Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

T.C.

SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI

Bilindiği üzere, Kurumumuz sorumluluğunda kamu kurum ve kuruluşlarının kullanımına sunulan Hizmet Takip Programı (HİTAP) ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında sigortalı sayılan kamu görevlilerinin hizmet, intibak gibi bilgilerinin elektronik ortama aktarılması ve bu sigortalıların emeklilik işlemlerinin bu bilgiler ile elektronik ortamda gönderilen diğer bilgi ve belgeler esas alınarak gerçekleştirilmesi uygulamasına geçilmiştir.

Diğer taraftan, Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin ek 6 ncı maddesinin on üçüncü fıkrası ile de Kurumumuz tarafından belirlenecek tarihten sonra kâğıt ortamında gönderilecek emeklilik bilgi ve belgelerine göre işlem yapılmayacağı hükme bağlanmıştır.

Ayrıca, 10.09.2022 tarihli ve 31949 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 09.09.2022 tarihli ve 2022/14 sayılı Kamu Görevlilerinin Emeklilik İşlemleri konulu Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile kamu görevlilerinin emeklilik belgelerinin HİTAP üzerinden gönderilmesine ilişkin esaslar belirlenmiştir.

Söz konusu Genelgeye göre, 5510 sayılı Kanunun 4/1-(c) bendi kapsamındaki sigortalıları çalıştıran kamu kurum ve kuruluşlarının, gerekli kurumsal ve teknik altyapı hazırlıklarını en geç iki ay içerisinde tamamlayarak personeline ait bilgileri HİTAP’a eksiksiz ve güncel biçimde aktarması, Kurumumuzca ayrıca talep edildiği durumlar hariç olmak üzere, anılan sigortalıların emeklilik işlemlerine ilişkin başvuru, onay ve diğer tüm bilgi ve belgelerin 15.11.2022 tarihinden itibaren posta yolu ile gönderim yapılmaksızın yalnızca HİTAP üzerinden Kurumumuza gönderilmesi ve ilgililerin emeklilik işlemlerinin de bu bilgi ve belgeler esas alınarak Kurumumuzca gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Buna göre, 15.11.2022 tarihinden itibaren 5510 sayılı Kanunun 4/1-(c) bendi kapsamında sigortalı sayılanların emeklilik işlemleri HİTAP’ta yer alan bilgiler ile anılan program üzerinden Kurumumuza gönderilen emekliye sevk onayı ve diğer emeklilik belgeleri esas alınarak gerçekleştirilecektir. Ayrıca talep edilen durumlar hariç olmak üzere bu tarihten sonra kağıt ortamında posta yoluyla ya da Kayıtlı Elektronik Posta (KEP) gibi herhangi bir kanaldan Kurumumuza gönderilen bilgi ve belgelere göre işlem yapılmayacaktır.

Emekliye ayrılacak kamu görevlilerinin emeklilik işlemlerinin kısa sürede ve hatasız sonuçlandırılması için konuya gerekli hassasiyetin gösterilmesi ve ilgili birimlerin buna göre bilgilendirilmesi hususu,

Önemle duyurulur.

Kaynak: SGK

Vergi hatalarının düzeltilmesi konusuna devam. Birisi genel çerçeveyi çizen, ikisi konuyu yargı kararları üzerinden değerlendiren makaleler olmak üzere üç makale yazmıştım. Bu dördüncü makale. Yine bir yargı kararı üzerinden, yargı organlarının konuya bakış açısını anlamaya ve değerlendirmeye çalışacağım. Karar birçok yönüyle ilginç. Alınacak dersler var. Önce konuyu ve kararı özetleyeyim, sonra kısa bir değerlendirme yapayım.

Davanın konusu

Davacı şirketle bir belediye arasında “Personel Çalıştırmaya Dayalı Hizmet Alımı" işine ilişkin olarak sözleşme imzalanmış. 31.12.2014 tarihinde düzenlenen sözleşme için tahakkuk eden damga vergisi ödendikten sonra, asgari ücret artışından kaynaklanan işçilik maliyetlerinin artması nedeniyle sözleşme, süresi dolmadan, 01.02.2016 tarihinden geçerli olmak üzere feshedilmiş. Davacı tarafından sözleşmenin uygulanmayan kısmına ilişkin olarak ödenen damga vergisinin iadesi için vergi dairesine düzeltme başvurusunda bulunulmuş. Başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada verilen merciine tevdi kararı üzerine tesis edilen şikâyet başvurusunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali ve sözleşmenin uygulanmayan kısmına ilişkin ödenen damga vergisinin iadesi istemiyle dava açılmış.

1) Vergi Mahkemesi kararı: Vergi Mahkemesi, olayda uyuşmazlığın çözümünün, üç yıl için yapılan ihale neticesinde imzalanan sözleşmenin birinci yılın sonunda feshedilmesinin, kalan iki yıl için ödenen damga vergilerinin iadesini gerektirip gerektirmeyeceği gibi hukuki sorun teşkil eden ve yasaların yorumu sonunda çözümlenebilecek nitelikte olan soruların cevaplandırılmasını gerektirdiği, bu durumda dava konusu uyuşmazlığın Vergi Usul Kanunu kapsamında vergi hatası olarak değerlendirilmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle, düzeltme şikâyet başvurusunun zımnen reddine dair davalı idare işleminde hukuka aykırılık bulunmadığına karar vermiş ve davayı reddetmiş.

2) Bölge İdare Mahkemesi kararı: Davacının istinaf istemini inceleyen Bölge İdare Mahkemesi, istinaf istemine konu vergi mahkemesi kararının usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle istemi reddetmiş.

3) Danıştay 9. Dairesi kararı: Davacının temyiz istemini inceleyen Danıştay 9. Dairesi;

- Damga vergisinde vergiyi doğuran olayın, kanununa ekli (1) sayılı tabloda yer alan ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek olan kağıtların yazılıp imzalanması ya da imza yerine geçen bir işaret konulması anında meydana geldiği,

- İhaleye ilişkin olarak düzenlenen kağıtlarda vergiyi doğuran olayın gerçekleşmesinin kâğıda bağlanan hukuki durumun tekemmül etmesi halinde mümkün olduğu,

- Verginin mevzuuna girmeyen işlemlerden vergi alınmasının mevzuda hata olduğu, dolayısıyla iptal edilen ihale kararının, damga vergisinin konusuna girmediğinin değerlendirilmesi halinde vergi hatası bulunduğunun da kabulünün gerekeceği,

- Somut olayda hukuki durumun tekemmül ettiğinden ve damga vergisi açısından vergiyi doğuran olayın meydana geldiğinden söz edilmesine olanak bulunmadığı,

- Dolayısıyla bu yöndeki iddia vergilendirme hatası kapsamında bulunduğundan, ödenen damga vergisinin sözleşmenin uygulanmadığı döneme ilişkin kısmının iadesi istemine yönelik düzeltme-şikâyet başvurusunun zımnen reddine ilişkin işlemde ve davanın reddi yolundaki Vergi Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunu reddeden Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuka uygunluk bulunmadığı,

gerekçeleriyle Bölge İdare Mahkemesi kararını bozmuş. (Danıştay Dokuzuncu Dairesi’nin 27.12.2018 tarih ve E:2018/4576, K:2018/11490 sayılı kararı.)

4) Bölge İdare Mahkemesi ısrar kararı: Bölge İdare Mahkemesi, ilk derece mahkemesi kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe ile istinaf başvurusunun reddi yolunda ısrar kararı vermiş.

5) Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu kararı: Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu kararında yer alan bilgilerden, davacı şirketin birleşme yoluyla infisah ettiği, bu şekilde şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiği anlaşılıyor. Kurul;

- Birleşmeyle devrolunan şirketin medeni haklardan yararlanma ehliyeti de sona erdiğinden şirketin taraf ehliyetinin de son bulduğu,

- Davacı şirketin tüzel kişiliğinin sona ermesi nedeniyle İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 26. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği,

gerekçeleriyle Bölge İdare Mahkemesi’nin ısrar kararını bozmuş.

6) Bölge İdare Mahkemesi ısrar kararı: Bölge İdare Mahkemesi, dosyanın işlemden kaldırılması yolunda karar verilmeksizin davacı şirketin birleşilen şirket olarak kabulüyle davayı yeniden incelemiş ve ilk derece mahkemesi kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeyle istinaf başvurusunun reddi yolunda ısrar kararı vermiş.

7) Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu kararı: Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu, Bölge İdare Mahkemesi ısrar kararını, aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle uygun bulmuş ve davacının temyiz istemini reddetmiş, Bölge İdare Mahkemesi ısrar kararını onamış. (Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun 09.02.2022 tarih ve E:2021/1516 K:2022/72.)

Kişisel değerlendirmem

Gördüğünüz gibi, bir işlem ve dava, 7 karar var. Zannediyorum okurken başınız döndü. Ben defalarca dönüp dönüp baktım, ne kararlar verilmiş, ne olmuş diye. Onun için sonuçta ne olmuş, onu söyleyeyim; düzeltme talebi kabul edilmemiş.

Verilen karara her yönüyle katılıyorum. Değerlendirmemi özetle ifade edeyim.

1) Ortada düzeltilecek bir hata yok.

Damga vergisinde vergiyi doğuran olay, vergiye tabi kâğıtların düzenlenerek hukuken tekemmül etmesi. Vergiye tabi olay meydana geldikten sonra; hükümlerinin kısmen veya tamamen uygulanmaması, hükmünden kısmen veya tamamen yararlanılmaması, kısmen uygulanması, işlemin iptal edilmesi, örneğin sözleşmenin feshedilmesi vergilendirilmeyi etkilemez. Dolayısıyla, yukarıda özetlediğim dava konusu olan somut olayda, düzeltilmesi gereken bir hata yok diye düşünüyorum.

2) Bölge İdare Mahkemesi kararını bozan Danıştay 9. Dairesi kararına ve gerekçelerine katılmıyorum. Kararda yer alan, somut olayda, hukuki durumun tekemmül ettiğinden ve damga vergisi açısından vergiyi doğuran olayın meydana geldiğinden söz edilmesine olanak bulunmadığı görüşüne katılmam mümkün değil. Kâğıdın, kanunun aradığı şekilde tekemmül ettiği ve hükümlerinin bir süre yürütüldüğü açık. Kâğıt hukuken tekemmül ediyor, kâğıdın kısmen uygulanmaması da yukarıda da ifade ettiğim gibi, vergilendirme açısından önemli değil.

3) Düzeltme ve şikâyet yoluyla düzeltme talebinin idare tarafından reddedilmesi bence doğru. Doğru olmadığını düşünsek dahi kesin böyledir sonucuna ulaşmak mümkün değil. Düzeltilmesi istenen işlemin hukuken doğru olup olmadığına, Vergi Usul Kanunu’nun 3. maddesi hükmü çerçevesinde yorum yapmadan ulaşmak mümkün değil. Dolayısıyla yargı sürecinde işin esasına girmeden istem reddedilebilirdi. Recep BIYIK

https://www.dunya.com/kose-yazisi/vergi-hatalarinin-duzeltilmesiyle-ilgili-yeni-kararlar-3/669530

Bilindiği üzere, Damga Vergisi Kanununun ek 2’nci maddesinde, Vergi, Resim, Harç İstisna (VRHİ) Belgesine bağlanan döviz kazandırıcı faaliyetlere ilişkin işlemlerle ilgili olarak düzenlenen kağıtların damga vergisinden müstesna olduğu, döviz kazandırıcı faaliyetlerin neler olduğunun ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasların Maliye Bakanlığı ile Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından tespit edileceği hüküm altına alınmıştır.

Söz konusu Ek-2’nci madde 6728 sayılı Kanun ile 9/8/2017 Tarihi itibariyle değişikliğe uğramıştır. Bu değişikliğe ilişkin olarak uygulamada dikkat edilmesi gereken konular özet olarak aşağıdaki gibi açıklanmıştır:

1. Damga Vergisi İstisnasının VRHİ Belgesinin Geçerlilik Süresi İçinde Düzenlenen Kağıtlara Uygulanacağı Durumu:

6728 sayılı kanun ile birlikte döviz kazandırıcı bazı faaliyetlerde istisnanın uygulanabilmesi için “Vergi, Resim, Harç İstisnası Belgesi” alınması şartı kanuni düzenleme haline getirilmiştir. Oysa ki, bundan önceki uygulamada kanunda bu nokta açıkça değinilmediği için istisnanın uygulanabilmesi için belgenin alınma şartı Maliye İdaresi ile mükellef arasında ihtilaf konusu olmaktaydı. Bu ihtilafa ilişkin ise Danıştay’ın bir çok kararları istisnanın uygulanması için tebliğ ile getirilen belge alma şartının geçerli olmadığı yönündeydi. 6728 sayılı Kanundan sonra ise istisna belgesinin alınması gerektiği yasa maddesine işlenmiş oldu. Dolayısıyla, VRH İstisnası Belgesine bağlanan döviz kazandırıcı faaliyetlere ilişkin işlemler nedeniyle, ancak belgenin geçerlilik süresi içerisinde belgede yer alan tutarla sınırlı olmak kaydıyla, düzenlenen kâğıtlar damga vergisinden müstesna olabilecektir.

2. VRHİ Belgesini Almak için Sözleşmenin Bazı Kurumlar Tarafından İbrazının İstenmesi Sıkıntısı:

Örneğin, Yurtdışı müteahhitlik işi kapsamında Damga Vergisi istisnasından yararlanmak için VRH İstisna belgesi alımına müracaat edildiğinde hem Ekonomi Bakanlığı hem de Çevre Şehircilik Bakanlığı yurt dışı müteahhitlik işlemine ilişkin sözleşmenin ibrazını istemekte ve bu sözleşme ibraz edildiğinde ise henüz istisna belgesi alınmadığı için damga vergisine tabi tutulmaktaydı.

6728 sayılı kanun ile yapılan düzenlemelerle VRH İstisnası Belgesi almak amacıyla proje formu ekinde verilecek taahhütnameler ile kapsam dahilindeki işlem ve faaliyetlere ilişkin sözleşme safhasından önceki teminatlar ve ihale kararlarına belge aranmaksızın resen damga vergisi istisnası uygulanmasına ilişkin düzenleme yapılmıştır.

Bu düzenleme kapsamında VRH İstisna belgesi alımı öncesi müracaat işlemlerinde sözleşmenin imzalanıp ibraz edilmemesi, bunun yerine ilgili Kurumlara ise yukarıdaki maddede belirtilen taahhütnameler, teminatlar ya da ihale kararlarının verilmesi gerekmektedir. Aksi durumda VRH İstisna belgesinden önce imzalanıp ibraz edilen sözleşme damga vergisine tabi olacak, istisna hükümlerinden yararlanamayacaktır.

6728 Sayılı Kanun’a ulaşmak için tıklayınız.

7394 sayılı Kanunla, yatırım teşvik belgesi kapsamındaki inşaat işlerine ilişkin KDV uygulamasında önemli bir değişiklik yapıldı.

Değişiklik öncesi uygulama

KDV Kanununun değişiklik öncesindeki geçici 37 nci maddesine göre, imalat sanayiine yönelik teşvik belgesi kapsamındaki yatırımlara ilişkin inşaat işleri nedeniyle yüklenilen ve indirim yoluyla telafi edilemeyen KDV, talep edilmesi halinde belge sahibi mükellefe iade olunmaktaydı.

İade talebinin bulunabileceği süre konusunda ise ikili bir ayrım söz konusuydu. Buna göre, eğer yatırım teşvik belgesi asgari 50 milyon Türk lirası tutarında sabit yatırım içeriyorsa, indirim yoluyla telafi edilemeyen KDV altı aylık dönemleri izleyen bir yıl içerisinde; 50 milyon Türk lirasından daha düşük bir sabit yatırım içeriyorsa izleyen yıl içerisinde mükellef tarafından iade talebine konu edilebiliyordu.

Uygulama öncelikle 2017, 2018 ve 2019 yıllarında yüklenilen ve indirilemeyen KDV tutarları için getirilmişken, ilgili Cumhurbaşkanı Kararlarıyla önce 2020 ve 2021 yılları için ve sonrasında 2022, 2023 ve 2024 yılları için uzatılmıştı.

Kanunla yapılan değişiklik

7394 sayılı Kanunla KDV Kanununun geçici 37 nci maddesi tamamen değiştirilerek, imalat sanayiine yönelik yatırım teşvik belgesi kapsamındaki inşaat işlerine ait KDV yüklenimlerinin belli şartlarla yatırımcıya iade edilmesi yönteminden vazgeçildi ve bunun yerine gerek imalat sanayiine gerekse turizme yönelik yatırım teşvik belgesi sahibi mükelleflere belge kapsamındaki inşaat işlerine ilişkin mal teslimlerinde ve hizmet ifalarında 31/12/2025 tarihine kadar KDV istisnası uygulanması esası getirildi.

Buna göre, imalat sanayii ve turizm konularında teşvik belgesi bulunan yatırımcılar, ilgili değişikliğin yürürlük tarihi olan 1/5/2022 tarihinden itibaren bu belgeler kapsamındaki inşaat işlerine ilişkin mal ve hizmet ihtiyaçlarını KDV Kanununun geçici 37 nci maddesi uyarınca KDV’siz olarak tedarik edebilecekler.

Dolayısıyla, daha önce yatırımcı bir mükellef alımlarını KDV ödeyerek yapıp, indirim yoluyla telafi edemediği bu KDV tutarlarını iade alabiliyorken; yapılan değişiklik sonrasında artık alımlarında KDV ödemeyecek ve bu defa satıcı mükellef bu kapsamdaki satışlarına ilişkin yüklendiği KDV tutarlarını iade alabilecek. Yani değişiklikle, yatırımcılara alımlarını KDV'siz yapma yönünde önemli bir kolaylık sağlandı ve KDV iadesi işlemleri bir önceki aşamaya, alıcıdan satıcıya, kaydırılmış oldu.

İstisnanın kapsamı

Anılan istisna, münhasıran söz konusu yatırımlar kapsamındaki inşaat taahhüt işi, nakliye, hafriyat ve benzeri inşa işlerine uygulanabilecek.

Yatırımı yapanların söz konusu inşaat işlerinde kullanılan mal alımları da bu kapsamda değerlendirilecek.

Dolayısıyla söz konusu istisna inşaat işlerine ilişkin olmak koşuluyla hem hizmet hem de mal alımlarını kapsıyor.

Bununla birlikte, söz konusu yatırımlar kapsamındaki inşaat işlerine ilişkin alınan makine, araç-gereç ve tefrişatın (yatırım teşvik belgesinde yer alsa dahi) bu istisna kapsamında değerlendirilmesi mümkün değil.

İstisna nasıl uygulanacak?

İstisnadan yararlanabilmek için belge sahibi mükellefler tarafından KDV yönünden bağlı oldukları vergi dairesine başvurularak istisna belgesi alınması gerekiyor.

Bunun için mükellefler tarafından inşaat işlerine ilişkin istisna kapsamında alınacak mal ve hizmet listesi, hazırlanan projeye uygun olarak elektronik ortamda sisteme girilecek ve vergi dairesince gerekli kontroller yapıldıktan sonra şartları sağlayanlara elektronik olarak sisteme girilen mal ve hizmetle sınırlı olmak üzere istisna belgesi verilecek.

Mal teslimi ve hizmet ifası sırasında vergi dairesinden alınan istisna belgesinin alıcı tarafından onaylanmış bir örneği satıcılara verilecek. Yine mal teslimi ve hizmet ifası gerçekleştikçe alıcı ve satıcılar alım/satım bilgilerini sisteme girecekler.

1/5/2022 ile 27/5/2022 arasında yapılan mal teslimleri ve hizmet ifaları

7394 sayılı Kanunun KDV Kanununun geçici 37 nci maddesinde değişiklik yapan 11 inci maddesi 1/5/2022 tarihinde yürürlüğe girdi.

Yapılan değişikliğin uygulama usul ve esaslarını içeren 42 seri no’lu KDV Genel Tebliği ise 28/5/2022 tarihinde yayımlandı. Her ne kadar Tebliğdeki uygulamaya ilişkin açıklamalar 1/5/2022 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe girse de, -ki aksi durum kanuna aykırı olurdu- uygulamada 27 günlük bir gecikme/belirsizlik oluştu.

Bu gecikme nedeniyle, uygulamada bazı mükellefler tebliğ yürürlüğe girmeden alım yapmak zorunda kaldılar. Bu süreçte bazı satıcılar bu kapsama girebilecek satışlarına Tebliğ yürürlüğe girmeden istisna uygulamak istemediler. Tebliğde istisna uygulanabilmesi için satıcıya istisna belgesi sunulması gibi bazı koşulların istenebileceği bekleniyordu. Nitekim Taslak Tebliğde de bu yönde açıklamalar yapılınca ve Tebliğ yürürlüğe girmeden bu istisna belgesinin alınması mümkün olmayınca, bazı mükellefler ihtiyatlı davranmayı tercih ederek bu işlemleri KDV’li gerçekleştirdiler.

Dolayısıyla, 1/5/2022 tarihinden sonra gerçekleştirilen ve aslında istisna kapsamına giren bazı satışlar için tamamen idari uygulamadan kaynaklı olarak yersiz yere KDV hesaplanmış ve ödenmiş olundu.

1/5/2022 tarihinden sonra yapılan mal ve hizmet alımları için geçici 37 nci maddenin değişmeden önceki hükmü uygulanamayacağından, bu ödenen KDV’lerin indirim yoluyla giderilmesi mümkün olmakla birlikte, bu tutarların indirim yoluyla telafi edilememesi durumunda iade alınmasının artık mümkün olmadığı anlaşılıyor. Ancak bu bazı hallerde mükellefin kendisinden kaynaklanmayan bir gecikme olduğundan çok haksız bir durum. Maliye’nin geçiş dönemine ilişkin sıkıntıları, KDV Kanununun 29 uncu maddesindeki yetkisini kullanarak düzeltmesi gerektiğini düşünüyorum.

Böyle bir gelişme olmazsa ve bu kapsamdaki mükelleflerin, özellikle ödedikleri bu KDV tutarlarını indirim yoluyla telafi etmeleri mümkün görünmüyorsa, bu işlemleri “düzeltme” hükümleri çerçevesinde çözüme kavuşturmaları mümkün olabilir. 

Bu çerçevede, bu mükelleflerin yersiz yere KDV hesaplanan bu işlemlerini “yersiz yere ödenen vergilerin iadesi” uygulaması çerçevesinde düzeltebileceklerini ve söz konusu KDV tutarlarını ancak bu suretle iade alabileceklerini hatırlatmak isterim. Tabii bunun için vergi dairesinden alınacak istisna belgesine bu teslimlerin veya hizmet ifalarının da dahil edilmesi sağlanmalıdır.

Satıcıların istisnayı uygulama zorunluluğu

Söz konusu istisna özünde yatırımcı alıcılara sağlanmış önemli bir vergi avantajı. Dolayısıyla, gerekli şartları sağlayan alıcılara bu kapsamdaki satışların istisna uygulanarak yapılması gerekir.

Ancak uygulamada gözlemlediğim kadarıyla, bazı satıcılar KDV iadesiyle uğraşmamak için söz konusu satışları istisnalı uygulayarak yapmak istemiyorlar. Satışları KDV’li olarak yapmak konusunda alıcılara baskı uyguluyorlar.

Satıcı serbest piyasa işleyişi çerçevesinde dilediği alıcıya satış yapıp yapmama konusunda elbette serbest ancak eğer kapsama giren bir satış yapılacaksa ve alıcı da bu yönde üzerine düşen şartları yerine getirmişse, artık söz konusu satışın istisnalı yapılması gerekir. Yani satıcının gerekli şartları sağlayan alıcılara yapacağı satışları istisna uygulayarak yapması zorunludur.

Aynı anda geçici 30 ve geçici 37 nci madde kapsamına giren inşaat işleri

KDV Kanununun değişiklik öncesi geçici 37 nci maddesine benzer bir düzenleme de geçici 30 uncu maddesinde yer alıyor ve bu madde halen yürürlükte.

Söz konusu geçici 30 uncu maddeye göre, 31/12/2023 tarihine kadar uygulanmak üzere, yatırım teşvik belgeleri kapsamında asgari 500 milyon Türk Lirası tutarında sabit yatırım öngörülen yatırımlara ilişkin inşaat işleri nedeniyle yüklenilen ve takvim yılı sonuna kadar indirim yoluyla telafi edilemeyen KDV, izleyen yıl talep edilmesi halinde belge sahibi mükellefe iade edilebiliyor.

Dolayısıyla, imalat sanayiine ve turizme yönelik teşvik belgelerinde asgari 500 milyon Türk lirası tutarında sabit yatırım öngörülüyorsa, belge kapsamındaki inşaat işleri için gerek geçici 30 uncu ve gerekse geçici 37 nci maddeki şartlar aynı anda sağlanıyor.

Bu durumda, mükelleflerin istedikleri uygulamadan faydalanabilmeleri önünde bir engel bulunmuyor. Yani bu durumdaki bir mükellef alımlarını KDV’li yapıp sonrasında indirim yoluyla telafi edemediği KDV tutarlarını geçici 30 uncu madde gereğince iade alabileceği gibi, geçici 37 nci madde kapsamında doğrudan KDV’siz olarak da yapabilir. Erdal Gülenç

https://www.linkedin.com/pulse/yat%C4%B1r%C4%B1m-te%C5%9Fvik-belgesi-kapsam%C4%B1ndaki-in%C5%9Faat-i%C5%9Flerinde-kdv-erdal-g%C3%BCle%C3%A7/?trk=portfolio_article-card_title&originalSubdomain=tr

İtiraz nereye, ne zaman yapılır? İtiraz takip ve tahsili durdurur mu? İtiraz süresini kaçıranlar menfi tespit davası açabilir mi?

*Sosyal Güvenlik Kurumunun 6183 sayılı Kanun kapsamında takip edilen prim ve diğer alacakları amme alacağı niteliğinde olup, imtiyazlı alacaktır.

* SGK, 6183 sayılı Kanunun uygulanmasında Maliye Bakanlığı ile diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanır.

*Sosyal Güvenlik Kurumunun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde Kurumun alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesi yetkilidir.

* SGK tarafından kendisine ödeme emri gönderilen borçlunun, tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde yetkili iş mahkemesinde ödeme emrinin iptali davası (itiraz) açması gerekmektedir.

*15 günlük mahkemeye başvuru süresi kamu alacağı asıl borçlusu için hak düşürücü süredir. Bu süreyi kaçıran kamu alacağının borçlusu borçlu bulunmadığına dair menfi tespit, istirdat davası açamaz.

*Ödeme emri kendisine tebliğ edilen üçüncü kişi kamu alacağı asıl borçlusu değil de 3. kişi ise bu kişiler 15 günlük süreyi kaçırsalar bile menfi tespit davası açabilirler.

*Yetkili iş mahkemesine başvurulması alacakların takip ve tahsilini durdurmaz.

*Sosyal Güvenlik Kurumunun taraf olduğu her türlü dava ve icra takiplerinin kısmen veya tamamen aleyhe neticelenmesi halinde 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununda yazılı tazminat ve cezalar SGK hakkında uygulanmaz. HARUN ORDU

Salı, 20 Eylül 2022 07:56

AYM’nin İstinaf Kararı

Anayasa Mahkemesi (AYM), Erzurum Bölge İdaresi Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesinin somut norm denetimi yoluyla yaptığı başvuru üzerine, 20.07.2022 tarihli ve 2022/48 E., 2022/93 K. sayılı kararında İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK)’ndaki istinaf ve temyize ilişkin bazı hükümleri belli durumlarda uygulanmak üzere iptal etmiştir. Söz konusu karar ile İYUK’un 45/2. maddesindeki “İstinaf, temyizin şekil ve usullerine tabidir” ifadesi ile 48/7. maddesinde geçen “ve 6’ıncı” ibaresi “istinafın kanuni süre geçtikten sonra yapılması hâli” yönünden Anayasa’ya aykırı bulunup iptal edilmiştir. Diğer bir ifade ile, söz konusu ifadeler tamamen iptal edilmemiş olup sadece belirtilen durumda uygulanmayacaktır.

Kararın detaylarına girmeden önce ufak bir alt yapı bilgisi vermekte fayda görüyorum. İdari yargılama (adli yargı da) üç aşamalıdır. Birinci aşama idare/vergi mahkemelerinden oluşur. İkinci aşama istinaf olup bölge idare mahkemesi devreye girer. Son aşamada ise Danıştay temyiz incelemesi yapar. İkinci ve üçüncü aşamalar, ilk aşamada verilen hükmün denetlenmesi olup olağan kanun yolu adını alır. İstinaf ve temyiz kanun yollarına başvuru, belli şekil ve süre şartlarına tabi olup bu şartlar İYUK’un 45, 46 ve 48. maddelerinde belirtilmiştir. İşte AYM’nin incelediği konu, kanunda belirtilen sürede yapılmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun istinaf mahkemesince kesin olarak reddedilmesinin Anayasa’ya aykırılık taşıyıp taşımadığıdır.

AYM, konunun esasına geçmeden önce inceleme alanını daraltmıştır. Şöyle ki; somut norm denetiminde mahkemeler önündeki davaya uygulanabilecek kuralların iptalini isteyebilir. Uygulanacak kural ise bakılmakta olan davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikte bulunan kurallardır. Dolayısıyla, başvuran mahkemedeki somut olayda uygulanmayacak bir kanun hükmünün somut norm denetimi yoluyla iptali istenememektedir. Yüksek Mahkeme bu tespiti yaptıktan sonra iptali istenen hükümlerin hepsini değil, bir kısmını inceleyeceğini belirtip esas incelemesine geçmiş; iptal ettiği hükümleri de başvuran mahkemedeki uyuşmazlık “istinafın kanuni süresi geçtikten sonra yapılması” hakkında olduğu için sadece bu perspektiften değerlendirmiştir. Dolayısıyla, iptal edilen hükümler başka durumlarda da Anayasa’ya aykırılık taşıyabilir ama AYM konuyu sınırlı incelediğinden diğer durumları incelemesi dışında tutmuştur. Bu durum, somut norm denetimini soyut norm denetiminden ayıran önemli farklardan bir tanesidir.

Mahkemenin itiraz gerekçesi, itiraz konusu kurallarla birden fazla dereceli yargılama usulüne tabi olan ve esas yönünden muhakemesi ilk derece yargı merciince yapılıp istinaf mercii önüne kadar gelebilecek bir davanın, istinaf başvurusu hakkında ilk defa verilecek ve temyiz denetimine tabi olmayan süreden ret kararıyla sona erdirilmesine yol açıldığı, halbuki istinaf mercii tarafından dava dosyasındaki belgelerden istinaf başvurusunun süresinde olmadığı anlaşılsa dahi tebligat usulsüzlüğü, mücbir sebep gibi hukuksal anlamda muhakeme edilmeye değer olup da henüz ilgilisi tarafından ileri sürülme gereği ya da imkânı olmadığı için dosyaya aktarılmamış birtakım hususların söz konusu olabileceği, bu itibarla bireyin, istinaf başvurusunun aslında süresinde olduğu veya süresinde kabul edilmesi gerektiği yönündeki iddia ve delillerini ortaya koyabilme imkânından yoksun bırakıldığına dayanmaktadır.

AYM, konuyu ilk önce Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen hak arama özgürlüğü kapsamında değerlendirmiştir. Yüksek Mahkeme, kanun yoluna başvuru imkanı tanınmışsa kanun yolları yönünden de hak arama özgürlüğü kapsamındaki güvencelerin sağlanması gerektiğini belirttikten sonra, kanun yolu başvurusunun süre aşımından reddedilmesiyle birlikte kanun yolu merciinin (istinaf mahkemesinin) dosyadan elini çektiğini, dolayısıyla ilk derece mahkemesi kararı üzerinde kanun yolu denetimi kapsamında herhangi bir inceleme gerçekleştirmediğini; bu nedenle bireyin, başvuru imkânı tanınmış bir kanun yolunda, kanun yolu denetimine tabi kılınan mahkeme kararının hukuka uygun olup olmadığına yönelik uyuşmazlığı ilgili yargı makamının önüne taşıyamadığını ifade etmiştir.

Yüksek Mahkeme, itiraz konusu kuralların ilk derece mahkemesi kararlarına karşı başvuru imkânı tanınmış olan istinaf yolunun süre şartına tabi kılınmasıyla ilgili olmadığını, istinaf merciinin istinaf talebini süre aşımından reddetmesi durumunda bu karara karşı başka bir kanun yoluna başvuru imkânının tanınmamasıyla ilgili bir düzenleme öngörüldüğünü; kesin olması öngörülen söz konusu kararların istinaf başvurusunun kanuni süresinde yapılmadığı gerekçesiyle verildiğinden, kanun koyucunun istinaf yolunu açık tuttuğu, dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı kapsamında kullanılan bir istinaf talebi süre aşımı nedeniyle reddedilmiş olduğundan bu kararların mahkemeye erişim hakkına sınırlama teşkil ettiğine karar vermiştir. Özetle, kanun yolu öngörülen bir karara ilişkin istinaf başvurusunun süre yönünden reddi kararına karşı kanun yolunun kapatılmasının hak arama özgürlüğünü ihlal ettiği sonucuna varılmıştır.

Konuyu Anayasanın 40. maddedesinde düzenlenen etkili başvuru hakkı kapsamında da değerlendiren Yüksek Mahkeme, etkili başvuru hakkının mutlak bir hak olmayıp bu hakka bazı istisnalar getirilmesinin mümkün olduğunu, temel hak ve özgürlüklere ilişkin bir kararın yargı yolundaki en üst dereceli mahkeme (idari/vergi yargılamasında Danıştay) tarafından verilmemesinin bu istisna kapsamında değerlendirilemeyeceğini belirtmiştir. AYM bu bağlamda, istinaf başvurusunun kanuni süresinde yapılmadığına ilişkin değerlendirmeyi ilk kez idari yargı kolundaki en üst dereceli mahkeme olmayan bölge idare mahkemelerinin yaptığı hâllerde, anılan mahkemelerin bu yöndeki değerlendirmelerinin kişilere ağır bir külfet yükleyecek ve onların mahkemeye erişim haklarını aşırı kısıtlayacak biçimde katı ve şekilci bir yoruma dayandığı ya da sürenin hesaplanmasına ilişkin muğlak veya yorumu gerektiren hukuki meseleler olduğunda bunların bölge idare mahkemelerince öngörülemez biçimde yorumlandığı durumların söz konusu olabileceği; veya anılan mahkemelerin süreye ilişkin kuralları hatalı olarak da uygulayabilmeleri mümkün olduğu; iptali istenen kuralların bölge idare mahkemelerinin bu kapsamda verdiği ve mahkemeye erişim hakkına ölçüsüz müdahale teşkil edebilen, bu sebeple anılan hakkın ihlaline yol açabilecek bu tür kararları bakımından kişilerin bu yöndeki iddia ve itirazlarını ileri sürebilmelerine engel olduğunu, başka bir anlatımla söz konusu ihlalin gerçekleşmesini engellemeye elverişli yargısal yollara başvuruda bulunulabilmesi imkânını ortadan kaldırdığı sonucuna varmıştır. Özetle, istinaf başvurusunun süre yönünden reddi kararının en üst dereceli mahkeme olan Danıştay’da verilmemesi etkili başvuru hakkının ihlali olarak görülmüştür.

Bu yönüyle iptali istenen kuralların, mahkemeye erişim hakkına ilk kez müdahale eden ve o yargı kolundaki en yüksek mahkemece (Danıştay) verilmeyen kararlara karşı yargı mercilerine başvuru yollarını kapatmak suretiyle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkına aykırılık oluşturduğu sonucuna varılmıştır.

Karar oy çokluğu ile alınmış olup karşı oylar, istinaf başvurusu değerlendirmesinin iki aşamalı olduğu, başvurunun önce ilk derece mahkemesinde değerlendirildiği, sonraki değerlendirmenin istinaf mahkemesince yapıldığı, bu iki aşamalı değerlendirmenin yeterli olduğu, ihtilafların aşamalarda faklı kararlarla sonuçlanmış olması durumunun anayasal olarak bir kez daha değerlendirme zorunluluğunu açıkça ortaya koyan bir düzenleme bulunmadığı, AYM’nin ceza yargılamasında beraat kararının istinaf mahkemesince ilk kez hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren mahkumiyete dönüşmesi ve bunun temyiz edilememesini Anayasaya aykırı bulduğu, maddi konuda ve asıl uyuşmazlık noktasında en son kararı nihai olarak verme yetkisi bulunan istinaf dairesinin daha tali nitelikte olan süre konusunda son karar mercii olabileceği gerekçelerine dayanmaktadır.

AYM’nin kararını bireylerin haklarını genişletmesi açısından olumlu buluyorum. Her ne kadar karşı oyda ikili denetimin yapıldığı belirtilse de istinaf mahkemesinin ilk kez verdiği ret kararında bu denetimin yapıldığını söylemek mümkün değil. Karşı oyda atıf yapılan ve ceza yargılamasında ilk mahkumiyet kararının istinaf mahkemesince verildiği durumda bu hükmün temyize kapalı olmasının anayasaya aykırı olduğunua ilşikin AYM içtihadı ceza yargılamasının ağırlığına vurgu yapsa da aynı anlayışın ilk derece mahkemesince kaldırılan ama istinaf mahkemesince kabul edilen idari para cezaları açısından kabul edilmesi vatandaş açısından olumlu bir gelişme olacaktır. Bu nedenle, İYUK’ta yapılacak bir değişiklikle belli tutarın üzerinde olup vatandaş/mükellef aleyhine ilk kez verilen istinaf mahkemesi kararlarına karşı temyiz yolu açılmalıdır.

Sözün özü: Mal canın yongasıdır. Numan Emre ERGİN

https://www.dunya.com/kose-yazisi/aymnin-istinaf-karari/669412

T.C.

SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI

Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü

Sayı: E-70660756-206.16.01-51920110

Tarih: 12.09.2022

Konu: Haksız Çıkma Zammının İptali

GENEL YAZI

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 58 inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “İtirazında tamamen veya kısmen haksız çıkan borçludan, hakkındaki itirazın reddolunduğu miktardaki amme alacağı %10 zamla tahsil edilir.” hükmü, 02.08.2022 tarihli ve 31911 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 21.04.2022 tarihli ve 2021/119 E, 2022/48 K sayılı kararıyla iptal edilmiştir.

Bilindiği üzere, Anayasanın 153 üncü maddesinde; Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu, Anayasa Mahkemesinin iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırmaması halinde iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte kanun hükümlerinin yürürlükten kalkacağı, iptal kararlarının geriye yürümeyeceği, Anayasa Mahkemesi kararlarının Resmî Gazetede hemen yayımlanacağı ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı hüküm altına alınmıştır.

Bu hükme göre, Anayasa Mahkemesinin söz konusu iptal kararı Resmi Gazete’de yayımlandığı 02.08.2022 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Buna göre, 02.08.2022 tarihi itibarıyla 6183 sayılı Kanunun 58 inci maddesinin beşinci fıkrası kapsamında ödeme emrine yapılan itiraz neticesinde borçlunun tamamen veya kısmen haksız çıkması durumunda borçludan, hakkındaki itirazın reddolunduğu miktardaki alacağın %10 zamla tahsil edilmesi uygulamasına son verilmiştir.

Bu nedenle, Kanunun 58 inci maddesi kapsamında mahkemelere yapılan itirazlar neticesinde itirazı reddedilen borçlular hakkında;

1- 02.08.2022 tarihinden itibaren mahkeme tarafından itirazı reddedilenler bakımından %10 zammın takip edilmemesi,

2- Söz konusu %10 zamma ilişkin takip işlemleri devam edenler bakımından %10 zammın takip ve tahsilinden vazgeçilmesi,

3- İptal kararları geriye yürümediğinden, 02.08.2022 tarihinden önce tahsil edilmiş olan %10 oranındaki tutarların ise iade veya başkaca borçlarına mahsup edilmemesi,

gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini ve gereğini rica ederim.

Zeki ÖZDEMİR

Genel Müdür V.

Kaynak: SGK

Salı, 20 Eylül 2022 07:48

KDV Tevkifatında Güncel Uygulamalar

KDV Tevkifatı, KDV uygulamasının en karmaşık vergi türü olarak dikkat çekmektedir. Türkiye vergi gelir kalemleri arasında dolaylı vergilerin başında gelen KDV, artık daha çok KDV Tevkifatı yani önden kesinti yoluyla ve zamanında tahsili için getirilmiştir. Benzer uygulamalar birçok Avrupa Birliği ülkesinde de bulunmaktadır. Bu yazımızda 28 farklı alanda uygulanmakta olan, KDV Tevkifatında güncel uygulamaları açıklamaya çalışacağız.

KDV Tevkifatı Nedir, Ne Anlama Gelir ?

Tevkifat kelime anlamı itibariyle “durdurmak”, “tevkif etmek” kelimesinden türemiştir. T.D.K.’na göre “Para konusunda kesintiler” demektir. Ayrıca İngilizcede “stoppage” kelimesi de bizdeki tevkifat gibi para konusunda kesintiler anlamına gelen bir sözcüktür.

Tevkifat için ayrıca stopaj, kesinti, kaynakta kesme gibi tanımlamalar kullanılmaktadır. Ancak Stopaj (stoppage) tabiri daha çok Muhtasar Beyannamesi ile beyan edilen vergi kesintileri için kullanılmaktadır.

Nihai olarak tevkifat müessesesi verginin eksiksiz ve zamanında tahsili için getirilen vergi güvenlik önlemlerinden biridir.

KDV Tevkifat Oranları Neye Göre Nasıl Belirleniyor?

Şuan uygulamada olan kısmi KDV tevkifat oranları; 2/10 – 3/10 – 4/10 – 5/10 – 7/10 – 9/10 olmak üzere toplam 6 farklı kısmi tevkifat oranı mevcut. Görüleceği üzere 2’den 10’a kadar neredeyse tüm rakamlar var sadece 6/10 ve 8/10 oranları eksik. Yani henüz 6/10 ve 8/10 oranlarına tabi bir tevkifat uygulaması bulunmuyor.

Kısmi tevkifat oranlarını Hazine ve Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı kanundan aldığı yetki ile farklı sektör gruplarına göre tevkifat uygulaması getirerek oranları belirlemektedir.

Oranların neye göre belirlendiğine dair resmi bir dayanak olmasa da piyasa gözlemleri ve sektör ortalamalarına göre ödenmesi gereken KDV oranlarına göre bir belirleme yapıldığını söyleyebiliriz. Örneğin, “Yapı Denetim, İşgücü Temin Hizmeti, Etüt, Plan-Proje, Danışmanlık ve Temizlik” gibi işgücü ve emek yoğun sektörlerde verilen hizmet karşılığında %18 KDV oranına göre ödenmesi gereken KDV’nin %16-17 dolaylarında olması beklenir. Bu nedenle vergi güvenlik önlemi açısından bu sektörler için en yüksek tevkifat olan 9/10 oranını seçilmiştir. Bu durumda, verilen hizmetin %16,20’sinin hizmeti alan tarafından KDV2 beyannamesi ile ödenmesi anlamına gelmektedir.

KDV Tevkifatında Tam ve Kısmi Tevkifat Ayrımı Nedir?

KDV tevkifatı uygulaması, teslim veya hizmet bedeli üzerinden hesaplanan verginin, teslim veya hizmeti yapanlar tarafından değil bu işlemlere muhatap olanlar tarafından kısmen veya tamamen vergi sorumlusu sıfatıyla beyan edilip ödenmesidir.

Tam tevkifat” işlem bedeli üzerinden hesaplanan verginin tamamının işleme muhatap olan alıcılar tarafından beyan edilip ödenmesidir.

“Kısmi tevkifat” ise hesaplanan verginin Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenen kısmının, işleme muhatap olan alıcılar tarafından, diğer kısmının ise işlemi yapan tarafından beyan edilip ödenmesidir.

Şuan ki güncel uygulamalarda Tam Tevkifat uygulaması 5 ana başlıkta uygulanmaktayken, Kısmi Tevkifat uygulaması 23 farklı alanda uygulanmaktadır. Bu durum “Kısmi tevkifat” uygulamasını bir hayli karmaşık hale getirmekte ve takibini zorlaştırmaktadır.

“Tam Tevkifatın” Uygulandığı Hizmet ve İşlemler Hangileridir?

Tam tevkifat kapsamına giren işlemlerde, işlem bedeli üzerinden hesaplanan KDV’nin tamamı, mal veya hizmetin alıcıları tarafından tevkifata tabi tutulmaktadır. Tam tevkifat uygulanacak işlemler, aşağıda sayılanlarla sınırlı olup, bunlar dışındaki işlemlerde işleme muhatap olanlar tarafından tam tevkifat uygulaması kapsamında işlem yapılmayacaktır. Buna göre;

  • İkametgâhı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayanlar tarafından yapılan teslim ve hizmetler,
  • Serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler,
  • Kiralama işlemleri,
  • Reklam verme işlemlerinde,
  • İsteğe Bağlı Tam Tevkifat Uygulaması, (Yeni Uygulama)

işlem bedeli üzerinden hesaplanan verginin tamamının, mal veya hizmetin alıcıları tarafından  tam tevkifata tabi tutulması gerekmektedir.

Örneğin yurtdışından alınan ve Türkiye’de faydalanılan bir hizmet faturasına Tam Tevkifat uygulaması kapsamında Sorumlu Sıfatıyla %18 KDV’nin 2 no.lu KDV beyannamesi ile beyan edilip ödenmesi gerekmektedir. Sorumlu Sıfatıyla ödenen bu vergi ilgili dönemde indirim konusu yapılabileceği tabiidir.

Kısmi Tevkifat Nedir?

Kısmi Tevkifatta işlem bedeli üzerinden hesaplanan KDV’nin tamamı değil, bu işlemler için belirlenen orandaki kısmı alıcılar tarafından sorumlu sıfatıyla beyan edilip ödenmekte tevkifata tabi tutulmayan kısım ise satıcılar tarafından mükellef sıfatıyla beyan edilip (beyannamede ödenmesi gereken KDV çıkması halinde) ödenmektedir

Kısmi tevkifat uygulaması kapsamında KDV tevkifatı yapmak üzere sorumlu tutulabilecekler aşağıda iki grup halinde sayılmış olup, tevkifat uygulaması kapsamındaki her bir işlem bazında tevkifat yapması gerekenler, söz konusu gruplardan birine veya ikisine veyahut söz konusu gruplar kapsamında olan bazı sorumlulara atıf yapılmak suretiyle KDV Genel Uygulama Tebliğinin ilgili bölümlerinde belirtilmektedir.

Tevkifat Uygulayacak Alıcılar

a) Tüm  KDV mükellefleri,

b) Belirlenmiş alıcılar (KDV mükellefi olsun olmasın)

“Belirlenmiş Alıcılar”a İlişkin Güncel Liste;

KDV Uygulama Tebliğinin bir çok yerinde (I/C-2.1.3.1/b) ayrımında sayılanlar olarak geçen meşhur Belirlenmiş Alıcıların güncel listesi aşağıdaki gibidir.

– 5018 sayılı Kanuna ekli cetvellerde yer alan idare, kurum ve kuruluşlar, il özel idareleri ve bunların teşkil ettikleri birlikler, belediyelerin teşkil ettikleri birlikler ile köylere hizmet götürme birlikleri,

– Yukarıda sayılanlar dışındaki, kanunla veya Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle kurulan kamu kurum ve kuruluşları,

– Döner sermayeli kuruluşlar,

– Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları,

– Kanunla kurulan veya tüzel kişiliği haiz emekli ve yardım sandıkları,

– Bankalar,

– Sigorta, reasürans ve emeklilik şirketleri,

– Sendikalar ve üst kuruluşları,

– Vakıf üniversiteleri,

– Mobil elektronik haberleşme işletmecileri,

– Büyükşehir belediyelerinin su ve kanalizasyon idareleri,

– Kamu iktisadi teşebbüsleri (Kamu İktisadi Kuruluşları, İktisadi Devlet Teşekkülleri),

– Özelleştirme kapsamındaki kuruluşlar,

– Türkiye Varlık Fonu ile alt fonlara devredilen kuruluşlar,

– Organize sanayi bölgeleri ile menkul kıymetler, vadeli işlemler borsaları dahil bütün borsalar,

– Yarıdan fazla hissesi doğrudan yukarıda sayılan idare, kurum ve kuruluşlara ait olan (tek başına ya da birlikte) kurum, kuruluş ve işletmeler,

– Payları Borsa İstanbul (BİST) A.Ş.’nde işlem gören şirketler,

– Kalkınma ve yatırım ajansları.

“Belirlenmiş Alıcılara” İlişkin Diğer Detaylar

Payları İMKB’de işlem gören bir şirketin yarıdan fazla hissesine sahip olduğu şirket belirlenmiş alıcılar kapsamında yer almamaktadır.

Belediyeler (büyükşehir belediyeleri dâhil) yukarıda yer verilen “belirlenmiş alıcılar” kapsamına girmemektedir. Bu itibarla belediyelerin 117 no.lu KDV Tebliğinin yürürlüğe girdiği 1 Mayıs 2012 tarihinden itibaren kısmi tevkifat uygulaması kapsamında tevkifat yapma sorumlulukları kaldırılmıştır.

Ancak belediyelerin bünyelerinde oluşan iktisadi işletmeler nedeniyle gerçek usulde KDV mükellefiyeti bulunması halinde “KDV mükelleflerinin” tevkifat yapmak üzere sorumlu tayin edildiği teslim ve hizmetlerde KDV tevkifatı yapmaları gerekmektedir.

Belirlenmiş alıcıların birbirlerine karşı yaptıkları teslim ve hizmetlerde (şirketleşenler dahil profesyonel spor kulüplerince yapılanlar hariç), KDV tevkifatı uygulanmaz. Örneğin, borsada işlem gören iki şirketin birbirine yaptığı ve normalde kısmi tevkifat kapsamında giren teslim ve hizmetlerde tevkifat uygulanmayarak normal şekilde fatura düzenlenir.  Bu durum, idarenin belirlenmiş alıcılara güvendiğinin ve vergi tahsilinde sorun yaşamayacağı algısının bir göstergesidir.

Kısmi Tevkifatta Teslimler ve Hizmetler Nedir?

KDV Tevkifatında en önemli ayrımlardan birisi de Hizmetler ve Teslimlerdir. Zira tevkifat oranları da buna göre belirlenmekte ve değişkenlik göstermektedir.

Teslim; bir mal üzerindeki tasarruf hakkının malik veya onun adına hareket edenlerce, alıcıya veya adına hareket edenlere devredilmesidir.

Hizmet; teslim ve teslim sayılan haller dışında kalan işlemlerdir. Bu işlemler; bir şeyi yapmak ve işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi, şekillerde gerçekleşebilir.

Teslim ve Hizmet kavramı 3065 sayılı KDV Kanununda en çok geçen kelimeler olup, her ikisi birlikte kanunda 460 defa zikredilmektedir.  Kısmi Tevkifat uygulamasında en çok hizmetler bölümünde tevkifat uygulanmaktadır.

Kısmi Tevkifat Uygulanacak Hizmetler Nelerdir?

Bu bölümde yer verilen kısmi tevkifat kapsamındaki işlemlerin tamamı “hizmet” mahiyetinde olup, “teslim” mahiyetindeki işlemler bu bölüm kapsamına girmemektedir. Aşağıda detayına yer verilen 15 farklı hizmette kısmi tevkifat uygulaması bulunmaktadır.

KDVGUT NO: KDV TEVKİFATINA TABİ HİZMETLER ORAN TEVKİFAT YAPMAK ZORUNDA OLANLAR
I/C- 2.1.3.2.1 Yapım İşleri ve Bu İşlerle Birlikte İfa Edilen 4/10  KDV mükellefleri
Mühendislik-Mimarlık ve Etüt-Proje Hizmetleri    Belirlenmiş Alıcılar
I/C- 2.1.3.2.2 Etüt, Plan-Proje, Danışmanlık, Denetim ve Benzeri 9/10 Belirlenmiş Alıcılar
I/C- 2.1.3.2.3 Makine, Teçhizat, Demirbaş ve Taşıtlara Ait Tadil, Bakım ve Onarım Hizmetleri 7/10 Belirlenmiş Alıcılar
I/C- 2.1.3.2.4 Yemek Servis ve Organizasyon Hizmetleri 5/10 Belirlenmiş Alıcılar
I/C- 2.1.3.2.5 İşgücü Temin Hizmetleri 9/10 KDV mükellefleri

Belirlenmiş Alıcılar

I/C- 2.1.3.2.6 Yapı Denetim Hizmetleri 9/10 KDV mükellefleri

Belirlenmiş Alıcılar

I/C- 2.1.3.2.7 Fason Olarak Yaptırılan Tekstil ve Konfeksiyon İşleri, Çanta ve Ayakkabı Dikim İşleri 7/10 KDV mükellefleri

Belirlenmiş Alıcılar

I/C- 2.1.3.2.8 Turistik Mağazalara Verilen Müşteri Hizmetleri 9/10 KDV mükellefleri
I/C- 2.1.3.2.9 Spor Kulüplerinin (Şirketleşenler dahil) Yayın, Reklam ve İsim Hakkı Gelirlerine Konu 9/10 KDV mükellefleri

Belirlenmiş Alıcılar

I/C- 2.1.3.2.10 Temizlik, Çevre ve Bahçe Hizmetleri 9/10 KDV Mükellefleri

Belirlenmiş Alıcılar

I/C- 2.1.3.2.11 Taşımacılık Hizmetleri   KDV mükellefleri
– Servis Taşımacılığı 5/10 Belirlenmiş Alıcılar
– Yük Taşımacılığı (Nakliye) 2/10
I/C- 2.1.3.2.12 Her Türlü Baskı ve Basım Hizmetleri 7/10 Belirlenmiş Alıcılar
I/C- 2.1.3.2.13 Diğer Hizmetler 5/10 Belirlenmiş Alıcıların bir kısmı
I/C- 2.1.3.2.14 Kamu Özel İş Birliği Modeli ile Yaptırılan Sağlık Tesislerine İlişkin İşletme Döneminde Sunulan Hizmetlerde Tevkifat Uygulaması 5/10 Şehir Hastanalerine Hizmet Verenler
I/C- 2.1.3.2.15 Ticari Reklam Hizmetleri 3/10 KDV Mükellefleri

Belirlenmiş Alıcılar

Kısmi Tevkifat Uygulanacak Teslimler Nelerdir?

Kısmi Tevkifat uygulanması gereken 8 farklı teslim bulunmakta olup, bu teslimlerin tamamında KDV mükellefleri (I/C-2.1.3.1/a) ile Belirlenmiş Alıcılar (I/C-2.1.3.1/b) tevkifat yapmakla yükümlüdürler.

KDVGUT NO: KDV TEVKİFATINA TABİ TESLİMLER ORAN TEVKİFAT YAPMAK ZORUNDA OLANLAR
I/C- 2.1.3.3.1 Külçe Metal Teslimleri 7/10 KDV mükellefleri

Belirlenmiş Alıcılar

I/C- 2.1.3.3.2 Bakır, Çinko, Alüminyum ve Kurşun Ürünlerinin Teslimi 7/10 KDV mükellefleri

Belirlenmiş Alıcılar

I/C- 2.1.3.3.3 Hurda ve Atık Teslimi (Metal, Plastik, Lastik, Kauçuk, Kağıt, Cam Hurda ve Atıkları ile Konfeksiyon Kırpıntılarının Teslimi) 7/10 KDV mükellefleri

Belirlenmiş Alıcılar

I/C- 2.1.3.3.4 Metal, Plastik, Lastik, Kauçuk, Kağıt ve Cam Hurda ve Atıklardan Elde Edilen Hammadde 9/10 KDV mükellefleri

Belirlenmiş Alıcılar

I/C- 2.1.3.3.5 Pamuk, Tiftik, Yün ve Yapağı ile Ham Post ve Deri Teslimleri 9/10 KDV mükellefleri

Belirlenmiş Alıcılar

I/C- 2.1.3.3.6 Ağaç ve Orman ürünleri 5/10 KDV mükellefleri

Belirlenmiş Alıcılar

I/C- 2.1.3.3.7 Devlet Malzeme Ofisine Teslimler 2/10 KDV mükellefleri
I/C- 2.1.3.3.8 Demir-Çelik Ürünlerinin Teslimi 4/10 KDV mükellefleri

Belirlenmiş Alıcılar

Tevkifat Uygulamasıyla İlgili Diğer Hususlar Nelerdir?

Tebliğin (I/C-2.1.3.1/b) ayrımında sayılanların, kısmi tevkifat uygulaması kapsamındaki teslim ve hizmetlerinde hesaplanan KDV, alıcıların durumuna bakılmaksızın, tevkifata tabi tutulmayacaktır.  (yani borsada işlem gören şirketler tevkifatsız fatura kesebilir)

KDV Kanunu uyarınca KDV’den istisna olan teslim ve hizmetler ile KDV Kanununun 11/1-c kapsamında ihraç kayıtlı satışlar ve geçici 17. maddeleri kapsamındaki dahilde işleme ve geçici kabul rejimi kapsamında yapılacak teslimlerde tevkifat uygulanmayacaktır

KDV tevkifatı ihtiyari bir uygulama olmayıp, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nca tevkifat uygulaması kapsamına alınan 15’i hizmet, 8’i teslim olmak üzere toplam 23 farklı işlemde tevkifat yapılması zorunludur. Ancak, Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından tevkifat kapsamına alınmamış işlemlerde isteğe bağlı da olsa tevkifat yapılamaz.

Kısmi tevkifat uygulaması kapsamına giren her bir işlemin KDV dahil bedeli 2.000 TL’yi aşmadığı takdirde, hesaplanan KDV tevkifata tabi tutulmaz. Sınırın aşılması halinde ise tutarın tamamı üzerinden tevkifat yapılır.

KDV Tevkifatı Nasıl Beyan Edilir?

Tevkifat, genel bütçeli idareler hariç, tevkifata tabi işlemin yapıldığı dönemde “Vergi sorumlularına ait 2 No.lu KDV Beyannamesi” ile beyan edilir. Bu beyannamenin vergi tevkifatı yapmak zorunda olanlar tarafından, vergilendirme dönemini takip eden ayın 26. günü akşamına kadar ilgili vergi dairesine verilmesi gerekmektedir. Vergi sorumlularının başka faaliyetleri nedeniyle KDV mükellefiyetlerinin bulunmaması ve dolayısıyla 1 No.lu KDV beyannamesi vermemeleri bu uygulamaya engel değildir.

Gerçek usulde KDV mükelleflerinin (KDV1 vergi türünden mükellef sicilinde kayıtlı olanlar) tevkifata tabi tutulan KDV’nin beyanında 1015B beyanname kodlu KDV 2 beyannamesini, gerçek usulde KDV mükellefiyeti bulunmayanların ise söz konusu verginin beyanında 9015 beyanname kodlu KDV 2 beyannamesini kullanmaları gerekmektedir.

Kısmi Tevkifatta Düzeltme ve İade Nasıl Olur?

Kısmi tevkifat uygulaması düzeltme  ve mal iadeleri İşlem(fatura) bedeli üzerinden hesaplanan verginin tevkifata tabi tutulmayan kısım üzerinden yapılır. Yani iade faturası tevkifatlı olarak düzenlenmez. Maalesef sahadaki uygulamalarda bu konuda çokça hata yapıldığını görüyoruz.  İade faturasının, tevkifata tabi tutulmayan kısım ile  tevkifatsız düzenlenmesi gerektiği halde tevkifatlı olarak kesiliyor. Bu durumda mükerrer vergilendirmeye yol açıyor.

Oysa ki tebliğ ifadesi çok açık, tevkifata tabi tutulmayan kısmı üzerinden yapılır diyor. Örneğin; 1.000 TL’lik matrahı olan, %18 KDV ve 4/10 (%7,2) tevkifat oranına tabi bir teslimde düzeltme veya mal iadesi nedeniyle alıcı tarafından kesilen faturada tevkifata tabi tutulmayan kısım 10/10-4/10= 6/10 diğer bir ifadeyle   (%18 /10 *6= 10,8) %10,8 KDV oranı ile fatura KDV’sinin 100,80 TL olarak düzenlenmesi gerekmektedir.

Kısmi Tevkifatta Matrahta Değişiklik Durumu; (Fiyat farkı, Kur Farkı vb.)

Fiyat farkı, kur farkı ve benzeri nedenlerle tevkifata tabi işlemin bedelinde sonradan bir artış ortaya çıkması halinde, bu artış ile ilgili olarak fatura düzenlenerek KDV hesaplanır ve hesaplanan KDV üzerinden tevkifat uygulanır. Bu şekilde işlem yapılabilmesi için fiyat farkı, kur farkı ve benzerinin ait olduğu asıl işleme ait KDV dahil bedelin tevkifat alt sınırını geçmiş ve tevkifata tabi tutulmuş olması gerekmektedir.

Diğer bir ifadeyle işlemin aslı tevkifatlı ise fer-i de tevkifatlıdır. Dolayısıyla tevkifata konu işlemlerde ortaya çıkan kur farkı vb farklara ilişkin düzenlenecek faturalarında aynı oranda tevkifatlı kesilmesi gerekmektedir.

Tevkifata Tabi İşlemlerde KDV İadesi Nasıl ve Ne Kadar Alınır?

Tevkifat uygulamasından doğan KDV alacaklarının mükellefe iade edilebilmesi için, satıcının tevkifat uygulanmayan KDV tutarını 1 No.lu KDV Beyannamesi ile beyan etmiş olması, alıcının da yaptığı tevkifatla ilgili 2 No.lu KDV Beyannamesini vergi dairesine vermiş olması zorunludur.

MAHSUBEN VE NAKDEN İADE  (Sadece Vergi İnceleme Raporu  ile olanlar)

Tebliğin (I/C-2.1.3.) bölümü kapsamında kısmi tevkifat uygulanan;

– Temizlik, bahçe ve çevre bakım hizmetleri,

– Makine, teçhizat, demirbaş ve taşıtlara ait tadil, bakım ve onarım hizmetleri,

– Her türlü yemek servisi ve organizasyon hizmetleri,

– Etüt, plan-proje, danışmanlık, denetim ve benzeri hizmetler,

– Fason olarak yaptırılan tekstil ve konfeksiyon işleri ile fason ayakkabı ve çanta dikim işleri ve fason işlerle ilgili aracılık hizmetleri,

– Yapı denetim hizmeti,

– Taşımacılık hizmetleri,

– Her türlü baskı ve basım hizmeti,

– Ticari reklam hizmetleri,

– İşgücü temin hizmeti,

– Turistik mağazalara verilen müşteri bulma/götürme hizmeti,

ile ilgili KDV iade alacaklarının mahsubunu isteyen mükelleflerin 10.000 TL’yi aşmayan mahsup talepleri vergi inceleme raporu, YMM raporu ve teminat aranılmaksızın yerine getirilir. 10.000 TL ve üzerindeki mahsuben iade talepleri SADECE vergi inceleme raporu ile yerine getirilir. YMM Raporu ile olmaz.

Ayrıca yukarıda yer alan hizmetlere ilişkin incelemesi nakden iade sınırı bulunmadığından nakden istenen tutarın tamamı münhasıran teminat ve/veya vergi inceleme raporu ile yerine getirilir. İade talebinin tamamı kadar teminat verilmesi halinde teminat, münhasıran vergi inceleme raporu sonucuna göre çözülür.

Mahsuben İade (YMM ve VİR olmaksızın)

Tebliğin (I/C-2.1.3.) bölümü kapsamında tevkifat uygulanan;

– Külçe metal teslimleri,

– Bakır, çinko, alüminyum ve kurşun ürünlerinin teslimi,

– Metal, plastik, lastik, kauçuk, kâğıt, cam hurda ve atıkları ile konfeksiyon kırpıntılarının teslimi,

– Metal, plastik, lastik, kauçuk, kâğıt ve cam hurda ve atıkları ile konfeksiyon kırpıntılarından teslimi

– Pamuk, tiftik, yün ve yapağı ile ham post ve deri teslimi,

– Ağaç ve orman ürünleri teslimi,

– Demir-çelik ürünlerinin teslimi,

– Tebliğin (I/C-2.1.3.3.7.) bölümü kapsamındaki teslimler, ile ilgili mahsuben iade talepleri miktarına bakılmaksızın vergi inceleme raporu, YMM raporu ve teminat aranmadan yerine getirilir.

Bu Teslimlere ilişkin 10.000 TL’yi aşmayan nakden iade talepleri teminat, vergi inceleme raporu ve YMM raporu aranılmadan yerine getirilir. 10.000 TL ve üzerindeki nakden iade talepleri ise vergi inceleme raporu sonucuna göre veya YMM raporu ile yerine getirilir. 10.000 TL’yi aşan kısım için teminat verilmesi halinde teminat, vergi inceleme raporu sonucuna göre veya YMM raporu ile çözülür.

Yukarıda detayına yer verilen nakden ve mahsuben iade türlerinde görüleceği üzere hizmetlere ilişkin nakden/mahsuben iade uygulaması aşırı derecede sınırlandırılmış ve sadece VİR (Vergi İnceleme Raporu)’na bağlanmıştır.  Bunun nedeni hizmetlerin ağırlıklı olarak girdisinin  emek ve iş gücü olması, bir üretimin bulunmaması ve tevkifat uygulanan söz konusu hizmet sektörlerin vergiye uyum konusunda yeteri kadar güven vermemesi gibi nedenlerden kaynaklandığı düşünülmektedir.

Teslimlerde ise mahsuben iade de herhangi bir rapor şartı bulunmamakta olup, 10.000 TL üzeri YMM raporu ile nakden iade alınabilmektedir. Bir başka ifadeyle KDV tevkifatında teslim idare nazarında daha güvenli bir alan olarak görülmektedirBu durum da teslime konu tevkifatın fiili bir üretim ve fiziki teslime dayanmasından kaynaklanmaktadır.

Sonuç ve Öneri;

Her ne kadar KDV Tevkifatı, verginin eksiksiz ve zamanında tahsili için getirilen vergi güvenlik önlemlerinden biri olsa da gün geçtikte karmaşıklığı artmaktadır. Bu durumun önüne geçmek ve KDV tevkifatında daha sade ve net bir çözüm üretmek adına şahsi önerim, Kısmi Tevkifat uygulamalarının tek tevkifat şeklinde örneğin sadece 5/10 oranında uygulanmasıdır.

Serdar KARAKUŞ
SMMM/CPA
Audit Manager
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.alomaliye.com/2022/09/19/kdv-tevkifatinda-guncel-uygulamalar/

DUYURU

(4/A ÇALIŞANLAR İÇİN ÇALIŞMADI BİLDİRİM WEB SERVİSİ)

Sigortalıların istirahatli olduğu sürelerde çalışmadıklarının işverenleri tarafından Kurumumuza bildirilmesini sağlayan ve işletime açılmış olan “vizite web servisi” kılavuzunda güncelleme yapılmıştır.

Buna göre, mevcut metotlarda değişiklik ve eklenen yeni metot bilgilerine ekteki kılavuzdan erişim sağlanmaktadır.

Tüm ilgililere duyurulur.

Kılavuz İçin Tıklayınız

Kaynak: SGK

20 Eylül 2022 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 31959

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumundan:

MADDE 1- 17/4/2012 tarihli ve 28267 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Derecelendirme Kuruluşlarının Yetkilendirilmesine ve Faaliyetlerine İlişkin Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 8 inci maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“(4) Yetkili derecelendirme kuruluşunun banka dışı ortakları, yönetim kurulu başkan ve üyeleri, yöneticileri, derecelendirme komitesi üyeleri ve derecelendirme uzmanları, başka bir derecelendirme kuruluşunda ya da bağımsız denetim veya değerleme hizmeti veren kuruluşlarda yönetim kurulu başkanı ya da üyesi, yönetici veya ortak olamazlar. Bağımsız denetçi veya derecelendirme uzmanı ya da değerleme uzmanı olarak çalışamazlar.”

MADDE 2- Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 3- Bu Yönetmelik hükümlerini Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkanı yürütür.

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • CHP'li Nalbantoğlu 'mali Müşavirleri Canından Bezdirdiniz' Dedi, Hükümete Seslendi! CHP'li Nalbantoğlu 'mali müşavirleri canından bezdirdiniz' dedi, hükümete seslendi! CHP…
  • İşverenlerin Özlük Dosyası Düzenlerken Dikkat Etmesi Gerekenler İş Kanunu'nun 75. Maddesinde işverenin özlük dosyası tutması ile ilgili…
  • 2023 KURUMLAR VERGİSİ BEYANNAMENİZİ DOLDURURKEN YATIRIM FONLARINDAN ELDE EDİLEN KAZANÇLARI İSTİSNAYA KONU EDEBİLİRSİNİZ Bilindiği üzere, 15.07.2023 tarihinden sonra iktisap edilen Kurumlar Vergisi Kanununun…
Top