1. Kurumlar Vergisi Kanunu 

AVM’de belli tutarda alışveriş yapan müşterilere çekilişle verilen aracın bedeli kurum kazancının tespitinde dikkate alınabilir mi?

(18.06.2020 tarih ve 432383 sayılı özelge)

Alışveriş merkezinizde kiracı olan mağazalardan belli tutarda alışveriş yapan kişilere çekilişle araç verilmesi dolayısıyla katlanılan giderlerin, işin mahiyeti ve genişliği ile uygun olması şartıyla, tahakkuk ve dönemsellik esasları çerçevesinde ilgili dönem kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkündür.

Çocuk bezi bağışı, gıda bankacılığı düzenlemesi kapsamında gider yazılabilir mi?

(15.12.2020 tarih ve 46810 sayılı özelge)

Bağış yapılan vakfın tüzüğünde veya senedinde gıda bankacılığı faaliyeti yapabileceğine dair hüküm olması durumunda, çocuk bakımı ve hijyeninde kullanılan çocuk bezinin, ihtiyaç sahibi ailelere verilmesi şartıyla bu kapsamda yapılan bağışın, Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. maddesinin birinci fıkrasının (10) numaralı bendi kapsamında safi kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

Kalite problemi nedeniyle yurt dışında imha edilen ürünün maliyet bedeli nasıl giderleştirilebilir?

(28.09.2020 tarih ve 83060 sayılı özelge)

Yurtdışında mukim firmaya ihraç edilen ve müşterisi tarafından kalite problemi nedeniyle yurtdışında imha edilen oto camlarına ilişkin işlemin ihracat teslimleri kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla, bu kapsamda bulunan mallara ilişkin varsa daha önce alınan KDV iadesinin, KDV Genel Uygulama Tebliğinin (IV/D-4.) bölümünde yer alan açıklamalar çerçevesinde Hazine’ye iade edilmesi gerekmektedir.

Ayrıca, belli bir ciroyu yakalayan yurtdışı müşterilere “ciro pirimi” adı altında yapılan ödemeler KDV’ye tabi olmayıp, bu tutarlar KDV matrahını etkilediğinden, ihracat teslimlerine ilişkin iade edilebilecek azami vergi tutarının hesabında dikkate alınması icap etmektedir.

İhraç edilen ve müşteri tarafından kalite problemi nedeniyle yurtdışında imha edildiği belirtilen oto camların maliyet bedellerinin, 496 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde öngörülen doğrultuda, takdir komisyonu tarafından verilecek kararın veya tutanağın tebliğ edildiği dönemde kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkündür.

Türk Petrol Kanunu kapsamındaki petrol arama ve üretme faaliyetlerinden doğan kazanç nasıl vergilendirilir?

(30.12.2020 tarih ve 368606 sayılı özelge)

6491 sayılı Türk Petrol Kanunu’nun 12. maddesinin beşinci fıkrasında belirtilen istisna uygulaması yalnızca petrol işlemlerine ilişkin faaliyetleri kapsamakta olup petrol işlemleri dışındaki faaliyetlerden elde edilen gelirler genel hükümler çerçevesinde vergilendirilecektir. Ayrıca, petrol işlemlerine ait faaliyetlerin muhasebe kayıtlarında ayrı olarak izlenmesi gerekmektedir.

Petrol işlemleri için yapılan yatırım maliyetleri kapsamına yalnızca bu faaliyetler için yapılan harcamalar gireceğinden, başkaca yatırım harcamalarının 6491 sayılı Kanun’un 12. maddesinin beşinci fıkrası kapsamında dikkate alınacak yatırım maliyetine dahil edilmemesi gerekmektedir.

6491 sayılı Kanun’un 12. maddesinin altıncı fıkrasında belirtilen giderlerin, şirketin tercihi doğrultusunda doğrudan gider yazılması veya amortisman ayrılmak suretiyle itfa edilerek ticari bilanço karının tespitinde dikkate alınmış olması, şartların sağlanması kaydıyla, aynı maddenin beşinci fıkrasından yararlanılmasına engel teşkil etmeyecektir.

Geçmiş dönemlerde 6491 sayılı Kanun’un 12. maddesinin beşinci fıkrasına göre hesaplanan ancak ilgili dönem kurumlar vergisi beyannamesinde vergi matrahından indirim konusu yapılmayan itfa paylarının takip eden dönemlerde indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır. Ancak, itfa payı olarak addolunan söz konusu tutarlar, zamanaşımı hükümleri de dikkate alınmak suretiyle düzeltme beyannamesi verilerek ilgili oldukları dönemlerde kurumlar vergisi matrahından indirilebilecektir.

Kira bedeli karşılığında yapılan tadilat harcamaları nasıl giderleştirilir?

(07.09.2020 tarih ve 232710 sayılı özelge)

Her ne kadar gayrimenkul sermaye iratlarında, geliri elde edenin vergilendirilmesinde tahsil esası ve elde edilen iradın nakden veya hesaben tahsil edildiği dönemde vergilendirilmesi esas olsa da Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesi gereğince kira ödemelerinden tevkifat yapılabilmesi için nakden veya hesaben ödemenin gerçekleşmesi yeterli olacaktır.

Buna göre, nakden veya hesaben yapılan kira ödemeleri üzerinden, gelir vergisi tevkifatının uygulanacağı zamanın belirlenmesinde nakden veya hesaben ödeme zamanı önem arz etmektedir. Zira kira ödemelerine ilişkin olarak nakden veya hesaben ödemenin yapıldığı tarihin içinde yer aldığı dönem esas alınarak kira ödemeleri üzerinden vergi tevkifatı yapılacaktır.

Özelge talep formu ve ekinde yer alan belgelerin incelenmesinden; şirket ile mülk sahibi arasında kira bedeli aylık 25.000-TL olmak üzere 01.03.2018 tarihinde 5 (beş) yıl süre için imzalanan kira sözleşmesinin “Genel şartlar” bölümünün 3. maddesi uyarınca, kiralanan yerin tadilatının kiracı tarafından yapılacağı ve bunun karşılığında ilk 6 (altı) aylık dönemde (2018/03-04-05-06-07-08) mülk sahibine kira ödemesi yapılmayacağı hususunun belirlendiği görülmüştür.

Bu bağlamda, ilk 6 (altı) aylık dönemde, her ne kadar nakden kira ödemesinde bulunulmayacağı bildirilmiş olsa da, kira karşılığı olarak yapılacağı belirtilen ve bu yönde de ek protokole bağlanan tadilat harcamalarının, kiracısı olunan gayrimenkulün genişletilmesi veya iktisadi değerinin arttırılması saikiyle yapılmamış olduğu, konsept değişikliğine bağlı olarak kira karşılığı yapılmış olduğu sonucuna varıldığından, ilgili dönemler itibarıyla yüklenilen tadilat harcamalarının; hesaben yapılan kira ödemesi olarak kabul edilmesi ve bu tutarlar üzerinden Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesinin birinci fıkrasının (5/a) bendi uyarınca %20 oranında gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekmektedir.

Kira ile tutulan gayrimenkullerde, kiracı tarafından gayrimenkulü genişletmek veya iktisadi kıymetini artırmak amacıyla yapılan giderler ile kiracının faaliyetini icra etmek için meydana getirdiği tesisata ait giderlerin özel maliyet bedeli olarak aktifleştirilmesi ve kira süresine göre eşit yüzdelerle itfa edilmesi gerekmektedir.

Diğer taraftan, somut durumda olduğu gibi, kiracı tarafından yapılacak tadilat, tamirat ve benzeri harcamaların, belirli bir süre kira ödenmemesi karşılığında yapılması halinde, söz konusu giderler karşılığında kira ödenmeyen dönemlerde de kiralanan gayrimenkulün kullanım hakkı kiracıda olmaya devam ettiğinden, bu harcamaların özel maliyet bedeli olarak dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.

Buna göre, somut durumda, kiracı tarafından yapılan konsept değişikliğine ilişkin tadilat harcamalarının, özel maliyet bedeli olarak dikkate alınması mümkün olmayıp, yukarıda belirtilen kapsamda ilgili dönemlere ilişkin kira gideri olarak kayıtlara intikal ettirilmesi icap etmektedir.

İnternet ortamında reklam hizmetinin verilmesine aracılık eden şirketin, Google firmasına yaptığı ödemeler tevkifata tabi midir?

(18.11.2020 tarih ve 854745 sayılı özelge)

İnternet ortamında verdikleri reklam hizmetlerine ilişkin olarak bu hizmeti veren veya internet ortamında reklam hizmeti verilmesine aracılık eden dar mükellefiyete tabi kurumlara yapılan ödemeler üzerinden Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 30. maddesine göre %15 oranında vergi kesintisi yapılması gerekmektedir.

Dar mükellefiyete tabi kurumların ticari kazançlarının Türkiye’de kurumlar vergisine tabi tutulabilmesi için Türkiye’de Vergi Usul Kanunu hükümlerine uygun bir işyeri bulunması veya daimî temsilci bulundurmaları ve kazancın bu yerlerde veya bu temsilciler vasıtasıyla yapılan işlerden elde edilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayan kurumların;

-  Yurt dışında elde ettikleri ticari kazançları Türkiye’de kurumlar vergisine tabi olmadığından ve

- Sözleşme de dahil olmak üzere hizmete ilişkin süreçlerin Türkiye’deki işyerinde veya daimî temsilcisi vasıtasıyla yürütülmemesi kaydıyla yurt dışında yayınlanmak üzere vermiş oldukları internet ortamında reklam hizmetleri Türkiye’deki işyerinde veya daimî temsilcisi vasıtasıyla yapılan işler olarak değerlendirilemeyeceğinden,

yurt dışındaki müşterilere yönelik olarak yurt dışında yayınlanan internet ortamında reklam hizmetlerine ilişkin olarak yapılacak ödemelerden 476 sayılı Karar kapsamında vergi kesintisi yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

Öte yandan, yurt içindeki müşterilere yönelik olarak yurt içinde yayınlanan internet ortamında reklam hizmetlerine ilişkin olarak dar mükellefiyete tabi kurumlara yapılacak ödemeler üzerinden Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 30. maddesine göre %15 oranında vergi kesintisi yapılması gerekmektedir.

Arsa sahibine, kira bedeli karşılığında bina inşası halinde vergileme işlemleri nasıl olmalıdır?

(13.08.2020 tarih ve 593916 sayılı özelge)

Arsa sahibine, kira bedeli karşılığında bina inşası halinde;

-  Arsa sahibiyle yapılan sözleşme gereği yapılan binaların tamamlanıp cins tashihinin yapıldığı veya fiilen kullanılmaya başlandığı tarih itibarıyla, sözleşmeye konu arsa üzerine bina yapılarak söz konusu firmaya teslim edildiğinin kabul edilmesi,

- Sözleşme hükümleri dikkate alındığında, sözleşme süresinin sonuna kadar binanın kullanım hakkı şirkete ait olduğundan şirket tarafından bir kâr marjı ile arsa sahibi firmaya fatura edilmesi ve alacak olarak kayıtlara intikal ettirilecek tutarın kurum kazancına dahil edilerek vergilendirilmesi,

- Binanın kullanılmaya başlandığı tarihi müteakip kalan kira süresine bölünmek suretiyle hesaplanan kısım ile nakden ödenen kira bedelinin ilgili yıllar itibariyle alacak tutarından düşülerek safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi uyarınca ilgili yıllar itibarıyla kira gideri olarak dikkate alınması,

- Şirket tarafından ilgili yıllar itibarıyla kira gideri olarak dikkate alınan tutarlar, arsa sahibi şirkete hesaben yapılan kira ödemesi mahiyetinde olduğundan, arsa sahibi de kurumlar vergisi mükellefi olduğundan elde edilen kira gelirlerinin, ilgili dönem kurumlar vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi bu tutarlar üzerinden vergi kesintisi yapılmaması

gerekmektedir.

Cari döneme ait zarar, öz sermaye kalemlerine ait enflasyon düzeltmesi olumlu farklarına mahsup edilebilir mi?

(17.06.2020 tarih ve 158697 sayılı özelge)

Enflasyon düzeltmesi neticesinde ortaya çıkan öz sermaye hesaplarına ait enflasyon fark hesabı ancak, yine düzeltme neticesinde oluşan geçmiş yıl zararlarına mahsup edilmek suretiyle veya kurumlar vergisi mükelleflerince sermayeye ilave edilmek suretiyle kapatılabilir. Bunun dışında, anılan hesabın herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledilmesi veya işletmeden çekilmesi halinde, söz konusu işlemlerin yapıldığı dönemin kazancı ile ilişkilendirilmeksizin vergilendirilmesi icap etmektedir.

Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. ve geçici 25. maddeleri hükümleri, öz sermaye kalemlerine ait enflasyon farklarının düzeltme sonucu oluşan geçmiş yıl zararına mahsup edilebileceğine ilişkin olup, her iki maddede de cari dönem zararının, öz sermaye kalemlerine ait enflasyon farkları ile mahsup edilebileceğine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle, cari döneme ait zararın, öz sermaye kalemlerine ait enflasyon farkları ile mahsup edilmesi halinde bu hususun başka bir hesaba nakledilme addedilmek suretiyle, söz konusu işlemlerin yapıldığı dönemin kazancı ile ilişkilendirilmeksizin vergiye tabi tutulması gerekmektedir.

Hazine tarafından karşılanan sigorta primi işveren desteği, kurum kazancının tespitinde nasıl dikkate alınmalıdır?

(28.12.2020 tarih ve 364352 sayılı özelge)

İlgili mevzuat düzenlemesinde sağlanan teşvik unsurlarının gelir ve kurumlar vergisi uygulamalarında gelir, gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınmayacağının açık olarak belirtilmiş olması durumunda, yıllara sâri inşaat ve taahhüt işi yapan firma tarafından, işin bittiği yıl itibarıyla söz konusu tutarların kurum kazancının tespitinde gelir, gider veya maliyet olarak dikkate alınmaması, bu tutarı aşan kısmın gider ya da maliyet olarak kabul edilmesi gerekmektedir.

İlgili mevzuat düzenlemesinde sağlanan teşvik unsurlarının gelir ve kurumlar vergisi uygulamalarında gelir, gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınmayacağına ilişkin açık hükmün olmaması durumunda ise, sigorta primi işveren hissesi teşviki kapsamında Hazine tarafından karşılanan tutarların işin bittiği yıl itibarıyla kurum kazancının tespitinde gider veya maliyet olarak dikkate alınması durumunda, gelir olarak da kaydedilmesi gerekmektedir. Öte yandan, söz konusu sigorta primi işveren hissesi desteği tutarlarının düşülmesinden sonra sadece kalan net tutarın gider yazılması halinde, sigorta primi işveren hissesi desteği tutarının ayrıca gelir olarak kaydedilmemesi gerekmektedir.

Sigorta primi işveren hissesi destek tutarlarının Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından borç tahakkukunun yapılması halinde yani diğer bir deyişle söz konusu tutarların defter kayıtlarında 361 Ödenecek Sosyal Güvenlik Kesintileri hesabında izlenmesi durumunda, bu tutarların maliyet ya da gider hesaplarında izlenmesi gerekmektedir. Anılan tutarların Devlet tarafından teşvik olarak karşılanması halinde de söz konusu tutarların 361 Ödenecek Sosyal Güvenlik Kesintileri hesabının borcuna karşılık 602 Diğer Gelirler hesabının alacağına kayıt edilerek muhasebeleştirilmesi gerekmektedir.

Diğer taraftan, sigorta primi işveren hissesi destek tutarlarının Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından borç tahakkukunun yapılmaması halinde Devlet tarafından karşılanan teşvik unsurlarının gelir veya gider hesapları ile ilişkilendirilmemesi gerekmektedir.

Ayrıca, yıllara yaygın inşaat ve onarım işi yapan mükelleflerin münhasıran yıllara sâri inşaat ve onarım işlerine özgü olarak; sigorta primi işveren hissesi destek tutarlarının, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından borç tahakkukunun yapılması halinde “17 Yıllara Yaygın İnşaat ve Onarım Maliyetleri” hesap grubunda, devlet tarafından teşvik olarak karşılanması halinde ise bu tutarların “35 Yıllara Yaygın İnşaat ve Onarım Hakedişleri” hesap grubunda izlenmesi gerekmektedir.

 

Örtülü sermaye üzerinden ödenen faiz ve kur farklarının beyanı ve düzeltme işlemleri nasıl olmalıdır?

(15.12.2020 tarih ve 933530 sayılı özelge)

Ortakların ortağı oldukları ilişkili şirketlere ve iştiraklere verilen döviz cinsinden borçların genel hükümler çerçevesinde değerlemeye tabi tutulması gerekmektedir. İlişkili kişilere veya iştiraklere borç verilmesi nedeniyle doğan faiz gelirlerinden örtülü sermayeye isabet eden kısımlar kâr payı geliri olarak dikkate alınacak ve şartların varlığı halinde iştirak kazançları istisnası olarak vergiden istisna edilecek olup kur farkı gelir veya giderlerinden örtülü sermayeye isabet eden herhangi bir tutar var ise bu gelir veya giderler vergiye tabi kazancın tespitinde dikkate alınmayacaktır.

Öte yandan, örtülü sermaye uygulamasında, kullanılan borçların örtülü sermaye kapsamında olduğunun geçici vergi dönemi/hesap dönemi kapandıktan sonra tespit edilmesi halinde, bu tutarlara ilişkin dönem kazancının tespitinde dikkate alınan lehe ve aleyhe oluşan kur farkları için borç veren tarafından düzeltme yapabilmesi için, örtülü sermaye kullanan kurum nezdinde yapılan düzeltme neticesinde bir tarhiyatın olması ve bu tarhiyata konu verginin de kesinleşmesi gerekmekte olup düzeltmede dikkate alınacak tutar ise kesinleşen ve ödenen tutar olacaktır. Ancak, örtülü sermaye şartlarının gerçekleştiği geçici vergi döneminde örtülü sermaye hükümleri dikkate alınarak hesaben düzeltme yapılabilmesi için Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 12. maddesinin yedinci fıkrası kapsamında düzeltme şartlarının varlığı aranmayacaktır.

Öz sermaye kalemlerine ait enflasyon farklarının dönem zararına mahsup edilmesi, geçmiş yıllar karları hesabına alınması ve kar dağıtımına konu edilmesi durumunda vergilendirme nasıl olmalıdır?

(08.07.2020 tarih ve 14760 sayılı özelge)

Kanuni kayıtlarda ve bilançoda öz sermaye kalemleri olan olağanüstü yedekler ve özel yedekler hesaplarında enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan tutarların dönem zararına mahsup edilmesi ve geçmiş yıllar karları hesabına alınması veya kar dağıtımına konu edilmesi işlemleri nedeniyle pasif kalemlere ait enflasyon fark hesaplarının, başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiğinin kabul edilmesi gerekmektedir. Diğer taraftan, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendinde düzenlenen istisnanın, kanuni kayıtlarda ve bilançoda öz sermaye kalemleri olan olağanüstü yedekler ve özel yedekler hesaplarında enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan tutarların dönem zararına mahsup edilmesi ve geçmiş yıllar karları hesabına alınması veya kar dağıtımına konu edilmesi işlemleri nedeniyle yapılacak vergilendirme işlemlerine şümulü yoktur.

Öte yandan, enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan tutarların ortaklarınıza dağıtılması durumunda ise, bahse konu tutarlar üzerinden ortağın hukuki durumuna göre vergi kesintisi yapılacağı tabiidir.

Şirkette çalışan personel için kiralanan lojman nedeniyle ödenen kira bedeli nasıl giderleştirilmelidir?

(30.12.2020 tarih ve 978841 sayılı özelge)

Giderleri karşılanmak suretiyle şirket tarafından kiralanan ve personele lojman olarak tahsis edilen konutların, personele sağlanan menfaat olarak ücret kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.

Dolayısıyla, gayrimenkul için ödenen kira tutarı ile sağlanan menfaatlerin brütleştirilerek bordroya dahil edilmesi ve bu tutar üzerinden Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesinin birinci fıkrası uyarınca vergi tevkifatı yapılması gerekmekte olup söz konusu tutarın da anılan Kanun’un 40. maddesinin (1) numaralı bendi kapsamında kurum kazancından indirilmesi mümkün bulunmaktadır.

Diğer taraftan, kiralanan ve personele lojman olarak tahsis edilen konutlar, personele sağlanan menfaat olarak ücret kapsamında değerlendirildiğinden ve söz konusu konutlara ilişkin kira bedelleri kurum kazancının tespitinde ücret gideri olarak dikkate alınacağından kira gideri olarak ayrıca dikkate alınması mümkün değildir.

2. Gelir Vergisi Kanunu

5746 ve 4961 sayılı Kanun kapsamındaki işverenlerden alınan ücret hangi hallerde beyan edilir?

(18.01.2021 tarih ve 19396 sayılı özelge)

Aynı takvim yılında birden fazla işverenden elde edilmiş ücret gelirlerine ilişkin;

- 4961 sayılı Kanun kapsamında bir şirketten 2018 yılında elde edilen ve istisnaya konu olan ücret gelirinin yıllık beyannameyle bayanı söz konusu olmayıp, birden fazla işverenden elde edilen ücret gelirinin beyan edilip edilmeyeceğinin hesabında da bu ücret gelirleri dikkate alınmayacaktır. Ancak, özelge başvurusuna ekli ücret bordrolarında şirket tarafından yapılan ücret ödemelerine ilişkin bazı ödeme kalemlerine istisna uygulanmadığı ve bu ödemeler üzerinden gelir vergisi kesintisi yapıldığı görülmüş olup, istisna kapsamında olmayan bu ödemelerin de beyanname verilip verilmeyeceğinin belirlenmesinde dikkate alınması gerekmektedir.

- 5746 sayılı Kanun kapsamında bir şirketten elde edilen ücret geliri üzerinden gelir vergisi tevkifatı yapılmakta ve asgari geçim indirimi uygulandıktan sonra hesaplanan gelir vergisi tahakkuk ettirilmektedir. Akabinde bu vergi, işverence verilen muhtasar beyanname üzerinden tahakkuk eden vergiden indirilmek suretiyle terkin edilmekte, dolayısıyla sağlanan teşvikten işveren faydalanmaktadır. Buna göre, 5746 sayılı Kanun kapsamında elde edilen ücret gelirinin tevkifata tabi tutularak vergilendirilmiş olması nedeniyle, bu çalışma karşılığı elde edilen tevkifata tabi ücret geliri beyanname verilip verilmeyeceğinin belirlenmesinde dikkate alınacaktır.

- Üçüncü bir şirkette çalışılması karşılığında elde edilen tevkifata tabi ücret gelirinin de beyanname verilip verilmeyeceğinin belirlenmesinde dikkate alınması gerekmektedir.

Diğer taraftan, Gelir Vergisi Kanunu’nun 86/1-b maddesi uyarınca birinci işverenden alınan ücret geliri (hangi ücret gelirinin birinci işverenden alınan olduğu serbestçe belirlenerek) hariç ikinci ve üçüncü işverenden alınan ücret gelirleri toplamının; ilgili yıldaki tarifenin ikinci diliminde yer alan tutarı aşması halinde, istisnaya tabi ücret geliri hariç birinci işverenden alınan ücret gelirleri dahil yıllık gelir vergisi beyannamesiyle beyan edilmesi gerekmektedir.

Başka bir ülke mukimi Türk vatandaşı şirket müdürüne yapılan ödemeler nasıl vergilendirilmelidir?

(18.01.2021 tarih ve 19396 sayılı özelge)

Gelir vergisi uygulamasında, bir ödemenin ücret olup olmadığının tespitinde; işverene tabi olma, belli bir işyerine bağlı olma ve mali ve ekonomik riskin bulunmaması unsurlarının bir arada bulunması gereklidir. İşverene tabi olma; hizmet erbabının işverene tabi olarak çalışmasıdır. Hizmet erbabının, işverenin çerçeve ve özelliklerini bizzat tayin edeceği bir organizasyonun icaplarına uygun olarak çalışması gerekmekte olup, karar ve inisiyatif kendisine ait değildir. Belli bir işyerine bağlı olma; hizmet erbabının, işyerine bağlı olarak, emeğinin başkasına ait bir organizasyon içinde değerlendirilmesi karşılığında, bu organizasyonun personel kadrosu içinde bir yer, bir hak sahibi olmasını ifade eder. Mali ve ekonomik riskin bulunmaması ise; hizmet erbabının, işletme zarar da etse hizmetinin karşılığının önceden belirlenmiş esasa göre değerlendirilmesidir.

Şirkette imza yetkisi olan Türk vatandaşı müdürün şirketle yaptığı hizmet sözleşmesine istinaden elde ettiği gelirin ücret hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesi ve Gelir Vergisi Kanunu’nun 61, 94 ve 103. maddeleri kapsamında gelir vergisi tevkifatına tabi tutulmak suretiyle vergilendirilmesi gerekmektedir.

Diğer taraftan, ilgili Ülkeyle yapılmış olan Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması hükümlerine göre kişinin elde ettiği ücret gelirleri üzerinde Türkiye’nin vergileme hakkının olmaması durumunda ise adı geçen şahsa yapılan ücret ödemelerinden gelir vergisi tevkifatı yapılması söz konusu olmayacaktır.

Şirket müdürü olarak çalıştırılan kişinin şirketle yaptığı hizmet sözleşmesine istinaden elde ettiği ücretin emsallere uygun olmak kaydıyla kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

Ancak, aynı zamanda şirket müdürü olan kişiye yapılan söz konusu ücret ödemelerinin emsallere uygunluk ilkesine aykırı olması halinde Kurumlar Vergisi Kanunu’nun transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtılması hakkındaki hükümleri uygulanacak olup emsaline göre fazla ödenen tutarın kurum kazancınızın tespitinde gider olarak indirim konusu yapılması mümkün olmayacaktır.

İstihdam edilen şirket müdürünün elde ettiği gelir Gelir Vergisi Kanunu uygulamasında ücret olarak değerlendirildiğinden, söz konusu ödemeler için ücret bordrosu düzenlenmesi gerekmektedir.

Yurt dışında mukim kişiye yapılan ödemelerin Gelir Vergisi Kanunu uygulamasında ücret kapsamında değerlendirilmesi nedeniyle, yapılan bu ödemeler üzerinden KDV hesaplanmasına gerek bulunmamaktadır.

 3. Katma Değer Vergisi Kanunu

AVM’de belli tutarda alışveriş yapan müşterilere çekilişle verilen aracın teslimi KDV’ye tabi midir?

(18.06.2020 tarih ve 432383 sayılı özelge)

Sahibi olunan alışveriş merkezinde kiracı mağazalardan alışveriş yapan müşterilere belli harcama tutarı dahilinde çekilişi düzenlenen aracın, çekilişi kazanana tesliminde, tabi olduğu oran üzerinden KDV hesaplanması gerekmekte olup, aracın alımında yüklenilen KDV’nin indirim konusu yapılması mümkün bulunmaktadır.

Hurdaya ayrılan aracın işletme aktifinden çıkarılmasında KDV uygulaması ve belge düzeni nasıl olmalıdır?

(28.09.2020 tarih ve 711223 sayılı özelge)

Bilançoda kayıtlı aracın, ekonomik ömrünü tamamlamış olması ve aynen veya onarılmak suretiyle üretim amacına uygun olarak kullanılamayacak halde olması durumunda, yeni araç alımında ÖTV indiriminden faydalanmak üzere ilgili trafik müdürlüğünce tescil belgesine “hurdaya çıkarılmıştır” şerhi konulmak suretiyle hurdaya ayrılarak işletmeden çekilmesi KDV Kanunu’nun (17/4-g) maddesi kapsamında KDV’den istisnadır. Ancak, söz konusu aracın bu kapsamda olmaması halinde, işletmeden çekişinde/tesliminde genel hükümler çerçevesinde KDV hesaplanacaktır.

Öte yandan, aktifte kayıtlı aracın hurdaya ayrılarak işletmeden çekilmesine yönelik olarak ilgili kuruma tesliminde, işlemin mahiyetine ilişkin açıklamalara da yer verilmek suretiyle, emsal bedel üzerinden fatura düzenlenmek suretiyle aktiften/kayıtlardan çıkarılması gerekmektedir.

2018 yılında alınıp 2019 yılında kayıtlara alınan araç nedeniyle yüklenilen KDV indirim konusu yapılabilir mi?

(24.09.2020 tarih ve 704573 sayılı özelge)

2018 yılında faturası düzenlenerek satın alınan ancak kayıtlara 2019 yılında alınan ve 87.03 GTİP numarasında sınıflandırılmayan araca ilişkin ödenen KDV’nin, vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılını takip eden takvim yılı aşılmamak (en geç 2019 yılı içerisinde) şartıyla, ilgili vesikaların kanuni defterlere kaydedildiği dönemde indirime konu edilmesi mümkün bulunmaktadır.

Arsa sahibine, kira bedeli karşılığında bina inşası halinde KDV uygulaması nasıl olmalıdır?

(13.08.2020 tarih ve 593916 sayılı özelge)

Arsa sahibine, kira bedeli karşılığında bina inşası halinde;

- Boş arsa üzerine inşa edilecek okulun, tamamlanıp cins tashihinin yapıldığı veya fiilen kullanılmaya başlandığı tarih itibariyle, şirket tarafından bina yapım hizmeti verildiğinin ve arsa sahibi şirkete teslim edildiğinin kabulü,

- Bina yapım hizmeti karşılığı alacak olarak kayıtlara intikal ettirilecek, söz konusu taşınmazın inşası için yapılan harcamalar ile emsale uygun olarak belirlenen bir kâr marjı toplamı üzerinden KDV hesaplanması,

- Arsa sahibine fatura edilen tutarın, inşaatın tamamlanmasını müteakip bedelsiz kiralanacak süreye bölünmesi suretiyle hesaplanan kısmının ilgili yıllar itibariyle aylık kira gideri olarak dikkate alınması ve arsa sahibi şirket tarafından ilgili yıllar itibariyle aylık kiralama bedelleri için KDV hesaplanması

gerekmektedir.

Serbest meslek erbabının konkordato kararı verilen şirketten tahsil edemediği alacağa ilişkin KDV indirim konusu yapılabilir mi?

(12.08.2020 tarih ve 227107 sayılı özelge)

Yetkili mahkemece 19.12.2018 tarihinde 3 ay geçici mühlet, 08.03.2019 tarihinde ise bir yıl kesin mühlet konkordato kararı verilen şirkete, 2018 ve 2019 yıllarına ait YMM tam tasdik sözleşmesi kapsamında verilen hizmet karşılığında serbest meslek makbuzunun kesilerek beyanının yapıldığı ancak tahsilinin gerçekleşmediği belirtilen tutarın, Vergi Usul Kanunu’nun 322. maddesine göre değersiz alacak olarak dikkate alınması mümkün bulunmadığından, bu işleme ilişkin hesaplanan ve beyan edilen KDV’nin indirim konusu yapılması mümkün değildir.

4. Vergi Usul Kanunu

Arızalanan makine nedeniyle sigortadan alınan tazminat yenileme fonuna konabilir mi?

(01.09.2020 tarih ve 19208 sayılı özelge)

Yenileme fonu müessesesi amortismana tabi iktisadi kıymetlerin satılması ile yangın, deprem, sel, su basması gibi afetler yüzünden hasara uğraması hallerinde belirli şartlar dahilinde yararlanılabilecek bir uygulama mahiyetindedir. Dolayısıyla iktisadi kıymetin arızalanarak kullanılamayacak duruma gelmesine bağlı olarak yenilenmesi durumunda, arızalanma nedeniyle alınan sigorta tazminatının yenileme fonu uygulamasına konu edilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Bu nedenle, şirkete ait makinenin arızalanması nedeniyle sigortadan alınan tazminatın gelir olarak dikkate alınması gerekmektedir.

Taşıt alımında kullanılan banka kredisine ait faiz, KKDF ve BSMV’nin araç maliyetine eklenmesi gerekir mi?

(24.09.2020 tarih ve 704573 sayılı özelge)

2018 yılında satın alınan araç iktisabında kullanılan kredi tutarına ait faizin;

- Aracın iktisap tarihinden 2018 yılı hesap döneminin sonuna kadar olan kısmının maliyete eklenmesi zorunludur.

- Sonraki dönemlere ilişkin kısmının ise tahakkuk ettikleri dönemde maliyete intikal ettirilmesi suretiyle amortismana tabi tutulması veya doğrudan gider olarak kayıtlara intikal ettirilmesi mümkün bulunmaktadır. Ancak, iktisaptan sonraki yıllarda ortaya çıkan kredi faizlerinin, ilgili bulundukları yılda doğrudan gider yazma veya amortisman yoluyla itfa etme şeklindeki tercihin başlangıçta yapılması gerekmekte olup, yapılan tercihin sonraki yıllarda değiştirilmesi, diğer bir ifade ile söz konusu giderlerin doğrudan gider yazılmakta iken sabit kıymetin maliyetine eklenerek amortisman yoluyla itfa edilmesi veya daha önce amortisman yoluyla itfa edilmekte iken sonradan doğrudan gider yazma yoluna gidilmesine imkan bulunmamaktadır.

Bunun yanı sıra, söz kredi için katlanılan BSMV ve KKDF gibi vergi ve fonların tahakkuk ettikleri dönemlerde, vergi usul Kanunu’nun 270. maddesi uygulamasında baştan seçilmek kaydıyla, maliyete intikal ettirilmesi suretiyle amortismana tabi tutulması veya doğrudan gider olarak kayıtlara intikal ettirilmesi mümkün bulunmaktadır.

Diğer taraftan, muamelelerin Vergi Usul Kanunu ve ilgili ikincil mevzuatta öngörülen süre dahilinde kanuni defterlere kaydedilmesi gerekmekte olup, esas itibariyle, sonraki yıllarda geçmişe dönük olarak vergiyi doğuran olayın meydana geldiği yıl defterine kaydedilmesi mümkün bulunmamaktadır. Ancak, genel muhasebe ilkelerine uymak ve ilgili yıl (vergiyi doğuran olayın meydana geldiği yıl) hesaplarıyla bağlantı kurulmak suretiyle muameleye ilişkin faturanın içinde bulunulan yılın defterlerine kaydedilmesi icap etmektedir. Somut olayda, 2018 yılı hesap döneminde iktisap edilen ancak bu dönemde kayıtlara alınmayan aracın hesap dönemi kapanan 2018 yılı defterlerine kaydı mümkün olmayıp, söz konusu kaydın 2018 yılı hesap dönemi hesaplarıyla bağlantı kurulmak suretiyle 2019 yılı hesap dönemi defterlerine yapılması gerekmektedir.

Arsa sahibine, kira bedeli karşılığında bina inşası halinde belge düzeni nasıl olmalıdır?

(13.08.2020 tarih ve 593916 sayılı özelge)

Arsa sahibine, kira bedeli karşılığında bina inşası halinde;

- Sözleşmeye göre yapılan binaların tamamlanıp cins tashihinin yapıldığı veya fiilen kullanılmaya başlandığı tarih itibarıyla, sözleşmeye konu arsa üzerine bina yapılarak arsa sahibine teslim edildiğinin kabul edilmesi nedeniyle, şirket ile arsa sahibi firma arasında akdedilen sözleşmeye istinaden binaların inşa edilmesi için yapılan harcamaların özel maliyet bedeli olarak dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.

- Arsa sahibine verilen bina yapım hizmetine ilişkin olarak, hizmetin tamamlanarak binanın arsa sahibine tesliminden (binanın tamamlanıp cins tashihinin yapıldığı veya fiilen kullanılmaya başlandığı tarihten itibaren) yedi gün içerisinde arsa sahibi (kiralayan) adına, inşa edilen bina için yapılan harcamalar ile emsale uygun belirlenen bir kâr marjı toplamı üzerinden fatura düzenlenmesi ve bu tutarın bina yapım hizmeti karşılığı alacak olarak kayıtlara intikal ettirilmesi gerekmektedir.

- Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi uyarınca ilgili yıllar itibarıyla kira gideri olarak dikkate alınacak tutardan her bir aylık döneme tekabül eden kısmının, ilgili aylık dönem sonundan itibaren yedi gün içerisinde adı geçen şirket (kiralayan) tarafından fatura düzenlenerek tevsik edilmesi gerekmektedir.

AVM’de belli tutarda alışveriş yapan müşterilere çekilişle araba verilmesi halinde belge düzeni nasıl olmalıdır?

(18.06.2020 tarih ve 432383 sayılı özelge)

Sahibi olunan alışveriş merkezinde kiracı mağazalardan belli tutarda alışveriş yapan müşterilere çekiliş sonunda verilecek olan tescile tabi aracın tesliminden itibaren yedi gün içinde talihli adına, işlemin mahiyetine ilişkin açıklamalar ile KDV matrahına esas bedel ve hesaplanan KDV tutarı gibi bilgilere yer verilmek suretiyle fatura düzenlenmesi gerekmektedir.

Banka cari hesap bakiyesi reeskonta tabi tutulabilir mi?

(12.08.2020 tarih ve 59594 sayılı özelge)

Özelge talep formunda yer alan bilgiden; müşterilere yapılan bir kısım mal satışı bedellerinin sanal post (İnternetten Banka/Kredi Kartı ile Ödeme) ile taksitler halinde vadeli olarak tahsil edildiği, taksit adetleri ve sürelerinin e-tahsilât pos fişlerinde yer aldığı, vadelerden önce bankadan tahsilât yapılması durumunda bankalarca komisyon kesintileri yapıldığından bahisle banka garantisi altında ve taksitli olarak kredi kartıyla tahsil edilmekte olan cari hesap bakiyelerine dönem sonlarında reeskont işlemi yapılıp yapılmayacağı hususunda tereddüt olduğu anlaşılmaktadır.

Vergi Usul Kanunu’nun 281. maddesinde belirtilen alacaklar kapsamında olmayan, kredi kartı ile taksitli satışlardan kaynaklı cari hesap bakiyelerinin dönem sonlarında reeskont işlemine tabi tutulması mümkün bulunmamaktadır.

Faturada, ürüne ait patent bedeli ürün bedelinden ayrı olarak gösterilebilir mi?

(19.06.2020 tarih ve 34474 sayılı özelge)

Faturada bulunması zorunlu bilgiler Vergi Usul Kanunu’nun 230. maddesinde belirtilmiş olup, bu bilgilere yer verilmeden düzenlenen belgeler vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılmakla birlikte, faturada bulunması zorunlu olan bilgilerin okunmasına engel teşkil etmeyecek ve faturanın esas niteliğini bozmayacak şekilde faturada söz konusu bilgilere ilave bilgilere de yer verilmesi mümkün bulunmaktadır.

Buna göre, teslime konu malın faturanın malın nevi kısmında kot kumaşı ve patent bedeli olarak iki ayrı mal cinsi ve bunlara ait ayrı bedeller şeklinde gösterilmesi mümkün bulunmamaktadır. Bu durumda, kumaş satışına ilişkin düzenlenecek faturada malın cinsi kısmında kumaş ve malın fiyatı ve tutarı kısmında, patent bedeli dahil alınacak fiyat ve tutarına yer verilmesi gerekmektedir. Ancak, kumaş teslimine ilişkin düzenlenecek faturada, faturada bulunması zorunlu bilgilere ilave olarak, “ Bedelin ....TL’si teslime konu mala ilişkin patent bedelinden oluşmaktadır. “ şeklinde açıklama/nota yer verilmesi mümkündür.

Faturanın TL, ödemenin döviz cinsinden çek olması halinde, ödeme tarihi itibariyle oluşan kur farkı için fatura düzenlenmesi gerekir mi?

(23.09.2020 tarih ve 51792 sayılı özelge)

Faturanın TL olarak düzenlenmesi, ödemenin ise döviz cinsinden çek ile yapılması durumunda, döviz cinsinden çekin verildiği tarihten, ödemenin yapıldığı tarihe kadar satış işlemi yapan lehine oluşan kur farkı için satış yapan şirket tarafından alıcı durumunda olan şirket adına, aleyhte oluşan kur farkı için ise alıcı şirket tarafından satıcı şirket adına fatura düzenlenmesi ve kur farkının hesaplanmasında kayıtlara ilgili alacağın kaydedildiği kur ile ödemenin yapıldığı günkü kur arasındaki farkın esas alınması gerekmektedir.

Şüpheli alacak karşılığının alacağın şüpheli hale geldiği dönemde ayrılması zorunlu mudur? Dava ve icra takibine değmeyecek küçük alacaklar için karşılık ayırmanın şartları nelerdir?

(25.09.2020 tarih ve 246985 sayılı özelge)

Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili alacaklar (KDV’den kaynaklananlar dahil) bakımından, dava veya icra takibine konu edilenler için dava/icra takibine başlanıldığı, dava/icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar için ise borcun istenmesine ilişkin yazının muhatabına bir defadan fazla ulaşmış olması halinin vuku bulduğu/tevsik edildiği hesap döneminde şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmakta olup, yukarıda belirtilen şartların sağlanamadığı alacaklar için şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, şüpheli alacaklar için öngörülen şartların sağlandığı hesap döneminde karşılık ayrılması gerekmekte olup, şüpheli hale geldiği hesap döneminde karşılık ayrılmayan alacaklar için daha sonraki dönemlerde karşılık ayrılması mümkün olmamaktadır.

Belli bir ciroya ulaşan yurt dışındaki müşterilere “ciro primi” adı altında credit note düzenlenebilir mi?

(28.09.2020 tarih ve 83060 sayılı özelge)

Belirli ciroyu yakalayan yurt dışındaki müşterilere ciro primi ödenmesine karar verilmesi durumunda, yurt dışındaki müşterinin borcu azalacak olup, geliri artmış olacaktır. Bu durumda yurt dışındaki alıcı firmanın şirkete fatura veya ilgili ülke mevzuatı uyarınca muteber belgeleri düzenlemesi gerekmektedir.

Bu bakımdan ilgili ülke mevzuatına göre geçerli bir belge olması ve bu durumun gerektiğinde ispatı şartıyla, yurt dışındaki firmanın düzenleyeceği “debit note”un kayıtların tevsiki açısından ispat edici belge olarak kullanılması mümkündür.

Öte yandan, tüm tevsik edici belge ve yazışmaların muhafazasının ve gerektiğinde ibraz edilmesinin şart olduğu tabiidir.

Merkezi yurtdışında bulunan şirket ile Türkiye’deki şubesi arasında gerçekleşen parasal hareketlerden doğan alacak ve borçlar nasıl değerlenmelidir?

(18.08.2020 tarih ve 216797 sayılı özelge)

Türkiye’de bulunan şubede yürütülen faaliyetler sonucu elde edilen kazancın Kurumlar Vergisi Kanunu hükümleri gereğince ticari kazanç olarak değerlendirilerek kurumlar vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi gerekmektedir.

Yurt dışındaki merkez ile Türkiye’deki şube arasında gerçekleşen mal ve hizmet alım satımı dışındaki parasal hareketlerden doğan alacak ve borçlar gerçek bir alacak ve borç niteliği taşımadığından, söz konusu para hareketlerine dayalı cari hesapta oluşacak tutarların alacak veya borç olarak değerlemeye tabi tutulması gerekmemektedir.

Buna göre;

- Yurt dışındaki merkeze ihraç olunan emtia ile fatura düzenlenmek suretiyle yapılan hizmetlerden doğan dövize bağlı alacak ve borçların aynen mal veya hizmet ihracından doğan alacak ve borçlarda olduğu gibi değerlemeye tabi tutulması ve oluşan kur farklarının gelir/gider hesapları ile ilişkilendirilmesi,

- Yurt dışındaki merkez ile gerçekleşen diğer para hareketlerinden doğan alacak ve borçların ise gerçek bir alacak ve borç niteliği taşımaması nedeniyle bu para hareketlerine dayalı cari hesap bakiyesinin değerlemeye tabi tutulmaması

gerekmektedir.

Bunun yanı sıra, yabancı para cinsinden kasa ya da banka mevcudunun değerleme günlerinde değerlemeye tabi tutulması ve oluşan kur farklarının gelir/gider hesapları ile ilişkilendirilmesi gerekmektedir.

Sözleşmeye istinaden ödenen damga vergisi fatura düzenlenerek sözleşmenin diğer tarafına yansıtılabilir mi?

(05.06.2020 tarih ve 390593 sayılı özelge)

Ticari faaliyetlere ilişkin olarak başka firmalarla yapılan sözleşmelere ilişkin olarak ödenen damga vergisinin kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkündür. Öte yandan, ödenen damga vergisinin daha sonra sözleşmeye taraf olan satıcı firmalara düzenlenecek bir fatura ile yansıtılan kısmının gelir olarak dikkate alınması gerekmektedir.

Sürekli damga vergisi mükellefiyeti bulunan şirket ile;

-  Süreksiz damga vergisi mükellefiyeti bulunan mükellefler arasında düzenlenen kağıtların damga vergisinin sürekli mükellefiyet tesis ettirmek zorunda olan şirket tarafından,

-  Sürekli mükellefiyet tesis ettiren mükellefler arasında düzenlenen kağıtların damga vergisinin ise taraflardan herhangi biri tarafından,

beyan edilip ödenmesi gerekmekte olup, söz konusu damga vergisinin beyan edilip ödenmesinden tarafların müteselsil sorumluluğu bulunmaktadır.

Vergi Usul Kanunu’nun 229 ve 230. maddelerindeki müşteri tanımından, malı satın alan veya kendisine iş yapılan gerçek kişi veya tüzel kişi anlaşılmalıdır. Faturanın düzenlenmesinde fatura bedelinin kimin tarafından ödendiği hususu önemli olmayıp, fatura malı satın alan veya kendisine iş yapılan gerçek kişi veya tüzel kişi adına düzenlenmelidir.

Bunun yanı sıra, yansıtma; ticari faaliyet kapsamında bir işlemin yapılmaması, yapılan iş ve işlemlerde bir gelir elde etme veya kar ve zarar beklentisini taşıyacak herhangi bir unsurun bulunmaması, yasal uygulamalar nedeniyle muhatap olunan ya da diğer bir işletme adına ödeme veya tahsilat yapılması durumlarında, yapılan ödeme veya henüz ödeme yapılmamışsa tahakkuk eden bedellerin asıl muhatabına aktarılmasını ifade etmektedir. Bu durumda mükellefler tarafından üçüncü kişiler adına yapılan giderlerin/harcamaların asıl muhatabına, işlemin mahiyetini açıklamaya yönelik şerhleri/ibareleri içerecek şekilde, yansıtma faturası düzenlenmek suretiyle aktarılması sağlanabilmektedir. Söz konusu fatura ekine yansıtmaya konu harcamaya ait belgelerin bir örneğinin eklenmesi işlemin gerçek mahiyetinin tevsiki açısından önem arz etmektedir.

Bu çerçevede, ilgide kayıtlı başvurunuzda belirtilen damga vergisinin, sözleşmenin taraflarına fatura düzenlenmek suretiyle yansıtılması/rücu edilmesi mümkün bulunmaktadır. Ancak, bu durumda düzenlenen faturaya “fatura muhteviyatı işlemin bir masraf aktarımı olduğu ve masrafların gerçek ilgilisine intikal ettirildiğine” ilişkin bir şerh düşülmesi ve ekine masraf aktarımına konu harcamaya ait belgenin bir örneğinin eklenmesi icap etmektedir.

Yenileme fonu hesabına aktarılan kâr, yeni alınan ikinci el iktisadi kıymetlere ilişkin amortismanlara mahsupta kullanılabilir mi?

(02.10.2020 tarih ve 68881 sayılı özelge)

Yenileme Fonu, iktisadi işletmelere dahil amortismana tabi iktisadi kıymetlerin satışından doğan karların bilançonun pasifinde azami üç yıl süre ile bekletilmesini ifade eden bir vergi erteleme yöntemi olarak, işletme içi yatırımları teşvike yönelik bir uygulamadır. Yenileme fonundan yararlanabilmek için satılan iktisadi kıymetin yenilenmesinin zaruri bulunması veya bu hususta işletmeyi idare edenlerce karar verilip teşebbüse geçilmiş olunması gerekir. Eğer elden çıkarılan iktisadi kıymetin yenilenmesinin zaruri bulunduğu açıksa bu yenileme fonu ayrılması için yeterli bulunmaktadır.

Yenileme fonunun iktisadi kıymetin iktisabında kullanılması halinde, bilançonun pasifinde yer alan fon, yeni değer için ayrılacak amortismanlara mahsup edilmektedir. Mahsup işleminin, iktisadi kıymetin değerinin amortisman yoluyla itfa edilme süresinden önce tamamlanması durumunda ise iktisadi kıymetin kalan değer kısmı için amortisman ayrılmasına devam edilecektir.

Diğer yandan, yenileme fonunun ayrılabilmesi, amortismana tabi bir iktisadi kıymetin varlığı ile bu kıymetin satılmasından oluşan kârın aynı neviden ve aynı faaliyete/hizmete tahsis edilecek yeni bir iktisadi kıymetin alımında kullanılması halinde söz konusu olabilmektedir. Maddede geçen “satılan iktisadi kıymetin yenilenmesinden” kasıt, satılan iktisadi kıymetle aynı özelliklere sahip ve aynı işi ifa edecek yeni bir iktisadi kıymetin alınmasıdır. Ancak, alınacak iktisadi kıymetin, satılan iktisadi kıymetle aynı sayıda olması gibi bir şart bulunmamaktadır.

Buna göre, aktife kayıtlı 12 adet çekici ile 12 adet yarı römorkun satışından elde edilen ve aynı faaliyete/hizmete tahsis edilmek üzere aynı neviden iktisadi kıymetlerin (çekici ve yarı römork) iktisabında kullanılması amacıyla yenileme fonu hesabına aktarılan kârın, satışın gerçekleştiği yıl dahil en geç üçüncü yılın son gününe kadar yeni alınan iktisadi kıymetler için kullanılması gerekmekte olup, söz konusu iktisadi kıymetlerin ikinci el veya sıfır olması, söz konusu hesaba aktarılan tutarın yeni alınan iktisadi kıymetlere ilişkin amortismanlara mahsupta kullanılmasına engel teşkil etmemektedir.

Ayrıca, söz konusu tutarın, iktisap edilen ikinci el çekicilere ve yarı römorklara ilave olarak, Kanunda öngörülen süre dahilinde, alınacak çekici ve yarı römorklara ilişkin amortismanlara mahsupta da kullanılması mümkündür.

Serbest meslek erbabının konkordato kararı verilen şirketten tahsil edemediği alacak değersiz alacak olarak dikkate alınabilir mi?

(12.08.2020 tarih ve 227107 sayılı özelge)

Bir alacağın değersiz alacak sayılarak gider kaydedilebilmesi için; alacağın iş ve işletme ile ilgili olması, ticari veya zirai faaliyet sonucu olarak doğmuş (ticari veya zirai kazancın elde edilmesiyle ilgili) bulunması, kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre alacağın tahsiline imkân kalmadığının anlaşılması/ispatı gerekmektedir.

Buna göre, serbest meslek erbabının mezkûr madde uygulamasından yararlanması mümkün bulunmadığından, somut durumda, yetkili mahkemece 19.12.2018 tarihinde 3 ay geçici mühlet, 08.03.2019 tarihinde ise bir yıl kesin mühlet konkordato kararı verilen şirkete, 2018 ve 2019 yıllarına ait YMM tam tasdik sözleşmesi kapsamında verilen hizmet karşılığında serbest meslek makbuzunun kesilerek beyanının yapıldığı ancak tahsilinin gerçekleşmediği belirtilen tutarın, değersiz alacak olarak dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.

Faaliyetin yapılması için yapımı üstlenilen, tamamlandıktan sonra DSİ’ye ait olacak tesislerin inşasına ilişkin harcamalar nasıl itfa edilmelidir?

(07.09.2020 tarih ve 232711 sayılı özelge)

Maden ruhsatına sahip olunan projenin proses su ihtiyacını karşılayacak olan, ruhsat sahibi kurum tarafından yapımı üstlenilen ve tamamlandıktan sonra mülkiyeti ile işletme ve bakımı Devlet Su İşlerine ait olacak göletler ve isale hatlarına ilişkin olarak;

- Yapılan harcamaların özel maliyet olarak kabul edilmesi ve maden işletme hakkının geri kalan süresine göre eşit yüzdelerle itfa edilmesi, ancak amortisman listesinde belirlenmiş olan sürenin işletme hakkı süresinden daha kısa olması halinde söz konusu sürenin esas alınması,

- İşletme hakkı süresi dolmadan, işletme hakkı alınan şeyin boşaltılması veya işletme hakkının herhangi bir sebepten sona ermesi halinde henüz itfa edilmemiş olan giderlerin ise boşaltma veya hakkın sona erdiği yılda bir defada gider yazılması

gerekmektedir.

Yabancı bir şirkete olan borcun, dolandırıcılığa maruz kalınarak başka kişiye ödenmesi nedeniyle doğan alacak için şüpheli alacak karşılığı ayrılabilir mi?

(17.06.2020 tarih ve 166365 sayılı özelge)

Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla; dava ve icra safhasında bulunan alacaklarla, yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş olan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar şüpheli alacak sayılmakta, bu şartlardan herhangi birinin mevcut olmaması durumunda ise şüpheli alacak kaydına imkân bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, bir alacağın ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olması için işletme kayıtlarına hasılat olarak girmesi veya ticareti yapılacak mal veya hizmetin maliyetiyle ilgisi olması gerekir.

Buna göre, somut durumda, özelge talep formunda belirtilen ödemenin, ticari kazancın elde edilmesi ile ilgili olmaması ve hasılat kaydedilen ticari bir alacak vasfı da taşımaması nedenleriyle, Vergi Usul Kanunu’nun 323. maddesi kapsamında şüpheli alacak uygulamasına konu edilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Sadakat programı kapsamında kazanılan puanların kullanımında vergisel işlemler nasıl olmalıdır?

(25.09.2020 tarih ve 705468 sayılı özelge)

Özelge talep formunun incelenmesinden; sivil toplum kuruluşlarını ve işçi sendikalarını hedef alan … Kart adında bir sadakat programı yürüten şirketin amacının, anlaşma yapılan sendika üyelerinin toplu alım gücü kullanılarak sendika üyelerine avantaj sağlamak olduğu, … Kart sahiplerinin anlaşma yapılan firmalarda alışveriş yaparak kazandıkları puanları üye iş yerlerinde kullanarak mal veya hizmet alabileceklerini belirtilerek, söz konusu sitem dahilindeki para yükleme/aktarımı, alış veriş, kazanılan puanların kullanımı hususlarının Vergi Usul Kanunu ve Katma Değer Vergisi (KDV) mevzuatı karşısındaki durumu hakkında Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmaktadır.

Yürütülen sadakat programı kapsamında satış yapan ve müşterisinin sonraki alışverişinde kullanabileceği puan kazandıran üye iş yeri tarafından, satış bedeli üzerinden müşteri adına fatura veya fatura yerine geçen belge düzenlenecektir.

Sadakat programına üye kullanıcılara kazandırılan puan karşılıklarının, üye iş yerleri tarafından şirkete aktarımına ilişkin olarak şirket tarafından fatura düzenlenmesine gerek bulunmamakta olup, bu işleme ilişkin dekont, ekstre gibi belgelerin kayıtların tevsikinde kullanılması mümkündür.

Sadakat programı çerçevesinde kazanılan puanların müşterilere hediye çeki olarak, sistem dahilinde kullanılacak karta tanımlanması işleminde, mal teslimi veya hizmet ifası olmadığı için, belge düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır.

Sadakat programı kapsamında kullanıcılarının kazandıkları hediye puanları üye iş yerlerinde kısmen veya tamamen kullanarak satın aldıkları mal veya hizmetler için, üye iş yerleri mal veya hizmet bedelinin tamamı karşılığında müşteri/kullanıcı adına fatura veya fatura yerine geçen belge düzenleyeceklerdir.

Şirketinizce, sendikalardan, üyelerden ve/veya anlaşmalı işletmelerden, verilen hizmet karşılığında komisyon ve benzeri adlar altında hizmeti bedeli alınması durumunda, hizmeti verilen tarihten itibaren azami yedi gün içerisinde fatura düzenlenmesi gerekmektedir.

Katma değer vergisi yönünden, “… Kart” adlı sadakat programı kapsamında;

- Anlaşmalı iş yerleri olan ve … Kart sahibi müşterisine, yaptığı alışveriş kapsamında puan kazandıran mükelleflerin, kart sahiplerine bu kapsamdaki mal teslimi veya hizmet ifası genel hükümler çerçevesinde KDV’ye tabi olacaktır.

- Anlaşmalı iş yerleri tarafından kart sahibine kazandırılan puanların şirkete aktarılması, bir teslim veya hizmetin karşılığı olmadığından KDV’ye tabi tutulmayacaktır.

- Kazanılan puanların kart sahiplerine sistem dahilinde şirket tarafından tanımlanması KDV’ye tabi tutulmayacak olup, bu tanımlama sonucu kart sahibinin puanları kullanarak anlaşmalı iş yerlerinden mal veya hizmet satın alması genel hükümler çerçevesinde KDV’ye tabi olacaktır.

- Şirket tarafından sendikalara, üyelere veya anlaşmalı iş yerlerine verilen hizmete ilişkin olarak komisyon, hizmet bedeli vb. adlar altında düzenlenecek faturalarda ise genel oranda KDV hesaplanması gerekmektedir.

İlişkili şirkete verilen borcun tahsil edilememesi durumunda verilen borca ilişkin adat faizi, kur farkı ve KDV için şüpheli alacak karşılığı ayrılabilir mi?

(17.07.2020 tarih ve 529078 sayılı özelge)

Şüpheli alacak karşılığı ayrılmasında temel unsur, ortada bir alacağın söz konusu olması, alacağın ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olması, bu kapsamda da işletme kayıtlarına hasılat olarak girmiş veya ticareti yapılan/yapılacak mal veya hizmetin doğrudan maliyetiyle ilgisinin olması ve bu mahiyetteki alacağın tahsilinin şüpheli hale gelmiş bulunmasıdır.

Bu itibarla, ilişkili şirket statüsünde olan iki farklı firmaya borç verilmesinden kaynaklı alacakların ve bunlara ilişkin kur farklarının, ticari faaliyetin elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmaması nedeniyle bu alacak için şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmamaktadır.

Ancak, söz konusu alacaklara aylık dönemler itibariyle hesaplanan adat faizleri ile bu faizlere ilişkin kur farkları ve KDV için şartların yerine getirilmesi durumunda şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmaktadır.

Bununla birlikte, şüpheli alacaklar için dava veya icra takibine başlanıldığı yılda karşılık ayrılması gerekmekte olup, şüpheli hale geldiği hesap döneminde karşılık ayrılmayan alacaklar için daha sonraki dönemlerde şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün olmamaktadır.

İşletme aktifine kayıtlı fabrika binasının değerlemeye tabi tutulması halinde oluşacak fon vergiye tabi midir?

(17.06.2020 tarih ve 427736 sayılı özelge)

Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesinde yer alan enflasyon düzeltmesi işlemi ile yeniden değerleme müessesesi kaldırılmış olup, Kanun maddesinde yer alan şartları haiz mükellefler enflasyon düzeltmesi haricinde başka bir değerleme işlemi yapamayacaklardır. Bu nedenle, işletmeye ait fabrika binasının bilanço değerine BOBİ-FRS’ye göre veya herhangi bir şekilde yeniden değerleme yaptırılması halinde bu işlemin Vergi Usul Kanunu açısından değerleme işlemi olarak kabul edilmesi mümkün değildir.

Defter tutma konusunda özel düzenlemeye tabi olmayan mükelleflerin defterlerinde kullanacağı muhasebe sistemi, Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğleri ile öngörülen uygulama olacaktır. Söz konusu hususa riayet edilmemesi durumunda ise ceza hükümleri uygulanacaktır.

Diğer taraftan, defter tutma konusunda özel düzenlemeye tabi olmayan mükellefler bakımından yasal defter kayıtlarında kullanılması gereken değerleme ölçüleri, Vergi Usul Kanunu’nun değerlemeye ait üçüncü kitabında yazılı esaslara göre belirlenen ölçüler olacak ve çıkarılması gereken mali tablolar da böylece hazırlanacaktır.

Buna göre, iktisadi işletmeye dahil fabrika binasının maliyet bedeli ile değerlenmesi esas olup, piyasa fiyatıyla değerleme yapılamayacağından, değerleme sonucu sermayeye ilavesi gereken bir fonun ortaya çıkması da söz konusu olamayacaktır. Ancak sonraki yıllarda enflasyon düzeltmesi şartlarının tekrar oluşması durumunda parasal olmayan kıymetlerden olan söz konusu fabrika binasının enflasyon düzeltmesine tabi tutulması mümkün olacaktır.

Bununla birlikte, şirketin aktifinde yer alan fabrika binasının değerinin Asliye Ticaret Mahkemesi veya gayrimenkul değerleme şirketlerince yeniden tespit edilmesi halinde ortaya çıkan farkların bilanço dipnotlarında sadece bilgi amaçlı gösterilmesi mümkün bulunmaktadır.

5. Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu

AVM’de belli tutarda alışveriş yapan müşterilere çekilişle verilen araba veraset ve intikal vergisine tabi midir?

(18.06.2020 tarih ve 432383 sayılı özelge)

Alışveriş merkezinizde kiracı olan mağazalardan belli tutarda alışveriş yapan kişilere çekilişle araç verilmesi halinde, yapılacak araç çekilişi sonrası müşteriye teslim edilecek aracın fatura değerinin, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu’nun 4. maddesinin (e) bendinde yer alan;

- İstisna haddinin altında kalması halinde, bu tutar üzerinden çekilişi düzenleyenlerce vergi tevkif edilmemesi,

- İstisna haddini aşması halinde, aşan kısım üzerinden %10 oranında vergi tevkifatı yapılması ve tevkif edilen vergilerin, yarışmaların düzenlendiği tarihi izleyen ayın 20. günü akşamına kadar ilgili vergi dairesine beyan edilmesi ve aynı süre içinde ödenmesi

gerekmektedir.

Yukarıda özetlenen özelgeler ile diğer çok sayıda özelgenin tam metnine www.gelirler.gov.tr internet adresinin mevzuat bölümünden ulaşabilirsiniz.

Leave a comment

Make sure you enter all the required information, indicated by an asterisk (*). HTML code is not allowed.

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • Bağ-Kurluların Prim Gün Sayısı Ne Zaman Düşecek? Soru: Bağ-Kur 7200’den haber var mı? Uzun zamandır bizleri umutlandırdılar,…
  • TFRS- BOBİ TFRS - KÜMİ TFRS VE İŞLETME DEFTERİ HADLERİ * KAYİK’ler Bağımsız Denetime Tabidir Ve TFRS Kısaltmasıyla Türkiye Finansal…
  • DÜZELTME KARINI DAĞITMAK MANTIKLI MI? YA DA NE KADARLIK KISMI VERGİSİZ DAĞITILABİLİR Bilindiği üzere, bilançolar düzeltilirken 570 ve 590 hesaplar 698 hesaba…
Top