oranında.

Vergi Uygulamasında Masraf Yansıtması Nedir?

Yansıtma; ticari faaliyet kapsamında bir işlemin yapılmaması, yapılan iş ve işlemlerde bir gelir elde etme veya kar ve zarar beklentisini taşıyacak herhangi bir unsurun bulunmaması, yasal uygulamalar nedeniyle muhatap olunan ya da diğer bir işletme adına ödeme veya tahsilat yapılması durumlarında, yapılan ödeme veya henüz ödeme yapılmamışsa tahakkuk eden bedellerin asıl muhatabına birebir (aynen) aktarılması olarak tanımlanıyor.  

Bu tür durumlarda, masrafın asıl muhatabına yansıtılması için düzenlenen faturalara “yansıtma faturası” deniliyor. İleride bir sıkıntı yaşanılmaması için de, fatura üzerine “düzenlenen faturanın yansıtma faturası olduğu” hususunda mutlaka bir şerh düşülmesi gerekiyor.

Maliye’nin Yansıtma İşlemine Genel Bakışı Nasıl?

Maliye’nin yansıtma işlemine bakışı genel olarak şu şekilde:

- Aslı KDV’nin konusuna girmeyen veya KDV’den istisna olan masrafların birebir ilgililerine yansıtılması KDV’ye tabi değil.

- Aslı KDV’ye tabi olan masrafların ilgililerine birebir yansıtılması ise, asıl yüklenicilere KDV indirim hakkı verilmesi bakımından masrafların tabi olduğu oranda KDV’ye tabi.

- Masrafın birebir değil de, üzerine bir bedel ilave edilerek aktarılması halinde, masrafa ilave olarak alınan kısım, harcamanın tabi olduğu orana bakılmaksızın yüzde 18 oranında KDV’ye tabi.

Personele Ödenen Kıdem Tazminatlarının Site Yönetimlerine Aktarılması İşlemi Yansıtma Mı? Yoksa Yönetim Hizmetinin Bir Parçası Mı?

Site yönetim şirketleri ile site yönetimleri arasında yapılan sözleşmelere göre, çalıştırılan personelden işten ayrılanlara ödenen kıdem tazminatlarının site yönetim şirketleri tarafından site yönetimlerine aktarılması işleminin bir gider yansıtması mı yoksa verilen yönetim hizmetinin bir parçası mı olduğu konusu tartışmalı.

Her iki yönde de çok sayıda görüş mevcut.

Maliye’nin Kafası Karışık!

Maliye’nin kıdem tazminatının ilgililerine yansıtılmasında KDV hesaplanıp hesaplanmayacağı konusunda kafası oldukça karışık. Nereden mi biliyoruz? Çünkü, çıkardığı Sirküler ile daha sonra verdiği özelgelerde bildirdiği görüşleri farklı, hatta taban tabana zıt!

Sirkülere Göre KDV’ye Tabi Değil, Özelgelere Göre KDV’ye Tabi!

Maliye, 2011 yılında çıkardığı 60 No.lu KDV Sirkülerinde; herhangi bir teslim veya hizmetin karşılığı olarak ortaya çıkmayan tazminat ve benzeri ödemelerin prensip olarak KDV'nin konusuna girmediğini, işverenler tarafından çalışanlara ödenen kıdem tazminatlarının ücret mahiyetinde olması nedeniyle KDV'nin konusuna girmediğini, işçilerin iş akitleri feshedilmeden bir başka işverene nakledilmesi nedeniyle, işçilerin tazminat tutarlarının devir tarihine kadar hesaplanarak yeni işverene aktarılması ile işçilerin yeni işverence iş akitlerinin feshedilmesi veya emeklilik hakkı kazanmaları nedeniyle, tazminat tutarlarının eski işverenin sorumlu olduğu kısmının yeni işverene aktarılmasının KDV'ye tabi olmayacağını açıkladı.

Ancak, Maliye daha sonra verdiği özelgelerde ise, çeşitli nedenlerle site yönetim şirketleri tarafından personele ödenen kıdem tazminatlarının site yönetimlerine aktarılması işleminin KDV’ye tabi olduğu ve düzenlenecek yansıtma faturalarında KDV hesaplanması gerektiğini belirtti ve belirtiyor (GİB İstanbul VDB.nin 12.06.2020 tarihli ve 412547 sayılı özelgesi).

Maliye: Yansıtılan Kıdem Tazminatları, Yönetim Hizmeti Bedelinin Bir parçası

Maliye, site yönetim şirketleri ile site yönetimleri arasında düzenlenen sözleşmeler ile, kıdem tazminatlarının hizmet bedelinden ayrı tutularak yönetim şirketlerinin hizmet bedelinin parçalandığı, vergi matrahının bu şekilde azaltıldığı, hizmet bedeline dahil olması gereken kıdem tazminatlarının bu şekilde KDV matrahı dışına çıkarıldığı, bunun da KDV Kanununun 20 ve 24. Maddelerine aykırı olduğu, bu nedenle işten ayrılan personele ödenen kıdem tazminatlarının site yönetimlerine aktarılması işleminin KDV’ye tabi olduğu görüşünde.

Aynı durum, alt (taşeron) işveren - asıl işveren ilişkisinde de söz konusu.

Peki, Olayın Aslı Bu Şekilde Mi?

Olaya Maliye’nin gözüyle bakıldığında, Maliye haklı. Maliye’ye göre, kıdem tazminatları, yapılan sözleşmelerle yönetim şirketlerinin yönetim hizmet bedelinin dışına çıkarılıyor, KDV matrahı daraltılıyor.

Peki işin aslı böyle mi gerçekten? Tabi ki hayır! Bu tür sözleşmeler piyasanın bir gerçeği ve gereği olarak yapılıyor. Aslında bu sözleşmeler, çalışanları koruma altına alıyor. Personel, kıdem tazminatını hak etmeden ayrılırsa, site yönetimleri de kıdem tazminatı ödemiyor, yüklenmiyor. Personel kıdem tazminatını hakederek ayrılırsa, bunun kıdem tazminatının asıl yüklenicisi site yönetimleri oluyor ve yönetimlerde bunu ödüyor. Sonuçta bu bir tazminat ve bize göre KDV’ye tabi tutulamaz. Çünkü, kıdem tazminatları, bir teslim ve hizmetin karşılığı değil.

Sonuç Olarak;

Maliye’nin kendi çıkardığı Sirkülere de aykırı olan bu görüşünü yeniden değerlendirmesinde fayda var!

Ne dersiniz? ABDULLAH TOLU

https://ogunhaber.com/yazarlar/abdullah-tolu/site-yonetimleri-dikkat-maliye-yonetim-sirketlerinin-personele-odedigi-kidem-tazminatlarinin-yansitilmasini-kdvye-tabi-tutuyor-100983m.html

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • BİNEK OTOYA İLİŞKİN ENFLASYON DÜZELTMESİ SONRASI VERGİSEL AÇIDAN GİDER ANALİZİ Binek otomobil; Türk Gümrük Tarife Cetveli’nin (87.03) pozisyonunda yer alan motorlu…
  • SERMAYE TAAHHÜDÜNÜN SÜRESİNDE ÖDENMEMESİ Türk Ticaret Kanununun 332. Maddesi Uyarınca Anonim Şirketler Asgari 250.000,00…
  • 2023 Yılında Yapılan Enflasyon Düzeltmesi, 2024 Yılında Ortaya Çıkacak "ENFLASYON DÜZELTMESİ KARINI" Etkiler Mi? CEVAP : HAYIR 2- 2023 yılında yapılan enflasyon düzeltmesi, 2024…
Top