Ticari Defter ve Belgelerin Zayi Olduğunun İspatlanması

I- GİRİŞ

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 64. maddesinde ticari defterlerin tutulmasının amacı tacirin, ticari işlemlerini ve ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak ilişkilerini; her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri, açıkça görülebilir bir şekilde ortaya konması olarak belirtilmektedir. Belgelerin saklanması, buna ilişkin süre yahut belgelerin yok olması durumlarında tacirin üzerine düşen sorumluluklar bulunmaktadır. Bu bakımdan her tacir; ticari defterlerini, envanterleri, açılış bilançolarını, ara bilançolarını, finansal tablolarını, yıllık faaliyet raporlarını, topluluk finansal tablolarını ve yıllık faaliyet raporlarını ve bu belgelerin anlaşılabilirliğini kolaylaştıracak çalışma talimatları ile diğer organizasyon belgelerini saklamakla yükümlüdür. Tutulması mecburi olan defterlerin hepsi veya bir kısmının tutulmaması veya tasdik ettirilmemiş olması veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlara herhangi bir sebeple ibraz edilmemesi re’sen tarh nedeni olarak sayılmıştır.

Bu çalışmada, zayi belgesine sahip olan bir tacirin bu durumunun, defter ve belgelerin zayi olduğunu ispatlamaya yeterli olup olmadığı hususunda, yargı kararları kapsamında bir değerlendirme yapılacaktır.

II- DEFTER VE BELGELERİN ZAYİ OLMASI

Tacirler, ticari defter tutma zorunluluğu bulunduğu gibi aynı zamanda ticari belgelerini belli bir süre saklamakla da yükümlüdür. Tacirlerin saklamakla yükümlü oldukları ticari defterler 6102 sayılı Kanun’un “Defter Tutma Yükümlülüğü” başlıklı 64. maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır;

“(1)Her tacir, ticari defterleri tutmak ve defterlerinde, ticari işlemleriyle ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri, bu Kanuna göre açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorundadır. Defterler, üçüncü kişi uzmanlara, makul bir süre içinde yapacakları incelemede işletmenin faaliyetleri ve finansal durumu hakkında fikir verebilecek şekilde tutulur. İşletme faaliyetlerinin oluşumu ve gelişmesi defterlerden izlenebilmelidir.

(2) Tacir, işletmesiyle ilgili olarak gönderilmiş bulunan her türlü belgenin, fotokopi, karbonlu kopya, mikrofiş, bilgisayar kaydı veya benzer şekildeki bir kopyasını, yazılı, görsel veya elektronik ortamda saklamakla yükümlüdür…”

Defterler, üçüncü kişi uzmanlara, makul bir süre içinde yapacakları incelemede işletmenin faaliyetleri ve finansal durumu hakkında fikir verebilecek şekilde tutulur. İşletme faaliyetlerinin oluşumu ve gelişmesi defterlerden izlenebilmelidir. Dünya çapında ulusal ve uluslararası standartlar bakımından evrensel nitelik taşıyan defter tutma fonksiyonu, her tacirin ticarî defter tutmak yükümlülüğüne ilişkin emredici bir kural koymaktadır. Bu yükümlülükten hiçbir tacir ayrık tutulamaz.

6102 sayılı Kanun’un 82. maddesinin 7. fıkrasına göre, bir tacirin saklamakla yükümlü olduğu defterler ve belgeler; yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet veya hırsızlık sebebiyle ve kanuni saklama süresi içinde zıyaa uğrarsa tacir zıyaı öğrendiği tarihten itibaren on beş gün içinde ticari işletmesinin bulunduğu yer yetkili mahkemesinden kendisine bir belge verilmesini isteyebilir. Defter ve belgelerin zıyaa uğrama durumları sınırlayıcı bir şekilde sayılmamıştır. “Su baskını veya yer sarsıntısı gibi” ifadesinden bu sonuç çıkmaktadır. Tacir zıyaı öğrendiği tarihten itibaren on beş gün içinde zayi belgesini talep etmelidir. Aksi halde talep hakkını kaybeder. Zira belirtilen on beş günlük süre hak düşürücü süredir.

Tacirin basiretli bir iş adamı olarak ticari defter ve belgelerin zayi olmasında herhangi bir kusuru bulunmamalıdır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 16.11.2011 tarih ve 2010/3476 E. ve 2011/15231 K. sayılı Kararı’nda davacının defter ve belgeleri belirtildiği gibi araç koltuğundan çalındığı, bu kapsamdaki defter ve belgeleri bu şekilde araç camından da görülebilecek şekilde araç arka koltuğuna konulmasının tacirin basiretli bir iş adamı olarak ticari defter ve belgelerinin saklanması noktasında gerekli dikkat ve özeni gösterme yükümlülüğüne aykırılık teşkil ettiğine hükmetmiştir.

III- DEFTER VE BELGELERİN ZAYİ OLDUĞUNUN İSPATLAMASINDA ZAYİ BELGESİNİN YETERLİ OLMASI

Vergi mevzuatında zayi belgesine ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiş olmakla birlikte, mükelleflere defterlerinin kaybolduğunu ispat etme hakkı görevi verilmiştir. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 30. maddesinde re’sen vergi tarhı, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkan bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunması olarak tanımlanmıştır. Maddenin ikinci fıkrasının üçüncü bendinde, bu Kanun’a göre tutulması mecburi olan defterlerin hepsi veya bir kısmının tutulmaması veya tasdik ettirilmemiş olması veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlara herhangi bir sebeple ibraz edilmemesi re’sen tarh nedeni olarak sayılmıştır. Anılan Kanun’un 3. maddesinin (B) işaretli fıkrasında vergilendirmede, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, gerçek mahiyetin, yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan tanık ifadesinin ispatlama vasıtası olarak kullanılamayacağı; iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfetinin bunu iddia edene ait olduğu belirtilmiştir. Ayrıca 213 sayılı Kanun’un 256. maddesinde defter ve belgelerin vergi idaresinin yetkili makam ve memurlarına ibraz ve inceleme için arz edilmesinin zorunlu olduğu kurala bağlanmış, 13. maddesinin ikinci bendinde de vergi ödevinin yerine getirilmesine engel olacak yangın, yer sarsıntısı ve su basması gibi afetler mücbir sebep hali olarak sayılmıştır.

Öte yandan yukarıdaki başlıkta belirtildiği üzere, 6102 sayılı Kanun uyarınca bir tacirin saklamakla yükümlü olduğu defterler ve belgeler; yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet veya hırsızlık sebebiyle ve kanuni saklama süresi içinde zıyaa uğrarsa tacir zıyaı öğrendiği tarihten itibaren on beş gün içinde ticari işletmesinin bulunduğu yer yetkili mahkemesinden kendisine bir belge verilmesini isteyebilir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 14.05.2018 tarih ve 11766 E. ve 3546 K. sayılı Kararı’nda; ticari defter ve kayıtların zayi olması nedeniyle hasımsız olarak zayi belgesi verilmesine ilişkin davada, davacı kooperatifin merkezinin ve ürünlerinin satışında ilişkin ticari işletmesinin bulunduğu binanın yandığı anlaşıldığından, kanunen tutulması gereken ticari defter ve belgelerin kooperatifin merkezinde bulundurulmasının olağan olduğu sonucuna varılmış ve söz konusu talep, olayın özelliklerine göre incelenerek karar verilmiştir. 

Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun 18.09.2019 tarih ve 528 E. ve 631 K. sayılı Kararı’nda;

“…Mükellefler, defter ve belgelerin zayi olduğu hususunu; Ticaret Mahkemesinden alacakları zayi belgesi ile ispat edebilecekleri gibi diğer resmi makamlardan alacakları hukuken geçerli diğer belgelerle de ispat edebileceklerdir. Diğer bir ifadeyle zayi belgesinin varlığı tek başına defter ve belgelerin zayi olduğu sonucu doğurmayacağı gibi yokluğu da defter ve belgelerin zayi olmadığı sonucuna götürmeyecektir. Zira, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda zayi belgesi verilmesi istemlerinin çekişmesiz yargı işi olduğu ve verilen kararların kural olarak maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyeceği açıkça belirtilmiştir.

Davacı tarafından, 05.08.2009 tarihli “Ek müşteki ifade tutanağı”nda ve mahkemenin ilk kararının bozulması üzerine anılan kararın düzeltilmesi istemiyle yapılan başvuruya ilişkin dilekçede defter ve belgelerin, çalındığı belirtilen ve bir metre boyunda, elli santimetre eninde olduğu 20.07.2009 tarihli “Teslim ve tesellüm tutanağı” ile sabit olan çelik kasada saklandığı hususu açıkça ifade edilmiş olup bu konuda tereddüt bulunmamaktadır.

Hayatın olağan akışı ve mutad ticari icaplar gereği defter ve belgelerin çelik kasada saklandığı yönündeki iddia gerçeği yansıtmaktan uzak olmakla birlikte, çalındığı belirtilen kasanın ölçüleri ve içinde bulunduğu belirtilen eşyaların mahiyeti dikkate alındığında somut olay anlamında söz konusu iddia muteber görülmemiştir. Davacı tarafından, defter ve belgelerinin zayi olduğu hususuna ilişkin maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyen Asliye Ticaret Mahkemesi kararı dışında söz konusu iddianın gerçekliğini ortaya koyabilecek başka bir delil de sunulmamıştır.

Bu durumda, olayda normal ve mutad olmayan duruma ilişkin ispat külfetinin davacı tarafından yerine getirildiğinden söz edilemeyeceğinden ve mücbir sebebin varlığının kabulüne imkan bulunmadığından katma değer vergisi indirimlerinin kabul edilmemesi suretiyle yapılan vergi ziyaı cezalı tarhiyatta ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 355. maddesi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Açıklanan hukuksal nedenler ve gerekçe ile ısrar kararının bozulması gerekmektedir.”

denilmek suretiyle, zayi belgesinin varlığının tek başına defter ve belgelerin zayi olduğunu ispatlamaya yeterli olmadığı, her uyuşmaz için ayrıca incelenerek karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Söz konusu karar, her olayın kendi içinde değerlendirilmesinin yerinde olacağına kanaat getirmekle birlikte, mevzuata uygun olarak zayi belgesi alanların sadece bu durum nedeniyle güvence altında olmadıklarına işaret etmektedir.

IV- SONUÇ

Yürürlükteki mevzuat uyarınca bir tacirin saklamakla yükümlü olduğu defterler ve belgeler; yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet veya hırsızlık sebebiyle ve kanuni saklama süresi içinde zıyaa uğrarsa tacir zıyaı öğrendiği tarihten itibaren on beş gün içinde ticari işletmesinin bulunduğu yer yetkili mahkemesinden kendisine bir belge verilmesini isteyebilir.

Bu şekilde alınan zayi belgesinin tek başına defter ve belgelerin zayi olduğunu ispatlamaya yeterli olduğu değerlendirilmektedir. Zira zayi belgesi veren mahkeme ilgili olay özelinde gerekli incelemeleri yaparak zayi belgesini vermektedir. Sonrasında yaşanacak ihtilaflı durumlarda zayi belgesine dayanarak defter ve belgelerin zayi olduğunun kabulü üzerinden hareket etmek yerinde olacaktır. Esasen bu durum, zayi belgesini süresi içinde ve usulüne uygun olarak alan tacirin gerçekleştirdiği mevzuata uygun davranma eyleminin teşvik edilmesi anlamına gelmektedir

Salih ÇALAL*

Yaklaşım / Mart 2022 / Sayı: 351

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • DEVAMSIZLIK SAATLERİNİN TOPLANMASI VE HAKLI FESİH Çalışan ve işveren ilişkisi iş akdinin feshine kadar devam eder,…
  • YILLIK ÜCRETLİ İZİN ALACAĞINDA ZAMAN AŞIMI 4857 sayılı İş Kanunu’nun “Sözleşmenin sona ermesinde izin ücreti” başlığını…
  • Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri No: 51) Resmi Gazetede Yayımlandı Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde…
Top