Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca, 29/06/2020 tarihinde, geri kazanım katılım payına ilişkin yönetmeliğin uygulanmasına dair usul ve esaslarda değişiklik yapılmıştır.

Yapılan değişikliklerden öne çıkan bazı hususlara bu sirkülerimizde yer verilmiştir.

1) Geri Kazanım Katılım Payına İlişkin Yönetmeliğin Uygulanmasına Dair Usul ve Esaslara; “İhracat”, “İade” ve “Taşıma Ekipmanı” tanımları eklenmiştir. Ayrıca ithalat tanımına son cümle olarak ekleme yapılmıştır.

Buna göre;

  • İhraç kaydıyla yapılan teslimler ihracat kapsamında değerlendirilmiş ve GEKAP kapsamı dışında olduğu netlik kazanmıştır.

  • İthalat işlemlerinde, serbest dolaşıma giriş beyannamesinin tescil tarihi ithalat işleminin gerçekleştiği tarih olarak esas alınacaktır.

  • Ürünlerin son kullanma/tüketim tarihi gerekçesi ile piyasaya sürenlerce piyasadan geri çekilerek muhasebe kayıtlarına işlenen ürünler için de iade tanımı kapsamında işlem yapılacaktır. Piyasaya sürülen bir ürünün ilgili idarelerce piyasadan çektirilmesi/toplatılması durumunda da iade tanımı kapsamında işlem tesis edilecektir.

  • Herhangi bir ürün/eşya/malzeme taşımacılığında aynı amaçlı kullanımı sabit ve sürekli olan, piyasaya arz edilen ürün/eşya/malzeme ile birlikte piyasaya arz işlemine konu edilmeyen ekipmanlar Taşıma ekipmanları olarak tanımlanmış ve taşıma ekipmanları ambalaj tanımı dışında tutularak, GEKAP uygulanması dışına çıkarılmıştır. Taşımacılık amaçlı hizmet alımları kapsamında taşıyıcıya ait ekipmanlar da bu kapsamda değerlendirilecektir.

2) Ambalajlara ilişkin yeni örneklere yer verilmiştir.

Yukarıdaki tanımlamalara ilişkin olarak usul ve esasların “a.3.1 Birincil Ambalaj/İç Ambalaj/Satış Ambalajı” bölümüne aşağıda yer verilen Örnek 6 ve 7, “a.3.3 Üçüncül Ambalaj/Nakliye Ambalajı/Dış Ambalaj” bölümüne Örnek 2 ve 3 eklenmiştir.

Buna göre;

  • Üretim makinalarının bir parçası olarak değerlendirilen, bu makinalarda kullanıma yönelik olarak tasarlanan ve endüstriyel amaçlı üretime konu olan hammaddenin (kâğıt, kumaş, iplik, metalik levhalar vb. malzemelerin) taşınması, korunması ve kullanıma alınmasını sağlayan rulolar, makaralar, masuralar, rolikler ve bobinler ambalaj olarak değerlendirilmemektedir.

  • Alüminyum folyoların ve streç filmlerin ruloları, temizlik kâğıdı ruloları, ipliklerin makaraları gibi satış noktalarında ürünlerin satışa sunumu amacıyla kullanılan bobinler, makaralar, rulolar ve benzeri malzemeler ambalaj olarak değerlendirilmektedir.

  • Karayolu, demiryolu, deniz yolu ve havayolu taşımacılığında taşıma ekipmanı olarak sürekli ve tekrar aynı amaçlı kullanımları olan ve piyasaya arz edilen ürün/eşya/malzeme ile birlikte piyasaya arz işlemlerine konu edilmeyen ahşap, plastik, metal vb. malzemelerden imal edilmiş paletler, sepetler, konteynerler, kasalar ve benzerleri bu tanım dışındadır.

  • Karayolu, demiryolu, deniz yolu ve havayolu taşımacılığında ürün/eşya/malzeme ile birlikte piyasaya arz işlemlerine konu edilen (iade alınmak şartı ile belirli bir teminat karşılığında verilenler dahil) ahşap, plastik, metal vb. malzemelerden imal edilmiş paletler, sepetler, konteynerler, kasalar ve benzerleri nakliye ambalajıdır.

3) Depozito uygulaması kapsamında olan ambalajlar için GEKAP beyanı verilecek ancak GEKAP ödemesi yapılmayacaktır.

Yeniden kullanılabilir ambalajlarla tüketici ve/veya kullanıcılara iletilen eşya ve/veya malzemelerin tüketimleri/kullanımları sonrasında oluşan ambalajların yeniden/tekrar kullanımlarının sağlanması amacıyla iade alınmasına yönelik olarak Bakanlıkça belirlenen esaslar doğrultusunda depozito yönetim sisteminin kurularak Bakanlıktan onay alınması durumunda; depozito uygulaması dâhilinde geri toplanmak üzere piyasaya arz edilen ambalajlar için GEKAP beyanı verilecek ancak GEKAP ödenmesi yapılmayacaktır. Depozito uygulaması dâhilinde piyasaya sürülen ancak geri toplanamayan miktarlar için ise geri kazanım katılım payı ödenecektir.

Konuya ilişkin olarak verilen örneklerden bazılarına aşağıda yer verilmiştir.

Örnek-1: Piyasaya süren olarak tanımlı (Z) içecek işletmesinin piyasaya arz ettiği 100 bin adet içecek ambalajının 50 bin adeti yeniden kullanılabilir nitelikte olması ve yeniden kullanılabilir 50 bin adet ambalajlar için depozito uygulayacak olması halinde; Bakanlıkça belirlenen esaslar doğrultusunda depozito uygulama planı hazırlaması ve Bakanlık Ambalaj Bilgi Sistemi üzerinden sunulan planının uygun bulunması şartıyla depozito uygulanan 50 bin adet yeniden kullanılabilir içecek ambalajı için geri kazanım katılım payı ödeme yükümlülüğü oluşmaz.

Depozito uygulanan ambalajlar için geri kazanım katılım payı ödeme yükümlülüğü bulunmamakla birlikte, depozito uygulanan ambalajların haricinde kalan diğer (nakliye, saklama, taşıma ve benzeri) ambalajları için geri kazanım katılım payı yükümlülüğü bulunmaktadır.

Yurt içinde piyasaya arz edilmek üzere ithal edilen ambalajlı ürünlere yönelik depozito uygulamalarında onaylı depozito uygulama planı bulunması halinde geri kazanım katılım payı tahsil edilmez.“

“Örnek-4: (R) tüzel kişisi tarafından plastik damacanalar ile piyasaya içme suyu arz edilmektedir. (R) tüzel kişisi tarafından Bakanlıkça belirlenen usul ve esaslar kapsamında hazırlanan depozito uygulama planı Bakanlığa sunulmuş ve Bakanlıkça onaylanarak depozito planı için bilgi sistemi üzerinden (..../....) kod numarası tahsis edilmiştir. Bu durumda; (R) tüzel kişisi piyasaya arz ettiği plastik damacanalara yönelik olarak geri kazanım katılım beyanına piyasaya sürdüğü plastik damacana miktarı bilgisini ve Bakanlıkça verilen depozito plan kod numarasını girecek olup plastik damacanalar için geri kazanım katılım payı tahsili söz konusu olmayacaktır. (R) tüzel kişisi tarafından depozito uygulama planı kapsamında piyasaya sürülen ancak geri toplanamayan miktarlar Bakanlık bilgi sistemi üzerinden kontrol edilecek ve yılsonu itibari ile geri toplanamayan ambalaj miktarları, takip eden geri kazanım katılım beyanı döneminde beyan edilerek geri kazanım katılım payı ödenecektir.”

4) Ürünün/ambalajlı ürünün son kullanım/tüketim tarihinin geçmesi nedeni ile piyasaya sürenlerce piyasadan geri toplatılması halinde sadece geri toplanan ürünler ve ambalajları için iade işlemi tesis edilecektir.

Geri kazanım katılım payına tabi olan piyasaya arz edilmiş herhangi bir ürünün/ambalajlı ürünün son kullanım/tüketim tarihinin geçmesi nedeni ile piyasaya sürenlerce piyasadan geri toplatılması halinde sadece geri toplanan ürünler ve ambalajları için iade işlemi tesis edilecektir. Bu şekilde piyasadan geri çekilen ürünler ve ambalajları için sadece geri kazanım katılım payı ödenmiş kısımları iade talebine konu edilecektir. İade alım sürecinde ürünün piyasaya sürülmesinde kullanılan birincil ambalajlar haricindeki ambalajların da kullanılmadan ürünle birlikte iade alınması durumunda bu ambalajlar için de iade süreci işletilecektir. Geri alım sürecinde iade alınan ürünlerin yeniden ambalajlanması durumunda yeniden ambalajlamada kullanılan ambalajlar iade işlemine konu edilmeyecektir.

Konuya ilişkin olarak verilen örneklerden birine aşağıda yer verilmiştir.

Örnek-2: (Ş) ilaç üreticisi tarafından üretilen ve piyasaya sürülen öksürük şurubu (metal kapaklı cam şişe içerisine doldurulmakta, prospektüsii ve ölçek kaşığı/kabı ile birlikte) ilgili mevzuat uyarınca imha edilmek üzere piyasadan geri çekilmiş/toplatılmıştır. Bu durumda (Ş) ilaç üreticisi, piyasaya arz edilen öksürük şurubu için ödenen geri kazanım katılım payını iade işlemine konu edebilecek olup ilaç için kullanılan birincil ambalajlara ayrıca geri kazanım katılım payı ödenmediği için bu ambalajlar iade işlemine konu edilmez. Söz konusu ilaçların piyasaya arzında kullanılan ve geri kazanını katılım payı ödenen ambalajlar (birincil ambalajlar haricindeki) için bu ambalajların sadece piyasaya sürüldüğü şekliyle geri alınması hâlinde iade işlemine konu edilebilir.”

5) Müşterilerine tek kullanımlık bardaklar ile sıcak/soğuk içecek ikramı yapanların GEKAP sorumluluğu bulunmaktadır.

Usul ve esasların “b.4 Satış Noktası” bölümüne eklenen “Örnek-2” ve “Örnek-3” ile yapılan ikramlarda hangi durumlarda satış noktası kabul edilerek GEKAP sorumluluğu doğduğu gösterilmektedir.

Aşağıda yer alan Örnek-3’te, faaliyet konusu sadece konfeksiyon ürünleri satışı olan bir firmanın, müşterilerine tek kullanımlık bardaklar ile sıcak/soğuk içecek ikramı yapması durumunda, satış noktası olması sebebiyle sıcak/soğuk içecek ikramında kullandığı tek kullanımlık bardaklar için GEKAP yükümlülüğü doğmaktadır.

Örnek-3: Konfeksiyon ürünleri satışını gerçekleştiren (T) gerçek/tüzel kişisinin faaliyet konusu sadece konfeksiyon ürünleri satışını gerçekleştirmek olup müşterilerine tek kullanımlık bardaklar ile sıcak/soğuk içecek ikramı yapmaktadır. Bu durumda, (T) gerçek/tüzel kişisi satış noktası olması sebebiyle sıcak/soğuk içecek ikramında kullandığı tek kullanımlık bardaklar için geri kazanım katılım payı yükümlülüğü bulunmaktadır.

6) İhtiyaç sahiplerine iletilmek üzere kâr amacı gütmeyen hayır veya İnsanî yardım kurum/kuruluşlarca dağıtılan ambalajlı ürünler için geri kazanım katılım payı yükümlülüğü oluşmayacaktır.

7) Bitkisel yağlar, gıda ürünleri üretimine kullanılmak üzere alınmışsa, GEKAP sorumluluğu yağ üreticisine aittir.

Konuya ilişkin olarak aşağıdaki örneğe yer verilmiştir.

“Örnek-7: (K) gerçek/tüzel kişisi yurt içinde bitkisel yağ üretimi gerçekleştirmektedir. Üretimini gerçekleştirdiği bitkisel yağı, gıda üretimi (bisküvi, kek vb) yapan (L) gerçek/tüzel kişisine vermektedir.

Bu durumda;

  • (K) gerçek/tüzel kişisi, (L) gerçek/tüzel kişisine verdiği bitkisel yağ için piyasaya süren olarak geri kazanım katılım payından sorumludur.
  • (L) gerçek tüzel kişisi, (K) gerçek/tüzel kişisinden aldığı bitkisel yağ ile üreterek piyasaya sürdüğü gıda ürünleri (bisküvi, kek vb) Kanunun ek-1 sayılı listesinde yer almadığından, geri kazanım katılım payından sorumlu değildir.”

8) İlaçlar başlığına, “Zirai İlaç”, “Veteriner İlaç” ve “Beşeri İlaç” tanımları da eklenmiştir.

İlaçlar başlığına, “Zirai İlaç”, “Veteriner İlaç” ve “Beşeri İlaç” tanımları da eklenmiş ve bu tanımlara ilişkin örneklere yer verilmiştir.

9) Stepne lastiklerde ve lastik kaplama faaliyetlerinde GEKAP sorumluluğuna ilişkin örneklere yer verilmiştir.

Verilen örneklerle;

  • Üretilen araçlarda orijinal eşya/parça kapsamında kullanmak üzere temin edilen stepne lastikler için GEKAP bayanı yapılacağı; ancak bu ürünlerden GEKAP tahsil edilmeyeceği,

  • Lastik kaplama faaliyeti yapan gerçek/tüzel kişisinin, yurt içine arz ettiği lastikler için GEKAP sorumlu bulunmadığı açıklanmıştır.

10) Kanunun ek-1 sayılı listesinde yer alan ürünlerde GEKAP sorumluluğuna ilişkin açıklama yapılmıştır.

Piyasaya arz edilecek araçlar ile elektrikli ve elektronik eşyaların orijinal eşya/parçası olarak kullanılan ve Kanunun ek-1 sayılı listesinde yer alan ürünler için bu ürünleri sadece araç ile elektrikli ve elektronik eşya üretiminde orijinal eşya/parça olarak kullanılmak şartıyla piyasaya sürenler tarafından beyan yapılacağı, ancak bu ürünlerden geri kazanım katılım payı tahsil edilmeyeceği belirtilmiştir. Orijinal eşya/parça tanımına uymasına rağmen münferit olarak piyasaya arz edilen Kanunun ek-1 sayılı listesinde yer alan ürünler için geri kazanım katılım payı beyanı yapılacağı ve geri kazanım katılım payı tahsil edileceği belirtilmiştir.

11) Güneş enerjisi ile çalışan eşyaların ve prize bağlanmadan şarj edebilen taşınabilir nitelikteki eşyaların GEKAP kapsamında olduğu açıklanmıştır.

Geri kazanım katılım payı uygulamasına tabi ürün listesinde yer alan ve enerjisini güneş pilinden (fotovoltaik pillerden) alan, Cep telefonu şarj cihazı, aydınlatma ekipmanları, hesap makinaları vb. elektrikli ve elektronik eşyaların ve cep telefonu, tablet gibi ekipmanların doğrudan prize bağlanmadan şarj edebilen taşınabilir nitelikteki, powerbank vb. elektrikli ve elektronik eşyaların Geri Kazanım Katılım Payına ilişkin Yönetmelik kapsamına dâhil olduğu belirtilmiştir. https://www.verginet.net/

Söz konusu düzenlemeye aşağıdaki bağlantı yoluyla ulaşabilirsiniz.

Geri Kazanım Katılım Payına İlişkin Yönetmeliğin Uygulanmasına Dair Usul Ve Esaslarda Değişiklik Yapılmasına Dair Usul ve Esaslar

Çarşamba, 01 Temmuz 2020 12:46

İndirimli Oran KDV İadesi Özelgeleri

T.C.

UŞAK VALİLİĞİ

Defterdarlık Gelir Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.4.DEF.0.64.10.00-3065/03-6

27/12/2011

Konu

:

İade Tutarının Genel KDV Oranında Uygulanıp Uygulanmayacağı

            İlgide kayıtlı özelge talep dilekçenizde, 2009 yılı indirimli orana tabi inşaat taahhüt işleri nedeniyle talep edilen katma değer vergisi (KDV)  iade tutarının sadece ana girdilerden yüklenilmesi halinde yıllık kümülatif iade tutarının genel KDV oranı ile sınırlı olup olmadığı ve iade hesaplamasının her ay bağımsız olarak mı yoksa yıllık olarak mı dikkate alınacağı hakkında görüş talep edilmektedir.

            Katma Değer Vergisi Kanununun;

            - 29/1 inci maddesinde, mükelleflerin yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler ile ithal olunan mal ve hizmetler dolayısıyla ödenen katma değer vergisini indirebilecekleri,

            - 29/2 nci maddesinde ise bir vergilendirme döneminde indirilecek katma değer vergisi toplamının, mükellefin vergiye tabi işlemleri dolayısıyla hesaplanan katma değer vergisi toplamından fazla olduğu takdirde, aradaki farkın sonraki dönemlere devredileceği ve iade edilemeyeceği; ancak 28 inci madde uyarınca Bakanlar Kurulu tarafından vergi nispeti indirilen teslim ve hizmetlerle ilgili olup teslim ve hizmetin gerçekleştiği vergilendirme döneminde indirilemeyen ve tutarı Bakanlar Kurulunca tespit edilecek sınırı aşan verginin mahsubunun yapılabileceği,

            hükmü yer almaktadır.

            İndirimli KDV (% 1, % 8) oranına tabi teslim ve hizmetler dolayısıyla yüklenilen vergilerin indirim yoluyla giderilememesi durumunda, indirimle giderilemeyen KDV nin, 74 ve 76 Seri No.lu KDV Genel Tebliğlerindeki açıklamalara uygun olarak yapılacak hesaplamalar çerçevesinde 99 Seri No.lu KDV Genel Tebliğine göre iadesi mümkündür.

            İndirimli orana tabi işlemlerde iade hesabına alınacak KDV, işlemin bünyesine giren vergi tutarı ile işlem bedeli üzerinden hesaplanan KDV tutarı arasındaki fark olacaktır.

            Bu çerçevede, indirimli orana tabi bir işlem dolayısıyla iade edilecek vergi tutarı, iade hakkı doğuran işleme ait bedelin genel vergi oranı (% 18) ile çarpılması sonucu bulunacak tutardan işlem bedeli üzerinden indirimli oran (% 1 veya % 8) uygulanmak suretiyle hesaplanan tutar düşüldükten sonra bulunacak tutardan fazla olamayacaktır. Başka bir ifadeyle azami iade tutarı % 1 oranına tabi işlemler için işlem bedelinin % 17 si, % 8 e tabi işlemler için işlem bedelinin % 10 undan fazla olamayacaktır.

             Buna göre, iade edilebilecek KDV ye ilişkin % 17 lik  veya % 10 luk  sınırın, prensip olarak aylık işlem bedeli üzerinden dikkate alınması gerekmekle birlikte, yıllık iade taleplerinde, yıllık bazda azami iade tutarının aşılmaması esastır. Öte yandan, çeşitli nedenlerle iade tutarının bu miktarları geçmesi halinde, geçen kısmın iadesi; Vergi İnceleme Raporu veya üst sınırı geçme gerekçeleri açıkça belirtilmek suretiyle YMM Raporu sonucuna göre gerçekleştirilecektir.

             Bilgi edinilmesini rica ederim.

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

KAHRAMANMARAŞ VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Vergi ve Anlaşmalar Uygulama Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.46.15.01-B.07.1.GİB.4.46.15.0-22

18/11/2011

Konu

:

Kat irtifaklı gayrimenkul teslimlerinde iade dönemi

            İlgi de kayıtlı özelge talep formunda; kat karşılığı veya arsayı satın almak suretiyle anahtar teslimi konut inşaatı yapmakta olduğunuz, daire alıcısıyla anlaştıktan sonra inşaatın yapılmasını beklemeden alıcıya da güvence vermek amacıyla faturasını keserek kat irtifakı tapusunu verdiğiniz, inşaat safhasında faturasını keserek kat irtifakı yaptığınız dairelerin indirimli oran KDV iadesi açısından teslim döneminde tereddüde düştüğünüzden bahisle görüş talep edilmektedir.

           3065 sayılı KDV Kanununun (2/1) maddesinde, teslimin, bir mal üzerindeki tasarruf hakkının malik veya onun adına hareket edenlerce alıcıya veya onun adına hareket edenlere devredilmesi olduğu, (3/b) maddesinde, mülkiyeti muhafaza kaydıyla yapılan satışlarda zilyetliğin devrinin teslim sayıldığı, 10 uncu maddesinin (a) bendinde, mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde, mal teslimi veya hizmetin yapılmasıyla vergiyi doğuran olayın meydana geleceği; aynı maddesinin (b) bendinde ise malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi hallerinde, bu belgelerde gösterilen miktarlarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesiyle vergiyi doğuran olayın meydana geleceği hüküm altına alınmıştır.

             Öte yandan, esas olarak gayrimenkul satışlarında mülkiyetin devri, gayrimenkulün tapuda alıcı adına tescil edilmesi suretiyle gerçekleşmekle birlikte, tapuya alıcı adına tescilinin yapılmasından önce gayrimenkulün alıcının fiili kullanımına sunulması (fiili olarak teslim edilmesi) ve alıcı tarafından malik gibi kullanılmaya başlanması halinde, KDV uygulaması bakımından gayrimenkulün alıcının fiili kullanımına bırakılması anında vergiyi doğuran olay meydana gelmektedir.

            Bu açıklamalar çerçevesinde, bahsi geçen inşaat işindeki kat irtifakı arsa paylarını devretmeniz işleminde KDV uygulaması bakımından vergiyi doğuran olay, söz konusu taşınmazların alıcılar adına tapuya tescili veya tapu tescilinden önce taşınmazların kullanıma hazır hale getirilip hak sahiplerinin kullanımına tahsis edilmesi sırasında meydana gelecektir.

Diğer taraftan KDV Kanununun 29/2 maddesinde, bir vergilendirme döneminde indirilecek katma değer vergisi toplamının, mükellefin vergiye tabi işlemleri dolayısıyla hesaplanan katma değer vergisi toplamından fazla olması durumunda aradaki farkın sonraki dönemlere devrolunacağı ve iade edilmeyeceği; ancak 28 inci madde uyarınca Bakanlar Kurulu tarafından vergi nispeti indirilen teslim ve hizmetlerle ilgili olup teslim ve hizmetin gerçekleştiği vergilendirme döneminde indirilemeyen ve tutarı Bakanlar Kurulu’nca tespit edilecek sınırı aşan verginin, bu mükelleflerin vergi ve sosyal sigorta prim borçları ile genel ve katma bütçeli idareler ile belediyelere olan borçlarına ya da döner sermayeli kuruluşlar ile sermayesinin % 51 i veya daha fazlası kamuya ait olan veya özelleştirme kapsamında bulunan işletmeler ile organize sanayi bölgelerinden temin ettikleri mal ve hizmet bedellerine ilişkin borçlarına mahsuben ödeneceği, yılı içinde mahsuben iade edilemeyen verginin nakden iade edileceği hükme bağlanmıştır.

            Buna göre, inşaat tamamlanmadığı halde fatura düzenlenmiş ve alıcı adına tapuda tescil yapılmış olsa dahi, fiilen konut teslimi söz konusu olmadığından bu işleme ilişkin olarak en erken konutların fiilen teslim edildiği vergilendirme döneminde iade talebinde bulunulabilecektir.

            Bilgi edinilmesini rica ederim. 

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Katma Değer Vergisi Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV.29-1457

05/09/2011

Konu

:

İthal edilen ve gümrükte vergisi yüksek hesaplanan ve indirimle giderilemeyen KDV'nin iade edilip edilmeyeceği

            İlgide kayıtlı dilekçenizde, yurt dışından özellikle Uzak Doğudan ithal edilen tekstil ürünleri için ithalatta katma değer vergisi (KDV) matrahı olarak ithal edilen mal bedeli ve diğer sigorta, navlun vb. unsurların toplamı yerine emsal fiyat üzerinden hesaplanan değerin esas alındığı belirtilerek, ithal edilen ürünün yurt içinde satışında gümrükte ödenen ve indirimle giderilemeyen KDV nin iadesinin talep edilip edilemeyeceği sorulmaktadır.

            KDV Kanununun 29/2 nci maddesinde, indirimli orana tabi işlemler dolayısıyla yüklenilen ve indirim yoluyla giderilemeyen KDV tutarlarının Bakanlar Kurulunca tespit edilecek sınırı aşan kısmının yılı içinde vergilendirme dönemleri itibariyle mahsuben, yılı içinde mahsuben iade edilemeyen tutarların da izleyen yıl içinde talep edilmesi şartıyla nakden ya da mahsuben iadesi imkânı getirilmiştir.

            Bu hüküm çerçevesinde, indirimli orana tabi işlemler nedeniyle yüklenilen ve indirim konusu yapılamayan KDV nin yılı içinde mahsuben, izleyen yılda ise nakden veya mahsuben iadesinin talep edilmesi mümkündür. Konu ile ilgili açıklamalar 74, 76, 85, 99, 101, 102, 105 ve 106 Seri No.lu KDV Genel Tebliğlerinde yapılmıştır.

Buna göre,

            1. Tekstil ürünlerinin alım ve satımı aşamalarında aynı oranda KDV uygulanması KDV Kanununun 29/2 nci maddesi kapsamında iade talebinde bulunulmasına engel teşkil etmemektedir.

            2. Tekstil ürünlerinin ithalinde emsal fiyat üzerinden ödenen KDV nin, indirimli orana tabi işlemlere ilişkin iade hesabına dahil edilerek yılı içinde mahsuben, izleyen yılda ise nakden veya mahsuben iadesinin YMM raporu ile talep edilmesi mümkündür.

            Diğer taraftan, indirimli orana tabi bir işlem dolayısıyla iade edilecek vergi tutarı, bu işleme ait bedelin genel vergi oranı (%18) ile çarpılması sonucu bulunacak tutardan, işlem bedeli üzerinden indirimli oran (%1 veya %8) uygulanmak suretiyle hesaplanan tutar düşüldükten sonra bulunacak tutardan fazla olamayacaktır.

Bu çerçevede, firmanızın %8 oranına tabi teslimleri için iadesini talep edebileceği azami tutar, işlem bedelinin %10'unu aşamayacaktır.

            Bilgi edinilmesini rica ederim. 

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

ANKARA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri KDV ve Diğer Vergiler Grup Müdürlüğü

Sayı

:

84974990-130[29-2014/27]-381

03/04/2015

Konu

:

Kooperatife yapılan inşaat taahhüt işinde KDV iade talebinin hangi tarihten itibaren yapılabileceği.

            İlgide kayıtlı dilekçenizle; ... Konut Yapı Kooperatifi ile 28/07/2000 tarihinde Ankara Etimesgut ilçesi ... parsel üzerinde 160 adet konut inşaatının malzemeli olarak anahtar teslimini içeren inşaat sözleşmesi imzaladığınız, Kooperatifin bahse konu sözleşmeyi 20/01/2009 tarihinde tek taraflı olarak feshetmesi nedeniyle inşaatın tamamlanmadan bırakıldığı, anılan kooperatifin şirketinize karşı açtığı davanın devam etmesi nedeniyle işin bitim tarihi olarak hangi tarihin esas alınacağı ve indirimli oranda KDV iadesi talep edip edemeyeceğiniz hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

             Katma Değer Vergisi Kanununun;

             - 1/1 maddesinde, ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde Türkiye'de  yapılan teslim ve hizmetlerin katma değer vergisine tabi olduğu,

             - 10'uncu maddesinin (a) bendinde, vergiyi doğuran olayın, mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde, malın teslimi veya hizmetin yapılması ile, (b) bendinde; malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi hallerinde, bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura ve benzeri belgelerin düzenlenmesi ile meydana geleceği,

             - 29/2 maddesinde, 28'inci madde uyarınca Bakanlar Kurulu tarafından vergi oranı indirilen teslim ve hizmetlerle ilgili olup yılı içerisinde indirilemeyen ve tutarı Bakanlar Kurulunca tespit edilecek sınırı aşan verginin Maliye Bakanlığının tespit edeceği usul ve esaslara göre iade edileceği,

             hüküm altına alınmıştır.

             KDV Genel Uygulama Tebliğinin (II/G-4.2.) "Konut Yapı Kooperatiflerine Yapılan İnşaat Taahhüt İşlerinde İstisna/İndirimli Oran Uygulaması" başlıklı bölümünde;

             "3065 sayılı Kanunun geçici 15 inci maddesi ile 29/7/1998 tarihinden önce bina inşaat ruhsatı almış olan konut yapı kooperatiflerine yapılan inşaat taahhüt işleri KDV'den istisna edilmiştir. Bu madde çerçevesinde, konut yapı kooperatiflerine ifa edilecek inşaat taahhüt işleri, bina inşaat ruhsatı 29/7/1998 tarihinden önce alınmış ise KDV'den istisna tutulur. Bina inşaat ruhsatı bu tarihten sonra alınmışsa söz konusu işlere(% 1) oranında KDV uygulanır.

             Konut yapı kooperatiflerine yapılan inşaat taahhüt işlerinde istisna veya indirimli KDV oranı (%1) uygulanabilmesi için;

             - Kooperatifin konut yapı kooperatifi statüsünde olması,

             - İşin konut yapı kooperatifine yapılması,

            - Yapılan işin inşaat işi olması ve taahhüde dayanması,

gerekir."

             açıklamalarına yer verilmiştir.    

            İlgide kayıtlı özelgeniz ve eklerinden; Kooperatifin 29/07/1998 tarihinden sonra (17/08/2001) inşaat yapı ruhsatı aldığı anlaşılmış olup söz konusu kooperatife yapılacak inşaat taahhüt işlerine indirimli oranda (% 1) KDV uygulanması mümkün bulunmaktadır.

              Diğer taraftan Tebliğin (III.B.3.) İndirimli Orana Tabi İşlemlerde İade Uygulaması başlıklı kısmında ise;

             "3065 sayılı Kanunun 28'inci maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak Bakanlar Kurulunca vergi oranları indirilen teslim ve hizmetler dolayısıyla yüklenilen ve indirim yoluyla giderilemeyen KDV tutarlarının, Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenen sınırı aşan kısmı, Tebliğin (III/B-3.2.2.) bölümünde belirtilen borçlara yılı içinde vergilendirme dönemleri itibarıyla mahsuben, izleyen yıl içerisinde talep edilmesi kaydıyla[2] nakden ya da söz konusu borçlara mahsuben iade edilebilir.

             İndirimli oran kapsamında yer almakla birlikte verginin konusuna girmeyen veya KDV'den istisna edilen işlemler dolayısıyla yüklenilen vergiler bu bölüm kapsamında değerlendirilmez."

             ifadelerine yer verilmiştir.

             Yukarıda yer alan hükümler ve ilgili tebliğde yapılan açıklamalar çerçevesinde; Şirketiniz tarafından söz konusu kooperatife yapılan inşaat taahhüt işine ilişkin iade talebinin, aynı yıl içinde mahsuben veya izleyen yıl içinde nakden veya mahsuben yapılması gerekmektedir.

Şirketinizin anılan kooperatife 2008 yılında yaptığı inşaat taahhüt işinden doğan KDV iade talebinin 2008 yılı içinde mahsuben ya da 2009 yılı içinde nakden veya mahsuben yapılması gerektiğinden bu dönemlerden sonra iade talep etmeniz mümkün değildir.

             Bilgi edinilmesini rica ederim. 

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İZMİR VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri KDV ve Diğer Vergiler Grup Müdürlüğü 

Sayı

:

.4.35.17.01-35-02-104

06/11/2010

Konu

:

İndirimli Oran İadesinde Listeler

            İlgide kayıtlı özelge talebinizde, 2009 yılı indirimli orana tabi işlemlerden doğan katma değer vergisi (KDV) iade alacağınızın Ocak-Ekim/2009 dönemi için gerekli tüm belgeleri vergi dairesine ibraz ederek mahsup işleminizi gerçekleştirdiğiniz, Kasım-Aralık/2009 dönemi için ise 2010 yılı içinde iade talebinde bulunacağınız belirtilerek, mahsup işlemi nedeniyle ibraz edilen belgelerin, nakden iade talebiniz içinde yeniden ibrazı gerekip gerekmediği hususunda Başkanlığımız görüşü istenilmektedir.

            KDV Kanununun 29/2 nci maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye dayanılarak indirimli orana tabi işlemlerden doğan KDV alacaklarının iadesine ilişkin usul ve esasların belirlendiği 99 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin (1.5) bölümünde indirimli orana tabi işlemlerden doğan iade alacağının yılı içinde mahsuben iade edilemeyen kısmının iadesine ilişkin açıklamalar yer almaktadır.

            Buna göre, indirimli orana tabi işlemlere ilişkin olup indirim yoluyla telafi edilemeyen yüklenilen vergi tutarları, yılı içinde mahsup edilen vergiler dikkate alınmadan, 74 ve 76 Seri No.lu KDV Genel Tebliğlerindeki açıklamalar çerçevesinde işlemlerin yapıldığı yılın tamamı için yıllık olarak ve Aralık dönemi sonu itibariyle hesaplanmakta ve bu tutarın 4.000 TL ve üstünde olması halinde 4.000 TL yi aşan kısmın nakden ve/veya mahsuben iadesi için vergi inceleme raporu veya YMM tasdik raporu ibraz edilmesi gerekmektedir.

            İade talebi bir dilekçe ile yapılacak, bu dilekçeye;

             - iade hakkı doğuran işlemin yapıldığı yıla ait alış ve satış faturalarının listesi (bu listelerde fatura düzenleme haddinin altında kalan tutarlar ile aynı mükelleften yapılan alımların toplamı tek tutar olarak belirtilebilecektir),

             - yıllık iade tutarının hesaplanmasına ilişkin tablo,

             - yılı içinde mahsup edilen tutarları aylık olarak gösteren tablo (bu tabloda yılı içinde mahsup edilemeyen tutar da tek satır olarak gösterilecektir),

             - iadenin talep edildiği yılın ilk döneminden iadenin talep edildiği döneme kadar aylar itibariyle devreden KDV tutarlarını gösteren tablo,

             eklenecektir.

             Buna göre, yılı içinde mahsup edilemeyen vergilerin iadesine yönelik yıllık iade talebinde, yılı içinde kısmen mahsuben iade alınmış olsa dahi, 99 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin (1.5) bölümünde sayılan tüm belgelerin eklenmesi gerekmektedir.

            Bilgi edinilmesini rica olunur.

T.C.

ORDU VALİLİĞİ

Defterdarlık Gelir Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.4.DEF.0.52.10.00-005-3

22/07/2010

Konu

:

KDV Kanunu 29/2 hükmünce İndirimli orana tabi işlemler kapsamındaki 2005, 2006, 2007 ve 2008 dönemi iade talepleri hk.

            İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, faaliyette bulunduğunuz hastane binası inşaatı ve makina teçhizat alımı nedeniyle 2005, 2006, 2007 ve 2008 yıllarında yaptığınız harcamalar nedeniyle yüklendiğiniz katma değer vergisini (KDV) indirim konusu yapamadığınız,  31/12/2008 tarihinde aldığınız Özel Hastane Faaliyet İzin Belgesi ile 2009 yılından itibaren faaliyete başladığınız ve sağlık hizmetlerine %8 oranında KDV uyguladığınız belirtilerek hastane binası inşaatı ve makina, teçhizat alımı nedeniyle 2005, 2006, 2007 ve 2008 yıllarında yüklendiğiniz ve indirim konusu yapamadığınız KDV nin, KDV Kanununun 29/2 nci maddesi hükmü çerçevesinde 2009 yılında gerçekleşen indirimli orana tabi işlemlerinize ilişkin iade hesabına dahil edilip edilmeyeceği sorulmaktadır.

            3065 sayılı KDV Kanununun 29/2 nci maddesinde, 28 inci madde uyarınca Bakanlar Kurulu tarafından vergi nispeti indirilen teslim ve hizmetlerle ilgili olup, teslim ve hizmetin gerçekleştiği vergilendirme döneminde indirilemeyen ve tutarı Bakanlar Kurulunca tespit edilecek sınırı aşan verginin, bu mükelleflerin vergi ve sosyal  sigorta prim borçları ile genel ve katma bütçeli idareler  ile belediyelere olan borçlarına ya da döner sermayeli kuruluşlar ile sermayesinin % 51 i veya daha fazlası kamuya ait olan veya özelleştirme kapsamında bulunan işletmeler ile organize sanayi bölgelerinden temin ettikleri mal ve hizmet bedellerine ilişkin borçlarına mahsuben ödeneceği, yılı içinde mahsuben iade edilemeyen verginin izleyen yıl içinde talep edilmesi şartıyla nakden veya mükellefin yukarıda sayılan borçlarına mahsuben iade edileceği hüküm altına alınmıştır.

            24 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin E bölümünde, faaliyetleri kısmen veya tamamen iade hakkı doğuran işlemlerden oluşan mükelleflerin iade kapsamına mal ve hizmet alışları yanında genel giderler ve amortismana tabi iktisadi kıymetler (ATİK) için ödenen vergilerin de dahil olduğu, ancak bir vergilendirme döneminde iade edilecek verginin, o dönemdeki iade hakkı doğuran işlemlere ait bedelin genel vergi oranı (%18) ile çarpılması sonucu bulunacak miktardan fazla olamayacağı belirtilmiştir. Buna göre, indirimli orana tabi işlemlerden doğan KDV iadesinin hesaplanmasında, önce işlemin bünyesine doğrudan giren harcamalar ile genel giderlere ait vergiler dikkate alınacak, daha sonra ATİK lerden pay verilecek; ancak, işlemin bünyesine giren vergi, işlem bedelinin genel vergi oranı (%18) ile çarpılması sonucu bulunan tutardan fazla olamayacaktır.

            Diğer taraftan, 76 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinde de, genel imal ve idare giderleri ile ATİK ler dolayısıyla yüklenilen vergilerden indirimli orana tabi işlemlere isabet eden tutarların iade hesabına dahil edileceği ifade edilmiştir. Buna  göre, indirimli orana tabi işlemler nedeniyle iadesi gereken KDV nin hesabında yüklenilen KDV nin, ait olduğu yıl değil, indirimli orana tabi işlemin gerçekleştiği tarih itibariyle işlemin bünyesine girmesi esastır.    

            Buna göre; faaliyet izin belgesini aldığınız tarihten itibaren indirimli orana tabi sağlık hizmetiniz nedeniyle yüklendiğiniz ve indirim konusu yapamayarak iadesini talep edeceğiniz KDV hesabında, işlemin bünyesine doğrudan giren harcamalar ile genel giderlere ait KDV dikkate alınacak, daha sonra ATİK lerden pay verilecektir. ATİK lere ilişkin KDV nin daha önceki yıllarda yapılan harcamalar nedeniyle yüklenilmiş olması bu durumu değiştirmeyecektir.

            Ancak, indirimli orana tabi bir işlem dolayısıyla iade edilecek vergi tutarı, iade hakkı doğuran işleme ait bedelin genel vergi oranı (%18) ile çarpılması sonucu bulunacak tutardan, işlem bedeli üzerinden indirimli oran (% 1 veya % 8) uygulanmak suretiyle hesaplanan tutar düşüldükten sonra bulunacak tutardan fazla olamayacaktır. Bu çerçevede, firmanızın % 8 oranına tabi sağlık hizmeti için iadesini talep edebileceği azami tutar, işlem bedelinin % 10 unu aşamayacaktır.

Bilgi edinilmesini rica ederim. 

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Katma Değer Vergisi Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV.29-2585

15/08/2012

Konu

:

İndirimli orana tabi malların ihraç kayıtlı teslimi.

            İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, indirimli orana tabi malların ihraç kayıtlı teslimlerinde, iade edilecek verginin hangi mevzuata göre hesaplanacağı hususunda Başkanlığımız görüşü istenilmektedir.

            KDV Kanununun 29/2 nci maddesinde, indirimli orana tabi işlemler dolayısıyla yüklenilen ve indirim yoluyla giderilemeyen KDV tutarlarının Bakanlar Kurulunca tespit edilecek sınırı aşan kısmının yılı içinde vergilendirme dönemleri itibariyle mahsuben, yılı içinde mahsuben iade edilemeyen tutarların da izleyen yıl içinde talep edilmesi şartıyla nakden ya da mahsuben iadesi imkanı getirilmiştir.

            KDV Kanununun 11/1-c maddesinde ise ihraç edilmek şartıyla imalatçılar tarafından kendilerine teslim edilen mallara ait KDV'nin ihracatçılar tarafından ödenmeyeceği, mükelleflerce tahsil edilmeyen ancak ilgili dönem beyannamesinde beyan edilecek olan bu verginin vergi dairesince tarh ye tahakkuk ettirilerek tecil olunacağı, söz konusu mallarm ihracatçıya teslim tarihini takip eden ay başından itibaren 3 ay içinde ihraç edilmesi halinde tecil edilen verginin terkin edileceği hükme bağlanmıştır.

            İhraç kaydıyla teslimlerde teslim bedeli üzerinden hesaplanan verginin tecil edilemeyen kısmı, ihraç kaydıyla teslim yapanlara iade edilebilmektedir. Ancak, sözü edilen madde hükmüne göre iade edilecek tutar ihraç kaydıyla teslim bedeli üzerinden hesaplanan vergiden fazla olamamaktadır.

            64 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin II. Bölümünün 3 üncü bendinde, KDV Kanununun 29/4 üncü maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye dayanılarak indirimli orana tabi malların ihraç kaydıyla teslimlerinde iade edilecek verginin hesabında; ihraç kaydıyla teslim bedelinin genel vergi oranıyla çarpılması ile bulunacak tutardan fazla olmamak kaydıyla, teslimin bünyesine giren vergilerin esas alınmasının uygun görüldüğü belirtilmektedir.

            Konuyla ilgili açıklamaların yer aldığı 99 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin 1.1. bölümünde, indirimli oran kapsamında yer almakla birlikte verginin konusuna girmeyen veya istisna kapsamına giren işlemler dolayısıyla yüklenilen vergilerin bu Tebliğ kapsamında değerlendirilmeyeceği, tam istisna kapsamına girenler dolayısıyla (ihraç kayıtlı teslimler dahil) yüklenilen vergilerden indirim yoluyla telafi edilemeyenlerin ilgili işleme ilişkin usul ve esaslar çerçevesinde iade edileceği belirtilmiştir.

Buna göre, indirimli orana tabi malların ihraç kaydıyla tesliminde, ihraç kaydıyla teslim bedelinin genel vergi oranı ile çarpılması sonucu bulunan tutardan fazla olmamak kaydıyla, teslimin bünyesine giren vergilerin iadesinin talep edilmesi mümkün bulunmaktadır.

İhraç kayıtlı teslim nedeniyle hesaplanan KDV'yi aşan yüklenim KDV'sinin bulunması halinde, aşan kısmın iadesinin indirimli orana tabi işlemlere ilişkin usul ye esaslar çerçevesinde talep edilmesi gerekmektedir.

            Bilgi edinilmesini rica ederim. 

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

ADANA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

DİĞER VERGİLER VERGİLER ANLAŞMALAR UYGULAMA MÜDÜRLÜĞÜ

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.01.16.02-2010-715-KDV-52

06/12/2010

Konu

:

İNDİRİMLİ ORAN KDV İADESİ

İlgide kayıtlı dilekçenizde, 2008 yılına ait indirimli orana tabi katma değer vergisi iade alacağınızın süresinde verilen Kasım/2009 dönemi KDV beyannamesinde gösterilmediği,  25/1/2010 tarihinde verilen düzeltme beyannamesi ile iade talebinde bulunulduğu belirtilerek, söz konusu iadenin YMM Tasdik Raporuna istinaden alınıp alınamayacağı hususunda bilgi verilmesi istenilmektedir.

Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun 29/2 nci maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden indirimli orana tabi işlemlerden kaynaklanan KDV iadelerinin yerine getirilmesinde uygulanacak usul ve esaslar çeşitli KDV genel tebliğleri ile KDV sirkülerlerinde açıklanmıştır.

Konuya ilişkin olarak 99 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin (1.5) bölümünde, indirimli orana tabi işlemlerden  doğan iade alacağının yılı içinde mahsuben, iade edilemeyen kısmının ise izleyen yıl içinde mükellefin isteğine bağlı olarak, nakden veya mahsuben iade edilebileceği, iade talebinin en erken izleyen yılın Ocak dönemine ait olup Şubat ayı içinde verilecek, en geç Kasım dönemine ait olup Aralık ayı içinde verilecek KDV beyannameleri ile yapılabileceği belirtilmiştir.

96 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin "6. İade Hakkını İndirim Yoluyla Kullanmak İsteyen Mükellefler" başlıklı bölümünde de, indirimli orana tabi işlemlerle ilgili katma değer vergisi alacakları için süresinde iade talebinde bulunmayan mükelleflerin daha sonra düzeltme beyannameleri vererek iade talebinde bulunmalarının mümkün olmadığı açıklaması yer almaktadır.

Buna göre, firmanızın 2008 yılındaki indirimli orana tabi işlemlerine ilişkin en geç Aralık ayı içerisinde verilecek 2009/Kasım dönemi beyannamesinde iade talebinde bulunması gerekmektedir.

Ocak-Kasım 2009 dönemlerinde verilen beyannamelerde iade hakkını kullanmayan firmanızın bu süreden sonra düzeltme beyannamesi ile iade talebinde bulunması mümkün bulunmamaktadır.

Bilgi edinilmesini rica ederim. 

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

GAZİANTEP VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

VERGİ VE ANLAŞMALAR UYGULAMA MÜDÜRLÜĞÜ

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.27.15.01-10-515-31-45

05/10/2011

Konu

:

Fason tekstil ve konfeksiyon işlerinde KDV iadesi

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; fason tekstil ve konfeksiyon işlerinden dolayı tevkif edilen KDV alacağının vergi borçlarınıza mahsubunun vergi inceleme raporu sonucuna göre yerine getirileceğinin vergi dairesince tarafınıza bildirildiği belirtilerek, söz konusu mahsup işleminin vergi inceleme raporu aranılmadan yerine getirilip getirilemeyeceği hususunda görüş talep ettiğiniz anlaşılmıştır.

KDV Kanununun 9 uncu maddesinde, Maliye Bakanlığının mükellefin Türkiye içinde ikametgâhının, işyerinin, kanunî merkezi ve iş merkezinin bulunmaması hallerinde ve gerekli görülen diğer hallerde vergi alacağının emniyet altına alınması amacıyla, vergiye tabi işlemlere taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutabileceği hüküm altına alınmıştır.

107 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin." A.1. Fason Olarak Yaptırılan Tekstil ve Konfeksiyon İşlerinde Tevkifat Uygulaması" başlıklı bölümünde;

"105 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin (A/l) bölümünün bu Tebliğin yayımını izleyen günden itibaren geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılmıştır.

Buna göre; 51, 53 ve 58 Seri No.lu KDV Genel Tebliğlerinde kapsamı ile uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlenen fason tekstil ve konfeksiyon işlerinde 1/2 oranında KDV tevkifatı uygulanacaktır. Tevkifat uygulaması, bu Tebliğin yayımını izleyen günden itibaren düzenlenecek faturalara konu işlemler için geçerli olacaktır.

Fason olarak yaptırılan tekstil ve konfeksiyon işlerinde tevkifat uygulamasından doğan KDV alacakları, münhasıran vergi inceleme raporu ile iade edilecektir. İade talebi, vergi inceleme raporunun vergi dairesine intikal ettiği tarih itibariyle geçerlilik kazanacaktır.

Aynı işlem dolayısıyla, tevkifat ve indirimli oran uygulamaları nedeniyle KDV iade alacağı doğmuşsa, öncelikle tevkifattan doğan KDV alacağı (mükellefin isteğine bağlı olarak nakden ve/veya mahsuben) iade edilecektir. KDV alacağının indirimli oran uygulamasından doğan kısmı; inceleme raporu yılı içinde vergi dairesine intikal ederse mahsuben, yıl geçtikten sonra intikal ederse nakden ve/veya mahsuben iade edilecektir.

Bu kapsamda yapılacak iadelerde, fason olarak yaptırılan tekstil ve konfeksiyon işlerinde tevkifat uygulamasını düzenleyen daha önceki genel tebliğlerde yer verilen ve bu Tebliğe aykırı olmayan açıklamalar geçerli olacaktır.

Mükellefin aynı dönemde başka iade hakkı doğuran işlemlerinin bulunması halinde bu işlemlere ait iade talebinin, söz konusu işlem veya işlemlerle ilgili usul ve esaslar çerçevesinde sonuçlandırılacağı tabiidir."

açıklamaları yer almaktadır.

Konu ile ilgili olarak vergi dairesinin ... tarih ... sayılı yazısında, Nisan-Mayıs-Haziran-Temmuz-Ağustos-Eylül/2009 dönemlerine ilişkin fason tekstil ve konfeksiyon işlerinden dolayı tevkif edilen KDV alacağını vergi borçlarınıza mahsup talebinde bulunmanız üzerine, tevkifat uygulamasından doğan KDV alacağının münhasıran vergi inceleme raporuna göre iade edilmesi gerekeceğinden iade talebiniz ile ilgili incelemeye sevk işleminin yapıldığı belirtilmiştir.

Yukarıda yapılan açıklamalara göre, fason olarak yaptırılan tekstil ve konfeksiyon işlerinde tevkifat uygulamasından doğan KDV alacaklarınızın, münhasıran vergi inceleme raporu ile iade edilmesi gerekmekte olup, iade talebiniz vergi inceleme raporunun vergi dairesine intikal ettiği tarih itibariyle geçerlilik kazanacaktır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

T.C.

İZMİR VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri KDV ve Diğer Vergiler Grup Müdürlüğü

Sayı

:

21152195-35-02-509

20/08/2013

Konu

:

Fason tekstil ve konfeksiyon işleri nedeniyle tevkifat ve indirimli orandan kaynaklanan KDV iadesi

            İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, firmanız tarafından yapılan fason tekstil ve konfeksiyon işleri ile ilgili olarak tevkifattan doğan iade alacağının talep edilmeyip yüklenilen KDV nin "sıfır" olarak beyan edilmesi halinde indirimli oran uygulamasından doğan KDV iade alacağının Yeminli Mali Müşavir KDV İadesi Tasdik Raporu ile talep edilip edilemeyeceği, talep edilebilmesi halinde iade edilebilir KDV tutarının hesaplanmasında, tevkifata tabi KDV tutarının mı yoksa indirimli orana tabi işlem nedeni ile hesaplanan KDV tutarının mı dikkate alınacağı sorulmaktadır.

            KDV oranları, KDV Kanununun 28 inci maddesinin Bakanlar Kuruluna verdiği yetkiye dayanılarak yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile Kararnameye ekli (I) sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için %1, (II) sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için %8, listelerde yer almayan vergiye tabi işlemler için %18 olarak tespit edilmiştir.

            Söz konusu Kararname eki (II) sayılı listenin B/10 uncu sırasında yer alan, fason olarak yapılan tekstil ve konfeksiyon işlerinde %8 oranında KDV uygulanmaktadır.

            Öte yandan, KDV Kanununun 9/1 inci maddesinde mükellefin Türkiye içinde ikametgâhının, işyerinin, kanuni merkezi ve iş merkezinin bulunmaması hallerinde ve gerekli görülen diğer hallerde Maliye Bakanlığının, vergi alacağının emniyet altına alınması amacıyla, vergiye tabi işlemlere taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutabileceği hükme bağlanmıştır.

            Bu yetkiye dayanılarak yayımlanan ve 1/5/2012 tarihinde yürürlüğe giren 117 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin (3.1.2) bölümünde kısmi tevkifat uygulaması kapsamında KDV tevkifatı yapmak üzere;

            a) KDV mükellefleri,

            b) Belirlenmiş alıcılar (KDV mükellefi olsun olmasın)

            sorumlu tutulmuş; Tebliğin (3.2.) bölümünde kısmi tevkifat uygulanacak hizmetler sayılmıştır.

            Söz konusu Tebliğin (3.2.7.1) bölümünde, Tebliğin (3.1.2.) bölümünde sayılanlara yapılan fason tekstil ve konfeksiyon işleri,  fason çanta ve ayakkabı dikim işleri ile Tebliğin (3.2.7.2.6) bölümünde belirtilen aracılık hizmetlerinde, alıcılar tarafından (5/10) oranında KDV tevkifatı uygulanacağı belirtilmiştir.

            Aynı Tebliğin;

            "5.2. İade Uygulaması" başlıklı bölümünde, bu Tebliğ kapsamında kısmi tevkifat uygulanan; fason olarak yaptırılan tekstil ve konfeksiyon işleri ile fason ayakkabı ve çanta dikim işleri ve fason işlerle ilgili aracılık hizmetleri ile ilgili KDV iade alacaklarının mahsubunu isteyen mükelleflerin 2.000 TL yi aşmayan mahsup taleplerinin VİR, YMM raporu ve teminat aranılmaksızın yerine getirileceği; 2.000 TL ve üzerindeki mahsuben iade talepleri ile söz konusu işlerle ilgili nakden iade taleplerinin münhasıran teminat ve/veya VİR ile yerine getirileceği;

            5.3.2. bölümünde, mükelleflerin tevkifat uygulaması kapsamındaki işler dolayısıyla alıcı tarafından tevkifata tabi tutulan KDV yi, ilgili dönemde iade konusu yapmama tercihinde bulunduktan sonraizleyen dönemlerde bu tercihlerinden vazgeçerek iade talep etmelerinin mümkün olduğu; ancak, tevkifatlı işlemin gerçekleştiği dönem için düzeltme beyannamesi verileceği; aynı şekilde, mükelleflerin tevkifat uygulanan tutarı beyannamede iade olarak gösterdikten sonra, iade işlemi tamamlanıncaya kadar bu tercihlerinden vazgeçmelerinin mümkün bulunduğu; bu durumda da iade beyanının yapıldığı dönem için düzeltme beyannamesi verileceği;

            5.3.3. bölümünde, aynı işlem dolayısıyla, tevkifat ve indirimli oran uygulamaları nedeniyle KDV iade alacağı doğmuşsa, öncelikle tevkifattan doğan KDV alacağının iade edileceği; mükellefin aynı dönemde başka iade hakkı doğuran işlemlerinin bulunması halinde bu işlemlere ait iade taleplerinin, söz konusu işlem veya işlemlerle ilgili usul ve esaslar çerçevesinde sonuçlandırılacağı

            açıklanmıştır.

            Buna göre, fason tekstil ve konfeksiyon işleri dolayısıyla, tevkifat ve indirimli oran uygulamalarından doğan KDV iade alacaklarında, öncelikle tevkifattan doğan KDV iade alacağı dikkate alınacak olup; tevkifattan doğan KDV iade alacağı talep edilmeden indirimli orana tabi teslimden kaynaklanan KDV iade alacağının talep edilmesi mümkün bulunmamaktadır.

            Dolayısıyla, söz konusu işlere ilişkin tevkifattan doğan 2.000 TL ve üzerindeki mahsuben iade talepleri ile nakden iade talepleri, 117 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin (5.2) bölümünde yapılan açıklamalar çerçevesinde münhasıran teminat ve/veya vergi inceleme raporu ile yerine getirilecektir. Bu şekilde tevkifattan kaynaklanan tutarların iadesi gerçekleştikten sonra bir tutar kalması ve bu tutarın da iadesinin istenilmesi durumunda kalan tutarın iadesi, 119 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin (6.3.) numaralı bölümündeki açıklamalara göre yerine getirilebilecektir. Bilgi edinilmesini rica ederim.

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

ADANA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

DİĞER VERGİLER VE ANLAŞMALAR UYGULAMA MÜDÜRLÜĞÜ

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.01.16.02-2010-662-KDV-8

04/03/2011

Konu

:

İNDİRİMLİ ORANDA KDV İADESİ

İlgide kayıtlı dilekçenizde, satışlarınızın %67 lik kısmının indirimli orana tabi olduğu belirtilerek, yeni açılan şubeleriniz nedeniyle yüklenilen ve indirim yoluyla giderilmesi mümkün görülmeyen ilk tesis masrafları ile demirbaş ve amortismana tabi iktisadi kıymet alışlarınıza ait katma değer vergisinin (KDV), KDV Kanununun 29/2 maddesi uyarınca mahsuben veya nakden iadesinin mümkün bulunup bulunmadığının bildirilmesi istenilmektedir.

3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun 29/2 nci maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden indirimli orana tabi işlemlerden kaynaklanan KDV iadelerinin yerine getirilmesinde uygulanacak usul ve esaslar çeşitli KDV genel tebliğleri ile KDV sirkülerlerinde açıklanmıştır.

76 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin 3 üncü bölümünde; "indirimli orana tabi işlemlerin bünyesine giren vergilerin hesabına, genel imal ve idare giderleri ile amortismana tabi iktisadi kıymetler dolayısıyla yüklenilen vergilerin dahil olacağı ve bu konuyla ilgili olarak önceki Genel Tebliğlerde yer alan açıklamalara uyulmak kaydıyla, indirimli orana tabi işlemlerde genel imal ve idare giderleri ile amortismana tabi iktisadi kıymetler dolayısıyla yüklenilen vergilerden bu işlemlere isabet eden tutarların, iade hesabına dahil edileceği" belirtilmiştir.

Bu çerçevede, indirimli orana tabi işlemlerden doğan katma değer vergisi iadesinin hesaplanmasında önce işlemin bünyesine doğrudan giren harcamalar ile genel giderlere ait vergiler dikkate alınacak, daha sonra ATİK ler dolayısıyla yüklenilen vergilerden iade hesabına pay verilecektir.

Ayrıca, indirimli orana tabi bir işlem dolayısıyla iade edilebilecek azami vergi tutarı, iade hakkı doğuran işlem bedelinin genel vergi oranı ile çarpılması sonucu bulunacak tutardan, işlem bedeli üzerinden indirimli oran uygulanmak suretiyle hesaplanan tutarın düşülmesi sonucu bulunacak tutar olup, bu tutarın aşılması söz konusu değildir. Bir başka deyişle, indirimli orana tabi işlemler nedeniyle iadesi talep edilebilecek azami vergi tutarı; %1 oranına tabi işlemler için işlem bedelinin %17 sini, %8 oranına tabi işlemler için işlem bedelinin %10 unu aşamayacaktır.

Diğer taraftan, genel giderler ve ATİK ler dolayısıyla yüklenilen vergilerden iade hesabına pay verilebilmesi, işlemin bünyesine doğrudan giren vergilerin azami iade tutarını aşmaması halinde (azami iade tutarı ile işlemin bünyesine doğrudan giren tutar arasındaki fark tutar kadar) mümkündür. 

Buna göre, ATİK ler için yüklenilen vergilerden iade hesabına pay verilebilmesi için bunların indirimli orana tabi işlemlerde kullanılmaya başlanılması gerekmekte olup, ATİK lerin indirimli orana tabi işlemlerde kullanılmaya başlanılmasından sonra gerçekleşen indirimli orana tabi işlemlerden kaynaklanan ve işlemin geçekleştiği dönemde indirim yoluyla giderilememiş olan kısım itibariyle ve azami iade tutarı aşılmamak kaydıyla, iade hesabına pay verilebilecektir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Katma Değer Vergisi Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV.29-237

23/01/2012

Konu

:

KDV Kanununun 29/2 maddesi gereğince yüklenilen vergilerin iadesi

            İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, şirketinizin 2006 yılında eğitim (ilköğretim, lise ve kolej) hizmetleri alanında faaliyette bulunmak üzere kurulduğu, Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından şirketinize özel hesap dönemi (01.07.2008-30.06.2009) tayin edildiği, okul inşaatlarının yapıldığı ve 2008-2009 eğitim-öğretim döneminde faaliyete geçildiği, inşaat, tadilat, araç - gereç alımı vb. nedenlerle %18 oranında katma değer vergisine (KDV) tabi mal ve hizmet alımlarınız olduğu belirtilerek, indirimli orana tabi eğitim hizmeti vermeniz nedeniyle indirilemeyen KDV tutarlarınızın iadesini talep edip edemeyeceğiniz, iade talep edebilmeniz durumunda özel hesap dönemine tabi olmanız nedeniyle 2009-2010 özel hesap dönemi için en son hangi ay için verilecek KDV beyannamesi ile iade talep edebileceğiniz, düzeltme beyannamesi vererek geçmiş dönemler için iade talep edip edemeyeceğiniz, yüklenilen KDV hesaplanırken iade hesabına önceki dönemlerde yüklenilen ve indirim yoluyla giderilmeyen vergilerin ve amortismana tabi iktisadi kıymetler (ATİK) için ödenen vergilerin dahil edilip edilemeyeceği, genel giderler ve ATİK için ödenen vergilerin iadesinde bir oran sınırlaması bulunup bulunmadığı konularında Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

            KDV Kanununun;

            29/2 maddesinde, bir vergilendirme döneminde indirilecek KDV toplamının, mükellefin vergiye tâbi işlemleri dolayısıyla hesaplanan KDV toplamından fazla olması halinde, aradaki farkın sonraki dönemlere devrolunacağı ve iade edilmeyeceği, ancak 28 inci madde uyarınca Bakanlar Kurulu tarafından vergi nispeti indirilen teslim ve hizmetlerle ilgili olup teslim ve hizmetin gerçekleştiği vergilendirme döneminde indirilemeyen ve tutarı Bakanlar Kurulunca tespit edilecek sınırı aşan verginin, bu mükelleflerin vergi ve sosyal sigorta prim borçları ile maddede belirtilen diğer borçlarına mahsuben ödeneceği, yılı içinde mahsuben iade edilemeyen verginin izleyen yıl içinde talep edilmesi şartıyla nakden veya mahsuben iade edileceği,

            29/3 maddesinde, indirim hakkının vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili vesikaların kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılabileceği,

            29/4 maddesinde, Maliye Bakanlığının vergi indirimi uygulamasında doğabilecek aksaklıkları, vergi mükerrerliğine ve vergi muafiyetine meydan vermeyecek şekilde, bu Kanunun ana ilkelerine uygun olarak gidermeye ve indirimle ilgili usul ve esasları düzenlemeye yetkili olduğu,

            hüküm altına alınmıştır.

            İndirimli oranda iade uygulamasının usul ve esasları 74, 76, 85, 96, 99, 101, 105 ve 106 Seri No.lu KDV Genel Tebliğlerinde belirlenmiştir.

            99 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin "Yılı İçinde Mahsup Edilemeyen Vergilerin İadesi" başlıklı (1.5) bölümünde, indirimli orana tabi işlemlerden doğan iade alacağının yılı içinde mahsuben iade edilemeyen kısmının izleyen yıl içinde mükellefin isteğine bağlı olarak nakden veya mahsuben iade edilebileceği ve iade talebinin en erken izleyen yılın Ocak dönemine ait olup Şubat ayı içinde verilecek, en geç Kasım dönemine ait olup Aralık ayı içinde verilecek KDV beyannameleri ile yapılabileceği,

            85 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin "İndirimli Orana Tabi İşlemlerden Doğan İade Talepleri" başlıklı (A/4) bölümünde, ilgili yılın Ocak-Kasım arasındaki dönemlerde verilecek beyannamelerde iade hakkını kullanmayıp yüklendiği vergileri indirim konusu yapmayı tercih eden mükelleflerin, daha sonra düzeltme beyannameleri ile iade talebinde bulunmalarının söz konusu olmadığı,

            96 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin "İade Hakkını İndirim Yoluyla Kullanmak İsteyen Mükellefler" başlıklı (6) bölümünde, KDV alacağını indirim yoluyla giderme tercihinde bulunan mükelleflerin daha sonra bu tercihinden vazgeçerek nakden veya mahsuben iade talep etmeleri halinde aradaki dönemler için düzeltme beyannameleri vermeleri gerektiği, tercih değişikliğinin yapıldığı dönemde iade için istenilen belgelerin de beyannameye eklenmesi gerektiği,

            Ancak, indirimli orana tabi işlemlerle ilgili KDV alacakları için süresinde iade talebinde bulunmayan mükelleflerin daha sonra düzeltme beyannameleri vererek iade talebinde bulunmalarının mümkün olmadığı, bu mükelleflerle ilgili olarak 85 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin (A/4) bölümündeki açıklamalar esas alınarak işlem yapılacağı,

           açıklamalarına yer verilmiştir.

            24 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin (E) bölümünde ise, faaliyetleri kısmen veya tamamen "iade hakkı doğuran işlem"lerden oluşan mükelleflerin iade kapsamına mal ve hizmet alışları yanında genel giderler ve amortismana tabi iktisadi kıymetler (ATİK) için ödenen vergilerin de dahil olduğu, ancak bir vergilendirme döneminde iade edilecek verginin, o dönemdeki iade hakkı doğuran işlemlere ait bedelin genel vergi oranı ile (%18) çarpılması sonucu bulunacak miktardan fazla olamayacağı belirtilmiştir.

            Bu çerçevede, indirimli orana tabi işlemler dolayısıyla iade edilecek vergi, o dönemde iade hakkı doğuran işlem bedelinin (%18 - %1=) %17 veya (%18 - %8=) %10 ile çarpılması sonucu hesaplanan tutardan fazla olamayacaktır. İade hesabına genel giderler ve ATİK lerden pay verilebilmesi, işlemin bünyesine doğrudan giren KDV tutarının azami iade edilebilir tutardan daha düşük olması halinde, eksik kalan kısım itibariyle mümkün olabilecektir.

            Diğer taraftan, yüklenilen KDV lerin ait olduğu dönemde indirim konusu yapılması, indirilemeyen kısmın ise sonraki döneme devredilmesi, izleyen dönemlerde iade hakkı doğuran işlemler olması halinde önceki dönemlerden devreden bu vergilerden iade hakkı doğuran işlemlerin bünyesine girenlerin iadesinin talep edilmesi mümkün bulunmaktadır.

            Buna göre,

            1- 2008-2009 eğitim-öğretim döneminde faaliyete geçen Şirketinizin 2006-2007 yıllarında indirimli orana tabi işlemi bulunmadığından, 2008-2009 yıllarında da indirimli orana tabi işlemleriniz olmakla birlikte bu işlemlere ilişkin yüklendiğiniz ve indirim konusu yapamadığınız KDV için süresinde (en geç 2009 ve 2010 yılları Kasım dönemine ait olup Aralık ayı içinde verilen KDV beyanname ile)  talepte bulunmadığınızdan, yüklenilen bu vergilerin iadesi mümkün bulunmamaktadır.

            Ayrıca, söz konusu KDV tutarları için süresinde iade talebinde bulunmayan şirketinizin daha sonra düzeltme beyannameleri vererek iade talebinde bulunması da söz konusu değildir.

          2- 2010 yılında gerçekleşen indirimli orana tabi işlemleriniz nedeniyle yüklendiğiniz ve indirim konusu yapamadığınız KDV nin 2010 yılı için geçerli alt sınırı aşan kısmının yukarıda sayılan KDV Genel Tebliğlerinde belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yılı içinde mahsuben, 2011 yılı içinde talep edilmesi şartıyla nakden veya mahsuben iadesi mümkün bulunmaktadır.

            3- İndirimli orana tabi işlemlerden doğan KDV iadesinin hesabında işlemin gerçekleştiği tarih itibariyle bu işlem nedeniyle yüklenilen ve indirim konusu yapılamayan KDV esas olduğundan, işlemin bünyesine doğrudan giren vergilerin azami iade edilebilir tutarı aşmaması halinde, eksik kalan kısım itibariyle genel yönetim giderleri ve ATİK nedeniyle yüklenilen (önceki dönemlerde yüklenilenler dahil) vergilerden pay verilebilecektir.

            Bilgi edinilmesini rica ederim.

T.C.

BOLU VALİLİĞİ

Defterdarlık Gelir Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.4.DEF.0.14.10.00-KDV/600--10

16/04/2012

Konu

:

Katma Değer Vergisi İadesi

            İlgide kayıtlı özelge talep formunda, Şirketiniz ile ... Ltd. Şti. arasında imzalanan "Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi" kapsamında ... Ltd. Şti.nin aktifinde kayıtlı bulunan arsa üzerine şirketiniz tarafından inşaat yapılması ve arsa bedelinin kat karşılığı olarak ödenmesinin KDV uygulaması karşısındaki durumu konusunda  Defterdarlığımız görüşü istenilmektedir.

             KDV Kanununun;

            - 1/1 inci maddesinde;  ticari, sinai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde Türkiye'de yapılan teslim ve hizmetlerin katma değer vergisinin konusunu teşkil ettiği,

            - 2/5 inci maddesinde; trampanın iki ayrı teslim hükmünde olduğu,

            -17/4-r maddesinde; kurumların aktifinde en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimlerinin KDV den istisna olduğu,

            - 20/1 inci maddesinde; teslim ve hizmet işlemlerinde matrahın bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu,

            - 27/1 inci maddesinde; bedeli bulunmayan veya bilinmeyen işlemler ile bedelin mal, menfaat, hizmet gibi paradan başka değerler olması halinde matrahın işlemin mahiyetine göre emsal bedeli veya emsal ücreti olduğu,

            - 29/2 nci maddesinde; bir vergilendirme döneminde indirilecek katma değer vergisi toplamının, mükellefin vergiye tâbi işlemleri dolayısıyla hesaplanan katma değer vergisi toplamından fazla olduğu takdirde, aradaki farkın sonraki dönemlere devrolunacağı ve iade edilmeyeceği, ancak 28 inci madde uyarınca Bakanlar Kurulu tarafından vergi nispeti indirilen teslim ve hizmetlerle ilgili olup, teslim ve hizmetin gerçekleştiği vergilendirme döneminde indirilemeyen ve tutarı Bakanlar Kurulunca tespit edilecek sınırı aşan verginin yılı içinde vergilendirme dönemleri itibariyle mahsuben, yılı içinde mahsuben iade edilemeyen tutarların da izleyen yıl içinde talep edilmesi şartıyla nakden ya da mahsuben iade edileceği

         hükme bağlanmıştır.

           Arsa karşılığı inşaat işinde KDV uygulaması ile ilgili olarak  30 Seri No.lu KDV Tebliğinde ayrıntılı açıklamalar yapılmıştır. Buna göre, arsa karşılığı inşaat işinde iki ayrı teslim söz konusudur. Bunlardan birincisi, arsa sahibi tarafından müteahhide arsa teslimi, ikincisi ise müteahhit tarafından arsaya karşılık olarak arsa sahibine verilen konut veya işyeri teslimidir.

            Arsa sahibi tarafından müteaahhide yapılan arsa tesliminde; arsanın bir iktisadi işletmeye dahil olması veya arsa sahibinin arsa alım satımını mutad ve sürekli bir faaliyet olarak sürdürmesi halinde, konut ve işyeri karşılığı müteahhide yapılan bu arsa teslimi genel hükümler çerçevesinde KDV ye tabi tutulacak, arsa sahibinin, gerçek usulde mükellefiyetini gerektirmeyecek şekilde, arızi bir faaliyet olarak arsasını daire veya işyeri karşılığında müteahhide tesliminde ise bu teslim ticari bir nitelik taşımadığından vergi uygulanmayacaktır.

            Müteahhitin arsa sahibine konut ve işyeri teslimi ise KDV Kanununun 1/1 inci maddesi gereğince KDV ye tabi tutulacaktır.

            Öte yandan KDV oranları; KDV Kanununun 28 inci maddesinin Bakanlar Kuruluna verdiği yetkiye dayanılarak yayımlanan 2007/13033 sayılı Kararname ile, Kararname eki I sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için % 1, II sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için % 8, bu listelerde yer almayan teslim ve hizmetler için ise % 18 olarak tespit edilmiştir.

            Söz konusu Kararnameye ekli I sayılı listenin 11 inci sırası uyarınca, net alanı 150 m2 ye kadar konut teslimlerine %1 oranında KDV uygulanacaktır.

            Diğer taraftan, 60 Seri No.lu KDV Sirkülerinin 1.8. ve alt bölümlerinde de bu konuya ilişkin açıklamalara yer verilmiştir.

            Bu hüküm ve açıklamalar çerçevesinde;

            1. Arsa sahibi ... Ltd. Şti. tarafından şirketinize yapılacak arsa teslimi,  konutların teslim edildiği tarih itibariyle söz konusu arsanın iki tam yıl (730 gün) süreyle şirketiniz aktifinde kayıtlı olması halinde Kanunun 17/4-r maddesi gereğince KDV den istisna tutulacak, bu şartın sağlanmaması halinde ise genel oranda KDV hesaplanacaktır.

            2. Şirketiniz tarafından arsasına karşılık olarak ... Ltd. Şti.ye yapılacak teslimlerde; 150 m2 nin altındaki konutların teslimi %1, 150 m2 nin üstündeki konutlar ile alanına bakılmaksızın işyeri teslimleri %18 oranında KDV ye tabi tutulacaktır.

         3. 150 m2 nin altındaki indirimli orana tabi konut teslimlerinize ilişkin olarak yüklenilen KDV lerin, indirim yoluyla telafi edilememesi halinde KDV Kanununun 29/2 nci maddesi uyarınca ve Başkanlığımızca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde iadesi mümkün bulunmakta olup, varsa arsa için yüklenilen KDV de iade hesabına dahil edilebilecektir.

            4. Muhasebe kayıtlarınızın ise yukarıdaki açıklamalar dikkate alınarak tutulması gerekmektedir.

             Bilgi edinilmesini rica ederim.

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

 İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Katma Değer Vergisi Grup Müdürlüğü

Sayı

:

39044742-YMM GENEL-1010

10/07/2013

Konu

:

Süresinde tam tasdik sözleşmesi olan mükellefin takip eden t. yılında başka bir YMM ile KDV iade sözleşmesi olması halinde iadenin hangi YMM tarafından düzenlenen rapora istinaden yapılacağı.

            İlgi kayıtlı özelge talep formunda, ... İnşaat Ltd. Şti. ünvanlı şirket ile firmanız arasında 2011 takvim yılını kapsayan Kurumlar Vergisi Tam Tasdik Sözleşmesinin süresinde imzalandığı, şirketin 2011 takvim yılında indirimli orana tabi konut teslimleri gerçekleştirdiği, 2011 yılına ilişkin bu teslimlerden dolayı yüklenilen ve indirim yoluyla giderilemeyen KDV iadesinin 2012 yılında talep edildiğinden bahisle 2011 takvim yılında gerçekleşen bu teslimlerden doğan KDV iadesi için düzenlenecek KDV İadesi Tasdik Raporunun firma ile 2011 yılına ilişkin tam tasdik sözleşmesi bulunan  müşavirliğiniz haricinde başka bir YMM tarafından düzenlenip düzenlenmeyeceği konusunda Başkanlığımız görüşü sorulmaktadır.         

            KDV Kanununun 29/2 nci maddesinde, indirimli orana tabi işlemler dolayısıyla yüklenilen ve indirim yoluyla giderilemeyen KDV tutarlarının Bakanlar Kurulunca tespit edilecek sınırı aşan kısmının yılı içinde vergilendirme dönemleri itibariyle mahsuben, yılı içinde mahsuben iade edilemeyen tutarların da izleyen yıl içinde talep edilmesi şartıyla nakden ya da mahsuben iadesi imkânı getirilmiştir.

            İndirimli oranda iade uygulamasına ilişkin olarak yayımlanan 74, 76, 82, 85, 99, 101, 105, 106, 111, 113, 116 Seri No.lu KDV Genel Tebliğleri 23/6/2012 tarih ve 28332 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 119 Seri No.lu KDV Genel Tebliği ile yürürlükten kaldırılmış indirimli oranda iade uygulamasının usul ve esasları yeniden düzenlenmiştir.

            119 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin "Yılı İçinde Mahsup Edilemeyen Vergilerin İadesi" başlıklı 5. bölümünde; " İndirimli orana tabi işlemlerden doğan iade alacağının yılı içinde mahsuben iade edilemeyen kısmı, izleyen yıl içinde mükellefin isteğine bağlı olarak nakden veya mahsuben iade edilebilecektir. İadenin mahsuben talep edilmesi durumunda mahsuben iade bu bölümdeki açıklamalara göre yerine getirilecektir.        

            İade talebi en erken izleyen yılın Ocak dönemine ait olup Şubat ayı içinde verilecek, en geç Kasım dönemine ait olup Aralık ayı içinde verilecek KDV beyannameleri ile yapılabilecektir. Üç aylık vergilendirme dönemine tabi olan mükelleflerde iade talebi en erken izleyen yılın ilk üç aylık, en geç üçüncü üç aylık vergilendirme dönemlerine ait beyannamelerle yapılabilecektir." denilmektedir.        

            Öte yandan, 20 Sıra No.lu Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu Genel Tebliğinin A/I bölümünde; hangi döneme ait olursa olsun bu Tebliğin yayımını takip eden ikinci aybaşından başlamak üzere, 18 Sıra No.lu Genel Tebliğ hükümlerine göre yeminli mali müşavirlerle gelir ve kurumlar vergisi beyannamesi ve eklerinin tasdikine (tam tasdik) ilişkin sözleşme düzenlemiş bulunan mükelleflerin katma değer vergisi iadelerini yeminli mali müşavir tasdik raporuna istinaden talep etmeleri halinde bu iadelere ait işlemlerin, tam tasdik sözleşmesi tanzim edilen yeminli mali müşavirler tarafından yerine getirileceği belirtilmiştir.

            29 Sıra No.lu SMMM ve YMM Kanunu Genel Tebliğinin III/3. bölümünde ise; yeminli mali müşavirlerle süresinde tam tasdik sözleşmesi düzenleyen mükelleflerin KDV iade taleplerinin bu yeminli mali müşavirler tarafından düzenlenen tasdik raporlarına dayanılarak yerine getirilmekte olduğu, bu mükelleflerin varsa tam tasdik sözleşmesinin düzenlendiği yıldan önceki dönemlere ilişkin KDV iadelerinin de anılan yeminli mali müşavir tarafından düzenlenen tasdik raporları ile yapılabileceği, önceki yıllarda mükellefin bir başka yeminli mali müşavir ile süresinde tam tasdik sözleşme düzenlemiş olması ve tasdik raporunun yazılarak süresinde vergi dairesine verilmiş olması kaydıyla (rapor teslim süresinin henüz dolmadığı durumlarda bu şart aranmayacaktır.) o döneme ilişkin iade raporlarının anılan yeminli mali müşavir tarafından düzenlenmesinin de mümkün olduğu açıklanmıştır.

            11 Sıra No.lu Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu Genel Tebliğinde; "Mükellefin ilgili dönem hesapları vergi incelemesi tamamlanmadan, inceleme dönemi ve inceleme kapsamındaki konularla ilgili olarak yeminli mali müşavirlik tasdik sözleşmesi ve tasdik raporu düzenlenmeyecektir." ifadesine yer verilmiştir.          

            Diğer taraftan, Yönetim Bilgi Sisteminde yapılan mükellef bazında YMM sözleşme bilgileri sorgulamasında mükellefin 2011 yılında müşavirliğiniz ile süresinde düzenlenmiş tam tasdik sözleşmesi, 2012 yılında ise başka bir YMM ile süresinde düzenlenmiş tam tasdik sözleşmesinin bulunduğu görülmüştür.          

            Bu itibarla indirimli orana tabi işlemlerden doğan iade alacağının yılı içinde mahsuben iade edilemeyen kısmı, izleyen yıl içinde mükellefin isteğine bağlı olarak, nakden veya mahsuben iade edilebileceğinden, ... İnşaat Ltd.Şti. nin 2011 yılında gerçekleşen indirimli orana tabi işlemler dolayısıyla yüklendiği ve izleyen yıl içinde (2012/Ocak-Kasım) talep ettiği iade alacağına ilişkin KDV iadesi tasdik raporu, firma ile 2011 yılına ilişkin süresinde düzenlenmiş tam tasdik sözleşmesi bulunan müşavirliğiniz tarafından düzenlenebileceği gibi cari dönemde (2012) firma ile süresinde düzenlenmiş tam tasdik sözleşmesi bulunan başka bir YMM tarafından da düzenlenmesi mümkün bulunmaktadır.

            Öte yandan, indirimli orana tabi işlemlere ilişkin iade talebinde bulunan mükellefle ilgili vergi incelenmesinin talep edildiği durumlarda söz konusu mükellefin ilgili dönem hesapları vergi incelemesi tamamlanmadan, inceleme dönemi ve inceleme kapsamındaki konularla ilgili olarak yeminli mali müşavirlik tasdik sözleşmesi ve tasdik raporu düzenlenmesi mümkün bulunmamaktadır.             

            Bilgi edinilmesini rica ederim.

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

ADANA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Gelir Grup Müdürlüğü

Sayı

:

84412373-130[29-2012/4191]-79

23/08/2013

Konu

:

İçme suyu ve atık suların uzaklaştırılması ile ilgili her türlü harcamaların indirim ve iade konusu yapılması.

            İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, indirimli orana tabi içme suyu teslimleri ile su aboneleri tarafından kullanılarak kanalizasyon şebekesine bırakılan kirletilmiş suyun şehir bölgesinden uzaklaştırılması hizmetlerine ilişkin olarak yüklenilen ve indirim yoluyla giderilemeyen KDV nin iadesi hesabına yağmur sularının şehir bölgesinden uzaklaştırılması için oluşturulan drenaj kanallarının yapımı nedeniyle hesaplanan KDV nin dahil edilip edilemeyeceğinin bildirilmesi istenmektedir.

            KDV Kanununun 29/2 nci maddesi ile Kanunun 28 inci maddesi uyarınca Bakanlar Kurulu tarafından vergi nispeti indirilen teslim ve hizmetlerle ilgili olup teslim ve hizmetin gerçekleştiği vergilendirme döneminde indirilemeyen ve tutarı Bakanlar Kurulunca tespit edilecek sınırı aşan verginin yılı içinde mahsuben, izleyen yılı içerisinde de mükellefin talebi doğrultusunda nakden veya mahsuben iadesinde imkan tanınmıştır.

            Bu çerçevede, indirimli orana tabi işlemler nedeniyle yüklenilen vergiler için iade talebinde bulunulabilmesi verginin konusuna giren ve KDV Kanununun 28 inci maddesinin verdiği yetkiye istinaden KDV oranı Bakanlar Kurulu tarafından indirilen bir işlemin varlığına bağlıdır.

            Dolayısıyla, verginin konusuna girmeyen ya da genel oranda KDV ye tabi bulunan bir işlemle ilgili olarak yüklenilen vergilerin, KDV Kanununun 29/2 maddesi kapsamında iadesinin talep edilmesi söz konusu değildir.

            Öte yandan, iade uygulamasına i1işkin açıklamalara 74, 76, 85, 99, 101, 105, 106, 116 Seri No.lu KDV Genel Tebliğlerinde (23/6/2012 tarih ye 28332 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve yayımı tarihinden itibaren yürürlüğe giren ve söz konusu Tebliğleri ve/veya ilgili bölümlerini yürürlükten kaldıran 119 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğinde) yer verilmiştir.

Yukarıda yer alan hüküm ve ilgili tebliğlerde yapılan açıklamalar çerçevesinde, KDV Kanununun 29/2 nci maddesine göre iadesi gereken KDV nin hesabına genel yönetim giderleri ile ATİK nedeniyle yüklenilen vergilerden pay verilmesi mümkündür.

            Ancak, şehir içindeki yağışların yüzey ve yüzey altı akışa dönüşmesi sonucu oluşan yağmur sularının şehir bölgesinden uzaklaştırılması verginin konusuna giren bir işlem olmayıp beledi nitelikte bir faaliyet olduğundan bu amaçla oluşturulan drenaj kanallarının yapımı nedeniyle yüklenilen vergilerin, indirimli orana tabi içme suyu teslimleri ile su aboneleri tarafından kullanılarak kanalizasyon şebekesine bırakılan kirletilmiş suyun şehir bölgesinden uzaklaştırılması hizmetlerine ilişkin olarak iadesi talep edilen tutara dahil edilmesi mümkün bulunmamaktadır.

            Bilgi edinilmesini rica ederim.


[1]Eski tarihli KDV Genel Tebliğine yapılan atıfların, uygun olduğu ölçüde 1 seri no’lu KDV Uygulama Genel Tebliğine uygunluk durumuan göre dikkate almanızı öneririz.

Özet

KDV Kanunu’nun 13/i maddesinde yer alan bazı konut ve işyeri satışlarında istisna uygulamasında, KDV Genel Uygulama Tebliği gereğince bedelin %50’sinin Türkiye’ye getirilmesi şartı bulunmaktadır. Bedel kavramı, KDV Kanunu’nun 24’üncü maddesinde yer alan çerçevede değerlendirildiğinde, kur farkı nedeniyle söz konusu istisnanın uygulanamaması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır. Makalemizde bu durum değerlendirilmeye açılmış olup konuyla ilgili önerimize yer verilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Konut ve işyeri satışı, KDV istisnası, bedel, kur farkı.

İlgili Kanun: KDV Kanunu madde 13/i, 2, 24, 32.

1.    GİRİŞ

Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 13/i maddesinde diğer bazı alıcılarla birlikte Türkiye’de yerleşmiş olmayan yabancı uyruklu gerçek kişilere yapılan konut ve işyeri teslimleri KDV’den istisna tutulmuştur. Söz konusu teslimler KDV Kanunu’nun 32’nci maddesi uyarınca tam istisna kapsamındadır.

İzleyen bölümlerde öncelikle söz konusu istisnanın Kanun’da öngörülen genel şartları açıklanacak, daha sonra Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliği’nde[1] yer alan; bedelin %50’sinin Türkiye’ye getirilmesi şartının doğurduğu sorunlu alana ilişkin değerlendirme ve önerimize yer verilecektir.

2.    İSTİSNANIN GENEL ŞARTLARI

İstisnadan yararlanacak olan kişi ve kurumlar üç başlıkta toparlanabilir. Bunlar;

1.  Çalışma veya oturma izni alarak altı aydan daha fazla yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları (resmi daire ve müesseselere veya merkezi Türkiye’de bulunan teşekkül ve teşebbüslere bağlı olup adı geçen daire, müessese, teşekkül ve teşebbüslerin işleri dolayısıyla yabancı memleketlerde oturan Türk vatandaşları hariç),

2.  Türkiye’de yerleşmiş olmayan yabancı uyruklu gerçek kişiler,

3.  Kanuni ve iş merkezi Türkiye’de olmayan ve bir iş yeri ya da daimi temsilci vasıtasıyla Türkiye’de kazanç elde etmeyen kurumlar.

İstisna, konut veya iş yeri olarak inşa edilen binaların ilk tesliminde uygulanacaktır. Konut ve işyerinden maksat Tebliğ’de açıklanmıştır. Buna göre;

1.  Konut veya iş yeri olarak inşa edilen binanın yapı ruhsatı bulunmalı

2.  İstisnaya tabi gayrimenkuller; yapı ruhsatında; konut, dükkan, ofis, büro, rezidans, apart daire, devre mülk ve benzeri olarak tanımlanmalı,

3.  Alıcıların kullanımına hazır vaziyette fiilen teslim edilmeli,

4.  Kat irtifakı kurulabilen konut veya iş yerlerinde ayrıca kat irtifakı kurulmuş olmalı,

5.  Kat mülkiyeti kurulan konut veya iş yerlerinin tesliminde fiili teslimin tevsiki aranmamaktadır.

İstisna, 1/4/2017 tarihinden itibaren uygulanmak üzere, konut veya iş yerini inşa eden mükelleflerin yapacağı ilk teslimde uygulanacaktır. İlk teslimden maksadın ne olduğunu açıklamadan önce KDV Kanunu açısından teslim kavramına değinmek gerekmektedir.

Konumuzu ilgilendiren kısmı itibariyle KDV Kanununun 2’nci maddesinde teslimin, bir mal üzerindeki tasarruf hakkının malik veya onun adına hareket edenlerce, alıcıya veya adına hareket edenlere devredilmesi olduğu hüküm altına alınmıştır. Ayrıca aynı Kanunun 2/5’inci maddesine göre trampa, iki ayrı teslim hükmündedir. Bu hükme göre, arsa karşılığı inşaat işinde iki ayrı teslim söz konusudur. Bunlardan birincisi, arsa sahibi tarafından konut veya işyerine karşılık müteahhide arsa payı teslimi; ikincisi ise müteahhit tarafından arsa payına karşılık arsa sahibine yapılan konut veya işyeri teslimidir.

O halde denilebilir ki ilk teslimden maksat; Tebliğdeki niteliklere haiz hale gelmiş olan konut veya işyerinin teslimidir. Bunların nihai aşamaya gelmeden önceki teslimleri ilk teslim kapsamında değerlendirilmeyecektir. Bu sebepledir ki arsa karşılığı konut teslimi, konutun artık nihai aşamasına geldiği noktada yapılmakta olduğundan, artık arsa sahibi 13/i maddesi açısından ilk teslime muhatap olmuş olup, bu kişinin arsa karşılığı aldığı konutu satması halinde istisna uygulanması söz konusu olmayacaktır. Öte yandan konut veya işyerinin, inşa edenlerden satın alınarak bir başkasına satılması halinde yapılan konut veya işyeri tesliminin ilk teslim olarak değerlendirilmeyeceği izahtan varestedir.

İstisna şartlarının ihlali ile ilgili olarak Kanun’da iki düzenleme söz konusudur. Kanun’daki ilk belirleme; Kanununun 13/i maddesinde öngörülen şartları taşımadığı halde istisnanın uygulandığının tespit edilmesi halinde, zamanında tahsil edilmeyen vergi, vergi ziyaı cezası ve gecikme faizinden mükellef ile birlikte alıcı da müteselsilen sorumlu tutulacağı konusundadır. Kanunda öngörülen ikinci yaptırım konusu ise; istisna kapsamında teslim alınan konut veya iş yerinin bir yıl içerisinde elden çıkarılması halinde zamanında tahsil edilmeyen vergi ve buna bağlı tecil faizi oranında hesaplanacak gecikme faizinin, tapu işleminden önce elden çıkaran tarafından ödenecek olduğudur.

 Kanunda belirlenen genel istisna şartlarının ihlali konusunda Tebliğ’de özel nitelikte üçüncü bir müeyyide öngörülmüştür. Buna göre istisna kapsamında teslime konu edilen konut veya işyerine ilişkin bedelin en az %50’sinin satışa ilişkin faturanın düzenlendiği tarihten önce, kalan kısmının da en geç bir yıl içerisinde alıcı tarafından döviz olarak Türkiye’ye getirilerek satıcıya ödenmemesi halinde zamanında tahsil edilmeyen vergi, satıcı ile birlikte alıcıdan vergi ziyaı cezası ve gecikme faizi ile birlikte aranacaktır.

Özellikle Tebliğ’de öngörülen üçüncü yaptırım düzenlemesinden dolayıdır ki, istisna şartlarının sıkı sıkıya takip edilmesi gerekmektedir. Ancak kanaatimizce, tebliğde yer verilen istisnanın özel şartlarında öngörülen bedelin tespitindeki muğlaklık, istisnanın ihlaline sebebiyet vermeye matuftur.

3.    BEDELİN DÖVİZ OLARAK TÜRKİYE’YE GETİRİLMESİ

Tebliğ’de konut veya iş yeri tesliminde KDV istisnasının uygulanabilmesi için, bedelin en az %50’sinin satışa ilişkin faturanın düzenlendiği tarihten önce, kalan kısmının da en geç bir yıl içerisinde alıcı tarafından döviz olarak Türkiye’ye getirilerek satıcıya ödenmesi gerektiği düzenlemesi bulunmaktadır. İstisnaya ilişkin KDV iadesi, bedelin tamamının Türkiye’ye getirilerek satıcıya ödenmesinden sonra yapılacaktır.

Buradaki bedel kavramı KDV Kanunu’nda öngörülen bedel kavramı çerçevesinde değerlendirildiğinde sorunlu bir alan ortaya çıkmaktadır. Bedelin %50’sinin tespiti ile ilgili sorunlu bu alanı paylaşmadan önce KDV açısından “bedel” kavramını hatırlatmakta fayda görüyoruz.

KDV Kanunu’nun 20’nci maddesinde teslim ve hizmet işlemlerindeki matrahın, bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu belirlendikten sonra izleyen fıkrada bedel deyimi; “malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılan veyahut bunlar adına hareket edenlerden bu işlemler karşılığında her ne suretle olursa olsun alınan veya bunlarca borçlanılan para, mal ve diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamını ifade ettiği açıklanmıştır. Öte yandan 24/1-c maddesine ilave edilmek suretiyle kur farklarının matraha dahil olduğu konusu kanun bazında açıklığa kavuşturulmuştur. O halde bedele, vergiyi doğuran olaydan sonra ortaya çıkacak kur farkları da dahil olacaktır.

3.1.        Bedelin %50’sinin Tespitindeki Sorunlu Alan

Konumuzla ilgili olarak Tebliğ’de şu örnek verilmiştir: Türkiye’de yerleşmiş olmayan yabancı uyruklu Bay (A) ile (B) Yapı A.Ş., inşası tamamlanan 500.000 Dolar bedelindeki konutu, bedelin %50’si peşin, kalan tutarı 6 eşit taksitte ödenmek suretiyle satışı konusunda anlaşmıştır. Peşinat, faturanın düzenlenmesinden önce döviz olarak Türkiye’ye getirilmiş ve satıcıya ödenmiştir. Kalan tutar ise fatura düzenlendikten sonra aylık taksitler halinde yurt dışından döviz olarak getirilecek ve satıcıya ödenecektir.

Tebliğ’deki bu örnekten, %50’lik hesaplamaya konu edilecek bedelin “üzerinde anlaşılan sağlanan bedel” olduğu anlaşılmaktadır. Bu bedel, anlaşmanın TL ya da döviz olarak belirlenmesine göre farklılık gösterecektir. Aşağıdaki tabloda bu duruma örnekler verilmiştir.

Anlaşma Tarihi

Anlaşma Bedeli

Fatura Tarihi

%50 Ödemenin Yapıldığı Tarih

Fatura Tarihinden Önce Döviz Olarak Türkiye’ye Gelmesi Gereken Asgari Bedel

01.03.2019

100.000 USD

01.09.2019

01.08.2019

50.000 USD

01.03.2019

500.000 TL

(Kur:

1 USD=5 TL)

01.09.2019

01.08.2019 (Kur: 1USD=4TL)

250.000 TL karşılığı 62.500 USD

Öte yandan fatura tarihinden önce alınan bedeller avans mahiyetinde ödemelerdir. Avans mahiyetindeki ödemeler bir teslim veya hizmetin karşılığı olarak ortaya çıkmadığından KDV’nin konusuna girmemektedir. Ancak, avans karşılığı fatura ve benzeri belge düzenlenmesi halinde belgede yer alan tutarla sınırlı olmak üzere belgenin düzenlendiği tarihte vergiyi doğuran olay gerçekleşeceğinden, döviz cinsinden avansların bu tarihteki cari kur üzerinden Türk Lirasına çevrilmesi ve alıcı veya satıcı lehine kur farkı oluşması halinde KDV hesaplanması gerekmektedir.[2] Bu aşamada avansların VUK uyarınca değerlemeye tabi tutulması gerektiği yönündeki İdare’nin görüşü[3] ve yargı kararlarını hatırlatmakta fayda görüyoruz.[4] Bu bağlamda, bir malın teslimi veya hizmetin ifası için, teslim veya ifa tarihinden önce verilen ve alınan yabancı para cinsinden olan alacakların, özünde diğer alacaklardan farkı yoktur. Bu nedenle söz konusu avansların kur değerlemesine tabi tutulması gerekir.[5]

Bu belirleme ile birlikte tekrar konumuza dönecek olursak, yukarıda belirtildiği üzere vergiyi doğuran olay olan faturanın düzenlenmesi ile ödemenin yapılacağı tarih arasındaki kur farkları KDV Kanunu ve Tebliğ uyarınca KDV’ne tabidir. Ancak kendisi istisna şartlarını taşıyan bir teslim nedeniyle ortaya çıkacak kur farkları KDV’ne tabi olmayacaktır. Şu kadar ki; ileri tarihli ortaya çıkacak kur farkları istisnanın ihlali anlamına gelmediği hallerde bu durum söz konusu olabilecektir. Konuya yukarıdaki örneğe fatura düzenlenmesinden sonra ortaya çıkabilecek kur farklarını hesaba katarak yaklaşmak faydalı olacaktır:

Anlaşma Tarihi ve Anlaşma Bedeli

Fatura Tarihi

ve Bedeli

%50 Ödemenin Yapıldığı Tarih

Fatura Tarihinden Önce Döviz Olarak Türkiye’ye Gelmesi Gereken Asgari Bedel

Kalan Ödemenin Yapıldığı Tarih ve Oluşan Kur Farkı

Kur Farkı Dahil Kalan Ödeme Bedeli

01.03.2019

100.000 USD

01.09.2019

100.000 USD (Kur:

1 USD=5 TL)

01.08.2019

50.000 USD

01.12.2019 (Kur: 1USD=6TL)

(6TL-5TL) *100.000USD=

100.000TL

50.000 USD + 100.000TL

Kur Farkı

Dolayısıyla kur farkı dahil toplam ödeme bedeli hesaplandığında, satış işlemi tamamlandıktan sonra toplam bedelin %50’sinin Türkiye’ye getirilme şartı sağlanmamış olmaktadır. Bu durum da istisnanın ihlali anlamına gelmektedir. Nitekim Tebliğ, istisna şartlarının sağlanmasını iki konunun birlikte tamamlanmasına bağlamıştır. Bunlar; bedelin en az %50’sinin satışa ilişkin faturanın düzenlendiği tarihten önce, kalan kısmının da en geç bir yıl içerisinde alıcı tarafından döviz olarak Türkiye’ye getirilerek satıcıya ödenmesidir. Dolayısıyla son ödeme aşamasında olayın tamamı değerlendirilmeye alındığında döviz kurunun yükselmesi nedeniyle %50 şartı sağlanmamış olarak değerlendirilmeye açık bir alan oluşturmaktadır. Döviz kurunun düşmesi halinde ise böyle bir risk ortaya çıkmamaktadır.

Başka bir deyişle; bedel deyiminin, vergiyi doğuran olaydan sonra ortaya çıkan kur farklarını da kapsadığı yönünden bakıldığında, 13/i maddesi açısından bedelin %50’sinin Türkiye’ye getirilme şartı, döviz kurunun artması durumunda asla söz konusu olmayacaktır.

Dahası, böyle bir durumda yani istisna şartlarının ihlali söz konusu olduğunda, ortaya çıkan kur farkları nedeniyle KDV hesaplama yükümlülüğü de gündeme gelecektir.

3.2.        %50 Şartının Açıklığa Kavuşturulması ile İlgili Önerimiz

Tebliğ’in 12.2.1. “Bedelin Türkiye’ye Getirilme Zamanı” başlıklı bölümü şu şekildedir: “Konut veya iş yeri tesliminde KDV istisnasının uygulanabilmesi için, bedelin en az %50’sinin satışa ilişkin faturanın düzenlendiği tarihten önce, kalan kısmının da en geç bir yıl içerisinde alıcı tarafından döviz olarak Türkiye’ye getirilerek satıcıya ödenmesi gerekir”

Tebliğdeki “bedel” kavramı “fatura bedeli” olarak değiştirilmelidir. Öyle ki bedel kavramının, döviz kurundaki değişiklik nedeniyle ileride düzenlenmesi muhtemel kur farkı faturasını kapsama ihtimali bulunmaktadır. Bu durum bir taraftan 13/i maddesi açısından istisnanın ihlali anlamına gelecek, diğer taraftan da daha sonra ortaya çıkabilecek kur farkı faturasındaki istisnadan yararlanamamaya neden olabilecektir.

“Kalan kısım” ifadesi “fatura bedelinden kalan kısım” olarak düzenlenmelidir. Böylece kur farkından kaynaklı bedel değişikliğinin önüne geçilmiş olacaktır.

Ya da bu iki düzenlemeye gerek kalmaksızın, şu şekilde ilave bir cümle de karışıklığı giderebilir niteliktedir: “%50 şartının hesaplanmasında ileride satıcı lehine ortaya çıkacak kur farkları hesaba katılmaz, kur farkı hariç istisna şartları yerine getirilmiş ise kur farkları üzerinden KDV hesaplanmasına gerek yoktur.”

Öte yandan uygulamaya ilişkin diğer bir şart olan “bir yıl içerisinde” deyiminde sürenin başlangıcı belli olmadığından bu ifade “fatura tarihinden itibaren bir yıl içerisinde” olarak değiştirilerek bu konudaki belirsizlik de giderilmelidir.

4.    SONUÇ

KDV Kanunu’nun 13/i maddesinde yer alan bazı konut ve işyeri satışlarında istisna uygulamasında KDV Genel Uygulama Tebliği’nde öngörülen bedelin %50’sinin Türkiye’ye getirilmesi şartı bulunmaktadır. Bedel kavramı, KDV Kanunu’nun 24’üncü maddesinde yer alan çerçevede değerlendirildiğinde, satıcı lehine vergiyi doğuran olayın meydana gelişinden sonra ortaya çıkması muhtemel kur farkı nedeniyle söz konusu istisnanın uygulanamaması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır. Dahası bu durum, ana konunun istisna olması nedeniyle KDV hesaplanmaması gereken kur farklarına KDV hesaplanması durumunu ortaya çıkarmaya matuftur. Bu belirsizliğin, Tebliğ’de yapılacak düzenlemeyle giderilmesi gerektiği değerlendirilmektedir.

K. Nadir GÜLHAN

Yeminli Mali Müşavir / E. Hesap Uzmanı

Lebib Yalkın Dergisi Kasım /2019 sayısında yayınlanmıştır.

Novus Vergi Denetim, Danışmanlık 

http://www.novusymm.com.tr/

Kaynakça

1. AKYOL, M. Emin, “Yabancı Para Cinsinden Olan Avanslarda Değerleme”, Vergi Dünyası Dergisi, Sayı:399, Kasım 2014, s.17.

2. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı, 24/07/2014 tarih ve 64597866-105[280-2014]-122 sayılı özelge.

3. Danıştay 3. Dairesi, 04.06.1996 tarih ve E. 1995/2225, K. 1996/2127 sayılı Karar; Danıştay 4. Dairesi, 27.02.1998 tarih ve E. 1996/5110, K. 1997/4886 sayılı Karar; Danıştay 4. Dairesi 24.1.2011 tarih ve E.2010/4673, K.2001/297 sayılı Karar.

4. Maliye Bakanlığı, 15.10.1991 tarih ve 2601017-913 sayılı özelge.

[1] İzleyen bölümlerde kısaca Tebliğ olarak anılacaktır.

[2] MB’nın, 15.10.1991 tarih ve 2601017-913 sayılı özelgesi de bu yöndedir. Buna göre müteahhitlerin kendi namlarına yaptıkları inşaatlarda, inşaatın bitiminden önce özel sözleşme veya satış vaadi ile veya arsa payı üzerinden yapılan satışlarda, bir teslim veya hizmet mevcut olmadığından, alınan bedeller de avans niteliği taşıdığından fatura düzenlenmesi ve KDV uygulaması söz konusu olmayacaktır. Başka bir özelgede; İnşaatlar devam etmekte iken özel sözleşme veya satış vaadi ile veya arsa payı üzerinden (kat irtifaklı arsa tapusu üzerinden) yapılan satışlarda bir teslim veya hizmet mevcut olmadığından vergiyi doğuran olay gerçekleşmeyecektir. Bu durumda, alınan bedeller avans niteliği taşıdığından fatura düzenlenmesine gerek olmayıp kayıtlara avans olarak intikal ettirilmesi gerekmektedir. (16.08.2013 tarih ve 128 sayılı özelge)

[3] Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığının 24/07/2014 tarih ve 64597866-105[280-2014]-122 sayılı özelgesi.

[4] Danıştay 3. Dairesinin 04.06.1996 tarih ve E. 1995/2225, K. 1996/2127 sayılı, Danıştay 4. Dairesinin 27.02.1998 tarih ve E. 1996/5110, K. 1997/4886 sayılı, Danıştay 4. Dairesinin 24.1.2011 tarih ve E.2010/4673, K.2001/297 sayılı Kararları

[5] M. Emin AKYOL, Yabancı Para Cinsinden Olan Avanslarda Değerleme, Kasım 2014 Vergi Dünyası, s.17

2020/21 sayılı SGK Genelgesi ile bazı sigortalılık işlemlerinde değişiklikler yapılmıştır.

Buna göre;

1) Vazife malullüğü aylığı almakta iken muhtar seçilen kişiler muhtarlık görevlerine istinaden 5510 sayılı kanunun 4-1/b bendi kapsamında sigortalı sayılmayacaklardır. Ancak muhtar seçilenlerin muhtarlık görevleri haricinde aynı zamanda gerçek ve basit usulde vergi mükellefi olması, esnaf ve sanatkarlar siciline kayıtlı olması, anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi ortak olması, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortak olması, diğer şirket ve donatma iştiraklerinde ortak olması veya tarımsal faaliyette bulunması şartlarından birinde yer alması halinde bu kişiler hakkında iş kazası ve meslek hastalığı sigortası, talepleri halinde ise bu taleplerini SGK’ ya bildirdikleri tarihi takip eden ay başından itibaren, haklarında uzun vadeli sigorta kolları uygulanacaktır.

2) Askerlik hizmetini yapanlar, askerlik hizmetinden sayılan izin, hava değişimi, istirahat süreleri, birliğe sevk tarihi ile birliğe katılış tarihi arasında geçen süre veya erken terhis mahiyetinde izinli sayılan süreler ile askerlik hizmetinden sayılmayan sürelerde hizmet akdine tabi çalışılması durumunda, bu sürelere ilişkin belge sunulması ve bildirilen hizmetlerin fiili çalışmaya dayanmadığına dair aksine bir tespitin bulunmaması halinde, bu sürelerde bildirilmiş olan sigortalılık geçerli sayılacaktır.

3) Şirket kuruluş aşamasında çalıştırılacak sigortalılara ilişkin sigortalı tesciline esas olan bilgileri, ticaret sicil memurluklarınca SGK’ ya elektronik ortamda aktarılan sigortalıların tescil işlemleri otomatik olarak yapıldığından, bu sigortalılar için ayrıca sigortalı işe giriş bildirgesi istenmeyecektir.

4) İşverenler, sigortalı işe giriş bildirgesinin meslek adı ve kodu, 6356 sayılı Kanun gereğince belirlenen görev kodu, ÇSGB iş kolu, sigortalıların 4857 sayılı Kanunun 13 ve 14’üncü maddelerine göre çalışıp çalışmadığı, aynı Kanunun 30 uncu maddesine göre engelli ve eski hükümlü olup olmadığı alanı ile sigortalının adresini her zaman, sigortalının işe başladığı tarih ve sigortalılık kodu değişikliği ya da söz konusu bildirgenin iptali ise, işe giriş tarihini takip eden ilk iş günü saat 23:59’a kadar e-sigorta yoluyla yapılabilecektir.

5) Sigortalı işe giriş bildirgesinin verilmediğinin, tespit edilmesi durumunda sigortalı işe giriş bildirgesi re’sen düzenlenerek 5510 sayılı Kanunun 102’nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi gereğince asgari ücret tutarında idari para cezası uygulanacaktır.

6) Sigortalı işten ayrılış bildirgesinin verilmediğinin tespit edilmesi durumunda sigortalı işten ayrılış bildirgesi re’sen düzenlenerek 5510 sayılı Kanunun 102’nci maddesinin birinci fıkrasının (j) bendi gereğince asgari ücret tutarında idari para cezası uygulanacaktır.

7) İşten ayrılış nedenlerindeki “26- Disiplin kurulu kararı ile fesih” kodu “26- Devamsızlık nedeni ile fesih” olarak değiştirilmiştir.

8) Askerlikte, tutuklulukta veya hükümlülükte geçirilen süreler tarım sigortalılığı ile 5510 sayılı kanunun Ek-5 kapsamındaki sigortalılık süresi olarak sayılmayacaktır.

9) Askerlik hizmetini yaparken veya yurt dışında bulunurken 5510 sayılı Kanunun Ek 5 inci ve Ek 6’ıncı maddesi kapsamında sigortalı olup prim ödeyenlerin, bu süredeki sigortalılıkları sona erdirilir.

10) Muhtarlığın değişik nedenlerle boşalması halinde, yeni muhtar seçilinceye kadar muhtarlığa vekalet eden muhtar vekilleri 5510 sayılı kanunun 4-1/b maddesi kapsamında sigortalı sayılmayacaktır.

11) SGK’ ya on-line olarak bildirilen vergi mükellefiyet kayıtlardan vergi mükellefiyet başlangıç ve bitiş tarihleri aynı gün olan kayıtların tespiti durumunda bu kayıtlara ilişkin 1/10/2008 tarihinden sonra (4/b) kapsamında tescil kaydı oluşturulmayarak bir günlük hizmet te verilmeyecektir.

12) Türkiye’de ikamet etmekte iken ikametini uluslararası sosyal güvenlik sözleşmesi imzalanan ülkelere (Fransa, İngiltere, İsveç ve İsviçre hariç) taşıyanların isteğe bağlı sigortalılığı ikametin yurt dışına taşındığı tarihten itibaren sona erecektir. Ancak ikametini uluslararası sosyal güvenlik sözleşmesi imzalanmamış ülkelere taşıyanların isteğe bağlı sigortalılıkları sigortalının aksine bir talebi olmadığı sürece devam ettirilecektir.

13) 1/10/2008 tarihinden önce 1479 sayılı Kanun kapsamında tescili yapılması gerektiği halde 506 sayılı Kanun kapsamında tescil yapıldığı sonradan tespit edilen sigortalılar, (4/b) kapsamında sigortalı olması gereken tarih itibariyle sigortalılığı başlatılacaktır.

14) 5510 sayılı Kanunun 41 inci maddesine göre borçlanma yapabilmek için 5510 sayılı kanunun 4-1/a, b veya c bendi kapsamında sigortalı tescili olması gerekmektedir.

15) 5510 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (c) bendine tabi sigortalıların yapacakları hizmet borçlanmalarına ait borçlanma tutarı “Borçlanma Talep Dilekçesi” ile beyanda bulundukları prime esas kazanç üzerinden, prime esas kazanç beyanında bulunulmaması halinde ise borçlanma tutarı, asgari günlük kazanç tutarı üzerinden hesaplanacaktır.

SİGORTALILIK İŞLEMLERİNDE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER:

Sosyal Güvenlik Kurumu, değişik tarihlerde yapılan yasal düzenlemelere göre sigortalılık işlemlerini açıklayan 2013/11 sayılı genelgede, 2020-21 sayılı genelge ile bazı değişiklikler yapmıştır. 2020-21 sayılı genelge ilgili mevzuat bölümünde yer almakta olup, yapılan düzenlemelerden önemli gördüklerimiz aşağıda açıklanmıştır.

 108 sayılı Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Yasasının 4’üncü maddesinin birinci fıkrasında; 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentleri kapsamında sigortalı sayılmayı gerektirecek bir çalışması bulunmayan veya bu kapsamda aylık almayan köy ve 30.06.2020/136-4 mahalle muhtarları, 5510 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalı sayılacakları hüküm altına alınmıştır.

Vazife malullüğü aylığı almakta iken muhtar seçilen kişilerin muhtarlık görevlerine istinaden 5510 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalı sayılmayacaklardır. Ancak muhtar seçilenlerin muhtarlık görevleri haricinde aynı zamanda 5510 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin 1, 2, 3 ve 4 numaralı alt bendi kapsamına girecek nitelikte çalışmaları bulunmaları halinde bu kişiler hakkında iş kazası ve meslek hastalığı sigortası, talepleri halinde ise bu taleplerini SGK ‘ya bildirdikleri tarihi takip eden ay başından itibaren, haklarında uzun vadeli sigorta kolları uygulanacaktır.

 Fiili askerlik hizmeti silah altına alınmakla başlayıp terhis tarihinde sona ermekte, kamu hizmeti olan askerlik görevini fiili olarak yapmakta olanlar bu görevleri nedeniyle gerek 506 sayılı Kanunun mülga 3’üncü maddesi, gerek 5510 sayılı Kanunun 6’ncı maddesi kapsamında sigortalı sayılmamaktadır. Ancak; askerlik hizmetinden sayılan izin, hava değişimi, istirahat süreleri, birliğe sevk tarihi ile birliğe katılış tarihi arasında geçen süre veya erken terhis mahiyetinde izinli sayılan süreler ile askerlik hizmetinden sayılmayan sürelerde hizmet akdine tabi çalışılması durumunda, bu sürelere ilişkin belge sunulması ve bildirilen hizmetlerin fiili çalışmaya dayanmadığına dair aksine bir tespitin bulunmaması halinde, bu sürelerde bildirilmiş olan hizmetler geçerli sayılacaktır.

(4/a) kapsamındaki sigortalılığın başladığı tarihte fiili olarak askerlik hizmetini yapmakta olanların, askerlik hizmetini yaptığı dönemde sigortalılığının bildirildiği işyerindeki (4/a) kapsamındaki çalışmalarının terhis tarihinden sonra da devam ettiğinin anlaşılması halinde, fiili olarak askerlik yaptığı dönemdeki hizmetleri iptal edilecek, terhis tarihinden sonra geçen hizmetler ise geçerli sayılacaktır.

 Şirket kuruluş aşamasında ticaret sicil müdürlüklerince elektronik ortamda aktarılan bilgilere göre otomatik işyeri tescili yapılan işyerleri için, sigortalı çalıştırılacağına ilişkin bildirimler, şirket kuruluşu aşamasında da alınabilmekte ve alınan bu bilgilere göre sigortalı tescil işlemleri yapılabilmektedir.

Şirket kuruluş aşamasında çalıştırılacak sigortalılara ilişkin sigortalı tesciline esas olan bilgileri, ticaret sicil memurluklarınca SGK’ ya elektronik ortamda aktarılan sigortalıların tescil işlemleri otomatik olarak yapıldığından, bu sigortalılar için ayrıca sigortalı işe giriş bildirgesi istenmeyecektir. Ancak otomatik tescil yapılan işyerleri için şirket kuruluş aşamasında çalıştıracağı sigortalılara ilişkin bildirimde bulunulmayan işyerlerinde çalıştırılacak sigortalıların işe giriş bildirimleri cari usullere göre yapılacaktır.

 2013/11 sayılı genelgenin beşinci bölümde yer alan “1.1- e-sigorta yoluyla verilmesi” alt başlığının dördüncü paragrafındaki “özürlü” ibaresi “engelli” şeklinde, “aynı gün içinde” ibaresi de “işe giriş tarihini takip eden ilk iş günü saat 23:59’a kadar” şeklinde değiştirilmiştir. Buna göre İşverenler; sigortalı işe giriş bildirgesinin meslek adı ve kodu, 6356 sayılı Kanun gereğince belirlenen görev kodu, ÇSGB iş kolu, sigortalıların 4857 sayılı Kanunun 13 ve 14 üncü maddelerine göre çalışıp çalışmadığı, aynı Kanunun 30’uncu maddesine göre engelli ve eski hükümlü olup olmadığı alanı ile sigortalının adresini her zaman, sigortalının işe başladığı tarih ve sigortalılık kodu değişikliği ya da söz konusu bildirgenin iptali işverenler tarafından işe giriş tarihini takip eden ilk iş günü saat 23:59’a kadar e-sigorta yoluyla yapılabilecektir.

 Sigortalı işe giriş bildirgesinin verilmediğinin, mahkeme kararından veya SGK’nın denetim ve kontrolle görevli memurlarınca yapılan tespitlerden ya da diğer kamu idarelerinin denetim elemanlarının kendi mevzuatları gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemelerden veya bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile kanunla kurulan kurum ve kuruluşlardan alınan bilgi ve belgelerden anlaşılması durumu hariç, tespit edilmesi halinde sigortalı işe giriş bildirgesi re’sen düzenlenecektir. SGK tarafından re’sen düzenlenen sigortalı işe giriş bildirgeleri için 5510 sayılı Kanunun 102’nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi gereğince asgari ücret tutarında idari para cezası uygulanacaktır.

 Sigortalı işten ayrılış bildirgesinin verilmediğinin; mahkeme kararı veya Kurumun denetim ve kontrolle görevli memurlarınca yapılan tespitler ya da diğer kamu idarelerinin denetim elemanlarının kendi mevzuatları gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemeler veya bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile kanunla kurulan kurum ve kuruluşlardan alınan bilgi ve belgeler haricinde tespit edilmesi durumunda sigortalı işten ayrılış bildirgesi, yapılacak bir ay süreli tebligat ile ilgili işveren veya alt işverenden istenecek, söz konusu bildirge yapılan tebligata rağmen verilmediği takdirde re’sen düzenlenecektir. Yapılan tebligat nedeniyle işveren tarafından bildirilen veya SGK’ca re’sen düzenlenen sigortalı işten ayrılış bildirgeleri için 5510 sayılı Kanunun 102’nci maddesinin birinci fıkrasının (j) bendi gereğince asgari ücretin onda biri tutarında idari para cezası uygulanacaktır.

 2013-11 sayılı genelgenin altıncı bölümde yer alan “2.1- İşten ayrılış nedeni” alt başlığındaki işten ayrılış nedenleri tablosundaki “26- Disiplin kurulu kararı ile fesih” kodu “26- Devamsızlık nedeni ile fesih” olarak değiştirilmiştir.

 2925 sayılı Kanun (Tarım işçileri Sosyal Sigortalar Kanunun) kapsamında iken askerlikte, tutuklulukta veya hükümlülükte geçirilen süreler tarım sigortalılık süresi olarak değerlendirilmeyecektir. Aynı şekilde Ek 5’inci madde kapsamında iken askerlikte, tutuklulukta veya hükümlülükte geçirilen süreler bu kapsamda sigortalılık süresi olarak değerlendirilmeyecektir.

2925 sayılı Kanun kapsamında prim ödemeye devam edenlerden; askerlik, tutukluluk ve hükümlülük nedeniyle sigortalılığı sonlandırılanların, yeniden sigortalı olmak için talepte bulunmaları halinde talep tarihini takip eden aybaşından itibaren “İstek ve Tescil Belgesi” alınmaksızın 2925 sayılı Kanun tabi sigortalılıkları yeniden başlatılacaktır.

Askerlik hizmetini yaptığı veya yurt dışında bulunduğu dönemde 2925 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olma talebinde bulunup sigortalılığı başlatılan ve prim ödemeye devam edenlerin, askerlik ve yurt dışında bulunduğu dönemler iptal edilerek, terhis edilenlerin terhis tarihini, yurda dönüş yapanların yurda dönüş tarihini takip eden ay başından sigortalılıkları başlatılacaktır.

 Askerlik hizmetini yaptığı veya yurt dışında bulunduğu dönemde 5510 sayılı Kanunun ek 5’inci ve ek 6’ncı madde kapsamında sigortalı olma talebinde bulunup sigortalılığı başlatılan ve prim ödemeye devam edenlerin, askerlik ve yurt dışında bulunduğu dönemler iptal edilerek, terhis edilenlerin terhis tarihini, yurda dönüş yapanların yurda dönüş tarihini takip eden gün itibariyle sigortalılıkları başlatılacaktır.

Ek 6’ncı madde kapsamında sigortalılığı devam ederken yurt dışına çıkış yaptığı tespit edilen sigortalıların, adlarına prim ödemesi yapması gereken ayın tamamında yurt dışında bulunduğunun tespiti halinde sigortalılıkları yurt dışına çıkış yaptıkları gün itibariyle sona erdirilecek, bu kapsamdaki sigortalılık şartlarını taşımaları halinde yurda giriş yaptıkları tarihi takip eden gün itibariyle sigortalılıkları başlatılacaktır.

5510 sayılı Kanunun ek 6’ncı madde kapsamındaki sigortalılıklarını müracaat ettiği tarihten önceki bir tarihte sonlandırma talebinde bulunanların, işten ayrıldığını işverenden ve ilgili meslek odasından alacağı yazılı belge ile kanıtlaması halinde, işten ayrıldığı tarih itibariyle sigortalılıkları sonlandırılacaktır.

 2972 sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanununun 33’üncü maddesinde; köy veya mahalle muhtarlığının herhangi bir sebeple boşalması halinde boşalan muhtarlıklar için her yıl haziran ayının ilk pazar günü seçim yapılacağı, seçim yapılıncaya kadar muhtarlık görevi mahallin en büyük mülkiye amiri tarafından atanacak muhtar vekili tarafından yürütüleceği ayrıca ihtiyar meclisi veya heyeti seçiminin yapılması gerektiği hallerde köy veya mahalle muhtarlığı da boşalmış ise, haziran ayı beklenmeksizin her iki seçim beraber yapılabileceği belirtilmiştir. Köy veya mahalle muhtarlığının herhangi bir sebeple boşalması halinde boşalan muhtarlıklar için seçim yapılıncaya kadar muhtarın yerine vekalet eden muhtar vekilleri 4/b kapsamında sigortalı sayılmayacaktır. Ancak, seçimler sonucunda muhtar seçilenlerin ise seçildikleri tarih itibariyle 4/b kapsamında sigortalılıkları başlatılacaktır.

 1/7/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda limited şirkette pay devirlerinin pay defterine kaydı zorunlu tutulmamasından dolayı limited şirket ortaklarından hisse devri alan yeni ortakların sigortalılıkları, ortaklar kurulunca devrin yapılmasına karar verildiği tarihte başlayacak ve bu tarih ortaklar kurulu kararının, hisse devrine ilişkin tanzim edilen noter devir sözleşmesinin veya devir ticaret sicil memurluğunca tescil edilmiş ise ticaret sicil gazetesinde ilan edildiği nüshasının ibraz edilmesi kaydıyla şirket yetkililerince ortaklar kurulu karar tarihinden itibaren on beş gün içerisinde SGK’ ya bildirilmesi gerekmektedir.

Aynı şekilde limited şirket ortaklarının sigortalılıkları hisse devrine ilişkin alınan ortaklar kurulu kararı ile hissenin devrine ilişkin tanzim edilen noter devir sözleşmesinin birlikte ibraz edilmesi veya hisse devri ticaret sicil memurluğuna tescil edilmiş ise ticaret sicil gazetesinde ilan edildiği nüshasının ibraz edilmesi kaydıyla ortaklar kurulu karar tarihi itibariyle sona erecek, bu tarih sigortalılar veya şirket yetkililerince en geç on gün içinde işten ayrılış bildirgesiyle SGK’ya bildirilecektir.

 5510 sayılı Kanunun 7’nci maddesinde, (4/b) kapsamında sigortalı sayılanlardan ticari kazanç veya serbest meslek kazancı nedeniyle gerçek veya basit usulde gelir vergisi mükellefi olanlar, kollektif şirket ortakları, adi komandit şirketin komandite ve komanditer ortakları, donatma iştiraki ortaklarının sigortalılıkları vergi mükellefiyetlerinin başladığı tarihte başlayacağı, 9’uncu maddesinde ise gelir vergisi mükellefi olanların mükellefiyetlerini gerektiren faaliyetlerine son verdikleri tarihte sigortalılıklarının sona ereceği öngörülmüştür. SGK’ ya on-line olarak bildirilen vergi mükellefiyet kayıtlardan vergi mükellefiyet başlangıç ve bitiş tarihleri aynı gün olan kayıtların tespiti durumunda bu kayıtlara ilişkin 1/10/2008 tarihinden sonra (4/b) kapsamında tescil kaydı oluşturulmayarak bir günlük hizmette verilmeyecektir.

 Tarımsal faaliyette bulunan sigortalılardan, 5510 sayılı Kanunun 6’ncı maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendine göre ziraat odalarından, ziraat odalarının bulunmadığı yerlerde tarım il/ilçe müdürlüklerinden aldıkları “Sigortalılık Muafiyet Belgesi” ile sigortalılıkları sona erenlerden, daha sonraki bir tarihte tarımsal faaliyet gelirlerinden, bu faaliyete ilişkin masraflar düşüldükten sonra kalan tutarın aylık ortalamasının prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz katından fazla olduğunu (Kanunun geçici 16’ncı maddesi hükmü de göz önünde bulundurularak) ziraat odalarından alacakları “Muafiyet Halinin Ortadan Kalktığını Gösterir Belge” (Ek-16/B) ile belgeleyenlerden; bir yıl içinde talepte bulunulması halinde belgenin düzenlendiği tarihten, bu süre geçtikten sonra talepte bulunulması halinde ise SGK kayıtlarına intikal ettiği tarih itibariyle sigortalıkları başlatılacaktır.

 2926 sayılı Kanun kapsamındaki tarımsal faaliyeti devam ederken 5510 sayılı Kanunun geçici 63 ve 76’ncı maddeleri kapsamına girmesi nedeniyle sigortalılığı durdurulanların daha sonra yeniden sigortalılığının başlatılması gerektiği tarih veya öncesinde başlayıp devam eden usulüne uygun ziraat odası üyelik kaydı bulunması halinde SGK kayıtlarına intikal tarihine bakılmaksızın 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi kapsamında yeniden sigortalılıkları başlatılacaktır.

 SGK Yönetim Kurulunun 16/5/2019 tarih ve 2019/105 sayılı Kararı uyarınca emeklilik veya yaşlılık aylığı almakta iken genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, döner sermayeler, fonlar, belediyeler, tarafından kurulan birlik ve işletmeler, bütçeden yardım alan kuruluşlar ile özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bunların bağlı ortaklıkları ile müessese ve işletmelerinde ve sermayesinin %50’sinden fazlası kamuya ait olan diğer ortaklıklarda herhangi bir kadro, pozisyon veya görevlerde;

− 5335 sayılı Kanunun 30’uncu maddesinin 4’üncü fıkrası hükmüne göre aylıkları kesilmeksizin çalışmaya başlayanlardan 5510 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında sigortalı sayılacağı belirtilenler,

− 5335 sayılı Kanunun 30’uncu maddesinin 4’üncü fıkrasında sayılmamakla birlikte kendi kurum veya personel kanunlarında ya da Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde aylıkları kesilmeksizin çalışabileceği hükme bağlananlar,

16/5/2019 tarihinden itibaren 5510 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında sigortalı sayılacaklardır.

Ayrıca, 5335 sayılı Kanunun 30’uncu maddesinin 4’üncü fıkrası hükmüne göre aylıkları kesilmeksizin çalışmaya başlayanlardan kendi kurum veya personel kanunlarında ya da Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde istekleri halinde emekli aylıkları kesilmek suretiyle sigortalı olabileceklerine dair hüküm bulunanların örneğin milletvekilleri, belediye başkanları, Radyo Televizyon Üst Kurulu Üyeleri, Kamu Denetçiliği Kurumu baş denetçi ve denetçileri gibi sigortalıların istekleri halinde emekli aylıkları kesilmek suretiyle 5510 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında sigortalılıkları devam ettirilecektir.

Emekli aylıkları kesilmeksizin sigortalı sayılacak olanlar mevcut emeklilik statülerine bağlı olarak genel sağlık sigortasından yararlanmaya devam edeceklerinden, bunlardan ayrıca genel sağlık sigortası primi kesilmeyecektir.

 5510 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin 4 numaralı alt bendi kapsamındaki sigortalılığının sona ermesi gerektiği halde sonlandırılmadan prim ödemeye devam edenler ile yersiz tescil yapıldığı sonradan tespit edilip tescil tarihi itibariyle sigortalılıkları iptal edilenlerden primlerini ödemeye devam edenlerin, 5510 sayılı Kanunun 50’nci maddesi kapsamında isteğe bağlı sigortalı olmak için yazılı talepte bulunmaları halinde, isteğe bağlı sigortalılıkları yersiz ödemenin başladığı tarih itibariyle başlatılacaktır. Ödenen primler isteğe bağlı sigortalılık kapsamındaki Bağ-kur numarasına aktarılacaktır.

 Kendi nam ve hesabına bağımsız çalışmalarından dolayı ilgili kurum ve kuruluşların bildirdiği kayıtlara göre 1479 sayılı Kanunun mülga 24’üncü maddesi kapsamında sayılmaları nedeniyle kayıt ve tescilleri yapılanlardan daha sonra ilgili kurum ve kuruluşlarca bu kayıtlarının (teyit edilmeyen) bulunmadığı tespit edilenlerin 1479 sayılı Kanunun mülga 24 üncü maddesi kapsamındaki sigortalılıkları tescil tarihi itibariyle (04) kodu ile iptal edilen ancak iptal edilen sürelere ait prim ödemesinde bulunanların talepte bulunmaları halinde isteğe bağlı sigortalılık kapsamında değerlendirilerek ödemelerinin bulunduğu aylarla sınırlı kalmak kaydıyla bu sürelerde sigortalı sayılacaklardır.

 Türkiye’de ikamet etmekte iken ikametini uluslararası sosyal güvenlik sözleşmesi imzalanan ülkelere (Fransa, İngiltere, İsveç ve İsviçre hariç) taşıyanların isteğe bağlı sigortalılığı ikametin yurt dışına taşındığı tarihten itibaren sona erecektir. Ancak isteğe bağlı sigortalılık, Türkiye’de ikamet etmekte iken ikametini uluslararası sosyal güvenlik sözleşmesi imzalanmamış ülkelere taşıyanların isteğe bağlı sigortalılıkları sigortalının aksine bir talebi olmadığı sürece devam ettirilecektir.

 2008 Ekim öncesinde 1479 sayılı Kanun kapsamında tescili yapılması gerektiği halde 506 sayılı Kanun kapsamında tescili yapılanlar için (4/a) kapsamında yapılan tescil kaydı (4/b) kapsamında bildirim sayılacak ve (4/a) işe giriş tarihi (4/b) için bildirim yapılan tarih kabul edilerek 1479 sayılı Kanunun 24’üncü maddesi hükmü gereği tescil tarihindeki mevzuat hükümleri uygulanacaktır.

1479 sayılı Kanunun mülga 24’üncü maddesinde; kollektif şirketlerin, adi komandit şirketlerin komandite ve komanditer, limited şirketlerin, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortakları, donatma iştirakleri ortakları ile anonim şirketlerin kurucu ortakları ile yönetim kurulu üyesi olan ortakları bu Kanuna göre sigortalı sayılmıştır.

Şirket ortağı olarak 1479 sayılı Kanuna tabi tescili yapılan sigortalının vergi dairesi, meslek kuruluşu, esnaf sicil müdürlüğü ve diğer şirket kayıtlarının tespiti halinde ise sigortalılık hak ve mükellefiyetleri tescil tarihinde geçerli olan mevzuat hükümleri kapsamında değerlendirilecektir.

1/10/2008 tarihinden önce 1479 sayılı Kanun kapsamında tescili yapılması gerektiği halde 506 sayılı Kanun kapsamında tescil yapıldığı sonradan tespit edilen sigortalılar, (4/b) kapsamında sigortalı olması gereken tarih itibariyle sigortalılığı başlatılacaktır. Diğer sosyal güvenlik kurumlarına tabi hizmeti bulunmaması nedeniyle tescil tarihi itibariyle birinci basamaktan sigortalılığı başlatılacaktır.

 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ile 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu gereğince yapılan taşıma ihalelerinden iş alan yükleniciler hakkında 5510 sayılı Kanunun 1/3/2011 tarihinden sonra değiştirilen 53’üncü maddesi hükümleri de dikkate alınarak;

− Çalıştırdıkları şoförlerin 4’üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılması,

− Araç sahibi olması nedeniyle 4’üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) numaralı alt bendi kapsamında sigortalılığı bulunan kişiyi aracı kiralamak suretiyle çalıştırmaları halinde, araç sahibi ile yüklenici arasındaki ilişkinin hizmet akdi olarak değerlendirilmemesi,

− Araç sahibi olmayan ancak 4’üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında başka faaliyetleri nedeniyle sigortalılığı bulunanları çalıştırmaları halinde bu kişilerin (a) bendi kapsamında sigortalı sayılması,

− Başka bir firmadan araç kiralaması halinde aracı kullanan şoförlerin 4’üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ya da (b) bendi kapsamında sigortalı olup olmadığına bakılmaksızın araç kiralama firmasındaki işten dolayı 4’üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendine tabi sigortalı sayılmaları,

Gerekmektedir.

5510 sayılı Kanunun 41’inci maddesi ve geçici maddelerine göre borçlanma talebinde bulunanların, borçlanma talep tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının;

− bendi kapsamında tescil edilmiş ve adına kısa ve/veya uzun vadeli sigorta kollarına tabi prim bildirilmiş/tahakkuk etmiş olması,

− bendi kapsamında tescil edilmiş ve talep tarihi itibariyle ödenmiş/tahakkuk etmiş süresi olması,

− bendi kapsamında tescil edilmiş olması,

gerekmekte olup, söz konusu şartları yerine getirmeyenlerin 5510 sayılı Kanun kapsamında yer alan sürelere ilişkin borçlanma talepleri kabul edilmeyecektir.

Çalışmaya başlaması nedeniyle ödenmekte olan malullük, yaşlılık veya emekli aylığı kesilenlerin 5510 sayılı Kanun kapsamında yer alan sürelere ilişkin borçlanma talepleri kabul edilmeyecektir.

 Doğum borçlanması talebinde bulunan kadın sigortalıların borçlanma taleplerinin değerlendirilebilmesi için 2013-11 sayılı genelgenin “1- Borçlanma yapacak kimseler” başlıklı bölümde yer alan şartları doğumdan önce yerine getirmiş olmaları gerekmektedir.

 5510 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (c) bendine tabi sigortalıların yapacakları hizmet borçlanmalarına ait borçlanma tutarı “Borçlanma Talep Dilekçesi” ile beyanda bulundukları prime esas kazanç üzerinden, prime esas kazanç beyanında bulunulmaması halinde ise borçlanma tutarı, asgari günlük kazanç tutarı üzerinden hesaplanacaktır.

Tahakkuk ettirilen borç tutarı ilgiliye iadeli taahhütlü olarak tebliğ edilecek, PTT alındısının ilgiliye teslim edildiği tarih borcun tebliğ tarihi olacaktır. Hesaplanan borç, tebliğ tarihinden itibaren bir ay içerisinde sigortalı veya hak sahipleri tarafından SGK ya da SGK’nın anlaşmalı olduğu bankalara ödenecek, bir ay içinde ödenmeyen borçlanmalar ise geçerli sayılmayacaktır. Borcun bir ay içinde tamamının ödenmemesi halinde, ödenen miktara karşılık gelen süre sigortalılık süresi olarak değerlendirilecektir.

 Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin geçici 35 inci maddesi hükmü gereği, aylığa hak kazanma koşullarından prim ödeme gün sayısı koşulunun sigortalıların kasıtlı veya kusurlu davranışlarından kaynaklanmayan nedenlerle yerine gelmediği tespit edilen sigortalıların durumları Yönetmeliğin geçici 35 inci maddesi kapsamında değerlendirilecek, prim ödeme gün sayısı eksikliğinin sigortalıların kasıtlı veya kusurlu davranışından kaynaklanması durumunda bu madde hükümleri uygulanmayacaktır.

Borçlanma ve hizmet kazandırma yoluyla eksik prim ödeme gün sayısını tamamlayacak durumda olan sigortalıların, öncelikle eksik hizmet sürelerinin borçlanma yoluyla, borçlanma süresi bulunmayanlar ya da borçlanma süreleri ile eksik hizmet süresi tamamlanamayan sigortalıların eksik hizmet süreleri ise hizmet kazandırma yoluyla tamamlatılacaktır.

Borçlanılan ya da hizmet kazandırılan sürelere ilişkin düzenlenen borç tahakkukunun tahsilatı beklenmeksizin borçlanma süreleri sadece gün sayısı olarak hizmet kazandırılan süreler ise gün ve kazanç olarak tescil ve hizmet dökümünde görüntülenecektir.

Eksik hizmet sürelerine ilişkin tahakkuk ettirilecek olan prim asılları ile borçlanma tutarları, öncelikle sigortalı yahut hak sahiplerinin birikmiş aylıklarından mahsup edilecek, kalan tutar 5510 sayılı Kanunun 96’ncı maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında aylıklardan kesilmek suretiyle tahsil edilecektir. Ayrıca, söz konusu borç tutarları ilgililer tarafından da SGK’nın anlaşmalı olduğu bankalar aracılığıyla ödenebilecektir. Bu şekilde, borçlanma tutarının tamamının bankaya ödenmesi halinde ilgililerin aylıklarından herhangi bir kesinti yapılmayacak, bir kısmının ödenmesi halinde ise ödenen miktar toplam borçtan düşüldükten sonra kalan tutar aylıklarından tahsil edilecektir.

 5510 sayılı Kanuna veya 3201 sayılı Kanuna göre borçlanılacak süresi olanlar için “Geçici 35 inci Madde Borçlanmaları” menüsünün “SSİY- Geçici 35 (A)” ve “SSİY- Geçici 35 (B)” alt menüleri kullanılarak eksik hizmet süresi kadar borçlandırma yapılmak suretiyle eksik hizmet süreleri tamamlatılacak, borç tutarı ise sigortalıların veya hak sahiplerinin borçlanma talebinde bulundukları tarihte 5510 sayılı Kanunun 82’nci maddesine göre prime esas kazancın alt sınırının %32’si (1/8/2019 tarihinden (dahil) sonra 3201 sayılı Kanun kapsamında yapılacak borçlanmalar için % 45’i) üzerinden hesaplanacaktır. Borçlandırılan süreler sadece prim ödeme gün sayısı olarak değerlendirilecektir.

 5510 sayılı Kanuna veya 3201 sayılı Kanuna göre borçlanılacak süresi olmayanlar ile borçlanılacak süreleriyle eksik hizmet süresini tamamlayamayanlardan tahsis talep tarihi ile yersiz ödemenin tespit edildiği tarih arasında 5510 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrası kapsamında sigortalılığı bulunanlara eksik hizmetin tamamlanacağı tarihe kadar hizmet verilecektir. Bu kapsamda hizmet verilecek sürelerin tespitinde;

− Sigortalının aylık bağlandıktan sonra gerek ödenmekte olan aylıklarından kesinti yapılmak, gerekse 1479 sayılı Kanunun ek 20’nci maddesi kapsamında tahsil edilmek suretiyle sosyal güvenlik destek primine tabi olunan süreler, aylık bağlandıktan sonra kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunulan süreler ile Kanunun 4/1-(a) bendi kapsamında sosyal güvenlik destek primine tabi çalışılan süreler,

− 5510 sayılı Kanunun 6’ncı maddesinin birinci fıkrasının (n) bendi gereğince sigortalı sayılmayanlardan, Kanunun 4/1-(b) bendi kapsamında faaliyeti devam edenlerin söz konusu süreleri,

esas alınacaktır.

✓ SSİY’nin Geçici 35’inci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bendi kapsamında borçlanma ve/veya hizmet süresi olmayanlar ile bu kapsamlardaki süreleriyle eksik hizmet süresini tamamlayamayanlardan; isteğe bağlı sigortalılık, 2925 sayılı Kanun, 5510 sayılı Kanunun ek 5’inci ve ek 9’uncu maddesinin ikinci fıkrası kapsamındaki sigortalılıkları tahsis talep tarihi itibariyle aylığa hak kazanmaları nedeniyle sona erenler ile bu sigortalılıkları sona erdiği tarihten sonraki bir tarihte tahsis talebinde bulunanlardan son statüsü bu kapsamda olanların, eksik hizmet süresinin tamamlanacağı tarihe kadar belirtilen kapsamlardaki sigortalılıkları devam ettirilmek suretiyle tamamlatılacak, hizmet verilen süreler prim ödeme gün sayısı ve kazanç olarak değerlendirilecektir.

SGK Genelgesi 2020/21 İçin Tıklayınız

Kaynak: TÜRMOB

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) 2013/11 sayılı Sigortalılık İşlemleri Genelgesi’nde askerlik borçlanması konusunda önemli değişiklikler yaptı. Askerlikte hava değişimi sürelerinin ne kadarı için borçlanma yapılabileceği açıklığa kavuşturuldu. Yedek astsubay okulunda geçen süreler askerlik borçlanmasına dahil edildi.

Erkek çalışanlar, askerlikte geçen süreleri için Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) borçlanma yaparak sigortalılıklarına saydırabiliyorlar. Bu sayede emeklilik için gerekli eksik prim günlerini tamamlayabiliyorlar. Askerliğini sigortalı bir işte çalışmaya başlamadan önce yapanların sigorta başlangıç tarihleri ise borçlandıkları süre kadar geriye çekiliyor. Böylece daha erken emekli olma imkânına kavuşuyorlar.

Askerlik borçlanmasında bir gün bile çok önemli olabiliyor. Bazen bir günlük borçlanma emeklilik yaşını öne çekmeye yeter iken, bazen 18 aylık borçlanma bile emeklilik yaşını öne almada yetersiz kalabiliyor.

Hava değişimi veya hastalık nedeniyle askerliği uzayanlar açısından, bu sürelerin ne kadarını borçlanabilecekleri önem taşıyor. Hangi sürelerin askerlik hizmetinden sayılacağı ve dolayısıyla hangi süreler için askerlik borçlanması yapılabileceği, farklı zamanlarda uygulanan askerlik kanunlarına göre belirleniyor.

SGK, 2013/11 sayılı Sigortalılık İşlemleri Genelgesi’nde değişiklik yaparak, askerlik borçlanmasıyla ilgili bu ayrıntılara açıklık getirdi. Geçen yıl yürürlüğe giren Askeralma Kanunu ile yedek astsubaylık getirilirken, askerlik süresi de 6 aya indirildi. Ancak isteyen kişilerin askerliği 6 ay daha uzatabilmesine olanak sağlandı. Genelgede bu kişilerin askerlik borçlanmalarına da yer verildi.

Er veya erbaş olarak silâhaltında veya yedek subay okulunda geçen süreler ile muvazzaf ve ihtiyat askerlikte er veya erbaş olarak geçen süreler için askerlik borçlanması yapılabiliyor. Tebliğ ile yedek astsubay okullarında 26 Haziran 2019 tarihinden sonra öğrenci olarak geçen süreler için borçlanma imkânı sağlandı.

HAVA DEĞİŞİM SÜRELERİNİN TAMAMI İÇİN BORÇLANMA YAPILAMAYACAK

Hastalık, ceza ve benzeri nedenlerle uzayan askerlik süreleri için borçlanma yapılamayacak. Askerlik borçlanması yapılabilecek hava değişimi süreleri, vatani hizmetin yapıldığı döneme göre şöyle olacak:

17 Temmuz 1927 – 21 Şubat 2014 tarihleri arasında uzun dönem askerlik yapanların 3 aya kadarki hava değişim süreleri.

22 Şubat 2014 – 25 Haziran 2019 tarihleri arasında uzun dönem askerlik yapanların 30 güne kadar hava değişim süreleri.

14 Kasım 1980 – 21 Şubat 2014 tarihleri arasında kısa dönem askerlik yapanların hava değişimi sürelerinin 30 güne kadar kısmı.

22 Şubat 2014 – 25 Haziran 2019 tarihleri arasında kısa dönem askerlik yapanların hava değişimi sürelerinin 15 güne kadar kısmı.

26 Haziran 2019 tarihinden itibaren askerlik yapanların tabi oldukları askerlik süresinin her ayı için 1 güne kadarki kısmı için borçlanma yapılabilecek. Örneğin 6 ay askerlik yapanlar 6 gün, 12 ay askerlik yapanlar ise sadece 12 günlük hava değişimi süresi için askerlik borçlanması yapabilecekler.

YENİ SİSTEMDE 12 AY ASKERLİK YAPANLAR NASIL BORÇLANMA YAPACAK?

Geçen yıl çıkan 7179 sayılı Kanun uyarınca, altı aylık askerlik hizmetini tamamlayan erbaş ve erlerden istekli olanlar, Milli Savunma Bakanlığı’nın da uygun görmesi halinde altı ay daha askerlik yapabiliyorlar. Bu kişilere birinci 6 ay için ayrı, ikinci 6 ay için ayrı terhis belgesi düzenlenecek.

Yeni sistemde bu şekilde askerlik yapanlar ilk 6 aylık dönem için askerlik borçlanmasını eskiden olduğu gibi yapabilecekler. İkinci altı aylık dönemin borçlanma primleri ise Milli Savunma Bakanlığı’nca karşılanacak. Ancak, MSB primi asgari ücret üzerinden ödeyecek. Örneğin, bu yıl için MSB brüt 2943 TL olan asgari ücretin yüzde 32’si oranında (aylık 941.76 TL) prim ödeyecek. Borçlanma yapan kişi emekli aylığını yükseltmek için asgari ücretin üzerinde bir tutarla borçlanma yapmak isterse, aradaki prim farkını kendisi ödeyecek.

BİRDEN FAZLA BORÇLANMA HAKKI BULUNANLARDA SİGORTA BAŞLANGICI NE OLACAK?

Sigorta başlangıç tarihinden önce askerlik, avukatlık staj süresi, doktora, yurt dışı hizmet borçlanması gibi borçlanılabilecek birden fazla süresi olan kişiler bu sürelerin tamamını yahut birini borçlanabilecek. Borçlanma hakkından birini kullanan kişiler, öncelikle sigortalı çalışmaya başladıkları tarihe en yakın olan hakları için borçlanma yapacaklar. Sonra diğerleri için borçlanacaklar.

Örneğin 2/3/1995 tarihinde ilk defa sigortalı çalışmaya başlayan bir kişi 6/5/1993 – 20/5/1994 tarihleri arasında avukatlık stajı, 25/2/1991 - 25/8/1992 tarihleri arasında da askerlik yapmış olsun. Bu kişi avukatlık stajındaki 360 gün ve askerlikteki 540 gün için borçlanma yapabilecek. Bu durumda sigorta başlangıç tarihi 2 yıl 6 ay geriye çekilerek 2 Eylül 1992 olarak belirlenecek.

https://www.haberturk.com/askerlik-borclanmasinda-degisiklik-2728339-ekonomi

  1. Giriş

Türkiye’ de yerleşik kişilerce elde edilen ihracat bedellerinin tasarrufu serbest bırakılmıştır. Türkiye’de yerleşik kişilere tanınan bu hak 11/8/1989 tarihli ve 20249 sayılı Resmî Gazete’ de yayımlanan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Kararın 8 inci maddesinde düzenlenmiştir. Ancak bunun yanında Hazine ve Maliye Bakanlığına ihtiyaç duyulması halinde ihracat bedellerinin yurda getirilmesine ilişkin düzenleme yapma yetkisi verilmiştir. Bu yetkiye istinaden Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (İhracat Bedelleri Hakkında) Tebliğ No: 2018-32/48) ile Türkiye’de yerleşik kişiler tarafından gerçekleştirilen ihracat işlemlerine ilişkin bedellerin en az %80’ i, fiili ihraç tarihinden itibaren 180 gün içinde yurda getirilmesi ve bir bankaya satılması zorunlu hale getirilmiştir.

2018-32/48 sıra Nolu Tebliğ 04.09.2018 tarihinde yürürlüğe girmiş ve bu tebliğin yürürlükte bulunduğu süre içerisinde fiili ihracı gerçekleşen ihracat işlemlerine ilişkin bedeller için hüküm ifade etmektedir. Tebliğin yürürlük tarihinden itibaren 6 aylık geçerlilik süresi "Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (İhracat Bedelleri Hakkında) (Tebliğ No: 2018-32/48)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2019-32/53)" ile 1 yıl olarak değiştirilmiştir. Böylece Tebliğ hükümleri 04.09.2019 tarihine kadar uygulanmaya devam edeceği anlaşılmaktadır.

Bu yazımızda yapılan düzenlemeler ışığında ihracat bedellerinin Türkiye’ ye getirilmesinin zorunlu olmadığı Ülkeler ve Durumlar üzerinde durulacaktır.

2. İhracat Bedellerinin Türkiye’ ye Getirilmesi

Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar gereğince 08.02.2008 tarihinden itibaren ihracat bedellerinin tasarrufu serbest bırakılmıştır.  Ancak söz konusu serbesti 04.09.2018 tarihine kadar devam etmiştir. Yapılan düzenleme sonrasında Türkiye’de yerleşik kişiler tarafından gerçekleştirilen ihracat işlemlerine ilişkin bedellerin en az %80’ i, fiili ihraç tarihinden itibaren 180 gün içinde aşağıdaki ödeme şekillerinden birine göre yurda getirilmesi gerekmektedir.

a) Akreditifli Ödeme: Akreditif bir bankanın şarta bağlı ödeme garantisi olarak tarif edilebilir. Akreditif bankanın ödeme taahhüdü ile satış bedelinin ödenmesini teminat altına alması ve finansman kolaylığı sağlaması itibariyle en fazla ihracatçıya yararlı bir ödeme şeklidir. Alıcı ve satıcı arasında çıkma olasılığı olan anlaşmazlıkları en aza indirmesi dolayısıyla uluslararası ticarette yaygın olarak kullanılmaktadır.[1]

b) Vesaik Mukabili Ödeme: Vesaiklerin (belgelerin) alıcıya mal bedellerinin tahsil edilmesinden sonra teslim edilmesi şeklinde tanımlanabilir. Akreditifli ödemelerde olduğu gibi ihracatçıya bankalarca bir ödeme garantisi verilmemektedir.

c) Mal Mukabili Ödeme: Satıcının, bedelini tahsil etmeden malları ve evrakları alıcıya göndermesidir. Bu ödeme şeklinde vade 30 ila 90 gün arasında değişmektedir.

d) Kabul Kredili Akreditifli Ödeme: Bu ödeme şeklinde malların alıcıya gönderilmesinden sonra bankanın mal bedelini tahsil etmesi yerine poliçeyi alıcıya kabul ettirdikten veya bu kabule kendisinin de avalini verdikten sonra vesaiki alıcıya teslim edip daha sonra poliçe vadesinde mal bedelinin ihracatçıya ödendiği ödeme şeklidir.

e) Kabul Kredili Vesaik Mukabili Ödeme: İhracatçı firmanın malı sevk ettikten sonra ithalatçı ile anlaştıkları ve poliçe üzerinde belirttikleri bir tarihte tahsilat yapılmasını içeren bir yöntemdir.

f) Kabul Kredili Mal Mukabili Ödeme: Mal mukabili işlemlerde ithalatçı önce malı çeker sonra mevzuatta belirlenen sürede mal bedelini öder. Bu işlemde ise ödeme yapılması gereken süre içerisinde poliçe kabul edilip, poliçe vadesinde ise ödeme yapılmaktadır. Böylece süre açısından ithalatçıya ikinci bir finansman kolaylığı yaratılmaktadır.

g) Peşin Ödeme: İhracatçı tarafından ihraç edilen malların bedellerinin, ithalatçı tarafından malın teslim alınmasından önce, gerek bankalar yolu ile ve gerekse alıcının kendisi veya vekili ya da onun adına hareket eden üçüncü bir kişi tarafından satıcıya peşin olarak ödenmesidir.

İhracat bedellerinin beyan edilen Türk parası veya döviz üzerinden yurda getirilmesi esas olup, Türk parası üzerinden yapılan ihracat karşılığında döviz getirilmesi mümkündür.

İhracat bedelinin yolcu beraberinde efektif olarak yurda getirilmesi halinde gümrük idarelerine beyan edilmesi zorunludur. Bu işlem Nakit Beyan Formuna  istinaden yapılmaktadır ve söz konusu ihracat bedelleri kapsamında ilgili bankaya döviz satışı yapılabilmektedir.

Yukarıda belirtilen düzenlemeye aykırı işlem yapılması halinde 1567 sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında Kanunun 3 üncü maddesine göre, her türlü mal, kıymet, hizmet ve sermaye ithal ve ihraç edenler veya bu işlere aracılık edenlerden bu işlemlerinden doğan alacaklarını tayin edilen süreler içinde yurda getirmeyenler, yurda getirmekle yükümlü oldukları kıymetlerin rayiç bedelinin % 5’i kadar idarî para cezasıyla cezalandırılırlar. İdarî para cezasına ilişkin karar kesinleşinceye kadar alacaklarını yurda getirenlere, anılan Kanun’un birinci fıkra hükmüne göre (3000 TL’den 25000 TL’ye kadar idarî para cezası) idarî para cezası verilir. Ancak, verilecek idarî para cezası yurda getirilmesi gereken paranın %2,5’undan fazla olamaz. Diğer taraftan, ithalat, ihracat ve diğer kambiyo işlemlerinde döviz veya Türk Parası kaçırmak kastıyla muvazaalı işlemlerde bulunanlar, yurda getirmekle yükümlü oldukları veya kaçırdıkları kıymetlerin rayiç bedeli kadar idarî para cezasıyla cezalandırılırlar. Bu fiilin teşebbüs aşamasında kalması halinde verilecek ceza yarı oranında indirilir.

İhracata aracılık eden bankalar ihracat bedellerinin yurda getirilmesini ve satışının yapılmasını izlemekle yükümlüdür.

3. İhracat Bedellerinin Türkiye’ ye Getirilmesi Zorunluluğu Dışında Kalan Ülkeler ve Durumlar

a. Hizmet İhracatı, Transit Ticaret ve Türkiye’ de İkamet Etmeyenlere Özel Fatura İle Yapılan Satışlar

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası tarafından ihracat bedellerinin yurda getirilmesine ilişkin olarak usul ve esasları düzenlemek amacıyla “İhracat Genelgesi” yayımlanmıştır. Bu Genelgenin 22’ inci maddesinde yer aldığı üzere;

“Hizmet ihracatı, transit ticaret, Türkiye’de ikamet etmeyenlere özel fatura ile yapılan satış, Türkiye’de ikamet etmeyenlere KDV hesaplanarak yapılan satış, mikro ihracat ve 5.000,- ABD doları veya karşılığı Türk lirasını geçmeyen tutardaki ihracat işlemlerinde bedellerin tamamının tasarrufu serbesttir.” Yapılan düzenlemeden anlaşılacağı üzere ihracat bedellerinin yurda getirilmesi zorunluluğu sadece mal ihracatı için getirilmiştir. Hizmet ihracatı, transit ticaret ve sayılan diğer işlemlerden kaynaklanan bedellerinin yurda getirilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır.

b. Terkin

Yurda getirilen ihracat bedellerinde belirlenmiş tutarlara kadar noksanlıklar dikkate alınmamaktadır. Bu durum İhracat Genelgesinin “Terkin” başlıklı 28’ inci maddesinde yer aldığı üzere;

“(1) Her bir gümrük beyannamesi itibarıyla;

a) 100.000 ABD doları veya eşitini aşmamak üzere, mücbir sebeplerin varlığı dikkate alınmaksızın beyanname veya formda yer alan bedelin %10’una kadar noksanlığı olan (sigorta bedellerinden kaynaklanan noksanlıklar dahil) ihracat hesapları doğrudan bankalarca ödeme şekline bakılmaksızın,

b) 200.000 ABD doları veya eşitini aşmamak üzere, bu Tebliğin 9 uncu maddesinde belirtilen mücbir sebep halleri göz önünde bulundurulmak suretiyle beyanname veya formda yer alan bedelin % 10’una kadar açık hesaplar ilgili Vergi Dairesi Başkanlığınca veya Vergi Dairesi Müdürlüğünce,

terkin edilmek suretiyle kapatılır.

(2) Her bir gümrük beyannamesi itibarıyla, 200.000 ABD doları veya eşitini aşan noksanlığı olan açık hesaplara ilişkin terkin talepleri bu Tebliğin 9 uncu maddesinde belirtilen mücbir sebepler ile haklı durumlar göz önünde bulundurulmak suretiyle Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından incelenip sonuçlandırılır.” Şeklinde düzenlenmiştir.

c. Türkiye’ De Yerleşik Olamayan Kişiler

2018-32/48 sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (İhracat Bedelleri Hakkında) göre, Türkiye’de yerleşik kişiler tarafından gerçekleştirilen ihracat işlemlerine ilişkin bedellerin yurda getirilmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Dolayısıyla Türkiye’ de yerleşik olmayan kişiler açısından böyle bir zorunluluk bulunmamaktadır.

Türkiye’ de yerleşme 193 sayılı Gelir Vergisi Kanun’ unun 4’ üncü maddesinde tarif edilmiştir. Buna göre;  İkametgahı Türkiye'de bulunanlar (İkametgah, Kanunu Medeninin 19'uncu ve müteakip maddelerinde yazılı olan yerlerdir) ile bir takvim yılı içinde Türkiye'de devamlı olarak altı aydan fazla oturanlar (Geçici ayrılmalar Türkiye'de oturma süresini kesmez.) Türkiye’ de yerleşmiş sayılırlar.

4- 2018-32/48 Sayılı Tebliğin Yürürlükte Bulunduğu Süre Öncesi ve Sonrasındaki İşlemler

2018-32/48 sayılı Türk Parası Kımetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (İhracat Bedelleri Hakkında) göre, Türkiye’de yerleşik kişilerce bu Tebliğin yürürlükte bulunduğu süre içinde fiili ihracı gerçekleştirilen ihracat işlemlerine ilişkin bedellerin getirilme zorunluluğu bulunmaktadır. Söz konusu bedellerin getirme süresinin bu Tebliğin yürürlükten kalktığı tarihten sonra sona ermesi halinde de bu Tebliğ hükümleri uygulanmaya devam edecektir. Ancak Tebliğin 13’ üncü maddesinde yer aldığı üzere bu Tebliğ hükümleri yürürlük tarihinden itibaren (04.09.2018 tarihinden itibaren) geçerli olacaktır. Örneğin 03.09.2018 tarihinde ve daha öncesinde fiili ihracatı yapılan işlemler için geçerli olmayacaktır. Benzer şekilde tebliğin yürürlükten kalktığı tarihten sonra fiili ihracatı yapılan işlemler için de geçerli olmayacaktır.

İran ve Suriye ile Yapılan İhracat İşlemleri

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası tarafından yayımlanan İhracat Genelgesinin 4’ üncü ve 8’ inci maddelerinde yer aldığı üzere İran ve Suriye ile yapılan ihracat işlemleriyle ilgili olarak 2018-32/48 sayılı Tebliğin 3 üncü maddesinin birinci fıkrası uygulanmayacağı belirtilmiştir. Buna göre adı geçen ülkeler ile yapılan ihracatlarda söz konusu tebliğin yürürlükte olduğu sürece, ihracat bedellerinin 3’ üncü maddede belirtilen ödeme şekillerinden biri ile 180 gün içinde yurda getirilmesi koşulu aranmayacaktır.

Afganistan, Irak ve Libya İle Yapılan İhracat İşlemleri

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası tarafından yayımlanan İhracat Genelgesinin  8’ inci maddesinin 5’ inci fıkrasında yer aldığı üzere Suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanına yönelik mevzuat hükümleri saklı kalmak kaydıyla ihracat bedellerinin bankacılık sistemiyle doğrudan ülkemize transferinin mümkün olmadığı Afganistan, Irak ve Libya’ya yapılan ihracat işlemlerinde ihracat bedelinin bankalarca tahsilinin;

a) İthalatçının Türkiye’deki bankalarda bulunan hesaplarından transferi yoluyla veya

b) İhracat bedelinin ihracat işlemiyle ilişkisi kurulmak şartıyla üçüncü bir ülkeden bankalar aracılığıyla transferi yoluyla veya

c) İhracatçının yazılı beyanının yanı sıra işlemin niteliğine göre satış sözleşmesi ya da kesin satış faturası (veya proforma fatura) ile Gümrük Beyannamesi ibraz edilmek kaydıyla Nakit Beyan Formu aranmaksızın efektif olarak yapılması mümkündür.

Özetle İran ve Suriye ile yapılan işlemlerden farklı olarak Afganistan, Irak ve Libya’ya yapılan ihracatlara ilişkin  bedellerin 180 gün içinde yurda getirilmesi gerekmektedir. Ancak 2018-32/48 sayılı Tebliğin 3 üncü maddesinde yer alan ödeme şekillerinden bir ile değil yukarıda belirtilen yöntemlerden herhangi birisi ile gerçekleştirilebilecektir. YMM Yusuf AKDAĞ  https://www.akdagymm.com/

İhracat Bedellerinin Yurda Getirilmesi Zorunluluğu Hakkında Tebliğ

31.12.2019 tarih ve 30995 sayılı (5. Mükerrer) Resmi Gazete’de yayımlanan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (İhracat Bedelleri Hakkında) (Tebliğ No: 2018-32/48)’De Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No: 2019-32/56) ile  31.12.2019 tarihinden itibaren  uygulanmak üzere aşağıda belirtilen değişiklikler yapılmıştır. 
  1. İhracat Bedellerinin Yurda Getirilmesine İlişkin Tebliğde Yer Alan Uygulama Süresi Kaldırıldı:
04.09.2018 tarih 30525 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (İhracat Bedelleri Hakkında) (Tebliğ No: 2018-32/48) de 13’üncü maddesinin 2 numaralı fıkrasında 1 yıl uygulama süresi öngörülmüş, ancak  2019-32/55 No.lu Tebliğ ile daha önce 1 yıl olarak belirlenen bu süre 18 ay olarak değiştirilerek 04.09.2019 tarihi itibariyle sona eren ihracat bedellerinin yurda getirilmesi uygulamasındaki süre 6 ay daha (04.03.2020 tarihine kadar) uzatılmıştı. Bu defa yayımlanan Tebliğin 10’uncu maddesi ile tebliğin uygulama süresini düzenleyen madde yürürlükten kaldırıldığından, yapılacak ikinci bir düzenlemeye kadar tebliğ hükümleri her hangi bir süre ile sınırlı olmaksızın uygulanacağından, ihracat bedellerinin yapılacak her ihracatı müteakip 180 gün içinde yurda getirilmesi gerekecektir.
  1. İhracat Bedelinin En Az %80’inin Satılması (DAB’a Bağlanması) Zorunluluğu Kaldırıldı:
Bundan böyle ihracat bedelinin ihracat tarihinden itibaren 180 gün içinde yurda getirilmesi yeterli olacak. Tebliğin getirdiği en önemli değişiklik, ihracat bedelinin en az %80’ininin satılarak Döviz Alım Belgesine bağlanması şartının kaldırılması olmuştur. Tebliğin 1. 2. Ve 3. Maddeleriyle yapılan düzenlemeye göre, ihracat bedellerinin belirtilen süre içinde yurda getirilmesi yeterli olup, DAB zorunluluğu kaldırılmıştır.
  1. “Banka Ödeme Yükümlülüğü (BPO)” İhracat Bedellerinin Yurda Getirilmesi (Ödeme Şekilleri) Yöntemlerinden Biri Olarak Kabul Edilmiştir:
Tebliğin 3’üncü maddesinde yer alan ihracat bedellerinin yurda getirilmesi yöntemleri arasına eklenen (ğ) bendi ile; Banka Ödeme Yükümlülüğü (BPO) da eklenmiştir.
 
BPO, verilerin elektronik ortamda başarılı bir biçimde eşleşmesi veya eşleşmezliklerin kabulü şartı altında belirli bir tutarı ödemeyi içeren, bir yükümlü bankanın (alıcının bankası) bir lehtar bankaya (satıcının bankası) verdiği geri dönülemez ve bağımsız bir taahhüttür.
 
Mal mukabili ödemelerdeki riski azaltmak için sunulan bu servis; hem satıcı hem de alıcı için güvence oluşturmakta olup; akreditif gibi, alıcının bankası satıcının bankasına şartlı garanti sunmakla birlikte, akreditiften farklı olarak bankalarca evrak incelemesi yapılmamakta ve işlemler hızla gerçekleşmektedir.
  1. Beyan Edilen Döviz Cinsinden Farklı Bir Dövizin Getirilmesi Mümkün Hale Geldi:
İhracat bedelinin beyan edilen döviz üzerinden yurda getirilmesi gerekiyordu. Türk parası üzerinden yapılan ihracatların karşılığı olarak döviz getirilmesi mümkündü. Yapılan yeni düzenleme ile; döviz üzerinden yapılacağı beyan edilen ihracat karşılığında farklı bir döviz cinsinin getirilmesi mümkün hale geldi.
  1. Özelliği Olan İhracatlarda Da DAB Zorunluluğu Kaldırıldı:
Tebliğin 6’ıncı maddesinde yer alan Özelliği Olan İhracat işlemlerinde ihracat bedellerinin 365 gün içinde yurda getirilmesi yeterli olup, DAB zorunluluğu kaldırılmıştır.
 
İhracat işlemlerine ait sözleşmelerde bedellerin tahsili için fiili ihraç tarihinden itibaren 180 günden fazla vade öngörülmesi durumunda, bedellerin vade bitiminden itibaren 90 gün içinde yurda getirilmesi zorunludur.
  1. Bankaların İhracat Bedellerini Mahsup İşlemlerinde Kullanma Yetkilerine Kısıtlama Getirilerek, İthalat ve İhracat İşlemlerinde Mahsuplaşma Hazine ve Maliye Bakanlığı Tarafından Belirlenecek Usul ve Esaslara Göre Yapılması Mümkün Olacak:
Dış ticaret mevzuatı hükümleri çerçevesinde gerçekleştirilen mal ihraç ve ithalinde, tarafların aynı kişiler olması ve ihraç bedellerinin yurda getirilme süresi içinde kalınması kaydıyla, mal ihraç ve ithal bedellerinin bankalarca mahsubuna ilişkin esaslar Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenecektir. Düzenleme öncesinde bu tür mahsuplaşma bankalar tarafından direkt olarak yapılabilmekteydi.
 
Bedel getirme süreleri içinde yurda getirilen ihracat bedelleri; ihracatçının ithalat bedelleri, sermaye hareketlerine ilişkin ödemeleri, görünmeyen işlemlere ilişkin giderleri ve transit ticaretinin alış bedeli ile söz konusu süreler içinde bankalarca mahsup edilebilmekte iken, bu bent yürürlükten kaldırıldığından, bu tür işlemler bankalar tarafından yapılamayacaktır.
 
İhracat bedellerinin ne şekilde mahsuplaşmada kullanılabileceğine yönelik en yakın sürede Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından tebliğ çıkarılacağı düşünülmektedir. 
  1. İhracat Bedelinin Yurda Getirilmesinde Bankalar Tarafından “İhracat Bedeli Kabul Belgesi” Düzenlenecek:
Bankalara getirilen ihracat bedelinin bozdurulması zorunlu olmadığından, ihracat bedelinin süresinde yurda getirildiği ve mevzuata uygunluğunun tevsiki için bankalarca “İhracat Bedeli Kabul Belgesi” düzenlenecek ve ihracat hesabının kapatılması bu belgeye göre yapılabilecektir.
 
Ayrıca Geçici Madde 1’e göre; ihracat bedellerinin takip edileceği bilgi sistemi Hazine ve Maliye Bakanlığınca uygulamaya alınana kadar “İhracat Bedeli Kabul Belgesi” yerine bankalarca Döviz Alım Belgesinin kullanılması mümkündür.
  1. Mücbir Sebeplerin Devamı Hallerinde Hazine ve Maliye Bakanlığı Tarafından Yapılacak İnceleme Sonucuna Göre Hesaplar Kapatılabilecek:
Mücbir sebeplerin varlığı nedeniyle Vergi Dairesi Başkanlığınca veya Vergi Dairesi Müdürlüğünce verilen 24 aylık ek sürenin sonunda mücbir sebebin devamının belgelenmesi halinde açık ihracat hesabının kapatılmasına ilişkin talepler Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından incelenip sonuçlandırılacağı yönünde düzenleme yapılmıştır.
  1. İhracat Bedellerinin Yurda Getirilmesinde “Haklı Durum” Kavramı Getirildi:
Tebliğin 9’uncu maddesinin başlığı “Mücbir Sebep Ve Haklı Durum Halleri” olarak değiştirilerek, maddeye 3’üncü fıkra olarak “ Mücbir sebep halleri dışında kalan, ancak bedel getirme süreleri içerisinde ihracat bedelinin yurda getirilmesine engel olan ve resmi kayıtlarla tevsik edilebilen durumlar Vergi Dairesi Başkanlıkları veya Vergi Dairesi Müdürlüklerince haklı durum olarak değerlendirilebilir.”  eklenmiştir.

Böylelikle, resmi kayıtlarla tevsik edilmesi hallerinde Vergi Dairesi Başkanlıkları veya Vergi Dairesi Müdürlüklerinin, ihracat bedelinin haklı durum kapsamında yurda getirilemediğinin değerlendirilmesi mümkün hale getirilmiş oldu.
  1. Her Bir Gümrük Beyannamesi İtibarıyla 30.000 USD’ye Kadar Olan İhracatlarda Bedelin Yurda Getirilme Zorunluluğu Kaldırılmıştır:
Tebliğin 7.maddesiyle, 2018-32/48 no.lu tebliğin 10. maddesi değiştirilmiştir. Buna göre her bir gümrük beyannamesi itibarıyla 30.000 USD’ye kadarki tutarın yurda getirilme zorunluluğu kaldırılmıştır. Buna göre 30.000 USD’nin altındaki tüm beyannameler bankalarca terkin edilecektir. Ayrıca ihracat bedeli 30.000 USD’nin üzerinde olup, yurda getirilemeyen tutar 30.000 USD’nin altında kalmış ise yine bu beyannameler de terkin edilecektir.
 
Bu madde kapsamında yapılacak terkin işlemlerinin, 90 günlük ihtarname süresi içerisinde ilgili Vergi Dairesi Başkanlıkları veya Vergi Dairesi Müdürlüklerince gerçekleştirilebileceği belirtilmektedir.
  1. 12.2019 İtibariyle Henüz Kapatılamamış (Açık) Olan Dosyalar İçin Mükellefler Lehine Olan Hususlar Kendilerine Uygulanabilecektir:
Tebliğ 31.12.2019 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Ancak “Geçici Madde 1”’e göre 31.12.2019 itibariyle açık olan ihracat hesapları için, bu tebliğin ihracatçı lehine olan hükümleri uygulanacaktır hükmüne göre, bu tebliğ ile getirilen ve mükellef lehine olan her düzenleme mükellefler tarafından ileri sürülerek kullanılabilecektir. https://www.bbdas.com.tr

 

Yeni Koronavirüs (covid-19) nedeniyle dışsal etkilerden kaynaklanan dönemsel durumlar kapsamında zorlayıcı sebep gerekçesi ile 30/06/2020 tarihine kadar (bu tarih dahil) kısa çalışma başvurusunda bulunmuş işyerleri için kısa çalışma ödeneği süresi;

  • Yeni bir başvuru ve uygunluk tespitine gerek olmaksızın,
  • Daha önce kısa çalışmadan yararlanan aynı işçiler için,
  • Aynı şartları aşmamak kaydıyla,
  • Bu kararın yayımı öncesinde kısa çalışma uygulaması biten işyerleri için 01 Temmuz 2020 tarihi itibariyle,
  • 30/06/2020 tarihi itibariyle kısa çalışma uygulaması devam eden işyerleri için kısa çalışma bitim tarihinden itibaren başlamak üzere

Bir (1) ay uzatılmıştır.

Bir diğer önemli değişiklik ise;

  • Covid-19’a bağlı olarak faydalanılan kısa çalışma süreleri artık işsizlik sigortası sürelerinden mahsup edilmeyecektir.

Bu kapsamda; mevcutta kısa çalışma uygulamasına başvuran ve kısa çalışma süresi sona eren işletmelerden mevcut şartları devam edenler; yeni bir başvuru ve uyguluk tespitine gerek olmaksızın 01 Temmuz 2020 tarihinden itibaren 1 ay süreyle daha kısa çalışma ödeneğinden faydalanabileceklerdir.

Mevcutta kısa çalışma uygulamasına başvuran ve kısa çalışma süresi halen devam eden işletmeler ise kısa çalışma sürelerinin bittiği tarihten itibaren ilave 1 ay süre daha bu ödenekten faydalanabileceklerdir.

30 Haziran 2020 Tarihli Resmi Gazete

Cumhurbaşkanı Kararı

Sayı: 31171

Karar Sayısı: 2706

Yeni koronavirüs (Covid-19) nedeniyle dışsal etkilerden kaynaklanan dönemsel durumlar kapsamındaki zorlayıcı sebep gerekçesiyle kısa çalışma uygulanan işyerleri için kısa çalışma ödeneğinin süresinin uzatılması hakkındaki ekli Kararın yürürlüğe konulmasına, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun ek 2 nci ve geçici 23 üncü maddeleri gereğince karar verilmiştir.

29 Haziran 2020

Recep Tayyip ERDOĞAN

CUMHURBAŞKANI

29/6/2020 TARİHLİ VE 2706 SAYILI CUMHURBAŞKANI KARARININ EKİ KARAR

Kısa çalışma ödeneği süre uzatımı

MADDE 1- (1) 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun ek 2 nci maddesi ile geçici 23 üncü maddesinde belirtilen esaslar çerçevesinde, yeni koronavirüs (Covid-19) nedeniyle dışsal etkilerden kaynaklanan dönemsel durumlar kapsamında zorlayıcı sebep gerekçesiyle 30/6/2020 tarihine kadar (bu tarih dahil) kısa çalışma başvurusunda bulunmuş olan işyerleri için kısa çalışma ödeneğinin süresi; yeni bir başvuru ve uygunluk tespiti yapılmasına gerek bulunmaksızın, daha önce kısa çalışmadan yararlanan aynı işçiler için ve aynı şartları aşmamak kaydıyla, bu Kararın yayımı tarihi Öncesinde kısa çalışma uygulaması biten işyerleri bakımından 1/7/2020 tarihinden itibaren, bu Kararın yayımlandığı tarihte kısa çalışma uygulaması devam eden işyerleri bakımından ise kısa çalışma bitiş tarihinden başlamak üzere bir ay uzatılmıştır.

(2) Yeni koronavirüs (Covid-19) nedeniyle dışsal etkilerden kaynaklanan dönemsel durumlar kapsamındaki zorlayıcı sebep gerekçesiyle yapılan ödemeler başlangıçla belirlenen işsizlik ödeneği süresinden düşülmez,

Yürürlük

MADDE 2- (1) Bu Karar yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 3- (1) Bu Karar hükümlerini Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı yürütür.

7244 sayılı Yasa ile getirilen; 17/04/2020 tarihinden itibaren 3 ay süreyle;

a)Her türlü iş veya hizmet sözleşmesi, 4857/25 inci maddenin birinci fıkrasının (II) numaralı bendinde ve diğer kanunların ilgili hükümlerinde yer alan ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzeri sebepler dışında işveren tarafından feshedilemez.

b) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç aylık süreyi geçmemek üzere işveren işçiyi tamamen veya kısmen ücretsiz izne ayırabilir. Bu madde kapsamında ücretsiz izne ayrılmak, işçiye haklı nedene dayanarak sözleşmeyi fesih hakkı vermez” düzenlemesi

Bir ay süre ile uzatılmıştır.

Bu kapsamda fesih yasağı ve işverene tanınan ücretsiz izne çıkarma yetkisi 17/07/2020 tarihinden itibaren 1 ay daha uzatılmıştır.

30 Haziran 2020 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 31171

Cumhurbaşkanı Kararı

Karar Sayısı: 2707

22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun geçici 10 uncu maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında belirtilen sürelerin bir ay uzatılmasına, mezkûr Kanunun geçici 10 uncu maddesinin dördüncü fıkrası gereğince karar verilmiştir.

29 Haziran 2020

Recep Tayyip ERDOĞAN

CUMHURBAŞKANI

(Geçici Madde 10 – (Ek:16/4/2020-7244/9 md.)

Bu Kanunun kapsamında olup olmadığına bakılmaksızın her türlü iş veya hizmet sözleşmesi, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay süreyle 25 inci maddenin birinci fıkrasının (II) numaralı bendinde ve diğer kanunların ilgili hükümlerinde yer alan ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzeri sebepler dışında işveren tarafından feshedilemez.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç aylık süreyi geçmemek üzere işveren işçiyi tamamen veya kısmen ücretsiz izne ayırabilir. Bu madde kapsamında ücretsiz izne ayrılmak, işçiye haklı nedene dayanarak sözleşmeyi fesih hakkı vermez.

Bu madde hükümlerine aykırı olarak iş sözleşmesini fesheden işveren veya işveren vekiline, sözleşmesi feshedilen her işçi için fiilin işlendiği tarihteki aylık brüt asgari ücret tutarında idari para cezası verilir.

Cumhurbaşkanı birinci ve ikinci fıkrada yer alan üç aylık süreleri altı aya kadar uzatmaya yetkilidir.)

.

Kısa çalışma ödeneğinden faydalanma süresini 1 ay daha uzatıyoruz, iş fesih sınırlaması ve nakdi ücret desteği de 1 ay daha devam ediyor. CNNTÜRK

T.C.

SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI

Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Sayı: 92604331 010.06.02 E. 7267869

Tarih: 19/06/2020

Konu: 2013/11 sayılı Genelgede Değişiklik

GENELGE

2020/21

Bilindiği üzere, 8/3/2018 tarihli ve 30354 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair 7078 sayılı Kanun ve 3/8/2018 tarihli ve 30498 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 7146 sayılı Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmıştır. Ayrıca; 25/6/2019 tarihli ve 30813 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7179 sayılı Askeralma Kanunu yayım tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş, 19/7/2019 tarihli ve 7186 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile de 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun’da değişiklikler yapılmıştır.

Gerek 5510 sayılı Kanunda yapılan düzenlemeler gerek de 7179 sayılı Askeralma Kanununun yürürlüğe girmesi ve 3201 sayılı Kanun da yapılan değişiklikler ile güncellenen mevzuat sonucunda 22/2/2013 tarihli ve 2013/11 sayılı Genelge‘de yapılan değişiklikler aşağıda açıklanmıştır.

A- GENELGENİN BİRİNCİ KISMINDA YAPILAN DÜZENLEMELER

1- Birinci bölümde yer alan “1.9- İŞKUR tarafından düzenlenen Toplum Yararına Çalışma Programlarından yararlananlar ” alt başlığının birinci, üçüncü ve beşinci paragrafları kaldırılmış, dördüncü paragrafında yer alan “gereğince” ibaresinden sonra gelen “yukarıda belirtilen şartlarla” ibaresi çıkartılmıştır.

2- Birinci bölümde yer alan “1.19- Özel sağlık hizmeti sunucularında görev yapan hekimler” alt başlığının birinci paragrafı kaldırılmıştır.

3- Birinci bölümde yer alan “2.1- Özel işyerinden kamu işyerine, kamu işyerinden özel işyerine geçenlerin gün sayısının belirlenmesi” alt başlığına “Örnek 3-” den sonra gelmek üzere aşağıdaki örnekler eklenmiştir.

“Örnek 4- Ek 5 inci madde kapsamında sigortalılığı devam ederken kamu işyerinde 19/5/2018 tarihinde çalışmaya başlayan sigortalının ek 5 inci madde kapsamında 2018/5 inci aya ait 18 gün, kamu işyerinden (4/a) kapsamında 2018/5 inci aya ait 27 gün olmak üzere toplamda 45 gün hizmet bulunmaktadır. Ancak, sigortalının söz konusu çalışmasının geçtiği ayın 31 gün olması ve aynı ay içerisinde kamu işyerinde çalışmaya başlaması nedeniyle 1 günlük hizmet artık gün olarak değerlendirilecek ve 2018/5 inci aya ilişkin gün sayısı 44 gün olarak kabul edilecektir.

Örnek 5- Vergi mükellefiyetinin sona ermesi nedeniyle (4/b) kapsamındaki sigortalılığı 7/9/2017 tarihinde sona eren sigortalı, 18/9/2017 tarihinde kamu işyerinde (4/a) kapsamında çalışmaya başlamıştır. 2017/9 uncu aya ait (4/b) kapsamındaki gün sayısı 7 gün, (4/a) kapsamındaki gün sayısı ise 27 gün olmak üzere, bu aya ait toplam gün sayısı 34 gün olarak kabul edilecektir. ”
4- İkinci bölümde yer alan “1- Ceza infaz kurumları ile tutukevlerinde çalışanlar” başlığının üçüncü paragrafı kaldırılmıştır.

5- İkinci bölümde yer alan “3.2- Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine göre çalışanlar” alt başlığının ikinci paragrafından sonra gelmek üzere aşağıdaki paragraflar eklenmiştir.

“2108 sayılı Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Yasasının 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında; 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentleri kapsamında sigortalı sayılmayı gerektirecek bir çalışması bulunmayan veya bu kapsamda aylık almayan köy ve mahalle muhtarları, 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalı sayılacakları hüküm altına alınmıştır.

Vazife malullüğü aylığı almakta iken muhtar seçilen kişilerin muhtarlık görevlerine istinaden Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalı sayılmayacaklardır. Ancak muhtar seçilenlerin muhtarlık görevleri haricinde aynı zamanda Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin 1, 2, 3 ve 4 numaralı alt bendi kapsamına girecek nitelikte çalışmaları bulunmaları halinde bu kişiler hakkında iş kazası ve meslek hastalığı sigortası, talepleri halinde ise bu taleplerini Kuruma bildirdikleri tarihi takip eden ay başından itibaren, haklarında uzun vadeli sigorta kolları uygulanacaktır. ”

6- Üçüncü bölümde yer alan “4- Askerlik hizmetini yapmakta olanlar” başlığının açıklamaları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Fiili askerlik hizmeti silah altına alınmakla başlayıp terhis tarihinde sona ermekte, kamu hizmeti olan askerlik görevini fiili olarak yapmakta olanlar bu görevleri nedeniyle gerek 506 sayılı Kanunun mülga 3 üncü maddesi, gerek Kanunun 6 ncı maddesi kapsamında sigortalı sayılmamaktadır.

Ancak; askerlik hizmetinden sayılan izin, hava değişimi, istirahat süreleri, birliğe sevk tarihi ile birliğe katılış tarihi arasında geçen süre veya erken terhis mahiyetinde izinli sayılan süreler ile askerlik hizmetinden sayılmayan sürelerde hizmet akdine tabi çalışılması durumunda, bu sürelere ilişkin belge sunulması ve bildirilen hizmetlerin fiili çalışmaya dayanmadığına dair aksine bir tespitin bulunmaması halinde, bu sürelerde bildirilmiş olan hizmetler geçerli sayılacaktır.

(4/a) kapsamındaki sigortalılığın başladığı tarihte fiili olarak askerlik hizmetini yapmakta olanların, askerlik hizmetini yaptığı dönemde sigortalılığının bildirildiği işyerindeki (4/a) kapsamındaki çalışmalarının terhis tarihinden sonra da devam ettiğinin anlaşılması halinde, fiili olarak askerlik yaptığı dönemdeki hizmetleri iptal edilecek, terhis tarihinden sonra geçen hizmetler ise geçerli sayılacaktır. ”

7- Dördüncü bölümde yer alan “2.4- İlk defa işyeri bildirgesi verecek işyerlerinde işe başlatılacak sigortalılar” alt başlığının birinci paragrafından sonra gelmek üzere aşağıdaki paragraflar eklenmiştir.

“Ayrıca, şirket kuruluş aşamasında ticaret sicil müdürlüklerince elektronik ortamda aktarılan bilgilere göre otomatik işyeri tescili yapılan işyerleri için, sigortalı çalıştırılacağına ilişkin bildirimler, şirket kuruluşu aşamasında da alınabilmekte ve alınan bu bilgilere göre sigortalı tescil işlemleri yapılabilmektedir.

Şirket kuruluş aşamasında çalıştırılacak sigortalılara ilişkin sigortalı tesciline esas olan bilgileri, ticaret sicil memurluklarınca Kurumumuza elektronik ortamda aktarılan sigortalıların tescil işlemleri otomatik olarak yapıldığından, bu sigortalılar için ayrıca sigortalı işe giriş bildirgesi istenmeyecektir.

Ancak, otomatik tescil yapılan işyerleri için şirket kuruluş aşamasında çalıştıracağı sigortalılara ilişkin bildirimde bulunulmayan işyerlerinde çalıştırılacak sigortalıların işe giriş bildirimleri cari usullere göre yapılacaktır. ”

8- Dördüncü bölümde yer alan “2.21- Güvenlik korucularının bildirimi” alt başlığından sonra gelmek üzere aşağıdaki alt başlık açıklamalarıyla birlikte eklenmiştir.

“2.22- İşe iade davası sonunda işe başlatılan sigortalıların bildirimi”

Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalılığı sonlandırılan ancak, mahkeme veya özel hakem tarafından 4857 sayılı Kanunun 21 inci maddesi kapsamında işveren tarafından geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli olmadığı tespit edilerek feshin geçersizliğine karar verilen ve işveren tarafından tekrar işe başlatılacak olan sigortalı için öncelikli olarak işe iade davasına konu olan sigortalı işten ayrılış bildirgesi hakkında “1.4- İşe iade davası sonunda işe başlatılmayan sigortalıların işten ayrılış bildirgesinin verilme süresi” başlıklı bölümde açıklandığı şekilde işlem yapılacak ve işverence işe başlatılacak olan sigortalının işe giriş bildirgesi cari usullere göre verilecektir. ”

9- Beşinci bölümde yer alan “1.1- e-sigorta yoluyla verilmesi” alt başlığının dördüncü paragrafındaki “özürlü” ibaresi “engelli” şeklinde, “aynı gün içinde’ ibareside “işe giriş tarihini takip eden ilk iş günü saat 23:59’a kadar” şeklinde değiştirilmiştir.

10- Beşinci bölümde yer alan “1.3- Yasal süresinde verilmeyen sigortalı işe giriş bildirgeleri” alt başlığının altıncı ve yedinci paragrafları çıkarılmış, yedinci paragraftan sonra gelmek üzere aşağıdaki paragraf eklenmiştir.

“Sigortalı işe giriş bildirgesinin verilmediğinin, bu başlığın üçüncü paragrafında belirtilen durumlar haricinde tespit edilmesi durumunda sigortalı işe giriş bildirgesi re’sen düzenlenecektir. Kurumca re ’sen düzenlenen sigortalı işe giriş bildirgeleri için Kanunun 102 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi gereğince asgari ücret tutarında idari para cezası uygulanacaktır. ”
11 – Beşinci bölümde yer alan “2- Sigortalı işe giriş bildirgesinin düzenlenmesi” başlığının üçüncü paragrafının beş numaralı bendi aşağıdaki şekilde, sekiz numaralı bendinde yer alan “özürlü” ibaresi “engelli” şeklinde değiştirilmiştir.

“- 15 numaralı alana 2008 yılı Ekim ayı başından önce 506 sayılı Kanuna göre yaşlılık aylığı bağlananlar ile bu tarihten önce sigortalılığı başlayan ve 5510 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesine göre (4/a) kapsamında yaşlılık aylığı bağlanacak sigortalılardan yeniden Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında çalışmaya başlayanlar için tercihleri

Tamamı İçin Tıklayınız

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • BİNEK OTOYA İLİŞKİN ENFLASYON DÜZELTMESİ SONRASI VERGİSEL AÇIDAN GİDER ANALİZİ Binek otomobil; Türk Gümrük Tarife Cetveli’nin (87.03) pozisyonunda yer alan motorlu…
  • SERMAYE TAAHHÜDÜNÜN SÜRESİNDE ÖDENMEMESİ Türk Ticaret Kanununun 332. Maddesi Uyarınca Anonim Şirketler Asgari 250.000,00…
  • 2023 Yılında Yapılan Enflasyon Düzeltmesi, 2024 Yılında Ortaya Çıkacak "ENFLASYON DÜZELTMESİ KARINI" Etkiler Mi? CEVAP : HAYIR 2- 2023 yılında yapılan enflasyon düzeltmesi, 2024…
Top