Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Depremde vefat eden İşçinin ölümü sebebiyle iş sözleşmesinin son bulması durumunda işçinin işe başladığı tarihten itibaren hizmet akdinin devamı süresince her geçen tam yıl için işverence işçinin kanuni mirasçılarına işçinin 30 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı ödenmesi gerekmektedir. Bir yıldan artan süreler için de aynı oran üzerinden ödeme yapılır. (1475 sayılı Yasa madde 14)

Başvuru nasıl yapılır?

Öncelikle veraset ilamı (mirasçılık belgesi) alınması için sulh hukuk mahkemesine başvurulur. Mirasçılık belgesi almak için mirasçılardan birinin mahkemeye dilekçe, nüfus kayıt örneği, nüfus cüzdanı fotokopisi ve ölüm belgesi vermesi yeterlidir. Daha sonra, mirasçılık belgesi işverene bir dilekçe ekinde sunularak kıdem tazminatı talep edilir. Bu talep dilekçesinde kıdem tazminatının yanı sıra varsa kullanılmamış yıllık izin ücreti gibi diğer işçilik alacaklarının da istenilmesi unutulmamalıdır.

İşveren ödeme yapmaktan kaçınırsa ne yapmalı?

İşveren ödeme yapmaktan kaçınırsa 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 3’üncü maddesine göre önce arabulucuya başvurulmalı, arabulucuda anlaşma sağlanamazsa, iş mahkemesine müracaat edilmelidir. Mahkeme kıdem tazminatının ödenmesine hükmederse, gecikme süresi için ödenmeyen süreye göre mevduata uygulanan en yüksek faizin de ödenmesine de karar verir. Son olarak belirtmek istediğimiz husus, kıdem tazminatı için 5 yıllık zamanaşımının söz konusu olduğudur. Yani ödenmeyen kıdem tazminatı ve diğer işçilik ücret alacakları, işçinin ölüm tarihinden itibaren 5 yıl içinde talep ve dava edilmezse zaman aşımına uğrar. AHMET METİN AYSOY

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/depremde-vefat-eden-iscinin-mirascilarina-kidem-tazminati-odenmesi/690220

Bu gün, vergi ceza hukuku açısından önemli bir kararı irdelemek istiyorum. Karar, Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) geçici 34. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi ile ilgili. Önce konuyu aktaralım.

Bilindiği gibi anılan kanuna geçici 34. maddeyi ekleyen 7394 sayılı Kanun’la 359. maddeye de bir fıkra eklenerek, etkin pişmanlık olarak adlandırılan müessese vergi suçları için de kabul edildi. Yine aynı kanunla ihdas edilen geçici 34. maddeyle, kanunun yayımı tarihinde (15.4.2022), 359. maddeden mahkûm olup cezası infaz aşamasında olanlarla 359. maddeye göre suçlanıp da hakkında soruşturma veya kovuşturma yürütülenlerinde etkin pişmanlıktan yararlandırılması kabul edildi.

Ancak etkin pişmanlıktan yararlanma ve bu suretle ceza indirimi almak iki şarta bağlandı. Birincisi vergi, ceza ve faizin tam olarak ödenmesi, diğeri ise söz konusu vergi ve cezalar aleyhine vergi yargısında açılmış davalardan feragat edilmesi.

Hem 359. maddede öngörülen geçici 34. maddede öngörülen “Vergi ve cezalar aleyhine vergi yargısında açılmış davalardan feragat edilmesi” koşununun Anayasa açıkça aykırı olduğunu, daha 7394 sayılı Kanunu’nun yasama sürecinde yazmıştım. 

Nitekim Anayasa Mahkemesi, önüne gelen davada, geçici 34. maddede yer alan “Vergi ve cezalar aleyhine vergi yargısında açılmış davalardan feragat edilmesi” koşulunu iptal etti. Ancak Yüksek Mahkeme, bu koşulu 15.4.2022 tarihi itibariyle cezası infaz aşamasında olanlarla, hakkında kovuşturma yürütülenler için iptal etti. Dolayısıyla bu koşul sadece, 15.4.2022 tarihi itibariyle hakkında soruşturma yürütülenler için yürürlükte kaldı. Anayasa Mahkemesi bu hususu Kararının hüküm fıkrasında şu şekilde belirtti:

“(…) geçici 34. maddenin birinci fıkrasının,

  1. A) İkinci cümlesinin anılan fıkranın birinci cümlesinde yer alan ‘…infaz…’ ibaresi yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline (…)
  2. B) İkinci cümlesinin maddenin ikinci fıkrasında yer alan ‘…kovuşturma…’ ibaresi yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline (…)”

Önce hemen şunu belirtelim, hakkındaki takip soruşturma aşamasında olanlarla, 15.4.2022 tarihinden sonra hakkında soruşturma başlatılanlara uygulanacak 359. maddede de yer alan bu koşulun Anayasaya aykırı olduğu böylece tescillendi. Ancak onlar açısından da koşulun iptali, onların da Anayasaya aykırılık iddiasında bulunmaları ve dosyanın Anayasa Mahkemesinin önüne gönderilmesini sağlaması koşuluna bağlı.

Anayasa Mahkemesi’nin bu Kararı, Yüksek Mahkemenin “(…) yönünden Anayasa’ya aykırı”lık veya “konuyla sınırlı iptal” kararı” verip veremeyeceği tartışmasını da yeniden gündeme getirdi.

Anayasa’ya göre Anayasa Mahkemesi, önüne gelen kanun hükmünü Anayasa’ya aykırı görürse “iptal” etmek, aksi halde davayı reddetmek durumunda. Başka bir alternatifi bence yok. Ancak Anayasa Mahkemesi, kendisine sunulan bu karar alternatiflerini yeterli görmüyor olsa ki, kendisine yeni çıkış yolları (karar türleri) oluşturmaya çalışıyor. Nitekim benzer çıkış yolları bulma çabası, Alman Anayasa Mahkemesi kararlarında da görülüyor. 

Anayasa Mahkemesi’nin önüne bir kanun hükmünün gelmesi iki şekilde olabiliyor. Birincisi Anayasa’da sayılanların doğrudan iptal davası açması. İkincisi ise bir dava mahkemesinin davada uygulamak durumunda olduğu kanun hükmünün re’sen Anayasaya aykırı olduğunu düşünerek veya taraf iddialarını ciddi bularak konuyu Yüksek Mahkemenin denetimine taşıması. Ancak bu taşımanın yapılabilmesi için, Anayasa’ya aykırılığı konusunda tereddüde düşülen hükmün, yargılamada uygulanacak bir hüküm olması gerekmekte.

Anayasa Mahkemesi, işte bu “uygulanacak hüküm” olması koşulundan hareketle, dava konusunu da dikkate alarak “(dava konusu) yönüyle iptal kararı” vermeyi yeğliyor.

Oysa bence, bir kanun hükmünün kapsamına aldığı bütün konular ve olaylarda uygulanmasını sağlayacak bütün yorum şekilleri için Anayasa’ya uygun olması gerekir. Kendi içerisinde Anayasa’ya aykırı uygulamaya elverişli içerik veya Anayasa’ya aykırı yoruma elverişli ifade barındıran normun, Anayasa’ya uygun kabul edilmesi mümkün değildir. Nitekim bizim Anayasa’mızda Anayasa Mahkemesi’ne, normların Anayasa’ya aykırı uygulama şeklini belirleme (davada Anayasa’ya aykırı sonuç doğuracak olması sebebiyle uygulanamayacak kural olduğunu ) veya yorum sonuçlarından Anayasa’ya aykırı olabilecekleri belirleyerek ayıklama yetkisi verilmemiştir. O halde içerisinde Anayasa’ya aykırı sonuç doğurmaya veya yoruma elverişli düzenlemelerin, Anayasa’ya aykırı bulunarak iptali gerekir.

Neyse, bu tartışmayı köşemin sınırları itibariyle Anayasa hukukçularına bırakıp, uygulamacılar için önemli olan sonucu yazayım. Vergi suçlarında etkin pişmanlıktan yararlanabilmek için aranan “vergi yargısındaki davadan da feragat” koşulu şu anda sadece 15.4.2022 tarihi itibariyle haklarında soruşturma bulunanlar ve bu tarih itibariyle cezası infaz aşamasında olanlar ile bu tarihten sonra haklarında soruşturma veya kovuşturma açılacak olanlar için geçerlidir. Ki o davalarda da Anayasa’ya aykırılık savında bulunulması halinde, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı vereceği, şimdiden bellidir. Bumin DOĞRUSÖZ

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/vergi-ceza-hukukuna-iliskin-bir-yuksek-mahkeme-karari/690214

Kaynaklar:

(1) Aynı yönde ve geniş bilgi için bkz. Kemal Gözler, “Makalelerim 2022” [adlı kitabı içerisinde yer alan “Anayasa Mahkemesinin (…) Yönünden İptal Kararları Hakkında bir Eleştiri” adlı makale], Ekin Yayınevi, Bursa 2023

(2) Bu Yetki Anayasa Mahkemesine 1961 Anayasası ile verilmiş (md. 152/4) olmakla birlikte 1982 Anayasasında yer almamıştır.

1. 2022 Yılı Gelir/Kurumlar Vergisi Matrah Artırımının Yasal Dayanağı Nedir?

Matrah artırımı düzenlemesi, 12 Mart 2023 tarih 32130 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, aynı gün yürürlüğe giren 7440 sayılı Kanunun 5’inci maddesinde düzenlenmekle birlikte, daha sonradan verilen kanun teklifi ile kapsama alınan 2022 yılına ilişkin matrah artırımı düzenlemesi Kanun’un Geçici 1’inci maddesinde ihdas edilmiştir.

2. 2022 Yılı Gelir/Kurumlar Vergisi Matrah Artırımı Düzenlemesinin Önceki Matrah Artırımı Düzenlemelerinden Farkı Nedir?

2022 yılı gelir vergisi beyanname verme süresi sona ermeden, 2022 yılı kurumlar vergisi beyanname verme süresi başlamadan, bu yılın matrah artırımı kapsamına alınmış olması durumu, 2022 yılının önceki benzer düzenlemelerden ve diğer yıllar matrah artırımı usullerinden farklı esaslara tabi olmasına zemin hazırlamıştır.

Bu nedenle 2022 yılı matrah artırımında bulunmak isteyen mükelleflerin, matrah artırımında bulunmanın ön şartı olarak, 2022 yılı için beyan edilecek gelir/kurum kazancının belirli kriterler esas alınarak kıyaslanmak suretiyle tespit edilmesine yönelik düzenleme yapılmıştır.

3. Getirilen Kıyaslama Zorunluluğunun Kapsamı ve Amacı Nedir?

Getirilen kıyaslama zorunluluğu, 2022 yılı için gelir/kurum yönünden matrah artırımında bulunmaya niyeti olan mükellefleri kapsamakta olup, matrah artırımında bulunmak istemeyen mükellefler için uygulanmayacaktır.

Matrah artırımı niyetinde olan mükelleflerin, henüz beyan dönemi geçmemiş bir yıl için matrah artırımı niyetinde olmaları nedeniyle, 2022 yılı gelirlerine/kazançlarına esas beyan edilmesi gereken vergi matrahının ve dolayısıyla üzerinden artırım oranı uygulanarak artırılacak matrahın aşındırılmasına engel olmak amacıyla getirilen bir düzenleme olduğu anlaşılmaktadır.

4. 2022 Yılı Gelir/Kurum Beyannamesini Kıyaslama Yapmadan Veren Mükellefler Daha Sonradan Matrah Artırımından Yararlanabilecekler mi?

2022 yılına ilişkin gelir veya kurumlar vergisi beyannamelerinin verildiği tarihten sonra 2022 yılına ilişkin matrah artırımında bulunulmak istenmesi halinde Kanunun geçici 1 inci maddesinde belirtilen kıyaslamanın yapılması ve kıyaslama sonucunda anılan madde hükmü nedeniyle 2022 yılına ilişkin beyannamelerde düzeltme yapılarak beyan edilen matrahın artırılması gerektiği hallerde, matrah artırımı hükümlerinden yararlanılabilmesi için öncelikle 2022 yılına ilişkin gelir veya kurumlar vergisine yönelik düzeltme beyannamesi verilmesi gerekmektedir.

Düzeltme beyanının yıllık gelir vergisi/kurumlar vergisi beyanname verme süresi içinde yapılmış olması halinde tahakkuk eden vergi, yıllık gelir/kurumlar vergisi ödeme süreleri içinde, bu süre geçtikten sonra yapılmış olması halinde ise bu beyanname üzerine ödenmesi gereken verginin tahakkuk tarihinden itibaren bir ay içinde (gelir vergisinin ilk taksiti bir ay içinde ikinci taksiti kanuni süresinde) ödenmesi gerekecektir.

Söz konusu beyanname, kanun hükmünden yararlanılabilmesi için getirilen yasal zorunluluk kapsamında verildiğinden, bu beyanların kanuni süre geçtikten sonra başvuru süresi içinde yapılması durumunda vergi cezası kesilmeyecek, gecikme faizi hesaplanmayacaktır. (1 Seri No.lu Tebliğ (V/C-5.ğ.) Bölümü)

5. 2022 Yılında Matrah Artırımından Yararlanmak İsteyen Mükellefler 2022 Yılı Gelir/Kurum Matrahlarını Nasıl Belirleyecekler? Kıyaslama Nasıl Yapılacak?

2022 yılında gelir/kurum yönünden matrah artırımında bulunmak isteyen mükelleflerin 2022 yılı beyannamelerinde beyan edilmesi gereken matrahın;

* 2022 yılı için gelir/kurum yönünden matrah artırımı yapmak isteyen mükelleflerin, 2022 yılı defter ve kayıtlarına göre tespit ettikleri gelir/kazanç tutarları,

* 2021 takvim yılında beyan edilen matrahın %122,93 oranında artırılması suretiyle bulunan tutar,

* 2022 takvim yılı üçüncü geçici vergilendirme döneminde beyan edilen matrahın %40 oranında artırılması suretiyle bulunan tutar,

kriterlerinin kıyaslanması sonucunda tespit edilecek en yüksek tutar olarak tespit edilerek, beyan edilmiş olması gerekmektedir.

6. Kıyaslamada Esas Alınan Üçüncü Geçici Vergi Beyannamesinin Verilmemiş Olması Halinde Kıyaslama Nasıl Yapılacak?

2022 takvim yılına ilişkin olarak; üçüncü geçici vergilendirme dönemi gelir veya kurumlar vergisi beyannamesinin verilmemiş olması halinde; ikinci geçici vergilendirme dönemi beyannamesinde beyan edilen matrahın %100 oranında artırılması suretiyle bulunan tutar, sadece birinci geçici vergilendirme dönemi beyannamesinin verilmiş olması halinde bu beyannamede beyan edilen matrahın %300 oranında artırılması suretiyle bulunan tutar bu bent kapsamında yapılacak kıyaslamada dikkate alınacaktır.

7. 2022 Yılı Gelir/Kurum Beyanı Hiç Verilmeden Veya Kıyaslama Yapmadan Matrah Artırımından Yararlanmak Mümkün müdür?

* 2021 takvim yılı ve 2022 yılının üçüncü geçici vergilendirme dönemine ilişkin gelir veya kurumlar vergisi beyannamelerinde zarar beyan edilmiş olması veya,

* İndirim ve istisnalar nedeniyle matrah oluşmaması ya da,

* Hiç beyanname verilmemiş (ilgili yıllarda faaliyette bulunmuş veya gelir elde etmiş olup da bu faaliyetlerini ve gelirlerini vergi dairesinin bilgisi dışında bırakanlar dâhil)

olması durumunda, 2022 yılı gelir ve kurumlar vergisi beyannamelerinde kıyaslama yapma şartı aranmayacaktır. (7440 sayılı Kanunun Geçici 1’inci maddesinin 1’incı fıkrasının (c) bendinin 3’üncü cümlesi)

8. 2021 Gelir/Kurumlar Vergisi Beyannamesi İle 2022 Geçici Vergi Beyannamelerinde Matrah Azaltıcı Düzeltme Beyannamesi Verilmiş Olması Durumunda Kıyaslama Nasıl Yapılacak?

2022 takvim yılına yönelik matrah artırımında bulunmak isteyen mükellefler tarafından 1/1/2023 tarihinden sonra matrah azaltıcı nitelikte düzeltme beyannamesi verilmesi durumunda, bu bent hükmüne istinaden yapılacak kıyaslamada düzeltme öncesi beyan edilen matrahlar esas alınır.

1.1.2023 tarihinden önce yapılan düzeltme işlemlerinde, düzeltme beyannamesinin kıyaslamada esas alınabileceği anlaşılmaktadır.

9. Kıyaslama Sonucunda Bulunan Tutarın 2022 Yılı Matrah Artırımında Esas Alınacak Asgari Matrah Tutarının Altında Kalması Halinde, 2022 Gelir/Kurum Beyanında Matrah Tespiti Nasıl Yapılacak?

2022 yılı için kıyaslama sonucunda bulunan tutarın; kurumlar vergisi yönünden 500.000 TL. gayrimenkul sermaye iradı beyanında 80.000 TL. işletme hesabı esasına göre defter tutanlar için 105.000 TL. bilanço esasına göre defter tutanlar ile serbest meslek erbabı için 200.000 TL olarak belirlenen asgari matrah tutarlarından düşük tespit edilmesi halinde, 2022 yılı gelir/kurum matrahlarının belirlenen asgari matrahlar üzerinden beyan edileceği yönünde bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle, 2022 yılı gelir/kurum beyanları, matrah artırımında esas alınacak asgari matrah tutarlarının altında kalmış olsa da, kıyaslama sonucunda bulunan matrah üzerinden verilecektir.

10. 2022 Yılına Ait Gelir/Kurum Matrah Artırımları İçin Farklı Beyanname Mi Kullanılacak?

2022 yılına ait gelir/kurum matrah artırımı mükellefin; 2018-2021 yılları için de matrah artırımı yapacak olması halinde 2022 yılı da eklenmek suretiyle toplu olarak tek beyannamede beyan edilecektir. 2022 yılı matrah artırımının ayrı bir beyanname ile beyan edileceği yönünde bir belirleme bulunmamaktadır.

11. 2022 Yılı Gelir Vergisi Matrah Artırımında Esas Alınan Artırım Oranı ve Yıllara Göre Belirlenen Asgari Matrah Tutarları Nedir?

2022 YILI GELİR TÜRÜNE GÖRE ASGARİ GELİR VERGİSİ MATRAH ARTIRIMI TUTARLARI
YIL BEYAN EDİLEN GV  MATRAHI (TL) ARTIRIM ORANI  (%) ASGARİ MATRAH ARTIRIMI TUTARLARI
BİLANÇO ESASINA GÖRE DEFTER TUTANLAR İLE SM ERBABI (TL) İŞLETME ESASINA GÖRE DEFTER TUTANLAR  (TL) BASİT USULE TABİ OLANLAR  (TL) GMSİ (TL) ÜCRET, MSİ, DİĞER KAZANÇ VE İRATLAR (TL)
2022 25 200.000 105.000 YOK 80.000 105.000
Ödenecek Vergi (% 20) 40.000 21.000 YOK 16.000 21.000

12. 2022 Yılı Gelir Vergisi Matrah Artırımına Bir Örnek :

Bilanço esasına göre defter tutan gelir vergisi mükellefi (A)’nın yıllık beyannamede beyan ettiği gelir vergisi matrahı, 2021 yılı için 600.000 TL’dir. Ayrıca, 2022 yılı üçüncü geçici vergilendirme döneminde beyan edilen tutar 800.000 TL’dir. Mükellef 2021 ve 2022 yılları için matrah artırımında bulunmak istemektedir. 2022 yılında mükellefin, matrah artırımına ilişkin kıyaslama hükümleri dikkate alınmadan önceki gelir vergisi matrahı 1.000.000 TL’dir.

Mükellefin 2022 yıllarına ilişkin gelir vergisi yönünden matrah artırımında bulunabilmesi için 2022 yılı beyannamesinde beyan edilmesi gereken gelir vergisi matrahı şu şekilde olacaktır.

Beyan Edilen Matrahlar Kanuna Göre Hesaplanan Matrahlar
2021 yılı gelir vergisi matrahı 600.000 2021 yılında beyan edilen matrahın %122,93 fazlası [600.000+(600.000x%122,93)=]1.337.580*
2022 yılı üçüncü geçici vergilendirme dönemi matrahı 800.000 2022 yılı üçüncü geçici vergilendirme döneminde beyan edilen matrahın %40 fazlası [800.000+(800.000x%40)=] 1.120.000
2022 yılına ilişkin mükellefin matrah artırımına ilişkin kıyaslama hükümleri dikkate alınmadan önceki gelir vergisi matrahı 1.000.000
2022 yılına ilişkin mükellefin beyan etmesi gereken gelir vergisi matrahı 1.337.580
* 2022 yılında adı geçen mükellefin matrah artırımına ilişkin kıyaslama hükümleri dikkate alınmadan önceki gelir vergisi matrahı 1.000.000 TL olup, bu tutar; 2021 yılı gelir vergisi beyannamesindeki matrahın %122,93 oranında artırılmasıyla bulunan tutar ile 2022 üçüncü geçici vergilendirme döneminde beyan edilen matrahın %40 oranında artırılması suretiyle bulunan tutardan az olduğundan, mükellefin 2022 takvim yılında beyana konu edilecek vergiye esas matrahı en az 1.337.580 TL olacaktır.

Bu mükellefin Kanuna göre ödeyeceği gelir vergisi tutarı Tebliğin (V/C-3) bölümünde yapılan açıklamalar çerçevesinde aşağıdaki gibi hesaplanacaktır.

Yıl İlgili Yıllar Vergi Matrahı (TL) Artırım Oranı Artırılan Matrah Tutarı (TL) (1×2)  Asgari Matrah Tutarı (TL)  Hesaplamaya Esas Matrah (TL) (3 veya 4’ten Fazla Olanı) Vergi Oranı Ödenecek Gelir Vergisi (TL) (5×6)
(1) (2) (3) (4) (5) (6) (7)
2021 600.000  %20 120.000 112.400 120.000  %20 24.000
2022 1.337.580  %25 334.395 200.000 334.395  %20 66.879

Toplam  

90.879

Mükellefin 2021 ve 2022 yılları matrah artırımı nedeniyle ödemesi gereken gelir vergisi toplamda 90.879 TL olacaktır. Söz konusu vergi peşin ödenebileceği gibi 12  eşit taksit hâlinde de ödenebilecektir.

13. 2022 Yılı Gelir Vergisi Beyannamesine Eklenilen “7440 Sayılı Kanunun Geçici 1 inci Maddesi Kapsamında Gelir Vergisine Yönelik Artırılan Matrah” Alanının Doldurulması Zorunlu mudur?

Bir önceki 12’inci maddede yer verilen örnekteki durumun gerçekleşmesi halinde, diğer bir ifadeyle, kıyaslama sonucunda bulunan tutarın, defter ve kayıtlara göre tespit edilen gelirden fazla olması halinde, aradaki farkın Gelir Vergisi Beyannamesine Eklenilen “7440 Sayılı Kanunun Geçici 1 inci Maddesi Kapsamında Gelir Vergisine Yönelik Artırılan Matrah” satırına yazılarak, aşağıdaki gibi gelir vergisi beyannamesinde gösterilmesi gerekmektedir.

VERGİ BİLDİRİMİ
Vergiye Tabi Gelir (Matrah)  1.000.000
7440 Sayılı Kanun’un Geçici 1’inci Maddesi Kapsamında Gelir Vergisine Yönelik Artırılan Matrah 337.580
Toplam Gelir Vergisi Matrahı  1.337.580
Hesaplanan Gelir Vergisi 470.932
Hesaplanan Vergi İndirimi Tutarı (Hesaplanan Gelir V. * %5) 0

14. 2022 Yılında Kira Gelirini Beyan Dışı Bırakan Mükelleflerin Matrah Artırımına Bir Örnek:

Mükellef (B), 2022 yılında kira geliri elde etmiş olduğu halde, bu gelirini vergi dairesinin bilgisi dışında bırakmış ve mükellefiyet tesis ettirmemiştir.

Mükellef (B), 2022 yılı için gelir vergisi matrahını, 7440 sayılı Kanun hükümlerinden yararlanarak artırmak için başvuru süresi içinde ilgili vergi dairesine, sadece gayrimenkul sermaye iradı elde ettiğini belirterek başvurmuştur.

Mükellef (B)’nin ilgili yıl için belirlenen asgari matrahtan az olmamak üzere matrah beyan etmesi gerekmektedir.

Buna göre, Mükellef (B)’nin, 7440 sayılı Kanuna göre ödeyeceği gelir vergisi tutarı aşağıda açıklanan şekilde hesaplanacaktır.

Yıl Beyan Edilen Matrah Tutarı (TL) Asgari Matrah Tutarı (TL) Hesaplamaya Esas Matrah Tutarı (TL) (1 veya 2’den Fazla Olanı) Vergi Oranı Ödenecek Gelir Vergisi (TL) (3 x 4)
(1) (2) (3) (4) (5)
2022 80.000 80.000 %20 16.000

Mükellefin ödeyeceği vergi tutarı 16.000 TL olacaktır. Söz konusu vergi peşin ödenebileceği gibi 12 eşit taksit hâlinde de ödenebilecektir.

15. 2022 Yılı Kurumlar Vergisi Matrah Artırımında Esas Alınacak Artırım Oranı ve Asgari Matrah Tutarı Nedir?

Yıl Kurumlar Vergisi Beyannamesindeki Matrah Tutarı (TL) Beyan Edilen Matrahın % Artırılan Matrah

(1×2)

Asgari Matrah Tutarı (TL) Hesaplamaya Esas Matrah Tutarı (TL) (3 veya 4’ten Fazla Olanı)  Vergi Oranı  

Ödenecek Vergi (TL)  (4 x 5)

  (1) (2) (3) (4) (5) (6) (7)
2022 25 500.000 500.000 %20 100.000

16. 2022 Yılı Kurumlar Vergisi Matrah Artırımına Bir Örnek :

2022 yılına yönelik matrah artırımı talebinde bulunmak isteyen (Z) A.Ş.’nin bu dönemde matrah artırımına ilişkin kıyaslama hükümleri dikkate alınmadan önceki kurumlar vergisi matrahı 780.000 TL’dir. Mükellefin ayrıca 2021 yılı kurumlar vergisi matrahı 400.000 TL, 2022 yılı üçüncü dönem kurum geçici vergi beyannamesinde beyan etmiş olduğu vergiye esas matrah ise 550.000 TL’dir. Adı geçen kurumun 2022 yılına yönelik matrah artırımında bulunabilmesi için bu yıla ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinde beyan etmesi gereken kurumlar vergisi matrahı aşağıdaki şekilde hesaplanacaktır.

Beyan Edilen Matrahlar Kanuna Göre Hesaplanan Matrahlar
2021 yılı kurumlar vergisi matrahı 400.000 2021 yılında beyan edilen matrahın %122,93 fazlası (400.000+(400.000 x %122,93)=) 891.720*
2022 yılı üçüncü geçici vergilendirme dönemi matrahı 550.000 2022 yılı üçüncü geçici vergilendirme döneminde beyan edilen matrahın %40 fazlası (550.000+(550.000 x %40)=) 770.000
2022 yılına ilişkin mükellefin matrah artırımına ilişkin kıyaslama hükümleri dikkate alınmadan önceki kurumlar vergisi matrahı 780.000
2022 yılına ilişkin mükellefin beyan etmesi gereken kurumlar vergisi matrahı 891.720
* 2022 yılında adı geçen mükellefin matrah artırımına ilişkin kıyaslama hükümleri dikkate alınmadan önceki kurumlar vergisi matrahı 780.000 TL olmakla birlikte, bu mükellefin 2022 yılına ilişkin kurumlar vergisi yönünden matrah artırımında bulunabilmesi için 2022 yılı beyannamesinde beyan edilmesi gereken kurumlar vergisi matrahının 891.720 TL olması gerekmektedir.

Yukarıdaki tabloya göre mükellefin 2022 yılına yönelik matrah artırımında bulunabilmesi için bu döneme yönelik beyannamesinde beyana konu edilecek kurumlar vergisi matrahının 891.720 TL’den az olmaması gerekmektedir.

Bu kapsamda, mükellef kurumun 2022 yılına yönelik matrah artırımı kapsamında ödemesi gereken vergi aşağıdaki şekilde hesaplanacaktır.

Yıl Kurumlar Vergisi Beyannamesindeki Matrah Tutarı (TL) Beyan Edilen Matrahın %25’i Asgari Matrah Tutarı (TL) Hesaplamaya Esas Matrah Tutarı (TL) (2 veya 3’ten Fazla Olanı) Vergi Oranı Ödenecek Vergi (TL) (4 x 5)
(1) (2) (3) (4) (5) (6)
2022 891.720 222.930 500.000 500.000 %20 100.000

17. 2022 Yılı Kurumlar Vergisi Beyannamesine Eklenilen 7440 sayılı Kanunun Geçici 1 inci Maddesi Kapsamında Kurumlar Vergisine Yönelik Artırılan Matrah” Satırı Nasıl Doldurulacak?

Bir önceki 16’ncı maddede yer verilen örnekteki durumun gerçekleşmesi halinde, diğer bir ifadeyle, kıyaslama sonucunda bulunan tutarın, defter ve kayıtlara göre tespit edilen kazançtan fazla olması halinde, aradaki farkın Kurumlar Vergisi Beyannamesine Eklenilen “7440 Sayılı Kanunun Geçici 1 inci Maddesi Kapsamında Kurumlar Vergisine Yönelik Artırılan Matrah” satırına yazılarak, aşağıdaki gibi gelir vergisi beyannamesinde gösterilmesi gerekmektedir.

VERGİ BİLDİRİMİ
Kurumlar Vergisi Matrahı  780.000
7440 Sayılı Kanun’un Geçici 1’inci Maddesi Kapsamında Kurumlar Vergisine Yönelik Artırılan Matrah 111.720
Toplam Kurumlar Vergisi Matrahı 891.720
Hesaplanan Kurumlar Vergisi 205.095,6
Hesaplanan Vergi İndirimi Tutarı (Hesaplanan KV * %5) 0

18. 2021 Kurumlar Vergisi Beyannamesinde ve 2022 Yılı Geçici Vergi Beyannamelerinde Matrah Oluşmayan Şirkete Ait 2022 Matrah Artırımında Esas Alınacak Matrahın Tespitine Yönelik Örnek:

2022 yılına yönelik matrah artırımında bulunmak isteyen (S) A.Ş.’nin 2021 ve 2022 takvim yıllarında (geçici vergilendirme dönemleri dâhil) ticari bilanço zararları sebebiyle kurumlar vergisi matrahı oluşmamıştır.

Buna göre, adı geçen kurumun 2021 takvim yılına ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinde ve 2022 yılı üçüncü geçici vergi beyannamesinde zarar beyan etmesi nedeniyle, mükellef kurum asgari matrah tutarını dikkate alarak matrah artırımında bulunacaktır.

2022 yılına yönelik matrah artırımı kapsamında ödenmesi gereken vergi aşağıdaki şekilde hesaplanacaktır.

Yıl Kurumlar Vergisi Beyannamesindeki Matrah Tutarı (TL) Beyan Edilen Matrahın %25’i  Asgari Matrah Tutarı (TL)  Hesaplamaya Esas Matrah Tutarı (TL) (2 veya 3’ten Fazla Olanı)  Vergi Oranı  Ödenecek Vergi (TL) (4 x 5)
(1) (2) (3) (4) (5)
2022  – 500.000 500.000 %20

 100.000

Diğer taraftan, mükellef kurumun 2022 takvim yılında matrah beyan etmesi durumunda, asgari matrah tutarından az olmamak kaydı ile beyan edilen matrahın %25’i dikkate alınarak bu yıl için matrah artırımı hükümlerinden faydalanılabilecektir.

19. 2022 ve Önceki Yıllar Matrah Artırımında Bulunan Mükelleflerin 2022 ve Önceki Yıllara İlişkin Zararların Mahsubunda Dikkat Edilecek Hususlar Nelerdir?

Gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin matrah artırımında bulundukları 2022 yılına ait zararlarının tamamı 2023 yılından itibaren izleyen yıl kârlarından mahsup edilmeyecektir. (7440 sayılı Kanunun Geçici 1’inci Maddesinin 1’inci Fıkrasının (ç) Bendi)

Mükellefler, matrah artırımında bulundukları yıllara ait olup indirim konusu yapılamamış 2018 ila 2021 yıllarına ait geçmiş yıl zararlarının yarısını 2022 ve müteakip yıl karlarından mahsup edemeyeceklerdir.

Matrah artırımında bulunulan yıllara ait olmakla birlikte 2021 ve önceki yılların karlarından mahsup edilmiş geçmiş yıl zararlarına yönelik herhangi bir işlem yapılmayacaktır. Ancak, 2022 yılına ilişkin yıllık beyannamelerini verdikten sonra önceki yıllara ilişkin matrah artırımında bulunan mükellefler, önceki yıllara ilişkin tam olarak mahsup ettikleri geçmiş yıl zararlarının yarısını dikkate almak suretiyle beyannamelerini düzeltmek zorundadırlar.

Gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin 2022 yılına ilişkin olarak vermiş oldukları geçici vergi beyannamelerinde, matrah artırımında bulundukları yıllara ait geçmiş yıl zararlarının mahsup edilmiş olması hâlinde, söz konusu mükelleflerin 2022 yılı geçici vergi beyannamelerini düzeltmelerine gerek bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, 2023 yılı birinci geçici vergilendirme dönemine ilişkin beyannamesini verdikten sonra 2022 ve önceki yıllarla ilişkin matrah artırımında bulunan mükellefler, 7440 sayılı Kanunun 5’inci maddesi kapsamında öngörülen şekilde zarar mahsubunu yapmak suretiyle beyannamelerini düzeltmek zorundadırlar.

Bu bölüm kapsamında beyannamelerinde düzeltme yapması gereken mükelleflerin, matrah artırımı başvuru süresi içinde düzeltme beyannamesi vermeleri hâlinde, kendilerinden vergi cezası veya gecikme faizi talep edilmeyecek, beyan üzerine tahakkuk edecek vergiler, beyannamenin verildiği tarihten itibaren bir ay içinde (gelir vergisinin ilk taksiti bir ay içinde ikinci taksiti kanuni süresinde) ödenecektir.

Matrah artırmakla birlikte düzeltme işlemlerini yapmayan mükellefler hakkında ise matrah artırımı başvuru süresinin sonu itibarıyla gerekli işlemler vergi dairelerince yerine getirilecek, vergi ziyaı olması hâlinde tarh edilecek vergi için gecikme faizi matrah artırımı başvuru süresinin sonundan itibaren hesaplanacaktır. (Tebliğin (V/C-5.c.) Bölümü)

20. 2022 Yılında Matrah Artırımında Bulunan Mükelleflerin Bu Yıla Ait Geçici Vergilerin İadesinde Bir Kısıtlama Yapılacak mı?

2022 yılına yönelik matrah artırımında bulunan gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin, bu yıla ilişkin yıllık beyannamelerinde hesaplanan vergilerinden mahsup edilemeyen geçici vergiler iade edilmeyecektir. (7440 sayılı Kanun Geçici 1’inci Maddenin 1’inci Fıkrasının (ç) Bendi)

Hamza ERTEKİN
SMMM
E.Vergi Dairesi Müdür Yrd.
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.alomaliye.com/2023/04/10/7440-sayili-kanun-kapsaminda-2022-yili-gelir-ve-kurumlar-vergisi-matrah-artirimi/

Kaynakça

– 7440 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun

– Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair 7440 Sayılı Kanun Genel Tebliği (Seri No: 1)

11 Nisan 2023 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 32160

Türkiye Barolar Birliği Başkanlığından:

MADDE 1- 24/11/2020 tarihli ve 31314 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 22 nci maddesinde yer alan “toplamda elli dosyaya kadar açılan seri davalarda” ibaresinden sonra gelmek üzere “ilk on dosyadan sonra gelen” ibaresi, “toplamda yüz dosyaya kadar açılan seri davalarda” ibaresinden sonra gelmek üzere “ilk elli dosyadan sonra gelen” ibaresi, “toplamda yüzden fazla açılan seri davalarda” ibaresinden sonra gelmek üzere “ilk yüz dosyadan sonra gelen” ibaresi eklenmiştir.

MADDE 2- Bu Tarife yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

7440 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin 10 uncu fıkrası kapsamında pişmanlıkla, kanuni süresinden sonra kendiliğinden veya izah kapsamında verilecek beyannameler için e-Beyanname sisteminde özel onay bölümüne “7440” seçeneği eklenmiştir.

Bilindiği üzere, 7440 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin 10 uncu fıkrasında;

“(10) Bu Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak;

a) 213 sayılı Kanunun;

1) 371 inci maddesine göre beyan edilen matrahlar üzerinden tarh ve tahakkuk ettirilen vergilerin tamamı ile hesaplanacak pişmanlık zammı yerine bu Kanunun yayımı tarihine kadar Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın; bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde tamamen ödenmesi şartıyla pişmanlık zammı ve vergi cezalarının tamamının,

2) 30 uncu maddesinin dördüncü fıkrasına göre kendiliğinden veya 370 inci maddesi kapsamında verilen beyannameler (370 inci madde kapsamında bu Kanunun yayımı tarihi itibarıyla otuz günlük beyanname verme süresi geçmemiş olanlar ile bu Kanunun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen süre içinde yapılan tebligatlar üzerine verilmesi gereken beyannameler bu süre içinde verilerek bu Kanun hükümlerinden yararlanılabilir.) üzerinden tarh ve tahakkuk ettirilen vergilerin tamamı ile hesaplanacak gecikme faizi ve zam yerine bu Kanunun yayımı tarihine kadar Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın; bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde tamamen ödenmesi şartıyla gecikme faizi, zam ve vergi cezalarının tamamının,

tahsilinden vazgeçilir.”

hükmü yer almaktadır.

Anılan hüküm gereğince 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 370 inci maddesi kapsamında, 7440 sayılı Kanunun yayımı tarihi olan 12.03.2023 tarihi itibarıyla otuz günlük beyanname verme süresi geçmemiş ya da 31.05.2023 tarihine kadar (bu tarih dâhil) yapılan tebligatlar üzerine verilecek olan beyannameler için 31.05.2023 tarihine kadar 7440 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin 10 uncu fıkrası kapsamında Kanun hükümlerinden yararlanılabilecektir.

Buna göre; 12.03.2023 tarihi itibariyle izaha davet yazısı tebliğ edilmiş, izahta bulunulmuş ancak izah değerlendirme yazısı kendisine tebliğ edilmemiş mükellefler, izah değerlendirme yazısı kendisine iletilmiş olup bu yazı ile kendisine tanınan 30 günlük süre 12.03.2023 tarihi itibariyle geçmemiş olan mükellefler ve 12.03.2023 – 31.05.2023 tarihleri arasında izaha davet yazısı veya izah değerlendirme yazısı kendisine tebliğ olunan mükellefler 31.05.2023 (213 sayılı Kanunun 15 inci maddesine göre, Hazine ve Maliye Bakanlığınca mücbir sebep hâli ilan edilen yerlerde bu halin, başvuru süresince devam etmesi durumunda, bu yerlerdeki mükellefler için mücbir sebep halinin sona erdiği tarihi takip eden üçüncü ayın sonuna kadar) tarihine kadar izaha davet kapsamında beyanname verebilirler.

Buna istinaden, 7440 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin 10 uncu fıkrası kapsamında pişmanlıkla veya kanuni süresinden sonra kendiliğinden verilecek beyannameler 10.04.2023 tarihi itibariyle e-Beyanname sisteminden alınmaya başlanmıştır. Ancak söz konusu hükümden yararlanmak için, “Özel Onay” seçeneğinden “PIS” ile “7440” seçenekleri, “KSS” ile “7440” seçenekleri veya “İzah” ile “7440” seçenekleri birlikte seçilmelidir. Sadece “PIS”, sadece “KSS” veya sadece “İZAH” seçilerek onay verilmesi durumunda beyanname 7440 sayılı Kanun kapsamında kabul edilmemekte, dolayısıyla ödeme planı oluşmamaktadır.

Kamuoyuna duyurulur.

7440 SAYILI BAZI ALACAKLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASI İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUNUN 5 İNCİ MADDESİ KAPSAMINDA MATRAH VE VERGİ ARTIRIMI BEYANNAMELERİ

7440 sayılı Kanunun 5 inci maddesi kapsamında Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi, Yatırım İndirimi, Gelir ve Kurum Stopajları ile Katma Değer Vergisi yönünden matrah ve vergi artırımına ilişkin beyannameler Beyanname Düzenleme Programında Yeni (Matrah Artırımı) menüsüne eklenmiştir.

Kaynak: GİB/İVD

İhracat bedellerinin, gümrük beyannamesinde (GB) beyan edilen Türk parası veya döviz üzerinden yurda getirilmesi esastır.

  1. İhracat bedelleri, GB’de TL olarak beyan edilmişse TL olarak yurda getirilmesi mümkündür. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne (KKTC) 5.12.2022 tarihinden sonra yapılan ihracatta, GB’nin Türk lirası olarak beyan edilmiş olması ve ihracata ilişkin bedelin Türk lirası olarak tahsil edilmesi zorunludur.
  2. Türk lirası olarak tahsil edileceği beyan edilen ihracat bedelinin, kısmen veya tamamen döviz olarak kabulü de yapılabilir. Bu durumda GB’nin 22’nci hanesinde kayıtlı Türk lirası tutar, GB’nin düzenlendiği tarih ile bedelin bankaya getirildiği tarihteki Merkez Bankası döviz alış kurlarından lehe olanı esas alınarak, kabul edilecek döviz cinsine çevrilir.
  3. İhracat bedeli, GB’de döviz olarak beyan edilmişse ancak döviz olarak yurda getirilebilir. Döviz olarak beyan edilenden farklı bir döviz üzerinden de ihracat bedelleri yurda getirilebilir. Örneğin; ihracat, ABD doları üzerinden yapılmıştır; ihracat bedelleri kısmen veya tamamen başka bir döviz üzerinden (avro, Japon yeni vb.) yurda getirilebilir. Ancak getirilen bu dövizlerin TCMB tarafından alım-satımı yapılan, yurda getirilmesi kabul edilen bir döviz olması önem arz eder.
  4. Ancak döviz olarak beyan edilen ihracatta (Ukrayna ve Rusya’ya gerçekleştirilmiş veya gerçekleştirilecek ihracat işlemleri hariç)  TL olarak ihracat bedellerinin yurda getirilmesine izin verilmemektedir. Başka bir anlatımla döviz üzerinden yapılan ihracatta bedellerin döviz olarak  yurda getirilmesi gerekmektedir. Ancak Rusya ve Ukrayna’ya yapılan ihracatta GB’ler döviz üzerinden düzenlenmiş  olsa bile ihracat bedelleri TL olarak yurda getirilebilir.
  5. İhracat bedellerinin yurda getirilmesinde  en yaygın kullanılan yöntem, bankacılık sistemi üzerinden havale yoluyla bedellerin  yurt dışından gönderilmesi şeklindedir. Kambiyo Mevzuatı uyarınca bunun dışında başka yasal yollarla da ihracat bedellerinin yurda getirilmesi mümkündür. Bunlardan biri de  ihracatçı, ithalatçı veya bunlar adına hareket edenlerin yolcu beraberinde efektif olarak yurda ihracat bedellerinin getirilmesidir. Bu durumda  ihracat bedeli karşılığı efektiflerin gümrük idarelerine beyan edilmesi ve sonrasında  da  30 gün içinde bankalara  tevdi edilmesi şartı aranmaktadır.

Özetle;

  • TL veya dövizle ihracat yapılabilir. Dövizle yapılan ihracatta (Ukrayna ve Rusya hariç) sadece efektifin/dövizin yurda getirilmesi gerekmektedir. Beyan edilenden farklı bir döviz ülkeye getirilebilir. Döviz olarak ihracat bedelinin yurda getirileceği beyan edilen işlemlerde, TL ile ihracat bedeli ödemesi kabul edilmemektedir. Sadece savaş nedeniyle Ukrayna ve Rusya’dan Türk parası ile yapılan ihracat bedeli ödemeleri kabul edilmektedir.
  • TL ile yapılan ihracat işlemlerinde TL veya dövizle ödeme kabul edilebilir.
  • KKTC’ye 5.12.2022 tarihinden sonra yapılan ihracatlar, TL ile yapılmak zorundadır. R. Bülent DEMİRBAĞ

https://bulentdemirbag.com/yazilar/doviz-kambiyo/ihracat-bedelleri-hangi-doviz-cinsinden-yurda-getirilebilir-tl-olarak-ihracat-bedeli-odemesi-yapilabilir-mi/

TCMB, 20 Mart 2023 tarihli yazısıyla yurt içinde faaliyet gösteren bankalara nakdi ve gayri nakdi toplam 5 milyon TL ve üzerinde kredi borcu olan tüzel kişilerden, Sirkülerimiz ekinde yer alan “Özet Döviz Pozisyon Raporu” talep etmiştir.

Yazıya göre, yurt içinde faaliyet gösteren bankalardan nakdi ve gayri nakdi toplam kredi bakiyesi 5 milyon TL ve üzerinde kredi borcu olan banka ve finansal kuruluşlar dışındaki tüzel kişilerin, takip eden ayın ilk 10 iş günü içerisinde, bu raporlama amacıyla oluşturulan https://tcmbveri.gov.tr/ adresinde yer alan “Özet Döviz Pozisyon Raporu” linki üzerinden doldurarak TCMB’na bildirmeleri gerekmektedir.

İlk raporlama, Mart 2023 dönemi için alınacak olup, Mart ayı sonu itibariyle yukarıda belirtilen şartları taşıyan tüzel kişilerin raporlamalarını, 2023 Nisan ayının ilk 10 günü içinde yapmaları gerektiği belirtilmiştir. Şartları taşıyan tüzel kişi kredi borçlularının takip eden aylarda da stok kredi bakiyelerinin raporlama sınırı olan 5 milyon TL’nın üzerinde olması durumunda, raporlamalar aylık dönemler itibariyle yapılmaya devam edilecek olup her bir raporlama müteakip ayın ilk 10 iş günü içerisinde yapılacaktır. Raporlama gerekliliği kredi alacaklısı bankalar tarafından, müşterisi olan tüzel kişilere tebliğ edilecek ve bu görev risk ağırlığı en yüksek olan bankaya ait olacaktır. Son gün 14 Nisan 2023

Diğer yandan TCMB’nın web sitesinde, konuya ilişkin sıkça sorulan sorular bölümü yayınlanmıştır. Bu bölümde yer alan bilgiler ışığında aşağıdaki özet çıkarılmıştır:

1. Raporlamanın zamanında ve doğru bilgileri ihtiva edecek şekilde yapılması tüzel kişilerin sorumluluğundadır. TCMB idari kayıtları ile tutarlılık kontrolleri yapılabilmektedir. Hatalı bildirim olduğu konusunda tereddüt olursa TCMB raporlama yükümlüsü kredi borçlularıyla temasa geçebilecektir. 1211 Sayılı TCMB Kanunu’nun 68 inci maddesi uyarınca Kanunun 44 üncü maddesi uyarınca Bankaca istenilen bilgi ve belgeleri  vermeyen, gerçeğe aykırı veren veya belirlenen usul ve esaslara aykırı olarak veren gerçek kişiler ile tüzel kişilerin görevli ve ilgilileri hakkında bin günden iki bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.

2. Bildirimleri, T.C. Ticaret Bakanlığı Merkezi Sicil Kayıt Sisteminde (MERSİS) kayıtlı firma yetkilileri ve/veya MERSİS’te kayıtlı firma yetkilileri tarafından sistemde tanımlanan diğer kullanıcılar tarafından yapılabilir. Diğer kullanıcıların tanımlanarak yetkilendirilmesi ve gerektiğinde yetkilerinin iptal edilmesi MERSİS’te kayıtlı firma yetkililerinin sorumluluğundadır.

3. Yurt içi tüm bankalardan nakdi ve gayri nakdi toplam kredi bakiyesi 5 milyon TL ve üzerinde olan borçlu tüzel kişilere, en yüksek kredi riski olan banka tarafından raporlama yapma gerekliliği bildirilecektir.

4. Bildirim yükümlülüğü kapsamına Türk Lirası ve yabancı para nakdi ve gayri nakdi kredilerin tamamı girmektedir. Bir başka deyişle Türkiye’de faaliyet gösteren bankalara Türk Lirası veya yabancı para cinsinden olsun toplam 5 milyon TL ve üzeri kredi borcu olanlar raporlama mükellefiyeti altındadır. Diğer yandan bu hesaplamaya, banka dışında Türkiye’de bulunan diğer gerçek veya tüzel kişilere olan borçlar ile banka olsun olmasın yurt dışında mukim olan kişilere olan borçlar dahil edilmeyecektir. Diğer yandan kredi bakiyesi hesaplamasına sadece anapara tutarı dahil edilecek, tahakkuk eden faiz tutarları dahil edilmeyecektir.

Bankalardan temin edilen leasing veya faktöring kredileri de hesaplamaya dahil edilecek, banka olmayan kuruluşlardan temin edilen leasing ve faktoring kredileri dahil edilmeyecektir.

5. Bildirim mükellefiyeti, her ayın son iş günü itibariyle belirlenecek, ayın son günü toplam kredi borcu 5 milyon TL ve üzerinde olan tüzel kişiler ertesi ayın ilk on iş günü içerisinde raporlama yapacaklardır. Kreditör bankalar ayın son iş günü Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi nezdindeki KRM (Ticari Kredi Bilgileri) veya KLKR (Kredi Limit-Kredi Risk-Tasfiye Olunacak Alacak Bilgileri) verilerinden kapsama giren borçluları tespit edecek ve raporlama mükellefiyetini (en yüksek kredi riski olan banka tarafından) kredi borçlusu tüzel kişilere bildireceklerdir.

6. Şayet ay sonu kredi bakiyesi 5 milyon TL’nın altındaysa o ay için raporlama yapılmayacaktır.

7. 15 milyon USD ve üzerinde yabancı para nakdi kredi bakiyesi olduğu için Sistemik Risk Veri Takip Sistemine bildirim yapmakta olanlar bu bildirimi yapmaya devam edecekler, “Özet Döviz Pozisyon Raporu” veriyor olmaları bu bildirimi yapma mecburiyetlerine son vermeyecektir.

8. Hesapların ölçümü ve değerlemesinde aksi belirtilmediği sürece Vergi Usul Kanunu ve ilgili diğer düzenlemeler dikkate alınacaktır. Raporun ayrı bir sayfasında hesap kalemlerine ilişkin detaylı açıklama mevcuttur. Vergi Usul Kanunu uyarınca raporlamaya yapmayan veya konsolide raporlama yapacak tüzel kişiler, durumlarını This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.adresine bildirecektir.

9. Veri formu içerisinde belirli bilanço kalemlerine yer verilmiş olup bilanço ana toplam (aktif-pasif toplamı) veya ara toplamı (varlık-yükümlülük toplamları) gibi ilave hesaplama gerektirecek tutarlar istenmemektedir. Sadece talep edilen kalemlere ilişkin bakiye bilgisi istendiğinden ayrıca mizan hazırlanması gerekmemektedir.

Her hesap için açıklama kalemlerin üzerine gelindiğinde görebilmektedir. Ayrıca uygulamada yardımcı olması amacıyla her hesaba yazılacak olan tutarların Tek Düzen Hesap Planı çerçevesinde karşılığı “İlgili hesaplar” başlığı altında yer almaktadır. “İlgili hesaplar” altında düzenleyici hesapların bulunması halinde bu tutarların netleştirilmesi ve ilgili kaleme o şekilde yazılması gerekmektedir.

Ancak firmanın muhasebe uygulamaları çerçevesinde belirli tutarların çeşitli nedenlerle (hesabın takibi, cari hesap takibi gibi) farklı hesap kodları altında izlemesi durumunda ilgili tutarlar hesap açıklamasında belirtilen tanımı karşılayan ilgili hesaba yazılmalıdır.

Alacak ve borç hesapları için reeskont hesaplanması yapılmayacaktır. Stoklar, alacak ve borçlar kalemleri en son kesinleşmiş veri ile diğer parasal kalemler en güncel haliyle bilançoya yansıtılacaktır.

Pasif kaynaklı tüm bilanço verileri pozitif değer olarak girilecektir. Aktif Toplamı, Pasif Toplamı ve Net Bilanço İçi Yabancı Para Pozisyonu veri girişi sonrası otomatik olarak hesaplanacaktır; bu alana manuel giriş yapılmayacaktır.

Veri formu içerisinde belirli bilanço kalemlerine yer verilmiş olup bilanço ana toplam (aktif-pasif toplamı) veya ara toplamı (varlık-yükümlülük toplamları) gibi ilave hesaplama gerektirecek tutarlar istenmemektedir. Sadece talep edilen kalemlere ilişkin bakiye bilgisi istendiğinden ayrıca mizan hazırlanması gerekmemektedir.

Tüm tutarlar, yabancı para cinsinden hesap bakiyelerinin Türk Lirası cinsinden karşılığı olarak raporlanacaktır. Buna göre ABD doları, Euro ve diğer yabancı para, raporlama tarihi itibarıyla geçerli olan ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından yayımlanan döviz alış kurları kullanılarak Türk Lirasına çevrilecek ve toplanarak ilgili alanlara yazılacaktır.

10. Tüm tutarlar, yabancı para cinsinden hesap bakiyelerinin Türk Lirası cinsinden karşılığı olarak raporlanacaktır. Buna göre ABD doları, Euro ve diğer yabancı para, raporlama tarihi (Kredi bakiyesinin hesaplandığı ay sonu olduğunu düşünüyoruz) itibarıyla geçerli olan ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından yayımlanan döviz alış kurları kullanılarak Türk Lirasına çevrilecek ve toplanarak ilgili alanlara yazılacaktır.

11. Özet Döviz Pozisyonu Formu, raporlama yükümlülüğünün doğduğu ayın sonundaki mevcut döviz pozisyonu ve bu tarihten sonraki üç aya ilişkin yabancı para varlık ve yükümlülük oluşumu dikkate alınarak raporlanacaktır. Ayrıca tüm vadelere ilişkin pozisyon durumu da bilgi amaçlı olarak doldurulacaktır.

12. Bildirilecek rapor YMM veya bağımsız denetim onayına tabi olmayacaktır.

Saygılarımızla.

(Kaynak: BDO TÜRKİYE | 10.04.2023)

Hepimizin bildiği üzere, Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair 7440 Sayılı Kanun Genel Tebliği (Seri No: 1) 25 Mart 2023 tarihinde resmi gazetede yayımlandı.

Sürecin başından beri, 2022 yılı kurumlar vergisi matrah artırımın nasıl yapılacağı ile ilgili kafa karışıklığı çok fazlaydı. Bunun en büyük nedeni ise henüz 2022 yılına ilişkin Kurumlar Vergisi Beyannamesinin beyan edilmemiş olmamasıydı.

Peki, beyan edilmeyen bir verginin matrahı nasıl artırılacak?

Ancak, yayımlanan Tebliğ ile birlikte süreç netleşti.

Kurumlar Vergisi Beyannamesinde Matrah Artırımı İçin Ayrı Bir Satır Açıldı!

2022 yılı Kurumlar Vergisi beyannamesinde beyan edilen vergi matrahı, 2022 matrah artırımı için olması gereken asgari matrahtan düşük olanlar, artıracakları matrah tutarını beyannamede ayrı bir satırda beyan edecekler.

Bu nedenle, 2022 yılı Kurumlar Vergisi beyannamesinde “7440 s. Kanun GEÇİCİ MADDE 1- KAPSAMINDA KURUMLAR VERGİSİNE YÖNELİK ARTIRILAN MATRAH “adı altında ayrı bir satır açılmış oldu.

Peki, bu ne anlama geliyor?

Örneğin, Mükellefin, 2021 Yılı Kurumlar Vergisi beyannamesinde 1.000.000,00 TL, 2022 yılı 3.dönem geçici vergisi beyannamesinde 1.500.000,00 TL, 2022 yılı kurumlar vergisi beyannamesinde 500.000,00 TL vergi matrahı oluşmuştur.

Burada, matrah artırımında kıyas hükümleri dikkate alınacağından, en yüksek rakam olan 1.000.000,00 TL * (%122,93) = 2.229.300,00 TL, 2022 yılı matrah artırımında baz alacağınız rakam olarak karışımıza çıkıyor.

Gelelim, Aradaki Farka!

2022 yılı matrah artırımında baz alacağınız rakamı belirledikten sonra, geriye beyan etmek kalıyor.

Yukarıdaki örnekte belirtildiği üzere, mükellefin 2022 yılında - normal şartlar altında - 500.000,00 TL kurumlar vergisi matrahı oluşuyordu.

Ancak, matrah artırımı yapacaksınız, güncel kurumlar vergisi matrahınız artık, 2.229.300,00 TL!

Nasıl Mı?

Beyanname üzerinden ilerleyelim.

Görüldüğü üzere, mükellefin 2022 yılında 500.000,00 TL bilanço karı oluşmuştur.

Ancak, mükellef, 2022 yılında kurumlar vergisi matrah artırımı yapmak istiyor.

Peki, Şimdi Ne Olacak?

Öncelikle aradaki farkı bulmanız gerekiyor.

Yani, 2021 kurumlar vergisinde beyan edilen 1.000.000,00 TL kurumlar vergisi matrahının %122,93 ile çarpılması sonucu oluşan 2.229.300,00 TL’den 500.000,00 TL düşmeniz gerekli.

Kısaca, 2.229.300 – 500.000 = 1.729.300 TL’yi kurumlar vergisi beyannamesine ilave etmeniz ve oluşacak yeni tutar üzerinden %23 kurumlar vergisi ödemeniz gerekiyor.

Yani, bulduğunuz farkı, kurumlar beyanında “7440 s. Kanun GEÇİCİ MADDE 1- KAPSAMINDA KURUMLAR VERGİSİNE YÖNELİK ARTIRILAN MATRAH “satırında ayrıca beyan etmeniz gerekiyor.

Görüldüğü üzere, mükellef matrah artırımı yapmasaydı, 500.000 TL üzerinden %23 kurumlar vergisi ödeyecekti. Yani, 115.000,00 TL.

Ancak, bir anlamda yeni kurumlar vergisi matrahı 2.229.300 TL olduğu için 512.739,00 TL kurumlar vergisi olarak ödenecek!

Aradaki, 397.739,00 TL matrah artırımı yapacağı için, yeni kurumlar vergisi tutarı olmuş oldu.

Özetlersek;

Şayet, 2022 yılında matrah artırım yapmak istiyorsanız, kurumlar vergisinin maliyetini de atlamayın.

Çünkü, yalnızca matrah artırımının vergisi değil, aynı zamanda kurumlar vergisi de ödeyeceksiniz.

Kısaca, alternatif maliyet yapmanız şart.

Sonrasında, karar sizin.

11.04.2023

Berkay Özgüven
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Kaynak: www.MuhasebeTR.com

T.C

YARGITAY

10. HUKUK DAİRESİ

Esas No: 2021/8608

Karar No: 2022/3591

Tarihi: 15.03.2022

» İş Kazasından Doğan Maddi Tazminat

» İş Göremezlik Derecesinin Tespiti

» İş Göremezlik Tespitinin Kurum İçin Bağlayıcı Olması İçin Kuruma Karşı da Dava Açılmasının Gerektiği

» Maddi Tazminat Hesabına Esas Alınacak Yaşam Tablosu

» Emsal Ücret Araştırması Yapılmasının Gerektiği

ÖZET: Somut olayda olduğu gibi Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda (tazminat davaları) öncelikle haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından sigortalıya bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin tazminattan düşülmesi gerektiği Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir. Diğer yandan, sigortalıya bağlanacak gelir ve hükmedilecek tazminatın miktarını doğrudan etkilemesi nedeniyle, işçide oluşan meslekte güç kayıp oranının hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeksizin kesin olarak saptanması gerekir. Kural olarak Yüksek Sağlık Kurulunca verilen karar Sosyal Güvenlik Kurumunu bağlayıcı nitelikte ise de, diğer ilgililer yönünden bir bağlayıcılığı olmadığından Yüksek Sağlık Kurulu Kararına itiraz edilmesi halinde inceleme Adli Tıp Kurumu aracılığıyla yaptırılmalıdır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 28.06.1976 günlü, 1976/6-4 sayılı Kararı da bu yöndedir.

Adli Tıp 3. İhtisas Kurulundan alınacak rapor ile Yüksek Sağlık Kurulu Kararı arasında sürekli iş göremezlik oranına yönelik görüş ayrılığı bulunduğu takdirde çelişkinin giderilmesi için dosyanın Adli Tıp 2. Üst Kuruluna gönderilerek çıkacak sonuca göre karar verilmesi gerekir.

O halde, davalının sürekli iş göremezlik oranına yönelik itirazlarının giderilmesi için öncelikle Yüksek Sağlık Kurulundan ve giderek Adli Tıp 3. İhtisas Kurulundan ve gereği halinde Adli Tıp 2. Üst Kurulundan rapor alınmak suretiyle davacının sürekli iş göremezlik oranının kesinleştirilmesi, öte yandan bu kesinleşecek sürekli iş göremezlik oranının dosyada tespit olunan %45,2 oranından az veya fazla olması halinde bu durumun sigortalıya bağlanacak gelirin ilk peşin sermaye değerini etkileyeceği gözetilerek davacı tarafa kesinleşen bu oran üzerinden kuruma başvurarak kendisine gelir bağlatmak üzere önel vermek, kurumca istemin reddi halinde ise davacıya bu oranın kurum tarafından da bağlayıcı olması yönünden maluliyet tespit davası açmak üzere önel vermek, açılacak bu dava sonucunu bekleyerek bağlanacak gelirin rücuya kabil kısmını hükme esas alınacak rapordan tenzil etmekten ibarettir.

Gerek destek kaybından kaynaklı hak sahipleri tarafından, gerek ise de iş göremezlikten kaynaklı sigortalının kendisi tarafından açılan maddi tazminat davalarında, tazminatın hesaplanmasında, gerçek ücretin esas alınması ön koşuldur.

Öncelikle davacı sigortalının olay tarihinde davaya konu iş kazasının gerçekleştiği işyerinde yaptığı işi belirlemek, devamla kaza tarihindeki yaşı ve kıdemini dikkate alarak, TÜİK, Çevre Şehircilik Bakanlığı rayiç ücretleri ile (sendikalı işçi olması halinde sendikadan bildirilen ücretin dikkate alınacağını gözetip) sendikalı olmayan işçi için sendika haricindeki meslek odalarından davacının alabileceği ücreti tespit etmek, hesap raporunda da bakiye ömür tablosu olarak TRH-2010 tablosunu esas alarak yapılacak hesaptan, yukarıdaki tespite göre tespit olunacak gelirin ilk peşin sermaye değeri ile geçici iş göremezlik ödeneğinin 6098 sayılı TBK 55.maddesi kapsamında rücu edilebilecek kısmını tenzil ederek sonucuna göre davacının maddi tazminat alacağını belirlemek ve sonucuna göre davacının maddi ve manevi tazminat istemi ile ilgili sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir.

DAVA: Dava, iş kazası nedeniyle sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının tazmini istemine ilişkindir.

İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabul ve kısmen reddine ilişkin kararın davacı ve davalıların vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi5. Hukuk Dairesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı ve davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan, davacı ve davalılardan …………….. İnş. Taah. Nak. Pvc Demir Doğrama ve Ürünleri Tekstil Ürün Gıda ve İhtiyaç Mad. San. ve Tic Ltd. Şti. vekilleri tarafından da duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 15/06/2021 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü duruşmalı temyiz eden davalı …………………… İnş. Taah. Nak. Pvc Demir Doğrama ve Ürünleri Tekstil Ürün Gıda ve İhtiyaç Mad. San. ve Tic Ltd. Şti. adına Av. Engin ……………………….. ile davacı adına Av. Ayşe ………………… ve temyiz eden davalı ……………….Yapı Endüstrisi ve Tic. A.Ş. geldiler. Duruşmaya başlanarak, hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün noksanların giderilmesi yönünden dosya mahalline iade edildikten, mahallince noksanlar ikmal edilip dosya dairemizin yukarıdaki esas numarasına kaydı yapıldıktan ve Tetkik Hâkimi Güner Durmuş tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

I- İSTEM:

Davacı vekili asıl dava dosyasının dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin iş kazası geçirmesi nedeniyle asıl dava dosyasında fazlaya ilişkin talep hakkı saklı kalmak üzere 1.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş, ıslah dilekçesiyle maddi tazminat istemini 239.776,94 TL’ye artırmıştır.

Davacı vekili birleşen dava dosyasının dava dilekçesinde özetle: müvekkili lehine aynı iş kazasında uğradığı manevi kayıp nedeniyle 100.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.

II- CEVAP:

Davalı ………………. İnşaat Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle: iş kazasında kusurun tamamen davacıya ait olduğunu, müvekkilinin yasal zorunluluktan doğan tüm sorumluluklarını yerine getirdiğini ve gerekli iş güvenliği önlemlerini alıp eğitimlerini verdiğini beyanla açılan davanın reddi talep edilmiştir.

Davalı ……………… Yapı Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle: kazanın meydana gelmesinde kazazede işçinin ağır kusuru olduğunu, bu ağır kusurun illiyet bağını kesmediğini, ortada davacıya ait ilgili kurumlardan alınmış ne iş görmezlik derecesini gösteren bir belge ne de maluliyet oranı bulunduğunu, davacının geçirmiş olduğu kazadan, müvekkil firma ile diğer davalı arasında imzalanan taşeronluk sözleşmesi gereğince müvekkil firmanın sorumlu tutulamayacağını, iş güvenliği ve iş sağlığı konusunda her türlü tedbirin de alındığını beyanla davanın reddi talep edilmiştir.

III- MAHKEME KARARI:

A-İLK DERECE MAHKEME KARARI

İlk derece mahkemesince; “1-Maddi tazminat talebinin Kısmen Kabulü ile, 159.513,70 TL maddi tazminatın 29.08.2014 olan kaza tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,

2-Manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile, 45.000 TL manevi tazminatın 29.08.2014 olan kaza tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,” karar verilmiştir.

B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI:

Bölge Adliye Mahkemesince “Davacı ve davalıların yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun HMK.nun 353/1-b.1maddesi gereğince esastan reddine” karar verilmiştir.

IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle: Bölge Adliye Mahkemesinin duruşma açarak inceleme yapması gerektiğini, müvekkilinin hesaba esas ücretinin az belirlendiğini, müvekkilinin daha önce aynı bölge de milletvekili lojmanları inşaatı işinde çalışması nedeniyle 2012 yılında günlük ücretinin 70,00 TL olarak belirlendiği ücret alacağı dosyasının bulunduğu dikkate alındığında2014 yılındaki kazada günlük ücretin 100,00 TL olarak kabulü gerektiğini, hükme esas bakiye ömür tablosunun TRH-2010 isimli tablo olması gerektiğini, kararın verildiği yıl asgari ücret verilerinin rapora yansıtılması gerektiğini, müvekkiline verilen %40 kusurun yerinde olmadığını, SGK müfettişinin müvekkiline %20 kusur verdiğini, emniyet kemeri teslimimin yeterli olmadığı aynı zamanda kullanmasını da temin etmesi gerektiğini, tanık Hasan ………………….’nun emniyet kemerinin bağlanacağı yer olmadığını beyan etmiş olduğunun kusurun tayininde gözetilmesini, manevi tazminat alacağının az belirlendiğini beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.

Davalı ……………….. Yapı Şirketi vekili temyiz dilekçesinde özetle: davacı kusurunun %40’ tan fazla kabulü gerektiğini, ceza dava dosyasında alınan rapora göre davacının asli kusurlu olduğunun tespit edildiğin, davacının emniyet kemerini kullanmadığının tespit edildiğini, nitekim davacının iş kazasından önce emniyet kemerini kullanmadığı için uzmanlarca uyarıldığını, davacıda tespit olunan sürekli iş göremezlik oranına yönelik itirazlarının Yüksek Sağlık Kurulu ve Adli Tıp Kurumundan alınacak raporlarla giderilmesi gerektiğini, davacıya %45,2 oranında verilen sürekli iş göremezlik oranının yerinde olmadığını, davacı asilin her duruşmaya katıldığını ve hali hazırda çalışmakta olduğunu, ücret konusunda da dava dilekçesinde bir iddia olmadığından asgari ücret üzerinden hesap yapılması gerektiği halde ücret araştırması yapılmasının talep aşımı niteliğinde olduğunu, diğer davalı ile arasında asıl- alt işveren ilişkisi olmadığını, davacıya verilen bir emir talimat olmadığını emsal nitelikteki dosyalarda müvekkilinin asıl işveren olarak kabul edilmediğini, müvekkili şirketin şantiyede İSG eğitim ve malzemeleri konusunda denetim yaptığını, her hafta iş sağlığı ve güvenliği koordinasyon toplantılarının yapıldığını, maddi ve manevi tazminat miktarlarının fahiş olarak belirlendiğini, hesap ek raporda kök raporun hatalı olduğunun tespit edildiğini beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.

Davalı ………………. İnşaat Şirketi vekili temyiz dilekçesinde özetle: ceza ve rücu dava dosyalarını bekletici mesele yapılması gerektiğini, hakimin reddi talebinin kabulü gerektiğini, Ceza dava dosyasında Tanık Hasan ………….’un “işverenin emniyet tedbirleri almadığına dair SGK müfettişine beyanını davacının emekli olmak için kendisine yalvarması üzerine verdiğini, davacıya emniyet kemeri verildiği halde, davacının bu kemeri söküp takmamak için emniyet kemerini kullanmadığını ,mühendis Sadullah’ın kendisine bu hususta kızdığını inşaatta düşmeyi hafifletici alanlar olduğunu, davacının işini çabuklaştırmak için kalas üzerinde çalışırken kaza geçirdiğini” beyan ettiği bu tanık beyanı dikkate alınmadan karar verildiğini beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.

V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:

Dava iş kazasında sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesine ilişkindir.

1- Mahkemece hükme esas alınan kusur oranlarının yerinde olmakla beraber, taraflar arasında davacı sigortalının iş kazası sonucu tespit olunan sürekli iş göremezlik oranı noktasında uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmaktadır.

Somut olayda olduğu gibi Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda (tazminat davaları) öncelikle haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından sigortalıya bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin tazminattan düşülmesi gerektiği Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir. Diğer yandan, sigortalıya bağlanacak gelir ve hükmedilecek tazminatın miktarını doğrudan etkilemesi nedeniyle, işçide oluşan meslekte güç kayıp oranının hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeksizin kesin olarak saptanması gerekir.

5510 sayılı Yasa’nın 18. maddesinde Kurumca yetkilendirilen hekim veya sağlık kurullarından istirahat raporu alınmış olması şartıyla; iş kazası nedeniyle iş göremezliğe uğrayan sigortalıya her gün için geçici iş göremezlik ödeneği verileceği, 19 ncu maddesinde iş kazası sonucu oluşan hastalık ve özürler nedeniyle Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık Kurulları tarafından verilen raporlara istinaden Kurum Sağlık Kurulunca meslekte kazanma gücü en az %10 oranında azalmış bulunduğu tespit edilen sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanacağı; iş kazası ve meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezlik hallerinde meslekte kazanma gücündeki kayıp oranının belirlenmesine ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esasların Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği bildirilmiştir.

5510 sayılı Yasa’nın 95. maddesine göre “Bu Kanun gereğince, yurt dışında tedavi için yapılacak sevklere, çalışma gücü kaybı, geçici iş göremezlik ödeneklerinin verilmesine ilişkin raporlar ile iş kazası ve meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücü veya çalışma gücü kaybına esas teşkil edecek sağlık kurulu raporlarının usûl ve esaslarını, bu raporları vermeye yetkili sağlık hizmeti sunucularının sahip olması gereken kriterleri belirlemeye, usulüne uygun olmayan sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeleri düzenleyen sağlık hizmet sunucusuna iade edecek belirlenen bilgileri içerecek şekilde yeniden düzenlenmesini istemeye Kurum yetkilidir. Usulüne uygun sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeler ile gerekli diğer belgelerin incelenmesiyle; yurt dışında tedavi için yapılacak sevklere, vazife malullük derecesini, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu tespit edilen meslekte kazanma gücünün kaybına veya meslekte kazanma gücünün kaybı derecelerine ilişkin usûlüne uygun düzenlenmiş sağlık kurulu raporları ve diğer belgelere istinaden Kurumca verilen karara ilgililerin itirazı halinde, durum Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanır.

Kural olarak Yüksek Sağlık Kurulunca verilen karar Sosyal Güvenlik Kurumunu bağlayıcı nitelikte ise de, diğer ilgililer yönünden bir bağlayıcılığı olmadığından Yüksek Sağlık Kurulu Kararına itiraz edilmesi halinde inceleme Adli Tıp Kurumu aracılığıyla yaptırılmalıdır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 28.06.1976 günlü, 1976/6-4 sayılı Kararı da bu yöndedir.

Adli Tıp 3. İhtisas Kurulundan alınacak rapor ile Yüksek Sağlık Kurulu Kararı arasında sürekli iş göremezlik oranına yönelik görüş ayrılığı bulunduğu takdirde çelişkinin giderilmesi için dosyanın Adli Tıp 2. Üst Kuruluna gönderilerek çıkacak sonuca göre karar verilmesi gerekir.

Bu açıklamalar doğrultusunda somut olayda 29.08.2014 tarihli iş kazası neticesinde sigortalının sürekli iş göremezlik oranının kurum sağlık kurulu raporuna göre % 45,2 olarak tespit edildiği; davalı tarafça temyiz itirazlarında tekrar edildiği şekilde anılan rapora itiraz edildiği halde davalı tarafın itirazın karşılanması için yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda rapor alınmadığı anlaşılmaktadır.

O halde, davalının sürekli iş göremezlik oranına yönelik itirazlarının giderilmesi için öncelikle Yüksek Sağlık Kurulundan ve giderek Adli Tıp 3. İhtisas Kurulundan ve gereği halinde Adli Tıp 2. Üst Kurulundan rapor alınmak suretiyle davacının sürekli iş göremezlik oranının kesinleştirilmesi, öte yandan bu kesinleşecek sürekli iş göremezlik oranının dosyada tespit olunan %45,2 oranından az veya fazla olması halinde bu durumun sigortalıya bağlanacak gelirin ilk peşin sermaye değerini etkileyeceği gözetilerek davacı tarafa kesinleşen bu oran üzerinden kuruma başvurarak kendisine gelir bağlatmak üzere önel vermek, kurumca istemin reddi halinde ise davacıya bu oranın kurum tarafından da bağlayıcı olması yönünden maluliyet tespit davası açmak üzere önel vermek, açılacak bu dava sonucunu bekleyerek bağlanacak gelirin rücuya kabil kısmını hükme esas alınacak rapordan tenzil etmekten ibarettir.

2- Taraflar arasında maddi tazminatın hesabına esas bakiye ömür tablosu ile ücretin tespiti noktasında da uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmaktadır.

Uygulamada, (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin kabulüne göre de; sigortalının veya hak sahibinin bakiye ömürlerinin tespiti noktasında 1931 tarihli “PMF (Population Masculine etFeminine)” Fransız yaşam tablosundan yararlanılmakta ise de; Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin ortak çalışmalarıyla “TRH2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunun 2012/32 sayılı Genelgesiyle de ilk peşin sermaye değerlerinin hesabında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir.

Gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda, Dairemizin kurum tarafından açılan rücu davalarında da istikrarlı bir şekilde uyguladığı üzere, ülkemize özgü ve güncel verileri içeren, “TRH 2010” tablosunun iş kazası ve meslek hastalığından kaynaklı maddi tazminat davalarında da bakiye ömrün belirlenmesinde nazara alınması gerektiği açıktır. (Dairemizin 23.02.2021 tarih ve 2020/9717 E- 2021/2003 K sayılı ilamı da bu yöndedir)

Gerek destek kaybından kaynaklı hak sahipleri tarafından, gerek ise de iş göremezlikten kaynaklı sigortalının kendisi tarafından açılan maddi tazminat davalarında, tazminatın hesaplanmasında, gerçek ücretin esas alınması ön koşuldur.

Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödemek amacıyla zaman zaman iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Gerçek ücretin ise; öncelikle toplu iş sözleşmesi ile imzalı bordrolara, bunların yokluğu halinde ise işçinin kıdemi ve yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücrete göre tespit edileceği, işyeri veya sigorta kayıtlarına geçmiş olan miktarın ücret olarak değerlendirilemeyeceği, Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir.

Somut olayda, davacı sigortalının kalıp söküm işinde çalışmaktayken kaza geçirdiği anlaşılmakla beraber inşaat işyerinde yaptığı işin niteliği noktasında gerekli inceleme ve araştırmanın yapılmadığı, hükme esas alınan hesap raporunda Ankara İnşaat Sanatkarları Esnaf ve Sanatkarları Odasından bildirilen kalıp ustası işçi ücreti dikkate alınarak asgari ücretin yaklaşık 1,60 katı düzeyindeki ücret dikkate alınarak hesap yapıldığı anlaşılmaktadır.

Bu açıklamalar doğrultusunda mahkemece yapılacak iş, öncelikle davacı sigortalının olay tarihinde davaya konu iş kazasının gerçekleştiği işyerinde yaptığı işi belirlemek, devamla kaza tarihindeki yaşı ve kıdemini dikkate alarak, TÜİK, Çevre Şehircilik Bakanlığı rayiç ücretleri ile (sendikalı işçi olması halinde sendikadan bildirilen ücretin dikkate alınacağını gözetip) sendikalı olmayan işçi için sendika haricindeki meslek odalarından davacının alabileceği ücreti tespit etmek, hesap raporunda da bakiye ömür tablosu olarak TRH-2010 tablosunu esas alarak yapılacak hesaptan, yukarıdaki tespite göre tespit olunacak gelirin ilk peşin sermaye değeri ile geçici iş göremezlik ödeneğinin 6098 sayılı TBK 55.maddesi kapsamında rücu edilebilecek kısmını tenzil ederek sonucuna göre davacının maddi tazminat alacağını belirlemek ve sonucuna göre davacının maddi ve manevi tazminat istemi ile ilgili sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir.

Mahkemece, açıklanan bu maddi ve hukuki esaslar gözetilmeden yazılı biçimde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davacı ve davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesinin, davacı ve davalılar vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde yatıran davacı ve davalı taraflara iadesine, Dairemizde icra edilen duruşmada taraflar kendilerini vekille temsil ettirmiş olmaları nedeniyle 3.815 TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 3.815 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 15.03.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Geçtiğimiz hafta Çarşamba günü 7440 sayılı Kanun uygulamasına ilişkin TÜRMOB tarafından online bir eğitim toplantısı (webinar) düzenlendi. Bu eğitim TÜRMOB’un youtube kanalından canlı olarak da yayınlandı. Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 3 değerli daire başkanı Zekai Çenge, Gökhan Özçubuk ve Kamil Özkan da konuşmacılar arasındaydılar.

Eğitimde 7440 sayılı Kanununun önce kapsamı anlatıldı, sunumların ardından dinleyicilerin soruları yanıtlandı.

Sorulan sorulardan bazıları oldukça önemliydi. Cevaplar da Gelir İdaresi Başkanlığı’nın en yetkililerinden gelince, bunları ve sunumlar sırasında aldığım notları kısaca özetlemek istedim.

Yeri gelmişken İdare’nin üst düzeyde katılım sağladığı ve online olarak herkese açık olan bu tür eğitimleri oldukça faydalı bulduğumu belirtmeliyim. Bu toplantılarda geniş bir dinleyici kitlesi hem birinci ağızdan düzenlemelerin kapsamını öğrenme imkanı elde ediyor hem de sorularının cevaplarını doğrudan resmi makamlardan öğrenebiliyor. Bu açıdan bu eğitim de oldukça başarılıydı. Ben çok faydalandım. Toplantıyı hem düzenleyenlere hem de değerli katılımcılara bu vesileyle teşekkür etmek isterim. Umarım bu tür toplantıları daha sık görürüz.

Ek vergiye ilişkin konular

1) Toplantıda yaklaşık 1 milyon 60 bin kurumlar vergisi mükellefinden 2022 yılı 3. geçici vergi dönemi beyannamelerinde indirim/istisna beyan eden 61 bin mükellef bulunduğu, bunların da yaklaşık 17 bininin ek vergiye tabi olacağının tahmin edildiği belirtildi.

Dolayısıyla, ek verginin 1 milyon 60 bin kurumlar vergisi mükellefinden 17 bin gibi sınırlı sayıda bir mükellefi etkileyeceği anlaşılıyor. Oran olarak ise %1,7’ye takabül ediyor.

İdare'nin, bu konudaki tartışmaları makul görmekle birlikte ek verginin bu kadar sınırlı bir mükellef grubundan alınmasını bir sorun görmediğini anladım. Çünkü ek verginin kurumlar vergisi matrahı üzerinden alınması öngörülseydi, benzer tartışmaların o zaman da yapılacağını, ek vergiye hiç itirazın olmayacağı bir alternatifin olmadığını düşünüyor.

2) Ek vergiye tabi indirim ve istisnalardan yıl sonunda vazgeçilip geçilemeyeceği konusu uygulamada çokça tartışılıyor. Toplantıda bu konuya da değinildi.

Mükelleflerin 2022 yılı 3. geçici vergi dönemi beyannamelerinde yararlandıkları istisnalardan/indirimlerden kurumlar vergisi beyannamesinde faydalanmaktan vazgeçmelerinin kabul gören bir yaklaşım olmayacağı, İdarenin genel olarak istisnadan vazgeçilmesine sıcak bakmadığı ifade edildi.

Burada şartlı istisna ve mutlak istisna ayrımı yapılmadı ama bu ayrımın önemli olduğunu düşünüyorum. Tebliğde bu konuda bir açıklama yapılacaksa bu ayrıma dikkat edilmesi gerekir.

3) 6 Şubat 2023 tarihli depremler nedeniyle mücbir sebep ilan edilen yerlerde fabrikası veya şubesi bulunduğu halde kurumlar vergisi mükellefiyeti başka illerde olan mükelleflerin ek vergi karşısındaki durumu da toplantıda bahsedilen diğer bir konu oldu.

Bu mükelleflerin ek vergiyi ödemeleri gerekeceği, bu konudaki itirazlarda haklılık payı bulunduğu ancak yasal düzenlemenin açık olduğu ve bunlar için bir muafiyet olmadığı dile getirildi.

Gerçekten de ek vergiye ilişkin yasal düzenlemede 6/2/2023 tarihi itibarıyla, Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Elazığ, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa illeri ile Sivas İlinin Gürün İlçesinde kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunanların ek vergiden muaf olduğu belirtiliyor.

Bu düzenleme gereği, faaliyetlerinin tamamı veya önemli bir kısmı bu yerlerde olan mükellefler sırf kurumlar vergisi mükellefiyeti bu yerler dışında olduğu için ek vergi ödemek zorunda kalacaklar. Yasal düzenleme açık olduğundan, tebliğde bu mükelleflerin durumuna ilişkin farklı bir değerlendirme yapılmayacağı anlaşılıyor.

Diğer yandan, bu mükellefler Maliye Bakanlığınca deprem nedeniyle ilan edilen mücbir sebep kapsamına da doğrudan girmiyor. Ancak bunların münferit başvuruları halinde, durumları İdare tarafından değerlendirilip, mücbir sebep kapsamında oldukları kabul edilebiliyor. Yasal düzenlemede muafiyet kapsamındaki mükellefler mücbir sebep ilanıyla ilişkilendirilmediğinden, mükellefin mücbir sebep halinde olduğu İdareye yapmış olduğu münferit başvurusu sonucu kabul edilse dahi, ek vergi ödemesi söz konusu olabilir. Tebliğde en azından bu mükelleflerin muafiyet kapsamında olduklarına ilişkin bir açıklamaya yer verilmesi gerekir.

4) Kurumlar Vergisi Kanununun 5/1-c maddesinde düzenlenen yurt dışı iştirak hissesi satışı kazancı istisnaları da %15 vergi yükü şartını taşımaları halinde %5 ek vergiye tabi olacak istisnalar arasında sayıldı.

5) KVK 5/1-a (yurt içi iştirak kazancı istisnası), 5/1-b (yurt dışı iştirak kazancı istisnası) ve 5/1-g (yurt dışı şube kazancı istisnası) istisnaları için 2022 yılı kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde doğrudan %5 ek vergi hesaplanacağı; 5/1-h (yurt dışı inşaat işleri istisnası) ile 5/1-c (yurt dışı iştirak hissesi satışı kazancı istisnası) istisnalarının ise önce %10 ek vergiye tabi tutulacağı, %15 vergi yükünün tevsiki halinde ise %5’inin iade edileceği belirtildi. Bir önceki yazımda bu konudan bahsetmiştim.

6) Ek verginin, Kanunda genel bütçe geliri olarak tarif edilmesi ve takibinin vergi daireleri tarafından yapılacak olması nedeniyle KDV iadesi alacağının mahsup edilmesi suretiyle ödenebileceği teyit edildi.

7) Ek verginin sadece 5520 sayılı Kanun ile diğer kanunlarda yer alan düzenlemeler uyarınca kurum kazancından indirim konusu yapılan istisna ve indirim tutarları ile indirimli kurumlar vergisi matrahları üzerinden hesaplanacağı ifade edildi. Bu kapsamda, kurumlar vergisi beyannamesinin diğer indirim ve istisnalar satırında gösterilen VUK-TFRS çevrim düzeltmeleri, kıdem tazminatı düzeltmeleri ve uluslararası vergi anlaşmaları gereğince istisna tutulan kazançlar gibi indirim ve istisnalar üzerinden ek vergi hesaplanmayacağı dile getirildi.

Çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları gereğince istisna tutulan kazançların ek vergi karşısındaki durumu da uygulamada çok merak ediliyordu. Bu kısımdaki açıklamalardan, bunlar üzerinden ek vergi alınmayacağını anladım. Tebliğde bu konuda detay açıklama yapılacaktır.

Matrah artırımına ilişkin konular

8) 2022 yılında gerçekleşen tür değişikliklerinde kurumlar vergisi matrah artırımının nasıl uygulanacağı hakkında birden çok soru soruldu. Bu sorulara cevap olarak, devir alan şirketin yeni kurulmuş bir şirket olarak kabul edileceği, bu şirketin 2022 yılı matrah artırımında kıyaslama hükümlerinin uygulanmayacağı, buna karşılık eski şirket için ise 2021 ve 2022 yılı geçici vergi beyan kıyaslarının yapılacağı ve eski şirketin 2022 yılındaki kıst dönemi için asgari matrah artırımı tutarının kıst olarak hesaplanacağı ifade edildi.

9) 21 Mart 2023 tarihine kadar tamamlanamayan vergi incelemelerine yönelik işlemlerin şu anda bekletildiği, mükelleflerin bu dönemler için 31 Mayıs 2023 tarihine kadar matrah artırımı yapabilecekleri ve matrah artırımı halinde bu incelemelere devam edilmeyeceği vurgulandı. Bu nedenle, matrah artırımı beyanlarının henüz alınmaya başlamamış olmasının bu mükellefler için bir hak kaybına neden olmadığı söylendi. Nitekim, Tebliğde de bu yönde açıklamalar bulunuyor.

10) Uygulamada 2022 yılı kurumlar vergisi matrah artırımında, 2022 yılı asgari kurumlar vergisi beyanının 500 bin TL olması gerektiğine yönelik bazı görüşler ileri sürülüyor. Toplantı sonunda iletilen sorular arasında bu şekilde sorular da vardı.

Cevap olarak, öyle bir şartın olmadığı, 2022 yılı kurumlar vergisi beyanının kıyas hükümleri dikkate alınarak tespit edileceği, bulunan bu tutarın 500 bin TL’nin altında olabileceği, bu tutar üzerinden %25 oranında matrah artırılması gerekeceği ancak bu artırılan tutarın 500 bin TL’nin altında olamayacağı belirtildi. Tebliğde de bu yönde örnek ve açıklamalar bulunuyor.

11) 2018, 2019 ve 2020 yıllarına ilişkin önceki kanunlar kapsamında matrah artırımından yararlanılıp şartlar ihlal edilmişse, 7440 sayılı Kanundan yararlanılarak bu başvuruların yeniden ihyasının mümkün olmadığı dile getirildi. Bu yıllar için 7440 sayılı Kanun kapsamında yeniden başvuru yapılması gerektiği, şartları ihlal edilen önceki kanunlar kapsamındaki başvurulara ilişkin ödemelerin bu başvurulara ait ödemelerden mahsup edilemeyeceği ifade edildi. Erdal Güleç

https://www.linkedin.com/pulse/7440-say%C4%B1l%C4%B1-kanuna-ili%C5%9Fkin-gibe-sorulanlar-ve-yan%C4%B1tlar%C4%B1-erdal-g%C3%BCle%C3%A7/

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • 2023 YILI ENFLASYON DÜZELTMESİ HATALI İSE GEÇMİŞE YÖNELİK NASIL DÜZELTİLİR? Değerli okurlar, enflasyon muhasebesinde yanlış değerlenen veya değerlemesi unutulan maalesef…
  • TMS 21 KUR DEĞİŞİMİNİN ETKİLERİ STANDARDININ UYGULANMASI 1.  Giriş Bir işletme; yabancı para birimlerinde işlemler yapmak ya…
  • E DEFTERLERİN / BERATLARIN 2. KOPYALARININ İBRAZ ZORUNLULUĞU * E-Defter ve berat dosyalarının 2. kopyalarının muhafaza işleminin Başkanlıktan…
Top