Mehmet Özdoğru
Bakan Bilgin'den EYT' de Yaş Konusu Açıklaması
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin bir televizyon kanalında yaptığı açıklamada "EYT'de yaş konusu henüz netlik kazanmadı, düzenleme 2023 öncesinde Meclis'e sunulmuş olur" diye konuştu. Bakan Bilgin, yaş şartı sınırlamasının getirilme ihtimaline ilişkin olarak şöyle konuştu: Son aşamayı Cumhurbaşkanımızla paylaşacağım, ileteceğim, kendisi değerlendirecek. Kabinede karar çıkar mı kesinlikle söyleyemem ama değerlendirileceğini söyleyebilirim. Seçenekli bir tablo var önümüzde. Ben bu tabloyu arz edeceğim. Bir yaş aralığı olması ihtimal dahilindedir. Henüz netleşmedi. İmkanlar nispetinde en kapsayıcısı olacak.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin: "EYT' de yaş konusu henüz netlik kazanmadı, düzenleme 2023 öncesinde Meclis'e sunulmuş olur" açıklamasında bulundu.
Haber Global televizyon kanalında soruları yanıtlayan Bakan Bilgin ayrıca, "8 Eylül 1999'dan önce sigorta yaptırdıktan sonra askere giden ya da doğum iznine ayrılan borçlanmadan yararlanabilir" değerlendirmesinde bulundu.
Bakan Bilgin'in açıklamasından öne çıkan başlıklar şöyle:
"BELİRLEDİĞİMİZ ÜCRET CUMHURİYET TARİHİNİN REKORU"
Dünyada yaşanan büyük sorunlar, Türkiye'ye ağır bir enflasyon olarak yansımıştır. Enflasyon ücretleri düşürür, tahrip eder, öyle bir tarafı vardır. Biz 2 yıldır bu sürecin meydana getireceği sorunları görerek çok açık bir politika izledik. Türkiye sosyal bir devlettir. Emekçileri koruyan bir yapıya sahiptir. Biz bu yaklaşımı son 2 yılda kararlılıkla sürdürdük. Enflasyon geçtiğimiz ay hız kesmeye başladı. Tahminimizce, yüzde 35 ila 40 arasında mayıs ayına gireceğiz. Biz 8.500 rakamı açıklarken, beklentileri ölçen bilimsel bir çalışma yaptırdık ve derinlemesine gözlem ve araştırma teknikleri olan bir araştırma yaptırdık. Küçük, büyük ve orta ölçekte çalışan işletme sahiplerine, yöneticilere, sendikalara, işçilere, bir de kamuoyuna sorduk. Belirlediğimiz asgari ücret rakamı, Cumhuriyet tarihinin rekoru. Peşin muhalefet yapmak isteyenler kendilerine gerekçe üretmekte zorlanabilir. Biz doğru yaptığımızı biliyoruz. Kaç gündür telefonlarımız susmuyor. Bu rakam çok ciddi bir rakamdır, bazılarında panik yaratmıştır. 7 bin 500- 8 bin arasında beklentileri olanlar, rahatsızlık duymuşlardır.
"BİR YAŞ ARALIĞI İHTİMAL DAHİLİNDEDİR"
Kabinede benim sunumum yok ama ben bu konuşları kabinede sayın Cumhurbaşkanımıza arz ediyorum. Ben bu toplantıda da geldiğimiz son aşamayı Cumhurbaşkanımızla paylaşacağım, ileteceğim, kendisi değerlendirecek. Kabinede karar çıkar mı kesinlikle söyleyemem ama değerlendirileceğini söyleyebilirim. Seçenekli bir tablo var önümüzde. Ben bu tabloyu arz edeceğim. Bir yaş aralığı olması ihtimal dahilindedir. Henüz netleşmedi. İmkanlar nispetinde en kapsayıcısı olacak. Ödemelerde firma limitlerinden düşmeyecek bir çalışma olacak. Emekli olarak çalışmaya devam ederlerse sosyal güvenlik deste primi ödeniyor. O pirim şimdi yüksek. Emekli olmadan çalışanlarla aynı seviyeye getirmeye düşünüyoruz.
"ARALIK AYI İTİBARIYLA 1 MİLYON 900 BİN KİŞİ EYT BEKLİYOR"
Şu anda aralık ayının başındaki rakam 1 milyon 900 bin idi. Her ay sayılar artıyor. Ocak başında 2 milyonu geçebilir. Bu kadar kişi yaş şartı olmasaydı emekli olabilecekti. Yaklaşık 400 bini memur, 480 bini BAĞKUR'lular. Diğerleri, çoğunluğu da 4A'lılar. 274 bin kişini de işi yok ve yaşı bekliyor. Yaş sınırı olursa aşağı yukarı yarısı bu yıl, yarısı diğer yıl oluyor.
Geçtiğimiz sene kamu çalışanlarımıza enflasyonun üzerinde bir artış yaptık. Bu sene de çalışmalarımız devam ediyor. Yılbaşından hemen önce ya da sonra hemen paylaşırız. Kamu çalışanlarımız için yaptığımız çok önemli bir şey var. Talep edilirken çok konuşuluyordu ama çözülünce pek konuşulmuyor. O da şu, sözleşmeli personellerimizi kadroya geçirdik. Yarın Meclis'e gidiyor.
https://www.haberturk.com/son-dakika-haberi-bakan-bilgin-den-eyt-yas-konusu-aciklamasi-3550529-ekonomi
HARUN ORDU Katkıları ile,
Şahıs Şirketlerinin KDV Kanununda Yer Alan Taşınmaz Satış İstisnasından Yararlanması
I.GİRİŞ
Türk Ticaret Kanunu’na göre şirket, bir veya daha fazla gerçek veya tüzel kişi tarafından belli bir amaç çerçevesinde emek ve sermayenin birleşmesi sonucunda ortaya çıkan tüzel kişiliktir. Yine aynı kanuna göre şirketler şahıs ve sermaye şirketi olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Şahıs şirketleri; adi şirket, kolektif şirket ve komandit şirket olarak belirlenmişken sermaye şirketleri; sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket, limited şirket ve anonim şirket olarak belirlenmiştir.
Türk Ticaret Kanunu’na göre kurulan şahıs şirketleri, ortakların kişiliğinden ayrı bir tüzel kişiliğe sahiptir. Türk Ticaret Kanunu’nun 42’nci maddesi gereğince; kollektif şirketin ticaret unvanı, bütün ortakların veya ortaklardan en az birinin adı ve soyadıyla şirketi ve türünü gösterecek bir ibareyi içerir. Adi komandit şirketin ticaret unvanı, komandite ortaklardan en az birinin adı ve soyadıyla şirketi ve türünü gösterecek bir ibareyi içerir. Bu şirketin ticaret unvanında komanditer ortakların adları ve soyadları veya ticaret unvanları bulunamaz.
Türk Ticaret Kanunu’nda şahıs şirketlerin ayrı tüzel kişiliğe sahip olduğu kabul edilmesine karşın vergi mevzuatımızda sınırlı şekilde tüzel kişiliği kabul edilmiştir.
Öte yandan 3065 sayılı KDV Kanunu’nun 17/4-r maddesinde kurumların aktifinde en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler ile bankalara, finansal kiralama ve finansman şirketlerine borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık taşınmaz ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) bankalara, finansal kiralama ve finansman şirketlerine devir ve teslimleri ile bu taşınmaz ve iştirak hisselerinin finansal kiralama ve finansman şirketlerince devir ve tesliminin katma değer vergisinden istisna olduğu hüküm altına alınmıştır.
KDV Kanunu’nun 17/4-r maddesinde yer alan bu istisnadan şahıs şirketlerinin yararlanıp yararlanamayacağı hususu ise tartışma konusu olmuştur.
Bu çalışmamızda şahıs şirketlerinin KDV Kanunu’nun 17/4-r maddesinde yer alan istisnadan yararlanıp yaralanmayacağı hususu vergi idaresinin görüşü ve yargı kararları çerçevesinde açıklanmıştır.
II.VERGİ KANUNLARI AÇISINDAN ŞAHIS ŞİRKETLERİ
II.1.Kurumlar Vergisi Kanunu Yönünden
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 1’inci maddesinde, kurumlar vergisi mükellefi olan kurumlar; sermaye şirketleri, kooperatifler, iktisadî kamu kuruluşları, dernek veya vakıflara ait iktisadî işletmeler ve iş ortaklıkları olarak sayılmıştır.
Mezkur Kanun’un 2’nci maddesinde ise sermaye şirketlerinden kastedilenin 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulmuş olan anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler ile benzer nitelikteki yabancı kurumlar sermaye şirketi olduğu, söz konusu kanunun uygulanmasında, Sermaye Piyasası Kurulunun düzenleme ve denetimine tâbi fonlar ile bu fonlara benzer yabancı fonların sermaye şirketi sayıldığı hüküm altına alınmıştır.
Bu kapsamda Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulan sermaye şirketleri kurumlar vergisi mükellefi olarak belirlenmiş ve bu şirketler tarafından elde edilen kazançlar kurumlar vergisine tabi tutulmuştur. Şahıs şirketi olarak adlandırılan kolektif ve adi komandit şirketler ise kurumlar vergisi mükellefi değillerdir.
II.2.Gelir Vergisi Kanunu Yönünden
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 1’inci maddesine göre; gerçek kişilerin gelirleri gelir vergisine tâbidir. Gelir ise bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır.
Gelir vergisinin konusunu Gelir Vergisi Kanunu’nun 1’inci maddesinden de anlaşılacağı üzere gerçek kişilerce elde edilen gelirler oluşturmakta ve bu verginin mükellefi ise gerçek kişilerdir.
Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulan şahıs şirketleri ise tüzel kişiliğe sahip olduğundan gelir vergisi mükellefleri arasında yer almamaktadır.
Şahıs şirketleri, gelir vergisi yönünden vergi mükellefi olmamakla birlikte bu şirketlerin gelir vergisine tabi bir faaliyette bulunmaları halinde vergilendirme aşağıda belirtilen şekilde olacaktır.
Gelir Vergisi Kanunu’nun 37’nci maddesinde ticari faaliyetin tespitine ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Söz konusu maddeye göre kolektif ortaklıklarda ortakların, adi veya eshamlı komandit ortaklıklarda komandite ortakların ortaklık karından aldıkları paylar şahsi ticari kazanç hükmündedir.
Yine aynı Kanun’un 52’nci maddesine göre; kollektif şirketlerle adi veya eshamlı komandit şirketler zirai faaliyetle iştigal etseler dahi çiftçi sayılmazlar. Zirai faaliyetle iştigal eden kollektif şirketlerin ortakları ile komandit şirketlerin komandite ortaklarının şirket karından aldıkları paylar şahsi ticari kazanç hükmündedir.
Gelir Vergisi Kanunu’nun 65’inci maddesine göre ise kollektif, adi komandit ve adi şirketler tarafından yapılan serbest meslek faaliyeti neticesinde doğan kazançlar da serbest meslek kazancıdır.
Öte yandan şahıs şirketlerin her ne kadar gelir vergisi yönünden mükellefiyetleri olmasa da bunlar Gelir Vergisi Kanunu’nun 94’üncü maddesi gereğince sorumlu sıfatıyla vergi tevkifatı yapmakla yükümlü kılınmıştır. Bu kapsamda şahıs şirketleri Gelir Vergisi Kanunu’nun 94’üncü maddesinde belirtilen ödemeleri yapmaları halinde aynı madde gereğince vergi tevkifatını yapıp sorumlu sıfatıyla muhtasar beyanname ile beyan edip ödemek zorundadır.
II.3.Katma Değer Vergisi Kanunu Yönünden
3065 sayılı KDV Kanunu’nun 1’inci maddesine göre; ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler ile her türlü mal ve hizmet ithalatı katma değer vergisine tabi tutulmaktadır.
Katma değer vergisinin mükellefi ise bahsi geçen Kanun’un 8’inci maddesinde her bir işlem itibariyle açıklanmıştır.
Söz konusu Kanun’un Tarhiyatın Muhatabı başlıklı 44’ücü maddesince;
KDV, verginin mükellefi gerçek kişi ise gerçek kişi adına; verginin mükellefi tüzel kişi ise tüzel kişi adına tarholunur.
Şu kadar ki;
a) Adi ortaklıklarda, verginin ödenmesinden müteselsilen sorumlu olmak üzere, ortaklardan herhangi biri;
b) Türkiye’de yerleşmiş olmayan gerçek kişiler ile kanuni merkez ile iş merkezlerinden her ikisi de Türkiye içinde bulunmayan tüzel kişilerde, bu Kanuna göre vergi kesintisi yapmakla sorumlu kişi;
– Vergi kesintisi yapmakla sorumlu tutulan bir şahsın bulunmaması halinde, mükellefin Türkiye’deki daimi temsilcisi;
– Türkiye’de birden fazla daimi temsilcisinin mevcudiyeti halinde mükellefin tayin edeceği temsilci;
– Tarhiyat tarihine kadar böyle bir tayin yapılmamışsa temsilcilerden herhangi birisi;
– Daimi temsilci mevcut değilse, işlemleri mükellef adına yapanlar;
tarhiyata muhatap tutulur.
Bu kapsamda katma değer vergisi uygulaması şahıs şirketleri verginin mükellefi kabul edilmiştir.
III.İŞTİRAK HİSSELERİ VE TAŞINMAZLARIN SATIŞI İSTİSNASI
3065 sayılı KDV Kanunu’nun 17/4-r maddesi uyarınca, kurumların aktifinde en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler KDV’den müstesna olup, istisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmaz ve iştirak hisselerinin teslimleri ise istisna kapsamı dışındadır.
Satışa konu edilecek taşınmazlar (arsa, arazi, bina) ile iştirak hisselerinin satışında istisna uygulanabilmesi için kurumların aktiflerinde asgari 2 tam yıl (730 gün) kayıtlı bulunmuş olması gerekmektedir.
İstisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan (taşınmazların mutat olarak alım satımının yapılması veya kiraya verilmesi) kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmazların tesliminde istisna hükmü uygulanmaz.
İstisna, satış yoluyla gerçekleştirilen devir ve teslimlerde uygulanır. Bağış, hibe şeklinde yapılan devir ve teslimler istisna kapsamı dışındadır.
KDV Kanunu’nun 17/4-r maddesinde “kurumların” anılan istisnadan yararlanabileceği hüküm altına alınmış olup maddede geçen “kurumlar”dan kastedilen hususa ise KDV Genel Uygulama Tebliği’nde yer verilmiştir.
Konuya ilişkin olarak KDV Genel Uygulama Tebliği’nde “3065 sayılı Kanunun (17/4-r)maddesinde bahsi geçen “kurum” ibaresi, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde sayılan kurumlar vergisi mükelleflerini ifade etmektedir. Bu itibarla, Odanın hizmet binası olarak kullandığı taşınmazların müzayede yoluyla satışında, satışa konu taşınmazlar iki yıldan fazla süredir Odanın mülkiyetinde bulunsa dahi 3065 sayılı Kanunun (17/4-r) maddesi kapsamında istisna uygulanması mümkün bulunmamaktadır.” İfadelerine yer vermiştir.
Yine kollektif şirketin aktifinde 2 yıldan fazla süre ile kayıtlı bulunan tarla, arsa ve evlerin tapuda devrinin Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 17/4-r maddesi kapsamında istisna olup olmadığı yönündeki görüş istemine vergi idaresince verilen özelgede “3065 sayılı KDV Kanununun 1/1 inci maddesi ile Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmet ifalarının KDV ye tabi olduğu hüküm altına alınmıştır.
Aynı Kanunun 17/4-r maddesinde ise kurumların aktifinde veya belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde, en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler ile bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık taşınmaz ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) bankalara devir ve teslimleri katma değer vergisinden istisna edilmiştir.
Bu düzenlemede “kurumlar” ibaresinden kasıt Kurumlar Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde sayılan işletmelerdir.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde ise kurumlar vergisi mükellefleri; sermaye şirketleri, kooperatifler, iktisadi kamu kuruluşları, dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler ile iş ortaklıkları olarak sayılmış olup, kolektif şirketler kurumlar vergisi mükellefleri arasında yer almamaktadır.
Buna göre, 2 yıldan fazla süre ile kollektif şirketinizin aktifinde kayıtlı bulunan tarla, arsa ve evlerin, şirket ortaklarına, eski ortaklarının varislerine veya 3 üncü kişilere devir ve teslimlerinde KDV Kanununun 17/4-r maddesinde düzenlenen istisna hükümlerinin uygulanması mümkün olmayıp, söz konusu teslimler genel hükümler çerçevesinde KDV ye tabi bulunmaktadır.” İfadelerine yer verilmiştir.[1]
Vergi idaresi gerek tebliğde gerekse de özelgelerde yaptığı açıklamalarda KDV Kanunu’nun 17/4-r maddesinde yer alan iştirak hisseleri ve taşınmazların satışı istisnasından sadece 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 1’inci maddesinde sayılan kurumlar vergisi mükelleflerinin yararlanabileceği yönündedir.
Öte yandan konuya ilişkin olarak Danıştay, vergi idaresinin aksine-farklı yönde karar vermiştir. Söz konusu kararın özetine aşağıda yer verilmiş olup Danıştay, şahıs şirketlerinin de KDV Kanunu’nun 17/4-r maddesinde yer alan istisnadan yararlanabileceği yönünde karar vermiştir.
“…3065 sayılı Kanun’un 17. maddesinin 4. fıkrasının (r) bendinde, kurumların aktifinde en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimlerin katma değer vergisinden müstesna olduğunun düzenlendiği, davacı şirket tarafından 01.04.2013 ila 26.02.2014 tarihleri arasında edinilen taşınmazların 25.11.2016 tarihinde Nilüfer Belediyesi’ne devredildiğinin anlaşıldığı olayda, değinilen istisna hükmünün sadece kurumlar vergisi mükelleflerini değil tacir sıfatını taşıyan tüm tüzel kişileri kapsadığı sonucuna varıldığından, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulmuş bir ticaret şirketi olan ve tacir sıfatı taşıyan davacı şirketin kurumlar vergisi mükellefi olmaması neden gösterilerek ihtirazi kaydının kabul edilmemesi suretiyle yapılan tahakkukta hukuka uyarlık bulunmadığı,…”[2]
IV.SONUÇ
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 17/4-r maddesinde kurumların aktifinde en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimlerin vergiden istisna olduğu hüküm altına alınmıştır.
Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanan KDV Genel Uygulama Tebliği ve yine vergi idaresince verilen özelgelerde; KDV Kanunu’nun 17/4-r maddesinde bahsi geçen “kurum” ibaresinin, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 1’inci maddesinde sayılan kurumlar vergisi mükelleflerini ifade ettiği ve anılan istisnadan da sadece bu mükelleflerin yararlanabileceği yönünde açıklamalara yer verilmesine karşın Danıştay 3. Dairesince verilen kararda ise şahıs şirketlerinin de anılan istisnadan yararlanabileceği yönündedir.
HAKAN DEĞİRMENCİ
[1] Adana Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 06.03.2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.01.16.02-2011-30561-KDV-35 sayılı özelgesi
[2] Danıştay 3. Dairenin 10.02.2022 tarihli Kararı (Esas No: 2018/3934, Karar No: 2022/558)
Banka Hesaplarının Başkalarına Kullandırmanın Cezası!
Son zamanlarda yoğun olarak banka hesaplarını başkalarını belli bir komisyon karşılığında kullandıranlar hakkında vergi incelemeleri gerçekleştirilmektedir. Gerçek kişi ya da tüzel kişinin inceleme yılında vergi beyanları boş olmasına rağmen örneğin banka işlem hacminin 300 milyon TL gibi faaliyeti ile orantısız bir rakama ulaştığı zaman banka hesaplarının başkalarına kullandırıldığı kanaati oluşmakta ve vergi incelemesi gerçekleştirilmektedir. İşte bu durumda banka hesaplarını kullandıranları hangi yaptırımlar beklemektedir?
Başkasının Hesabının Kullanılması
5549 Sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun’un 15. Maddesi hükmüne göre; Yükümlüler nezdinde veya aracılığıyla yapılacak kimlik tespitini gerektiren işlemlerde, kendi adına ve fakat başkası hesabına hareket eden kimse, bu işlemleri yapmadan önce kimin hesabına hareket ettiğini yükümlülere yazılı olarak bildirmediği takdirde altı aydan bir yıla kadar hapis veya beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.
Maddeyle yükümlüler nezdinde veya bunlar aracılığı ile yapılan işlemlerde, işlemin esas sahibinin kimliğinin gizli tutulmasının önlenmesi amaçlanmıştır. Kişilerin kendi adına ve fakat başkası hesabına işlem yapması ancak bunu gizlemesi durumunda, kimlik tespit yükümlülüğü ile hedeflenen amaca tam olarak ulaşılamamaktadır. Bu nedenle işlemi yapan kişinin başkası hesabına hareket etmesi halinde bu durumu yükümlülere yazılı olarak bildirmesi, aksi takdirde cezalandırılması hüküm altına alınmıştır.
Yükümlü
5549 sayılı Kanunun 2/1-d. maddesi hükmüne göre, yükümlü; Bankacılık, sigortacılık, bireysel emeklilik, sermaye piyasaları, ödünç para verme ve diğer finansal hizmetler ile posta ve taşımacılık, talih ve bahis oyunları alanında faaliyet gösterenler; döviz, taşınmaz, değerli taş ve maden, mücevher, nakil vasıtası, iş makinesi, tarihi eser, sanat eseri ve antika ticareti ile iştigal edenler veya bu faaliyetlere aracılık edenler ile noterler, spor kulüpleri, savunma hakkı bakımından diğer kanun hükümlerine aykırı olmamak ve 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 35 inci maddesinin birinci fıkrası ile alternatif uyuşmazlık çözüm yolları kapsamında ifa edilen mesleki çalışmalar nedeniyle edinilen bilgiler hariç olmak üzere, taşınmaz alım satımı, sınırlı ayni hak kurulması ve kaldırılması, şirket, vakıf ve dernek kurulması, birleştirilmesi ile bunların idaresi, devredilmesi ve tasfiyesi işlerine ilişkin finansal işlemlerin gerçekleştirilmesi, banka, menkul kıymet ve her türlü hesaplar ile bu hesaplarda yer alan varlıkların idaresi işleriyle sınırlı olmak üzere serbest avukatlar ve Cumhurbaşkanınca belirlenen diğer alanlarda faaliyet gösterenleri ifade eder.
Kimlik Tespiti
Suç Gelirlerinin Aklanmasının Ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik’in 5. Maddesine göre; Yükümlüler;
a) Sürekli iş ilişkisi tesisinde tutar gözetmeksizin,
b) İşlem tutarı ya da birbiriyle bağlantılı birden fazla işlemin toplam tutarı seksenbeşbin TL veya üzerinde olduğunda,
c) Elektronik transferlerde işlem tutarı ya da birbiriyle bağlantılı birden fazla işlemin toplam tutarı yedibinbeşyüz TL veya üzerinde olduğunda,
d) Şüpheli işlem bildirimini gerektiren durumlarda tutar gözetmeksizin,
e) Daha önce elde edilen müşteri kimlik bilgilerinin yeterliliği ve doğruluğu konusunda şüphe olduğunda tutar gözetmeksizin,
kimliğe ilişkin bilgileri almak ve bu bilgilerin doğruluğunu teyit etmek suretiyle müşterilerinin ve müşterileri adına veya hesabına hareket edenlerin kimliğini tespit etmek ve işlemin gerçek faydalanıcısının ortaya çıkarılması için gerekli tedbirleri almak zorundadır.
Kimlik tespiti, iş ilişkisi tesisinden veya işlem yapılmadan önce tamamlanır.
Sürekli iş ilişkisi tesisinde, iş ilişkisinin amacı ve mahiyeti hakkında bilgi alınır.
İzinsiz Faaliyette Bulunmak
6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanunu hükümlerine göre; Para Transferi işlemlerinin ödeme hizmeti olduğu, bankaların ödeme hizmeti sağlayıcısı olduğu, mezkur Kanun kapsamında ödeme hizmetleri alanında faaliyette bulunmak isteyen ödeme kuruluşunun Merkez Bankasından izin almak kaydıyla faaliyette bulunabileceği belirtilmiştir.
6493 sayılı Kanunun 28. Maddesi hükümlerine göre; Bu Kanuna göre alınması gereken izinleri almaksızın sistem işleticisi, ödeme kuruluşu veya elektronik para kuruluşu gibi faaliyet gösteren gerçek kişiler ile tüzel kişilerin görevlileri bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
Bu Kanuna göre alınması gereken izinleri almaksızın ticaret unvanlarında, her türlü belgelerde, ilan ve reklamlarda veya kamuoyuna yaptıkları açıklamalarda sistem işleticisi, ödeme kuruluşu veya elektronik para kuruluşu gibi faaliyet gösterdiği izlenimini yaratacak söz ve deyimleri kullanan gerçek kişiler ile tüzel kişilerin görevlileri bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
Birinci ve ikinci fıkra kapsamında tanımlanan suçların bir iş yeri bünyesinde işlenmesi hâlinde bu işyerinin iki aydan altı aya kadar, tekerrür hâlinde sürekli olarak kapatılmasına karar verilebilir.
Bu Kanun kapsamında verilmiş olan faaliyet izni iptal edilen sistem işleticisinin, ödeme kuruluşunun veya elektronik para kuruluşunun faaliyetine devam etmesi durumunda da bu madde hükümleri uygulanır.
Gerçek Faydalanıcıya İlişkin Bildirimde Bulunmak
529 sıra nolu Vergi Usul Genel Tebliği’ne göre, gerçek faydalanıcı; tüzel kişi veya tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri nihai olarak kontrolünde bulunduran ya da bunlar üzerinde nihai nüfuz sahibi olan gerçek kişi veya kişileri ifade eder.
529 sıra nolu Vergi Usul Genel Tebliği'nin "Diğer hususlar ve cezai yaptırım" başlıklı 8'inci maddesinin 3'üncü fıkrasına göre Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı tarafından yapılacak araştırma, inceleme ve uluslararası bilgi değişimi ile vergi incelemesine yetkili olanlar tarafından yapılacak araştırma ve incelemeler neticesinde, 4 üncü maddede yer verilen mükellef ve diğer kişilerin gerçek faydalanıcı bilgisine ilişkin hatalı kayıtların bulunduğunun tespit edilmesi halinde, gerekli cezai işlemlerin ve sicil kayıtlarında gerekli değişikliklerin yapılabilmesi amacıyla Gelir İdaresi Başkanlığına bilgi verilir.
Gerçek faydalanıcılığa ilişkin tespit edilen ihlaller dolayısıyla ihlali gerçekleştiren mükellef ve kesilmesi önerilen özel usulsüzlük cezası bilgilerinin Mali Suçları Araştırma
Kurulu Başkanlığı'na bildirilmesi gerekmektedir.
Sonuç Olarak Banka Hesaplarını Başkalarına Kullandıranları Hangi Cezalar Bekliyor?
1-) Banka hesapları vasıtasıyla şahıs veya şirketlerin, ödeme veya tahsilatlarına aracılık ederek komisyon geliri elde edilmesi nedeniyle (Kanun şartlarına uygun matrah/vergi artırımı olmaması koşuluyla) Gelir Vergisi/Kurumlar Vergisi, Geçici Vergi ve KDV açısından Vergi İnceleme Raporları düzenlenecektir.
2-) 1 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 231. Maddesi ile Malî Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığına verilen görev ve yetkiler kapsamında değerlendirilmek Üzere 549 Sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun’un 15.maddesi hükümleri gereği Malî Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığına gönderilmek üzere Görüş ve Öneri Raporu düzenlenecektir.
3-) 6493 Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun’un 28. Maddesi kapsamında Merkez Bankasından izinsiz faaliyette bulunulduğundan konunun değerlendirilmesi için Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına gönderilmek üzere Görüş ve Öneri Raporu düzenlenecektir.
4-) İncelenen mükellefin banka hesaplarını kullandırmanın yanında bu hesap hareketlerini gerçek bir görüntü vermek üzere sahte fatura düzenlemesi halinde 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 359/b. ve 367. Maddesi hükümleri gereği suçu işleyen şahıs hakkında yetkili Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmak üzere Vergi Suç Raporu düzenlenecektir.
5-) Gerçek faydalanıcılığa ilişkin hatalı kayıt bulunduğunun tespiti halinde; Vergi Müfettişlerince Gelir İdaresi Başkanlığına gönderilmek ve Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığına da bilgi verilmek üzere gerçek faydalanıcıların ad-soyad ve T.C. kimlik bilgilerine ayrıntılı olarak yer verilmesi gerekmektedir.
Ahmet KORKMAZ
Vergi Müfettişi
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/banka-hesaplarinin-baskalarina-kullandirmanin-cezasi/677870
Nakit Sermaye Artırımı Yapacak Şirketlerin Dikkatine!
Yılın sonuna yaklaştığımız bugünlerde mükelleflerin gerçekleştirecekleri ticari ve iktisadi işlemler, gelecek hesap dönemlerinde karşılaşacakları vergisel yükümlülükler ve avantajlar üzerinde etkiler yaratmaktadır. Bu işlemlerden biri olan nakit sermaye artırımının yıl sonunda yapılmasının vergisel etkisini bu yazımızda özetlemeye çalışacağız.
Nakit Sermaye Artırımı Düzenlemesi
Bilindiği üzere 27.03.2015 tarihinde Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen düzenleme ile sermaye şirketlerinin (Finans, bankacılık ve sigortacılık sektörlerinde faaliyet gösteren kurumlar ile kamu iktisadi teşebbüsleri hariç) nakit sermaye artırımında bulunması durumunda arttırılan nakit sermaye tutarı üzerinden hesaplanan faiz miktarının, şirketlerin ilgili hesap dönemine ait kurumlar vergisi matrahından indirilmesine imkân sağlayan bir uygulama olarak getirilmiştir. Bu düzenleme ile sermaye şirketlerinin nakit yoluyla sermaye artırımlarının teşvik edilmesi amaçlanmıştır.
Nakit Sermaye Tutarı Nasıl Hesaplanıyor?
Sermaye şirketlerinin ilgili hesap dönemi içinde, ticaret siciline tescil edilmiş olan ödenmiş veya çıkarılmış sermaye tutarlarındaki nakit sermaye artışları veya yeni kurulan sermaye şirketlerinde ödenmiş sermayenin nakit olarak karşılanan kısmı üzerinden Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından indirimden yararlanılan yıl için en son açıklanan "Bankalarca açılan TL cinsinden ticari kredilere uygulanan ağırlıklı yıllık ortalama faiz oranı" dikkate alınarak, ilgili hesap döneminin sonuna kadar hesaplanan tutarın %50'si kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde gösterilmek şartı ile indirim konusu yapılabiliyor.
Belirlenen genel oran %50 olmakla birlikte tebliğde belirtilen şartları sağlayan sermaye şirketleri bu oranı artırımlı olarak uygulayabilmektedir.
Kurum kazancından indirilebilecek Nakit Sermaye indirimi tutarının belirlenmesinde aşağıdaki formül kullanılarak hesaplama yapılmaktadır.
“Kurum kazancından indirilebilecek tutar = Nakit sermaye artışı x Ticari krediler faiz oranı x İndirim oranı x Süre”
Hesaplamada kullanılacak faiz oranı geçmiş yıllarda Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından yayınlanan sirkülerler ile açıklanmaktaydı, ancak son yıllarda konu ile ilgili sirküler yayınlanmamıştır. Mükelleflerin hesaplama yaparken tereddüt yaşamaması için önceki yıllarda olduğu gibi Gelir İdaresi Başkanlığı’nın uygulanacak faiz oranını yayınlaması uygun olacaktır.
Nakit Sermaye İndiriminden Geçici Vergi Dönemlerinde Faydalanılabilir mi?
İndirim tutarının hesaplanmasında TCMB tarafından, yararlanılan yıl için en son açıklanan ticari krediler faiz oranı dikkate alınacağından geçici vergi dönemlerinden sadece dördüncü geçici vergilendirme dönemi itibarıyla bu indirimden yararlanılması mümkündü. Ancak 2022 yılı itibariyle 4. dönem Geçici Vergi beyannamesi kaldırıldığı için mükellefler nakit sermaye indiriminden geçici vergi beyannamelerinde yararlanmalarına imkân kalmamıştır.
Öte yandan, kazancın yetersiz olması nedeniyle ilgili hesap döneminde indirim konusu yapılamayan tutarların, izleyen hesap dönemine ilişkin geçici vergilendirme dönemlerine ait geçici vergi matrahlarının tespitinde indirim konusu yapılabileceği açıktır. Ayrıca ilgili hesap döneminde kazancın yetersiz olması nedeniyle indirilemeyen tutarın endekslemeye tabi tutulmayacağını hatırlatmakta fayda var.
Değişiklikten Önce Sermaye Artırımında Bulunan Şirketlerin Durumu
Değişikliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce sermaye artırımı yapan veya ilk defa kurulan şirketler için 2022 yılı hesap dönemi dahil olmak üzere nakit sermaye indiriminden 5 yıl boyunca faydalanabileceklerdir.
Mükelleflerin farklı yıllarda nakit sermaye artırımında bulunması durumunda her sermaye artırımından faydalanılacak süre 5 yıl ile sınırlı olduğundan, yapılan artırımların her birinin süre kontrolü, kendi içerisinde değerlendirilerek dikkatlice takip edilmesi gerekmektedir.
Ancak yeni getirilen düzenleme ile mükelleflerin 5. yıl sonunda sermaye azaltımında bulunduktan sonra, takip eden yıl içinde tekrar sermaye artırımı yapması durumunda, sermaye artırımına ilişkin indirimden faydalanıp faydalandırılmayacağı konusunda tereddütler hasıl olmaktadır.
Mükelleflerin Yıl Sonuna Doğru Nakit Sermaye Artırımı Kararı Alırken Dikkat Etmesi Gereken Husus
Kurumlar Vergisi Kanununun 10. maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yapılan değişiklikle, nakit sermaye artırımında faiz indiriminden süresiz yararlanma hakkında değişiklik yapılarak, sermaye artırımına ilişkin kararın veya ilk kuruluş aşamasında ana sözleşmenin tescil edildiği hesap dönemi ile bu dönemi izleyen dört hesap dönemiyle sınırlandırılmıştır. Getirilen yeni düzenleme ile sınırsız ve her yıl yararlanılabilen nakit sermaye indirimi, yeni sermaye artırımında bulunacak mükellefler için artırımda bulundukları ay (bankaya ödenmek şartıyla) dikkate alınarak kıst dönem ve artı dört yıl olarak değiştirilmiştir.
Getirilen bu düzenleme ile mükelleflerin içinde bulunduğumuz aralık ayı içerisinde nakit sermaye artırımında bulunmaları durumunda ilgili hesap döneminde yararlanabileceği nakit sermaye indirimi tutarı sadece bir ay olarak hesaplanabilecek ve toplamda 1 ay + 4 yıl bu düzenlemeden yararlanabilecektir.
Ancak mükelleflerin söz konusu sermaye artırımlarını takip eden ocak ayında yapması durumunda 12 ay + 4 yıl nakit sermaye indirimi tutarı hesaplayabilecektir. Görüleceği üzere mükelleflerin nakit sermaye artırım kararlarındaki tarihsel farklılık, indirimden yararlanılabilecek dönem ve faydalanılabilecek tutar üzerinde çok ciddi farklar yaratabilmektedir.
Sonuç Olarak;
Nakit sermaye indirimi uygulamasında faydalanılacak sürenin 5 yıl ile sınırlandırılmış olması, mükelleflerin sermaye artırımında bulunduğu tarihi önemli hale getirmiştir. Başka bir ifadeyle sermaye artırımının yıl sonunda veya bir sonraki yıl başında yapılması faydalanılacak indirim tutarını değiştirmektedir. Dolayısıyla yapılacak işlemin tarihi sermayenin nakit olarak artırılmasının sağladığı vergisel avantajların azalmasına sebep olacaktır. Murat ÇİFTÇİOĞLU
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/nakit-sermaye-artirimi-yapacak-sirketlerin-dikkatine/677875
Vergi Müfettişleri Hesap Oyunlarının Peşinde
Banka hesabını başka kişilere veren ve kullandıranlara hapis cezası geliyor. Vergi ödememek isteyen veya gelirini gizlemeye çalışanların kullandığı bu yöntem Mali Suçları Araştırma Kurulu'nun (MASAK) yakından izlemeye başladı. MASAK yüzlerce dosyayı vergi müfettişlerine gönderdi. Vergi müfettişleri, önce ceza kesiyor ardından savcılıklara suç duyurusunda bulunuyor. Binlerce dosya savcıların önüne ulaştı ve bu suçun cezası ise 1 yıl hapis. Banka hesabını başkasına kullandırmak suç mu? Banka hesaplarını başkasına vermenin cezası nedir? sorularını merak ediliyor. Yeminli Mali Müşavir Abdullah Tolu, Ntv.com.tr için durumu yakından inceledi.
Yeminli Mali Müşavir Tolu, Ntv.com.tr için yazdığı makalesinde, sık sık kullanılan, "başka kişilerin banka hesabı üzerinden tahsilat" yöntemini ele aldı. Savcılıklara ulaşan binlerce dosya nedeniyle şu an çok sayıda kişi vergi cezası ve hapis yaptırımıyla karşı karşıya.
Banka hesabını hesabıını başkasına vermek suç mu? Evet, banka hesaplarını başkalarına kullandırmak büyük bir suç! Banka hesaplarını bu şekilde, başkalarına kullandıranlar ciddi risk altında! İyi niyetle veya bilerek banka hesaplarını başkalarına kullandıranlar, bir yandan vergi ziyaı cezalı vergi tarhiyatı, diğer yandan da hapis cezası ile karşı karşıya kaldı.
Yeminli Mali Müşavir Abdullah Tolu'nun yazısı;
ÇAYCI SEKRETERE HAPİS ŞOKU
"Aslında çaycı, sekreter, şoför, amele, bulaşıkçı epeydir gündemde değildi. Bunlar eski TTK zamanında genellikle şirketlerde yönetim kurulu üyesi olarak karşımıza çıkıyordu. Yeni TTK ile buna karşı bazı önlemler alındı. Ancak hala birçok şirkette ve naylon fatura ticareti yapanlarda, çaycı, odacı, sekreter, şoför, amele, bulaşıkçı hatta alkolik ya da esrarkeş olanların yönetim kurulu üyesi olduklarına rastlanıyor. Bu insanlar kolay kazancın ve yönetim kurulu üyesi olmanın cazibesine dayanamıyorlar.
Tabi uygulamada bu gibi örnekleri artırmak mümkün. Gerçekten inanılır gibi değil!
Peki, bu konu neden yeniden gündeme geldi?
Evet, bu konu bugünlerde yeniden sıkça gündeme gelmeye başladı. Son dönemlerde yapılan vergi incelemelerinde, şirketlerin yasa/kayıt dışı hasılatlarını çaycı, odacı, sekreter, şoför, amele, bulaşıkçı gibi çalışanlarının üzerinden tahsil ettikleri, bu kapsamdaki ödemelerini de yine bu kişiler üzerinden yaptıkları tespit edildi. Bunların banka hesaplarına ciddi tutarlarda para giriş–çıkışlarının olduğu anlaşıldı. Olay sadece çalışılan şirketlerle sınırlı değil, bunun dışında çaycı, odacı, sekreter, şoför, amele, bulaşıkçı gibi vatandaşların banka hesaplarını başkalarına da sıkça kullandırdıkları anlaşıldı.
ARACILIK EDEN SUÇ İŞLİYOR
Çalışanlar suç işlediklerinin farkında bile değil!
Çalıştıkları şirketlerin veya patronlarının yasa/kayıt dışı hasılat ve ödemelerini kendi banka hesaplarından yapılmasına izin veren çaycı, odacı, sekreter, şoför, amele, bulaşıkçı gibi çalışanların büyük bir kısmı, maalesef banka hesaplarını kullandırmalarının bir suç olduğunu bilmiyor ya da banka hesaplarının bu şekilde kullanıldığından haberi bile olmuyor. Kalan kısmı ise, banka hesaplarını, genellikle bir ücret karşılığında kullandırıyor.
Tamam da, suçun adı ne?
Evet, güzel bir soru, suçun adı, banka hesabının başkasına kullandırılması suçu!
BANKA HESABINI KULLANDIRMAK SUÇ
Banka hesaplarını başkalarına kullandırmak gerçekten suç mu?
Evet, banka hesaplarını başkalarına kullandırmak büyük bir suç! Banka hesaplarını bu şekilde çalıştıkları şirketlere veya patronlarına ya da başkalarına kullandıran çaycı, odacı, sekreter, şoför, amele, bulaşıkçı gibi çalışanlar ciddi risk altında! Hem de ne risk, bir yandan vergi ziyaı cezalı vergi tarhiyatı, diğer yandan da hapis cezası ile karşı karşıyalar! Kişilerin bundan haberlerinin olup olmaması da, durumu değiştirmiyor. Kanunları bilmemek mazeret sayılmıyor ve bu suçu ortadan kaldırmıyor.
1 YIL HAPİS CEZASI VAR
Bu suç yeni mi düzenlendi?
Hayır, bu suç yeni düzenlenmedi, 2006 yılından bu yana tam 16 yıldır var! Bu suç, son 3 - 4 yıla kadar pek bilinmiyor ve uygulanmıyordu.
Peki, bu suç hangi Kanunda yer alıyor?
Bu suç, Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun’da yer alıyor (5549 sayılı Kanun, Mad. 15). Söz konusu düzenleme ve gerekçesi ise şu şekilde:
“BAŞKASI HESABINA İŞLEM YAPILDIĞININ BEYAN EDİLMEMESİ"
MADDE 15 – (1) Yükümlüler nezdinde veya aracılığıyla yapılacak kimlik tespitini gerektiren işlemlerde, kendi adına ve fakat başkası hesabına hareket eden kimse, bu işlemleri yapmadan önce kimin hesabına hareket ettiğini yükümlülere yazılı olarak bildirmediği takdirde altı aydan bir yıla kadar hapis veya beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.”
“GEREKÇE: Maddeyle yükümlüler nezdinde veya bunlar aracılığı ile yapılan işlemlerde, işlemin esas sahibinin kimliğinin gizli tutulmasının önlenmesi amaçlanmıştır. Kişilerin kendi adına ve fakat başkası hesabına işlem yapması ancak bunu gizlemesi durumunda, kimlik tespit yükümlülüğü ile hedeflenen amaca tam olarak ulaşılamamaktadır. Bu nedenle işlemi yapan kişinin başkası hesabına hareket etmesi halinde bu durumu yükümlülere yazılı olarak bildirmesi, aksi takdirde cezalandırılması hüküm altına alınmıştır.”
MASAK YAKINDAN İZLİYOR
Bu suç, şimdi neden ortaya çıktı?
Aslında her şey, MASAK’ın VDK’yı uyarmasıyla başladı!
MASAK, banka hesap hareketleri odaklı vergi incelemelerinde, “banka hesaplarının başkalarına kullandırılması suçu”nun gözardı edilmemesini, bu tespitlere dayanılarak düzenlenecek raporların kendisine gönderilmesini istedi. Çünkü, banka hesap hareketleri odaklı vergi incelemelerinde, banka hesaplarını başkalarına kullandıran kişilere değil, bu parasal hareketleri gerçekleştiren kişi ve şirketler adına cezalı vergi tarhiyatları yapılıyor, banka hesaplarını başkalarına kullandıran kişilerle ilgili herhangi bir işlem yapılmıyordu.
Son 3 - 4 yıla kadar gerçekleştirilen banka hesap hareketleri odaklı vergi incelemelerinde, bu yeni suç oldukça revaçta. Bu kapsamda banka hesaplarını çalıştıkları şirketler veya patronlarına ya da başkalarına kullandıran çaycı, odacı, sekreter, şoför, amele, bulaşıkçı gibi çalışanlar hayatlarında ilk defa duydukları bir suç ile karşı karşıya kaldılar. Savcılık talimatıyla ifade için polis karakoluna çağrıldıklarında ise, hayatlarının şokunu yaşadılar/yaşıyorlar!
Bu suç nasıl ve kimler tarafından tespit ediliyor?
Bu suç, banka hesap hareketleri odaklı vergi incelemelerinde, Vergi Müfettişleri tarafından tespit ediliyor.
DOSYALAR SAVCILARDA
Bu suçu işleyenler hakkında hangi işlemler yapılıyor?
Çaycı, odacı, sekreter, şoför, amele, bulaşıkçı gibi çalışanlar genelde çalıştıkları şirketlere veya patronlarına banka hesaplarını çoğunlukla herhangi bir menfaat karşılığı olmadan veya sabit bir haftalık/aylık ücret karşılığında kullandırıyorlar. Banka hesaplarının başkalarına kullandırıldığı durumlarda ise, genellikle her bir işlem başına belli bir yüzde veya yine sabit bir haftalık/aylık ücret elde ediyorlar.
Bu suçu işleyenler hakkında aşağıdaki işlemler yapılıyor:
1) Vergi Müfettişleri, bu suçu işlediklerini tespit ettikleri çaycı, odacı, sekreter, şoför, amele, bulaşıkçı gibi çalışanlarla ilgili olarak, geriye dönük vergi mükellefiyeti tesis ettirerek, hesap kullandırma işini yüzde 1 – 2 arasında değişen oranlarda komisyon karşılığında yaptıkları gerekçesiyle bir rapor hazırlayıp, bu komisyon tutarları üzerinden geçici vergi, gelir vergisi ve KDV tarh edilmesini istiyorlar.
2) Vergi Müfettişleri ayrıca banka hesaplarını başkalarına kullandırma suçunu işleyen kişilerle ilgili olarak 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunun 15. Maddesi kapsamında işlem yapılmasını bir görüş ve öneri raporu düzenleyerek MASAK’a gönderiyorlar.
3) MASAK, bu görüş ve öneri raporu çerçevesinde gerekli değerlendirmeleri yaparak, bu suçu işleyenler hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunuyor.Bazı durumlarda ise Vergi Müfettişleri doğrudan Cumhuriyet Başsavcılıklarına suç duyurusunda bulunuyorlar.
4) Açılan davalar sonucunda, altı aydan bir yıla kadar hapis veya beşbin güne kadar adlî para cezası veriliyor.
HESABINIZI BAŞKANI VERMEYİN
Bu suçtan kurtulmak mümkün mü?
Evet, bu suçtan kurtulmak mümkün.
Banka hesaplarını çalıştıkları şirketlere ve patronlara kullandıran çaycı, odacı, sekreter, şoför, amele, bulaşıkçı gibi çalışanlar, bu durumu başlangıçta bankalara bildirdikleri takdirde, bu suçu işlememiş sayılıyor ve herhangi bir ceza ile karşı karşıya kalmıyorlar (5549 sayılı Kanun, Mad. 15).
Banka hesaplarınızı başkalarına kullandırmayın!
Banka hesaplarını başkalarına kullandırmak son derece tehlikeli. Aynı zamanda suç! İyi niyetle veya bilerek banka hesaplarını başkalarını kullandıranlar, ciddi tutarlarda cezalı vergi tarhiyatları ve hapis cezası ile karşı karşıya kaldı ve kalmaya da devam ediyor.
Bu konuya dikkat etmekte fayda var, son pişmanlık da fayda etmiyor! Banka hesaplarınızı nedeni ne olursa olsun başkalarına kullandırmayın!
https://www.ntv.com.tr/ntvpara/vergi-mufettisleri-hesap-oyunlarinin-pesinde,_B8gqZ3vpka7alx3G5kvUQ
7420 sayılı Kanun Enerji Yardımı (SGK Genelgesi 2022/26)
T.C.
SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI
Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü
Sayı : E-24010506-010.06.02-58013909
Konu: 7420 sayılı Kanunun Geçici 1 inci Maddesinde Yer Alan Enerji Yardımı
Tarih: 14.12.2022
GENELGE
2022/26
Vefat Eden Meslek Mensubunun Müteselsil Sorumluluğundan Dolayı Daha Sonra Gelen Cezalardan Mirasçıların Sorumluluğu
YMM vefat etmiştir. Kanuni mirasçılar, ölüm tarihinde ortada bir borç olmadığından mirası reddetmemişlerdir.
Vefattan yıllar sonra, YMM'nin tasdik ettiği firma hakkında yapılan vergi incelemesi ile yapılan cezalı tarhiyat nedeniyle YMM müteselsil sorumluluğuna ve vefat ettiği için de mirasçılarının sorumluluğuna gidilmiştir.
Dava bu konudadır ve sürece dair tüm kararlar set halinde aşağıdadır.
Not: YMM'ler gibi yıllar sonra müteselsil sorumluluğu doğabilecek meslek mensuplarının vefatında kanuni mirasçıların hiç olmazsa defter tutma (TMK md. 619 ve 6183 s. K. md. 7) seçeneğini kullanmaları önemlidir. Zira defter tutma usulünde vefat tarihinde var olanlar yanından sonradan öğrenilecek / ortaya çıkacak borçlarda mirasçı sorumluluğu "mirastan kendisine düşen miktar ile" sınırlı olacakken bu yapılmazsa "ölünün vergi borçlarından miras hisseleri nispetinde sorumlu" (VUK md. 12) olmaktadırlar.
T.C. İZMİR
4.VERGİ MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/873
KARAR NO : 2019/73
DAVACI : ...
VEKİLİ :
...
DAVALI : ... VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI (... VERGİ DAİRESİ MÜDÜRLÜĞÜ)
VEKİLİ : AV. ...
...
DAVANIN ÖZETİ :Davacı vekili tarafından; müvekkili adına mirasçı sıfatıyla düzenlenen 29.06.2018 tarih ve ... sayılı ödeme emrinin; asıl borçlu FİRMA San. Tic. Ltd. Şti.'nin mali müşaviri olan davacının eşi XXX'ın 01.06.2015 tarihinde vefat ettiği, dava konusu borçların muris hakkında düzenlenen 18.09.2017 tarih ve ... sayılı Görüş ve Öneri Raporuyla ilgili olduğu, davacının, eşinin vefat ettiği dönemde dava konusu borçlardan haberdar olmadığından mirası kabul ettiği ancak mirasın borca batık olması nedeniyle mirasın kesin reddi için adli yargıya başvuracağı, dava konusu ödeme emrinde yer alan borçlara ilişkin davacının eşine herhangi bir ihbarname ya da ödeme emri gönderilmediği, bu nedenle davacının anılan borçlardan haberdar olmasının mümkün olmadığı, Görüş ve Öneri Raporu düzenlenmeden önce mirasçıların savunmasının alınmadığı ileri sürülerek, iptaline karar verilmesi istenilmektedir.
SAVUNMANIN ÖZETİ :Davalı vekili tarafından; muris XXX adına müteselsil sorumlu sıfatıyla ödeme emri düzenlendiği, murisin 01.06.2015 tarihinde vefat etmesinden dolayı düzenlenen ödeme emirlerinin tebliğ edilemediği, bunun üzerine mirası reddetmemiş davacı hakkında dava konusu ödeme emrinin düzenlenerek davacıya tebliğ edildiği, yapılan işlemin hukuka uygun olduğu belirtilerek, davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren İzmir 4.Vergi Mahkemesi'nce, duruşma için önceden belirlenerek taraflara duyurulan 18.01.2019 tarihinde, davacı vekili Av.Akın Gencer Şentürk ile davalı idare vekili Av 'nın geldiği görülerek yapılan duruşmada, taraf vekillerinin usulüne uygun olarak açıklamaları
dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelenip işin gereği görüşüldü:
Dava; davacı adına mirasçı sıfatıyla düzenlenen 29.06.2018 tarih ve ...001 sayılı ödeme emrinin iptaline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 54. maddesinde; ödeme müddeti içinde ödenmeyen amme alacağının tahsil dairesince cebren tahsil olunacağı, 55.maddesinde; amme alacağını vadesinde ödemeyenlere, 15 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir "ödeme emri" ile tebliğ olunacağı, 58. maddesinde; kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın, böyle bir borcu olmadığı, kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde Vergi Mahkemesi nezdinde dava açabileceği hükme bağlanmıştır.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer 227.maddesinde, yeminli mali müşavirlerin, düzenledikleri tasdik raporlarında yer alan bilgilerin defter kayıtlarına ve bu kayıtların dayanağını teşkil eden belgelere uygun olmamasından dolayı ortaya çıkan vergi zıyaına bağlı olarak salınacak vergi, ceza ve gecikme faizlerinden mükellefle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulacağı; 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu'nun 12.maddesinde, yeminli mali müşavirlerin, yaptıkları tasdikin doğru olmaması halinde, tasdikin kapsamı ile sınırlı olmak üzere, zıyaa uğratılan vergilerden ve kesilecek cezalardan mükellefle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulacakları hükümleri yer almıştır.
3568 sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu'nun 12.maddesinde; yeminli mali müşavirlerin, gerçek ve tüzel kişilerin veya bunların teşebbüs ve işletmelerinin mali tablolarının ve beyannamelerinin mevzuat hükümleri, muhasebe prensipleri ile muhasebe standartlarına uygunluğunu ve hesapların denetim standartlarına göre incelediğini tasdik edecekleri, yeminli mali müşavirlerin yaptıkları tasdikin doğruluğundan sorumlu oldukları, tasdikin doğru olmaması halinde, tasdikin kapsamı ile sınırlı olmak üzere, ziyaa uğratılan vergilerden ve kesilecek cezalardan mükellefle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulacakları, yeminli mali müşavirlerin yaptıkları tasdikin kapsamını düzenleyecekleri raporda açıkça belirtecekleri, yeminli mali müşavirlerin tasdikten doğan mali sorumlulukları ile disiplin sorumluluklarının ayrı ayrı müstakil bir rapor ile tespit edileceği, bu kapsamda yeminli mali müşavir hakkında sorumluluk raporu yazılabilmesi için yeminli mali müşavirin yazılı savunmasının isteneceği, savunma isteme yazısının tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde savunma yapılmaması durumunda ilgili yeminli mali müşavirin savunma yapma hakkından vazgeçmiş sayılacağı hükme bağlanmıştır.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacının eşi XXX'ın 01.06.2015 tarihinde vefat ettiği, anılan şahıs tarafından FİRMA San. Tic. Ltd. Şti. hakkında 2,3,4,5,6,7,8,9,10,11,12/2013 dönemlerine ilişkin olarak düzenlenen Üretim Tasdik Raporlarında; ''şirketin ithalat esnasında ödediği nakit teminatların şirkete iade edilmesi gerektiği, yağ türevlerinin üretim tekniğine uygun olarak kullanıldığı ve fiili durum ile muhasebe kayıtlarının uygun olduğu'' hususlarına yer verildiği, ancak FİRMA San. Tic. Ltd. Şti. hakkında düzenlenen Vergi Tekniği Raporu ile; anılan şirketin 2011 yılından itibaren Üretim Tasdik Raporlarında belirtilen şekilde bir üretim faaliyetinin olmadığı, ithal ettiği ve aldığı malları olduğu gibi doğrudan veya birbirlerine karıştırarak akaryakıt olarak sattığı hususlarının tespit edildiği, şirket adına yapılan cezalı tarhiyatların e-tebliğ yoluyla tebliğ edildiği ve ihtilafsız kesinleştiği, muris XXX'ın düzenlediği Üretim Tasdik Raporları nedeniyle şirket adına tarh edilecek vergi ve kesilecek cezalardan müteselsilen sorumlu olduğundan bahisle muris XXX hakkında 18.09.2017 tarih ve ... sayılı Görüş ve Öneri Raporu'nun düzenlendiği, anılan şahsın vefat etmiş olması nedeniyle savunmasının alınamadığı hususunun raporda yer aldığı, bu rapora istinaden davacı adına miras hissesi oranında dava konusu ödeme emrinin düzenlendiği, bu ödeme emrinin iptaline karar verilmesi istemiyle de bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Olayda, her ne kadar dava konusu ödeme emrinin dayanağı olan ve davacının eşi XXX hakkında tanzim edilen Görüş ve Öneri Raporu'nda; bu rapor düzenlenmeden önce XXX'ın vefat etmiş olması sebebiyle savunmasının alınamadığı belirtilmekte ise de; XXX'ın vefat etmiş olması sebebiyle bu şahsın müteselsil sorumluluğundan kaynaklanan alacakların mirası reddetmemiş mirasçılardan talep edilecek olması nedeniyle yukarıda alıntısına yer verilen 3568 sayılı Yasada yer alan düzenlemenin amacı da göz önüne alındığında, kendileri hakkında tesis edilecek işlemin dayanağı rapor düzenlenmeden önce mirasçıların savunmasının alınması gerektiği ve bu usule uyulmamasının esasa etkili bir şekil hatası olduğu sonucuna varıldığından, hakkında işlem tesis edilecek mirasçıların bilgisine başvurulmaksızın düzenlenen rapora istinaden tanzim edilen dava konusu ödeme emrinde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle; davanın kabulüne, dava konusu ödeme emrinin iptaline, aşağıda dökümü yapılan 219,10 TL yargılama giderinin ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'ne göre belirlenen 1.512,00 TL vekalet ücretinin davalı idare tarafından davacıya ödenmesine, artan posta avansının kararın kesinleşmesinden sonra Mahkememizce davacıya iadesine, kararın tebliğinden itibaren (30) gün içerisinde İzmir Bölge İdare Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere, 23/01/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye
T.C. İZMİR
BÖLGE İDARE MAHKEMESİ
3.VERGİ DAVA DAİRESİ
ESAS NO : 2019/713
KARAR NO : 2019/1219
İSTİNAF BAŞVURUSUNDA
BULUNAN (DAVALI) : ... VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
(... VERGİ DAİRESİ MÜDÜRLÜĞÜ)
VEKİLİ : AV. ...
...
KARŞI TARAF (DAVACI) : ...
VEKİLİ :
BAŞVURUNUN KONUSU : Davacı adına mirasçı sıfatıyla düzenlenen 29.06.2018 tarih ve ... sayılı ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davada; her ne kadar dava konusu ödeme emrinin dayanağı olan ve davacının eşi XXX hakkında tanzim edilen Görüş ve Öneri Raporu'nda; bu rapor düzenlenmeden önce XXX'ın vefat etmiş olması sebebiyle savunmasının alınamadığı belirtilmekte ise de; XXX'ın vefat etmiş olması sebebiyle bu şahsın müteselsil sorumluluğundan kaynaklanan alacakların mirası reddetmemiş mirasçılardan talep edilecek olması nedeniyle 3568 sayılı Yasada yer alan düzenlemenin amacı da göz önüne alındığında, kendileri hakkında tesis edilecek işlemin dayanağı rapor düzenlenmeden önce mirasçıların savunmasının alınması gerektiği ve bu usule uyulmamasının esasa etkili bir şekil hatası olduğu sonucuna varıldığı, hakkında işlem tesis edilecek mirasçıların bilgisine başvurulmaksızın düzenlenen rapora istinaden tanzim edilen dava konusu ödeme emrinde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu ödeme emrinin iptaline ilişkin olarak İzmir 4. Vergi Mahkemesince verilen 23/01/2019 gün ve E:2018/873, K:2019/73 sayılı kararın; davacı iddialarının, ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davada ileri sürülebilecek iddialar kapsamında olmadığı, kesinleşen vergilerin tahsili için düzenlenen ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek kaldırılması istenilmektedir.
SAVUNMANIN ÖZETİ : İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren İzmir Bölge İdare Mahkemesi 3. Vergi Dava Dairesince işin gereği görüşüldü:
İzmir 4. Vergi Mahkemesince verilen 23/01/2019 gün ve E:2018/873, K:2019/73 sayılı karar usul ve yasaya uygun olup, kararın kaldırılmasını gerektiren başka bir neden de bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenle, istinaf başvurusunun reddine, aşağıda gösterilen 25,20-TL yargılama giderinin başvuruda bulunan üzerinde bırakılmasına, yatırılan posta gideri avansından artan miktarın mahkemesince HMK'nun 333. maddesi uyarınca yatırana iadesine, kararımızın tebliğini izleyen otuz (30) gün içinde Danıştay'a temyiz yolu açık olmak üzere 22/05/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye
T.C.
D A N I Ş T A Y YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2019/3219
Karar No : 2022/3986
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : ... Vergi Dairesi Başkanlığı
(... Vergi Dairesi Müdürlüğü)
...
VEKİLİ : Av. ...
KARŞI TARAF (DAVACI) : ...
VEKİLİ :
İSTEMİN KONUSU : İzmir Bölge İdare Mahkemesi 3. Vergi Dava Dairesinin 22/05/2019 tarih ve E:2019/713, K:2019/1219 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, murisi yeminli mali müşavir XXX tarafından, FİRMA Sanayi Ticaret Limited Şirketi hakkında üretim tasdik raporları düzenlemek suretiyle vergi ziyaına sebebiyet verildiğinden bahisle, 2013 yılının Şubat ilâ Aralık dönemlerine ilişkin özel tüketim vergisi, vergi ziyaı cezası ile gecikme faizinden oluşan kamu alacağının tahsili amacıyla mirasçı sıfatıyla düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: İzmir 4. Vergi Mahkemesinin 23/01/2019 tarih ve E:2018/873, K:2019/73 sayılı kararıyla, 3568 sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci
Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu'nun 12. maddesinde; hakkında sorumluluk raporu yazılabilmesi için yeminli mali müşavirin yazılı savunmasının isteneceği, savunma isteme yazısının tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde savunma yapılmaması durumunda ilgili yeminli mali müşavirin savunma yapma hakkından vazgeçmiş sayılacağının düzenlendiği, olayda, davacının eşi XXX hakkında tanzim edilen görüş ve öneri raporunda; bu rapor düzenlenmeden önce vefat etmiş olması sebebiyle savunmasının alınamadığı belirtilmekte ise de; müteveffanın müteselsil sorumluluğundan kaynaklanan alacakların mirası reddetmemiş mirasçılardan talep edilecek olması nedeniyle kendileri hakkında tesis edilecek işlemin dayanağı rapor düzenlenmeden önce mirasçıların savunmalarının alınması gerektiği ve bu usule uyulmamasının esasa etkili bir şekil hatası olduğu sonucuna varıldığından, düzenlenen ödeme emrinde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusuna konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu ve davalı idare tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...'IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Yedinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
- Temyiz isteminin reddine,
- İzmir Bölge İdare Mahkemesi 3. Vergi Dava Dairesinin 22/05/2019 tarih ve E:2019/ 713, K:2019/1219 sayılı kararının ONANMASINA,
- 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 50. maddesi uyarınca, bu kararın taraflara tebliği ve bir örneğinin de Bölge İdare Mahkemesine gönderilmesini teminen dosyanın ilk derece Mahkemesine gönderilmesine, 19/10/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar
Başkan Üye Üye Üye Üye
Kaynak, ŞENTÜRK HUKUK BÜROSU
İZMİR
Asgari Ücret Artışı Çok Şeyi Değiştirecek
2023 yılı asgari ücret açıklandı. Buna göre asgari ücret yüzde 54.66 artarak, brüt 10 bin 8 liraya, net 8.506 liraya çıktı. Yeni senede asgari ücretin işverene maliyeti de 11.759 lira oldu. Asgari ücretteki yüzde 54.66’lık artış sosyal güvenlikteki tüm alanları etkileyecek.
Motorlu Araç Ticareti İle İştigal Eden Mükelleflere Teminat Zorunluluğu Getirilmesine İlişkin VUK Genel Tebliği Taslağı Yayımlandı
Genel Tebliğ Taslağının geliştirilmesi ve Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmeye hazır hale getirilmesi için Başkanlığımız nezdinde çalışmalar devam etmekte olup mevcut Taslakta yer alan konuların geliştirilmesi veya katkıda bulunulması ile ilgili görüş ve önerilerinizi 27/12/2022 tarihi akşamına kadar This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. e-posta adresine iletebilirsiniz.
Söz konusu Tebliğ Taslağına ulaşmak için tıklayınız |
Ek1 için tıklayınız |
Ek2 için tıklayınız |
Ek3 için tıklayınız |
Ek4 için tıklayınız |
Ek5 için tıklayınız |
Kaynak: GİB
Yıl Kapanırken Dikkat Edilmesi Gereken Vergi Konuları
Ar-Ge indiriminden ve Teknokent istisnasından yararlandıysanız, fonu yatırıma dönüştürmeyi unutmayın
2021 yılı kurumlar vergisi beyannamesinde Ar-Ge indiriminden veya Teknokent istisnasından yararlandıysanız, indirim veya istisna tutarı üzerinden %20 oranında fon ayırmış olmalısınız. Yükümlülüğünüz fon ayırmakla bitmedi. Fon tutarının, yılsonuna kadar Türkiye’de yerleşik girişimcilere yatırım yapmak üzere kurulmuş girişim sermayesi yatırım fonu paylarının satın alınması veya girişim sermayesi yatırım ortaklıklarına ya da kuluçka merkezlerinde faaliyette bulunan diğer girişimcilere sermaye olarak konulması gerekiyor.
Bu işlemin yapılmaması durumunda, indirim veya istisna tutarının %20’si kaybediliyor ve bu tutar nedeniyle zamanında ödenmeyen verginin, vergi ziyaı cezası uygulanmaksızın ödenmesi gerekiyor. Yükümlülüğü henüz yerine getirmeyenler için son hafta.
- Girişim sermayesi fonunu yatırıma dönüştürmeyi unutmayın
Yukarıda Ar-Ge indirimi ve Teknokent istisnasından yararlananlarla ilgili bir zorunluluktan bahsettim. Bir de gönüllü girişim sermayesi fonu uygulaması var. Vergi Usul Kanunu’nun 325/A maddesi kapsamında, girişim sermayesi yatırım ortaklıklarına veya girişim sermayesi yatırım fonlarına yatırım yapmak amacıyla, ilgili dönem kazancından fon ayrılabiliyor.
Fon ayırmayı tercih ettiniz ve 2021 yılı beyannamesinde kurum kazancından indirdiyseniz, yıl sonuna kadar bu fonla girişim sermayesi yatırım ortaklıklarına veya girişim sermayesi yatırım fonlarına yatırım yapmanız gerekiyor. Aksi halde zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler gecikme faizi ile birlikte sizden istenecektir. Bu işlem için de son bir haftadayız.
- Sermaye artırım işlemlerini tamamlayın
Nakit sermaye artışında faiz indirimi önemli bir teşvik.
Sermaye artırımı öncesinde sermaye avansı alınması durumunda, bu tutarın faiz indiriminde dikkate alınabilmesi için, banka hesabına yatırıldığı tarihin içinde bulunduğu hesap döneminin sonuna kadar, sermaye artırımına ilişkin kararın ticaret siciline tescil ettirilmesi gerekiyor. Farklı görüşte olanlar olabilir ancak ilgili Genel Tebliğ böyle söylüyor. Danıştay Dördüncü Dairesi de tebliğdeki bu açıklamayı Kanun’a aykırı bulmadı (27.12.2021 tarih ve E:2018/3367 K:2021/11010 sayılı karar.) Konuyu 11 Kasım 2022 tarihinde yayınlanan makalemde yazmıştım, ilgilenenler bakabilir. Gereksiz risk almayın, Tebliğe uymaya çalışın.
- Yurtdışı inşaat işlerinden sağlanan kazançlar için kayıtları unutmayın
Yurt dışında yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanarak Türkiye’de genel sonuç hesaplarına aktarılan kazançlar kurumlar vergisinden istisna. İstisnadan yararlanmak için, yurt dışında yapılan bu işlerden sağlanan kazançların Türkiye’ye getirilmesi zorunluluğu yok. Ancak kazancın Türkiye’de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilmesi gerekiyor. Yılsonu itibariyle işlemin yapılması unutulmamalı.
- Yurt dışı iştirak ve şube kazançları istisnası için transferi unutmayın
Yurt dışı iştirak ve şube kazançları, belli koşullarla kurumlar vergisinden istisna. İstisnadan yararlanmanın koşullarından birisi de kazancın kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar Türkiye’ye transfer edilmesi. Transfer edilen paranın tasarrufuyla ilgili bir sınırlama yok. Önerim, işlemi ertelemeyin, mümkünse yılın başında koşulu sağlayın.
- Şüpheli alacaklar için ilgili yılda karşılık ayırın, işi mahkemeye bırakmayın
Şüpheli alacak karşılığının ne zaman ayrılabileceği konusu açık değil. Gelir İdaresi alacak şüpheli hale geldiği yıl karşılık ayırabilirsiniz, sonraki yıllarda mümkün değil diyor. Son yıllarda verilen bazı yargı kararlarında, alacağın şüpheli hale geldiği yıl karşılık ayrılmadıysa, şüpheli olma durumu devam ediyorsa, sonraki yıllarda da ayrılabilir diyor. Ancak İdarenin görüşü paralelinde de eski tarihli çok sayıda karar var.
Önerim, siz bu tartışmaya mümkünse girmeyin, 2022 yılında şüpheli hale gelen alacaklarınız için bu yıl karşılık ayırın. İşi mahkemeye bırakmayın.
- Amortisman ayırmaya zamanında başlayın
Amortisman süresi, varlığın aktife girdiği yıldan başlıyor. Amortisman ayırmaya başlamak için varlığın fiilen kullanılmaya başlaması gerekmiyor.
Yıl sonu itibariyle, özellikle işletmede inşa edilen veya üretilen amortismana tabi varlıkların üretim veya inşa süreci bitmişse, ilgili hesaba alınması ve amortisman uygulamasına başlanması unutulmamalı. Aksi halde bir yıllık amortisman ayırma olanağının kaybedilmesi riski doğabilir.
- Amortisman ayırma hakkını kaybetmeyin
Vergi Usul Kanunu, her yılın amortismanının ancak o yıla ait değerlemede dikkate alınacağını, herhangi bir yıl amortisman ayrılmamasının veya düşük oranda ayrılmasının amortisman süresini uzatmayacağını öngörüyor. Bu düzenleme, amortisman ayrılmamışsa veya eksik ayrılmışsa, ilgili yıl beyannamesinin düzeltilemeyeceğini söylemese de bu durum genel olarak vergi hatası olarak görülmüyor ve düzeltme yapılmıyor. Dolayısıyla ayrılmayan amortisman ancak varlık elden çıkartıldığında giderleştirilebiliyor.
Hak kaybına uğramamak için, amortismana tabi varlıkların amortismanlarının tam ve doğru olarak ayrıldığından emin olun.
- Amortisman ayırma yöntemini doğru seçin
Amortisman ayırma yöntemi, bazı varlıkların amortismanı hariç, serbestçe belirlenebiliyor. Azalan bakiyeler usulünü seçenlerin, normal amortisman yöntemine geçmesi mümkün. Tersi ise mümkün değil. Dolayısıyla, yeni aktife giren varlıklar için amortisman usulünün doğru seçilmesi önemli.
- Değersiz alacaklara ilişkin hesaplanan KDV’nin gelir yazılması
Değersiz hale gelen alacaklara ilişkin hesaplanan ve beyan edilen katma değer vergisi, alacağın zarar yazıldığı dönemde indirim konusu yapılabiliyor. Ancak şüpheli alacaklarla ilgili düzenleme çerçevesinde karşılık ayrılmak suretiyle gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınan KDV’nin indirim konusu yapılabilmesi için, gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gelir olarak dikkate alınması gerekiyor.
Daha önce karşılık ayırdığınız bir alacağın içinde bu alacağa ilişkin KDV tutarı da var ve bu alacak 2022 yılında değersiz alacak haline gelmişse, indirim konusu yapılacak KDV tutarını gelir kaydetmeyi unutmayın.
- Taşınmaz ve iştirak hissesi satış kazancını fona almayı unutmayın
Taşınmaz satışından elde edilen kazançların %50’si ile iştirak hissesi satışından elde edilen kazançların %75’i belli koşullar çerçevesinde kurumlar vergisinden istisna. Yasa gereği, satıştan elde edilen kazancın istisnadan yararlanan kısmının, pasifte özel bir fon hesabına alınması, bu işlemin de beyannamenin verildiği tarihe kadar yapılması gerekiyor. Sürenin uzun olması bazen ihmali de beraberinde getiriyor ve basit bir muhasebe işlemi ciddi sonuçlar doğurabiliyor. Önerim, 2023 yılı defterlerinde ilk yapılacak kayıtlardan birisi bu olmalı, istisna kazanç tutarı özel bir fon hesabına alınmalı. Recep BIYIK
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/yil-kapanirken-dikkat-edilmesi-gereken-vergi-konulari/677749