Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

1. Konu

İştirakin tasfiyesinden doğan zararların, kurum kazancının tespitinde dikkate alınıp alınamayacağı konusu yıllardır tartışmalı. Yeni tarihli bir Danıştay Veri Dava Daireleri Kurul (DVDDK) Kararı nedeniyle konuyu toparlamak ve özetlemek istedim.

2. Mali İdare görüşü

Bu makalenin yazımı sırasında tespit edebildiğim ve incelediğim 8 özelgenin 4’ünde, iştirakin tasfiyesinden doğan zararın kurum kazancının tespitinde dikkate alınabileceği, 4’ünde ise alınamayacağı belirtilmiş.

İştirakin tasfiyesinden doğan zararın kazancın tespitinde dikkate alınabileceğini belirten özelgeler 2002, 2005 ve 2006, alınamayacağına ilişkin özelgeler ise 2008, 2011, 2015 ve 2022 tarihli.

Özelgelerin gerekçelerini de kısaca özetleyeyim.

İştirakin tasfiyesinden doğan zararın kazancın tespitinde dikkate alınabileceğini belirten özelgeler, Gelir Vergisi Kanunu’nun 38. maddesi hükmüne dayanılarak verilmiş. Gider yazmaya engel bir düzenleme olmadığı sonucuna ulaşılmış.

İştirakin tasfiyesinden doğan zararın dikkate alınamayacağına ilişkin özelgelerde, Gelir Vergisi Kanunu’nun ticari kazancın tespitine ilişkin 38, 40 ve 41. maddelerine, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun kurum kazancının tespitine ilişkin 6. maddesine ve Vergi Usul Kanunu’nun değerleme hükümlerine atıf yapılarak, bu Kanunlarda iştirakin tasfiyesinden kaynaklanan zararların kurum kazancının tespitinde dikkate alınacağına ilişkin bir hüküm bulunmadığı belirtilmiş. Bu gerekçeyle görüş oluşturulmuş.

Özelgelerin tarihlerine bakıldığında, Mali İdarenin 2007 yılında veya 2008 yılının ilk aylarında görüşünü değiştirdiği anlaşılıyor. Her ne kadar Kurumlar Vergisi Kanunu 2006 başında yürürlüğe girmek üzere tamamen değişmişse de, özelgelerde atıf yapılan düzenlemelerde hiçbir değişiklik yok. 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun istisna kazançlara ilişkin gider ve zararların kurum kazancının tespitinde dikkate alınamayacağına ilişkin hüküm 2006 öncesi yürürlükte olan 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nda yer alan hükümden biraz farklı olsa da, özelgelerde bu düzenlemeye ilişkin bir atıf ve yorum yok. Dolayısıyla, İdarenin görüş değişikliğine neden olacak bir yasal değişiklik olmadığı söylenebilir. Bu dönemde yargı içtihadında da bir değişiklik olmadı. Dolayısıyla görüş değişikliğinin görünen bir gerekçesi yok. Zannediyorum İdare konuyu yeniden değerlendirmiş ve görüşünü değiştirmiş.

2012 sonrası özelgeleri İdarenin resmi internet sitesinde yer alıyor, diğer özelgeler ise İdarenin sitesinde yok ama yayınlanmış çeşitli makalelere konu olmuş özelgeler. İncelemek isteyenler bu özelgelerin metinlerine ulaşabilir.

3. Yargı kararları

Konuyla ilgili açılan davalarda farklı kararlar çıkıyor. Bu makalenin yazımı sırasında tespit edebildiğim ve incelediğim 31 Danıştay Kararının 11’i mükellef lehine, 20’si aleyhine. Kararlardan mükellef lehine olan;

·      2’si Danıştay Dokuzuncu Daireye ait, 2019 tarihli,

·      9’u Danıştay Dördüncü Daireye ait, 2001-2017 yıllarına ait,

mükellef aleyhine olan;

·      2’si Danıştay Üçüncü Dairesine ait, 2019 tarihli,

·      18’i Danıştay Dördüncü Daireye ait, tamamı 2019 sonrasına ait. Dördüncü Daire kararlarının 11’i 2021, 3’ü 2022 yıllarına ait.

İncelediğim kararlara bakarak, oluşmuş bir içtihattan bahsedilemeyeceği, Dördüncü Dairenin 2017-2019 döneminde görüş değiştirdiği söylenebilir.

Danıştay kararlarına esas argümanlar özelgelerdeki argümanlardan aslında farklı değil. Ek gerekçeler var. Kısaca özetlemek gerekirse, mükellef lehine olan kararlarda;

·      Kurum kazancının, Gelir Vergisi Kanunu’nun 38. maddesi hükmü çerçevesinde dönem başı – dönem sonu özsermaye kıyaslaması ile belirlendiği,

·      İştirakin tasfiyesi sonucu oluşan zararın gerçek bir ticari zarar olduğu ve kazancın tespitinde dikkate alınmasını engelleyen bir yasal düzenleme olmadığı,

mükellef aleyhine olan kararlarda ise;

·      İştirakin tasfiyesinden doğan zararın gider olarak dikkate alınacağına ilişkin bir hükmün olmadığı,

·      İştirakin tasfiyesinden doğan zararın sermayede meydana gelen azalma niteliğinde olduğu, bu niteliğiyle kurum kazancının tespitinde dikkate alınamayacağı,

·      Kurumlar vergisinden müstesna kazançlara ilişkin gider ve zararların kurum kazancının tespitinde dikkate alınamayacağı,

gerekçelerinin bir veya birkaçına dayanıyor.

Bu kararlara ek olarak ayrıca bir DVDDK kararı var. Bu karar bence hem yeni tarihli olması nedeniyle hem de bu konudaki ilk DVDDK kararı olması nedeniyle önemli ve ayrı başlık açmaya değer.

4. Yeni DVDDK Kararı

DVDDK kararı 2023 tarihli. Bu tarihten sonra verilmiş bir Danıştay Dava Dairesi kararına rastlamadım.

Dava konusu: Aktifte yer alan iştirak hisselerinin, iştirak edilen şirketin tasfiye edilmesi nedeniyle aktiften çıkarılması nedeniyle doğan zararın, kurum kazancından indirilmesi gerektiği ihtirazi kaydıyla verilen geçici vergi beyannamesinde, bu nedenle tahakkuk eden geçici verginin kaldırılması ve ödenen geçici verginin bu kısmının iadesi istemiyle dava açılmış.

Vergi Mahkemesi kararı: Davayı inceleyen Vergi Mahkemesi;

·      Herhangi bir gider ya da zararın matrahı azaltan unsur olabilmesi için Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu veya Vergi Usul Kanunu'nda buna cevaz veren hüküm bulunması gerektiği,

·      Gelir Vergisi Kanunu'nun 40. maddesinde kazancın elde edilmesi ve idamesi için yapılan genel giderlerden bahsedilmişse de hisse senetlerinin değersiz hale gelmesi sonucu oluşan zararın, genel gider olarak değerlendirilemeyeceği,

·      Bilançoda varlık olarak yer alan unsurların değerinde meydana gelen azalmaların genel gider olmadığı, bunların kazancın elde edilmesi ve idamesi kapsamında değerlendirilerek matrahtan indirilmesinin mümkün olmadığı,

·      Kurumlar Vergisi Kanunu'nda, kurumların tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun sermayesine katılmasından dolayı elde ettiği kazancın vergiden müstesna tutulduğu, kazancı müstesna tutulan gelirden doğan zararın kabul edilmemesinin vergileme prensiplerine uygun bir sonuç olacağı,

·      Özetle, kazancı vergiden müstesna tutulan, mevzuatta gider olarak sayılmayan ve genel giderler arasında değerlendirilmesi mümkün olmayan hisse senetlerinin değersiz hale gelmesinden dolayı oluşan zararın, kurum matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınamayacağı gerekçeleriyle davayı reddetmiş.

Danıştay Dokuzuncu Daire kararı: Davacının temyiz istemini inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi;

·      Safi kazancın tespitinde indirilebileceği ya da indirilemeyeceği açıkça belirtilmemiş harcamaların gider olarak yazılıp yazılmayacağının tespitinde, harcamaların maliyet unsuru olup olmadığı ve ticari kazancın elde edilmesi ve idamesi için yapılıp yapılmadığının değerlendirilmesinin önem arz ettiği,

·      Bir harcamanın işle ilgili olmasındaki en önemli ölçütün, kurumun bu gidere katlanmış olmasının olduğu, tersine, bir giderin işle ilgili olmadığının ortaya konulabilmesi için de bu giderin işletmenin faaliyet konusuyla ilgisinin olmaması ve kurum yetkililerinin özel amaçla yaptıkları giderlerden olmasının zorunlu olduğu,

·      Dava konusu olayda iştirak edilen şirketin hukuken ortadan kalkması sonucu davacı şirketin iştirakler hesabındaki hisse senetlerinin maliyet bedelinin ve iştirak edilen şirketin sermayesinin tamamlanması için ödenen tutar kadar bir zarar oluştuğu, diğer bir ifadeyle şirket aktifine kayıtlı hisselerin değerlerini kaybetmeleri sonucu şirket öz sermayesinin bu oranda azaldığı, bunun zarar olarak nitelendirilmesinin mevzuatımızdaki hükümlere uygun olduğu,

·      Bu durumda davacı şirketin aktifinde bulunan bağlı ortaklığına ait iştirak hisselerinin, anılan şirketin tasfiye edilmesi nedeniyle karşılıksız kalması sonucu oluşan zararın gider olarak dikkate alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı, bu nedene dayalı olarak ihtirazi kayıtla verilen geçici vergi beyannamesi üzerine tahakkuk eden verginin dava konusu edilen kısmının kaldırılması ve iadesi gerekirken aksi yönde verilen Vergi Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmadığı,

gerekçeleriyle kararı bozmuş. (Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 24/10/2019 tarih ve E:2016/8871, K:2019/5050 sayılı kararı.)

Vergi Mahkemesi ısrar kararı: Mahkeme, ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeyle ısrar etmiş.

Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu kararı: Temyiz istemini inceleyen DVDDK;

·      Kurumlar vergisi mükelleflerinin safi kazancının belirlenmesinde temel ölçütün, dönem sonu ve dönem başı öz sermaye kıyaslaması olduğu,

·      Uyuşmazlığın çözümünün, aktifte bulunan iştirak hisselerinin, iştirakin tasfiyesi nedeniyle aktiften çıkarılması neticesinde oluşan zararın, kurum kazancının tespitinde dikkate alınıp alınamayacağının ortaya konulmasına bağlı olduğu,

·      Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 5. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan istisnanın, iştirak hisselerinin satılmasından doğan kazançlar için öngörüldüğü, bu istisnanın "satış" işleminin bulunması hâlinde söz konusu olacağı, olayda ise iştirak hisselerinin satılmadığı, iştirakin tasfiyesinin kapanmasından sonra değerinin düşmesi ve karşılığının kalmaması nedeniyle aktiften çıkarıldığı, bu durumda Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 5. maddesinin (3) numaralı fıkrasının olaya uygulanmasının mümkün olmadığı,

·      İştirak hisselerinin değerleme bedelinden daha az bir bedelle aktiften çıkarıldığı, aktifteki bu azalmanın dönem sonu öz sermayeyi negatif bir unsur olarak etkilediği, dolayısıyla, öz sermaye kıyaslamasına bağlı olarak hesaplanan kâra negatif bir etki yapan bu durumun, kurum kazancının tespitinde esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı,

·      Bu durumda davacı şirketin aktifinde bulunan iştirak hisselerinin, iştirak edilen şirketin tasfiye edilmesi nedeniyle karşılıksız kalması sonucu oluşan zararın kurum kazancının tespitinde dikkate alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığından, bu nedenle ihtirazi kaydın kabul edilmeyerek adına vergi tahakkuk ettirilmesinde hukuki isabet bulunmadığı

gerekçeleriyle, tahakkuk eden verginin kaldırılması ve iadesi gerekirken aksi yönde verilen ısrar kararının bozulması gerektiği sonucuna ulaşmış, temyiz isteminin kabulüne ve Vergi Mahkemesi ısrar kararının bozulmasına karar vermiş. (Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun 15.02.2023 tarih ve E:2021/222 K:2023/96 sayılı kararı.)

5. Kişisel değerlendirmem

Konuyla ilgili özelge ve yargı kararlarından bulabildiklerimi, gerekçelerini gruplayarak yukarıda özetledim. Gördüğünüz gibi Gelir İdaresi yaklaşık 16 yıl öncesine kadar belli bir görüşteyken, sonrasında yorumunu değiştirmiş. Yargı kararları da zamanla birden fazla defa değişmiş. En son yargı kararı da DVDDK kararı ve iştirakin tasfiyesinden doğan zararın kurum kazancının tespitinde dikkate alınabileceği yönünde.

Öncelikle son yargı kararı olan DVDDK kararına ve karara esas gerekçelere katıldığımı söylemek isterim. Kararların ve özelgelerin gerekçelerini yukarıda özetledim. Başta DVDDK kararı olmak üzere, birçoğu ulaşılabilir durumda, ilgilenenler tam metinlerini inceleyebilirler. Bu nedenle oldukça kısa bir değerlendirme yapmak isterim.

·      Kurum kazancının belirlenmesinde temel ölçütün, dönem sonu ve dönem başı öz sermaye kıyaslaması olduğu ve iştirakin tasfiyesinden doğan zararın kazancın tespitinde dikkate alınmasını yasaklayan bir düzenlemenin olmaması gerekçesi bence de önemli ve belirleyici.

·      Mükellef aleyhine olan kararların bazılarında yer alan, sermayede meydana gelen eksilme gerekçesine katılmıyorum. Sermayede meydana gelen eksilmenin zarar addolunmayacağına ilişkin tek hüküm, Gelir Vergisi Kanunu’nun 88. maddesinde. O da gerçek kişilerin gelirlerinin toplanması ve beyanıyla ilgili, sınırlama da menkul ve gayrimenkul sermaye iratlarına ilişkin. Gerçek kişilerin faaliyet gelirleri ve kurum kazançları için bu hükmün uygulanması söz konusu değil. Kurum kazançlarının vergilemesinde de sermayede meydana azalmayı gider kabul etmeyen hükümler olabilir. Bu çerçevede örneğin, bazı vergi hukukçularının, beş yılda mahsup edilemeyen zararların mahsup olanağının kalmamasını, özü itibariyle sermayede meydana gelen azalma olduğu gerekçesine dayandırmaları söylenebilir. Ancak benzer bir düzenleme iştirakin tasfiyesinden doğan zararlar için yok.

·      Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin üçüncü fıkrası gereği, istisna kazançlara ilişkin giderler veya istisna kapsamındaki faaliyetlerden doğan zararlar, istisna dışı kurum kazancından indirilemiyor. İştirakin tasfiyesinden doğan zararların kurum kazancının tespitinde dikkate alınamayacağına ilişkin yargı kararlarının bazıları, bu hükmü esas alarak verilmiş kararlar. Ancak bu kararların bir kısmı, indirimi tartışılan zararın iştirak kazançları istisnasına ilişkin, bazıları ise iştirak satış kazançları istisnasına ilişkin olduğu kabulüne dayanıyor. Kişisel değerlendirmem, iştirakin tasfiyesinden doğan zararın, her iki istisnayla ilgisi olmadığı şeklinde.

·      DVDDK kararında, her iki görüşe ilişkin argümanların değerlendirildiği ve bir sonuca ulaşıldığı görülüyor. Son derece güzel bir karar. Bununla birlikte kişisel olarak bir eksiklik gördüğümü de ifade etmek isterim. Yukarıda özetlediğim DVDDK kararında bir konu dikkatinizi çekmiştir. DVDDK kararının Vergi Mahkemesi kararı özeti bölümünde, Mahkemenin, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5/1-a (iştirak kazançları istisnası) ve 5/3 (istisna gelirlere ilişkin zararlar) maddelerine atıfla bir değerlendirme yaptığı anlaşılıyor. Danıştay Dokuzuncu Daire kararında Vergi Mahkemesinin bu gerekçesine ilişkin bir değerlendirme yer almasına rağmen DVDDK kararında bu konuda bir değerlendirme yer almıyor. Kurul muhtemelen bu değerlendirmeyi yapmıştır ancak kararda yer verilmemiş olabilir. Buna karşılık DVDDK kararında, bahse konu Kanun’un 5/1-e maddesinde yer alan hükme (iştirak satış kazançları istisnası) ilişkin bir değerlendirmeye yer verilmiş. Bu konu da Vergi Mahkemesi kararı özeti bölümünde yok. Muhtemelen vardır, sınırlı özet içinde yer almamıştır. Bu uyumsuzluk olmasaydı, çok daha mükemmel bir karar olurdu diye düşünüyorum.

Son olarak şunu ifade etmek isterim. Birçok nedenle, bizim vergi sistemimiz yaygın ihtilaflara yol açıyor, konular bir türlü netleşmiyor, istikrarlı uygulama yapılamıyor, içtihat oluşmuyor. Yukarıda bahsettiğim konu da ilginç bir örnek; uzun süre konu bir türlü netleşmemiş, İdare uzun süre verdiği görüşü değiştirmiş, yargı kararları istikrarlı diye düşünülürken olmadığı ortaya çıkmış. Bütün yapısal sorunları çözmek kolay değil ama umarım son DVDDK kararı en azından bu konuda istikrarlı bir uygulama için başlangıç olur. Recep BIYIK

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/istirakin-tasfiyesinden-dogan-zararlar/698942

Perşembe, 22 Haziran 2023 10:27

Zincirleme Vergi Kaçakçılığı Suçu

▶️ 2010, 2011 ve 2012 takvim yıllarında sahte fatura düzenleme ve kullanma eylemleri nedeniyle;

▶️ Her bir takvim yılında ayrı ayrı sahte fatura düzenleme ve kullanma suçlarından her birisi kendiiçerisinde zincirleme şekilde üçer kez olmak üzere toplamda altı kez mi,

▶️Takvim yıllarını ayırmaksızın sanığın ilk eyleminden son eylemine kadar bütün sahte fatura düzenleme ve kullanma eylemlerini kendi içlerinde zincirleme olacak şekilde değerlendirip sahte fatura düzenleme ve kullanma suçlarından zincirleme şekilde birer kez olmak üzere toplamda iki kez mi,

▶️ Yoksa her bir takvim yılındaki sahte fatura düzenleme ve kullanma eylemlerini bir bütün hâlinde zincirleme tek bir suç olacak şekilde değerlendirerek her bir takvim yılı için birer kez olmak üzere toplamda üç kez mi cezalandırılması gerekmektedir.

▶️ 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 43/1. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükmünün uygulanabilmesi için; dördü nesnel (objektif), birisi öznel (sübjektif) olmak üzere toplam beş şart bulunur.

▶️ Nesnel şartlar;
1- Birden çok eylemin bulunması,
2- Eylemlerin her birinin farklı zamanlarda işlenmesi,
3- Eylemlerin aynı suçu oluşturması,
4- Aynı suçun birden çok kez aynı kişiye karşı işlenmesidir.
Öznel şart ise; Birden çok suçun, bir suç işleme kararının gerçekleştirilmesi kapsamında işlenmesidir.

▶️Vergi Suçlarında görevli Yargıtay 11. Ceza Dairesi ile 21 C.D. ve 19 C.D.'leri birçok kararında her takvim yılının her birinin ayrı suç olarak kabul edilmesi gerektiğine dair kabulden doğan bir çok kararları vardır.

▶️VUK 359 ve diğer maddelerde mali takvim yılına ait bir düzenleme bulunmadığından zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasının gerekip gerekmediğini belirlemek için TCK'nin 43. maddesini ayrıntılı değerlendirmek zorunluluğu vardır.

▶️ Peki her takvim yılında işlenen sahte fatura düzenlemek ve kullanmak eylemlerinin tek suç olarak kabul edilmesi mümkün müdür?

▶️ Ekte yer alan karara göre, bu mevzunun çözümü için dosya Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gelmiştir. Ancak kurul bu mevzunun çözümüne yönelik burada bir karar vermemiştir.

▶️ Ancak Yargıtay'ın bu konuya bakışını genel anlamda öğrenmek için ekte yer alan karar muhteviyatı zengin bir karardır.
- Vergi ceza hukukuna ilgi duyanların okuması tavsiye olunur.

Kaynak, Vergi Atölyesi

✔ Bu Konu Yargıtay Ceza genel Kurulunun 18.10.2022 Tarih, Esas : 2022/153 Karar : 2022/641 Sayılı Kararında Oy Çokluğu ile Hükme Bağlanmıştır :
Karardan alıntı :
..
✔ Vergi kanunlarına göre düzenlenen ve saklama ve ibraz mecburiyeti bulunan belgeler her iki suçun da konusunu oluşturmaktadır. Ancak uyuşmazlık konusuyla ilgisi bakımından tek bir failin sahte belge düzenleme ve sahte belge kullanma eylemlerinin ikisini de gerçekleştirdiği durumlarda düzenlenen ve kullanılan söz konusu belgelerin aynı ya da farklı olmaları failin işlediği suç sayısının belirlenmesinde önem arz etmektedir. Örneğin; failin bizzat düzenlediği sahte belgeyi, kendi mükellefiyeti yönünden vergi dairelerine sunduğu beyannamelere konu etmesi durumunun söz konusu olmadığı bir olayda, kullandığı belgelerin, başka bir sahte belge düzenleyicisi tarafından hazırlanan belgeler; düzenlediği belgelerin ise kendi mükellefiyetine ya da başka mükelleflere ait belgeleri gerçeğe aykırı olarak doldurmak suretiyle tanzim ettiği veya tamamen sahte oluşturduğu ve üçüncü şahısların kullanması için verdiği belgeler olacağı, böyle bir durumda failin düzenlediği ve kullandığı belgelerin, yani suç konularının birbirinden farklılık arz edeceği açıktır.
..
✔ VUK’un 359. maddesinde belirtilen sahte belge düzenleme ve sahte belge kullanma suçlarında failin hareketi de birbirinden farklılık arz etmektedir. Sahte belge düzenleme suçunun maddi unsurunun hareket kısmını; vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan belgelerin asıl veya suretlerinin kanuni şekle uygun olarak tamamen veya kısmen sahte olarak düzenlenmesi oluştururken, sahte belge kullanma suçunun maddi unsurunun hareket kısmını; sahte belgenin deftere kaydedilmesinden sonra dahil edildiği beyannamenin mükellef tarafından vergi dairesine verilmesi oluşturmaktadır.
..
✔ Tek bir failin her iki suçu işlediğinin iddia edilmesi durumunda, kullandığı belgelerin başka bir sahte fatura düzenleyicisi tarafından hazırlanan belgeler; düzenlediği belgelerin ise kendi mükellefiyetine ya da başka mükelleflere ait belgeleri gerçeğe aykırı olarak doldurmak suretiyle tanzim ettiği veya tamamen sahte oluşturduğu ve üçüncü şahısların kullanması için verdiği belgeler olması, böyle bir durumda da sanığın düzenlediği ve kullandığı belgelerin, yani suç konularının birbirinden farklılık arz etmesi hususları birlikte göz önünde bulundurulduğunda, somut olayda sanığın, sahte belge düzenleme ve sahte belge kullanma suçlarını birbirinden bağımsız şekilde işlediği, sanığın sahte fatura kullanma ve düzenleme suçundan ayrı ayrı cezalandırılmasının yerinde olduğu kabul edilmelidir.
✔ …birden fazla takvim yılı veya vergilendirme dönemi içinde aynı suç işleme kararı altında işlenmesi durumunda TCK'nın 43. maddesinin uygulanacağına dair hükmün, bu aşamada değerlendirilemeyeceği, bu hususun takdiri Yerel Mahkemeye ait olmak üzere yapılacak uyarlama yargılaması kapsamında değerlendirilebileceği mümkün görülmüştür.

 Yargıtay Ceza Kurulu Kararı İçin Tıklayınız

Perşembe, 22 Haziran 2023 08:05

Yeni Asgari Ücretin Etkileri

Asgari ücretteki artış çalışma hayatında pek çok hususu değiştiriyor. Bunlardan en önemlisi borçlanma tutarları. Diğer yandan 65 yaş aylığı, engelli aylığı ve evde bakım parasında da gelir sınırı değiştiği için temmuzdan itibaren aylık alınması mümkün olabilir.

Sosyal güvenlik sisteminde borçlanma tutarları asgari ücrete endeksli. 1 Temmuz’dan itibaren bir günlük borçlanma tutarı en düşük 143 TL olacak. Özellikle doğum ve askerlik borçlanması yapacak kişilerin ellerini çabuk tutmaları avantajlarına olacaktır. Şu an için bir günlük borçlanma tutarı 108,42 TL. Dolayısıyla bir doğum borçlanacak kadın sigortalı şu an için 76.860 TL ödeyecekken 1 Temmuz’dan itibaren bu rakam 102.960 TL’ye yükselecek.

Aynı şekilde askerlik borçlanmasında da tutar artacak. Şu an için 18 aylık askerliği borçlanacak bir erkek sigortalı 57.645 TL ödeyecekken 1 Temmuz’dan itibaren bu tutar 77.220 TL’ye yükselecek. Dolayısıyla kadın sigortalılar için bir doğumda 26.100 TL, erkek sigortalılar için 18 aylık askerlikte 19.575 TL’lik bir fark söz konusu olacak.

Talep tarihi önemli

Borçlanma taleplerinde SGK’ya başvuru tarihi önemli. 1 Temmuz tarihine kadar yapılacak başvurularda SGK borçlanma taleplerine bugünkü asgari ücrete göre hesaplama yaparak cevap verecek. Kişiler kendi seçecekleri miktar üzerinden borçlanma taleplerini iletecekler ve SGK dilekçelere ödemeleri gereken tutarı yazarak cevap verecek. Dolayısıyla önemli olan talep tarihi. Ödemeler 1 Temmuz’dan sonra da yapılsa ödemelerin zamanında yapılması halinde talep tarihindeki hesaplama üzerinden borçlanma yapılması mümkü

‘İşsizlik’ artışı kasımda

Çalışma hayatında işsizlik ödeneği de asgari ücrete endeksli. Ancak asgari ücretteki artış işsizlik ödeneğine hemen aynı oranda yansımıyor. İşsizlik ödeneği kişinin son dört aylık prime esas kazancının yüzde 40’ı olarak hesaplanıyor. Dolayısıyla temmuz ayıyla birlikte asgari ücretli bir kişinin prime esas kazancı 13.414,5 TL’ye yükselecek. Ancak son dört aylık prime esas kazanç dikkate alındığı için işsizlik ödeneği hemen 13.414,5 TL’nin yüzde 40’ı olmayacak. Kasım ayında işsiz kalan bir asgari ücretli için temmuz-ekim prime esas kazancı 13.414,5 TL olacağı için kasım ayından itibaren ödenecek en düşük işsizlik ödeneğinin miktarı 5.325,08 TL’ye yükselecek. Diğer yandan işsizlik ödeneğinde bir üst limit söz konusu. Bu tutar da asgari ücretin yüzde 80’i. Bu kapsamda temmuz ayından itibaren işsizlik ödeneğinin en yüksek tutarı 10.650,15 TL’ye yükselecek.

65 yaş aylığında

65 yaş, engelli ve evde bakım aylığının miktarı asgari ücrete endeksli değil. Bu aylıkların miktarı memur gösterge katsayısı ile belirlenen gösterge rakamının çarpımı ile hesaplanıyor. Dolayısıyla aylık miktarları memur maaşlarındaki artış ortaya çıkınca yani haziran ayı enflasyonu sonrası Maliye Bakanlığı’nın genelgesi sonrası ortaya çıkacak. Ancak 65 yaş, engelli ve evde bakım aylığında diğer şartların sağlanmasıyla birlikte gelir sınırı şartı var. İşte bu gelir sınırı ise asgari ücrete endeksli. Dolayısıyla hali hazırda yalnızca gelir sınırının üzerinde olduğu için 65 yaş, engelli aylığı ya da evde bakım parası alamayan kişiler, 1 Temmuz’dan itibaren gelir sınırı artacağı için hak sahibi konumuna gelebilirler. Bu nedenle bu sınıra göre gelir hesaplamasını yapıp yeniden başvuru yapmaları gerekebilir.

Örneğin 65 yaş aylığında hali hazırda gelir sınırı 2.835,6 TL. 1 Temmuz itibarıyla bu sınır 3.800,77 TL’ye yükselecek. Dolayısıyla 65 yaş üzerindeki kişi ve eşinin toplam gelirinin aylık ortalaması hali hazırda 2.835,6 TL’nin üzerinde ancak 3.800,77 TL’nin altında olan kişiler temmuz ayı ile birlikte gelirlerinde başkaca bir artış olmayacaksa 65 yaş aylığı alabilir hale gelebilirler.

Engelli ve evde bakım

Aynı durum engelli aylıkları ve evde bakım parasında da geçerli. Engelli aylığında gelir sınırı 65 yaş aylığı ile aynı. Yalnız engelli aylığında hanedeki tüm bireylerin gelir, servet ve harcamaları dikkate alınıyor. Hane içinde kişi başına düşen ortalama aylık gelire bakılarak karar veriliyor.

Evde bakım parasında ise gelir sınırı asgari ücretin üçte biri değil ikisi. Dolayısıyla evde bakım aylığında gelir sınırı hali hazırda 5.671,2 TL olan gelir sınırı 7.601 TL’ye yükselecek. Dolayısıyla şu anda 5.671,2 TL olan bu sınırın üzerinde olup 7.601 TL’nin altında kişi başına düşen geliri olan hanelerde yaşayan kişiler 1 Temmuz itibarıyla evde bakım parasına başvuru yaparak hak sahibi haline gelebilirler.

Kıdemde taban arttı tavan temmuzda

Çalışma hayatında bütün parametreler asgari ücrete endeksli değil. Kıdem tazminatı tavanı, en yüksek devlet memuru olan Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı’nın bir yıllık emekli ikramiyesine endeksli. Bu tutar da temmuz ayı ile birlikte belli olacak memur maaş zammı ile birlikte netleşecek. Dolayısıyla net bir rakam söylemek şu an için mümkün değil. Ancak kıdem tazminatının tabanı en düşük ödenebilecek ücret 1 Temmuz itibarıyla 13.414,5 TL olacağı için bu tutara yükselmiş oldu.

Cem Kılıç

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. 

https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/cem-kilic/yeni-asgari-ucret-kimi-nasil-etkiler-6966264?sessionid=3

Perşembe, 22 Haziran 2023 07:37

Nakdi Sermaye Artışının Avantajları

Enflasyonist etkilerle birlikte hammadde ve enerji maliyetlerinin artışı, işçilik ücretlerinin yükselmesi, zararına satışlar gibi faktörlerin de etkisiyle şirket sermayelerinde ciddi azalmalar görülmektedir.

Söz konusu olumsuzlukların sürekli ve uzun yıllar devam etmesi halinde ise şirketler teknik iflas veya borca batıklık durumu ile karşı karşıya kalabilmektedirler. Şirketlerin sermayelerinde azalmalara karşılık olarak sermaye artışları gündeme gelmektedir. Bu yazımızda nakdi sermaye artışının şirketlere sağladığı vergisel avantajlara değinilecektir.

Nakdi sermaye artışı nedir

Nakdi sermaye artışı, şirketlerin sermaye yapılarının güçlendirilmesinin teşvik edilmesi amacıyla getirilmiş bir uygulama olup, sermaye şirketlerince ilgili hesap döneminde ticaret siciline tescil edilmiş olan ödenmiş veya çıkarılmış sermaye tutarlarındaki nakdi artışlar ile yeni kurulan sermaye şirketlerinde ödenmiş sermayenin nakdi olarak karşılanan kısmını ifade etmektedir.

Kimler nakdi sermaye artışından yararlanır

Finans, bankacılık ve sigortacılık sektöründe faaliyet gösteren kurumlar ile kamu iktisadi teşebbüsleri hariç, anonim şirketler, limited şirketler ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler ile benzeri nitelikteki yabancı kurumlar nakdi sermaye artışı indiriminden faydalanabilirler.

Nakdi sermaye artışı nasıl uygulanır

 Yeni kurulan veya nakit olarak sermaye artıran sermaye şirketlerinin, kuruluşta şirkete sermaye olarak koydukları veya artırdıkları tutar üzerinden Merkez Bankası tarafından indirimden yararlanılan yıl için, bankalarca açılan TL cinsinden ticari kredilere uygulanan ağırlıklı yıllık ortalama faiz oranı dikkate alınarak hesaplanan tutarın %50’sinin, beyanname üzerinde ayrıca gösterilmek şartıyla, kurum kazancından indirim konusu yapılmasıdır. Nakdi sermaye artışlarının yurt dışından getirilen nakitle karşılanan kısmı için ise indirim oranı %75 olarak uygulanacaktır.

İndirimin hesaplama şekli

Nakdi sermaye artışı üzerinden, indirimden yararlanılan yıl için TCMB tarafından en son açıklanan ticari krediler faiz oranı dikkate alınarak, hesap döneminin sonuna kadar hesaplanan tutarın Bakanlar Kurulunca belirlenen orana isabet eden kısmı ilgili dönemin kurum kazancından indirilebilecektir. İndirim Tutarı: Nakdi Sermaye Tutarı x Kredi Faiz Oranı x İndirim Oranı x Süre formülü ile bulunur.

Süre hesabı

 Sermaye şirketleri, nakdi sermaye artışına ilişkin kararının ticaret siciline tescil edildiği hesap döneminden itibaren, bu indirim uygulamasından yararlanmaya başlayabileceklerdir. Tescil tarihinden sonra şirketin banka hesabına yatırılan tutarlar için ise şirketin banka hesabına yatırılma tarihi, esas alınarak indirimden yararlanılabilecektir.

İndirime tabi şirketler, 5/7/2022 tarihinden itibaren gerçekleştirdikleri nakdi sermaye artışları üzerinden nakdi sermaye artışının yapıldığı hesap döneminden başlamak üzere, 5/7/2022 tarihinden önce sermaye artırımı yapan veya ilk defa kurulan şirketler ise 2022 dönemi dâhil olmak üzere beş hesap dönemi için ayrı ayrı indirimden yararlanmaya devam edebileceklerdir.

İndirilemeyen tutar devredilir

 Nakdi sermaye artışına ilişkin hesaplanan indirim tutarının kazanç yetersizliği veya zarar nedeniyle ilgili olduğu hesap dönemine ait matrahın tespitinde indirim konusu yapılamaması halinde bu indirim tutarları, herhangi bir endekslemeye tabi tutulmaksızın izleyen hesap dönemlerine ilişkin matrahın tespitinde indirim konusu yapılabilecektir. Mahmut Bülent YILDIRIM

https://www.dunya.com/kose-yazisi/nakdi-sermaye-artisinin-avantajlari/696725

Dar mükellefiyete tabi kurumların Türkiye’de elde ettikleri kazanç ve iratlardan yapılacak vergi kesintisine ilişkin düzenlenmelere Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 30.ncu maddesinde yer verilmiştir. Maddede sayılan kazanç ve iratların nakden veya hesaben ödenmesi veya tahakkuk ettirilmesi aşamasında (avanslar da dahil olmak üzere) gayri safi tutar üzerinden vergi kesintisi yapılması gerekmektedir.

Vergi kesintisi yapmakla sorumlu olanlar

 Dar mükellefiyete tabi kurumların anılan madde uyarınca vergi kesintisine tabi kazançlarına ilişkin kesinti, bu kazanç ve iratları avanslar da dahil olmak üzere nakden veya hesaben ödeyen veya tahakkuk ettirenler tarafından yapılacaktır.

 Vergi kesintisi uygulamasına ilişkin Cumhurbaşkanı’na verilen yetki

Kurumlar Vergisi Kanununun 30 uncu maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca, Bakanlar Kurulu (2018 yılından itibaren Cumhurbaşkanı), bu maddede belirtilen vergi kesintisi oranlarını, gelir unsurları veya faaliyet konuları itibarıyla ayrı ayrı belirlemeye, sıfıra kadar indirmeye veya maddenin önceki fıkralarında belirtilen oranın bir katına kadar artırmaya yetkilidir.

Ekonomi politikaları gereği olarak kesinti oranları zaman zaman değiştirilmektedir. Kesinti yapacaklar güncel oranları göz önünde tutmalıdır.

Dar Mükellef Kurumların vergi kesintisine tabi kazanç ve iratları

Kurumlar Vergisi Kanununun 30 uncu maddesinde dar mükelleflerin elde ettikleri kazanç ve iratlardan vergi kesintisine tabi tutulacak olanlar tek tek sayılmıştır. Buna göre, dar mükellef kurumların elde ettikleri aşağıdaki kazanç ve iratlar vergi kesintisine tabi olabilecektir.

Birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve onarım işleri ile uğraşan kurumlara bu işleri ile ilgili olarak yapılan hakediş ödemeleri,
Serbest meslek kazançları,
Gayrimenkul sermaye iratları,
Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının (1), (2), (3) ve (4) numaralı bentlerinde sayılanlar hariç olmak üzere menkul sermaye iratları,
Ticari veya zirai kazanca dahil olup olmadığına bakılmaksızın telif, imtiyaz, ihtira, işletme, ticaret unvanı, marka ve benzeri gayri maddi hakların satış, devir ve temliki karşılığında nakden veya hesaben ödenen veya tahakkuk ettirilen bedeller,
Tam mükellef kurumlar tarafından, dar mükellef kurumlara veya kurumlar vergisinden muaf olan dar mükelleflere dağıtılan ve Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde sayılan kâr payları (Türkiye’de bir işyeri veya daimi temsilci aracılığıyla kâr payı elde edenler hariç),
Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde belirtilen kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlar ile (c) bendinde belirtilen şirketlerin (b) bendindeki şartları taşıyan iştirak kazançlarından anonim veya limited şirket niteliğindeki dar mükellef kurumlara dağıtılan kâr payları,
Türkiye’de işyeri ve daimi temsilcisi bulunmayan dar mükelleflerin, yetkili makamların izniyle açılan sergi ve panayırlarda yaptıkları ticari faaliyetlerden elde ettikleri kazançlar,
Yıllık veya özel beyanname veren dar mükellef kurumların, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancından, hesaplanan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısımdan ana merkeze aktardıkları tutarlar,
Kazancın elde edildiği ülke vergi sisteminin, Türk vergi sisteminin yarattığı vergilendirme kapasitesi ile aynı düzeyde bir vergilendirme imkânı sağlayıp sağlamadığı ve bilgi değişimi hususunun göz önünde bulundurulması suretiyle Bakanlar Kurulunca ilan edilen ülkelerde yerleşik olan veya faaliyette bulunan kurumlara (tam mükellef kurumların bu nitelikteki ülkelerde bulunan iş yerleri dahil) nakden veya hesaben yapılan veya tahakkuk ettirilen her türlü ödemeler.
 Dar mükellef Kurumlarca Yapılan Türev İşlemlerde Vergi Kesintisi

 Forward işlemleri

Forward işlemleri, belirli miktarda malın  veya finansal aracın (hisse senedi, tahvil v.b.)önceden belirlenmiş bir fiyattan ve önceden belirlenmiş gelecekteki bir tarihte satın alınması veya satılması yükümlülüklerini içeren sözleşmeye dayalı işlemlerdir. Bu işlemlerde taraflardan birisi nihai alıcı olup sözleşmede belirlenen fiyattan  mal ya da menkul kıymeti satın alıp ödemeyi yapmaktadır. Diğer taraf ise nihai satıcı olup belirlenen fiyattan mal yada menkul kıymetin satıcısı durumundadır.

Türkiye'de bir işyeri ve daimi temsilcisi olmayan dar mükellef kurumlar tarafından forward işlemlerinden elde edilen kazancın niteliği ticari kazanç olup bu kazançlar üzerinden Kurumlar Vergisi Kanununun 30 uncu maddesi uyarınca vergi kesintisi yapılmayacaktır.

Swap işlemleri

Swap işlemleri, döviz kurları ve faiz oranlarındaki dalgalanmalardan kaynaklanan riskleri minimize etmek amacıyla geliştirilmiş bir türev  finansal araçtır. Swap sözleşmesi en genel ifadeyle iki tarafın üçüncü kişilere olan geri ödeme yükümlülüklerini önceden belirlenmiş kurallar çerçevesinde karşılıklı olarak  değiş tokuş etmelerini öngören sözleşme olarak tanımlanabilir. Amaç kur veya faiz v.b. maliyetlerini düşürmektir. Bir çok türü olmakla beraber iki ana swap türü söz konusudur.

 Para swapı

Para swap işlemlerinde ,iki taraf arasındaki belirli süreli döviz değiş tokuşunu ifade etmektedir. Taraflar genelde cari spot kurdan belirli miktarda dövizi diğer döviz ile takas etmektedirler. Para swap işleminde bir yandan ana paralar değiştirilirken diğer yandan anlaşma süresince anlaşmada öngörülen sabit veya değişken faizli ödemeler değişim konusu olmaktadır. Vade geldiğinde önceden anlaşılan kurdan dövizler tekrar takas edilir.

Türkiye'de bir işyeri ve daimi temsilcisi olmayan dar mükellef kurumlar tarafından para swap işlemlerinden elde edilen kazancın niteliği ticari kazanç olup bu kazançlar üzerinden Kurumlar Vergisi Kanununun 30 uncu maddesi uyarınca vergi kesintisi yapılmayacaktır.

 Faiz swapı

Faiz swap işlemleri farklı fon piyasalarından elde edilen  benzer vadeli ,aynı tutarlı ve aynı para birimli ancak değişik faiz oranlarına sahip kredilerin faizlerinin değiştirilmesini ifade etmektedir. İşlemin tarafları borçlandıkları ana paraları değil, ödemeyi taahhüt etikleri faizleri değişim konusu yapmaktadırlar ;birbirleri yerine faiz ödemektedirler.

Türkiye'de bir işyeri veya daimi temsilcisi olmayan dar mükellef kurumlar açısından faiz swapı işlemlerinden elde edilen kazanç alacak faizi olarak değerlendirilecek, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 30 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi gereğince vergi kesintisi yoluyla Türkiye'de vergilendirilecektir.

Anılan maddenin Bakanlar Kuruluna verdiği yetkiye istinaden yayımlanan 2009/14593 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca bu kapsamda, yabancı devletler, uluslararası kurumlar veya yabancı bankalardan ya da bulunduğu ülkede mutad olarak kredi vermeye yetkilendirilmiş olup sadece ilişkili bulunduğu kurumlara değil tüm gerçek ve tüzel kişilere kredi veren kurumlara yapılacak faiz ödemeleri üzerinden %0, diğer kurumlara yapılacak faiz ödemeleri üzerinden %10 oranında vergi kesintisi yapılması gerekecektir.

Buna göre, Türkiye'de bir işyeri veya daimi temsilci aracılığıyla faaliyette bulunmayan dar mükellefiyete tabi banka ve finans kurumlarının bu işlemlerden doğan kazançları üzerinden Kurumlar Vergisi Kanununun 30 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi ve anılan Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca vergi kesintisi yapılması gerekmektedir.

Öte yandan, Gelir Vergisi Kanununun geçici 67 nci maddesinin (14) numaralı fıkrası uyarınca, yabancı banka ve finans kurumları dışında kalan ve Türkiye'de işyeri veya daimi temsilcisi bulunmayan dar mükellef kurumlar tarafından faiz swapı işlemlerinden elde edilen kazançların anılan madde uyarınca vergi kesintisine tabi olması durumunda, bu işlemlere yönelik olarak ayrıca Kurumlar Vergisi Kanununun 30 uncu maddesi uyarınca vergi kesintisi yapılmayacaktır.

 Opsiyon sözleşmeleri ve opsiyon primi

Opsiyon sözleşmesi, taraflardan birinin diğerine belirli bir mal yada finansal değeri gelecekteki belirli bir tarihte  veya belirli bir dönem içinde belirli bir fiyattan alıp almamak ya da satıp satmamak konusunda  seçimlik bir hak tanıdığı(opsiyon )bu seçimlik hakkı tanıma karşılığı belirli bir bedel almaya (opsiyon primi)hak kazandığı sözleşmelere opsiyon sözleşmesi denilmektedir.

Tezgah üstü piyasalarda gerçekleştirilen opsiyon sözleşmelerinde, dar mükellef bir kurum tarafından, gerek opsiyon sözleşmesinden gerekse opsiyon priminden elde edilen kazançlar ticari kazanç olarak değerlendirilecek ve bu kazançlar üzerinden Kurumlar Vergisi Kanununun 30 uncu maddesi uyarınca vergi kesintisi yapılmayacaktır.

Vadeli işlem ve opsiyon borsası işlemleri

Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsasında gerçekleştirilen vadeli işlem ve opsiyon sözleşmelerinden elde edilen gelirler Gelir Vergisi Kanununun geçici 67 nci maddesinin (1) numaralı fıkrası kapsamında vergi kesintisine tabi olup bu gelirler üzerinden Kurumlar Vergisi Kanununun 30 uncu maddesi uyarınca ayrıca vergi kesintisi yapılmayacağı gibi dar mükellef kurumlar tarafından bu işlemler nedeniyle elde edilen gelirlerin özel beyanname ile beyan edilmesi söz konusu olmayacaktır.

 Aracı kuruluş varantları

Aracı kuruluş varantları ,elinde bulunduran kişiye dayanak varlığı  yada endeksi(göstergeyi) önceden belirlenen bir fiyattan belirlenen bir tarihe kadar alma veya satma hakkı veren ve menkul kıymet niteliğinde  bir sermaye piyasası aracı olarak tanımlanmaktadır.

Türkiye'de bir işyeri ve daimi temsilcisi olmayan dar mükellef kurumlar tarafından, aracı kuruluş varantlarından elde edilen kazançlar ticari kazanç olarak değerlendirilecek ve bu kazançlar üzerinden Kurumlar Vergisi Kanununun 30 uncu maddesi uyarınca vergi kesintisi yapılmayacaktır. Akif AKARCA / Dr.Mehmet ŞAFAK

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/dar-mukellef-kurumlarda-vergi-kesintisi-ve-turev-islemleri/698792

Kahramanmaraş’ta Meydana Gelen Depremler Nedeniyle Mücbir Sebep Hali İlan Edilen Yerlerde Beyanname Verme/Ödeme ve Bildirimlerin Verilme Sürelerine İlişkin Gelir İdaresi Başkanlığı Tarafından Özel Vergi Takvimi Tablosu Yayınlanmıştır

Bilindiği üzere, Gelir İdaresi Başkanlığı internet sayfasında 08.02.2023 ve 14.02.2023 tarihlerinde yayımlanan Mücbir Sebep Duyurularına (*) göre; depremden etkilenen Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Elazığ, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa illeri ile Sivas ilinin Gürün ilçesinde, mücbir sebep halinin geçerli olduğu 06.02.2023 ila 31.07.2023 (bu tarih dâhil) tarihleri arasında verilmesi gereken beyanname ve bildirimler 15.08.2023 Salı günü sonuna kadar verilebilecek, bu beyanname ve bildirimler üzerine tahakkuk eden vergiler ile diğer vergi, ceza ve gecikme faizleri 31.08.2023 Perşembe günü sonuna kadar ödenebilecektir.

Buna göre, 2023 Yılı Vergi Takviminde Şubat-Mart-Nisan-Mayıs-Haziran-Temmuz aylarında verilmesi gereken beyanname ve bildirimler ile ödeme süreleri mücbir sebep hali dikkate alınarak Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından ayrı bir tablo hazırlanarak internet sitesinde yayınlanmıştır (**). İlgili tabloya Deprem Bölgesinde Beyanname Verme/Ödeme ve Bildirimlere İlişkin Tablo linkinden de ulaşabilirsiniz.

Öte yandan vergi takvimi tablosunda, 7440 Sayılı Yapılandırma Kanununun 9 uncu maddesinin 19 uncu bendine göre, 7440 sayılı Kanunun başvuru ile peşin ve birinci taksit ödeme süresine; 22/2/2023 tarihli ve 6831 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile 7256 ve 7326 Sayılı Kanunların yeniden belirlenen taksit ödeme sürelerine; 08.06.2023 tarihli Gelir İdaresi Başkanlığı Duyurusu kapsamında, 2023 Yılı Geri Kazanım Katılım Payına ilişkin yeni beyan dönemleri ile yeni beyan ve ödeme sürelerine de yer verilmiştir.

Bu çerçevede yapılan mücbir sebep duyuruları kapsamında yer alan vergi mükelleflerine ait belirtilen dönemlere ilişkin vergi beyan ve bildirimlerin verilme süreleri ile bu beyan ve bildirimler üzerine tahakkuk eden vergilerin ödeme sürelerinin takibinde, Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından yayınlanan bu özel vergi takviminin dikkate alınması gerekmektedir.

(*)

1- Hazine ve Maliye Bakanlığı Tarafından Kahramanmaraş’ta Meydana Gelen Depremden Etkilenen Yerler İçin Mücbir Sebep Hali İlan Edildi

2- Deprem Nedeniyle Mücbir Sebep Hali İlan Edilen İllerdeki Meslek Mensuplarıyla Deprem Tarihi İtibarıyla Aracılık ve Sorumluluk Sözleşmesi Bulunan ve Mücbir Sebep İlan Edilen Yerler Dışındaki Mükelleflerin Durumuna İlişkin Duyuru

(**)  Vergi Takvimi

— Deprem Bölgesinde Beyanname Verme/Ödeme ve Bildirimlere İlişkin Tablo

İktibas: TÜRMOB

Çarşamba, 21 Haziran 2023 07:34

Vergi Affı Ve Yapılandırmada Son Günler

Kamuoyunda vergi affı/barışı olarak bilinen, 7440 Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun” 12 Mart 2023 tarihli ve 32130 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştı.

İlgili Kanundan yaralanma süresi 31/5/2023 tarihinde sona ermişken, 26/5/2023 tarihli Cumhurbaşkanı Kararıyla yararlanma süresi 30/6/2023 tarihine kadar uzatıldı. 30/6/2023 tarihinin bayram nedeniyle tatile rastlaması sonucu, 3/7/2023 günü akşamına kadar yararlanmak mümkün olabilecektir.

Af kapsamın satır başlıkları:

 31/12/2022 tarihinden önce kesinleşmiş olan; vergiler, vergi cezaları, sosyal güvenlik sigorta primleri, ecrimisil borçları, taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına katkı payları, belediyelerin idari para cezaları ile su, atık su, katı atık ücreti alacakları, büyükşehir belediyelerinin katı atık ücreti alacakları ile büyükşehir belediyelerine bağlı su ve kanalizasyon idarelerinin su ve atık su bedeli alacakları ile bu alacaklara bağlı faiz, gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer’i alacaklar.

Yukarıda sayılanlar dışında kalan ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamında tahsil dairesine takip için intikal etmiş olan asli ve fer’i amme alacakları ile kesinleşmemiş veya dava safhasında bulunan (vergisel) kamu alacakları.

 2018, 2019, 2020, 2021 ve 2022 yıllarına ilişkin matrah ve vergi artırımında bulunmak. 31/12/2022 tarihli bilançolarda (fiktif olarak) yer alan kasa ve ortaklar cari hesaplarıyla ilgili %3 oranında vergi ödeyerek işletme kayıtlarını düzeltmek. Kayıtlarda yer aldığı halde işletmede bulunmayan veya işletmede bulunduğu halde kayıtlarda yer almayan stokların beyan edilmesi sonucu stok affından yararlanmak.

Matrah ve vergi artırımı:

 Kanuna göre; 2018, 2019, 2020, 2021 ve 2022 yıllarına ilişkin olarak gelir ve kurumlar vergisi ile katma değer vergisi ile bazı gelir ve kurumlar vergisi stopajları için kanunda belirtilen oranlarda artırım yapılabilecek. Matrah artırımında bulunulan yıllar için (özel haller dışında) daha sonra vergi incelemesi ve cezalı tarhiyat yapılmayacak. 2022 takvim yılına yönelik matrah artırımında bulunulabilmesi için; 2021 takvim yılında beyan edilen matrahın %122,93 oranında artırılması suretiyle bulunan tutar ile 2022 takvim yılı üçüncü geçici vergilendirme döneminde beyan edilen matrahın %40 oranında artırılması suretiyle bulunan tutardan yüksek olanın dikkate alınması gerekiyor.

İşletme kayıtlarının düzeltilmesi:

Kayıtlarda yer aldığı hâlde işletmede bulunmayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşlar; 31/5/2023 tarihine kadar tespit edilecek rayiç bedelleri dikkate alınarak fatura düzenlemek ve her türlü vergisel yükümlülüklerini yerine getirmek suretiyle kayıt ve beyanlarına intikal ettirebilecek.

 (Bu hükümden yaralanmak için süre 31/5/2023 tarihinde sona ermişti) İşletmede mevcut olduğu halde kayıtlarda yer almayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşlar; bağlı olunan vergi dairelerine 3/7/2023 tarihine kadar beyan edilerek, geçerli KDV oranının yarısını ödemek suretiyle kayıtlara alınabilecek.

 Emtia için ödenen KDV ödendiği tarih itibariyle indirim konusu yapılabilecek. Makine, teçhizat ve demirbaşlar için ödenen KDV ise indirim konusu yapılamayacak.

31/12/2022 tarihi itibarıyla düzenledikleri bilançolarında (fiktif olarak) görülmekle birlikte işletmelerinde bulunmayan kasa mevcudu ve işletmenin esas faaliyet konusu dışındaki işlemleri dolayısıyla ortaklardan alacak tutarları ile bunlarla ilgili diğer hesaplarda yer alan işlemlerini 3/7/2023 tarihine kadar vergi dairelerine beyan edilmek suretiyle kayıtlar düzeltebilecek. Beyan edilen bu tutarlar üzerinden %3 oranında hesaplanan vergi, beyanname verme süresi içinde ödenmesi gerekiyor.

Yararlanma süresi ve ödeme usulü:

 Kanundan yararlanmak içi; 30/6/2023 tarihinin bayram nedeniyle tatile rastlaması sonucu, mükellefler 3/7/2023 günü akşamına kadar bu kanun hükümlerinden yararlanabileceklerdir. Ödenecek vergilerin ilk taksitini 31/7/2023 tarihine kadar (bu tarih dâhil), diğer taksitlerini ise bu tarihi takip eden aylık dönemler hâlinde (kanunda belirtilen katsayı ilavesiyle) 48 eşit taksitte ödemeleri gerekiyor. Peşin ödemelerde %10 indirim imkânı da bulunuyor. Bu tür vergi aflarının artık son bulması dileğiyle, okuyucuların yaklaşan Kurban Bayramını tebrik eder, sağlıklı günler dilerim. Talha APAK

https://www.dunya.com/kose-yazisi/vergi-affi-ve-yapilandirmada-son-gunler/696614

Gelişmiş ekonomilerde toplumun büyük çoğunluğunun geçimi, bir işverene bağımlı çalışma ile elde edilen emek gelirine dayanmaktadır.

Bu sebeple kişinin işini kaybetmesi ve hemen yeni bir iş bulamaması halinde ekonomik bakımdan varlığı tehlikeye düşebilmektedir. Ücret düzeyi düştükçe bu tehlike artmaktadır. Zira, ücret düştükçe kişinin tasarruf yeteneği azalmakta ve daha kısa süreli işsizlikler tehlikeli olabilmektedir. Dolayısıyla, geçici bir süre için dahi olsa işini kaybetmek pek çok kişi için önemli bir sosyal risk oluşturmaktadır.

İşsizlik sigortası, kendi iradesi dışında işini kaybedenlere geçici bir süre, önceki gelirlerinin bir bölümünü karşılayarak, kendisi ve ailesinin zor duruma düşmelerini önlemek için geliştirilmiş bir programdır. İşsizlik sigortasına ihtiyaç, yaşamını sürdürmek için bir gelir elde etmek amacıyla çalışma arzusu ve isteğinde olup, çalışma imkanı bulamayan insanların belirli bir gelir güvencesine sahip olma durumunun sağlanmasından doğmuştur. Bu çerçevede, iradesi dışında işsiz kalan bir kişinin moral yapısının, ailesi ve toplum için yaratabileceği sorunlara karşı korunmasının sağlayacağı yararlar tartışılmaz.

Ülkemizde de İşsizlik Sigortası 25.08.1999 tarihinde 4447 sayılı Kanunla kabul edilmiş ve 01.06.2000 tarihinden itibaren de uygulanmaya başlamıştır.

4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununa göre; SSK statüsünde çalışan kişiler zorunlu işsizlik sigortası kapsamında olup, her ay maaşlarından işçi ve işveren payı olarak işsizlik sigortası primi kesilerek İşsizlik Sigortası Fonuna ödenmektedir.

Bu şekilde İşsizlik Sigortası Fonuna zorunlu işsizlik sigortası primi ödeyen kişiler ileride işsiz kaldıklarında gerekli şartları taşımaları halinde kendilerine İş-Kur tarafından işsizlik ödeneği ödenmektedir.

Buna göre,

  • Kendi istek ve kusuru dışında işsiz kalmak,

  • Hizmet akdinin feshinden önceki son 120 gün içinde hizmet akdine tabi olarak çalışmış olmak,

  • Son üç yıl içinde en az 600 gün süre ile işsizlik sigortası primi ödemiş olmak,

  • Hizmet akdinin feshinden sonraki 30 gün içinde en yakın İŞ-KUR birimine şahsen ya da elektronik ortamda başvuru yapmak,

Şartlarını yerine getiren kişiler işsizlik ödeneği alabilmektedir.

İşsizlik ödeneği alabilmek için hizmet akdinin feshinden sonraki 30 gün içinde en yakın İŞ-KUR şubesine şahsen gitmek ya da elektronik ortamda www.iskur.gov.tr adresinden başvuruda bulunmak gerekmektedir. Mücbir sebepler dışında 30 gün içerisinde başvurulmaması halinde, başvuruda gecikilen süre, toplam hak sahipliği süresinden düşülmektedir.

  • 600 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 180 gün,

  • 900 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 240 gün,

  • 1080 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 300 gün,

süre ile işsizlik ödeneği  verilmektedir.

 Buna göre, işsizlik ödeneğinin günlük tutarı, sigortalının son dört aylık prime esas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt kazancının %40’ı olarak hesaplanmaktadır. Ancak, bu şekilde hesaplanan işsizlik ödeneği miktarı, aylık asgari ücretin brüt tutarının %80’ini geçememektedir.

2023 yılının ilk altı aylık döneminde de en düşük işsizlik ödeneği tutarı aylık net 3.972,82 TL, en yüksek işsizlik ödeneği tutarı aylık net 7.945,63 TL’dir.

İlk işsizlik ödeneği ödemesi, ödeneğe hak kazanılan tarihi izleyen ayın sonuna kadar yapılmakta olup, TC Kimlik Numaralı Nüfus Cüzdanı ile birlikte her hangi bir PTT şubesine başvurularak işsizlik ödeneği alınabilmektedir.

Yine, işçilerin hangi hallerde kıdem tazminatı alabileceği ise 1475 sayılı Kanunun 14’üncü maddesinde tek tek belirtilmiştir.

Buna göre; aynı işverene bağlı çalışma süresinin en az 1 yıl olması ve iş sözleşmesinin;

  • İşveren tarafından iyi niyet ve ahlak kurallarına aykırılık nedenleri dışındaki nedenlerle,

  • İşçi tarafından sağlık, iyi niyet ve ahlak kuralarına aykırılık veya işyerinde işin durması benzeri nedenlerle,

  • Askerlik görevi nedeniyle,

  • Emeklilik hakkının elde edilmesi veya bu kapsamda gereken sigortalılık süresi ve prim gününün doldurulması nedeniyle,

  • Kadın işçinin evlenmesi nedeniyle,

  • İşçinin ölümü nedeniyle,

feshi halinde çalışma süresine ilişkin kıdem tazminatına hak kazanılmaktadır.

Ülkemizde yeterli sayıda çocuk bakımevi, kreş olmaması veya çocuğuna kendi bakmak istemesi nedeniyle pek çok kadın çalışan doğum sonrası kullandığı ücretsiz izin sonrasında işten ayrılmak durumunda kalabilmektedir.

Yine, özel sektörde çalışmakta olan bazı kişiler Devlet Memurluğu görevine atanmaları nedeniyle çalışmakta olduktan işten çıkabilmekledir.

Bazı kişiler de eşlerinin farklı bir ildeki özel ya da kamu işyerine tayin olmaları nedeniyle çalışmakta oldukları özel sektör işyerinden ayrılabilmektedirler.

Yukarıda belirtmiş olduğumuz durumlar kişilerin kendileri için geçerli bir mazeret olmakla birlikte, gerek 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nda  işsizlik ödeneğine, gerekse 1475 sayılı İş Kanunu’nda kıdem tazminatına hak kazandıran haller arasında  sayılmadığından, doğum, Devlet Memurluğuna atanma, eş tayini gibi nedenlerle çalışmakta olduğu işten ayrılan kişilerin bu şekildeki ayrılışları istifa olarak değerlendirildiğinden, işsizlik ödeneği ve kıdem tazminatı ile ilgili diğer şartları taşıyor olsalar bile İş-Kur’dan işsizlik ödeneği, işverenlerinden de kıdem tazminatı almaları yasal olarak mümkün değildir.  Celal ÖZCAN   

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/dogum-es-tayini-ve-memuriyete-atanma-durumunda-kidem-tazminati-ve-issizlik-odenegi-alinabilir-mi/698627

01/07/2023-31/12/2023 Döneminde Yemek Bedelinden İstisna Edilecek Sigorta Primine Esas Kazanç Tutarı 105,75 TL. Oldu

Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 97 inci maddesinin 7 inci fıkrası gereği; 01/07/2023-31/12/2023 döneminde yemek bedelinden istisna edilecek sigorta primine esas kazanç tutarı;

447,15 TL x %23,65 = 105,75 TL (Günlük İstisna Tutarı) olarak belirlenmiştir.

YEMEK BEDELİNDEN İSTİNA EDİLECEK PRİME ESAS TUTARI:

Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 97 inci maddesinin 7 inci fıkrası gereği; ışverenlerce işyerinde veya müştemilatında yemek verilmemesi şartıyla yemek bedeli adı altında sigortalılara veya sigortalılar için üçüncü kişilere yapılan her türlü ödemelerin günlük asgari ücretin %23,65’ inin fiilen çalışılan gün sayısı ile çarpılması sonucunda bulunacak tutarı prime esas kazanca dahil edilmemektedir. Bu uygulama 01/12/2022 tarihinde başlatılmıştır. Bu tarihten önce istisna oranı %6 olarak uygulanmaktaydı.

Buna göre 78,90 TL olan sigorta primi istisna tutarı, açıklanan yeni asgari ücrete göre yeniden hesaplanmıştır. Açıklanan yeni asgari ücrete göre yemek bedelinden 01/07/2023-31/12/2023 döneminde istisna edilecek sigorta primine esas kazanç tutarı;

447,15 TL x %23,65 = 105,75 TL (Günlük İstisna Tutarı) olarak uygulanacaktır.

Vergi uygulamasında, yemek bedelinden istisna edilecek tutar daha farklı hesaplandığından, bu durumun uygulamalarda karıştırılmamasına dikkat edilmesi gerekmektedir.

Kaynak: TÜRMOB

Konusu Tutar(TL)
Günlük Asgari Ücret 447,15
Aylık Asgari Ücret 13.414,50
Günlük Prime Esas Kazanç Alt sınırı 447,15
Günlük prime Esas Kazanç Üst sınırı 3.353,63
Aylık Prime Esas Kazanç Alt Sınırı 13.414,50
Aylık Prime Esas Kazanç Üst Sınırı 100.608,9
Çırak ve Öğrencilerin Prime Esas Kazancı(aylık) 6.707,25
1 sigortalı için prime esas kazanç alt sınırı üzerinden ödenecek teşviksiz toplam sigorta prim tutarı( işsizlik dahil) 5.030,4 4(13.414,50x%37,5)
Ek-9 Ev Hizmetlerinde 10 günden fazla çalışanların ödeyecekleri sigorta primi (Günlük) 167,68 (447,15x%37,5)
Ek-9 Ev Hizmetlerinde 10 günden fazla çalışanların ödeyecekleri sigorta primi (Aylık) 5.030,44(13.414,50x%37,5)
Ek-9 Ayda 10 günden az çalışanlar için (Günlük) 8,94 (447,15x%2)
Ek 5 sigortalıların ödeyecekleri sigorta primi 4.628,00 (13.414,50%34,5)
Ek 6 sigortalıların ödeyecekleri sigorta primi (İşsizlik primi hariç) 4.359,71 (13.414,50 x %32,5)
Ek 6 sigortalıların ödeyecekleri sigorta primi (İşsizlik primi dahil) 4.762,15 (13.414,5 x %35,5)
İsteğe bağlı sigortalıların ödeyecekleri prim tutarı 4.292,64 (13.414,50x%32)
2925 sayılı Kanuna tabi sigortaların ödeyecekleri prim tutarı 2.179,86 (447,15 x 15x%32,5)
Bağ kur sigortalıların ödeyecekleri prim tutarı 4.628,00 (13.414,50%34,5)
Tarım Bağ kur sigortalıların ödeyecekleri prim tutarı 4.628,00 (13.414,50 %34,5)
5510-60/g liler(GSS) sigorta primi 402,44 (13.414,50x%3)
Hizmet borçlandırılmasına esas tutar (Günlük) 143,09 (447,5TL x %32)
Yurtdışında geçen sürelerin borçlandırılmasına esas tutar (Günlük) 201,22 (447,5 TLx%45)
Geçici iş göremezlik ödeneği (Alt Sınır üzerinden)
Yatarak Tedavilerde 223,58
Ayaktan Tedavilerde 298,1
Primden İstisna Tutarları
Yemek parası (% 23,65) Günlük 105,75
Çocuk Parası (%2) Aylık 268,29
Aile yardımı (% 10)Aylık 1.341,45
SGK tarafından uygulanan idari para cezalarında esas alınan tutar 13.414,50

NOT: Hesaplamalar SPEK alt sınırı üzerinden ve teşvikler olmadan yapılmıştır.

Kaynak: TÜRMOB

Resim

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • BİNEK OTOYA İLİŞKİN ENFLASYON DÜZELTMESİ SONRASI VERGİSEL AÇIDAN GİDER ANALİZİ Binek otomobil; Türk Gümrük Tarife Cetveli’nin (87.03) pozisyonunda yer alan motorlu…
  • SERMAYE TAAHHÜDÜNÜN SÜRESİNDE ÖDENMEMESİ Türk Ticaret Kanununun 332. Maddesi Uyarınca Anonim Şirketler Asgari 250.000,00…
  • 2023 Yılında Yapılan Enflasyon Düzeltmesi, 2024 Yılında Ortaya Çıkacak "ENFLASYON DÜZELTMESİ KARINI" Etkiler Mi? CEVAP : HAYIR 2- 2023 yılında yapılan enflasyon düzeltmesi, 2024…
Top