Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

16.08.2022 tarih ve 31925 sayılı Resmi Gazete yayımlanan İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’le ikinci el motorlu kara taşıtı ticareti ile uğraşanlara yönelik bir kısım satış ve pazarlama kısıtı getirilmiştir. Bu çalışmamızda söz konusu satış kısıtı ele alınarak olası vergi sorununa değinilecektir.

Yönetmeliğe Ekli Geçici Madde

13/2/2018 tarihli ve 30331 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti Hakkında Yönetmeliğe 16.08.2022 tarih ve 31925 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan yönetmelik değişikliği ile  geçici 2. Madde eklenmiştir. Bahse konu geçici madde de “(1) İkinci el kara taşıtı ticaretiyle iştigal edenler, otomobil ve arazi taşıtlarının pazarlanmasını veya satışını ilk tescil tarihinden itibaren altı ay ve altı bin kilometre geçmedikçe 1/7/2023 tarihinden önce doğrudan veya dolaylı olarak yapamaz. Bakanlık, bu tarihi altı aya kadar uzatmaya yetkilidir.

(2) İkinci el motorlu kara taşıtı ticaretiyle iştigal edenler adına bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tescil edilen otomobil ve arazi taşıtlarının 15/9/2022 tarihine kadar pazarlanması veya satılması halinde birinci fıkra uygulanmaz.” ifadeleri yer almıştır.

Madde metninden de görüleceği üzere; ikinci el kara taşıtı ticaretiyle iştigal edenler, ilk defa tescil edilen (sıfır araç) otomobil ve arazi taşıtlarının tescilinden itibaren aradan 6 ay geçmeden ve kullanımı 6 bin kilometreye ulaşmadan, bu araçların pazarlamasını veya satışını doğrudan veya dolaylı olarak 01.07.2023 tarihine kadar yapamayacaklar. Ticaret Bakanlığı bu süreyi 6 ay daha uzatabilecek.

Bir Kısım Terimlerin Anlamları

İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti Hakkında Yönetmeliğine göre;

İkinci el motorlu kara taşıtı: 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 3 üncü maddesinde tanımlanan ve trafik siciline tescilli olan motosiklet, otomobil, arazi taşıtı, otobüs, kamyonet, kamyon ve lastik tekerlekli traktör niteliğindeki taşıtları,

İkinci el motorlu kara taşıtı ticareti: Doğrudan veya aracılık yapılmak suretiyle gerçekleştirilen ikinci el motorlu kara taşıtının satışı ve pazarlanmasıyla ilgili faaliyetler bütününü,

Yetki belgesi: İkinci el motorlu kara taşıtı ticaretiyle iştigal edilebilmesi için ticari işletmeler ile esnaf ve sanatkâr işletmeleri adına düzenlenen belgeyi,

İfade etmektedir.

4760 Sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanuna göre;

İlk iktisap: (II) sayılı listedeki mallardan Türkiye'de kayıt ve tescil edilmemiş olanların kullanılmak üzere ithalini, müzayede yoluyla veya kayıt ve tescil edilmiş olsa dahi 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerine göre iade edilenler de dahil motorlu araç ticareti yapanlardan iktisabını, motorlu araç ticareti yapanlar tarafından kullanılmaya başlanmasını, aktife alınmasını veya adlarına kayıt ve tescil ettirilmesini,

Kayıt ve tescil: Motorlu taşıtların ilgili mevzuat gereğince trafik, belediye, liman ile Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünce tutulan sivil hava vasıtaları siciline yapılan kayıt ve tescilini,

İfade etmektedir.

Vergisel Açıdan Sorun Olabilecek Durum

Araç alımlarını vergi mevzuatı karşısındaki durumları da dikkate alınarak üç grupta sınıflandırmak mümkündür. Bunlar;

-İşletme ihtiyaçları için yapılan alımlar

-İşletmenin kısmen veya tamamen araç kiralama faaliyetinde kullanmak için

-Alım-satım yapmak için

Yapılan alımlar şeklinde sınıflandırılabilecektir.

İşletmeler genellikle bu amaçlarla araç alımında bulunurken araçların alınış amaçları ve kullanılış alanları vergisel açıdan farklılıklar göstermektedir. Aynı şekilde araç alım satımında galerici yetki belgesine haiz olunması, faaliyetlerin içerisinde araç kiralamasının yer alıyor olması gibi haller de mükelleflerin vergisel açıdan durumları değiştirmektedir.

İkinci el araç alım satım ticaretiyle uğraşan mükelleflere getirilen kısıta bakıldığında bu mükelleflerin ilk tescilden itibaren 6 ay ve 6 bin kilometreyi geçirmemiş olan otomobil ve arazi taşıtlarının alım satımını yapması veya bunlara aracılık etmesi yasaklanmaktadır. Yasak 16.08.2022 tarihinde (resmi gazetede yayımlandığı tarihte yürürlüğe gireceği belirtilmiştir) başlamakla birlikte ikinci el motorlu kara taşıtlarının ticareti yapanların adlarına tescil edilmiş, 6 ay ve 6 bin kilometreyi aşmayan otomobil ve arazi taşıtlarının satışı için 15/9/2022 tarihine kadar mühlet verilmiştir.

Ticaret mevzuatı açısından bu hüküm bu şekilde uygulanırken aynı hüküm vergisel açıdan bir kısım tereddütleri ve vergisel sorunları beraberinde getirebilecektir. Örneğin, A galeri şirketi alım-satım amacıyla ilk tescil tarihi 15.05.2022 olan ve 2 bin kilometre kullanılmış bir otomobili ticari amaçla (alım-satım) 15.07.2022 tarihinde adına tescil ettirmiş olsun. A galeri şirketi bu otomobil 15.09.2022 tarihine kadar satarsa diğer değişkenler sabitken, vergisel açıdan sorun olmayacaktır. Anılan tarihe kadar satılmazsa bu otomobil en erken 15.11.2022 tarihinde (ilk tescilden sonraki 6 ay) satılabilecektir. Ancak vergisel açıdan sorun satın alındığında 2 bin olan bir aracın kilometresinin 6 bine nasıl çıkartılacağı yönünde olacaktır. Zira bu aracın satılabilmesi için 4 bin kilometre daha yapması gerekecektir. 4 bin kilometre işletme de yapılırsa bu binek otomobilin KDV dâhil vergilendirilmesi farklı olacaktır. Şayet kiralanarak bu kilometreye ulaştırılması haline dönerse yine vergilendirilmesi ve KDV oranı farklı olacaktır. Benzer şekilde gider, indirim ve amortisman tutar kısıtlaması da gündeme gelecektir.

Bakanlığın basın açıklamasının son cümlelerinde “Düzenleme ile hâlihazırda sektörde yaşanan aşırı ve adil olmayan fiyat artışlarının önüne geçilmesi hedeflendiğinden, bu yönetmelik hükmü 1 Temmuz 2023 tarihine kadar geçici bir süre yürürlükte kalacaktır. Bakanlığımızca, piyasa koşulları ve kamuoyu beklentileri dikkate alınarak bu düzenlemenin uygulaması altı aya kadar uzatılabilecektir” ifadelerine yer verildiği görülmektedir.

Aşırı ve adil olmayan fiyat artışlarının önüne geçilmesi çok önemli bir amaçtır. Ancak yapmış olduğumuz açıklamalar eşliğinde vergisel ihtilafların olması da muhtemel bulunmaktadır. Konuya ilişkin önerimiz hukuki öngörülebilirlik ilkesinden hareketle 16.08.2022 tarihinden önce ikinci el motorlu kara taşıtlarının ticareti ile iştigal edenlerin adına tescil edilmiş olan otomobil ve arazi taşıtlarının kilometresinde 6 bin şartının aranılmaması olacaktır. Şayet bu kapsamda olanlarda 6bin kilometre şartı aranılmazsa araçların belirlenen kilometreye ulaşması için işletme içinde veya dışında kullanılması ve vergisel ihtilafların oluşabilmesi sorunu ortadan kalkmış olabilecektir.

Sonuç ve Değerlendirme

İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’le birlikte 16.08.2022 tarihinden itibaren otomobil ve arazi taşıtlarının satışına 6 aylık yaş ve 6 bin kilometrelik kullanılmışlık şartı getirilmiştir.

Yaşı 6 aydan küçük ve 6 bin kilometreden az olan otomobil ve arazi taşıtlarının alım satımına (pazarlama dahil) ikinci el motorlu kara taşıtı ticaretiyle iştigal edenler 16.08.2022 tarihinden itibaren aracılık yapamayacaklar. Ancak bu tarihten önce satılmak üzere kendi adlarına tescil ettirmiş oldukları yaşı 6 aydan küçük ve kilometresi 6 binden az olan otomobil ve arazi araçlarını 15.09.2022 tarihine kadar satabileceklerdir.

İşletmeler açısından binek otomobillerinin alış amacı ve kullanılış biçimi vergisel açıdan farklılık arz etmektedir. Bu uygulamayla getirilen kilometre şartına ulaşabilmek için alınan araçların işletme içinde veya dışında kullanılması mükelleflerin vergisel açıdan durumlarında önemli farklılıklara neden olabilecektir.

Bilindiği üzere vergi mevzuatında vergiyi doğuran olay ve bu olaylara ilişkin hukuki muamelelerin gerçek mahiyeti esastır. Ancak genel kabul gören hukuki düstur ise “usulün esasa mukaddem” olması veya  “usulün esasın tanrıçası” olarak sayılması şeklindedir.

Bahse konu yönetmelikle yapılan düzenleme ikinci el motorlu kara taşıtlarının ticareti yapanlarım otomobil ve arazi taşıtlarının satışı veya pazarlamasına doğrudan yada dolaylı olarak aracılık etmesi ile sınırlı tutulmuştur. Buna göre otomobil ve arazi taşıtları hariç diğer araçların satışı ve pazarlaması bu kapsamda olmadığı gibi, ikinci el motorlu kara taşıtlarının ticareti yapanlar dışındakilerin alım satımı da bu kapsamdaki kısıtlamanın dışında tutulmuştur.  Faruk Taşyürek

https://piyasaraporu.com/koseyazarlari/koseyazisi/207#.Yv0yqoyLDj0.linkedin

SORU 1: Bir sigorta şirketine firmamızın aracını sigorta yaptırdım. Sigorta poliçesini Ba bildirim formunda bildirecek miyim?

  • 396 Sıra No.lu VUK Genel Tebliğinin (1.2.1.) numaralı bölümünde yer alan “Bildirim mecburiyeti bulunan mükelleflerce, belirlenen hadler çerçevesinde yapılan her türlü mal ve/veya hizmet alış ve satışları, bunlara ilişkin belgenin türüne (Fatura, irsaliyeli fatura, serbest meslek makbuzu, müstahsil makbuzu, gider pusulası, akaryakıt pompalarına bağlı ödeme kaydedici cihaz fişi, sigorta komisyon gider belgesi ve yolcu bileti gibi) bakılmaksızın Ba-Bs bildirim formlarına dahil edilecektir” açıklaması uyarınca sigorta hizmeti alanların poliçe bilgilerini Ba bildirim formuna dahil etmeleri gerekmektedir.

SORU 2: Ba-Bs bildirim formlarının verilme süresinin son gününün resmi tatile rastlaması halinde, bildirimlerin verilmesine ilişkin süreler nasıl hesaplanır?

  • 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 18 inci maddesi uyarınca, resmi tatil günleri süreye dahil olmakla birlikte, sürenin son günü resmi tatile rastlarsa tatili takibeden ilk iş gününün tatil saatinde biter. Bu bağlamda; bildirim formlarının verilme süresinin son günü resmi tatile rastlarsa, bildirimlerin tatili takibeden ilk iş günü saat 24:00'ten önce gönderilmesi gerekmektedir. Diğer taraftan aynı Kanunun mükerrer 355 inci maddesine göre kesilmesi gereken özel usulsüzlük cezasına ilişkin süre hesabında (bildirimlerin kanuni süresinden sonraki 3 gün içinde verilmesi veya düzeltme bildiriminin kanuni süresinden sonra verilmesi hallerinde) bildirimlerin verilmesi gereken son gün dikkate alınır.
    Örneğin; 2017/Ağustos dönemine ait bildirim formlarının 1/9/2017 tarihinden itibaren en geç 30/9/2017 tarihi akşamı saat 24:00'e kadar verilmesi gerekmektedir. Ancak, son gün resmi tatile (Cumartesi) rastladığından, bildirim formlarının verilme süresi, tatili takip eden ilk iş günü olan 2/10/2017 tarihi (Pazartesi) akşamı saat 24:00'e kadar uzamaktadır.
    Ancak, 3 günlük 1/10 oranında cezalı bildirim, 10 günlük cezasız düzeltme ile 15 günlük 1/5 oranında cezalı düzeltme bildirimi verme tarihleri hesaplanırken, 2/10/2017 tarihi değil, 30/9/2017 tarihi esas alınacaktır.

SORU 3: Ba-Bs formlarını bildirim süresinden 3 gün sonra verdim. Ceza uygulanacak mı? 3 gün sonra verdiğim için cezaya indirim uygulanır mı?

  • Bildirim formlarını süresinde vermeyen mükellefler hakkında Vergi Usul Kanununun mükerrer 355. maddesi hükmü uyarınca özel usulsüzlük cezası kesilir. Ancak, elektronik ortamda verilmesi gereken bildirim formlarını belirlenen sürelerin sonundan itibaren 3 gün içinde veren mükellefler hakkında ilgili hüküm uyarınca ceza miktarı 1/10 oranında uygulanır. Bu durumda kesilecek ceza için söz konusu Kanunun 376. maddesine göre indirim de talep edilebilir.

SORU 4: Yazar kasa fişlerini Ba bildirim formunda bildirecek miyim ?

  • Bir aylık dönem içinde aynı kişi veya kurumdan alınan yazar kasa fişlerinin toplamının Tebliğ ile belirlenen haddi aşması halinde Ba bildirimine dâhil edilmesi gerekmektedir.

SORU 5: İşyerimiz için ödediğimiz kirayı Ba formunda bildirecek miyiz?

  • 396 Sıra No.lu VUK Genel Tebliğinin (1.2.1.) numaralı bölümüne göre işyeri kira bedelinin Ba bildirimine dahil edilmesi gerekmektedir. Aynı Tebliğin (1.2.2.) numaralı bölümünde “Belgelerde gelir vergisi tevkifatına da yer verilen hallerde tevkifattan önceki brüt tutarlar dikkate alınacaktır” ifadesi yer almaktadır. Buna göre belgede gelir vergisi tevkifatına da yer verilmesi halinde kesintiden önceki brüt tutarın bildirilmesi gerekmektedir.

SORU 6: Yabancı bir şahsa Türkiye’de mal sattık. Vergi kimlik numarası bulunmamaktadır. Bu satışı nasıl bildireceğiz?

  • Şahsın yabancı uyruklu olması nedeniyle, T.C kimlik numarası ve vergi kimlik numarası alanları boş bırakılarak ad-soyad/unvan bilgileri yazılıp, ülkesi alanına Türkiye seçilerek bildirilmesi gerekmektedir.

SORU 7: 2014/06 dönemine ait Ba formuna düzeltme yapmak istiyorum. Vergi dairem 2015 Ocak ayında değişti. Düzeltme yaparken hangi vergi dairesini seçmeliyim?

  • Vergi dairesi değişen mükelleflerin, düzeltme yaparken en son bağlı bulundukları vergi dairesini seçmeleri gerekmektedir. Dolayısıyla şu anda bağlı bulunduğunuz vergi dairesini seçerek düzeltme işlemini yapmanız gerekmektedir.

SORU 8: Türkiye’de merkezi ve serbest bölgede şubesi olan bir mükellefin hem merkezinden hem de serbest bölgede bulunan şubesinden mal aldık. Bu mal alımını Ba formunda ne şekilde bildireceğiz?

  • Türkiye’de bulunan merkezden yapılan alımların, Türkiye’nin kodu seçilerek bir satıra yazılması, ayrı bir satıra da serbest bölgenin kodu seçilerek serbest bölgedeki şubeden yapılan alımların yazılması gerekmektedir. Alış yapılan mükellefin vergi kimlik numarası ve unvan bilgileri her iki satıra da yazılmalıdır.

SORU 9: Satış yaptığımız firmanın vergi kimlik numarasını sehven hatalı yazdık, sadece vergi kimlik numarasını düzelteceğiz. Bu düzeltme için ceza kesilecek mi?

  • Düzeltme işlemlerinin, bildirimlerin verilme süresi içinde veya bildirimlerin verilme süresinin sonundan itibaren 10 gün içinde yapılması halinde özel usulsüzlük cezası kesilmez, takip eden 15 gün içinde yapılması halinde ise kesilmesi gereken özel usulsüzlük cezası 1/5 oranında uygulanır. Bu süre de dolduktan sonra yapılan düzeltmelere ise özel usulsüzlük cezası tam olarak uygulanır.

SORU 10: Sigorta şirketi olarak faaliyetimizi sürdürmekteyiz. Poliçe ve dekont bilgilerimizi B-trans yolu ile Başkanlığınıza bildiriyoruz. Başka herhangi bir satışımız bulunmamaktadır. Bs formu verme zorunluluğumuz var mı?

  • 396 Sıra No.lu VUK Genel Tebliğinin (1.) ve (3.2.4.) numaralı bölümleri gereğince bilanço esasına göre defter tutan ve kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunan bütün mükelleflerin, belirlenen haddi aşan herhangi bir alım satımı olmasa dahi Ba-Bs formlarını vermeleri gerekmektedir.

SORU 11: Şubat ayının 7’sinde nev’i değiştirerek limited şirketten anonim şirkete döndük. Şubat ayına ait Ba-Bs formlarımızı limited şirket adına mı anonim şirket adına mı vermeliyiz?

  • 396 Sıra No.lu VUK Genel Tebliğinin (2.2.5.) numaralı bölümüne göre Şubat dönemi için, devrin gerçekleştiği tarihe kadar olan Ba-Bs bildirim formlarının limited şirket adına, devrin gerçekleştiği tarihten ay sonuna kadar olan Ba-Bs bildirim formlarının ise anonim şirket adına, takip eden ayın sonuna kadar verilmesi gerekmektedir.

SORU 12: 523 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde, Vergi Usul Kanunu kapsamında elektronik belge olarak düzenlenen belgelerin, 2021 yılının Temmuz ayına ilişkin dönemden itibaren Form Ba ve Form Bs bildirimlerine dâhil edilmeyeceği yönünde düzenleme yapılmıştır. Buna göre, elektronik belge olarak düzenlenen belgelerin Form Ba ve Form Bs bildirimlerine dâhil edilmesi durumunda cezai bir işlemle karşılaşır mıyım?

  • 396 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin “4- CEZAİ UYGULAMA” başlıklı bölümünün 4.1. numaralı bendinde yer alan, “Bildirim formlarını bu Tebliğde belirlenen süreler içinde vermeyen, eksik veya yanıltıcı bildirimde bulunan mükellefler hakkında 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 355 inci maddesi hükmü uyarınca cezai işlem uygulanacaktır.” hükmü gereği işlem yapılacaktır.

SORU 13: 2022 Yılı Ba ve Bs Formu Cezası?

  • Ba-Bs formlarının belirlenen süreler içinde vermeyen, eksik veya yanıltıcı bildirimde bulunan mükelleflere 2022 Takvim yılında 3.400.-TL özel usulsüzlük cezası kesilecektir. Söz konusu cezanın uygulanmasında, Ba ve Bs bildirim formları tek bir form olarak değerlendirilecek ve tek özel usulsüzlük cezası kesilecektir.

  • Süresinde verilen formların  içinde düzeltmesi yapılırsa özel usulsüzlük cezası kesilmez. Düzeltme beyannamesi, 10. günü takip eden 15 gün içinde verilirse; özel usulsüzlük cezası (2022 yılı için 3.400.-TL ’nin 1/5’i olan ‘dir.) . Süresinden sonra 3 gün içinde verilmesi halinde Özel Usulsüzlük Cezası 1/10 oranında (3.400 x 1/10 = ) 

    Kesilen bu cezanın vergi dairesine başvurarak 1 ay içerisinde ödenmesi durumunda 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 376. Maddesi gereğince ½ indirim yapılır. (3.400/2= 1.700 TL)

Kaynak, GİB

1: Engellilik indirimi nedir?

  • Engellilik indirimi; çalışma gücü kayıp oranı asgari % 40 ve üzerinde olanların ücret ve/veya kazançlarına, girecekleri derecelere göre belirlenen miktarda indirimin uygulanmasıdır. Engellilik bulgularına göre girecekleri derecelere esas oranlar; çalışma gücünün asgari % 80'ini kaybetmiş bulunanlar birinci derece engelli, asgari % 60'ını kaybetmiş bulunanlar ikinci derece engelli, asgari % 40'ını kaybetmiş bulunanlar ise üçüncü derece engelli olarak belirlenmektedir.

 2: Engellilik indiriminden kimler yararlanır?

  • Engellilik indiriminden;
    - Engelli ücretli (hizmet erbabı),
    - Bakmakla yükümlü olduğu engelli kişi bulunan ücretli (hizmet erbabı),
    - Engelli serbest meslek erbabı,
    - Bakmakla yükümlü olduğu engelli kişi bulunan serbest meslek erbabı,
    - Basit usulde vergilendirilen engelliler,
    yararlanır.

 3: "Bakmakla yükümlü olduğu kişi" ne demektir?

  • "Bakmakla yükümlü olunan kişi" ifadesi, engellilik indirimi uygulamasına ilişkin olarak yayımlanan 222 Seri No.lu Gelir Vergisi Kanunu Genel Tebliğinde tanımlanmıştır. Bu ifadeden, engelli kişinin tabi olduğu çalışma mevzuatı veya bağlı bulunduğu Sosyal Güvenlik Kurumunun mevzuatına göre bakmakla yükümlü sayılan anne, baba, eş, çocukları ve mahkeme kararı ile vasi tayin edilen kardeş anlaşılacaktır. Çocuklarda yaş sınırlamasına gidilmeksizin işlem yapılacaktır.

4: Engellilik indirimi uygulamasının sağlayacağı yarar nedir?

  • Engelli sayılanların çalışma gücü kayıp oranlarına göre belirlenen dereceler itibariyle tespit edilen 2020 yılına ilişkin aylık engellilik indirimi tutarları, 
    - Birinci derece engelliler için 1.400 lira, 
    - İkinci derece engelliler için 790 lira, 
    - Üçüncü derece engelliler için 350 liradır.
    Bu tutarlar, engelli ücretlilerde ve bakmakla yükümlü olduğu engelli kişi bulunan ücretlilerde aylık tevkifat matrahından düşülür. 
    Serbest meslek erbabı olan engelliler ile bakmakla yükümlü olduğu engelli kişi bulunan serbest meslek erbabının ve basit usulde vergilendirilenlerin yıllık beyan edilecek gelirlerinden (yukarıda aylık olarak belirlenen tutarlar yıllık olarak hesaplanarak) indirilir. 
    Dolayısıyla, ücretlinin aylık matrahına girecekleri derecelere göre asgari % 15, serbest meslek erbabında ve basit usulde vergilendirilenlerde ise yıllık kazançlarında asgari % 15 katkı sağlayacaktır.

 5: Engellilik indiriminden yararlanmak için ne yapılmalıdır?

  • Engellilik indiriminden yararlanmak isteyen kişiler engellilik vergi indirimi başvurularını; İnteraktif Vergi Dairesi aracılığı (ivd.gib.gov.tr) ile ve İnteraktif Vergi Dairesi mobil uygulamasını kullanarak sistem üzerinden ya da bir dilekçe ve aşağıda belirtilen belgelerle birlikte; Vergi Dairesi Başkanlığı olan illerde ilgili Grup Müdürlüğüne, Vergi Dairesi Başkanlığı olmayan illerde ise Gelir Müdürlüğüne, Bağımsız Vergi Dairesi bulunan ilçelerde Vergi Dairesi Müdürlüğüne, Vergi Dairesi bulunmayan ilçelerde ise Malmüdürlüklerine başvurmaları gerekmektedir. 

  • Engellilik indiriminden yararlanmak isteyenlerin dilekçe ekinde bulunduracağı belgeler şunlardır:
    1. Engelli ücretli;
    - Çalıştığı işyerinden alacağı hizmet erbabı olduğunu gösterir belge. 
    - T.C. kimlik numarası.
    - İlgili yönetmeliğe uygun Sağlık Kurulu Raporu olanlar için rapor aslı veya noter tasdikli örneği, ilgili hastane yetkililerince "ASLI GİBİDİR" şerhi ile onaylanmış örneği. 
    2. Bakmakla yükümlü olduğu engelli kişi bulunan ücretli;
    - Ücretlinin çalıştığı işyerinden alacağı hizmet erbabı olduğunu gösterir belge. 
    - Kendisinin ve engelli kişinin T.C. kimlik numarası.
    - Engelli kişiye bakmakla yükümlü olunduğunu gösterir belge.
    - İlgili yönetmeliğe uygun Sağlık Kurulu Raporu olanlar için rapor aslı veya noter tasdikli örneği, ilgili hastane yetkililerince "ASLI GİBİDİR" şerhi ile onaylanmış örneği.
    3. Engelli serbest meslek erbabı; 
    - Vergi kimlik numarasını veya T.C. kimlik numarasını gösteren belge. 
    - İlgili yönetmeliğe uygun Sağlık Kurulu Raporu olanlar için rapor aslı veya noter tasdikli örneği, ilgili hastane yetkililerince "ASLI GİBİDİR" şerhi ile onaylanmış örneği.
    4. Bakmakla yükümlü olduğu engelli kişi bulunan serbest meslek erbabı;
    - Serbest meslek erbabının vergi kimlik numarasını veya T.C. kimlik numarasını gösteren belge. 
    - Engelli kişinin T.C. kimlik numarası.
    - Engelli kişiye bakmakla yükümlü olunduğunu gösteren belge (sağlık karnesi örneği).
    - İlgili yönetmeliğe uygun Sağlık Kurulu Raporu olanlar için rapor aslı veya noter tasdikli örneği, ilgili hastane yetkililerince "ASLI GİBİDİR" şerhi ile onaylanmış örneği.
     5. Basit usulde vergilendirilen engelliler; 
    -Vergi kimlik numarasını veya T.C. kimlik numarasını gösteren belge. 
    - İlgili yönetmeliğe uygun Sağlık Kurulu Raporu olanlar için rapor aslı veya noter tasdikli örneği, ilgili hastane yetkililerince "ASLI GİBİDİR" şerhi ile onaylanmış örneği.

6: Başvuru üzerine Gelir İdaresi Başkanlığı ne yapmaktadır?

  • Başvuru sahibinin çalışma gücü kayıp oranları Gelir Vergisi Kanununa ve bu Kanun gereğince hazırlanan Yönetmeliğe göre belirlenmektedir.
    İlgililerin hastanelerden aldıkları ve ilgili müdürlükler vasıtasıyla Gelir İdaresi Başkanlığına gönderilen raporları Merkez Sağlık Kurulunca "Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik" ve eki cetvellere göre incelenir. Merkez Sağlık Kurulunca tespit edilen çalışma gücü kayıp oranlarına göre belirlenen engellilik dereceleri Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından ilgilinin başvurduğu Vergi Dairesi Başkanlığına veya Defterdarlığa gönderilir ve bu birimler tarafından da başvuru sahibine tebliğ edilir.

7: Merkez Sağlık Kurulu nasıl karar vermektedir?

  • Merkez Sağlık Kurulu Gelir İdaresi Başkanlığı nezdinde görev yapmaktadır. Merkez Sağlık Kurulunun görevi, engellilik indiriminden yararlanmak amacıyla hastanelerden alınan raporları inceleyip, çalışma gücü kayıp oranlarını belirlemektir. 

    Merkez Sağlık Kurulunun çalışma şekli ve vergi indirimi için başvuracakların yapacağı işlemler bir yönetmelik ile düzenlenmiştir. Merkez Sağlık Kurulu kararını verirken, kendisine ulaşan raporların öncelikle yetkili sağlık kuruluşu tarafından verilip verilmediğine, sonra da usulüne uygun olarak düzenlenip düzenlenmediğine bakar. Raporlar usulüne uygun ise karar vermek üzere inceler. Kararını verirken raporlarda yer alan laboratuvar bulgularını, klinik muayene bulgularını, engellilik bulgularını ve konulan tanıyı ilgili Yönetmelik ekindeki cetvellere göre inceler. Kurul, raporlarda yer alan bulgular ve tanı ile Yönetmelik eki cetvellerde belirlenen çalışma gücü kayıp oranları arasında çelişki görürse resen ve nihai olarak karar vermeye yetkilidir. Ancak, kurul gerek görmesi halinde bu raporları bir daha incelenmek üzere raporu veren hastaneye iade edebilir veya başvuruda bulunanın başka bir yetkili sağlık kuruluşuna gönderilmesini isteyebilir. 

    Merkez Sağlık Kurulu tarafından verilen kararların sağlıklı olması için, raporda belirtilen ve Yönetmeliğe uygun yazılması gereken laboratuvar, klinik muayene ve engellilik bulguları ile tanının açık ve anlaşılır olması gerekir. Kurul bu bilgileri yetersiz görmesi halinde ilgili hastaneden ek bilgi istemektedir. 
    Öte yandan başvuruda bulunan kişiler Merkez Sağlık Kuruluna birden fazla rapor ulaştırırlarsa ve bu raporların bulguları ve tanısı aynı ise Kurul bu raporları değerlendirmeye alarak kararını vermektedir. Ancak bu raporların bulguları ve tanısı farklı ise Kurul ilgiliyi bu raporların birleştirilmesi için hakem hastaneye sevk etmektedir. 

    Yukarıda açıklanan düzenlemeler ile yetkili sağlık kuruluşlarından alınan raporlarda belirtilen çalışma gücü kayıp oranlarının, raporlarda belirtilen bulgulara ve tanıya göre doğru olup olmadığının üst kurul olarak görev yapan Merkez Sağlık Kurulunca incelenerek Türkiye çapında aynı bulgular ve tanı için verilen çalışma gücü kayıp oranlarının farklı belirlenmemesi ve uygulamanın adaletli olması amaçlanmaktadır.

8: Başka amaçlarla alınmış raporlar engellilik indiriminde de geçerli midir?

  • Engellilik indiriminden yararlanmak için genel uygulama ilgilinin rapor almak üzere gerekli belgelerle ilgili müdürlüğe başvurması, ilgili müdürlükçe hastaneye sevk edilerek rapor aldırılması olmakla birlikte; vatandaşların mağdur edilmemesi için diğer kurumların sevki sonucu aldıkları raporlarla (rapor aslı veya noter onaylı) ve gerekli diğer belgelerle birlikte ilgili Müdürlüklere başvurabilmelerine imkan sağlanmaktadır. Bu uygulama ile kişiler yeniden rapor alma külfetinden kurtarılmaktadır.

9: İşyerini değiştiren ücretliler ne yapacaklardır?

  • Herhangi bir şekilde iş yeri değiştiren ücretlilerin daha önce işlem tesis ettirdikleri Müdürlüklere yeni iş yerlerinin adreslerini bildirerek buradan yeni iş yerlerine hitaben yazı almaları yeterli olacaktır. Bu kişilerin yeniden rapor almalarına gerek yoktur. Bulundukları il sınırları dışına gidenler de aynı şekilde hareket edebileceklerdir.

10: Engellilik indiriminden yararlanan ücretliler asgari geçim indirimi uygulamasından yararlanabilir mi?

  • Engellilik indiriminden yararlanan bir ücretlinin gelir vergisi matrahı hesaplanırken engellilik indirimi mahsup edilecek ve engellilik indiriminin mahsubundan sonra kalan gelir vergisi matrahı üzerinden hesaplanan gelir vergisi tutarından da yıllık asgari geçim indirimi tutarının 1/12'si mahsup edilecektir. Mahsup edilecek tutar, kalan gelir vergisi tutarını aşamayacak ve mahsup edilemeyen asgari geçim indirimi tutarı diğer dönemlerde mahsup edilemeyecektir.

    Engellilik indiriminden yararlanan bir ücretlinin, indirim nedeniyle gelir vergisi matrahının kalmaması durumunda gelir vergisi tevkifatı yapılamayacağı için asgari geçim indirimi uygulamasından yararlanması mümkün değildir. Asgari geçim indirimi uygulamasında esas olan, ücretlinin vergi matrahının doğması ve bu matrah üzerinden de gerçek usulde gelir vergisi tevkifatının yapılmış olmasıdır. Ancak, engellilik derecesine göre engellilik indirimi uygulaması sonrasında ücretlinin gelir vergisi matrahının kalması veya hizmet erbabına aylık maaş ödemesi dışında vergiye tabi diğer ödemelerin yapılması durumunda, yapılan gelir vergisi tevkifatını aşmamak üzere, 
    ücretlinin asgari geçim indiriminden yararlanması mümkün bulunmaktadır.
    Ancak, ödenecek asgari geçim indirimi tutarı aylık asgari ücret üzerinden hesap edilen vergiden fazla olamayacaktır.

    Konuya ilişkin bir örnek aşağıda verilmektedir. 

    Örnek: Bekar olan ve birinci derece (2020 yılı için aylık 1.400 TL) engellilik indiriminden faydalanmakta olan bir ücretlinin 2020 yılı asgari geçim indirimi tutarı şu şekilde hesaplanacaktır. (Asgari ücret, 2020 yılı için aylık brüt 2.943 TL, yıllık 35.316 TL olarak dikkate alınmıştır.)


    2020 yılında Asgari Ücretin Yıllık Brüt Tutarı (2.943 x 12 =)

    35.316 TL

    Mükellefin Asgari Geçim İndirimi Oranı  

    % 50

    - Mükellefin kendisi için   % 50

    Asgari Geçim İndirimine Esas Tutar (35.316 x % 50 =)  

    17.658 TL

    Asgari Geçim İndiriminin Yıllık Tutarı ( 17.658 x % 15 =)

    2.648,70 TL

    Asgari Geçim İndiriminin Aylık Tutarı ( 2.648,7 / 12=)                                       220,73 TL

  • Bu ücretlinin ocak ayı için, asgari geçim indirimi mahsup işlemi aşağıdaki şekilde gerçekleştirilecektir.




    2020 yılı Ocak Ayı Brüt Ücreti  

    2.943 TL

    2020 yılı Ocak Ayı Tevkifat Matrahı

     2.501,55 TL

    Birinci Derece Engellilik İndirimi (2020 yılı için)

    1.400 TL

    Engellilik İndirimi Düşüldükten Sonra Kalan Tevkifat Matrahı 

    1.101,55 TL

    2020 yılı Ocak Ayı Ücretinden Hesaplanan Gelir Vergisi

    165,23 TL

    2020 yılı Ocak Ayı Mahsup Edilecek Asgari Geçim İndirimi Tutarı

    220,73 TL

    2020 yılı Ocak Ayı Ödenecek Gelir Vergisi 

        0 TL

    2020 yılı Ocak Ayında Yararlanılacak Asgari Geçim İndirimi Tutarı

    165,23 TL

  • Bu ücretlinin gelir vergisi matrahı hesaplanırken engellilik indirimi de mahsup edilecek, engellilik indiriminin mahsubundan sonra kalan gelir vergisi matrahı üzerinden hesaplanan gelir vergisi tutarından da yıllık asgari geçim indirimi tutarının 1/12'si olan (2.648,7 /12=) 220,73 TL mahsup edilecektir. Ancak mahsup edilecek tutar, kalan gelir vergisi tutarını aşamayacağından yalnızca 165,23 TL'lik kısmı ücretliye ödenecek ve (220,73– 165,23=) 55,50 TL asgari geçim indirimi farkı diğer dönemlerde de değerlendirilmeyecektir. Buna göre, işveren, mahsup edilen asgari geçim indirimi tutarı kadar yani 165,23 TL ücretliye daha fazla ödeme yapacaktır.

Kaynak; GİB

Tüm çalışanlar gibi devlet memurlarının da dinlenme ve moral motivasyonlarını arttırmak için yıllık izin hakları kanunla düzenlenmiştir. Devlet memurlarının yıllık izin süresi, hizmeti 1 yıldan on yıla kadar (on yıl dahil) olanlar için yirmi gün, hizmeti on yıldan fazla olanlar için 30 gündür. Zorunlu hallerde bu sürelere gidiş ve dönüş için en çok ikişer gün eklenebilir.

● Yıllık izinlerin kullanılışı

Yıllık izinler, amirin uygun bulacağı zamanlarda, toptan veya ihtiyaca göre kısım kısım kullanılabilir.

Birbirini izleyen iki yılın izni bir arada verilebilir. Cari yıl ile bir önceki yıl hariç, önceki yıllara ait kullanılmayan izin hakları düşer. Diğer bir deyişle işçilerin yıllık izin hakkından farklı olarak memurların kullanmadıkları 2 yıldan önceki yıllara ait izinler yanmaktadır.

Öğretmenler yaz tatili ile dinlenme tatillerinde izinli sayılırlar. Bunlara, hastalık ve diğer mazeret izinleri dışında, ayrıca yıllık izin verilmez.

Hizmetleri sırasında radyoaktif ışınlarla çalışan personele, her yıl yıllık izinlerine ilâveten bir aylık sağlık izni verilir.

● Doğum izni

Devlet memuruna doğum yapmasından önce 8 hafta ve doğum yaptığı tarihten itibaren 8 hafta olmak üzere toplam 16 hafta süre ile aylıklı izin verilir. Çoğul gebelik halinde, doğumdan önceki 8 haftalık süreye 2 hafta süre eklenir. Ancak sağlık durumu uygun olduğu takdirde, tabibin onayı ile memur isterse doğumdan önceki 3 haftaya kadar işyerinde çalışabilir.

Bu durumda, memurun çalıştığı süreler, doğum sonrası sürelere eklenir. Yukarıda öngörülen süreler memurun sağlık durumuna göre tabip raporunda belirlenecek miktarda uzatılabilir. Memurlara, bir yaşından küçük çocuklarını emzirmeleri için günde toplam bir buçuk saat süt izni verilir. Süt izninin kullanımında annenin saat seçimi hakkı vardır.

Erkek memura, karısının doğum yapması sebebiyle isteği üzerine üç gün izin verilir. Memura isteği üzerine, kendisinin veya çocuğunun evlenmesi, annesinin, babasının, eşinin, çocuğunun veya kardeşinin ölümü halinde beş gün izin verilir.

Yukarıda belirtilen hallerden başka, merkezlerde atamaya yetkili amirler, illerde valiler, ilçelerde kaymakamlar ve yurt dışında, diplomatik misyon şefleri tarafından dairesi amirinin muvafakatiyle, bir yıl içinde toptan veya parça parça olarak, mazeretleri sebebiyle memurlara 10 gün izin verilebilir.

Zaruret halinde on gün daha aynı usulle mazeret izni verilebilir. Bu takdirde ikinci defa aldığı bu izin yıllık izninden düşülür. Bu fıkra hükmü öğretmenler için uygulanmaz. Bu izinler sırasında özlük haklarına dokunulmaz.

● Hastalık izni

Memurlara hastalıkları halinde, verilecek raporlarda gösterilecek lüzum üzerine, aylık ve özlük haklarına dokunulmaksızın aşağıdaki esaslara göre izin verilir.

■ On yıla kadar (on yıl dahil) hizmeti olanlara altı aya kadar,

■ On yıldan fazla hizmeti olanlara on iki aya kadar,

■ Kanser, verem ve akıl hastalıkları gibi uzun süreli bir tedaviye ihtiyaç gösteren hastalığa yakalananlara on sekiz aya kadar, izin verilir.

Memurların, hastalıkları sebebiyle yataklı tedavi kurumlarında yatarak gördükleri, tedavi süreleri hastalık izinlerine ait sürelerin hesabında dikkate alınır.

İzin süresinin sonunda hastalıklarının devam ettiği resmi sağlık kurullarının raporu ile tespit edilenlerin izinleri bir katına kadar uzatılır. Bu sürelerinin sonunda da iyileşmeyen memurlar hakkında emeklilik hükümleri uygulanır. Bunlardan gerekli sağlık şartlarını yeniden kazandıkları, resmî sağlık kurullarınca tespit edilenler tekrar görev almak istedikleri takdirde, eski derece ve niteliklerine uygun görevlere öncelikle atanırlar.

Görevlerinden dolayı saldırıya uğrayan memurlar ile görevleri sırasında ve görevlerinden dolayı bir kazaya uğrayan veya bir meslek hastalığına tutulan memurlar, iyileşinceye kadar izinli sayılırlar.

https://www.dunya.com/kose-yazisi/devlet-memurlarinin-yillik-izin-hakki/666706

5/7/2022 tarihli ve 31887 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7417 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 50. maddesiyle 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici 15. madde ile yurt dışında ve yurt içinde bulunan bazı varlıkların ekonomiye kazandırılmasına imkân veren düzenleme yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. 1 Seri No’lu Bazı Varlıkların Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Genel Tebliğde 09/08/2022 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Söz konusu düzenlemeden yararlanılmalı mı, avantajları neler kısaca açıklamaya çalışalım.

Yeni varlık barışını son 2 varlık barışından ayıran en önemli fark nedir?

193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun Geçici 90. Maddesi ve Geçici 93. Maddesi kapsamındaki varlık barışı uygulamalarında beyan edilen varlıklara ilişkin vergi incelemelerinde ortaya çıkabilecek matrah farkının mahsup edilmesi uygulamasına yer verilmemişti. Bu durum mükellef tarafından birçok kere dava konusu edilmiş ve nihayetinde mahkemenin kararları büyük bir çoğunlukla mükelleflerin lehine olmuştur. İşte KVK’nın Geçici 15. Maddesinde yer alan yeni varlık barışı uygulamasında bu durum netleştirilmiş, çıkarılan tebliğde yer verilen örneklerde de matrah farkının hangi durumlarda beyan edilen varlık tutarından mahsup edileceği belirtilmiştir.

Yeni varlık barışının getirilme amacı nedir?

Yeni varlık barışı ile; gerçek veya tüzel kişilerin yurt dışında bulunan; para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının banka veya aracı kurumlara bildirilmek suretiyle milli ekonomiye kazandırılmasına ve gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sahip olunan ve Türkiye’de bulunan ancak kanuni defter kayıtlarında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymetler ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazların vergi dairesine beyan edilerek kanuni defter kayıtlarına alınabilmesine imkan sağlanmaktadır.

Hangi tarihler arasında varlık barışından yararlanılabilir?

Gerçek veya tüzel kişilerce, yurt dışında bulunan; para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları 5/7/2022 tarihinden 31/3/2023 tarihine kadar (bu tarih dâhil)banka veya aracı kurumlara bildirilir. Gerçek ve tüzel kişilerce, söz konusu varlıklara ilişkin olarak vergi dairelerine herhangi bir beyanda bulunulmayacaktır.

Gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sahip olunan ve Türkiye’de bulunan ancak kanuni defter kayıtlarında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazlar, 31/3/2023 tarihine kadar vergi dairelerine beyan edilir.

Görüleceği üzere varlık barışı uygulamasından yararlanabilmek için yurtdışında bulunan varlıklara ilişkin mükelleflerin banka veya aracı kurumlara sadece bildirim yükümlülüğü bulunmakta iken, yurtiçinde bulunan varlıklara ilişkin mükelleflerin doğrudan vergi dairesine beyan verme yükümlülüğü bulunmaktadır.

Tek bir bildirim mi verilecek?

Gerçek ve tüzel kişilerce, yurt dışında bulunan varlıklar için tek bir bildirim verilmesi esastır. Ancak, mezkûr maddenin uygulamasında bildirimin yapıldığı her ay farklı bir vergilendirme dönemi olarak kabul edildiğinden, 31/3/2023 tarihine kadar (bu tarih dâhil) birden fazla bildirimde bulunulması mümkündür.

Varlık barışı Kapsamında beyan edilen tutar hangi şekillerde kullanılabilir?

1-) Yurt dışında bulunan varlıklar, yurt dışında bulunan banka veya finansal kurumlardan kullanılan ve 5/7/2022 tarihi itibarıyla kanuni defterlerde kayıtlı olan kredilerin en geç 31/3/2023 tarihine kadar kapatılmasında kullanılabilecektir. Bu takdirde, defter kayıtlarından düşülmesi kaydıyla, borcun ödenmesinde kullanılan varlıklar için Türkiye’ye getirilme şartı aranmayacaktır. Bu hükümden yararlananların, kredilerini kapattıklarına dair yurt dışında bulunan banka veya finansal kurumlardan alacakları tevsik edici belgelerin bir örneğini bildirimlerine eklemeleri gerekmekte olup bu bildirimi alan banka veya aracı kurumun, defter kayıtlarından düşme işlemine ilişkin kontrol yükümlülüğü bulunmamaktadır.

2-) 5/7/2022 tarihi itibarıyla kanuni defterlerde kayıtlı olan sermaye avanslarının, yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının bu tarihten önce Türkiye’ye getirilmek suretiyle karşılanmış olması hâlinde, söz konusu avansların defter kayıtlarından düşülmesi kaydıyla anılan madde hükümlerinden yararlanılabilecektir.

Beyan edilen varlıklar deftere kaydedilmeli mi?

KVK’nın Geçici 15. Maddesi kapsamında bildirilen veya beyan edilen varlıkların, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca defter tutan mükelleflerce kanuni defterlere kaydedilmesi zorunludur.

Yurt dışında bulunan varlıkların; şirket adına bildirilmesi durumunda ilgili şirket, şahıslar adına bildirilmesi halinde bu şahısların kendileri, maddenin sağladığı imkânlardan yararlanabileceğinden, şirket adına bildirime konu edilen varlıkların, şirketin kanuni defter kayıtlarına intikal ettirilmesi gerekmektedir.

Serbest meslek kazanç defteri ile işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler, bildirimde veya beyanda bulundukları söz konusu kıymetleri defterlerinde ayrıca göstereceklerdir.

Yurtdışındaki varlıkların Türkiye’ye getirilme esasları nelerdir?

 Madde kapsamında bildirime konu edilen varlıkların;

-Bildirimin yapıldığı tarihten itibaren üç ay içinde Türkiye’ye getirilmesi veya

-Türkiye’deki banka veya aracı kurumlarda mevcut ya da yeni açılan bir hesaba transfer edilmesi şarttır.

Türkiye’deki banka ya da aracı kurumlarda mevcut ya da yeni açılan bir hesaba ilgili varlığın transferi işlemlerinde, bildirimde bulunan hesap sahibi ile yurt dışından varlığı transfer edenin farklı kişiler olmasının söz konusu hükümden faydalanılması açısından herhangi bir önemi bulunmamaktadır.

Varlık beyanı nasıl tevşik edilecek?

Yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının Türkiye’deki banka veya aracı kurumlarda mevcut ya da yeni açılan bir hesaba transfer edilmesi durumunda, banka dekontu veya aracı kurum işlem sonuç formları, varlıkların Türkiye’ye getirilmiş olduğunun tevsikinde kullanılabilecektir.

31/3/2023 tarihine kadar banka veya aracı kurumlara bildirilmesi kaydıyla, yurt dışında bulunan söz konusu varlıkların Türkiye’ye fiziki olarak getirilmesi sırasında yapılan deklarasyon/bildirime istinaden Gümrük İdaresinden alınan belgeler, varlıkların Türkiye’ye getirilmiş olduğunun tevsikinde kullanılabilecektir.

Gelir ve kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunmayanlar, bu hükümde yer alan beyan dışındaki diğer şartlar aranmaksızın madde hükümlerinden yararlanabilirler, bunlar tarafından taşınmaz dışındaki varlıkların en geç beyan tarihi itibarıyla banka veya aracı kurumlara yatırılmak suretiyle tevsik edilmesi zorunludur.

Varlık barışının vergisi var mı?

1-) Yurtdışı varlıklarla ilgili Banka ve aracı kurumlar, kendilerine bildirilen varlıklara ilişkin olarak bildirim sahibinden bildirilen varlıkların değeri üzerinden;

-30/9/2022 tarihine kadar yapılan bildirimler için %1,

-1/10/2022 tarihi ila 31/12/2022 tarihi (bu tarih dahil) arasında yapılan bildirimler için %2,

-31/3/2023 tarihine kadar yapılan bildirimler için %3 oranında

peşin olarak tahsil ettikleri vergiyi, bildirimi izleyen ayın on beşinci günü akşamına kadar vergi sorumlusu sıfatıyla bir beyanname ile bağlı bulunduğu vergi dairesine beyan eder ve aynı sürede öderler.

Şu kadar ki vergi oranı; bildirilen varlıkların, Türkiye’deki banka ya da aracı kurumlarda açılan hesaplara transfer edildiği veya yurt dışından getirilerek bu hesaplara yatırıldığı tarihten itibaren en az bir yıl süreyle tutulması halinde %0 olarak uygulanır. Bu takdirde, banka ve aracı kurumlar tarafından bildirim esnasında tahsil edilerek vergi dairesine ödenen vergi, bildirim sahibinin ilgili vergi dairesine başvurusu üzerine iade edilir.

2-) Yurtiçi varlıklarla ilgili Vergi dairelerine beyan edilen varlıkların değeri üzerinden %3 oranında vergi tarh edilir ve bu vergi, tarhiyatın yapıldığı ayı izleyen ayın sonuna kadar ödenir. Bu fıkraya ve altıncı fıkraya göre ödenen vergi, hiçbir suretle gider yazılamaz ve başka bir vergiden mahsup edilemez.

Yurtdışı varlıkların bildirimi ile ilgili bildirim tarih aralığına göre artan oranlı bir vergileme esası benimsenirken, yurtiçi varlıklarla ilgili sabit oranda (%3) vergileme esası benimsenmiştir. Ayrıca yurtiçi varlık beyanından farklı olarak yurtdışı varlıkların en az bir yıl süreyle banka ya da aracı kurum hesabında tutulması halinde bildirim sahibinin ilgili vergi dairesine başvurusu üzerine bu kapsamda ödenen vergiler bildirim sahibine iade edilecektir.

Tahakkuk eden verginin vadesinde ödenmemesi vergi aslının gecikme zammı ile birlikte 6183 sayılı Kanun uyarınca takip ve tahsiline engel teşkil etmeyecek, tahsil edilmiş olan vergiler red ve iade edilmeyecektir.

Gelir ve Kurumlar Vergisi mükellefiyeti bulunmayanlar varlık barışı hükümlerinden faydalanabilir mi?

Gelir ve kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunmayanların da Türkiye'de bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazları için beyanda bulunmak suretiyle madde hükmünden yararlanabilmeleri mümkündür. Bu kişilerin taşınmazlar dışındaki varlıklarını beyan tarihi itibarıyla banka veya aracı kurumlarda açılan hesaplara yatırmaları ve bu durumu tevsik edici belgelerle kanıtlamaları zorunludur.

Gelir ve kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunmayanlar için beyanda bulunulacak vergi dairesi, bunların yerleşim yerlerinin bağlı bulunduğu yer vergi daireleri olacaktır.

Şahıs şirketleri ile adi ortaklıkların gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunmamakta olup, bunlar adına stopaj ve katma değer vergisi yönünden mükellefiyet tesis edilmektedir. Bu kapsamda, şahıs şirketleri ile adi ortaklıklar adına da beyanda bulunulması mümkün bulunmakta olup, beyan edilen varlıklar dolayısıyla şahıs şirketleri ve adi ortaklıklar katma değer vergisi, ortaklar ise gelir veya kurumlar vergisi yönünden vergi incelemesi ve tarhiyat yapılmaması imkanından faydalanabilecektir.

Beyan edilen varlıklara amortisman hesaplanır mı? Elden çıkarılınca gider/indirim olarak dikkate alınabilir mi?

Bildirim veya beyan konusu yapılarak kanuni defter kayıtlarına intikal ettirilen varlıklar hakkında 213 sayılı Kanunda yer alan amortismanlara ilişkin hükümler uygulanmayacaktır.

Kayıtlara alınan bu varlıkların daha sonra elden çıkarılmasından doğan zararlar, gelir veya kurumlar vergisi uygulaması bakımından gelirin veya kurum kazancının tespitinde gider veya indirim olarak kabul edilmeyecektir. Söz konusu varlıkların elde tutulması ve elden çıkarılmasından doğan kazanç ve iratlar ise genel esaslar çerçevesinde gelirin veya kurum kazancının tespitinde dikkate alınacaktır.

Varlık barışının vergi incelemesinde bir faydası var mı?

Bildirilen veya beyan edilen varlıklara isabet eden tutarlara ilişkin hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmaz. Diğer nedenlerle başlayan vergi incelemeleri ile takdir komisyonu kararları sonucu bulunan matrah farkının madde kapsamında bildirilen veya beyan edilen varlıklar nedeniyle ortaya çıktığının tespiti ve bildirilen veya beyan edilen varlık tutarının, bulunan matrah farkına eşit ya da fazla olması durumunda matrah farkına ilişkin tarhiyat yapılmaz. Bulunan matrah farkının, bildirilen veya beyan edilen varlıklar nedeniyle ortaya çıktığının tespitine rağmen söz konusu varlık tutarlarından büyük olması durumunda sadece aradaki fark tutar üzerinden vergi tarhiyatı yapılır. Vergi incelemesi veya takdir komisyonu kararları sonucunda bildirim veya beyana konu edilen varlıklar dışındaki nedenlerle matrah farkı tespit edilmesi durumunda, bu madde kapsamında bildirilen veya beyan edilen tutarlar, bulunan matrah farkından mahsup edilmeksizin tarhiyat yapılır.

Madde hükmü kapsamındaki matrah farkı mahsubunun kayıtdışı hasılattan yapılması gerektiğine dair Tebliğde örnek verilmiştir. Ancak amortisman ayırma, gider, indirim ve istisna vb. nedenlerden doğan matrah farkından varlık barışı kapsamında bildirilen/beyan edilen tutarın mahsup edilmesine olanak yoktur.

Vergi incelemesine başlanılan veya takdir komisyonuna sevk edilen tarihten sonra madde hükmüne istinaden bildirimde veya beyanda bulunulması durumunda ise vergi incelemesi ve takdir komisyonu kararına istinaden bulunan matrah farkları üzerinden vergi tarhiyatı yapılmasına engel teşkil etmeyecek ve bildirime veya beyana konu edilen tutarlar mahsuba konu edilemeyecektir.

Varlık barışı hükmüne aykırı hareket edilmesi halinde hükmün imkanlarından yararlanılabilir mi?

Varlık barışı kapsamında bildirildiği halde, bildirilen varlıkların, bildirimin yapıldığı tarihten itibaren üç ay içinde Türkiye’ye getirilmemesi veya Türkiye’deki banka ya da aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer edilmemesi ile bildirilen veya beyan edilen tutarlara ilişkin tarh edilen vergilerin süresinde ödenmemesi ve bu maddede yer alan diğer şartların yerine getirilmemesi hallerinde madde hükümlerinden yararlanılamaz.

Özel fon hesabı işletmeden çekilebilir mi?

Bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, madde hükmü uyarınca bildirime veya beyana konu ettikleri ve yasal defterlerine kaydettikleri kıymetleri için pasifte özel fon hesabı açacaklardır. Söz konusu hesap sermayenin cüz’ü addolunacak, bildirim veya beyan tarihinden itibaren iki yıl geçmedikçe işletmeden çekilemeyecek ve sermayeye ilave dışında başka bir amaçla kullanılamayacaktır. Diğer taraftan işletmenin tasfiye edilmesi halinde bu tutarlar vergilendirilmeyecektir. Fon hesabında tutulan bu tutarların, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 81 inci maddesi ile 5520 sayılı Kanunun 19. ve 20. maddeleri uyarınca gerçekleşecek devir ve bölünme hallerinde de vergilendirilmesi söz konusu olmayacaktır.

213 sayılı Kanun uyarınca defter tutan mükelleflerce Türkiye’ye getirilen varlıklar ile gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince kanuni defterlere kaydedilen varlıklar, dönem kazancının tespitinde dikkate alınmaksızın işletmelerine dâhil edilecek ve bildirim veya beyan tarihinden itibaren iki yıl geçmesi koşuluyla vergiye tabi kazancın ve kurumlar için dağıtılabilir kazancın tespitinde dikkate alınmaksızın işletmelerinden çekilebilecektir.

Varlık barışı kapsamında beyan edilen taşınmazların işletmeye devri halinde vergileme nasıl olacak?

Madde kapsamında beyana konu edilerek işletme kayıtlarına alınacak taşınmazların işletmeye devrine ilişkin tapuda yapılacak işlemlerden 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca harç alınmayacaktır. Ayrıca bu taşınmazların işletmeye devrinde 193 sayılı Kanunun mükerrer 80. maddesindeki değer artışı kazancı hükümleri de uygulanmayacaktır.

Varlık barışı hükümlerinden faydalanmak gerekir mi?

Varlık barışı hükümlerinden gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin yararlanması yerinde olacaktır. Çünkü belli aralıklarla çıkan matrah/vergi artırım kanunları ödenen vergiler ile vergi incelemesinden muafiyet kazanılabilmektedir. KVK’nın Geçici 15. Maddesi kapsamında bildirilen/beyan edilen varlıklar nedeniyle olası bir vergi incelemesi sonucu bulunan kayıtdışı hasılat nedeniyle bulunan matrah farkından mahsup imkanı çok önemli bir düzenlemedir. Bunu da mükellefler kendi koşullarına göre karar verecektir. Örneğin her işlem karşılığı fişini kesen bir market işletmesinden kayıtdışı hasılat bulunması düşük bir oran olduğundan varlık barışı uygulamasından yararlanması ek mantıklı gözükmemektedir. Firmalar kendi iç dinamitleri ile doğru kararı vereceklerdir.

Ahmet KORKMAZ
Vergi Müfettişi

https://www.dunya.com/kose-yazisi/varlik-barisi-mi-vergi-barisi-mi/666714

I- GİRİŞ

Ülkemizdeki ekonomik gelişmelere uyum, ekonomik program hedeflerinin gerçekleştirilmesi, vergide adalet, vergi rekabeti, basitlik, etkinlik ve verimlilik ilkeleri çerçevesinde bazı güncellemelerin yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çerçevede hazırlanan ve 7414 sayılı Kanun olarak yasalaşan teklifte, mükelleflerin gönüllü uyumunu gözeten, vergi güvenliğini güçlendiren, kayıt dışılıkla mücadeleye katkı sağlayan, İdarenin etkin ve hızlı karar almasını sağlayan değişiklikler yapılmıştır.

Böylece 5 Temmuz 2022 tarihli ve 31887 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7417 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla diğer düzenlemeler yanında, vergi mevzuatına ilişkin de önemli düzenlemeler yapılmıştır. İşbu yazımızda 7414 sayılı Kanunla vergi kanunlarında ve vergi kanunlarıyla yakın ilişki içinde olan kanunlarda yapılan değişiklikler ele alınacaktır.

II- VERGİ USUL KANUNU’NDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER

A- ÖZEL USULSÜZLÜK CEZALARININ ARTIRILMASINA İLİŞKİN DÜZENLEME

7417 sayılı Kanun’un 27 ve 28. maddeleriyle Vergi Usul Kanunu’nun özel usulsüzlük cezalarının düzenlendiği 353. maddesinde yer alan fatura ve benzeri evrak verilmemesi ve alınmamasına ilişkin cezaların caydırıcılığını artırmak amacıyla yeniden belirlenmesine ihtiyaç duyulmuş ve buna ilişkin yasal düzenleme yapılmıştır.

7417 sayılı Kanun’un 27. maddesi ile Vergi Usul Kanunu’nun 53. maddesinin birinci fıkrasının; (1) ve (2) numaralı bentlerinde yer alan “240” ibareleri “1.000” şeklinde, “120.000” ibareleri “500.000” şeklinde, “12.000” ibaresi “50.000” şeklinde değiştirilmiştir.

Buna göre; Özel Usulsüzlükler ve Cezaları a) Fatura ve Benzeri Evrak Verilmemesi ve Alınmaması İle Diğer Şekil ve Usul Hükümlerine Uyulmaması başlıklı 353. maddesinin birinci ve ikinci fıkrasında yer alan her bir belge için asgari özel usulsüzlük cezası 1.000 TL’sına, Bir takvim yılı içinde her bir belge nevine ilişkin olarak tespit olunan özel usulsüzlükler için kesilecek cezanın toplam tutarı ise  500.000 TL’sına çıkarılmıştır. Ayrıca her bir belge nevine ilişkin olarak kesilecek özel usulsüzlük cezasının toplamı her bir tespit için 50.000  Türk lirasına, bir takvim yılı içindeki azami sınır ise 500.000 Türk lirasını çıkarılmıştır.

B- GERÇEK FAYDALANICI BİLGİSİNİN TEMİN EDİLMESİNE YÖNELİK YETKİ DÜZENLEMESİ

Vergi kaçakçılığı ve mali suçlar ile mücadelenin güçlendirilmesi amacıyla tüzel kişilerin ve tüzel kişi olmayan teşekküllerin gerçek faydalanıcısının bilinmesine ilişkin düzenleme yapma konusunda Hazine ve Maliye Bakanlığı’na özel bir yetki verilmiştir.

7417 sayılı Kanun’un 26. maddesi ile yapılan düzenlemede Vergi Usul Kanunu’nun “Yetki” başlıklı mükerrer 257. maddesinin birinci fıkrasına eklenen 9. bent ile Hazine ve Maliye Bakanlığına, tüzel kişiler ve tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin gerçek faydalanıcı bilgisinin güncel, tam ve doğru bir şekilde tespit edilebilmesi için gerçek faydalanıcının kapsamını belirlemeye, bu kapsama girenlerin bildirilmesi zorunluluğunu getirmeye, bildirimin içerik, format, standart, verilme süresi ve yöntemini belirlemeye, bunlarda değişiklik yapmaya, bildirim verme yükümlülüğünü sektör, mükellef grupları ve mükellefiyet durumları itibarıyla belirlemeye, bu bent kapsamındaki bilgi ve bildirimlerin elektronik ortamda muhafaza ve ibraz edilmesi yükümlülüğü getirmeye ve uygulamaya ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye yönelik yetki verilmiştir. Kısaca Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer m. 257/1-9 bendi kapsamında, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yetkilerine, gerçek faydalanıcı uygulamasının usul ve esaslarının belirlenmesi yetkisi de eklenmiştir.

III- ÖZEL TÜKETİM VERGİSİ KANUNUNDA ELEKTRİK MOTORLU ARAÇLARA ÖTV DÜZENLEMESİ

7417 sayılı Kanun’un 44. maddesi ile; sadece elektrik motorlu olan binek otomobiller için özel tüketim vergisi oranlarına ilişkin matrahlar belirlenmiş ve ÖTV oranlarında değişiklik yapılmıştır. Özel Tüketim Vergisi Kanunu’na ekli (II) sayılı listenin 87.03 GTİP numarasında yer alan “- Diğerleri;

-- Sadece elektrik motorlu olanlar” satırı altındaki mallar ve özel tüketim vergisi oranları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. 

G.T.İ.P

Mal İsmi

Eski Durum

Yeni Durum

Özellik

Vergi Oranı(%)

Özellik

Vergi Oranı(%)

87.03

Binek otomobilleri ve esas itibariyle insan taşımak üzere imal edilmiş diğer motorlu taşıtlar (87.02 pozisyonuna girenler hariç) (steyşın vagonlar ve yarış arabaları dahil)

- Sadece
elektrik motorlu olanlar

- Motor gücü 85 kW’ı geçmeyenler

- Motor gücü 85 kW’ı geçen fakat 120 kW’ı geçmeyenler

- Motor gücü 120 kW’ı geçenler

10

25

60

- Sadece elektrik motorlu olanlar

- Motor gücü 160 kW’ı geçmeyenler

- ÖTV matrahı 700.000 TL’yi aşmayanlar

- Diğerleri

- Motor gücü 160 kW’ı geçenler

- ÖTV matrahı 750.000 TL’yi aşmayanlar

- Diğerleri

10

40

50

60

Buna göre 7417 sayılı Kanunla yapılan bu değişiklikle, Özel Tüketim Vergisi Kanunu eki (II) sayılı listedeki 87.03 tarife pozisyonundaki binek otomobillerden sadece elektrik motorlu olanların vergi oranları, motor gücünün yanı sıra özel tüketim vergisi matrahlarına göre farklılaştırılmıştır.

IV- 6183 SAYILI AATUHK’NDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER

7417 sayılı Kanunla sigortacılık sektöründe uygulaması yaygınlaşan kefalet senetlerinin, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında

Kanun uygulamalarında teminat olarak kabul edilebilmesi amacıyla düzenleme yapılmıştır. 7417 sayılı Kanunla 6183 sayılı Kanun’un 10. maddesinde(1) yapılan değişiklikle, sigorta şirketleri tarafından kefalet sigortası kapsamında düzenlenen kefalet senetlerinin 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun uygulamalarında teminat olarak kabul edilebilmesi hükme bağlanmıştır.  Kısaca yapılan bu düzenlemeyle kefalet senetlerinin, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun uygulamalarında teminat olarak kabul edilebilmesine imkan sağlanmıştır.

Bu değişikliğe paralel olarak, menkul mal satışlarına iştirak edeceklerin vermeleri gereken teminatın türüne yönelik hükümlerin düzenlendiği aynı Kanun’un 85. maddesinde de(2) değişiklik yapılmış ve para yerine teminat mektubu alınabilmesi hükmü revize edilerek, Türkiye’de yerleşik sigorta şirketleri tarafından kefalet sigortası kapsamında düzenlenen kefalet senetlerinin de teminat olarak alınabilmesine imkân sağlanmıştır. Söz konusu düzenleme 05.07.2022 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

V- KURUMLAR VERGİSİ KANUNU’NDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER

A- 7394 SAYILI KANUNLA FİNANS KURUMLARINDA UYGULANAN KURUMLAR VERGİSİ ORAN ARTIŞININ YÜRÜRLÜK TARİHİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN DÜZENLEME

7417 sayılı Kanun’un 57. maddesiyle 7394 sayılı Kanun’un 39. maddesi ile belirlenen yürürlük süreleri değiştirilmiş ve yürürlük maddesindeki “2023 yılı vergilendirme dönemi kurum kazançlarına uygulanmak üzere yayımı tarihinde,” ibaresi “2023 yılı ve izleyen vergilendirme dönemlerine ait kurum kazançlarına uygulanmak üzere yayımı tarihinde,” şeklinde değiştirilmiştir.

Bilindiği üzere; 7394 sayılı Kanun’un 25. maddesiyle; bankalar, 6361 sayılı “Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman ve Tasarruf Finansman Şirketleri Kanunu” kapsamındaki şirketler, elektronik ödeme ve para kuruluşları, yetkili döviz müesseseleri, varlık yönetim şirketleri, sermaye piyasası kurumları ile sigorta ve reasürans şirketleri ve emeklilik şirketleri için kurumlar vergisi oranı % 25’e yükseltilmiştir.  Buna göre kapsama giren yukarıdaki banka ve finans kurumlarının 2023 yılı ve izleyen vergilendirme dönemlerine ait kurum kazançları üzerinden % 25 oranında kurumlar vergisi hesaplanacağı belirlenmiş olmaktadır.

B- NAKİT SERMAYE ARTIŞI İNDİRİMİNDE SÜRE SINIRLANDIRILMASINA İLİŞKİN DÜZENLEME

7417 sayılı Kanun’un 49. maddesi ile Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 10. maddesinin birinci fıkrasına (ı) bendinde yapılan değişiklik ile; nakit sermaye artırımlarına ilişkin indirim düzenlemesindeki süresiz yararlanma hakkına sınırlama getirilmiş ve sermaye artırımına ilişkin kararın veya ilk kuruluş aşamasında ana sözleşmenin tescil edildiği hesap dönemi ile bu dönemi izleyen dört hesap dönemi dikkate alınarak sınırlandırılmıştır. Bu dönemlerde sermaye azaltımı yapılması hâlinde azaltılan sermaye tutarı indirim hesaplamasında dikkate alınmayacaktır.

Ayrıca 7417 sayılı Kanun’un 50. maddesiyle Kurumlar Vergisi Kanunu’na eklenen geçici 15. maddenin 13 numaralı fıkrasıyla, Kanun’un yayım tarihinden önce gerçekleştirilen nakit sermaye artırımlarında uygulamanın nasıl olacağına ilişkin düzenleme yapılmıştır. Buna göre; bu maddenin yürürlüğe girdiği (5 Temmuz 2022 )tarihten önce sermaye artırımı yapan veya ilk defa kurulan şirketler için 2022 yılı hesap dönemi dahil olmak üzere 5 hesap dönemi için uygulanacaktır. Böylece 2022 yılından itibaren geçmiş dönemlerde indirimden faydalanılan dönem sayısına bakılmaksızın 5 hesap dönemi daha indirimden faydalanılabilecektir.

VI- TÜRK TİCARET KANUNU’NDA YAPILAN DEĞİŞİKLİK

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 82. maddesine göre tacirler, saklamakla yükümlü olduğu defter ve belgelerin yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet veya hırsızlık sebebiyle zayii olması durumunda, zıyaı öğrenme anından itibaren on beş gün içinde dava açabilmektedirler. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda 7417 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle defter ve belgelerin zayii olması durumunda dava açma süresi uzatılmıştır. Buna göre 7417 sayılı Kanun’un 55. maddesiyle Türk Ticaret Kanunu’nun 82.  maddesinin yedinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “onbeş” ibaresi “otuz” şeklinde değiştirilerek, defter ve belgelerin yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet veya hırsızlık sebebiyle zayii olması durumunda zıyaı öğrenme anından itibaren 30 gün içinde dava açılabilme imkanı tanınmıştır.

VII- SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU’NDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER

7417 sayılı Kanun’un 64. maddesiyle, 5510 sayılı Kanun’a eklenen geçici 88. maddeyle, işverenlere, 2022 yılı Temmuz ilâ Aralık ayları/dönemi için günlük 3,33 TL asgari ücret desteği verilmesine ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. Yapılan bu düzenlemeye göre, 2022 yılı Temmuz ilâ Aralık ayları/dönemi için günlük 3,33 TL (aylık 100 TL) işverenlere asgari ücret desteği verilmesi imkanı sağlanmıştır.

VIII- YENİ VARLIK BARIŞINA İLİŞKİN DÜZENLEME YAPILMASI

7417 sayılı Kanun’un 50. maddesiyle Kurumlar Vergisi Kanunu’na eklenen geçici 15. madde ile yurt dışında ve yurt içinde bulunan bazı varlıkların ekonomiye kazandırılmasına imkân veren düzenleme yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. En son 7256 Sayılı Kanun ile düzenlenen ve süre uzatmaları ile 30.06.2022 tarihine kadar devam eden varlık barışı uygulaması; 7417 Sayılı Kanun ile tekrar düzenlenmiş olup, önceki düzenlemeye göre bazı farklılıklar içermektedir.

A- VARLIK BARIŞI DÜZENLEMESİNİN KAPSAMI

Yapılan bu yeni düzenlemeye göre;

- Gerçek veya tüzel kişilerin yurt dışında bulunan; para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının banka veya aracı kurumlara bildirilmek suretiyle milli ekonomiye kazandırılmasına,

- Gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sahip olunan ve Türkiye’de bulunan ancak kanuni defter kayıtlarında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymetler ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazların vergi dairesine beyan edilerek kanuni defter kayıtlarına alınabilmesine, imkan sağlanmaktadır.

Gerçek ve tüzel kişiler, yurt dışı ve yurt içi yeni Varlık Barışı uygulamasından 31 Mart 2023 tarihine kadar bildirim veya beyanda bulunmak suretiyle yararlanabileceklerdir. Yurt dışındaki söz konusu varlıkların Türkiye’ye getirilebilmesi için vergi mükellefi veya Türk vatandaşı olma zorunluluğu bulunmamakta olup düzenlemeden herkes yararlanabilecektir.

B- VARLIK BARIŞINA İLİŞKİN BİLDİRİM VE VERGİLEME

Banka ve aracı kurumlara bildirilen yurt dışındaki varlıkların değeri üzerinden;

- 30.09.2022 tarihine kadar yapılan bildirimler için % 1,

- 01.10.2022 tarihi ila 31.12.2022 tarihi arasında yapılan bildirimler için % 2,

- 01.01.2023 tarihi ila 31.03.2023 tarihine kadar yapılan bildirimler için % 3, oranında hesaplanacak vergi, bildirim esnasında banka ve aracı kurumlara peşin olarak ödenecektir.

Bildirilen varlıkların, Türkiye’deki banka ya da aracı kurumlarda açılan hesaplarda en az bir yıl süreyle tutulması halinde vergi % 0 olarak uygulanacak ve peşin olarak ödenmiş olan vergi bildirim sahibinin ilgili vergi dairesine başvurusu üzerine kendisine iade edilecektir. Vergi dairelerine beyan edilen yurt içi varlıkların değeri üzerinden % 3 oranında vergi tarh edilecek ve bu vergi, tarhiyatın yapıldığı ayı izleyen ayın sonuna kadar ödenecektir. Gelir ve kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunmayanlar da beyan dışındaki diğer şartlar aranmaksızın varlıklarını beyan edebilirler.

Beyan edilerek işletme kayıtlarına alınacak taşınmazların işletmeye devrine ilişkin tapuda yapılacak işlemlerden harç alınmayacaktır. Ayrıca, taşınmazların işletmeye devri, elden çıkarma sayılmayacak ve değer artış kazancı hesaplanmayacaktır.

C- BİLDİRİLEN VEYA BEYAN EDİLEN VARLIKLARA İLİŞKİN İNCELEME VE TARHİYAT

Bildirilen veya beyan edilen varlıklara isabet eden tutarlara ilişkin hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmayacaktır. Vergi incelemesine başlanılan veya takdir komisyonuna sevk edilen tarihten sonra bu madde kapsamında yapılan bildirim ve beyanlar dolayısıyla söz konusu inceleme veya takdir komisyonu kararları sonucunda yapılacak tarhiyatlar için de, yukarıdaki inceleme ve tarhiyat yapılmaması hükmü uygulanmayacaktır.

D- VARLIK BARIŞI UYGULAMASININ AVANTAJLARINDAN YARARLANMA KOŞULLARI

Yeni varlık barışı düzenlemesinin sağladığı avantajlardan yararlanabilmek için, diğer koşullar yanında; 

- Bildirilen yurt dışı varlıkların, bildirimin yapıldığı tarihten itibaren üç ay içinde Türkiye’ye getirilmesi veya Türkiye’deki banka ya da aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer edilmesi, 

- Bildirilen veya beyan edilen tutarlara ilişkin tarh edilen vergilerin süresinde ödenmesi gerekmektedir.

IX- SONUÇ

28 Haziran 2022 tarihinde TBMM gündemine giren Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, 1 Temmuz 2022 tarih ve 7417 sayıyla yasalaşmış ve 5 Temmuz 2022 tarih ve 31887 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 7417 sayıyla Kanunla;

- Nakit sermaye artışında faiz indiriminde uygulama süresi, beş hesap dönemi olarak sınırlandırılmıştır.

- Yeni bir varlık barışı düzenlemesi yapılmıştır.

- 7394 sayılı Kanunla yapılan kurumlar vergisi oran değişikliğinin yürürlüğü netleştirilmiştir.

- Gerçek faydalanıcı bilgisinin temin edilmesine yönelik Hazine ve Maliye Bakanlığı’na özel yetki verilmiştir.

- Vergi Usul Kanunu’nu kapsamındaki bazı özel usulsüzlük cezaları artırılmıştır.

- Sigorta şirketleri tarafından kefalet sigortası kapsamında düzenlenen kefalet senetlerinin 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun uygulamalarında teminat olarak kabul edilebilmesi öngörülmüştür.

- Türk Ticaret Kanunu’nda yapılan değişiklikle, defter ve belgelerin zayi olmasında dava açma süresi otuz güne çıkartılmıştır.

- 5510 sayılı  Kanun’da yapılan değişiklikle, 2022 yılı Temmuz ilâ Aralık ayları/dönemi için günlük 3,33 TL (aylık 100 TL) işverenlere asgari ücret desteği verilmesi imkanı sağlanmıştır.

Mehmet YÜCEL*

Yaklaşım / Ağustos 2022 / Sayı: 356

*        Vergi Müfettişi 

(1)         Teminat ve değerlenmesi:

         Madde 10

         Teminat olarak şunlar kabul edilir:

  1. Para,
  2.           (7417 sayılı Kanun’un 24. maddesiyle değişen bent; Yürürlük: 05.07.2022) Bankalar tarafından verilen süresiz ve şartsız teminat mektupları ile sigorta şirketleri tarafından verilen süresiz ve şartsız kefalet senetleri,(*)

          ……

         (*) Değişmeden önceki şekli: (Değişik: 17.09.2004 - 5234/7 md.) Bankalar ve özel finans kurumları tarafından verilen süresiz teminat mektupları,

(2)         (7316 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle eklenen fıkra; Yürürlük: 22.04.2021)Artırmaya iştirak edeceklerden menkul mala biçilen değerin %5'i nispetinde para teminat olarak alınır. Alacaklı amme idareleri, menkul malın türü veya değeri ile satış şeklini esas alarak teminat alınmayacak halleri belirlemeye, para yerine (7417 sayılı Kanun’un 25. maddesiyle değişen ibare; Yürürlük: 05.07.2022) 10. maddenin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde yazılı teminatların(*) alınmasına karar vermeye yetkilidir.

             (*) Değişmeden önceki şekli: teminat mektubu

I- GİRİŞ

Bilindiği üzere, enflasyon düzeltmesi, Vergi Mevzuatımıza ilk olarak 5024 sayılı Kanunla girmiş ve 31.12.2003 tarihli bilançoların düzeltmesiyle başlamış ve 2004 yılında uygulama alanı bulmuştur. Ancak, VUK mükerrer 298. maddesinde yer alan enflasyon düzeltmesi için öngörülen şartların gerçekleşmesi halinde uygulanacağı hüküm altına alınan enflasyon düzeltmesi, 2021 yılına kadar Kanun’da öngörülen şartların gerçekleşmemesi nedeniyle uygulanmamıştır.

Öte yandan, VUK’un 7352 sayılı Kanunla eklenen geçici 33. maddesiyle, 2021 yılında, VUK mükerrer 298. maddesinde öngörülen şartların gerçekleşmesiyle uygulanması gereken enflasyon düzeltmesi 2024 yılına ertelenmiştir. Buna göre, 31.12.2023 bilançosu başlangıç düzeltmesine esas olmak üzere, enflasyon düzeltmesi 2024 yılında uygulanacaktır.

Diğer taraftan, 2005 yılından 2021 yılına kadar Kanun’da öngörülen enflasyon düzeltme şartları oluşmamıştır. Ancak, ülkemiz, 2017 yılından beri ciddi bir enflasyon sürecine girmiştir. Düzeltme şartları oluşmadığı için enflasyon düzeltmesi uygulanmazken, şirketlerin varlıkları bu süreçte önemli değer kayıplarına uğramıştır. İdare bu kayıpların telafisi için, ilk olarak 7144 sayılı Kanunla yalnızca taşınmazlara münhasır yeniden değerleme imkânı getirmiş ve bu imkanı da VUK geçici 31. maddesiyle ihdas etmiştir. Yine, 7326 sayılı Vergi Barışı Kanunuyla tüm iktisadi kıymetlere münhasır olmak üzere, geçici 31. maddede değişiklikler yapılarak, 31.12.2021 tarihine kadar yeniden değerleme imkanı sağlanmış ve yine enflasyon düzeltmesinin başlangıcı olan 31.12.2023 tarihine kadar mükellefleri ihtiyarında olmak üzere, 7338 sayılı Kanunla, VUK geçici 32 ve mükerrer 298/Ç maddeleri uyarınca da yeniden değerleme imkanı getirilmiştir.

Bilindiği üzere, amortismana tabi iktisadi kıymetlerin değerlemesi sonucu, yeniden değerlenmiş iktisadi kıymetlerin yeni net değerleri ile eski net değerleri arasındaki fark, DAF’ını oluşturmaktadır. Bu fonlar, bir sermaye yedeği olarak, öz sermaye kalemidir. İlgili yasal düzenlemelerde, emredici hüküm olarak, bu fonların yalnızca sermayeye ilave edilebileceğini ve kâr dağıtımı sayılmayacağı belirtilmiştir. Bu fonların işletmeden çekilmesi veya başka hesaplara nakledilmesi, söz konusu dönemin, kârlı veya zararlı olduğuna bakılmaksızın vergilendirilmesi sonucunu doğurur. Yine, değerlenmiş bu iktisadi kıymetlerin elden çıkarılmasında da, genelde, eğer bir yasal düzenleme yoksa birikmiş amortismanlar gibi işlem görerek kâr unsuru olurlar.

Ancak, bir önceki sayıda yayımlanmış makalemizde de belirttiğimiz üzere, gerek 7144 sayılı Kanunla getirilmiş VUK geçici 31. maddesi ve bu maddede uygulama değişikliği olmaksızın, yalnızca kapsam ve DAF’dan alınan vergiye ilişkin değişiklikleri içeren 7326 sayılı Kanunla değişik ayni madde, gerekse 7338 sayılı Kanunla, VUK’da ihdas edilen geçici 32. maddesine göre, oluşturulan DAF’lar üzerinden, % 5 ve % 2 oranlarında vergi alınmıştır. Yine, uygulamada sürekli yeniden değerleme olarak adlandırılan, 7338 sayılı Kanunla VUK mükerrer 298. maddesine eklenen (Ç) bendinde ise, bu maddeye göre oluşturulan DAF üzerinden vergi alınmayacaktır.

Söz konusu maddelerdeki düzenlemeler incelendiğinde, konumuzla ilgili olarak dikkati çeken husus, üzerinden vergi alınan fonlar iktisadi kıymetlerin elden çıkarılması durumunda, birikmiş amortismanlar gibi işlem görmeyerek bilançolarda kalmaya devam ettikleri halde, VUK mükerrer 298/Ç bendine göre değerlenmiş iktisadi kıymetin elden çıkarılması durumunda, DAF’ı birikmiş amortisman gibi işlem görerek, kâr unsuru olmaktadır.

Görüşümüze göre, İdarenin değerlenmiş iktisadi kıymetin elden çıkarılması durumunda DAF’lara farklı uygulaması, bu fonların vergilendirilmesi nedeniyledir. Zira, DAF üzerinden alınan vergi nedeniyle, DAF’ın, ilgili iktisadi kıymetin satışında birikmiş amortisman gibi işlem görmeyerek, bilançoda öz kaynaklar içinde yer almaya devam etmesi, tekrar bir vergilemeye imkan vermemektedir.

II- SERMAYEYE İLAVE EDİLMİŞ DAF’LARIN, ENFLASYON DÜZELTMESİNDE GÖRECEĞİ İŞLEM

Yukarıda da belirttiğimiz üzere, Enflasyon düzeltmesi; 31.12.2023 tarihli bilançonun başlangıç düzeltmesi yapılarak, 2024 yılı faaliyet sonuçlarına uygulanacaktır. Yine yukarıda bahsettiğimiz ve tercih konusu yapılan yeniden değerlemeler sonucunda oluşan DAF’lar sermayeye ilaveleri nedeniyle, 31.12.2023 tarihli bilançolarda yer almayabilirler. Ancak, bu bilançonun enflasyon düzeltmesinde, gerek VUK geçici 31. maddesinde, gerekse 7326 sayılı Kanunla değişik geçici 31. maddesinde ve VUK geçici 32 ve mükerrer 298/Ç maddelerinde enflasyon düzeltmesi öncesi sermayeye ilave edilmiş bu fonlara ilişkin olarak, sermayenin düzeltmesinde, öncelikle bu fonların sermayeden düşülerek, düzeltmenin yapılacağı hüküm altına alınmıştır. Bu düzenlemeler ayni şekilde, söz konusu kanun maddelerinin uygulanmasına ilişkin olarak çıkarılan VU.K. 500, 530 ve 537 Seri No.lu VUK Tebliğlerinde de yer almıştır. Nitekim, tüm yasal düzenlemelerde yer alan hüküm aynen aşağıdaki gibidir;

“Yeniden değerlemeye tabi tutulan iktisadi kıymetlerin elden çıkarılmasından önce (A) fıkrasında belirtilen enflasyon düzeltmesi yapılmasına ilişkin şartların oluşması halinde, anılan fıkranın (7) numaralı bendi uyarınca enflasyon düzeltmesi yapılır. Söz konusu bent gereği öz sermaye kalemlerinin düzeltilmesinde, bu madde kapsamındaki yeniden değerleme değer artış fonu öz sermayeden düşülür. Ayrıca mezkûr değer artış fonunun sermayeye ilavesi nedeniyle oluşan sermaye artışları sermaye artışı olarak dikkate alınmaz ve enflasyon düzeltmesine tabi tutulmaz.”

Ancak, söz konusu yasal düzenleme incelendiğinde burada iki halin söz konusu olduğu görülür. Birincisi; Bu bölümün başlığı olan DAF’ın, enflasyon düzeltmesi öncesi sermayeye ilave edilmiş hali, ikincisi de; sermayeye ilave edilmemiş ve başlangıç bilançosunda diğer bir deyişle, 31.12.2023 tarihli bilançolarda yer almış hali.

Birinci halde, aşağıda örneklerde de somutlaştıracağımız üzere, düzeltme öncesi sermayeye ilave edilmiş ve başlangıç bilançosunda (31.12.2023) yer almayan DAF’ın, sermayenin düzeltilmesinde, sermayeden düşülmesi gerekir. Haliyle, bu düzeltme sonucunda, sermayenin enflasyona göre düzeltilmesinin daha az bir tutara baliğ olacağı açıktır. Ancak, teknik olarak doğru bir düzenlemedir. Zira,  DAF’ın kendisi bir anlamda enflasyon düzeltmesidir. Aksi halde, mükerrer bir düzeltme söz konusu olacaktır.

III- ENFLASYON DÜZELTME ÖNCESİ SERMAYEYE İLAVE EDİLMEMİŞ, BAŞLANGIÇ BİLANÇOSUNDA YER ALAN DAF’IN GÖRECEĞİ İŞLEM

Dikkat edilirse, Kanun maddesinde düzeltmeye konu başlangıç bilançosunda yer alan DAF için, öz sermaye kalemlerinin enflasyona göre düzeltmesinde, öz sermayeden düşüleceği hüküm altına alınmıştır. DAF’ın öz sermayeden düşülmesi ne demektir? Bunun için yapılması gerekli işlemler nedir sorusu akla gelmektedir.

Bilindiği üzere bu konuda yasal düzenleme, 2004 yılına ilişkin enflasyon düzeltmesinin uygulamasında, 31.12.2003 tarihli bilançosunun düzeltmesinde geçerli olan işlemleri düzenleyen VUK’un geçici 25. maddesinde yer almıştır. Geçici 25. maddenin (e) bendinde aynen şu ifadelere yer verilmektedir; “Öz sermaye kalemlerinin düzeltilmesinde, 01.01.2004 tarihinden önce ayrılan yeniden değerleme değer artış fonu gibi fonlar öz sermayeden düşülür. Bu ve benzeri fonların sermayeye ilavesi nedeniyle oluşan sermaye artışları sermaye artışı olarak dikkate alınmaz ve enflasyon düzeltmesine tabi tutulmaz.

Bilindiği üzere 2021 yılında, mükerrer 298. maddesinin (A) fıkrasına göre, enflasyon düzeltmesi için öngörülen şartların gerçekleşmesine rağmen, Vergi İdaresi, 16 yılı aşkın bir süreç içinde uygulanmayan enflasyon muhasebesine şirketlerin hazırlıklı olmamaları gibi vs. nedenlerle, VUK’un geçici 33. maddesiyle 2024 yılına ertelemiştir. Buna göre, 31.12.2023 düzeltmeye konu başlangıç bilançosu olmak üzere, 2024 yılı faaliyet sonuçları enflasyon düzeltmesine tabi tutulacaktır. Vergi İdaresi, bu erteleme öncesi, 2021 yılında enflasyon düzeltmesinin uygulanacağına ilişkin olarak, enflasyon düzeltme Tebliğ taslağı yayımlamıştır. Ancak, söz konusu yasal ertelemeyle, bu Tebliğ taslak olarak kalmış ve işlerlik kazanmamıştır. 2024 Yılında, enflasyon düzeltmesi yürürlüğe girmesi ile söz konusu tebliğ taslağının işlerlik kazanacağı açıktır. Bu tebliğ taslağı da, 2004 yılında uygulanan enflasyon düzeltmesi mevzuatı esas alınarak ve bu mevzuata atıf yapılarak hazırlanmıştır. Nitekim Tebliğ taslağında, şu ifadelere yer verilmektedir;

“31.12.2021 (31.12.2023) tarihli bilançonun düzeltilmesi; 213 sayılı Kanun’un mükerrer 298. Maddesinin (A) fıkrası hükümleri, mezkûr fıkranın uygulamasına ilişkin daha önce yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile bu Tebliğ’de belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde yapılır.” İfadelerine yer verilmiştir. Dolayısıyla, 5024 sayılı Kanunla yürürlüğe giren enflasyon düzeltmesine ilişkin Vergi Mevzuatımızda yer alan tüm düzenlemeler geçerliliğini korumaktadır. Bu durumda, VUK’un mükerrer 298 ve geçici 25. maddelerindeki yasal hükümleri ile bu hükümlerinin uygulanmasına ilişkin VUK 328,338 no.lu tebliğler ve Gelir İdaresinin yayımladığı 3, 9 ve 17 Seri no.lu VUK sirküleri geçerliliğini korumaktadır.

Yukarıdaki bu teorik açıklamalarımızı, örnek olaylar üzerinden somutlaştırarak, değerlendirmelerimizi yapalım.

IV- ÖRNEK OLAYLAR VE DEĞERLENDİRMELERİMİZ

A- SERMAYEYE İLAVE EDİLMİŞ D.A F.’ UNUN, ENFLASYON DÜZELTMESİNDE GÖRECEĞİ İŞLEM

Örnek olaya ilişkin veriler aşağıdaki gibidir;        

* Örnek olayımız, 31.12.2023 tarihli bilançonun düzeltmesine ilişkindir. Ancak, 2023 yılı henüz gelmediği için, YURT İÇİ ÜFE ORANLARINA bağlı olarak tespit edilen ENFLASYON DÜZELTME KATSAYILARININ tespiti de mümkün değildir. Bu nedenle, örneğimizdeki parasal olmayan kalemlerin, 31.12.2023 tarihlerine ilişkin düzeltme katsayıları da Tahmini olarak belirlenmiştir.

* Şirket, 7326 Sayılı Kanunla değişik VUK’un geçici 31. maddesine göre yeniden değerleme yapmış ve DAF 31.12.2021 tarihli bilançoda yer almıştır (Bu tabloya ilişkin hesaplamalar, Yaklaşım Dergisi, Temmuz/2022, 355 sayısında yer almaktadır.)

AKTİF              31.12.2021 TARİHLİ BİLANÇO (YİNEDEN DEĞERLEME SONRASI)     PASİF

KASA

10.000,00

K.VADELİ YABANCI KAYNAKLAR

3.000.000

BANKALAR                                                  

500.000

U.VADELİ YABANCI KAYNAKLAR

6.000.000

MAKİNELER

12.350.000

ÖZ KAYNAKLAR

23.291.000TL

BİRİKMİŞ AMORTİSMAN(-)

-3.705.000

SERMAYE                        (6.510.000)

BİNALAR                                               

24.100.000

D.AF.                              (19.698.000)                                       

BİRİKMİŞ AMORTİSMAN(-)

-964.000

GEÇMİŞ YIL ZARARI     (-1.200.000)

DÖNEM ZARARI             (-1.717.000)

TOPLAM

32.291.000TL

TOPLAM

32.291.000TL

Şirket, 2022 yılı ocak ayı içinde, bilançosunda görülen DAF’ı sermayeye ilave etmiştir. Şirket, 2023 yılı sonuna kadar geçici 32. veya mükerrer 298/Ç maddesi uyarınca, iktisadi kıymetleri için herhangi bir yeniden değerleme yapmamıştır. Ancak, 2022 ve 2023 yıllarında iktisadi kıymetlerin yeniden değerlenen bedelleri üzerinden amortisman ayrılmasına devam edilmiştir (Ayrılan amortismanlara ilişkin hesaplamalar, yukarıda atıf yapılan derginin Temmuz sayısında yer almaktadır.). Düzeltme öncesi 31.12.2023 tarihli bilanço aşağıdaki gibidir;

AKTİF              31.12.2023 TARİHLİ BİLANÇO (ENFLASYON DÜZELTME ÖNCESİ)    PASİF

KASA

10.000

K.VADELİ YABANCI KAYNAKLAR

3.000.000

BANKALAR                                                  

500.000

U.VADELİ YABANCI KAYNAKLAR

6.000.000

MAKİNELER

12.350.000

ÖZ KAYNAKLAR

19.857.000

BİRİKMİŞ AMORTİSMAN(-)

-6.175.000

SERMAYE                           (26.208.000)

BİNALAR                                               

24.100.000

D.AF.                           -                                       

BİRİKMİŞ AMORTİSMAN(-)

-1.928.000

GEÇMİŞ YIL ZARARI        (-4.634.000)

DÖNEM ZARARI                (-1.717.000)

TOPLAM

28.857.000TL

TOPLAM

28.857.000TL

* Enflasyon Düzeltme Katsayısına İlişkin Veriler ve Açıklamalar

Düzeltmeye esas alınan tarih, her iki duran varlık için ayni tarihtir. Bu tarih de, yeniden değerlemenin yapıldığı tarih olan 31.12.2021’dir. Bu tarihin Yİ-ÜFE endeksi 1.022,25’dir.

Yine, 31.12.2021 tarihi esas alınarak, 31.12.2023 tahmini Yİ-ÜFE 3.066,75 olarak hesaplanmıştır.

- Düzeltme Katsayısı; 3.066,75/ 1.022,25= 3.0

Duran Varlıkların Düzeltmesi; 109.350.000 TL (12.350.000 + 24.100.000 * 3.0)

Birikmiş Amortismanların Düzeltmesi;

Birikmiş Amortismanlar, VUK 328 Seri no.lu tebliğindeki açıklamalar ve hesaplamalar dikkate alınarak aşağıdaki şekilde düzeltilmiştir.

- Makineler Birikmiş Amortismanların Düzeltmesi;

- Makinelerin 31.12.2023 Tarihi İtibariyle Düzeltilmiş Değeri;

(12.350.000*3.00)= 37.050.000,00 TL

- 2022 ve 2023 Yıllarında ayrılan Amortismanlar; (12.350.000*0.10) + (12.350.000*0.10=) 2.470.000 TL

- 31.12.2023   tarihi    İtibariyle Birikmiş Amortismanlar; (2.470.000+3.705.000=) 6.175.000 TL

- Birikmiş Amortismanların Düzeltmesi; 6.175.000*3,00= 18.525.000 TL

- Binaların Birikmiş Amortismanlarının Düzeltmesi;

- Binaların 31.12.2023 Tarihi İtibariyle Düzeltilmiş Değeri;

(24.100.000 *3.0)= 72.300.000 TL

- 2022 ve 2023 Yıllarında ayrılan Amortismanlar; (24.100.000*0.02) + (24.100.000*0.02=) 964.000 TL

31.12.2023 Tarihi İtibariyle Birikmiş Amortismanlar; (964.000+964.000=) 1.928.000 TL

- Birikmiş Amortismanların Düzeltmesi; 1.928.000*3,00= 5.784.000 TL

* Sermayenin Düzeltmesi

Yukarıda belirttiğimiz gerek tebliğ taslağında, gerekse yeniden değerlemeye ilişkin VUK geçici maddelerinde ve mükerrer 298/Ç maddesinde sermayenin enflasyon düzeltmesinde; 31.12.2023 tarihli bilançoda görülen sermayede, önceki tarihlerde sermayeye ilave edilmiş DAF’ın bulunması halinde, söz konusu DAF düşülerek, enflasyon düzeltmesi yapılacağı öngörülmüştür.

Şirket 2019 yılı ocak ayında kurulmuş olup, ödenmiş sermayesi 6.510.000 TL

Düzeltme Katsayısı; 3.066,75/ 424.86= 7.218

- Düzeltilmiş Değer; (26.208.000-19.698.000)*7.218= 46.989.180 TL

*Geçmiş Yıl Zararların Düzeltilmesi;

31.12.2023 tarihli bilançoların enflasyon düzeltmesinde de geçerli olacağı belirtilen yukarıda atıf yapılan mevzuata göre, bilançolarda görülen geçmiş yıl zararları ve dönem zararlarının düzeltme konusu olmayacağı, ayni bedelle, enflasyon düzeltme hesabına atılarak kapatılacağı, bu hesabın farkına göre oluşan geçmiş yıl kârları ve zararlarında yer almış olacağı belirtilmiştir. Diğer bir deyişle, düzeltme farkının sonucuna göre, enflasyon geçmiş yıl zararlarını artıracak veya enflasyon geçmiş yıl kârlarını azaltacaktır. Yapılması gereken muhasebe kaydı aşağıdaki gibi olacaktır;

–––––––––––––––––/––––––––––––––––

698-Enflasyon Düzeltme

     Hesabı

6.351.000

     580- Geçmiş Yıllar Zararları

6.351.000

–––––––––––––––––/––––––––––––––––

Yukarıda belirtilen 31.12.2023 tarihli bilançoda parasal olmayan kalemlerin düzeltmesine ilişkin Enflasyon düzeltme hesabı aşağıdaki gibi olacaktır;

Enflasyon Düzeltme Hesabı (698)

Sermaye EDF  40.479.180

Makineler E.D.F.         24.700.000

Birikmiş Amort. E.D.F. 16.206.000

Binalar E.D.F.             48.200.000

Geçmiş Yıl Zararları. 6.351.000

TOPLAM       63.036.180 TL

TOPLAM                    72.900.000 TL

                        9.863.820 TL

 

Bu hesaplamalardan ve açıklamalardan sonra 31.12.2023 tarihli enflasyon düzeltmesi yapılmış bilanço aşağıdaki gibi olacaktır.

AKTİF              31.12.2023 TARİHLİ BİLANÇO (ENFLASYON DÜZELTME SONRASI)     PASİF

KASA

10.000

K.VADELİ YABANCI KAYNAKLAR

3.000.000

BANKALAR                                                  

500.000

U.VADELİ YABANCI KAYNAKLAR

6.000.000

MAKİNELER

37.050.000

ÖZ KAYNAKLAR

76.551.000

BİRİKMİŞ AMORTİSMAN(-)

-18.525.000

SERMAYE  (46.989.180+19.698.000=66.687.100)         

BİNALAR                                               

72.300.000

ENFL. GEÇMİŞ YIL KÂR   (9.863.820)

BİRİKMİŞ AMORTİSMAN(-)

-5.784.000

 

TOPLAM

85.551.000 TL

TOPLAM

85.551.000 TL

B- SERMAYEYE İLAVE EDİLMEMİŞ, BİLANÇOLARDA YER ALAN DAF’IN ENFLASYON DÜZELTMESİNDE GÖRECEĞİ İŞLEM

Bu bölümde de, örnek olayımızdaki ayni şirkete ilişkin veriler ve hesaplamalar esas alınacaktır. Yalnızca bu

bölümün başlığına uygun olarak, şirketin 31.12.2023 tarihli düzeltme öncesi bilançosunda DAF, sermayeye ilave edilmemiş olarak, öz kaynaklarda yer almaktadır. Şirketin 31.12.2003 tarihli düzeltme öncesi bilanço aşağıdaki gibidir; 

AKTİF              31.12.2023 TARİHLİ BİLANÇO (ENFLASYON DÜZELTME ÖNCESİ)    PASİF

KASA

   10.000

K.VADELİ YABANCI KAYNAKLAR

            3.000.000

BANKALAR                                                  

500.000

U.VADELİ YABANCI KAYNAKLAR

6.000.000

MAKİNELER

12.350.000

ÖZ KAYNAKLAR

19.857.000

BİRİKMİŞ AMORTİSMAN(-)

-6.175.000

SERMAYE                           (6.510.000)

BİNALAR                                               

24.100.000

D.AF.                                 (19.698.000)                                       

BİRİKMİŞ AMORTİSMAN(-)

-1.928.000

GEÇMİŞ YIL ZARARI        (-4.634.000)

DÖNEM ZARARI                (-1.717.000)

TOPLAM

28.857.000 TL

TOPLAM

28.857.000 TL

Önceki örnek olaydaki DAF’ın dışındaki parasal olmayan kıymetlerin düzeltmesi bu örnek olayda da aynen geçerli olacaktır. Bu örnekte önceki örnekten farklı olarak, DAF sermayeye ilave edilmemiş olduğundan, enflasyon düzeltme hesabı ile kapatılarak, bu hesabın bakiyesi içinde, diğer bir deyişle enflasyon geçmiş yıl kâr/

zararları içinde yer alacaktır. DAF’ın enflasyon düzeltmesine ilişkin yevmiye maddeleri aşağıdaki gibi olacaktır; 

–––––––––––––––––/––––––––––––––––

522- DAF

19.698.000

      698- Enflasyon Düzeltme
              Hesabı

19.698.000

–––––––––––––––––/––––––––––––––––

  

Enflasyon Düzeltme Hesabı (698)

Sermaye EDF  40.479.180

Makineler E.D.F.         24.700.000

Birikmiş Amort. E.D.F. 16.206.000

Binalar E.D.F.             48.200.000

Geçmiş Yıl Zararları. 6.351.000

DAF           19.698.000

TOPLAM       63.036.180 TL

TOPLAM                    92.598.000 TL

                    (29.561.820 TL)

 

      

–––––––––––––––––/––––––––––––––––

Enflasyon Düzeltme Hs.

29.561.820

   Enflasyon Geçmiş Yıl Kârları/
    Zararlar Hs.

29.561.820

–––––––––––––––––/––––––––––––––––

Bu tespitler ve hesaplamalarımızın ışığı altında, şirketin 31.12.2003 tarihli enflasyon düzeltmesi yapılmış bilançosu aşağıdaki gibidir;

AKTİF              31.12.2023 TARİHLİ BİLANÇO (ENFLASYON DÜZELTME SONRASI)     PASİF

KASA

10.000

K.VADELİ YABANCI KAYNAKLAR

3.000.000,00

BANKALAR                                                  

500.000

U.VADELİ YABANCI KAYNAKLAR

6.000.000,00

MAKİNELER

37.050.000

ÖZ KAYNAKLAR

76.551.000,00

BİRİKMİŞ AMORTİSMAN(-)

-18.525.000

SERMAYE                           (46.989.180)

BİNALAR                                               

72.300.000

ENFL. GEÇMİŞ YIL KÂRL   (29.561.820)

BİRİKMİŞ AMORTİSMAN(-)

-5.784.000

 

TOPLAM

85.551.000TL

TOPLAM

85.551.000TL

Yukarıda düzeltilmiş bilançodan görüleceği üzere, DAF kalkmış ve enflasyon geçmiş yıl kârları içinde yer almıştır. DAF’ın sermayeye ilave edilmiş halinden farkı, DAF yine düzeltme dışında kalmış ve nihai olarak ayni tutarla sermayede kalmıştır. DAF’ın sermayeye ilave edilmemiş durumunda ise, yine düzeltilmemiş olarak, bu sefer enflasyon geçmiş yıl kârları içinde kalmıştır. Dolayısıyla, şirketin her iki halde öz sermayesinde bir değişiklik olmamıştır. 

Yine yukarıda atıf yapıldığı üzere, 2023 yılı bilançosu ve 2024 yılı enflasyon düzeltmesinde de yürürlükte olmaya devam edeceği belirtilen 2004 yılı VUK mevzuatında, ENFLASYON GEÇMİŞ YILLAR KÂRLARI/ZAZARARLARI olarak yer alan hesap, VUK Geçici 25. maddesinin (g) bendinde; düzeltmesinin enflasyon geçmiş yıl kârları olarak sonuçlanması halinde, vergiye tabi tutulmayacağı, zarar olması halinde de, zarar olarak kabul edilmeyeceği hüküm altına alınmıştır.

Ancak, Kanun’un bu açık hükmüne rağmen, VUK’un 338 Sıra No.lu VUK Genel Tebliği’nin, 6 no.lu dipnotunda; 31.12.2003 tarihli bilançonun düzeltilmesi sonucu ortaya çıkan geçmiş yıllar kâr/zararının da, taşıma katsayısı ile düzeltileceği belirtilmiştir. Bu düzeltmeler sonucunda, eğer şirketin 31.12.2023 tarihli bilançosunun enflasyon düzeltmesinde ENFLASYON GEÇMİŞ YIL ZARARLARI çıkıyorsa, taşıma katsayısı ile düzeltilmesi sonucu, ENFLASYON FARKI DÜZELTME KÂRLARI(658) adı altında kurumlar vergisi matrahı konusu olacaktır. Öte yandan, eğer, enflasyon düzeltme bilançosunda, ENFLASYON GEÇMİŞ YIL KÂRLARI çıkmışsa, 2024 yılı düzeltmesinde, taşıma katsayısı ile çarpılarak, fark, ENFLASYON FARKI DÜZELTME ZARARLARI adı altında, kurumlar vergisi matrahını aşağı çekerek, daha az kurumlar vergisi ödenecektir.

Bu konu, hazırladığım dava dilekçesi ile danışmanlığını yaptığımız şirket, 2005 yılında İHTİRAZİ KAYITLA BEYANAME vererek, dava konusu yapmıştır. Hem Vergi Mahkemesinde, hem de Danıştay’da dava oy birliği ile kazanılmıştır. Ancak, o tarihten beri enflasyon düzeltmesi uygulanmadığından bu konuya ilişkin idarenin yaklaşımı belli olmamıştır. 2024 yılında, idare tarafından bu yargı kararı dikkate alınmadığında, tekrar ihtilaf konusu oluşturması mümkündür. 

Bilindiği üzere, öz sermayesi güçlü olan, diğer bir deyişle varlıklarının finansmanında kendi öz kaynaklarını kullanan şirketlerde, başlangıç bilançolarının enflasyon düzeltmesi sonucunda, ENFLASYON GEÇMİŞ YIL ZARARLARI, aksi durumda, ENFLASYON GEÇMİŞ YIL KÂRLARI çıkmaktadır.

Bu tespitimizin ışığı altında, makalemizin konusunu değerlendirdiğimizde; DAF bilindiği üzere, bir öz sermaye kalemidir. Enflasyon düzeltmesinde, ister sermayeye ilave edilmiş olsun, ister bilançoda mevcut olsun, her iki halde de, düzeltme konusu olmadığı için, yukarıdaki örneklerde de görüleceği üzere, düzeltmeler sonucunda da, öz sermayelerde bir değişiklik olmamaktadır. Zira, sermayeye ilave edilmiş durumda, sermayeden düşülerek, enflasyon düzeltmesi yapılır, bilançoda yer alması halinde de, düzeltme konusu olmayarak, enflasyon düzeltme hesabının içinde, ayni bedelle yer alarak, düzeltme hesabının bakiyesine göre, yani ENFLASYON KÂRLARI/ZARARLARI içinde yer alır. Eğer, düzeltme sonucunda enflasyon geçmiş yıl kârları çıkmışsa, DAF kadar enflasyon geçmiş yıl kârları artmıştır. Eğer, enflasyon geçmiş yıl zararları çıkmışsa, DAF’u kadar geçmiş yıl zararları azalmıştır.

Burada bir hususa dikkat çekmek istiyoruz; yukarıdaki açıklamalarımızdan görüleceği üzere, VUK’un geçici 31 ve geçici 32. maddelere göre oluşan DAF’lar vergilenmiş fonlardır. Nitekim, görüşümüze göre idare, bu fonları, vergili fonlar olduğu için, fonun ilgili iktisadi kıymetin satışı halinde dahi, kâr unsuru olarak görmemekte ve bilançolarda kalmasına imkan vererek vergi dışı bırakmaktadır veya sermayeye ilave edilmektedir. Bu fonların ortadan kalkması, ancak, yukarıda da ayrıntılı olarak açıkladığımız üzere, 31.12.2023 tarihli bilançoların enflasyon düzeltmesi ile mümkün olacaktır. Öte yandan, bir önceki paragraflarda belirttiğimiz üzere, DAF’ın enflasyon düzeltme konusu olmaması nedeniyle, enflasyon geçmiş yıllar kârları ve zararları içinde yer alacak veya düzeltme konusu olmadan sermaye içinde yer almaya devam edecektir. Bu durumda, 2024 yılı enflasyon düzeltmesinde, her iki halde de taşıma katsayısı ile düzeltme söz konusu olacağı için, Enflasyon fark hesabı yoluyla kurumlar vergisi matrahına etkide bulunacaktır.

Yine mevzuata göre, sermayeye ilave edilmiş DAF’lar, başlangıç bilançosunun düzeltmesinde, sermayeden düşülerek düzeltme konusu olmazken, ayni şekilde, taşıma katsayısı ile takip eden yılın enflasyon düzeltmesinde de bu DAF’lar yine sermayeden düşülmesi gerekir. Zira, bu husus Geçici 25. maddede şu cümleler ile vücut bulur; “ …… Bu ve benzeri fonların sermayeye ilavesi nedeniyle oluşan sermaye artışları sermaye artışı olarak dikkate alınmaz ve enflasyon düzeltmesine tabi tutulmaz.” görülüyor ki, DAF’lar ister başlangıç bilançosunun düzeltmesinde olsun, ister taşıma katsayısı ile takip eden yıla ilişkin düzeltmede olsun düzeltme konusu olmaz. Dolayısıyla, sermayeye ilave edilmiş durumda, ertesi yılda kurumlar vergisi matrahını etkileyen durumda olmaz. Oysa, DAF’ın sermayeye ilave edilmemiş durumunda, başlangıç bilançosunun düzeltmesi sonucunda, ENFLASYON GEÇMİŞ YILLAR KÂRLAR/ZARARLAR içinde yer alacağı için, yukarıda atıf yaptığımız mevzuata göre, söz konusu geçmiş yıllar kârlar/zararlar ertesi yıl taşıma katsayısı ile düzeltilerek, ENFLASYON FARKLARI HESABINDA yer alacağı kurumlar vergisi matrahını etkileyecektir.

V- SONUÇ

VUK’un geçici 33. maddesi ile enflasyon düzeltmesi, 2021 yılında şartların oluşmasına rağmen, 2024 yılına ertelenmiştir. Bilindiği üzere, 2024 yılı enflasyon düzeltmesi, 31.12.2023 tarihli bilançonun enflasyon düzeltmesi ile başlangıç yapılarak, 2024 yılı faaliyet sonuçları düzenlenen mali tablolarda enflasyon düzeltmesine tabi olacaktır. Daha 2 yıla yakın bir süre olmasına rağmen, Kanunun erteleme gerekçelerinden biri,  şirketlerin muhasebe servislerinin, bu kadar girift ve karmaşık olan mevzuata hazırlanmalarını sağlamaktır.

Bu konuda arka arkaya yayımlanan makalelerimiz, Yasa’nın bu amacını taşımakta, ayni zamanda, gündeme gelebilecek tartışma konularını okuyucuya sunmaktır. Bilindiği üzere, 2004 yılında uygulanan enflasyon muhasebesi yalnızca bir yıl uygulandığından, sorunlar ayrıntılı tartışma konusu olmamıştır. Enflasyon düzeltmesinin, 20 yıl gibi uzun bir süre uygulanmaması, mevzuata ilişkin birçok sorunun tartışılmaksızın atıl kalmasına neden olmuştur. Bildiğimiz kadarıyla, yargıya intikal etmiş ve sonuçlanmış konulardan birisi de, yukarıda belirttiğimiz ihtilaf konusudur. Dava, enflasyon uygulamasının sona ermesinden beş yıl sonra sonuçlanmıştır. Haliyle, yukarıda anılan ihtilaf, tartışma konusu dahi olmamıştır. İşte makalelerimizdeki konular, 2024 yılında uygulanacak enflasyon düzeltmesinde tartışma konusu olabilecek konularındandır. Yazmaya devam edeceğiz(1).

Ferhat FAHRAN*

Yaklaşım / Ağustos 2022 / Sayı: 356

* YMM, E. Maliye Baş Hesap Uzmanı

(1) Ferhat FAHRAN, “Enflasyona Göre Düzeltilmiş Bilançoda Yer Alan Geçmiş Yıl Kârlarının Dağıtılması, Yaklaşım Dergisi, Ağustos-2007, Sayı; 176; Ferhat FAHRAN; “31.12.2003 Tarihli Bilançonun Enflasyon Düzeltmesinde Ortaya Çıkan Geçmiş Yıl Zararlarının, Takip Eden Yıllarda Taşıma Katsayısı İle Düzeltilmesi Sonucu Ortaya Çıkan Gelirin, Vergi Konusu Olmasının, Vergi Hukuku Yönünden Değerlendirilmesi”, Yaklaşım Dergisi, Eylül-2005, Sayı: 153, Ekim-2005, Sayı: 154; Ferhat FAHRAN, “Enflasyon Düzeltmesi Sonucunda Ortaya Çıkan Geçmiş yıl Zararlarının kâr Dağıtımına Etkisinin Değerlendirilmesi”, Yaklaşım Dergisi, Sayı: 145, Ocak 2005

I- GİRİŞ

Çağdaş çalışma metotlarının çalışan bireye getireceği efor yüküne karşılık koyduğu asgari dinlenme süreleriyle bireyin sağlığını göz ardı etmemeyi hedefleyen günlük, haftalık veya aylık olarak saptanabilecek azami çalışma süresine ilişkin düzenlemeler, hangi tür çalışmanın hangi esaslarla ücretlendireceğini de içermektedir. Uygulamada işyerlerinde faaliyetin devamlılığı ya da işin niteliği gibi nedenlerle işçilerin vardiyalar (postalar) halinde çalıştırılmaları bir zorunluluk olarak ortaya çıkabilmektedir. Vardiya (posta) çalışması, normal çalışmadan farklı zorlukları beraberinde getirdiğinden işçinin korunması ilkesinin bir sonucu olarak kanunda özel bir şekilde düzenlenmiştir. Yasal mevzuatımızda postalar halinde çalışan işçilere, diğer işçiler gibi bedeni ve ruhi yorgunlarını gidermeleri için haftanın bir gününde 24 saatten az olmamak üzere ve nöbetleşme yolu ile hafta tatili verilmesi zorunluluğu getirilmiştir. Bu makalede 4857 sayılı İş Kanunu ve ilgili yönetmelik hükümlerinde yer alan postalar halinde çalışmaya ilişkin usul ve esaslar hakkında bilgi verilecek daha sonra postalar halinde çalışılan bir işyerinde işçilerin hafta tatillerinin nasıl kullandırılması gerektiği sorusuna mevzuat hükümleri ve konuyla ilgili yargı kararı çerçevesinde cevap aranacaktır.

II- ÇALIŞMA SÜRESİ

Genel bakımdan çalışma süresi haftada en çok 45 saattir. Aksi kararlaştırılmamışsa bu süre, işyerinde haftanın çalışılan günlerine eşit ölçüde bölünerek uygulanır. 4857 sayılı İş Kanunu’nun, 63. ve İş Kanununa İlişkin Çalışma Süreleri Yönetmelik 4. maddesi gereği günlük çalışma süresi her ne şekilde olursa olsun 11 saati aşamaz. Yapılan işlerin niteliğine göre, işçiler için farklı şekilde düzenlenebilecek olan günlük çalışmanın başlama ve bitiş saatleri ile dinlenme saatlerinin işyerlerinde işçilere uygun araçlarla duyurulması gerekmektedir.

A- DENKLEŞTİRME ESASINA GÖRE ÇALIŞMADA ÇALIŞMA SÜRESİ

Tarafların yazılı anlaşması ile haftalık normal çalışma süresi, işyerinde haftanın çalışılan günlerine günde onbir saati aşmamak koşuluyla farklı şekilde dağıtılabilir. Günlük çalışma saatlerini 11 saate kadar artırılarak oluşturulabilecek yoğunlaştırılmış iş haftası veya haftalarından sonraki dönemde işçinin daha az sürelerle çalıştırılması suretiyle, toplam çalışma süresi, çalışması gereken toplam normal süreyi geçmeyecek şekilde denkleştirilir. Bu durumda,  iki aylık süre içinde işçinin haftalık ortalama çalışma süresi, normal haftalık çalışma süresini aşamayacaktır. Toplu iş sözleşmeleri ile denkleştirme esasına göre çalışma süresi dört aya kadar artırılabilecektir. Parça başına, akort veya götürü gibi yapılan iş tutarına göre ücret ödenen işlerde de denkleştirmeye ilişkin hükümleri uygulanır. Denkleştirme dönemi içinde günlük ve haftalık çalışma süreleri ile denkleştirme süresi uygulamasının başlangıç ve bitiş tarihleri işverence belirlenmelidir.

B- KISMİ SÜRELİ ÇALIŞMADA ÇALIŞMA SÜRESİ

İşyerinde tam süreli iş sözleşmesi ile yapılan emsal çalışmanın üçte ikisi oranına kadar yapılan çalışma kısmi süreli çalışmadır. Buna göre, bir işin kısmi süreli sayılabilmesi için haftalık çalışma süresinin 30 saatten az olarak belirlenmesi gerekmektedir. İşçinin normal haftalık çalışma süresinin, tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal işçiye göre önemli ölçüde daha az belirlenmesi durumunda sözleşme kısmi süreli iş sözleşmesidir. Kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalıştırılan işçi, ayırımı haklı kılan bir neden olmadıkça, salt iş sözleşmesinin kısmi süreli olmasından dolayı tam süreli emsal işçiye göre farklı işleme tabi tutulamaz. Kısmi süreli çalışan işçinin ücret ve paraya ilişkin bölünebilir menfaatleri, tam süreli emsal işçiye göre çalıştığı süreye orantılı olarak ödenir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun, 63. maddesi kapsamında çıkarılan İş Kanununa İlişkin Çalışma Süreleri Yönetmeliği’nin 6. maddesinde “işyerinde tam süreli iş sözleşmesi ile yapılan emsal çalışmanın üçte ikisi oranına kadar yapılan çalışma kısmi süreli çalışmadır”. Gerekçede “üçte ikisinden az” olan çalışma ifadesi kullanılmışken, yönetmelikte üçte iki oranına kadar yapılan çalışmalar kısmi çalışma sayılmıştır. Bu durumda emsal işçiye göre 45 saat olarak belirlenen normal çalışmanın taraflarca 30 saat ve daha altında kararlaştırılması halinde, kısmi süreli iş sözleşmesinin varlığından söz edilir.

C- TELAFİ ÇALIŞMASINDA ÇALIŞMA SÜRESİ

Telafi kelime anlamı olarak  ”karşılama, yerine koyma” demektir. Telafi çalışması, işçilerin bazı nedenlerle işyerinde çalışamamaları halinde çalışılamayan bu sürelerin belli bir zaman dilimi içinde ve normal çalışma sürelerinin üzerinde çalışarak işveren açısından fazla çalışma ücreti ödenmesine gerek kalmaksızın telafi edilmesini sağlayan bir çalışma biçimidir. Zorunlu nedenlerle işin durması, ulusal bayram ve genel tatillerden önce veya sonra işyerinin tatil edilmesi veya benzer nedenlerle işyerinde normal çalışma sürelerinin önemli ölçüde altında çalışılması veya tamamen tatil edilmesi ya da işçinin talebi ile kendisine 4857 sayılı İş Kanunu, iş sözleşmeleri ve toplu iş sözleşmeleri ile öngörülen yasal izinleri dışında izin verilmesi hallerinde, işçinin çalışmadığı bu sürelerin telafisi için işçiye yaptırılacak çalışma, telafi çalışmasıdır. Telafi çalışması yaptıracak işveren; bu çalışmanın yukarıda sayılan nedenlerden hangisine dayandığını açık olarak belirtmek, hangi tarihte çalışmaya başlanacağını, ilgili işçilere bildirmek zorundadır. Telafi çalışması, kaynağını oluşturan zorunlu nedenin ortadan kalkması ve işyerinin normal çalışma dönemine başlamasını takip eden 2 ay içerisinde yaptırılır. Telafi çalışması, günlük en çok çalışma süresi olan 11 saati aşmamak koşulu ile günde 3 saatten fazla olamaz. Tatil günlerinde telafi çalışması yaptırılamaz.

D- FAZLA ÇALIŞMA VE FAZLA SÜRELERLE ÇALIŞMA SÜRELERİ

Fazla çalışma, ülkenin genel yararları yahut işin niteliği veya üretimin artırılması gibi nedenlerle yapılan ve haftalık kırkbeş saati aşan ancak bir işçi için bir yıllık toplamı ikiyüzyetmiş saatten fazla olamayacak çalışmalardır. Haftalık çalışma süresinin kırk beş saatin altında kararlaştırıldığı işyerlerinde kırk beş saate kadar yapılan çalışmalar fazla süreli çalışma olarak ifade edilir. Fazla çalışma veya fazla sürelerle çalışma sürelerinin hesabında yarım saatten az olan süreler yarım saat, yarım saati aşan süreler ise bir saat sayılır. Her bir saat fazla çalışma için normal çalışma ücretinin saat başına düşen tutarının % 50 yükseltilmesi suretiyle fazla çalışma ücreti ödenirken her bir saat fazla sürelerle çalışma için normal çalışma ücretinin saat başına düşen tutarının yüzde % 25 yükseltilmesi ile fazla sürelerle çalışma ücreti ödenir. Bu tip işyerlerinde yapılan çalışma kırk beş saatin üstüne çıkarsa kırk beş saati aşan kısım için yine normal saat ücretinin yüzde ellisi olan fazla çalışma ücreti ödenir. Gerek bir arıza sırasında, gerek bir arızanın mümkün görülmesi halinde yahut makineler veya araç ve gereç için hemen yapılması gerekli acele işlerde, yahut zorlayıcı sebeplerin ortaya çıkmasında, işyerinin normal çalışmasını sağlayacak dereceyi aşmamak koşulu ile işçilerin hepsi veya bir kısmına fazla çalışma yaptırılabilir. Bu durumda fazla çalışma yapan işçilere uygun bir dinlenme süresi verilmesi zorunludur. Parça başına veya yapılan iş tutarına göre ücret ödenen işlerde, fazla çalışma süresince işçinin ürettiği parça veya iş tutarının hesaplanmasında zorluk çekilmeyen hallerde, her bir fazla saat içinde yapılan parçayı veya iş tutarını karşılayan ücret esas alınarak fazla çalışma veya fazla sürelerle çalışma ücreti hesaplanır. Bu usulün uygulanmasında zorluk çekilen hallerde, parça başına veya yapılan iş tutarına ait ödeme döneminde meydana getirilen parça veya iş tutarları, o dönem içinde çalışılmış olan normal ve fazla çalışma saatleri sayısına bölünerek bir saate düşen parça veya iş tutarı bulunur. Bu yolla bulunan bir saatlik parça veya iş tutarına düşecek bir saatlik normal ücretin, yüzde elli fazlası fazla çalışma ücreti, yüzde yirmibeş fazlası fazla sürelerle çalışma ücretidir.

E- TAŞITLARDA ÇALIŞMA SÜRESİ

Karayollarında, demiryollarında ve deniz, göl ve akarsularda hareket halindeki taşıtlarda yapılan ve 854 sayılı Deniz İş Kanununa tabi olmayan taşıma işlerinde olduğu gibi iş süresinin bir haftanın çalışma günlerine bölünmesi suretiyle yürütülmesine nitelikleri bakımından olanak bulunmayan işlerde çalışma dönemi, işin niteliğine göre, en çok altı ayı geçmemek üzere, işveren tarafından belirlenir. Belirlenecek olan bu çalışma süresinin üst sınırı, bu dönem içindeki hafta sayısının, haftalık çalışma süresi çarpımı sonunda bulunan miktarı aşmamalıdır.

Çalışma süresinin haftalara tam bölünemediği hallerde, çalışma süresi iş günü üzerinden ve her iş günü 7,5 saatlik iş süresi kabul olunmak suretiyle hesaplanır. Bu kapsamdaki işlerde bir çalışma dönemi içindeki haftalık iş süresi kararlaştırılan çalışma dönemindeki çalışma süresinin bir iş haftasına düşen ortalamasının 45 saati geçmemesi koşuluyla 45 saatten az ya da çok olarak belirlenebilir. Bu kapsamdaki işlerde günlük iş süresi 11 saati, gece çalışma süresinin 7,5 saati, profesyonel ve ağır vasıta ehliyeti ile taşıt kullananların günlük çalışma süresi de 9 saati geçemez.

F- ÇALIŞMA SÜRESİNDEN SAYILAN VE SAYILMAYAN HALLER

• Madenlerde, taşocaklarında yahut her ne şekilde olursa olsun yeraltında veya su altında çalışılacak işlerde işçilerin kuyulara, dehlizlere veya asıl çalışma yerlerine inmeleri veya girmeleri ve bu yerlerden çıkmaları için gereken süreler,

• İşçilerin işveren tarafından işyerlerinden başka bir yerde çalıştırılmak üzere gönderilmeleri halinde yolda geçen süreler,

• İşçinin işinde ve her an iş görmeye hazır bir halde bulunmakla beraber çalıştırılmaksızın ve çıkacak işi bekleyerek boş geçirdiği süreler,

• İşçinin işveren tarafından başka bir yere gönderilmesi veya işveren evinde veya bürosunda yahut işverenle ilgili herhangi bir yerde meşgul edilmesi suretiyle asıl işini yapmaksızın geçirdiği süreler,

• Çocuk emziren kadın işçilerin çocuklarına süt vermeleri için belirtilecek süreler,

• Demiryolları, karayolları ve köprülerin yapılması, korunması ya da onarım ve tadili gibi, işçilerin yerleşim yerlerinden uzak bir mesafede bulunan işyerlerine hep birlikte getirilip götürülmeleri gereken her türlü işlerde bunların toplu ve düzenli bir şekilde götürülüp getirilmeleri esnasında geçen süreler, çalışma süresinden sayılır. İşin niteliğinden doğmayıp da işveren tarafından sırf sosyal yardım amacıyla işyerine götürülüp getirilme esnasında araçlarda geçen süre çalışma süresinden sayılmaz. İş Kanunu’nun, 68. maddesi uyarınca verilen ara dinlenmeleri de, çalışma süresinden sayılmaz.

III- VARDİYA SİSTEMİYLE ÇALIŞAN İŞÇİNİN HAFTA TATİLİ

Çalışma hayatının değişen koşullara uyum sağlaması amacıyla giderek esnekleşmesi, küreselleşme olgusu, teknolojik gelişmeler ve uluslararası rekabet normal çalışma biçimlerinin yerini yeni çalışma biçimlerinin almasına neden olmuştur. İşte bu yeni çalışma biçimlerinden biri de postalar halinde çalışmadır. İşyerlerinde faaliyetin devamlılığın sağlanması ya da işin niteliği gibi nedenlerle işçilerin postalar halinde çalıştırılmaları çoğu zaman zorunluluk olarak ortaya çıkabilmektedir. Ancak postalar halinde çalışma, normal çalışmadan farklı zorlukları beraberinde getirdiğinden işçinin korunması ilkesinin bir sonucu olarak kanunda özel bir şekilde düzenlenmiştir.

A- YASAL DÜZENLEME

4857 sayılı İş Kanunu’nun, 63. maddesinde işçilerin çalışma sürelerinin nasıl uygulanacağı ayrıntılı bir şekilde hükme bağlanmıştır. Kanunda tanımlanmayan çalışma süresi kavramı, İş Kanununa İlişkin Çalışma Süreleri Yönetmeliği’nin, 3. maddesinde “işçinin çalıştırıldığı işte geçirdiği süredir” şeklinde tanımlanmıştır. 4857 sayılı İş Kanunu’nun, 63. maddesinde genel bakımdan çalışma süresinin haftada en çok kırkbeş saat olacağı, aksi kararlaştırılmadıkça bu sürenin, işyerlerinde haftanın çalışılan günlerine eşit ölçüde bölünerek uygulanacağı belirtilmiştir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 69. ve 76. maddelerinde ve Postalar Halinde İşçi Çalıştırılarak Yürütülen İşlerde Çalışmalara İlişkin Özel Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte postalar halinde çalışmaya ilişkin özel koruyucu hükümlere yer verilmiştir.    

B- VARDİYALAR (POSTALAR) HALİNDE ÇALIŞMA

Nitelikleri dolayısıyla sürekli çalıştıkları için durmaksızın birbiri ardına postalar halinde işçi çalıştırılarak yürütülen işlerde posta sayısı 24 saatlik süre içinde en az üç işçi postası çalıştırılacak şekilde düzenlenir. Gece ve gündüz işletilen ve nöbetleşe işçi postaları çalıştırılarak yürütülen işlerde postalar; en fazla bir iş haftası gece çalıştırılan işçilerin, ondan sonra gelen ikinci iş haftasında gündüz çalıştırılmaları suretiyle ve postalar birbirlerinin yerini alacak şekilde düzenlenir. İşin niteliği ve yürütümü, iş sağlığı ve güvenliği göz önünde tutularak, gece ve gündüz postalarında iki haftalık nöbetleşme esası da uygulanabilir. Zorunluluk olmadıkça işçilerin postaları değiştirilemez. Ancak, gece çalışması nedeniyle sağlığının bozulduğunu raporla belgeleyen işçiye işveren, olanakların elverdiği ölçüde gündüz postasında durumuna uygun bir iş verir. İşveren işçileri posta değişimlerinde en az 11 saat dinlendirmek, gece döneminde (saat 20.00-06.00 arası) çalışan gece vardiyasının çalışmasını 7,5 saatle sınırlandırmak zorundadır. Çalışma süresinin yarısından çoğu gece dönemine rastlayan bir postanın çalışması gece çalışması sayılır. Posta değiştirilen işçiler de en az onbir saat dinlendirilmeden çalıştırılamaz. Gece postalarının oluşumunda gece dönemine denk düşen 20.00-06.00 saatleri arasındaki işçi postalarında, 18 yaşını doldurmamış çocuk ve genç işçiler çalıştırılamayacağına dikkat edilmelidir. Sağlık kuralları bakımından günde 7,5 saat ya da daha az çalışılması gereken işlerde işçi postaları sayısı, her bir postanın çalışma süresi, Sağlık Kuralları Bakımından Günde Ancak Yedibuçuk Saat veya Daha Az Çalışılması Gereken İşler Hakkında Yönetmelikte belirtilen günlük çalışma sürelerini aşmayacak şekilde düzenlenir. İşveren veya işveren vekilleri, “Postalar Halinde İşçi Çalıştırılarak Yürütülen İşlerde Çalışmalara İlişkin Özel Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğe” uygun şekilde posta sayısı ile her postanın işe başlama ve bitirme saatlerini, postalar halinde çalıştırdıkları işçilerin ad ve soyadlarını, ara dinlenmelerini, hafta tatillerini ve bunlara ilişkin değişiklikleri düzenleyerek işyerinde işçilerin kolayca görüp okuyabilecekleri şekilde ilan etmekle yükümlüdür. Yine Belediye sınırları dışındaki her türlü işyeri işverenleri ile belediye sınırları içinde olmakla beraber, posta değişim saatlerinde alışılmış araçlarla gidip gelme zorluğu bulunan işyeri işverenleri, gece postalarında çalıştıracakları kadın işçileri, sağlayacakları uygun araçlarla ikametgâhlarına en yakın merkezden işyerine götürüp getirmekle yükümlüdür.

C- VARDİYALAR (POSTALAR) HALİNDE ÇALIŞAN İŞÇİNİN HAFTA TATİLİ

Uygulamada postalar halinde çalışmanın sabit posta çalışması ve dönüşümlü posta çalışması olmak üzere iki çeşidinin bulunduğu, sabit posta çalışması adı verilen sistemde işçilerin sürekli olarak gündüz veya sürekli olarak gece postasında çalıştırıldıkları, dönüşümlü posta çalışmasında ise işçilerin belli bir program içerisinde 24 saat içerisinde dönüşümlü olarak gündüz, öğleden sonra ve gece postasında çalıştırıldıkları, sabit posta çalışmasında, işçilerin sürekli aynı postada çalışmasının yarattığı fiziki ve psikolojik sorunlar nedeniyle bu sistemin terkedildiği, bu nedenle dönüşümlü posta çalışmasının yaygın hale geldiği görülmektedir. Postalar Halinde İşçi

Çalıştırılarak Yürütülen İşlerde Çalışmalara İlişkin Özel Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte nitelikleri dolayısıyla sürekli çalışılan işyerlerinde 24 saatlik süre içinde en az üç işçi postası çalıştırılacak şekilde postaların düzenlenmesi gerektiği ancak turizm, özel güvenlik ve sağlık hizmeti yürütülen işlerde ve bu işlerin yürütüldüğü işyerlerinde faaliyet gösteren alt işveren tarafından yürütülen işlerde düzenleme 24 saatte iki posta olacak şekilde yapılabileceği belirtilmiştir. Nitelikleri dolayısıyla sürekli işçi çalışılmayan işyerlerinde de işçi postaları ile yürütülen diğer işlerde 24 saatlik süre içinde çalıştırılacak işçi postaları sayısı, her bir işçi postasının çalışma süresi, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 63. maddesinin üçüncü fıkrasında öngörülen İş Kanununa İlişkin Çalışma Süreleri Yönetmeliği’nde belirtilen günlük 11 saatlik çalışma süresini aşmayacak şekilde düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Uygulamada en sık ve en bilinen posta çalışması 08:00-16:00/16:00-24:00/24:00-08:00 saatleri arasındaki üçlü posta çalışmasıdır. Postalar Halinde İşçi Çalıştırılarak Yürütülen İşlerde Çalışmalara İlişkin Özel Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin “Hafta Tatili” başlığını taşıyan 11. maddesinde postalar halinde işçi çalıştırılarak yürütülen işlerde, işçilere, haftanın bir gününde 24 saatten az olmamak üzere ve nöbetleşme yolu ile hafta tatili verilmesinin zorunlu olduğu belirtilmiştir. Bu düzenleme doğrultusunda üçlü posta halinde çalışılan bir işyerinde, örneğin; 08:00 postasında işten çıkan bir işçi, 24 saat dinlendirildikten sonra ertesi günkü 08:00 postasında çalıştırılmaya devam ederse hafta tatili kullandırılmış sayılır mı? Yönetmelik hükmünde, hafta tatilinin kullandırılmış sayılabilmesi için iki şart aranmıştır. Bunlar; hafta tatilinin haftanın bir gününde verilmesi, 24 saatten az olmaması ve nöbetleşme yoluyla verilmesi şartlarıdır. İşveren, postalar halinde çalışma sisteminin konumuna göre, bu günlerin dışındaki bir günde işçinin hafta tatilini kullandırmak zorundadır(1). Yargıtay(2) konuya ilişkin bir kararında vardiyalı işçilerin hafta tatili gününün normal haftalık çalıştığı günleri takip eden gün olması gerektiğini belirtmiştir. Postalar halinde işçi çalıştırılarak yürütülen işlerde, bu çalışmanın yapıldığı günlerin dışındaki bir günde ve 24 saatten az olmamak üzere dinlenme verilmesi halinde hafta tatili kullandırılmış sayılacaktır. Örneğin; Pazartesi günü 08:00 postasında işten çıkan bir işçi, salı günü 24 saat hafta tatilini kullandıktan sonra salı gece 24:00’ten sonra çalışmasına devam edebilecektir. İşçiye pazartesi günü 08:00 postasından sonra 24 saat dinlenme verilip salı günü 08:00 postasında işe başlatılarak hafta tatilini kullandığının kabulü ilgili mevzuat hükümlerine ve yargı kararlarına aykırılık teşkil edecek, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 104. maddesi gereğince idari para cezası söz konusu olacaktır.

IV- SONUÇ

İşin veya işyerinin niteliği gereği, sürekli olarak faal vaziyetteki işyerlerinde, günün veya haftanın tüm zamanlarında, aynı günün değişik ancak birbirini izleyen zaman dilimlerinde ayrı işçiler grubunun çalıştırılması biçiminde yapılan çalışma şekline postalar halinde çalışma adı verilir. Dönüşümlü vardiya sistemi olarak da adlandırılabilecek postalar halinde çalışmada işçi grupları belli bir zaman içinde dönüşümlü olarak çalışmaktadır. Bir işçi grubu, bir vardiyada gündüz çalışıp, diğer vardiyasında gece çalışabilmektedir. Gece ve gündüz işletilen ve nöbetleşe işçi postaları kullanılan işlerde, bir çalışma haftası gece çalıştırılan işçilerin, ondan sonra gelen ikinci çalışma haftası gündüz çalıştırılmaları suretiyle postalar sıraya konur. Gece ve gündüz postalarında iki haftalık nöbetleşme esası da uygulanabilir. Postası değiştirilecek işçi kesintisiz en az onbir saat dinlendirilmeden diğer postada çalıştırılamaz. Postalar halinde işçi çalıştırılarak yürütülen işlerde, işçilere, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 68. maddesindeki esaslar uyarınca ara dinlenmesi verilir. İşin niteliği, bir işyerinin aynı bölümündeki bütün işçilere aynı saatte ara dinlenmesi verilmesine olanak bırakmıyorsa, bu dinlenme, işçilere, gruplar halinde arka arkaya çalışma süresinin ortalarından başlayarak verilebilir. Postalar halinde işçi çalıştırılarak yürütülen işlerde, işçilere, haftanın bir gününde 24 saatten az olmamak üzere ve nöbetleşme yolu ile hafta tatili verilmesi zorunludur.

Cumhur Sinan ÖZDEMİR*

Yaklaşım / Ağustos 2022 / Sayı: 356

*  İş Başmüfettişi

(1) Yrg. 9. HD.’nin, 21.09.2010 tarih ve E.2010/28788, K. 2010/25224 sayılı Kararı.

(2) Yrg. 9. HD.’nin, 27.01.2011 tarih ve E.2008/41023, K. 2011/01080 sayılı Kararı.

I- GİRİŞ

Öncelikle yazımıza zamanaşımı nedir konusu ile başlamak gerekirse, zamanaşımının tarifi Vergi Usul Kanunu’nun 113. maddesinde belirtilmiş ve buna göre zamanaşımı, süre geçmesi nedeniyle vergi alacağının kalkması olarak tarif edilmiş; Hatta zamanaşımı konusunda mükellefin bir müracaat olup olmadığına bakılmaksızın hüküm ifade edeceği belirtilmiştir.

II- ZAMANAŞIMI SÜRELERİ?

Zamanaşımında süreler ise aynı Kanun’un 114. maddesinde vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılından başlayarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergilerin zamanaşımına uğrayacağı açıkça belirtilmiştir. Yukarıda da belirtildiği gibi Kanun koyucu bu konuda mükellefin müracaatına bakılmaksızın zamanaşımına uğrayan bir evrak dolayısıyla mükellefe vergi tarh ettirmeyecek, tahakkuk etmiş ise tahakkukun terkinini yapacak veya takip veya tahsil aşamasındaysa takibi sonlandıracaktır. Ancak Vergi Dairesi’nce matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulmasının zamanaşımını durduracağı, Duran zamanaşımının ise söz konusu komisyon kararının vergi dairesine intikalini takip eden günden itibaren kaldığı yerden işlemeye devam edeceği ve işlemeyen sürenin her hal ve takdirde bir yıldan fazla olamayacağı belirtilmiştir. Ayrıca, Şarta bağlı istisna veya muafiyet uygulamaları sonucu kısmen veya tamamen alınmayan vergilere ilişkin zamanaşımı süresinin, İstisna veya muafiyet şartlarının ihlal edildiği tarihi takip eden takvim yılı başından itibaren başlayacağı açıklanmış ise de damga vergisi için özel bir hüküm konularak zamanaşımına uğrayan evrakın tarh zamanaşımı süresi dolduktan sonra faydalanıldığı takdirde mezkur evraka ait vergi alacağının yeniden doğacağı hükmü yer almaktadır.

Vergi Usul Kanunu’na göre ceza kesmede zamanaşımı ise 374. madde de belirtilmiş buna göre,

1- Vergi zıyai cezasında cezanın bağlı olduğu vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın birinci gününden; 353. maddesinde yer alan özel Usulsüzlük ve mükerrer 355. Maddesinde belirtilen bilgi vermekten çekinenlere kesilecek usulsüzlük cezalarında, usulsüzlüğün yapıldığı yılı takip eden yılın birinci gününden başlayarak beş yıl,

2- Usulsüzlükte, usulsüzlüğün yapıldığı yılı takip eden yılın birinci gününden başlayarak iki yıl, Ancak 336. maddede ki muhtelif cezaların birleşmesi halinde ise kesilecek ceza, vergi cezası için belli edilen zamanaşımı süresi içinde kesileceğinin ve bu süreler içinde ceza ihbarnamesinin tebliğ edilmekle zamanaşımının kesileceği de detaylı açıklanmıştır.

III- 6183 SAYILI KANUNA GÖRE ZAMANAŞIMI?

Vergi ve vergi cezasında zamanaşımı sürelerini inceledikten sonra 6183 sayılı Amme Alacaklarının Takip Ve Tahsili Hakkındaki Kanunu incelediğimizde ise bu Kanun’un 102. maddesini detaylı incelersek, Amme alacağı, vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren beş yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrayacağı belirtilmiş, ancak zamanaşımından sonra mükellefin rıazen yapacağı ödemelerin de kabul edileceği belirtilmiştir. Şahsi düşüncem aslında tahsil zamanaşımında takipli alacaklar için bu gün tahsil zamanaşımını kesmek daha kolaydır. Bu kolaylık tabii ki mükellefin bulunması halinde daireye çağrılarak 6183 sayılı Kanun’un 7. maddesindeki yardım mecburiyeti hükmünden de yararlanılarak bir Emniyet görevlisi nezaretinde mükellefin üst araması yapılarak veya üzerinde bulunan en basitinden cep telefonun da haczedilerek paraya çevrilmesi konusunda hiçbir kanuni sakınca bulunmaktadır. Zamanaşımını kesilmesi ile ilgili 103. madde ile zamanaşımının işlememesi konulu maddeleri ise SGK Alacaklarının zamanaşımı açıklamalarında ayrıca yer verileceğinden bu kısımda bunlar belirtilmemiştir.

IV- SOSYAL SİGORTALAR KURUMUNUN ALACAKLARINDA VE İDARİ PARA CEZALARININ TAHAKKUK VE TAHSİLİNDE ZAMANAŞIMI SÜRELERİ?

Sosyal Sigortalar Kurumu’nun alacaklarında zamanaşımı süresi 5510 Sayılı Kanun’un 93. maddesinde açıklanmış ve buna göre de Kurumun prim ve diğer alacaklarının ödeme süresinin dolduğu tarihi takip eden takvim yılı başından başlayarak 10 yıllık zamanaşımına tabi olacağı belirtilmiştir. Burada dikkat edilecek olursa vergi alacaklarında zamanaşımı ister tahakkuk ister tahsil aşamasında beş yıllık zamanaşımına tabii iken SGK alacaklarında ise zamanaşımı süresi on yıldır. Bunun nedeni ise her iki kurumun takipli alacakları her ne kadar 6183 sayılı Kanun kapsamında yürütülse de SGK 6183 sayılı Kanun’un 51. maddesindeki gecikme zammı nispet ve hesabı ile, 102. maddesindeki tahsil zamanaşımı konulu hükümlerine bağlı değildir. SGK alacaklarına devam edersek, Kurum’un prim ve diğer alacakları; Mahkeme kararı sonucunda doğmuş ise Mahkeme kararının kesinleşme tarihinden, Kurumun denetim ve kontrole görevli memurlarınca yapılan tespitlerden doğmuş ise rapor tarihinden, Kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatlarına göre yapacakları soruşturma, denetim ve incelemelerden doğmuş ise bu soruşturma, denetim ve inceleme sonuçlarının kuruma intikal ettiği tarihten veya bankalar, Döner sermayeli kuruluşlar, Kamu İdareleri ile kanunla kurulmuş kurum ve kuruluşlardan alınan bilgi ve belgelerden doğmuş ise bilgi ve belgenin kuruma intikal ettiği tarihten itibaren zamanaşımı (10) on yıl olarak uygulanır. 5510 Sayılı Kanuna dayanılarak Kurumca açılacak tazminat ve rücu davaları, on yıllık zamanaşımına tabidir. Zamanaşımı tarihi; rücu konusu gelir ve aylıklar bakımından kurum onay tarihinden, masraf veya ödeme tarihinden itibaren başlayacağı ve aynı vergi kanunlarında olduğu gibi zamanaşımından sonra yapılan ödemelerin kabul edileceği belirtilmiştir.

V- İDARİ PARA CEZALARININ TAHAKKUKU VE TAHSİLİNDE UYGULANACAK ZAMANAŞIMI SÜRELERİ?

İdari para cezalarının tahakkuk zamanaşımı İdari para cezasına konu fiil, ilgili Kanunlar ile verilen yükümlülük yerine getirilmediği zaman işlenmiş sayıldığından gerek 506 sayılı Kanunda öngörülen yükümlülüklerini yerine getirmeyenler idari para cezasına konu fiili, yükümlülüklerine yerine getirmeleri gereken sürenin son günü itibariyle işlenmiş sayılmaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken husus ise fiilin işlendiği tarihte geçerli olan Kanun hükümlerine göre hesaplanacağıdır. 30.09.2008 veya öncesi bir tarihte işlenen fiiller yönünden tahakkuk zamanaşımı süresi 30.09.2008 tarihinin esas alınacağı bu tarihten önce ve işlenmiş olan fiiller dolayısıyla uygulanacak olan idari para cezalarında dikkate alınacak zamanaşımı süreleri;

(a)  09.07.1987 ila 11.05.1993 tarihleri arasında işlenen fiillerden dolayı bu tarihte yasal bir düzenleme bulunmadığından çeşitli Yargı kararları uyarınca beş yıl,

(b) 12.05.1993 ile 05.08.2003 tarihleri arasında işlenen fiillerden dolayı 3910 sayılı Kanun gereğince on yıl,

c- 06.08.2003 ile 30.09.2008 tarihleri arasında işlenen fiillerden dolayı 4958 sayılı Kanun gereğince beş yıl olduğundan 30.09.2008 veya öncesi bir tarihte işlenen fiiller bakımından idari para cezalarına ait tahakkuk zamanaşımı süreleri dolduğundan bu tarih öncesi işlenen fiiller dolayısıyla İDARİ PARA CEZASI UYGULANMAYACAKTIR.

VI- İDARİ PARA CEZALARINDA ZAMANAŞIMI SÜRELERİ?

İdari para cezalarında tahsil zamanaşımı süresi idari para cezasının tahsilinde dikkate alınacak zamanaşımı süresi belgenin, İşverenlerce kendiliğinden verilip verilmediği veya Mahkeme kararına/Denetim ve kontrolle görevli memurlarınca yapılan tespitlere/Kamu kurum ve kuruluşlardan alınan yazılara istinaden işverenlerce veya kurumca re’sen düznelenip düzenlenmediği üzerinde durulmaksızın tebliğ edilen idari para cezasının yasal ödeme süresinin son gününde geçerli olan Kanun hükümlerine göre tespit edilecektir. Bunu bir örnekle anlatmak istersek SGK Genelgesinde de belirtildiği gibi, gerçek kişisi tarafından 2007 Haziran ayına ait aylık prim ve hizmet belgesini verilmediğini kurum denetim ve kontrolle görevli memurlarınca yapılan incelemeler sonucu tespit edilmesi nedeniyle 10.06.2008 tarihinde söz konusu fiile ilişkin idari para cezasının 06.11.2008 tarihinde tebliğ edildiğini varsayıldığında idari para cezasının tahsil zamanaşımında 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı açıktır. Yani yasal ödeme süresinin son günü 01.10.2008 veya sonrasında ise yukarıda da arz ettiğim gibi 93. maddesindeki zamanaşımı süresi ödeme süresinin dolduğu tarihi takip eden takvim yılı başından itibaren on yıl olarak dikkate alınması gerekmektedir.

VII- ZAMANAŞIMI HANGİ HALLERDE KESİLMEKTEDİR?

Zamanaşımının kesilmesinde 6183 sayılı Kanun’un 103. maddesi aynen SGK Alacaklarında da uygulanmaktadır. Buna göre;

1-    Ödeme,

2-    Haciz tatbiki,

3-    Cebren tahsil ve takip muameleleri sonucunda yapılan her çeşit tahsilât,

4-    Ödeme emri tebliği,

5-    Mal bildirimi, Mal edinme veya mal artmalarının bildirilmesi (Burada kamu borçlusunun mal varlığı olup olmadığı önem taşımamaktadır. Mal bildiriminde bulunması yeterlidir.

6-    Yukarıda 5 sırada gösterilen muamelelerden herhangi birinin kefile veya yabancı şahıs ve kurumlar mümessillerine tatbiki veya bunlar tarafından yapılması,

7-    İhtilaflı kamu alacaklarında kaza mercilerince bozma kararı verilmesi,

8-    Amme alacağının teminata bağlanması,

9-    Kaza mercilerince icranın tehirine karar verilmesi,

10-  İki Amme İdaresi arasında mevcut bir borç için alacaklı amme idaresi tarafından borçlu amme idaresine borcun ödenmesi için yazı ile müracaat edilmesi,

11-  Amme alacağının Özel Kanunlara göre ödenmek üzere müracaatta bulunması veya ödeme planına bağlanması (Yapılandırma yasaları için müracaatta bulunması olarak düşünülebilinir) Kesilmenin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren zamanaşımı yeniden işlemeye başlar. Zamanaşımının bir bozma kararıyla kesilmesi halinde zamanaşımı başlangıcı yeni vade gününün rastladığı, Amme alacağının teminata bağlanması veya icranın kaza mercilerince durdurulması hallerinde zamanaşımı başlangıcı teminatın kalktığı ve durma süresinin sona erdiği tarihin rastladığı takvim yılının ilk günüdür. Vergi, Vergi cezası ile SGK kurum alacakları ile İdari para cezalarında zamanaşımını ve zamanaşımının kesilmesini açıkladıktan sonra hangi hallerde zamanaşımın işlemeyeceğini belirterek yazımızı 6183 Sayılı Kanun’un 104. maddesi ile sonlandırırsak= Borçlunun yabancı memlekette bulunması, Hileli İflas etmesi veya terekenin tasfiyesi dolayısıyla hakkında takibat yapılmasına imkân yoksa bu hallerin devamı müddetince zamanaşımı işlememektedir. Zamanaşımı işlememesi sebeplerinin kalktığı günün bitmesinden itibaren başlayacağı ve durmasından evvel başlamış olan cereyanına devam edeceği hususu Kanun hükmünde yer almıştır.

Mustafa GÜNŞEN*

E-Yaklaşım / Ağustos 2022 / Sayı: 356

___________________________________

*  Emekli Maliyeci, Sosyal Güvenlik Uzmanı

Geçici iş göremezlik (çalışmazlık) bildirimi yapılmaması esnasında uygulanan cezalar son yıllarda artan asgari ücretle beraber can yakmaya devam ederken,düzenleme yapılırken TBMM kanun görüşmelerinde gözden kaçan en önemli nokta uygulama esnasında alt ve üst sınırlara yer verilmemiştir.

1/03/2011 Tarihinden itibaren uygulamada olan kanun maddesi ile işverenlerin sırtında küflü çivi paslanarak kangren haline gelmiştir.Acilen cerrahi müdahaleye ihtiyaç vardır.

Geçici İş Göremezlik Ödeneklerinde zaman aşımı 5 yıl olduğu için,süre bitiminde alınmayan geçici iş göremezlik gelirleri de kurumca ödenmez.

Örnek:

A Sigortalı 01.09.2017 tarihinde başlayan hastalıktan dolayı geçici iş göremezliği 11.09.2017 tarihinde sona ermiştir.

Zaman aşımı da 11.09.2022 tarihinde ödeme noktasında sona erecektir.

İşveren tarafından SGK ‘nın ilgili ekranından giriş işlemi yapılmaması halinde İdari Para Cezası 2017/Ekim döneminde geçerli olan İPC uygulaması yapılacaktır.

Yukarıdaki işlemler için 12.09.2022 tarihinden sonra sigortalı geçici iş göremezliği zamanaşımına girmesi durumunda ,kurum tarafından ödeme olmayacağı için işverene de bu işlemi yapması yönünden tebliğ de yapılamayacağını söyleyebiliriz.

ÇALIŞMADI BİLDİRİMİ HASSAS NOKTA

5510/4 -1 (a) bendi kapsamında hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılan sigortalılara, iş göremezlik ödeneklerinin ödenebilmesi için işverenlerince istirahat süresince işyerinde çalışılmadığına dair bildirimin yapılması gerekir.

a.)Elektronik,

b.)Manuel ,

c.)Aylık prim ve hizmet belgesi(MUHSGK) üzerinden bildirim yapıldığının tespiti halinde geçici iş göremezlik ödenekleri ödenecektir.

İŞLEM BASİT VE E-SGK MEVCUT!

www.sgk.gov.tr internet adresinde e-SGK-İŞVEREN-Çalışılmadığına Dair Bildirim Girişi ekranından işverenler tarafından sigortalıların hak ettikleri istirahat süresinin bitim tarihinin içinde bulunduğu aya ait aylık prim hizmet belgesinin verileceği son tarihteki gün sonuna kadar elektronik ortamda SGK’una gönderilmesi zorunludur.

Aylık prim ve hizmet belgesinde (MUHSGK)  eksik gün nedeni olarak geçen 01 (istirahat) kodu ile bildirilen sigortalılar için bu bildirim, çalışılmadığına dair bildirim yerine geçmektedir.

Bu sütun başlığında “prim bildirilen sigortalı, istirahatli olduğu sürelerde, işyerinde çalışmamıştır” ifadesi yer almaktadır.

Çalışılmadığına dair bildirimin, işverenler tarafından sigortalıların hak ettikleri istirahat süresinin bitim tarihinin içinde bulunduğu aya ait aylık prim hizmet belgesinin verileceği son tarihteki gün sonuna kadar elektronik ortamda SGK’unagönderilmesi zorunludur.

UCU AÇIK CEZA VE SINIRSIZ UYGULAMA ALANI VAR!

SGK tarafından uygulama da cezaların üst sınırı belirlenmiş, bu sınırı aşmayacak şekilde uygulanmıştır.

Oysa TBMM kanun uygulanması esnasında bununla ilgili üst sınır belirlenmemiştir.

Örnek:

2022 Yılında Haziran ayında 26/07/2022 tarihine kadar 1 kişi içinde zamanında çalışmadı ekranına giriş yapılmaması halinde 2502 TL ,10 Kişi için 25.020 TL ,100 Kişi İçin 2.502.000 TL kadar İPC kesilebilir.

Bu durumda üst sınır uygulanmaması işverenleri zor durumda bırakacaktır.

İŞVEREN TARAFI DİKKAT ETMEMESİ BU CEZAYI ÇIĞ GİBİ BÜYÜMESİNE NEDEN OLUR!

1-Aylık prim hizmet belgesi üzerinde yer alan eksik gün nedeni “01-İstirahat” veya “istirahatli olduğu sürelerde, işyerinde çalışmamıştır” olarak”,

2-Manuel veya Elektronik Çalışılmadığına Dair Bildirim Giriş ekranından sigortalının istirahatli olduğu dönemde çalışıp çalışmadığını “Çalışmadı” veya “Çalıştı” olarak,

bildirmeyen işverenlere Kanunun 102 nci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde belirtilen asgari ücretin yarısı, geç bildirenlere ise asgari ücretin onda biri tutarında idari para cezası uygulanacaktır.

BUNU YAPAN KAZANÇLI ÇIKACAKTIR!

Yasal zorunluluk olmamakla birlikte işverenler, sigortalılarına verilen istirahat raporları hakkında e-posta yoluyla bilgilendirilmektedir. E-posta ile bilgilendirilme yapılabilmesi için işverenlerin veya işveren vekillerinin kendilerine ait e-posta adres bilgilerini Kurum internet sayfasında yer alan e-SGK/Diğer Uygulamalar-Çalışılmadığına Dair Bildirim Giriş ekranı içinde yer alan “İşveren İletişim Bilgileri” panelinden giriş yapmaları gerekmektedir. Ancak çeşitli nedenlerle e-posta ile bilgilendirme yapılmaması veya yapılamaması işverenlerin Kuruma çalışılmadığına dair bildirim yapma yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.

Sigortalılara rapor verildiği yönünde işverenlerine Kurumca elektronik mesaj yollandığı ve anılan raporlar işveren tarafından Çalışılmadığına Dair Bildirim Giriş ekranında görülebildiği de göz önüne alınarak çalışılmadığına dair bildirim girişi yapılması yönünde tebligat gönderilmeden idari para cezası uygulanacaktır.

SGK UCU AÇIK CEZA İLE İNSAN KAYNAKLARI VE SMM MÜCİT YAPTI!

4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalılara geçici iş göremezlik ödeneği ödemelerinde 100 üncü maddeye istinaden Kurumca işverenlerden istenilen bildirimlerin belirlenen süre içerisinde ve elektronik ortamda yapılmaması halinde sigortalı başına aylık asgari ücretin onda biri, hiç yapılmaması halinde ise sigortalı başına aylık asgari ücretin yarısı tutarında idari para cezası uygulanır.(5510/102-i)

Yukarıdaki cezanın can yakması sonucu işveren kesimi APHB-MUHSGK SGDP’li çalışanlar hariç Tüm Sigorta Kollarından çalışanları istirahatli ve EVET çalışmadı diyerek işaretleme de olası cezanın önüne geçmeye çalışmaktadır.

Örnek:

100 Kişi çalışan işyerinde SGDP’liler hariç tüm çalışanların isminin karşısında (*) işareti var, nedeni sorulduğunda uygulanacak İPC kaçış noktası olarak gösterilmektedir.

Bu durumda sistemde küçük bir düzeltmeye ihtiyaç vardır.

SGK BUNU NEDEN YAPMAZ!

Cari ayda bildirimi atlanmış sigortalılar için son uyarı ekranı açılmalı işverene süre verilmeli,bu süreye uyulmadığı taktirde İPC devreye alınmalı,cezalı ekrana düşüldüğünde tebliğ edilmeden önce girişi yapanlara %10 ceza uygulaması için süre ,SMS,e-posta bilgi geçilmelidir.

TBMM İŞVERENLER BU UYGULAMAYA SON VERMEK ADINA KANUN YAPILMASINI SAĞLANMASI GEREKİR!

Sistemsel hataları, işverenlerin ekranlarına düşmeyen raporlar, işverenlerin sürekli olarak bunu takip etmeleri de mümkün değildir.

5510 sayılı Kanunun 102'nci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendi uyarınca brüt asgari ücretin yarısı tutarında idari para cezası uygulanıyor.

Umarız ilerleyen yasa döneminde bu ucube ve ucu açık ceza uygulaması işverenin sırtından küflü çivi olmaktan kurtarılır.

18.08.2022

Vedat İlki
İş ve Sosyal Güvenlik Uzmanı
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Kaynak: www.MuhasebeTR.com

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • Mayıs Ayı Yükümlülükleri İlk Tarih Son Tarih VERGİLER/HARÇLAR/BİLDİRİMLER VE DİĞERLERİ 1.04.2024 6.05.2024 Mart…
  • Yabancı Sermayeli Şirket ve İrtibat Bürolarının Bildirim Mükellefiyetleri Bilindiği üzere, mükelleflerce Mayıs ayında yerine getirilmesi gereken bir takım…
  • VERGİSİNİ ÖDEMEYENE E-HACİZ YAĞIYOR Yanlış e-haciz işlemi, mükelleflerin batmasına neden olabilir Yerel seçimlerin ardından…
Top