Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

11 Kasım 2022 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 32010

Sosyal Güvenlik Kurumundan:

MADDE 1- 12/5/2010 tarihli ve 27579 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 97 nci maddesinin yedinci fıkrasında yer alan “Sigortalılara;” ibaresi “İşveren tarafından;” şeklinde değiştirilmiş, aynı fıkranın (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, aynı fıkranın (b) bendinde yer alan “altında” ibaresinden sonra gelmek üzere “sigortalılara” ibaresi eklenmiş ve aynı fıkranın (c) bendinde yer alan “Aile zammı” ibaresi “Sigortalılara aile zammı” şeklinde değiştirilmiştir.

“a) İşyerinde veya müştemilatında yemek verilmemesi şartıyla yemek bedeli adı altında sigortalılara veya sigortalılar için üçüncü kişilere yapılan her türlü ödemelerin, günlük asgari ücretin Kurum Yönetim Kurulunca belirlenen oranının fiilen çalışılan gün sayısı ile çarpılması sonucunda bulunacak tutarı,”

MADDE 2- Bu Yönetmelik yayımı tarihini izleyen ayın başında yürürlüğe girer.

MADDE 3- Bu Yönetmelik hükümlerini Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı yürütür.

Otomobillerdeki Özel Tüketim Vergisi'nin düşürülmesine yönelik AK Parti grubunda çalışma olduğu belirtildi.

Sıfır otomobillerde Özel Tüketim Vergisi'nin düşürülmesine yönelik beklentileri CNN Türk Muhabiri Duygu Ayaz Bayram aldığı bilgilerle açıkladı.

Sıfır otomobillerde matrah düzenlemesi yapılarak ÖTV tutarının düşürülmesi gündeme geldi. AK Parti grubunun yaptığı çalışmayla sıfır otomobillerde matrah düzenlemesiyle ödenecek ÖTV'nin az olması bekleniyor.

YENİDEN DEĞERLEME ORANI

Yeniden değerleme oranında geçtiğimiz 4 yıl boyunca Cumhurbaşkanı Erdoğan indirim yapma yetkisini kullanmıştı. Geçtiğimiz yıl yeniden değerleme yüzde 36'dan yüzde 25'e düşmüştü.

ÖTV MATRAH LİMİTİ TORBA YASAYLA DÜZENLENEBİLİR

CNN Türk'ten Duygu Ayaz Bayram'ın söylediklerine göre, ÖTV indiriminde AK Parti grubunda çalışma olduğunu söylemek mümkün. Torba kanun teklifiyle ÖTV indirimin gelmesi planlanıyor. Sıfır otomobillerde uygulanan matrah limiti yeniden düzenlenerek düşük oranda vergilendirilebilecek.

TORBA YASANIN ARALIK-OCAK AYLARINDA MECLİS'E SUNULMASI BEKLENİYOR

Torba kanun teklifi içine EYT de dahil edilecek. Torba yasanın Aralık ya da Ocak ayında Meclis'e sunulması bekleniyor.

Video İçin Tıklayınız

https://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/otomobil-alacaklar-dikkat-otvde-indirim-bekleniyor-42168513

Perşembe, 10 Kasım 2022 10:48

Ölen Eşim Ve Babamdan Aylık Alabilir Miyim?

Soru: Babam Bağ-Kur’lu iken 20/5/2006 tarihinde, eşim SSK’li iken 2/8/2021 tarihinde vefat etti. Çalışmıyorum ve emekli değilim. Eşimin aylığı bağlandı. Babamdan dolayı da aylık alabilir miyim? Kimseden net bir cevap alamadım. Şule P.

Hem eşinden hem de ana ve/veya babasından ölüm aylığına hak kazananlarla ilgili mevzuatın ayrıntılı ve sonradan değiştirilmiş olması bu konuda kafa karışıklığı yaratıyor.

5510 sayılı kanunun 54. maddesinde, bu kanuna göre hem eşinden hem de ana/babasından ölüm aylığına hak kazananlara tercih ettiği aylık bağlanıyor. Bu kural, hem eşin hem de ana/babanın ölüm tarihinin 2008/Ekim sonrası olması halinde geçerli. Örneğin babanızın ölüm tarihi 20/5/2006 olmayıp 20/5/2011 olsaydı yani eşinizin ve babanızın ölüm tarihleri 2008/Ekim sonrası olsaydı babanızın Bağ-Kur’lu, eşinizin SSK’li olmasının bir önemi olmaksızın iki dosya da 5510/54. madde kapsamında değerlendirilerek tarafınıza tercih ettiğiniz tek dosya üzerinden ölüm aylığı bağlanacaktı. 

Konuyu durumunuz üzerinden açıklamaya devam edersek: Babanızın ölüm tarihi 2008/Ekim öncesi, eşinizin 2008/Ekim sonrası ancak ikisinin de statüsü de aynı (ikisi de SSK veya Bağ-Kur) olsaydı yine 54. madde uygulanarak tercihiniz doğrultusunda tek aylık ödenecekti. Ancak ölen eşiniz ve babanızın statülerinin farklı, ölüm tarihlerinin 2008/Ekim öncesi ve sonrası olması nedeniyle tarafınıza her iki aylığın tamdan ödenmesi gerekiyordu.

Ancak 2008/Ekim öncesi ölen sigortalıların hak sahiplerine ilişkin koşulların belirlenmesinde, 5510 sayılı kanunun geçici 1. maddesinin ikinci fıkrası gerekçe gösterilerek 5/12/2017 tarihinde Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nde yapılan düzenleme ile uygulama değiştirildi. Değişiklikten önce hak sahipliği koşulları, sigortalının ölüm tarihine göre belirlenirken yönetmelik değişikliği sonrasında 2008/Ekim öncesi ölen sigortalıların hak sahiplerine aylık bağlanmasında;

-Sigortalıya ilişkin koşulların tespiti ile aylığın hesaplanması ve paylaştırılmasında ölüm tarihindeki, 

-Hak sahiplerine ilişkin koşulların tespitinde ise hak sahibi olma niteliğinin kazanıldığı tarihteki kanun hükümleri esas alındı.

Yönetmelik değişikliği 54. madde uygulamasını da etkiledi. Düzenleme gereği 2008/Ekim öncesi ölen sigortalıdan dolayı bir hak sahibi ilk defa 2008/Ekim;

-Öncesinde hak sahibi olmuş ve aylık almış ise o hak sahibinin daha sonra aylığının kesilmesi ve yeniden bağlanmasında mülga kanun

-Sonrasında hak sahibi oluyor ise hak sahipliği koşulları 5510 sayılı kanun hükümlerine göre belirleniyor. 

Durumunuzu değerlendirirsek;

Babanız Bağ-Kur kapsamında iken 20/5/2006’da, eşiniz 4/A kapsamında iken 2/8/2021 tarihinde vefat etmiş. Ölüm tarihleri 2008/Ekim öncesi ve sonrası ve statülerinin farklı olması nedeniyle 5/12/2017 tarihine kadar tarafınıza her iki dosyadan aylık bağlanıyordu. Ancak bu tarihten sonra yapılacak işleme karar vermek için 20/5/2006 tarihinde ölen babanızdan dolayı 2008/Ekim öncesinde tarafınıza ölüm aylığı bağlanıp bağlanmadığı bilgisine ihtiyaç bulunuyor. Eğer 2008/Ekim öncesinde;

-Baba dosyasından hak sahibi olup tarafınıza ölüm aylığı bağlandı ise bu dosya 5510/54. madde kapsamında değerlendirmeye tabi tutulmuyor. Örneğin babanızın vefat ettiği tarihte bekârdınız ve babanızdan tarafınıza ölüm aylığı bağlandı ancak daha sonra evlenmeniz nedeniyle ölüm aylığınız kesildi. Bu defa eşinizin 2/8/2021 tarihinde 4/A kapsamında iken vefatı nedeniyle dul kaldınız ve babadan ölüm aylığı talebinde bulundunuz bu durumda, eşinizin ve babanızın ölüm tarihleri 2008/Ekim öncesi ve sonrası, statüleri farklı, her iki dosyadan tarafınıza tam aylık bağlanır.

-Baba dosyasından hiç aylık almadıysanız yani babanızın vefat ettiği tarihte evli olmanız nedeniyle hak sahibi konumunda olmadıysanız eşinizin ölümü nedeniyle dul kalmanız ve baba dosyasından ölüm aylığı talebinde bulunmanız halinde kız çocuğu olarak hak sahipliği koşullarınızın tespitinde 5510 sayılı kanun hükümleri esas alınır. Bu durumda babanızın ölüm tarihi 2008/Ekim öncesi ve statüsü eşinizden farklı olsa bile bu dosya yönetmelik hükmü gereği 54. madde kapsamında değerlendirmeye tabi tutulacağından tarafınıza tercih ettiğiniz tek dosyadan ölüm aylığı bağlanır. Nergis Şimşek

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/nergis-simsek/olen-esim-ve-babamdan-aylik-alabilir-miyim-2000632

Yurtdışından gelen yolcular kişisel eşya muafiyeti kapsamında beraberinde ya da yolcunun gelişinden bir ay önce ya da üç ay sonra cep telefonunu gümrük vergilerinden muaf olarak ülkeye getirebiliyordu.

Ancak 30/5/2019 tarihinde getirilen düzenleme kapsamında, söz konusu hak, yabancı misyon mensupları hariç olmak üzere, yolcunun kimlik numarasına kayıtlı hatlarla kullanılmak şartıyla ve üç takvim yılında bir adet getirilmesi şeklinde tanınmış bulunuyor.

Yolcu beraberi cep telefonu muafiyet limitinin takibini mümkün kılmak amacıyla, Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından yürütülen teknik çalışma kapsamında, BTK tarafından kullanılan programa gümrük erişimi sağlanmış bulunuyor.

Bakanlığımız intranet portal sayfasında "Uygulamalar-Gümrük-Gümrükler Muhafaza/Muhafaza Uygulamaları-Muhafaza Entegrasyon Uygulaması" altında "Cep Telefonu Muafiyet Kontrolü" olarak adlandırılan programda sorgulama ve veri girişi ekranı üzerinden, TCKN/YKN ile yolcunun cep telefonu muafiyet hakkı bulunup bulunmadığına ilişkin kontrol sağlanabiliyor.

Yolcu beraberinde muafiyet kapsamında getirilen, ancak getiren kişinin kimlik numarasına kayıtlı hatlar ile kullanılma şartı yerine getirilmediğinden muafiyet hakkının kullanılmamış görünmesine neden olan durumların tespiti ve önlenmesi amacıyla, yolcunun kontrolü sırasında, yine aynı program altında yer alan veri giriş ekranına cep telefonunu getiren yolcunun TCKN/YKN, İsim-Soyisim, IMEI No, Pasaport No (TCKN veya YKN sahibi olmayan yabancı ülke pasaport sahipleri için) ve Telefon Marka/Modeli bilgilerinin kaydedilerek “yazdır” butonuna tıklanmak suretiyle 2 (iki) nüsha olarak alınacak yazılı dokümanın yolcu ve işlemi gerçekleştiren memur tarafından imzalanması, bir nüshasının yolcuya verilmesi, bir nüshasının ise idarede muhafaza edilmesi gerekiyor.

Bu itibarla, 01/11/2022 tarihi itibarıyla yolcu salonlarında yapılan kontrollerin arttırılması ve cep telefonu muafiyet limitine ilişkin Muhafaza Entegrasyon Uygulaması altında yer alan Cep Telefonu Muafiyet Kontrolü Programının sorgulama ve veri girişinde etkin kullanımı konusunda Gümrük ve Dış Ticaret Bölge Müdürlüklerine yazılı talimat verilmiş bulunuyor.

Bu arada, IMEE kayıt ücretinin de 6.090 TL olarak belirlendiğini belirtmem gerekiyor. Keza, bu uygulamanın yabancı uyrukluları da kapsadığı ifade ediliyor. Kısacası, bundan böyle  zorunlu olmadıkça yurtdışından bu kurallar çerçevesinde telefon getirmek pek mantıklı görünmüyor.

https://www.dunya.com/kose-yazisi/yurtdisindan-telefon-getirmenin-ayrintilari-netlesti/674040

1. Düzenleme nedir?

22/1/2009 tarihli ve 5834 sayılı Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Kayıtların Dikkate Alınmaması Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 4- (1) Anapara ve/veya taksit ödeme tarihi 1/10/2022 tarihinden önce olup da; kullandığı nakdî ve gayrı nakdî kredilerinin anapara, faiz ve/veya ferilerine ilişkin ödemelerini aksatan gerçek ve tüzel kişilerin, ticari faaliyette bulunan ve bulunmayan gerçek kişilerin ve kredi müşterilerinin karşılıksız çıkan çek, protesto edilmiş senet, kredi kartı ve diğer kredi borçlarına ilişkin 5411 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesi hükmü uyarınca kurulan Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi nezdinde tutulan kayıtları, söz konusu borçların ödenmesi geciken kısmının 1/7/2023 tarihine kadar tamamının ödenmesi veya yeniden yapılandırılması halinde, bu kişilerle yapılan finansal işlemlerde kredi kuruluşları ve finansal kuruluşlar tarafından dikkate alınmaz.

(2) Kredi kuruluşları ve finansal kuruluşların birinci fıkra hükmü uyarınca mevcut kredileri yeniden yapılandırması veya yeni kredi kullandırması, bu kuruluşlara hukuki ve cezai sorumluluk doğurmaz.”

2. Düzenleme ne zaman yürürlüğe girdi?

Düzenleme 9 Kasım 2022 tarihli ve 32008 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı tarih itibariyle yürürlüğe girdi.

3. Düzenlemenin kapsamı nedir?

Gerçek ve tüzel kişilerin karşılıksız çek, protestolu senet, bireysel ve ticari nitelikli kredi kartı dahil tüm kredi borçlarını kapsamaktadır.

Borçların vadesinin (son ödeme tarihinin) 1 Ekim 2022 tarihinden önce olması ve 1 Ekim 2022 tarihi itibariyle kısmen veya tamamen ödenmemiş olması gerekmektedir.

Buna göre, yukarıda belirtilen borçlarınızın 1 Temmuz 2023 tarihine kadar tamamının ödenmesi veya yeniden yapılandırılması durumunda, Risk Merkezi nezdindeki bu kayıtlarınız bankalar ve finansal kuruluşlar tarafından dikkate alınmayacaktır.

4. Vadesi (ödenmesi gereken tarih) 1 Ekim 2022 tarihinden sonra olan borçlar bu düzenleme kapsamında mıdır?

Düzenleme, vadesi 1 Ekim 2022 tarihinden önce olup, ödenmemiş borçlarınızı kapsamaktadır. Vadesi, diğer bir ifadeyle ödenmesi gereken tarihi, 1 Ekim 2022 tarihinden sonra olan borçlarınız, bu düzenleme kapsamında değildir.

5. Borç bilgilerini nasıl öğrenebilirim?

1) Borcunuzun bulunduğu banka ve/veya finansal kuruluştan öğrenebilirsiniz.

2) Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi tarafından, gerçek ve tüzel kişilerin
kendilerine ait kredi, kredi kartı, çek ve senet bilgileri ile ilgili rapor sunulmakta olup;

• Sadece gerçek kişilere, e-Devlet kanalı üzerinden rapor hizmeti verilmektedir. Aynı gün içerisinde 1 adet olmak üzere her ay 4 adet rapor ücretsiz rapor alınabilmektedir.

• Gerçek ve tüzel kişiler, Risk Merkezi internet sayfasında (www. riskmerkezi.org) belirtilen başvuru ve teslim kanalları üzerinden rapor alabilmektedir.

Dikkat! e-Devlet kapısı web sitesi veya e-Devlet mobil uygulama üzerinden temin edilen rapor Risk Merkezi internet sitesi üzerinden yapılan başvuru sonucunda verilen rapora göre, zaman açısından daha yeni ve detaylı bilgi içermektedir.

6. Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi nedir?

Risk Merkezi üyesi banka ve finansal kuruluşların müşterilerinin risk bilgilerini toplamak ve söz konusu bilgileri bu kuruluşlar ve müşterileri ile veya onay vermeleri koşuluyla 3. kişilerle paylaşılmasını sağlamak üzere Türkiye Bankalar Birliği nezdinde kurulmuştur.

7. Bu düzenleme kapsamında ödeme yaptığım takdirde, borç bilgilerim ile birlikte ödeme bilgilerim de Risk Merkezi kayıtlarında yer alacak mı?

Söz konusu düzenleme, yukarıda belirtilen borcunuzun bu düzenleme kapsamında tamamının ödenmesi veya yeniden yapılandırılması halinde, bundan sonraki finansal işlemlerinizde Risk Merkezi nezdindeki bu kayıtlarınızın banka ve finansal kuruluşlarca dikkate alınmayacağına ilişkindir.

Bu nedenle, Risk Merkezi, tabi olduğu Bankacılık Kanunu hükümleri çerçevesinde, banka ve finansal kuruluşların müşterilerinin borç ve ödeme bilgilerini toplayıp paylaşmaya devam edecektir. Dolayısıyla, bu düzenleme kapsamına giren borç ve ödeme bilgileriniz mevzuat kapsamında Risk Merkezi kayıtlarında yer almaya devam edecektir.

8. Borç ödeme veya yeniden yapılandırma taleplerimi nereye yapabilirim?

Borcunuzun bulunduğu banka ve/veya finansal kuruluşa başvuru yapılması gerekmektedir.

9. Borcumu yeniden yapılandırmak için ilgili banka/finansal kuruluşa başvurdum, talebim olumlu karşılanmadı. Ne yapabilirim?

Banka veya finansal kuruluş ile imzalamış olduğunuz kredi sözleşmesi şartlarında herhangi bir değişiklik yapılması, her iki tarafın da anlaşması ile mümkündür. Bu nedenle, yeniden yapılandırma talebiniz, banka veya finansal kuruluşun ticari kararına bağlıdır.

10. Borcumu ödediğimi nasıl belgelendirebilirim?

İlgili banka ve/veya finansal kuruluşa başvurup, buna ilişkin yazı alarak veya Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi’nden Risk Merkezi Raporunuzu alarak belgeleyebilirsiniz.

11. Borcumu yeniden yapılandırdığımda bunu nasıl belgelendirebilirim?

İlgili banka ve/veya finansal kuruluşa başvurup, buna ilişkin yazı alarak belgeleyebilirsiniz.

12. Borcun bankalara/finansal kuruluşlara ödenmesi halinde Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi Raporunda ne zaman görülebilir?

• Kredi kartı dahil kredi borcuna ilişkin ödeme bilgileri; e-Devlet haricindeki kanallar üzerinden; ödeme tarihini takip eden bir sonraki ay sonunda, e-Devlet kanalı üzerinden; ödeme tarihini takip eden 2 iş günü sonrasında,

• karşılıksız çeke ilişkin ödeme bilgileri; hem e-Devlet hem de diğer kanallar üzerinden, ödeme tarihini takip eden 2 iş günü sonrasında,

• protestolu senede ilişkin ödeme bilgileri; hem e-Devlet hem de diğer kanallar üzerinden, ödeme tarihini takip eden 1 iş günü sonrasında
görülebilir.

Dikkat! Yukarıda belirtilen sürelerden önce rapor alınması durumunda borç ödeme bilgisinin Risk Merkezi kayıtlarına yansımamış olabileceği dikkate alınmalıdır.

13. Bireysel kredi ve bireysel kredi kartı borcumu ödediğimi banka ve/veya finansal kuruluşlar ne zaman görebilir?

Borcun ödendiği tarihi takip eden 3 üncü iş gününden itibaren görebilir.

14. Ticari kredi borcumu (şirket kredi kartları dahil) ödediğimi banka ve/veya finansal kuruluşlar ne zaman görebilir?

Borcun ödendiği tarihi takip eden 3 üncü iş gününden itibaren görebilir.

15. Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi Raporundaki borç bilgilerimin eksik veya hata olması halinde nereye başvurmalıyım?

Borcunuzun olduğu banka ve/veya finansal kuruluşa başvurulmalıdır.

16. Borcumu tamamen ödemem veya yeniden yapılandırmam durumunda banka ve finansal kuruluşlardan yeni bir kredi veya kredi kartı almam mümkün müdür?

Kredi kararı, banka ve finansal kuruluşların Bankacılık Kanunu ve ilgili düzenlemelere göre vereceği ticari karar niteliğindedir.

Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği

Bilindiği gibi Türk Vergi Sisteminde  vergileme vergi mükelleflerinin vergi matrahlarını ve ödeyecekleri vergileri kendi iradeleri ile gönüllü beyan etmeleri esasına dayanır. Bununla beraber ,beyanların doğruluğu ve gerçeğe uygunluğu için vergi otoritesince denetlenmesi de  vergi sisteminin önemli bir unsurudur. Beyanların doğru olmaması halinde vergi ziyaı cezası ve özel usulsüzlük cezaları uygulanacak olması da sistemimizin bir müessesesidir.

Bütün bunların yanı sıra  vermediği vergi beyannamelerinin beyan süresi geçtikten sonra verilmesi veya verdiği ancak hatalı olduğunu düşündüğü beyanlarının düzeltilmesi için belli şartlarda ,mükelleflere cezasız beyan imkanı sağlayan pişmanlık ve ıslah müessesesi Vergi Usul Kanunu’nun 371.nci maddesiyle getirilmiştir.

Pişmanlık ve ıslah, beyana dayanan vergilerde, vergi ziyaı cezasını gerektiren fiilleri işleyen mükelleflerle bunların işlenişine iştirak eden diğer kişilerin kanuna aykırı hareketlerini, vergi idaresine kendiliğinden haber vermeleri halinde, belli şartlarla vergi ziyaı cezası kesilmemesini esas alan bir uygulamadır.

Pişmanlık hükümlerinden, mükellefler ve vergi sorumluları ile vergi ziyaı cezasını gerektiren fiillerin işlenişine iştirak eden diğer kişiler yararlanabilir.

Pişmanlık ve Islah Kapsamına Giren Vergiler

Pişmanlıktan yararlanabilmek için vergi ziyaına neden olunan fiilin beyana dayanan bir vergiyle ilgili olması gerekir. Bu çerçevede; Gelir vergisi, Kurumlar vergisi, Katma değer vergisi, Özel tüketim vergisi, Banka ve sigorta muameleleri vergisi, Gelir stopaj vergisi, Değerli konut vergisi, Veraset ve intikal vergisi, gibi beyana dayanan vergiler de pişmanlıktan yararlanılabilir. Bir vergi beyannamesi verilmese bile beyana dayanan vergi ve harçlar (örneğin tapu harcı) için de pişmanlık hükümlerinden yararlanılabilir.

VUK’nun 359.ncu maddesinde hükme bağlanan kaçakçılık suçları için de şartlara uyulması halinde pişmanlık hükümlerinden yararlanmak mümkündür. Suç duyurusunda da bulunulmaz.

Ancak ,emlak vergisi ve beyana dayanmayan vergiler için pişmanlık beyannamesi verilemez

Pişmanlık ve Islah Hükümlerinden Yararlanmanın Şartları

Pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için, vergi ziyaının doğmuş

olması ve ayrıca aşağıdaki şartların gerçekleşmesi gerekmektedir.(VUK Madde 371)

1.Kanuna aykırı davranışın, üçüncü bir şahıs (muhbir) tarafından resmi bir makama ihbar edilmeden önce, mükellef tarafından, kendiliğinden haber verilmiş olması (Dilekçe veya tutanağın resmi kayıtlara geçirilmiş olması şarttır.),

2.Haber verme dilekçesinin(7338 sayılı Kanunla 26/10/2021 tarihinden itibaren ) yetkili memurlar tarafından mükellef nezdinde haber verilen olayın ilgili olduğu vergi türüne ilişkin bir vergi incelemesine başlandığı veya olayın ve ilgili olduğu vergi türünün takdir komisyonuna intikal ettirildiği günden evvel (Kaçakçılık suçu teşkil

eden fiillerin işlendiğinin tespitinden önce) verilmiş ve resmi kayıtlara geçirilmiş olması,(İnceleme  veya takdire sevk konusu olmayan vergi türleri için pişmanlık hükümlerinden yararlanılabilir.)

3.Hiç verilmemiş olan vergi beyannamelerinin mükellefin haber verme

dilekçesinin verildiği tarihten başlayarak 15 (on beş) gün içinde verilmesi,

4.Eksik veya yanlış yapılan vergi beyanının mükellefin bu durumu haber verme tarihinden başlayarak 15 (on beş) gün içinde tamamlanması veya düzeltilmesi,

5.Mükellefçe haber verilen ve ödeme süresi geçmiş bulunan vergilerin, ödemenin geciktiği her ay ve kesri için, 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesinde belirtilen nispette(21.7.2021 tarihinden itibaren % 2.5)uygulanacak gecikme zammı oranında bir zamla (pişmanlık zammı) birlikte haber verme tarihinden başlayarak 15 (on beş) gün içinde ödenmesi, gerekmektedir.

Pişmanlık Beyannamesinin Verilmesi

1.Elektronik ortamda pişmanlık ve ıslah hükümlerine göre gönderilen beyannameler sistem tarafından kabul edilir. Kabul edilen bu beyannameler için tahakkuk fişi düzenlenir. Düzenlenen tahakkuk fişinde; vergi aslı, ödeme süresi geçmiş vergiler için hesaplanan pişmanlık zammı ve beyannamenin gönderildiği günden itibaren 15 günlük ödeme müddetinin son günü vade tarihi olarak yer alır.

2.Elden verilen veya posta yoluyla gönderilen beyannameler için ;

-Hiç verilmemiş olan vergi beyannamelerinin mükellefin haber verme dilekçesinin verildiği tarihten başlayarak 15 (on beş) gün içinde verilmesi,

-Eksik veya yanlış yapılan vergi beyanının mükellefin keyfiyeti haber verme tarihinden başlayarak 15 (on beş) gün içinde tamamlanması veya düzeltilmesi, gerekmektedir.

Pişmanlık talebi dilekçe ile yapılır. Ancak, sadece beyanname üzerinde pişmanlık talebi olduğunu belirten bir ifade olması hâlinde de bu beyannameler pişmanlık talepli beyanname olarak dikkate alınır.

3.Hazır Beyan Sistemi üzerinden beyanname veren, gelirleri sadece gayrimenkul sermaye iradı (kira geliri), ücret, menkul sermaye iradı ve diğer kazanç ve iratlardan ibaret olan mükellefler sistem üzerinden pişmanlıkla beyanname verebilirler.

Pişmanlık ve Islah Hükümlerinden Yararlanılması Halinde Vergi Ziyaı Cezası kesilmez. Usulsüzlük Cezaları Kesilebilir.

Pişmanlık hükümlerinden yararlanan mükelleflere vergi ziyaı cezası kesilmez. Ancak pişmanlıkla beyanname vermek usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezasının kesilmesini engellemez.

Pişmanlıkla verilen beyannamenin elektronik ortamda gönderilmesinin zorunlu olup olmadığına göre usulsüzlük veya özel usulsüzlük cezası kesilir.

Pişmanlık hükümlerine göre gönderilen Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesi ile ilgili olarak 5510 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası kesilmesinin gerekmesi durumunda aynı fiillerden dolayı ayrıca usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları kesilmez.

Vergisi kanuni süresinde ödenmiş olmakla birlikte beyannamenin ödeme süresi geçtikten sonra pişmanlıkla verilmesi halinde pişmanlık zammı hesaplanmaz.

Kanuni süresinde verilen bir beyannameden sonra pişmanlık talebi ile verilen matrah ve/veya vergiyi artırıcı mahiyetteki düzeltme beyannamesine süresinde verilmediği gerekçesiyle usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezası kesilmez.

Kanuni Süresi İçinde Verilmeyip Bu Süre Geçtikten Sonra Elektronik Ortamda ya da Elden veya Posta Yoluyla Pişmanlık ve Islah Hükümlerine Göre Verilen Beyannamelere Kesilecek Cezalar

Kanuni süresi içinde verilmeyen beyannamenin daha sonra pişmanlık hükümlerinin uygulanması talebiyle verilmesi ve pişmanlık şartlarının yerine getirilmesi halinde pişmanlık talepleri geçerli sayılarak gerekli işlemler yapılır.

Bu çerçevede, kanuni süresi geçtikten sonra pişmanlık talebi ile elden veya posta yoluyla beyanname verilmesi ve pişmanlık şartlarına uyulması halinde, bu beyanname üzerine tahakkuk eden vergi için vergi ziyaı cezası kesilmeyecektir. Ancak, %2,5 oranında pişmanlık zammı hesaplanacaktır. Ayrıca, beyannamenin süresinde verilmemesinden dolayı Vergi Usul Kanunu’nun 352-I-1 inci maddesi uyarınca sadece bir kat birinci derece usulsüzlük cezası kesilecektir.

Kanuni süresi geçtikten sonra pişmanlık talebi ile elektronik

ortamda beyanname verilmesi ve pişmanlık şartlarına uyulması halinde, bu beyanname üzerine tahakkuk eden vergi için de vergi ziyaı cezası kesilmeyecektir. Ancak, yukarıda belirtilen oranda pişmanlık zammı hesaplanacaktır. Ayrıca, beyannamenin süresinde verilmemesinden dolayı Vergi Usul Kanununun mükerrer 355 inci maddesi uyarınca işlem yapılacaktır. Bu kapsamda, beyannamenin kanuni süresinin sonundan başlayarak elektronik ortamda 30 gün içinde verilmesi halinde 1/10 oranında, bu sürenin dolmasını takip eden 30 gün içinde verilmesi halinde 1/5 oranında özel usulsüzlük cezası kesilecektir. Kanunî süresi ve bunu takip eden birinci ve ikinci 30 günlük süreler geçtikten sonra verilmesi halinde ise mükerrer 355 inci maddede yazılı özel usulsüzlük cezası tam olarak kesilecektir.

Kanuni Süre İçinde Beyannamenin Verilmesinden Sonra Matrah ve/veya Vergiyi Artırıcı Mahiyette Verilen Düzeltme Beyannameleri İçin Cezalar

Elektronik ortamda verme zorunluluğu bulunmayan beyannamenin kanuni süresi içinde elden veya posta yoluyla verilmesinden sonra gerek kendiliğinden gerekse pişmanlık talebiyle verilip pişmanlık hükümlerinin ihlal edildiği elden veya posta yoluyla verilen matrah ve/veya vergiyi artırıcı mahiyetteki düzeltme beyannameleri için usulsüzlük cezası kesilmeyecektir. Bu durumda, yalnızca ziyaa uğratılan verginin %50'si tutarında vergi ziyaı cezası kesilecektir. Öte yandan, pişmanlık zammı terkin edilerek, bunun yerine tahakkuk eden vergiye ilişkin Vergi Usul Kanununun 112 nci maddesi hükümleri çerçevesinde gecikme faizi hesaplanması gerektiği de tabiidir.

Elektronik ortamda verme zorunluluğu bulunan beyannamenin kanuni süresi içinde elektronik ortamda verilmesinden sonra gerek kendiliğinden gerekse pişmanlık talebiyle verilip pişmanlık hükümlerinin ihlal edildiği elektronik ortamda verilen matrah ve/veya vergiyi artırıcı mahiyetteki düzeltme beyannameleri için özel usulsüzlük cezası kesilmeyecektir. Bu durumda da yalnızca ziyaa uğratılan verginin %50'si tutarında vergi ziyaı cezası kesilecek; pişmanlık zammı terkin edilerek, bunun yerine tahakkuk eden vergiye ilişkin gecikme faizi hesaplanacaktır.

Elektronik ortamda verilmesi zorunlu olan ve kanunî süresi içerisinde elektronik ortamda verilmiş olan bir beyannameyle ilgili olarak, kanunî süresi geçtikten sonra gerek kendiliğinden gerekse de pişmanlık talepli olarak kâğıt ortamında matrah ve/veya vergiyi artırıcı mahiyette düzeltme beyannamesi verilmesi halinde ise bu mükellefler adına Vergi Usul Kanununun mükerrer 355 inci maddesinde yazılı özel usulsüzlük cezası uygulanacaktır.

Kanuni Süresi İçinde Verilmeyip Bu Süre Geçtikten Sonra Elektronik Ortamda ya da Elden veya Posta Yoluyla Pişmanlık Talebi Olmaksızın Verilen Beyannamelerin Durumu

Kâğıt ortamında verilmesi gereken ve kanuni süresi içinde verilmeyen

beyannamelerin bu süre geçtikten sonra kendiliğinden elden veya

posta yoluyla vergi incelemesine başlanılmadan veya takdir komisyonuna sevk edilmeden önce verilmesi durumunda ziyaa uğratılan verginin %50'si tutarında vergi ziyaı cezası ile birinci derece iki kat usulsüzlük cezası kıyaslanarak tutar itibarıyla ağır olanı kesilecektir.

Verilen beyannamede zarar beyanı veya mahsuplar gibi nedenlerle ödenecek verginin bulunmaması halinde, yalnızca birinci derece iki kat usulsüzlük cezası kesilecektir.

Elektronik ortamda verilmesi gereken ve kanuni süresi içinde verilmeyen beyannamelerin bu süre geçtikten sonra kendiliğinden elektronik ortamda vergi incelemesine başlanılmadan veya takdir komisyonuna sevk edilmeden önce verilmesi durumunda ziyaa uğratılan verginin %50'si tutarında vergi ziyaı cezasının yanında özel usulsüzlük cezası da ayrıca kesilecektir. Özel usulsüzlük cezası Vergi Usul Kanununun mükerrer 355 inci maddesi uyarınca beyannamenin kanuni süresinin sonundan başlayarak elektronik ortamda 30 gün içinde verilmesi halinde 1/10 oranında, bu sürenin dolmasını takip eden 30 gün içinde verilmesi halinde 1/5 oranında kesilecektir. Kanunî süresi ve bunu takip eden birinci ve ikinci 30 günlük süreler geçtikten sonra verilmesi halinde ise mükerrer 355 inci maddede yazılı özel usulsüzlük cezası tam olarak kesilecektir. 

Pişmanlık Kapsamında Yapılan Kısmi Ödeme veya Tecil İmkanı

Vergi ve pişmanlık zammı ile ilgili olarak yapılan kısmi ödemeler kabul edilmez ve verilen 15 günlük süre içinde vergi aslı ve pişmanlık zammının tamamı ödenmez ise pişmanlık hükümleri ihlal edilmiş sayılır.

Ödenmesi gereken vergi aslı ve pişmanlık zammının tecil edilmesine imkân yoktur. Ancak, vergi aslının vadesi daha sonra gelecek taksitleri varsa bu taksitler için 6183 sayılı Kanuna göre tecil uygulaması yapılabilir.

Pişmanlık Talebiyle Verilen Beyannamelerde Matrah veya Ödenecek Vergi Olmaması

Pişmanlık talebiyle verilen beyannamelerde zarar beyanı veya mahsuplar gibi nedenlerle ödenecek verginin bulunmaması veya matraha ilişkin bilgilerin olmaması durumunda, pişmanlık talebi vergi dairesince kabul edilmez. Bununla birlikte, verginin haksız yere iadesine sebebiyet verilmesi nedeniyle vergi ziyaına neden olunması durumunda pişmanlıktan yararlanılabilir.

Pişmanlık talebinde bulunabilmek için vergi ziyaının meydana gelmiş olması ve buna bağlı olarak kesilecek vergi ziyaı cezasının olması gerekir.

Gelir İdaresi Başkanlığının İnternet sitesinde pişmanlık ve ıslah uygulaması ile ilgili rehber yayınlanmış olup bu rehberden yararlanılabilir.Akif AKARCA / Dr.Mehmet ŞAFAK

https://www.dunya.com/kose-yazisi/vergilemede-pismanlik-uygulamasi-ozel-durumlar/674035

Perşembe, 10 Kasım 2022 07:55

7420 Sayılı Kanun Değişiklikleri

3/11/2022 tarihli ve 7420 sayılı “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” 9/11/2022 tarihli ve 32008 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

Kanun ile getirilen değişiklikler:

Nakit Ödenen Yemek Bedellerine İstisna

Gelir Vergisi Kanununun 23/1-8 maddesi değiştirilmiş ve işverenlerce, işyerinde veya müştemilatında yemek verilmeyen durumlarda çalışılan günlere ait bir günlük yemek bedelinin 51 Türk lirasını aşmayan kısmı istisna kapsamına alınmıştır. Yani işverence yemek verilmeyen durumlarda istisna kapsamında verilen yemek kartları uygulaması genişletilmiş ve yemek bedelinin nakden ödenmesinin de önü açılarak, yemek kartı şirketi kullanma zorunluluğu kaldırılmıştır.

Yurt Dışı İnşaat İşlerinde Çalışanlara Ücret İstisnası

Gelir Vergisi Kanununun 23/1 maddesine eklenen 19’uncu bent ile yurt dışında yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerde çalışan hizmet erbabına, fiilen yurt dışındaki çalışmaları karşılığı işverenin yurt dışı kazançlarından karşılanarak yapılan ücret ödemeleri istisna kapsamına alınmıştır.

Bireysel Katılım Yatırımcılarına Tanınan İstisna Uzatıldı ve Üst Sınır Arttırıldı

Gelir Vergisi Kanununun Geçici 82’nci madde kapsamında iş melekleri olarak da bilinen bireysel katılım yatırımcılarına tanınan istisnanın süresi 31.12.2027 tarihine kadar uzatılmış ve kullanılabilecek istisnanın üst sınırı 2.5 Milyon TL’ye çıkarılmıştır.

Sermaye Azaltımında Vergilendirme Esasları

Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen 32/B maddesi ile sermaye azaltımında daha önce sermayeye ilave edilmiş olan içsel kaynakların çekilmesinin vergilenme esasları belirlenmiştir. Bu kapsamda sermaye yapısı üç alt başlığa ayrılmış ve sermayeye ilave edilmesinden itibaren beş yıl içerisinde çekilmesi ve beş yıl geçtikten sonra çekilmesine göre farklı vergilendirilme kuralları belirlemiştir. Madde metni aşağıda olup, özetle önce beş yılı geçmeyenler çekilmiş varsayılacak, sonra beş yılı geçenler çekilmiş varsayılacakBeş yılı geçmeyenlerden aşağıdaki üç farklı gruptan olan sermaye kalemleri var ise öncelik aynı sıralamaya göre olacak yani önce vergiye tabi olanlar çekilmiş varsayılacak. Daha sonra sıra beş yılı geçen kalemlere gelecektir. Burada ise belirlenen üç grup toplam sermayeye orana göre çekilmiş sayılacaktır.

“SERMAYE AZALTIMINDA VERGİLEME – MADDE 32/B 

(1) Kurumlar tarafından sermayeye eklenen öz sermaye kalemlerinin, sermayeye eklendiği tarihten itibaren beş tam yıl geçtikten sonra herhangi bir şekilde sermaye azaltımına konu edilmesi durumunda, nakdî veya ayni sermaye ile sermayeye eklenen diğer unsurların toplam sermayeye oranlanması suretiyle azaltıma konu edilen tutar içerisindeki sermaye unsurları tespit olunur. Söz konusu oranın tespitinde;

a) Sermayeye ilave dışında başka bir hesaba nakledilmesi, işletmeden çekilmesi veya sermaye hesabından başka hesaplara aktarımı kurumlar vergisine ve kâr dağıtımına veya ana merkeze aktarılan tutara bağlı vergi kesintisine tabi tutulacak öz sermaye kalemlerinin,

b) Sadece kâr dağıtımına veya ana merkeze aktarılan tutara bağlı vergi kesintisine tabi tutulacak öz sermaye kalemlerinin,

c) Başka bir hesaba nakledilmesi veya işletmeden çekilmesi halinde vergilendirilmeyecek olan ayni ve nakdî sermayenin toplam sermaye içindeki payları dikkate alınır.

(2) Kurumların öz sermaye kalemlerini sermayeye ekledikleri tarihten itibaren beş tam yıllık süre tamamlanmadan sermaye azaltımı yapmaları durumunda, azaltımın sırasıyla birinci fıkranın (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sermaye unsurlarından yapıldığı kabul edilir.

(3) Sermaye azaltımında, öncelikli olarak sermayeye ilave edilen öz sermaye kalemlerinden, sermayeye eklenme tarihi beş tam yıllık süreyi geçmemiş olanların işletmeden çekildiği kabul edilir.

(4) Bu maddenin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları kapsamında sermaye azaltımı suretiyle tespit olunan sermaye unsurlarından; birinci fıkranın (a) bendi kapsamında olanlar kurumlar vergisine ve vergi kesintisine, (b) bendi kapsamında olanlar sadece vergi kesintisine tabi tutulur. Kurumlar vergisine ve vergi kesintisine tabi sermaye unsurlarında, kesinti matrahı hesaplanan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan tutar olup, bu tutar üzerinden Kanunun 15 inci ve 30 uncu maddeleri ile 193 sayılı Kanunun 94 üncü maddesi hükmü kapsamında kesinti yapılır.

(5) Geçmiş yıl zararlarının mahsubu suretiyle sermaye azaltılması durumunda, bu şekilde azaltıma konu edilen sermaye unsurları birinci, ikinci ve üçüncü fıkra hükümlerine göre tespit edilir ancak bu tutarlar üzerinden dördüncü fıkra kapsamında vergi kesintisi yapılmaz.

(6) Hazine ve Maliye Bakanlığı maddenin uygulaması usul ve esaslarını belirlemeye yetkilidir.”

Kur Korumalı Mevduat Hesapları İstisna Süreleri Uzatıldı

Kurumlar Vergisi Kanunu Geçici 14’üncü maddesi kapsamında kur koruma istisna sürelerinde son tarih 2022 sonundan 2023 sonuna uzatılmıştır.

Ferit TAŞ
Yeminli Mali Müşavir
VDK Başkan Yardımcısı (E)
Maliye Müfettişi (E)
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.alomaliye.com/2022/11/09/7420-sayili-kanun-degisiklikleri/

Çarşamba, 09 Kasım 2022 22:43

Özlemle, Rahmetle ve Minnetle Anıyoruz ...

Özlemle, Rahmetle ve Minnetle Anıyoruz ...

I.GİRİŞ

Ülkemizde uygulanan vergi sisteminde mükellefler hesap dönemleri itibariyle vergilendirilmektedir. Hesap dönemi normal olarak takvim yılıdır. Yine muhasebenin dönemsellik ilkesi gereğinde gelirin elde edildiği dönemde beyan edilmesi ve vergilendirilmesi gerekmektedir. Ancak bu durumun bir istisnası ise Gelir Vergisi Kanunu’nun 42, 43 ve 44’üncü maddelerinde düzenlenen birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işlerdir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 42’nci maddesinde birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat (dekapaj işleri de inşaat işi sayılır) ve onarma işlerinde kar veya zararın işin bittiği yıl kesin olarak tespit edileceği ve tamamın o yılın geliri sayılarak, aynı yıl beyannamesinde gösterileceği hüküm altına alınmıştır.

Bu kapsamda birden fazla takvim yılına sarkan inşaat işlerinde kar ve zarar işin bittiği dönemde beyan edilmesi gerektiğinden işin bitim tarihi önem arz etmektedir. Mezkûr Kanun’un 44’üncü maddesinde inşaat ve onarma işlerinde geçici ve kesin kabul usulüne tabi olan hallerde geçici kabulün yapıldığını gösteren tutanağın idarece onaylandığı tarih; diğer hallerde işin fiilen tamamlandığı veya fiilen bırakıldığı tarihin bitim tarihi olarak kabul edileceği hüküm altına alınmıştır.

Gelir Vergisi Kanunu’nun 44’üncü maddesinde işin bitim tarihi “geçici kabulün onaylandığı tarih”, “işin fiilen tamamlandığı tarih” ve “işin fiilen bırakıldığı tarih” olarak belirlenmesine karşın uygulamada yaşanan bir takım farklı durumlarda ise vergi idaresi özelge yoluyla görüş vererek bitim tarihini açıklamıştır.

Bu çalışmamızda hangi hallerde geçici kabulün onaylandığı tarihin bitim tarihi olacağı, hangi durumların işin tamamlandığı ve bırakıldığı tarihler kapsamına gireceği açıklanmıştır.

II.YILLARA SARİ İNŞAAT İŞİ

Yıllara sari inşaat işlerinde kazanç işin bittiği tarihte tespit edilmektedir. Bu kapsamda yapılan harcamalar/maliyetler ile alınan fatura bedelleri aktif ve pasif hesaplarda takip edilmekte ödemenin veya tahsilatın yapıldığı dönem gelir-giderleri ile ilişkilendirilmemektedir. Ancak bu durum sadece gelir ve kurumlar vergisi açısından geçerli olup katma değer vergisi yönünden faturanın düzenlendiği tarihte faturada yer alan KDV’lerin beyan edilmesi gerekmektedir.

Gelir Vergisi Kanunu’nun 42’nci maddesi kapsamına inşaat ve onarma işleri alınmıştır. Bu kapsamda 4735 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 4’üncü maddesinin “Tanımlar” başlıklı bölümünde;

“ Yapım: Bina, karayolu, demiryolu, otoyol, havalimanı, rıhtım, liman, tersane, köprü, tünel, metro, viyadük, spor tesisi, alt yapı, boru iletim hattı, haberleşme ve enerji nakil hattı, baraj, enerji santrali, rafineri tesisi, sulama tesisi, toprak ıslahı, taşkın koruma ve dekapaj gibi her türlü inşaat işleri ve bu işlerle ilgili tesisat, imalat, ihrazat, nakliye, tamamlama, büyük onarım, restorasyon, çevre düzenlemesi, sondaj, yıkma, güçlendirme ve montaj işleri ile benzeri yapım işleri”  şeklinde tanımlanmıştır.

Yıllara sari inşaat işleri olan mükellefler her inşaat ve onarım işinin hasılat ve giderlerini ayrı bir defterde veya tutmakta oldukları defterlerin ayrı sayfalarında göstermeye mecburdurlar. Bir işin Gelir Vergisi Kanununun 42’nci maddesi kapsamında değerlendirilebilmesi için,

-Faaliyet konusunun inşaat ve onarım işi olması,

-İnşaat ve onarım işinin birden fazla takvim yılına sirayet etmesi,

-İnşaat ve onarım işinin resmi ve özel taahhütlere bağlı olarak yapılması gerekmektedir.

Birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işlerinde veya bu işlerin diğer işlerle birlikte yapılması halinde müşterek genel giderler ve amortismanlar aşağıdaki esaslara göre dağıtılır.

  1. Yıl içinde birden fazla inşaat ve onarma işinin birlikte yapılması halinde, her yıla ait müşterek genel giderler bu işlere ait harcamaların (enflasyon düzeltmesi yapılan dönemlerde düzeltilmiş tutarlarının) enflasyon düzeltmesine tâbi tutulmuş tutarlarının birbirine olan nispeti dahilinde;
  2. Yıl içinde tek veya birden fazla inşaat ve onarma işinin bu madde şümulüne girmeyen işlerle birlikte yapılması halinde, her yıla ait müşterek genel giderler, bu işlere ait harcamalar ile diğer işlere ait satış ve hasılat tutarlarının (enflasyon düzeltmesi yapılan dönemlerde bunların düzeltilmiş tutarlarının) birbirine olan nispeti dahilinde;
  3. Birden fazla inşaat ve onarma işlerinde veya bu işlerle sair işlerde müştereken kullanılan tesisat, makina ve ulaştırma vasıtalarının amortismanları, bunların her işte kullanıldıkları gün sayısına göre.

Öte yandan vergi tevkifatını düzenleyen Gelir Vergisi Kanunu’nun 94’üncü maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendi gereğince 42’nci madde kapsamına giren işler dolayısıyla bu işleri yapanlara (kurumlar dahil) ödenen istihkak bedellerinden % 5 tevkifat yapılmaktadır.

Yıllara sari inşaat işlerinde istihkak bedelleri üzerinden yapılan bu % 5’lik tevkifat hasılat üzerinden alındığından bu tevkifat yüksek tutarlara ulaşabilmektedir. Tevkif edilen bu tutarlar ise işin bittiği yıl beyannamesinde peşin ödenen vergiler kapsamında hesaplanan gelir veya kurumlar vergisinden mahsup edilmektedir.

Yıllara sari inşaat işlerinden elde edilen kazancın işin bittiği yılda beyan edilmesi ve bu işlerin bitim tarihine kadar tevkifat kapsamında olması hususları dikkate alındığında bu işlerin bitim tarihi önem arz etmektedir. Nitekim işin bitim tarihinden sonra yapılan işlerle ilgili olarak ödenen (Aynı yılda veya takip eden yılda ödenmesi durumu değiştirmemektedir.) istihkak bedelleri, ödendikleri yılın hasılatı olarak beyan edileceğinden, söz konusu ödemeler üzerinden gelir vergisi tevkifatının yapılmaması gerekmektedir.[1]

Yıllara sari inşaat işinin bitim tarihi gibi başlangıç tarihi de önem arz etmektedir. Gelir Vergisi Kanunu’nda işim bitim tarihine ilişkin açıklamalar yapılmasına karşın işin başlangıç tarihine ilişkin herhangi bir hüküm yer almamıştır. Ancak vergi idaresinin çeşitli tarihlerde verdiği özelgelerde yıllara sari inşaat işi kapsamına giren işlerde işin başlangıç tarihi olarak;

-Yapılan sözleşmede yapılacak işin yer teslim tarihi öngörülmüş ise yerin teslim edildiği tarihi,

-Sözleşmede yer teslim tarihi belirtilmemiş ise sözleşmede belirtilen işin başlangıç tarihini,

-Sözleşmede bunların hiçbiri belirtilmemiş ise sözleşmenin imzalandığı tarihi,

esas alınması gerektiği belirtilmiştir.[2]

III. İŞİN BİTİM TARİHİ
III.1.Geçici ve Kesin Kabul Usulüne Tabi İşler

Gelir Vergisi Kanunu’nun 44’üncü maddesi gereğince inşaat ve onarma işlerinde geçici ve kesin kabul usulüne tabi olan hallerde geçici kabulün yapıldığını gösteren tutanağın idarece onaylandığı tarih; diğer hallerde işin fiilen tamamlandığı veya fiilen bırakıldığı tarih bitim tarihi olarak kabul edilir.

Bitim tarihinden sonra bu işlerle ilgili olarak yapılan giderler ve her nam ile olursa olsun elde edilen hasılat, bu giderlerin yapıldığı veya hasılatın elde edildiği yılın kar veya zararının tespitinde dikkate alınır.

Söz konusu madde tetkik edildiğinde işin bitim tarihinin tespitinde iki farklı durumun dikkate alındığı anlaşılmaktadır. Bu durumlar da işin geçici ve kesin kabul usulüne tabi olup olmamasıdır.

Gelir Vergisi Kanunu’nda geçici ve kesin kabul usulüne tabi işlere ilişkin herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Ancak vergi idaresi tarafından verilen özelgelerde Gelir Vergisi Kanunu’nun 44’üncü maddesinde belirtilen geçici ve kesin kabul usulünün, Kamu İhale Kanunu kapsamında yayımlanan Yapım İşleri Muayene ve Kabul Yönetmeliği ve Yapım İşleri Genel Şartnamesine tabi idarelerce ihale olunan inşaat ve onarma işlerinde uygulanacağı belirtilmiştir.[3]

Bu kapsamda yıllara sari inşaat işinin bitim tarihinin tespitinde geçici kabul uygulaması Kamu İhale Kanunu kapsamında yayımlanan Yapım İşleri Muayene ve Kabul Yönetmeliği ve Yapım İşleri Genel Şartnamesine tabi idarelere karşı taahhüt edilen işlere uygulanacak olup özel teşebbüsler kendi aralarında yıllara sari inşaat işinin bitim tarihinin tespitinde geçici kabul usulünü seçemeyeceklerdir. Diğer bir ifade ile özel teşebbüsler arasında yapılan yıllara sari inşaat işleri Kamu İhale Kanununa tabi idarelerce ihale olunan bir inşaat ve onarma işi olmaması nedeniyle bu işin bitim tarihinin tespitinde geçici kabul tutanağının düzenlendiği tarihin değil, işin fiilen tamamlandığı veya fiilen bırakıldığı tarihin dikkate alınması gerekmektedir.

III.2.Sözleşmenin Fesh Edilmesi

Kamu İhale Kanununa tabi idarelerce ihale olunan bir inşaat ve onarma işlerinde işin bitim tarihi geçici kabulün yapıldığını gösteren tutanağın idarece onaylandığı tarih olarak tespit edilmektedir.

Yıl içerisinde başlanılan ancak çeşitli nedenlerde sözleşmesi fesh edilen işlere ilişkin bitim tarihi ise fesih tarihi itibariyle işin fiilen bırakıldığı kabul edilecek ve söz konusu söz konusu işe ait kazanç sözleşmenin fesih tarihi itibariyle tespit edilerek ilgili dönem beyanlarına yansıtılacaktır.[4] Bu durum özel teşebbüsler arasında yapılan ve sözleşmesi fesh edilen işler için de geçerlidir.

III.3.Yapılan İşin Kısım Kısım Teslim Edilmesi

Yıllara sari inşaata konu edilen işler bazı durumlarda birden fazla inşaatı kapsayabilmektedir. İnşaat itibariyle ayrı ayrı olmasına rağmen bu işler tek sözleşme ile taahhüt edilebilmektedir. Bu tür işlerde işin bitim tarihinin kısım kısım teslim edilen iş itibariyle mi yoksa işin tamamının teslim edildiği tarih[5] itibariyle mi tespit edileceği önem arz etmektedir.

Yıllara sari inşaat işine ilişkin sözleşmede her bir kısmın tesliminin ayrıca belirtilmesi ve sözleşmede belirtilen hükümlere riayet edilmesi halinde her bir kısım itibariyle işim bitim tarihi ayrı ayrı belirlenecektir. Nitekim aşağıda da belirtildiği üzere Vergi idaresi tarafından verilen özelgede bu yöndedir;

Özelge talep formu eki sözleşmenin incelenmesinden, ihale konusu işin 4 adet römorkörün (2 adedi 60 Ton, 2 adedi 80 Ton çeki gücünde) inşa suretiyle temini işi olduğu, işin tek bir sözleşme ile taahhüt edilmesine karşın, römorkörlerin ayrı ayrı teslim edileceği, her bir römorkörün inşasının yıllara sirayet ettiği ve geçici kabulünün kısım kısım olacağının kararlaştırıldığı  (her bir römorkörün ayrı geçici kabule tabi olacağı) anlaşılmıştır.

Buna göre, şirketinizce Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğüne taahhüt edilen 4 adet römorkör inşası işi her ne kadar tek bir sözleşme ile taahhüt edilmiş olsa da, söz konusu sözleşme ile her bir römorkörün ayrı ayrı teslimi öngörülüp ayrı geçici kabule bağlandığından, her bir römorkör için kazancın ayrı ayrı tespit edilmesi gerekmekte olup, her bir römorkör için geçici kabulün yapıldığını gösteren tutanağın idarece onaylandığı tarih itibariyle kar veya zararın tespit edilerek, ilgili yıl kurumlar vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi gerekmektedir.”[6]

III.4.İşin Önceden Bitirileceğinin Taahhüt Edilmesi

Bir işin birden fazla yıla sirayet edeceği hususu işin başlangıcında tespit edilebilmekte ve bu durum da sözleşmede açıkça belirtilmektedir. Başlangıçta birden fazla yıla sarkmayan işin sonradan birden fazla yıla sirayet et eden iş kapsamına girmesi halinde bu kapsama girdiği tarih itibariyle yapılan hakediş bedelleri üzerinden tevkifat yapılacaktır.

İnşat işlerine ilişkin sözleşmelerde işin başlangıç tarihi ve bitim tarihi belirlenmektedir. Ancak uygulamada yüklenici ile işveren arasında imzalanan sözleşmede işin birden fazla takvim yılına sirayet etmesine karşın yüklenici tarafından verilen taahhütname ile işin yıl sonuna kadar yetiştirileceği, izleyen yıla sarkmayacağı şeklinde taahhüt verilebilmekte veya işin fiilen yıl sonunda bitirilebilmektedir.

İnşaat sözleşmesi her iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme türü, taahhütname ise bir şeyi yapmayı üstüne aldığını bildiren yazılı beyandır. Bu nedenle, mevcut bir inşaat sözleşmesinin taahhütname ile değiştirilmesi mümkün değildir.

Buna göre taahhüt konusu işe ilişkin sözleşmede işin birden fazla yılda bitirileceğinin öngörülmesi Gelir Vergisi Kanunu’nun 42’nci maddesi gereğince bu işlerin yıllara sari inşaat ve onarma işi kapsamında değerlendirilmesi ve ödenecek hakediş bedelleri üzerinden vergisi kesintisi yapılması gerekmekte olup işin, başlanıldığı yıl içerisinde bitirileceğinin planlanması ve bunun taahhüt edilmesi durumu değiştirmemektedir.

Ancak, sözleşmede belirlenen ve inşaat ve onarma işinin birden fazla takvim yılına sirayet etmesine neden olan iş bitim tarihinin, sözleşmede yapılacak bir değişiklik ile işin yıllara sirayet etmeyecek şekilde değiştirilmesi durumunda söz konusu işin, yıllara sari inşaat ve onarma işi kapsamında değerlendirilmeyeceği tabiidir.[7]

III.5.Adi Ortaklıkta Ortaklığın Sona Ermesi Hali

Adi ortaklıklar, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 620-645’inci maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan Kanun’un 620’nci maddesinde adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşme olarak tanımlanmıştır. Adi ortaklıkların tüzel kişiliği olmadığı gibi, gelir veya kurumlar vergisi mükellefi olmaları da söz konusu değildir. Bununla birlikte, adi ortaklıklara stopaj ve katma değer vergisi mükellefiyeti tesis ettirilmektedir. Adi ortaklıkların ortaya çıkan kar veya zararı, adi ortaklığı oluşturan ortaklar tarafından hisseleri oranında kendi kazançlarına dahil edilerek vergilendirilmektedir.           

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 15’inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nda belirtilen esaslara göre birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve onarım işleri ile uğraşan kurumlara bu işleri ile ilgili olarak yapılan hakediş ödemelerinden vergi kesintisi yapılacağı hükme bağlanmış olup 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “15.3.1. Birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve onarım işlerine ilişkin olarak yapılan hakediş ödemeleri” başlıklı bölümünde de birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve onarım işlerinin tanımı konusunda Gelir Vergisi Kanununun ilgili hükümlerinin uygulanacağı açıklaması yer almıştır.

Adi ortaklık tarafından taahhüt edilen yıllara sari inşaat işinde ortaklardan birinin ortaklıktan çıkması ve işin tamamının diğer ortak uhdesinde kalması halinde bu tarih itibariyle adi ortaklık açısından işin bitim tarihi olarak kabul edilmesi ve yine bu tarih itibarıyla kar veya zararın kati olarak tespit edilerek, ortaklar tarafından ortaklıktaki hisseleri oranında işin bittiği  hesap dönemine ilişkin kurum kazancına dahil edilmesi gerekmektedir. Bu işe ilişkin istihkaklardan devir tarihine kadar ortaklık adına yapılan kesintilerin ortaklık hisselerine isabet eden kısmının, ilgili yıl beyannamesi üzerinde hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilebileceği tabiidir.

Öte yandan, adi ortaklıktan devralınan söz konusu işin devralan ortak açısından yeni bir iş olarak dikkate alınacağı ve buna göre vergilendirileceği tabiidir[8]

Yukarıda belirtilen açıklamalar birleşme neticesinde sona eren adi ortaklıklar için de geçerlidir.

III.6. İşin Bitim Tarihinin Mahkeme Tarafından Belirlenmesi

Gelir Vergisi Kanunu’nun 44’üncü maddesinde inşaat ve onarma işlerinde geçici ve kesin kabul usulüne tabi olan hallerde geçici kabulün yapıldığını gösteren tutanağın idarece onaylandığı tarihin, diğer hallerde işin fiilen tamamlandığı veya fiilen bırakıldığı tarihin, bitim tarihi olarak kabul edileceği belirtilmiştir. Ancak yüklenici ve işveren arasında yaşanan sorunlar nedeniyle yapılan işlemler davaya konu edilebilmektedir. Örneğin işveren yapılan işin sözleşme hükümlerine uygun olmadığını belirterek geçici kabulü tutanağını onaylamaması veya özel teşebbüslerde ödememe yapılmaması durumu davaya konu edilebilir. Bu durumda yine genel hükümlere riayet edilmesi gerekmekle birlikte mahkemelerce işin bitim tarihine ilişkin olarak bir karar verilmesi halinde ise söz konusu tarihin işin bitim tarihi olarak kabul edilmesi gerekmektedir.[9]

IV.SONUÇ

193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nda yer alan hükümler gereğince birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işlerinde kar veya zarar işin bittiği yıl kesin olarak tespit edilmekte ve tamamı o yılın geliri sayılarak, ilgili yıl beyannamesinde gösterilmektedir.

Yıllara sari inşaat işi kapsamına giren işlerde işin başlangıç tarihi olarak; yapılan sözleşmede yapılacak işin yer teslim tarihi öngörülmüş ise yerin teslim edildiği tarih, sözleşmede yer teslim tarihi belirtilmemiş ise sözleşmede belirtilen işin başlangıç tarihi, sözleşmede bunların hiçbiri belirtilmemiş ise sözleşmenin imzalandığı tarih olarak kabul edilmesi gerekir.

Öte yandan inşaat ve onarma işlerinde geçici ve kesin kabul usulüne tabi olan hallerde geçici kabulün yapıldığını gösteren tutanağın idarece onaylandığı tarihin; diğer hallerde işin fiilen tamamlandığı veya fiilen bırakıldığı tarihin bitim tarihi olarak kabul edilmesi gerekmekte olup bitim tarihinin tespitinde özellik arz eden durumlar ise bu çalışmamızda açıklanmıştır.

HAKAN DEĞİRMENCİ (YMM)

Vergi Müfettişi

[1] Gelir İdaresi Başkanlığı’nın özelgesi

[2] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 13.07.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.16.01-GVK 42-960 sayılı özelgesi

[3] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 18.08.2015 tarih ve 62030549-125[15-2014/320]-75337 sayılı özelgesi

[4] Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 15.09.2010 tarih ve B.07.1.GİB.4.06.16.01-2010-GVK-42-8-574 sayılı özelgesi

[5] Geçici kabul usulüne tabi işlerde geçici kabul tutanağının idarece onaylandığı tarih

[6] Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 22.02.2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.99.16.02-GVK-42-62 sayılı özelgesi

[7] Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 23.05.2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.06.16.01-120[42-12/5]-596 sayılı özelgesi

[8] Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 02.01.2018 tarih ve 38418978-120[42-15/17]-815 sayılı özelgesi

[9] Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı’nın  06.04.2010 tarih ve B.07.1.GİB.4.06.16.01-2010-GVK-42-6-257 sayılı özelgesi

Önceki iki makale, özel maliyet bedeli niteliğindeki giderlerden oluşan varlığın, kira süresinin sonunda bedelsiz olarak kiralayana devri halinde, söz konusu kıymetlerin hangi durumlarda aynen tahsil olunmuş kira geliri sayılacağı ve özel maliyet bedelinin azalan bakiyeler üzerinden amortismana tabi tutulup tutulamayacağı üzerineydi.

Bugünün konusu, kira süresinin bir yıl veya daha kısa olması durumunda aktifleştirmenin gerekli olup olmadığı ve yapılan harcama tutarının itfa süresini değiştirip değiştirmeyeceği.

Yasal düzenleme

Vergi Usul Kanunu’nun özel maliyet bedellerinin itfasını düzenleyen 327. maddesinde, özel maliyet bedellerinin, kira süresine göre eşit yüzdelerle itfa edileceği hükmü yer alıyor.

Gelir İdaresinin görüşü

Mali İdarenin, gerek vergi incelemeleri sonucu yapılan tarhiyatlardan gerekse de verilen özelgelerden, özel maliyet bedellerinin;

  • Kira süresinin belli olması halinde kira süresi içinde eşit yüzdelerle,
  • Kira süresinin belli olmaması halinde 5 yılda,
  • Bir yıl gibi kısa süreli kiralanan ancak süresi her yıl uzatılan kiralamalarda 5 yılda,

itfa edilmesi gerektiği görüşünde olduğu anlaşılıyor.

Gelir İdaresi tarafından verilen 1 Haziran 2020 tarihli bir özelgede, bir şirketin ana bayisi ve servisi olarak faaliyet gösteren kurumun, bayisi olduğu şirketle olan işletme hakkı sözleşmesinin şartların yerine getirilmesi halinde her yıl yenilendiği, buna bağlı olarak da kira sözleşmesinin aynı şekilde her yıl uzatıldığı bir durumda, özel maliyet bedeli niteliğindeki harcamaların 5 yılda itfa edilmesi gerektiği belirtiliyor. Özelgede, diğer düzenlemeler yanında Vergi Usul Kanunu’nun 3. maddesine atıf yapılıyor.

Vergi hukukçularının ve uygulamacılarının görüşü

Gördüğüm kadarıyla birçok vergi hukukçusu, kira süresi bir yıl da olsa özel maliyet bedelinin aktifleştirilmesi ve bir yılın sonunda taşınmazın boşaltılması halinde tutarın bir defada gider yazılması görüşünde. Bir yılın sonunda süre uzatılırsa veya yapılan harcama tutarının büyüklüğü dikkate alındığında sürenin gerçekte bir yıl olamayacağının anlaşılması durumunda özel maliyet bedelinin beş yılda itfa edilmesi düşüncesi savunuluyor.

Ezber bozan yargı kararları

Aşağıda iki yeni, bir oldukça eski üç yargı kararından bahsedeceğim. 2022 tarihli kararlar anlaşıldığı kadarıyla aynı kuruma yapılan kurumlar vergisi ve geçici vergi tarhiyatlarına ilişkin. İki kararın konusu aynı yani. 1975 tarihli karar ise çok ayrıntılı bilgi içermiyor. Kararda yer aldığı kadarıyla özet yapmaya çalıştım.

2022 tarihli kararlardan kurumlar vergisi tarhiyatına ilişkin olanın özeti aşağıda. Geçici vergi tarhiyatına ilişkin aynı tarih ve E:2018/4225 K:2022/974 sayılı karar da konumuz açısından aynı paralelde.

Davanın konusu: Kiraladığı binada hastane faaliyetini yapabilmek amacıyla yapmış olduğu özel maliyet niteliğindeki giderlerini amortisman yoluyla itfa etmeyerek doğrudan giderlere intikal ettiren davacı hakkında kurumlar vergisi ve geçici vergi tarhiyatları yapılmış. Kararlarda çok açık değil ama özel maliyet bedeli kabul edilen tutarın tamamı üzerinden tarhiyat yapıldığı, ilgili yıl için amortisman ayrılmasının da kabul edilmediği anlaşılıyor.

Kararlarda yer alan bilgilere göre; kira sözleşmesi 20.06.2013 tarihinde 1 yıllık süre için yapılmış, daha sonra 01.01.2014 tarihinden itibaren bir yıl süre için yenilenmiş, daha sonra 01.09.2014 tarihinden itibaren de 5 yıl süre için tekrar yenilenmiş. Davanın görüldüğü tarihte de kurumun aynı taşınmazda faaliyet gösterdiği anlaşılıyor.

Vergi Mahkemesi kararı: Vergi Mahkemesi, kira sözleşmesinin süresinin 1 yıldan uzun bir süre için yapıldığı kanaatine varmış ve davacı tarafından yapılan özel maliyet bedeli niteliğindeki giderlerin aktifleştirilip amortisman yoluyla itfa edilmesi gerekirken doğrudan giderlere intikal ettirilmesi nedeniyle yapılan cezalı tarhiyatlarda hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varmış ve davanın reddine karar vermiş.

Bölge İdare Mahkemesi kararı: Davacının istinaf istemini inceleyen Bölge İdare Mahkemesi, istinaf istemine konu Vergi Mahkemesi kararının hukuka uygun olduğu gerekçesiyle istemi reddetmiş.

Danıştay Dokuzuncu Dairesi kararı: Davacının temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi;

  • Özel maliyet bedelinin kira süresinde itfasının esas olduğu, kira süresinin bir yıl olması durumunda giderlerin bir yılda, kira süresinin bilinmediği durumlarda genel hükümlere göre 5 yılda amortisman ayrılmasının mümkün bulunduğu,
  • Davacı tarafından 20.06.2013 tarihinde 1 yıllık kira sözleşmesi yapıldığı, devamında önce kira sözleşmesinin 01.01.2014 tarihinden itibaren 1 yıl süre için yenilendiği, bilahare kira sözleşmesinin 01.09.2014 tarihinden itibaren 5 yıl süre için tekrar yenilenmesi nedeniyle 01.09.2019 tarihine kadar kira süresinin uzatıldığı ve de halen sözleşmede yazılı adreste göz hastanesi olarak faaliyetine devam ettiği, yani kira süresinin taraflarca bilindiği ve henüz ilk 6 aylık süre dolmadan yani beyanname verme süresi içerisinde gayrimenkulü genişletmek ya da iktisadi kıymetini devamlı suretle artırmak amacıyla yapılan harcamaların tamamının doğrudan giderleştirilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığından tüm harcama tutarlarının idarece reddi suretiyle yapılan tarhiyatta hukuka uyarlık bulunmadığı,

sonucuna varmış,  davanın reddine karar veren Vergi Mahkemesi kararına yöneltilen istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge İdare Mahkemesi kararını bozmuş. (Danıştay Dördüncü Dairesinin 22.02.2022 tarih ve E:2018/1691, K:2022/973 sayılı kararı.)

Görüldüğü üzere Danıştay, kira süresinin bir yıldan az olduğu somut olayda, özel maliyet bedelinin aktifleştirilmesini zorunlu görmemiş, bir yılda giderleştirilmesini de hukuka aykırı bulmamış. Yargılama süreci devam ediyor, izleyip sonucunu görmekte yarar var ancak şimdilik Danıştay kararları bu şekilde.

1975 tarihli Danıştay Kararından da kısaca bahsedeyim. Danıştay Onüçüncü Dairesinin 22.04.1975 tarih ve E:1974/152 K:1975/1481 sayılı Kararında özetle; özel maliyet bedellerinin kira süresine göre eşit yüzdelerle itfa edilmesi gerektiği, kira süresinin bir yıl olması halinde, feshi ihbar olmadıkça kira süresinin uzatılmasının kira sözleşmesinin bir yıl süreli olmasına etkisinin bulunmadığından, bu kapsamdaki giderlerin yapıldığı yılda gider yazılmasında kanuna aykırılık görmemiş.

Kişisel değerlendirmem

Öncelikle, kira süresinin bir yıl veya daha kısa olması halinde, özel maliyet bedelinin aktifleştirilmesine gerek olmadığını, doğrudan gider kaydedilebileceğini düşünüyorum. Mevcutların amortismanında da zaten amortisman konusuna, işletmede bir yıldan fazla kullanılan varlıklar giriyor. Özel maliyet bedellerinin de benzer şekilde giderleştirilmesinde hukuka aykırı bir durum görmüyorum.

Kira süresinin bir yıl veya daha kısa olduğu durumda, süre konusunda bir ihtilaf yoksa, özel maliyet bedelinin bir yılda itfa edilebileceğini düşünüyorum. Kira sözleşmesinin daha sonradan başka bir sözleşmeyle veya süre sonunda kendiliğinden uzamasının itfa süresini değiştirmeyeceğini, yapılan gider tutarının büyüklüğünün de tek başına önemli olmadığını değerlendiriyorum. Geriye değerlendirilmesi gereken hangi durumlar kalıyor? Kiralamanın ilişkili kişiler arasında yapılmış olması veya kira sözleşmesinin gerçekliği konusundaki tereddüt ve tespitler. Bu özel durumları ayrıca değerlendirmek gerekir.

Özetle, yukarıda özetlediğim üç Danıştay Kararına katılıyorum. Recep BIYIK

https://www.dunya.com/kose-yazisi/ozel-maliyet-bedeliyle-ilgili-ezber-bozan-yargi-kararlari-3/673934

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • SERMAYE TAAHHÜDÜNÜN SÜRESİNDE ÖDENMEMESİ Türk Ticaret Kanununun 332. Maddesi Uyarınca Anonim Şirketler Asgari 250.000,00…
  • 2023 Yılında Yapılan Enflasyon Düzeltmesi, 2024 Yılında Ortaya Çıkacak "ENFLASYON DÜZELTMESİ KARINI" Etkiler Mi? CEVAP : HAYIR 2- 2023 yılında yapılan enflasyon düzeltmesi, 2024…
  • İNDİRİMLİ KURUMLAR VERGİSİ 32/A MADDESİ KAPSAMINDA VERGİ ZİYAI CEZASI İndirimli Kurumlar Vergisi uygulamasında; KVK 32/A maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen…
Top