Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Kamuoyunda 15 yıl, 3.600 günle emeklilik olarak bilinen emeklilik şekli için gerekli yaş dışındaki sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayısı şartlarını sağladıktan sonra istifa ederek kıdem tazminatı alınması konusunda dikkat edilmesi gereken bazı noktalar var.

Yargıtay, daha önce vermiş olduğu kararlarında 15 yıl, 3.600 günle kıdem tazminatı alan kişilerin yeniden çalışmaya başlamaları konusunda şartları belirledi. İstifa edip kıdem tazminatı alan kişiler yeniden çalışabilir ancak bazı noktalara dikkat etmeleri gerekiyor.

İlk kez sigortalı olunan tarihe göre değişen emeklilik koşullarından prim ödeme gün sayısı ve sigortalılık süresini dolduran kişiler bu durumlarını tespit eden yazıyı bağlı oldukları SGK (Sosyal Güvenlik Kurumu) il veya ilçe müdürlüklerinden alıp işverene verdikleri takdirde işveren bu kişilere kıdem tazminatı ödemek zorunda. SGK gerekli kontrolleri yaparak kişinin emeklilik için gerekli yaş dışındaki diğer şartları tamamlamış olması halinde çalışana “kıdem tazminatı alabilir” yazısı vermektedir.

SGK 2 kez yazı veriyor

İşverenin bu yazıyı kabul etmemesi veya kıdem tazminatı ödememesi mümkün değil. İşverenin tazminat ödemeye yanaşmaması halinde işçi mahkemeye başvurarak kıdem tazminatını bu yolla talep edebilir.

15 yıl  3.600 günle kıdem tazminatı aldıktan sonra yeniden çalışmaya başlayan bir işçi, yeni başladığı işyerinde en az 1 yıl çalıştıktan sonra yeniden aynı gerekçe ile kıdem tazminatı talep edebilir. Yine SGK’dan yazı alınıp son işyerindeki süreye ilişkin kıdem tazminatı istenmesi mümkün. Ancak SGK bu yazıyı en fazla iki kez vermektedir. Yani, bir işçi 15 yıl 3.600 günle en fazla 2 kez kıdem tazminatı alabilir.

Emeklilik için yaş dışındaki sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayısı şartlarını sağlayan kişiler yeniden çalışmaya başlarlarsa ellerinde çok önemli bir koz oluyor. Bu durumdaki bir kişi işyerinde 1 yıl çalıştıktan sonra SGK’dan yazı alarak istifa edip kıdem tazminatını alabilir. Bu hakkı kullanırken dikkatli olmakta fayda var.

SGK bu durumdaki kişilere üçüncü kez yazı vermeyeceği için bu hakkın iki defadan fazla kullanılması için farklı işlemlerin yapılması gerekir.

İlk kez sigortalı olunan tarih önemli

15 yıl  3.600 günle kıdem tazminatı alınması aslında emeklilik için gerekli yaş dışındaki diğer şartların tamamlanması sonucu kıdem tazminatı alınmasıdır. Kişinin emeklilik için gerekli şartları da ilk kez sigortalı olduğu tarihe göre belirlendiği için kişiler bu şekilde kıdem tazminatını ne zaman alabileceklerini ilk kez sigortalı oldukları tarihe göre kontrol etmeliler. Herkes için 15 yıl  3.600 gün şartı geçerli olmayabilir.

Ayrılmadan iş görüşmesi sorun

Yargıtay’ın verdiği kararda, işçinin yeni işinde daha iyi çalışma koşulları ve ücrete sahip olmasının bile hakkın kötüye kullanımı olmadığını ifade ediyor.

Diğer yandan, aksi yönde çıkacak bir yerel mahkeme kararı sonrası konunun Yargıtay’a taşınması halinde işçilerin elinde güçlü bir karar bulunuyor olacaktır.

Bu açıdan karar işçileri önemli ölçüde rahatlatmış durumdadır. Ancak işçilerin henüz işyerinden ayrılmadan yeni iş için iş görüşmesi yapması ve yeni işverenle sözleşme imzalaması “dürüstlük ilkesine aykırılık” olarak değerlendirilebiliyor.

Yeniden çalışmaya başlayabilirsiniz

15 yıl, 3.600 günle işçiye ödenen kıdem tazminatının genel gerekçesi emeklilik için gerekli yaş dışındaki şartları sağlaması sonrası yaş şartını çalışmadan bekleyecek olmasıdır. Bu hak kapsamında kıdem tazminatı alanların yeniden çalışıp çalışamayacağı konusu farklı değerlendirmelere konu olabiliyordu.

Bu durumdaki işçiler kısa bir süre sonra yeniden çalışmaya başladıklarında tazminatı ödeyen işveren “hakkın kötüye kullanıldığı” iddiası ile dava açıp tazminat istiyordu. Diğer yandan Anayasa’da açıkça yer alan çalışma hürriyeti kapsamında bu kişilerin tazminat aldıktan sonra yeniden çalışmasının “hakkın kötüye kullanılması” olup olmadığı konusunda farklı kararlar da söz konusuydu.

Yargıtay son noktayı koydu

15 yıl 3.600 günle kıdem tazminatı alan bir işçinin bu hakkını kötüye kullandığı iddiası ile açılan davada Yargıtay açıkça, bu durumdaki işçilerin yeniden çalışmaya başlamasının “hakkın kötüye kullanılması” olmadığı yönünde karar verdi. Bu karar sonrası 15 yıl 3.600 günle kıdem tazminatı alan kişilerin yeniden çalışmaya başlamalarının önünde bir engel kalmamış oldu.

Daha önce bazı durumlarda mahkemeler işçinin çok kısa bir süre sonra yeniden çalışmaya başlaması halinde bu durumun “hakkın kötüye kullanılması” olarak değerlendirilebileceği yönünde kararlar verebiliyorlardı. Ancak kararda açıkça bu ifadenin yer alması tazminat alan kişilerin yeniden çalışabileceklerini ortaya koymuş oldu.

Genel olarak hukukta bir hakkın kötüye kullanıldığının ispat edilmesi çok zordur. İşçinin bu hakkını kötüye kullanmış olması yeniden çalışmasına hiçbir şekilde engel değildir. Yalnızca işverene mahkemenin hükmettiği tazminatı ödemekle sorumlu olabilir. Cem Kılıç

http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/cem-kilic/kidem-tazminati-icin-istifa-2550033/

Geçiminin genel sağlık sigortalısı tarafından sağlandığı beyan edilen, Genel Sağlık Sigortası kapsamında Gelir Tespiti, Tescil ve İzleme Sürecine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik uyarınca yapılan gelir testi tespiti sonucuna göre aile içinde fert başına düşen gelir miktarı brüt asgari ücrete kadar olduğu tespit edilen, diğer çocuklarından sağlık yardımı almayan anne ve babanın, genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişisi sayılması gerekiyor.

Nikâh Şart Değil

Genel sağlık sigortalısının anne/babasının, bakmakla yükümlü olunan kişi olarak sağlık hizmetlerinden faydalandırılmasında nüfus kayıtlarının esas alınması, anne ile baba arasında resmi nikâh olup olmadığına bakılmaması gerekiyor.

Anne ile babanın, genel sağlık sigortalısı olan farklı çocukları üzerinden ayrı ayrı sağlık hizmetlerinden faydalanabilmesi de mümkün bulunuyor.

Genel sağlık sigortalısının annesinin veya babasının, genel sağlık sigortalısı olan bir başkası ile evlenmesi (üvey anne/üvey baba) halinde, çocukları üzerinden sağlık hizmetlerinden faydalanma hakkı sona eriyor. Ancak evli olduğu kişi, kendi çocukları üzerinden sağlık yardımı alan bakmakla yükümlü kişi konumunda veya ölüm gelir/aylığı alan ya da 60/c-1 kapsamında sağlık hizmetlerinden yararlanan kişi durumunda ise, gelir durumunun tespiti ve gerekli diğer koşulları taşıması şartıyla, çocukları üzerinden sağlık yardımı yapılması da mümkün bulunuyor.

Genel sağlık sigortalısı üzerinden, bakmakla yükümlü olunan kişi olarak sağlık hizmetlerinden yararlanma hakları olup da talepte bulunmayan anne ve babalar, talepte bulunmaları ve gerekli koşulları taşımaları halinde 01.01.2012 tarihi itibariyle sağlık hizmetlerinden faydalandırılabiliyor.

5434 sayılı Kanuna göre T.C. Emekli Sandığı’ndan oğlundan veya kızından dolayı yetim aylığı alan babanın hayatta bulunması nedeniyle, yetim aylığı bağlanamayan öz anne de hak sahibi gibi genel sağlık sigortasından faydalanma hakkına sahip bulunuyor.

Yabancı Uyruklu Anne/Baba

Genel sağlık sigortalısı üzerinden sağlık hizmetlerinden yararlandırılması talep edilen yabancı uyruklu ana/babanın, yakınlık bilgisinin gerek nüfus kayıtlarından gerekse uyruğunda bulunduğu ülke konsolosluğundan alınacak belge ile veya ibraz edilecek resmi belgelerden (kimlik belgesi, pasaport, ehliyet, evlilik cüzdanı) saptanması durumunda, genel sağlık sigortalısı olan çocukları üzerinden bakmakla yükümlü olunan kişi sayılarak GSS’den yararlanması da mümkün bulunuyor.

Mütekabiliyet esası da dikkate alınmak şartıyla, oturma izni almış yabancı ülke vatandaşlarından yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında sigortalı olmayan kişiler de dahil olmak üzere, tüm genel sağlık sigortalısı sayılanların bakmakla yükümlü olduğu yabancı uyruklu olan anne/babasından gelir testi yapılamayacak olanların, geçiminin genel sağlık sigortalısı tarafından sağlandığını ve anne/babanın gelir düzeyinin brüt asgari ücret tutarının altında olduğuna dair sağlık yardımı talep ve taahhüt belgesi ile beyan etmesi halinde, genel sağlık sigortalısı üzerinden sağlık hizmetlerinden faydalanması da mümkün. Şevket Tezel

https://alitezel.com.tr/index.php?sid=yazi&id=8940

Yayın Kurallarımız

www.ozdogrular.com.tr sitesi kendi alanında uzun yıllardır geniş bir okuyucu kitlesine ücretsiz hizmet veren, bir sitedir.

www.ozdogrular.com.tr sitesinde yayımlanan yazılar aşağıdaki konular kapsamındadır.

    – Genel Ekonomi

    – İnsan Kaynakları

    – İş ve Sosyal Güvenlik Mevzuatı

    – Vergi Mevzuatı

    – Genel Muhasebe

    – Sermaye Piyasası

    – Ticaret Hukuku

    – e-Ticaret

    – Çalışma Ekonomisi

    – Bankacılık ve Finans

    – Kamu Maliyesi

    – Dünya Ekonomisi

Yayın İlkelerimiz:

1- Yayımlanacak makalelerin Türkçe olması ve dilbilgisi kuralları çerçevesinde yazılması gerekmektedir.

2- Gönderilecek çalışmaların word veya html belgesi halinde elektronik posta ile This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. posta adresine gönderilmesi gerekmektedir.

3- Sitemizde yayımlanması istenen çalışmalar daha önce herhangi bir basın organında (internet sitesi, gazete, dergi, kitap vb.) yayımlanmış olmamalı veya yayınlanmak üzere herhangi bir yayın organına gönderilmiş olmamalıdır.

4- Makalelerin yayımlanmasında; yayın kurulu dışında hakem değerlendirmelerine başvurulabilir. Bu takdirde makalelerin düzeltilmesi, değişikliklerin yapılması istenebilir.

5- Yayımlanması istenen çalışmaların güncel bilgileri kapsıyor olması tercih edilir.

6- 21 Kasım 2007 Tarih, 26707 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan SM, SMMM, YMM Mesleklerine İlişkin Haksız Rekabet ve Reklam Yasağı Yönetmeliği’nin 19. Maddesine uyulması gerekmektedir.

Kitap ve makale yayını”

MADDE 19 – (1) Meslek mensupları, mesleki konularda hazırlayacağı kitap, makale ve benzeri bilimsel çalışmalarda mesleki ve akademik unvanlarını kullanabilir ancak, çalıştığı büro, şirket veya kurumun ad veya unvanını kullanamaz. Bağlı bulunulan büro, şirket veya kurumun faaliyetleri hakkında reklam sayılacak açıklama yapılamaz.”

7- Yazar, gönderdiği makalelerin tüm haklarını ozdogrular.com’a devreder.  Yazar bu konuda herhangi bir hak talebinde bulunamaz.

8- Yayımlanması için gönderilen çalışmaların başında;

– Tarih,

– Ad Soyad,

– Unvan (Akademik Kariyer, Prof., Doç. Dr., Dr., YMM., SMMM. vb.)

  (Kanunlardan kaynaklanmayan unvanlar yazılmamalıdır)

– e-Mail adresi yer almalıdır (Web adresi veya kurum adı yazılmamalıdır)

9- Yayımlanması için gönderilen çalışmaların en fazla 6 sayfadan oluşması gerekmektedir. 6 sayfadan fazla olan çalışmalar bölünmeli ve ayrı ayrı gönderilmelidir. (xxxx (1)), (xxxx (2))

6 sayfadan uzun olan yazılar, yayın kurulu tarafından gerektiği kadarı ile bölümlenerek en az 15 gün ara ile yayınlanabilir. (xxxx (1), (xxxx (2))

10- Yayımlanması için gönderilen çalışmalarda dayanak bilgileri, dipnotlar ve kaynaklar mutlaka belirtilmelidir. Çalışmalarda metin içi kaynak gösterme ya da dipnot şeklinde kaynak gösterme metodlarından biri kullanılmalıdır.

11- Makale, içerik dikkate alınarak konu başlıklarına göre bölümlere ayrılmış olmalıdır. Bölüm başlıkları belirli bir sistematik esas alınarak harf ya da ondalık sistemle ve koyu harflerle belirtilmelidir.

12- Aylık makale sayısı (yazar bazında) en fazla iki adet yayımlanacaktır.

13- Gönderilen çalışmaların yayımlanıp yayımlanmaması tamamen www.ozdogrular.com.tr ‘a aittir.

14- Yayımlanan makaleler; tamamen yazarın görüş ve sorumluluğu kapsamında olup, www.ozdogrular.com ve yayın kurulunun ’un görüşü ve sorumluluğunda kullanılamaz.

15- Sitemizde yayımlanan makaleler, kaynak (www.ozdogrular.com.tr) gösterilmek suretiyle başka ortamlarda yayımlanabilir.

16-  Yayımlanacak makaleler için herhangi bir telif ücreti ödeyemeyeceğimizin bilinmesini rica ederiz.

NOTLAR:

  1. Sitemizde yayımlanmak üzere gönderilen, tüm makale ve yazılar yayın kurulu tarafından değerlendirildikten sonra yayımlanır. Yıl içerisinde düzenli olarak (yılda en az altı yazı) yazı gönderen ve yazısı yayımlanan yazar, yayın kurulunun kararı ile “Yazarlarımız” kadrosuna alınır.
  2. Yazarların kendilerini tanıtıcı diğer bilgileri, yayın ilkeleri ve yayın kurulunun kararı ile yayımlanacak yazılarında yer verilmeyecek olan kısmı, sitenin ilgili bölümlerinde yayımlanacak yazarın “Özgeçmişi” bölümünde yer alacaktır.

www.ozdogrular.com.tr sitesinde yayımlanmak üzere yazı gönderen veya gönderecek olan yazarlarımızın yukarıdaki hususları dikkate alarak gerekli hassasiyeti göstermeleri dileği ile, tüm yazarlarımıza ve okuyucularımıza DUYURULUR. – YAYIN KURULU

Pazar, 05 Kasım 2017 10:48

Çalışanlara Müjde

Çalışma hayatını yakından ilgilendiren torba kanunun önümüzdeki günlerde Meclis gündemine gelmesi bekleniyor. Torba kanunda asgari ücretlileri, şehit yakınlarını ve işsizlik maaşı alanları ilgilendiren düzenlemeler var. Asgari ücretlinin vergi dilimine girmesi sorunu torba kanunla çözülecek ve hiçbir çalışan 1404 TL’nin altında ücret almayacak.

1404 TL’NİN ALTI YOK

Ayrıca işsizlik maaşının ödeme günü öne çekilecek ve şehit yakınlarına tanınan kamuda istihdam hakkından daha fazla kişinin yararlanması sağlanacak. Asgari ücretli çalışanların eylülden itibaren ikinci vergi dilimine girmesi ve bekar bir asgari ücretlinin eline 1404 TL’den az para geçmesi nedeniyle torba kanunla düzenleme yapılması gerekliliği doğdu.

Kayıp telafi edilecek

Torba kanun Meclis’ten geçtiğinde eylül ayından itibaren asgari ücretlinin eline geçen paradaki kayıp telafi edilecek. Yalnızca 1404 TL’nin altında ücret alan asgari ücretliler için düzenleme yapılacak. Eylülden itibaren normalde aldığından daha düşük ücret alan evli ve çocuklu asgari ücretliler için düzenleme söz konusu değil.

Şehit yakınlarına istihdam

Harp ve vazife malulleriyle şehit ailelerine tanınan kamuda istihdam hakkı düzenlemesi konusunda da torba kanunla düzenleme yapılacak. Yapılacak düzenlemeyle şehidin anne, baba veya kardeşlerinin bu hakkı kullanamaması durumunda eş veya çocuklardan toplam iki kişinin bu hakkı kullanabilmesinin önü açılacak. Bu değişiklikle şehidin anne, baba veya kardeşlerinin hali hazırda işlerinin olması veya başka nedenlerle bu hakkı kullanamaması durumunda istihdam hakkının şehidin eşi veya çocukları tarafından kullanılabilmesinin önü açılacak.

15 Temmuz gazilerine memur kadrosu açılıyor

Torba kanunla terörle mücadele esnasında yaralanan vazife malulleri ve 15 Temmuz’un bastırılması sırasında yaralanan ilköğretim, ortaokul ve ilkokul mezunlarının kamuda memur kadrolarına atanacaklar. Bu kişiler torba kanunun yayımlanmasına müteakip ayın 14’ü itibarıyla ‘memur’ unvanlı kadrolara atanacaklar.

Yaş şartı da kaldırılıyor

Öte yandan şehit yakınlarının kamuda istihdam hakkı konusundaki yaş şartı da kalkacak. Bugün 45 yaş üzerindeki şehit yakınları istihdam hakkından faydalanamıyor. Düzenlemeyle yaş sınırı şartı kaldırılacak ve şehit yakınları şart aranmadan bu haktan faydalanacak.

İşsizlik maaşı öne çekilecek

Torba kanunla işsizlik ödeneğinin ödenme günü de değiştirilecek. Yersiz ödemelerin önüne geçmek amacıyla işsizlik parasının her ayın sonunda değil, ayın 5’inde ödenmesi söz konusu olacak. Bu sayede kişilerin işe giriş yapıp yapmadıkları, emekli olup olmadıkları tespit edilmiş olacak ve işsizlik parası her ayın 5’inde ödenecek. Diğer taraftan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu da, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, “Şu anda Türkiye’de en iyi yönetilen yapıdır İşsizlik Sigortası Fonu yapısı” demişti.

Sınav ücreti karşılanacak

TORBA kanunla getirilen bir diğer düzenleme ise mesleki yeterlilik belgesi almak için yetkilendirilmiş kurumların düzenlediği sınavlara giren kişilerin sınav ücretlerinin karşılanması konusunda. Bugün için mesleki yeterlilik belgesi almak isteyen kişilerin sınav ücretlerinin tamamı karşılanıyor. 2017 sonundan itibaren sınav ücretinin yalnızca yarısı karşılanacaktı. Bu maddede değişiklik yapılarak 2019 sonuna kadar mesleki yeterlilik belgesi almak için sınava giren kişilerin sınav ücretlerinin tamamı işsizlik sigortası fonundan karşılanmaya devam edilecek. Okan Güray Bülbül

http://www.aksam.com.tr/yazarlar/okan-guray-bulbul/calisanlara-torba-dolusu-mujde-yakinda-basliyor/haber-676221

Yeterli bir vergi incelemeye dayanmayan ve başka firmalar hakkında düzenlenmiş başka raporları esas alan bir Vergi İnceleme Raporuna (VİR) dayalı yapılan cezalı tarhiyat hukuka uygun düşmemektedir.

Uygulamada “naylon fatura” veya diğer bir deyimle “sahte fatura” diye isimlendirmiş olduğumuz sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgeler tarhiyatlarda dayanak açısından problem yaratmaktadır. Özellikle kendisine düzenlenen bir rapor dolayısıyla bir başka denetmen raporu ile veya başka bir inceleme elemanı raporu dayanak gösterilerek vergi ve cezalı tarhiyatlar yapılagelmektedir. Özellikle VUK’nun 359. maddesine göre, sahte belge, reel bir işlem veya durum olmadığı halde sanki bunlar varmışcasına tanzim edilen belgeler muhteviyatı itibariyle aldatıcı belge ise reel bir işlem veya duruma dayanmakla birlikte bu işlemi veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı bir şekilde gösteren belge olmaktadır. Örneğin, bir ton kömür alarak ödediğiniz örneğin 500 TL yerine kömürcüden 2500 TL lik belge alıp, bu gideri de defterinize kayıtlandırdığınız takdirde yanıltıcı belge kullanma eylemi gerçekleşmiş olacaktır. Yanıltıcı belge kullanımından dolayı mükelleflere tarh ve tebliğ edilen özel usulsüzlük cezaları dışında, hürriyeti bağlayıcı ceza belgeler açısından farklılık arz edebilmektedir. Bu nedenle, bu neviden belgelerin düzenleyen veya kullananlar açısından tanzim edilen icra raporlarında veya Cumhuriyet Savcılığı iddianamelerinde belli ayrıntılara dikkat edilmesi gerekmektedir. Bu noktada özellikle fiilin hangi cins belge içeriğinde görüldüğünün veya değerlendirildiğinin kanıtları ile ortaya konulması zorunludur. Uygulamada bu nev’i belge kullanıcıları hakkında tanzim edilen “vergi inceleme raporlarında” veya teknik rapor diye isimlendirilen raporlarda yeterli özen gösterilmediğini söylemek oldukça güçtür.

Örneğin, bir kurumlar vergisi mükellefinin bahsedilen türde belgeler tanzim ettiğinin tespit edildiği hallerde, onun hakkındaki raporlara yollama yapılarak bu mükelleften belge alan tüm mükellefler için genellikle sadece söz konusu belgenin deftere işlendiğini tespit eden bir tutanağa istinaden, taraflar arasındaki ilişki dikkatlice inceleme konusu yapılmadan şablon raporlar üretilmekte ve çoğaltılmaktadır. Adı geçen mükelleften belge alanlara yalnızca diğer rapora atıf yapılarak yazılan bu raporlar tebliğ edilmekte, ancak belgeyi düzenleyen kişi hakkında düzenlenen ve belgelerinin neden sahte veya yanıltıcı belge olarak baz alındığını açıklayan yollama yapılan rapor tebliğ edilmemektedir. Bu nokta, vergi idaresinin bireylere karşı bütün işlemlerini “gerekçelendirme mecburiyetini” ihmal ve ihlal etmektedir. Diğer raporlara yollama yapılarak tanzim edilen raporların, atıf yapılan rapor iliştirilmeden tebliğ yoluna gidilmesi VUK’nun vergi ve ceza ihbarnamelerinin tebliğinde bu ihbarnamenin dayanağını oluşturan inceleme raporu veya yoklama fişi veya takdir kararlarının da tebliğ edilmesini zorunlu kılmaktadır. İhbarname ekinde bu tür dayanakların iliştirilmeyişi tarhiyatı kusurlandırdığı gibi tarhiyatı düşürücü bir neden olarak da yüksek mahkeme tarafından kabul edilmektedir(1).  

Böylece, yollama sonucu yapılan raporlar iliştirilmeden yapılan tebliğ işlemleri, işlem temelinin saklanması gibi, ceza bakımından ise suçu oluşturan bütün unsurların tespitlenerek ve kanıtlandırılamaması sonucunu beraberinde getirmektedir. Bilindiği gibi, temel ceza hukukunda cezayı gerektirir fiil, bütün unsurlarıyla beraber tespit edilerek fiilin tamamlanması sonucu ancak ceza söz konusu olabilmektedir. Başka bir deyimle, cezayı gerektirir fiiller maddi ve manevi unsurları ile birlikte tespit edilmeden ceza kesilemeyecektir(2).

Durum böyle olunca mükelleflerin yargı aşamasında savunma hakları daraltılmakta ve vergi ceza yargısında doğal olarak hakim, atıf yapılan raporlara ulaşmakta zorlanmaktadır. Bu zorlanma sonucunda süreç ve yargılamalar uzun uzadıya yıllarca devam etmektedir. Yollama yapılan raporla, belgelerin niçin ve neden sahte veya içerik itibariyle aldatıcı kabul edildiğinin işlemlere taraf olan kişi ve kişiler ile hakimler tarafından bilinmesi, işlemlerin hukuka uygunluğunun temini ve dolayısıyla da çağdaş hukuk devleti ilkesinin pratiğe yansıtılması açısından önem taşımaktadır. Bu noktada, yollama yapılan raporun tebliğinin yapılamayışı (veya tebliğ edilmeyişi) vergi mahremiyeti gibi veya başka gerekçelerle yeterince cevaplandırılamayışı hukuki görülmemektedir. Yine bu konuda üzerinde durulması gereken bir başka husus; sahte veya yanıltıcı belge tanzim ettiği ileri sürülen kişi ile bu belgeyi kullanan kişi arasındaki münasebet birçok açıdan incelenmeden yalnızca yollama yapılarak mesele savuşturulmaktadır. Oysaki, atıf yoluyla yazılan raporun eklenmesi zorunludur. Komisyon mukabilinde fatura düzenlediği iddia edilen bir kişinin bile kestiği bütün faturaların bu içerikte olup olmadığını, yanılgınlığı ileri sürülen faturaya bağlı mal hareketlerini kanıtlayan sevk, taşıma irsaliyelerinin olup olmadığının, para hareketini kanıtlayan dekont veya çeklerin vb. belgelerin olup olmadığının ve diğer taraftan olayla ilgili alıcı beyanlarının ve envanter defterlerinin mal veya hizmetin sonucu ile ilgili ayrıca irdelenmesi zorunludur.

Yollama yapılan rapordaki düzenlenen belgelerin yanıltıcı veya sahte olarak nitelendirme sebebi, aslında birçok halde sadece belge düzenleyen hakkında işlem yapılmasını gerektirmekte, taraftalar arası ticari ilişki ayrıca incelenmeden belgeyi kullanan hakkında, işlem yapılmasını mümkün kılmamaktadır. Örneğin belgeyi düzenleyenin adresinde bulunamaması, defter ve belgelerini ibraz etmemesi, KDV beyannamelerini vermemiş olması veya sadece vergi incelemesi yapma yetkisi bulunmayan kolluk kuvvetleri tarafından alınan ifadeye dayanılması sebebiyle düzenlenen raporlar bu niteliktedir ve bu raporlara atfen inceleme raporu düzenlenmesi olanaklı değildir. Danıştay’ın artık yerleşik hal aldığı ifade olunabilecek içtihatları da bunu zaten göstermektedir.  

Yargı organları, atıf yapılan raporları getirtmekte, bu raporları da inceleyerek adli gerçeğe ulaşmaya çalışmaktadırlar. Ancak genellikle mahkemelerce getirtilen bu raporların birer örneği, davacı tarafa tebliğ edilerek, diyecekleri, yani savunması alınmamaktadır. Zira, idari yargılama usulünde yargıcı buna zorlayacak bir düzenleme yoktur. Bu ise "adil yargılanma" ilkesi ve davada tarafların "silahlarının eşitliği" ilkelerini ihlal emektedir(3).

Sonuç olarak, gerek vergi yargılamasında ve gerekse vergi ceza yargılamalarında iddialarla ilgili raporların gerçeği yansıtması ve kanıtlayıcı belgeler ve ekler taşıması zorunludur. Bu bağlamda   idare ile vergi yükümlülerinin haklarını telif edici ve eşit silahlar ilkesine uygun olarak tarafların yargılama süreçleri devam ettirilmelidir(4). Nazlı Gaye Alpaslan Güven

http://www.hurses.com.tr/Haber-Bir_vergi_inceleme_raporuna_dayali_yapilan_cezali_tarhiyatlarin_akibeti-15019.htm


(1) KIZILOT Şükrü, “vergi ihtilafları ve çözüm yolları”, güncellenmiş 14. Baskı, yaklaşım yayınları, 2008, s.776-778

(2)  Dnş. 4. D. 13.4.1999 gün ve E:1998/1270-K:1999/1323 sayılı karar. Bkz. Yaklaşım Dergisi, Ekim 1999, s.194

(3) DOĞRUSÖZ Bumin, “Atıf Yolu ile Hazırlanan Raporlar”, 19.6.2008 günlü Referans Gazetesi.

(4) ALPASLAN Mustafa – SAKAL Mustafa, “Vergi Ceza Davalarında Vergi Tekniği Raporu Dayanak Olarak Kabul Edilebilir Mi?” Terazi Hukuk Dergisi, Yıl:3, Sayı:20, Nisan, 2008, s. 379-380. Ayrıntılı bilgi için Bkz. ALPASLAN Mustafa- SAKAL Mustafa, “Vergi Hukuku Uygulaması – I”, Makale/İnceleme ve Yorumlar, İzmir, Ocak, 2008

1- ŞİRKETLERDE PAY DEVRİ VE ORTAKLIKTAN AYRILIŞ             

Limited şirketlerde, ortağın şirketten çıkabilmesinde ön koşul, ortaklıktan pay devri yapılarak ayrılmadır. Pay devri noterde yapılarak, eski ortak payını devredip, yerine yeni ortak girmektedir. Pay devrinden önce de, “şirketin ortaklar kurulu” toplanarak, ortakların giriş ve çıkışlarını karar altına almaktadırlar. Böylece, yeni ortak şirkete girmiş ve eski ortak şirketten ayrılmış olmaktadır(1).

Anonim Şirketler yönünden ise, hamiline yazılı hisse senetleri, hamiline yazılı kıymetli evrak niteliğinde olduğundan, devir, senedin teslimiyle olabilmektedir. Senedin teslimiyle taraflar arasında, üçüncü kişilere ve şirkete karşı hüküm ifade edebilmektedir(2).

Nama yazılı hisse senetlerinin devri, diğer nama yazılı kıymetli evrakın devrinden farklılık arz etmektedir. Nama yazılı hisse senetleri, alacağın temliki beyanı ve teslim yoluyla devredilebileceği gibi, devir ciro ve teslim yolu ile de, yapılabilir(3).

Nama yazılı hisse senetlerinin devrinin şirkete karşı hüküm ifade edebilmesi, devrin pay sahipleri defterine kaydedilmesine bağlı olmaktadır.

Nama yazılı pay senetlerinin devri kanun veya sözleşme hükümleriyle yasaklanabileceği gibi, bazı kayıt ve şartlara tabi tutulabilmektedir(4).

2- LİMİTED ŞİRKETLERDE PAY DEVRİNDE İLAN ZORUNLULUĞU YOKTUR

Bilindiği gibi, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 503 ve müteakip maddelerinde, limited şirketlerin kuruluşu düzenlenmiş, Kanunun 511.maddesinde tescil ve ilan edilecek hususlar arasında, ortakların kimliği ve koymayı taahhüt ettikleri sermaye miktarları yer almış, 515.maddesinde de, şirket esas mukavelesinde yapılan her değişikliğin ilk mukavele de olduğu gibi tescil ve ilan edileceği, 519.maddesinde de pay defterinin tutulacağı, bu deftere; ortakların ad ve soyadlarının, pay miktarlarının, vukuu bulan ödemelerin, payların devir ve intikal ve bu hususlarla ilgili değişikliklerin kaydedileceği hükme bağlanmıştır.

Aynı kanunun 520.maddesi hükmüne göre de ortaklık payının devri; tescil ve ilan edilmese de noter tasdikli devir sözleşmesi, ortakların devir işlemine muvafakati ve devrin pay defterine işlenmesi ile hüküm ifade etmektedir.

Diğer taraftan 405 seri numaralı Tahsilat Genel Tebliğinin “1.2.1 Limited Şirket Ortağı” bölümünde “……. limited şirket ortaklarının kimliği ve şirketteki sermaye hisselerine ilişkin bilgiler, şirketin Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilen ana sözleşmesinde, bu sözleşmede yapılan değişikliklerde, pay devrinin tescil ve ilan edilmemiş olduğu hallerde pay defterinde yer almaktadır.” hükmü bulunmaktadır.

Anılan tebliğ hükmüyle limited şirket ortaklarının ortaklık payının devrinin tescil ve ilan edilmese de noter tasdikli devir sözleşmesi, ortakların devir işlemine muvafakati ve devrin pay defterine işlenmesi ile hüküm ifade edeceği, bu nedenle pay devrinin tescil ve ilan edilmemiş olduğu hallerde kimlerin ilgili dönemlerde ortak olduğunun pay defterinden tesbit edilmesi gerektiği belirtilmiştir.

Ayrıca Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü’nün 29.01.2001 tarih ve B.07.0.GEL.0.71/7103-140 sayılı yazısında “1.1.2001 tarihinden itibaren noterliklerde yapılacak olan limited şirket pay devir veya devir vaadi işlemleriyle ilgili bildirimlerin vergi dairelerince alınması halinde, mükellefin tarh dosyasında muhafaza edilmesi ve limited şirketlerden tahsil edilmeyen amme alacaklarının tahsilinde 405 Seri No.lu Tahsilat Genel Tebliği hükümlerinin uygulanması sırasında bu sözleşmelerin de dikkate alınması gerekmektedir” denilmektedir. 

3- ŞİRKETTEN AYRILAN ORTAĞA YAPILAN TEBLİGATLARIN HUKUKSAL DURUMU

Vergi Usul Yasası açısından, vergi ve ceza ihbarnamelerinin kimlere yapılacağı belirlenmiştir. Tebligatın mükelleflere, bunların kanuni temsilcilerine, umumi vekillerine veya vergi cezası kesilenlere yapılacağı, tüzel kişilere yapılarak tebligatın bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerine vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde bunları idare edenlere veya temsilcilerine yapılacağı, tüzel kişilerin müteaddit müdür veya temsilcisi varsa tebliğin bunlardan birine yapılmasının yeterli olduğu belirtilmiştir. Aynı yasanın 377.maddesinde ise, mükelleflerle kendilerine vergi cezası kesilenlerin tarh edilen vergiler ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabileceği öngörülmüştür.

Limited şirketi adına salınan vergi ve kesilen cezalara ilişkin ihbarnamelere, şirket adresinin yazıldığı, fakat bu ihbarnamelerin kanunen yetkili şirket temsilcilerine veya yöneticisine tebliğ edilmeyip, eski şirket temsilcisi olan davacıya tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Şirket adına düzenlenen ihbarnamelerin davacıya tebliğ edilmiş olması bu ihbarnamelerin şirkete tebliğ edilmiş sayılmasını gerektirmeyeceği gibi bu ihbarnamelerde yer alan şirket adına salınmış vergi ve kesilen cezadan davacının şahsen sorumlu tutulması sonucunu da doğurmaz. Sözü edilen ihbarnamelere dayanarak davacının vergi ve cezadan sorumlu tutulması ve takip edilmesi mümkün bulunmadığından, tebligatın şahsına yapılmış olmasının davacının menfaatini haleldar ettiği kabul edilemez(5)

4- ŞİRKETTEN AYRILAN ORTAKLARA UYGULANAN YURT DIŞI YASAKLARI                          

Ortağı olduğu şirketten ayrılan ortak/ortaklar hakkında zaman zaman, yurt dışı yasağı, özel mülklerine haciz, mal varlıklarına, banka hesaplarına blokaj, özel otomobillerine haciz vs. konulduğunu zaman zaman görmekteyiz. Oysa ki, şirket tüzel kişiliğinin borcu için ortakların özel malları hakkında haciz uygulanması hukuken geçerli değildir. Keza, ortaklar hakkında yurt dışı yasağı konulması da hukuka aykırıdır. Kanuni temsilci durumunda olan ortaklar için ise, 25,000 TL’yi aşan vergi borçları için yurt dışı yasağı konulmaktadır(6). Fon payı için yurt dışı yasağı konulamaz. Yurt dışı yasağının kaldırılması için, davalı idare vergi daireleri değil, Valilik makamları olup, görevli mahkemeler, İdare Mahkemeleridir(7).

5- ÖZET VE SONUÇ

Vergi dairelerinin, anonim ve limited şirketler açısından “Ticaret sicil” bilgilerini sürekli güncellemesi gerekir. Yine, şirket borcu nedeni ile, şirketin kanuni temsilcisi olmayan ortakları hakkında işlem tesisinde çok dikkatli davranılması icap eder. Zira, öncelikle şirket “tüzel kişiliği” ile ilgili “mal varlığı” araştırmalarının yapılması gerekmektedir. Şirketin mal varlığı, aktif ve pasifinden tahsil olanağı bulunmayan vergiler için daha sonra, kanuni temsilciler bakımından takip yapılmalıdır(8). Nazlı Gaye Alpaslan Güven

http://www.hurses.com.tr/Haber-Limited_sirketten_cikan_eski_ortaklara_yapilan_vergi_tebligatlarin_hukuksal_durumu-15001.htm


1- TTK md.26, 66, 519, 540;TSN.71,99

2- TTK md. 409/2,3-418

3- TTK md. 410,BK.162

4- TTK md. 416,559/2,3-Tic.

5- Dnş.4.Daire E:05/361-K:05/1694

6- 27.4.2006 tarihinden itibaren, bu sınır 25.000 YTL olmuştur. AATUHK.GT.Seri No:439

7- İzmir 2.İdare Mahkemesi E:2006/1025

(8) Dnş. 4. Dairesi, 16.2.2006 gün ve E:2005/1472-K:2006/187

İşverenler, Her Çalışanı İçin Özlük Dosyası Düzenleyip, Saklamalıdır.

Bu yıl 18 ay askerlik borçlanması bedeli olarak ödenen 10 bin 238 TL için 1535 TL vergi indiriminden faydalanılabilir. Böylece borçlanmanın asgari ücretliler için %15’i devlet tarafından finanse edilmiş oluyor.

5 SORU CEVAP

1 - Soru: 1975 doğumluyum. Sigorta girişim 1995. Askere 1993’te gitmiştim. Askerlik borçlanması yaparsam sigorta girişimi öne çekebileceğimi öğrendim. Kredi çekerek askerlik borçlanmasını ödeyebilir miyim? (Ahmet )

Emekli maaşını artırır
Cevap: Askerlik borçlanması yapacağınız süreye göre emeklilik yaşınızı bir yıl öne çekmeniz mümkün. Bunun için dilekçeyle SGK’ya müracaat etmeniz gerekiyor. Onaylandıktan sonra ödeme yapmanız için 1 ay süreniz var. Bu yıl için askerlik borçlanmasının bir günlük tutarı en az 18,96 TL’dir. 540 gün askerlik yaptıysanız 10 bin 238 TL, 600 gün askerlik yapmışsanız 11 bin 376 TL borçlanma yapmanız gerekiyor. Tüketici kredisiyle borçlanabilirsiniz. Askerlik borçlanması yaptıktan sonra 2000 yılı öncesi dönemi borçlandığınız için ileride bağlanacak emekli aylığınız artacaktır. 2017’de 18 ay askerlik borçlanması bedeli olarak ödenen 10 bin 238 TL için toplamda 1535 TL vergi indiriminden faydalanılabilir. Bu indirimle askerlik borçlanmasının asgari ücretliler için yüzde 15’inin devlet tarafından finanse edildiğini söylemek mümkün.

Türkiye için de giriş sayılıyor

2- Soru: 1956 doğumlu babam 1972-73 yıllarında Avusturya girişli ve 3 yıl sigortalılığı mevcut. Türkiye’de ise 95 yılı girişli ve burada 1 yıl bile olmayan bir sigortası var. Avusturya’daki bu girişini ve sigortasını Türkiye’ye saydırıp 1976 yılı öncesi girişi olanlar emeklilik hakkından faydalanabilir mi? (Deniz Sevim)
Cevap: Avusturya’daki 1972 yılındaki çalışması Türkiye için de giriş sayılıyor. Yaştan emeklilik için 3600 prim günü ve 15 yıl sigortalılık şartını doldurduğu 2023’te emekli olması mümkün. Bunun için Avusturya’daki süreleri borçlanması ve 6 yıl daha çalışması gerekmektedir.

3- Ölüm aylığı alabilirsiniz

Soru: Eşimden yeni boşandım. Herhangi bir yerde çalışmıyorum. Bu koşullarda babamın emekli maaşını alabilmem mümkün mü? (Nihan Kutnaz)
Cevap: Evlenirken çeyiz parası aldıysanız, evlilik tarihinden itibaren çeyiz parası 12 ay için ödendiyse 12 ay, 24 ay için ödendiyse 24 ay babanızdan ölüm aylığı alamazsınız. Bu süre dolduktan sonra tekrar hak sahibi konumuna gelirsiniz. Dolayısıyla bu sürenin sonunda SGK İl Müdürlüklerine veya SGK hizmet merkezlerine başvurarak ölüm aylığı talep edebilirsiniz.

4- Hem Bağ-Kur hem dul aylığı mümkün

Soru: Eşim devlet memuruydu 20 yıl önce vefat etti. Ben de dul aylığı alıyorum. Şimdi kendi adıma bir mantıcı dükkanı açacağım. Muhasebeci Bağ-Kur’lu olmam gerektiğini söyledi. Bu durumda dul aylığım kesilir mi? (Nagehan Sert)
Cevap: Eşiniz devlet memuru olduğu için size aylık Emekli Sandığı’ndan bağlanmıştır. Memur kocadan bağlanan dul aylığı dul eş Bağ-Kur’lu olursa kesilmez. Dolayısıyla bu durumda hem Bağ-Kur’lu olup, hem dul aylığını almaya devam edebilirsiniz.

5- Maaşın düşmemesi için SGK bildirimine dikkat!

Soru: 5 yıldır aynı işyerindeyim, maaşım 1700 TL ama işveren bordroda sigorta primini asgari ücret olarak göstermekte. Mesai ücreti de alamıyoruz. Ne yapmamı tavsiye edersiniz?
Cevap: SGK’ya asgari ücretten bildirim yapılması ileride emekli maaşınızın düşük olmasına neden olacak. Bu nedenle bir an önce işverenle konuşup gerçek ücretiniz üzerinden SGK’ya bildirilmek istediğinizi ifade edin. Sorun çözülmezse ALO 170 hattına şikayette bulunabilirsiniz. Fazla mesailerinizin de ödenmediğini belirtin. Gelecek denetim sonrası da düzelmezse dava açmanız ve eksik ödenenler hakkında da talepte bulunabilirsiniz. Okan Güray Bülbül

http://www.aksam.com.tr/yazarlar/okan-guray-bulbul/askerlik-borclanmasinin-yuzde-15i-devletten/haber-675834

04 Kasım 2017 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 30230

Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumundan:

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Amaç

MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı; bağımsız denetçilerin etik kurallara uygun ve yüksek kalitede bağımsız denetim hizmeti sunabilmeleri amacıyla mesleki bilgi ve becerilerinin ihtiyaç duyulan seviyede tutulmasına ve geliştirilmesine yönelik usul ve esasları düzenlemektir.

Kapsam

MADDE 2 – (1) Bu Tebliğ; bağımsız denetçilere yönelik sürekli eğitime ilişkin usul ve esasları kapsar.

Dayanak

MADDE 3 – (1) Bu Tebliğ, 26/12/2012 tarihli ve 28509 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Bağımsız Denetim Yönetmeliğinin 25 inci ve 49 uncu maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır.

Tanımlar

MADDE 4 – (1) Bu Tebliğde kullanılan terimler, Bağımsız Denetim Yönetmeliğinde tanımlanan anlamları ile kullanılmıştır. Ayrıca, bu Tebliğde yer alan;

a) Akademik çalışmalar: Eğitim konularında yapılmış olan lisansüstü eğitim, kitap yazımı, makale yazımı gibi çalışmaları,

b) Başkanlık: Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu Başkanlığını,

c) Diğer eğitim faaliyetleri: Eğitim konularında düzenlenen kongre, konferans, panel, seminer, sempozyum, çalıştay gibi faaliyetlere katılımı,

ç) Eğitim: Sürekli eğitimi,

d) Eğitim ve Yetkilendirme Bilgi Sistemi (EYBİS): Kurum tarafından elektronik ortamda oluşturulan, denetçi ve denetim kuruluşlarının yetkilendirme ve resmi sicil işlemlerinin yürütüldüğü, uygulamalı mesleki eğitimlere ilişkin her türlü bilginin alındığı, kayıt, tescil ve ilan edilmesi gereken içeriklerin düzenli bir şekilde depolandığı veri tabanlarından oluşan bilgi işlem sistemini,

e) Etik kurallar: 21/5/2015 tarihli ve 29362 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Bağımsız Denetçiler İçin Etik Kurallar”ı,

f) İşbaşı eğitimi: Denetçiler tarafından fiilen yürütülen bağımsız denetim faaliyetlerini,

g) Komisyon: Kurum Başkanının onayıyla oluşturulan itiraz komisyonunu,

ğ) Kredi: Eğitim faaliyetleri sonucunda elde edilecek ve eğitim yükümlülüğünün tamamlanmasında kullanılacak değerleme ölçütünü,

h) Sicil: Bağımsız Denetçi Resmi Sicilini,

ı) Sürekli eğitim: Bağımsız denetçilerin etik kurallara uygun ve yüksek kalitede hizmet sunabilmeleri için gerekli olan mesleki bilgi ve becerilerinin yeterli seviyede tutulması ve geliştirilmesi amacıyla Kurumca belirlenen esaslar çerçevesinde yürütülen eğitimi,

i) Uzaktan eğitim: Eğitimin veya eğitim materyallerinin iletişim teknolojileri aracılığıyla eğitim alan kişilere ulaştırıldığı, belirli bir program dahilinde yürütülen eğitimleri,

j) Yönetmelik: Bağımsız Denetim Yönetmeliğini,

k) Yüz yüze eğitim: Eğitim alanların, eğitim süresince ders ve uygulamalara devam etme zorunluluğu bulunan, derslik veya bu amaçla kullanılabilecek bir mekanda, belirli bir program dahilinde yürütülen eğitimleri,

ifade eder.

İKİNCİ BÖLÜM

Eğitim Yükümlülüğü ile Eğitime İlişkin Esaslar

Eğitim yükümlülüğü

MADDE 5 – (1) Denetçiler, 3 yıllık dönem içerisinde; en az 60 kredisi temel mesleki konulardan olmak üzere, 120 kredi karşılığı eğitimi tamamlamak zorundadır.

(2) 3 yıllık dönemde “Etik Kurallar” konusundan en az 5 kredi karşılığı eğitimin tamamlanması gerekir.

(3) Denetçiler, temel mesleki konulardan her yıl en az 20 kredi karşılığı eğitimi tamamlamak zorundadır.

(4) 3 yıllık dönem içerisinde 120 kredinin en çok 60 kredisi destekleyici konulardan elde edilen kredilerle sağlanabilir.

(5) 120 kredinin sağlanıp sağlanmadığına ilişkin değerlendirme her yıl, eğitime tabi olunan önceki 2 yıl da dahil edilerek yapılır.

(6) Faaliyet izninin askıya alınması veya denetim faaliyetinin durdurulması hallerinde de sürekli eğitim yükümlülüğü devam eder.

Eğitim yükümlülüğünün başlangıcı

MADDE 6 – (1) Eğitim yükümlülüğü denetçinin sicile tescil edildiği tarihi izleyen ikinci takvim yılının başından itibaren başlar. Ancak yetkilendirildiği tarihi takip eden takvim yılı sonuna kadar sicile kaydedilmeyenlerin eğitim yükümlülüğü yetkilendirildiği tarih esas alınarak hesap edilir. Buna göre; denetçi geçmiş yıllara ilişkin eğitim açığını tamamlamadıkça sicile faal olarak kaydedilmez. Eğitim açığı yetkilendirildiği yılı takip eden beşinci ve sonraki takvim yıllarında tescil edilenler için 120 kredi olarak dikkate alınır. Eğitim açığının hesaplanmasında 13 üncü maddenin üçüncü fıkrasının (a) bendindeki usul uygulanır.

Eğitim konuları

MADDE 7 – (1) Eğitim konuları, temel mesleki konular ve destekleyici konulardan teşekkül eder.

(2) Temel mesleki konular; muhasebe, denetim, etik kurallar, finans ve kurumsal yönetim konularını kapsar. Finans; sermaye piyasası, bankacılık, sigortacılık, özel emeklilik ve finansal yönetim konularından oluşur.

(3) Destekleyici konular; mesleki gelişime katkı sağlayacak diğer konular ile kişisel gelişime katkı sağlayacak konuları kapsar. Başkanlık destekleyici konuları belirlemeye yetkilidir.

Eğitim yöntemleri

MADDE 8 – (1) Eğitim yöntemleri; yüz yüze eğitim, uzaktan eğitim, işbaşı eğitimi, akademik çalışmalar ve diğer eğitim faaliyetlerinden oluşur.

(2) Yüz yüze eğitim veya uzaktan eğitim Kurum tarafından doğrudan yürütülebileceği gibi üniversiteler, eğitim kuruluşları, meslek odaları ve sivil toplum kuruluşları tarafından da yürütülebilir. Ancak bu kurum ve kuruluşlar tarafından temel mesleki konularda yürütülen eğitimlerden, eğitim kredisi elde edilebilmesi için, eğitim programının eğitim gerçekleştirilmeden önce Kurum tarafından onaylanmış olması ve gerekli görüldüğünde uygulamanın gözetimi şarttır.

(3) İşbaşı eğitiminde, mevzuatı uyarınca denetim öngörülen alanlarda en az denetçi unvanı ile katılım sağlanan bağımsız denetim faaliyetleri dikkate alınır.

(4) Eğitim yöntemleri arasında sayılmamış olmakla birlikte mesleki gelişime doğrudan katkı sağladığı ileri sürülen faaliyetler, yapılacak başvuru sonucunda Başkanlık tarafından değerlendirilerek eğitim faaliyeti olarak kabul edilebilir.

Eğitim kredileri

MADDE 9 – (1) Destekleyici konulardan elde edilen krediler, temel mesleki konular için zorunlu tutulan asgari kredi hesabında dikkate alınmaz.

(2) Mesleki konulardan herhangi birinde önemli değişiklik yapılmış olması halinde, Kurum yıllık zorunlu kredi miktarının belirli bir kısmının bu konulardan elde edilmesini zorunlu tutabilir. Bu durumda zorunlu tutulacak konular ve kredileri Şubat ayı sonuna kadar uygun vasıtalarla ilan edilir.

(3) Yüz yüze ve uzaktan eğitimde her 50 dakikalık ders, bir kredi olarak kabul edilir. Eğitim konularında sürekli eğitim veya lisans ve lisansüstü eğitim kapsamında ders verenler bu faaliyetlerinden yıllık en fazla 30 kredi elde edebilirler.

(4) Eğitim kredisi elde etmek amacıyla “muhasebe standartları”, “denetim”, “sermaye piyasası, bankacılık, sigortacılık ve özel emeklilik mevzuatı” ile “kurumsal yönetim ilkeleri ve finansal yönetim” konularında Kurum tarafından düzenlenen bağımsız denetçilik sınavlarına katılmak mümkün olup, başarılı olunan her bir sınav konusu için 20 kredi elde edilir.

(5) İşbaşı eğitimi kapsamında, kamu yararını ilgilendiren kuruluşlar nezdinde yürütülen her bir denetim için 3 kredi, diğer şirketler nezdinde yürütülen her bir denetim için 2 kredi elde edilir. Bu şekilde edinilen krediler destekleyici konulardan edinilmiş kredi olarak dikkate alınır. İşbaşı eğitimi ile elde edilen kredi 3 yıllık dönemde 20 krediyi geçemez.

(6) Akademik çalışmalar sonucunda elde edilecek krediler ile ilgili olarak;

a) Başarı ile tamamlanmış olması kaydıyla, eğitim konularında yapılan yüksek lisans eğitimi için 40 kredi, doktora eğitimi için 90 kredi elde edilir.

b) İçeriği Kurum tarafında uygun görülmesi kaydıyla; eğitim konularında yayımlanan her bir kitap için 60 krediye kadar kredi elde edilebilir. Çok yazarlı kitaplar için yazarlarının elde edeceği kredi miktarı o kitaptan elde edilecek toplam kredinin yazar sayısına bölünmesi suretiyle hesap edilir. Ancak çok yazarlı kitaplarda bölümlerin yazarları belirli ise bu kitaptan elde edilecek kredi yazdıkları bölümlerin kitap içindeki payına göre yazarlara bölüştürülür. Kitabın varsa editörü kitaptan elde edilen kredinin %15’ini müstahak olup kalan kredi yazarlara bölüştürülür.

c) Eğitim konularından; uluslararası indekslerde veya TÜBİTAK-ULAKBİM tarafından taranan hakemli dergilerde yayımlanan her bir makale için 5 kredi, diğer hakemli dergilerde yayımlanan her bir makale için 2 kredi, hakemsiz dergilerde yayımlanan her bir makale için bir kredi elde edilir. Çok yazarlı makalelerde yazarların elde edeceği kredi, makalenin müstahak olduğu kredinin yazar sayısına bölünmesi suretiyle hesap edilir.

(7) Diğer eğitim faaliyetleri ile elde edilecek krediler için;

a) Temel mesleki konularda düzenlenen kongre, konferans, panel, seminer, sempozyum, çalıştay gibi faaliyetlerin Kurum tarafından veya Kurum ile birlikte düzenlenmesi halinde bu faaliyetlerde konuşmacı olanlar 5 kredi, katılımcılar katıldıkları her bir gün için 2 kredi elde eder. Diğer kurum ve kuruluşların düzenlemiş oldukları bu faaliyetlerde konuşmacı olanlar 4 kredi, katılımcılar katıldıkları her bir gün için bir kredi elde ederler.

b) Destekleyici konularda düzenlenen kongre, konferans, panel, seminer, sempozyum, çalıştay gibi faaliyetlerde konuşmacı olanlar 4 kredi, katılımcılar katıldıkları her bir gün için bir kredi elde ederler.

c) Kurum tarafından oluşturulan “çalışma ve danışma komisyonlarına” katılım sağlanan her gün için komisyon temel mesleki konularda oluşturulmuş ise 5 kredi, destekleyici konularda oluşturulmuş ise 4 kredi elde edilir.

(8) Eğitim konuları ile ilgili olmak kaydıyla bir mesleğin veya faaliyetin icra edilmesi için ilgili mevzuatında lisans, sertifika, yetki belgesi gibi belge alma zorunluluğu bulunan ve bir eğitim ve/veya sınav sonucunda verilen her bir belge için 5 kredi elde edilir. Bu şekilde elde edilen krediler temel mesleki konulardan olması halinde yılda 10 krediyi geçemez.

(9) Yüz yüze ve uzaktan eğitimlerde her bir gün için en fazla 7 kredi elde edilebilir.

Eğitimin belgelendirilmesi ve bildirimi

MADDE 10 – (1) Eğitim faaliyetleri sonucunda kredi elde edilebilmesi için bildirim süresi içerisinde tevsik edici belge sunulması zorunludur.

(2) Destekleyici eğitim konularından “diğer eğitim faaliyetleri” kapsamındaki faaliyetlerin EYBİS vasıtasıyla beyan edilmesi yeterlidir. Ancak, Kurum tarafından talep edilmesi halinde tevsik edici bilgi ve belgelerin sunulması gerekir.

(3) Eğitim faaliyetlerinden bir takvim yılı içerisinde elde edilen krediler o takvim yılının kredi hesabında dikkate alınır. Ancak yüksek lisans ve doktora eğitimi ile kitap yazımından elde edilen krediler bölünerek edinildiği yılda ve takip eden iki yıl içinde kullanılabilir.

(4) Eğitim faaliyetine katılımı gösteren bilgi ve belgeler üçer aylık dönemler halinde üç aylık dönemi takip eden ayın 15’ine kadar EYBİS üzerinden Kuruma bildirilir.

(5) Verilen ek süreden sonra bildirimi yapılan faaliyetler için kredi elde edilemez.

Eğitimin değerlendirilmesi

MADDE 11 – (1) Eğitime ilişkin bildirimler, Eğitim ve Yetkilendirme Daire Başkanlığı tarafından değerlendirilir.

(2) Eğitim açığı tespit edilmesi halinde bu eksikliğin tamamlanması için ilgililere üç aydan fazla olmamak üzere ek süre verilebilir. Eğitim açığı olanlara ek süre verilmesi, cari yıla ait eğitim yükümlülüğünün süresini uzatmaz.

(3) Eğitime ilişkin bildirimlerin değerlendirilmesi sonucunda yapılan tebligata karşı tebellüğ tarihinden itibaren on beş gün içinde Kuruma itiraz edilebilir.

İtiraz komisyonu

MADDE 12 – (1) İtiraz komisyonu, Kurum Başkanı tarafından görevlendirilen, bir başkan yardımcısının başkanlığında toplam üç üyeden oluşur. Başkan ayrıca, üç yedek üye belirler. Asıl üyelerin herhangi bir nedenle komisyona katılamamaları halinde yedek üyeler komisyona katılır.

(2) Komisyon, eğitim kapsamında yapılacak itirazları inceleyerek karara bağlar.

(3) Komisyon gerekli oldukça üye tam sayısı ile toplanır ve oy çokluğu ile karar alır.

(4) Komisyonun sekretarya hizmetleri, Eğitim ve Yetkilendirme Daire Başkanlığı tarafından yürütülür.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

İdari Tedbirler ve Çeşitli Hükümler

İdari tedbirler

MADDE 13 – (1) Verilen ek süre içerisinde eğitim açığını tamamlamayan denetçilerin denetim faaliyetleri durdurulur ve bunlar sicilde gayri faal olarak gösterilir.

(2) Denetim faaliyetleri durdurulan denetçiler, bağımsız denetim faaliyetlerinde denetçi unvanı ile görev alamazlar. Gayri faal konumları devam ettiği sürece bunların refakatinde uygulamalı mesleki eğitim yapılamaz.

(3) Denetim faaliyetleri durdurulan denetçiler faal konuma gelebilmek için eğitim açığını tamamladığını gösteren belgelerle Kuruma başvurur. Bu kişiler için eğitim kredisinin değerlendirilmesinde;

a) Tedbirin kaldırılması talebinin, yılın ikinci yarısında yapılması halinde başvuru yapılan yılda elde edilmesi gereken kredi de dikkate alınır.

b) Tedbirin kaldırılması talebinin, tedbir kararının uygulandığı tarihi takip eden üçüncü takvim yılında veya sonrasında yapılması halinde eğitim yükümlülüğü 120 kredi olarak dikkate alınır.

(4) Talepleri nedeniyle sicilde gayri faal olarak gösterilen denetçilerden tekrar faal konuma gelebilmek için talepte bulunanların sürekli eğitim kredisinin değerlendirmesinde üçüncü fıkra hükümleri uygulanır.

(5) Geçmiş yıllara ilişkin eğitim açığının tamamlanmasında kullanılacak kredilerin hesabında, yetkilendirildiği tarihten öncesine ait olmamak kaydıyla, en fazla talep tarihinden önceki üç yılda alınan eğitimler dikkate alınır.

(6) Yönetmeliğin 25 inci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca eğitim yükümlülüğü getirilen kişilerin bu eğitim faaliyetlerinden elde ettikleri krediler, sürekli eğitim kredisi hesabında dikkate alınmaz.

Mücbir sebepler

MADDE 14 – (1) Yönetmeliğin 45 inci maddesinde belirtilen haller mücbir sebep sayılır.

(2) Mücbir sebepler nedeniyle eğitim yükümlülüklerini yerine getiremeyen denetçilere eğitim yükümlülüklerini yerine getirmeleri için Kurum tarafından, mücbir sebebin mahiyeti dikkate alınarak uygun bir süre verilir. Bu süre içerisinde eğitim yükümlülüklerini tamamlayan denetçiler için idari tedbir uygulanmaz.

(3) Mücbir sebep, meydana geldiği tarihi izleyen yirmi gün içinde Kuruma bildirilir. Bildirimin yapılmasının imkânsız olduğu hallerde bu süre imkânsızlığın fiilen ortadan kalktığı tarihten itibaren işlemeye başlar.

Denetimi üstlenenlerin yükümlülüğü

MADDE 15 – (1) Denetimi üstlenenler denetim kadrosunda yer alan denetçilerin eğitim yükümlülüğünü yerine getirip getirmediklerini takip etmekle yükümlüdür. Denetim faaliyeti durdurulan denetçilerin denetim ekiplerinde yer almasından denetçi ile birlikte denetimi üstlenenler de sorumludur.

Müracaat, bildirim ve itirazda usul

MADDE 16 – (1) Bu Tebliğ kapsamında yapılacak müracaat, bildirim ve itirazlar elektronik ortamda ve 15/1/2004 tarihli ve 5070 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinde tanımlanan “Güvenli Elektronik İmza” kullanılarak yapılır.

(2) Haklı bir sebeple elektronik ortamda yapılamayan müracaat, bildirim ve itirazlar daha sonra elektronik ortama aktarılmak kaydıyla kâğıt ortamında yazılı olarak yapılabilir.

Tebliğde hüküm bulunmayan haller

MADDE 17 – (1) Bu Tebliğde hüküm bulunmayan hallerde Başkanlık görüşüne itibar edilir.

Mevcut denetçiler için eğitim yükümlülüğünün başlangıcı

GEÇİCİ MADDE 1 – (1) 1/1/2017 tarihinden önce sicile kaydedilmiş olan denetçilerin eğitim yükümlülüğü 1/1/2018 tarihinde başlar.

Yürürlük

MADDE 18 – (1) Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 19 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu Başkanı yürütür.

Emzirme Ödeneği İçin Doğumdan Önceki Bir Yıl İçinde 120 Gün Primi Olmalıdır

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • Kat Karşılığı İnşaat İşlerinde KDV Uygulaması (01.04.2022 Tarihinden Sonra İnşaat Yapı Ruhsatı Alınanlar İçin) KAT KARŞILIĞI ARSA TESLİMİ / KAT KARŞILIĞI İNŞAAT İŞLERİ KDV…
  • Z Raporlarının Bs Formunda Bildirilmesi Z raporu, bir iş günü içerisinde ödeme kaydedici cihaz kullanmak…
  • KATMA DEĞER VERGİSİNDE İNDİRİM VE İADE İŞLEMLERİ BEYANNAMEDE ZAMANINDA YAPILMAMASI Bilindiği üzere, katma değer vergisinde indirim ve iade işlemleri; KDV…
Top