Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

İngiltere ve Türkiye, 1992 yılında bir çifte vergilendirme anlaşması imzalamıştır. Bu anlaşma, iki ülke vatandaşları ve şirketlerinin, iki ülke arasında elde ettikleri gelir ve kazançlardan kaynaklanan vergi yükünü azaltmayı amaçlamaktadır.

Anlaşmanın Kapsamı

Anlaşma, gelir ve kazanç vergilerini kapsamaktadır. Bu vergiler, gelir vergisi, kurumlar vergisi, gayrimenkul geliri vergisi ve sermaye kazancı vergisini içermektedir.

Anlaşmanın Temel İlkeleri

Anlaşmanın temel ilkeleri şunlardır:

Mülkiyet esası: Bir kişi, bir ülkede mülk sahibi ise, o ülkede o mülkün gelirinden vergilendirilir.
Yerleşim esası: Bir kişi, bir ülkede ikamet ediyorsa, o kişi, o ülkede elde ettiği tüm gelir ve kazançtan vergilendirilir.
Kaynak esası: Bir gelir veya kazanç, bir ülkede elde ediliyorsa, o gelir veya kazanç, o ülkede vergilendirilir.

Anlaşmanın Uygulaması

Anlaşma, iki ülke arasında elde edilen gelir ve kazançların vergilendirilmesini aşağıdaki şekilde düzenlemektedir:

Mülkiyet geliri: Bir kişi, bir ülkede mülk sahibi ise, o kişi, o mülkün gelirinden, o mülkün bulunduğu ülkede vergilendirilir. Ancak, kişi, diğer ülkede ikamet ediyorsa ve o mülkü elde ettiği geliri, diğer ülkedeki gelirinden ayırabiliyorsa, bu gelir, diğer ülkede vergilendirilmez.
İşyeri geliri: Bir şirketin bir ülkede işyeri varsa, o şirketin o ülkedeki işyeri geliri, o ülkede vergilendirilir.
Sermaye kazancı: Bir kişi, bir ülkede sermaye kazancı elde ediyorsa, bu kazanç, o ülkede vergilendirilir. Ancak, kişi, diğer ülkede ikamet ediyorsa ve bu kazancı, diğer ülkede elde ettiği kazançtan ayırabiliyorsa, bu kazanç, diğer ülkede vergilendirilmez.

Anlaşmanın Önemi

İngiltere ve Türkiye arasındaki çifte vergilendirme anlaşması, iki ülke vatandaşları ve şirketlerinin, iki ülke arasında elde ettikleri gelir ve kazançlardan kaynaklanan vergi yükünü azaltmaktadır. Anlaşma, aşağıdaki avantajları sağlamaktadır:

Vergi yükünün azaltılması: Anlaşma, iki ülke vatandaşları ve şirketlerinin, iki ülke arasında elde ettikleri gelir ve kazançlardan kaynaklanan vergi yükünü azaltmaktadır. Bu durum, iki ülke arasındaki ticaret ve yatırımın artmasına katkı sağlamaktadır.

Vergi iadelerinin kolaylaştırılması: Anlaşma, iki ülke vatandaşları ve şirketlerinin, bir ülkede ödedikleri vergileri, diğer ülkede ödedikleri vergilerden mahsup etmelerini kolaylaştırmaktadır. Bu durum, vergilendirmenin daha adil olmasını sağlamaktadır.

Vergi uyuşmazlıklarının önlenmesi: Anlaşma, iki ülke arasında vergi uyuşmazlıklarının önlenmesine yardımcı olmaktadır. Bu durum, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin daha sağlıklı bir şekilde gelişmesine katkı sağlamaktadır.

Uygulamadan Örnekler

DTA, aşağıdaki örneklerde çifte vergilendirmenin önlenmesine yardımcı olmaktadır:

Bir İngiliz şirketi, Türkiye’de bir şube açarsa, bu şubenin elde ettiği gelir Türkiye’de vergilendirilecektir. Ancak, bu gelirin bir kısmı İngiltere’ye transfer edilirse, İngiltere’de de vergilendirilecektir. DTA, bu durumda, Türkiye’de ödenen verginin İngiltere’de vergiden düşülmesini öngörmektedir.
Bir Türk vatandaşı, İngiltere’de bir iş kurarsa, bu işten elde ettiği gelir İngiltere’de vergilendirilecektir. Ancak, bu gelirin bir kısmı Türkiye’ye transfer edilirse, Türkiye’de de vergilendirilecektir. DTA, bu durumda, İngiltere’de ödenen verginin Türkiye’de vergiden düşülmesini öngörmektedir.

Anlaşmanın Geleceği

İngiltere ve Türkiye arasındaki çifte vergilendirme anlaşması, 2024 yılında sona erecektir. İki ülke, anlaşmanın süresini uzatmak için görüşmeler yapmaktadır. Anlaşmanın süresinin uzatılması, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin daha da güçlenmesine katkı sağlayacaktır.

Kaynak, 

EMRE KURT

https://www.emrekurt.av.tr/blogs/2023/10/10/birlesik-krallik-ve-turkiye-arasindaki-cifte-vergilendirme-anlasmasi/

KVK’nun 10/1-g maddesinde: VUK 325/A maddesine göre girişim sermayesi fonu (GSF) olarak ayrılan tutarların beyan edilen gelirin %10'unu aşmayan kısmının KV mükelleflerince beyan edilecek matrahtan indirilmesine imkanı getirilmiştir.

İndirimin şartları aşağıdaki gibidir

a) İlgili yılda ayrılan fon tutarının beyan edilen gelirin %10'unu, toplam fon tutarının ise öz sermayenin %20'sini aşmaması (İki şartın birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir),

b) Fonun ayrıldığı yılın sonuna kadar Türkiye'de kurulmuş veya kurulacak olan ve SPK'nın düzenleme ve denetimine tabi girişim sermayesi yatırım ortaklıklarına veya fonlarına yatırım yapılması, ( Yatırım yapılması ; girişim sermayesi yatırım ortaklıklarına -GSYO- sermaye olarak konulması , girişim sermayesi yatırım fonu -GSYF- paylarının satın alınmasıdır)

c) Ayrılan fon tutarının ilgili yılın KV beyannamesinde ayrıca gösterilmesi gerekmektedir.

Geçici vergilendirme dönemlerinde fon ayrılması ve indirim uygulamasından yararlanılması mümkün değildir.

GSF olarak ayrılan tutarların mükelleflerce pasifte geçici bir hesapta tutulması, fonun ayrıldığı yılın sonuna kadar GSYO veya GSYF yatırım yapılması gerekmektedir. Söz konusu yatırımın yapılmaması halinde, indirim konusu yapılan tutar nedeniyle tahakkuk ettirilecek vergi gecikme faiziyle birlikte mükelleften tahsil edilecektir.

İndirim konusu yapılacak tutarın tespitinde, her yıl GSF olarak ayrılan tutarlar ayrı ayrı dikkate alınacak, önceki yıllarda ayrılan fon tutarları için tekrar indirim uygulanmayacaktır. Ancak, ayrılan toplam fon tutarı hiçbir suretle öz sermayenin %20'sini aşamayacaktır.

İndirim tutarının hesaplanması İndirim tutarının tespitinde beyan edilen gelir olarak;

[Ticari bilanço kârı (zararı) + kanunen kabul edilmeyen giderler - geçmiş yıl zararları - tüm indirim ve istisnalar]

dikkate alınacaktır.

GSF ilgili dönem kazancından ayrılacağından, pasifte özel bir fon hesabına alınacak tutar hesap dönemi sonu itibarıyla tespit edilebilecektir. Bu çerçevede, fon hesabına alınma işleminin, izleyen hesap döneminin başından itibaren KV beyannamesinin verildiği tarihe kadar yapılması gerekmektedir.

Fonun ayrıldığı yılın (2024 yılı) sonuna kadar GSYO veya GSYF yatırım yapılmakla birlikte, fon olarak ayrılan tutarların;

-Amacı dışında herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledilmesi
-İşletmeden çekilmesi
-Ortaklara dağıtılması
-Dar mükelleflerce ana merkeze aktarılması
-İşin terki
-İşletmenin tasfiyesi devredilmesi veya bölünmesi
-GSYO hisse senetlerinin veya GSYF katılma paylarının elden çıkarılmasından
itibaren 6 içinde aynı amaçla yeniden kullanılmaması hallerinde, bu işlemlerin yapıldığı veya sürenin dolduğu dönemde diğer kazançlarla ilişkilendirilmeksizin vergiye tabi tutulur.

Son olarak GSF enflasyon düzeltmesine tabi tutulacaktır.

Linkedin paylaşımından Alıntı yapılmıştır.

Huzur hakkı, işletmelerin ortaklarına, yönetim kurulu üyelerine, müdürlerine işletmelerdeki görev ve sorumlulukları nedeniyle yapılan ödemelerdir. Huzur hakkının tanımı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda yer almamakla birlikte anılan kanunun 394. maddede “Yönetim kurulu üyelerine, tutarı esas sözleşmeyle veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kârdan pay ödenebilir.” şeklinde düzenlenmiştir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun “ücretin tarifi” başlıklı 61. maddesinde ise; “Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez.” belirtilmiştir.

Huzur hakkı ödemeleri gelir vergisi kanunu uygulamasında ücret olarak vergiye tabi bulunmaktadır. Huzur hakkı ödemelerinden de, Gelir Vergisi Kanununun 103. maddesinde ücretler için belirlenen vergi dilimlerine göre stopaj kesintisi yapılmaktadır. 319 seri numaralı Gelir Vergisi Genel Tebliğinin istisnanın kapsamı ve uygulaması başlıklı 4/6 maddesi gereğince huzur hakkı ödemelerine, Gelir Vergisi Kanununun 23/18 maddesinde yer alan asgari ücretten gelir vergisi istisnası ve damga vergisi istisnasının uygulanması mümkündür.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve ilgili mevzuat çerçevesinde; huzur hakkı adı altında yapılan ödemelerin prime tabii olup olmadığı hususu sigortalıların statüsüne göre belirlenecek olup huzur hakkı ödenen veya ödenecek yerde 5510 sayılı Kanunun 4-1/a maddesi kapsamında hizmet akdine bağlı olarak çalışıyorlarsa, bu kişilere yapılan huzur hakkı ödemeleri sigorta primine tabi tutulacaktır. 5510 sayılı Kanunun 4- 1/b kapsamında sigortalı ise (Anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan ortakları, diğer şirket ve donatma iştiraklerinin ise tüm ortakları) bu kişiye ödenecek huzur hakkı ödemesi sigorta primine tabi değildir.

Huzur hakkı ödemeleri Gelir Vergisi Kanunun 61’inci maddesi düzenlemesi gereğince ücret olarak vergiye tabi olmakla birlikte işletmeler tarafından yapılan bu ödemeler Gelir Vergisi Kanunun 40/1 maddesi kapsamında vergi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınmaktadır.

Huzur hakkı ödemeleri, kurum kazancından indirim konusu yapılabilmektedir ve bu ödemeler şirketin mali yapısına uygun ve orantılı olmalıdır. 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 13. maddesinde; “Kurumlar, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel ve ya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunursa kazanç tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılır. Alım, satım imalat ve inşaat işlemleri, kiralama ve kiraya verme işlemleri, ödünç para alınması ve verilmesi, ikramiye, ücret ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemler her hal ve şartta mal veya hizmet alım ya da satımı olarak değerlendirilir. İlişkili kişi; kurumların kendi ortakları, kurumların veya ortaklarının ilgili bulunduğu gerçek kişi veya kurum ile idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunduğu ya da nüfuzu altında bulundurduğu gerçek kişi veya kurumları ifade eder.” belirtilmektedir.

Huzur hakkı ödemelerinin bir taraftan vergiye tabi olması öte yandan vergi matrahının tespitinde indirim olarak dikkate alınması neticesinde bu ödemelerin belli bir tutara kadarlık kısmında kurumlar vergisi mükellefleri açısından vergi yükü sıfır olarak karşımıza çıkmaktadır.

VERGİSİZ HUZUR HAKKI

ABC Anonim Şirketi XYZ adlı Yönetim Kurulu Üyesi Şirket Ortağına Aylık 17.002 TL, Yıllık 204.024 TL tutarı huzur hakkı olarak ödediğinde, her yıl ortak başına 204.024 TL’ye kadar hiçbir maliyete katlanmadan şirket ortağına huzur hakkı olarak ödeyebiliyor.

Ödenen huzur hakkı asgari ücret düzeyinde kaldığından, dolayısıyla asgari ücretin gelir vergisi ve damga vergisi istisnası nedeniyle, vergisiz çektiğiniz bu tutara ek olarak, bu tutarlar sayesinde daha az kurumlar vergisi ödeyebiliyorsunuz.

Şirketten ödenen bu tutar huzur hakkı olduğundan, kurumlar vergisinden indirilebilecek bir gider. Yani hem şirket ortağına vergisiz para ödüyorsunuz, hem de bu sayede 2024 yılında (204.024,00* Kurumlar vergisi oranı % 25) 51.006 TL az kurumlar vergisi ödeniyor.

Ayrıca şirket zarar ediyor bu işleme gerek var mı diye düşünüyorsanız, 5520 Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 9. maddesine göre, kurumlar vergisi beyannamesinde, her yıla ilişkin tutarlar ayrı ayrı gösterilmek ve 5 yıldan fazla nakledilmemek şartıyla geçmiş yılların beyannamelerinde yer alan zararlar, kurum kazancından indirilebilir. İleride kar edildiğinde bu kayıtlar sayesinde daha az vergi ödemenizde mümkün.

VERGİSEL AÇIDAN OPTİMUM HUZUR HAKKI

2024 yılında vergisel açıdan optimum huzur hakkı ücreti huzur hakkı elde edenlerin başkaca bir gelirleri olmadığı varsayımı altında, asgari ücretteki vergi istisnası dikkate alınarak ve kurumlar vergisinde % 25 lik vergi avantajı etkisiyle (huzur hakkından ötürü kesilen gelir vergisi ve indirilecek gider olarak dikkate alınarak) bir hesaplama yapılmaktadır. Yapılan hesaplamalar neticesinde 2024 yılı için yaklaşık 74.500 TL net huzur hakkı ödemelerinin kurumlar vergisi mükelleflerine ekstra vergi yükü olmadığı hesaplandığı görülmektedir.

Linked paylaşımından Alıntı yapılmıştır.

Bilindiği üzere 7183 sayılı kanun ile bileşik tesisler, konaklama tesisleri, seyahat acentaları, turizm işletmesi belgesine sahip yeme-içme tesisleri deniz turizmi tesisleri, havayolu işletmeleri, Havalimanı ve terminal işletmelerine turizm payı ödeme yükümlülüğü getirilmiştir.

Turizm payına yönelik mükellefiyet tesisi, beyan, ödeme, uygulanacak oran ve hangi kazançların matraha dahil olduğuna yönelik her bir mükellef açısından ayrı olarak usul ve esaslar 1 Sıra Nolu Turizm Payı Beyannamesi Genel Tebliğinde düzenlenmiştir.

Söz konusu vergiye yönelik mükellefiyet başlangıç dönemi Ekim/2019 vergilendirme dönemi olup, kurumlar vergisi mükellefleri için aylık, gelir vergisi mükellefleri için 3 aylık dönemler itibariyle beyan edilmektedir.

Ödenen turizm payı gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınabilmektedir.

Söz konusu vergi türünden (vergi kodu; 068) mükellefiyet yükümlülüğü bulunan işletmelerin defterini tutan meslek mensuplarının mükelleflerinin söz konusu vergi türünden mükellefiyeti olup olmadığının takibi, cezalı tarhiyatlara, özel usulsüzlük cezalarına ve gecikme faizine mahal vermemek adına elzemdir.

Kültür ve Turizm Bakanlığınca yapılan denetimlerde söz konusu vergi türünden mükellefiyeti olmayan işletmelerin tespiti durumunda gerekli işlemlerin yapılması adına mükellefin gelir ve/veya kurumlar vergisi yönünden bağlı oldukları vergi dairesi müdürlüklerine bildirilmektedir.

Yine söz konusu vergi türüne yönelik ödeme yapılmaması durumunda(beyan ve tahakkuk yeterli değil ödeme şartı aranmaktadır) 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu gereğince idari işlem uylanmaktadır.

Bir vergilendirme dönemine ait turizm payının ödenmemesi halinde ilgili kanunun 32. Maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi gereğince uyarma verilmekte olup, söz konusu verginin ödenerek 15 gün süre içerisinde ödendiğine dair belgenin Bakanlığa gönderilmesi talep edilmektedir. Yapılan uyarıya rağmen söz konusu döneme ait turizm payının ödenmemesi veya ödenmiş olsa dahi ödemeye ilişkin evrakın Bakanlığa gönderilmemesi halinde aynı kanunun 33. Maddesinin birinci fıkrasının (L) bendi gereğince 01.01…. İtibariyle yeniden değerleme oranı ile ilgi yıl için tespit edilen idari para cezası uygulanmaktadır.

(2024 yılı için belirlenen maktu tutar; 64.952,00-TL). Turizm katkı payının art arda 3 vergilendirme dönemi ödenmemesi durumunda ise aynı kanunun 33. Maddesinin üçüncü fıkrası (Ek fıkra: 18/7/2021-7334/14 md.) gereğince (L) bendine belirtilen maktu ceza tutarı 2 kat (64.952,00*2=129.904,00-TL) uygulanmakta olup, işletmenin faaliyeti 15 gün süreyle valilik kararıyla durdurulmaktadır.

Dört ve beş yıldızlı oteller ile dört ve beş yıldızlı tatil köyleri, özel tesis, butik oteller ve kruvaziyer liman ile yat limanları hariç diğer işletmeler için yukarıda belirttiğimiz maktu para cezası yarısı oranında uygulanmaktadır. (Örneğin 1 yıldızlı otel, Gastronomi tesisleri için 32.476,00-TL)

tmeni

Linkedin paylaşımından Alıntı yapılmıştır

4857 sayılı İş Kanunu’na göre  gece saat  20:00’da başlayıp en erken saat 06:00’da biten ve  en fazla 11 saat süren zaman aralığıdır. Gece çalışması ve sınırları da bu tanım çevresinde şekillenmiştir. Gece çalışması en geç 20:00’da başlayıp en geç 06:00’da sona ermeli ve 7,5 saati geçmemelidir. Bu şartları sağlayan ve çalışma süresinin yarısından fazlası gece gerçekleşen çalışmalar İş Hukukuna göre Gece Çalışması olarak adlandırılır.

Gece Çalışmasında Esneklik Olan Durumlar nelerdir?
Normal şartlarda işin ve işçinin niteliğine bakılmaksızın geçe çalışmasının 7,5 saati geçmesi yasaktır. Ancak kanunda bazı sektörlerde işin yapısı gereği esnekliğe izin verilmiştir. Turizm, özel güvenlik, sağlık hizmetleri ve petrol arama-araştırma ve sondaj faaliyetlerinde yer alan işçiler ancak yazılı onaylarının alınması şartı ile 7,5 saatin üzerinde gece çalışması yapabilirler.

Ancak işçi işe başlayacağı dönemde vardiyalı çalışacağını biliyorsa ve buna onay vermişse, iş sözleşmesinde yer almasa bile işçinin tekrar yazılı bir onay vermesine gerek yoktur. Ancak bilmiyorsa yazılı onay şarttır.

Gece Çalışmasında Kesin Yasaklar Nelerdir?
4857 Sayılı İş Kanunu ve ilgili mevzuat hükümleri gereği,  gece çalışmasında uyulması gereken  kesin yasaklar aşağıda sıralanmıştır.      

a-18 yaşını doldurmamış çocuk ve genç işçilerin gece çalıştırılması  koşullar ne olursa olsun kesinlikle yasaktır.

b-Kadın işçiler gebeliğin 24. haftasından doğuma kadar olan sürede kesinlikle gece  çalıştırılamazlar.                                                                 

c- Kadın işçi doğum yaptıktan sonra, doğumu takip eden 1 yıl içerisinde gece çalıştırılmaları yasaklanmıştır.

d- Kadın işçiler gece çalıştırılacaksa işyeri hekiminden gece vardiyasında çalışmasında bir sakınca olmadığına dair sağlık raporu almadan çalıştırılamazlar.

e-İşyerinde işçilerin gece çalışması yapması için işyerinin 24 saat faaliyet göstermesi esastır. Yani işyeri 24 saat faaliyet göstermek zorunda olan bir iş yeri değilse işçiler gece vardiyasında çalıştırılamaz.

f-Gece çalışması, usul olarak postalar halinde  yapılan  işler ve en fazla art arda 2 hafta olabilir. Yani bir posta gece çalışması yaptıysa (en fazla 2 hafta) sonraki hafta veya gece çalışması yaptığı 2 haftada gündüz çalışması yapması zorunludur.Vardiyalar mutlaka değiştirilmelidir.

CEVAT NEVRUZ

Linkedin paylaşımından Alıntı yapılmıştır

Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkan kararı ile 30 Nisan'da sona eren mevduattan elde edilen faize uygulanan stopajda değişikliğe gidildi.

Buna göre, mevduattan elde edilen faiz ve katılım bankalarından elde edilen kâr paylarına uygulanan oranda yapılan değişiklikle, 6 aya kadar (6 ay dahil) mevduatta stopaj yüzde 5'ten yüzde 7,5'a yükseltildi.

Bir yıla kadar vadeli hesaplarda stopaj yüzde 3'ten yüzde 5'e yükseltilirken, bir yıldan uzun vadeli hesaplarda yüzde 2,5 olan stopaj oranında değişikliğe gidilmedi.

Kur Korumalı vadeli mevduat hesapları ile Döviz tevdiat hesaplarından dönüşüm kuru üzerinden TL'ye çevrilen mevduat hesaplarında ise yüzde 0'lık stopaj korundu.

Bu oranlar 31 Temmuz 2024 tarihine kadar geçerli olacak.

 

01 Mayıs 2024 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 32533

Cumhurbaşkanı Kararı

Karar Sayısı: 8434

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun geçici 67 nci maddesinde yer alan tevkifat oranları hakkındaki ekli Kararın yürürlüğe konulmasına, 193 sayılı Kanunun mezkûr maddesi gereğince karar verilmiştir.

30 Nisan 2024

Recep Tayyip ERDOĞAN

CUMHURBAŞKANI

30/4/2024 TARİHLİ VE 8434 SAYILI CUMHURBAŞKANI KARARININ EKİ KARAR

MADDE 1– 22/7/2006 tarihli ve 2006/10731 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının eki Kararın geçici 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 2- 31/7/2024 tarihine kadar (bu tarih dâhil) vadesiz ve özel cari hesaplara ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih İle 31/7/2024 tarihleri arasında (bu tarih dâhil) açılan veya vadesi bu tarihler arasında yenilenen hesaplara ödenecek faizler ve kâr paylarına, 1 inci maddenin birinci fıkrasının (d) bendinin (2) ve (3) numaralı alt bentlerinde yer alan oranlar aşağıdaki şekilde uygulanır:

2) Mevduat faizlerinden;

i) Vadesiz ve ihbarlı hesaplar ile 6 aya kadar (6 ay dâhil) vadeli hesaplarda %7,5

ii) 1 yıla kadar (1 yıl dâhil) vadeli hesaplarda %5

iii) 1 yıldan uzun vadeli hesaplarda %2,5

iv) Enflasyon oranına bağlı olarak değişken faiz oranı uygulanan 1 yıldan uzun vadeli hesaplarda %0

v) Kur korumalı vadeli mevduat hesapları ile döviz tevdiat hesaplarından dönüşüm kuru üzerinden Türk lirasına çevrilen mevduat hesaplarında %0

vi) Altın cinsinden mevduat hesaplarından dönüşüm fiyatı üzerinden Türk lirasına çevrilen mevduat hesaplarında %0

3) Katılım bankaları tarafından katılma hesabı karşılığında ödenen kâr paylarından;

i) Vadesiz, ihbarlı ve özel cari hesaplar ile 6 aya kadar (6 ay dâhil) vadeli hesaplarda %7,5

ii) 1 yıla kadar (1 yıl dâhil) vadeli hesaplarda %5

iii) 1 yıldan uzun vadeli hesaplarda %2,5

iv) Kur korumalı vadeli katılma hesapları ile döviz cinsinden katılım fonu hesaplarından dönüşüm kuru üzerinden Türk lirasına çevrilen katılma hesaplarında %0

v) Altın cinsinden katılım fonu hesaplarından dönüşüm fiyatı üzerinden Türk lirasına çevrilen katılma hesaplarında %0”

MADDE 2– Aynı Kararın geçici 3 üncü maddesinin;

a) Birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“(1) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih ile 31/7/2024 tarihi (bu tarih dâhil) arasında iktisap edilen, bankalar tarafından ihraç edilen tahvil ve bonolardan elde edilen gelir ve kazançlar ile fon kullanıcısının bu bankalar olduğu varlık kiralama şirketleri tarafından ihraç edilen kira sertifikalarından elde edilen gelir ve kazançlara, 1 inci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin (1) ve (3) numaralı alt bentleri ile (ç) bendinde yer alan oranlar aşağıdaki şekilde uygulanır:

i) Vadesi 6 aya kadar (6 ay dâhil) olanlara sağlanan gelirlerden %7,5

ii) Vadesi 1 yıla kadar (1 yıl dâhil) olanlara sağlanan gelirlerden %5

iii) Vadesi 1 yıldan uzun olanlara sağlanan gelirlerden %2,5

iv) 6 aydan az süreyle (6 ay dâhil) elde tutulanların elden çıkarılmasından doğan kazançlardan %7,5

v) 1 yıldan az süreyle (1 yıl dâhil) elde tutulanların elden çıkarılmasından doğan kazançlardan %5

vi) 1 yıldan fazla süreyle elde tutulanların elden çıkarılmasından doğan kazançlardan %2,5”

b) İkinci fıkrasında yer alan “30/4/2024” ibaresi “31/7/2024” şeklinde, “%0” ibaresi “%7,5” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 3– Aynı Kararın geçici 4 üncü maddesinde yer alan “30/4/2024” ibaresi “31/7/2024” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 4– Aynı Kararın geçici 5 inci maddesinde yer alan “30/4/2024” ibaresi “31/7/2024” şeklinde, “%5” ibaresi “%7,5” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 5- Bu Kararın;

a) 1 inci maddesi, 1/5/2024 tarihinden itibaren vadesiz ve özel cari hesaplara ödenecek faizler ve kâr payları ile söz konusu tarihten itibaren açılan veya vadesi yenilenen vadeli hesaplara ödenecek faizler ve kâr payları için uygulanmak üzere yayımı tarihinde,

b) 2 nci maddesi, 1/5/2024 talihinden itibaren iktisap edilen; bankalar tarafından ihraç edilen tahvil ve bonolardan elde edilen gelir ve kazançlar, fon kullanıcısının bu bankalar olduğu varlık kiralama şirketleri tarafından ihraç edilen kira sertifikalarından elde edilen gelir ve kazançlar ve yatırım fonu katılma paylarından elde edilen gelir ve kazançlar için uygulanmak üzere yayımı tarihinde,

c) 4 üncü maddesi, 1/5/2024 tarihinden itibaren iktisap edilen 6362 sayılı Kanun kapsamında kurulan ipotek finansmanı kuruluşları (bu şirketlerin kurucusu olduğu varlık finansmanı fonları ve konut finansmanı fonları dâhil) tarafından ihraç edilen varlığa dayalı menkul kıymetler, ipoteğe dayalı menkul kıymetler, ipotek teminatlı menkul kıymetler ve varlık teminatlı menkul kıymetlerden elde edilen gelir ve kazançlar için uygulanmak üzere yayımı tarihinde,

ç) Diğer maddeleri yayımı talihinde,

yürürlüğe girer.

MADDE 6- Bu Karar hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı yürütür.

2023 dönemi yıllık işletme cetveli gönderme süresi 6 Mayıs 2024 e tarihine kadar uzatılmıştır

Bir yazı görseli olabilir

Enflasyon düzeltmesi yapılmayacak 2024 hesap döneminin birinci geçici vergi dönemi için bilanço hazırlanmayacak ve söz konusu dönem beyannamelerine bilanço eklenmeyecek

Beklenen düzenleme çıktı. Maliyenin bugünkü Resmi Gazete'de yayımladığı 560 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile 2024 yılının birinci geçici vergi dönemi için enflasyon düzeltmesi yapılmayacağı düzenlendi.

Vergi Usul Kanunu (VUK) mükerrer madde 298/A-gereğince, kazançlarını bilanço esasına göre tespit eden gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri Yİ-ÜFE'deki artışın, içinde bulunulan dönem dahil son üç hesap döneminde yüzde 100'den ve içinde bulunulan hesap döneminde yüzde 10'dan fazla olması halinde malî tablolarını enflasyon düzeltmesine tâbi tutmak zorundalar.

Geçici vergi dönemlerinde bu oranların tespitinde, son üç hesap dönemi yerine üçer aylık dönemlerin son ayı dahil önceki 36 ay ve içinde bulunulan hesap dönemi yerine son 12 ay dikkate alınıyor. Bir hesap dönemi içindeki geçici vergi dönemlerinin herhangi birinde düzeltme yapılması halinde takip eden geçici vergi dönemlerinde ve içinde bulunulan hesap dönemi sonunda da düzeltme yapılıyor.

Bu hükümlere göre, 2024 takvim yılının ilk geçici vergi döneminde enflasyon düzeltmesi şartları gerçekleşmiş bulunuyor.

Maliye Bakanlığının, mükellef veya meslek grupları ya da mükelleflerin aktif toplamları veya ciroları itibarıyla hangi tür malî tabloların; enflasyon düzeltmesine tâbi tutulup tutulmayacağını ve geçici vergi dönemlerinde düzeltilip düzeltilmeyeceğini belirlemeye yetkisi var.

Kamuoyunda bu yetkinin kullanılması ve geçici vergi dönemlerinde enflasyon düzeltmesi yaptırılmaması yönünde yoğun bir talep vardı.

2024 yılında yapılacak enflasyon düzeltmesi nedeniyle hesaplanacak enflasyon kazançları üzerinden vergi de ödeneceği için, önemli sayıda iş insanı düzeltme nedeniyle henüz realize olmamış kazançlar üzerinden vergi ödemek zorunda kalacaklarının yeni farkına vardılar. Temaslara başladılar, ancak geç kaldıklarını düşünüyorum.

Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkisini kullanarak, 2024 hesap döneminin birinci geçici vergi döneminde enflasyon düzeltmesi yapılmamasını uygun buldu.

Kendilerine özel hesap dönemi tayin edilenler 555 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğine göre karşılık gelen ilgili üç aylık dönem için enflasyon düzeltmesi yapmayacaklar.

Söz konusu dönemler için ihtiyari olarak enflasyon düzeltme yapmak mümkün değil.

VUK'nun mükerrer 298 inci maddesinin (A) fıkrasının (9) numaralı bendi kapsamındaki münhasıran sürekli olarak işlenmiş altın, gümüş alım-satımı ve imali ile iştigal eden mükellefler, mezkûr fıkranın (1) numaralı bendinde yer alan şartlara bakılmaksızın (her geçici vergi dönemi sonu itibarıyla) enflasyon düzeltmesi yapma zorunlulukları bulunduğu için, 2024 hesap döneminin birinci geçici vergi dönemi dahil enflasyon düzeltmesi yapmaya devam edecekler.

Buna göre, 2024 yılı birinci geçici vergi dönem matrahı parasal olmayan aktif ve pasif kalemler düzeltilmeden hesaplanacak. Ancak 31/12/2023 tarihli bilançolar, 2024 yılının açılış bilançoları olarak esas alınacağından, 2023 yılı düzeltmesinin 2024 yılı ilk geçici vergi dönem matrahına dolaylı etkisi olacak. Örneğin satılan mal maliyeti ile amortisman uygulamasına düzeltilmiş tutarlar esas alınacak.

Enflasyon düzeltmesi yapılmayacak 2024 hesap döneminin birinci geçici vergi dönemi için bilanço hazırlanmayacak ve söz konusu dönem beyannamelerine bilanço eklenmeyecek.

Herhangi bir düzenleme yapılmazsa, enflasyon düzeltme şartlarının oluştuğu izleyen geçici vergi dönemlerinde (2024 yılı ikinci ve üçüncü geçici vergi dönemleri için şartların oluştuğu bugünden belli) enflasyon düzeltmesi yapılacak ve geçici vergi beyannamelerine düzeltilmiş bilançolar eklenecek.

Henüz geç kalınmış değil, torba yasaya konulacak bir hükümle enflasyon düzeltmesi nedeniyle oluşan enflasyon kâr ve zararlarının vergiye tabi tutulmaması sağlanabilir. Erdoğan Sağlam

https://t24.com.tr/amp/yazarlar/erdogan-saglam/2024-yili-birinci-gecici-vergi-donemi-icin-enflasyon-duzeltmesi-yapilmayacak,44605

Vakıflar Yönetmeliğinde şube, vakıf faaliyetlerinin yürütülebilmesi için yeni vakfa bağlı olarak açılan, tüzel kişiliği olmayan ve bünyesinde organları bulunan alt birim olarak tanımlanmaktadır. Bu tanıman hareketle şubelerin tüzel kişiliği olmadığı buna bağlı olarak da vakıf tüzel kişiliğinden ayrı olarak mal edinemeyecekleri ortaya çıkmaktadır.

Yine tanımda yer aldığı şekliyle bünyesinde vakıf yönetiminden ayrı olarak oluşturulmuş bir yönetim organı bulunması gerekmektedir. Bu organın oluşturulmasına ilişkin hususlarda ise vakıf senedi dikkate alınmalıdır.

Vakıflar Kanunu ve Yönetmeliğinde yer alan temel düzenlemeler çerçevesinde şubeler ile ilgili temel bilgiler aşağıda sıralanmıştır.

Vakıflar Kanunu ve Yönetmeliği Kapsamında Şubeler ile İlgili Hususlar

  • Ancak Türk Medeni Kanunu hükümlerine tabi yeni vakıflar şube açabilir, mülhak ve cemaat vakıfları şube açamazlar.
  • Şube açılabilmesi için vakıf senedinde bu yönde düzenleme olması gerekir.
  • Şube açılışında izin alınması gerekmemektedir. Yalnızca bildirim yapılmaktadır. Vakıf yöneticileri, şubenin açılışından itibaren bir ay içinde Vakıflar Yönetmeliğinin ekindeki formu (Vakıf Şube/Temsilcilik Açılış/Kapanış Beyannamesi) doldurarak ilgili bölge müdürlüğüne Vakıf Yönetim Bilgi Sistemi üzerinden dijital olarak vermek zorundadırlar.
  • Şubenin adresi ile bu birimlerde görev yapan kişi bilgilerinde değişiklik olması halinde, yapılan değişiklik vakfın bağlı olduğu Bölge Müdürlüğüne yazı ile bildirilir.
  • Şubede görev alan yöneticilerin, Vakıflar Kanununun 9. maddesinde belirtilen suçlardan mahkûm olmaması ve çoğunluğunun Türkiye’de yerleşik bulunması zorunludur.
  • Şubelerin çalışma usul ve esasları vakıf merkezince düzenlenir.
  • Şubeler Vakıflar Genel Müdürlüğü ile yazışmalarını merkezleri aracılığıyla yaparlar.
  • Vakıflar Yönetmeliğinin 39. maddesine göre yapılacak olan iç denetim kapsamında her yıl verilecek raporlarda şubeler de denetleyerek bu alt birimlerle ilgili bilgilere yer verilir.
  • Beyanda bulunulmadan şube ve temsilciliğin faaliyete geçirilmesi halinde şube ve temsilciliğin kapatılması denetimlerde vakıf merkezine bildirilir.
  • Şube ve temsilciliklerce yürütülen faaliyetlerden vakıf yönetimi ile birlikte şube yönetimi de sorumludur.
  • Şubeler ancak ilgili Vakıflar Bölge Müdürlüğünden temin edilmiş vakıf merkezi tarafından kendilerine gönderilen bağış makbuzlarını kullanabilirler.

Vakıf Şubelerinin Muhasebe Düzeni

Vakıflar Yönetmeliğinin 34. maddesine göre şubelerinin muhasebe hesap planının vakıf merkezinin hesap planına uygun olması, yıl içindeki gelir ve giderlerinin, yeni yıla devredecek makbuz bilgileri ve mevcut paralarını gösteren yılsonu hesap durumlarını her yıl vakıf merkezine gönderilmesi, yıl sonunda şubenin mali tabloları ile vakıf merkezinin mali tablolarının konsolide edilmesi gerekmektedir. Bu madde ve Yönetmelikte yer alan diğer düzenlemelerden hareketle;

  • Şubesi olan vakıfların merkezleri ve şubelerinin bilanço esasına göre defter tutmaları zorunludur.
  • Şubelerinin muhasebe hesap planının vakıf merkezinin hesap planına uygun olması gerekir.
  • Yıl sonu mali bilgileri ve yeni yıla devredecek makbuz bilgilerinin her yıl vakıf merkezine gönderilmesi zorunludur.
  • Yıl sonunda şubenin mali tabloları ile vakıf merkezinin mali tablolarının konsolide edilmesini gerekmektedir.

Vakıflar Yönetmeliğinin 50. maddesine göre, vakıfların muhasebe kayıtlarını Genel Müdürlüğün resmi internet sitesinde yayımlanmış olan Vakıflar Tek Düzen Hesap Planına uygun olarak tutmaları, bilânço ve gelir tablolarını da bu plan ekindeki örnek tablolara göre düzenlemeleri gerekmektedir. Şubelerin işletme hesabına göre defter tutması mümkün olmayıp hesap planının da Vakıflar Tek Düzen Hesap planına uygun olması gerekir.

Vakıf merkezi ile şubesi arasındaki mali işlemler 393- Merkez ve Şubeler Cari Hesabı üzerinden takip edilir. Bu hesap merkezin şubelerle, şubelerin merkezle veya kendi aralarındaki borç ve alacak ilişkilerinin izlendiği borçlu ve alacaklı olarak çalışan hesaptır. Bu hesap dönem içinde kullanılır. Merkezin şubelerden, şubelerin diğer şubelerden veya merkezden olan alacakları bu hesaba borç, borçları da alacak kaydedilir. Ayrıca şube açılışında vakıf merkezi tarafından şubeye sermaye tahsis edilmesi şeklinde kayıt yapılması yerine bu hesabın kullanılması pratik bir uygulama olacaktır. Buna ilişkin örnek aşağıda verilmiştir.

Örnek: X Vakfı 26.04.2024 tarihinde bir şube açmaya karar vermiş bunun için şubeye 10.000,00 TL nakit ve 40.000,00 TL demirbaş eşyası göndermiştir.

Şube Muhasebe Kaydı

26/04/2024
100- Kasa 10.000,00 TL
255- Demirbaşlar 40.000,00 TL
393- Merkez ve Şubeler Cari Hesabı 50.000,00 TL

Vakıf Merkezi Muhasebe Kaydı

26/04/2024
393- Merkez ve Şubeler Cari Hesabı 50.000,00 TL
100- Kasa 10.000,00 TL
255- Demirbaşlar 40.000,00 TL

Vakıf merkezi ile şubesi arasında yıl içerisinde ortaya çıkacak borç ve alacak ilişkileri de bu hesap üzerinden takip edilir. Kuruluş esnasında şubeye sermaye tahsisi yapmaktan ise bu şekilde 393 no.lu hesap kullanılarak kaynak tahsisinin kayıt altına alınması merkez ve şube hesaplarının konsolidasyonunu da kolaylaştıracaktır.

Konsolidasyon kelimesi muhasebede finansal tabloların birleştirilmesi anlamında kullanılmaktadır.  Vakıflar Yönetmeliğinin 34. maddesine göre şubesi olan yeni vakıflar tarafından konsolide bilanço ve gelir tablosu düzenlenir.  Aynı maddede vakıf yöneticilerinin, bir önceki yıla ait Ek-2’deki beyannameyi eksiksiz doldurarak, her takvim yılının ilk altı ayı içinde elektronik ortamda göndermek zorunda oldukları belirtilmekte olup bu beyannamenin 8. bölümünde yer alan mali bilgilerin de konsolide mali tabloları yansıtması gerekmektedir.

Konsolidasyon yapılırken vakıf merkez ile şube varlıkları toplanır. Birimler arasında olan borç alacak işlemleri mali tablolar konsolide edilirken elimine edilir. Eğer karşılıklı alacaklar ve borçlar ile kuruluştaki mal varlığı tahsisi 393- Merkez ve Şubeler Cari Hesabı üzerinden takip ediliyor ise merkez ve şubesinin bu işlemler özelinde merkez ve şubeler cari bakiyesi birbirine eşittir ve konsolidasyonda bakiye vermez. Bu suretle konsolide bilançoda bu hesap karşılıklı olarak elemine edilecektir.

Mevzuata göre şube ile vakıf merkezinin finansal tablolarının konsolide edilmesi zorunlu iken iktisadi işletmelerin finansal tabloları ile vakıf merkezi finansal tablolarının konsolide edilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır.

Çağatay YARAR
Vakıflar Genel Müdürlüğü Başmüfettişi
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.alomaliye.com/2024/04/30/vakiflarda-subeler-ve-subelerin-muhasebe-uygulamalari/

Vatandaşlarımız, Kurumumuza olan prim ve diğer borçlarını web sayfamızda yer alan “Kart ile Prim Ödeme” Uygulaması üzerinden kredi kartı veya banka kartları aracılığıyla haftanın 7 günü ödeyebilmektedir.

Söz konusu ödemeler her gün 00:15 – 22:00 saatleri arasında yapılabiliyorken, saat 22:00’den sonra da Uygulama üzerinden prim ödeme başvurusunda bulunulduğu görülmüştür. Prim ödeme başvurularının kabul edilebilmesi için ödeme süresi 00:15 – 23:00 olarak yenilenmiştir.

Bu kapsamda vatandaşlarımız Kuruma olan prim ve diğer borçlarını, web sayfamız üzerinden haftanın 7 günü 00:15 – 23:00 saatleri arasında ödeyebilecektir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Kaynak: SGK

Page 4 of 1200

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • Müjde! Birinci Geçicide Enflasyon Düzeltmesi Uygulanmayacak! İsteyen Mükellefler Enflasyon Düzeltmesi Uygulayabilir Mi? 2023 yılı kurumlar vergisi beyannameleri epeyce zaman aldı, 2023 kasım…
  • Reklam Harcaması Sponsorluk Harcaması Farkı * Reklam Harcaması: Şirketin pazarlama ve tanıtımı kapsamında ticari kazancın…
  • Mal Teslimi veya Hizmet İfası Gerçekleşmeden Fatura Düzenlenmesinin Vergisel Sonuçları ve Muhasebe Kayıtları I. GİRİŞ Ticari ilişkilerde normalde mal tesliminden veya hizmet ifasından…
Top