Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

İHALE MEVZUATINDA SGK VE VERGİ BORÇLARI (01.01.2022 - 31.12.2022)

 

İsteklinin
Niteliği

İhale Tarihi İtibarı İle Kesinleşmiş Sosyal Güvenlik Prim Borcu Sınırı
(01.01.2022 – 31.12.2022)

 
 

Tüzel Kişi SSK Borç Sınırı (Alt İşvereni Yok)

112.590 TL

 

Tüzel Kişi SSK Borç Sınırı (Alt İşvereni Varsa)

225.180 TL

 

Gerçek Kişi SSK Borç Sınırı (Alt İşvereni Yok)

112.590 TL

 

Gerçek Kişi BAĞ-KUR Borç Sınırı

15.012 TL

 

VERGİ BORCU

5.000,00 TL

 

İHALE MEVZUATINDA DİKKATE ALINACAK KESİNLEŞMİŞ VERGİ BORÇLARI

Kamu ihalelerine katılan gerçek veya tüzel kişilerin "yıllık gelir, yıllık kurumlar, katma değer, özel tüketim, özel iletişim ve banka ve sigorta muameleleri vergileri, gelir ve kurumlar vergisine ilişkin tevkifatlar ve geçici vergiye ilişkin vergi asılları ile bu vergi türlerine ait vergi ziyaı cezaları, gecikme zam ve faizleri bağlamında toplam 5.000 TL ‘yi aşan tutarlardaki borçlar vergi borcu olarak kabul edilecektir.

Toplam 5.000 TL’ yi aşmayan tutarlardaki borçlar ise vergi borcu olarak kabul edilmeyecektir.

Yukarıda sayılmayanlar dışında kalan vergilerle ilgili 6183 sayılı Kanuna göre takip edilen borçların türü ve tutarı ne olursa olsun, başka bir ifadeyle 5.000.- liranın altında kalan veya üzerinde olan kesinleşmiş vergi borçları hiçbir şekilde ihaleye girmeye engel teşkil etmeyecektir.

Bu bağlamda şirketlerin kesinleşmiş vergi borcu sebebiyle gerçek kişi ortakların, ya da ortakların vergi borçları nedeniyle şirketlerin ihaleye katılmasında herhangi yasal bir engel bulunmamaktadır. Mehmet Özdoğru, SMMM, Bağımsız Denetçi

2022 yılı asgari ücreti belirlenirken kararlaştırılan “tüm çalışanların ücretlerinin asgari ücrete kadar olan kısmının vergi dışı bırakılması” kararında geri adım atıldı. TBMM’ye sunulan teklifte sadece asgari ücretle çalışanların kazançlarının vergi dışı bırakılması öngörüldü. Bu geri adım dolayısıyla asgari geçim uygulamasına (AGİ) da devam edilecek.

Asgari ücret tespit komisyonunun kararının ardından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin tarafından yapılan yazılı açıklamada, “Asgari ücret, çalışma hayatının üçlü sacayağı olan işçi, işveren ve devletin ortak mutabakatıyla belirlendi. Net asgari ücrette bir önceki yıla göre % 50’nin üzerinde artış yapıldı. Tarihi bir mutabakat ile sosyal devlet olmanın gereği olarak yapısal bir dönüşüm sağlandı. Tüm işçilerin ücret gelirlerinin, asgari ücrete kadar olan kısmından gelir ve damga vergileri kaldırıldı” denildi.

SADECE ASGARİ ÜCRETLİLERİN TÜM KAZANÇLARI VERGİ DIŞI OLACAK

TÜRK-İŞ Genel Sekreteri Pevrul Kavlak da alınan karar uyarınca asgari geçim indirimi (AGİ) uygulamasının sona ereceğini belirtti. Tüm işçilerin asgari ücrete kadar olan kazançlarından gelir vergisi alınmaması ifadesi de AGİ’nin kaldırılacağı anlamına geliyordu.

TBMM’ye sunulan 13 maddelik kanun teklifi işçi ve işveren kesiminde şok etkisi yarattı. Teklife göre, “Asgari ücretli olarak çalışıp ücret ve ücret sayılan ödemeleri toplamı aylık brüt asgari ücret tutarını aşmayanların ücretleri” gelir vergisinden istisna edilecek. Yani sadece asgari ücretlilerin tüm kazançları vergi dışı bırakılmış olacak.

Teklife göre, asgari ücretli olarak çalışmadığı veya asgari ücret üzerinde ücret aldığı halde istisnadan yararlanıldığının tespiti halinde, istisna nedeniyle ödenmeyen vergiler, vergi ziyaı cezası kesilmek suretiyle gecikme faiziyle birlikte işverenden tahsil edilecek.

Gelir Vergisi Kanunu’nun asgari geçim indirimiyle ilgili 32. Maddesi korunurken, beşinci fıkrasında değişiklik yapıldı. Buna göre, asgari ücretin üzerinde ücret almakla birlikte ödedikleri vergi dolayısıyla net ücretleri asgari ücretliye ödenen net ücretin altında kalanlara, bu tutar ile bu tutarın altında kalındığı aylara ilişkin olarak aylık hesaplanan net ücreti arasındaki fark tutar, ücretlinin asgari geçim indirimine ayrıca ilave edilecek.

BU DEĞİŞİKLİKLER NE ANLAMA GELİYOR?

Gelir vergisi istisnasından sadece asgari ücretli olarak çalışan işçiler yararlanabilecek. Brüt ücreti 2022 yılında 5004 TL’nin üzerinde olan çalışanlar gelir vergisi istisnasından yararlanamayacaklar.
Asgari ücretin üzerinde gelirle çalışanlar şu anki gibi vergi ödeyecekler. Ödedikleri verginin bir kısmı halen olduğu gibi AGİ yoluyla iade edilecek. Ödedikleri vergi dolayısıyla net ücreti 4250.70 TL’nin altına düşenlere ilave AGİ verilecek. Böylece hiçbir işçinin net ücretinin 4250.70 TL’nin altına düşmemesi sağlanacak.

İŞÇİ BAŞINA 323 TL VERGİ AVANTAJI

Asgari ücretin vergi dışı bırakılmasıyla asgari ücretlilerden gelecek yıl alınması gereken 323 liraya kadar olan gelir vergisi ve damga vergisinden vazgeçilecek. Verginin kaldırılması nedeniyle brüt asgari ücret bu tutarda azaldığı için işverenin maliyeti de 448 lira azaldı.

Asgari ücret ne oldu?    
  Mevcut Asgari ücret Yeni asgari Ücret
Brüt asgari ücret 3.577,5 5.004,0
Sigorta primi (% 14) 500,9 700,6
İşsizlik sig. Primi (% 1) 35,8 50,0
Prim toplamı 536,6 750,6
Gelir vergisi (AGİ sonrası ödenen) 187,8 0,0
Asgari geçim indirimi 268,3 0,0
Damga vergisi (0,759) 27,2 0,0
Net Asgari ücret 2.825,9 4.253,4
İşveren sigorta primi 554,5 775,6
İşveren işsizlik sig. Primi 71,6 100,1
İşverene toplam maliyet 4.203,6 5.879,7

TÜM ÇALIŞANLARA YANSIYACAK

Asgari ücrete kadar olan kazançların vergi dışı bırakılmasından, işçi ve memur olmak üzere bordro ile çalışan herkes yararlanacak. Gelecek yıl tüm çalışanların 5004 liraya kadar olan brüt kazançları vergi dışı bırakılacak. Bu sayede bekâr işçi ve memurun eline geçen net ücret 323 lira artacak.

Evli, eşi çalışmayan ve çocuklu çalışanlar, asgari geçim indirimi (AGİ) yoluyla mevcut sistemde de daha az vergi ödüyorlar. Dolayısıyla asgari ücretin vergi dışı bırakılması evli ve çocuklu çalışanların ücretlerindeki artış daha az olacak.

AGİ UYGULAMASINA GEREK KALMAYACAK

Asgari geçim indirimi, geçmişte fiş fatura toplanarak alınmakta olan vergi iadesinin kaldırılması üzerine 2008 yılında uygulamaya konuldu. AGİ’nin anlamı asgari ücret tutarındaki kazançlardan kesilen verginin bir kısmının iadesini sağlamaktır. AGİ yoluyla bekâr çalışanlara, kesilen verginin yüzde 50’si, eşi çalışmayan ve üç çocuklu çalışanlara ise yüzde 100’ü iade ediliyor.

Artık asgari ücrete kadar olan kazançlardan gelir vergisi kesilmeyeceği için AGİ uygulaması da yeni yıldan itibaren sona erecek.

Mevcut sistem devam etseydi asgari ücretten nasıl kesinti yapılacaktı?
  Mevcut Asgari Ücret Yeni A.Ü. böyle olacaktı  
Brüt asgari ücret 3.577,5 5.385,0
Sigorta primi işçi payı (% 14) 500,9 753,9
İşsizlik sig. Primi işçi payı (% 1) 35,8 53,9
Gelir vergisi (% 15) 456,1 686,6
Asgari geçim indirimi 268,3 403,9
AGİ sonrası ödenecek gelir vergisi 187,8 282,7
Damga vergisi (0,759) 27,2 40,9
Kesintiler toplamı 751,6 1131,3
Net asgari ücret 2.825,9 4.253,7
İşveren sigorta primi 554,5 834,7
İşveren işsizlik sig. Primi 71,6 107,7
İşverene toplam maliyet 4.203,6 6.327,4

Tabloda da görüldüğü gibi, mevcut vergileme sistemi devam etseydi brüt asgari ücret 5 bin 4 TL yerine 5 bin 385 TL olacaktı. Bu ücretten sigorta primleri düştükten sonra kalan matrahın yüzde 15’i oranında gelir vergisi (686.60 TL), binde 7.59’u oranında da (40,90 TL) damga vergisi olmak üzere toplam 727,50 TL vergi kesilecekti. Gelir vergisinin 403,90 TL’lik kısmı asgari geçim indirimi yoluyla iade edilecekti. İşçi ayrıca 282,70 TL gelir vergisi ve 40,90 TL damga vergisi ödeyecekti. İşçinin eline geçen net ücret ise 4 bin 253 TL olacaktı.

Yeni sistemde 727,50 TL tutarındaki gelir vergisi ve damga vergisinden vazgeçileceği için asgari geçim indirimine de gerek kalmayacak. İşçinin eline geçen net ücret yine 4 bin 253 TL olacak.

ASGARİ ÜCRETLİ ÇALIŞAN SAYISINDA PATLAMA RİSKİ

Gelir vergisi istisnasının sadece asgari ücretle çalışanlarla sınırlandırılması, zamanla çalışanların tamamının asgari ücretli durumuna düşmesi riskini ortaya çıkartacak. Örneğin bu yıl brüt ücreti 3557 TL ile 5004 TL arasında olan işçilerin tamamının brüt ücreti 5004 TL’de eşitlenecek. Bu iki rakam arasındaki milyonlarca kişi asgari ücretliler kervanına katılacak. Brüt ücreti 3557 TL olan işçi yüzde 40 zam alırken, brüt ücreti 5000 lira olan işçiye işveren sadece 4 lira zam yapacak.

Edinilen bilgilere göre, asgari ücret görüşmeleri sırasında işçi ve işveren sendikalarına iki seçenek sunuldu. Birinci seçenekte vergi istisnasından sadece asgari ücretlilerin yararlandırılması önerildi. TÜRK-İŞ Genel Sekreteri Pevrul Kavlak’ın, “Vergi istisnasını sadece asgari ücretliler ile sınırlandırırsanız ocak ayında 9 – 10 milyon işçi asgari ücretli olur” diyerek itiraz ettiği öğrenildi. Bunun üzerine tüm çalışanların asgari ücrete kadar olan kazançlarının vergi dışı bırakılmasında uzlaşıldığı bildirildi.

https://www.haberturk.com/son-dakika-asgari-ucretin-vergi-disi-tutulmasi-teklifi-tbmm-de-3287137

17 Aralık 2021 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 31692

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından:

ASGARİ ÜCRET TESPİT KOMİSYONU KARARI

Karar Tarihi: 16/12/2021

Karar No: 2021/1

22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun 39 uncu maddesi ile Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 522 nci maddesi gereğince, iş sözleşmesi ile çalışan ve bu Kanunun kapsamında olan veya olmayan her türlü işçinin asgari ücretini tespit etmekle görevli Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 01/12/2021 tarihinde başladığı çalışmalarını 16/12/2021 tarihine kadar sürdürmüş ve yaptığı dört toplantı sonucunda;

1) Milli seviyede tek asgari ücret tespitine, oybirliğiyle,

2) İşçinin bir günlük normal çalışma karşılığı asgari ücretinin; 1/1/2022-31/12/2022 tarihleri arasında (166,80) yüzaltmışaltı lira seksen kuruş olarak tespitine oybirliğiyle,

3) İş bu Kararın, 4857 sayılı Kanunun 39 uncu maddesine dayanılarak hazırlanan Asgari Ücret Yönetmeliği’nin 11 inci maddesi gereğince Resmî Gazete’de yayımlanmasına oy birliğiyle,

karar verilmiştir.

GEREKÇE

Asgari Ücret, bilindiği gibi ödenmesi zorunlu olan en az ücrettir.

Asgari ücretin belirlenmesini düzenleyen Asgari Ücret Yönetmeliği uyarınca, asgari ücret, pazarlık ücreti değildir.

Asgari ücretin belirlenmesi sırasında. Komisyonumuz, bu çerçevede bir karar alınması için çalışmış, işçilerin geçim şartları ve 2022 yılı enflasyon hedefi gibi faktörleri değerlendirmiştir.

İşte bu çerçevede hareket eden Komisyonumuz; işçinin günlük asgari ücretini, 1/1/2022 – 31/12/2022 tarihleri arasında (166,80) yüzaltmışaltı lira seksen kuruş olarak belirlemiştir.

Asgari Ücret Yönetmeliği’nin 11 inci maddesi gereğince, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nca belirlenen asgari ücret, Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihi izleyen ayın ilk gününden itibaren yürürlüğe girecektir.

Perşembe, 16 Aralık 2021 16:34

2022 Asgari Ücretin İşverene Maliyeti

Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından 2022 yılında geçerli olan asgari ücret tutarı 5.004,00 TL olarak tespit edilmiştir.

Buna göre, 2022 yılı için sosyal güvenlik primine esas taban ve tavan ücreti ve asgari ücretin net hesabı ve işverene maliyeti aşağıdaki şekilde olacaktır.

A- Sigorta Primine Esas Aylık Kazancın Alt ve Üst Sınırı (SGK Primine Esas Tavan ve Taban Ücret)

5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 82. maddesine göre, bu kanun gereğince alınacak primlerin hesabına esas tutulan günlük kazancın alt sınırı, asgari ücretin otuzda biri, üst sınırı ise bu tutarın 7,5 katıdır (6761 sayılı Kanun’un 8 inci maddesiyle,  günlük brüt asgari ücretin 6,5 katı olan sigorta primine esas günlük kazanç üst sınırı, 01/01/2017 tarihinden geçerli olmak üzere günlük brüt asgari ücretin 7,5 katına yükseltilmiştir.).

Buna göre 2022 yılı için aylık tavan ve taban tutarları aşağıdaki gibi olmaktadır.

Uygulanacak Dönemi

SGK Taban Ücreti TL (Aylık kazancın alt sınırı)

SGK Tavan Ücreti TL (Aylık kazancın üst sınırı)

01.01.2022 – 31.12.2022

5.004,00 TL

37.530,00 TL

B- 2022 Yılında Uygulanacak Brüt Asgari Ücret Tutarları

ASGARİ ÜCRET

5.004,00

SGK PRİMİ% 14

700,56

İŞSİZLİK SİG. PRİMİ % 1

50,04

Aylık Gelir Vergisi

0

Damga Vergisi

0

KESİNTİLER TOPLAMI

750,60

NET ASGARİ ÜCRET

4.253,40

İşverene Maliyeti:

İŞVERENE MALİYETİ (TL/AY)

ASGARİ ÜCRET

5.004,00

SGK PRİMİ% 15.5 (İşveren Payı) (*)

775,62

İŞVEREN İŞSİZLİK SİGORTA PRİMİ % 2

100,08

İŞVERENE TOPLAM MALİYET

5.879,70

(*)Sigorta primi işveren payının hesabında, 5 puanlık indirim dikkate alınmıştır. verginet.net

Perşembe, 16 Aralık 2021 16:23

2022 İşsizlik Maaşı Ve AGİ Belli Oldu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, milyonlarca çalışanın merakla beklediği 2022 yılında geçerli olacak yeni asgari ücreti açıkladı.

2022 yılında en düşük işsizlik maaş 2 bin 130 lira, en yüksek işsizlik maaşı 4 bin 260 lira olacak.

Kıdem tazminatı tavanı ise 8 bin 651 liradan 12 bin 976 liraya yükselecek.

864 lirada olan 65 yaş üstü aylığı ise 2022 yılında bin 296 liraya çıkacak.

Engelli aylığı ise bin 552 lira olacak.

Yeni asgari ücrette önemli bir ayrıntı, Buna göre gelir vergisi kalktığı için artık asgari ücretli çalışanlar eş ve çocuk durumuna bakmaksızın AGİ alamayacak.

Buna göre artık asgari ücretli çalışanlar çocuk ve eş durumuna bağlı olmaksızın AGİ'den yararlanamayacak.

VERGİDE 5004 LİRA AYRINTISI

Prof. Kılıç, kararın işveren açısından da önemli bir yansımasına dikkat çekti. Yeni asgari ücrette gelir vergisi ve damga vergisinin kaldırılması sonucu asgari ücret dışında gelire tabi olanların maaşlarından 5004 liranın düşeceğini, geri kalan kısma vergi uygulanacağını belirtti.

ÇALIŞANLARIN ASGARİ GEÇİM İNDİRİMİ YENİDEN DÜZENLENECEK 

Asgari geçim indiriminin gelir vergisinden düşülen tutarı ifade eden bir kavram olması nedeniyle asgari ücrette AGİ'nin ortadan kalktığını belirtildi, “Bundan sonraki süreçte geliri asgari ücreti aşanların maaşlarının asgari ücrete kadar olan kısmının vergisi kalkacak bu tutardaki asgari geçim indirimi de devre dışı kalacak.

Ancak vergi dışı tutarın üstünde kalan maaşa göre AGİ hesaplanması söz konusu olacak. Bu konuda da net bir rakam ortaya çıkarabilmek için tüm çalışanların yeni yıl zamlarının belli olması gerekiyor” dendi. Kaynak, NTV

Fotoğraf açıklaması yok.

Perşembe, 16 Aralık 2021 10:06

Vergi Sorumluluğu Ve Özel Durumlar

Her vergi kanunu, o verginin mükellefini tanımlamakla birlikte Vergi Usul Kanunu’nda (VUK) mükellefin gerçek veya tüzel kişi olabileceği vurgulanmaktadır. Gerçekten de vergi kanunlarında verginin mükellefi olarak genellikle gerçek veya da tüzel kişiler gösterilir. Ancak tüzel kişiliği olmayan cemaatler, iktisadi kamu müesseseleri, iş ortaklıkları gibi topluluklar da mükellef olabilmektedir. Bu tür mükellefiyetleri vergi kanunlarının istisnaları olarak kabul etmek gerekir. VUK’un 10’uncu maddesinde, bu tür toplulukların vergi ödevlerinin yerine getirilmesinde görevli ve sorumlu olanlar belirlenmiştir. Bununla birlikte vergileme bu toplulukların irtibatlı olduğu (iktisadi kamu müesseselerinde ilgili kamu kurumu, cemaatlerde cemaatin temsilcisi adına ancak cemaatin varlığından) tüzel kişiler adına yapılır.

Vergi mükellefi -Vergi sorumlusu

Bir kişinin vergi mükellefi olabilmesi için, vergiyi doğuran olayın ilgilinin kişiliğinde gerçekleşmesi ve vergi borcunu kendi malvarlığından ödemek zorunda olması gerekir. Bu iki şart vergi mükellefi ile vergi sorumlusu arasındaki farkları belirlemede temel kriteri oluşturmaktadır. Vergi i mükellefiyeti, esas itibariyle vergiyi doğuran olayın vergi mükellefi nezdinde gerçekleşmesi ile doğmaktadır. Bunun için vergi mükellefi ile vergi konusu arasında bir bağın kurulması gerekmektedir. Diğer taraftan, mükellef vergi borcunu malvarlığından ödemek zorunda olduğundan, malvarlığında azalma meydana gelmektedir. Ödenmemesi durumunda ise vergi idaresi mükellefin malvarlığına karşı cebren takibat yapabilmektedir. Bu niteliklerinden dolayı mükellefe uzlaşma, düzeltme, mahsup ve iade, takas ve terkin talebinde bulunma veya zamanaşımını ileriye sürme hakkı tanınmaktadır. Benzer şekilde, malvarlığında azalmaya bağlı olarak menfaati zedelendiğinden, mükellefin yargı yoluna başvurma hakkı da vardır.

VUK’un 8’inci maddesinde “bu kanunun müteakip maddelerinde geçen “mükellef tabiri vergi sorumlularına da şamildir.” denmek suretiyle hem her bir müessesede tekrardan kaçınarak kanun yazma tekniğine uygunluk sağlanmış hem de ortaya çıkabilecek ihtilaflar baştan önlenmek istenmiştir.

Vergi sorumlusu

Vergi kanunları gerek vergi alacağını güvenlik altına almak, gerekse mükellef sayısını azaltarak vergi idaresini iş yüküne boğmamak amacıyla mükellef ya da mükellefiyeti olmayan bir kamu kurumu veya vergiden muaf bir kooperatifi istihkak sahiplerinin ödemesi gereken vergiden sorumlu tutmuştur, Çok sayıda işçi çalıştıran bir fabrikada bütün çalışanların, çok sayıda çiftçiden alış yapan bir tüccarın ödeme yaptığı tüm çiftçilerin, verginin ödenmesi açısından muhatap alınması, hem bu kesimleri sıkıntıya sokar hem vergi dairesine gereksiz bir külfet yükler.

 Pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de bu tür durumlarda tahsilatın hızlanması ve vergi sisteminden daha az haberdar kişilerin vergi ödevlerini yüklenmemesi açısından verginin ödenmesi, sorumlu adı verilen kişilere bırakılmıştır.

Vergi hukuku alanında “sorumluluk” kavramı, kendisi mükellef olmadığı halde, mükellefle olan ilişkisi nedeniyle vergilendirme ile ilgili maddi ve/veya şekli ödevlerin yerine getirilmesinden üçüncü kişileri de sorumlu tutmak için kullanılmaktadır. Vergi sorumlusu ile mükellef arasındaki temel fark, ödenen vergi mükellefin mal varlığından çıkarken sorumlu, gerçek mükelleften kesinti yapmak suretiyle ödemektedir.

 Bankadaki hesabına faiz ödenen bir kişinin gelirinden yapılacak tevkifat faiz gelirinden kesilmek suretiyle banka tarafından ödenirken, faiz gelirini beyanname ile bildiren mükellef vergiyi kendisi öder. Ancak vergi sorumluları her zaman ödedikleri vergileri mükelleften alamaz. Piyasa şartlarında ekonomik üniteler genellikle net olarak alacakları tutar için pazarlık yapmakta, sorumlu da yaptığı net ödemeyi brüte irca ederek vergiyi hesaplamaktadır. Ekonomi diliyle anlatmak gerekirse kesintinin kimin üzerinde kalacağı mal veya hizmetin talep esnekliğine bağlı olmaktadır.

Vergi sorumlusu, VUK’un 8’inci maddesinde “verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişi” olarak tanımlanmıştır. Burada vergi sorumlusunun tanımı genel olarak yapılmış olup vergi sorumluluğu;

- Bazı hallerde, mükellef adına kesilen verginin vergi dairesine yatırılmasından sorumlu tutulmayı,

- Bazı hallerde asıl vergi borçlusu ile birlikte veya onun yerine geçerek vergiyi kendi malvarlığından ödemek durumunu,

- Bazı hallerde ise vergileme ile ilgili ödevlerin doğru bir şekilde yerine getirilmesinden sorumlu tutulmayı, ifade etmektedir.

i. Vergi kesen durumundaki vergi sorumlusu

“Vergi kesen” durumundaki vergi sorumlusu, sadece teknik anlamda vergi sorumluluğunu üstlenmiştir. GVK’nin 94. ve KVK’nun 15. maddelerine göre bazı gerçek ve tüzel kişilerin, istihdam ettikleri kişilere ödedikleri ücretlerden veya başkalarına yaptıkları ödemelerden vergi kesintisi yapıp, alacaklı vergi dairesine ödemekten sorumlu tutulmalarında olduğu gibi ara ödeyici durumundadırlar.

Vergiyi doğuran olay, vergi kesen konumundaki vergi sorumlusunun kişiliğinde gerçekleşmez; vergi sorumlusu mükellefle girdiği ekonomik ilişkinin bir uzantısı olarak onun malvarlığından vergileri kesip vergi dairesine yatırır. Dolayısıyla, vergi sorumlusunun malvarlığında bir azalma olmaz; hatta verginin kesildiği ve vergi dairesine ödendiği zaman aralığında bunları kullanma imkanı söz konusu olur. Bu durumdaki vergi sorumlusunun sorumluluğu, başkasının vergisini kesip ödemekten dolayı sorumluluktur. Vergi dairesi ile olan ilişkisinde, sorumlu vergilerin kesilmesi ve yatırılması açısından borçlu durumundadır. Asıl mükellef ile arasındaki ilişkide ise, sorumlu, vergi dairesine ödemiş olduğu vergileri kesmemesi halinde, vergi borcu için mükellefe rücu edebilmektedir.

ii. Fer’i vergi borçlusu durumunda vergi sorumlusu

Başkasının vergisini kendi malvarlığından ödemekten sorumlu olan vergi sorumlusu, asıl mükellefle birlikte veya onun yerine geçerek vergi borcunu kendi malvarlığından ödemek zorunda kalan kişiyi ifade etmektedir. Vergiyi doğuran olayla ilgisi olmadığı halde, asıl vergi borçlusu ile birlikte veya onun yerine vergiyi kendi malvarlığından ödeyen vergi sorumlusuna “fer’i vergi borçlusu'’ da denilmektedir. Vergi hukukunda bu niteliklerde bir vergi sorumlusunun kullanılmasının amacı “vergi alacağını güvence altına almaktır”. Bu durumda, vergi dairesi asıl vergi borçlusu olan mükelleften vergiyi alamama ihtimaline karşı, bu verginin ödenmesinden üçüncü kişileri de sorumlu tutmaktadır. Örneğin VUK’un 10’uncu maddesine göre kanuni temsilcilerin sorumluluğu, VUK’un 12’nci maddesine göre mirasçıların sorumluluğu, KVK’nın 17’nci maddesine göre tasfiye memurlarının sorumluluğu, KVK’nın 20’nci maddesine göre işi devralanların sorumluluğu, AATUHK’nın 57’nci maddesine göre kefillerin sorumluluğu bu nitelikte bir sorumluluktur. 

iii. Mükellefin doğru beyanı ile ilgili vergi ödevi sorumluluğu

Başkasının şekli vergi ödevlerinin doğru yapılmasından sorumlu olan vergi sorumlusu, mükellefle ilgili bir işlem yapılması veya onun şekli ödevlerinin yerine getirilmesi sırasında vergi kanunları ve diğer kanunlarda belirlenen usul ve esaslara uygun hareket etmekten sorumlu tutulan kişileri ifade etmektedir. Bu konumdaki vergi sorumlusu, asıl mükellefin şekli vergi ödevlerinin doğru yapılması sorumluluğunu üstlenmiş olup, “vergi ödevlisi” niteliğini taşımaktadır. Vergi hukukunda bu niteliklerde bir vergi sorumlusunun kullanılmasının amacı “mükellefle ilgili şekli ödevlerin doğru ve eksiksiz yapılmasını sağlamaktır”.

Vergi ödevlisi niteliğini taşıyan vergi sorumluları iki grupta toplanabilir. Birincisi, mükellefin ödevlerinin tam ve eksiksiz olarak yerine getirildiğini kontrol etme ödevi verilenler. İkincisi, 3568 sayılı Kanun’a göre yetki almış serbest muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali müşavirler.

Noter, banka ve diğer kurumlar

Bazı hallerde, mükellef tarafından vergiye ilişkin ödevlerin eksiksiz, zamanında ve usule uygun olarak yerine getirilmesini sağlamak ve bu ödevlerini kanuna uygun olarak yerine getirmeyenleri tespit etmek amacıyla vergi borcuyla hiçbir ilişkisi olmayan kişi, kurum ve kuruluşlara mükellefin ödevlerinin tam ve eksiksiz olarak yerine getirildiğini kontrol etmeyi içeren tamamen biçimsel nitelikte bir sorumluluk yüklenmiştir. Örneğin, MTVK’nın 13’üncü maddesi, Damga Vergisi Kanunu’nun 27’nci maddesi ve Harçlar Kanunu’nun 128’inci maddesi gibi maddelerle noter, trafik, tapu, banka, belediye gibi kurumlara mükelleflerin vergi ödevlerinin tam ve doğru olduğunu kontrol etme ve herhangi bir eksiklik olması halinde işlem yapmama mecburiyeti getirilmiştir. İşlem yapanlara ise, mükellefin ödemesi gereken vergi borcuyla ilişki kurularak bir sorumluluk yüklenmiştir. Sorumluluklarını yerine getirmeyenler anılan maddelerde ön görülen cezalara muhatap olurlar.

SMMM - YMM ve bilgi verenlerin sorumlulukları

VUK’nın mükerrer 127’nci maddesi ve 3568 sayılı Kanun’un 8/A ve 12’nci maddeleri ile mükelleflerin kayıt ve işlemlerinin doğruluğunun teyidi konusunda yüklenen sorumluluk da bir tür doğru beyan için vergi ödevlisi olma sorumluluğudur. Müeyyideler de anılan maddelerde belirtilmiştir.

Aynı şekilde VUK’nun 148, 149 ve 150 inci maddelerinde düzenlenen bilgi verme yükümlülüğü şeklindeki sorumluluklar da mükellefler hakkında üçüncü kişilere bilgi sahibi oldukları olayları vergi dairesine bildirme yükümlülüğü getirilmiştir. Bu sorumlulukların müeyyideleri VUK’nın 353’üncü ve mükerrer 355’nci maddelerinde özel usulsüzlük cezaları olarak düzenlenmiştir.

iv. Vergi sorumlularının vergi ve vergi cezalarında ödeme sorumluluğu ve rücu imkanları

Esas itibariyle vergilerin ödenmesinde sorumluluk vergi mükellefine aittir. Ancak, gecikme zammı ve cezalarda durum farklıdır. Durum tüzel kişi ve gerçek kişiyi temsil eden sorumlulara göre farklı farklı yasal düzenlemeler mevcuttur.

VUK’nun 10'ncu maddesine göre, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıf ve cemaatlerin kanuni temsilcileri ile tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenlerin vergi sorumluluğunu yasaya uygun şekilde yerine getirmemeleri halinde mükelleflerin ve sorumluların varlığından kısmen veya tamamen alınamayan vergi ve buna bağlı alacaklar kanuni ödevlerini yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır.

Temsilciler, teşekkülü idare edenler ödedikleri vergiler için asıl mükelleflere rücu edebilirler. Mal varlıklarından ödedikleri gecikme zamları ve cezalar için asıl mükellefe rücu etmeleri mümkün değildir. Mükelleflerin kendi rızaları ile bunları ödemeleri onların ihtiyarına kalır.

VUK’un 333’üncü maddesi ne göre, tüzel kişilerin idare ve tasfiyesinde vergi kanunlarına aykırı hareketlerden doğan vergi cezaları tüzel kişiler adına kesilir. Tüzel kişilerin kanuni temsilcilerinin vergi sorumluluğu hakkındaki, yukarıda belirtilen 10.ncu madde hükmü vergi cezaları hakkında da uygulanır.

VUK’un 359’uncu maddesinde yer alan vergi kaçakçılık fiillerinin işlenmesi halinde bu fiiller için kanunun 359 ve 360’ıncı maddelerinde öngörülen cezalar bu fiilleri işleyenler hakkında hükmolunur.

Bu özel düzenleme nedeniyle tüzel kişilik adına kesilmiş cezayı ödeyen temsilci asıl mükellefe rücu edebilir. Ancak gecikme zammı ve faizler için rücu imkanı yoktur. Tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler cezalar için mükellefe rücu edemezler kanısındayız.

Gerçek kişilerde sorumluluk esas itibariyle ölüm, küçük veya kısıtlı olma halinde söz konusu olur. Küçük ve kısıtlılar için vergileri ve cezaları ödeyen sorumlu temsilci vergi aslı için mükellefe rücu edebilir; cezalar doğrudan kanuni temsilci adına kesilir. Fer’i alacaklar için rücu imkanı yoktur.

Ölüm halinde mükelleflerin ödevleri, mirası reddetmemiş kanuni ve mensup mirasçılarına geçer. Ancak, mirasçılardan her biri ölenin vergi borçlarından miras hisseleri nispetinde sorumlu olurlar. Bilindiği gibi ölüm halinde vergi cezaları düşer. Gecikme zamları ve faizleri ceza niteliğinde değildir. Akif AKARCA / Dr.Mehmet ŞAFAK

https://www.dunya.com/kose-yazisi/vergi-sorumlulugu-ve-ozel-durumlar/642963

16 Aralık 2021 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 31691

Karar Sayısı: 4921

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun geçici 67 nci maddesinde yer alan tevkifat oranlarına ilişkin olarak 22/7/2006 tarihli ve 2006/10731 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının eki Kararda değişiklik yapılması hakkındaki ekli Kararın yürürlüğe konulmasına, 193 sayılı Kanunun mezkûr maddesi gereğince karar verilmiştir.

15 Aralık 2021

Recep Tayyip ERDOĞAN

CUMHURBAŞKANI

15/12/2021 TARİHLİ VE 4921 SAYILI CUMHURBAŞKANI KARARININ EKİ KARAR

MADDE 1– 22/7/2006 tarihli ve 2006/10731 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının eki Kararın geçici 2 nci maddesindeki “31/12/2021” ibareleri “31/3/2022” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 2– Aynı Kararın geçici 3 üncü maddesindeki “31/12/2021” ibareleri “31/3/2022” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 3– Bu Kararın;

a) 1 inci maddesi, 1/1/2022 tarihinden itibaren açılan veya vadesi yenilenen hesaplara

uygulanmak üzere yayımı tarihinde,

b) 2 nci maddesi, 1/1/2022 tarihinden itibaren iktisap edilen bankalar tarafından ihraç edilen tahvil ve bonolardan elde edilen gelir ve kazançlar ile fon kullanıcısının bu bankalar olduğu varlık kiralama şirketleri tarafından ihraç edilen kira sertifikalarından elde edilen gelir ve kazançlar ile bu Kararın yayımı tarihinden itibaren iktisap edilen yatırım fonlarından elde edilen gelir ve kazançlara uygulanmak üzere yayımı tarihinde,

c) Diğer hükümleri yayımı tarihinde, yürürlüğe girer.

MADDE 4– Bu Karar hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı yürütür.

15 Aralık 2021 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 31690

Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:

Esas Sayısı : 2021/51

Karar Sayısı: 2021/80

Karar Tarihi: 4/11/2021

İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Antalya 1, Vergi Mahkemesi

İTİRAZIN KONUSU: 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 22/7/1998 tarihli ve 4369 sayılı Kanun’un 9. maddesiyle değiştirilen 339. maddesinin Anayasa’nın 2. maddesine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.

OLAY: Tarh edilen kurumlar vergisi ile tekerrür hükümleri de uygulanarak kesilen vergi ziyaı cezasının kaldırılması talebiyle açılan davada itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.

I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ Kanun’un itiraz konusu 339. maddesi şöyledir:

“Tekerrür:

Madde 339- (Değişik: 22/7/1998-4369/9 md.)

Vergi ziyaına sebebiyet vermekten veya usulsüzlükten dolayı ceza kesilen ve cezası kesinleşenlere, cezanın kesinleştiği tarihi takip eden yılın başından başlamak üzere vergi ziyaında beş, usulsüzlükte iki yıl içinde tekrar ceza kesilmesi durumunda, vergi ziyaı cezası yüzde elli, usulsüzlük cezası yüzde yirmibeş oranında artırılmak suretiyle uygulanır.”

II. İLK İNCELEME

1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Engin YILDIRIM, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, Basri BAĞCI ve İrfan FİDAN’ın katılımlarıyla 3/6/2021 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle davada uygulanacak kural ve sınırlama sorunları görüşülmüştür.

2. Anayasa’nın 152. ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddelerine göre bir davaya bakmakta olan mahkeme, o dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda bu hükümlerin iptalleri için Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkilidir. Ancak anılan maddeler uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi için elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması, iptali talep edilen kuralın da o davada uygulanacak olması gerekir. Uygulanacak kural ise bakılmakta olan davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikte bulunan kurallardır.

3. Bakılmakta olan davanın konusunu, davacı adına tarh edilen vergiler ve tekerrür hükümleri uygulanarak kesilen vergi ziyaı cezalarının iptali talebi oluşturmaktadır. Bu itibarla itiraz konusu maddede yer alan “...veya usulsüzlükten… ”, “...usulsüzlükte iki…” ve “...usulsüzlük cezası yüzde yirmibeş…” ibarelerinin bakılmakta olan davada uygulanma imkânı bulunmamaktadır.

4. Öte yandan itiraz konusu maddenin kalan kısmı, bakılmakta olan davanın konusu olan vergi ziyaı cezasının yanı sıra davada uygulanma imkânı bulunmayan usulsüzlük cezası bakımından da geçerli ortak kural niteliğindedir. Dolayısıyla bakılmakta olan davanın konusu gözetilerek esas incelemenin “Vergi ziyaına sebebiyet vermekten… ”, “...vergi ziyaında beş,… ” ve “...vergi ziyaı cezası yüzde elli,… ” İbareleri ile sınırlı olarak yapılması gerekir.

5. Açıklanan nedenlerle 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 22/7/1998 tarihli ve 4369 sayılı Kanun’un 9. maddesiyle değiştirilen;

A. 339. maddesinde yer alan “...veya usulsüzlükten...”, “...usulsüzlükte iki...” ve “...usulsüzlük cezası yüzde yirmibeş...” ibarelerinin itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma imkânı bulunmadığından bu ibarelere ilişkin başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE,

B. 339. maddesinin kalan kısmının esasının incelenmesine, esasa ilişkin incelemenin “Vergi ziyaına sebebiyet vermekten… ”, “...vergi ziyaında beş,… ” ve “...vergi ziyaı cezası yüzde elli,...” ibareleri ile sınırlı olarak yapılmasına,

OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

III. ESASIN İNCELENMESİ

6. Başvuru karan ve ekleri, Raportör Murat ÖZDEN tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü, dayanılan Anayasa kuralı ve bunun gerekçesi ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

7. İtiraz başvurusu ile iptali talep edilen kuralların davada uygulanacak olması gerekmektedir. Uygulanacak kural bakılmakta olan davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikte bulunan kurallardır (bkz. § 2).

8. Bu bağlamda somut normun denetiminde uygulanacak kuralın hâlihazırda yürürlükte bulunması veya yürürlükten kalkmış olması arasında kural olarak bir fark bulunmayıp itiraz başvurusunda bulunan mahkemece bakılmakta olan davada uygulanma imkânının olması yeterlidir. Nitekim Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında da itiraz yoluna başvuran mahkemede uygulanacak kural olma niteliğini sürdüren mülga hükümlerin esasının incelenmesi gerektiğine karar vermiştir (AYM, E.2020/14, K.2020/58, 15/10/2020; E.2018/14, K.2018/112, 20/12/2018; E.2018/107, K.2018/114, 20/12/2018; E.2014/179, K.2015/54, 17/6/2015).

9. Bununla birlikte, cezai hükümlerde sonradan yapılan yasal değişiklikle fiilin suç olmaktan çıkarılması veya suç için öngörülen ceza miktarının azaltılması gibi nedenlerle fail lehine olan değişikliğin geçmişe dönük olarak uygulanması ve bu yönüyle iptali istenilen kuralın görülmekte olan davada uygulanamayacak hale gelmesi durumunda Anayasa Mahkemesi işin esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermektedir (AYM, E.2018/160, K.2019/23,10/04/2019).

10. İtiraz konusu kural başvuru tarihinden sonra kabul edilen 14/10/2021 tarihli ve 7338 sayılı Kanun’un 38. maddesiyle değiştirilmiştir. Anılan değişiklikle genel itibarıyla itiraz konusu kuralda düzenlendiği üzere vergi ziyaı ve usulsüzlük cezalarında tekerrür ve tekerrürün sonuçları hükme bağlanmıştır. Bu bağlamda kuralda olduğu gibi vergi ziyaı cezalarında beş, usulsüzlük cezalarında iki yıllık tekerrür süreleri öngörülmüş ve yine tekerrür hâlinde vergi ziyaı cezasının yüzde elli, usulsüzlük cezasının ise yüzde yirmi beş oranında artırılmak suretiyle uygulanacağı belirtilmek suretiyle aynı artırım oranları muhafaza edilmiştir.

11. Anılan değişikliğin itiraz konusu kuraldan temel farkı, tekerrür hâlinde artırılmak suretiyle uygulanacak cezalara üst sınırın getirilmesidir. Bu itibarla artırım tutarının kesinleşen cezadan (kesinleşen birden fazla ceza olması durumunda bunlardan tutar itibarıyla en yükseğinden) fazla olamayacağı hükme bağlanmıştır. İtiraz konusu kuralda tekerrür hâlinde artırılması öngörülen cezalar bakımından bir üst sınırın bulunmadığı gözetildiğinde söz konusu değişikliğin lehe bir düzenleme olduğu anlaşılmaktadır.

12. İtiraz başvurularında itiraz konusu kuralın yürürlükten kaldırılmış olması kural olarak mülga kuralın esasının incelenmesine engel oluşturmamasına karşın başvuruya konu itiraz konusu kuralda yapılan değişikliğin lehe olması nedeniyle vergi ziyaı veya usulsüzlük cezalarının tekerrür nedeniyle artırıldığı tüm uyuşmazlıklarda uygulanacağı açıktır.

13. Ayrıca bakılmakta olan dava hakkında davacının davadan feragat etmesi nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Dolayısıyla bu yönden de kuralın bakılmakta olan davada uygulanma imkânı kalmamıştır.

14. Açıklanan nedenle konusu kalmayan itiraz başvurusu hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekir.

IV. HÜKÜM

4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 22/7/1998 tarihli ve 4369 sayılı Kanun’un 9. maddesiyle değiştirilen 339. maddesinde yer alan “ Vergi, ziyaına sebebiyet vermekten...”, “...vergi ziyaında beş,…” ve “…vergi ziyaı cezası yüzde elli,…” ibarelerine ilişkin itiraz başvurusu hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA 4/11/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Başkan Zühtü ARSLAN

Başkanvekili Hasan Tahsin GÖKCAN

Başkanvekili Kadir ÖZKAYA

Üye Engin YILDIRIM
Üye Hicabi DURSUN
Üye Celal Mümtaz AKINCI
Üye M. Emin KUZ
Üye Rıdvan GÜLEÇ
Üye Muammer TOPAL
Üye Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Üye Yıldız SEFERİNOGLU
Üye Recai AKYEL
Üye Basri BAĞCI
Üye İrfan FİDAN
Üye Selahaddin MENTEŞ

Kelime anlamı itibariyle çocukların ve gençlerin toplum yaşamında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine okul içinde veya dışında, doğrudan veya dolaylı yardım etme şeklinde tanımlanmış olan eğitim sözcüğü, çocuklarla birlikte ebeveynleri ve toplumu da yakından ilgilendiren bir süreçtir. Toplumların gelişmişlik düzeyi eğitime ayırdıkları harcamalarla doğru orantılı olarak artmaktadır.

Bilindiği üzere 2019 yılının sonlarında başlayan ve tüm dünyayı etkileyen COVID-19 küresel salgını sosyal ve ekonomik yaşamı derinden etkilemiş ve ülkemizde de eğitim ve öğretimde zaman zaman uzaktan eğitime geçilmiştir. 2021-2022 eğitim ve öğretim yılında ise Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 2021-2022 yılı eğitim-öğretim takvimi açıklanmış ve buna göre 2021-2022 eğitim ve öğretim yılında okullar 6 Eylül itibariyle ders başı yapmış bulunmaktadır.

Bu çalışmada eğitim  harcamalarının vergi matrahına olan yansımalarına değinilecek olup bu kapsamda gelir vergisi mükelleflerinin kendileri eşleri ve çocukları için yapmış oldukları eğitim harcamalarının vergi matrahlarından indirilmelerine ilişkin yasal düzenlemelere ve mali idarenin konuya bakışına yer verilecektir.

Bilindiği üzere Gelir, 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda [1] tanımlanmış olup buna göre; “Gerçek kişilerin gelirleri gelir vergisine tâbidir. Gelir bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır.” Şeklinde hüküm altına alınmıştır.

Gelire giren kazanç ve iratlar ise,

1. Ticarî kazançlar,

2. Ziraî kazançlar,

3. Ücretler,

4. Serbest meslek kazançları,

5. Gayrimenkul sermaye iratları,

6. Menkul sermaye iratları,

7. Diğer kazanç ve iratlar.

Şeklindedir.

Gelir Vergisi Kanununun 89. maddesi, gelir vergisi beyannamesinde bildirilecek gelirlerden düşülecek indirimleri düzenlemiş olup, maddede; gelirin % 10’unu aşmaması, Türkiye’de yapılması ve gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunan gerçek veya tüzel kişilerden alınacak belgelerle tevsik edilmesi şartıyla, mükellefin kendisi, eşi ve küçük çocuklarına ilişkin olarak yapılan eğitim harcamalarının Gelir Vergisi matrahından indirilebileceği düzenlenmiştir. Madde metninde mükerrer 121 inci madde çerçevesinde eğitim ve sağlık harcamaları nedeniyle %5’lik vergi indiriminden yararlanan ücretlilerin eğitim harcamalarını bu madde hükmüne göre indirim konusu yapamayacakları düzenlenmiştir.

Maddede geçen küçük çocuk tabiri 23.10 2012 tarih ve GVK-85/2012-7 sayılı[2] sirkülerde açıklanmış olup “Çocuk” veya “küçük çocuk” tabiri, mükellefle birlikte oturan veya mükellef tarafından bakılan (nafaka verilenler, evlat edinilenler ile ana veya babasını kaybetmiş torunlardan mükellefle birlikte oturanlar dâhil) 18 yaşını veya tahsilde olup 25 yaşını doldurmamış çocukları, ifade etmektedir.

Buna göre beyanname veren bir mükellef kendisi, eşi ve küçük çocukları için yapmış olduğu eğitim harcamalarını aşağıdaki şartlar dahilinde vergi matrahından indirebilecektir.

– Beyan edilecek gelirin %10’luk tutarını geçmeyecek,

– Çocuk için yapılacak eğitim harcamasının matrahtan indirilebilmesi için çocuğun 25 yaşını doldurmamış olması gerekecek,

– Harcama Türkiye’de yapılacak,

– Harcamanın yapıldığı eğitim kurumu gelir veya kurumlar vergisi mükellefi olacak,

Gelir Vergisi mükelleflerince yapılmış olan eğitim harcamaları fatura ve benzeri belgelerle tevsik edilmesi şartıyla yıllık beyanname ile bildirilecek gelirden indirilebilir.

Burada önemli olan husus, beyanname veren mükelleflerin bu indirimden yararlanabilmesidir, örneğin beyanname vermek durumunda olmayan ücret geliri elde eden bir ücretli düzenleme kapsamındaki eğitim harcamalarını ücret matrahından indirim konusu yapamayacaktır.

Konu ile ilgili olarak verilmiş bir özelge; “… Yukarıda yapılan açıklamalara göre, … alınan ücret ile bu genel sekreterliğin döner sermayesinden alınan ek ödemenin tek işverenden elde edilen ücret olması nedeniyle yıllık beyanname verilmemesi gerekmektedir. Gelir Vergisi Kanununun 89 uncu maddesinde yer alan indirimlerden yalnızca gelirin yıllık beyanname ile beyan edilmesi durumunda yararlanılması mümkün bulunduğundan, tevkifat yoluyla vergilendirmenin nihai vergilendirme olduğu durumlarda, eğitim harcamalarının ücret matrahından indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır.(İVDB 09.03.2015 tarih ve 62030549-120[63-2014/745]-399 sayılı özelgesi )” [3]

Şeklindedir.

Hesaplamada dikkate alınacak tutar, yıllık gelir vergisi beyannamesi üzerinde gayrisafi hasılattan giderler düşüldükten, indirimler ve geçmiş yıl zararları düşülmeden önceki safi irat tutarıdır.

Eğitim harcamalarının Kapsamı;

Eğitim ve öğretim kurumları, anaokulu, kreş ve dershanelere eğitim amacıyla yapılan ödemeler ile eğitim amaçlı kurs ücretleri, okul servis ücretleri, kitap ve kırtasiye alımları için yapılan harcamalar ile öğrencilerin özel yurt ve pansiyonlarda kalmaları durumunda ödenen tutarları kapsamaktadır.

Kitap ve Kırtasiye Alımları;

Eğitim amacıyla kitap ve kırtasiye alımları için yapılan harcamalar ile özel yurt veya pansiyona ödenen tutarlar, mükellefiyeti bulunan gerçek ve tüzel kişilerden alınacak belgelerle tevsik edilmesi kaydıyla gelir vergisi beyannamesinden indirilebilecektir.

Konuyla ilgili olarak verilmiş olan bir özelge “… Konuyla ilgili olarak 255 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin “Eğitim Giderleri” başlıklı bölümünde “Eğitim ve öğretim kurumları, anaokulu, kreş ve dershanelere eğitim amacıyla yapılan ödemeler ile eğitim amaçlı kurs ücretleri, okul servis ücretleri, kitap ve kırtasiye alımları için yapılan harcamalar ile öğrencilerin özel yurt ve pansiyonlarda kalmaları durumunda ödenen tutarlar vergi indirimine esas alınacaktır.” açıklaması yer almaktadır.

Öte yandan 23.10.2012 tarih ve GVK-85/2012-7 sayılı Gelir Vergisi Sirkülerinde, “çocuk” veya “küçük çocuk” tabirinden, mükellefle birlikte oturan veya mükellef tarafından bakılan (nafaka verilenler, evlat edinilenler ile ana veya babasını kaybetmiş torunlardan mükellefle birlikte oturanlar dâhil) 18 yaşını veya tahsilde olup 25 yaşını doldurmamış çocukların anlaşılması gerektiği belirtilmiştir.

Bu hüküm ve açıklamalara göre; Kocaeli Üniversitesi’nde tahsilde olan oğlunuzun 25 yaşını doldurmamış olması, beyan edilecek gelirin %10’luk kısmını aşmaması, gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunan gerçek veya tüzel kişilerden alınacak belgelerle tevsik edilmesi şartıyla eğitim amaçlı kitap ve kırtasiye alımları için yapılan harcamalar ile özel yurt veya pansiyona ödenen tutarların yıllık beyanname ile bildirilecek gelirden indirilmesi mümkün olup ev kirası, apartman aidatı, doğalgaz, elektrik, su ve internet gibi ödemelerin  gelir vergisi beyannamesinde indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır.(Muğla VDB 16.10.2015 tarih ve 96620903-120[89-15/5]-101 sayılı özelgesi)” [4]

Şeklindedir.

Özel Üniversite Harcamaları:

Konu ile ilgili verilmiş bir özelge;

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, … Vergi Dairesi Müdürlüğünün … T.C kimlik numarasında kayıtlı gelir vergisi mükellefi olduğunuzu belirterek Türkiye’de özel bir üniversitede okuyan 1993 doğumlu çocuğunuzun eğitim giderlerine ait faturanın yıllık gelir vergisi beyannamesi üzerinden indirimi ile faturada belirtilen KDV’nin indirilebilecek KDV olarak kullanılıp kullanılamayacağı hususlarında Defterdarlığımız görüşü istenmektedir…

Buna göre, indirim konusu yapılacak tutarın hesaplamasında beyan edilen gelir olarak, yıllık gelir vergisi beyannamesinde yer alan indirimler ve geçmiş yıl zararları toplamından önceki tutar esas alınacaktır.

Konuyla ilgili 23.10.2012 tarih ve GVK-85/2012-7 sayılı  Gelir Vergisi Sirkülerinde, “çocuk” veya “küçük çocuk” tabirinden, mükellefle birlikte oturan veya mükellef tarafından bakılan (nafaka verilen, evlat edinilenler ile ana veya babasını kaybetmiş torunlardan mükellefle birlikte oturanlar dahil) 18 yaşını veya tahsilde olup 25 yaşını doldurmamış çocukların anlaşılması gerektiği belirtilmiştir.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, tahsilde olup 25 yaşını doldurmamış çocuğunuz için Türkiye’de yapılan eğitim harcamalarının gelir ve kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunan gerçek veya tüzel kişilerden alınacak faturalarla tevsik edilmesi ve beyan edilen gelirin % 10’unu aşmaması şartıyla (KDV dahil) indirime konu edilmesi mümkün bulunmaktadır. Ancak, vergiden muaf kurumlara yapılan ödemelerin indirime konu edilmeyeceği tabiidir. (Adıyaman Defterdarlığı 19.02.2015 tarih ve 88409335-120[89-2013-ÖZELGE-1]-2 sayılı özelgesi)” [5]

Şeklindedir.

Vakıf Üniversiteleri

Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir diğer husus, Vakıflar tarafından kurulan vakıf üniversiteleri kurumlar vergisinden muaf olduklarından, anılan kurumlara yapılmış olan eğitim harcamaları gelir vergisi beyannamesinde indirim konusu yapılamaz.

Konuyla ilgi mali idare tarafından verilmiş olan bir özelge “Konuyla ilgili 23.10.2012 tarih ve GVK-85/2012-7 sayılı Gelir Vergisi Sirkülerinde, “çocuk” veya “küçük çocuk” tabirinden, mükellefle birlikte oturan veya mükellef tarafından bakılan (nafaka verilenler, evlat edinilenler ile ana veya babasını kaybetmiş torunlardan mükellefle birlikte oturanlar dâhil) 18 yaşını veya tahsilde olup 25 yaşını doldurmamış çocukların anlaşılması gerektiği belirtilmiştir.

Öte yandan, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 3708 sayılı Kanunla değişik 56/b maddesinde, üniversitelerin ve yüksek teknoloji enstitülerinin, genel bütçeye dahil kamu kurum ve kuruluşlarına tanınan mali muafiyetlerden, istisnalardan ve diğer mali kolaylıklardan aynen yararlanacakları; Ek 7 nci maddesinde ise vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumlarının, bu Kanunun 56 ncı maddesinde yer alan mali kolaylıklardan, muafiyetlerden ve istisnalardan aynen istifade edecekleri hükme bağlanmıştır.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, çocuğunuz için yaptığınız ve beyan edilecek gelirin %10’luk kısmını aşmayan eğitim harcamalarının; çocuğunuzun 25 yaşını doldurmamış olması, Türkiye’de yapılması, harcamanın yapıldığı eğitim kurumunun gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunan gerçek veya tüzel kişiliğe haiz kurumlardan olması ve bu kurumlardan alınacak belgelerle tevsik edilmesi şartıyla yıllık beyanname ile bildirilecek gelirden indirilebilmesi mümkün bulunmaktadır. Ayrıca, indirim konusu yapılacak tutarın hesaplamasında, yıllık gelir vergisi beyannamesi üzerinde gayrisafi hasılattan giderler düşüldükten, indirimler ve geçmiş yıl zararları düşülmeden önceki safi irat tutarı esas alınacaktır.

Ancak, vakıflar tarafından kurulan üniversiteler kurumlar vergisinden muaf olduklarından, anılan kurumlara çocuğunuz için ödemiş olduğunuz tutarların gelir vergisi beyannamenizde indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır. (İVDB 21.05.2013 tarih ve 62030549-120[89-2013/140]-744 sayılı özelgesi)” [6]

Şeklindedir.

Okul Kıyafetleri;

Okulun logosunu taşıyan zorunlu okul ayakkabıları ve kıyafet harcamaları, Türkiye’de yapılması ve gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunan gerçek veya tüzel kişilerden alınacak belgelerle tevsik edilmesi şartıyla, indirim konusu yapılabilir.

“… Bu itibarla, eğitim kurumlarına devam eden öğrencilerin zorunlu olarak kullanmaları gereken okul kıyafetlerini sağlayan gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerine yapılan ödemelerin eğitim harcaması  olarak değerlendirilmesi gerektiğinden, söz konusu harcamalarınızın eğitim gideri olarak kabul edilmesi ve Gelir Vergisi Kanunu’nun 89/2 inci bendine göre yıllık gelir vergisi beyannamesinde eğitim harcaması olarak indirim konusu yapılması mümkün bulunmaktadır. (Ankara VDB 24.08.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.06.16.01-120[89-11/1]-666 sayılı özelgesi) ”[7]

Okulda Verilen Yemek Hizmeti;

Mali idare, okulda verilen yemek hizmetini eğitim hizmetinin bir parçası olarak görmemekte ve yemek bedellerinin indirimini kabul etmemektedir.

“… Ancak, eğitim kurumları ile yapılan sözleşmeler uyarınca bu kurumlarda öğrencilere yemek hizmeti veren gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin bu hizmetlerinin eğitim hizmetinin bir parçası olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp,  söz konusu yemek hizmetine ilişkin harcamalar eğitim gideri olarak kabul edilemez.

Bu itibarla, söz konusu harcamaların Gelir Vergisi Kanununun 89/2 nci bendine göre yıllık gelir vergisi beyannamesinde eğitim harcaması olarak indirim konusu yapılması mümkün değildir. (Ankara VDB 22.06.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.06.16.01-2010-GVK-89-11-451 sayılı özelgesi) ”[8]

Okul Servis Ücreti;

Okul servis ücretinin, harcamanın Türkiye’de yapılması ve gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunan gerçek veya tüzel kişilerden alınacak belgelerle tevsik edilmesi şartıyla, eğitim harcaması olarak indirilmesi kabul edilmektedir.

“ … Beyan  edilen gelirin %10’unu aşmaması, Türkiye’de yapılması ve gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunan gerçek veya tüzel kişilerden alınacak belgelerle tevsik edilmesi şartıyla, mükellefin kendisi, eşi ve küçük çocuklarına ilişkin olarak yapılan eğitim ve sağlık harcamaları (mükerrer 121 inci madde çerçevesinde eğitim ve sağlık harcamaları nedeniyle vergi indiriminden yararlanan ücretliler, aynı harcamalarını bu hükümden yararlanarak matrahlarından indiremezler).” hükmüne yer verilmiştir.

Yukarıda yer alan  hükümlere göre, elde ettiğiniz ticari kazancınız dolayısıyla vereceğiniz Yıllık Gelir Vergisi Beyannamesinde bildirilecek gelirden, 18 yaşından küçük çocuğunuza ait okul servis ücretinin, harcamanın Türkiye’de yapılması ve gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunan gerçek veya tüzel kişilerden alınacak belgelerle tevsik edilmesi şartıyla, eğitim harcaması olarak indirilmesi mümkün bulunmaktadır.(Ankara VDB 11.09.2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.06.16.01-120[89-11/2]-919 sayılı özelgesi)”[9]

Yurtdışı Eğitim Harcaması;

Gelir Vergisi Kanununun 89 uncu maddesi kapsamında gelir vergisi matrahının tespitinde, eğitim harcamalarının gelir vergisi beyannamesinden indirilebilmesi için Türkiye’de yapılması ve gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunan gerçek veya tüzel kişilerden alınacak belgelerle tevsik edilmesi şartlarının sağlanması gerekmektedir. Bu kapsamda yurt dışında yapılacak olan eğitim harcamalarının gelir vergisi beyannamesinden indirilmesi söz konusu değildir.

Yabancı Dil Eğitimi Harcaması;

Yabancı dil kursu eğitimi harcamaları da beyan edilecek gelirden indirimi mümkün olan harcamalardır.

“Beyan edilen gelirin %10’unu aşmaması, Türkiye’de yapılması ve gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunan gerçek veya tüzel kişilerden alınacak belgelerle tevsik edilmesi şartıyla, mükellefin kendisi, eşi ve küçük çocuklarına ilişkin olarak yapılan eğitim ve sağlık harcamaları (mükerrer 121 inci madde çerçevesinde eğitim ve sağlık harcamaları nedeniyle vergi indiriminden yararlanan ücretliler, aynı harcamalarını bu hükümden yararlanarak matrahlarından indiremezler).”hükmüne yer verilmiştir.

Buna göre, mali müşavirlik hizmetleri faaliyetlerinizden elde ettiğiniz serbest meslek kazancı dolayısıyla vereceğiniz Yıllık Gelir Vergisi Beyannamesinde bildirilecek gelirden, ilgili yıl içinde yaptığınız yabancı dil kursu eğitim harcamasını Gelir Vergisi Kanununun 89 uncu maddesinin (2) numaralı bendi kapsamında indirilmesi mümkün bulunmaktadır.(Muğla VDB 23.02.2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.48.15.01-GVK-57-32 sayılı özelgesi)”[10]

KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun[11] 19. Maddesine göre, diğer kanunlardaki muaflık ve istisna hükümleri KDV açısından geçersizdir. Katma değer vergisine ilişkin istisna ve muafiyetler ancak KDV kanununa hüküm koymak veya değişiklik yapmak yoluyla düzenlenir.

Katma Değer Vergisi Kanununda Gelir Vergisi Kanununun 89 uncu maddesindeki şekliyle bir indirim düzenlemesi olmadığı ve söz konusu harcamaların mükellefin faaliyetiyle ilgisi olmadığından dolayı eğitim harcamalarına ait katma değer vergisi gelir vergisi mükelleflerince indirim konusu yapılamayacaktır.

“Katma Değer Vergisi(KDV) Kanununun 29/1-a maddesi ile mükelleflerin, yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan KDV’den, faaliyetlerine ilişkin olarak; kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen KDV’yi indirebilmelerine imkan tanınmıştır.

Bu hüküm ve açıklamalar çerçevesinde, çocuğunuzun eğitimi için ödemiş olduğunuz KDV’nin, faaliyetiniz ile ilgili olmaması nedeniyle indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır.(Adıyaman Defterdarlığı 19.02.2015 tarih ve 88409335-120[89-2013-ÖZELGE-1]-2 sayılı özelgesi)”[12]

Beyanname vermek durumunda olan gelir vergisine tabi gerçek kişiler kendileri, eşleri veya çocukları için yaptıkları eğitim harcamalarını yukarıdaki şartlar dahilinde vergi matrahından indirme imkânına sahipken, şirket ortaklarının söz konusu harcamaları indirim hakkı bulunmamaktadır.

Kaynaklar:

— 3065 Sayılı KDV Kanunu

— 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu

— 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu

— www.gib.gov.tr

— www.resmigazete.gov.tr

— www.mevzuat.gov.tr

— www.ivdb.gov.tr

Dip Notlar:

[1] 06.01.1961 tarih ve 10700 sayılı RG yayımlanmıştır.

[2] 85 Sayılı GVK Sirküleri

[3] İVDB 09.03.2015 tarih ve 62030549-120[63-2014/745]-399 sayılı özelgesi

[4] Muğla VDB 16.10.2015 tarih ve 96620903-120[89-15/5]-101 sayılı özelgesi

[5] Adıyaman Defterdarlığı 19.02.2015 tarih ve 88409335-120[89-2013-ÖZELGE-1]-2 sayılı özelgesi

[6] İVDB 21.05.2013 tarih ve 62030549-120[89-2013/140]-744 sayılı özelgesi

[7] Ankara VDB 24.08.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.06.16.01-120[89-11/1]-666 sayılı özelgesi

[8] Ankara VDB 22.06.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.06.16.01-2010-GVK-89-11-451 sayılı özelgesi

[9] Ankara VDB 11.09.2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.06.16.01-120[89-11/2]-919 sayılı özelgesi

[10] Muğla VDB 23.02.2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.48.15.01-GVK-57-32 sayılı özelgesi

[11] 02.11.1984 tarih ve 18563 sayılı RG yayımlanmıştır.

[12] Adıyaman Defterdarlığı 19.02.2015 tarih ve 88409335-120[89-2013-ÖZELGE-1]-2 sayılı özelgesi

 

Gelir İdaresi Başkanlığı, bir yıl içinde ev ve araba satanların hangi durumda vergi ödemesi gerektiğini tek tek anlattı.

Gayrimenkul ve Taşıt Satışında Vergi Mükellefiyetinin Esasları Broşürü’ ne göre gerçek bir kişi bedel ödeyerek elde ettiği gayrimenkulü 5 yıl içerisinde elden çıkarırsa elde edilen kazanç “değer artışı kazancı” sayılıyor. Broşürde öncelikle değer artış kazancı için, “Gelir Vergisi Kanunu’nda belirtilen mal ve hakların elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artışı kazancıdır” denildi. Gayrimenkul alım satımı organizasyon içinde yürütülüyorsa ticari kazanç oluyor. Organizasyon içinde yürütülmüyorsa da çeşitli kriterlere bakılıyor. Aynı kişiye farklı tarihlerde, farklı kişilere aynı tarihte, birbirini izleyen yıllarda, bir kısmının teslim alınan takvim yılı içinde toplu olarak, diğer kısmının ise takip eden takvim yılı içinde yine toplu olarak satılması, devamlı olarak gayrimenkul alım-satım işiyle uğraşıldığına karine teşkil ediyor. Bunun için de elde edilen gelir ticari kazanç olarak değerlendiriliyor.

MİRAS İSE VERGİ YOK
Bir bedel ödeyerek elde edilen gayrimenkulün 5 yıl içinde elden çıkarılması durumunda elde edilen kazanç değer artış kazancı olarak sayılıyor. Gayrimenkulün 5 yıllık süre geçtikten sonra satılması durumunda elde edilen gelir, vergiye tabi değil. Beş yıllık sürenin hesabında gün olarak hesaplama yapılıyor. Gayrimenkullerin ivazsız (karşılıksız) şekilde elde edilmesi, değer artışı kazancının konusuna girmiyor. Bu çerçevede, kişiye miras kalan gayrimenkulün daha sonra elden çıkarılması halinde elde edilen gelir, değer artışı kazancı kapsamında değerlendirilmiyor. Gayrimenkullerin elden çıkarılmasından doğan değer artışı kazancının, 2021 yılı için 19 bin lirası gelir vergisinden istisna. Değer artışı kazancı elde eden mükelleflerin, gelirlerini elde edildiği yılı izleyen mart ayında beyan etmeleri gerekiyor. Vergi de mart ve temmuz ayında iki taksitte ödenebiliyor.

Broşürde, taşıt alım satımını sıfır veya ikinci el devamlı olarak ticari organizasyon dahilinde yapanların, ticari kazanç yönünden Gelir Vergisi mükellefiyeti tesis ettirmeleri gerektiği belirtildi. Bir takvim yılı içinde doğrudan veya aracılık yaparak gerçekleştirilen üçten fazla ikinci el motorlu kara taşıtı satışı, aksi Ticaret Bakanlığınca tespit edilmedikçe ikinci el motorlu kara taşıtı ticareti kabul ediliyor. Bir takvim yılı içinde üçten fazla ikinci el motorlu kara taşıtı ticaretinin, yetki belgesine sahip işletmeler tarafından yapılması gerekir. İşletmeye yetki belgesi verilebilmesi için gelir veya kurumlar vergisi mükellefi olması şartı var.

Gayrimenkul ve Taşıt Satışında Vergi Mükellefiyetinin Esasları Broşürü

https://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/maliyeden-ev-araba-satanlar-icin-brosur-5-yil-icinde-evini-satana-vergi-var-41961040

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • ENFLASYON DÜZELTMESİNİN (TEVSİ YATIRIMLARDA) İNDİRİMLİ KV HESAPLAMASINA ETKİSİ Bilindiği gibi, Kurumlar Vergisi Kanununun 32/A maddesi uyarınca yatırımlardan elde…
  • Düzeltilen Bilançoların İlk Geçici Vergiye Etkisi Var Mı? Oldukça yoğun bir şekilde geçen enflasyon düzeltmesine yönelik süreci zor…
  • Son Değişiklikler İle Girişim Sermayesi Yatırım Fonlarının Vergilendirilmesi Son değişiklikler ile beraber Girişim Sermayesi Yatırım Fonlarının Vergilendirilmesine yönelik…
Top