İstirahat Süresince Geçici İş Göremezlik Ödeneği İle Ücret Birlikte Alınabilir Mi?

4857 sayılı İş Yasa’nın(2) 49. maddesi, hasta, izinli veya benzer nedenlerle mazeretli olduğu durumlarda bile maktu aylıklı çalışanların aylıklarının eksiksiz bir şekilde ödeneceğini öngörmüş, 48. maddenin 2’inci fıkrası da eksiksiz olarak ödenen aylığın sosyal sigorta mevzuatında düzenlenen geçici iş göremezlik ödeneği ile ilişkilendirmiştir. Zikredilen hükme göre, hastalık sebebiyle çalışılmayan günlerde ödenen geçici iş göremezlik ödeneği, aylık ücretli çalışanların ücretlerinden düşülür(3).

Çalışma hayatında, geçici iş göremezlik ödeneğinin verildiği sürelerde; herhangi bir ücret ödenmemesi, kısmi ödeme yapılması, kesinti yapılmaksızın ücretin tam ödenmesi ve ücretin ödenerek sigortalılardan iş göremezlik ödeneğinin alınması gibi çeşitli durumlar karşımıza çıkmaktadır(4). Uygulamada, en çok karşılaşılan durum işverenlerin geçici olarak iş göremez hale gelen sigortalılara çalışamadıkları dönemlerin ücretini kesinti yapmaksızın ödemeleridir. İşverenlerin bu yöndeki tercihleri sadece iyilik yapmak amacıyla (atıfet kabilinden) sosyal yardım mahiyetinde olabileceği gibi böyle bir uygulamayla çalışanların işe bağımlılıklarını artırmak suretiyle onların işteki verimliliklerini yükselterek işletmeye dolaylı bir kazanım sağlamak mahiyetinde de olabilir.

Konuyla ilgili olarak Yargıtay 9. Hukuk Dairesi vermiş olduğu bir kararında(5) “Davacı işçinin doğum sebebiyle çalışamadığı dönemde kurum tarafından verilen geçici iş göremezlik ödeneği verilmiş olmasına rağmen aylık ücretlerinin tam olarak ödendiği tartışma dışıdır. Bu halde işçi mükerrer yararlanmış olmaktadır. Sözü edilen ödemelerin işçi ücretlerinden mahsubu gerekir. Böyle olunca davalı işverence yapılan fazla ödemenin iadesi yönünde karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde talebin reddi hatalı olup kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.” demek suretiyle istirahat döneminde sigortalıya ödenen geçici iş göremezlik ödeneğinin, çalışılamayan bu dönemdeki gelir kaybını telafi amacını taşıdığını ve dolayısıyla işverenin bu dönem itibariyle işçisine ücret ödeme borcunun olmadığını ifade etmiş olmaktadır.

Dinlenme süresi içinde (doktor raporuyla istirahatli iken) çalışmadığı halde, ücretini tam olarak alan sigortalının geçici iş göremezlik ödeneğinin geri alınıp alınmayacağı önem taşır. Yukarıda anılan yasa hükmü incelendiğinde ödeneğin verilmemesi ya da geri alınmasının sigortalının fiilen çalışmış olması koşuluna bağlandığı görülür. Öyleyse, fiilen çalışmayan sigortalıya işverence ücretinin ödenmiş olması, ödeneğin verilmemesi ya da verilenin geri alınması sonucunu doğurmaz(6). Yüksek yargının da bu konuda genel olarak aynı düşüncede olduğu söylenebilir. Buna göre Yargıtay almış olduğu bir kararında, sigortalının çalışmamış olmasına rağmen, İş Yasa’nın 25. maddesi (şimdi: İş K. md. 49/III) uyarınca maktu ücret almış olması durumunda ödenmiş geçici iş göremezlik ödeneği geri alınmaz(7). Bu çözüm biçiminin mutlak olmayacağı tartışma dışıdır. Yaşam deneyimlerine ve iş yaşamının kendine özgü gereklerine göre istirahatli bulunduğu süre içerisinde işverenin ücret ödemesi, sigortalının o süre içerisinde işverene çalışmasının kanıtıdır. Gerçekten çalışma yaşamında her ödemenin bir emek karşılığı olması, asıldır; lütuf ve atıfet ise, -Yargıtay kararlarında da anlatımını bulduğu üzere- ayrık bir durumdur. Özellikle, önemli meblağlara varan uzun süreli ödemelerde bu, böyledir. Bundan ötürü, olağanın tersini iddia eden işveren ve sigortalı, bu iddialarını ispatla yükümlüdürler(8).

Diğer taraftan, eğer, özel hukuk metinleri olan bireysel veya toplu iş sözleşmelerinde işçilere geçici olarak iş göremez oldukları dönemlerde ücret ödenmesi zorunlu koşulmuş ise, işverenin ücret ödeme borcunun bulunacağını not etmek gerekir. Ancak bireysel veya toplu iş sözleşmelerinde belirtilmediği hallerde işverenin çalışılmayan bir dönem için ücret ödeme yükümlülüğü bulunmayacaktır. Sosyal sigortalar açısından değerlendirdiğimizde, geçici iş göremezlik süresince işverenin ücret ödeme borcu bulunmuyor oluşu sigortalılar açısından bir gelir düşüşü riskini ortaya çıkartmaktadır. Bu risk sosyal güvenlik hukuku kapsamında olan kısa vadeli riskler içerisindedir. Sosyal güvenlik sistemi, geçici iş göremezlik süresinde kapsama giren sigortalıların belirli koşullarda (prim ödeme gün sayısı dikkate alınarak), belirli süreler için (iş kazası veya meslek hastalığı hallerinde iş göremezliğin ilk gününden itibaren, normal hastalıklarda ise üçüncü günden itibaren) ve günlük ücretinin belirli bir kısmını (yatarak tedavilerde yarısı, ayaktan tedavilerde ise üçte ikisini) karşılar. Bu sayede geçici iş göremez hale gelen çalışanın gelir kaybının bir kısmının sosyal güvenlik sistemi tarafından karşılanmış olması söz konusu olabilmektedir(9).

Konuya dair ilgili hükümler SSİY’nin 97. maddesinde yer almaktadır. Anılan mevzuat hükmü gereğince, geçici iş göremezlik ödeneği almakta olan Yasa’nın 4. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendine tabi olan sigortalılara istirahatlı oldukları dönemde;

  • · Geçici iş göremezlik ödeneği nazara alınmaksızın ödenmesine devam olunan tam ücret,
  • · Bireysel veya toplu iş sözleşmesi hükümleri gereğince ödenen geçici iş göremezlik ödeneğinin işverenliğe iadesi ile alınan tam ücret,
  • · Geçici iş göremezlik ödeneği ile ödenek alınan dönemdeki kazanç arasındaki ücret farkı,
  • · Bireysel veya toplu iş sözleşmesi hükümlerinin gereği olarak değil de geçici iş göremezlik ödeneği alınan dönemde atıfet kabilinden yani bağış gibi karşılıksız olarak yapılan ödemeler,

Çalışma yapılan sürelerde ödenen ücretler gibi prime tabi tutulmalıdır.

Yine, mezkûr yönetmelik hükmünün gereği olarak; istirahatli olunan süre için geçici iş göremezlik ödeneği ile ödenek alınan süredeki kazanç arasındaki ücret farkının ödenmesi veya bireysel yahut toplu iş sözleşmesi hükümlerinin gereği olmaksızın geçici iş göremezlik ödeneği alınan dönemde atıfet kabilinden yani karşılıksız verilen ödemelerde, ödenen günlük fark miktarı, sigorta primine esas kazancın günlük alt sınırının altında kalması halinde günlük alt sınıra çıkartılarak bildirimin gerçekleştirilmesi gerekmektedir.Coşkun BİLGİN Yaklaşım / Kasım 2017 / Sayı: 299

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • MENKUL KIYMETLERDEN 2024 YILINDA ELDE EDİLEN GELİRLERİN VERGİLENDİRİLMESİNE İLİŞKİN TABLO GÜNCELLENDİ Menkul kıymetlerden elde edilen gelir ve kazançların beyanı ve vergilendirilmesi…
  • AR-GE/TASARIM MERKEZLERİ FAALİYET RAPORU İÇİN SON TARİH 31.05.2024 5746 Sayılı Araştırma, Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun…
  • DÜZELTİLMİŞ BİLANÇOLARIN OLUMLU ETKİSİ; FİNANSMAN GİDER KISITLAMASI KAPSAMI DIŞINDA KALMIŞ OLABİLİRSİNİZ 31.12.2023 tarihli bilançolarda yer alan parasal olmayan aktif kalemlerin düzeltmeye…
Top