Mehmet Özdoğru
KDV Tevkifatlı Mal ve Hizmet Alışının İadesinde KDV Uygulaması ve Muhasebe Kayıtları
GİRİŞ;
Bilindiği üzere Katma değer vergisi, harcama üzerinden alınan bir vergi olup özü itibariyle nihai tüketicinin katlanmak zorunda kaldığı bir tüketim vergisidir. Katma Değer Vergisi özündeki indirim müessesi sistematiği ile birbirini takip eden tüm üretim ve dağıtım safhalarında tahsil edilen verginin önceki safhada ödenen vergiden indirildiği için, diğer işlem vergilerinden ayrışmaktadır.
Mali idarenin riskli gördüğü sektörlerde vergi alacağını güvence altına almak gayesi ile vergi güvenlik müessesi uygulaması olarak başlattığı KDV tevkifatı, Bize göre yüklenilen katma değer vergisi nötrleşmediği için KDV’nin tekniğine ters düşen bir uygulamadır. KDV tevkifatı uygulaması ile birlikte KDV’nin indirim mekanizması yoluyla telafi edilebilmesi zorlaşmakta ve uzun süreler alabilmektedir. KDV’de tevkifat uygulaması ile nihai tüketicinin katlanmak zorunda olduğu KDV mükelleflerin katlanmak zorunda olduğu bir vergiye dönüşmektedir. Bu durum mükellef acısından devreden KDV tutarının aylar itibarıyla artış göstermesi sonucunda artan KDV’nin işletme üzerinde uzun süre kalmasına ve işletmeler için önemli bir finansman maliyeti oluşturmasına neden olmaktadır.
KDV’de tevkifat uygulanmasının kapsamının giderek genişletilmesi amacı dışına çıkarak devletin vergi alacağını mükellefin vergi alacağından tahsil etmesi şekline dönüşmektedir.
Özellikle belirtmek isterim ki bazı basın organlarının ekonomi sayfalarında yer aldığı gibi “KDV Tevkifatı, vergi bakımından, vergiler üzerinde bölüşme anlamına gelir.” DEĞİLDİR.
Bu yazımızın konusu her geçen gün kapsamı genişleyen KDV tevkifatı uygulamasında mal ve hizmet alımlarından doğan iadelerin KDV matrahında meydana getirdiği değişiklik ile faturalandırma işlemlerindeki yanlışlıklardan kaynaklanan düzeltme işlemlerine ait düzenlenecek fatura ile ilgili şekil şartlarını değerlendirilmesinden oluşmaktadır.
YASAL MEVZUAT;
Hatırlanacağı üzere vergi sistemimizde yer alan 193 sayılı Gelir Vergisi için 94. maddesinde, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi için ise 15 ve 30 maddelerinde vergi tevkifatına ilişkin uygulama yasada özel olarak düzenlenmişken. 3065 sayılı Katma Değer Vergisinde tevkifat uygulamasına ilişkin özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Katma Değer Vergisinde tevkifat uygulaması kanunun Katma Değer Vergisinde Vergi Sorumlusu başlıklı 9/1 maddesinde yer alan “Mükellefin Türkiye içinde ikametgâhının, işyerinin, kanuni merkez ve iş merkezinin bulunmaması hallerinde ve gerekli görülen diğer hallerde Maliye Bakanlığı, vergi alacağının emniyet altına alınması amacıyla, vergiye tabi işlemlere taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutabilir.” düzenleme ile iadesi gereken işlemlere ilişin kanunun Matrah Ve İndirim Miktarlarının Değişmesi başlıklı 35.madde de yer alan “Malların iade edilmesi, işlemin gerçekleşmemesi, işlemden vazgeçilmesi veya sair sebeplerle matrahta değişiklik vuku bulduğu hallerde, vergiye tabi işlemleri yapmış olan mükellef bunlar için borçlandığı vergiyi bu işlemlere muhatap olan mükellef ise indirme hakkı bulunan vergiyi değişikliğin mahiyetine uygun şekilde ve değişikliğin vuku bulduğu dönem içinde düzeltir. Şu kadar ki, iade olunan malların fiilen işletmeye girmiş olması ve bu girişin defter kayıtları ile beyannamede gösterilmesi şarttır.” düzenlemesi yer almaktadır. Uygulamaya ilişkin diğer düzenlemeler Katma Değer Vergisi Uygulama Genel Tebliğinde ve Katma Değer Vergisi Sirkülerinde yer almaktadır.
Özellikle KDVK’nın 35 inci maddenin konuluş amacı dikkate alındığında, bu düzenleme 213 sayılı VUK’un düzeltme hükümlerine göre yetkili mercilere gerek kalmaksızın işlemin mükellefler tarafından yapılmasına imkân tanımaktadır.
Yukarıda yer alan yasal düzenlemelerdeki açıklamalara göre
- KDV tevkifatı ihtiyari bir uygulama değildir.
- KDV tevkifatında sorumluluk alıcıya yüklenmiştir.
- Hazine ve Maliye Bakanlığınca tevkifat kapsamına alınan işlemlere taraf olan alıcılar tarafından “Tam Tevkifat” veya “Kısmi Tevkifat” şeklinde yapılması zorunludur.
- Hazine ve Maliye Bakanlığınca tevkifat kapsamına alınmamış işlemlerde alıcıların tevkifat yapılması mümkün değildir.
- Hazine ve Maliye Bakanlığınca tevkifat kapsamına alınmış işlemlerde yapılan KDV tevkifatının Sorumlu Sıfatıyla 2 Nolu KDV Beyannamesi ile beyan edilmesi yasal zorunluluktur.
KDV’sine tabi bir mal iadesine ilişkin uygulamanın nasıl olacağı KDV Genel Uygulama Tebliğinin III/C-6.1. no.lu “6.1. Genel Açıklama bölümünde;
“İade olunan malların fiilen işletmeye girmiş olması ve bu girişin defter kayıtları ile beyannamede gösterilmesi şartıyla malların iade edilmesi, işlemin gerçekleşmemesi, işlemden vazgeçilmesi veya sair sebeplerle matrahta değişiklik vuku bulduğu hallerde, vergiye tabi işlemleri yapmış olan mükellef bunlar için borçlandığı vergiyi; bu işlemlere muhatap olan mükellef ise indirme hakkı bulunan vergiyi değişikliğin mahiyetine uygun şekilde ve değişikliğin vuku bulduğu vergilendirme dönemi içinde 3065 sayılı Kanunun 35 inci maddesi hükmü gereğince düzeltirler. Ayrıca söz konusu hüküm uyarınca, matrahta değişikliğin vuku bulduğu tarihte işlemin tabi olduğu KDV oranının değişmiş olması halinde düzeltme işleminin, ilk teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu işlemler için geçerli olan KDV oranı esas alınmak suretiyle yapılması gerekmektedir.” Şeklinde açıklanmıştır.
Tevkifat Uygulamasında Belge Düzeni
Satıcılar tarafından düzenlenecek tevkifat uygulanacak bir mal ve hizmet teslimine ait faturada
- KDV Matrahı,
- KDV Oranı,
- Hesaplanan KDV Tutarı
- Tevkifat Oranı,
- Tevkif Edilecek KDV Tutarı,
- Tahsil Edilecek KDV Tutar
- Tahsil Edilmesi Gereken KDV dahil Toplam Tutar’ın (Tevkifattan Sonra Tevkifat Tutarı Hariç)
Yer alması gerekiyor.
Bu şekil şartına uygun olarak düzenlenen fatura hem satıcı hem de alıcı yönünden tevkifata tabi işlemde KDV tevkifatı uygulandığını tevsik eden belge olarak geçerli olacaktır.
Tevkifata tabi tutulan mal veya hizmet teslimi ile birlikte tevkifat uygulaması kapsamında bulunmayan mal veya hizmet teslimlerin işlemlerin birlikte yapılması halinde bu teslimlere ait tek fatura düzenlenmesi mümkündür.
E-Fatura ve E-Arşiv düzenlenmesi gerektiren işlemlerde tevkifatlı fatura tipinin “İADE” fatura tipi olarak seçilmelidir.
Tevkifat Uygulanan İşleme İlişkin İade KDV Oranı
Tevkifat uygulanarak düzenlenen bir mal teslimine ait faturaya ilişkin iade işleminde uygulanacak KDV oranı o mala ilişkin belirlenmiş oran yerine tevkifat uygulanmayan bedele tekabül eden hesaplanan KDV tutarı dikkate alınacağı için oransal bir KDV hesaplaması dikkate alınmayacaktır.
Dolayısıyla bu iade işleminde, Alıcı iade faturasında iade edilen mal bedeli ile iade tutarına ilişkin KDV tutarını “Alınan Malların İadesi, Gerçekleşmeyen İşlemler” sütununa yazacaktır. Satıcı ise bu faturada belirtilen KDV tutarını KDV beyannamesinde “Satıştan İade Edilen, İşlemi Gerçekleşmeyen veya İşlemlerinden Vazgeçilen Mal ve Hizmetler” sütununa yazarak indirim konusu yapacaktır.
Tevkifat Uygulamasında Sınır
KDV Genel Uygulama Tebliğinin (I-C/2.1.3.4.1.) bölümündeki, kısmi tevkifat uygulanması zorunluluğu 1 Temmuz 2021 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 2.000 TL’ye yükseltilmiştir.
Yapılan düzenlemeye göre 01.07.2021 tarihinden itibaren, KDV tevkifatı kapsamına dâhil işlemin KDV dâhil bedeli 2.000 TL’yi aşmadığı takdirde her hangi bir KDV tevkifatı yapılmayacaktır. KDV tabi işlem bedelinin 2.000 TL’lık sınırı aşılması halinde işlem bedelinin tamamı üzerinden tevkifat yapılacaktır. Kısmi tevkifat uygulaması kapsamına giren her bir işleminde KDV tevkifatı zorunluluğundan kaçınmak amacıyla düzenlenmesi gereken ve bütünlük arz eden bir mal ve hizmet teslimine ait fatura tutarının parçalara bölmek suretiyle düzenlenmesi mümkün değildir.
İade olarak düzenlenecek tevkifatlı KDV faturası için her hangi bir sınır bulunmamaktadır.
UYGULAMA-KDV’DEN İSTİSNA İŞLEMLERİNDE KDV TEVKİFATI
3065 sayılı Kanunun kapsamında KDV istisna edilen mal ve hizmet teslimlerinde KDV tevkifatı yapılması söz konusu değildir.
Diğer Özellik Arz Eden Hususlar
Mal ve hizmet teslimine ilişkin bir işlemin “İADE” kapsamında değerlendirilmesi için öncelikli olarak;
- Mal satışına ilişkin teslimde satılan malların kısmen veya tamamen iade edilmesi.
- Mal satışına ilişkin faturanın teslimden önce kesilmesi durumunda ise bu malın tesliminden vazgeçilmesi veya teslimin gerçekleşmemesi,
- Hizmet ifalarına ilişkin işlemlerde ise hizmete ilişkin KDV nin doğmasını sağlayan belge düzenlendikten sonra hizmetin kısmen veya tamamen yapılmaması şeklinde gerçekleşmesi gerekiyor.
Bu türden olmayan işlemlerin iade kapsamında değerlendirilmemesi gerekir.
- Gerçekleştirilen bir işleme ait daha sonra fiyat veya kur farkı gibi matrahı tevkifata tabi tutulan işlemin bedelinde meydana gelen bir artış olması durumunda, bu artışla ilişkin düzenlenecek faturada tevkifat alt sınırı dikkate alınmaksızın hesaplanan KDV’si üzerinde tevkifat uygulanacaktır.
- Aynı işlemde matrahta azalış meydana gelmesi halinde ise alıcı tarafından hesaplanan KDV’nin tevkifata tabi tutulmayan kısmı üzerinden işlem yapılacaktır.
İade-Fiyat Farkı ve Kur Faturasında Tevkifat Uygulaması
Teslimi gerçekleştirilen mal ve hizmetin tesliminden sonra gerçekleşen bir işlem nedeniyle meydana gelen fiyat farkı için yapılması gereken uygulama KDV Genel Uygulama Tebliğinin “I/C-2.1.4.2. Matrahta Değişiklik” başlıklı bölümünde,
“… Malların kısmen iade edilmesi, hizmetin bir kısmının tamamlanmaması, malların ve hizmetin sözleşmede belirtilen evsafa uymaması ve benzeri nedenlerle tevkifata tabi işlem bedelinde sonradan bir azalma meydana gelmişse, azalma miktarı ile ilgili olarak mal iadelerine ilişkin açıklamaların yer aldığı Tebliğin (I/C-2.1.4.1.) bölümü çerçevesinde işlem yapılır.” şeklinde açıklanmıştır. Bu konuda verilen ve aşağıda yer alan özelgede fiyat farkı nedeniyle yapılacak düzeltme işlemlerinde KDV tevkifatının yapılmaması gerektiği konusunda görüş bildirilmiştir.
KDV tevkifatına tabi bir işleme ait yansıtma faturalarında KDV’sı tevkifatı
Bu konu ile ilgili açıklama 60 No.lu KDV Sirkülerinin 2.2.2.2. no.lu bölümünde yer alan aşağıdaki örnekle açıklanmıştır. “(K) Holding A.Ş. belirlenmiş alıcılar arasında yer aldığından (JK) firmasından aldığı danışmanlık hizmeti Tebliğin (3.2.2) bölümüne göre tevkifata tabi tutulacaktır. Temin edilen bu hizmetin (K) Holding A.Ş. tarafından grup şirketi (NL) A.Ş.’ye aktarılmasında düzenlenen faturada hesaplanan KDV ise tevkifata tabi tutulmayacaktır.”
Bu açıklama kapsamında tevkifat kapsamına satıcı adına düzenlenmiş nakliye faturasının alıcıya aktarılması amacıyla düzenlenen yansıtma nakliye faturasında hesaplanan KDV üzerinden tevkifat yapılmaması gerekmektedir.
UYGULAMAYA İLİŞKİN ÖRNEKLER VE MUHASEBE KAYITLARI
Örnek: A Elektrik A.Ş 20.07.2021 tarihinde B Trafo Ltd.Şti’ ne 100.000 TL Karşılığında bakır tel satışı yapmıştır. Bu mal teslimine uygulanacak KDV oranı %18 olup belirlenen tevkifat oranı ise 7/10 dur. Satıcı tarafından düzenlenen fatura ve bu işleme ait satıcı ve alıcı muhasebe kayıtları aşağıdaki şekilde olacaktır.
Satışa ait Düzenlenen Fatura Bilgileri | |
AÇIKLAMA | TUTAR TL. |
Mal bedeli (Matrah) | 100.000,00 |
KDV Oranı %18 | 0,18 |
Hesaplanan KDV | 18.000,00 |
Toplam | 118.000,00 |
Tevkifat Oranı (7/10) | 0,70 |
Tevkif Edilen KDV | 12.600,00 |
Tahsil Edilecek KDV Tutarı | 5.400,00 |
Tahsil Edilecek Toplam Tutar | 105.400,00 |
Bu satışa ilişkin mal kalitesinden kaynaklı 20.000,00 TL’lık malın alıcı tarafından satıcıya iadesi yapılmıştır. Bu işlem nedeniyle alıcı tarafından indirim konusu yapılan KDV’nin sadece tevkifata tabi tutulmayan kısmı için düzeltme işlemi yapılacaktır. Bu iade işlemine ait alıcı tarafından düzenlenen fatura ve bu işleme ait satıcı ve alıcı muhasebe kayıtları aşağıdaki şekilde olacaktır.
İade edilen İşleme ait Düzenlenen İade Fatura Bilgileri | |
AÇIKLAMA | TUTAR TL. |
Mal bedeli (Matrah) | 20.000,00 |
KDV Oranı | 0,00 |
Hesaplanan KDV | 1.080,00 |
Toplam Tutar | 21.080,00 |
Yukarıda yer alan örnekte de görüleceği üzere mal iadelerinde düzeltme, işlem bedeli üzerinden hesaplanan verginin tevkifata tabi tutulmayan kısmı üzerinden gerçekleştirilecektir. Hizmet iadelerinde ise gerçekleşen matrah tutarı üzerinde meydana gelen değişiklik üzerinden alıcı ve satıcı karşılıklı olarak hesap kayıtlarında düzeltme yaparak işlemi sonuçlandıracaktır.
Fazla ve Yersiz Tevkif Edilen Vergilerin İadesi işleminde yapılacak düzeltme işlemleri ile KDV 2 beyannamesine verilecek düzeltme beyannamesi sonrasında fazla ve yersiz olarak hesaplanan KDV alıcı tarafından satıcıya ödenecektir.
SONUÇ; Vergi mevzuatımızda yer alan uygulamaların muhasebeleştirilmesinde en temel araç olan 1 Sıra Nolu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğinin amacı ” bilanço usulünde defter tutan gerçek ve tüzel kişilere ait teşebbüs ve işletmelerin faaliyet ve sonuçlarının sağlıklı ve güvenilir bir biçimde muhasebeleştirilmesi, mali tablolar aracılığı ile ilgililere sunulan bilgilerin tutarlılık ve mukayese edilebilirlik niteliklerini koruyarak gerçek durumu yansıtmasının sağlanması ve işletmelerde denetimin kolaylaştırılması” şeklinde açıklanmıştır. Buna bağlı olarak Tekdüzen Hesap Çerçevesi, Hesap Planı Ve Hesap Planı Açıklamalarını dikkate aldığımızda yapılacak muhasebe kayıtlarının Muhasebenin Temel Kavramları ve Genel Kabul Görmüş Denetim Standartları Ve Uluslararası Denetim Standartlarına uygun olması mesleki olarak vazgeçilmez ilkemiz olmalıdır. Bu nedenle özellikle “MAL VE HİZMET İADE” işlemine konu bir olayda 213 sayılı VUK’un 3. maddesinde yer alan “Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır.” düzenlemesini dikkate alarak KDV’sine konu bir işlemin iadeye konu edilmesinde iadeye konu işlemin dönemi, KDV oranı, KDV tevkifat oranı, KDV matrahı ve matrahta meydana gelen değişikliklerin bir bürün olarak değerlendirilmesi ve iadeye konu işlemde bu kapsamda KDV tevkifatı yapılıp yapılmayacağı yâda yapılacaksa hangi matrah ve hangi oran üzerinden yapılması gerektiği önem arz etmektedir.
Mustafa Bahadır ALTAŞ
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Kaynak:
- Gaziantepymmmo.org
- https://www.alomaliye.com/2021/11/08/kdv-tevkifatli-mal-ve-hizmet-alisinin-iadesinde-kdv-uygulamasi/
Yeniden Değerleme, VUK’ un Mükerrer 298/Ç ve Geçici 32. Maddeleri İle Geçici 31/7 Maddesi Karşılaştırmalı
Giriş
VUK’un geçici 31.maddesi kapsamında yeniden değerleme hususunu “Yeniden Değerleme (VUK Geçici 31. madde)” başlıklı yazımızda geniş olarak ele almıştık. Yazıyı kaleme aldığımız tarihten sonra 7338 Sayılı Kanunun 31.madesiyle VUK’un mükerrer 298.maddesine (Ç) fıkrası ilave edilerek enflasyon muhasebesinin uygulanmadığı dönemlerde yeniden değerleme müessesesi bilanço hesabı esasına göre defter tutan tam mükelleflerden dileyenler için kalıcı hale getirilmiştir.
Hatırlayacağınız üzere söz konusu yazımızda üzerinde durduğumuz hususlardan biri de “VUK’un değerleme hükümleri ile enflasyon muhasebesinin şartlarının yeniden gözden geçirilmesi ve/veya yeniden değerleme hükümlerinin enflasyon muhasebesiyle birlikte uygulanabilir hale getirilerek kalıcı ve vergisiz düzenleme yapılması” şeklindeydi. Bahse konu düzenlemeyle vergisiz yeniden değerleme yapma imkânı sağlasa da fondaki tutarın elden çıkarma aşamasında birikmiş amortismanın akıbetine tabi tutulacağı (satış kazancına ilave edileceği) hükmü düzenlemenin beklentileri tam olarak karşılamamasına neden olmuştur. Bahse konu enflasyon kaynaklı bu kâr gerçek olmayıp vergilendirilmemelidir.
7338 Sayılı Kanunun 52.maddesiyle ise VUK’a Geçici 32.madde eklenmiştir. Madde VUK’un mükerrer 298/Ç maddesi kapsamında yeniden değerlemeye ilişkin bir nevi geçiş hükümlerini içermekle birlikte mükerrer 298/Ç kapsamında yapılacak yeniden değerlemenin alternatif düzenlemesi değildir. Bu düzenlemeyle daha önce VUK’un geçici 31.maddesi kapsamında vergili olarak yeniden değerleme yapan mükelleflerle VUK’un mükerrer 298/Ç maddesi kapsamında ilk defa yeniden değerleme yapacak mükellefler arasında (özellikle finans/bankacılık/sigorta sektörü için) geçiş ve vergisel eşitlik sağlanmaya çalışıldığı anlaşılmakla birlikte uygulamanın oldukça karmaşık bir hale geldiğini söyleyebiliriz.
7338 Sayılı Kanunla gelen ve 01.01.2022 tarihinde yürürlüğe girecek olan son düzenlemelerin VUK’un geçici 31.maddesi kapsamındaki yeniden değerleme uygulamasına etkisi bulunmamaktadır. Ancak geçici 31.madde kapsamında yeniden değerleme yapılması yeniden değerleme oranını belirleme açısından son düzenlemelere etkisi olacağı kuşkusuzdur. Bugünkü yazımızın konusu VUK’un mükerrer 298.maddesine ilave edilen “Ç” fıkrası ile geçici 32.maddesi kapsamında yeniden değerleme uygulaması olup VUK’un geçici 31.maddesiyle de kıyaslama yapmayı ihmal etmeyeceğiz.
1-Yeniden Değerleme Kapsamındaki Mükellefler
VUK’un mükerrer 298/Ç maddesine göre kollektif, adî komandit ve adî şirketler dâhil olmak üzere tam mükellefiyete tabi ve bilanço esasına göre defter tutan gelir veya kurumlar vergisi mükellefleri yeniden değerleme yapabilirler. Hatırlanacağı üzere Geçici 31.maddede finans ve bankacılık sektöründe faaliyet gösterenler, sigorta ve reasürans şirketleri, emeklilik şirketleri ve emeklilik yatırım fonları kapsam dışı bırakılmıştı. VUK’un gerek mükerrer 298/Ç maddesinde gerekse geçici 32.maddesinde söz konusu kuruluşlar düzenleme kapmasında yeniden değerleme yapabilirler. Bu mükelleflere mükerrer 298/Ç maddesi kapsamında ilk defa yeniden değerleme yapmadan önce geçici 32.madde kapsamında değerleme yapma imkânı sağlanmış olup içeriği incelendiğinde bu hakların geçici 31.madde kapsamında sağlanan hakların bir benzeri olduğu anlaşılmaktadır.
2-Yeniden Değerle Yapamayacak Mükellefler
VUK’un mükerrer 298/Ç ve geçici 32.maddesine göre dar mükellefler, şartlara bakılmaksızın enflasyon düzeltmesi yapanlar (kuyumcular) ile kayıtlarını TL dışında başka bir para birimiyle tutmalarına izin verilenler yeniden değerleme yapamazlar. Aynı mükellef grubuna geçici 31.maddede de yeniden değerleme imkânı sağlanmamıştı.
3-Yeniden Değerlemeye Tabi Tutulabilecek İktisadi Kıymetler
VUK’un Mükerrer 298/Ç maddesine göre enflasyon düzeltmesi yapma şartlarının gerçekleşmediği hesap dönemlerinin sonu itibarıyla, bilançolarına dâhil bulunan amortismana tabi iktisadi kıymetlerini (bu niteliklerini korudukları müddetçe sat-kirala-geri al işlemine veya kira sertifikası ihracına konu edilenler hariç) yeniden değerlemeye tabi tutabilirler.
VUK’un geçici 31. ve geçici 32.maddelerinde taşınmaz ve amortismana tabi iktisadi kıymetlere değerleme imkânı sağlanmışken Mükerrer 298/Ç maddesinde sadece amortismana tabi iktisadi varlıklara yeniden değerleme imkânı sağlanmıştır. Boş arazi ve arsalar için mükerrer 298/Ç maddesi kapsamında yeniden değerleme yapılamazken geçici 31. ve geçici 32.Maddeye göre değerleme yapılabilecektir. Bu nedenden dolayı yazımızda mükerrer 298/Ç maddesinden bahsedilirken zaman zaman madde lafzından hareketle iktisadi kıymet ifadesi kullansak da esasında bu ifade ATİK’e işaret etmektedir.
4-Hangi hesap Döneminde/Tarihte Aktife Kayıtlı Kıymetler İçin Yeniden Değerleme Yapılabilir
Mükerrer 298/Ç maddesine göre değerlemeye tabi tutulacak ATİK enflasyon düzeltmesi yapma şartlarının gerçekleşmediği hesap dönemi sonu itibarıyla aktifte kayıtlı olmalı ancak hesap dönemi içinde aktife girmiş olmamalıdır. Daha anlaşılır bir ifadeyle hesap dönemi içinde aktife giren ATİK’ler için aktife girdiği hesap döneminde, yeniden değerleme yapılmaz.
Örneğin 31.12.2023 yılında enflasyon düzeltme şartlarının oluşmadığı ve mükellefin mükerrer 298/Ç maddesi kapsamında yeniden değerleme yapacağını varsaydığımızda yeniden değerleme yapılacak ATİK 31.12.2023 tarihi itibariyle aktifte kayıtlı olmalı ancak 2023 yılında iktisap edilmiş olmamalıdır.
Geçici 32.maddeye göre, mükerrer 298/Ç maddesi kapsamında yeniden değerleme yapılabilecek hesap döneminden önceki hesap döneminin sonu itibarıyla bilançolarda kayıtlı bulunan taşınmazlar ile ATİK’ler için değerleme yapılabilir (bu ifadeden zımnen de olsa boş arsalara mükerrer 298/Ç kapsamında yeniden değerleme yapılabileceği ya da geçici 32.madde kapsamında yeniden değerleme yapılamayacağı anlamı yüklenmemelidir). Kanunda bu tarihte bilançoya kayıtlı olan ancak mükerrer 298/Ç maddesine göre değerleme yapılacak dönem sonundan önce elden çıkarılmış iktisadi kıymetlerin durumuna ilişkin bir belirleme yapılmamıştır. Yukarıdaki örneğimize göre söz konusu iktisadi kıymetin Geçici 32.maddeye göre değerleme yapılabilmesi için 31.12.2022 tarihi itibariyle aktifte kayıtlı bulunması gerekli ve yeterlidir. Kanunun lafzı 31.12.2022 tarihinde aktifte yer alan ve 01.01.2023-31.12.2023 tarihleri aralığında elden çıkarılan iktisadi kıymetlerin geçici 32.madde kapsamında yeniden değerlemeye tabi tutulmasına müsaade etse de belirlemenin satış tarihine kadar değerleme yapılıp yapılmadığına göre yapılması gerektiği görüşündeyiz. Zira geçici 32.madde kapsamında yeniden değerleme yapmadan önce ilgili iktisadi kıymet elden çıkarılmışsa satışa ilişkin kazanç gelir tablosuna aktarılmış ve iktisadi kıymet kayıtlardan çıkarılmıştır. Bu hususun yayımlanarak yürürlüğe girecek tebliğde açıklanması gerekir.
Geçici 31.maddenin 7.fıkrasına göre fıkranın yürürlük tarihi olan 09.06.2021 tarihinde işletme aktiflerinde kayıtlı taşınmaz ve ATİK’ler için yeniden değerleme yapılabilir.
5- Yeniden Değerleme İçin Esas Alınacak Değer
VUK’un Mükerrer 298/Ç-2 maddesine göre yeniden değerlemede, ATİK’lerin ve bunlara ait amortismanların, bu Kanunda (VUK’da) yer alan değerleme hükümlerine göre tespit edilen ve değerlemenin yapılacağı hesap dönemi sonu itibarıyla yasal defter kayıtlarında yer alan değerleri dikkate alınır.
VUK’un Geçici 32/a maddesine göre ise yeniden değerlemede, taşınmazlar ile amortismana tabi diğer iktisadi kıymetlerin ve bunlara ait amortismanların, bu Kanunda (VUK’da) yer alan değerleme hükümlerine göre tespit edilen ve bu Kanunun mükerrer 298/Ç maddesi uyarınca ilk kez yeniden değerleme yapılacak hesap döneminden önceki hesap döneminin sonu itibarıyla yasal defter kayıtlarında yer alan değerleri dikkate alınır.
Geçici 31/7.maddeye göre ise iktisadi kıymetin 09.06.2021 tarihli aktifte kayıtlı değeri dikkate alınır. Bu değerin ise;
√ Daha önce enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş ancak geçici 31/1-6 maddesi kapsamında değerleme yapılmamışsa 31.12.2004 tarihli düzeltilmiş değeri,
√ Enflasyon düzeltmesi sonrasında iktisap edilmiş ve daha önce geçici 31/1-6 maddesi kapsamında değerlemeye tabi tutulmuşsa değerleme sonrası değeri,
olduğunu ifade edebiliriz.
Amortismanın herhangi bir yılda yapılmamış olması durumunda, yeniden değerlemeye esas alınacak tutar bu amortismanlar tam olarak ayrılmış varsayılarak belirlenir. Bu hüküm tüm yeniden değerleme düzenlemelerinde yer almaktadır.
6-Maliyet Bedeline Eklenen Kur Farkları ve Faizlerin Durumu
Mükerrer 298/Ç-1 maddesine göre ATİK’in maliyet bedellerine eklenmiş bulunan (iktisadi kıymetlerin aktifleştirildiği hesap dönemine ilişkin olanlar hariç) kur farkları ve kredi faizleri (bunlara isabet eden amortismanlar dâhil) yeniden değerleme kapsamına girmez. 7338 Sayılı Kanunun 27.maddesiyle VUK’un 262.maddesine maliyete zorunlu olarak ilave unsurlar belirlenmiştir. Bu durumda ATİK’lerin değerlemeye esas bedelleri;
√ 7338 Sayılı Kanunun 27.maddesinin yürürlük tarihi olan 26.10.2021 tarihine kadar VUK’un 262.maddesinin önceki hali ile 163 ve 334 Sıra No.lu VUKGT’leri,
√ Bu tarihten sonra ise maddenin yeni haline göre (ve yürürlüğe girecek tebliğe göre);
tespit edilecektir. Özetle maliyete ilave kur farkları/faizlerin ATİK’lerin aktife girdiği tarihte zorunlu/ihtiyari olup olmadığının tespiti gerekir.
Geçici 31.maddeye ilişkin yayımlanan 530 Sıra No.lu VUKGT’nin 6/3.maddesine göre zorunlu olan ya da olmayan ayrımı yapılmaksızın maliyet bedeline ilave edilen tüm kur farkı ve faiz giderleri değerlemeye tabi tutulabilmektedir. Geçici 32. maddenin “a” fıkrasından ise VUK’un değerleme hükümlerine atıf olup yine zorunlu olma/olmama ayrımı yapılmamıştır.
7-Yeniden Değerleme Oranı ve Yeniden Değerlenmiş İktisadi Kıymet ve Amortismanı
a-VUK’un mükerrer 298/Ç maddesine göre yeniden değerlemede esas alınacak oran:
√ Mükerrer 298/Ç maddesine göre değerlemede esas alınacak oran mükerrer 298/B maddesinde belirtilen orandır. Mezkur maddede yeniden değerleme oranının, yeniden değerleme yapılacak yılın Ekim ayında (Ekim ayı dahil) bir önceki yılın aynı dönemine göre DİE’nin (yeni adı TÜİK) TEFE’de meydana gelen ortalama fiyat artış oranı olduğu, bu oranın Maliye Bakanlığınca Resmî Gazete ile ilân edileceği belirtilmiştir. Ancak 298/C maddesinde vergi kanunlarında yer alan “toptan eşya fiyatları genel endeksi” ibaresinin “üretici fiyatları genel endeksi” ve “TEFE” ibaresinin “ÜFE” olarak uygulanacağı, 6527 Sayılı Kanunun 14.maddesinde ise “ÜFE” ye yapılan atıfların Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksine “Yİ-ÜFE” yapılmış sayılacağı hususu hüküm altına alınmıştır. Özetle oranın, yeniden değerleme yapılacak yılın Ekim ayında bir önceki yılın aynı ayına göre Yİ-ÜFE ‘de meydana gelen ortalama fiyat artışı oranı olduğunu ve Resmi Gazetede ilan edileceğini söyleyebiliriz.
√ Kendilerine özel hesap dönemi tayin olunan mükellefler için, özel hesap döneminin başladığı takvim yılına ait oran esas alınır.
√ Geçici vergi dönemleri itibarıyla yapılacak değerlemede esas alınacak yeniden değerleme oranı, bir önceki yılın Kasım ayından başlamak üzere; 3, 6 ve 9. aylarda bir önceki 3, 6 ve 9 aylık dönemlere göre TÜİK’in Yİ-ÜFE’de meydana gelen ortalama fiyat artış oranı esas alınmak suretiyle belirlenir.
b-VUK’un Geçici 32.maddesine göre yeniden değerlemede,
√ Daha önce enflasyon düzeltmesine tabi tutulan ve Geçici 31.madde kapsamında değerleme yapılmayan iktisadi varlıklar için Mükerrer 298/Ç maddesi kapsamında yapılacak yeniden değerlemenin ilgili olduğu hesap döneminden önceki hesap döneminin son ayına ilişkin Yİ-ÜFE değerinin, söz konusu bilançonun ait olduğu tarihi takip eden aya (2005 Ocak Ayı) ilişkin Yİ-ÜFE değerine (114,83) bölünmesi ile
√ Son Enflasyon düzeltmesi sonrasında (01.01.2005 Tarihi ve sonrasında) iktisap edilen ve daha önce Geçici 31.madde kapsamında değerleme yapılmayan iktisadi varlıklar için mükerrer 298/Ç maddesi kapsamında yapılacak yeniden değerlemenin ilgili olduğu hesap döneminden önceki hesap döneminin son ayına ilişkin Yİ-ÜFE değerinin, bunların iktisap edildiği ayı izleyen aya ilişkin Yİ-ÜFE değerine bölünmesi ile
√ Daha önce Kanunun geçici 31/1-6.maddesi kapsamında yeniden değerlemeye tabi tutulmuş ancak geçici 31/7.maddesine göre değerleme yapılmayan taşınmazlar ve amortismanları için, mükerrer 298/Ç maddesi kapsamında yapılacak yeniden değerlemenin ilgili olduğu hesap döneminden önceki hesap döneminin son ayına ilişkin Yİ-ÜFE değerinin, 2018 yılı Mayıs ayına ilişkin Yİ-ÜFE değerine (354,85) bölünmesi ile
√ Daha önce Kanunun Geçici 31/7.maddesine kapsamında yeniden değerlemeye tabi tutulan taşınmazlar ve amortismana tabi diğer iktisadi kıymetler ile bunların amortismanları için, mükerrer 298/Ç kapsamında yapılacak yeniden değerlemenin ilgili olduğu hesap döneminden önceki hesap döneminin son ayına ilişkin Yİ-ÜFE değerinin, 2021 yılı Haziran ayına ilişkin Yİ-ÜFE değerine (693,54) bölünmesi ile
bulunan oranlar dikkate alınır.
Değerlemeye ilişkin üç düzenlemeye göre de ilgili kıymetlerin değerlemeye esas değerlerinin/amortismanlarının yeniden değerleme oranı ile çarpılması suretiyle yeniden değerleme sonrası değerleri bulunur.
8-Yeniden Değerleme Farkı
Değer artışı, iktisadi kıymetlerin yeniden değerleme sonrası ve yeniden değerleme öncesi net bilanço aktif değerleri arasındaki farktır. Net bilanço aktif değeri (net defter değeri), iktisadi kıymetlerin bilançonun aktifinde yazılı değerlerinden, birikmiş amortismanların düşülmesi suretiyle bulunan değerdir. İktisadi kıymetler için amortismanın herhangi bir yılda yapılmamış olması durumunda söz konusu değer, bu amortismanlar tam olarak ayrılmış varsayılarak belirlenir. Bu husus mükerrer 298/Ç, geçici 31 ve geçici 32.maddelerinde aynıdır.
9- Özel Fon Hesabında Gösterim ve Sermayeye İlave-Başka Hesaba Devir
Yeniden değerleme neticesinde iktisadi kıymetlerin değerinde meydana gelen değer artışı, yeniden değerlemeye tabi tutulan iktisadi kıymetlerin her birine isabet eden değer artışı ayrıntılı olarak görünecek şekilde, bilançonun pasifinde özel bir fon hesabında gösterilir.
Pasifte özel bir fon hesabında gösterilen değer artışı tutarının, sermayeye ilave edilme dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen kısmı, bu işlemin yapıldığı dönem kazancı ile ilişkilendirilmeksizin bu dönemde gelir veya kurumlar vergisine tabi tutulur. Bu hüküm mükerrer 298/Ç, geçici 31 ve geçici 32.maddelerinde aynıdır. Mükerrer 298/Ç maddesine “Sermayeye eklenen değer artışları, ortaklar tarafından işletmeye ilave edilmiş kıymetler olarak kabul edilir. Bu işlemler kâr dağıtımı sayılmaz” hükmü ilave edilmiştir. Geçici 31 ve Geçici 32.maddelerde bu hüküm bulunmasa dahi söz konusu maddeler kapsamındaki değer artışlarının sermayeye ilavesinin kâr dağıtımı olarak addedilmeyeceği görüşündeyiz.
10-İktisadi Kıymetlerin Elden Çıkartılması
VUK’un mükerrer 298/Ç maddesindeki “yeniden değerlemeye tabi tutulan iktisadi kıymetlerin elden çıkarılması (satış, devir, işletmeden çekiş, tasfiye gibi) halinde, bunlara isabet eden pasifte özel bir fon hesabında gösterilen değer artışları aynen amortismanlar gibi muameleye tabi tutulur” hükmüne göre, Mükerrer 298/Ç madde kapsamında yapılan yeniden değerleme sonucu oluşan farkların ilgili ATİK’ler elden çıkarıldığında satış kârına ilave edileceği anlaşılmaktadır. Görüşümüze göre söz konusu değer artışı fonunun satıştan önce sermayeye ilave edilmesi hali ilgili fonun amortisman muamelesi görmesine engel olacaktır. Ancak yeniden değerlemeye ilişkin fonların bir kısmının sermayeye ilave edilmesi durumunda sermayeye ilave edilen kısmın hangi ATİK’le ilgili olduğu hususunun tereddüde mahal vermeyecek şekilde işlem tesis edilmelidir (Envanter kaydı, sabit kıymet listesi, sermaye artırımında talep edilen SMMM-YMM Raporu gibi).
VUK’un Geçici 31.ve Geçici 32.maddelerine göre ise yeniden değerlemeye tabi tutulan taşınmaz ve amortismana tabi diğer iktisadi kıymetlerin elden çıkarılması halinde, pasifte özel bir fon hesabında gösterilen değer artışları, kazancın tespitinde dikkate alınmaz.
Anlaşılacağı üzere yeniden değerleme yapılan iktisadi kıymetlerin elden çıkarılması halinde oluşan fonlar mükerrer 298/Ç maddesine göre kazanç olarak dikkate alınacakken Geçici 31 ve Geçici 32.maddeye göre kazanç olarak dikkate alınmayacaktır. Bu durumda fonun hangi kanun maddesinden kaynaklandığı hususuna muhasebe kayıtlarında, envanter defterinde/envanter-amortisman listelerinde yer verilmelidir. Her üç müessesenin kısmen de olsa vergi erteleme imkânı sağladığını düşünürsek genel olarak geçici 31.madde ile geçici 32.maddenin mükerrer 298/Ç maddesine göre daha uzun süreli vergi ertelemesine sebep olacağının tespiti zor olmayacaktır.
11-Yeniden Değerleme Sonrası Amortisman Ayırma
VUK’un bahse konu üç yeniden değerleme müessesesine (Mük.298/Ç, Geçici 31 ve Geçici 32) göre yeniden değerleme sonrasında bulunan değerler üzerinden amortisman ayrılır.
12-Beyanname, Ödeme ve Ödenen Verginin Gider Niteliği
VUK’un Mükerrer 298/Ç maddesine göre yapılan yeniden değerlemeye ilişkin beyan ve ödeme yükümlülüğü bulunmamaktadır. Ancak yayımlanarak yürürlüğe girecek tebliğde bildirim yükümlülüğü getirilebilir.
Geçici 32.madde kapsamında yapılan yeniden değerlemeye ilişkin;
√ İzleyen ayın sonuna kadar beyanname verilerek net değer artışı üzerinden %2 vergi hesaplanmalı,
√ Tahakkuk eden verginin ilk taksiti beyanname verme süresi içinde, izleyen taksitler beyanname verme süresini takip eden ikinci ve dördüncü ayda olmak üzere üç eşit taksitte ödenmelidir.
√ Ödenen vergi; GV/KV vergisinden mahsup edilemez, GV/KV matrahının tespitinde gider olarak kabul edilmez.
√ Beyanın zamanında yapılmaması ya da tahakkuk eden verginin süresinde ödenmemesi halinde bu madde hükümlerinden faydalanılamaz.
Geçici 32.maddeye ilişkin bu hükümler Geçici 31.maddenin bir benzeridir.
Her ne kadar VUK’un geçici 31 ve geçici 32.maddesi mükellefe %2’lik bir vergi yükü getirse de vergi ertelemesinin süresi açısından mükerrer 298/Ç maddesinden daha avantajlı olduğunu ancak bu avantajın enflasyon muhasebesi şartlarının oluştuğu döneme kadar devam ettiğini söyleyebiliriz.
13-Mükerrer 298/Ç Maddesine Göre Herhangi Bir Yıl Yeniden Değerleme Yapılmaması
Her yılın yeniden değerleme oranı ancak o yıla ait değerlemede nazara alınabilir. Yeniden değerlemenin herhangi bir yıl yapılmamasından veya değerleme oranının düşük uygulanmasından dolayı daha sonraki yıllarda geçmiş dönemlere ilişkin yeniden değerleme yapılamaz.
14-Enflasyon Muhasebesine İlişkin Şartların Oluşması
Hatırlanacağı üzere VUK’un 298/1-a maddesine göre; fiyat endeksindeki artışın, içinde bulunulan dönem dahil son üç hesap döneminde %100’den ve içinde bulunulan hesap döneminde %10’dan fazla olması halinde malî tablolar enflasyon düzeltmesine tâbi tutulur. Bu şartların oluşması halinde aşağıdaki gibi işlem yapılır.
Mükerrer 298/Ç maddesine göre yeniden değerleme yapılmaz. Ayrıca aşağıdaki hükümler uygulanır.
√ Yeniden değerleme değer artış fonu öz sermayeden düşülür.
√ Değer artış fonunun sermayeye ilavesi nedeniyle oluşan sermaye artışları sermaye artışı olarak dikkate alınmaz ve enflasyon düzeltmesine tabi tutulmaz.
√ Enflasyon düzeltmesine ilişkin şartların oluşmadığı ilk hesap döneminden itibaren, yeniden değerleme uygulamasına devam olunabilir.
√ Bu durumda iktisadi kıymetlerin yeniden değerlemesine esas değerler olarak, enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş son bilançoda yer alan değerler dikkate alınır.
√ Bu değerin tespitinde, iktisadi kıymetler için amortismanın herhangi bir yılda yapılmamış olması durumunda, bu amortismanlar tam olarak ayrılmış varsayılır.
√ Yeniden değerleme yapılan hesap döneminden sonra enflasyon düzeltmesi şartlarının yeniden oluşması durumunda, bu fıkra hükümlerine göre yeniden değerlemeye tabi tutulmuş olan iktisadi kıymetler ile bunlara ilişkin amortismanlar düzeltilmiş son değerleri dikkate alınarak enflasyon düzeltmesine tabi tutulur.
Geçici 32.madde kapsamında yeniden değerlemeye tabi tutulan taşınmazlar ve ATİK’lerin elden çıkarılmasından önce Mükerrer 298/Ç maddesi uyarınca yeniden değerleme yapılmadan enflasyon muhasebesi şartlarının oluşması halinde, oluşan değer artışı fonu özsermayeden düşülmek suretiyle enflasyon düzeltmesi yapılır.
Geçici 31.madde de yeniden değerlemeye tabi tutulan taşınmazların elden çıkarılmasından önce enflasyon muhasebesi şartlarının oluşması halinde değer artışı fonunun özsermayeden düşülerek enflasyon düzeltmesi yapılacağına dair hüküm bulunmaktadır.
Özetle enflasyon muhasebesi şartları oluşmuşsa eldeki iktisadi kıymetler yeniden değerleme işlemi öncesi değerlerine döndürülerek enflasyon düzeltmesi yapılacaktır. Özsermayede bu işlem çerçevesinde düzeltilecektir.
15-VUK’un Geçici 32.Maddesi Kapsamında Birden Çok Değerleme Yapılabilir mi
VUK’un geçici 32.maddesi kapsamında yeniden değerleme sadece bir kez, mükerrer 298/Ç maddesi uyarınca yapılacak yeniden değerleme öncesinde olmak üzere yapılabilir. Bu madde kapsamında yeniden değerleme yapmakla birlikte yeniden değerlemenin ilgili olduğu hesap döneminden sonraki hesap dönemi için mükerrer 298/Ç kapsamında yeniden değerleme yapmayan, daha sonraki dönemlerde mezkûr fıkra kapsamında yapacakları yeniden değerlemede tekrar bu madde kapsamında yeniden değerleme yapamazlar. Bu hükümden anlaşılacağı üzere geçici 32.madde kapsamında değerleme yapanlar mükerrer 298/Ç kapsamında değerleme yapmak zorunda değiller.
16-Diğer Bazı Hususlar
a-Mükerrer 298/Ç maddesine göre yeniden değerlemenin herhangi bir yılda yapılmaması durumunda, sonraki hesap dönemlerine ilişkin olarak bu fıkra kapsamında yeniden değerleme yapılabilir.
b- Gerek mükerrer 298/Ç maddesine, gerekse geçici 31.maddeye göre yeniden değerleme yapmak zorunlu değildir. VUK’un geçici 32.maddesinde, mükerrer 298/Ç maddesine göre yeniden değerleme yapmadan önce geçici 32.maddeye göre yeniden değerleme yapılabileceği ifade edildiğinden geçici 32.maddeye göre de değerleme yapmanın zorunlu olmadığı görüşündeyiz. Ancak mükellefler iktisadi kıymetlerini enflasyonun etkisine de dikkate alarak bilançolarında göstermek konusunda tercihte bulunmuşlarsa geçici 32.madde kapsamında yeniden değerleme yapmak durumundadırlar. Aksi takdirde iktisadi kıymete uygulanacak yeniden değerleme oranı değişeceğinden geçici 31.madde kapsamında yeniden değerleme ile mükerrer 298/Ç maddesi kapsamında yapılacak yeniden değerleme uygulamaları arasında kopukluk olacak ve enflasyon düzeltmesi zorunluluğu oluşuncaya kadar istenen amaca ulaşılamayacaktır. Anlaşılacağı üzere kısmen de olsa geçici 32.madde, geçici 31.maddenin alternatifi olabilecekken bu maddeler mükerrer 298/Ç maddesinin, mükerrer 298/Ç maddesi ise geçici 31 ve geçici 32.maddenin alternatifleri olamaz.
c-Geçici 31.madde kapsamında yapılacak yeniden değerlemede ihtiyarilik hakkı iktisadi kıymet bazında kullanılabilmekteydi. Ancak gerek geçici 32.madde gerekse mükerrer 298/Ç maddesi kapsamında yapılacak değerlemelerdeki ihtiyariliğin her bir iktisadi kıymet için ayrı ayrı kullanılıp kullanılamayacağına ilişkin belirlemenin yayımlanarak yürürlüğe girecek tebliğde yapılması muhtemeldir.
d-Geçici 31.madde kapsamında yeniden değerleme 31.12.2021 tarihine kadar yapılabilmekte geçici 32.madde ile mükerrer 298/Ç maddesi 01.01.2022 tarihinde yürürlüğe girmektedir. Farklı hükümler içerse de söz konusu düzenlemeler bir bakıma yeniden değerleme müessesinin devamlılığını sağlamıştır.
e-31.12.2004 Tarihinden sonra iktisap edilen arsa üzerine daha sonra bina yapılması halinde Geçici 31.maddeye göre arsanın iktisap edildiği tarih ile inşaat maliyetlerinin aktifleştirildiği tarihler için farklı yeniden değerleme oranları kullanılmaktaydı. Söz konusu durum için mükerrer 298/Ç maddesi ile Geçici 32.maddeye ilişkin henüz tebliğ yayımlanarak yürürlüğe girmediğinden bir belirleme yapılmamıştır.
f-Geçici 31.maddenin uygulamasına ilişkin 500 – 530 Sıra No.lu VUKGT’leri yayımlanarak yürürlüğe girmişken henüz Geçici 32.madde ile Mükerrer 298/Ç maddelerine ilişkin VUKGT’leri yayımlanmamıştır. Söz konusu maddeler 01.01.2022 tarihinde yürürlüğe gireceğinden yılbaşından önce bu tebliğlerin yayımlanmayacağı görüşündeyiz. İlgili tebliğler yayımlandığında uygulamaya ilişkin tereddütlerin önemli bir kısmı giderilmiş olacaktır. Geçici 32.madde hükümlerinin geçici 31.maddeye yakınlığı dikkate alındığında geçici 32.maddenin uygulamasına ilişkin tebliğin 530 Sıra No.lu VUKGT’nin bir benzeri olacağını söyleyebiliriz.
g-31.12.2022 tarihinde enflasyon düzeltmesine ilişkin şartlarının oluşmadığını varsaydığımızda mükellefler yeniden değerlemeye ilişkin olarak;
√ Önce VUK’un geçici 32.maddesi “Aralık 2021 / …-” dönemlerine ilişkin Yİ-ÜFE değerlerine göre bulunacak oranla daha sonra mükerrer 298/Ç maddesi kapsamında 2022 için yayımlanacak yeniden değerleme oranıyla (bu durumda daha sonraki dönemlerde geçici 32.madde kapsamında değerleme yapılamaz),
√ Sadece geçici 32.madde kapsamında “Aralık 2021 / …-” dönemlerine ilişkin Yİ-ÜFE değerlerine göre bulunacak oranla (bu durumda daha sonraki dönemlerde geçici 32.madde kapsamında değerleme yapılamaz),
√ Sadece mükerrer 298/Ç maddesi kapsamında 2022 için yayımlanacak yeniden değerleme oranıyla (bu durumda da daha sonraki dönemlerde geçici 32.madde kapsamında değerleme yapılamaz),
değerleme yapabileceklerdir. Anlaşılacağı üzere geçici 32.madde iktisadi kıymetlerin mükerrer 298/Ç maddesine göre yapılacak yeniden değerleme dönemi öncesine hitap etmekte ve değerleme işleminin kopukluğa uğramamasını sağlamakla birlikte bir kez uygulanabilir niteliktedir.
Ya da her iki madde kapsamında değerleme yapılmayabilir. Bu durumda enflasyon düzeltmesine ilişkin şartlar oluşmadığı dönem sonlarında gerek geçici 32.madde gerekse mükerrer 298/Ç maddesi kapsamında yeniden değerleme yapılabilir. Ancak ihtiyari olarak mükerrer 298/Ç maddesi kapsamında önceki dönemlerde yeniden değerleme yapılamamışsa sadece yeniden değerleme yapılacak döneme ilişkin yeniden değerleme oranı kullanılarak iktisadi kıymetlerin ve amortismanlarının yeni değerleri bulunur. Geçici 32.madde kapsamında yapılacak yeniden değerlemeye ilişkin ise ilk defa mükerrer 298/Ç kapsamında yeniden değerleme yapmadan önce bir kez yapılabileceğine dair sınırlama varken yeniden değerleme oranına ilişkin benzer bir sınırlama yoktur.
h-Sürekliliği olan bir uygulama olması nedeniyle mükerrer 298/Ç maddesine göre enflasyon düzeltme şartları oluşmamışsa geçici vergi dönemlerinde de yeniden değerleme yapılabilir ve her yeniden değerleme yapıldığında yeniden değerlenmiş değerler üzerinden amortisman ayrılır. Ancak gerek geçici 31.madde gerekse geçici 32.madde kapsamında ilgili iktisadi kıymetler sadece bir kez yeniden değerlemeye tabi tutularak geçici vergi dönemlerinde (Geçici 31.madde için 2021 1.dönem hariç) bu değerler üzerinden amortisman ayrılır.
Sonuç
Enflasyon düzeltmesine ilişkin şartlar oldukça ağır olduğundan iktisadi kıymetlerin enflasyona göre endekslenmiş tutarları üzerinden gösterilmesine ve bu tutarlar üzerinden amortisman ayrılmasına ilişkin VUK’un Geçici 31, Geçici 32 ve Mükerrer 298/Ç maddelerinde düzenlemeler yapılmıştır. Her ne kadar bazı kaynaklarda söz konusu düzenlemelerin temel amacının iktisadi kıymetlerin gerçek/rayiç/piyasa değerleriyle bilançoya yansıtılması olduğu ya da bu amaca hizmet etmesi gerektiğinden bahsedilse de ilgili kanun maddeleri incelendiğinde amacın iktisadi kıymetlerin, enflasyon hali dikkate alınarak bilançolara yansıtılması şeklinde olduğu anlaşılmaktadır. Esasında bu anlayış yeniden değerleme müesseselerinin özünde bir kazanç oluşturmadığı bu nedenle de değer artış farklarının vergilendirilmemesi gerektiği sonucunu doğurur. Mükerrer 298/Ç maddesinin yeniden değerleme aşamasına ilişkin hükümleri bu görüşle uyumlu olmakla birlikte yeniden değerlenmiş ATİK’lerin elden çıkarılması aşamasında fonun kazanca ilave edilmesine ilişkin hükmü bu görüşten oldukça uzaktır. Geçici 31. ve geçici 32.madde uygulamalarında ise iktisadi kıymetlerin elden çıkarılması halinde fondaki tutarın satış karıyla ilişkilendirilmemesi bu görüşle uyumluyken net değer artışının vergiye tabi tutulması yine bu görüşten uzak olduğunu söyleyebiliriz. Haliyle bu düzenlemelerin her biri ayrı ayrı değerlendirildiğinde enflasyon kaynaklı gerçek olmayan kârların vergilendirilmesinin önüne geçmediği görülmektedir.
İktisadi kıymetlerin net aktif değerlerinin gerçek değerlerle uyumlu olarak mali tablolarda gösterimi elbette işletme ilgililerine en doğru bilgiyi sağlar. Ancak gerçek değere ulaşma sorunu ve maliyeti bu uygulamayı oldukça güç hale getirmektedir. Aynı iktisadi kıymete aynı ölçütlerle dahi farklı değerleme şirketlerince yaptırılacak değerlemede bir birlerinden farklı değerlere ulaşılabileceği, bu farklı değerlerin ise vergilemede esas alınmasının mükellefler arasında adil olmayan sonuçlar doğuracağı, söz konusu uygulamanın belirgin hale getirilmesinin güçlüğü ve suiistimale açık olduğu, yasal düzenlemelerin ise bu sonuca müsaade etmesinin beklenemeyeceği hususları göz ardı edilmemelidir. Ayrıca iktisadi kıymetlerde enflasyon oranının çok üstünde değer artışları olabilir. Bu durumda ise ilgili iktisadi kıymetler elden çıkarıldığında enflasyondan arındırılmış kazancın vergilendirilmesi gerekir. Zira kâr gerçektir. Geçici 31 ve geçici 32.maddelerde bu amaca hizmet eden hükümler mevcuttur.
Söz konusu madde hükümleri incelendiğinde bir birlerinin devamı nitelikleri ve benzerlikleri bulunsa da yeniden değerleme yapabilecek mükellefler, yeniden değerlemeye tabi iktisadi kıymetler, yeniden değerleme oranları, maliyete ilavesi zorunlu olmayan faiz/kur farkları, beyan ve vergileme, fonun satış aşamasında dikkate alınması/alınmaması gibi hususlarda farklılıklar bulunmaktadır. Anlaşılacağı üzere yeniden değerleme müesseseleri/işlemleri oldukça çetrefilli bir hale gelmiştir. Bu nedenle yeniden değerlemeye ilişkin benzer ve farklı yönlerin aşağıdaki gibi bir tablo halinde gösteriminin konuyu daha anlaşılır hale getirebileceğini söyleyebiliriz.
Hükümler | VUK’un Geçici 31/7.Maddesi | VUK’un Geçici 32.Maddesi | VUK’un Mük.298/Ç Maddesi |
Yürürlük Tarihi | 9.06.2021 | 1.01.2022 | 1.01.2022 |
Zorunluluk | İhtiyari (530 Sıra No.lu VUKGT’ne göre ihtiyarilik her bir iktisadi kıymet için ayrı ayrı kullanılabilir) | İhtiyari (ihtiyariliğin sınırları muhtemelen tebliğde belirlenecek) | İhtiyari (ihtiyariliğin sınırları muhtemelen tebliğde belirlenecek) |
Yeniden değerleme yapabilecekler | Tam mükellefiyete tabi ve bilanço esasına göre defter tutan GV/KV mükellefleri | Tam mükellefiyete tabi ve bilanço esasına göre defter tutan GV/KV mükellefleri (finans ve bankacılık sektöründe faaliyet gösterenler, sigorta ve reasürans şirketleri, emeklilik şirketleri ve emeklilik yatırım fonları dahil) | Tam mükellefiyete tabi ve bilanço esasına göre defter tutan GV/KV mükellefleri (finans ve bankacılık sektöründe faaliyet gösterenler, sigorta ve reasürans şirketleri, emeklilik şirketleri ve emeklilik yatırım fonları dahil) |
Yeniden değerleme yapamayacaklar | Dar mükellefler, bilanço hesabına göre defter tutmayanlar, finans ve bankacılık sektöründe faaliyet gösterenler, sigorta ve reasürans şirketleri, emeklilik şirketleri ve emeklilik yatırım fonları, şartlar oluşmasa dahi enflasyon muhasebesi uygulayacak olanlar (kuyumcular), TL dışında para birimiyle defter tutanlar. | Dar mükellefler, bilanço hesabına göre defter tutmayanlar, şartlar oluşmasa dahi enflasyon muhasebesi uygulayacak olanlar (kuyumcular), TL dışında para birimiyle defter tutanlar. | Dar mükellefler, bilanço hesabına göre defter tutmayanlar, şartlar oluşmasa dahi enflasyon muhasebesi uygulayacak olanlar (kuyumcular), TL dışında para birimiyle defter tutanlar. |
Yeniden değerlemeye yapılacak iktisadi kıymetler |
Taşınmazlar ile amortismana tabi diğer iktisadi kıymetler
(Boş arazi ve arsalar dahil) |
Taşınmazlar ile amortismana tabi diğer iktisadi kıymetler
(Boş arazi ve arsalar dahil) |
Amortismana tabi iktisadi kıymetler (ATİK) |
Yeniden değerlemeye yapılamayacak iktisadi kıymetler | Sat-kirala-geri al işlemine veya kira sertifikası ihracına konu edilen taşınmaz ve iktisadi kıymetler. | Bu niteliklerini korudukları müddetçe sat-kirala-geri al işlemine veya kira sertifikası ihracına konu edilen taşınmaz ve iktisadi kıymetler. | Bu niteliklerini korudukları müddetçe sat-kirala-geri al işlemine veya kira sertifikası ihracına konu edilenler. Boş arazi ve arsalar amortismana tabi olmadığından değerleme yapılamaz. Yeniden değerleme yapılacak hesap dönemi içinde iktisap edilen ATİK’ler için değerleme yapılmaz. |
Esas alınacak aktifte bulunma tarihi/dönemi ve değeri | 9.06.2021 tarihinde aktifte kayıtlı değerler. | VUK’un mükerrer 298/Ç kapsamında ilk kez yeniden değerleme yapacakları hesap döneminden önceki hesap döneminin sonu itibariyle bilançodaki değerler. |
Değerlemenin yapılacağı hesap dönemi sonu itibarıyla yasal defter kayıtlarında yer alan değerleri dikkate alınır. |
Yeniden değerleme oranı | Mayıs 2021 Yİ-ÜFE değerinin enflasyon düzeltmesi yapılmış kıymetler için Ocak 2005 Yİ-ÜFE değerine – 2018 yılında değerleme yapılmışsa Mayıs 2018 Yİ- ÜFE değerine – 31.12.2004 tarihinden sonra aktife girmiş ve daha önce değerleme yapılmamışsa aktife girdiği ayı izleyen ayın Yİ-ÜFE değerine bölünmesi suretiyle bulunur. | VUK’un 298/Ç maddesi kapsamında yapılacak yeniden değerlemenin ilgili olduğu hesap döneminden önceki hesap döneminin son ayına ait Yİ-ÜFE değerinin 2004 yılında enflasyon düzeltmesi yapılmış kıymetler için Ocak 2005 Yİ-ÜFE değerine – daha önce değerleme yapılmışsa değerlemede dikkate alınan aydan bir sonraki ayın Yİ-ÜFE değerine – 31.12.2004 tarihinden sonra aktife girmiş ve daha önce değerleme yapılmamışsa aktife girdiği ayı izleyen ayın Yİ-ÜFE değerine bölünmesi suretiyle bulunur. |
VUK’un mükerrer 298/B maddesine atıf vardır. Bu maddeye yapılan atıflarla oranın yeniden değerleme yapılacak yılın Ekim ayında bir önceki yılın aynı ayına göre Yİ-ÜFE’de meydana gelen ortalama fiyat artışı oranıdır. Özel hesap dönemi tayin olunan mükellefler özel hesap döneminin başladığı takvim yılına ait oranı esas alır. Geçici vergi dönemleri itibarıyla yeniden değerleme oranı, bir önceki yılın Kasım ayından başlamak üzere; 3, 6 ve 9. aylarda bir önceki 3, 6 ve 9 aylık dönemlere göre TÜİK’in Yİ-ÜFE’de meydana gelen ortalama fiyat artış oranı esas alınmak suretiyle belirlenir. |
İktisadi kıymetin yeni değeri/amortismanı | Yeniden değerlemeye esas değer ile yeniden değerleme oranın çarpılmasıyla bulunur. | Yeniden değerlemeye esas değer ile yeniden değerleme oranın çarpılmasıyla bulunur. | Yeniden değerlemeye esas değer ile yeniden değerleme oranın çarpılmasıyla bulunur. |
İşletmenin arsa üzerine bina inşa etmesi durumunda arsa ve diğer maliyetler için kullanılacak yeniden değerleme oranı | Binaların yeniden değerleme sonrası değerlerinin hesaplanmasında, arsa payı için arsanın iktisap tarihine (arsa enflasyon düzeltmesi yapılmış en son bilanço tarihinden önce iktisap edilmiş ise enflasyon düzeltmesi yapılmış son bilanço tarihine) göre bulunacak yeniden değerleme oranı, diğer maliyet unsurları için ise binanın aktifleştirildiği tarihe göre bulunacak yeniden değerleme oranı dikkate alınacaktır. | Tebliğde belirleme yapılacağı beklenmektedir. | Tebliğde belirleme yapılacağı beklenmektedir. |
Önceki yılların herhangi birinde amortisman ayrılmamışsa hesaplama |
Yeniden değerlemeye esas alınacak tutar bu amortismanlar tam olarak ayrılmış varsayılarak belirlenir. |
Yeniden değerlemeye esas alınacak tutar bu amortismanlar tam olarak ayrılmış varsayılarak belirlenir. |
Yeniden değerlemeye esas alınacak tutar bu amortismanlar tam olarak ayrılmış varsayılarak belirlenir. |
Maliyete dahil kur farkı/faizler | Zorunlu olan olmayan ayrımı yapılmaksızın değerlemeye tabidir. | Yayımlanacak tebliğde ayrık hüküm bulunmadığı sürece zorunlu olan olmayan ayrımı yapılmaksızın değerlemeye tabidir. | VUK’un 262.maddesine göre zorunlu olarak maliyete ilave edilen tutar ve amortismanları değerlemeye dahildir. Bu durumda 7338 Sayılı Kanunla VUK’un 262.maddesinde yapılan değişikliğin yürürlük tarihi (26.10.2021) dikkate alınmalıdır. |
Yeniden değerleme sonrası amortisman ayırma |
Yeni değer üzerinden amortisman ayrılır. | Yeni değer üzerinden amortisman ayrılır. | Yeni değer üzerinden amortisman ayrılır. |
Değer artışlarının gösterimi | Bilançonun pasifinde özel bir fon hesabında gösterilir. MDV için 522 hesap Maddi Olmayan Duran Varlıklar için uygun bir hesap. |
Bilançonun pasifinde özel bir fon hesabında gösterilir. MDV için 522 hesap Maddi Olmayan Duran Varlıklar için uygun bir hesap. |
Bilançonun pasifinde özel bir fon hesabında gösterilir. MDV için 522 hesap Maddi Olmayan Duran Varlıklar için uygun bir hesap. |
Fonun sermayeye ilavesi-işletmeden çekilme | Sermayeye ilave edilebilir. Madde hükmünde olmasa dahi sermayeye ilave kar dağıtımı sayılmaz. | Sermayeye ilave edilebilir. Madde hükmünde olmasa dahi sermayeye ilave kar dağıtımı sayılmaz. | Sermayeye ilave edilebilir. Eklenen değer artışları, ortaklar tarafından işletmeye ilave edilmiş kıymetler olarak kabul edilir. Bu işlemler kâr dağıtımı sayılmaz. |
Sermayeye ilave dışında başka hesaba nakil / işletmeden çekme | Sermayeye ilave edilme dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen kısmı, bu işlemin yapıldığı dönem kazancı ile ilişkilendirilmeksizin bu dönemde gelir veya kurumlar vergisine tabi tutulur. | Sermayeye ilave edilme dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen kısmı, bu işlemin yapıldığı dönem kazancı ile ilişkilendirilmeksizin bu dönemde gelir veya kurumlar vergisine tabi tutulur. | Sermayeye ilave edilme dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen kısmı, bu işlemin yapıldığı dönem kazancı ile ilişkilendirilmeksizin bu dönemde gelir veya kurumlar vergisine tabi tutulur. |
İktisadi kıymetlerin elden çıkarılması | İktisadi kıymetlerin elden çıkarılması halinde, pasifte özel bir fon hesabında gösterilen değer artışları, kazancın tespitinde dikkate alınmaz. | İktisadi kıymetlerin elden çıkarılması halinde, pasifte özel bir fon hesabında gösterilen değer artışları, kazancın tespitinde dikkate alınmaz. | ATİK’lerin elden çıkarılması (satış, devir, işletmeden çekiş, tasfiye gibi) halinde, bunlara isabet eden pasifte özel bir fon hesabında gösterilen değer artışları aynen amortismanlar gibi muameleye tabi tutulur. Satılan ATİK’e ait olan ve satıştan önce sermayeye ilave edilen fonun akıbeti belirsiz olup tebliğde açıklanabilir. |
Enflasyon muhasebesi şartlarının oluşması halinde fonun akıbeti | Yeniden değerlemeye tabi tutulan iktisadi kıymetler elden çıkarılmadan önce enflasyon düzeltmesi yapılmasına ilişkin şartların oluşması halinde, değer artışı fonu özsermayeden düşülmek suretiyle enflasyon düzeltmesi yapılır. | Yeniden değerlemeye tabi tutulan iktisadi kıymetler elden çıkarılmadan önce Mükerrer 298/Ç madde uyarınca yeniden değerleme yapılmadan enflasyon düzeltmesi yapılmasına ilişkin şartların oluşması halinde, bu madde gereğince oluşan değer artışı fonu özsermayeden düşülmek suretiyle enflasyon düzeltmesi yapılır. | Öz sermaye kalemlerinin düzeltilmesinde y değer artış fonu öz sermayeden düşülür. Ayrıca sermayeye ilave nedeniyle oluşan sermaye artışları sermaye artışı olarak dikkate alınmaz ve enflasyon düzeltmesine tabi tutulmaz. |
Beyan | Değerleme yapılan ayı takip eden ayın sonuna kadar beyanname verilmeli. | Değerleme yapılan ayı takip eden ayın sonuna kadar beyanname verilmeli. | Beyan yükümlülüğü yok ancak tebliğle bildirim yükümlülüğü getirilebilir. |
Vergi | Değerleme sonrası net aktif değerinden değerleme öncesi net aktif değeri düşülerek vergi matrahı ve bu matrahın üzerinden %2 vergi hesaplanır. | Değerleme sonrası net aktif değerinden değerleme öncesi net aktif değeri düşülerek vergi matrahı ve bu matrahın üzerinden %2 vergi hesaplanır. | Vergisiz |
Verginin ödenmesi – niteliği | İlk taksiti beyanname verme süresi içinde, izleyen taksitler beyanname verme süresini takip eden ikinci ve dördüncü ayda olmak üzere üç eşit taksitte ödenir. Ödenen vergi GV/KVK’dan mahsup edilemez KKEG niteliğindedir. | İlk taksiti beyanname verme süresi içinde, izleyen taksitler beyanname verme süresini takip eden ikinci ve dördüncü ayda olmak üzere üç eşit taksitte ödenir. Ödenen vergi GV/KVK’dan mahsup edilemez KKEG niteliğindedir. |
Vergisiz |
Beyanın yapılmaması ve/veya verginin ödenmemesi | Beyanın zamanında yapılmaması ya da tahakkuk eden verginin süresinde ödenmemesi halinde bu madde hükümlerinden faydalanılamaz. | Beyanın zamanında yapılmaması ya da tahakkuk eden verginin süresinde ödenmemesi halinde bu madde hükümlerinden faydalanılamaz. | Vergisiz |
Hangi tarihe/döneme kadar yapılabilir – sürekli yapılabilir mi? | 31.12.2021 tarihine kadar yapılabilir. Haliyle sürekliliği yok. | VUK’un 298/Ç maddesi öncesi yeniden değerleme yapmadan öncesinde bir kez yapılabilir sonrasında yapılamaz.
Sürekliliği yok. |
Enflasyon düzeltmesi şartları oluşmayan dönemlerde yapılabilir. Şartların oluşması halinde enflasyon düzeltmesi yapılır. Enflasyon düzeltmesi şartlarının oluşmadığı dönemlerde tekrar yeniden değerleme yapılabilir.
Sürekliliği var. |
Geçici vergi dönemlerinde yeniden değerleme ve amortisman | Her bir iktisadi kıymet için bir kez yapılabilir.2021 1.dönem hariç geçici vergi dönemlerinde yeni değerler üzerinden amortisman ayrılır. | Bir kez yapılabilir. Yeniden değerleme yapılan hesap dönemi ve sonraki geçici vergi dönemlerinde yeni değerler üzerinden amortisman ayrılır. | Enflasyon düzeltme şartları oluşmamışsa geçici vergi dönemlerinde de yeniden değerleme yapılabilir ve her yeniden değerleme yapıldığında yeniden değerlenmiş değerler üzerinden amortisman ayrılır. |
Doğan ÇENGEL
Yeminli Mali Müşavir
Savaş UZUNSAKAL
Yeminli Mali Müşavir
Kaynakça
– 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu,
– 7338 Sayılı Kanun,
– 6527 Sayılı Kanun,
– 530 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Tebliği.
Vergi Usul Kanununda Değişiklikler Yapılıyor (Yeni Bir Torba Yasa)
Sahte fatura ve belge düzenleyerek vergi kaçıran ve kayıt dışılığın sürmesine neden olanlarla ilgili olarak çalışmalarda son aşamaya gelindi. Birbiriyle bağlantılı suç için ayrı ayrı uygulanan ceza ortadan kalkıyor. Yeni düzenleme ile uygulanan cezalar arttırılacak. Taslakla, alt limit cezanın 3 yıldan 5 yıla, üst limit cezanın ise 5 yıldan 8 yıla çıkarılması planlanıyor.
Sahte Fatura düzenleyen ve Vergi kaçıranlara verilecek cezaların yeniden düzenlenmesine ilişkin çalışma tamamlandı. Birbiriyle bağlantılı suç için ayrı ayrı uygulanan ceza ortadan kaldırılıyor. Zincirleme suç tanımı yapılarak, aynı işlemdeki her bir fatura ayrı ayrı değerlendirilmeyecek, tüm faturalar tek bir suç olarak değerlendirilecek, bu durumda da uygulanan cezalar arttırılacak. Kayıt dışılığı önlemek için elektronik fatura uygulama limiti düşürülecek. Sahte fatura uygulamasının en çok inşaat ve petrol sektöründe olduğu belirtiliyor.
SON AŞAMADA
Sahte fatura ve belge düzenleyerek vergi kaçıran ve kayıt dışılığın sürmesine neden olanlarla ilgili olarak geçen yıldan beri süren çalışmalar son aşamaya getirildi. Önümüzdeki ay, TBMM’nin gündemine gelmesi planlanan düzenlemeyle, daha önce hazırlanan taslak metinde değişikliklere gidildi. Amaç, sahte belge düzenlenmesini ortadan kaldıracak mekanizma kurmak olarak ifade edildi. İşte beklenen yeni düzenlemeler:
İŞTE DÜZENLEMELER
1. 5 bin liranın üzerinde düzenlenebilen elektronik fatura, 2 bin liraya kadar indirilecek. Böylece, yapılan ödemelerin büyük bölümü kayıt altına alınmış olacak. Uygulama Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın kararıyla yapılacak ve yasayla eş zamanlı olarak yürürlüğe konulacak. Düzenleme tüm ayrıntıları kapsayacağı için 15 maddelik bağımsız bir yasa olarak Meclis’in gündemine gelecek.
2. Teklife göre, zincirleme suç tanımı getirilecek. Birbiriyle bağlantılı suçlardan ayrı ayrı ceza verilmesi yerine tek ceza verilecek. Ancak bu ceza ağırlaştırılmış olacak.
3. Taslakla, alt limit cezanın 3 yıldan 5 yıla, üst limit cezanın ise 5 yıldan 8 yıla çıkarılması planlanıyor.
4. Ayrıca, sahte belge düzenleyenler ve geçmişte buna sık başvuranlardan yeni dönemde teminat istenecek. Bu teminatın ayrıntıları belirlenecek ve teminat vermeyenler belge düzenleyemeyecek.
5. Uzlaşma mekanizması da bazı değişikliklerle devam edecek. Borcunun yüzde 50’sini yatırmayı kabul edenin cezası, yüzde 50 oranında indirilecek. Ancak uzlaşma mekanizmasının uygulanabilmesi için kişinin sahte belge düzenlemesi toplam işleminde yüzde 20’yi geçmemesi gerekecek. Aksi durumda, bu kişilerde uzlaşmaya oturulmayacak.
MEVCUT DÜZENLEME NE DİYOR?
Mevcut yasanın Vergi Usul Kanunu’nun ‘Kaçakçılık Suçları ve Cezaları’ başlıklı 359. maddesi, bir takvim yılı içinde vergi kanunlarına göre tutulması gereken defter ve kayıtlarda, hesap ve muhasebe hileleri yapanlar, ilgisi olmayan kişiler üzerine hesap açan veya defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydedenler, bunları tahrif eden, gizleyen, yanıltıcı belge düzenleyenler hakkında 18 aydan 3 yıla kadar hapis cezası verilmesini öngörüyor. Madde, ‘defter sayfaları, kayıt ve belgeleri yok eden veya bunların yerine yenisini koyan, asıl veya suretlerini sahte olarak düzenleyip kullananları ise 3 ila 5 yıl arasında hapis cezasını’ hükme bağlıyor. Burada, her bir takvim yılı için ayrı ayrı ceza verilmesi gerekiyor.
CEZALAR 'AĞIR' ELEŞTİRİSİ
Sık sık sosyal medyadan sesini duyurmaya çalışan ve kendilerini VUK 359. madde mağduru olarak tanımlayan kişiler, bu madde nedeniyle birçok kişinin hala cezaevinde olduğuna dikkat çekiyor. Verilen cezaların çok ağır olması nedeniyle COVID-19 iznine dahi birçok mahkumun ayrılamadığını belirten mağdurlar, kendilerine verilen bu cezaların cinayet ve terör suçlularından dahi fazla olduğunu, bu yasanın TCK’nun en acımasız yasası olduğunu belirtiyor ve yasanın gözden geçirilmesini talep ediyor. Hürriyet Gazetesi
Gider Pusulasında Bildiğinizi Unutun
7338 Sayılı Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla VUK. Md. 234’de “Gider Pusulası” ile ilgili olarak önemli bazı değişiklikler yapılmıştır.
1) Gider Pusulası Sadece Vergiden Muaf Esnaftan Değil, Belge Düzenleme Mecburiyeti Olmayan Kişilerden Yapılan Mal ya da Hizmet Alımları İçin de Düzenlenmelidir.
Bilindiği üzere geçmiş uygulamada gerçek usulde vergilendirilen mükellefler tarafından belge düzenleme mecburiyeti ve vergiden muaf esnaf kapsamında olmayan kişilerden yapılan mal ve hizmet alımları için Maliye Bakanlığınca gider pusulası düzenlenmesi gerektiği ileri sürülmekte ve düzenlemeyen mükelleflere özel usulsüzlük cezası uygulanmakta, mükellef tarafından da bu ceza dava konusu yapılmakta Danıştay’ın müstakar hale gelen kararlarına göre de cezalar iptal edilmekteydi.
7338 Sayılı Kanunla, belge düzenleme mecburiyeti olmayan kişilerden yapılan mal ve mal ve hizmet alımları için gider pusulası düzenleme mecburiyeti getirilmiştir. Bundan böyle gider pusulası düzenlenmesi için mal ya da hizmet alınan kişinin vergiden muaf esnaf kapsamında olması gerekmemektedir. Belge düzenleme mecburiyeti olmayan kişi olması yeterlidir.
Bu nedenle özellikle gerçek usulde vergilendirilen mükellefler tarafından belge düzenleme mecburiyeti olmayan kişilerden yapılan taşıt ve taşınmaz alımlarında ve müteahhitlerin yapmış olduğu arsa karşılığı inşaat işlerinde bu kişilerden müteahhide intikal eden arsalar için gider pusulası düzenleme mecburiyeti doğmaktadır.
2) Gider Pusulası Yedi Gün İçinde Düzenlemesi Gerekmektedir.
Yine eski düzenlemelerde gider pusulasının düzenlenmesi için herhangi bir süre öngörülmemişti. Bu durum ise gider pusulasının ödemenin yapıldığı tarihte mi, yoksa malın teslim edildiği ya da hizmetin ifasının tamamlandığı tarihte mi düzenlenmesi gerektiği hususunda belirsizliklere neden olmaktaydı. 7338 Sayılı Kanunda yapılan düzenleme ile bundan böyle vergiden muaf kapsamında olmamakla birlikte belge düzenleme mecburiyeti olmayan kişilerden yapılan alımlar için “malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde gider pusulası düzenlemesi gerekmektedir.
3) Hangi Belgeler Gider Pusulası Yerine Kabul Edilmektedir.
7338 Sayılı Kanunla aşağıdaki belgeler gider pusulası olarak kabul edilmiştir. Bu belgelerin varlığı halinde gider pusulasının düzenlenmesi gerekmemektedir.
a) Malın veya hizmetin bedelinin, 7 günlük süre süre içerisinde satıcıya; banka, yetkilendirilmiş ödeme kuruluşları veya PTT aracılığıyla ödenmesi halinde, bu kurumlarca düzenlenen belgelerin,
b) Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında satın alınan malların gider pusulası düzenlemek zorunda olanlara iade edilmesinde, iade edilecek tutarların, banka, yetkilendirilmiş ödeme kuruluşları veya PTT aracılığıyla iadesinde bu kurumlarca düzenlenen belgelerin,
c) Belge düzenleme zorunluluğu bulunmayan kamu kurum ve kuruluşlarının, tabi oldukları ilgili mevzuat dâhilinde, yaptıkları işler veya sattıkları mallar için düzenledikleri belgelerin, gider pusulası yerine geçeceği kabul edilmiştir.
7338 sayılı Kanun’la yapılan bir başka değişiklikle de gider pusulası düzenleme zorunluluğuna uyulmadığı veya süre koşuluna uyulmadığı için hiç düzenlenmemiş sayıldığı haller de özel usulsüzlük cezasını gerektiren fiiller arasına alınmış ve gider pusulasını düzenlemek ve almak zorunda olanların her birine, her bir belge için belgede olması gereken tutarın %10’u oranında ceza ihdas edilmiştir. Ancak bu ceza, her bir belge bazında "2021 yılı için" 380 liradan az olamayacak, bir takvim yılı içinde bu sebeple kesilecek ceza toplamı da 2021 yılı için 190.000 lirayı aşamayacaktır.
Gider pusulasında yapılan bu değişiklikler 1.11.2021 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Kaynak,
- 7338 Sayılı Yasa
- Vergi Atölyesi
- Bumin Doğrusöz https://www.ozdogrular.com.tr/v1/component/k2/item/7156-gider-pusulas%C4%B1nda-yeni-d%C3%BCzen
İşbaşı Eğitiminde Yeni Bir Dönem
Geçen hafta İşbaşı Eğitim Programı’nda yeni bir döneme girildi ve yeni istihdam taahhüdü kapsamında başvurular alınmaya ve programlar açılmaya başlandı...
İŞKUR’un son yıllarda uyguladığı çok önemli bir program var. İşbaşı Eğitim Programı işsizliğin önlenmesinde çok önemli bir rol üstleniyor. Özellikle çalışma yaşına gelmiş gençlerimizin iş yaşamına girmede ilk adımı atmaları bu programla mümkün olabiliyor.
Programa dahil edilen gençler istihdam edilme fırsatını yakaladıkları gibi aynı zamanda işe girerken hep sorulan “deneyiminiz var mı?” sorusunu da bu program sayesinde olumlu olarak cevaplıyorlar. İşbaşı Eğitim Programı son haftalarda İŞKUR’un bu konuda yeni bir düzenleme yapılacak olması nedeniyle durdurulmuştu. Geçtiğimiz hafta içerisinde İşbaşı Eğitim Programı’nda yeni bir döneme girildi ve yeni istihdam taahhüdü kapsamında başvurular alınmaya programlar açılmaya başlandı.
Özellikleri neler?
İşbaşı Eğitim Programı hem iş arayanlar hem de işverenler açısından kazan-kazan formülünün devreye sokulduğu bir sistem. Bu programları İŞKUR organize ediyor. İşyerleri program açmak için İŞKUR’dan talepte bulunuyor.
Talepleri uygun görülürse, işyerlerine mevcut istihdamlarının yüzde 10’una kadar işbaşı eğitim programı katılımcısı alma hakkı tanınıyor. İşyerleri bu kapsamda en az 3 ay süreyle tanınan kontenjan dahilinde İŞKUR katılımcılarını eğitim içerikli olarak çalıştırıyor. Bu sürenin tamamlanmasından sonra, işyerlerinin bu kişilerin en az yüzde 50’sini olmak üzere, yine en az program süresi kadar istihdam etmeleri gerekiyor. Bu sayede katılımcılar hem işgücü piyasasına girerek deneyim kazanıyor hem de işyerleri ileride istihdam edecekleri işgücünü yerinde görerek tanıma fırsatını yakalamış oluyor.
Programların süresi
Bu programlara giren işgücü hem bu sürede İŞKUR’dan mali destek alıyor hem de kısa vadeli sigorta kolları ve Genel Sağlık Sigortası primlerini devlet ödüyor. İşverenler de istihdam edecekleri kişileri daha bilinçli seçerek avantaj yakaladıkları gibi, bu eğitim dönemindeki maliyetlere de katlanmak zorunda kalmıyor.
İşbaşı Eğitim Programı, bilişim ve imalat sektörlerindeki işyeri ve mesleklerde en fazla 6 ay, diğer sektörlerde ise en fazla 3 ay uygulanabiliyor.
Siber güvenlik, bulut bilişim, oyun geliştirme uzmanı ve kodlama gibi gelecekte çok önemli hale gelecek olan, özel uzmanlık gerektirecek faaliyetlerde, program süresi 18-29 yaş arası gençler için en fazla 9 ay olarak uygulanabiliyor. İşbaşı eğitim programlarında çalışılan sürenin hesabında kanuni haftalık süresi esas alınıyor. Buna göre, programlar günde en az 5 en fazla 8 saat olmak üzere ve haftada 6 günü aşmamak kaydıyla haftalık kanuni 45 saati geçmeyecek şekilde planlanabiliyor.
Kimler katılabiliyor?
İŞKUR’un açıkladığı koşulları sağlayanlar programdan yararlanabiliyor:
- Kuruma kayıtlı işsiz olmak,
- 15 yaşını tamamlamış olmak,
- İşverenin birinci veya ikinci dereceden kan hısmı veya eşi olmamak,
- Emekli olmamak,
- Programın başlama tarihinden önceki üç aylık dönemde programa başvuru yapan işverenin çalışanı olmamak,
- Program başlangıcından önceki son 1 ayda uzun vadeli sigorta kollarına ait primi yatırılmamış olmak,
- İş ve meslek danışmanlığı hizmetlerinden faydalanmış olmak.
Öğrenciler, isteğe bağlı sigortalı olanlar ve tarımsal faaliyetlerde bulunanlar da bu programlara katılabiliyorlar.
İŞKUR karşılıyor
Programdan katılımcılara maddi destekler İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanıyor. Bu bağlamda karşılanan giderler aşağıdaki gibi sıralanıyor:
- Katılımcı zaruri gideri (Günlük 108.68 TL, öğrenciler için 81.51 TL, işsizlik ödeneği alanlar için 54.34 TL)
- İş Kazası ve Meslek Hastalığı Sigortası Primi ve Genel Sağlık Sigortası Prim Giderleri
Bir başka husus da kadın katılımcılara yönelik. Buna göre; sanayi sektöründeki mesleklerde düzenlenecek işbaşı eğitim programlarına katılan kadınların bakmakla yükümlü oldukları 2-5 yaş arası çocukları için aylık 400 TL bakım desteği program süresince karşılanıyor.
İstihdam yükümlülüğü için süre uzadı
İŞKUR’un geçtiğimiz haftalarda hem programa ilişkin revizeler yapmak hem de başvuru prosedürünü kolaylaştırmak amacıyla İşbaşı Eğitim Programı başvurularını durdurması söz konusu olmuştu. Durdurma sonrası İŞKUR istihdam yükümlülüğü ile ilgili yeni bir düzenlemeyi hayata geçirdi.
Buna göre 5 Kasım 2021 ve sonrasında başlayacak programlarda istihdam yükümlülüğü 60 günden az olmamak üzere en az iki katına çıkarılmış oldu. Böylelikle programın katılımcıları daha uzun süre istihdamda tutması hedefleniyor.
Böylelikle işverenlerin programa ilişkin endişeleri de ortadan kaldırılmış oldu. Başvuru sürecine ilişkin olarak da yenilikler önümüzdeki günlerde hayata geçirilecektir. Cem Kılıç
https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/cem-kilic/isbasi-egitiminde-yeni-bir-donem-6636910?sessionid=3
Amortismanların Yeniden Değerlendirilmesi
Tam mükellefiyete tabi ve bilanço esasına göre defter tutan gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri (kollektif, adi komandit, ve adi şirketler dahil olup, (A) fıkrasının (9) numaralı bendi kapsamında söz konusu fıkranın (1) numaralı bendinde yer alan şartlara bakılmaksızın enflasyon düzeltmesi yapanlar ile kayıtlarını Türk para birimi dışında başka bir para birimiyle tutmalarına izin verilenler hariç), (A) fıkrasında yer alan enflasyon düzelmesi yapma şartlarının gerçekleşmediği hesap dönemlerinin sonu itibarıyla, bilançolarına dahil bulunan amortismana tabi iktisadi kıymetlerini (bu niteliklerini korudukları müddetçe sat-kirala-geri al işlemine veya kira sertifikası ihracına konu edilenler hariç) ve bunlar üzerinden ayrılmış olup bilançolarının pasifinde gösterilen amortismanları aşağıda belirtilen şartlar doğrultusunda yeniden değerleyebilirler (*). Şöyle ki;
- İktisadi kıymetlerin maliyet bedellerine eklenmiş bulunan (iktisadi kıymetlerin aktifleştirildiği hesap dönemine ilişkin olanlar hariç) kur farkları ve kredi faizleri (bunlara isabet eden amortismanlar dahil) yeniden değerleme kapsamına girmez.
- Yeniden değerlemede, iktisadi kıymetlerin ve bunlara ait amortismanların, bu Kanunda (Vergi Usul Kanunu) yer alan değerleme hükümlerine göre tespit edilen ve değerlemenin yapılacağı hesap dönemi sonu itibarıyla yasal defter kayıtlarında yer alan değerleri dikkate alınır. Amortismanın herhangi bir yılda yapılmamış olması durumunda, yeniden değerlemeye esas alınacak tutar bu amortismanlar tam olarak ayrılmış varsayılarak belirlenir.
- İktisadi kıymetlerin (2) numaralı bende göre tespit edilen değerleri ve bunlara ilişkin amortismanların, yeniden değerlemenin yapılacağı yıla ait olan yeniden değerleme oranı ile çarpılması suretiyle yeniden değerleme sonrası değerleri bulunur.
Yapılacak değerlemede yeniden değerleme oranı olarak (B) fıkrasında belirtilen oran dikkate alınır. Kendilerine özel hesap dönemi tayin olunan mükellefler için özel hesap döneminin başladığı takvim yılına ait oran esas alınır.
Geçici vergi dönemleri itibarıyla yapılacak değerlemede esas alınacak yeniden değerleme oranı, bir önceki yılın Kasım ayından başlamak üzere 3, 6 ve 9’uncu aylarda bir önceki 3, 6 ve 9 aylık dönemlere göre Türkiye İstatistik Kurumu’nun Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi’nde meydana gelen ortalama fiyat artış oranı esas alınmak suretiyle belirlenmektedir.
- Yeniden değerleme neticesinde iktisadi kıymetlerin değerinde meydana gelen değer artışı, yeniden değerlemeye tabi tutulan iktisadi kıymetlerin her birine isabet eden değer artışı ayrıntılı olarak görünecek şekilde, bilançonun pasifinde özel bir fon hesabında gösterilir. Değer artışı, iktisadi kıymetlerin yeniden değerleme sonrası ve yeniden değerleme öncesi net bilanço aktif değerleri arasındaki farktır. Net bilanço aktif değeri, iktisadi kıymetlerin bilançonun aktifinde yazılı değerlerinden, pasifte yazılı amortismanların tenzili suretiyle bulunan değeri ifade eder. İktisadi kıymetler için amortismanın herhangi bir yılda yapılmamış olması durumunda söz konusu değer, bu amortismanlar tam olarak ayrılmış varsayılarak belirlenir.
- İktisadi kıymetlerini bu fıkra kapsamında yeniden değerlemeye tabi tutan mükellefler bu kıymetlerini, yeniden değerleme sonrasında bulunan değerleri üzerinden amortismana tabi tutmaya devam ederler. Yeniden değerlemeye tabi tutulanların her birine isabet eden değer artışları ile bunların hesap şekilleri amortisman kayıtlarında ayrıntılı olarak gösterilir.
- Pasifte özel bir fon hesabında gösterilen değer artışı tutarının, sermayeye ilave edilme dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen kısmı, bu işlemin yapıldığı dönem kazancı ile ilişkilendirilmeksizin bu dönemde gelir veya kurumlar vergisine tabi tutulur. Sermayeye eklenen değer artışları, ortaklar tarafından işletmeye ilave edilmiş kıymetler olarak kabul edilir. Bu işlemler kar dağıtımı sayılmaz.
- Yeniden değerlemeye tabi tutulan iktisadi kıymetlerin elden çıkarılması (satış, devir, işletmeden çekiş, tasfiye gibi) halinde, bunlara isabet eden pasifte özel bir fon hesabında gösterilen değer artışları aynen amortismanlar gibi muameleye tabi tutulur.
- Her yılın yeniden değerleme oranı ancak o yıla ait değerlemede nazara alınabilir. Yeniden değerlemenin herhangi bir yıl yapılmamasından veya değerleme oranının düşük uygulanmasından dolayı daha sonraki yıllarda geçmiş dönemlere ilişkin yeniden değerleme yapılamaz.
- Hesap dönemi içinde aktife giren iktisadi kıymetler için aktife girdiği hesap döneminde, yeniden değerleme yapılmaz.
- Yeniden değerlemeye tabi tutulan iktisadi kıymetlerin elden çıkarılmasından önce (A) fıkrasında belirtilen enflasyon düzeltmesi yapılmasına ilişkin şartların oluşması halinde, anılan fıkranın (7) numaralı bendi uyarınca enflasyon düzeltmesi yapılır. Söz konusu bent gereği öz sermaye kalemlerinin düzeltilmesinde bu madde kapsamındaki yeniden değerleme değer artış fonu öz sermayeden düşülür. Ayrıca mezkur değer artış fonunun sermayeye ilavesi nedeniyle oluşan sermaye artışları sermaye artışı olarak dikkate alınmaz ve enflasyon düzeltmesine tabi tutulmaz.
- (A) fıkrası uyarınca enflasyon düzeltmesine ilişkin şartların oluştuğu dönemlerde, bu fıkra uyarınca yeniden değerleme yapılmaz. Anılan fıkrada belirtilen enflasyon düzeltmesine ilişkin şartların oluşmadığı ilk hesap döneminden itibaren, bu fıkra hükümleri uyarınca yeniden değerleme uygulamasına devam olunabilir. Bu durumda iktisadi kıymetlerin yeniden değerlemesine esas değerler olarak, enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş son bilançoda yer alan değerler dikkate alınır. Bu değerin tespitinde, iktisadi kıymetler için amortismanın herhangi bir yılda yapılmamış olması durumunda, bu amortismanlar tam olarak ayrılmış varsayılır.
- Bu fıkra kapsamında yeniden değerleme yapılan hesap döneminden sonra (A) fıkrası uyarınca enflasyon düzeltmesi şartlarının yeniden oluşması durumunda, bu fıkra hükümlerine göre yeniden değerlemeye tabi tutulmuş olan iktisadi kıymetler ile bunlara ilişkin amortismanlar düzeltilmiş son değerleri dikkate alınarak enflasyon düzeltmesine tabi tutulur.
- Yeniden değerlemenin herhangi bir yılda yapılmaması durumunda, sonraki hesap dönemlerine ilişkin olarak bu fıkra kapsamında yeniden değerleme yapılabilir.
- Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilidir. Veysi Seviğ
(*) Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Md: 31/Ç
https://www.dunya.com/kose-yazisi/amortismanlarin-yeniden-degerlendirilmesi/638987
Enflasyon Ve Vergi (Enflasyon Düzeltmesi vs. Yeniden Değerleme)
Geçen hafta Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Ekim 2021 dönemine ilişkin enflasyon verilerini açıkladı. TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarının gerçeği yansıtmadığına yönelik ciddi eleştiriler bulunmakta. Vatandaşın hissettiği enflasyonla TÜİK’in istatistiklerinin uyuşmadığı ortada, ancak bu tartışmayı bir kenara bırakıp bugün enflasyon rakamlarının vergi dünyamızdaki etkilerine odaklanacağım.
Konunun teknik detaylarına girmeden önce TÜİK’in Ekim 2021 dönemine ilişkin açıkladığı yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) rakamlarını aşağıda özetliyorum. Söz konusu tablo incelendiğinde enflasyon rakamlarının yükselişe geçtiği görülmektedir. 2002 yılından sonra ilk defa bu kadar yüksek Yİ-ÜFE rakamlarıyla karşı karşıya kaldığımız gibi TÜFE ile Yİ-ÜFE arasındaki fark da tıpkı 1994, 2001 krizlerinde olduğu gibi tarihi zirveleri zorlamaktadır.
Ekim 2021 Endeksi (2003 =100) |
780.45 |
Bir önceki aya göre değişim oranı (%) |
5.24 |
Bir önceki yılın Aralık ayına göre değişim oranı (%) |
37.34 |
Yıllık değişim (bir önceki yılın aynı ayına göre değişim) (%) |
46.31 |
On iki aylık ortalamalara göre değişim oranı (%) |
36.20 |
TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarının (Yİ-ÜFE) vergi uygulamalarında iki önemli etkisi bulunmaktadır. İlk etki, Vergi Usul Kanunu (VUK)’nun mükerrer 298/B maddesi uyarınca yeniden değerleme oranının belirlenmesidir. Söz konusu madde uyarınca, yeniden değerleme oranı yeniden değerleme yapılacak yılın Ekim ayında (Ekim ayı dahil) bir önceki yılın aynı dönemine göre meydana gelen ortalama fiyat artış oranıdır (Yukarıdaki tablodaki on iki aylık ortalamalara göre değişim oranı). Bu tanım uyarınca, 2022 yılında uygulanacak olan yeniden değerleme oranı %36 olacaktır. Ancak bu oranın uygulanması için Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın oranı bir genel tebliğ ile Resmi Gazete’de ilan etmesi gerekmektedir.
VUK’un mükerrer 414. maddesi uyarınca, VUK’ta yer alan maktu hadler ile asgari ve azami miktarları belirtilmiş olan para ile ödenecek ceza miktarları, her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak belirlenen yeniden değerleme oranında artırılmak suretiyle uygulanır. Cumhurbaşkanı, bu suretle tespit edilen had ve miktarları yarısına kadar artırmaya veya indirmeye yetkilidir. Benzer bir hüküm Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nun 10. maddesinde de bulunmaktadır.
Beyana dayanmayan birçok mali yükümlülük yeniden değerleme oranı ile otomatik olarak artmaktadır. Maktu damga vergileri ve harçlar, idari para cezaları, emlak vergisi, değerli konut vergisi, çevre temizlik vergisi, motorlu taşıtlar vergisi, değerli kağıt bedelleri gibi yükümlülükler bu nevidendir. Bu nedenle, yüksek bir yeniden değerleme oranı önümüzdeki yıl daha fazla vergi ödenmesi anlamına gelmektedir. Yeniden değerleme oranı, vergi kanunları başta olmak üzere çeşitli kanunlarda yer alan parasal değerlerin de otomatik olarak güncellenmesine hizmet eder. Ayrıca, vergi kanunlarında yer alan birçok istisnanın sınırı veya giderleştirilmesine izin verilen tutarlar da yeniden değerleme oranıyla güncellenmektedir. Örneğin, vergiden muaf esnaf sınırı, gayrimenkul sermaye iratlarında, çalışanlara sağlanan yemek ve yol yardımında gelir vergisi istisnası sınırı, engellilere yönelik indirim, binek otomobili giderlerinden kazançtan indirimi kabul edilen amortisman, ÖTV, KDV tutarı, basit usule tabi olmanın şartları, gelir vergisinden istisna değer artış kazanç ve arızi kazanç tutarı, gelir vergisi tarife dilimleri, vergiye uyumlu mükelleflere yönelik vergi indiriminin üst sınırı, damga vergisi üst sınırı, veraset ve intikal vergisi tarifesi ile istisna tutarları her yıl yeniden değerleme oranı dikkate alınarak belirlenmektedir.
Açıklanan enflasyon rakamlarının vergi uygulamasında ikinci etkisi ise enflasyon düzeltmesi veya yeniden değerleme yapılmasıdır. Vergisel amaçla hazırlanan bilançoda yer alan kalemler genellikle tarihi maliyetler üzerinden gösterilir. Yüksek enflasyonun bilanço üzerindeki olumsuz etkilerini gidermek için eskiden uygulanan yeniden değerleme müessesi 2003 yılında kaldırılarak enflasyon düzeltmesi uygulamasına geçilmişti. Konuya ilişkin yasal düzenlemeler VUK’un mükerrer 298 ve geçici 25. maddelerinde, idari düzenlemeler ise 328 ve 338 sıra numaralı VUK Genel Tebliği’nde yapılmıştı.
Enflasyon düzeltmesi sadece 2004 yılı için uygulanabilmiş, sonrasında ise şartlar oluşmadığı için uygulanmamıştı. Ancak bu arada enflasyon rakamları tek haneli seyretse de çok düşük seviyelere indirilemediği için bilançolar üzerinde tahribata devam etmiştir. Bunun üzerine 2018 yılında bir seferlik bilançodaki taşınmazların Yİ-ÜFE oranları dikkate alınarak ve değer artışı üzerinden %5 vergi ödenerek yeniden değerlenmesine izin verilmişti. Daha sonra 7326 sayılı Yapılandırma Kanunu ile 2021 yılı için ikinci defa ve kapsam genişletilerek değer artışı üzerinden %2 vergi ödenmesi suretiyle taşınmazlar ile amortismana tabi diğer iktisadi kıymetlerin yeniden değerlemesine imkan tanınmıştı. Bu arada, söz konusu düzenlemenin daha mürekkebi kurumadan bu sefer 7338 sayılı Kanun ile VUK’un mükerrer 298/Ç maddesi ve Geçici 32. maddesinde yapılan düzenlemeler ile enflasyon düzeltmesinin uygulanmadığı dönemlerde yeniden değerleme uygulaması kalıcı hale getirildi.
Yapılan son düzenleme ile 7326 sayılı Yapılandırma Kanunundaki hüküm VUK’un Geçici 32. maddesine taşınmış gibi oldu. Ancak mükelleflerin bu maddeye göre değerleme yapmaları bir süre sınırı olmadan kendi tercihlerine bırakıldı. Bu durumda, VUK’un 298/Ç maddesi uyarınca yeniden değerleme yapmadan önceki yıl için mükellefler isterlerse önce Geçici 32. maddeye göre değer artışı üzerinden %2 oranında vergi ödeyerek taşınmazlar ile amortismana tabi diğer iktisadi kıymetleri önce yeniden değerleyecek, sonraki yıllarda ise böyle bir vergi ödemeden normal yeniden değerleme yapabileceklerdir. Eğer baştaki %2’lik vergi ödenmek istenmiyorsa VUK’un 298/Ç maddesi uyarınca yapılacak yeniden değerleme bilançodaki tarihi değerler üzerinden yapılacaktır. Dolayısıyla, VUK’un Geçici 32. maddesinden yararlanmak mükelleflerin tercihine bırakılmıştır.
Yeniden değerleme yapılabilmesi için enflasyon düzeltmesi şartlarının gerçekleşmemiş olması gerekmektedir. Peki enflasyon düzeltmesi şartları ne zaman oluşmaktadır? VUK’un mükerrer 298/A maddesine göre, fiyat endeksindeki (TÜİK tarafından Türkiye geneli için hesaplanan Üretici Fiyatları Genel Endeksi) artışın 1) içinde bulunulan dönem dahil son üç hesap döneminde %100'den ve 2) içinde bulunulan hesap döneminde %10'dan fazla olması halinde malî tablolar enflasyon düzeltmesine tabi tutulur. Geçici vergi dönemlerinde belirtilen oranların tespitinde, son üç hesap dönemi yerine üçer aylık dönemlerin son ayı dahil önceki otuz altı ay ve içinde bulunulan hesap dönemi yerine son on iki ay dikkate alınır. Cumhurbaşkanı; %100 oranını %35'e kadar indirmeye veya tekrar kanunî seviyesine kadar yükseltmeye, %10 oranını ise %25'e kadar çıkarmaya veya tekrar kanunî seviyesine kadar indirmeye yetkili kılınmıştır.
TÜİK’in açıkladığı ÜFE rakamlarına baktığımızda yukarıdaki şartlardan ikincisinin gerçekleştiğini görmekteyiz. ÜFE’deki yıllık değişim %46, daha yıl sonu gelmeden Aralık 2020’ye göre değişim oranı ise %37 olarak gerçekleşmiş durumdadır. Dolayısıyla, kanundaki yıllık %10 artış oranı, Cumhurbaşkanı yetkisini kullanıp yasal sınırı artırsa bile şimdiden aşılmış durumdadır. Şartlardan ilkinin de yılsonuna doğru sağlanması kuvvetle muhtemeldir. Aralık 2018 ÜFE endeksi 422.94 olup %100 artış olması için endeksin 845.88 olması gerekmektedir. Ekim 2021 ÜFE endeksi 780.45 olarak gerçekleşmiş olup %84.5’lik bir artış yakalanmıştır. Eğer enflasyondaki trend böyle giderse yıl sonunda ilk şartın da sağlanması kuvvetle muhtemeldir. Kasım ve Aralık aylarında ÜFE’nin %4 üzerinde gerçekleşmesi enflasyon düzeltmesi için yeterli olacaktır. Yıl sonunda bu şart sağlanmasa bile 2022 yılının ilk çeyreğinde ilk şartın da sağlanması içten bile değildir.
Son açıklanan ÜFE endeksi ile işletmelerin karar vermesi gereken önemli bir konu daha ortaya çıkmıştır. 2021 yılı sonunda enflasyon düzeltmesi şartları oluşursa VUK’un Geçici 32. maddesi uyarınca yeniden değerleme yapıp %2 vergi ödemenin bir anlamı kalmayacaktır. Enflasyon düzeltmesi şartlarının 2021 yılı sonu değil de 2022 yılı içerisinde gerçekleşmesi halinde de benzer bir durum söz konusudur. Bu durumda işletmeler için en optimum aksiyon planı “bekle ve gör” olmaktadır. Diğer taraftan, şu ana kadar %2 vergiyi ödeyip yenden değerleme yapanlar enflasyon düzeltmesi şartlarının gerçekleşmesi halinde ferahlamak için bir bardak soğuk su içebilirler… Önümüzdeki birkaç ayda enflasyon rakamları hiç olmadığı kadar merak konusu olacak gibi durmaktadır.
Bu noktada, şartlar gerçekleşirse İdarenin yeniden değerleme yapmış olanların enflasyon düzeltmesini nasıl yapacaklarına ilişkin bir açıklama yapmasında fayda bulunduğunu belirmek gerekir. Zira, enflasyon düzeltmesine ilişkin yasal ve idari düzenlemeler artık yeniden değerleme olmayacağı kabulüne dayanarak hazırlanmıştır. Yeni şartları gözeten düzenleme veya açıklamaların yapılması muhtemel yanlışlıkların önüne geçilmesi için elzemdir. Belki de nadiren uygulanan, uygulandığında da birçok teknik zorluk ve hata payı içeren enflasyon düzeltmesini kaldırıp yeniden değerlemenin bilançodaki diğer varlıklara da uygulanmasını sağlayacak bir düzenleme yapılması en iyi çözüm olabilir. Böylece Maliye de %2 vergisini sağlama almış olur. Numan Emre ERGİN
Sözün özü: “Inflation is taxation without legislation. (Enflasyon kanunsuz vergidir.)” Milton Friedman
Banka Hesabını Başkasına Kullandıran Yandı
Köşe yazılarımı, prensip olarak okuyucularımızdan gelen soruların yoğunlaştığı konulara öncelik vererek oluşturuyorum. Çünkü, bunlar, sahada fiilen yaşanan sorunlar, hiç birisi sanal değil. Bu konuları yazarak, herkeste bir farkındalık oluşturmaya ve insanlarımızın aynı konularda mağduriyet yaşamamalarına çalışıyorum.
Son dönemde soruların yoğunlaştığı konulardan birisi de, banka hesabının başkasına kullandırılması ile ilgili.
Daha önce bu konuda uyarıda bulunmuştum
Aslında bu konuyu Dünya Gazetesi’nde 2 Kasım 2020 tarihinde yayınlanan “Banka hesaplarını başkalarına kullandıran kişilere vergi ve hapis cezası şoku!” başlıklı yazımda ilk defa ele almış ve kamuoyu ile paylaşmıştım.
Ancak, gelen sorulardan, aradan geçen 1 yıllık süreçte, bu konuda yaşanan sorunların artarak devam ettiği, çok sayıda insanın bu konuda ciddi mağduriyetler yaşadığı anlaşılıyor!
Banka hesapları neden başkalarına kullandırılıyor?
Genellikle yasa ve/veya kayıt dışı çalışanlar; kendi personeli, arkadaşları veya yakın çevresindeki kişiler adına bankalarda hesap açarak/açtırarak, yasa/kayıt dışı hasılatlarını bu hesaplar üzerinden tahsil ediyor, bu kapsamdaki ödemelerini de yine bu hesaplardan yapıyorlar. Bu şekilde, vergi mükellefiyetleri de bulunmayan bu kişilerin banka hesaplarına ciddi tutarlarda para giriş - çıkışları olabiliyor. Hesap sahiplerinin büyük kısmının, banka hesaplarının bu şekilde kullanıldığından haberi bile olmuyor. Hesap sahiplerinin bir kısmı ise, banka hesaplarını, bir ücret karşılığında kullandırıyor.
Banka hesaplarını başkalarına kullandırmak gerçekten suç mu?
Evet, banka hesaplarını başkalarına kullandırmak büyük bir suç! Banka hesaplarını bu şekilde, başkalarına kullandıranlar ciddi risk altında!
İyi niyetle veya bilerek banka hesaplarını başkalarına kullandıranlar, bir yandan vergi ziyaı cezalı vergi tarhiyatı, diğer yandan da hapis cezası ile karşı karşıya kaldı! Kişilerin bu durumdan haberlerinin olup olmaması da durumu değiştirmiyor. Kanunları bilmemek mazeret sayılmıyor, suçu ortadan kaldırmıyor.
Bu suç yeni mi düzenlendi?
Hayır, bu suç yeni düzenlenmedi, 2006 yılından bu yana tam 14 yıldır var! Bu suç, son 2 yıla kadar pek bilinmiyor ve uygulanmıyordu.
Peki, bu suç hangi Kanunda yer alıyor?
Bu suç, Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun’da yer alıyor (5549 sayılı Kanun, Mad. 15). Söz konusu düzenleme ve gerekçesi ise şu şekilde:
“Başkası hesabına işlem yapıldığının beyan edilmemesi
MADDE 15 – (1) Yükümlüler nezdinde veya aracılığıyla yapılacak kimlik tespitini gerektiren işlemlerde, kendi adına ve fakat başkası hesabına hareket eden kimse, bu işlemleri yapmadan önce kimin hesabına hareket ettiğini yükümlülere yazılı olarak bildirmediği takdirde altı aydan bir yıla kadar hapis veya beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.”
“GEREKÇE: Maddeyle yükümlüler nezdinde veya bunlar aracılığı ile yapılan işlemlerde, işlemin esas sahibinin kimliğinin gizli tutulmasının önlenmesi amaçlanmıştır. Kişilerin kendi adına ve fakat başkası hesabına işlem yapması ancak bunu gizlemesi durumunda, kimlik tespit yükümlülüğü ile hedeflenen amaca tam olarak ulaşılamamaktadır. Bu nedenle işlemi yapan kişinin başkası hesabına hareket etmesi halinde bu durumu yükümlülere yazılı olarak bildirmesi, aksi takdirde cezalandırılması hüküm altına alınmıştır.”
Bu suç, son 2 yılda neden ortaya çıktı?
Her şey, MASAK’ın VDK’yı uyarmasıyla başladı!
MASAK, banka hesap hareketleri odaklı vergi incelemelerinde, “banka hesaplarının başkalarına kullandırılması suçu”nun gözardı edilmemesini, bu tespitlere dayanılarak düzenlenecek raporların kendisine gönderilmesini istedi.
Çünkü, son 2 yıla kadar gerçekleştirilen banka hesap hareketleri odaklı vergi incelemelerinde, banka hesaplarını başkalarına kullandıran kişilere değil, bu parasal hareketleri gerçekleştiren kişi ve şirketler adına cezalı vergi tarhiyatları yapılıyordu. Yani, banka hesaplarını başkalarına kullandıran kişilerle ilgili olarak herhangi bir işlem yapılmıyordu.
Bu suç, uyarı sonrası vergi incelemelerinde oldukça revaçta!
Son dönemde banka hesap hareketleri odaklı vergi incelemelerinde, bu yeni suç oldukça revaçta. Son 2 yılda yapılan banka hesap hareketleri odaklı vergi incelemelerinde,
haklarında vergi incelemesi yapılanlar, hayatlarında ilk defa duydukları bir suç ile karşı karşıya kaldı.
Bu suç nasıl ve kimler tarafından tespit ediliyor?
Bu suç, banka hesap hareketleri odaklı vergi incelemelerinde, Vergi Müfettişleri tarafından tespit ediliyor.
Bu suçu işleyenler hakkında hangi işlemler yapılıyor?
1) Vergi Müfettişleri, bu suçu işlediğini tespit ettikleri mükelleflerle ilgili olarak, geriye dönük olarak vergi mükellefiyeti tesis ettirerek, hesap kullandırma işini yüzde 1 – 2 arasında değişen oranlarda komisyon karşılığında yaptıkları gerekçesiyle bir rapor hazırlayıp, bu komisyon tutarları üzerinden geçici vergi, gelir vergisi ve KDV tarh edilmesini istiyorlar.
2) Vergi Müfettişleri, banka hesaplarını başkalarına kullandırma suçunu işleyen kişilerle ilgili olarak 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunun 15. Maddesi kapsamında işlem yapılabilmesini teminen bir görüş ve öneri raporu düzenleyerek MASAK’a gönderiyorlar.
3) MASAK, bu görüş ve öneri raporu çerçevesinde gerekli değerlendirmeleri yaparak, bu suçu işleyenler hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunuyor.
4) Açılan davalar sonucunda, altı aydan bir yıla kadar hapis veya beşbin güne kadar adlî para cezası veriliyor.
Peki, bu suçtan kurtulmak mümkün mü?
Evet, bu suçtan kurtulmak çok kolay.
Banka hesaplarını başkalarına kullandıranlar, bu durumu başlangıçta bankalara bildirdiği takdirde, bu suçu işlememiş sayılıyor ve herhangi bir ceza ile karşı karşıya kalmıyorlar (5549 sayılı Kanun, Mad. 15).
Son uyarı: Banka hesaplarınızı başkalarına kullandırmayın!
Banka hesaplarını başkalarına kullandırmak son derece tehlikeli ve bir o kadar da riskli. Aynı zamanda suç! İyi niyetle veya bilerek banka hesaplarını başkalarını kullandıranlar, ciddi tutarlarda cezalı vergi tarhiyatları ve hapis cezası ile karşı karşıya kaldı ve kalmaya da devam ediyor. Çünkü, Kanunları bilmemek mazeret sayılmıyor, suçu ortadan kaldırmıyor.
Bu konuda dikkat etmekte fayda var, çünkü, pabuç oldukça pahalı! İş işten geçtikten sonra, son pişmanlık fayda etmiyor! Siz siz olun, banka hesaplarınızı başkalarına kullandırmayın.
Bizden uyarması ve söylemesi!
Dost acı söyler.
Abdullah Tolu
https://www.dunya.com/kose-yazisi/banka-hesabini-baskasina-kullandiran-yandi/639006
Prime Esas Kazancın Tespitinde Senetle İspat Kuralının Uygulanacağı (Yargıtay 10. Hukuk Dairesi Kararı E: 2019/3015)
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/3015
Karar No: 2020/277
Tarihi: 20/01/2020
» Prime Esas Kazancın Tespiti Davalarında İspat
» Prime Esas Kazancın Tespitinde Senetle İspat Kuralının Uygulanacağı
DAVA: Dava, sigorta primine esas kazanç (ücret) tutarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamı sonrası davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Mahkemece, 01.10.2011 tarihinden önceki döneme ilişkin davacı iddiası ispat edilmediğinden reddedilmiş, 01.10.2011 tarihinden sonraki dönem için tanık beyanları ve Ticaret Odasının brüt asgari ücretin % 10 fazlası olarak bildirdiği emsal ücret dikkate alınarak 01.10.2011 ile 17.01.2014 tarihleri arasında brüt asgari ücretin % 10 fazlası ücretle çalıştığının tespitine karar verilmiştir.
Hizmet akdine tabi olarak geçen ve davalı Kuruma bildirilen zorunlu sigortalılık sürelerinde asgari ücretin üzerinde ücretle çalışıldığının tespitine ilişkin davanın yasal dayanakları olan 506 sayılı Kanunun “Prime esas ücretler” başlığını taşıyan 77. maddesinin 1. fıkrası ile 5510 sayılı Kanunun “Prime esas kazançlar” başlıklı 80. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, sigortalıların prime esas kazançlarının nasıl belirleneceği açıklanmıştır.
Diğer taraftan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun; 288. maddesinde, bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri belirli bir tutarı geçtiği takdirde senetle kanıtlanması gerektiği, bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri, ödeme veya borçtan kurtarma (ibra) gibi herhangi bir sebeple belirli bir tutardan aşağı düşse bile senetsiz kanıtlanamayacağı bildirilmiş, 289. maddesinde, 288. madde uyarınca senetle kanıtlanması gereken konularda yukarıdaki hükümler hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati durumunda tanık dinlenebileceği, 292. maddesinde de, senetle kanıtlanması zorunlu konularda yazılı bir delil başlangıcı varsa tanık dinlenebileceği açıklanarak delil başlangıcının, dava konusunun tamamen kanıtlanmasına yeterli olmamakla birlikte, bunun var olduğunu gösteren ve aleyhine sunulmuş olan tarafça verilen kağıt ve belgeler olduğu belirtilmiştir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 200. ve 202. maddelerinde de bu düzenlemeler korunarak senetle kanıtlama zorunluluğunda parasal sınır 2.500 TL olarak belirlenmiş, anılan Kanunun geçici 1. maddesinin 2. fıkrasında, bu Kanunun, senetle ispat, istinaf ve temyiz ile temyizde duruşma yapılmasına ilişkin parasal sınırlarla ilgili hükümlerinin Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan dava ve işlerde uygulanmayacağı hüküm altına alınmıştır. Şu durumda senetle kanıtlamada parasal sınırlar; 2005 yılı için 400 TL., 2006 yılı için 430 TL., 2007 yılı için 460 TL., 2008 yılı için 490 TL., 2009 yılı için 540 TL., 2010 yılı için 550 TL., 2011 yılı için 590 TL., 01.10.2011 gününden itibaren açılan davalar yönünden ise 01.10.2011 tarihinden itibaren 2.500 TL. olarak uygulanmaktadır.
Kuruma ödenmesi gereken sigorta primlerinin hesabında gerçek ücretin/kazancın esas alınması gerekmekte olup hizmet tespiti davalarının kamusal niteliği gereği, çalışma olgusu her türlü kanıtla ispatlanabilmesine karşın ücret konusunda aynı genişlikte ispat serbestliği söz konusu değildir ve değinilen maddelerde yazılı sınırları aşan ücret alma iddialarının yazılı delille kanıtlanması zorunluluğu bulunmaktadır. Ücret tutarı maddede belirtilen sınırları aştığı takdirde, tespiti gereken gerçek ücretin; hukuksal geçerliliğe sahip olarak düzenlenmiş bulunmaları kaydıyla, sigortalının imzasını içeren aylık ücreti gösteren para makbuzları, banka kayıtları, ticari defter kayıtları, ücret bordroları gibi belgelerle kanıtlanması olanaklıdır. Yazılı delille ispat sınırının altında kalan miktar için tanık dinlenebileceği gibi, tespiti istenen miktar sınırı aşsa dahi varlığı iddia edilen çalışmanın öncesine ve sonrasına ait yazılı delil başlangıcı sayılabilecek belgeler bulunuyorsa tanık dinlenmesi mümkündür. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.10.2010 gün ve 2010/10-480 Esas – 2010/523 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10-481 Esas – 2010/524 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10-482 Esas – 2010/525 Karar, 19.10.2011 gün ve 2011/10-608 Esas – 2011/649 Karar, 19.06.2013 gün ve 2012/10-1617 Esas – 2013/850 Karar sayılı ilamlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.
Davacının maaşı olarak yatırılan tutarlar ile davacının imzasını içeren ücret ödeme bordroları ve ücret hesap pusulalarında yazılı miktarlar karşılaştırılmalı, banka kayıtları araştırılmalı, banka kayıtları varsa veya ücret ödeme bordrolarında davacı imzası yer alıyorsa bunların yazılı delil niteliğinde olduğu gözetilmeli, bu durumda imzalı belgelerin aksinin ancak eş değer belgelerle kanıtlanması gerektiği dikkate alınmalıdır.
Önemle belirtilmelidir ki bu tür davalarda senetle kanıtlama zorunluluğu yönünden brüt ücretin dikkate alınması gerekmekte olup öngörülen parasal sınırları aşmayan ücret alma iddialarında, dönemsel sigorta primleri bordroları ile aylık prim ve hizmet belgelerinde bildirimleri yapılan sigortalıların bilgi ve görgülerine başvurulmalı, ilgili meslek örgütlerinden ücret araştırması yapılmalı, yazılı delil başlangıcı niteliğindeki deliler ve toplanan tüm kanıtlar değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Anılan yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde, 01.10.2011 tarihinden sonraki dönem yönünden iddia edilen brüt ücretin 2.500,00 TL’yi geçip geçmediği açıklıkla belirlendikten sonra yukarıdaki ilkeler kapsamında irdeleme yapılarak sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:
Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan … İş Araç Yedek Parçaları Mot. Yen. Nak. San. Tic. Ltd. Şti.’ne iadesine, 20/01/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İşçinin Mesai Saatleri İçerisinde Müşteri İle Samimi İlişkiye Girmesi (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Kararı E: 2016/12350)
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
Esas No. 2016/12350
Karar No. 2020/1151
Tarihi: 03/02/2020
» Otel Görevlisi Olarak Çalışan İşçinin Mesai Saatleri İçerisinde Müşteriyle Samimi İlişkiye Girmesi
» Doğruluk ve Bağlılıkla Bağdaşmayan Davranışlar
» Haklı Fesih
DAVA: Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının, davalıya ait Hotel Residence adlı otelinde, 05.09.2006 – 12.09.2013 tarihleri arasında resepsiyon görevlisi olarak çalıştığını, sigorta primlerinin gerçek ücret üzerinden yatırılmadığını, SGK Müfettişleri tarafından işyerinde inceleme yapıldığını, şirket müdürünün çalışanlara aylık ücretinin 800,00 TL olduğu yönünde beyanda bulunmaları yönünden telkinde bulunduğunu, davacı dahil 11 işçinin 08.07.2013 tarihinde davalı işverene dilekçe vererek sigorta primlerinin gerçek ücret üzerinden yatırılmasını talep ettiklerini, bunun üzerine davalı işveren tarafından davacının işi bırakması için baskı uygulanmaya başlandığını, 11.09.2013 tarihinde davacının yabancı bir müşteriye odasını gösterdiğini, daha sonra resepsiyona indiğini, akabinde müşterinin aşağı inmesi üzerine davacının müşterinin odasını kontrol ettiğini, davalı işverenin de bunu bahane ederek iş akdini sona erdirdiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücretin, hafta tatili ücreti, yıllık izin ücreti alacağını talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın haksız ve kötüniyetli olduğunu, davacının mesai saatleri içerisinde müşteri ile işyeri dahilinde özel ve yakın ilişkiye girdiğini, işyerindeki kamera kayıtlarından davacının bu müşteri ile yakın ve samimi görüntüler sergilediğinin tespit edildiğini, davacının görev yerini terk ettiğini, daha sonra müşteri ile birlikte davalı işyerindeki odaya gittiğini ve orada 20 dakikalık bir zaman geçirdiğini, iş akdinin de davalı işveren tarafından bu nedenlerle haklı olarak feshedildiğini, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti ve Yargılama Süreci:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2. İş sözleşmesinin, işçinin doğruluk ve bağlılığa aykırı söz veya davranışları sebebiyle işverence haklı olarak feshedilip feshedilmediği noktasında taraflar arasında uyuşmazlık söz konusudur.
4857 sayılı İş Kanunu‘nun 25’inci maddesinin (II) numaralı bendinde, ahlâk ve iyi niyet kurallarına uymayan haller sıralanmış ve belirtilen durumlar ile benzerlerinin varlığı halinde, işverenin iş sözleşmesini haklı fesih imkânının olduğu açıklanmıştır. Yine değinilen bendin (e) alt bendinde, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan işçi davranışlarının da işverene haklı fesih imkânı verdiği ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere yasadaki haller sınırlı sayıda olmayıp, genel olarak işçinin sadakat borcuna aykırılık oluşturan söz ve davranışları işverene fesih imkânı tanımaktadır. Haklı fesih halinde savunma alınması yasal zorunluluk değildir.
Somut uyuşmazlıkta, davalı işveren tarafından dosyaya sunulan ve otel güvenlik kamera kayıtlarını içeren CD’nin bilirkişi tarafından çözümlenmiş ve davacının mesaisinin olduğu 08.09.2013 tarihindeki görüntülerde; otele gece 02:10:53’te giriş yapan kadın müşteri ile davacının ilgilendiğinin ve lobide yakınlaştıklarının, kadın müşteri ile birlikte otel odasına girdiklerinin ve 22 dakika odada kaldıklarının, davacının kadın müşteriyi samimi bir şekilde taksiye bindirdiğinin, sonrasında otele dönerek tekrar aynı odaya girdiğinin tespit edildiği anlaşılmıştır.
Mahkemece aynen; “…dosya içerisinde bulunan davalı işyerindeki kamera kayıtlarına ilişkin CD üzerinde yapılan bilirkişi incelemesinde de davacının mesai saatleri içerisinde kadın müşteri ile samimi görüntüleri olduğu anlaşılsa da; davalı işveren tarafından davacının bu davranışına ilişkin savunmasının alınmasına yönelik herhangi bir işlem yapılmadığı, yerleşik Yargıtay İçtihatları’na göre, işçinin savunması alınmadan iş akdinin feshedilmesinin salt bu nedenle geçersiz olduğu, işçinin fesih sebebi sayılan eylemi ile ilgili savunmasının alınmadan belirsiz süreli iş sözleşmesinin feshedilemeyeceği…” gerekçesi ile kıdem ve ihbar tazminatı talebinin kabulüne karar verilmiş ise de, yukarıda açıklandığı şekilde işçinin doğruluk ve bağlılığa aykırılık oluşturan güven sarsıcı davranışları işverene haklı fesih imkânı tanımaktadır. Mahkemece davacının doğruluk ve bağlılığa aykırı davranışı tespit edilmiş olup, bu durumda işçinin savunmasının alınmaması feshi haklı olmaktan çıkarmaz.
Bu nedenle; mahkemece davacının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirmeyle kabulüne karar verilmesi yerinde olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
F) SONUÇ:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 03.02.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.