Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Yenileme fonu, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 328 ve 329 nci maddelerinde yer almaktadır. 328 nci madde “ Amortismana Tabi Malların Satılması”, 329 ncu madde “Amortismana Tabi Malların Sigorta Tazminatı” başlıklarını taşımaktadır.

Kanun koyucunun yenileme fonunu getirmesindeki temel amaç, işletmelerin iş yapabilme kapasitelerinin ve iş verimliliğinin artırılmasını sağlayarak iktisadi kıymetlerinin yenisi ile değiştirilmesi, zaruret arz eden durumlarda ise işin devamını temin etmek amacıyla aynı neviden benzer bir amortismana tabi iktisadi kıymetin alınmasıdır.

Yenileme fonu, amortismana tabi iktisadi kıymetin satışından ya da sigorta tazminat fazlalarının ilgili dönem kazancına eklenmeyerek bir taraftan da İncelememizde, Vergi Usul Kanununun 329 ncu maddesinde yer alan “Amortismana Tabi Malların Sigorta Tazminatı” ile ilgili yenileme fonu ihmal edilerek, 328 ci maddedeki “ Amortismana Tabi Malların Satılması” ile ilgili yenileme fonu esas alınacaktır.

2. Amortismana Tabi Malların SatılmasıMadde 328 Amortismana tabi iktisadi kıymetlerin satılması halinde alınan bedel ile bunların envanter defterinde kayıtlı değerleri arasındaki fark kar ve zarar hesabına geçirilir. İşletme hesabı esasında defter tutan mükelleflerle serbest meslek kazanç defteri tutan mükellefler bu farkı defterlerinde hasılat veya gider kaydederler.

Amortisman ayrılmış olanların değeri ayrılmış amortismanlar düşüldükten sonra kalan meblağdır.

Devir ve trampa satış hükmündedir.
Şu kadarki, satılan iktisadi kıymetlerin yenilenmesi, işin mahiyetine göre zaruri bulunur veya bu hususta işletmeyi idare edenlerce karar verilmiş ve teşebbüse geçilmiş olursa bu takdirde, satıştan tahassül eden kâr, yenileme giderlerini karşılamak üzere, pasifte geçici bir hesapta azami üç yıl süre ile tutulabilir. Her ne sebeple olursa olsun bu süre içinde kullanılmamış olan karlar üçüncü yılın vergi matrahına eklenir. Üç yıldan önce işin terki, devri veya işletmenin tasfiyesi halinde bu kârlar o yılın matrahına eklenir.

Yukarıki esaslar dahilinde yeni değerlerin iktisabında kullanılan kâr, yeni değerler üzerinden bu kanun hükümlerine göre ayrılacak amortismanlara mahsup edilir. Bu mahsup tamamlandıktan sonra itfa edilmemiş olarak kalan değerlerin amortismanına devam olunur.

3. YENİLEME FONU AYIRABİLME KOŞULLARI

3.1-Bilanço Esasına Göre Defter Tutulması

Yenileme Fonu ayrılabilmesinden bilanço esasında defter tutan mükellefler faydalanır. Serbest meslek kazancı ile işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler faydalanmazlar.

Her ne kadar maddede bilanço esasına göre defter tutanlar bu usulden yararlanacağı söz olarak yer almamakla birlikte, madde metninde yer alan "satıştan tahassül eden kar, yenileme giderlerini karşılamak üzere, pasifte geçici bir hesapta” izleneceği ifadesi bilanço ile ilgili bir ifade olduğundan buradan bu usulden bilanço esasına göre defter tutanların yararlanacağı anlaşılmaktadır.

3.2-Satılan İktisadi Kıymetin Yenilenmesinin Zaruri Bulunması veya İşletmeyi İdare Edenlerce Karar Verilip Teşebbüse Geçilmiş Olması

3.2.1-İktisadi kıymetin yenilenmesinin işin gereği olarak zorunlu olduğu anlaşılıyorsa, satış karının doğrudan fona alınması mümkün bulunmaktadır.
Örnek: Şehirlerarası taşımacılık yapan mükellefin sahip olduğu bir otobüs kaza yapması nedeniyle kullanılamaz durumdaysa ve işini devam ettirmek istiyorsa satılarak yenisinin alınması zaruri bir durumdur.

3.2.2-İktisadi kıymetin yenilenmesi zorunlu değilse ve yenileme yapılması isteniyorsa
işletmeyi idare edenlerce karar alınması ve teşebbüse geçilmiş olması halinde satış karının fona alınma için gereklidir.
Örnek: Eskiyen bir makinenin satılıp yenisinin alınması isteniliyorsa karar verilmeli (karar defteri vs) ve teşebbüse geçildiği belgelenmelidir(fiyat teklifleri alınması, sipariş verilmesi, kredi alınması, proforma fatura düzenlenmesi gibi) .

3.3-Satın Alınacak İktisadi Kıymetin Daha Önce Satılan Kıymetle Aynı Nitelikte Olması

Yenileme fonu kullanılarak alınacak yeni iktisadi kıymet satılan ya da elden çıkarılan iktisadı kıymet ile aynı türden olmalı ve aynı işi yapmalıdır.

Aynı nitelikte olması, marka, model, kapasite , teknolojik özellik gibi her özelliğinin aynı olmasını gerektirmez.

Örnek: Otobüs yerine alınan kamyon için yenileme fonu uygulanamaz.

Kanunda söz edilen “yeni” kelimesi, kullanılmamış anlamında değildir. Bu nedenle, diğer şartları taşıyan, ikinci el olarak alınan iktisadi kıymet için de yenileme fonu uygulanabilir.

3.4-Satılan ve Yenilenecek İktisadi Kıymetin Amortismana Tabi İktisadi Kıymet Olması
Yenileme fonuyla, satın alınan yeni amortismana tabi iktisadi kıymetin amortismanları mahsup edilmek suretiyle kullanılmaktadır.
Bu nedenle; yenileme fonunun ayrılabilmesi için, satılan ve yenilenecek olan iktisadi kıymetlerin, amortismana tabi iktisadi kıymetler olması gerekmektedir.

Örnek: Boş arazi ve arsa amortismana tabi olmadığından yenileme fonuna konu olmaz.

3.5-Yenileme Fonunun Pasifte Bekleme Süresi

Bu konu, İstanbul YMM Odasının platformunda 24 Şubat 2016 tarihinde “Sabit Değerler Yenileme Fonu Hakkındaki Tartışmalı Hususlar ve Farklı İki Muktezanın Görüşülmesi” ismiyle görüşüleceği ilan edilmiş ve Odanın Ocak 2016 tarihli Dergisinde “ Sabit Kıymet Yenileme Fonunun Kullanımında Üç Yıllık Sürenin Başlangıç ve Bitiş Tarihinin Tespiti” isimli yazı olarak yayınlanmıştır.

Buna göre platformda kabul edilen görüşler:

3.5.1-Üç yıllık sürenin başlangıç tarihi Üç yıllık sürenin, fonun ayrılmasına konu işlemin yapıldığı dönemi takip eden vergilendirme döneminden itibaren başlaması gerekir. Örneğin,15/10/2013 tarihinde yapılan satışla ilgili olarak aynı yıl içinde ayrılan fonun, bu tarihi izleyen 2014 yılından itibaren üç yıl süreyle pasifte kalabilir ve buna göre 31/12/2016 tarihine kadar kullanılması gerekir.

(Maliye Bakanlığı ise, satışın yapıldığı ve dolayısıyla yenileme fonunun oluşturulduğu yılın birinci yıl olarak kabul edilmesi gerektiği görüşündedir.)

ATİK

Satışı Yılı

ATİK

Yenilenip, Yenileme fonu kullanılabilir mi ?

ATİK

Yenilenip, Yenileme fonu kullanılabilir mi ?

ATİK

Yenilenip, Yenileme fonu kullanılabilir mi ?

ATİK

Yenilenip ,Yenileme fonu kullanılabilir mi ?

2013

2013

2014

2015

2016

x

????????

Evet

Evet

Evet

3.5.2-Yenileme Fonunun Kullanım Süresi

Kanunda yer alan üç yıllık sürenin, ayrılan fonun yeni kıymetlerin amortismanlarına mahsup edilebileceği azami süre değil, fonun kullanımı amacıyla yeni bir kıymet satın alınması için gerekli olan süre olarak yorumlanması gerekir.

Üç yıl içinde yeni bir kıymetin satın alınmış olması ile fon kullanılmış kabul edilmektedir. Fonun kullanılmaya başlanılmasından sonra ise yeni kıymet üzerinden ayrılacak amortisman, herhangi bir süreyle sınırlı olmaksızın bitene kadar fondan karşılanır.

(Bu görüş Maliye Bakanlığı görüşüne uygundur)

4-ÖZELLİKLİ KONULAR
(Bu bölümde bazı özelge özetlerine yer verilecektir)

4.1-Yenileme fonuna aktarılan satış karının, üç yıl içerisinde yeni bir iktisadi kıymet iktisabında kullanılmaması, bu süre içerisinde işin terki, devri veya işletmenin tasfiyesi halinde veya yeni iktisadi kıymetin itfasının tamamlanması neticesinde fonda bir tutar kalması halinde söz konu tutarın kurumlar vergisi matrahına ilave edilmesi icap etmekte olup kurumlar vergisinin ödenmesinden sonra ise söz konusu karın sermayeye ilave edilmesi mümkün bulunmaktadır.
(İstanbul VDB 25.05.2016- 11395140-105-66620 özelge)

4.2-Yenileme fonunun ayrılabilmesi amortismana tabi bir iktisadi kıymetin varlığı ile bu kıymetin satılmasından oluşan kârın aynı neviden bir iktisadi kıymetin alımında kullanılması halinde söz konusu olmaktadır.
Bu itibarla, kurumunuz aktifinde kayıtlı bulunan gayrimenkulün tapu kayıtlarında niteliği arsa olarak gözüktüğünden amortismana tabi tutulması mümkün değildir.
Bu nedenle; kurumunuza ait amortismana tabi olmayan arsanın satışından elde edilecek kazancın yeni yatırım giderlerinin karşılanması amacına yönelik olarak yenileme fonuna aktarılması da mümkün bulunmamaktadır.
(İstanbul VDB 26.02.2016 gün ve 11395140-105[328-2012/VUK-1- . . .]-16022 sayılı özelge)

4.3-Yenileme fonu uygulamasından yararlandırmayı düşündüğünüz eski fabrika binasının satışı neticesinde oluşan karın, söz konusu satıştan önce inşaatına başlanan fabrika binasının giderlerini karşılamak üzere yenileme fonu uygulamasından yararlandırılması mümkün bulunmamaktadır.
(Büyük MVD 05.02.2016 gün ve 64597866-105[328-2016]-2217 özelge)

4.4- Şehirlerarası yolcu taşımacılığı faaliyetinde kullanılan otobüsün satışından elde edilen kâr dolayısıyla ayrılacak olan yenileme fonunun, şehir içi yolcu taşımacılığı faaliyetinde kullanılan minibüs ve ticari hak (S plaka)* alımında kullanılması mümkün bulunmamaktadır.
*Belediye sınırları içinde servis taşımacılığı için verilen plaka.
(Bursa VDB 13.01.2016- 95462982-105[VUK.ÖZLG-15-29]-6 özelge)

4.5-Şirket aktifinize kayıtlı olan canlı hayvanların satışından doğan kârın, Vergi Usul Kanununun 328 inci maddesinde sayılan şartlara uyulmak kaydıyla yenileme fonuna alınması, söz konusu fona alınan satış kârının yeni alınan veya üreme yoluyla şirket aktifine giren canlı hayvanların amortisman tutarlarından mahsup edilmek suretiyle kullanılması mümkün bulunmaktadır.
(Denizli VDB. 29.01.2015 gün ve 95133703-105[328-2014/12]-15 özelge)

4.6-Şirkete ait taşınmazın satışından elde edilecek kazancın Kurumlar Vergisi Kanununun 5/1- e maddesi çerçevesinde istisna dışında kalan % 25’lik kısmının*, aynı mahiyette yeni bir taşınmazın iktisap edilmesi amacıyla, yenileme fonuna aktarılması mümkün bulunmaktadır.
*01.01.2018 tarihinden itibaren %50 (Ankara VDB 13.08.2013- 27575268-105[290-2012-8645]-874 özelge)

4.7-Fonda bulunan tutarın yeni alınan iktisadi kıymet için ayrılacak amortisman miktarından fazla olması halinde, bu tutar kullanılmamış addedilir ve üçüncü yılın matrahına ilave edilerek vergilendirilir.
(Büyük MVD 20.07.2011gün ve B.07.1.GİB.4.99.16.01.0-VUK-mük.290-75 sayılı özelge)

4.8-Kanunun 328 inci maddesinde yenileme fonunun kullanılacağı iktisadi kıymetlerin aynı neviden olması şartı yer almış, ancak adet sınırlaması yer almamıştır. Bu nedenle, satılan kıymetler ile aynı neviden olması koşulu ile (satılan uçağın yerine uçak motoru veya ekipmanı değil, yeni uçak alımı) yeni alınan kıymetlerin satılan kıymetler ile aynı sayıda olması gibi bir şart bulunmamaktadır.
(Büyük MVD 20.07.2011gün ve B.07.1.GİB.4.99.16.01.0-VUK-mük.290-75 sayılı özelge)

4.9-Amortismana tabi iktisadi kıymetlerin satılmasından kaynaklanan kârın yenileme fonuna alınmak suretiyle vergi matrahına eklenmemesi uygulaması, geçici vergi matrahının tespitinde de yapılabilir. Buna göre, yeni bir iktisadi kıymet satın alınması halinde, yenileme fonuna aktarılan kâr, bu iktisadi kıymete ilişkin olarak geçici vergi dönemlerinde ayrılacak amortismanlara mahsup edilebilir.
(GVK 217 Seri Nolu Genel Tebliğ)

5-AYNI YIL İÇİNDE YENİLEME YAPILMASI HALİNDE YENİLEME FONU AYRILABİLİR Mİ?
(TARTIŞMA KONUSU)

Özelge 1

T.C.
MALİYE BAKANLIĞI
Gelir İdaresi Başkanlığı

Sayı: B.07.1.GİB.0.29/2980-328-156-104534
Tarih: 03/10/2008
................ VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞINA
İLGİ : ............. tarih ve ............. sayılı yazınız.
İlgide kayıtlı yazınız ekinde alınan, Başkanlığınız mükelleflerinden .................... San. Tic. A.Ş.'ye tayin olunan ............... tarih ve ............. sayılı özelgenin incelenmesinden, anılan şirketin Vergi Usul Kanununun 328 inci maddesinde hüküm altına alınan "yenileme fonu" müessesesinden faydalanmak üzere, üretimde kullanmakta olduğu makineleri satarak aynı hesap dönemi içinde yerine yine aynı veya daha üst vasıflara sahip yeni makineler iktisap etmek istediği, ancak faaliyetinden kaynaklanan zaruret gereği önce yeni makinelerin iktisap edileceği montajının yapılıp üretime hazır hale getirildikten sonra eski makinelerin sökülerek satışının yapılması halinde yenileme fonu uygulamasından faydalanıp faydalanılamayacağı hususunda görüş talep etmesi üzerine, anılan zaruret veya yenileme arzusu ile sürece başlanıldığı ancak teknik nedenlerle satışın önce yapılması gereğinin ispatlanması durumunda anılan Kanun hükmünden faydalanılacağı yönünde görüş tayin edildiği anlaşılmaktadır.
• ……………………….

Bu hüküm uyarınca yenileme fonunun ayrılabilmesi, amortismana tabi bir iktisadi kıymetin satılmasından oluşan karın aynı neviden bir iktisadi kıymetin alımında kullanılması halinde söz konusu olmaktadır. Anılan hükmün uygulanabilmesi ise, yeni iktisadi değerin satışın yapıldığı yılı takip eden yıllarda iktisabına bağlanmış olup, aynı yıl içinde yenileme yapılan hallerde satıştan elde olunan kar dikkate alınarak pasifte karşılık ayrılması mümkün bulunmadığından, sözü edilen şirket tarafından yenileme fonu uygulamasından faydalanılmasına imkan bulunmamaktadır.

Bilgi edinilmesini ve yukarıda yer alan açıklamalar uyarınca tayin olunan özelgenizin yeniden gözden geçirilmesi ile sonucundan mükellefe de bilgi verilmesi hususunda gereğini rica ederim.

Başkan a.

Özelge 2
“328. madde hükmünün uygulanabilmesi için yeni iktisadi değerin, satışın yapıldığı yılı takip eden yıllarda iktisap edilmesine bağlı bulunduğundan, aynı yıl içinde yenileme yapılan hallerde, satıştan elde edilen kar dikkate alınarak pasifte karşılık ayrılması mümkün değildir"
(Maliye Bakanlığı 10.08.1993 -24459-328-72 özelge)

Özelge 3
“Ancak, 328’nci madde hükmünün uygulanabilmesi yeni iktisadi değerin, satışının yapıldığı yılı takip eden yıllarda iktisap edilmesine bağlı bulunduğundan, aynı yıl içinde yenileme yapılan hallerde satıştan elde olunan kâr dikkate alınarak pasifte karşılık ayrılması mümkün bulunmamaktadır."
(İstanbul Defterdarlığı 04.02.2005- B.07.4.DEF.0.34.20/VUK1/328-10863 özelge)

İstanbul YMM Odası 21 Aralık 2017 tarihli Aylık Toplantısı Soruya cevap:
“2017 yılında satılan bir sabit kıymet için, 2017 yılında aynı mahiyette alınan bir sabit kıymet kapsamında için yenileme fonu ayrılabilir mi” denmiş. Bununla ilgili “ayılamaz” diye özelgeden bahsedilmiş burada da. Yani ayrılmaması için bir neden yok gibi görünüyor bu çerçevede ama bakmak lazım, dediğiniz özelgeye. Ben isterseniz buna bakayım, sonrasında bir iletişim kurabilirsek konuşuruz.”

(2018 Ocak İstanbul YMM Odası Dergisi
05 - İYMMO Aylık Toplantısı (Dönem Sonu İşlemlerinde Özellik Arz Eden Hususlar s.19) Üzerinde tartışmanın yapılacağı örnekler
Örnek 1- 2018 Yılı Ekim ayında, işletmenin aktifinde kayıtlı amortismana tabi bir iktisadi kıymet yenilenmek amacıyla satılıyor. 2018 yılı Aralık ayında aynı neviden bir amortismana tabi iktisadi kıymet satın alınıyor. Diğer şartlar VUK 328 nci maddeye uygun. Yenileme Fonu ayrılabilir mi?

Örnek 2-İşletmenin aktifinde kayıtlı amortismana tabi iktisadi kıymetler yenilenmek isteniyor. Ancak üretimin durmaması için 2018 Mayıs ayında yeni amortismana tabi kıymetler alınıp monte ediliyor. 2018 Haziran ayında da eski amortismana tabi iktisadi kıymetler satılıyor. Diğer şartlar VUK 328 nci maddeye uygun. Yenileme Fonu ayrılabilir mi?

Not-Tartışma konusu özelge uygun görülürse, örnekte olduğu gibi, yıl içinde ATİK satışı yapılıp aynı yıl içinde yenileme yapılması halinde yenileme fonu ayrılamayacaktır

ATİK Satış Yılı

ATİK Yenileme Yılı

Yenileme Fonu Ayrılabilir mi?

2018

2018

2018

X

X

Hayır

Diğer taraftan,

Yenileme fonunun pasifte bekleme süresi olan üç yıllık sürenin başlangıç zamanı ve bitiş zamanı ile ilgili önceki Platformda kabul edilen: “………üç yıllık sürenin, fonun ayrılmasına konu işlemin yapıldığı dönemi takip eden vergilendirme döneminden itibaren başlaması gerektiği” şeklindeki görüşte, satışı yapılan ATİK ile yeni alınan ATİK’in aynı yıl içinde olmasının yenileme fonu ayrılmasını engelleyeceğine ilişkin bir ifade yoktur.

Bu takdirde, platform görüşünün buna göre yenilenmesi gerekecek midir?

Son Söz:

- Kanunda yıl içinde yenileme yapılması halinde yenileme fonu ayrılmasını engelleyen bir hüküm yoktur.

- Yenileme yapmak için bir yıl beklenmesi ticari gerçeklerle bağdaşmaz.

- Yenileme fonunun bir vergi teşviki de olduğu düşünüldüğünde, mükelleflerin aynı yıl içinde yenileme yapılmasından yararlanmasının kısıtlanması madde ruhuna uygun düşmez.

- Kanun koyucunun yenileme fonunu getirmesindeki temel amaç, işletmelerin iş yapabilme kapasitelerinin ve iş verimliliğinin artırılmasını sağlayarak iktisadi kıymetlerinin yenisi ile değiştirilmesi, zaruret arz eden durumlarda ise işin devamını temin etmek amacıyla aynı neviden benzer bir amortismana tabi iktisadi kıymetin alınması olduğundan aynı yıl içinde yenileme yapılmasının bir yıl geciktirilmesi düşünülemez.

Görüşündeyim.

Erdoğdu ÖZ

YMM

Kaynak, İstanbul YMM Odası  09.01.2019

Vergi Usul Kanunu’nun 323. maddesine göre tahsili mümkün olmayan bir alacağın şüpheli alacak karşılığına konu edilerek vergi matrahının dışında bırakılabilmesi için; alacağın ticari veya zirai faaliyetle ilgili olması, dava veya icra safhasında bulunması, borçlunun iflas etmiş olduğu hallerde alacağın iflas masasına yazdırılmış olması gerekmektedir. Dava veya icra takibine değemeyecek kadar önemsiz alacaklarda ise yapılan protestoya rağmen veya yazılı şekilde birden fazla istenilmiş olmasına rağmen ödenmemiş olması gerekmektedir.

Dava veya icra safhasında olma koşulu içerisinde bazı sorunları da barındırmaktadır. Bu koşul, ülke içinden olan alacaklar için Türk mahkemelerinde dava açılmış veya icra takibine başlanılmış olma halini ifade etmektedir. Yabancı ülkelerdeki kişiler için ise Türk mahkemelerinde dava açmanın yeterli olup olmayacağını, geçtiğimiz yazılarda incelemiştim. Bu gün de yine bu koşula ilişkin olarak, hangi mahkemede dava açılmış olması gerekir sorusu üzerinde duracağım.

Ancak öncelikle belirtilmesi gereken konu, mahkemeye dava veya icra merciine takip dilekçesinin verilmiş olması, alacağın dava veya icra safhasında olduğunu göstermez. Bir başka deyişle şekli veya göstermelik bir başvuru alacağın şüpheli sayılması için yeterli değildir. Bir alacağın dava veya icra safhasında olduğunun kabulü için mahkemeye dava veya icra merciine takip için dilekçe verilmiş olması ve gerek mahkemeye gerek icra merciine yapılan başvuruların ciddiyetle takip edilmesi de gerekmektedir.

Vergi Usul Kanunu’nun anılan maddesinde geçen “dava veya icra safhası” ibaresi bizatihi “alacağın tahsili ve takibine” yönelik yasal sürece ilişkindir. Ancak, borçlunun hareketinin aynı zamanda suç teşkil etmesi, örneğin dolandırıcılık veya emniyeti suiistimal yahut güveni kötüye kullanma yahut karşılıksız çek suçu gibi bir suçu oluşturması halinde cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulması veya borçlu aleyhine ceza davası açılmış olması, alacağın tahsili ve takibine yönelik bir davanın varlığını göstermez. Burada alacağın ödenmesini temine yönelik bir davanın söz konusu olması gerekir. Suç duyurusu veya ceza davası, “alacağın tahsili ve takibine” değil «borçlunun/suçlunun takip ve cezalandırılmasına” yönelik bir süreçtir.

Bu nedenle tahsili mümkün olmayan alacaklar için sadece cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulması veya ceza mahkemelerinde dava açılması ile şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmamaktadır. Nitekim İstanbul Vergi Dairesi’nin 11395140-105[VUK- 1-22925]-E.356140 sayı ve 8.5.2020 günlü Özelgesi ile ortaya konulan idari anlayışta bu yöndedir. Bumin Doğrusöz

https://www.dunya.com/kose-yazisi/supheli-alacak-karsiligi-ve-ceza-yargisi/484135

Pazartesi, 05 Ekim 2020 16:06

Açık Rıza Nedir?

6698 Sayılı Kanunun yürürlüğe girmesi sonrasında, kişisel veri ve bu verinin işlenmesi ile birlikte hayatımıza giren kavramlardan birisi de “açık rıza” kavramıdır. Kanunun 3. maddesinde açık rıza; “belirli bir konuya ilişkin, bilgilendirilmeye dayanan ve özgür iradeyle açıklanan rıza” şeklinde tanımlanmıştır.

Ayrıca Anayasanın 20. maddesinin 3. fıkrasında, kişisel verilerin, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceği hüküm altına alınmıştır. Açık rıza, Kanunda hem özel nitelikli kişisel veriler, hem de özel nitelikli olmayan kişisel veriler bakımından hukuka uygunluk sebeplerinden bir tanesidir.

Buna göre sırasıyla Kanunun;

  • 5. maddesinin, 1. fıkrasında “Kişisel veriler ilgili kişinin açık rızası olmaksızın işlenemez“,
  • 6. maddesinin 2. fıkrasında “Özel nitelikli kişisel verilerin, ilgilinin açık rızası olmaksızın işlenmesi yasaktır“,
  • 8. maddesinin 1. fıkrasında “Kişisel veriler, ilgili kişinin açık rızası olmaksızın aktarılamaz“,
  • 9. maddesinin 1. fıkrasında “Kişisel veriler, ilgili kişinin açık rızası olmaksızın yurt dışına aktarılamaz.”

düzenlemeleri yer almaktadır.

Açık rıza, uluslararası metinlerde de kendine yer bulan önemli bir kavramdır. 95/46/EC sayılı Avrupa Birliği Direktifine göre rıza; ilgili kişinin kendisiyle ilgili veri işlenmesine, özgürce, konuyla ilgili yeterli bilgi sahibi olarak, tereddüde yer bırakmayacak açıklıkta ve sadece o işlemle sınırlı olarak verdiği onay beyanıdır. Direktifte yalnızca özel nitelikli (hassas) verilerin işlenmesi için açık rıza aranmakta iken, Kanunda ve GDPR’da kural olarak her türlü kişisel verinin işlenmesi için açık rızaya ihtiyaç duyulmaktadır.

Kanun çerçevesinde açık rıza, kişinin sahip olduğu verinin işlenmesine, kendi isteği ile ya da karşı taraftan gelen istek üzerine, onay vermesi anlamını taşımaktadır. Açık rıza açıklamasının bir diğer önemi de veri işleyene gerçekleştireceği fiil konusunda yol göstermesidir. Kişi açık rıza açıklaması ile aslında veri sorumlusuna kendi hukuksal değerine ilişkin verdiği kararı bildirmiş olmaktadır. Açık rıza açıklaması, ilgili kişinin, işlenmesine izin verdiği verinin sınırlarını, kapsamını ve gerçekleştirilme biçimini de belirlemesini sağlayacaktır.

Açık rızanın bu anlamda, rıza veren kişinin “olumlu irade beyanı”nı içermesi gerekmektedir. Diğer mevzuattaki düzenlemeler saklı kalmak üzere, açık rızanın yazılı şekilde alınmasına gerek yoktur. Açık rızanın elektronik ortam ve çağrı merkezi vb. yollarla alınması da mümkündür. Burada ispat yükümlülüğü veri sorumlusuna aittir.

Kanunun 3. maddesinde yer verilen açık rıza tanımı kapsamında, açık rızanın 3 unsuru bulunmaktadır:

  • Belirli bir konuya ilişkin olması
  • Rızanın bilgilendirmeye dayanması
  • Özgür iradeyle açıklanması

A) Belirli Bir Konuya İlişkin Olması

Veri işlemek üzere verilen açık rızanın geçerli olması için açık rızanın belirli bir konuya ilişkin ve o konu ile sınırlı olması gerekir. Veri sorumlusu tarafından açık rıza beyanının hangi konuya ilişkin olarak istenildiğinin açıkça ortaya konulması gerekmektedir. Buna göre, ilgili kişinin genel bir irade açıklaması ile “kişisel verilerimin işlenmesini kabul ediyorum” şeklinde açık uçlu ve belirsiz rızası tek başına Kanun bağlamında “açık rıza” olarak kabul edilemez.

Eğer birden çok kategoriye ilişkin verinin işlenmesine dair açık rıza beyanında bulunulacaksa, açık rızanın hangi verilerin ve ne amaçlarla işleneceği gibi, işlemenin farklı noktaları açısından da verilmiş olması gerekir.

Veri sorumlusunun, veriyi kullanımı sonrasında gerçekleştireceği ikincil işlemler için ise (örneğin yurtdışına veri aktarımı gibi) ayrıca açık rıza alması gerekecektir. Aynı durum, verilerin işlenme amaçlarının değişmesi halinde de geçerlidir.

B) Bilgilendirmeye Dayanması

Açık rıza bir irade beyanı olup, kişinin özgür bir şekilde rıza gösterebilmesi için, neye rıza gösterdiğini de bilmesi gerekir. Kişinin sadece konu üzerinde değil, aynı zamanda rızasının sonuçları üzerinde de tam bir bilgi sahibi olması gerekir.

Bilgilendirme, veri işleme ile ilgili bütün konularda açık ve anlaşılır bir biçimde gerçekleştirilmelidir. Bilgilendirmenin mutlaka verinin işlemesinden önce yapılması gerekir. İşlenecek verinin niteliği, aynı zamanda bilgilendirme düzeyini belirleyecektir. İlgili kişinin bilgilendirilmesi aynı zamanda kişinin kendi geleceğini belirleme hakkının bir yansımasını oluşturmaktadır.

Bilgilendirme yapılırken elde edilecek kişisel verilerin hangi amaçlarla kullanılacağı açıkça belirtilmeli, kişinin anlamayacağı terimler ya da yazılı bilgilendirme yapıldığında okumakta güçlük çekeceği oranda küçük puntolar kullanılmamalıdır.

C) Özgür İradeyle Açıklanması

Kişinin irade beyanı olan rıza, kişinin yaptığı davranışın bilincinde ve kendi kararı olması halinde geçerlilik kazanacaktır. Kişinin iradesini sakatlayacak her türlü fiil, kişisel verilerin işlenmesi için verdiği açık rızayı da sakatlayacaktır. Cebir, tehdit, hata ve hile gibi iradeyi sakatlayan hallerde, kişinin özgür biçimde karar vermesi mümkün değildir. Dolayısıyla, bu gibi durumlarda özgür bir irade açıklamasından bahsedilemez. Ancak, buradaki her sebep kendi içerisinde değerlendirilmeli, rızayı etkileme derecesi belirlenmelidir.

Tarafların eşit konumda olmadığı veya taraflardan birinin diğeri üzerinde etkili olduğu durumlarda rızanın özgür iradeyle verilip verilmediğinin dikkatle değerlendirilmesi gerekir. Özellikle işçi-işveren ilişkisinde, işçiye rıza göstermeme imkânının etkin bir biçimde sunulmadığı veya rıza göstermemenin işçi açısından muhtemel bir olumsuzluk doğuracağı durumlarda, rızanın özgür iradeye dayandığı kabul edilemez.

Öte yandan, açık rızanın özgür irade ile açıklanması gerektiğinden, ilgili kişinin açık rızasının alınması, bir ürün veya hizmetin sunulmasının ya da ürün veya hizmetten yararlandırılmasının ön şartı olarak ileri sürülmemelidir.

Örneğin, bir hizmetten yararlanılmasının üyelik şartına bağlandığı yerlerde, üye olmak isteyen ilgili kişinin parmak izinin alınması ve işlenmesinin üyelik sözleşmesinin kurulması için zorunluluk olarak öngörülmesi hukuka aykırı olacaktır. Çünkü bu şekilde alınan açık rıza özgür irade ile açık rıza verilmesi ilkesine ve ölçülülük ilkesine aykırı olacaktır.

Kaynak: KVKK

Kişisel Verilerin Korunması İş Sözleşmesi Örneği (İşçi-İşveren)

(05/10/2020 GÜNCELLENDİ)

KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI SÖZLEŞMESİ

TARAFLAR

İŞVEREN

ADI SOYADI/UNVANI

ADRESİ

Bundan böyle İŞVEREN olarak anılacak

İŞÇİ

ADI SOYADI

T.C. KİMLİK NO

ADRESİ

Bundan böyle İŞÇİ olarak anılacak

SÖZLEŞME KONUSU:

6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Kanun gereğince verilerin otomatik ya da otomatik olmayan yollarla kaydedilmesi, işlenmesi, tasniflenmesi, açıklanması, aktarılması, anonim hale getirilmesi ve devredilmesidir.

MADDELER

1- …./…/………. Tarihinde İŞVEREN’in …………………………………………………………………… işyerinde çalışmaya başlayan İŞÇİ, SGK Maliye ve diğer Kamu Kurum ve Kuruluşları tarafından istenen belgelerde yer alan bilgilerin doldurulması amacıyla kimlik kartında yer alan verileri kendi özgür iradesiyle ve açık rızasıyla İŞVEREN’e vermiştir.

2– İŞÇİ,

  • Parmak izini, (PDKS varsa)
  • Yüz tarama iznini, (PDKS varsa)
  • Kamera kontrol iznini, (İşyerinde Kamera İzleme Sistemi Varsa)
  • Özgeçmiş Bilgisini (CV)
  • T.C. kimlik numarasını,
  • Cep telefon numarasını,
  • E-mail adresini,
  • Adres bilgilerini,
  • Aile bilgisini,
  • Eğitim durumunu,
  • Sabıka Kaydını,
  • Banka hesap numaralarını
  • Sosyal güvenlik bilgilerini,
  • Ehliyet bilgilerini,
  • Fotoğrafını,
  • Engellilik, Rapor, İcra, Nafaka vb. durumlarını

kendi özgür iradesiyle ve açık rızasıyla kanuni amaçlar doğrultusunda kullanılmak üzere İŞVEREN’e vermiştir.

3– İŞÇİ, İşin gerekleri açısından Kamu Kurum ve Kuruluşları tarafından şimdi veya daha sonra istenecek diğer özel bilgileri İŞVEREN’e kendi özgür iradesiyle ve açık rızasıyla verecektir. Verilerinin doğruluğu ve güncelliğinden İŞÇİ sorumlu olacaktır.

4– İŞÇİ, kişisel verilerinde daha sonra meydana gelecek değişiklikleri İŞVEREN’e kendi özgür iradesiyle ve açık rızasıyla bildirecektir. Verilerinin doğruluğu ve güncelliğinden İŞÇİ sorumlu olacaktır.

5– İŞVEREN, İŞÇİ’ye ait, Irk, etnik köken, siyasi düşünce, felsefi inanç, dini, mezhep veya diğer inançlar, kılık ve kıyafet, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği, sağlık, cinsel hayat, sabıka kaydı ve güvenlik tedbirleriyle ilgili veriler ile biyometrik ve genetik veriler vb. özel nitelikli kişisel verileri üçüncü şahıslarla paylaşmayacaktır. Söz konusu özel nitelikli veriler işçinin açık rızası alınmak suretiyle otomatik ya da otomatik olmayan yollarla işlenebilecektir.

6– İŞVEREN, iş bu sözleşmede yazılı kişisel verileri;

  • Veri Sorumlusu,
  • SGK yetkilileri,
  • T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Yetkilileri
  • T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilileri,
  • TÜİK yetkilileri
  • Kamu Kurum ve Kuruluşları yetkilileri,
  • Teknokent Firması yetkilileri
  • BES firmaları,
  • İŞVEREN’in işyerinde çalışmakta olan insan kaynakları yetkileri,
  • İŞVEREN’in muhasebe işlerine bakan yetkilileri (Meslek Mensupları) dışında üçüncü şahıslara vermeyecektir ve işlemeyecektir.

7– İŞVEREN; İŞÇİ’ye ait verileri,

– kağıt ortamında,

– elektronik ortamda,

– elektronik araçlarda (harddisk, flash bellek, CD, DVD  vb.),

– sanal ortamlarda (internet, bulut sistemleri),

bulundurabilir, depolayabilir, işleyebilir.

8– İŞVEREN; İŞÇİ’ye ait söz konusu verilerin güvenli ortamlarda saklanması için idari, teknik ve hukuki önlemleri alacaktır. Yine söz konusu verilerin üçüncü şahısların ele geçirmesinden sorumlu olacaktır. İŞÇİ’ye ait kişisel veriler hukuka uygun ve meşru amaçlar doğrultusunda otomatik ya da otomatik olmayan yollarla işlenecektir. İŞÇİ’nin aleyhine haksızlığa yol açacak şekilde kullanılmayacaktır.

9– İŞÇİ’ye ait söz konusu tüm veriler ilgili kanunlarında yazılı süreler dolduktan sonra İŞVEREN tarafından kağıt, elektronik ortamdan, elektronik araçlardan ve sanal ortamlardan döndürülemeyecek şekilde silinecek ve yok edilecektir.

10– İŞÇİ’ye iş bu sözleşmede yazılı bütün maddeler okunup, bilgilendirilmiş ve izah edilmiştir. İŞÇİ, tüm maddelerde geçen kişisel verilerinin otomatik ya da otomatik olmayan yollarla kaydedilmesine, işlenmesine, tasniflenmesine, açıklanmasına, aktarılmasına, anonim hale getirilmesi ve devredilmesine kendi özgür iradesiyle ve açık rızasıyla onay vermiş ve kabul etmiştir.

11– İş bu sözleşme ……./…../……….. tarihinde imza altına alınmış ve 11 maddeden oluşmaktadır.

İŞVEREN – İmza Kaşe                                                                                                                                                                                   İŞÇİ -İmza

 

İş bu sözleşmede geçen kişisel verilerimi işlenmek üzere kendi

özgür irademle ve açık rızamla vermiş bulunmaktayım.

Pazartesi, 05 Ekim 2020 12:17

İzaha Davet Uygulaması

Vergi Usul Kanunu’nun 370’inci maddesinde yer alan indirimli cezanın uygulanması, yetkili merciler tarafından verginin ziyaa uğramasına neden olan emarelerin bulunduğuna dair ön tespitin yapılmış olduğu hallerde söz konusu olabilmektedir.

İzaha davet müessesi verginin ziyaa uğradığına delalet eden emareler bulunduğuna dair yetkili merciler tarafından yapılmış ön tespitlerle ilgili olarak aynı merciler tarafından mükelleflerden açıklama talep edilmesi olup bu müessese, izaha davet edilen mükelleflerle ilgili yapılan değerlendirmeler sonucunda vergi ziyaına sebebiyet vermediği anlaşılan mükelleflerin konuyla ilgili vergi incelemesine veya takdir komisyonuna sevk edilmesini önlemekte veya vergi ziyaına sebebiyet verildiği durumlarda mükelleflere belirli şartlar dahilinde indirimle ceza uygulamak suretiyle daha ağır müeyyidelerden korumaktadır.

Diğer yandan 07.12.2019 gün ve 30971 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 25’inci maddesi ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 370’inci maddesi yeniden düzenlenmiş, söz konusu madde kapsamındaki mükelleflerin bu madde kapsamında indirimli ceza uygulamasından yararlanma usul ve esaslarına ilişkin kapsamlı değişiklikler yapılmıştır.

Vergi Usul Kanunu’nun 370’inci maddesinin (c) fıkrasının Hazine ve Maliye Bakanlığı’na verdiği yetkiye istinaden bu tebliğ ile ön tespit ve/veya izaha daveti yapacak ve yapılan izahı değerlendirecek merci, yapılan ön tespitin ve izaha davetin şekli ve kapsamı, davet yapılacaklar, yapılan izahın değerlendirme süresi, yapılan izahta kullanılacak bilgi ve belgeler ile uygulamaya ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir.

7194 sayılı Kanun’un 25’inci maddesi ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 370’inci maddesi,

a) Vergi incelemesine başlanılmadan veya takdir komisyonuna sevk edilmeden önce verginin ziyaa uğradığına delalet eden emareler bulunduğuna dair yetkili merciler tarafından yapılmış ön tespitler hakkında tespit tarihine kadar ihbarda bulunulmamış olması kaydıyla mükellefler izaha davet edilebilmektedir. Kendisine izaha davet yazısı tebliğ edilen mükellefler, davet konusu tespitle sınırlı olarak, Vergi Usul Kanunu’nun 371’inci maddesinde yer alan pişmanlık hükümlerinden yararlanamaz. İzaha davet yazısının tebliğ tarihinden itibaren otuz günlük süre içerisinde izahta bulunulması durumunda, yapılan izah değerlendirilerek değerlendirme sonucunu içeren yazı ile mükellefe tebliğ edilir. Bu bağlamda;

1) Mükelleflerce yapılan izah sonucu vergi ziyaına sebebiyet verilmediğinin idarece anlaşılması hâlinde mükellefler söz konusu tespitle ilgili olarak vergi incelemesine tabi tutulmaz veya takdir komisyonuna sevk edilmez.

2) Mükellefler tarafından yapılan izahın yeterli bulunmaması hâlinde, değerlendirme sonucunu içeren yazının tebliğ edildiği tarihten itibaren otuz gün içerisinde; hiç verilmemiş olan vergi beyannamelerinin verilmesi, eksik veya yanlış yapılan vergi beyanının tamamlanması veya düzeltilmesi ve ödeme süresi geçmiş bulunan vergilerin, ödemenin geciktiği her ay ve kesri için, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 51’inci maddesinde belirtilen nispette uygulanacak gecikme zammı oranında bir zamla aynı sürede ödenmesi koşuluyla vergi ziyaı cezası, ziyaa uğratılan vergi üzerinden %20 oranında kesilir. Bu durum vergi incelemesi yapılmasına ve gerekirse tarhiyatın ikmaline engel teşkil etmez.

b) Yukarıda (a) fıkrası uyarınca yapılmış ön tespitlerin verginin Vergi Usul Kanunu’nun 359’uncu maddesinde yer alan fiillerle ziyaa uğratılmış olabileceğine ilişkin olması halinde bu kapsamdaki mükellefler izaha davet edilmez. Şu kadar ki; sahte veya muhteviyatı (içeriği) itibarıyla yanıltıcı belge kullanma fiilinin işlenmiş olabileceğine dair yapılan ön tespitlerde, kullanılan sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge tutarı, bir takvim yılında 100 (yüz) bin Türk Lirası’nı geçmeyen veya bu tutarı geçse bile ilgili yıldaki toplam mal ve hizmet alışlarının %5’ini aşmayan mükelleflere ön tespite ilişkin yazı tebliğ edilebilir. Mükelleflerce, haklarında yapılan tespite ilişkin yazının tebliğ edildiği tarihten itibaren otuz gün içerisinde; hiç verilmemiş olan vergi beyannamelerinin verilmesi, eksik veya yanlış yapılan vergi beyanının tamamlanması veya düzeltilmesi ve ödeme süresi geçmiş bulunan vergilerin, ödemenin geciktiği her ay ve kesri için, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 51’inci maddesinde belirtilen nispette uygulanacak gecikme zammı oranında bir zamla aynı sürede ödenmesi şartıyla vergi ziyaı cezası, ziyaa uğratılan vergi üzerinden %20 oranında kesilir. Bu durum vergi incelemesi yapılmasına ve gerekirse tarhiyatın ikmaline engel teşkil etmez. Bu bağlamda kendisine ön tespite ilişkin yazı tebliğ edilen mükellefler, tespitle sınırlı olarak Vergi Usul Kanunu’nun 371’inci maddesinde yer alan pişmanlık hükümlerinden yararlanamaz. Bu fıkrada yer alan tutar, her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak Vergi Usul Kanunu’nca belirlenen yeniden değerleme oranında artırılmak suretiyle uygulanır.

c) Hazine ve Maliye Bakanlığı bu madde uyarınca ön tespiti ve/veya izaha daveti yapacak ve izahı değerlendirecek mercii, yapılacak ön tespitin ve/veya izaha davetin şekli ve kapsamını, davet yapılacakları, yapılan izahın değerlendirme süresini, yapılan izahta kullanılacak bilgi ve belgeler ile uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.

Vergi Usul Kanunu’nun 370’inci maddesinde yer alan indirimli cezanın uygulanması, yetkili merciler tarafından verginin ziyaa uğramasına neden olan emarelerin bulunduğuna dair ön tespitin yapılmış olduğu hallerde söz konusu olabilmektedir. Bu bağlamda Ön Tespit; vergi kanunlarının verdiği yetki kapsamında vergi incelemesi yapmaya ve/veya mükellefler veya mükelleflerle muamelede bulunan diğer gerçek ve tüzel kişilerden bilgi toplamaya yetkili kılınanlar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak elde edilen bilgi, bulgu veya verilerden oluşmaktadır.

Bu bağlamda da Vergi Usul Kanunu’nun 370’inci maddesinin (c) fıkrasında Hazine ve Maliye Bakanlığı ön tespit ve/veya izaha daveti yapacak mercii belirlemeye yetkili kılınmıştır. Bu yetki gereği Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı bünyesinde kurulan ön tespit ve izah değerlendirme komisyonları ilgisine göre vergi dairesi başkanlıkları ile defterdarlıklara bağlı olarak görev yapacaklardır. Bunun yanında vergi dairelerine bağlı olarak da komisyon kurulabilecektir.

Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı’nda ve Başkanlıkça uygun görülen daire başkanlıklarında oluşturulacak Ön Tespit ve İzah Değerlendirme Komisyonu, Başkanlık tarafından biri komisyon başkanı olarak belirlenecek başkan dahil üç vergi müfettişinden oluşur. Ayrıca söz konusu komisyonlar için yeteri kadar yedek üye seçilir.

Ön Tespit ve İzah Değerlendirme Komisyonu;

a) Kendisine intikal ettirilen bilgi, bulgu ve verilerden hareketle verginin ziyaa uğramış olabileceğine ilişkin Vergi Usul Kanunu’nun 370’inci maddesinde belirtilen ön tespiti yapar.

b) İzaha davet veya Sahte veya Muhteviyatı itibarıyla Yanıltıcı Belge ön tespit yazısının tebliğ edilmek üzere haklarında ön tespit yapılanlara gönderilmesini sağlar.

c) Kendisine yapılacak izahları değerlendirerek, değerlendirme sonucunu içeren yazının tebliğ edilmek üzere ilgili mükelleflere gönderilmesini sağlamakla yükümlüdür. Veysi Seviğ

https://www.dunya.com/kose-yazisi/izaha-davet-uygulamasi/484016

Geçen hafta İstanbul’da, kısa süreli de olsa, etkili olan dolu yağışı sonrası okuyuculardan, ‘kasko sigortası dolu hasarını karşılar mı?’, ‘trafik sigortasından zararımı alabilir miyim?’, ‘dolu hasarı hasarsızlık indirimimi etkiler mi?’ şeklinde sorular gelmeye başladı.

Klasiktir; her afet sonrası sigortaya bir ilgi olur, sorular sorulur, bu ilginin bir kısmı sigorta alımına da döner ama zaman geçer, hele de benzer bir olay yaşanmazsa ilgi biter, sigorta yaptıranlar da ‘nasıl olsa bir şey olmuyor’ deyip sigortasını yenilemez. Yeni bir afet ya da olay yaşanana kadar bu döngü böyle devam eder. Nereden mi, bu tespiti yapıyorum? Basit, konu kasko sigortası ise, kaç sene önce de her dört araçtan biri kaskoluydu; aradan geçen zaman içinde Türkiye’nin dört bir yerinde dolu oldu, sel oldu, araçlar, konutlar suların altında kaldı, büyük kayıplar yaşandı; bakıyorsunuz, bugün halen dört araçtan biri kaskolu.

Neyse, okuyucu sormuş, cevap vermemezlik olmaz. Önce şu, trafik sigortası, kasko karışıklığından başlayayım. Trafik sigortası, trafikte, üçüncü kişilere vereceğiniz maddi ve bedeni zararları; kasko ise sadece kendi aracınıza gelecek zararı karşılar. Hal böyle olunca trafik sigortası dolu, sel gibi afet hasarlarını karşılamaz. O yüzden, geçen hafta yaşanan doluda, aracı zarar görüp de kaskosu olmayanlar, trafik sigortası için sigorta şirketlerine boşa başvurmasın.

POLİÇEDE  BUNLARA DİKKAT!

Nasıl ki, çarpma, çalınma, yanma gibi aracınıza gelecek zararlar kaskodan ödeniyorsa, dolunun neden olduğu hasarı da kasko karşılar. Dikkat ettim de sağda solda, ‘kaskonuz dolu hasarını karşılamayabilir’ gibi haberler çıktı. Sigortacıların sattığı, tüketicilerin de aldığı kasko poliçelerinin yüzde 99’u genişletilmiş kaskodur ve içinde bir-iki istisnai durum hariç tüm zararlar –eğer siz poliçenin içinden bilerek isteyerek çıkartmadıysanız- sigorta teminatının içindedir. Buna dolu da dahil. Yani, sigorta karşılar mı, karşılamaz mı diye endişe duymayın.

Asıl poliçenizde dikkat edeceğiniz husus, doluda zarar gören aracınızı hangi serviste tamir ettireceğiniz. Mesela, sigorta şirketleri, ‘benim anlaşmalı servisime gidersen hiç para ödemeden camın değişir, başka bir servise gidersen hasarın şu kadarını karşılarım üzeri size ait” diyebilir, bunu da poliçeye yazar. Hakeza, onarım için yetkili servise mi gideceğiniz, sigorta şirketinin anlaşmalı olduğu servise mi gideceğiniz de poliçenizde yazar. 

HASARSIZLIK İNDİRİMİNİ ETKİLER Mİ?

Gelelim, dolu hasarı, kaskoda hasarsızlık indirimini etkiler mi? Etkileyip, etkilememesi tamamen sigorta şirketinin inisiyatifine kalmış. Eğer sadece cam kırılmışsa etkilemez. Ama hem cam kırılması hem de araçta hasar varsa sigorta şirketi hasar dosyası açacağından, bu kayıtta TRAMER’e gideceğinden; hasarsızlık indirimini etkiler. Kimi şirketler, dolu hasarını mini onarım kapsamına sokar; o zaman da etkilenmez. Birileri diyor ki, ‘2017’de yaşanan doluda hasarsızlık indirimi etkilenmemişti’. O yıl yaşanan dolu felaketi sonrasında şirkeler, hasarsızlık indirimini etkilememesi için ortak karar almıştı ama yine de birkaç şirket bu karara uymamıştı. Noyan Doğan

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/noyan-dogan/kasko-dolu-hasarini-karsilar-mi-41627783

Bilindiği üzere; 19/10/2019 tarihli ve 30923 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 509 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile yerli ve yabancı sinema filmi gösteriminde bulunan sinema işletmelerine 01/07/2020 tarihine kadar (01/07/2020 tarihinden sonra faaliyetlerine başlayanlar, faaliyetlerine başladıkları ayı izleyen dördüncü ayın başına kadar) anılan Tebliğde belirtilen şekilde e-Bilet uygulamasına geçme ve düzenleyecekleri giriş biletlerini e-Bilet olarak düzenleme zorunluluğu getirilmiştir.

Ayrıca, mezkur Genel Tebliğin “IV.7.3.3.3. e-Bilette Eğlence Vergisi” başlıklı bölümünde yapılan düzenleme ile sinema işletmeleri tarafından yerli ve yabancı film gösterimlerine ait eğlence vergisinin, aylık dönemler itibariyle hazırlanacak e-Bilet Raporu Özeti ve YN ÖKC’den alınacak e-Bilet Bilgi Fişlerine ilişkin bilgileri gösteren Aylık Satış Raporu (e-Bilet bilgi girişlerinin Fatura Bilgi Fişi düzenlenmesi suretiyle YN ÖKC ye girilmesi durumunda ise YN ÖKC Aylık Satış Raporu) dikkate alınarak hesaplanacağı ve en geç ertesi ayın 20 nci günü akşamına kadar mahallin malmüdürlüğü veya muhasebe müdürlüğüne ödenmesi imkanı/zorunluluğu getirildiği ifade edilmiştir.

Bu kapsamda, e-Bilet Teknik Kılavuzu (Etkinlik) güncellenerek “Sinema e-Bilet Uygulaması Yeni Nesil ÖKC Entegrasyonu ve Eğlence Vergisi” başlıklı bölümünde uygulamaya ilişkin usul ve esaslara yer vermiş olup, bu kapsamda sinema işletmelerince hazırlanması gereken “e-Bilet Rapor Özeti”ne ilişkin kılavuz da https://ebelge.gib.gov.tr/dosyalar/ebilet/e-Bilet Rapor Ozeti Kilavuzu.pdf Başkanlığımızca yayınlanmıştır.

Yukarıda yapılan açıklamalar kapsamında, e-Bilet uygulamasına dahil olan sinema işletmelerince yapılan yerli ve yabancı film gösterimlerinde e-Bilet düzenlenmesi, düzenlenen e-Biletlere ilişkin olarak hesaplanan eğlence vergisinin, e-Bilet uygulamasında üretilecek e-Bilet Rapor Özeti ile YNÖKC’den alacağı e-Bilet Bilgi Fişleri Aylık Satış Raporu (e-Bilet bilgi girişlerinin Fatura Bilgi Fişi düzenlenmesi suretiyle YN ÖKC ye girilmesi durumunda ise YN ÖKC Aylık Satış Raporu) ile Ödeme Kaydedici Cihazları Kullanmaları Mecburiyeti Hakkında Kanunla İlgili Genel Tebliğ (Seri No:63) eki Eğlence Vergisi Bilgi Formu ile birlikte izleyen ayın 20 nci günü akşamına kadar mahallin malmüdürlüğü veya muhasebe müdürlüğüne ödenmesi gerekmektedir.

Duyurulur.

Kaynak: GİB

03 Ekim 2020 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 31263

Çevre ve Şehircilik Bakanlığından:

MADDE 1 – 2/3/2019 tarihli ve 30702 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yapı Müteahhitlerinin Sınıflandırılması ve Kayıtlarının Tutulması Hakkında Yönetmeliğin 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “yapım işlerini” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa tabi olup ortaklarından en az birinin kamu kurum ve kuruluşu niteliğinde tüzel kişi olduğu ve ortaklık sermayesine en az %20 oranında iştirak ettiği kuruluşların yaptırdıkları yapım işlerini” ibaresi eklenmiştir.

MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 4 üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.

“k) Yapı sınır bedeli: Belge grubu tespitine esas olmak üzere, Bakanlıkça her yıl yayımlanan mimarlık ve mühendislik hizmet bedellerinin hesabına esas yapı sınıflarından III. ve IV. sınıf yapı gruplarının yaklaşık birim maliyetlerinin ortalamasının 45.000 katı (diploma için 250 katı) alınmak suretiyle elde edilen bedeli,”

MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin 5 inci maddesinin üçüncü fıkrasının (a)  bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı fıkranın (c) bendinde yer alan “gösterilmek şartıyla” ibaresinden sonra gelmek üzere “13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendi kapsamındaki” ibaresi eklenmiştir.

“a) Konut harici yapıları inşa etmek üzere, bir ticari işletme işleten vakıf ve derneklere; 6306 sayılı Kanun veya 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 73 üncü maddesi kapsamındaki yapıları veyahut kendilerine ait yapıları inşa etmek üzere, kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlara; 20/8/2016 tarihli ve 6745 sayılı Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun kapsamında proje bazında destek alan işler için yapı sahibine veya müteahhidine,”

MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“a) İflas eden, işleri mahkeme tarafından yürütülen, iflası ilân edilen, alacaklılara karşı borçlarından dolayı mahkeme idaresi altında bulunan, ilgili mercilerce hileli iflas ettiğine karar verilen,”

MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin 11 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “G” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve G1”  ibaresi eklenmiş ve aynı fıkranın son cümlesi yürürlükten kaldırılmıştır.

MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğin 12 nci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “F” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve F1” ibaresi eklenmiş ve aynı fıkranın sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“Sadece yapım işlerine ait ciro sunanların, başvuru yapılan yıldan önceki son üç yıl içerisinde herhangi bir yılda bu fıkrada belirtilen iş hacminin %80’ini sağlamaları yeterlidir.”

MADDE 7 – Aynı Yönetmeliğin 13 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“a) Gerçek ve tüzel kişilerin yapım işlerinde benzer iş grupları listesinin “(B) Üst yapı (Bina) işleri” başlığı altındaki I. Grup, II. Grup ve III. Grup kapsamında yaptığı işlerle ilgili olarak deneyimini gösteren; iş bitirme belgeleri, iş durum belgeleri, iş denetleme belgeleri ve iş yönetme belgeleri, iş deneyimi olarak kabul edilir. Mimarlık ve mühendislik hizmet bedellerinin hesabına esas yapı yaklaşık birim maliyetleri listesinde II-B(4), II-C, III-A(11) ve B(1), IV-A(10) grubu yapılar değerlendirme dışı tutulur. Mezuniyet belgeleri bakımından inşaat mühendisliği ve mimarlık bölümleri benzer iş grubuna denk sayılır.”

MADDE 8 – Aynı Yönetmeliğin 14 üncü maddesinin birinci, ikinci, üçüncü ve beşinci  fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“(1) Yetki belgesi grupları, mesleki ve teknik yeterlikler ile ekonomik ve mali yeterlikler esas alınarak; A, B, B1, C, C1, D, D1, E, E1, F, F1, G, G1, H ve geçici olmak üzere gruplandırılır. Bu gruplandırmaya göre 12 nci ve 13 üncü maddelerde sayılanlarla birlikte, aşağıdaki yeterliklerin sağlanması gerekir:

a) A Grubu: İş deneyim tutarı yapı sınır bedelinin iki katını geçen ve yıllık usta iş gücü en az 50, teknik personel iş gücü en az 8 olanlar.

b) B Grubu: İş deneyim tutarı yapı sınır bedelinin 7/5’ini geçen ve yıllık usta iş gücü en az 24, teknik personel iş gücü en az 6 olanlar.

c) B1 Grubu: İş deneyim tutarı yapı sınır bedelinin 6/5’ini geçen ve yıllık usta iş gücü en az 18, teknik personel iş gücü en az 4 olanlar.

ç) C Grubu: İş deneyim tutarı yapı sınır bedelini geçen ve yıllık usta iş gücü en az 12, teknik personel iş gücü en az 3 olanlar.

d) C1 Grubu: İş deneyim tutarı yapı sınır bedelinin 5/6’sını geçen ve yıllık usta iş gücü en az 10, teknik personel iş gücü en az 3 olanlar.

e) D Grubu: İş deneyim tutarı yapı sınır bedelinin 2/3’ünü geçen ve yıllık usta iş gücü en az 9, teknik personel iş gücü en az 2 olanlar.

f) D1 Grubu: İş deneyim tutarı yapı sınır bedelinin 1/2’sini geçen ve yıllık usta iş gücü en az 8, teknik personel iş gücü en az 2 olanlar.

g) E Grubu: İş deneyim tutarı yapı sınır bedelinin 1/3’ünü geçen ve yıllık usta iş gücü en az 6, teknik personel iş gücü en az 2 olanlar.

ğ) E1 Grubu: İş deneyim tutarı yapı sınır bedelinin 1/5’ini geçen ve yıllık usta iş gücü en az 5, teknik personel iş gücü en az 2 olanlar.

h) F Grubu: İş deneyim tutarı yapı sınır bedelinin 1/10’unu geçen ve yıllık usta iş gücü en az 3, teknik personel iş gücü en az 1 olanlar.

ı) F1 Grubu: İş deneyim tutarı yapı sınır bedelinin 17/200’ünü geçen ve yıllık usta iş gücü en az 3, teknik personel iş gücü en az 1 olanlar.

i) G Grubu: İş deneyim tutarı yapı sınır bedelinin 7/100’ünü geçen ve yıllık usta iş gücü en az 1, teknik personel iş gücü en az 1 olanlar.

j) G1 Grubu: İş deneyim tutarı yapı sınır bedelinin 1/20’sini geçen ve yıllık usta iş gücü en az 1, teknik personel iş gücü en az 1 olanlar.

k) H Grubu: İş deneyimi ve ilk başvuruda iş gücü koşulu aranmaz. Ancak belge yenileme işlemlerinde yıllık usta iş gücünün en az 1, teknik personel iş gücünün en az 1 olma koşulu aranır.

l) Geçici Grup: Ekonomik, mali, mesleki ve teknik yeterlikler ile iş deneyimi ve iş gücü koşulu aranmaz.

(2) Bu Yönetmelik kapsamında kurulacak ortaklıkların belge grubunun tespitinde yüksek hisseye sahip ortak pilot ortak olarak; tüm ortakların hisselerinin eşit olduğu durumda ise aksi beyan edilmedikçe belge grubu yüksek olan ortak, pilot ortak olarak kabul edilir. Ortak Girişim Beyannamesinde (Ek-6) ortaklık oranı belirtilmemişse tüm ortakların hissesinin eşit olduğu kabul edilir. Ortaklıklarda pilot/koordinatör ortağın ve diğerlerinin asgari iş deneyim tutarları dikkate alınarak ortaklık belge grubu belirlenir. Bu amaçla, ortaklık adına atanacak grubun asgari iş deneyim tutarının en az %60’ının pilot/koordinatör ortak tarafından sağlanmasının yanı sıra, en az % 25’inin diğer ortakların her biri tarafından ayrı ayrı sağlanması zorunludur. Bu hesaplamada H grubunun asgari iş deneyim tutarı olarak üstlenebileceği azami iş tutarının 3/5’i esas alınır. Ortaklıklar ile başka ortaklıkların/kişilerin ortaklığı durumunda ise, ortakların bu fıkra hükmüne göre elde ettikleri grup dikkate alınmaz, ortaklığa giren tüm gerçek/tüzel kişilerin yeterliklerine göre elde ettikleri kendi belge grupları üzerinden hesaplama yapılır.

(3) Bu Yönetmelik kapsamında yetki belgesi grubu sahibi yapı müteahhitlerinden;

a) B, B1, C, C1, D, D1 ve E grubundakiler, yapı yaklaşık maliyeti, belge grubunun gerektirdiği asgari iş deneyim tutarını geçmeyen yapım işlerini,

b) G ve G1 grubundakiler, yapı yaklaşık maliyeti, belge grubunun gerektirdiği asgari iş deneyim tutarının 1,5 katını;  F grubundakiler 2 katını; F1 grubundakiler 1,75 katını; E1 grubundakiler ise 4/3 katını geçmeyen yapım işlerini,

c) H grubundakiler, yapı yaklaşık maliyeti, G1 belge grubunun gerektirdiği asgari iş deneyim tutarının 5/6’sını geçmeyen yapım işlerini,

üstlenebilirler. Hesaplamada 13 üncü maddenin ikinci fıkrasının (a) bendinde sayılan iş grupları haricindeki iş kısımları maliyete dâhil edilmez.

ç) A grubu için bir kısıtlama uygulanmaz.”

“(5) Üçüncü fıkrada yer alan iş miktarlarının kontrolünde, yapı maliyeti, sözleşme tarihindeki rayiçlere göre hesaplanır.”

MADDE 9 – Aynı Yönetmeliğin 16 ncı maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, beşinci fıkrasının sonuna gelmek üzere aşağıdaki cümle ve aynı maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“(3) Toplu yapı niteliğindeki yapıların iş deneyim belgelerindeki miktarlar, yetki belge grubunun üstlenebileceği azami iş tutarının üç katına kadar toplanmak suretiyle tek iş deneyimi olarak değerlendirilir. Bu şekilde yapılacak toplama işleminde, tek ruhsata veya sözleşmeye konu edilmeyen ve yapı ruhsatı tarihleri arasında en fazla beş yıl süre olan iş deneyim belgeleri dikkate alınır.”

“4734 sayılı Kanun kapsamı dışında kalan kamu tüzel kişiliklerine ait işlerden geçici kabulü yapılmış olanların sözleşme bedeli de (bedel içermeyen sözleşmelerle yapılan işlerin yapı yaklaşık maliyeti) bu usule göre değerlendirilir. Bu fıkraya göre yapılacak uygulamalarda işin ilgisine göre ilk sözleşme bedelinin veya yapı yaklaşık maliyetinin en az %80’inin sözleşmesinde, ilgili İdarece onaylı yapı ruhsatı ve/veya yapı kullanma izin belgesinde/geçici kabul belgesinde belirtilen müteahhit tarafından yapıldığının yapı ruhsatı, ilgili sigorta müdürlüğünden onaylı iş yeri bildirgesi ve fatura örnekleri gibi diğer ilgili belgelerle de doğrulanması gerekir.”

“(8) Beşinci fıkraya göre iş deneyim tutarı olarak yapı maliyetinin %60’ı alınmış yapım işlerine ait iş deneyimleri %25 fazlasıyla hesaba katılır.”

MADDE 10 – Aynı Yönetmeliğin 19 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Belge grubunun geçerlik süresi” ibaresinden sonra gelmek üzere “üç yıldan az olmamak ve” ibaresi eklenmiştir.

MADDE 11 – Aynı Yönetmeliğin 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“b) Gerçek veya tüzel kişi olması durumuna göre; ayrıca bir şahıs şirketinde ortak olmaları halinde bu şahıs şirketine, başka bir sermaye şirketinde ortak olmaları halinde ise sermayesinin yarısından fazlasına sahip olmaları kaydıyla veya haklarında yasaklama kararı bulunan sermaye şirketi ortaklarının hisseleri toplamının şirketin sermayesinin yarısından fazlasını teşkil etmesi halinde bu sermaye şirketine,”

MADDE 12 – Aynı Yönetmeliğin 26 ncı maddesinin birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümleler eklenmiştir.

“2 nci maddenin ikinci fıkrasında sayılan işler için yapı ruhsatı düzenlenmesi aşamasında yapı müteahhidi belirlenemeyen durumlarda, ruhsat düzenlenmesini takiben işe başlayan müteahhidin bilgileri derhal ilgili İdareye bildirilir. Ruhsat başvurusunda bulunan kuruluşça, müteahhidin YAMBİS’te aktif durumda olduğunun önceden teyit edilmesi gerekir.”

MADDE 13 – Aynı Yönetmeliğin 28 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan ““eşik değer”,” ibaresi yürürlükten kaldırılmıştır.

MADDE 14 – Aynı Yönetmeliğin geçici 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendinde yer alan “bir yıl” ibaresi “on sekiz ay” olarak değiştirilmiştir.

MADDE 15 – Aynı Yönetmeliğe aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

Geçiş hükümleri

GEÇİCİ MADDE 2 – (1) Bu maddenin yayımı tarihinden önce sonuçlandırılmamış belge grubu tayini başvuruları, başvurunun yapıldığı tarihte bu Yönetmeliğin yürürlükte olan hükümlerine göre sonuçlandırılır. Ancak talep edilmesi halinde, başvuru evrakı başvurulan belge grubuna uygun olmak kaydıyla, bu maddeyi ihdas eden Yönetmelikle yapılan değişikliklere göre de işlem yapılabilir.

(2) Bu maddenin yayımı tarihinden itibaren altı ay süreyle, 16 ncı maddenin yedinci fıkrasındaki koşulları sağlamadığı için EKAP kaydı mümkün olamayan işler, aynı maddenin beşinci fıkrasındaki usule göre yeterlik değerlendirmesinde dikkate alınabilir.”

MADDE 16 – Aynı Yönetmeliğin EK-1’i ve EK-2’si ekteki şekilde değiştirilmiştir.

MADDE 17 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 18 – Bu Yönetmelik hükümlerini Çevre ve Şehircilik Bakanı yürütür.

Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete’nin
Tarihi Sayısı
2/3/2019 30702
Yönetmelikte Değişiklik Yapan Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete’nin
Tarihi Sayısı
21/9/2019 30895

Ekleri için tıklayınız

Yargıtay, evlilik sebebiyle istifa eden işçiye hem ihbar hem de kıdem tazminatı ödenmesi gerektiğine hükmetti. Yüksek Mahkeme, emsal nitelikteki kararıyla evlilik sebebiyle istifa eden genç kızların herhangi bir maddi kayıp yaşamasını engelledi.

Tıbbi sekreter olarak çalıştığı özel hastaneden evlilik sebebiyle istifa eden genç kız, ihbar ve kıdem tazminatı alamayınca İş Mahkemesi'nin yolunu tuttu. Çalışan, noter kanalıyla evlilik sebebiyle istifa ettiğini iş yerine bildirmesine rağmen işverenin tazminat ödemeye yanaşmadığını öne sürdü. Davalı işveren ise istifa dilekçesiyle kendisinin sonlandırdığını, çalıştığı süre boyunca birçok kez hakkında şikayet olduğunu ve kendisine uyarı, kınama ve ihtar cezaları verildiğini dile getirdi. Çalışanın hastadan para alıp muhasebeye teslim etmediğinin tespit edilmesine karşın bunu dalgınlığı sebebiyle yaptığını beyan ettiğini, iş akdinin bu sebeplerle feshedilebileceğini bildiğinden kendisinin istifa dilekçesi verdiğini iddia etti. Mahkeme, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak kıdem tazminatı, ücret alacağı ve kasa tazminatı alacağının reddine, diğer taleplerin kabulüne karar verdi. Kararı davacı temyiz etti.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, emsal nitelikte bir karara imza attı. Kararda, hatalı işlem konusunda davacı işçinin savunması dikkate alındığında haklı fesih sebeplerinin bulunmadığına dikkat çekildi. Kararda şöyle denildi:

"Davacı işçinin dosyaya sunduğu tarihli dilekçesiyle henüz iş yerinde çalıştığı sırada evlilik sebebiyle iş sözleşmesini sona erdirdiği ileri sürülmüş olup, davacı işçi bakımından bu beyanın bağlayıcı olduğu kabul edilmelidir. Davacı noter kanalıyla gönderdiği ihtarnamede de evlilik sebebiyle iş yerinden ayrıldığını belirtmiş olup, kıdem tazminatının yasal koşullarının oluştuğu anlaşılmaktadır. Mahkemece ihbar tazminatının reddine ve kıdem tazminatının kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kıdem tazminatının reddi ile ihbar tazminatı bakımından olumlu olumsuz karar verilmemesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir."

https://www.milliyet.com.tr/ekonomi/calisanlar-dikkat-yargitaydan-ihbar-tazminati-karari-6321523

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • 529 HESAP ENFLASYON DÜZELTMESİNE TABİ TUTULACAK MI? “529- Diğer Sermaye Yedekleri Hesabı”nın enflasyon düzeltmesine tabi tutulup tutulmayacağı…
  • 3568 Sayılı SMMM ve YMM Kanunun da Maliye Bakanlığının Uygun Görüşü Alındıktan Sonra…” İbaresinin Kaldırılması İle İlgili Anayasa Mahkemesi Kararı Esas Sayısı : 2024/63 Karar Sayısı : 2024/75 Karar Tarihi…
  • PRİMLİ PAY ve MUHASEBE UYGULAMA Anonim şirketlerde kuruluş veya sermaye artırımı sırasında, pay senedinin üzerinde…
Top