Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

1999 ve öncesinde sigortalı olmuş kişiler 15 yıl sigortalılık ve 3600 primle SGK’dan yazı alarak istifa edip kıdem tazminatlarını talep edebilir. Bu hakkın kullanımında bir sayı sınırı yok. Tek şart en az 1 yıl çalışmak.

Soru: 1994 SSK girişliyim. 1996-2014 arası çalıştığım işyerimden 15 yıl 3600 gün yazısıyla kıdem tazminatımı aldım. Şu anda çalıştığım firmadan ikinci kıdem tazminatı alabilir miyim? Bir arkadaşım kıdem alma yazısını verip tazminatını alıp ihbar süresi doldurmana gerek yok, hemen ayrılabilirsin dedi. Kafam karıştı. (İsmail Ö)

Beklemeye gerek yok

Cevap: 8 Eylül 1999 ve daha önceki tarihlerde ilk kez sigortalı olmuş kişiler 15 yıl sigortalılık ve 3600 prim günüyle SGK’dan yazı alarak istifa edip kıdem tazminatlarını talep edebilirler. Bu hakkın kullanımında bir sayı sınırı da yok. Ancak önemli olan bu hakkı kullanırken en az 1 yıl aynı işverene bağlı çalışmış olmak. Yeni işyerinizde de en az 1 yıl çalışma şartını yerine getirdiğiniz için 3 yıllık süre için kıdem tazminatınızı alabilirsiniz. Önce SGK’dan yazıyı alıp daha sonra bu nedenle istifa ettiğinizi işvereninize bildirip kıdem tazminatınızı talep edebilirsiniz. Ayrıca 15 yıl, 3600 günle kıdem tazminatı talep eden kişinin ihbar süresine uyma zorunluluğu da bulunmamaktadır. İşveren ihbar süresini bekle diyemez.

2. Bağ-Kur anlamına gelmiyor

Soru: 1988-1990 yılları arasında vergi mükellefliğim var, daha sonra 1996’da SSK’lı oldum. Şu an 6100 gün oldu. Elimde 1988-1900 yılları arasında vergi mükellefi olduğuma dair belgem var. Baktığınız zaman bir yıllık emekliyim ama olamıyorum, ne yapmam gerekiyor? (Murat Ö)

Cevap: 1988’deki çalışmanız için prim ödeseydiniz 50 yaşında 5375 prim günüyle emekli olabilirdiniz. Ancak vergi mükellefiyetinizin olması Bağ-Kur’lu olmanız anlamına gelmiyor. Bu dönemde Bağ-Kur’a prim ödemediğiniz için bu süreler için sigortalı sayılmanız mümkün değil. Böyle bir düzenleme hayata geçmezse 1996’daki yılındaki SSK girişinize binaen 56 yaşında, 5825 günle emekli olabilirsiniz.

3. Destek primi zorunluluğu kalktı

Soru: Geçtiğimiz ay SSK’dan emekli oldum. Eşimin şirketine ortak olacağım. Emekli aylığımdan kesinti olacağını duydum. Doğru mu? (Ahmet T)

Cevap: Emekli olduktan sonra Bağ-Kur’a tabi çalışması olan veya Bağ-Kur’lu olmayı gerektiren bir statüde şirket ortağı olan kişilerin sosyal güvenlik destek primi ödeme zorunluluğu kaldırıldı. Dolayısıyla eşinizin şirketine ortak olabilirsiniz ve sosyal güvenlik destek primi ödemeniz de gerekmez ve maaşınız düşmez.

4. 6 ay ücretsiz izin hakkınız var

Soru: Geçtiğimiz ay doğum yaptım. Analık iznim sonrası 6 ay ücretsiz izne ayrılmak istiyorum. İşverenin bu izni vermeme durumu olabilir mi? (Fidan Ç)

Cevap: Doğum sonrasında kadın işçilerin iki alternatifi var. İlk doğumda 60, ikinci doğumda 120, üçüncü doğumda 180 gün part-time çalışma hakkı veya 6 ay ücretsiz izin kullanılabilir. İşverenin size ücretsiz izin vermiyorum deme şansı yok. Ücretsiz izin için eşinizin çalışması zorunluluğu da yok.

Memur mesai saatlerinde kapıyı kilitleyemez

Danıştay'ın kararına göre, memurun mesai saatlerinde oda kapısını kilitlemesi suç sayıldı. Bir kamu hastanesinde görevli diyetisyen, mesai saatinde odasının kapısını kilitleyip, hastayı içeriye almadı. Telefonlara da cevap vermeyen sağlıkçı, idarenin devreye girmesiyle hastayı içeriye aldı. Hakkında idari soruşturma açılan sağlıkçıya uyarı cezası verildi. Cezanın iptalini isteyen diyetisyene mahkemeden ise ‘Mesai saatinde memurun odasının kapısını kilitlemesi suçtur’ kararı çıktı. Okan Güray Bülbül

http://www.aksam.com.tr/yazarlar/okan-guray-bulbul/15-yil-3600-gunle-2-kez-c2-kidem-tazminati-alinabilir-c2-c2/haber-666272

Yasama organına sunulmuş bulunan ve ağırlıklı olarak vergi mevzuatını hedef alan Torba Kanun Tasarısı'nı irdelemeye bu yazımda da, kurumları ilgilendiren değişikliklerle devam ediyorum. Önce istisnalardaki ve ilgili muafiyetteki değişikliklerle başlayalım.

- KVK md. 5/1-e'de yer alan; kurumların iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazların satışından doğan kazançlara belli koşullarla yüzde 75 oranında uygulanan istisnanın oranı yüzde 50'ye indirilmektedir. Yine aynı bentte yer alan aynı süreye elde tutulmuş iştirak hisseleri, kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançlarda istisna uygulaması yine yüzde 75 olarak devam edecektir.

Bent içerisinde farklı oran yaratmak, bence karışıklığa davettir. Bendin düzenlediği bütün kazançları aynı oranda istisnaya tabi tutmak, bence daha yerindedir. Öte yandan bu değişikliğin yürürlüğe giriş tarihi, kanunun yayım tarihi olarak belirlenmiştir. Bu da karışıklık yaratacak niteliktedir. Yayım tarihinde satışı yapılmış ancak fon ayrılmamış veya satış yapılmış ancak satış bedeli tahsil edilmemiş hallerde hangi oranın uygulanacağı sorunu gündeme gelebilecektir. Bu nedenle yürürlük tarihinin dönemsellik ilkesi de dikkate alınarak “1.1.2018'den sonra satışı yapılan gayrimenkullere uygulanmak üzere” şeklinde belirlenmesi yerinde olacaktır.

- KVK md. 5/1-f'de yer alan; Bankalara borçlu olanların ve bunların kefillerinin, borçlarına karşılık taşınmaz ve iştirak hisseleri, kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının bankalara devrinden doğan hasılatın borç tasfiyesinde kullanılan kısmına isabet eden kazançlara ve bankaların bu şekilde elde ettikleri kıymetlerin satışından doğan kazançlarına tanınan istisna kapsamına finansal kiralama ve finansman şirketleri de eklenmektedir. Ayrıca bankaların yanı sıra finansal kiralama ve finansman şirketlerinin bu kıymetleri satışından elde ettikleri kazançların da taşınmazlarda yüzde 50'sinin, diğer varlıklarda yüzde 75'inin vergiden istisna olması öngörülmektedir. Bu kapsam genişletmesi, 1.1.2018'den itibaren yürürlüğe girecektir.

- Kooperatiflerin risturn kazançları istisnası kapsamından; üretim kooperatiflerinde ortakların üreterek kooperatife sattıkları veya kooperatiften üretim maliyetinde kullanılmak üzere satın aldıkları malların değerine ve kredi kooperatiflerinde ortakların kullandıkları kredilere göre hesapladıkları risturnlar çıkartılmaktadır. Bu değişikliğinde 1.1.2018 tarihinde yürürlüğe girmesi öngörülmektedir. Ancak burada istisna kapsamı biraz daraltılmaktadır. KVK'nın aynı konuyu düzenleyen muafiyet düzenlemesi karşısında buradaki istisnanın uygulamada anlamsız kaldığı gerekçede söylenmekte ise de muafiyet koşullarını taşıyamayan üretim ve kredi kooperatifleri, bu değişiklikle istisnadan olmaktadır.

Öte yandan kooperatif muafiyetine ilişkin yapılan değişiklikle muaf kooperatiflerin ortak dışı işlemleri için iktisadi işletmelerinin olabileceği ve bu işletmelerin vergiye tabi olacağı hükme bağlanmaktadır. Böylece Tasarı ile muaf kooperatiflere, muafiyet koşullarını delme veya aşma yolu açılmaktadır. Ancak bu işletmelerin vergilendirmeye ilişkin esasları belirlenmeyerek, belirleme yetkisi Maliye Bakanlığı'na verilmektedir. Böyle bir düzenleme Anayasa'nın 73. maddesine (verginin yasallığı ilkesine) açıkça aykırıdır. Bu noktada söylemeliyim ki, hem muafiyet için koşullar belirleyen hem de bu koşulların ihlal yolunu düzenleyen bir muafiyet hükmüne ilk defa rastlamaktayım.

Kurumlar vergisi mükelleflerinin 2017 yılında gerçekleştirdikleri imalat sanayine yönelik teşvik belgesi kapsamındaki yatırımları için geçeri indirimli kurumlar vergisine ilişkin kanuni oranların, 2018 yılında yapılacak aynı kapsamdaki yatırımlar için de geçerli kılınması, Tasarı ile öngörülmektedir.

Tasarı ile transfer fiyatlandırması düzenlemelerinden kurtulmak için peşin fiyat anlaşması yapanlara uygulanan harçların da kaldırılması Tasarı ile öngörülmektedir.

Önemli değişiklik ise kısaca finansman kurumları diyeceğimiz bankalar, finansal kiralama şirketleri, faktöring şirketleri, finansman şirketleri, ödeme ve elektronik para kuruluşları, yetkili döviz müesseseleri, varlık yönetim şirketleri sigorta ve reasürans şirketleri, emeklilik şirketleri ile sermaye piyasası kurumlarının tabi oldukları vergi oranı yüzde 20'den yüzde 22'ye çıkartılmaktadır. Sermaye piyasası kurumları ise Sermaye Piyasası Kanunu'nun 35. maddesinde sayılmıştır.

Maddeye göre, yatırım kuruluşları, bağımsız denetim şirketleri, değerlendirme ve derecelendirme şirketleri, ipotek, konut ve varlık finansmanı kuruluşları, varlık kiralama şirketleri, portföy yönetim şirketleri, takas ve saklama kuruluşlarıdır. Elbetteki bunların kazançlarında var olan istisnalar varlıklarını sürdürmektedir. Bu oran değişikliğinin 1.1.2018'den sonra verilecek beyannamelere uygulanması öngörüldüğünden, söz konusu kurumların 2017 yılı son dönem geçici vergilerini de etkileyecektir.

Ancak bu oran yükseltmesinde dört garip nokta var. Birincisi dünyada devletler vergi rekabeti içerisinde kurumlar vergisini düşürme kavgası verirken biz yükseltiyoruz. İkincisi ise Sayın Cumhurbaşkanımız faizleri düşürmek için mücadele verirken, biz kredi ve finansman şirketlerinin vergi sonrası kârlarını tırpanlıyoruz. Şimdi bu şirketler kârlarını korumak için vergi artışını müşterilerine, yani kredi kullananlara yansıtmayacaklarını mı düşünüyoruz. Üç, kamunun vergi gelirine ihtiyacı varsa bu yükü bütün kurumlara değil de niçin sadece bu şirketlere yüklüyoruz. Dördüncüsü ise yılsonuna doğru oranı değiştirip gereksiz yere geçmişe etkili vergilendirme tartışması yaratmamız.

Bir önemli değişiklikte finansal kiralama ve finansman şirketlerine, şirket işlemlerinden kaynaklanan alacaklarından doğmuş veya doğması beklenen ancak miktarı kesin olarak belli olmayan zararlarını karşılamak üzere BDDK tarafından belirlenmiş usul ve esaslara göre ayırdıkları özel karşılıklarını da kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapma olanağının sağlanmasıdır. 1.1.2018'de yürürlüğe girmesi öngörülen bu düzenlemenin KVK'da değil de 6361 sayılı Kanun'da değişiklik yapılarak gerçekleştirilmesi, pek yerinde değildir. Bumin Doğrusöz

https://www.dunya.com/kose-yazisi/torba-kanun-tasarisinin-kurumlara-getirdikleri/384607

T.C.

GELİR İDARESİ   BAŞKANLIĞI

İZMİR VERGİ   DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef   Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü

Sayı

:

67854564-105[1741]-113

24/02/2016

Konu

:

Tasfiyeye girilmesi halinde yeni defter tasdikinin   zorunlu olup olmadığı

             İlgide kayıtlı özelge talep formunuzdan, 20.. yılı içerisinde tasfiyeye giren şirketinizin unvanının başına "Tasfiye Halinde" ibaresinin eklendiğini belirterek, tasfiyeye giriş nedeniyle kanuni defterlerin tasdik ettirilmesinin zorunlu olup olmadığı hususunda Başkanlığımız görüşünün istenildiği anlaşılmaktadır.

            213 sayılı Vergi Usul Kanununun "Defter tutacaklar" başlıklı 172 nci maddesinde defter tutma mecburiyeti bulunan gerçek ve tüzel kişiler sayılmış, "Hesap dönemi" başlıklı 174 üncü maddesinde, defterlerin hesap dönemi itibariyle tutulacağı, kayıtların her hesap dönemi sonunda kapatılacağı ve ertesi dönem başında yeniden açılacağı, hesap döneminin normal olarak takvim yılı olduğu hükme bağlanmış, 220 nci maddesinde tasdike tabi defterler, 221 inci maddesinde ise tasdik zamanına ilişkin hükümlere yer verilmiştir.

            Öte yandan, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin birinci fıkrasında, her ne sebeple olursa olsun, tasfiye haline giren kurumların vergilendirilmesinde hesap dönemi yerine tasfiye döneminin geçerli olacağı, tasfiyenin başlangıç tarihinden aynı takvim yılı sonuna kadar olan dönem ile bu dönemden sonraki her takvim yılı ve tasfiyenin sona erdiği dönem için ilgili takvim yılı başından tasfiyenin bitiş tarihine kadar olan dönemin bağımsız bir tasfiye dönemi sayılacağı hükmü yer almaktadır.

            Buna göre, tasfiyenin başladığı tarih ile aynı takvim yılı sonuna kadar olan hesap dönemi ve bu dönemden sonraki her takvim yılının ayrı bir dönem kabul edilmesi nedeniyle, her tasfiye dönemine ait kanuni defterlerin tasdiki zorunlu olup, tutulması zorunlu defterlerin en geç tasfiyeye girdiğiniz tarih itibariyle tasdik ettirilmesi gerekmektedir.

            Bilgi edinilmesini rica ederim.

Sayı: B.07.1.GİB.4.35.16.01-176200-126


Tarih: 15/12/2010

 
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İZMİR VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
GELİR VE KURUMLAR VERGİLERİ MÜDÜRLÜĞÜ
 

Sayı:.4.35.16.01-176200-126                                                      15/12/2010

Konu: Home officelerde yapılmayan kira ödemeleri

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, ... Anonim Şirketi ile yapmış olduğunuz aracılık sözleşmesine istinaden bireysel emeklilik aracılık işi ile iştigal etmek üzere ikamet ettiğiniz konutta faaliyete başladığınız, faaliyet göstereceğiniz konutun eşinize ait olduğu ve herhangi bir kira ödemesi yapılmayacağını belirterek stopaj ödemesi olup olmayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 70 inci maddesinin birinci fıkrasında; mal ve hakların sahipleri, mutasarrıfları, zilyedleri, irtifak ve intifa hakkı sahipleri veya kiracıları tarafından kiraya verilmesinden elde edilen iratların gayrimenkul sermaye iradı sayılacağı hükme bağlanmıştır.

Aynı Kanunun 73 üncü maddesinde, "Kiraya verilen mal ve hakların kira bedelleri emsal kira bedelinden düşük olamaz. Bedelsiz olarak başkalarının intifaına bırakılan mal ve hakların emsal kira bedeli, bu mal ve hakların kirası sayılır. Bina ve arazide emsal kira bedeli, yetkili özel mercilerce veya mahkemelerce takdir veya tespit edilmiş kirası, bu suretle takdir veya tespit edilmiş kira mevcut değilse Vergi Usul Kanunu'na göre belirlenen vergi değerinin % 5'idir." hükmüne yer verilmiştir.

Aynı Kanunun 94 üncü maddesinde de "Kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya zirai işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçiler aşağıdaki bentlerde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergisine mahsuben tevkifat yapmaya mecburdurlar." denilmiş, maddenin 5-a bendinde, Kanunun 70 inci maddesinde yazılı mal ve hakların kiralanması karşılığında yapılan ödemelerden gelir vergisi tevkifatı yapılması gerektiği hükme bağlanmıştır. Anılan maddedeki yetkiye dayanılarak söz konusu tevkifat oranı, 29/12/2006 tarih ve 2006/11449 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile % 20 olarak belirlenmiştir.

Öte yandan, aynı Kanununun 86 ncı maddesi uyarınca, tamamı tevkif suretiyle vergilendirilmiş gayrimenkul sermaye iratlarının gayrisafi tutarının, bu maddedeki tutarları aşması halinde, yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi gerektiği hükme bağlanmıştır.

128 Seri No'lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin X-a bölümünde ise, "........ tüccar, serbest meslek erbabı ve çiftçiler yalnızca ticari, mesleki veya zirai faaliyetlerine ilişkin olarak kiraladıkları mal ve haklar için ödedikleri kira bedellerinden tevkifat yapacaklardır. Aynı zamanda hem işyeri hem ikametgah olarak kiralanan gayrimenkuller vergi mevzuatımız açısından işyeri olarak kabul edildiğinden bu gayrimenkuller için ödenecek kiraların tamamı üzerinden tevkifat yapılacaktır....." açıklamaları bulunmaktadır.

Bu açıklamalar doğrultusunda, mülkiyeti eşinize ait olan işyeri için nakden veya hesaben kira ödemesinde bulunulmaması halinde tevkifat yapılmayacaktır; ancak söz konusu işyeri için emsal kira bedelinin belirlenerek 2009 yılı için 1.070 TL'yi aşması halinde eşiniz tarafından yıllık gelir vergisi beyannamesi ile genel hükümlere göre beyan edilerek vergilendirilmesi gerekmektedir.

 Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

Vergi Dairesi Başkanı a.
Grup Müdürü


(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

 

Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.

T.C.

GELİR İDARESİ   BAŞKANLIĞI

 BÜYÜK MÜKELLEFLER VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef   Hizmetleri Grup Müdürlüğü

   

Sayı

:

64597866-105[280-2016]-3601

24/02/2016

Konu

:

Döviz cinsinden olan alacaklar ile alacak karşılıkları   için geçici vergi dönemlerinde kur değerlemesi yapılıp yapılmayacağı.

 
         

            İlgide kayıtlı özelge talep formunda, ... sektöründeki faaliyetlerinizden dolayı Başkanlığımız …vergi numaralı mükellefi olan şirketinizin, tahsil edemediği dövizli alacaklarına ilişkin dava sürecini başlatarak Vergi Usul Kanunu hükümleri çerçevesinde karşılık ayırmak suretiyle giderleştirdiği, ancak döviz cinsinden olan Şüpheli Alacaklar Hesabı ve Şüpheli Alacaklar Karşılığı Hesabının geçici vergi dönemleri itibariyle yıl sonlarında ve sonraki yıllarda değerlemeye tabi tutulması hususunda tereddüte düştüğünüzü belirterek, döviz cinsinden olan şüpheli alacakların ve bunlara ilişkin ayrılan karşılık tutarlarının değerlenip, değerlenmeyeceği hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

            213 sayılı Vergi Usul Kanununun “Şüpheli Alacaklar” başlıklı 323 üncü maddesinde;

             “Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;

 

  1. Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar;
  1. Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar;

 

            şüpheli alacak sayılır.

            Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabilir.

            Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı alacaklarda bu karşılık teminattan geri kalan miktara inhisar eder.

            Şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kâr zarar hesabına intikal ettirilir.”

            hükmü yer almaktadır.

            Kanun hükmüne göre ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla; dava ve icra safhasında bulunan alacaklarla, yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş olan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar şüpheli alacak sayılmakta, bu şartlardan herhangi birinin mevcut olmaması durumunda ise şüpheli alacak kaydına imkan bulunmamaktadır. Diğer yandan, şüpheli alacaklar için dava veya icra takibine başlanıldığı yılda karşılık ayrılması gerekmekte olup, şüpheli hale geldiği hesap döneminde karşılık ayrılmayan alacaklar için daha sonraki dönemlerde karşılık ayrılması mümkün olmamaktadır.

            Ancak,  ayrılan şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kar-zarar hesabına intikal ettirilir.

            Öte yandan, yurt dışından olan alacakların şüpheli hale geldiğinin ispatlanabilmesi için ticari iş yapılan firmanın mukim olduğu ülkenin mahkemelerinde dava açılması veya icra takibinde bulunulması gerekmektedir.

            Döviz cinsinden alacakların dönem sonunda değerlenmesi nedeniyle oluşacak kur farkları da asıl alacağın akıbetine tabi olduğundan asıl alacak şüpheli hale geldikten sonra bu alacağa bağlı olarak oluşan kur farkları için de şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmaktadır.

            Ancak, döviz cinsinden alacakların dönem sonunda değerlenmesi nedeniyle kambiyo zararı oluşması durumunda şüpheli alacakların, oluşan kambiyo zararı kadar azaltılması ve ayrılan şüpheli alacak karşılıklarının da kambiyo zararı kadar azaltılarak konusu kalmayan bu karşılıkların gelir hesaplarına intikal ettirilmesi gerekmektedir.

           

            Diğer taraftan; Kurumlar Vergisi Kanununun 32 nci maddesinin ikinci fıkrasında, kurumlar vergisi mükelleflerince cari vergilendirme döneminin kurumlar vergisine mahsup edilmek üzere Gelir Vergisi Kanununda belirtilen esaslara göre ve cari dönemin kurumlar vergisi oranında geçici vergi ödeneceği hükme bağlanmıştır.

            Konuya ilişkin olarak yayımlanan 217 Seri Nolu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin “Geçici Vergiye Esas Kazancın Tespiti” başlıklı 3 üncü bölümünde;

             “…. Geçici vergiye esas kazançların tespitinde, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ilişkin hükümlerinin de dikkate alınması gerekmektedir. Değerleme işlemleri ise geçici vergi döneminin kapandığı tarih itibariyle yapılacaktır.”

             açıklamasına yer verilmiştir.

            Öte yandan, aynı Tebliğin “Yabancı Paraların ve Yabancı Para Cinsinden Olan Borç ve Alacakların Değerlemesi” başlıklı bölümünde ise;

             “Vergi Usul Kanununun 280 inci maddesinde, yabancı paraların borsa rayici ile değerleneceği ve bu hükmün yabancı para ile olan senetli veya senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında da cari olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla, geçici vergiye tabi kazançların tespitinde yabancı paralar ile yabancı para cinsinden olan alacak ve borçların bu hüküm dikkate alınarak değerlenmesi gerekmektedir. Bu şekilde yapılacak değerlemede T.C. Merkez Bankasınca Resmi Gazetede geçici vergi döneminin kapandığı tarih itibariyle yayımlanan döviz alış kurları esas alınacaktır.”

             açıklaması yapılmıştır.        

          

             Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde; ... işlerinizden doğan ve şüpheli hale gelen yabancı para cinsinden alacakların geçici vergi dönemlerinde değerlenmesi gerekmektedir.

                   

            Bilgi edinilmesini rica ederim.

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

 BÜYÜK MÜKELLEFLER VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

   

Sayı

:

64597866-105[267-2016]-15442

                                                   17.08.2017

Konu

:

Kat karşılığı olarak yapılan arsa teslimlerinde belge düzeni.

 
         

  İlgide kayıtlı özelge talep formlarınızda; şirketiniz ile … (müteahhit firma) arasında 17.03.2010 tarihinde "Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi" imzalandığı, şirketiniz ile müteahhit firma arasındaki paylaşım oranının %50 olarak belirlendiği, müteahhit firmaya isabet eden arsa payının mülkiyet devrinin inşaatın bitimini müteakip şirketinize isabet eden bağımsız birimlerin teslimi karşılığında yapılacağı, kaba inşaatın tamamlanması sürecinde müteahhit firma tarafından kendi payına isabet eden iş yeri mahiyetindeki bağımsız birimlerin bir kısmının nakit karşılığı satıldığı, müteahhit firma tarafından satılan bağımsız birimlere isabet eden ve şirketiniz uhdesinde bulunan arsa paylarına ait mülkiyetlerin doğrudan müşterilere devrinin talep edildiği  belirtilerek;

- Şirketiniz aktifine kayıtlı arsaya ilişkin faturanın, vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu, diğer bir ifadeyle inşaatın tamamlanarak arsa karşılığı bağımsız birimlerin şirketinize teslim edildiği tarihte düzenlenmesinde herhangi bir sakınca bulunup bulunmadığı ile faturada, arsa karşılığı alınan bağımsız birimlerin emsal bedeli (arsa payı dahil) üzerinden genel oranda KDV hesaplanıp hesaplanmayacağı,

- Müteahhit firma tarafından şirketinize teslim edilecek bağımsız birimlerin bedelinin müteahhit firmanın muhasebe kayıtlarından tespiti mümkün olduğundan "inşaat maliyet bedeli + müteahhit kâr marjından" oluşan bir bedel ile şirketinize fatura edilmesinin, karşılığında şirketiniz tarafından müteahhit firmaya devredilecek arsa payı için de aynı bedelli bir fatura düzenlenmesinin mümkün olup olmayacağı,

- İnşaat tamamlanmadan müteahhit firmaya ait kısım üzerinden, müteahhit firma tarafından yapılan satışlar için şirketinizin fatura düzenlemek mecburiyetinde olup olmayacağı

hususlarında Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

I- 213 SAYILI VERGİ USUL KANUNU UYGULAMASI

Vergi Usul Kanununun;

- 227 nci maddesinde; "Bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir."

- 229 uncu maddesinde; "Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.",

- 231 inci maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde; "Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir."

- 232 nci maddesinde; "Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçiler; birinci ve ikinci sınıf tüccarlara, serbest meslek erbabına, kazançları basit usulde tespit olunan tüccarlara, defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere, vergiden muaf esnafa sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunlar da fatura istemek ve almak mecburiyetindedirler.

Yukarıdakiler dışında kalanların birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ile kazancı basit usulde tespit edilenlerden ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerden satın aldıkları emtia veya onlara yaptırdıkları iş bedelinin (1/1/2017 tarihinden geçerli olmak üzere) 900,00 TL'yi geçmesi veya bedeli (1/1/2017 tarihinden geçerli olmak üzere) 900,00 TL'den az olsa dahi istemeleri halinde emtiayı satanın veya işi yapanın fatura vermesi mecburidir.",

 - 267 nci maddesinde, "Emsal bedeli, gerçek bedeli olmayan veya bilinmeyen veyahut doğru olarak tespit edilemeyen bir malın, değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran haiz olacağı değerdir.

Emsal bedeli sıra ile, aşağıdaki esaslara göre tayin olunur.

Birinci sıra: (Ortalama fiyat esası) Aynı cins ve nevideki mallardan sıra ile değerlemenin yapılacağı ayda veya bir evvelki veya bir daha evvelki aylarda satış yapılmışsa, emsal bedeli bu satışların miktar ve tutarına göre mükellef tarafından çıkarılacak olan "Ortalama satış fiyatı" ile hesaplanır. Bu esasın uygulanması için, aylık satış miktarının, emsal bedeli tayin olunacak her bir malın miktarına nazaran % 25'ten az olmaması şarttır.

İkinci sıra: (Maliyet bedeli esası) Emsal bedeli belli edilecek malın, maliyet bedeli bilinir veya çıkarılması mümkün olursa, bu takdirde mükellef bu maliyet bedeline, toptan satışlar için % 5, perakende satışlar için % 10 ilave etmek suretiyle emsal bedelini bizzat belli eder.

Üçüncü sıra: (Takdir esası) Yukarıda yazılı esaslara göre belli edilemeyen emsal bedelleri ilgililerin müracaatı üzerine takdir komisyonunca takdir yolu ile belli edilir. Takdirler, maliyet bedeli ve piyasa kıymetleri araştırılmak ve kullanılmış eşya için ayrıca yıpranma dereceleri nazara alınmak suretiyle yapılır. Takdir edilen bedellere mükelleflerin vergi mahkemesinde dava açma hakkı mahfuzdur. Ancak, dava açılması verginin tahakkuk ve tahsilini durdurmaz.

Emsal bedelinin mükellef tarafından bizzat hesaplandığı hallerde, bu hesaplara ait kayıt ve cetveller ispat edici kağıtlar olarak muhafaza edilir.

Yukarıdaki esaslarla mukayyet olmaksızın kaza mercilerinin re'sen biçtikleri değerler ile zirai kazanç ölçülerini tespit eden kararnamelerde yer alan unsurlar emsal bedeli yerine geçer.

Ücretle yapılan imalatta ücretin gerçek miktarının bilinmemesi veya doğru olarak tayin edilememesi hallerinde tespit edilecek emsal ücret de aynı esaslara göre tayin olunur."

hükümleri yer almaktadır.

Bunun yanı sıra, genel itibariyle, kat/arsa karşılığı inşaat işlerinde;

- Arsa karşılığı olmak üzere arsa sahibine daire/işyeri verilmesi durumunda, karşılığı ayni olan bir taahhüt söz konusudur. Arsa sahibi arsasının bir kısmını müteahhide devretme, müteahhit ise bunun karşılığında inşa edeceği dairelerin/işyerlerinin bir kısmını arsa sahibine devretme taahhüdünde bulunmaktadır.

- Arsa sahibi, arsasının belli bir payını devretmiş olup, karşılığında müteahhidin verdiği dairelere, işyerlerine veya belli bir nakit paraya sahip olmaktadır. Arsa payının bir kısmı ise arsa sahibinde kalmakta, bu kalan kısım da müteahhit tarafından kendisine verilen dairelerin arsa payına isabet etmektedir.

- Arsa sahibi ticari işletme bakımından bu işlem sonucunda arsası aktifinden çıkmakta olup, bunun karşılığında dairelere, işyerlerine veya belli bir nakit paraya sahip olmaktadır. Ticari işletmenin müteahhide devretmediği arsa payı, müteahhitçe verilen dairelere/işyerlerine isabet ettiği için ticari işletmenin bu iktisadi kıymetleri kayıtlarına arsa payı dâhil olarak kaydetmesi gerekmektedir.

- Müteahhit ise, inşa ettiği dairelerden/işyerlerinden bir kısmını arsa sahibine vermekte ve bunun karşılığında elde ettiği iktisadi kıymet ise, arsa sahibinden devraldığı (müteahhide kalan dairelere/işyerlerine isabet eden) arsa payı olup, arsa sahibine bırakılan dairelerin/işyerlerinin karşılığında müteahhit kendisinde kalan dairelere/işyerlerine isabet eden arsa payını devralmaktadır.

Ayrıca, kat/arsa karşılığı inşaat işlerinde, arsa karşılığında daire/işyeri teslimi, karşılıklı olarak eş zamanlı olarak gerçekleşmektedir. Dolayısıyla, arsa sahibinin arsa tesliminin ticari nitelikli olması durumunda arsa için, müteahhidin ise arsa sahibine teslim ettiği bağımsız birimler için, eş zamanlı olarak gerçekleşecek arsa ve daire/işyeri teslim tarihinden itibaren yedi gün içerisinde fatura düzenlenmesi gerekmektedir.

Buna göre;

1- Müteahhit tarafından, şirketinize teslim edilen bağımsız birimler (daireler/işyerleri) için, bağımsız birimlerin şirketinize teslimini müteakip azami yedi gün içinde bağımsız birimlerin emsal bedelleri üzerinden şirketiniz adına fatura düzenlenecektir.

213 sayılı Kanunun 267 nci maddesinde, emsal bedelin tespitinde yer alan esasların sıra ile uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Bu nedenle şirketinize teslim edilecek dairelerin emsal bedeli tespit edilirken madde hükmünde yer alan sıralamaya uyulması gerekmektedir.

Bu itibarla söz konusu maddede yer alan emsal bedel tespitinde ilk sıra ortalama fiyat esası olup bu esasta emsal bedeli belirlenecek malın değerlemesinin yapılacağı ayda veya daha önceki aylardaki satış bedelleri ve miktarlarına dayanılarak emsal bedeli belirlendiğinden söz konusu olayda ilgili aylara ait bir satış görülmemesi halinde bu esasın kullanılması mümkün değildir.

Ortalama fiyat esasının kullanılması mümkün değilse sıradaki esas olan maliyet bedeli esasının kullanılması gerekmektedir. Maliyet bedeli esasında ise malın maliyet bedeline toptan satışlar için %5, perakende satışlar için %10 eklenerek emsal bedel belirlenmektedir. Arsa karşılığı olmak üzere arsa sahibine daire verilmesi durumunda karşılığı ayni olan bir taahhüt söz konusudur. Ayni taahhütler olmasına rağmen, söz konusu olayda maliyet bedelinin belirlenmesi mümkün olduğu takdirde 213 sayılı Kanunun 267 nci maddesinde yer alan bu esasın kullanılması mümkün bulunmaktadır.

Ancak söz konusu olayda maliyet bedeli esasının kullanılması da mümkün olmazsa takdir komisyonunca takdir esasına göre belirlenecek olan emsal bedeli dikkate alınmak suretiyle söz konusu faturanın düzenlenmesi gerektiği tabiidir.  

Diğer taraftan müteahhit firmaya teslim edilen arsa payı içinse, şirketiniz tarafından, şirketinize teslim edilen bağımsız birimler için tespit edilen emsal bedel üzerinden, yine azami yedi gün içinde müteahhit firma adına arsa satış faturası düzenlenmesi gerekmektedir.

2- Müteahhit firma tarafından, inşaatlar devam ederken, kat karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden kendi payına isabet eden konut, işyeri gibi bağımsız birimlerin üçüncü şahıslara satışının gerçekleştirildiği durumda, müteahhit firmanın yapmış olduğu satışlara ilişkin olarak, şirketinizce fatura düzenlenmesi söz konusu olmayacaktır.

II- 3065 SAYILI KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU UYGULAMASI

Katma Değer Vergisi Kanununun;

- 1/1 inci maddesinde, ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde Türkiye'de yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi tutulacağı,

- 2/1 inci maddesinde, teslimin bir mal üzerindeki tasarruf hakkının malik veya onun adına hareket edenlerce, alıcıya veya adına hareket edenlere devredilmesi olduğu,

- 2/5 inci maddesinde, trampanın iki ayrı teslim olduğu,

- 4/2 nci maddesinde, bir hizmetin karşılığının bir mal teslimi veya diğer bir hizmet olması halinde bunların her birinin ayrı işlem olduğu, hizmet veya teslim hükümlerine göre ayrı ayrı vergiye tabi tutulacağı,

- 10 uncu maddenin (a) bendinde, vergiyi doğuran olayın, malın teslimi ve hizmetin ifası hallerinde malın teslimi veya hizmetin yapılması ile (b) bendinde malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi halinde bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura ve benzeri belgelerin düzenlenmesi ile meydana geleceği,

- 27/1 inci maddesinde ise bedeli bulunmayan veya bilinmeyen işlemler ile bedelin mal, menfaat, hizmet gibi paradan başka değerler olması halinde matrahın işlemin mahiyetine göre emsal bedeli veya emsal ücreti olduğu

hükme bağlanmıştır.

Ayrıca, KDV oranları KDV Kanununun 28 inci maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak yayımlanan 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurula Kararnamesine ekli (I) sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için %1, (II) sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için %8, bu listede yer almayan vergiye tabi işlemler için %18 olarak tespit edilmiştir.

Bunun yanı sıra, KDV Genel Uygulama Tebliğinin (I/B-8.) bölümünde, "8. Arsa Karşılığı İnşaat İşleri

Arsa karşılığı inşaat işinde iki ayrı teslim söz konusudur. Bunlardan birincisi, arsa sahibi tarafından müteahhide arsa teslimi; ikincisi ise müteahhit tarafından arsaya karşılık olarak arsa sahibine verilen konut veya işyeri teslimidir. Karşılıklı olarak gerçekleşen bu teslimlerin her birinin KDV karşısındaki durumu aşağıda açıklanmıştır.

8.1. Arsa Sahibi Tarafından Müteahhide Arsa Teslimi

Arsanın bir iktisadi işletmeye dahil olması veya arsa sahibinin arsa alım satımını mutat ve sürekli bir faaliyet olarak sürdürmesi halinde, konut veya işyeri karşılığı müteahhide yapılan bu arsa teslimi KDV'ye tabidir.

Ancak arsa sahibinin, gerçek usulde mükellefiyetini gerektirmeyecek şekilde, arızi bir faaliyet olarak arsasını daire veya işyeri karşılığında müteahhide tesliminde vergi uygulanmaz.

 8.2. Müteahhit Tarafından Arsa Sahibine Konut veya İşyeri Teslimi

 Müteahhit tarafından arsa sahibine arsanın karşılığı olarak yapılan teslimlerde, emsal bedel üzerinden KDV uygulanır."  açıklamalarına yer verilmiştir.

 Konuya ilişkin açıklamaların yer aldığı 60 No.lu KDV Sirkülerinin "Arsa Karşılığı İnşaat İşleri" başlıklı (1.8) bölümünde de; "...

 Arsa karşılığı inşaat işlerinde vergiyi doğuran olay, müteahhidin arsa karşılığı konut, işyeri gibi bağımsız birimleri arsa sahibine teslimiyle gerçekleşmektedir. Bu tarih itibariyle arsa açısından da vergiyi doğuran olay vuku bulmaktadır. Taşınmazda teslim kural olarak tescil ile gerçekleşmekle birlikte, tapuya tescilden önce bağımsız birimlerin alıcının tasarrufuna terk edilmesi durumunda da vergiyi doğuran olay gerçekleşmektedir.

Dolayısıyla, arsa sahibinin arsa tesliminin ticari nitelikli olması durumunda arsa için, müteahhidin ise arsa sahibine teslim ettiği bağımsız birimler için, vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu tarih itibariyle eş zamanlı olarak fatura düzenlemesi gerekmektedir.

 Buna göre;

- Arsanın bir iktisadi işletmeye dahil olması veya arsa sahibinin arsa alım satımını mutad ve sürekli bir faaliyet olarak sürdürmesi halinde, vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu tarihte, müteahhide yapılan bu arsa teslimi nedeniyle düzenlenecek faturada arsa karşılığı alınan bağımsız birimlerin emsal bedeli (arsa payı dahil) üzerinden genel oranda KDV hesaplanması gerekmektedir.

- Arsa sahibinin, gerçek usulde mükellefiyetini gerektirmeyecek şekilde arızi faaliyet olarak arsasını bağımsız birimler karşılığında müteahhide tesliminde KDV uygulanmayacaktır.

- Vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu tarihte, müteahhitten arsa sahibine yapılacak bağımsız birim teslimleri için müteahhit tarafından düzenlenecek faturada bağımsız birimin niteliğine göre emsal bedeli (arsa payı dahil) üzerinden % 1 veya % 18 oranında KDV hesaplanması gerekmektedir.

 Öte yandan, her iki teslimde de işlem bedelinin emsaline göre açıkça düşüklük göstermesi halinde KDV Kanununun 27/3 üncü maddesine göre işlem yapılacağı tabiidir.

 ..." ifadelerine yer verilmiştir.

Buna göre;

1- Kat karşılığı inşaat işlerinde vergiyi doğuran olay, müteahhit firmanın arsa karşılığı yapacağı bağımsız birimleri arsa sahibine teslimiyle gerçekleşmektedir. Bu tarih itibariyle arsa açısından da vergiyi doğuran olay vuku bulmaktadır. Bu durumda, şirketinizin aktifinde bulunan arsa için vergiyi doğuran olay, müteahhit firmanın arsa karşılığı yapmış olduğu bağımsız birimleri şirketinize teslimiyle gerçekleşmektedir. Dolayısıyla, şirketinizce söz konusu arsa teslimine ilişkin olarak, müteahhit firma tarafından şirketinize teslim edilen bağımsız birimlerin emsal bedelleri üzerinden (arsa payı dahil), genel oranda KDV hesaplanarak beyan edilmesi gerekmektedir.

2- Müteahhit firma tarafından, inşaatlar devam ederken, kat karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden kendi payına isabet eden konut, işyeri gibi bağımsız birimlerin üçüncü şahıslara satışının gerçekleştirildiği durumda, müteahhit firmanın yapmış olduğu satışlara ilişkin olarak Şirketinizce KDV hesaplanması söz konusu değildir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

 BÜYÜK MÜKELLEFLER VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

   

Sayı

:

64597866-105[267-2016]-15442

                                                   17.08.2017

Konu

:

Kat karşılığı olarak yapılan arsa teslimlerinde belge düzeni.

 
         

  İlgide kayıtlı özelge talep formlarınızda; şirketiniz ile … (müteahhit firma) arasında 17.03.2010 tarihinde "Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi" imzalandığı, şirketiniz ile müteahhit firma arasındaki paylaşım oranının %50 olarak belirlendiği, müteahhit firmaya isabet eden arsa payının mülkiyet devrinin inşaatın bitimini müteakip şirketinize isabet eden bağımsız birimlerin teslimi karşılığında yapılacağı, kaba inşaatın tamamlanması sürecinde müteahhit firma tarafından kendi payına isabet eden iş yeri mahiyetindeki bağımsız birimlerin bir kısmının nakit karşılığı satıldığı, müteahhit firma tarafından satılan bağımsız birimlere isabet eden ve şirketiniz uhdesinde bulunan arsa paylarına ait mülkiyetlerin doğrudan müşterilere devrinin talep edildiği  belirtilerek;

- Şirketiniz aktifine kayıtlı arsaya ilişkin faturanın, vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu, diğer bir ifadeyle inşaatın tamamlanarak arsa karşılığı bağımsız birimlerin şirketinize teslim edildiği tarihte düzenlenmesinde herhangi bir sakınca bulunup bulunmadığı ile faturada, arsa karşılığı alınan bağımsız birimlerin emsal bedeli (arsa payı dahil) üzerinden genel oranda KDV hesaplanıp hesaplanmayacağı,

- Müteahhit firma tarafından şirketinize teslim edilecek bağımsız birimlerin bedelinin müteahhit firmanın muhasebe kayıtlarından tespiti mümkün olduğundan "inşaat maliyet bedeli + müteahhit kâr marjından" oluşan bir bedel ile şirketinize fatura edilmesinin, karşılığında şirketiniz tarafından müteahhit firmaya devredilecek arsa payı için de aynı bedelli bir fatura düzenlenmesinin mümkün olup olmayacağı,

- İnşaat tamamlanmadan müteahhit firmaya ait kısım üzerinden, müteahhit firma tarafından yapılan satışlar için şirketinizin fatura düzenlemek mecburiyetinde olup olmayacağı

hususlarında Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

I- 213 SAYILI VERGİ USUL KANUNU UYGULAMASI

Vergi Usul Kanununun;

- 227 nci maddesinde; "Bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir."

- 229 uncu maddesinde; "Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.",

- 231 inci maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde; "Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir."

- 232 nci maddesinde; "Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçiler; birinci ve ikinci sınıf tüccarlara, serbest meslek erbabına, kazançları basit usulde tespit olunan tüccarlara, defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere, vergiden muaf esnafa sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunlar da fatura istemek ve almak mecburiyetindedirler.

Yukarıdakiler dışında kalanların birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ile kazancı basit usulde tespit edilenlerden ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerden satın aldıkları emtia veya onlara yaptırdıkları iş bedelinin (1/1/2017 tarihinden geçerli olmak üzere) 900,00 TL'yi geçmesi veya bedeli (1/1/2017 tarihinden geçerli olmak üzere) 900,00 TL'den az olsa dahi istemeleri halinde emtiayı satanın veya işi yapanın fatura vermesi mecburidir.",

 - 267 nci maddesinde, "Emsal bedeli, gerçek bedeli olmayan veya bilinmeyen veyahut doğru olarak tespit edilemeyen bir malın, değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran haiz olacağı değerdir.

Emsal bedeli sıra ile, aşağıdaki esaslara göre tayin olunur.

Birinci sıra: (Ortalama fiyat esası) Aynı cins ve nevideki mallardan sıra ile değerlemenin yapılacağı ayda veya bir evvelki veya bir daha evvelki aylarda satış yapılmışsa, emsal bedeli bu satışların miktar ve tutarına göre mükellef tarafından çıkarılacak olan "Ortalama satış fiyatı" ile hesaplanır. Bu esasın uygulanması için, aylık satış miktarının, emsal bedeli tayin olunacak her bir malın miktarına nazaran % 25'ten az olmaması şarttır.

İkinci sıra: (Maliyet bedeli esası) Emsal bedeli belli edilecek malın, maliyet bedeli bilinir veya çıkarılması mümkün olursa, bu takdirde mükellef bu maliyet bedeline, toptan satışlar için % 5, perakende satışlar için % 10 ilave etmek suretiyle emsal bedelini bizzat belli eder.

Üçüncü sıra: (Takdir esası) Yukarıda yazılı esaslara göre belli edilemeyen emsal bedelleri ilgililerin müracaatı üzerine takdir komisyonunca takdir yolu ile belli edilir. Takdirler, maliyet bedeli ve piyasa kıymetleri araştırılmak ve kullanılmış eşya için ayrıca yıpranma dereceleri nazara alınmak suretiyle yapılır. Takdir edilen bedellere mükelleflerin vergi mahkemesinde dava açma hakkı mahfuzdur. Ancak, dava açılması verginin tahakkuk ve tahsilini durdurmaz.

Emsal bedelinin mükellef tarafından bizzat hesaplandığı hallerde, bu hesaplara ait kayıt ve cetveller ispat edici kağıtlar olarak muhafaza edilir.

Yukarıdaki esaslarla mukayyet olmaksızın kaza mercilerinin re'sen biçtikleri değerler ile zirai kazanç ölçülerini tespit eden kararnamelerde yer alan unsurlar emsal bedeli yerine geçer.

Ücretle yapılan imalatta ücretin gerçek miktarının bilinmemesi veya doğru olarak tayin edilememesi hallerinde tespit edilecek emsal ücret de aynı esaslara göre tayin olunur."

hükümleri yer almaktadır.

Bunun yanı sıra, genel itibariyle, kat/arsa karşılığı inşaat işlerinde;

- Arsa karşılığı olmak üzere arsa sahibine daire/işyeri verilmesi durumunda, karşılığı ayni olan bir taahhüt söz konusudur. Arsa sahibi arsasının bir kısmını müteahhide devretme, müteahhit ise bunun karşılığında inşa edeceği dairelerin/işyerlerinin bir kısmını arsa sahibine devretme taahhüdünde bulunmaktadır.

- Arsa sahibi, arsasının belli bir payını devretmiş olup, karşılığında müteahhidin verdiği dairelere, işyerlerine veya belli bir nakit paraya sahip olmaktadır. Arsa payının bir kısmı ise arsa sahibinde kalmakta, bu kalan kısım da müteahhit tarafından kendisine verilen dairelerin arsa payına isabet etmektedir.

- Arsa sahibi ticari işletme bakımından bu işlem sonucunda arsası aktifinden çıkmakta olup, bunun karşılığında dairelere, işyerlerine veya belli bir nakit paraya sahip olmaktadır. Ticari işletmenin müteahhide devretmediği arsa payı, müteahhitçe verilen dairelere/işyerlerine isabet ettiği için ticari işletmenin bu iktisadi kıymetleri kayıtlarına arsa payı dâhil olarak kaydetmesi gerekmektedir.

- Müteahhit ise, inşa ettiği dairelerden/işyerlerinden bir kısmını arsa sahibine vermekte ve bunun karşılığında elde ettiği iktisadi kıymet ise, arsa sahibinden devraldığı (müteahhide kalan dairelere/işyerlerine isabet eden) arsa payı olup, arsa sahibine bırakılan dairelerin/işyerlerinin karşılığında müteahhit kendisinde kalan dairelere/işyerlerine isabet eden arsa payını devralmaktadır.

Ayrıca, kat/arsa karşılığı inşaat işlerinde, arsa karşılığında daire/işyeri teslimi, karşılıklı olarak eş zamanlı olarak gerçekleşmektedir. Dolayısıyla, arsa sahibinin arsa tesliminin ticari nitelikli olması durumunda arsa için, müteahhidin ise arsa sahibine teslim ettiği bağımsız birimler için, eş zamanlı olarak gerçekleşecek arsa ve daire/işyeri teslim tarihinden itibaren yedi gün içerisinde fatura düzenlenmesi gerekmektedir.

Buna göre;

1- Müteahhit tarafından, şirketinize teslim edilen bağımsız birimler (daireler/işyerleri) için, bağımsız birimlerin şirketinize teslimini müteakip azami yedi gün içinde bağımsız birimlerin emsal bedelleri üzerinden şirketiniz adına fatura düzenlenecektir.

213 sayılı Kanunun 267 nci maddesinde, emsal bedelin tespitinde yer alan esasların sıra ile uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Bu nedenle şirketinize teslim edilecek dairelerin emsal bedeli tespit edilirken madde hükmünde yer alan sıralamaya uyulması gerekmektedir.

Bu itibarla söz konusu maddede yer alan emsal bedel tespitinde ilk sıra ortalama fiyat esası olup bu esasta emsal bedeli belirlenecek malın değerlemesinin yapılacağı ayda veya daha önceki aylardaki satış bedelleri ve miktarlarına dayanılarak emsal bedeli belirlendiğinden söz konusu olayda ilgili aylara ait bir satış görülmemesi halinde bu esasın kullanılması mümkün değildir.

Ortalama fiyat esasının kullanılması mümkün değilse sıradaki esas olan maliyet bedeli esasının kullanılması gerekmektedir. Maliyet bedeli esasında ise malın maliyet bedeline toptan satışlar için %5, perakende satışlar için %10 eklenerek emsal bedel belirlenmektedir. Arsa karşılığı olmak üzere arsa sahibine daire verilmesi durumunda karşılığı ayni olan bir taahhüt söz konusudur. Ayni taahhütler olmasına rağmen, söz konusu olayda maliyet bedelinin belirlenmesi mümkün olduğu takdirde 213 sayılı Kanunun 267 nci maddesinde yer alan bu esasın kullanılması mümkün bulunmaktadır.

Ancak söz konusu olayda maliyet bedeli esasının kullanılması da mümkün olmazsa takdir komisyonunca takdir esasına göre belirlenecek olan emsal bedeli dikkate alınmak suretiyle söz konusu faturanın düzenlenmesi gerektiği tabiidir.  

Diğer taraftan müteahhit firmaya teslim edilen arsa payı içinse, şirketiniz tarafından, şirketinize teslim edilen bağımsız birimler için tespit edilen emsal bedel üzerinden, yine azami yedi gün içinde müteahhit firma adına arsa satış faturası düzenlenmesi gerekmektedir.

2- Müteahhit firma tarafından, inşaatlar devam ederken, kat karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden kendi payına isabet eden konut, işyeri gibi bağımsız birimlerin üçüncü şahıslara satışının gerçekleştirildiği durumda, müteahhit firmanın yapmış olduğu satışlara ilişkin olarak, şirketinizce fatura düzenlenmesi söz konusu olmayacaktır.

II- 3065 SAYILI KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU UYGULAMASI

Katma Değer Vergisi Kanununun;

- 1/1 inci maddesinde, ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde Türkiye'de yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi tutulacağı,

- 2/1 inci maddesinde, teslimin bir mal üzerindeki tasarruf hakkının malik veya onun adına hareket edenlerce, alıcıya veya adına hareket edenlere devredilmesi olduğu,

- 2/5 inci maddesinde, trampanın iki ayrı teslim olduğu,

- 4/2 nci maddesinde, bir hizmetin karşılığının bir mal teslimi veya diğer bir hizmet olması halinde bunların her birinin ayrı işlem olduğu, hizmet veya teslim hükümlerine göre ayrı ayrı vergiye tabi tutulacağı,

- 10 uncu maddenin (a) bendinde, vergiyi doğuran olayın, malın teslimi ve hizmetin ifası hallerinde malın teslimi veya hizmetin yapılması ile (b) bendinde malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi halinde bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura ve benzeri belgelerin düzenlenmesi ile meydana geleceği,

- 27/1 inci maddesinde ise bedeli bulunmayan veya bilinmeyen işlemler ile bedelin mal, menfaat, hizmet gibi paradan başka değerler olması halinde matrahın işlemin mahiyetine göre emsal bedeli veya emsal ücreti olduğu

hükme bağlanmıştır.

Ayrıca, KDV oranları KDV Kanununun 28 inci maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak yayımlanan 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurula Kararnamesine ekli (I) sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için %1, (II) sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için %8, bu listede yer almayan vergiye tabi işlemler için %18 olarak tespit edilmiştir.

Bunun yanı sıra, KDV Genel Uygulama Tebliğinin (I/B-8.) bölümünde, "8. Arsa Karşılığı İnşaat İşleri

Arsa karşılığı inşaat işinde iki ayrı teslim söz konusudur. Bunlardan birincisi, arsa sahibi tarafından müteahhide arsa teslimi; ikincisi ise müteahhit tarafından arsaya karşılık olarak arsa sahibine verilen konut veya işyeri teslimidir. Karşılıklı olarak gerçekleşen bu teslimlerin her birinin KDV karşısındaki durumu aşağıda açıklanmıştır.

8.1. Arsa Sahibi Tarafından Müteahhide Arsa Teslimi

Arsanın bir iktisadi işletmeye dahil olması veya arsa sahibinin arsa alım satımını mutat ve sürekli bir faaliyet olarak sürdürmesi halinde, konut veya işyeri karşılığı müteahhide yapılan bu arsa teslimi KDV'ye tabidir.

Ancak arsa sahibinin, gerçek usulde mükellefiyetini gerektirmeyecek şekilde, arızi bir faaliyet olarak arsasını daire veya işyeri karşılığında müteahhide tesliminde vergi uygulanmaz.

 8.2. Müteahhit Tarafından Arsa Sahibine Konut veya İşyeri Teslimi

 Müteahhit tarafından arsa sahibine arsanın karşılığı olarak yapılan teslimlerde, emsal bedel üzerinden KDV uygulanır."  açıklamalarına yer verilmiştir.

 Konuya ilişkin açıklamaların yer aldığı 60 No.lu KDV Sirkülerinin "Arsa Karşılığı İnşaat İşleri" başlıklı (1.8) bölümünde de; "...

 Arsa karşılığı inşaat işlerinde vergiyi doğuran olay, müteahhidin arsa karşılığı konut, işyeri gibi bağımsız birimleri arsa sahibine teslimiyle gerçekleşmektedir. Bu tarih itibariyle arsa açısından da vergiyi doğuran olay vuku bulmaktadır. Taşınmazda teslim kural olarak tescil ile gerçekleşmekle birlikte, tapuya tescilden önce bağımsız birimlerin alıcının tasarrufuna terk edilmesi durumunda da vergiyi doğuran olay gerçekleşmektedir.

Dolayısıyla, arsa sahibinin arsa tesliminin ticari nitelikli olması durumunda arsa için, müteahhidin ise arsa sahibine teslim ettiği bağımsız birimler için, vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu tarih itibariyle eş zamanlı olarak fatura düzenlemesi gerekmektedir.

 Buna göre;

- Arsanın bir iktisadi işletmeye dahil olması veya arsa sahibinin arsa alım satımını mutad ve sürekli bir faaliyet olarak sürdürmesi halinde, vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu tarihte, müteahhide yapılan bu arsa teslimi nedeniyle düzenlenecek faturada arsa karşılığı alınan bağımsız birimlerin emsal bedeli (arsa payı dahil) üzerinden genel oranda KDV hesaplanması gerekmektedir.

- Arsa sahibinin, gerçek usulde mükellefiyetini gerektirmeyecek şekilde arızi faaliyet olarak arsasını bağımsız birimler karşılığında müteahhide tesliminde KDV uygulanmayacaktır.

- Vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu tarihte, müteahhitten arsa sahibine yapılacak bağımsız birim teslimleri için müteahhit tarafından düzenlenecek faturada bağımsız birimin niteliğine göre emsal bedeli (arsa payı dahil) üzerinden % 1 veya % 18 oranında KDV hesaplanması gerekmektedir.

 Öte yandan, her iki teslimde de işlem bedelinin emsaline göre açıkça düşüklük göstermesi halinde KDV Kanununun 27/3 üncü maddesine göre işlem yapılacağı tabiidir.

 ..." ifadelerine yer verilmiştir.

Buna göre;

1- Kat karşılığı inşaat işlerinde vergiyi doğuran olay, müteahhit firmanın arsa karşılığı yapacağı bağımsız birimleri arsa sahibine teslimiyle gerçekleşmektedir. Bu tarih itibariyle arsa açısından da vergiyi doğuran olay vuku bulmaktadır. Bu durumda, şirketinizin aktifinde bulunan arsa için vergiyi doğuran olay, müteahhit firmanın arsa karşılığı yapmış olduğu bağımsız birimleri şirketinize teslimiyle gerçekleşmektedir. Dolayısıyla, şirketinizce söz konusu arsa teslimine ilişkin olarak, müteahhit firma tarafından şirketinize teslim edilen bağımsız birimlerin emsal bedelleri üzerinden (arsa payı dahil), genel oranda KDV hesaplanarak beyan edilmesi gerekmektedir.

2- Müteahhit firma tarafından, inşaatlar devam ederken, kat karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden kendi payına isabet eden konut, işyeri gibi bağımsız birimlerin üçüncü şahıslara satışının gerçekleştirildiği durumda, müteahhit firmanın yapmış olduğu satışlara ilişkin olarak Şirketinizce KDV hesaplanması söz konusu değildir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

T.C.

GELİR İDARESİ   BAŞKANLIĞI

ŞANLIURFA VERGİ   DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Vergi ve   Anlaşmalar Uygulama Müdürlüğü

   

Sayı

:

64958909-213-15

                                24/05/2016

Konu

:

Fatura Düzenlenmemesi

 
         

            İlgide kayıtlı özelge talep formu ve eklerinden; firmanızın mal (...) alımında bulunduğu ancak söz konusu mallara ilişkin faturanın satıcı firma tarafından düzenlenmediğinden bahisle, söz konusu malları mali kayıtlarınıza işleyip işleyemeyeceğiniz hususunda Başkanlığımızdan görüş talebinde bulunduğunuz anlaşılmıştır.     

            5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içerisinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.

            193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 37 nci maddesinde, her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu belirtilmiş, 38 inci maddesinin birinci fıkrasında da; "Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsdeki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

  1. İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;
  2. İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

            Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanunu'nun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41'inci maddeleri hükümlerine uyulur. "

            hükmüne yer verilmiştir.

            Bu hükümler uyarınca tespit edilecek kurum kazancından Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesi ile Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde yer alan giderler indirilebilecektir. Gelir Vergisi Kanununun "İndirilecek Giderler" başlıklı 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde; ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin, (7) numaralı bendinde de Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ayrılan amortismanların safi kazancının tespitinde indirim konusu yapılabileceği hükme bağlanmıştır.

            Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilebilmesi için yapılan genel giderlerin matrahtan indirilebilmesi için söz konusu giderlerle kazancın elde edilmesi ve idamesi arasında doğrudan ve açık bir illiyet bağının bulunması gerekmekte olup bu mahiyette olmayan giderlerin ticari kazancın tespitinde indirim konusu yapılması mümkün değildir.

            3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun; 1/1 inci maddesinde, Türkiye'de yapılan ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesindeki teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi olduğu, 4 üncü maddesinde ise; hizmetin teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışında kalan işlemler olduğu, bu işlemlerin bir şeyi yapmak, işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi şekillerde gerçekleşebileceği,

            10 uncu maddesinin (a) bendine göre, vergiyi doğuran olay, mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde, malın teslimi veya hizmetin yapılması ile (b) bendine göre, malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesi, (c) bendine göre de kısım kısım mal teslimi veya hizmet yapılması mutad olan veya bu hususlarda mutabık kalınan hallerde, her bir kısmın teslimi veya bir kısım hizmetin yapılması sırasında meydana gelmekte olduğu,

            29/1-a maddesinde ise, mükelleflerin yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan KDV den bu kanunda aksine hüküm olmadıkça faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen KDV'yi indirebileceği, 29/3 üncü maddesinde ise indirim hakkının, vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmamak şartıyla ilgili vesikaların kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılacağı,

            34 üncü maddesinin 1 inci fıkrasında ise; yurt içinden sağlanan veya ithal olunan mal ve hizmetlere ait KDV'yi alış faturası veya benzeri vesikalar ve gümrük makbuzu üzerinden ayrıca gösterilmek ve bu vesikalar kanuni defterlere kaydedilmek şartıyla indirilebileceği,

            hüküm altına alınmıştır.

            Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3/B maddesinde "İspat: Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya, ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır..." hükmü yer almaktadır.

            Mezkur Kanunun 227 nci maddesinin birinci fıkrasında; bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsikinin mecburi olduğu hükme bağlanmıştır.

            Aynı Kanunun 229 uncu maddesinde faturanın, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olduğu, 231 inci maddesinin 5 inci bendinde ise; faturanın, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenleneceği, bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturanın hiç düzenlenmemiş sayılacağı hüküm altına alınmıştır.

            Buna göre, satın aldığınız makinaların defter kayıtlarınıza intikal ettirilerek gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınabilmesi Vergi Usul Kanununun 229 ve müteakip maddelerinde yer alan belgelerden herhangi biri ile tevsik edilmesi suretiyle mümkün bulunmaktadır.

            Satın aldığınız makinalara ilişkin faturanın satıcı firmadan alınamaması durumunda, söz konusu makinaları envanterinize kaydedebilmeniz ancak, satıcı firma hakkında yapılacak bir vergi incelemesi sonucunda işlemin gerçekliğinin ortaya konulması halinde söz konusu olabilecektir. Öte yandan, belirtilen şekilde yapılacak bir tespit sonrasında envanterinize kaydedebileceğiniz iktisadi kıymetler için amortisman ayırabileceğiniz tabiidir.

            Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İlk evliliğini yapacak gençlere ‘çeyiz hesabı’yla 5 bin liraya kadar destek veriliyor. Şu ana kadar 25 bin 678 kişinin bankalarda ‘çeyiz hesabı’ açtırdığı belirtiliyor. Yurtdışında evlenen Türkler de, bundan yararlanabilir.

Yeni yuva kuranlara 5 bin TL destek sağlayan çeyiz hesabı gençlere hem tasarruf, hem de yeni bir hayata borçsuz bir başlangıç yapma imkanı sağlıyor. Türk vatandaşları ve mavi kartlılar çeyiz hesabı açtırabilirler. Mavi kartlılar da yani Türk vatandaşlığından izinle çıkanlar da çeyiz hesabına devlet desteğinden yararlanabilir. Çeyiz hesabına devlet desteğinden yararlanabilmek için düğünün nerede yapıldığının da bir önemi yok. Dolayısıyla yurtdışında evlenen Türk vatandaşları da diğer koşulları yerine getiriyorlarsa çeyiz hesabına devlet desteğinden yararlanabilir. Bunun için 27 yaşını geçmeme şartı var.

HESAP TÜRKİYE’DE AÇILMALI

Çeyiz hesabı bankaların yurtiçindeki şubelerinde Türk Lirası cinsinden açılmalıdır. Dolayısıyla mavi kartlı kişiler çeyiz hesabı açtırmak için mutlaka Türkiye’ye gelmek ve bankaların yurtiçi şubelerinden hesap açtırmak durumundalar. Örneğin bir bankanın Viyana şubesinden çeyiz hesabı açtırılamaz.

‘Ortak’ olamaz

Açılan hesap mevduat hesabı olabileceği gibi katılım hesabı da olabilir. Diğer yandan hesabın yalnızca bir kişi adına olması gerekmektedir. Çeyiz hesabının ortak hesap olarak açılması mümkün değildir.

15 bine kadar yatırılabilir

Çeyiz hesabı açtıran kişi çeyiz hesabı açılış tarihinde hesaba 15 bin TL’ye kadar para yatırabilir. Bu sayede çeyiz hesabına uygulanacak devlet desteğinin miktarının artırılması söz konusu olabilecektir. Elinde birikmiş parası olan bir kişi bunu çeyiz hesabına aktararak devlet desteğinden yararlanma miktarını artırabilecektir. Çeyiz hesabı açtıran kişiler isterlerse ayda bir, isterlerse üç ayda bir hesaba ödeme yapabilirler. Ödemelerini aylık olarak yapan kişiler ayda en az 100, en fazla 1.000 TL ödeme yapabilirler. Üç aylık ödeme yapanlar için ise alt limit 300, üst limit 3.000 TL’dir.

Bir yılda iki kez çekebilir

Çeyiz hesabı katılımcısı açtığı hesapta biriken parayı bir yıl içerisinde en fazla iki kez çekme hakkına sahip. Ancak çekim sonrası çeyiz hesabında bulunan bakiye hesabın açılış tarihinden itibaren yatırılması gereken asgari tutarlar toplamından daha az olmamalıdır.

İlk ödeme 2019‘da yapılacak

İlk evliliğini yapacak gençlerden çeyiz hesabına yoğun ilgi olduğu belirtiliyor. Bakanlık verilerine göre evlilik hazırlığı yapan toplam 25 bin 678 kişi bankalarda ‘çeyiz hesabı’ açtırdı. Yuva kuracak gençlere sağlanacak devlet katkısı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesine konulan ödenekten karşılanacak ve hesabın bulunduğu banka aracılığıyla ödenecek. Çeyiz hesabının hak sahibine ilk ödemesi ise 2019 yılında yapılacak. Okan Güray Bülbül

http://www.aksam.com.tr/yazarlar/okan-guray-bulbul/yurtdisinda-evlenen-de-c25-bin-tl-destek-alabilir/haber-661321

 

Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.

Adrese dayalı nüfus sayımı sonucunda Başbakanlığın yayınladığı 8 Nolu Genel Tebliğ, 213 sayılı VUK’nun  tebligat hükümlerine yeni bir açılım  getirmektedir. Bu sistem gereği  gerçek kişilerin vergi ile ilgili tebligatlarında  problemler bir ölçüde en aza indirgenmiş  olmaktadır.[1]

Yasal düzenleme gereği,  vergide  zamanaşımı uygulaması  tarhiyat açısından ayrı 5 yıl,  tahsilat zamanaşımı bakımından ise 5 yıl ayrıca uygulanmaktadır.  Uygulamada tarh zamanaşımı için 213 sayılı VUK hükümleri geçerlidir. Diğer taraftan, tahsilat açısından ise,  5 yıllık zamanaşımın hesabı 6183 sayılı yasanın 102. maddesi hükümlerine göre düzenlenmektedir.  Bazı yazarlar vergide  fiili anlamda zamanaşımı bulunmadığını imalı bir dille ifade etmektedirler. [2]

Tahakkuk  zamanaşımı vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından itibaren başlayarak 5 yıl içerisinde  mükellefe tebliğ edilmeyen vergiler zamanaşımına uğrar. [3]Diğer yandan, vergi alacağı, vadesinin rastladığı  takvim yılını takip eden yılın başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrar. [4]

Genellikle zamanaşımı uygulaması vergi, vergi cezaları ve diğer amme alacaklarında çok ortaya çıkan bir konu değildir. Hemen hemen yıl sonlarına doğru bütün vergi daireleri amme alacağının zamanaşımına uğramaması için gazetelere ilanlar vermekte veya vergi dairelerinin ilan koymaya mahsus ilan tahtalarına askıya çıkarmaktadırlar. Kimi zaman da mükellefin borcuna açıktan para yatırılarak tahsilat yapılmış havası yaratılmaktadır. [5]Oysaki bu durum kanuna uygun olmayıp,  düzenlenen vezne alındıları veya  tahsilat makbuzları hukuken geçerli değildir.  Bir bakıma  bu makbuzlar mükelleflerin haberleri olmaksızın  gıyabında  onlar adına ödeme yapılarak düzenlenmektedir.  Gerçekte vergi mükelleflerinin kasasından veya bankalarından böyle bir ödeme yapılmamaktadır.  Bu durumun tespiti veya ispatı her zaman mümkündür.  Bu konuda ispat yükü kime ait olacaktır? Bu da ayrı bir tartışma konusudur. Çünkü, ispat yükü her zaman vergi yükümlüsüne ait olmayabilir. İspat yükü zaman zaman yer değiştirip kimi zaman idareye olayına göre de kimi zaman mükellefe ait olabilecektir.

6183 sayılı AATUHK’nun 102. maddesinde amme alacağının vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen yılın başından itibaren (5) yıl içinde tahsil edilmeyen alacaklarının zamanaşımına uğrayacağından bahis edilmektedir.  Keza, aynı yasanın 103. maddesinde ise ödeme, haciz tatbiki, cebren tahsil ve takip işlemleri neticesinde yapılan her çeşit  tahsilatlar, ödeme emri tebliği, mal beyanı, mal edinme ve mal artışlarının bildirilmesi, sayılan işlemlerden herhangi birinin şahsi kefile veya yabancı kişi ve kurumların mümessillerine tatbiki veya bunlar tarafından yapılması, ihtilaflı kamu alacaklarında  yargı organlarından bozma kararlarının gelmesi, amme alacağının güvenceye bağlanması, yargı organları tarafından yürütmenin durdurulmasına karar verilmiş olması, iki kamu idaresi arasında mevcut bir borç için alacaklı kamu idaresi tarafından borçlu amme idaresine borcun ödenmesi için yazılı olarak başvurulması, amme alacağının özel yasalara göre ödemek üzere müracaatta bulunulması ve/veya ödeme planına bağlanması halinde “zamanaşımının kesileceği” ve kesilmenin rastladığı takvim yılını takip eden yılın başından itibaren yeniden çalışmaya başlayacağı hüküm altına alınmıştır.

Yaşanmış bir olayda, 1995 yılının 6. ayına ilişkin ödeme emrinin vadesinin 1995 yılının 7. ayı olması nedeniyle, tahsil zamanaşımının dolduğu yıl 2000 yılı olup, bu zamana  kadar şirket adına ödem emrinin hukuksal olarak geçerli bir ilanla tebliğ edilmemiş olması karşısında düzenlenen ödeme emirlerinde  hukuka uyarlılık görülmemiştir. [6]

Tahsil zamanaşımı, vergiler ve bütün kamu alacakları için geçerli olmak  üzere,  Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında  Kanunda düzenlenmektedir. Bu kanunun  102. maddesine göre,  kamu alacağı, vadesini  izleyen yılın başından itibaren beş yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğramaktadır. Tahsil zamanaşımı   süresi dolduktan sonra alacaklı kamu idaresinin söz konusu kamu alacağını tahsil etme yetkisi  ortadan kalkmaktadır. Ancak, yükümlünün rızası ile yapacağı ödemeler kabul edilmektedir.  [7]

Vergi aslı zamanaşımına uğradığı takdirde, fer’i amme alacağı gecikme zamlarının da asla tabi olarak zamanaşımına uğrayacağı tabidir.[8]

Yine amme alacağını düşüren nedenlerden birisi de zamanaşımı olduğuna göre, para cezalarına ait özel yasalardaki zamanaşımı hükümleri saklı kalmak koşuluyla 6183 sayılı kanunun kapsamına giren bütün amme alacakları 102. maddeye göre 5 senelik zamanaşımı hükümlerine tabidir. 

Diğer taraftan, zamanaşımı bakımından istisnai hükümler mevcut olmayan özel ceza kanunlarındaki kamu cinsinden para  cezalarının  TCK 68. md gereğince ve özel yasalarında zamanaşımı hakkındaki istisnai hükümler mevcut olmayan tazminat ve inzibati amaçlı para cezalarının da 6183 sayılı kanunun 102. maddesi hükmü gereğince zamanaşımına tabi tutulması gerekmektedir.

Tahsilatla ilgili kamu idareleri,  amme alacağının tahsil edilmesinde zamanaşımını kendiliğinden dikkate almak mecburiyetindedir. Zira, zamanaşımı amme düzeni ile ilgili bir düzenlemedir.  Ancak, zamanaşımından sonra mükellefin yapacağı gönüllü ödemelerin kabul edilmesi gerekmektedir.  Bu durum, 6183 sayılı yasanın 102. maddesi ile getirilen  özel bir düzenlemeden kaynaklanmaktadır.

Vergiyi doğuran olay, ihracata taahhüt süresinin bitimi tarihinde tekemmül ettiğinden, zamanaşımının, bu tarihi takip eden takvim yılı başından itibaren; tahsil zamanaşımı ise tarh ve tebliğ edilen  verginin, kanunda öngörülen vadesinin rastladığı yılı   takip eden takvim yılının başından itibaren başlayacaktır. [9]

Diğer taraftan, Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu tarafından verilen kararda;   tahsil zamanaşımının süresi sonrasında mükellef eşyaları üzerine haciz tatbik olunamaz. Şeklinde kararları bulunamaz. [10]

Son yıllarda muhtarlardan  ikametgah ve nüfus cüzdanı sureti tanzimi ile ilgili  yetkilerin alınması ve bu yetkilerin alınarak nüfus idarelerine verilmesi sonucunda  artık ikametgah ilmühaber veya senetleri önemini kaybetmiş bulunmaktadır.  Vergi dairesi ile ilgili işlemlerde  ikametgaha erişim ve tebligatlar gerçek kişiler açısından önem taşımaktadır.  Adres kayıt uygulamalarına ilişkin 8  Seri Nolu Başbakanlık Genel Tebliğinde  vergi mükelleflerinin  yeni ikametgah adresleri kolaylıkla tespit edilebilmektedir.[11]Böylece gerçek gelir vergisi mükellefleri bakımından adrese dayalı nüfus sayım sistemi ile ikametgahlar kolaylıkla bulunabilmektedir.  Böylelikle  vergi daireleri yönünden ilanen tebligat  yolu kapanmış ve fiili bir tebligat yapılma yolu açılmıştır.  Adreste bulunamayan veya   adresinde  tebligat yapılamayan kişiler yönünden gelir idaresinin  ilanen tebligat yoluna gitmesi oldukça güçtür. Nazlı Gaye Alpaslan Güven

 

http://www.hurses.com.tr/Haber-Vergi_uygulamalarinda_tebligat_yonunden_Adrese_Dayali_Nufus_Sistemi-14084.htm

[1] RG, 21.05.2008 gün ve 26882 sayılı.

[2] GÜNDÜZ Zeki, Vergi rehberi, 2007, İnfomak, s.44-45, PWC Yayınları. Bkz. www.vergiportali.com

[3] VUK md. 114

[4] 6183 sayılı yasa md. 102

[5] Bkz. ARSLAN Mehmet, “Vergi Dairelerine Mükelleflerin Haberi Olmaksızın Yatırılan Paralar”, Lebib Yalkın Dergisi, 2007

[6] İzmir 2. Vergi Mahkemesi Kararı, 25.6.2008 gün ve E:2007/1562-K:2008/917 sayılı karar.

[7] KARAKOÇ Yusuf, Genel Vergi Hukuku, 4. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2007,  s.421

[8] MUŞUL Timuçin, Notlu-İçtihatlı, Amme Alacakları Tahsil Usulü Hakkında Kanun, s.259, Bkz. Dnş. 7. D. 14.10.1967, E:1967/2291-K:1967/2291.

[9] Dnş. 7. D. nin 14.3.2006 gün ve E:2005/1076-K:2006/811 sayılı kararı.

[10] DDK, 23.9.1965 gün ve E:1966/65-K:1966/1953 sayılı kararları.

[11]  8 Seri Nolu Başbakanlık Genelgesi ile  vergi mükelleflerinin adresleri  tespit edilmektedir.

 

Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • Deprem Bölgesinde Bazı Yerler İçin SGK Yönünden Mücbir Sebep Hali Uzatıldı T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü DUYURU…
  • SGK’YA OLAN PRİM VE DİĞER BORÇLAR HERGÜN 00:15-23:00 SAATLERİ ARASINDA KREDİ KARTI VEYA BANKA KARTIYLA ÖDENEBİLECEKTİR SGK’ya olan prim ve diğer borçlar www.sgk.gov.tr web sayfasında yer…
  • SMMM HAKKINDA 10 SEÇKİN VERGİ YARGISI EMSALİ 1️⃣✅️Danıştay 4. D., E. 2016/20983 K. 2020/3399 T. 30.9.2020 sayılı…
Top