Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

7440 sayılı Kanun kapsamında yapılandırılan vergi borçlarının taksitlerinin zamanında ödenmesi önemli. Matrah artırımından doğan vergilerin zamanında ödenmesi daha da önemli. Aksi halde hem vergi ödendiğiyle kalınması hem de matrah artırımının sonuçlarından yararlanmama olasılığı var.

Yapılandırılan vergi borçlarının ödeme zamanı

7440 sayılı Kanun kapsamında yeniden yapılandıran; kesinleşmiş ve ihtilafl ı borçlar ile pişmanlıkla veya kendiliğinden beyan sonucu tahakkuk eden başta vergiler olmak üzere, kamuya olan borçların bir defada veya taksitle ödenmesi konusunda tercih olanağı bulunuyor.

Borcun tamamının bir defada ödenmesinin tercih edilmesi durumunda, ödemenin 30 Haziran 2023 (bu tarihin resmî tatile rastlaması nedeniyle 3 Temmuz 2023) tarihine kadar yapılması gerekiyor.

Tercihini taksitler halinde ödemek yönünde kullananlara 48 aya kadar vade tanınıyor. Borcunu taksitle ödemek isteyenler için beş farklı taksit seçeneği var. 12, 18, 24, 36 veya 48 eşit taksitte ödeme seçeneklerinden biri tercih edilebiliyor.

Taksitle ödemede ilk taksitin 3 Temmuz 2023 tarihi mesai saati sonuna kadar ödenmesi gerekiyor. Diğer taksitler ise aylık eşit taksitler halinde ödenmeye devam edilecek.

Yapılandırılan borcun peşin ödenmesinde faiz indirimi

Yapılandırılan bordun tamamının ilk taksit ödeme süresi içinde ödenmesi durumunda, gecikme faizi veya gecikme zammı yerine Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi dikkate alınarak hesaplanan faiz tutarının %90’ı kaldırılıyor.

Peşin ödeme seçeneği tercih edilmesine rağmen, ilk taksit ödeme süresinde ödemenin yapılmaması durumunda, ilk taksit ödeme süresini izleyen ayın sonuna kadar hesaplanan tutarın tamamının geç ödeme zammıyla birlikte ödenmesi halinde, katsayı uygulanmaksızın yapılandırma hükümlerinden yararlanmak mümkün.

Taksitlerin zamanında ödenmemesi

Yapılandırma kapsamında hesaplanan vergilerden;

■ İlk iki taksit zamanında ödenmesi koşuluyla, bir takvim yılında üç veya daha az taksitin süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi halinde, Kanun hükümlerinden yararlanılmaya devam edilebiliyor. Ancak bu durumda, ödenmeyen veya eksik ödenen taksit tutarlarının son taksiti izleyen ayın sonuna kadar, gecikilen her ay ve kesri için gecikme zammı oranı olan aylık yüzde 2,50 oranında hesaplanacak geç ödeme zammı ile ödenmesi gerekiyor.

■ İlk 2 taksidin zamanında ödenmemesi veya bir takvim yılında üçten fazla taksitin süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi halinde Kanun hükümlerinden yararlanma hakkı kaybediliyor.

■ Kanun hükümlerinden yararlanma hakkının kaybedilmesi durumunda, ödenmiş tutar kadar Kanun hükümlerinden yararlanılabiliyor.

Matrah artırımı nedeniyle hesaplanan vergilerin ödemesinde aksama

Matrah ve vergi artırımına ilişkin hesaplanan vergi tutarlarının peşin veya on iki eşit taksitte ödenmesi mümkün.

Peşin ödemenin tercih edilmesi durumunda ödemenin 3 Temmuz 2023 tarihine kadar yapılması gerekiyor.

Tercihini taksitler halinde ödemek yönünde kullananlar için azami on iki eşit taksitte ödeme seçeneği var. Bu durumda ilk taksitin 3 Temmuz 2023 tarihine kadar, diğer taksitlerin ise aylık dönemler halinde 12 eşit taksit halinde ödenmesi mümkün.

Matrah ve vergi artırımı nedeniyle tahakkuk eden verginin tamamının 3 Temmuz 2023 tarihine kadar ödenmesi halinde, vergi tutarından %10 indirim yapılıyor ve katsayı uygulaması yapılmıyor.

Matrah/Vergi artırımı nedeniyle tarh edilen vergilerin Kanun’da belirlenen süre ve şekilde ödenmemesi durumunda, madde hükmünden yararlanma olanağı ortadan kalkıyor. Yani matrah veya vergi artırımı yapılan yılla ilgili olarak inceleme ve tarhiyat yapılabilir hale geliyor. Bu durumda tahakkuk eden vergi de ortadan kalkmıyor. Gecikme zammıyla birlikte takip ve tahsil işlemleri devam ediyor.

Cari dönem vergilerinin zamanında ödenmemesi

Kesinleşmiş veya ihtilafl ı vergi borçlarını yeniden yapılandırarak taksitle ödemek isteyenlerin, taksit ödeme süresi içinde cari dönem vergilerini de zamanında ödemelerini öngören bir hüküm 7440 sayılı Kanun’da yok. Dolayısıyla cari dönem vergilerinin zamanında ödenmemesi yapılandırmayı bozan bir durum değil. Ancak geç ödeme nedeniyle aylık yüzde 2,50 oranında gecikme zammı işliyor. Recep BIYIK

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/yapilandirma-ve-matrah-artirimi-kaynakli-borclarin-zamaninda-odenmesi/690730

7440 sayılı Kanun düzenlemesi:

7440 sayılı Kanunun 6’ncı maddesinin üçüncü fıkrası hükmü ile bilanço esasına göre defter tutan kurumlar vergisi mükelleflerine, 31/12/2022 tarihi itibarıyla düzenlenen bilançolarında görülmekle birlikte işletmelerinde bulunmayan kasa mevcutları ve işletmenin esas faaliyet konusu dışındaki işlemleri dolayısıyla (ödünç verme ve benzer nedenlerle ortaya çıkan) ortaklarından alacaklı bulunduğu tutarlar ile ortaklara borçlu bulunduğu tutarlar arasındaki net alacak tutarları ile bunlarla ilgili diğer hesaplarda yer alan işlemlerini 31 Mayıs 2023 tarihine kadar (bu tarih dâhil) vergi dairelerine beyan etmek suretiyle kayıtlarını düzeltmeleri ve böylece kayıtlarını fiili duruma uygun hale getirmeleri imkanı verilmiştir.

Belgesiz harcamaların yapılması, ortakların ihtiyaçlarını karşılamak için gerçekleşen nakit çıkışları ve sair para hareketleri kasa, ortaklardan alacaklar ve diğer ilgili hesapların yıllar itibariyle birikimli olarak ciddi tutarlara ulaşmasına neden olmaktadır. İlişkili kişilere finansman hizmeti sunulduğu ön kabulüyle, bu hesaplarda takip edilen tutarlar üzerinden emsallere uygun bir oran dikkate alınarak faiz hesaplanması, hesaplanan faiz için KDV hesaplanarak fatura düzenlenmesi gerekmektedir. Bu hesaplamaların yapılmaması ise olası bir vergi incelemesinde kurumlar vergisi, KDV ve gelir (stopaj) vergisi yönüyle muhtemel eleştirileri beraberinde getirecektir.

7440 sayılı Kanun’la getirilen düzenleme ile ilişkili kişilerden olan deyim yerindeyse ‘fiktif’ alacaklar için var olan vergisel risklerden cüzi bir vergi ödenerek kurtulma imkanı tanınmaktadır. Bu düzenleme, geçmiş birçok vergi ‘af’ yasasında da kendisine yer bulmuş, oldukça tanıdık bir can simididir.

Kayıtların Düzeltilmesi

Uygulamadan faydalanmak üzere beyanname veren mükelleflerin işletmede bulunmayan kasa mevcudu ve ortaklardan alacaklar tutarları ile bunlarla ilgili diğer hesaplara ilişkin kayıtlarını düzeltmeleri gerekmektedir.

Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair 7440 Sayılı Kanun Genel Tebliğinin (Seri No: 1) (Tebliğ) ilgili bölümünde yapılan açıklamalara göre kayıtların düzeltilmesi için mükellefler iki alternatif sunulmaktadır:

1.     Kasa/Alacak bakiyesinin ‘689. Diğer Olağandışı Gider ve Zararlar’ hesabına borç kaydı yapılarak bilançodan çıkarılması,

2.     Kasa/Alacak bakiyesinin bir geçici hesap marifetiyle bilançonun aktif tarafında muhafaza edilmesi. (Tebliğin önerisi ‘296. Geçici Hesap’tır.)

İki yöntemden ilkinin öz varlık hesaplarını azaltacağı, ikincisinin ise kağıt üzerinde muhafaza edeceği yaklaşımıyla Tebliğ’de bu açıklamanın yapıldığı değerlendirilmektedir. Gerçekten de kamu ihalelerine katılan kurumlar vergisi mükelleflerinin ikinci yöntemi kullanarak öz varlık yeterliliklerini korudukları ve bilanço rasyolarını gerekli oranların üzerinde tutabildikleri gözlemlenmektedir.

İkinci Yöntemin Taşıdığı Gizli Risk

İşletmede bulunmayan kasa mevcudu ve ortaklardan alacaklar tutarları ile bunlarla ilgili diğer hesaplara ilişkin kayıtların düzeltilmesi sırasında, belli bazı nedenlerle bu tutarları bilançolarda muhafaza eden mükellefler, gerçekte var olmayan ve var olmadığını bir beyanname ile vergi idaresine bildirildikleri bir bilanço kaleminin getireceği vergisel riskleri de sırtlarına yüklenmektedir.

Peki vergi idaresinin tebliğ düzeyinde yaptığı açıklama ile bilançoda muhafazasına izin verdiği bir kalem ne tür vergisel riskler doğurabilir?

Hemen açıklayalım.

Öz sermaye birçok vergisel uygulama ve hesaplama sırasında kıstas olarak dikkate alınan, basitçe bilançoda yer alan aktif hesaplar ile yabancı kaynaklar arasında oluşan farktır.

Örnek vermek gerekirse:

1-     Kurumların, ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ederek işletmede kullandıkları borçların, hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmı, ilgili hesap dönemi için örtülü sermaye sayılır.

2-     Kullanılan yabancı kaynakları öz sermayesini aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının %10'u finansman gider kısıtlaması kapsamında kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınamaz.

3-     Diğer şartların da sağlanması koşuluyla, HİS sertifikası almak için 100.000.000-TL, İTUS sertifikası almak için ise 20.000.000-TL öz sermayeye sahip olunması gerekir.

Bu listeyi uzatmak mümkün…

Gelelim riskin kaynağına.

Gerçekte var olmayan ve var olmadığı bir beyanname ile vergi idaresine bildirilen bir tutar, “Aktif – Yabancı Kaynaklar = Öz Sermaye” formülü ile öz sermaye hesaplaması sırasında dikkate alınabilir mi?

Kuşkusuz, HAYIR!

            Herhangi bir iktisadi kıymeti temsil etmeyen, bilançoda varlık sebebi bilanço denkliğini sağlamak olan ve kurum kazancının tespitinde dikkate alınmaksızın kayıtlarda sonlandırılabilen nitelikteki geçici hesapların, öz sermaye tespiti sırasında aktif toplamı içerisinde dikkate alınması vergi idaresince kabul edilmemektedir.

            Dolayısıyla, işletmede bulunmayan kasa mevcudu ve ortaklardan alacaklar tutarları ile bunlarla ilgili diğer hesaplara ilişkin kayıtlarını düzeltip bu tutarları bilançolarında muhafaza etmek isteyen mükelleflerin, öz sermaye tutarının kıstas olarak dikkate alındığı vergi uygulamaları bakımından öz sermaye hesaplaması sırasında bu tutarları aktif toplamı içerisinde dikkate almamaları gerekmektedir. Aksi takdirde, olası bir vergi incelemesi neticesinde ciddi vergi ve ceza tutarları ile karşılaşılması muhtemeldir.

Murat BİRİNCİ

KPMG Kıdemli Vergi Müdürü, (E) Vergi Müfettişi

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/kasa-ve-ortaklardan-alacaklar-hesabinin-duzeltilmesi-islemlerindeki-gizli-risk/690751

T.C

YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ

Esas No: 2022/2341

Karar No: 2022/3042

Tarihi: 09.03.2022

» Yıllık Ücretli İzin Hakkı

» Yıllık İznin Kullanıldığını İşverenin Yazılı Belge İle Kanıtlamasının Gerektiği

» İş Sözleşmesi Sona Erdiğinde Kullanılmayan Yıllık İzinlerin Ücretlerinin İşçiye veya Mirasçılarına Ödeneceği

» Yıllık İznin İş Sözleşmesi Devam Ederken Ücrete Dönüşmeyeceği

» İş Sözleşmesi Devam Ederken Kullanılmayan Yıllık İzin Süresinin Tespitinde İşçinin Hukuki Yararının Bulunduğu

ÖZET: Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir.

Sözleşmenin feshi halinde kullanılmayan yıllık izin sürelerine ait ücret işçinin kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Böylece, iş sözleşmesinin feshinde kullanılmayan yıllık ücretli izin hakkı izin alacağına dönüşür. Bu nedenle zamanaşımı da, iş sözleşmesinin feshinden itibaren işlemeye başlar. Yıllık izin hakkı anayasal temeli olan bir dinlenme hakkı olup, işçinin iş sözleşmesinin devamı sırasında ücrete dönüşmez ve bu haktan vazgeçilemez. İşçinin iş sözleşmesinin devamı süresinde kullanmadığı yıllık izinlere ait ücreti istemesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin iş sözleşmesinin devamı sırasında izin hakkının bulunduğunun tespitini istemesinde hukuki menfaati vardır.

DAVA: Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı ………… Lojistik Ltd. Şti. vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

YARGITAY KARARI

Davacı İsteminin Özeti:

Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin davalılardan ………….. Gıda Dağ. Paz. Oto. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti. ‘ne ait işyerinde 12.07.2012-31.08.2017 tarihleri arasında ağır vasıta şoförü olarak çalıştığını, davalı ………… Lojistik Ltd. Şti.’nin Ford Otosan Fabrikasına nakliye işi yapmakta olup, diğer davalı ………… Gıda Dağ. Paz. Oto. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti.’nden nakliye hizmeti aldığını ve davalılar arasında asıl işveren – alt işveren ilişkisinin bulunduğunu, bu nedenle dava konusu alacaklardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını, davacının iş sözleşmesinin herhangi bir sebep bildirilmeden feshedildiğini, ancak yasal haklarının ödenmediğini, aracın yüklenmesi ve boşaltılması sırasında aracın başında olan davacının bu çalışma biçimiyle her gün ve sürekli fazla çalışma yapmış olmasına rağmen fazla çalışmalarının karşılığının kendisine ödenmediğini, davalı işyerinde maaşın asgari ücrete tekabül eden kısmının davalı şirket tarafından, geri kalanın bir kısmının şirket çalışanı tarafından bankaya yatırılarak ödendiğini, çalıştığı sürece yıllık izin kullanmadığını ve iş sözleşmesinin feshinde hak etmiş olduğu yıllık izin alacaklarının da kendisine ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık ücretli izin alacağı ve fazla çalışma alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabının Özeti:

Davalı …………….. Lojistik Limited Şirketi vekili cevap dilekçesinde, müvekkili şirket ile diğer davalı arasında asıl işveren – alt işveren ilişkisinin bulunmadığını, aralarında “Taşıma Hizmet Sözleşmesi” imzalandığını, işbu sözleşme hükümleri gereğince davalı …………….. şirketi işçilerinin işçilik alacaklarından bu şirketin sorumlu olduğunu, davacının sürekli olarak müvekkili şirkete özgü çalışmayıp 3. kişi ya da kişiler adına da taşıma yaptığını, aralarındaki ticari ilişkinin süreklilik arz etmediğini, davacının bir kısım alacak taleplerinin zamanaşımına uğradığını belirterek davanın usulden veya esastan reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

Davalı ………… Gıda Dağıtım Pazarlama Otomotiv İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti. yasal süresinde cevap dilekçesi vermemiş, davada kendisini vekil ile temsil ettirmiş, vekili marifetiyle yargılama aşamasındaki beyanlarında davanın reddini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:

İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

İstinaf Başvurusu:

İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davalı ……………. Lojistik Limited Şirketi vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:

Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle, davalı tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

Temyiz Başvurusu:

Karar süresinde davalı ……….. Lojistik Limited Şirketi vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Gerekçe:

1-Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, taraflar arasındaki sözleşmeye, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı …………. Lojistik Ltd. Şti. vekilinin aşağıdaki bendin dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2-Davacının yıllık izin kullanıp kullanmadığı ve bu bağlamda yıllık izin ücreti alacağına hak kazanıp kazanmadığı taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.

Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir.

Sözleşmenin feshi halinde kullanılmayan yıllık izin sürelerine ait ücret işçinin kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Böylece, iş sözleşmesinin feshinde kullanılmayan yıllık ücretli izin hakkı izin alacağına dönüşür. Bu nedenle zamanaşımı da, iş sözleşmesinin feshinden itibaren işlemeye başlar. Yıllık izin hakkı anayasal temeli olan bir dinlenme hakkı olup, işçinin iş sözleşmesinin devamı sırasında ücrete dönüşmez ve bu haktan vazgeçilemez. İşçinin iş sözleşmesinin devamı süresinde kullanmadığı yıllık izinlere ait ücreti istemesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin iş sözleşmesinin devamı sırasında izin hakkının bulunduğunun tespitini istemesinde hukuki menfaati vardır.

Somut uyuşmazlıkta; hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalı işyerinde 5 yılı aşkın çalışması olduğu tespit edilen davacının tüm çalışma süresi boyunca hak ettiği yıllık ücretli izin süresinin 100 gün olduğu belirtilmiş ve yıllık izin ücreti alacağına yönelik talep, davacının hiç izin kullanmadığı kabulü ile hüküm altına alınmıştır. Ne var ki, 5 yıl boyunca yıllık ücretli izin kullanılmadan çalışılması hayatın olağan akışına aykırı olduğundan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 31. maddesi uyarınca hakimin davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde, davacı asil çağrılarak yıllık izinlerle ilgili beyanının alınmasından sonra sonucuna ve tüm dosya kapsamına göre değerlendirme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 09.03.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin 7440 Sayılı Kanun Genel Tebliği (Seri No: 3) Resmi Gazete’de yayımlanmak üzere Cumhurbaşkanlığına gönderilmiştir.

 Bu Tebliğde; 

- Ek verginin mükellefleri,

- Ek verginin konusu,

- Vergiden muaf olanlar ile verginin konusuna girmeyen istisna ve indirimler,

- Verginin hesaplanması, beyanı ve ödenmesi 

hususları başta olmak üzere ek verginin uygulamasına yönelik örneklere yer verilmiştir.

Tebliğe ulaşmak için tıklayınız.

Kurumlar vergisi mükelleflerinin 2022 kurum kazançları için beyanname verme süresinin son günü 2 Mayıs Salı olup, kurumlar vergisi genel oranı ise %20’dir.

Ancak kurumlar vergisinde yıllar ve sektörler itibariyle farklı oranlar uygulanmaktadır. Kurumlar vergisi kanununun geçici 13. maddesine göre 2022 yılı kazançları için kurumlar vergisi oranı %23 olarak uygulanacaktır. Bazı sektörlerin teşviki amacıyla kurumlar vergisi oranında indirimler yapılmış olmakla birlikte bankalar ve finans kurumları için herhangi bir indirim yapılmamıştır.

Bankalar ile Finansal Kiralama Kanunu kapsamındaki finansal kiralama, faktoring, finansman şirketleri, elektronik ödeme ve para kuruluşları, yetkili döviz müesseseleri, varlık yönetim şirketleri, sigorta şirketleri gibi kurumlarda kurumlar vergisi oranı %25’tir. Kurumlar vergisi kanununun geçici 13. maddesine göre bu şirketler 2022 ilk geçici vergi döneminden itibaren %25 oranında vergilendirilmektedirler.

İhracatçı kurumlara 1 puan indirim

Kurumların ihracattan elde ettikleri kazançlarına kurumlar vergisi oranı 1 puan indirimli uygulanır. Bu durumda kurumların 2022 yılında ihracattan elde ettikleri kazançlarına %22, diğer kazançlarına ise %23 oranında kurumlar vergisi uygulanacaktır.

Mükelleflerin ihracat gelirleri yanında diğer kazançlarının da bulunması halinde indirim uygulanacak matrah, ihracattan elde edilen kazancın ticari bilanço kârına oranlanmasıyla tespit edilecektir. Sanayi sicil belgesini haiz ve fiilen üretim faaliyetinde bulunan kurumların üretim faaliyetinden elde ettikleri kazançlarına kurumlar vergisi oranı 1 puan indirimli uygulanır.

Üretimden elde edilen kazançların ihracata isabet eden kısmı için ayrıca indirim uygulanmaz. Ancak mükellefin ihraç ettiği ürünler kendi imalatı değilse ihracat için ayrı, üretim için ayrı indirim uygulanabilir. Bu durumda 2022 yılı için kurumların imalat faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlarına %22, diğer kazançlarına ise %23 oranında kurumlar vergisi uygulanacaktır.

Borsaya açılan şirketlere 2 puan indirim

 Payları, Borsa İstanbul Pay Piyasası’nda ilk defa işlem görmek üzere en az %20 oranında halka arz edilen kurumların (bankalar, finansal kiralama şirketleri, faktoring şirketleri, finansman şirketleri, ödeme ve elektronik para kuruluşları, yetkili döviz müesseseleri, varlık yönetim şirketleri, sermaye piyasası kurumları ile sigorta ve reasürans şirketleri ve emeklilik şirketleri hariç) paylarının ilk defa halka arz edildiği hesap döneminden başlamak üzere beş hesap dönemine ait kurum kazançlarına kurumlar vergisi oranı 2 puan indirimli olarak uygulanır.

Vergiye uyumlu mükelleflere %5 vergi indirimi

Finans ve bankacılık sektörlerinde faaliyet gösterenler, sigorta ve reasürans şirketleri, emeklilik şirketleri ve emeklilik yatırım fonları hariç, vergiye uyum koşullarını sağlayan mükellefler kurumlar vergisi beyannameleri üzerinden hesaplanan verginin %5’ini ödenmesi gereken kurumlar vergisinden indirebileceklerdir.

Kurumlar vergisi kanunun 32/A maddesine göre yatırım teşvik belgesine bağlanan yatırımlardan elde edilen kazançlar, yatırımın kısmen veya tamamen işletilmesine başlanılan hesap döneminden itibaren yatırıma katkı tutarına ulaşıncaya kadar indirimli oranlar üzerinden kurumlar vergisine tabi tutulur. Mahmut Bülent YILDIRIM

https://www.dunya.com/kose-yazisi/kurumlar-vergisi-mukellefleri-2022-yili-icin-hangi-oranda-vergilendirilecek/691267

Ülkelerarası ticarette, mal ve para hareketlerinin hiçbir sınırlama konmadan yapılması arzu edilir, amaçlanır.  Ancak bu ideale ulaşmak mümkün değildir.  Bu amaca ulaşmak için kurulmuş iki örgütten biri Dünya Ticaret Örgütü (DTO) , diğeri Uluslararası Para Fonu’dur (UPF).  Mal hareketlerinin serbestleşmesini sağlamak üzere Dünya Ticaret Örgütü ve parasal hareketlerin serbestliğinin sağlanması amacıyla Uluslararası Para Fonu kurulmuştur.  Mal ve para hareketlerinin uluslararası ölçekte gerçekleşmesinde, ülkelerin farklı yapılarından, farklı zenginliklere ve farklı düşüncelere sahip olmalarından dolayı sağlanmasında büyük güçlükler bulunmaktadır. Bu güçlülerin üstesinden gelinebilmesi bakımından günümüzde daha çok bölgesel birliklerin oluşumu hızlanmıştır.

Kambiyo kontrol sistemi, bir ülkedeki para birimini yabancı para birimleriyle değiştirmek veya yabancı para birimlerini yabancı ülkelere transfer etmek için belirli yasaklamaların, sınırlamaların veya izinlerin olduğu bir sistemdir. Bu sistem, uluslararası ticaret, yatırım ve sermaye hareketleri gibi para birimi üzerindeki işlemleri düzenler ve kontrol eder.

Kambiyo kontrol sistemi, genellikle ekonomik istikrarsızlık ve dış ödemelerinde sorun yaşayan ülkelerin, sermaye/para hareketlerini ve döviz kurlarını kontrol altına almak suretiyle ekonomik istikrarı korumak veya finansal krizleri önlemek amacıyla başvurdukları bir yöntemdir.

Bu sistem, bir ülkenin döviz rezervlerini korumak, rezervlerin azalmasını önlemek amaçlı da kullanılabilir. Ülke döviz rezervleri olması gereken miktara göre nispeten daha düşük seviyelerde ve bunun yanında ülke para birimi değer kaybediyorsa, para otoritesi ki genellikle ülke merkez bankaları veya resmi otoriteler tarafından döviz piyasasına müdahale edilerek para biriminin değeri korunmaya çalışılır.

Diğer taraftan kambiyo kontrol sistemi ile uygulamaya konulan sermaye hareketleri üzerindeki yasaklamalar, sınırlamalar uluslararası ticareti engelleyebilir, ülkeyi kapalı bir ekonomi haline sokabilir.

Bazı ülkelerde bu sistem geçmişte uygulanmış ve sonrasında kaldırılmış olsa da halen kambiyo kontrolleri uygulayan ülkeler bulunmaktadır.

UPF'nin yayınladığı “Döviz Düzenlemeleri ve Döviz Kısıtlamaları Yıllık Raporu”na (Annual Report on Exchange Arrangements and Exchange Restrictions) göre 2021 yılı itibarıyla kambiyo kontrollerini uygulayan ülkelerden bazılarının Arjantin, Belarus, Çin, Eritre, İran, Kuzey Kore, Küba, Myanmar, Sri Lanka, Sudan, Surinam, Suriye, Türkmenistan, Venezuela ve Zimbabwe  olduğu anlaşılmaktadır. Bu ülkeler, yabancı para birimi alım ve satımını sınırlayan, kambiyo işlemlerini düzenleyen, yasaklayan bir dizi önlem almaktadır. Ancak bu ülkeler zaman içerisinde değişebilmektir. Diğer taraftan bazı ülkelerde, sınırlandırılmış döviz işlemleri gibi daha hafifletilmiş döviz kontrol mekanizmaları da uygulanabilmektedir.

Günümüzde “kambiyo kontrol sistemi”ni uygulayan bazı ülkelere örnek verilecek olursa;

Arjantin: Ekonomik istikrarsızlık yaşadığı son dönemlerde sıkı bir kambiyo kontrolü uygulamaktadır. Hükümet, yatırımcıların döviz çıkışını sınırlamakta ve yabancı yatırımları denetlemektedir.

Brezilya: Uzun yıllardır kambiyo kontrolü uygulayan bir ülkedir. Hükümet, ülke dışında yatırımcıların yatırım yapma ve dövizle çıkış yapma haklarını kısıtlamaktadır.

Çin: Dünyanın en büyük ekonomilerinden birisidir. Uzun yıllardır kambiyo kontrolü uygulayan ülkelerdendir. Döviz kurunu belirleme ve döviz piyasasını kontrol etme konusunda Çin yönetimi, sıkı bir şekilde piyasayı kontrolü altına almıştır.

Venezuela: Son yıllarda ekonomik istikrarsızlık yaşamış ülkelerdendir. Bu nedenle sıkı bir kambiyo kontrolü uygulamaktadır. Yönetim, döviz çıkışını sınırlamaktadır ve yatırımcıların yatırımlarını denetlemektedir.

Bu ülkeler, genel olarak kambiyo kontrolü yoluyla ekonomiklerinde para birimlerindeki dalgalanmaları sınırlamayı ve finansal istikrarı sağlamayı amaçlamaktadırlar. Ancak kambiyo kontrolü politikaları, serbest piyasa ekonomileri için sınırlayıcı ve kısıtlayıcı olarak kabul edilir. Diğer ülkelerin ekonomik etkileşimleriyle çatışabilir, bu nedenle genel olarak kabul görmez uygulamalardır.

Özetle, kambiyo kontrol sistemi, bir ülkenin para biriminin kontrol edilmesine ve yönetilmesine yardımcı olmak üzere ülke resmi otoritesinin bir dizi kurallar ve düzenlemelerle piyasayı yönetmesidir. Bu sistem, para birimi değerinin korunması, döviz rezervlerinin korunması ve sermaye hareketlerinin yasaklanması, sınırlanması gibi amaçlar için kullanılır. Ancak sonuçta kambiyo kontrol sistemi uluslararası ticareti sınırlayabilir ve yabancı yatırımları engelleyebilir.

Sorun ülke döviz kaynaklarının yetersizliğinden dolayı döviz varlıklarını artırmaya yönelik olarak yapılan ancak dünya çapında ticari dengeleri bozan bir durum ortaya çıkarabilir.

Uluslararası kuruluşlar; kambiyo kontrol sistemi gibi finansal düzenlemelerin, finansal istikrarı sağlama ve kriz yönetimi amacıyla kısa vadeli bir çözüm olabileceğini kabul ederken, uzun vadede ekonomik büyümeyi sınırlandırdığını ve ekonomik açıkları artırdığını savunmaktadır.

Sonuç olarak, kambiyo kontrollerinin mümkün olan en kısa sürede kademeli olarak kaldırılması ve yerine piyasa tabanlı finansal düzenlemelerin uygulanması gerektiği ileri sürülür. Bülent DEMİRBAĞ - Hazine Başkontrolörü

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/gunumuzde-kambiyo-kontrol-sistemini-uygulayan-ulkeler/690565

Perşembe, 13 Nisan 2023 09:03

Kurumlar Vergisi Mükellefleri Kimlerdir

Gerçek kişilerin gelirleri gelir vergisine tabidir. Gelir bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır. Gelire giren kazanç ve iratlar; ticari kazançlar, zirai kazançlar, ücretler, serbest meslek kazançları, gayrimenkul sermaye iratları, menkul sermaye iratları ve diğer kazanç ve iratlardır. Gerçek kişiler bu kazanç ve iratları üzerinden gelir vergisi mükellefi olarak Gelir Vergisi Kanunu hükümleri çerçevesinde vergi öderler.

Gerçek kişiler kurdukları ticari işletmelerin faaliyetleri dolayısıyla ticari kazanç elde ederler. Ayrıca ticari işletmeyi diğer gerçek kişilerle ortaklık oluşturarak da kurabilirler. Bir ticari işletmeyi kendi adına işleten kişiye tacir denir. Kişiler tek başlarına ticari işletme kurabilecekleri gibi birden fazla gerçek kişi birlikte kolektif şirket, komandit şirket, anonim şirket, limitet şirket veya kooperatif kurabilirler. Kurulan şirketler kurucularından ayrı olarak tüzel kişiliğe sahiptirler.

Kolektif ve komandit şirketlerin kurucularından ayrı kişiliği-tüzel kişiliği olmakla beraber kazançlarının vergilemesi ortaklarının gelir vergisi mükellefiyeti üzerinden yapılmaktadır.

Anonim, limitet ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler sermaye şirketidirler ve vergileme esasları şahıs şirketlerinden farklıdır. Vergilemede Kurumlar Vergisi Kanunu hükümleri esastır. Kurumlar Vergisi Kanununda verginin mükellefi olarak belirttiğimiz sermaye şirketi dışında da kurumlar da söz konusudur.

Kurumlar vergisi mükellefleri

Kurumlar Vergisi Kanunu’nda, kurumlar vergisi mükellefi olarak aşağıdaki kurumlar yer almıştır.
- Sermaye şirketleri,
- Kooperatifler,
- İktisadi kamu kuruluşları, yabancı iktisadi kamu kuruluşları
- Dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmeler,
- İş ortaklıkları.

Sermaye şirketleri

Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulmuş olan anonim, limitet ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler ile benzer nitelikteki yabancı kurumlar sermaye şirketidir.

Anonim ve limitet şirketlerin kazancının tamamı kurumlar vergisine tabidir.

Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin kurumlar vergisi mükellefiyeti, komanditer ortağın hissesine yöneliktir. Vergiye tabi kurum kazancının komanditer ortakların hissesine isabet eden kısmı kurumlar vergisine, komandite ortaklara isabet eden kısmı bu ortaklarca beyan edilmek suretiyle gelir vergisine tabi tutulacaktır.

Yukarıda belirtildiği üzere, Türk Ticaret Kanununda ticaret şirketleri arasında sayılmakla birlikte sermaye şirketi mahiyetinde olmayan kollektif ve adi komandit şirketler, kurumlar vergisi mükellefi değildirler.

Yatırım fonların ve ortaklıklarının vergi mükellefiyeti

Kurumlar Vergisi Kanununun uygulanmasında, Sermaye Piyasası Kurulu’nun düzenleme ve denetimine tâbi fonlar ile bu fonlara benzer yabancı fonlar da sermaye şirketi sayılmıştır. Sermaye Piyasası Kurulu’nun düzenleme ve denetimine
tâbi başlıca fonlar şunlardır:

- Yatırım Fonları,
- Emeklilik Yatırım Fonları,
- Varlık Finansmanı Fonları,
- Konut Finansman Fonları
- Benzeri Yabancı Fonlar.

Fonların tüzel kişiliği bulunmamaktadır. Mal varlığı, kurucusunun mal varlığından ayrıdır.

Yatırım ortaklıkları ise anonim şirket şeklinde kurulduklarından sermaye şirketi olarak kurumlar vergisi mükellefidirler.

Kooperatifler

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 2’nci maddesinde kurumlar vergisine tabi kooperatiflerin,1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’na veya özel kanunlarına göre kurulan kooperatifler ile benzer nitelikteki yabancı kooperatifleri ifade ettiği belirtilmiştir.

Kooperatifler Kanunu’nda kooperatif, “Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklara kooperatif denir.” şeklinde tanımlanmıştır.

Dernek veya adi şirket olmakla birlikte kooperatif olarak adlandırılan okul kooperatifleri, Kurumlar Vergisi Kanununun uygulanmasında kooperatif sayılmamaktadır. Ancak Kooperatifler Kanununa göre veya derneğe bağlı iktisadi işletme şeklinde kurulmaları durumunda kurumlar vergisi mükellefi olacaklardır.

İktisadi kamu kuruluşları

İktisadi kamu kuruluşları, kamu idare ve kuruluşlarına ait veya bağlı olan tük iktisadi işletmeleri kapsar. Devlete, il özel idarelerine, belediyelere, diğer kamu idarelerine ve kuruluşlarına ait veya bağlı olup, faaliyetleri devamlı bulunan, sermaye şirketi ve kooperatif dışındaki ticarî, sınaî ve ziraî işletmeler iktisadî kamu kuruluşudur.

Yabancı devletlere, yabancı kamu idare ve kuruluşlarına ait veya bağlı olan ticarî,

sınaî ve ziraî işletmeler de iktisadî kamu kuruluşu gibi değerlendirilir. Yabancı kamu idare ve kuruluşlarının vergilendirilmesinde yerli iktisadi kamu kuruluşlarının vergilendirilme ilkeleri geçerli olacaktır.

İktisadî kamu kuruluşlarının kazanç amacı gütmemeleri, faaliyetlerinin kanunla verilmiş görevler arasında bulunması, tüzel kişiliklerinin olmaması, bağımsız muhasebelerinin ve kendilerine ayrılmış sermayelerinin veya iş yerlerinin bulunmaması mükellefiyetlerini etkilemez. Mal veya hizmet bedelinin sadece maliyeti karşılayacak kadar olması, kâr edilmemesi veya kârın kuruluş amaçlarına tahsis edilmesi de bunların iktisadî niteliğini değiştirmez.(KVK Madde 2)

Dernek veya vakıflara ait iktisadî işletmeler

Dernek veya vakıflara ait veya bağlı olup faaliyetleri devamlı bulunan ve sermaye şirketi ile kooperatifler dışında kalan ticarî, sınaî ve ziraî işletmeler ile benzer nitelikteki yabancı işletmeler, dernek veya vakıfların iktisadî işletmeleri olarak kurumlar vergisi mükellefidirler.

Kanunun uygulanmasında sendikalar dernek, cemaatler ise vakıf sayılır.

Dernek ve vakıfların kurumlar vergisi mükellefiyeti yoktur.

Dernek veya vakıflara ait iktisadî işletmelerin kazanç amacı gütmemeleri, faaliyetlerinin kanunla verilmiş görevler arasında bulunması, tüzel kişiliklerinin olmaması, bağımsız muhasebelerinin ve kendilerine ayrılmış sermayelerinin veya iş yerlerinin bulunmaması mükellefiyetlerini etkilemez. Mal veya hizmet bedelinin sadece maliyeti karşılayacak kadar olması, kâr edilmemesi veya kârın kuruluş amaçlarına tahsis edilmesi bunların iktisadî niteliğini değiştirmez.

Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 2 nci maddesine göre dernek ve vakıfların elde ettikleri gelirlerin münhasıran Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin

(5) numaralı bendi ve Gelir Vergisi Kanununun geçici 67 nci maddesi kapsamında kesinti suretiyle vergilendirilmiş;

• Taşınmaz kira gelirlerinden,
• Menkul kıymet alım satım gelirlerinden,
• Menkul kıymetlerin elde tutulması ile itfasından elde edilen gelirlerden,

oluşması halinde, elde edilen bu gelirler dolayısıyla 7256 sayılı Kanununun 36 ncı maddesi ile yapılan değişiklikle, 1/1/2008-31/12/2025 tarihleri arasında dernek ve vakfa bağlı iktisadi işletme oluşmayacağından, anılan gelirler nedeniyle dernek
veya vakıf adına kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis edilmeyecektir. Dernek veya vakıfların söz konusu gelirleri üzerinden yapılan vergi kesintileri nihai vergi niteliğinde olacaktır.

İş ortaklıkları

Sermaye şirketleri, kooperatifler, iktisadi kamu kuruluşları ile dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmelerin kendi aralarında, şahıs ortaklıkları veya gerçek kişilerle belli bir işin birlikte yapılmasını ortaklaşa yüklenmek ve kazancını paylaşmak amacıyla kurdukları ortaklıklardan bu şekilde mükellefiyet tesis edilmesini talep edenler iş ortaklıklarıdır. Bunların tüzel kişiliklerinin olmaması mükellefiyetlerini etkilemez.

Kurulacak olan iş ortaklığının kurumlar vergisi mükellefi sayılabilmesi için ;

- Ortaklardan en az birisinin kurumlar vergisi mükellefi olması,
- Ortaklığın belli bir işi sonuçlandırmak üzere yazılı bir sözleşmeyle kurulması,
- İş ortaklığı konusunun belli bir iş olması,
- Birlikte yapılacak olan işin belli bir süre içinde gerçekleştirilmesinin öngörülmesi,
- İş ortaklığı ile işveren arasında bir yüklenim sözleşmesinin olması,
- Tarafların, müştereken yüklenilen işin belli bir veya birden fazla bölümünden değil, tamamından işverene karşı sorumlu olmaları,
- İşin bitiminde kazancın paylaşılması,
- Birlikte yapılması öngörülen ve müştereken yüklenilen işin bitimi ve Vergi Usul Kanunu’nda belirtilen mükellefiyetle ilgili ödevlerin tamamının yerine getirilmesiyle mükellefiyetin sona ermesi gerekir.

Mükellefiyet türleri

Kurumlar vergisine tabi tutulacak kurumların kanuni veya iş merkezlerinin Türkiye’de bulunup bulunmamasına göre kurumlar vergisi mükellefiyetinin türü farklı olmaktadır.

Tam mükellefiyet

Kurumlar vergisine tabi kurumlardan kanunî veya iş merkezi Türkiye’de bulunanlar, tam mükellef olarak değerlendirilir. Kanuni merkezden maksat, vergiye tabi kurumların kuruluş kanunlarında, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde, tüzüklerinde, ana statülerinde veya sözleşmelerinde gösterilen merkezdir. İş merkezi ise iş bakımından işlemlerin bilfiil toplandığı ve yönetildiği merkezdir.
Tam mükellefler, gerek Türkiye içinde gerekse Türkiye dışında elde ettikleri kazançların tamamı üzerinden vergilendirilirler.

Dar mükellefiyet

Kurumlar vergisine tabi kurumlardan kanunî ve iş merkezlerinden her ikisi de Türkiye’de bulunmayanlar, dar mükellef olarak değerlendirilir.

Dar mükellefler, sadece Türkiye’de elde ettikleri kazançları üzerinden vergilendirilirler. Dar mükellefiyette kurum kazancı aşağıdaki kazanç ve iratlardan oluşmaktadır;

- Vergi Usul Kanunu hükümlerine uygun Türkiye’de işyeri olan veya daimi temsilci bulunduran yabancı kurumlar tarafından bu yerlerde veya bu temsilciler vasıtasıyla yapılan işlerden elde edilen ticari kazançlar (Bu şartları taşısalar bile kurumların ihraç edilmek üzere Türkiye’de satın aldıkları malları Türkiye’de satmaksızın yabancı ülkelere göndermelerinden doğan kazançlar, Türkiye’de elde edilmiş sayılmaz.( Türkiye’de satmaktan maksat, alıcı veya satıcının ya da her ikisinin Türkiye’de olması veya satış sözleşmesinin Türkiye’de yapılmasıdır.)

- Türkiye’de bulunan zirai işletmeden elde edilen kazançlar,
- Türkiye’de elde edilen serbest meslek kazançları,
- Taşınır ve taşınmazlar ile hakların Türkiye’de kiralanmasından elde edilen iratlar,
- Türkiye’de elde edilen menkul sermaye iratları,
- Türkiye’de elde edilen diğer kazanç ve iratlar.

Yabancı şirketin Türkiye şubesi olması

Yabancı bir şirketin Türkiye’de bir şube açmış olması halinde; kurumlar vergisi, katma değer vergisi ve geçici vergi yönünden mükellef olması gerekir. Ayrıca, bu mükellefin muhtasar ve prim hizmet beyannamesi vermesini gerektiren bir durum var ise gelir stopaj vergisi yönünden de mükellefiyet tesis edilir. Yabancı bir şirketin Türkiye’de sadece irtibat bürosuna bağlı faaliyetleri bulunması durumunda irtibat bürosuna yönelik gelir stopaj vergisi (muhtasar ve prim hizmet beyannamesi) yönünden mükellefiyet açılır. Akif AKARCA / Dr.Mehmet ŞAFAK

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/kurumlar-vergisi-mukellefleri/690578

Tüm kurumlar vergisi mükelleflerinin, bir hesap dönemi içinde ilişkili kişilerle yaptıkları mal veya hizmet alım ya da satım işlemleri, kontrol edilen yabancı kurum ve ortak veya ortakla ilişkili kişilerden temin edilen borç bulunması halinde, yaptıkları işlemler ile ilgili olarak "Transfer Fiyatlandırması, Kontrol Edilen Yabancı Kurum ve Örtülü Sermayeye İlişkin Form"u doldurmaları ve kurumlar vergisi beyannamesi ekinde bağlı bulundukları vergi dairesine göndermeleri gerekmektedir.

İlgili formu doldururken dikkat edilecek önemli hususlar bu sirkülerimizin konusunu oluşturmaktadır.

1) Kurumlar Vergisi Mükelleflerince Transfer Fiyatlandırması, Kontrol Edilen Yabancı Kurum ve Örtülü Sermayeye İlişkin Formu Doldurma Zorunluluğu

1 Seri No.lu Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Genel Tebliğin “7.5 - Transfer Fiyatlandırması, Kontrol Edilen Yabancı Kurum ve Örtülü Sermayeye İlişkin Form” başlıklı bölümüne istinaden 24.04.2008 tarihli Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında 1 No.lu Sirkülerdeki bilgileri de dikkate alarak, tüm kurumlar vergisi mükelleflerinin, (serbest bölgelerde ve teknoloji geliştirme bölgelerinde kurulup faaliyette bulunan şirketler de dâhil), bir hesap dönemi içinde ilişkili kişilerle yaptıkları mal veya hizmet alım ya da satım işlemleri (transfer fiyatlandırmasına ilişkin işlemler), kontrol edilen yabancı kurum ve ortak veya ortakla ilişkili kişilerden temin edilen borç bulunması halinde yaptıkları işlemler ile ilgili olarak “Transfer Fiyatlandırması, Kontrol Edilen Yabancı Kurum ve Örtülü Sermayeye İlişkin Form”u doldurmaları ve kurumlar vergisi beyannamesi ekinde bağlı bulundukları vergi dairesine göndermeleri gerekmektedir.

Kendilerine özel hesap dönemi tayin edilen kurumlar vergisi mükelleflerinin de, bir hesap dönemi içinde ilişkili kişilerle yaptıkları mal veya hizmet alım ya da satım işlemleri ile ilgili olarak formu doldurmaları ve kurumlar vergisi beyannamesi ekinde bağlı bulundukları vergi dairesine göndermeleri gerekmektedir.

Formun doldurulmasında, her bir ilişkili kişi bazında yıllık toplam net tutarı 30.000 TL’nin altında olan mal veya hizmet alım ya da satım işlem bilgileri ile söz konusu ilişkili kişi bilgilerine yer verilmesine gerek bulunmamaktadır.

Normal yıllık hesap dönemi olan kurumlar vergisi mükellefleri 2022 yılında ilişkili kişilerle yaptıkları mal veya hizmet alım ya da satım işlemleri (transfer fiyatlandırmasına ilişkin işlemler), kontrol edilen yabancı kurum ve ortak veya ortakla ilişkili kişilerden temin edilen borç bulunması halinde yaptıkları işlemler ile ilgili olarak “Transfer Fiyatlandırması, Kontrol Edilen Yabancı Kurum ve Örtülü Sermayeye İlişkin Form”u kurumlar vergisi beyannamesi ekinde  en geç 2 Mayıs 2023 Salı günü akşamına kadar elektronik beyanname ekinde doldurarak vergi dairesine vermek zorundadırlar. Bu yükümlülük, kayıtlı olunan vergi dairesi ne olursa olsun ilişkili işlemleri olan tüm kurumlar vergisi mükellefleri için söz konusudur.

2) Formun Doldurulması Sırasında Sıkça Sorulan ve Tereddüte Düşülen Hususlar Hakkında Açıklamalar ve Hatırlatmalar

Transfer Fiyatlandırması, Kontrol Edilen Yabancı Kurum ve Örtülü Sermayeye İlişkin Form doldurulurken pratikte tereddüte düşülen hususlar ortaya çıkmıştır. Gerek genel nitelikli olan, gerekse formun ilgili bölümleri itibariyle grupladığımız bu soruları ve cevaplarına ilişkin yaptığımız yorum ve açıklamaları aşağıda bilgilerinize sunmak istiyoruz:

2.1.) Genel Sorular

1) Kimler Transfer Fiyatlandırması, Kontrol Edilen Yabancı Kurum ve Örtülü Sermayeye İlişkin Form’u doldurup beyan edecek?

Genel ilke olarak tüm kurumlar vergisi mükelleflerinin formu doldurup kurumlar vergisi beyannamesi ekinde vergi dairesine verme yükümlülüğü mevcuttur. Bu formun doldurulması bağlı olunan vergi dairesi veya işletmenin büyüklüğü gibi kriterlere bağlı değildir. Formda sadece ilişkili kişilerle yapılan işlemler (yani transfer fiyatlandırması ile ilgili işlemler) değil, “kontrol edilen yabancı kurum” ve “örtülü sermayeye ilişkin işlemler”e ait bilgilerin de beyanı söz konusudur. Eğer yıl içinde bu sayılan üç tip işlemden hiçbiri gerçekleşmemişse form doldurulmayacak ve kurumlar vergisi beyannamesi ekinde vergi dairesine gönderilmesine gerek kalmayacaktır. Ancak sayılan üç tip işlemden (“ilişkili kişilerle işlemler”, “kontrol edilen yabancı kurum”, “örtülü sermaye”) sadece bir tanesi bile mevcut ise form doldurulup vergi dairesine beyan edilmek zorundadır.

2) İlişkili Kişilere İlişkin Bilgiler

Bu bölümde sadece ilgili hesap döneminde (2022)  işlem gerçekleştirilen ilişkili kişilere dair bilgiler doldurulacaktır. Eğer hesap dönemi içinde kendisiyle herhangi bir işlem yapılmamış ilişkili kişi/kurum var ise tabloda bunlara yer verilmesine gerek yoktur.

3) Serbest bölgelerde ve teknoparklarda faaliyet gösteren ve kurumlar vergisi istisnasından yararlanan kurumlar Transfer Fiyatlandırması, Kontrol Edilen Yabancı Kurum ve Örtülü Sermayeye İlişkin Form’u doldurup vermek zorunda mıdır?

Her ne kadar serbest bölgelerde ve teknoparklarda faaliyet gösteren kurumlar, belli şartlar altında kurumlar vergisi istisnasından yararlanmakta iseler de sonuçta elde ettikleri kazanç neticesinde dağıttıkları kârlar stopaja tabidir. Öte yandan, serbest bölgelerde faaliyet gösteren kurumlar vergisi mükellefleri, Türkiye’deki ilişkili kişilerle yaptıkları işlemler (yani yurt içi ilişkili işlemler) için transfer fiyatlandırması belgelendirme raporu hazırlamakla yükümlüdürler. Dolayısıyla, serbest bölgelerde ve teknoparklarda faaliyet gösteren ve kurumlar vergisi istisnasından yararlanan kurumlar da formu doldurup vergi dairelerine vermek zorundadırlar.

4) Türkiye’deki kurumların serbest bölgede bulunan şubeleri ve yurt dışı şubelerinin Transfer Fiyatlandırması, Kontrol Edilen Yabancı Kurum ve Örtülü Sermayeye İlişkin Form’u doldurma yükümlülüğü var mıdır?

Türkiye’de kurulmuş ve faaliyet gösteren kurumlar vergisi mükelleflerinin serbest bölgelerde bulunan şubelerinin ve yurt dışı şubelerinin ayrıca yıllık transfer fiyatlandırması raporu hazırlama ve dolayısıyla ayrıca ilgili formu doldurma yükümlülükleri yoktur. Türkiye’deki kurumlar vergisi mükellefi olan Kurum, formunda –eğer var ise - serbest bölgedeki şubesi ile yurt dışındaki şubesi ile ilgili bilgileri, “I - Transfer Fiyatlandırması Kapsamındaki İlişkili Kişilere İlişkin Bilgiler” tablosunda beyan edecektir. Dolayısıyla, serbest bölgedeki şubeye ve yurt dışı şubeye mal satışları ile serbest bölgedeki şubeden ve yurt dışı şubeden mal alımları “II – İlişkili Kişilerle Gerçekleştirilen Transfer Fiyatlandırmasına İlişkin İşlemler” tablosunda ilgili alım satım sütunlarında belirtilecektir. Aynı zamanda bu işlemlerin tutarları, uygulanan transfer fiyatlandırması yöntemi itibariyle “III-Transfer Fiyatlandırmasına Konu Olan İşlemlerde Kullanılan Yöntemler” tablosundaki alım satım sütunlarına da dahil edilecektir. Serbest bölgedeki şubenin ve yurt dışı şubenin Türkiye’deki ana merkezi ile yaptığı işlemler ana merkezin hazırlayacağı yıllık transfer fiyatlandırması raporunda analiz edilerek incelenecektir. Keza, serbest bölgedeki şube ile yabancı şubenin Türkiye’deki ana merkez ile yaptığı işlemlerin formda beyanı yükümlülüğü de merkezdeki Kuruma ait olacaktır.

5) Kazançları kurumlar vergisinden istisna edilmiş yatırım fonları Transfer Fiyatlandırması, Kontrol Edilen Yabancı Kurum ve Örtülü Sermayeye İlişkin Form’u dolduracaklar mı?

Genel ilke olarak kazançları kurumlar vergisinden istisna edilmiş olsa bile tüm kurumlar vergisi mükellefleri için formu doldurma yükümlülüğü vardır. Ancak formda beyanı istenen üç tip işlemden (“ilişkili kişilerle işlemler”, “kontrol edilen yabancı kurum”, “örtülü sermaye”) hiçbiri yıl içinde gerçekleşmemişse yatırım fonunun formu doldurmasına gerek kalmayacaktır.

6) Transfer Fiyatlandırması, Kontrol Edilen Yabancı Kurum ve Örtülü Sermayeye İlişkin Form’da ilişkili kişilerden yapılan alımların tutarları ile ilişkili kişilere yapılan satışların tutarları belirtilirken emsallere uygunluk ilkesini dikkate alarak değerlendirme yapmak gerekir mi?

Formun doldurulmasında işlemin emsal fiyat veya bedel üzerinden gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği hususuna bakılmaksızın ilişkili kişilerle yapılan tüm işlemlere dair tutarlar formda belirtilen kategoriler (Varlıklar, Hizmetler, Mali İşlemler, Diğer İşlemler vb.) itibariyle gruplanarak ve kanuni defter kayıtları esas alınarak belirtilecektir.

7) Transfer Fiyatlandırması, Kontrol Edilen Yabancı Kurum ve Örtülü Sermayeye İlişkin Form’un hiç verilmemesi veya eksik ya da hatalı doldurulup verilmesinin cezai yaptırımı nedir?

Henüz münhasıran transfer fiyatlandırması uygulamalarına özgü ceza hükümleri mevcut değildir. 4 seri No.lu Transfer Fiyatlandırması Genel Tebliği’nin 8. Bölümünde belirtildiği üzere, Mali İdare’ye ibraz zorunluluğu bulunan bilgi ve belgeleri Tebliğ’de belirlenen sürelerde vermeyenler hakkında Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) cezalara ilişkin hükümleri uygulanacaktır. Buna göre, formun eksik/hatalı düzenlenmesi halinde VUK Madde 352 – II. Derece usulsüzlükler arasında sayılan “vergi beyannameleri, bildirimler, evrak ve vesikaların kanunen belli şekil ve muhteviyatı ve ekleri ile bunlarla ilgili olarak yapılan diğer düzenlemelere ilişkin hükümlere uyulmamış olması” fiili işlenmiş olacağından II. Derecede usulsüzlük cezası (sermaye şirketleri için 2023 yılında 370 TL) kesilebilecektir. Ayrıca, formu hiç vermeyen kurumlar vergisi mükellefleri VUK Mükerrer Madde 355’in birinci fıkrasına göre özel usulsüzlük cezasına (2023 yılı için 7.500 TL) muhatap olabileceklerdir. Özel usulsüzlük cezası kesilmesine rağmen formu verme yükümlülüğünü yerine getirmeyenlere yeniden süre verilerek bu formu hazırlayıp vermeleri tebliğ edilebilir. Eğer verilen süre içinde bu yükümlülük yerine getirilmezse özel usulsüzlük cezası bir kat arttırılarak uygulanır.

Her ne kadar yukarıdaki usulsüzlük cezaları aslında çok küçük ve önemsiz gibi gözüküyor olsa da esas ceza yaptırımı formun verilmemesinin ilgili mükellefin incelemeye sevk edilme riskini arttırması, bu inceleme neticesinde tespit edilecek transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç aktarımı sonucunda ilave vergi ve vergi ziyaı cezası tarhiyatlarının yapılmasıdır. Böyle bir durumda ihtilaf sonucu vergi davasını açmak, izlemek, kazanmak için harcanacak zaman, emek ve mahkeme masrafları, formun olması gerektiği gibi doldurulup vergi dairesine verilmesi için harcanacak emek ve maliyetin çok üstünde olacaktır.

Bunlara ilaveten, 6728 Sayılı Kanun ile Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 13. Maddesi’ne 8. Fıkra eklenip transfer fiyatlandırması belgelendirme yükümlülüklerinin tam ve zamanında yerine getirilmiş olması şartıyla örtülü olarak dağıtılan kazanç nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmemiş veya eksik tahakkuk ettirilmiş vergiler için vergi ziyaı cezasının (Vergi Usul Kanununun 359’uncu maddesinde yazılı fiillerle vergi ziyaına sebebiyet verilmesi hali hariç) %50 indirimli olarak uygulanmasına karar verilmiştir. Transfer Fiyatlandırması, Kontrol Edilen Yabancı Kurum ve Örtülü Sermayeye İlişkin Form transfer fiyatlandırması belgelendirme yükümlülükleri kapsamında yer aldığından, formun dikkatli şekilde doldurulması, gerektiği takdirde bu indirimden faydalanabilmek adına elzemdir.

8) Transfer Fiyatlandırması, Kontrol Edilen Yabancı Kurum ve Örtülü Sermayeye İlişkin Form ile Yıllık Transfer Fiyatlandırması Belgelendirme Raporu arasındaki uyum nasıl sağlanmalı?

Yıllık Transfer Fiyatlandırması Belgelendirme raporlarında (“TF Raporu”) ilişkili işlemler, işlem bazında ayrı ayrı incelenmekte ve her tip ilişkili işlem için transfer fiyatlandırması yöntem tespiti nedenleri ile birlikte, diğer alternatif yöntemlerle karşılaştırmalı olarak irdelenerek yapılmaktadır. Her yıla ilişkin beyan edilen formun ilgili yıla ait TF Raporu ile uyumlu olması gereklidir. Bu uyumun sağlanabilmesi için de TF Raporu hazırlık çalışmalarına ilgili hesap dönemi bitmeden önce ve mümkün olduğunca erken başlanmalı ve bu çalışmalar için yeteri kadar zaman ve kaynak ayrılmalıdır. TF Raporu çalışması yapılırken fonksiyon ve risk analizleri neticesi uygun emsaller araştırılmakta, TF yöntemi seçilmekte, TF yönteminin nasıl ve neden seçildiği diğer alternatif yöntemlerle karşılaştırmalı olarak açıklanmaktadır. Tüm bu detay çalışmalar, Transfer Fiyatlandırması, Kontrol Edilen Yabancı Kurum ve Örtülü Sermayeye İlişkin Form’da yer alan “III-Transfer Fiyatlandırmasına Konu Olan İşlemlerde Kullanılan Yöntemler” tablosunun hazırlanmasına dayanak ve temel teşkil etmektedir.

2.2) Transfer Fiyatlandırması ile İlgili Tabloların Doldurulması

(Tablo II. ve III.)

1) Yurt içi ve yurt dışı ilişkili işlem ayrımı var mıdır?

Formun doldurulmasında ilişkili işlemin yurt içi veya yurt dışı olmasının önemi yoktur. Yurt içi olsun, yurt dışı olsun tüm ilişkili işlemler (serbest bölgelerdeki şubeler ve yurt dışındaki şubelerle yapılan işlemler de dâhil olmak üzere) formda bildirilmek zorundadır.

2) Mal/Hizmet alım-satımlarında iadeler, iskontolar, diğer indirimler (fiyat farkları vb.) düşülüp net tutar mı yazılacak, yoksa düşülmeden önceki tutar mı belirtilmeli?

TF Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkındaki 1 No.lu Sirkülere göre formda iade, iskonto ve diğer indirimler düşüldükten sonra kalan net tutarlar belirtilecektir.

3) İlişkili işlem tutarları belirtilirken Katma Değer Vergisi (KDV), Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi (BSMV), Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) ve benzeri işlem vergileri dahil mi, yoksa hariç mi tutulacak?

TF Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkındaki 1 No.lu Sirkülerde, “alım ve satım sütunlarında yer verilecek tutarlara Katma Değer Vergisi ve Özel Tüketim Vergisi dâhil edilmeyecek olup, iade, iskonto ve diğer indirimler düşüldükten sonra kalan net tutarlar yazılacaktır.” açıklaması yapılmıştır. Dolayısıyla, KDV ve ÖTV’ye benzer BSMV ve Özel İletişim Vergisi gibi diğer işlem vergilerinin de formda belirtilecek tutarlara dâhil edilmemesi, tutarların işlem vergisiz olarak belirtilmesi gereklidir. Sirkülerdeki açıklama tam olarak lafzı ile dikkate alınırsa ödediği KDV’yi indirim yoluyla giderme hakkı olmayanların da (banka ve sigorta şirketleri gibi) KDV hariç tutarları belirtmeleri gerektiği anlaşılmaktadır. Zira, KDV ayrıştırılmadığı takdirde, aslında tespit edilen fiyatın bir parçası olmayan KDV’nin sanki fiyatın bir parçasıymış gibi değerlendirilmesi durumu ortaya çıkacaktır. Fakat öte yandan muhasebe açısından bakıldığında KDV’yi indirim yoluyla giderme hakkı olmayanlar (banka ve sigorta şirketleri) için ödenen KDV maliyetin bir parçası olarak addedilmektedir.

Diğer yandan, ÖTV’ye tabi ürünleri üreterek ilişkili pazarlama şirketine satan kurumlarda, üretim şirketinin teslimi esnasında ÖTV’ye tabi tutulan malların, bu malları satın alan pazarlama şirketine olan maliyeti de ÖTV dâhil maliyettir. Gene TF Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkındaki 1 No.lu Sirkülerdeki açıklama tam olarak lafzı ile dikkate alınırsa, ÖTV’ye tabi malın pazarlama ve dağıtımını yapmak üzere satın alan ilişkili pazarlama şirketlerinin de muhasebesel olarak malın alım bedeli içine dâhil olan (yani KDV matrahı içinde kalan) ÖTV’yi ayrıştırmaları gerektiği anlaşılmaktadır. Zira, gerek ÖTV oranları olsun gerek KDV oranları olsun mükelleflerin kontrolü dışında Maliye Bakanlığı’nın yetkileri çerçevesinde ve usul olarak Bakanlar Kurulu Kararları ile her zaman değiştirilmesi söz konusu olabilen oranlardır. Mükelleflerin bu işlem vergilerinin oranlarını ve dolayısıyla tutarlarını kontrol etmeye ve bu vergi oran ve tutarlarını değiştirmeye yetkileri yoktur. Kontrol edilemeyen bir unsurun alımda olsun satımda olsun transfer fiyatı içine dâhil edilmesi karşılaştırılabilirlik analizlerinin sağlıklı yapılmasına engel teşkil edebilir. TF Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkındaki 1 No.lu Sirkülerde, “alım ve satım sütunlarında yer verilecek tutarlara Katma Değer Vergisi ve Özel Tüketim Vergisi dâhil edilmeyecek” açıklamasının yapılmasının altındaki gerekçenin yukarıda bahsettiğimiz nedenlere dayandığı kanaatindeyiz. Ancak bu hususta TF Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkındaki 1 No.lu Sirkülerde belirtilen açıklamaya paralel olan yukarıdaki görüşümüzden farklı görüşlerin de bulunduğunu belirtmek isteriz.

4) Şirkette itfa olmuş sabit kıymetlerin şirket çalışanlarına satılması işleminin Transfer Fiyatlandırması, Kontrol Edilen Yabancı Kurum ve Örtülü Sermayeye İlişkin Form’da bildirilmesi gerekir mi?

1 Seri No.lu Transfer Fiyatlandırması Genel Tebliği’nin 3.1.2. Bölümündeki açıklamalarda, kurum çalışanları, kurumun ilgili bulunduğu gerçek kişiler arasında sayılmıştır. Kurum çalışanlarının kurum ile ilişkilerinin sadece işveren-hizmet erbabı ilişkisi içinde bulunması durumunda, kurum ile kurum çalışanı ücret ödemeleri açısından ilişkili kişi kapsamında değerlendirilmeyecektir. Ancak, Kurum ile çalışanları arasındaki istihdam ilişkisi dışındaki işlemler ilişkili işlem kapsamında değerlendirilecektir. Bu nedenle, Kurumun aktifine kayıtlı sabit kıymetin kurum çalışanına satılması istihdam ilişkisi dışında bir işlem olduğu için formda bildirilmesi gereklidir.

5) Kurum ortaklarına ödenen ücretler ve huzur hakları Transfer Fiyatlandırması, Kontrol Edilen Yabancı Kurum ve Örtülü Sermayeye İlişkin Form’da bildirilecek mi?

1 seri No.lu Transfer Fiyatlandırması Genel Tebliği’nin 3.1.1. Bölümündeki açıklamalar çerçevesinde, sermaye veya kâr payı oranı ne olursa olsun kurumların gerçek kişi ortakları “İlişkili kişi” oldukları için kurum tarafından gerçek kişi ortaklara yapılan ücret ödemelerinin forma dâhil edilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Bu noktada, hizmet akdi ile çalışma koşulunun sağlanıyor olması kaydıyla gerçek kişi ortaklara ödenen ücretin forma dâhil edilmemesi gerektiğini ileri süren görüşler de bulunmaktadır. Ancak, gerçek kişi ortakların Kurum ile ilişkisinin, kurum çalışanlarından daha farklı bir boyutta olduğu hususu dikkate alınmalıdır.

Kurumun “ortak” statüsünde olmayan çalışanları da, her ne kadar ilişkili kişi kapsamında tutulmakta ise de çalışanlar için 1 seri No.lu Transfer Fiyatlandırması Genel Tebliği’nin 3.1.2. Bölümündeki açıklamalarla bir istisna getirilmiştir. Buna göre, Kurum tarafından işçi-işveren ilişkisi çerçevesinde çalışanlarına ödenen ücretler forma dâhil edilmeyecektir. Ancak Kurum ile çalışanı arasında istihdam dışı ilişkiler varsa bu işlemlerin bedelleri formda belirtilecektir. Öte yandan, ortağın, ortaklık niteliği nedeniyle aldığı huzur hakkı, yönetim kurulu ikramiyesi gibi tutarların formda gösterilmesi uygundur.

6) Yönetim Kurulu üyelerine verilen huzur hakları formda gösterilecek mi?

Ortaklık ilişkisi olmaksızın kurumun kararlarında doğrudan veya dolaylı olarak etkisi bulunabilecek yönetim kurulu, başkan ve üyeleri, kurumun veya ortaklarının idaresi bakımından doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunduğu gerçek kişilerdir. Huzur hakları Gelir Vergisi Kanunu Madde 61’deki tanımlamada “ücret” olarak değerlendirilmiştir. Ancak huzur hakkı ödemesi işçi-işveren ilişkisinden doğmadığı için Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Madde 4/1 a kapsamında sigorta primine tabi değildir. Anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi ortakları Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Madde 4/1 b kapsamında (bağımsız çalışanlar) sigortalı sayılmışlardır. Gelir Vergisi Kanunu’ndaki ücret tarifi açısından ücret sayılan huzur hakları, öte yandan istihdam ilişkisine dayalı bir ücret olmadığı için üzerinden sigorta primi kesilmemektedir. Gelir Vergisi Kanunu’ndaki ücret tarifi kapsamında olduğu için aynı zamanda çalışan yönetim kurulu üyelerine ödenen huzur haklarının forma dâhil edilmemesi düşünülebilir. Ancak huzur hakkı ödemesinin aslında işçi-işveren ilişkisinden doğmadığı dikkate alındığında forma dâhil edilmesi gerektiği kanaati oluşmaktadır.

7) Ortaklara yapılan kâr payı ödemesi varsa Transfer Fiyatlandırması, Kontrol Edilen Yabancı Kurum ve Örtülü Sermayeye İlişkin Form’da belirtmek gerekir mi?

Ortaklara yapılan kâr payı ödemeleri formda beyan edilmesi gereken ilişkili işlemler kapsamında değildir. Bu nedenle, bu tutarların formda beyan edilmesi gereği yoktur. 

8) Yurt dışından alınan hizmetlere ilişkin nakden/hesaben yapılan ödemeler üzerinden kurumlar vergisi tevkifatı (stopaj) yapıldığı durumlarda forma stopaj dahil brüt tutarı mı yoksa stopaj düştükten sonraki net tutarı mı yazmalıyız?

Yurt dışından sağlanan ve netten brüte getirilip üzerinden stopaj hesaplanan serbest meslek ödemeleri ve gayri maddi hak bedellerine ilişkin yapılan ödemeler üzerinden yapılan stopajlar olması durumunda bu tip hizmet veya gayr-i maddi hak alım/kullanım bedellerinin stopaj dahil brüt tutarları ile formda belirtilmesi uygun görülmektedir. Bununla birlikte, TF rapor çalışmalarında ekonomik analiz aşamasında emsal karşılaştırma analizleri yapılırken hizmet bedelleri üzerindeki vergi yüklerinin meydana getirdiği ek maliyet tutarlarının, karşılaştırılabilirliği artıracak işlemler yapılırken dikkate alınmasında yarar vardır.

9) Ana ortak tarafından gönderilen sermaye avansının bakiyesini Transfer Fiyatlandırması, Kontrol Edilen Yabancı Kurum ve Örtülü Sermayeye İlişkin Form’da belirtmemiz gerekiyor mu?

Her ne kadar 2013/YB-7 sayılı Merkez Bankası Genelgesinde konuya ilişkin düzenlemeler yer alsa da eğer sermaye avansı ortakların aldığı karar ile sermayeye dönüştürülmek şartıyla getirilmiş, bu husus tutarın Türkiye’ye getirildiğini belgeleyen ilgili banka dekontunda açıkça belirtilmiş ve getirilen tutar da kararda belirtildiği süre içinde gerçekten sermayeye dönüştürülmüşse böyle bir tutar borç sayılmayacağı ve zaten bu nedenle üzerinden değerleme yapılıp kambiyo gideri/geliri oluşmadığı için formda belirtilmesine gerek olmadığı görüşündeyiz. Ancak, bu tip sermaye avanslarından sonradan sermayeye dönüşmeyip kredi niteliğini kazananlar II numaralı Tablo’da Mali İşlemler bölümünde ve ayrıca V-Örtülü Sermaye Uygulamasına İlişkin Bilgiler tablosunda belirtilmelidir.

10) 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 376 ve takip eden maddeleri uyarınca sermayenin kaybı ve borca batıklık durumlarında ortaklar tarafından işletmeye konan zarar telafi fonlarını formda belirtmek gerekir mi?

Eğer ortaklar zarar telafi fonunu (“tamamlama akçesi”) halihazırda yürürlükte bulunan TTK Madde 376 çerçevesinde Genel Kurul Kararı ile teknik iflastan kurtulmak için sermayenin tamamlanması maksadıyla koymuşlarsa bu fon borç niteliğinde olmadığı ve ayrıca bir mal teslimi veya hizmet ifası ile de ilgili olmadığı için zarar telafi fonunun (sermaye tamamlama akçesinin) forma dâhil edilmemesi gerekir.

11) Spot ve swap işlemlerini Formda nerede belirtmeliyiz?

Bu tip işlemlere ilişkin olarak 1 Seri No.lu Transfer Fiyatlandırması Genel Tebliğinde herhangi bir açıklama yer almamakla birlikte 24.04.2008 tarihli Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkındaki 1 Seri No.lu Sirkülerde para ve faiz swap işlemlerinin formda nasıl belirtileceği detaylı olarak açıklanmıştır. Buna göre, formun para swapı satırında, sözleşmeye baz alınan kıymeti (döviz/TL) vade tarihinde alan tarafından sözleşmede belirlenen kura göre oluşan değeri (vade tarihindeki değeri) satım sütununun sol tarafına, işlemin yapıldığı tarihteki kura göre oluşan değeri alım sütununda sol tarafa yazılacaktır. Öte yandan, sözleşmeye baz alınan kıymeti vade tarihinde veren tarafından sözleşmede belirlenen kura göre oluşan değeri (vade tarihindeki değeri) alım sütununun sol tarafına, işlemin yapıldığı tarihteki kura göre oluşan değeri ise satım sütununda sol tarafa yazılacaktır.

Formun faiz swapı satırında, sözleşmeye istinaden verilen faiz alım sütununda sağ tarafa, alınan faiz satım sütununda sağ tarafa yazılacaktır.

12) İlişkili İşlemde “Hazine Zararı” yoksa gene formda belirtecek miyiz?

Kurumlar vergisi mükelleflerince tüm ilişkili işlemlerin (yurtiçi veya yurtdışı), emsallerine uygun olup olmadığına ve yurtiçi ilişkili işlemlerde hazine zararı doğup doğmadığına bakılmaksızın mutlaka formda belirtilmesi gereklidir. İlişkili işlemin emsallerine uygun olup olmadığının, yurtiçi ilişkili işlemin Hazine zararına yol açıp açmadığının incelenmesi ve belgelendirilmesi çalışmaları yıllık transfer fiyatlandırması belgelendirme raporunun konusudur.

13) İlişkili kurumdan 2022 yılı içinde üç defa kredi alıp ödedik, 31.12.2022 itibariyle hiç kredi bakiyesi kalmadı, bu krediler için 2022’de toplam 100.000 TL faiz ödedik. Bu işlemi Formda nasıl göstermeliyiz?

Formun, II-İlişkili Kişilerle Gerçekleştirilen Transfer Fiyatlandırmasına İlişkin İşlemler Tablosunda "Mali işlemler" bölümünde yer alan "Ödünç Para/Kredi-Faiz" satırına, ödünç para ve kredi işlemlerinde anaparaya ilişkin yılsonu bakiyesi bu satırın sol tarafına (örneğimizde 31.12.2022 bakiyesi sıfır olduğu için burada herhangi bir rakam olmayacak), yıl içindeki toplam faiz tutarı (örneğimizde 100.000 TL) bu satırın sağ tarafına ayrı ayrı yazılacaktır.

14) İlişkili kuruluştan aldığımız krediye 2022 yılında nakden veya hesaben hiçbir faiz ödemediğimiz halde gene formda belirtmek zorunda mıyız?

İlişkili kişiden alınan kredinin karşılığında 2022 yılında hiçbir faiz ödemesi yapılmamış olsa da bu kredinin 31.12.2022 itibariyle bilançoda belli bir bakiyesi varsa kredinin 31.12.2022 bakiyesi “Mali İşlemler” Bölümünde Ödünç Para / Kredi-Faiz satırının alım sütununun soldaki satırına yazılacaktır. Hiç faiz ödemesi olmadığı için alım sütununun sağdaki kısmı ise boş kalacaktır.

15) Masraf yansıtmaları formda dikkate alınacak mı?

Evet. Dışarıdan sağlanan hizmetlerin ilişkili kişilere/kurumlara üzerine herhangi bir kâr marjı konulmaksızın aynen faturalanması neticesi oluşan masraf yansıtma işlemlerinin de formda belirtilmesi gerekir. Bu tip herhangi bir kâr marjı eklenmeksizin aynen faturalanan masraf yansıtma tutarlarının, II-İlişkili Kişilerle Gerçekleştirilen Transfer Fiyatlandırmasına İlişkin İşlemler Tablosunda “Diğer İşlemler” bölümünde (Diğer) belirtilmesi uygun olacaktır. Masraf yansıtması faturası bizim şirketimize kesilmişse Alım sütununda, biz ilişkili kuruluşumuza masraf yansıtması faturası kesmiş isek Satım sütununda belirtmek gerekecektir.

Pratikte üzerine kâr marjı konulmadan yapılan masraf yansıtmalarının transfer fiyatlandırması yönteminin ne olacağı sorusu çok sık sorulmaktadır. Masraflar olduğu gibi maliyetiyle yansıtıldığı için maliyet artı sıfır kâr marjı söz konusudur. Dolayısıyla, dışarıdan sağlanmış bir hizmetin bire bir maliyetiyle ilişkili kuruluşa faturalandığı masraf yansıtmalarının transfer fiyatlandırması yöntemi “maliyet artı” yöntemi olarak değerlendirilebilir. Geçtiğimiz yıllarda bazı yerlerde, masraf yansıtmalarının transfer fiyatlandırması yönteminin hatalı olarak “mükellefin belirlediği yöntem” olarak belirtildiğini gözlemlemiştik. Basit bire bir aktarım şeklindeki münferit (yani maliyeti üzerinden kâr marjı konmadan faturalanan) masraf yansıtmaları için transfer fiyatlandırması yönteminin “maliyet artı” olarak belirtilmesi uygundur.

16) İlişkili kişilerle olan cari hesapların değerlemesi neticesinde oluşan kur farklarını formda belirtecek miyiz? Bu kur farklarını alımı-satımı yapılan hizmetler ve mallar için ayırıp ilgili satırlara yazmak gerekir mi?

Öncelikle belirtmek isteriz ki transfer fiyatlandırması genel prensiplerine göre cari hesaplarda ödemelerin / tahsilatların geç yapılması neticesinde zaman içinde değişen ve sonuçta hiç kimsenin kontrol edemeyeceği ekonomik konjonktürdeki değişimler sebebiyle ortaya çıkan kambiyo zararları (656 numaralı hesap) ve kambiyo kârları (646 numaralı hesap) transfer fiyatlandırması incelemelerinin konusu dışındadır. Nitekim emsallere uygunluk tespiti için yapılan ekonomik analizler de faaliyet kârı seviyesinde yapılır. Tek Düzen Hesap Planındaki ifadesiyle “Diğer Faaliyetlerden Olağan Gelir ve Kârlar ile Giderler ve Zararlar” kalemleri dikkate alınmaz. Dolayısıyla, “Diğer Faaliyetlerden Olağan Gelir ve Kârlar/Giderler ve Zararlar” gruplandırması içinde bulunan ve cari hesapların dönem sonları itibariyle değerlemesi sonucu ortaya çıkan kambiyo zararları / kârları formda hiç belirtilmemelidir.

17) Mal/Hizmet alım-satımlarında sonradan faturalanan vade farklarını formda nerede belirtmeliyiz (mal/hizmet bedeline dâhil edilmeli mi yoksa ayrıca mı gösterilmeli)?

Sonradan kesilen vade farkları faturaları bir nevi finansman işlemi olarak değerlendirilebilir. II-İlişkili Kişilerle Gerçekleştirilen Transfer Fiyatlandırmasına İlişkin İşlemler Tablosunda “Mali İşlemler” bölümünde (Diğer) belirtilmesi uygundur.

18) Yatırımların aktifine giren kur farkları “Varlık” bölümüne mi yazılmalı yoksa kullanılan krediye ilişkin olduğundan “Mali Bilgiler” bölümüne mi yazılmalı?

163 numaralı VUK Genel Tebliğinde, yatırımların finansmanında kullanılan kredilere ilişkin faiz giderleri ile yurt dışından döviz kredisi ile sabit kıymet ithal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan kur farklarının, aktifleştirme tarihine kadar olan kısmının maliyete intikal ettirilmesi, aktifleştirildikten sonraki döneme ilişkin olanların ise seçimlik hak olarak doğrudan gider yazılması veya maliyete intikal ettirilmek suretiyle amortismana tabi tutulması gerektiği açıklanmıştır. 334 No.lu VUK Genel Tebliğinde ise lehe oluşan kur farklarının da aktifleştirme işleminin gerçekleştiği dönemin sonuna kadar oluşan kısmının maliyetle ilişkilendirilmesi, aktifleştirildikten sonraki döneme ilişkin olanların ise kambiyo geliri olarak değerlendirilmesi veya maliyetten düşülmek suretiyle amortismana tabi tutulabileceği belirtilmiştir. Bu ilkeler çerçevesinde yatırımların aktifine girmiş kur farklarının artık maliyetin bir parçası olduğundan formda “Varlık” bölümünde belirtilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Dolayısıyla, yatırım maliyetine girmiş kur farklarının ayrıştırılıp Mali Bilgiler bölümünde belirtilmesine gerek yoktur.

19) Yıl içinde transfer fiyatlandırması politikasına uyum için düzeltme yapılmış ise bu düzeltmeyi formda nasıl belirteceğiz?

Eğer ilgili hesap dönemi içinde işlem iptali ve/veya faturalaşma yoluyla düzeltme yapılmış ve bu düzeltme kanuni kayıtlara da yansıtılmışsa otomatikman kanuni kayıtlardaki tutarlar bu düzeltme neticesi oluşmuş tutarlar olacağı için forma da yansıtılmış olacaktır. Ancak, hesap dönemi kapanıp kanuni defterler basıldıktan sonra tespit edilerek yapılmasına karar verilen bir düzeltme olursa, işlem kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde düzeltilebilecek ve bu durumda sonradan yapılan bu düzeltme tutarı, kayıtlara girmediği için forma dâhil edilmeyecektir.

20) Transfer fiyatlandırması politikası çerçevesinde yurt dışından ilişkili kişilerden ticari mal alımlarında “Debit Note” / “Credit Note” yoluyla yapılan düzeltmeleri formda nasıl göstereceğiz?

Transfer fiyatlandırması politikalarına uyum sağlamak amacıyla yurt dışı ilişkili işlemler söz konusu olduğunda (örneğin yurt dışında ilişkili kuruluştan ticari mal alınıp Türkiye’de satılması) dönem içinde yurt dışı ilişkili kuruluş tarafından “debit note” ve/veya “credit note” gönderimi söz konusu olabilmektedir. Bu durumlarda, “debit note” tutarının mal alım tutarına ilave edilmesi, credit note alınmış ise bu tutarın da mal alım tutarından indirilmesi ve alım tutarlarının net bazda formda belirtilmesi uygun olacaktır.

21) Faturası gelip de kayda alınan Yoldaki Mallar da Ticari Mal Alımlarına dahil edilmeli midir?

İlişkili kişiden faturası 2022 yılı içinde gelip yine 2022 yılında kayıtlara alınmış olan tüm ticari mal alımları formda II. Tablo’da Ticari Mallar alımı tutarı içine dahil edilmelidir.

2.3) Transfer Fiyatlandırmasına Konu Olan İşlemlerde Kullanılan Yöntemler

Transfer fiyatlandırmasına konu olan işlemlerde yöntem seçiminin işlev ve risk analizleri ile faaliyetin incelenmesi ve her işlemin kendi özel şartlarına göre yapılması ve seçilen yöntemin “işlemin mahiyetine en uygun yöntem” olduğunun diğer mevcut yöntemlerle karşılaştırmalı olarak irdelenmesi gereklidir. Herhangi mevcut bir uygulama politikası olmaksızın ve bu çalışmalar hiç yapılmaksızın çok kısa bir süre içinde bazı varsayımlarla yöntem seçimi yapılıp formda belirtmek sağlıklı değildir. Formun III. Numaralı tablosu alım ve satım tutarlarının kullanılan transfer fiyatlandırması yöntemleri bazında dağılımının yapılmasını gerektirmektedir. Bunun için ilişkili işlem tipleri bazında öncelikle yöntemlerin doğru olarak seçilmesi ve ardından transfer fiyatlandırması yöntemi seçilen tüm işlemlerde alım-satım tutarlarının yöntem bazında ayrı ayrı tespit edilmesi gereklidir.

İlişkili İşlem Toplamları Kontrolü: Formu doldurma işlemi tamamlandıktan sonra, III.-Transfer Fiyatlandırmasına Konu Olan İşlemlerde Kullanılan Yöntemler Tablosundaki Alım ve Satım sütunlarının toplam işlem tutarları, II-İlişkili Kişilerle Gerçekleştirilen Transfer Fiyatlandırmasına İlişkin İşlemler Tablosu’ndaki “Yapılan İşlemlerin Toplamı” satırının alım ve satımlar ile ilgili toplam tutarlarına eşit olmalıdır.

2.4) Kurumun Yurt Dışı İştiraklerine İlişkin Bilgiler (Tablo IV)

Formun başlığında “Kontrol Edilen Yabancı Kurum” ifadesi kullanılmış olmasına rağmen daha sonra Formun IV numaralı tablosunun başlığı “Kurumun Yurt Dışı İştiraklerine İlişkin Bilgiler” olarak adlandırılmıştır. Bu ifade, bütün yurtdışı yabancı iştiraklere ilişkin bilgilerin mi yoksa sadece Kurumlar Vergisi Kanunu (KVK) Madde 7 ile düzenlenmiş olan “Kontrol Edilen Yabancı Kurum” kapsamına giren yurt dışı iştiraklerin mi tabloya yazılması gerektiğine dair bir tereddüt oluşturmuştur. Görüş ve değerlendirmelerimize göre, bu tablodaki bilgilerin sadece, kontrol edilen yabancı kurumlar (yani sermayesinin, kâr payının veya oy kullanma hakkının en az %50’sine sahip olunan yurtdışı iştirakler) için doldurulması gerektiği kanaatindeyiz. Kontrol oranı (sermaye, oy veya kâr payı oranı) olarak ilgili hesap dönemi (yani 2022 yılı) içinde herhangi bir tarihte sahip olunan en yüksek oran dikkate alınacaktır.

Eğer Kontrol Edilen Yabancı Kurum şartlarını taşıyorsa serbest bölgelerdeki iştirakler hakkındaki bilgiler de belirtilecektir.

2.5) Örtülü Sermaye Uygulamasına İlişkin Bilgiler (Tablo V)

1) Örtülü Sermaye uygulamasına ilişkin bilgiler tablosu her durumda doldurulacak mı, yoksa sadece örtülü sermaye durumunun varlığı halinde mi doldurulacak?

Örtülü Sermaye uygulamasına ilişkin Tablo V’ te istenen detay bilgilerin niteliği geçmiş senelerde de Tablo V’ in doldurulmasında tereddütlere yol açmıştır. Sadece, 1 Seri No.lu Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkındaki Sirkülerin 7. Bölümünde belirtilen açıklamanın lafzı dikkate alındığında, 2022 yılında ortak veya ortakla ilişkili kişilerden temin edilen bir borç bulunması halinde Tablo V.’ in doldurulması gerekmektedir. Dolayısıyla, örtülü sermaye şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğine bakılmadan 2022 yılı içinde ortak veya ortakla ilişkili kişiden alınmış borç var ise istenen bilgilerin Tablo V.’ te belirtilmesi gerekecektir.

2) Ortağımızdan Özsermayesinin üç katını aşan tutarda borç kullanıyoruz ancak bu borç için hiç faiz ödemiyoruz, buna rağmen bu borcu gene Örtülü Sermaye uygulamasına ilişkin bilgiler tablosunda göstermemiz gerekiyor mu?

Her ne kadar hiç faiz ödemesi olmasa da eğer borç yabancı para cinsinden ise değerleme neticesi kur farkı giderleri oluşabilir. Bu kur farkı giderlerinin de Tablo V.’ te belirtilmesi gereklidir. Üzerinden hiç faiz ödenmemiş olsa bile ortaklardan veya ortaklarla ilişkili kişilerden alınmış tüm borçların tabloda belirtilmesi gerektiği kanaatindeyiz.

3) Ortağa verilen borçlar, hem transfer fiyatlandırmasına ilişkin işlemler bölümünde yer alan “Mali İşlemler” sütununda, hem de örtülü sermayeye ilişkin bilgiler bölümünde mi bildirilecek?

Öncelikle belirtelim ki ; “V-Örtülü Sermaye Uygulamasına İlişkin Bilgiler” tablosu sadece ortak veya ortakla ilişkili kişilerden temin edilen bir borç bulunması halinde (yani kredi kullanan) tarafından doldurulması gereken bir tablodur. Borç veren bir şirket bu tabloyu doldurmayacaktır. Öte yandan, transfer fiyatlandırmasına ilişkin işlemler tablosunda “Mali İşlemler” bölümünde hem ilişkili kişilerden alınan borçlar (üç kat özsermaye sınırının altında olan borçlanmalar da dahil olmak üzere) hem de ilişkili kişilere verilen borçların bakiye ve faiz bilgileri belirtilmek durumundadır.

4) Özsermayenin negatif olması halinde Tablo V’teki Özsermaye Tutarı nasıl belirtilecektir?

Elektronik kurumlar vergisi beyannamesi doldururken eksi (-) işareti kullanılamadığı için özsermayenin negatif olması durumunda Tablo V teki bu satıra “0” (sıfır) yazılabilir.

5) Avanslar örtülü sermaye kapsamında değerlendirilebilir mi?

1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliği’nin “Örtülü Sermaye Tutarı” ile ilgili açıklamalar içeren 12.1.6. Bölümünde avanslarla ilgili olarak yapılan açıklamalar şöyledir:

“Öte yandan, gelecekte yapılacak bazı mal ve hizmet teslimleri karşılığında peşin alınan ya da verilen değerleri ifade eden avanslar, sipariş yöntemi ile mal alan işletmenin, sipariş ettikleri iktisadi değerlerin üretiminde üretici işletmeye finansman imkânı sağlamak amacıyla verilebileceği gibi, satış fiyatını düşük tutmak veya satış garantisi sağlamak amacıyla da verilebilmektedir. Avanslar hangi amaçla verilirse verilsin işletmeye finansman imkânı sağladığı açıktır. Dolayısıyla, alınan avanslar da işletme bakımından alınan borç olarak değerlendirilecek ve örtülü sermaye hesaplamasında dikkate alınacaktır. Ancak, inşaat işlerinde yapılan iş kısmı ile orantılı olarak hesaplanıp ödenen istihkak bedellerinin avans olarak kabul edilip örtülü sermayenin hesabında borç unsuru olarak dikkate alınması söz konusu değildir.”

Tebliğ’de yer alan yukarıdaki detaylı açıklamalara göre avansların da örtülü sermaye kapsamında değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Ancak bu yönde farklı görüşlerin ileri sürülebileceğini de belirtmek isteriz.

6) Ortaklar veya Ortaklarla İlişkili Kişilerden mal/hizmet alımları nedeniyle ortaya çıkmış olan ticari borçlar da varsa Tablo V’te “Toplam Borçlar” tutarını belirtirken bunları nasıl değerlendireceğiz?

1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliği’nin “Örtülü Sermaye Tutarı” ile ilgili açıklamalar içeren 12.1.6. Bölümünde; “Piyasa koşulları ve ticari teamüllere göre yapılan vadeli mal ve hizmet alımları ile ilgili olarak ortaya çıkan borçlanmalarda, vade farkı tutarları ayrıca hesaplanmış olsa da bu borç tutarları örtülü sermayenin varlığının tespitinde dikkate alınmayacaktır. Söz konusu süreleri aşan vadeli alımlar nedeniyle ortaya çıkan borçlar örtülü sermayenin varlığının tespitinde dikkate alınacak; bu şekilde hesaplanan örtülü sermaye tutarına isabet eden vade farkları tespit edilerek örtülü sermaye üzerinden ödenen faiz olarak kabul edilecektir.” açıklaması yer almaktadır. Bu açıklamalara göre piyasadaki ticari teamüllere uygun olan ticari borçların örtülü sermaye kapsamında olmadığı anlaşılmaktadır. Ancak burada “ticari teamüllere uygun olma” kesin ve objektif kıstaslarla tanımlanmış bir kavram olmadığı için sübjektiftir ve kesin olarak değerlendirilmesi kolay değildir. Öte yandan, 1 Seri No.lu Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkındaki Sirkülerin 7. Bölümünde Tablo V’ in “Ortak veya ortakla ilişkili kişilerden temin edilen borçların en yüksek olduğu tarihteki toplam tutarı” satırının doldurulması ile ilgili olarak yapılan açıklamada bu satıra ilgili hesap döneminde ortak veya ortakla ilişkili kişilerden temin edilen borçların en yüksek olduğu tarihteki toplam tutarının yazılacağı ifade edilmiştir.

Bu ifadeye göre de ortak ve ya ortakla ilişkili kişilerden temin edilen borçların ticari veya mali olup olmadığına bakılmaksızın tüm borçların dikkate alınması gerektiği kanısı ortaya çıkmaktadır. Bu durumda ortaklar veya ortakla ilişkili kişilere ticari borçlar varsa ve bu borçlar nedeniyle örtülü sermaye riski meydana geliyorsa durumun her şirketin kendi faaliyetlerine göre değerlendirmesi yapılarak analiz edildikten sonra Tablo V’ teki ilgili satırların doldurulması gerekmektedir.

7) Yabancı para cinsinden borçlanmalarda “ortak ve ortakla ilişkili kişilerden temin edilen borçların en yüksek olduğu tarihteki toplam tutarı”nın tespitinde kur farklarını nasıl değerlendirmek gerekecektir?

1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliği’nin “Borcun Özsermayenin Üç Katını Aşması” ile ilgili açıklamalar içeren 12.1.5. Bölümünde; ”Yabancı para üzerinden yapılan borçlanmalara ilişkin borç/öz sermaye hesabında, her bir borcun alındığı tarihte geçerli olan döviz kuru esas alınacaktır. Yabancı para üzerinden alınan borcun vadesinin izleyen yıla sarkması halinde, izleyen yıl için söz konusu hesaplama, borcun ödenmeyen tutarının bilanço günü itibarıyla Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre değerlenmiş tutarı esas alınmak suretiyle yapılacaktır.” açıklaması yer almaktadır.

Yukarıda belirtilen ilgili Tebliğ hükmüne istinaden; ortak ve ortakla ilişkili kişiden temin edilen yabancı para cinsinden borçların en yüksek olduğu tarihteki toplam tutar tespit edilmeye çalışılırken borcun alış tarihindeki geçerli döviz kurunun dikkate alınması ve dolayısıyla daha sonradan oluşan kur farklarının dikkate alınmaması gerektiği anlaşılmaktadır. Ancak 2022 öncesinden devreden yabancı para cinsinden borç var ise bilanço günündeki kur esas alınacaktır.https://www.verginet.net/

Yurt içinde faaliyet gösteren bankalardaki nakdi ve gayri nakdi toplam kredi bakiyesi 5 milyon TL ve üzerinde olan, 5411 sayılı Bankacılık Kanununda tanımlanan banka ve finansal kuruluşlar haricindeki tüzel kişi müşterilerinizin özet döviz pozisyon raporunu, takip eden ayın ilk 10 iş günü içerisinde, bu raporlama amacıyla oluşturulan https://tcmbveri.gov.tr/ adresinde yer alan "Özet Döviz Pozisyon Raporu" linki üzerinden doldurarak Bankamıza bildirmeleri, konunun Bankanızca müşterilerinize gereği için tebliğ edilmesi istenmişti.

Raporlama sürecinde ilgili taraflardan alınan geri bildirimler değerlendirilmiş, geçiş sürecinin kolaylaştırılması için söz konusu raporlamanın kapsam ve süresinde aşağıda belirtilen değişiklikler yapılmıştır:

1. Merkezi olağanüstü hâl ilan edilen deprem ilerinde bulunan firmalar, olağanüstü halin devamı süresince raporlama zorunluluğundan muaf tutulmuştur.

2. Raporlama yükümlülüğü kapsamına girecek firmaların belirlenmesinde esas alınan, yurt içi tüm bankalardaki nakdi ve gayri nakdi toplam kredi bakiyesi alt sınırı 5 milyon TL'den 10 milyon TL'ye yükseltilmiştir.

3. Aylık özet döviz pozisyon raporu için bildirim süresi "takip eden ayın ilk 10 iş günü" yerine "takip eden ayın son günü" olarak değiştirilmiştir.

Ayrıca:

a. Yurt içi tüm bankalardaki nakdi ve gayri nakdi toplam kredi bakiyesi 10 milyon TL ile 50 milyon TL arasında olan firmaların raporlama yükümlülüğü 2024 yılı Ocak ayına ilişkin raporla başlamak üzere ertelenmiştir.

b. Yurt içi tüm bankalardaki nakdi ve gayri nakdi toplam kredi bakiyesi 50 milyon TL ve üzerinde olan firmalar için ise Mart ve Nisan 2023 aylarına ilişkin raporlamaların en geç bildirim süresi 30 Haziran 2023'e uzatılmıştır.

Merkez Bankası Açıklaması İçin Tıklayınız

Kaynak, TCMB

Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına ilişkin 7440 sayılı Kanunun İşletme Kayıtlarının Düzeltilmesi başlıklı 6/1 ve 6/2 maddeleri kapsamında yapılacak başvurular hakkında 7440 sayılı Kanun Genel Tebliği (Seri No:1) ile düzenlemeler yapılmış olup, ilgili Genel Tebliğin “VI- İşletme Kayıtlarının Düzeltilmesine İlişkin Hükümler” başlıklı bölümünde yapılan açıklamalar çerçevesinde; Ba formunun “Soyadı/Adı Unvanı” bölümüne “Muhtelif Satıcılar (7440 sayılı Kanun Madde 6/1)”, “Vergi Kimlik Numarası” bölümüne (3333 333 333), Bs formunun “Soyadı/Adı Unvanı” bölümüne “Muhtelif Alıcılar (7440 sayılı Kanun Madde 6/2)”, “Vergi Kimlik Numarası” bölümüne (4444 444 444) yazılabilmesi için Beyanname Düzenleme Programında (BDP) değişiklik yapılmıştır.

Kurum Geçici Vergi Beyannamesinde Değişiklik

Beyanname Düzenleme Programında Kurum Geçici Vergi Beyannamesinde; “Zarar Olsa Dahi İndirilecek İstisna ve İndirimler” bölümüne 353, 386, 387 kodları, “Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde Elde Edilen Kazançlar” tablosunda yer alan “Teknoloji Geliştirme Bölgesi” listesine 182 ila 187 kodları, “Kanunen Kabul Edilmeyen Giderler” tablosuna “7440 sayılı Kanun kapsamında oluşan KKEG” satırı eklenmiştir.

Kaynak: İVD/GİB

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • 2023 YILI ENFLASYON DÜZELTMESİ HATALI İSE GEÇMİŞE YÖNELİK NASIL DÜZELTİLİR? Değerli okurlar, enflasyon muhasebesinde yanlış değerlenen veya değerlemesi unutulan maalesef…
  • TMS 21 KUR DEĞİŞİMİNİN ETKİLERİ STANDARDININ UYGULANMASI 1.  Giriş Bir işletme; yabancı para birimlerinde işlemler yapmak ya…
  • E DEFTERLERİN / BERATLARIN 2. KOPYALARININ İBRAZ ZORUNLULUĞU * E-Defter ve berat dosyalarının 2. kopyalarının muhafaza işleminin Başkanlıktan…
Top