Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Çarşamba, 14 Aralık 2022 07:57

Verginin Erken Ödenmesinde Sakınca Var Mı?

Bu köşede 2 Aralık tarihinde yayınlanan makalede bir yargı kararı üzerinden, sat-kirala-geri al uygulamasında, istisna kazancın satışın yapıldığı yılı izleyen yıl yerine daha önceden, satışın yapıldığı yılda fon hesabına alınmasının istisna uygulamasına engel olup olmayacağını yazmıştım.

Bugün şekli bir yükümlülüğün değil esasa ilişkin, özünde birbirine benzeyen iki uygulamanın zamanlamasından bahsedeceğim. Zarar mahsup zamanı ve şüpheli alacak karşılığı uygulamasında zamanlama. Bu unsurlar, matrah azaltıcı unsurlar ve zamanında kullanılmayıp daha sonra kullanılması durumunda genel olarak verginin erken ödenmesi söz konusu. Bunda ne sakınca var denebilir. Konumuz bu.

  1. Şüpheli alacak karşılığı, alacağın şüpheli hale geldiği yılda değil de sonraki bir yılda ayrılırsa ne olur?

Şüpheli alacak karşılığının ne zaman ayrılabileceği konusu açık değil.

Gelir İdaresi öteden beri karşılığın, alacağın şüpheli hale geldiği hesap döneminde ayrılabileceği görüşünde. Alacak için dava açıldığı yıl karşılık ayrılmazsa, sonraki dönemlerde dava devam ediyor olsa da karşılık ayrılmasını İdare kabul etmiyor.

Konuyla ilgili farklı yargı kararları var. Görebildiğim kadarıyla, alacağın şüpheli hale geldiğinde karşılık ayrılabileceği, sonraki yıllarda karşılık ayrılmasının kabul edilmeyeceği yönünde çok sayıda karar var. Bu kararlara örnek olarak; Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun 12.11.1999 tarih ve E:1999/102 K:1999/480 sayılı kararı ve benim tespit edebildiğim en yeni tarihli karar olarak da Danıştay Dördüncü Dairesi’nin 27.07.2003 tarihli bir kararı söylenebilir. Buna karşılık, sayıca daha az olabilir ama kayda değer sayıda ve yeni tarihli bazı yargı kararına göre ise alacağın dava veya icra safhasına geldiği yıl karşılık ayrılması zorunlu değil, daha sonraki yıllarda da karşılık ayrılabilir. Bu kararlara örnek olarak da Danıştay Dördüncü Dairesi’nin 13.02.2014 tarih ve E:2010/3320 K:2014/805 sayılı kararı ile Ankara Bölge İdare Mahkemesi’nin 24.06.2020 tarih ve E:2019/1650 K:2020/448 sayılı Kararı ve Samsun Bölge İdare Mahkemesi’nin 12.11.2020 tarih ve E:2020/168 K:2020/449 sayılı Kararı’nı söyleyebilirim. Bu kararların üçünde de; alacağın, şüpheli hale geldiği tarihte karşılık ayrılmasını zorunlu kılan bir hüküm olmadığı, önemli olanın, alacağın ilgili maddede gösterilen niteliklere sahip olup olmadığı hususunun olduğu, dönemin değişmesiyle alacağın şüpheli olma niteliğini kaybettiğinin kabulünün, Kanun’da öngörülmeyen, bu nedenle de kanunla tanınan bir hakkın bertaraf edilmesi anlamına geleceği, bu durumda, şüphelilik hali devam eden alacaklar için sonraki dönemde karşılık ayrılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçeleri ön plana çıkıyor.

Ben dava açıldığı yıl karşılık ayrılmamışsa sonraki yıllarda da karşılık ayrılmasına izin verilmesi gerektiği düşüncesindeyim. Daha sonraki yıl karşılık ayırarak erken vergi ödenmesinin kimseye bir zararı olmadığını düşünüyorum. Özellikle büyük ve kurumsal işletmelerde, başka düzenleme ve kurallar nedeniyle veya işletme içi iletişim sorunlarından kaynaklanan nedenlerle ilgili yılda karşılık ayrılmamasının bir hakkı ortadan kaldırması bana doğru gelmiyor. Konunun vergi planlaması yönü olabilir mi sorusuna da cevabım, zarar mahsup hakkının beş yıllık süre sınırı nedeniyle ortadan kalktığı durumlarda olabilir. Bunun için de kanuna özel bir sınırlama koymakta sakınca yok.

Özetle, alacağın şüpheli hale geldiği yılda karşılık ayrılmamasının mükellefe bir avantajı yok. Karşılık ayrılmaması yaygın olarak verginin erken ödenmesi dışında bir sonucu yok. Buna engel olmanın da kimseye bir yararı yok.

Son sözüm; yine de siz, alacağınız şüpheli hale geldiği dönemde karşılık ayırmayı ihmal etmeyin.

  1. Zarar mahsubu yapılmazsa ne olur?

Cari dönemde kurum kazancı olmasına rağmen geçmiş yıl zararları mahsup edilmezse, yapılacak uygulama konusunda üç farklı görüş var.

  1. a) Mahsup olanağı olmasına rağmen mahsup edilmeyen zarar tutarının mahsup hakkı ortadan kalkabilir. Gelir İdaresi bu görüşte. İdare, zarar mahsubunu, gider indiriminden farklı olarak, kullanılma olanağı varken kullanılmazsa yok olacak bir hak olarak görüyor. Dolayısıyla, kazanç beyan edilen dönemde geçmiş yıllar zararlarını mahsup etmeyerek bu hakkından vazgeçen mükelleflerin, kazanç beyan edilen dönem beyannamesini düzeltmelerinin ve geçmiş yıl zararlarını indirim konusu yapmalarının mümkün olmadığını söylüyor.
  2. b) Zarar mahsup hakkı kullanılmayan beyanname düzetilerek zarara mahsup hakkı kullanılabilir. Bu yönde verilmiş bir yargı kararı da var. Geçmiş yıl zararlarının beş yıllık süre içerisinde indirilebileceği ve yapılan yanlışlıkların düzeltme beyannamesi ile giderilebileceği yönündeki Vergi Mahkemesi kararı, Danıştay Dördüncü Dairesi’nin 14.01.2021 tarih ve E:2016/14644 K:2021/240 sayılı Kararıyla onanmış.
  3. c) Kullanılmayan zarar mahsup hakkı sonraki yıllarda kullanılabilir. Bu konuda da yargı kararları var. Geçmiş yıl zararlarının, dönemi izleyen yılda indirim konusu yapma hakkı bulunduğu halde indirilmemesi halinde sonraki yıllarda indirim konusu yapılamayacağı gerekçesiyle yapılan bir tarhiyatı kaldıran Vergi Mahkemesi kararı, aynı gerekçelerle Danıştay Üçüncü Dairesi’nin 17.03.2015 tarihli ve E.2011/4940 K.2015/1312 sayılı kararıyla onanmış. Kararda, bir hesap dönemi içerisinde oluşan zararın, müteakip beş hesap döneminde oluşacak kârlarla mahsup edilememesi halinde mahsup imkânının ortadan kalkacağı, mükelleflerin oluşan zararlarını izleyen yılda beyan etmemeleri ve kâr beyan etmeleri durumunda, kâr beyan ettiği yıldan sonraki yıllardaki kurum kazançlarından düşemeyecekleri şeklinde bir düzenleme olmadığı gibi bu yönde yapılacak bir yorumun da Kanun’un mükelleflere tanıdığı kanuni bir hakkın engellenmesi sonucunu doğuracağı belirtilmiş. Daha yeni tarihli bir Danıştay kararı da aynı yönde. (Danıştay Dördüncü Dairesi’nin 17.11.2021 tarih ve E:2017/2375 K:2021/6891 sayılı kararı.)

Kişisel değerlendirmeme gelince, öncelikle geçmiş yıl zararlarının niteliğinin istisnalardan ve diğer indirimlerden farklı olduğunu, kaynağı geçmiş yıllardaki giderler olduğu için giderlerle aynı nitelikte olduğunu, bu çerçevede zarar mahsubu zamanında kullanılmazsa yok olacak bir hak olarak görmemek gerektiğini, diğer koşulların yerine getirilmesi durumunda, zarar mahsubunun her zaman yapılması gerektiğini düşünüyorum.

Sonuç olarak, zarar mahsup olanağı varken yapılmaması durumunda, geçmiş dönem beyannamelerinin düzeltilerek zarar mahsup olanağının kullanılabileceğini ve varsa fazla ve yersiz ödenen vergilerin iadesinin istenebileceğini düşünüyorum. Bu yöndeki yargı kararına katılıyorum. Kullanılmayan zarar mahsup hakkının sonraki yıllarda kullanılabileceği yönündeki yargı kararı dönemsellik ilkesine uygunluk açısından tartışılabilir. Ancak bunda da işin esası itibariyle bir sakınca görmüyorum. Zarar mahsup hakkının daha sonraki bir yılda yapılmasının, erken vergi ödemek dışında bir sonucu yok. Bunu cezalandırmak için de bir neden yok. İade işlemlerini ortadan kaldırdığı için pratik de bir uygulama.

Zarar mahsubuyla ilgili son değerlendirmem de yukarıda şüpheli alacak karşılığıyla ilgili değerlendirmemle aynı. Siz yine de dikkatli olun, sonradan telafi edilemez zararlarla karşılaşmamak için, şekli koşullara tam uyuma dikkat edin. Recep BIYIK

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/verginin-erken-odenmesinde-sakinca-var-mi/676860

Bölünme sebebiyle sermaye azaltımında vergileme yapılmayacağı konusunun Maliye tarafından acilen açıklanması ve tereddütlerin giderilmesi gerekiyor.

Değerli okurlar, "kısmi bölünme" yaygın şekilde uygulanan bir yeniden yapılanma işlemi.

Vergisiz kısmi bölünme, tam mükellef sermaye şirketlerinin (anonim, limited, eshamlı komandit şirket) bilançolarında yer alan,

taşınmazlar

- en az iki tam yıl süreyle elde tutulan iştirak hisseleri ya da

- sahip oldukları üretim veya hizmet işletmelerinin bir veya birkaçını,

kayıtlı değerleri üzerinden aynî sermaye olarak mevcut veya yeni kurulacak tam mükellef bir sermaye şirketine devretmeleridir. (Kurumlar Vergisi Kanunu -KVK- Md.19/3-b)

Görüldüğü gibi bu üç malvarlığı birbirinden ayrı, yani bağımsız olarak kısmi bölünmeye konu edilebilir.

Kısmi bölünme iki şekilde yapılabilir.

Birincisine "iştirak modeli" diyebiliriz. Bu modelde kısmi bölünme yoluyla yeni kurulan veya mevcut şirkete aktarılan varlıkların karşılığında elde edilen devralan şirket hisseleri bölünen şirkette kalır, ortaklara verilmez, yani bu varlıklar menkul kıymete dönüşür.

İkinci seçeneği "yavru şirket modeli" olarak adlandırabiliriz. Bu tür kısmî bölünmede devredilen varlıklara karşılık edinilen devralan şirket hisseleri, devreden/bölünen şirkete verilmeyip payları oranında doğrudan bu (bölünen) şirketin ortaklarına verilir.

Bu modelde, ortakların pay sahibi oldukları şirketin bir kısım malvarlığı bölünme yoluyla kanunen başka bir şirkete geçtiğinden, bölünen şirket ortaklarının serveti, devredilen malvarlığının değeri kadar azalıyor, işte azalan bu değeri karşılamak için de devralan şirketin payları bölünen şirketin ortaklarına veriliyor. Bu telafi işlemi "sermaye azaltımı" yoluyla yapılıyor. Çünkü böyle bir dengeleme yapılmazsa kısmi bölünme ortakların malvarlığında/servetinde bir azalmaya neden olacaktır.

Bu tür kısmi bölünmede sonuç itibariyle ortakların malvarlığında bir değişiklik olmamakta, daha önce tek şirket bünyesinde sahip olunan malvarlığı, bölünme sonrasında iki şirket bünyesinde varlığını aynen devam ettirmektedir.

Yani ortaklar bu işlem sayesinde zenginleşmemekte, bölünen şirkette yapılan sermaye azaltımı yoluyla işletme dışına çıkarılan bir nakit, başka bir deyişle ortakların elde ettiği bir kazanç bulunmamaktadır.

Böyle olduğu için de yasa koyucu kısmi bölünmenin tamamen vergisiz bir şekilde gerçekleştirilmesini temin etmiştir.

Çünkü varlıklar kayıtlı değerleriyle devralan şirkete geçtiğinden, ileride bu şirketten satış vs. sebebiyle çıktığında vergilendirme o aşamada yapılacaktır. Yani kısmi bölünme sebebiyle vergileme yapılmaması, aslında gerçek bir istisna uygulaması değil verginin ertelenmesi niteliğindedir.

Şimdi yavru şirket modeli ile yapılan kısmi bölünme işlemini çok basit bir örnek üzerinden gösterelim.

Örnekte, bölünme ile eşzamanlı yeni şirket kuruluyor ve sermaye azaltılarak karşılığında yeni şirket hisseleri bölünen şirket ortaklarına veriliyor.

Tabloları incelediğimizde, bölünme öncesi ve sonrası aktif ve pasif toplamlarının aynı olduğunu ve bölünme ile ortakların durumunda herhangi bir değişiklik gerçekleşmediğini görebiliyoruz. Bölünen şirkette kalan sermaye ile devralan şirket sermayesinin kaynakları da Maliyenin anlayışına uygun olarak belirlenmiş.

Gerçekten de Maliyenin mevcut özelgelere yansıyan görüşüne göre,

  • Kısmi bölünme nedeniyle yapılan sermaye azaltımlarında, devralan şirket bünyesinde sermayenin kaynaklarına göre takip edilmesi şartıyla vergileme yapılmıyor.
  • Devralan şirkete aktarılan sermayenin kaynaklarının en yüksek vergilemeyi gerektiren kaynaklara öncelik verilmek suretiyle belirlenmesi gerekiyor.

Sermaye azaltımına ilişkin yapılan yeni yasal düzenleme bu anlayışı değiştir mi?

Mevcut özelgeler, sermaye azaltımında vergilemeye ilişkin yasal düzenleme bulunmadığı ortamda verilmişti.

Azaltıma ilişkin olarak yapılan düzenlemede de kısmi bölünme sebebiyle sermaye azaltımına ilişkin herhangi bir hükme, başka bir ifadeyle vergileme yapılacağı yönünde bir değişikliğe yer verilmedi.

Dolayısıyla mevcut özelgelerdeki yaklaşım geçerliğini koruyor. Bu görüşün değişmesini gerektiren hiçbir durum söz konusu değil.

Bölünme sebebiyle sermaye azaltımında vergileme yapılmayacağı konusunun Maliye tarafından acilen açıklanması ve tereddütlerin giderilmesi gerekiyor.

Sırf bu nedenle bölünme projelerini erteleyenler var!

Ancak yeni düzenlemenin, devralan şirkette takip edilmesi gereken sermayenin nasıl belirleneceği konusunda değişiklik getirdiği ise açık. Yani bölünme sonrası kalan bölünen şirket sermayesi ile devralan şirket sermayesinin kaynakları artık yeni düzenlemeye göre belirlenecek. Erdoğan Sağlam

https://t24.com.tr/yazarlar/erdogan-saglam/kismi-bolunme-ile-ilgili-maliye-den-aciklama-bekleniyor,37824

14 Aralık 2022 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 32043

Adalet Bakanlığından:

Amaç

MADDE 1- (1) Bu Tarifenin amacı, 3/11/2016 tarihli ve 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu ile 3/8/2017 tarihli ve 30143 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Bilirkişilik Yönetmeliği gereğince bilirkişilere ödenecek ücret ve giderlerin miktarı ile bunların ödenmesine ilişkin usul ve esasları belirlemektir.

Kapsam

MADDE 2- (1) Adli ve idari yargı alanında yürütülen her türlü bilirkişilik faaliyetine ilişkin bilirkişi ücretleri bu Tarife esas alınarak belirlenir.

Dayanak

MADDE 3- (1) Bu Tarife, Bilirkişilik Kanununun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasının (ğ) bendi ile Bilirkişilik Yönetmeliğinin 57 nci maddesinin ikinci fıkrasına dayanılarak hazırlanmıştır.

Bilirkişi ücreti

MADDE 4- (1) Bilirkişi ücreti, bilirkişiye sarf etmiş olduğu emek ve zaman karşılığında ödenen ücrettir.

Giderler

MADDE 5- (1) Bilirkişinin, görevlendirmenin mahiyetine uygun inceleme, ulaşım, konaklama, yemek ve diğer mutad giderleri belgesi karşılığında ayrıca ödenir. Ödemeler, rayiç bedeller dikkate alınarak yapılır ve ibraz edilen belgeler dosyasında saklanır.

Bilirkişi ücretleri

MADDE 6- (1) Bu Tarifeye göre verilecek bilirkişi ücretleri aşağıda gösterilmiştir:

a) İcra ve iflas daireleri ile satış memurluklarında görülen işler için 580,00 TL
b) Sulh hukuk ve tüketici mahkemelerinde görülen dava ve işler için 580,00 TL
c) İcra hukuk ve icra ceza mahkemelerinde görülen dava ve işler için 580,00 TL
ç) Asliye hukuk mahkemelerinde görülen dava ve işler için 960,00 TL
d) Aile, iş ve kadastro mahkemelerinde görülen dava ve işler için 770,00 TL
e) Asliye ticaret ile fikri ve sınaî haklar mahkemelerinde görülen dava ve işler için 1.160,00 TL
f) İdare ve vergi mahkemelerinde görülen dava ve işler için 960,00 TL
g) Cumhuriyet başsavcılıklarında yürütülen soruşturmalar için 580,00 TL
ğ) Sulh ceza hâkimliklerinde görülen işler için 580,00 TL
h) Asliye ceza mahkemelerinde görülen dava ve işler için  960,00 TL
ı) Ağır ceza mahkemelerinde görülen dava ve işler için  1.160,00 TL
i) Bölge adliye ve bölge idare mahkemelerinde görülen dava ve işler için  1.220,00 TL
j) Yargıtay ve Danıştay’da ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülen dava ve işler için  1.540,00 TL

Tarifede belirtilen ücretlerin artırılması

MADDE 7- (1) Görevlendirmeyi yapan merci, hayatın olağan akışına ve anayasal hak arama özgürlüğüne uygun olarak, aşağıdaki hususları dikkate alarak resen veya talep üzerine bu Tarifede yazılı bilirkişi ücretlerini artırabilir:

a) Bilirkişinin vasfı veya ilgili uzmanlık alanında bilirkişi temininde yaşanan güçlük.

b) Uyuşmazlığın niteliği, dosya ve eklerinin kapsamı.

c) Bilirkişinin görevlendirme yapılan yere gelmesi için gereken süre.

ç) İnceleme için geçirilen süre.

d) İncelemenin keşif yapılmasını gerektirmesi halinde keşifte geçirilen süre.

Tarifede belirtilen ücretlerin azaltılması

MADDE 8- (1) Görevlendirmeyi yapan merci, işin mahiyetinin gerektirmesi halinde bu Tarifede yazılı bilirkişi ücretlerini indirebilir.

Seri dosyalarda bilirkişi ücreti

MADDE 9- (1) Ayrı bir inceleme ve araştırmayı gerektirmeyen seri dosyalarda işin mahiyetine göre bu Tarifede yazılı bilirkişi ücretlerinden görevlendirmeyi yapan merci tarafından uygun görülecek miktarda indirim yapılır.

Ek rapor için bilirkişi ücreti

MADDE 10- (1) Görevlendirme kararında belirlenen sorular dışında ayrıca bilgi talep edilmesi halinde talebin içeriğine göre bilirkişiye, merci tarafından takdir edilecek miktarda ek ücret ödenebilir.

(2) Bilirkişi raporundaki eksiklik veya belirsizliğin giderilmesi ya da açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için ek rapor istenmesi halinde ayrıca bir ücret ödenmez.

(3) Görevlendirme kararında bilirkişiden cevaplaması istenilen soruların bir veya birkaçının bilirkişi tarafından cevaplanmaması nedeniyle ek rapor istenmesi halinde ayrıca bir ücret ödenmez.

Giderler için avans ödemesi

MADDE 11- (1) Bilirkişinin ulaşım ve konaklama giderleri ile raporun hazırlanması için yapılması gereken harcamalar dikkate alınarak bilirkişinin talebi ve görevlendirmeyi yapan merciin uygun görmesi halinde, ileride 5 inci maddeye göre ödenecek tutardan mahsup edilmek kaydıyla avans ödemesi yapılabilir.

Ücretin ödenmemesi

MADDE 12- (1) Bilirkişilik Yönetmeliğinin 51 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca yapılan görevlendirmeye aykırı olarak rapor düzenlenmesi halinde, görevlendirme yapan merci tarafından ücret veya gider adı altında ödeme yapılmamasına veya aykırılığın niteliğine göre takdir edilen ücret ve giderlerde indirim yapılmasına karar verilebilir.

Ücretin ödenmesi

MADDE 13- (1) Görevli personel tarafından bilirkişi ücretinden vergi kesintisi yapıldıktan sonra kalanı bilirkişiye ödenir.

(2) 5 inci maddeye göre belirlenen giderler herhangi bir kesinti yapılmaksızın ayrı bir sarf kararına istinaden ödenir.

Uygulanacak tarife

MADDE 14- (1) Bilirkişi ücretinin tayininde, görevlendirmenin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan tarife esas alınır.

Yürürlükten kaldırılan tarife

MADDE 15- (1) 24/12/2021 tarihli ve 31699 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2022 Yılı Bilirkişilik Asgari Ücret Tarifesi yürürlükten kaldırılmıştır.

Yürürlük

MADDE 16- (1) Bu Tarife 1/1/2023 tarihinde yürürlüğe girer.

14 Aralık 2022 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 32043

Hazine ve Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:

KONAKLAMA VERGİSİ UYGULAMA GENEL TEBLİĞİ

5/12/2019 tarihli ve 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 9 uncu maddesiyle 13/7/1956 tarihli ve 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun yeniden düzenlenen 34 üncü maddesinde ihdas edilen konaklama vergisi, 14/10/2021 tarihli ve 7338 sayılı Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 61 inci maddesiyle değiştirilen 7194 sayılı Kanunun 52 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi hükmüne göre 1 Ocak 2023 tarihinde yürürlüğe girmektedir.

Bu Tebliğin konusunu, konaklama vergisinin uygulamasına dair açıklamalar ile usul ve esaslarının belirlenmesi oluşturmaktadır.

I- VERGİNİN KONUSU

6802 sayılı Kanunun (bundan sonra Kanun olarak ifade edilecektir) 34 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca konaklama vergisinin konusunu, otel, motel, tatil köyü, pansiyon, apart otel, misafirhane, kamping, dağ evi, yayla evi gibi konaklama tesislerinde verilen geceleme hizmeti ile bu hizmetle birlikte satılmak suretiyle konaklama tesisi bünyesinde sunulan diğer tüm hizmetler (yeme, içme, aktivite, eğlence hizmetleri ve havuz, spor, termal ve benzeri alanların kullanımı gibi) oluşturur. Geceleme hizmetinin; sağlıklı yaşam tesisleri, eğlence merkezleri gibi tesislerin bünyesinde sunulması, vergilendirmeye etki etmez.

Mezkûr fıkrada, konaklama tesisleri bakımından bir sınırlandırma bulunmamakta olup, tesisin; türü, sınıfı, niteliği, ilgili mevzuatta yer alan tarif ve tanımlamaları ve ilgili mevzuata göre turizm işletmesi belgesi ve/veya işyeri açma/işletme belgesi olup olmadığına bakılmaksızın, konaklama hizmeti sunan bütün tesislerde verilen yukarıda sayılan hizmetler vergiye tabidir.

Buna göre;

1) 31/5/2019 tarihli ve 1134 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile yürürlüğe konulan Turizm Tesislerinin Niteliklerine İlişkin Yönetmelikte yer alan;

• Konaklama tesisleri kapsamında düzenlenen oteller, tatil köyleri, butik oteller, özel konaklama tesisleri, moteller, pansiyonlar, apart otellerde,

• Sağlık tesisleri kapsamında düzenlenen sağlıklı yaşam tesisleri ile bünyesinde konaklama tesisi bulunan termal tesislerde,

• Kırsal turizm tesisleri kapsamında düzenlenen çiftlik evi, köy evi, yayla evi, dağ evi, kampingler, konaklama amaçlı mesire yerlerinde,

• Muhtelif başlıklarda düzenlenen tesislerden (turizm kompleksleri, tatil merkezleri, eğlence merkezleri, personel eğitim tesisleri, özel tesisler gibi) geceleme hizmeti de sunan diğer tesislerde,

2) Her ne ad altında ve sürede olursa olsun kamu ya da özel sektörün tasarrufunda olan yerlerde personelin konaklaması için ayrılan (lojman olarak tahsis edilenler hariç) misafirhane, konukevi, dinlenme tesisi, kamp gibi tesislerde,

3) İlgili mevzuata göre işletilen uygulama otellerinde,

4) Yukarıda sayılanlar dışında kalan, turizm işletmesi belgesi ve/veya işyeri açma/işletme belgesi olup olmadığına bakılmaksızın geceleme hizmeti sunan diğer tüm tesislerde,

verilen geceleme hizmetleri ve bu hizmetle birlikte satılmak suretiyle konaklama tesisi bünyesinde sunulan diğer tüm hizmetler vergiye tabidir.

Herhangi bir geceleme hizmeti sunulmayan, mola noktaları gibi tesislerde verilen hizmetler ise vergiye tabi değildir.

24/5/1983 tarihli ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde tanımlanan sosyal hizmet kuruluşlarınca korunmaya, bakıma ve yardıma ihtiyacı olanlara verilen geceleme hizmetleri verginin konusuna girmez.

Konaklama vergisinin uygulanmasında hizmetten yararlananın uyruğuna ya da mukimlik durumuna bakılmaz.

A. Konaklama Tesislerinde Verilen Geceleme Hizmeti

Konaklama tesislerinde verilen geceleme hizmeti vergiye tabidir. Geceleme hizmeti, konaklama tesislerinde oda veya yer tahsis etmek suretiyle verilen, tesiste günlük yatma, barınma ve kalma hizmetini ifade eder. Konaklama tesisi bakımından, geceleme hizmetini ifa etmeye yönelik odanın (birden fazla kişinin bir arada konaklayabildiği odalarda yatağın) kişinin tasarrufuna bırakılması ile birlikte hizmet sunumu başlamış olur. Günlük gecelemelerde kişinin gecelemeyi tamamlamaksızın tesisten ayrılmasının vergilendirmeye tesiri yoktur. Birden fazla günü kapsayan gecelemelerde fiilen hizmetin sunulduğu günler esas alınır; geceleme hizmetinin sunulmadığı günler için vergi aranmaz.

Örnek 1: (A) kişisi 24/5/2023 günü öğleden sonra (B) konaklama tesisine geceleme amacıyla bir günlüğüne giriş yapmış, kendisine tahsis edilen odaya yerleşmiştir. Aynı günün akşamı geceleme bedelini ödeyerek tesisten ayrılmıştır. Bu durumda, geceleme tamamlanmamış olsa dahi, konaklama faturasında konaklama vergisi hesaplanacaktır.

Örnek 2: (C) kişisi, (D) oteline 1/7/2023-8/7/2023 tarihleri arasındaki 7 gece boyunca konaklamak amacıyla giriş yapmış, 4/7/2023 günü sabahında yalnızca 3 günlük geceleme bedelini ödeyerek tesisten ayrılmıştır. Bu durumda, tesise giriş sırasında müşteriyle anlaşılan konaklama süresi dikkate alınmaksızın kişinin tesiste gecelediği günler için vergi hesaplanır.

Kampinglerde, konaklayanların geceleme ihtiyaçlarını kendi imkânlarıyla karşılayıp karşılamaması veya gecelemenin, işletmeye ait olsun olmasın çadır, çadır-araba, çekme karavan, motokaravan, bungalov gibi ünitelerde yapılması, hizmetin geceleme hizmeti mahiyetini etkilemez.

B. Geceleme Hizmetiyle Birlikte Sunulan Diğer Hizmetler

Konaklama tesislerinde geceleme hizmetiyle birlikte satılmak suretiyle konaklama tesisi bünyesinde sunulan diğer tüm hizmetler konaklama vergisine tabidir. Buna göre, geceleme hizmetiyle birlikte konsept olarak pazarlanmak ve/veya satılmak suretiyle konaklama tesisi bünyesinde sunulan yeme, içme, aktivite, eğlence hizmetleri ve havuz, spor, termal ve benzeri alanların kullanımı gibi tüm hizmetler konaklama vergisine tabidir. Bu çerçevede, oda+kahvaltı, yarım pansiyon, tam pansiyon, her şey dahil, ultra her şey dahil ve benzeri adlar altında pazarlanan ve/veya satılan ve tesis bünyesinde geceleme hizmetinin yanı sıra konsept kapsamında verilen tüm hizmetler verginin konusuna girmektedir.

Ayrıca, konaklama tesisinin türü, sınıfı, niteliği, bulunduğu yöre ve benzeri hususlar dikkate alınarak geceleme hizmeti kapsamında verilmesi ve geceleme hizmetine dâhil edilmesi mutat olan tüm hizmetler, geceleme hizmetinden bağımsız olarak ayrıca fiyatlandırılsa ve bedeli konaklayandan ayrıca tahsil edilse dahi vergiye tabidir.

Konaklama tesisi tarafından geceleme hizmetinin yanı sıra tesis bünyesinde konaklayana sunulan yeme, içme, eğlence hizmetleri ve benzeri diğer hizmetlerin geceleme hizmetiyle beraber sunulan hizmetlerden olup olmadığının tespitinde, bu hizmetlerin ilan, reklam, rezervasyon, satış ve/veya pazarlama safhasında geceleme hizmetinden ayrı tutulup tutulmadığı, kapsamı önceden belirlenmiş bir konaklama konsepti dâhilinde sunulup sunulmadığı veya tesiste gecelemenin diğer hizmetlerden istifade edilmeksizin mümkün olup olmadığı gibi hususlar dikkate alınır. Konaklama vergisi mükellefince, verilen hizmetin kapsamını ve konaklayanın hangi konseptte söz konusu hizmeti aldığını tevsik eden bilgi ve belgelerin (ilan, reklam, ön sözleşme, teklif, rezervasyon, sözleşme ve benzeri) 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun muhafaza ve ibraz hükümleri gereğince muhafaza edilmesi ve talep edilmesi halinde ibrazı zorunludur.

Geceleme hizmetiyle birlikte sunulan diğer hizmetlerin, tesisin kendi imkânlarıyla veya tesis tarafından kısmen ya da tamamen tesis bünyesi dışından temin edilerek sunulmasının vergi uygulamasına etkisi yoktur.

Konaklama tesisinde konaklamayanlara (geceleme hizmeti almayanlara) verilen hizmetler vergiye tabi değildir.

Geceleme hizmetiyle birlikte pazarlanmak ve/veya satılmak suretiyle tesis bünyesinde sunulan hizmetler, düzenlenen faturada ayrıca gösterilmesine ya da bu hizmetler için ayrıca fatura düzenlenmesine bakılmaksızın, konaklama vergisine tabidir.

Tesis bünyesi dışındaki hizmetleri de kapsayacak şekilde yapılan (örneğin; ulaşım, transfer, gezi, rehberlik, müzelere giriş ve benzeri hizmetleri içeren) konsept satışlarda, her bir hizmetin mahiyeti ve tutarının açıkça gösterilmesi suretiyle konaklayana tesis bünyesi dışında sunulan hizmetler için ayrıca fatura düzenlenmesi veya bu hizmetlere ilişkin bedellerin konaklama hizmeti nedeniyle düzenlenecek faturada ayrıca gösterilmesi halinde bu hizmetler üzerinden konaklama vergisi hesaplanmaz. Bu durumda, vergi, sadece konaklama hizmetleri üzerinden alınır.

Konaklama tesislerinde geceleme hizmetinden bağımsız olarak sunulan sünnet, düğün, kokteyl, toplantı, kongre, sempozyum ve benzeri organizasyon hizmetleri verginin kapsamında değildir. Söz konusu organizasyon hizmetlerinin konaklamayı içerecek şekilde sunulması halinde, düzenlenen faturada organizasyon hizmetinin mahiyeti ve tutarının açıkça gösterilmesi veya bu hizmet için ayrıca fatura düzenlenmesi halinde bu hizmetler üzerinden konaklama vergisi hesaplanmaz. Bu durumda vergi, sadece konaklama hizmetleri üzerinden alınır.

Örnek 1: Pansiyon işleten (A), oda+kahvaltı konaklama seçeneğinde yer alan kahvaltı hizmetini, düzenlediği konaklama faturasında ayrıca gösterse ya da bu hizmet için ayrıca fatura düzenlese dahi, geceleme hizmetiyle birlikte pazarlanmak veya satılmak suretiyle tesis bünyesinde sunulan söz konusu hizmet konaklama vergisine tabidir.

Örnek 2: Özel konaklama tesisi işleten (B) tarafından, Kapadokya’da bulunan tesisinde üç gece her şey dahil konaklama ile birlikte tesis bünyesi dışında sunulacak balon turu satışında, balon turu için konaklayana ayrıca fatura düzenlenmesi veya balon turuna ilişkin bedelin konaklama faturasında ayrıca gösterilmesi halinde, konaklama hizmetinden bağımsız olarak faydalanılan ve tesis bünyesi dışında sunulan söz konusu hizmetten dolayı konaklama vergisi hesaplanmaz.

Örnek 3: Motel işleten (C) tarafından, tesiste konaklayanlara tesisin bünyesinde bulunan kuru temizleme ünitesinde verilen ve parça başına ayrıca fiyatlandırılıp konaklayana bedeli mukabili sunulan kuru temizleme hizmetleri, geceleme hizmeti ile birlikte satılmaması durumunda vergiye tabi değildir. Ancak, konaklayana konaklama hizmet bedeline dâhil edilmek suretiyle birlikte sunulan kuru temizleme, yıkama, kurutma, ütüleme gibi hizmetler için konaklama vergisi hesaplanır.

Örnek 4: Tatil köyü işleten (D) tarafından, tesisin bünyesinde bulunan eğlence salonunda verilen ve ayrıca fiyatlandırılıp konaklayana bedeli mukabili sunulan eğlence hizmetleri, geceleme hizmeti ile birlikte satılmaması durumunda konaklama vergisine tabi değildir. Diğer taraftan, konaklayana konaklama bedeline dahil edilerek konsept dahilinde sunulan bu türden eğlence hizmetleri vergiye tabidir.

Örnek 5: Butik otel işleten (E) tarafından, otelin bünyesinde bulunan restoranda otelde konaklamayanlara bedeli mukabili yemek hizmeti verilmesi halinde, bu hizmet konaklama vergisine tabi değildir.

Örnek 6: Termal otel işleten (F) tarafından, otelin bünyesinde bulunan SPA ve yüzme havuzu alanlarında, otelde konaklamayanlara günübirlik hizmet verilmesi halinde bu hizmet konaklama vergisine tabi değildir.

II- VERGİYİ DOĞURAN OLAY

Kanunun 34 üncü maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, konaklama vergisinde vergiyi doğuran olay, verginin konusuna giren hizmetlerin sunulması ile meydana gelir.

Bedelin bir kısmının veya tamamının hizmetin sunumundan önce veya sonra tahsil edilmesinin veya hiç tahsil edilmemesinin vergiyi doğuran olaya tesiri yoktur.

Hizmetin sunulmasından önce fatura veya benzeri belgeler düzenlenmesi hallerinde vergiyi doğuran olay gerçekleşmez.

Dolayısıyla, 5/10/2007 tarihli ve 26664 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Seyahat Acentaları Yönetmeliğinde tanımlanan seyahat acentalarına (bundan sonra acenta olarak ifade edilecektir) yapılan satışlarda, acentaya satış aşamasında vergi doğmaz. Aynı şekilde acentanın satışı aşamasında da konaklama tesisi işleticisi bakımından vergiyi doğuran olay gerçekleşmez.

Buna göre, gerek acentalar üzerinden gerekse doğrudan konaklama tesisleri tarafından satışa konu edilen hizmetlerde, hizmetin konaklayana sunulması ile vergiyi doğuran olay gerçekleşir.

Birden fazla vergilendirme dönemine sirayet eden hizmetlerde, ilgili vergilendirme dönemlerinde verilen hizmetler bakımından, konaklama hizmetinin bitiş (tesisten çıkış) tarihinin hizmet sunumundan önce belli olması durumunda hizmetin son gününün (çıkış günü) rastladığı vergilendirme dönemi, böyle bir belirleme olmaması halinde ise hizmetin sunumunun yapıldığı günlere ilişkin her vergilendirme döneminin son günü itibarıyla vergiyi doğuran olay gerçekleşmiş sayılır.

Tesisi işletenlerin ve yakınlarının veya işletme personelinin konaklama hizmetlerinden karşılıksız olarak yararlandırılması ya da diğer şahıslara promosyon, eşantiyon, hediye, tanıtım ve benzeri adlar altında bedelsiz olarak konaklama hizmetleri sunulması hallerinde de vergiyi doğuran olay gerçekleşmiş sayılır. Ancak, konaklama tesisi bünyesinde, tesis personelinin yalnızca kendi kullanımı için tahsis edilmiş yerlerde gecelemesi bu kapsamda değerlendirilmez.

III- VERGİNİN MÜKELLEFİ

Kanunun 34 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, konaklama vergisinin mükellefi verginin konusuna giren hizmetleri sunanlardır.

Dolayısıyla konaklama vergisinin mükellefi, konaklama hizmetlerinin sunulduğu tesisi fiilen işletenlerdir. Tesisin mülkiyetinin işletene ait olup olmamasının, tesisin kamu veya özel sektör, gerçek veya tüzel kişiler ya da tüzel kişiliği bulunmayan teşekküller tarafından işletilmesinin mükellefiyete tesiri yoktur.

Konaklama vergisi mükellefiyeti, konaklama tesisinin tamamen veya kısmen işletmeye hazır hale getirilmesiyle birlikte faaliyete başlanılmasından önce tesis ettirilir.

Mükellefiyet, konaklama tesisi işletenin katma değer vergisi (KDV) yönünden bağlı olduğu vergi dairesince, KDV mükellefiyeti bulunmayanlar bakımından ise tesisin bulunduğu yer vergi dairesince tesis edilir.

KDV mükellefiyeti bulunmayanların aynı il sınırları içindeki aynı veya farklı vergi dairelerinin yetki alanında bulunan tüm konaklama tesisleri için, talep etmeleri durumunda, ilgili Vergi Dairesi Başkanlığı (bulunmayan illerde Defterdarlık) tarafından uygun görülecek vergi dairesince tek mükellefiyet tesis edilebilir.

IV- İSTİSNALAR

A. Öğrenci Yurtları, Pansiyonları ve Kamplarında Öğrencilere Verilen Hizmetler

Kanunun 34 üncü maddesinin yedinci fıkrasının (a) bendine göre, öğrenci yurtları, pansiyonları ve kamplarında öğrencilere verilen hizmetler vergiden müstesnadır. Buna göre, istisna, ilgili mevzuat hükümlerine göre öğrencilere barınma hizmeti sunmak amacıyla işletilen öğrenci yurdu veya pansiyonları ile münhasıran öğrencilerin sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetlerde bulunabildiği öğrenci kamplarında sunulan hizmetler için uygulanır.

Yukarıda sayılan yerlerde arızi olarak öğrenci olmayanlara verginin konusuna giren hizmetlerin sunulması durumunda, söz konusu satışlar için istisna uygulanmaz. Vergiye tabi bu işlemler sadece işlemin gerçekleştiği dönemler için verilecek Konaklama Vergisi Beyannamesi ile beyan edilir.

B. Diplomatik İstisna

Kanunun 34 üncü maddesinin yedinci fıkrasının (b) bendine göre, karşılıklı olmak kaydıyla yabancı devletlerin Türkiye’deki diplomatik temsilcilikleri, konsoloslukları ve bunların diplomatik haklara sahip mensupları ile uluslararası anlaşmalar gereğince vergi muafiyeti tanınan uluslararası kuruluşlar ve mensuplarına verilen hizmetler vergiden müstesnadır.

Bu hüküm uyarınca, diplomatik temsilcilikler ve konsolosluklar ile bunların diplomatik haklara sahip mensuplarına yönelik istisna uygulaması karşılıklılık ilkesi çerçevesinde yürütülür.

İstisnadan yararlanan kişi ve kuruluşlara Dışişleri Bakanlığınca, konaklama vergisi istisnasından yararlanacaklarını gösteren bir belge verilir ve Dışişleri Bakanlığınca verilen belge konaklama vergisi mükellefine ibraz edilerek bu işlemde konaklama vergisi uygulanmaması talep edilir.

Konaklama vergisi mükellefince, kendilerine ibraz edilen belgedeki bilgilere, düzenledikleri faturada yer verilir. Bu suretle yapılan konaklama hizmeti için konaklama vergisi hesaplanmaz ve tahsil edilmez.

Konaklama vergisi mükellefince, bu kapsamda verilen hizmete ait bilgiler ile bedeli, hizmetin ifa tarihi ve konaklayana ait bilgilerin yer aldığı ve yanına kaşe tatbik edilerek imzalanan söz konusu belgenin bir fotokopisi, Vergi Usul Kanununun muhafaza ve ibraz hükümleri gereğince muhafaza edilir ve talep edilmesi halinde ibraz edilir.

Konaklama vergisi mükellefleri, diplomatik istisna kapsamındaki hizmetlerine ilişkin düzenledikleri faturada “Gider Vergileri Kanununun 34 üncü Maddesinin 7 nci Fıkrası Kapsamında Konaklama Vergisi Hesaplanmamıştır.” şerhi ile söz konusu istisnayı gösterir.

İstisna kapsamında sunulan hizmetler, Konaklama Vergisi Beyannamesinde “Diplomatik İstisna” bölümünde beyan edilir.

Konaklama vergisi mükelleflerince ayrıca, beyannamenin “Ekler” bölümünde yer alan “Diplomatik İstisna” tablosuna, Dışişleri Bakanlığınca verilen belgeye ilişkin bilgiler, istisnalı hizmete ait fatura bilgileri ile Gelir İdaresi Başkanlığınca istenebilecek diğer bilgiler girilir.

V- MATRAH, ORAN VE YETKİ, VERGİNİN BELGELERDE GÖSTERİLMESİ

A. Matrah

Kanunun 34 üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca, konaklama vergisinin matrahı, verginin konusuna giren hizmetler karşılığında, KDV hariç, her ne suretle olursa olsun alınan veya bu hizmetler için borçlanılan para, mal ve diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamıdır.

Buna göre, konaklama vergisi matrahına KDV dahil edilmez.

Sunulan konaklama hizmetlerine ilişkin vade farkı, fiyat farkı, kur farkı, faiz, prim gibi çeşitli gelirler ile benzer adlar altında sağlanan her türlü menfaat, hizmet ve değerler de matraha dâhildir.

Bedelin döviz ile hesaplanması halinde döviz, vergiyi doğuran olayın meydana geldiği tarihte geçerli olan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz alış kuru üzerinden Türk parasına çevrilir. Merkez Bankasınca Resmî Gazete’de ilan edilmeyen dövizlerin Türk parasına çevrilmesinde vergiyi doğuran olayın meydana geldiği tarihteki cari kur esas alınır.

Konaklama hizmetinin müşteriye acenta tarafından konaklama vergisi dahil satılması ve bu durumun konaklama tesisine ispat ve tevsik edilmesi şartıyla, konaklama vergisi konaklama tesisi tarafından konaklama hizmetine ilişkin acentaya düzenlenecek faturada gösterilir.

Örnek 1: Tatil köyü işleten (A), bünyesinde bulunan tek kişilik odanın 10/7/2023-15/7/2023 tarihlerini kapsayan beş gecesini (B) kişisine 14/3/2023 tarihinde KDV hariç 200 avroya satmıştır. Buna göre, (A)’nın (B) kişisine hizmeti sunmasıyla birlikte düzenleyeceği faturada matrah olarak, 200 avronun 15/7/2023 tarihinde geçerli olan döviz alış kuru üzerinden Türk lirası karşılığını gösterecektir.

Örnek 2: Otel işleten (C), bünyesinde bulunan üç adet odanın 30/7/2023-4/8/2023 tarihlerini kapsayan beş gecesini (D) acentasına 9/1/2023 tarihinde KDV hariç 20.000 Türk lirasına satmıştır. (D) acentası 15/5/2023 tarihinde, odaların tamamını aynı dönem için KDV hariç 22.000 Türk lirasına (E) turist grubuna satmış ve müşteriye yapılan satış bedeline konaklama vergisinin dahil olduğunu konaklama tesisine konaklama hizmeti sunulmadan önce ispat ve tevsik etmiştir. Buna göre, (E) turist grubuna hizmetin sunulmasıyla birlikte mükellef (C) tarafından 4/8/2023 tarihinde konaklayanların tamamının bilgilerini içerecek şekilde (D) acentasına düzenlenecek faturada 20.000 Türk lirası matrah üzerinden konaklama vergisi hesaplanacaktır. Acenta (D)’nin müşteriye satış bedeline konaklama vergisi tutarını dahil etmemesi durumunda ise vergi, konaklayana otel tarafından hizmetin sunulmasını takiben düzenlenecek ve sadece konaklama vergisini ihtiva edecek olan faturada gösterilir.

Mükellefin, konaklama hizmetine ilişkin düzenlediği faturada ayrıca gösterdiği ticari teamüllere uygun iskontoların konaklama vergisi matrahından indirilmesi mümkündür.

Tesis bünyesi dışındaki hizmetleri de kapsayacak şekilde yapılan ve hizmet sunumları ayrı faturalandırılan veya aynı faturada ayrıca gösterilen satışlarda, konaklama vergisi matrahının, konaklama hizmetine ilişkin emsal bedelden düşük olmamak üzere, konaklama hizmeti ile tesis bünyesi dışında sunulan diğer hizmetlerin bedellerinin objektif bir yöntemle belirlenmesi suretiyle tespit edilmesi gerekir.

Aynı şekilde, toplantı, kongre, sempozyum ve benzeri organizasyon hizmetlerinin konaklamayı içerecek şekilde sunulması durumunda, konaklama vergisi matrahının, konaklama hizmetine ilişkin emsal bedelden düşük olmamak üzere, organizasyon ve konaklama hizmetlerinin bedellerinin objektif yöntemle belirlenmesi suretiyle tespit edilmesi gerekir.

Konaklama hizmetine ilişkin bedelin mal, menfaat, hizmet gibi paradan başka değerler olması halinde matrah, Vergi Usul Kanununun 267 nci maddesi hükümlerine göre tespit olunur.

Mükellefin hizmet satış bedelinin emsal bedeline göre açık bir şekilde düşük olduğu ve bu düşüklüğün mükellefçe haklı bir sebeple açıklanamadığı hallerde matrah olarak emsal bedel esas alınır. Tesisi işletenler ile yakınlarına, personeline veya üçüncü kişilere bedelsiz verilen konaklama hizmetinde de matrah olarak emsal bedel esas alınır.

B. Oran ve Yetki

Kanunun 34 üncü maddesinin beşinci fıkrası uyarınca, konaklama vergisinin oranı % 2’dir.

Aynı fıkra uyarınca, Cumhurbaşkanı, bu oranı bir katına kadar artırmaya, yarısına kadar indirmeye, bu sınırlar içinde farklı oranlar tespit etmeye yetkilidir.

C. Verginin Belgelerde Gösterilmesi

Kanunun 34 üncü maddesinin altıncı fıkrası uyarınca, konaklama vergisi, konaklama tesislerince düzenlenen fatura ve benzeri belgelerde ayrıca gösterilir. Bu vergiden herhangi bir ad altında indirim yapılamaz. Bu vergi, KDV matrahına dâhil edilmez.

Konaklama hizmetinin sunumundan önce fatura ve benzeri belge düzenlense dahi, bu belgede konaklama vergisi gösterilmez.

Örnek 1: Otel işleten (A) tarafından KDV hariç 5.000 Türk lirası karşılığında sunulan tam pansiyon konaklama hizmetine ilişkin olarak

7/2/2023 tarihinde müşteriye düzenlenen faturada aşağıdaki bilgilere yer verilir.

Konaklama Bedeli (KDV hariç)                                                        :   5.000 TL

Hesaplanan Konaklama Vergisi Tutarı (5.000 TL x 0,02=)              :      100 TL

KDV Matrahı                                                                                    :   5.000 TL

Hesaplanan KDV Tutarı (5.000 TL x 0,08=)                                    :      400 TL

GENEL TOPLAM                                                                           :   5.500 TL

Örnek 2: Tatil köyü işleten (B) tarafından, 6/8/2023-10/8/2023 tarihlerini kapsayan dört gece her şey dahil konaklama hizmeti, 15/3/2023 tarihinde KDV hariç 2.000 Türk lirası karşılığında (C) acentasına; acenta tarafından da 3/4/2023 tarihinde müşteri (D)’ye 2.400 Türk lirası karşılığında satılmıştır.  Acenta (C) tarafından müşteri (D)’ye yapılan satış konaklama vergisi hariç olarak gerçekleşmiştir. Bu durumda mükellef (B) tarafından konaklayan (D)’ye sadece konaklama vergisine ilişkin düzenlenen faturada aşağıdaki bilgilere yer verilir.

Hesaplanan Konaklama Vergisi Tutarı (2.000 TL x 0,02=)          : 40 TL

GENEL TOPLAM                                                                       : 40 TL

Örnek 3: Otel işleten (R), bünyesinde bulunan bir odanın beş gecesini (S) acentasına 15/2/2023 tarihinde KDV hariç 10.000 Türk lirasına satmış, söz konusu oda aynı süre için (T) kişisine (S) acentası tarafından da tüm vergiler dahil 12.000 Türk lirasına satılmış ve müşteriye yapılan satışın konaklama vergisi dahil olduğu konaklama tesisine tevsik edilmiştir. Buna göre, hizmetin sunulmasından sonra mükellef (R) tarafından acenta (S)’ye düzenlenen faturada aşağıdaki bilgilere yer verilir.

Konaklama Bedeli (KDV hariç)                                                     :    10.000 TL

Hesaplanan Konaklama Vergisi Tutarı (10.000 TL x 0,02=)         :         200 TL

(Konaklayan T’nin Adı Soyadı)

KDV Matrahı                                                                                 :    10.000 TL

Hesaplanan KDV Tutarı (10.000 TL x 0,08=)                               :         800 TL

GENEL TOPLAM                                                                        :    11.000 TL

VI- VERGİLENDİRME İŞLEMLERİ

A. Vergilendirme Dönemi

Kanunun 34 üncü maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca, konaklama vergisinde vergilendirme dönemi, faaliyette bulunulan takvim yılının birer aylık dönemleridir.

B. Verginin Beyanı

Kanunun 34 üncü maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca, her bir vergilendirme dönemine ait konaklama vergisi, vergilendirme dönemini takip eden ayın yirmi altıncı günü akşamına kadar KDV yönünden bağlı olunan vergi dairesine, KDV mükellefiyeti bulunmayanlarca ise tesisin bulunduğu yer vergi dairesine beyan edilir.

Vergi Usul Kanununun mükerrer 257 nci maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendi kapsamında konaklama vergisine ilişkin tüm beyannamelerin elektronik ortamda verilmesi uygun bulunmuştur.

Konaklama Vergisi Beyannamesini;

a) 30/9/2004 tarihli ve 25599 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği Sıra No:340 ile Hazine ve Maliye Bakanlığınca yapılan diğer düzenlemelere göre beyannamelerini elektronik ortamda kendileri gönderme şartlarını taşıyan mükellefler,

b) Gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunmamakla birlikte konaklama vergisini beyan etme zorunluluğu bulunanlar,

elektronik ortamda kendileri gönderebileceklerdir.

Hazine ve Maliye Bakanlığınca yapılan düzenlemeler kapsamında bu Tebliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce kendileri tarafından elektronik ortamda beyanname göndermek üzere kullanıcı kodu, parola ve şifre alan mükellefler mevcut kullanıcı kodu, parola ve şifrelerini kullanarak Konaklama Vergisi Beyannamesini gönderebileceklerdir.

Gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunmamakla birlikte konaklama vergisini beyan etme zorunluluğu bulunanlardan beyannamelerini elektronik ortamda kendileri göndermek için talepte bulunanlara, 340 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde belirtilen usul ve esaslara göre yetkili vergi dairesince kullanıcı kodu, parola ve şifre verilecektir. Anılan mükellefler talep etmeleri halinde Konaklama Vergisi Beyannamelerini aracılık yetkisi verilmiş gerçek veya tüzel kişiler vasıtasıyla 340 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde yer alan usul ve esaslar doğrultusunda gönderebileceklerdir. Bu durumda ilk beyanname gönderilmeden önce gerekli kayıt işlemlerinin yapılması için yetkili vergi dairesine müracaat edilmesi gerekmektedir.

Konaklama Vergisi Beyannamesini elektronik ortamda bizzat gönderme şartlarını taşımayan mükelleflerin (adi ortaklıklar dahil) elektronik beyanname gönderme aracılık yetkisi almış bulunan gerçek veya tüzel kişiler vasıtasıyla 340 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ekinde yer alan sözleşmelerden durumuna uyan sözleşmeyi düzenlemek suretiyle elektronik ortamda göndermeleri gerekmektedir.

KDV mükellefiyeti bulunan mükellefler işlettikleri tüm konaklama tesislerinin hesapladığı toplam vergiyi, KDV yönünden bağlı bulundukları vergi dairesine verecekleri tek beyannameyle beyan ederler.

KDV mükellefiyeti bulunmayanlar, her bir konaklama tesisinin hesapladığı vergiyi, konaklama tesisinin bulunduğu yerdeki vergi dairesine verecekleri beyanname ile beyan ederler. Bunların, bu Tebliğin (III) numaralı bölümü kapsamında birden fazla konaklama tesisi için tek mükellefiyet tesis ettirmeleri durumunda, konaklama tesislerinin hesapladığı toplam vergiyi tek beyannameyle beyan ederler.

Konaklama vergisi mükellefleri, bir vergilendirme döneminde vergiye tabi işlemleri bulunmasa dahi bu dönemlerle ilgili olarak beyanname vermek zorundadır.

Kanunun 34 üncü maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, Konaklama Vergisi Beyannamesinin şekil, içerik ve ekleri Gelir İdaresi Başkanlığınca belirlenir ve elektronik ortamda mükelleflerin kullanımına sunulur. Gelir İdaresi Başkanlığı, beyannamenin şekil, içerik ve eklerinde değişiklik yapmaya yetkilidir.

C. Tarh İşlemleri

1. Tarh Yeri

Konaklama vergisi, mükellefin KDV yönünden bağlı bulunduğu vergi dairesince, KDV mükellefiyeti bulunmayanlar bakımından ise konaklama tesisinin bulunduğu yer vergi dairesince tarh olunur.

KDV mükellefiyeti bulunmayıp bu Tebliğin (III) numaralı bölümü kapsamında birden fazla konaklama tesisi için tek mükellefiyet tesis ettiren mükellefler bakımından konaklama vergisi, beyannamenin verildiği yer vergi dairesince tarh olunur.

2. Tarhiyatın Muhatabı

Konaklama vergisi, bu verginin mükellefi olan gerçek veya tüzel kişiler adına tarh olunur.

Mükellefin adi ortaklık olması durumunda, verginin ödenmesinden müteselsilen sorumlu olmak üzere, ortaklardan herhangi biri tarhiyata muhatap tutulur.

Ç. Verginin Ödenmesi

Konaklama vergisi, beyanname verme süresi içinde ödenir.

D. Düzeltme

Konaklama vergisinin yersiz veya fazla hesaplanması durumunda gerek mükellef gerekse alıcı/konaklayan nezdinde işlemin söz konusu vergi uygulanmadan önceki hale döndürülmesi esastır. Bu bakımdan, fazla veya yersiz olarak hesaplanan vergi, öncelikle mükellef tarafından alıcıya/konaklayana iade edilecek ve ilgili dönem beyanları düzeltilecek olup, mükellefin söz konusu işlemleri yapmasına mukabil fazla veya yersiz hesaplanan ve Hazineye ödenen verginin iadesi, 10/10/2013 tarihli ve 28791 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No:429)’nde öngörülen usul ve esaslar çerçevesinde Standart İade Talep Dilekçesi ile nakden ya da bu dönemdeki veya gelecek dönemlerdeki vergi borçlarına mahsuben talep edilebilecektir.

Yürürlük

Bu Tebliğ 1/1/2023 tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

Bu Tebliğ hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı yürütür.

 

Antalya ili Demre, Finike ve Kumluca ilçelerinde meydana gelen sel felaketi nedeniyle,

– 26 Aralık 2022 günü sonuna kadar verilmesi gereken Katma Değer Vergisi,  Damga Vergisi ve Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamelerinin verilme süreleri ile bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin ödeme süreleri 26 Ocak 2023 Perşembe günü sonuna kadar,

– 02 Ocak 2023 (31 Aralık 2022 tarihinin hafta sonu tatiline rastlaması nedeniyle) günü sonuna kadar elektronik ortamda gönderilmesi gereken Turizm Payı Beyannamelerinin verilme süresi ile bu beyannameler üzerine tahakkuk eden payların ve vergilerin ödeme süresi, 02 Ocak 2023 günü sonuna kadar verilmesi gereken 2022/Kasım dönemine ilişkin “Form Ba-Bs” bildirimlerinin verilme süresi, Antalya ili Demre, Finike ve Kumluca ilçelerindeki mükelleflerden elektronik defter uygulamasına dâhil olanlar tarafından 02 Ocak 2023 günü sonuna kadar oluşturulması ve imzalanması gereken e-Defterlerin oluşturulma ve imzalanma süresi ile aynı sürede Gelir İdaresi Başkanlığı Bilgi İşlem Sistemine yüklenmesi gereken “Elektronik Defter Beratları”nın yüklenme süresi 31 Ocak 2023 Salı günü sonuna kadar,

13.12.2022 tarihli 148 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Sirküleri ile uzatılmıştır. (GİB)

T.C.

HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI

Gelir İdaresi Başkanlığı

VERGİ USUL KANUNU SİRKÜLERİ/148

Konusu: Antalya ili Demre, Finike ve Kumluca ilçelerinde meydana gelen sel felaketi nedeniyle 26 Aralık 2022 günü sonuna kadar verilmesi gereken Katma Değer Vergisi, Damga Vergisi ve Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamelerinin verilme ve ödeme süreleri; 02 Ocak 2023 (31 Aralık 2022 tarihinin hafta sonu tatiline rastlaması nedeniyle) günü sonuna kadar verilmesi gereken Turizm Payı Beyannamelerinin verilme ve ödeme süresi ile 02 Ocak 2023 (31 Aralık 2022 tarihinin hafta sonu tatiline rastlaması nedeniyle) günü sonuna kadar verilmesi gereken 2022/Kasım dönemine ilişkin “Form Ba-Bs” bildirimlerinin verilme ve mezkûr tarihe kadar oluşturulması ve imzalanması gereken e-Defterlerin oluşturulma/imzalanma ile aynı sürede Gelir İdaresi Başkanlığı Bilgi İşlem Sistemine yüklenmesi gereken “Elektronik Defter Beratları”nın yüklenme sürelerinin uzatılması.

Tarihi: 13/12/2022

Sayısı: VUK-148/ 2022-11

1. Giriş:

12 Aralık 2022 tarihinde Antalya ili Demre, Finike ve Kumluca ilçelerinde meydana gelen sel felaketi ile ilgili olarak Bakanlığımıza iletilen talepler nedeniyle, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 28 inci ve mükerrer 242 nci maddesi ile 7183 sayılı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanunun 6 ncı maddesindeki yetkiye dayanılarak söz konusu ilçelerdeki mükellefler tarafından 26 Aralık 2022 günü sonuna kadar verilmesi gereken Katma Değer Vergisi, Damga Vergisi ve Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamelerinin verilme ve ödeme süreleri; 02 Ocak 2023 günü sonuna kadar verilmesi gereken Turizm Payı Beyannamesinin verilme ve ödeme süresi ile 02 Ocak 2023 günü sonuna kadar verilmesi gereken 2022/Kasım dönemine ilişkin “Form Ba-Bs” bildirimlerinin verilme ve mezkûr tarihe kadar oluşturulması ve imzalanması gereken e-Defterlerin oluşturulma/imzalanma ile aynı sürede Gelir İdaresi Başkanlığı Bilgi İşlem Sistemine yüklenmesi gereken “Elektronik Defter Beratları”nın yüklenme sürelerinin uzatılması bu sirkülerin konusunu oluşturmaktadır.

2. Katma Değer Vergisi, Damga Vergisi ve Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamelerinin Verilme ve Ödeme Sürelerinin Uzatılması:

Antalya ili Demre, Finike ve Kumluca ilçelerindeki mükellefler tarafından 26 Aralık 2022 günü sonuna kadar verilmesi gereken Katma Değer Vergisi,  Damga Vergisi ve Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamelerinin verilme süreleri ile bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin ödeme süreleri 26 Ocak 2023 Perşembe günü sonuna kadar uzatılmıştır.

3. Turizm Payı Beyannamelerinin Verilme ve Ödeme Süresinin Uzatılması:

Antalya ili Demre, Finike ve Kumluca ilçelerindeki mükellefler tarafından 02 Ocak 2023 günü sonuna kadar elektronik ortamda gönderilmesi gereken Turizm Payı Beyannamelerinin verilme süresi ile bu beyannameler üzerine tahakkuk eden payların ve vergilerin ödeme süresi 31 Ocak 2023 Salı günü sonuna kadar uzatılmıştır.

4. Bildirim Formlarının Verilme Süresinin Uzatılması:

Antalya ili Demre, Finike ve Kumluca ilçelerindeki mükellefler tarafından 02 Ocak 2023 günü sonuna kadar verilmesi gereken 2022/Kasım dönemine ilişkin “Form Ba-Bs” bildirimlerinin verilme süresi 31 Ocak 2023 Salı günü sonuna kadar uzatılmıştır.

5. Elektronik Defterlerin Oluşturulma ve İmzalanma Süresi ile Elektronik Defter Beratlarının Yüklenme Süresinin Uzatılması:

Antalya ili Demre, Finike ve Kumluca ilçelerindeki mükelleflerden elektronik defter uygulamasına dâhil olanlar tarafından 02 Ocak 2023 günü sonuna kadar oluşturulması ve imzalanması gereken e-Defterlerin oluşturulma ve imzalanma süresi ile aynı sürede Gelir İdaresi Başkanlığı Bilgi İşlem Sistemine yüklenmesi gereken “Elektronik Defter Beratları”nın yüklenme süresi 31 Ocak 2023 Salı günü sonuna kadar uzatılmıştır.

Duyurulur.

Bekir BAYRAKDAR

Gelir İdaresi Başkan

Özel ve kamu sektöründe çalışmaktayken emekli olmaya karar veren sigortalılardan yıl sonunda en çok “Acaba bu yılın sonunda mı yoksa gelecek yılın başında mı emeklilik dilekçemi verirsem daha yüksek aylık bağlanır?” sorusu geliyor.

SSK’liler açısından, 2000 yılında 4447, 2008’de 5510 sayılı kanunlarla getirilen emekli aylığı hesaplama sistemlerinde; her yıla ait enflasyon (TÜFE) ve büyüme hızları (GH) kullanılmak suretiyle hem prime esas kazançlar hem de karma sisteme göre bağlanan aylıklarda, kısmi aylıklar güncelleniyor. Yani TÜİK tarafından açıklanan TÜFE ve GH rakamları, emekli aylıklarının artırılmasında kullanıldığı gibi aylıkların hesaplanmasında da kullanılıyor. Güncelleme işlemlerinde, 4447 sayılı kanunla getirilen sistemde TÜFE ve GH’nin yüzde 100’ü, 5510 sayılı kanunla gelen sistemde ise TÜFE’nin yüzde 100’ü, GH’nin yüzde 30’u kullanılıyor.

Diğer taraftan, kamu ve özel sektörde çalışanlar için “takvim yılı” kavramı farklı süreleri kapsıyor. Takvim yılı; özel sektörde 1 Ocak ila 31 Aralık, kamu sektöründe 15 Ocak ila 14 Ocak tarihlerini kapsıyor. 

Örneğin, 2022 yılı;

-Özel sektör için 1/1/2022-31/12/2022, 

-Kamu sektörü için 15/1/2022-14/1/2023 süresini, 

2023 yılı ise;

-Özel sektör için 1/1/2023-31/12/2023, 

-Kamu sektörü için 15/1/2023-14/1/2024 sürelerini kapsar.

2022 yılında emekli olmak isteyenlerden; özel sektörde çalışanlar en geç 31/12/2022, kamu sektöründe çalışanlar ise 14/1/2023 tarihinde,

2023 yılında emekli olmak isteyenlerden; özel sektörde çalışanlar 1/1/2023, kamu sektöründe çalışanlar ise 15/1/2023 tarihinden, sonra aylık talebinde bulunmaları gerekiyor.

Emekli aylıkları talep yılı ocak ayı itibarıyla hesaplanıp aylık başlangıç tarihine aylık artışları ile taşınıyor. 2022 yılında 360 gün çalışarak özel sektör için 31/12/2022, kamu sektörü için 14/1/2023 tarihinde aylık talebinde bulunanların en son 2021 yılına ait TÜFE (yüzde 36.08) ve GH (yüzde 11) oranları dikkate alınarak hesaplanan yüzde 39.38 güncelleme katsayısı ile 2008/Ekim sonrası prime esas kazanç tutarları ile karma sisteme göre bağlanan aylıklarda kısmi aylıklar talep yılı ocak ayına güncelleniyor. 2022 yılı ocak ayı itibarıyla hesaplanan aylıklar, 2022/Ocak ayında yüzde 25.47 ve temmuz ödeme döneminde yüzde 42.35 oranında artırılarak aylık hesaplanıyor.

2023 yılında aylık talebinde bulunacaklar için 2022 yılına ait TÜFE ve GH oranları dolayısıyla bu oranlara göre hesaplanan güncelleme katsayısına ihtiyaç var. TÜİK verilerine göre 2022 yılının 11 ayında gerçekleşen TÜFE oranı yüzde 62.34. Yıllık TÜFE oranının netleşmesi için aralık TÜFE oranı bekleniyor. Ulusal ve uluslararası kuruluşlarca 2022 yılı için tahmini TÜFE ve GH oranları; TÜFE için yüzde 65.2 ila 80, GH için yüzde 3.5 ila 5 oranları arasında değişmekte. 

Aşağıdaki tabloda, 7200 prim gün sayısı bulunan ve çalışmaları asgari, ortalama ve azami kazançlar üzerinden kabul edilen bir sigortalının 2022 veya 2023 yılında aylık talebinde bulunması halinde tarafına bağlanacak aylık tutarları hesaplandı. 2023 yılında talepte bulunanların aylık hesaplarında 2022 yılına ait TÜFE ve GH oranları uygulanacağından bu oranlarla ilgili 3 versiyon hesabı yapıldı. Tüm versiyonlarda GH yüzde 5 olarak kabul edilirken TÜFE oranı, birinci versiyonda yüzde 68, ikinci versiyonda yüzde 74 ve üçüncü versiyonda yüzde 80 kabul edildi. 

Not: 

1- Ek ödeme tutarları aylıklara dahil edilmiştir.

2- 3.500 TL altında hesaplanan aylıklar bu tutar üzerinden ödenir.

Asgari, ortalama ve azami kazançlar üzerinden çalışan sigortalıların 2023 yılı değişik versiyonlara göre hesaplanan aylık tutarları, her halükârda 2022 yılında aylık talebinde bulunması halinde bağlanacak aylık tutarlarının altında kalmıştır. Bu durum, 2022 yılında aylık talebinde bulunulmasının, 2023 yılına göre daha avantajlı olduğu ve daha yüksek emekli aylığı bağlanacağını gösteriyor.

Nergis Şimşek

SORULARINIZ İÇİN 

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. adresine e-posta yollayabilirsiniz.

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/nergis-simsek/yuksek-emekli-ayligi-icin-2022-mi-yoksa-2023-yilinda-mi-muracaat-daha-avantajli-2011413

Salı, 13 Aralık 2022 08:03

GSS Prim Borcuna Kısmi Af Geldi

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) üzerinden sağlık hizmeti alabilmek için ya 4A (SSK), 4B (BAĞ-KUR) veya 4C (Emekli Sandığı) kapsamında zorunlu sigortalı olmak ya da bu kişilerin bakmakla yükümlüsü sıfatını taşımak gerekiyor. Ayrıca emekliler ile bunların bakmakla yükümlü olduğu kişiler SGK üzerinden sağlık hizmeti alabiliyorlar.

Herhangi bir işte çalışmayan, emekli olmayan veya bakmakla yükümlü sıfatı bulunmayanlar için ise zorunlu olarak genel sağlık sigortası (GSS) tescili yapılıyor. Genellikle bir işte çalışmayan yetişkinlerden oluşan bu gruptaki kişilerin sayısı ağustos ayı itibarıyla 9 milyon 77 bin kişiye ulaşıyor. (Bu sayı 2018 yılında 10 milyon 585 bin, 2019 yılında ise 11 milyon 473 bin kişi düzeyinde idi.)

Hane içinde kişi başına geliri asgari ücretin 3’te 1’inden az olanlardan prim alınmıyor. Bu kişilerin primi hazineden karşılanıyor.

Hane içinde kişi başına geliri asgari ücretin 3’te 1’inden fazla olanlardan ise aylık 194,13 TL GSS primi alınıyor. Primini ödemeyenlere borç çıkartılıyor.

Ağustos ayı itibarıyla GSS primini kendisi ödeyen veya ödemesi gerekenlerin sayısı 2 milyon 161 bin kişi düzeyinde. Geçmiş yıllardan prim borcu bulunanların sayısının, geçen yılın başı itibarıyla 4 milyon dolayında olduğu açıklanmıştı.

2012’DEKİ GSS PRİM BORCUNA AF

Zorunlu GSS uygulaması 1 Ocak 2012 tarihinde yürürlüğe girdi. AK Parti Düzce Milletvekili Fahri Çakır ve 38 milletvekilinin imzasıyla cumartesi günü TBMM Başkanlığına sunulan ekonomi ile ilgili torba kanun teklifine konulan geçici maddede, 31 Aralık 2012 tarihinden önceki GSS prim borçlarına af düzenlemesi öngörüldü. Buna göre, yukarıda sayılan Türk vatandaşları ile oturma izni almış yabancı ülke vatandaşlarından yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında sigortalı olmayan kişilerin 31 Aralık 2012 tarihi öncesine ait GSS primleri ile gecikme cezası ve gecikme zammı gibi alacaklarının tahsilinden vazgeçilecek.

En son geçen yıl çıkartılan yapılandırma kanunu ile 2021 yılı nisan ayı ve önceki aylara ilişkin GSS prim borçlarının anaparasını 31 Aralık 2021 tarihine kadar ödeyenlerin gecikme cezası ve gecikme faizleri silinmişti.

GSS prim borcu bulunanlar normalde sağlık hizmetlerinden yararlanamıyorlar. Ancak süresi her yıl uzatılan geçici düzenlemelerle GSS prim borcu bulunanların sağlık hizmetinden yararlanması sağlanıyor.

TOPLU SÖZLEŞME İKRAMİYESİNDE YÜZDE 2 SINIRI

375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) uyarınca, kamu görevlileri sendikalarına üye olup, aylık veya ücretinden sendika aidatı kesilenlere ücretleri ile birlikte üç ayda bir toplu sözleşme ikramiyesi ödeniyor. İkramiye tutarı, son toplu sözleşme uyarınca halen 3 ayda bir 706 TL olarak uygulanıyor.

TBMM’ye sunulan kanun teklifine göre, üye sayısı hizmet kolunda çalışanların yüzde 2’sinden az olan sendika üyelerine üç ayda bir 750 gösterge karşılığı “toplu sözleşme desteği” yapılacak. Bu tutar, mevcut maaş katsayısına göre 250 liraya karşılık geliyor.

Üye sayısı hizmet kolunda çalışanların yüzde 2’sinden fazla olan sendika üyelerine ise toplu sözleşmeyle belirlenen “toplu sözleşme ikramiyesi” ödenecek. Bu ödemeler damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmayacak.

Teklife konulan geçici madde uyarınca, 2023 yılında sona erecek 6. Dönem Toplu Sözleşmenin yürürlük süresince üç ayda bir 706 TL tutarındaki mevcut ödeme ise devam edecek.

PETROL SEKTÖRÜNE GECE ÇALIŞMA DÜZENLEMESİ

İş Kanunu’na göre işçilerin gece çalışmaları 7,5 saati aşamıyor. Ancak turizm, özel güvenlik ve sağlık hizmeti yürütülen işlerde işçinin yazılı onayının alınması şartıyla yedi buçuk saatin üzerinde gece çalışması yapılabiliyor.

Söz konusu teklifte yer alan düzenleme uyarınca, petrol araştırma, arama ve üretim faaliyetleri de 7,5 saat istisnası uygulanan faaliyetler kapsamına alınacak. Ahmet KıvançThis email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.haberturk.com/2012deki-gss-prim-borclari-silinecek-3546695-ekonomi

Gelir Vergisi Kanunu'nun "ev kirasız-para faizsiz olmaz" şeklindeki iktisadi anlayıştan hareketle düzenlenmiş "emsal kira bedeli" başlıklı 73. maddesi, kimsenin gayrimenkulünü emsalinden daha düşük bir bedelle veya bedelsiz olarak kiraya veremeyeceğini bir karine olarak kabul etmekte ve mükelleflerin emsal kira bedelinden düşük bir kira geliri beyan edemeyeceklerini hükme bağlamaktadır.

Bu maddeye göre binalarda ve arazide emsal kira bedeli, söz konusu yer için yetkili özel mercilerce veya mahkemece tespit edilmiş bir kira bedeli mevcutsa bu tespit edilmiş değerdir. Eğer bu şekilde tespit edilmiş bir kira bedeli mevcut değilse, kiraya verilen bina veya arazinin emlâk vergisine esas beyan değerinin yüzde 5'i, diğer mal ve haklarda ise piyasa değerinin % 10’u yıllık emsal kira bedeli olarak dikkate alınacaktır.

Örneğin, 2022 yılında emlâk vergisi değeri 800 bin lira olan ve bu değer üzerinden emlâk vergisi ödeyen Ali Bey'in, bu dairesi için yıllık emsal kira geliri bedeli 40.000 liradır. Ancak Ali Bey, gerçekte, yıllık 30 bin lira kira geliri elde ettiyse, bu gelirini mi, yoksa emsal kira bedelini mi beyan edecektir. Bu soruyu cevaplamadan önce, 2022 gelirlerinin ve bazı mükellefler içinse 2023 yılı gelirlerinin beyanında karşılaşılacak önemli bir sorunu gündeme getirelim ve cevabı daha sonra değerlendirelim.

Bilindiği gibi, 7409 sayılı Kanun’la Borçlar Kanunu’na eklenen bir geçici madde ile mesken kiralarında artış oranının, 11.06.2022 ile 01.07.2023 tarihleri arasında yenilenen kira dönemleri için en fazla bir önceki kira yılına ait kira bedelinin %25’i oranında olabileceği düzenlenmiştir. Öte yandan taşınmazların emlâk vergisi değerleri her yıl, yeniden değerleme oranının (%122,93) yarısı (%61,46) oranında artmaktadır. 

Emlâk vergisi değeri 1 milyon TL olan evinden, şubat başlangıç tarihli kira sözleşmesine dayalı eski kiracısından yıllık 60 bin Lira kira elde bir kişinin, taşınmazının 2023 emlâk vergisi değeri 1 milyon 614 bin 600 TL olacak, 2023 yılı kira geliri ise 75 bin lira olarak gerçekleşecektir. Görüldüğü gibi 2022’de emsal kira bedeli hükümlerine takılmayan bu mükellefin kira geliri emsal kira bedelinin altında, bir başka deyişle emlâk vergisi değerinin %5’inin altında kalacaktır. 

Şimdi sorumuza gelelim. Gerçek kira geliri emsal kira bedelinin altında kalan mükellefler, emsal bedel esasına göre bulunan tutar kadar gelir beyan etmek zorunda mıdır?  

Gelir Vergisi Kanunu’muz, bütün kanunun yorumlanmasına esas olacak ilkelerini, hemen 1 ve 2'nci maddesinde açıklamıştır. Bizi ilgilendiren ilkeye göre gelir vergisi, kişilerin elde ettikleri gerçek gelirleri üzerinden alınır. Bir başka deyişle, kişilerin gerçek olmayan veya elde etmedikleri gelirleri, gelir vergisine esas alınamaz.

Ayrıca, kişilerin ekonomik faaliyetleri ve vergiyi doğuran olaylar, özel hukuk alanında, konumuza ilişkin olarak, kira sözleşmeleri ile oluşur. Kira sözleşmeleri, kira bedelini de gösterir. Vergi Usul Kanunu'nun 8. maddesine göre ise, vergi mükellefiyetini veya vergi sorumluluğunu devredenler dışındaki sözleşmeler, muvazaalı veya peçelemeli olduğu ve taraflarının gerçek iradesini veya gerçek durumu yansıtmadığının vergi idaresince delillendirilmesi hali dışında, vergi dairesini bağlar ve vergilendirmeye esas alınmak zorundadır. Nitekim Danıştay'ın muhtelif dava dairelerinin yerleşik içtihadı da bu yöndedir.

O halde mükellefler, gerçekten elde ettikleri kira gelirlerini, kira sözleşmeleri, kira makbuzları veya kiraların bankadan ödendiği durumda banka dekontları veya posta havale makbuzları ile kanıtlayabildikleri sürece, emsal kira bedeline göre beyanda bulunmak zorunda değildirler veya bu kişilere emsal kira bedelinden düşük kira geliri beyan ettikleri gerekçesiyle cezalı vergi salınamaz. Salınması halinde kira geliri sahipleri, beyan ettikleri kira gelirinin gerçek olduğunu yargı mercileri önünde açıklama ve kanıtlama olanağına sahiptirler.

Ancak mükelleflerin, kira gelirini kanıtlayamamaları, ellerinde delilleri ve hatta yazılı kira sözleşmeleri bile olmaması durumlarında veya gerçekte daha yüksek kira aldıklarının ve bu miktarı gizlediklerinin vergi idaresince delillendirilmesi halinde yahut gerçek kira bedelinin belirlenememesi veyahut kiracılarından kira almamaları halinde, emsal kira gelirine göre düşük gelir beyan etmeleri halinde cezalı vergi tarhiyatı ile karşılaşma ihtimalleri söz konusu olacaktır.

Netice olarak, kira gelirini tam ve doğru olarak beyan eden ve beyan ettiği tutarın gerçekte elde ettiği kira tutarı olduğunu kanıtlayabilen mükelleflerin, emsal kira bedeli hükmünden korkmaları veya çekinmeleri için hiçbir sebep yoktur.

Ayrıca kanunun anılan hükmüne göre, sayacağımız dört istisnai halde emsal [1. Boş kalan gayrimenkullerin muhafazası maksadıyla bedelsiz olarak başkalarının ikametine bırakılması 2. Binaların mal sahiplerinin usul (anne-baba, büyükanne-büyükbaba), füruğ (çocuk, torun) veya kardeşlerin ikametine tahsis edilmesi 3. Mal sahibi ile birlikte akrabaların da aynı evde veya dairede ikamet etmesi 4. Mahalli idareler dahil bütün kamu kurum ve kuruluşları ile yapılan kiralamalar] kira bedeli müessesesi uygulanmaz. Burada 1, 2 ve 3 numaralı hüküm için dikkat edilmesi gereken nokta, “ikamete tahsis edilme”dir. İkamet, yerleşmek niyeti ile oturulan yerdir. Bu sebeple “işyeri olarak yapılan tahsisler”, “çocuğa işyeri tahsisi”, “kişinin dairesini bedelsiz olarak şirketine kullandırması”, “bir dairenin (usul-füruğ ve kardeş kavramları dışında kalan), kardeş çocuğuna veya hala, dayı, teyze, amca gibi akrabalara işyeri veya mesken olarak bedelsiz kullandırma” gibi haller, emsal kira bedelinin istisnalarına girmez.

Ancak bu gibi hallerde, gerçekte bir kira bedeli tahsil ediliyorsa, yine bu gerçek kiranın beyan edilmesi gerekir.

Öte yandan bedelsiz işyeri olarak tahsislerde eğer mal sahibi gerçekte kira almayarak emsal kira bedeli üzerinden beyanname veriyorsa, kiracı işletmelerin kayıtlarında da bir kira gideri gözükmeyecek ve dolayısıyla stopaj yapma mükellefiyeti de doğmayacaktır. Bumin DOĞRUSÖZ

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/konut-kira-artis-sinirlamasi-ve-emsal-kira-bedeli/676715

13 Aralık 2022 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 32042

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundan:

MADDE 1- 25/8/2011 tarihli ve 28036 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Kayıtlı Elektronik Posta Sistemine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (r) bendinde yer alan “Gümrük ve Ticaret Bakanlığı” ibaresi “Ticaret Bakanlığı” olarak değiştirilmiş ve aynı fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir.

“y) Kimlik Doğrulama Yönetmeliği: 26/6/2021 tarihli ve 31523 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Elektronik Haberleşme Sektöründe Başvuru Sahibinin Kimliğinin Doğrulanma Süreci Hakkında Yönetmeliği,”

MADDE 2- Aynı Yönetmeliğin 9 uncu maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve üçüncü fıkrasının sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“a) Gerçek kişiler için Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Kartı, pasaport, sürücü belgesi gibi fotoğraflı ve kimlik yerine geçen geçerli resmî belgelerle veya elektronik ortamda güvenli elektronik imza ile ya da Kimlik Doğrulama Yönetmeliği hükümlerine göre,”

“Başvurunun elektronik ortamda yapılması halinde KEPHS; başvuru sahibi tüzel kişiler tarafından işlem yetkilisi olarak belirlenen gerçek kişilerin kimlik bilgilerini Kimlik Doğrulama Yönetmeliği hükümlerine göre doğrulayarak alır.”

MADDE 3- Aynı Yönetmeliğin 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümle eklenmiş ve ikinci fıkrasında yer alan  “güvenli elektronik imza ile” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya Kimlik Doğrulama Yönetmeliği hükümlerine göre” ibaresi, üçüncü fıkrasına “güvenli elektronik imzalı” ibaresinden sonra gelmek üzere “ya da Kimlik Doğrulama Yönetmeliği hükümlerine göre” ibaresi eklenmiştir.

“Başvurunun Kimlik Doğrulama Yönetmeliği hükümlerine göre alınması halinde başvuru sahibi ile imzalanacak sözleşme veya taahhütname Kimlik Doğrulama Yönetmeliğinin 9 uncu maddesi uyarınca oluşturulan işlem belgesi içerisine derç edilir.”

MADDE 4- Aynı Yönetmeliğin 13 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“(9) KEPHS; kullanıma kapatılma veya kullanıma kapatılan KEP hesabını yeniden açma taleplerini; hesap sahibinin, işlem yetkilisinin veya sözleşme ya da taahhütname ile kapatma talebinde bulunma yetkisi verilenlerin kimlik bilgilerini elektronik ortamda Kimlik Doğrulama Yönetmeliği hükümlerine göre doğrulayarak da alabilir.”

MADDE 5- Aynı Yönetmeliğin “Başvuruda Sunulacak Bilgi ve Belgeler” başlıklı ekine 8 numaralı maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiş ve aynı ekin 2 numaralı maddesinde yer alan “şirketin imza sirküleri, ticaret sicil belgesi” ibaresi “sicil tasdiknamesi” olarak değiştirilmiştir.

“9) Kimlik Doğrulama Yönetmeliği hükümlerine göre hizmet sunulması halinde bu Yönetmelik ile istenilen bilgi ve belgeler.”

MADDE 6- Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 7- Bu Yönetmelik hükümlerini Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu Başkanı yürütür.

GİRİŞ

06.04.2018 Tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 7104 sayılı Kanunla Katma Değer Vergisi Kanununda istisnalar, özel matrah, indirim süresi, arsa karşılığı inşaat işleri, değersiz alacaklara ilişkin KDV indirimi, kısmi istisna kapsamındaki bazı teslimlere ilişkin yüklenilen KDV’nin indirimi, zayi olan sabit kıymetlere ilişkin KDV indirimi, transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımına ilişkin ödenen KDV’nin indirimi gibi oldukça önemli bir çok düzenleme yapılmıştır. Bir başka değişiklikte mezkur Kanunun 10.maddesiyle KDVK’nın 32.maddesinde yapılan ve etkisi 2022 yılının Mayıs ayından itibaren görülen Maliye Bakanlığına verilen “imalatçılar tarafından yapılan ihracat işlemlerinden kaynaklanan iadelerde, yüklenilen katma değer vergisi yerine sektörler itibarıyla ihracat bedelinin belli bir oranına kadar iade yaptırma” yetkisidir. 21.04.2022 Tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 41 Seri No.lu Tebliğ ile imalatçıların üretimden ihracatını gerçekleştirdikleri ürünler için yüklendikleri KDV tutarına bakılmaksızın ihracat bedelinin %10’una kadar (devreden KDV ile sınırlı) iade talep etme imkânı sağlanarak bu yetki kullanılmıştır. Düzenleme amacının imalatçı ihracatçıların KDV iade süreç ve sürelerinin kısaltılması olduğu anlaşılsa da uygulama aşamasında çeşitli zorluklarla karşılaşılmaktadır. Konunun daha iyi anlaşılması adına öncelikle yüklenilen ve iade KDV hakkında bilgi vereceğiz. Sonrasında ise söz konusu yöntemle YMM Raporuna dayalı iadelerde karşıt inceleme sorununu ele alacağız. Ancak konun uzunluğuna binaen sizleri sıkmamak adına yazımızın iki ayrı bölüm halinde yayımlanmasına ve her bölümün değerlendirme ve sonuç kısmına kendi içinde yer verilmesinin daha uygun olacağına karar verdik.

I-KDV İADESİNDE YÜKLENİLEN VE İADE KDV İLE İHRACAT BEDELİNE GÖRE İADE UYGULAMASI

A-KDV İADESİNDE YÜKLENİLEN ve İADE KDV

Mükellefler tarafından yüklenilen ve indirimle giderilemeyen vergilerden, KDVK’nın 29/2.maddesinde düzenlenen indirimli oranda mal teslimi ve hizmet ifaları ile 32.maddesinde sayılan istisnaların bünyesine giren mal teslimleri ve hizmet ifalarından doğan KDV’nin iadesi mümkün olup, bunun dışında devreden KDV tutarlarının nakden ya da mahsuben iade edilmesine yasal açıdan imkân bulunmamaktadır (Bursa V.D. Başkanlığının 09/01/2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.16.16.02-300.11.57-15 sayılı özelgesi). Özelge bu yönde olmakla birlikte listeye, bir kısım geçici maddeler ile IPA Çerçeve Anlaşması kapsamında yapılan teslimleri de dahil edebiliriz. Belirtilmesi gereken bir diğer önemli husus ise KDV’nin yüklenime, haliyle iadeye konu edilebilmesi için öncelikle söz konusu KDV’nin indirim hakkının bulunması (KDVK’nın 29.maddesi kapsamında olmakla beraber 30.madde de sayılmaması) gerekliliğidir. Örneğin binek otomobilin iktisabı ya da giderlerinin %30’una ilişkin  KDV’yi indirim hakkı bulunmayan mükellefin indirim konusu yapamadığı söz konusu KDV’yi yüklenim/iade hesabına ilave etmesi mümkün değildir.

KDV iadesine ilişkin ortak hususlara KDVGUT’nin IV. Bölümünde yer verilmiştir. Ancak iade, hem ortak hükümler hem de iade hakkı doğuran her bir işlem bakımından Tebliğin ilgili bölümlerindeki düzenlemelere göre hesaplanarak yerine getirilmektedir.

KDVK’nın 8/2.maddesi kapsamındaki fazla veya yersiz hesaplanan ve hazineye ödenen verginin iadesi konumuz dışındadır.

1-İşlemin Bünyesine Giren KDV ve Yüklenilen KDV

İşlemin bünyesine giren KDV, teslim işlemlerinde malın üretimi, iktisabı, muhafazası ve teslimi; hizmet işlemlerinde ise ifa edilen hizmetin meydana getirilmesi ile doğrudan veya dolaylı olarak ilgisi bulunan harcamalar nedeniyle yüklenilen KDV’den oluşur.

Yüklenilen KDV, iade hakkı doğuran işlemle ilişkilendirilebilen alış ve giderler, genel imal ve genel idare giderleri ile amortismana tabi iktisadi kıymetler (ATİK) için yapılan harcamalara ilişkin KDV’den oluşur.

2-İşlemin Bünyesine Giren Verginin Hesabına Dâhil Edilebilecek Unsurlar

İade hakkı doğuran işlemle ilişkilendirilebilen alış ve giderler ile genel imal ve genel idare giderlerinden bu dönemde gerçekleştirilen işleme isabet eden pay, aşağıda yer alan açıklamalar dikkate alınarak hesaplanır.

√ İade hakkı doğuran işlemle ilgili talep edilecek KDV tutarı;

√ İade hakkı doğuran işlemin doğrudan girdisini oluşturan mal ve hizmetler,

√ İade hakkı doğuran işlemle ilgili olan telefon, kırtasiye, posta, ulaşım, konaklama, akaryakıt, elektrik, su, büro malzemeleri, muhasebe, reklâm, temizlik malzemeleri, kira vb. genel imal ve genel idare giderlerinden iade hakkı doğuran işleme isabet eden kısım,

√ İade hakkı doğuran işlemde kullanılan ATİK’in alımı,

nedeniyle yüklenilen KDV’den oluşur.

İade tutarının hesaplanmasında, önce işlemin bünyesine doğrudan giren harcamalar nedeniyle yüklenilen KDV dikkate alınır. Daha sonra ilgili dönem genel imal ve genel idare giderleri için yüklenilen KDV’den pay verilir. Verilecek payın nasıl hesaplanması gerektiğine dair Tebliğde açık bir ifade bulunmamaktadır. Bununla birlikte uygulamada KDVGUT’nin III/C-4 “Kısmi Vergi İndirimi” başlıklı bölümündeki yöntem emsal alınarak, söz konusu  pay iade hakkı doğran teslimlerin toplam teslimler içindeki oranı dikkate alınarak hesaplanmaktadır (genel kabul görmüş uygulama bu yönde olmakla birlikte  açıklanabilir farklı bir dağıtım anahtarı kullanılmasında sakınca olmadığını söyleyebiliriz). Bu şekilde hesaplanan tutarın, azami iade edilebilir KDV tutarını aşmaması halinde azami iade edilebilir KDV tutarına kadar ATİK’ler dolayısıyla yüklenilen KDV’den iade hesabına pay verilebilir.

Yüklenilen KDV’nin gelir tablosunun satışların maliyeti kaleminde yer alan unsurların KDV’siyle bire bir örtüşmesi gerektiğine dair görüşler bulunsa da işçilik, amortismanlar gibi bazı giderlerin KDV’ye tabi olmaması, gümrükte uygulanan emsal fiyat, giderlerin gelir tablosunda fonksiyon ya da çeşit esasına göre sınıflandırılması, genel giderlerden ve ATİK’lerden verilecek paylar, üretim dönemi ile satış döneminin farklı olması (genel giderlerden verilecek paylar açısından farklılık arz eder), YMM KDV İadesi Tasdik Raporları dolayısıyla yüklenilen KDV, azami iade edilebilir KDV, kur farkları gibi bir çok nedenle bu denkleştirmenin yapılması mümkün değildir. Satışların maliyeti VUK’un değerlemeye ilişkin 262, 274 ve 275.maddelerine göre hesaplanırken yüklenilen KDV hesabı KDVGUT’ne göre yapılmaktadır. Benzerlik göstermesine karşın farklı esaslara dayanan/amaçlara hizmet eden bu iki ayrı hesaplamanın aynı sonucu vermesi beklenemez. Buna karşın zaman zaman KDV iadesi eksiklik yazılarında karşılaştırma yapıldığı ancak sorunun izahat yapılarak giderildiğine de tanık olmaktayız. Zira denkleştirme yapmaya imkan olmadığı gibi  bu hususa işaret eden hüküm ya da tebliğ açıklaması da bulunmamaktadır.

3-Atik’lere İlişkin KDV’de İade

ATİK nedeniyle yüklenilen KDV’den iade hesabına pay verilebilmesi için, ATİK’lerin iade hakkı doğuran işlemlerde kullanılması gerekir. ATİK’lerin bizzat mükellef tarafından imal ve inşa edilmesi halinde ise imal ve inşa sırasında yüklenilen KDV’den, ATİK’lerin aktife alınıp iade hakkı doğuran işlemlerde fiilen kullanılmaya başlandığı dönemden itibaren iade hesabına pay verilebilir. Örneğin işletmenin aktifinde bulunmasına karşın inşaat işinde kullanılan ve ihracat teslimiyle ilişkisi bulunmayan iş makinalarının KDV’si ihracat teslimleri nedeniyle iadeye konu edilemez.

ATİK dolayısıyla yüklenilen KDV’den iade hesabına pay verildiği durumda, bir vergilendirme döneminde iade konusu yapılabilir KDV (azami iade edilebilir vergi), kural olarak o dönemdeki iade hakkı doğuran işlemlere ait bedelin (% 18)’i (genel KDV oranı) olarak hesaplanan tutardan fazla olamaz. Bu ifadeden şartları taşıyan ATİK’lere ilişkin KDV’nin  faydalı ömrü dikkate alınmadan tek seferde azami iade tutarı da dikkate alınarak iadeye konu edilebileceği anlaşılmaktadır. Yine Tebliğin bu ifadesine ATİK’e ilişkin KDV’nin tek bir dönemde iadeye konu edilmesi gerektiği anlamı da yüklenemez. Bir dönemde ATİK KDV’sinin tamamının iadeye konu edil(e)memesi halinde artan kısmın aynı ilkelerle sonraki dönem iade hesabına (süreye bağlı olmaksızın) dâhil edilmesinde engel bulunmamaktadır (Manisa V.D. Başkanlığının 03/06/2014 tarih ve 85373914-130[53.01.61]-51 sayılı özelgesi, ).

4- YMM KDV İadesi Tasdik Raporu Hazırlanması Hizmetine Ait KDV

KDV iadeleri dolayısıyla düzenlenen YMM KDV İadesi Tasdik Raporları sebebiyle yüklenilen KDV indirim hesaplarına dâhil edildiği vergilendirme dönemine veya daha sonraki vergilendirme dönemlerine ilişkin iade hesabında dikkate alınabilir. Esas itibariyle YMM Raporu iade rakamı ilgili beyanname düzenlendikten sonra ibraz edilmekte, iade döneminde KDV açısından vergiyi doğuran olay meydana gelmemekte, matrah bile çoğunlukla henüz belirlenememektedir. Aksi durum mükellef açısından hak kaybına neden olacağından Tebliğin bu hükmü oldukça yerindedir.

5-İade Hakkı Doğuran İşlemle İlgisi Bulunmayan Giderler

İade hakkı doğuran işlemle ilgisi bulunmayan giderler nedeniyle yüklenilen KDV, iade hesabına dâhil edilemez. İadeyle ilgili işte kullanılmayan doğrudan ya da dolaylı ilişki kurulamayan ATİK’lere ilişkin KDV’de yüklenime haliyle iadeye konu edilemez.

6-İade Talep Edilebilecek KDV

Kanunda ve KDVGUT’nde aksi belirtilmediği sürece, iadesi gereken KDV’nin hesabında, iade hakkı doğuran işlemlerin bünyesine giren ve indirilemeyen (buradaki indirilemeyen ifadesinden KDVK’nın 30.maddesinde yer alan indirilemeyecek KDV anlaşılmamalıdır) KDV tutarları dikkate alınır. İade hakkı doğuran işlemler için yüklenilen KDV, öncelikle indirim konusu yapılır ancak indirimle giderilemeyen bir miktarın kalması halinde, kalan tutar iade hakkı doğuran işlemin gerçekleştiği dönemde iade edilecek KDV olarak dikkate alınabilir. İndirimle gidermek ifadesinden ise beyanname sonucunda ödenecek KDV bulunması anlaşılır.

7-Azami İade Edilebilir KDV

Bir vergilendirme döneminde iade konusu yapılabilir KDV (azami iade edilebilir vergi), kural olarak o dönemdeki iade hakkı doğuran işlemlere ait bedelin %18’i (genel KDV oranı) olarak hesaplanan miktardan fazla olamaz. Doğrudan yüklenimler nedeniyle bu tutardan fazla iade talebinde bulunulması halinde, aşan kısmın iadesi münhasıran vergi inceleme raporu sonucuna göre yerine getirilir. Azami iade edilebilir KDV’nin belirlenmesi aşamasında belirtilmesi gereken bir diğer önemli husus da iade hakkı doğuran işlemden KDV ödenmeksizin yapılan alımların düşülmesi gerektiğidir (Gaziantep V.D. Başkanlığının 12/11/2020 tarih ve 16700543-130[16-515-47]-63525 sayılı özelgesi).

8-İadeye Konu Edilen İndirilecek/Yüklenilen KDV’nin Dönemi

KDV’nin iade hakkı doğuran işlemlerin gerçekleştiği dönemde ortaya çıkmış olması şart değildir. İade hakkı doğuran işlemin gerçekleştiği dönemden önce bahse konu alımlar-giderler nedeniyle ödenen/borçlanılan KDV de bu tutara dâhildir. Zira teslime konu malın üretimine ilişkin hammadde ve yardımcı malzeme gibi alımlar çoğunlukla önceki dönem(ler)de tedarik edilerek sonraki dönem(ler)de kullanılmaktadır.

İşlemin bünyesine girdiğinin tevsik edilmesi şartıyla sonraki dönem(ler)de indirim konusu yapılan KDV’nin önceki dönem(ler)de yüklenim hesabına dâhil edilmesi mümkün olabilmektedir (Isparta Valiliği Defterdarlık Gelir Müdürlüğün 09/11/2016 tarih ve 25947440-130-9 sayılı özelgesi). Ancak faturanın yasal sürede düzenlenmemesi ve bu durumun tespiti halinde alıcı ve satıcının özel usulsüzlük cezasına, satıcının ise ayrıca cezalı tarhiyata muhatap olması gerekecektir (Sakarya V.D. Başkanlığının 04/12/2018 tarih ve 41931384-120[231-2018-3]-E.54789 sayılı özelgesi).

Bir diğer durumda belgenin muhasebe kayıtlarına sonraki dönemlerde intikal ettirilmesidir. Bu durumda VUK’a göre belge düzenleme süresi içerisinde düzenlenen ancak, ihracatın gerçekleştiği vergilendirme döneminden sonra ulaşan ve kayıtlara alınan belgelerde yer alan yüklenilen KDV tutarlarının, vergiyi doğuran olayın vukuu bulduğu takvim yılı(nı takip eden takvim yılı) aşılmamak şartıyla ilgili vesikaların kanuni defterlere kaydedildiği dönemde indirimle giderilememiş olması halinde, ihracat istisnasının beyan edildiği dönem yüklenim listelerine dahil edilerek iadeye konu edilmesi mümkün bulunmaktadır (Bursa V.D. Başkanlığının 27/12/2016 tarih ve B.07.1.GİB.4.16.16.02-130[ I-14-260]-306 sayılı özelgesi). 7104 sayılı Kanunun 8.maddesiyle KDVK’nın 29.maddesi  “İndirim hakkı vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılını takip eden takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili vesikaların kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılabilir” şeklinde değiştirilmiş olup söz konusu madde 01/01/2019 tarihinde yürürlüğü girmiştir. Bu nedenle özelgedeki sonuç kısmına parantez içi ifadeyi ilave etmeyi uygun bulduk.

9-İade KDV, Devreden KDV İlişkisi

İadesi talep edilen yüklenilen KDV tutarı iade talep edilen dönemde toplam indirilecek ve devreden KDV tutarları içerisinden çıkarılır ve sonraki aya devreden KDV tutarının içerisinde yer almaz. İade KDV 136-Diğer Çeşitli Alacaklar muhasebe hesabının alt hesaplarında takip edilir. Tam istisna kapsamında işlemleri bulunan mükelleflerin bu işlemler nedeniyle yüklendikleri KDV’nin yüklenildiği dönem ile iadenin talep edildiği dönem arasındaki KDV beyannamelerinde yer alan devreden KDV ile karşılaştırmasının yapılmaması, iadenin talep edildiği dönem beyannamesindeki toplam indirim KDV ile karşılaştırılarak iade talebinin sonuçlandırılması gerekmektedir (İstanbul V.D. Başkanlığının 390044742.130[TAMİM-2015/KDVİADE]- sayılı yazısı).

10-İstisna Kapsamındaki İşlemin Gerçekleşmesinden Sonra İşlemle İlgili Yüklenilen Kur Farkları

Tam istisna kapsamındaki bir işlemin gerçekleşmesinden sonra, söz konusu işleme ilişkin mal ve hizmet alımlarına ait kur farklarına ait KDV’lerin tam istisna kapsamındaki işlemin gerçekleştiği vergilendirme dönemine ilişkin yüklenilen KDV hesabına dâhil edilerek iadesinin talep edilmesi mümkündür. Kur farkına ilişkin faturanın iade işlemi sonuçlandırıldıktan sonra gelmesi halinde, indirim hesaplarına dâhil edildiği döneme ilişkin iade hesabında dikkate alınabilir. Geçmiş dönem iade hakkı doğuran teslimlerle ilişkili indirilecek KDV, sonraki dönemin yüklenimine dâhil edildiğinden iade talep edilen dönemde azami iade tutarının üzerine çıkılması olasılık dâhilindedir. Hatırlanacağı üzere azami iade tutarının (kural olarak o dönemdeki iade hakkı doğuran işlemlere ait bedelin %18’i) üzerindeki iade talepleri Vergi İncelemesiyle sonuçlandırılmaktadır. Bu nedenle kur farkına ilişkin yüklenimin azami iade tutarını aşmayacak şekilde sonraki dönemlere yayılmasının mümkün olduğu görüşündeyiz. Ancak YMM raporuna dayalı iadeler de dahil olmak üzere yapılan izahın kabul görmemesi, eksikliklerin giderilmemesi ya da YMM raporunun ibraz edilmemesi gibi nedenlerle ilgili Vergi Dairesinin KDV iadesini incelemeye sevk etme riski/yetkisi mevcuttur (Gelirler Genel Müdürlüğünün 14/07/2003 tarih ve B.07.0.GEL.0.32/3223-2691 sayılı özelgesi).

11- Aboneliği İşletme Adına Olmayan Elektrik (Abonelik) Harcamalarına Ait KDV’nin indirimi

Üst bölümlerde de belirtildiği üzere KDV’nin yüklenim hesabına dahil edilebilmesi için öncelikle indirim hakkının bulunması gerekir. Bazen elektrik, su, doğalgaz gibi aboneliklerin başkasının adına olması (faturaların başkası adına düzenlenmesi) söz konusu olabilmektedir. Bu duruma ilişkin İdare “işyerinde kullanılan ancak başkası adına kayıtlı olan elektrik (abonelik) bedelinin faaliyette bulunulan işyerine ait olduğunun ve işle ilgili olarak kullanıldığının kesin delillerle ispatı halinde bu belgelere dayalı giderlerle ilgili olarak yüklenilen KDV’nin indirim konusu yapılması mümkün bulunduğuna” şeklinde görüş vermiştir (İzmir V.D. Başkanlığının 18/11/2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.35.17.01-35-02-630 sayılı özelgesi). Buradan hareketle İndirim ve yüklenimine izin verilen KDV’nin diğer şartları da sağlaması kaydıyla iadeye konu edilmesinde sakınca bulunmadığı görüşündeyiz. Genel itibariyle iade talep edilen vergi daireleri kontrol raporlarındaki segment hatalarına ilişkin söz konusu özelgeye dayalı izahı kabul etmektedir. Aynı özelgeye göre söz konusu harcamaların kazancının tespitinde gider olarak indirilmesinin mümkün olduğu da belirtilmektedir.

12- Tam İstisna Kapsamındaki İşlemlere İlişkin İade Talep Süresi

KDVK’nın 32.maddesi ile geçici maddelerde yer alan tam istisna kapsamındaki işlemlere ilişkin iade talebinde bulunacak mükelleflerin, istisnaya tabi işlemin gerçekleştiği dönemi izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar ilgili dönem beyannamelerinde istisnaya ilişkin yüklenilen KDV sütununu doldurmaları ve en geç bu süre içinde standart iade talep dilekçesiyle birlikte iade talepleri için Tebliğin ilgili bölümlerinde sayılan belgelerle (teminatla talep edilen iadelerde teminat dahil) vergi dairelerine başvurmaları zorunludur.

Her ne kadar istisna kapsamındaki teslimlerden olmasa da KDVK’nın 9.maddesi kapsamındaki kısmi tevkifat uygulanan işlemlere ilişkin iade talep süresinin istisnaya tabi işlemlerde belirtilen süre gibi olduğunu, KDVK’nın 29.maddesi kapsamındaki indirimli oranda KDV iadelerinin ise en geç izleyen ertesi takvim yılının sonuna kadar talep edilmesi gerektiğini hatırlatmamızda fayda bulunmaktadır.

13-İade Taleplerinde Ortak Belgeler

İade taleplerinde aşağıda belirtilen belgeler ortak mahiyette olup, ayrıca aranacak belgeler her bir işlem türü itibarıyla Tebliğin ilgili bölümlerinde belirtilmiştir.

√ İade talep dilekçesi

√ İade hakkı doğuran işlemin beyan edildiği döneme ait indirilecek KDV listesi

√ İade hakkı doğuran işleme ait yüklenilen KDV listesi

√ İadesi talep edilen KDV hesaplama tablosu

Satış faturaları listesi

Standart ihracat teslimleri nedeniyle iadede bu belgelere ilave olarak, gümrük beyannamesi veya listesi de (serbest bölge işlem formu, ETGB, gümrük idaresinin onayını da içeren antrepo beyannamesi) aranmaktadır.

14-İade talebinden vazgeçilerek KDV’nin indirim yoluyla giderilmesi

Bazen İade talep edilen tarihten sonraki dönemlerin beyannamelerinde ödenecek KDV çıkabilmektedir. Mükellefin iadeye ilişkin düzeltme fişi düzenlenene kadar tercih değişikliğiyle söz konusu KDV’yi indirim yoluyla telafi etmesi mümkündür. Bu durumda iade talebinden vazgeçme mükellefin yazılı dilekçesi üzerine yerine getirilerek ilgili dönem beyannamesinde yüklenilen KDV tekrar indirilecek KDV hesabına dâhil edilir. İadesinden vazgeçilen KDV, ilgili dönem beyannamesinin/beyannamelerinin (istisnanın durumuna göre bazı hallerde vazgeçilen dönem bazı hallerde ise iadenin talep edildiği dönem beyannamesinin) ilgili satırına dahil edilerek işlem tesis edilir. KDV mükellefleri tarafından geçmiş vergilendirme dönemlerine ilişkin olarak bir düzeltme beyannamesi verilmesi halinde, en son KDV beyannamesi de dahil olmak üzere aradaki tüm KDV beyanlarının buna göre düzeltilmesi gerekmektedir (İstanbul V.D. Başkanlığının 12/02/2018 tarih ve 39044742-130[Diğer Müd-Özelge]-E.105674 sayılı özelgesi). Ancak düzeltme yapılan beyanname sonrasında iade talep edilmeseydi 60 sayılı KDV Sirkülerinin 7/3.madedsine göre; düzeltme beyannamesinin verildiği dönemden en son vergilendirme dönemine ait KDV beyannamesine kadar, bu düzeltme neticesinde aradaki vergilendirme dönemlerinde ödenecek bir vergi çıkmaması kaydıyla, her bir dönem için ayrı ayrı düzeltme beyannamesi verilmesine gerek bulunmayacaktı.

15-İade yöntemleri: KDVGUT’nde iadeye konu işlem bazında yapılan açıklamalar çerçevesinde iadeler nakden/mahsuben (kısmen nakit kısmen mahsup şeklinde de olabilir), teminat/artırımlı teminat karşılığında,  İTUS/HİS uygulamaları kapsamında, YMM Raporuna (ön kontrol raporu dâhil)/Vergi İnceleme Raporuna göre yerine getirilir. Bu ifademize, tüm iadeler için teminat arandığı ya da iadenin ille de HİS ya da İTUS sertifikalarıyla talep edilebileceği anlamı yüklenmemelidir. Zira bu uygulamaların esas fonksiyonu iade süresini kısaltmak adına belirlenmiş bazı işlemlerin sonraya bırakılmasına ilişkindir.

Anlaşılacağı üzere iade KDV tutarının belirlenmesinde ana unsurlar iadeye konu teslim,  yüklenilen KDV ve devir KDV olup yüklenilen KDV hesabı sadece satışların maliyetiyle sınırlı olmayıp haricen detaylı bir çalışma ve sonraki dönemler için takip gerektirmektedir. Yüklenim listeleri (satıcı, cins, miktar ve tutar, dönem gibi bilgilerin yer aldığı detaylı liste) her bir iade dönemi için iadeye dayanak belge bazında oluşturularak internet vergi dairesine yüklenmektedir. Ancak ihracat dışında kalan iadeye konu bazı işlemlere ilişkin KDV iadelerinde (ihraç kayıtlı ya da tevkifatlı satışlar nedeniyle iade gibi) işlemin niteliği gereği yüklenilen KDV listesi aranmamaktadır.

Konuya yüklenilen ve iade konu başlığıyla başlamamızın gerekçesi KDVGUT’nde ve 3568 sayılı Kanun Tebliğlerinde KDV iadelerinin istisna kapsamındaki teslimler, indirim ve yüklenilen KDV temeline dayandırılmasıdır. İmalatçılar tarafından yapılan mal ihracında, ihracat bedeline göre iade uygulamasında ise yüklenilen KDV unsuru bu denklemden çıkarılmıştır.

B- İHRACAT BEDELİNE GÖRE İADE UYGULAMASI

İhracat istisnası kapsamındaki iade işlemlerine ilişkin usul ve esaslara Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinin (KDVGUT) “İade” başlıklı II/A-1.1.4 bölümünde, imalatçı-ihracatçılar için getirilen bahse konu yeni yönteme ilişkin açıklamalara ise Tebliğin bu bölümünün altında yer alan “İmalatçılar Tarafından Yapılan Mal İhracında İhracat Bedeline Göre İade” başlıklı “II/A-1.1.4.2 bölümünde yer verilmiştir.  Yazımızın sonraki bölümlerinde imalatçıların bizzat üreterek doğrudan ihraç ettiği malların %10’una kadar KDV iadesi uygulamasını kısaltarak %10’a kadar KDV iadesi uygulaması olarak ifade edeceğiz.

1-İhtiyarilik ve Uygulamadan Faydalanılabilecek Dönem/Tarih

Uygulamadan faydalanmak ihtiyaridir. İmalatçı ihracatçılar dilerlerse KDV iadelerini düzenleme öncesinde olduğu gibi yine yüklenim esasına göre talep etmeye devam edebilirler. Ayrıca bir dönem bu uygulamadan yararlanan mükellefler diğer dönemlerde yüklenilen KDV’nin iadesi uygulamasından faydalanabilirler.

Uygulamaya ilişkin usul ve esasların belirlendiği 41 Seri No.lu KDVGUT 8.maddesi 21.04.2022 tarihinde, Mayıs 2022 ve sonraki dönem iadeleri için uygulanmak üzere yürürlüğe girmiştir. Bu durumda 2022 Mayıs öncesi dönemlerde (örneğin 2021 Aralık döneminde) gerçekleştirilen teslimlere ilişkin için bu uygulamadan faydalanılamaz.

2-Uygulamadan Faydalanabilecek Mükellefler

Sektör ayrımı yapılmaksızın imal ettikleri malları doğrudan/bizzat ihraç eden imalatçılar uygulamadan faydalanabilir. Bu durumda ihraç kayıtlı satışlar ya da imalatçı vasfına sahip olunmasına karşın bizzat üretimi yapılmadan ihraç edilen ticari emtia için bu uygulamadan faydalanılamaz. Bilindiği üzere ihraç kayıtlı satışlarda yüklenim hesabı yapılmamakta devreden KDV bulunması halinde ihracatçıdan tahsil edilmeyen KDV iadeye konu edilmektedir.

3-İmalatçı Belgeleri

İmalatçılar bu uygulama kapsamında, KDVGUT’nin (II/A-8.3.) bölümünde belirtilen imalatçı belgelerine dayanak olan üretim kapasitesinde öngörülen ve imal edip ihraç ettikleri mallara ilişkin iade talep edebilirler. Tebliğin ihraç kayıtlı satışlara ilişkin bahse konu bölümünde imalatçının;

√ Sanayi siciline kayıtlı ve sanayi sicil belgesini haiz olması veya Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından alınmış çiftçi kayıt belgesi, gıda işletmesi kayıt belgesi ve işletme onay belgelerinden (üretici belgesi) herhangi birine sahip olması, (Bu belgeler sonraki bölümlerde “imalatçı belgesi” olarak anılacaktır.),

√ İlgili meslek odasına kayıtlı bulunması,

√ Üretimin yapıldığı dönemde yürürlükte bulunan Sanayi Sicil Tebliğlerinde öngörülen sayıda işçi çalıştırması ve gerekli araç parkına sahip olması veya kapasite raporundaki üretim altyapısına sahip olması,

gerektiği ifade edilmiştir.

KDVGUT’nde yukarıda sıraladığımız belgeler imalatçı vasfına haiz olduğunun göstergesi, bu belge sahipleri de imalatçı olarak ifade edilmişken bahse konu düzenleme kapsamında iade talep eden imalatçı-ihracatçılardan ayrıca bir imalatçı belgesi talep edildiği görülmektedir. Ayrıca ihraç kayıtlı satışlarda imalatçı belgesi olmasa dahi usulünce yapılmış tespit/müracaat sonrasında ihraç kayıtlı satış yapılabileceğine dair Tebliğde açıklama mevcutken %10’a kadar iade uygulamasına ilişkin benzer bir açıklama bulunmamaktadır. Mükelleflerin söz konusu durumlar için VUK’un 3/B (ispat) maddesi gereği uygulamadan faydalandırılması gerektiği görüşündeyiz.

İmalatçı niteliğinin kaybedilmesinin bu uygulamayla iade talebini engellediği, iadenin kapasite raporunda yer alan ürünler ve miktarlarıyla sınırlı olduğunu haliyle imalatçı niteliği ve kapasite raporundaki değişikliklerin vergi dairesine bildirilmesinin yerinde olacağını söyleyebiliriz. Kanun ve tebliğde ayrık bir hüküm bulunmadığından uygulamadan yararlanmak için gelir vergileri (gelir/kurumlar) açısından mükellefiyet türünün önemi bulunmamaktadır.

4-İadeye Konu Edilebilecek Ürünlerin Kapsamı ve Fason Yaptırılan Ürünler

İmalatçı belgesinde yer alan üretim kapasitesine (kapasite raporuna) göre imal edilebilecek mallar (hem cins hem kapasite olarak) ile bu kapsamda fason olarak imal ettirilen mallar için bu uygulamadan yararlanılabilir. Dolayısıyla, imalatçı belgesindeki üretim konusu malların tamamının fason olarak imal ettirilmesi, bu kapsamda iade uygulanmasına engel değildir. Kapasite raporuna göre imal edilebilecek mallar ifadesinden sadece istisna kapsamında teslim edilen mal ve miktarının değil tüm üretim miktarının anlaşılması gerektiği ancak makul gerekçeyle (mesai/vardiyalı çalışma gibi) bu kapasitenin üzerine çıkılabileceği görüşündeyiz.

5-Uygulamayla İade Talep Edilebilecek KDV

İmal ettikleri malları doğrudan ihraç eden imalatçılar, ihracat teslimlerine ilişkin olarak yüklendikleri KDV tutarına bakılmaksızın ihracat bedelinin %10’una kadar devreden KDV tutarı ile sınırlı olarak iade talep edebilirler. Bu ifadeden mükelleflerin kendi ihtiyarında daha düşük oranda/tutarda iade talebinde bulunabilecekleri anlaşılmaktadır. İhracat bedelinin ise gümrük beyannamesinin kapanma tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanmış bulunan (kapanma tarihinde Resmî Gazete’de kurlar ilan edilmemiş ise kapanma tarihinden önceki ilk Resmî Gazete’de yayınlanmış bulunan) TCMB döviz alış kuru üzerinden hesaplanacağını hatırlatmamızda fayda bulunmaktadır.

İmalatçıların doğrudan ihraç ettikleri malların bünyesinde yurtiçi veya yurtdışından KDV ödemeksizin temin ettiği malların bulunması halinde, ihracat bedeline ilişkin iadenin hesabında, ihracat bedelinden bu şekilde temin edilen malların bedeli düşülür. İade edilecek KDV kalan tutar dikkate alınarak belirlenir. Anlaşılacağı üzere bu yöntemle iade alınabilecek tutar (azami iade tutarı), ihracat teslimlerinden KDV ödenmeksizin yapılan alımlar düşüldükten sonra kalan tutarın %10’undan fazla olamaz. Örneğin ihracat bedelinin 2.000.000 TL, KDV ödenmeksizin yapılan alımların 500,000 TL olduğunu varsaydığımızda bu yöntemle iade talep edilebilecek tutarın hesabında 1.500.000 TL (2.000.000-500.000=1.500.000) dikkate alınacaktır. İade tutarı ise 150.000 TL’dir (1.500.000 X %10 = 150.000).

6-Aynı Dönemde İmalatçıların İhraç Kayıtlı Teslimleri ya da Kendi Üretimi Olmayan Malların İhracatı Nedeniyle İade Talep Etmesi

Aynı dönemde imalatçıların 3065 sayılı Kanunun 11/1-c veya geçici 17.maddeleri kapsamında ihraç kaydıyla teslimlerinin de bulunması, doğrudan ihraç ettikleri mallar bakımından bu uygulamadan yararlanmalarına engel teşkil etmez.

İmalatçılar, piyasadan hazır olarak satın alıp ihraç ettikleri mallar için bu uygulamadan yararlanamamakla birlikte, söz konusu mallar için yüklenim esasına göre KDV iadesi talep edebilirler.

7-Aynı Dönemde Hem İhracat Bedelinin %10’u Hem De Yüklenim Yoluyla İade ve Tercihte Değişiklik

KDVGUT’nin II/A-1.1.4.2.1 bölümünde “Bu bölüm kapsamında iade talep eden imalatçıların, aynı ihracat teslimi ile ilgili olarak iadesini alamadığı tutar için ayrıca yüklenilen KDV tutarına göre iade talep etmeleri mümkün değildir. Ancak imalatçılar, bu uygulama yerine imal ettikleri ürünlerin ihracatına ilişkin olarak yüklenilen KDV’nin iadesini Tebliğin (II/A-1.1.4.1.) bölümü kapsamında talep edebilirler.” açıklamalarına yer verilmiştir. Bu açıklamadan hareketle aynı ihracatla ilgili hem yüklenimsiz %10’luk hem de yüklenim yöntemine göre (ya da %10’un üzerinde kalan kısmı yüklenim hesabına göre) iade talep edilmesinin mümkün olmadığı tartışmasızdır.

Yukarıdaki “aynı ihracat teslimi ile ilgili olarak …” ifadesinden aynı dönemdeki farklı imalattan ihracat teslimleri için ayrı yöntemlerin kullanılabileceği görüşündeyiz. GİB’in 29/06/2022 tarihli liste girişlerine ilişkin duyurusu incelendiğinde altyapı olarak da bu uygulamanın mümkün olduğu anlaşılmaktadır. Ancak aynı dönemde iki ayrı yöntemin farklı ihracat teslimleri için kullanılmasının uygulamada çeşitli sorunlara (genel gider ve ATİK KDV’lerinden verilecek paylar ve takip gibi) sebebiyet vermesi de ihtimal dahilindedir.

Tebliğdeki “Ayrıca bir dönem bu uygulamadan yararlanan mükellefler diğer dönemlerde yüklenilen KDV’nin iadesi uygulamasından faydalanabilirler” açıklaması ise İdarece tercihin sadece dönemsel olarak kullanılabileceği şeklinde yorumlanmasına neden olabilir. Bu hususun da göz önünde bulundurarak mükelleflerin bahse konu yöntemi ve yüklenim yöntemini karşılaştırarak lehlerine olan yöntemi tercih etmelerinde sakınca olmadığını söyleyebiliriz. Karlılıktaki azalmalar gibi çeşitli sebeplerle yüklenilen KDV’nin artması halinde uygulamadan dönebilme serbestisinin mükelleflere önemli bir avantaj sağlayabileceği dikkate alınmalıdır.

Bir diğer konuda imalatçı ihracatçıların ticari emtia ile ürettiği malları tek fatura ve gümrük beyannamesiyle ihracatını gerçekleştirmesi halinde uygulamanın nasıl yapılacağıdır. Tebliğde aynı ihracat tesliminden amacın ürün bazlı mı fatura/beyanname bazlı mı olduğu belirgin değildir.  Aynı ihracat kavramının her bir eşya için ayrı değerlendirilmesi gerektiği kendi üretimi olan malların ihracat bedelinin %10’lık kısmının bahse konu yöntemle, ticari emtiaya ilişkin iadenin yüklenim yoluyla iadeye konu edilebileceği bu sebeple kontrol raporlarında çıkan hataların izahat yoluyla giderilebilmesi gerektiği görüşündeyiz.

8-Uygulama Kapsamındaki İadenin KDV Beyannamesinde Gösterimi

İmalatçılar bu uygulama kapsamındaki işlemlerini, ilgili dönem KDV beyannamesinin “İstisnalar-Diğer İade Hakkı Doğuran İşlemler” kulakçığının “Tam İstisna Kapsamına Giren İşlemler” tablosunda 338 kodlu “İmalatçıların Mal İhracatları [KDVGUT-(II/A-1.1.4.2.)]” satırını kullanmak suretiyle beyan ederler. Bu satırdaki “Yüklenilen KDV” sütununa, ihraç edilen mallara ilişkin yüklenilen KDV hesabı yapılmaksızın, ihracat bedelinin % 10’unu aşmamak kaydıyla iadeye konu olan KDV tutarı yazılır. Ancak söz konusu ihracat teslimlerinin içeriğinde KDV ödenmeksizin yapılan alımlar mevcutsa hem beyannamedeki ilgili alan doldurulmalı hem de iadeye konu %10’luk tutar hesaplanırken ihracat bedelinden bu alım bedelleri düşülmelidir.

9-Uygulama Kapsamında İade Taleplerinde Aranacak Belgeler

√ Standart iade talep dilekçesi

√ İlgili meslek odasına üyelik belgesinin onaylı örneği (Belgede değişiklik olmadığı sürece bir defa verilmesi yeterlidir.)

√ İmalatçı belgesi (Belgede değişiklik olmadığı sürece bir defa verilmesi yeterlidir. Yukarıda da bahsedildiği üzere vergi dairelerince ayrıca bir imalatçı belgesi talep edilse de KDVGUT’nin II/A-8.3 bölümünde belirtilen imalatçı belgelerinden birinin yeterli olması gerekir)

√ Satış faturaları listesi

√ Gümrük beyannamesi veya listesi (ihracatın niteliğine göre serbest bölge işlem formu, ETGB, ilgili gümrük idaresince onaylı antrepo beyannamesi)

√ İhracatın beyan edildiği döneme ait indirilecek KDV listesi

√ İadesi Talep Edilen KDV Hesaplama Tablosu

√ Teminat karşılığı iadelerde teminat

√ İhracatın beyan edildiği dönemden önceki son 24 döneme ilişkin indirilecek KDV listesi (Aynı dönemleri kapsayan indirilecek KDV listesinin bir defa verilmesi yeterlidir. Önceki dönemlerin herhangi birisinde ödenecek KDV beyan edilmesi durumunda, ödenecek KDV beyan edilen dönemden sonraki dönemlere ilişkin indirilecek KDV listesi verilmesi yeterlidir.)

10-Uygulama Kapsamında İade

Bu uygulama kapsamındaki iadelerin nakden/mahsuben (kısmen nakit kısmen mahsup şeklinde de olabilir), teminat/artırımlı teminat karşılığında,  İTUS/HİS uygulamaları kapsamında, YMM Raporuna (ön kontrol raporu dâhil)/Vergi İnceleme Raporuna göre talep edilmesi mümkündür.

Mahsuben İade: Mahsuben iade talepleri, yukarıdaki belgelerin ibraz edilmiş olması halinde miktarına bakılmaksızın vergi inceleme raporu, YMM raporu ve teminat aranmadan yerine getirilir.

Nakden İade:

√ 10.000 TL’yi aşmayan nakden iade talepleri vergi inceleme raporu, YMM raporu ve teminat aranmadan yerine getirilir.

√ Süresinde düzenlenmiş YMM Tam Tasdik Sözleşmesi bulunan mükellefler için bu sınır 100.000 TL olarak uygulanır (bu uygulamayı ihracat kaynaklı standart iade taleplerinden ayıran önemli bir kolaylıktır)

√ İade talebinin 10.000 TL’yi veya YMM Tam Tasdik Sözleşmesi bulunan mükellefler için 100.000 TL’yi aşması halinde, aşan kısmın iadesi vergi inceleme raporu veya YMM raporuna göre yerine getirilir.

√ Teminat verilmesi halinde, mükellefin iade talebi yerine getirilir ve teminat, vergi inceleme raporu veya YMM raporu sonucuna göre çözülür.

Aynı dönemde hem 301-İhracat hem de 338-imalatçı ihracatçı kodlarından iade talep edilmesi halinde vergi inceleme/YMM raporu aranmaması konusunda her iki iade türü için belirlenen limitlerin ayrı ayrı uygulanması gerektiği görüşündeyiz.

11-Diğer Hususlar

Bu uygulama yeni bir istisna şekli olmayıp zaten var olan ihracat istisnası (KDVK’nın 11/1-a maddesi) kapsamında ihracat yapan imalatçı ihracatçılara KDV iadesi açısından getirilen bir kolaylıktır. Bu sebeple ayrık bir belirleme yapılmadığı sürece KDVGUT’nin ihracat istisnasına ilişkin açıklamaları dikkate alınmalıdır.  Haliyle söz konusu uygulama kapsamındaki mallara ilişkin istisnanın kapsamı ve beyanı Tebliğin (II/A-1.1.1.), istisnanın tevsiki Tebliğin (II/A-1.1.2.), ihraç edilen malların geri gelmesi Tebliğin (II/A-1.1.3.) bölümlerinde yer alan açıklamalar doğrultusunda yürütülür. İhraç edilen malların geri gelmesi halinde ithalat istisnasından faydalanılabilmesi için, bu uygulama kapsamında iade edilen tutarların gümrük idaresine ödenmesi veya bu tutar kadar teminat gösterilmesi gerekir.

12- Önceki 24 dönem İndirilecek KDV Listesi

KDVGUT’nin II/A.1.1.4.2.2 İade ”başlıklı bölümüne göre İmalatçıların mal ihracatından kaynaklanan bu kapsamda yapacakları iade taleplerinde; İhracatın beyan edildiği dönemden önceki son yirmi dört döneme ilişkin indirilecek KDV listesi (Aynı dönemleri kapsayan indirilecek KDV listesinin bir defa verilmesi yeterlidir. Önceki dönemlerin herhangi birisinde ödenecek KDV beyan edilmesi durumunda, ödenecek KDV beyan edilen dönemden sonraki dönemlere ilişkin indirilecek KDV listesi verilmesi yeterlidir.) aranacağı ifade edilmiştir.

GİB’in 29/06/2022 tarihli duyurusunda imalatçılar tarafından yapılan mal ihracında ihracat bedeline göre iade taleplerinde (338 iade kodu) yapılacak liste girişlerine yönelik açıklamalar yapılmıştır. Bu açıklamada;

√ İade dönemi önceki 24 dönem için indirilecek KDV listesi yüklenirken, daha önceki iadeler için sisteme yüklenmiş indirilecek listesi/listeleri bulunması halinde sadece sisteme yüklenilmemiş dönemlerin eklenmesi yeterli olacağı,

√ İade dönemi öncesi 24 dönem için indirilecek KDV listesi gidilirken, 1 No.lu KDV beyannamelerinde “Ödenmesi Gereken Katma Değer vergisi” olması halinde, ödenecek KDV tutarının bulunduğu dönemden sonraki dönemlere ilişkin indirilecek KDV listesinin yüklenmesi yeterli olacağı,

√ İade dönemi öncesi 24 döneme bakılırken mükellefin 24 aydan daha az bir faaliyet süresi var ise mükellefiyete başladığı dönemden itibaren iade istenilen döneme kadar yüklenmesi yeterli olacağı,

İfade edilmiştir.

Yukarıdaki hüküm ve açıklamalardan anlaşılacağı üzere daha önce indirilecek KDV listesi yüklemeyen mükellefler, iade talep edilen dönem dahil toplamda 25 dönem indirilecek KDV listesini internet vergi dairesine yükleyeceklerdir. Sisteme yüklenen indirilecek KDV listelerinin kısmen dahi olsa analize tabi tutulması halinde oluşacak KDV iadesi Kontrol raporunda yer alan hata segmentleri de dikkate alınarak ilgili vergi dairesi eksiklik yazı düzenleyecektir. Bu hususun her dönem KDV iadesi talep eden mükellefler nezdinde geçmişte indirim listelerini sisteme yüklemiş olmaları ve eksikliklere cevap vermiş olmaları nedeniyle çok fazla sorun oluşturmayacağını ancak aralıklı dönemler halinde iade talep eden mükellefler nezdinde iade rakamında tenzil ve ilave bir iş yükü getireceğini söyleyebiliriz. Bu yönüyle 24+1=25 dönem uygulamasının amaçla bağdaştığı söylenemez. Mükelleflerden talep edilen iade KDV’nin tutarı ya da stok devir hızı dikkate alınarak belirlenecek dönem sayısı kadar indirilecek KDV listesi talep edilmesi düzenlemenin amacına hizmet edecektir.

13-Bu Uygulamanın Standart İhracat Kaynaklı İade Taleplerinden Farkları

√ İhracat kaynaklı standart iade taleplerinde ihracat tutarı, ihracat nedeniyle yüklenilen KDV ve devreden KDV dikkate alınarak iade hesabı yapılırken bu uygulamada devreden KDV ile sınırlı olmak üzere yüklenim hesabı yapılmaksızın ihracat bedelinin %10’una kadar iade talebi yapılabilir. Bu durumda fiili yüklenimin ihracat bedelinin %10’un altında ya da üstünde olmasının iade talep edilecek tutara etkisi bulunmamaktadır. Yine aynı sebeple genel giderler ve ATİK’ler nedeniyle yüklenilen KDV’lerden pay verilmesine ilişkin bir hesaplama yapılması da gerekmez. Ayrıca KDV iadesi tamamlanan ihraç mallarının geri gelmesi halinde ithalat istisnasının uygulanabilmesi için gümrük idarelerine ödenecek tutarın/verilecek teminatın tespiti %10’a kadar olan KDV iadesi uygulamasında yüklenim hesabı aranmadığından daha kolay yapılabilir.

√ İhracat kaynaklı standart iade talepleri için Tebliğde imalatçı olunduğuna dair belge aranmazken (mevcut durumda imalatçı olanlar imalatçı belgelerini vergi dairelerine ibraz etmektedirler) bu uygulamadan sadece imalattan ihracat yapanlar yararlanabildiğinden imalatçı belgesi değişiklik olmadığı sürece bir defaya mahsus vergi dairesine ibraz edilir.

√ İhracattan standart iadelerde mükellefin tam tasdik sözleşmesi olup olmadığına bakılmaksızın 10.000 TL’yi aşan nakden iade talepleri vergi inceleme raporu ya da YMM raporuyla yerine getirilir. %10’a kadar iade uygulamasında ise imalatçı ihracatçının süresinde düzenlenmiş YMM Tam Tasdik Sözleşmesinin bulunması halinde 100.000 TL’ye kadarlık nakden iade vergi inceleme raporu ya da YMM raporu aranmaksızın yerine getirilir. Tebliğde cari yıl tam tasdik sözleşmesi bulunan mükelleflerin önceki dönem KDV iadelerinin bu yöntemle iade talep etmesi durumunda uygulamanın ne yönde (hangi haddin uygulanacağı) yapılacağına dair bir belirleme yapılmamıştır. İdarenin cari yılda süresinde düzenlenmiş tam tasdik sözleşmesi bulunan yeminli mali müşavir tarafından düzenlenen tasdik raporuna istinaden geçmiş dönemlere ilişkin KDV iadesi taleplerinin herhangi bir hadle sınırlı olmaksızın yerine getirilmesinin mümkün olduğuna dair yazısı/özelgesi bulunmaktadır (Gelir İdaresi Bakanlığının 20/06/2005 tarih ve B.07.LGİB.07.0.3223-2827 sayılı yazı ile Bursa V.D. Başkanlığının 05/05/2014 tarih ve 95462982-205[SMMM-ÖZLG-13-6]-142 sayılı özelgesi). Yeni uygulamada 100.000 TL’ye kadar YMM raporu aranmamakta bahse konu yazıda ise iadenin herhangi bir hadle sınırlı olmaksızın YMM tasdik raporuyla geçmiş yıl iadelerinin yerine getirileceği ifade edilmektedir. Haliyle konumuzla tam örtüşmese de İdarenin bu hususta mükellef lehine görüş benimsemesi oldukça muhtemeldir. Ayrıca 100.000 TL’lik sınırın sonraki yıllarda artışına dair bir belirleme yapılmamıştır.

√ İhracattan standart iadelerde sadece iade dönemine ilişkin İndirilecek KDV listesi talep edilirken %10’a kadar iade uygulamasında önceki 24 dönem için de indirilecek KDV listesi talep edilmektedir. Bu hususa ilişkin görüşlerimize bir üst maddede yer vermiştik.

14- Örnek Uygulama

DES A.Ş. ile ilgili bilgiler aşağıdaki gibidir.

a-Firma 2021 yılının Haziran ayında kurulmuş olup 01/02/2022 tarihinde üretime geçmiş olmasına karşın kapasite raporunu/sanayi sicil belgelerini 05/06/2022 tarihinde almıştır. Bu tarihten önce firmanın üretici olduğuna dair tespit bulunmamaktadır.

b-Firmanın 2022 02 dönemi KDV beyannamesinde yurtiçi satışlar nedeniyle ödenecek KDV çıkmıştır.

c-Firmanın 2022 03 döneminde iade hakkı doğrun teslimi olmadığından bu döneme ilişkin indirim listesi sisteme yüklenmemiştir.

d-Örneklerde yer verilen teslimlerin tamamı kapasite raporunda yer alan ürün ve miktarlarıyla uyumludur.

e-Belirtilen ihracat tarihleri gümrük beyannamelerinin kapandığı tarihlerdir.

f-Firmanın 2022 hesap dönemi için süresinde düzenlenmiş tam tasdik sözleşmesi bulunmaktadır.

g-KDV Beyannameleri ile iade işlemlerine ilişkin bilgilere aşağıda yer verilmiş olup 2022 Nisan döneminden önce iade hakkı doğuran bir sebeple iade talebinde bulunmamıştır.

h-Firmanın ihracatları aşağıdaki tabloda sunulmuş olup başkaca ihracatı bulunmamaktadır.

ı-Aşağıdaki tabloda devir KDV tutarlarının 2022-04 / 2022-10 dönemi aralığında devreden KDV’nin iade KDV’yi karşıladığı,  2022 11 Döneminde ise bu dönemde iade talep edilmeseydi 210.000 TL devir KDV’si olacağı varsayılmıştır.

i-İlgili dönem iade taleplerinin tamamı nakden yapılmıştır.

j-Aşağıda ayrıca belirtilmediği sürece iade işlemine ilişkin gerekler yerine getirilmiştir.

https://www.alomaliye.com/wp-content/uploads/2022/12/dogan-cengel-tablo-300x103.png 300w, https://www.alomaliye.com/wp-content/uploads/2022/12/dogan-cengel-tablo-768x264.png 768w, https://www.alomaliye.com/wp-content/uploads/2022/12/dogan-cengel-tablo-600x206.png 600w" sizes="(max-width: 832px) 100vw, 832px" style="height: auto; max-width: 100%; border: 0px; vertical-align: middle; clear: both; margin: auto auto 20px; float: none; opacity: 1; transition: all 0.4s ease-in-out 0s; display: block;">

Tabloya ilişkin değerlendirme ve açıklamalarımız.

1-İhracat bedelinin %10’una kadar KDV iadesi uygulaması 2022 05 ve sonrası dönemlerde yapılan teslimlere uygulanabilir. Bu nedenle diğer koşullar oluşsaydı dahi Firmanın 2022 04 dönemi KDV iadesini 338 (İmalatçı İhracatçı) koduyla talep etmesi mümkün değildir. Ancak firma bu dönemde yüklendiği 24.450,00 TL KDV’yi 301 (Mal ihracına ilişkin) koduyla talep edebilir. Bu durumda Firmanın 2022 04 dönemi indirim ve yüklenim listelerini sisteme yüklemesi gerekecektir. İade tutarı 10.000,00 TL’nin üzerinde olduğunda iade ancak YMM Raporu/VİR’le yerine getirilebilecektir (teminat çözülecektir).

2-Firma fiilen 01/02/2022 tarihinde üretime geçmiş olsa ve ihracatları bizzat ürettiği mallardan ibaret olsa dahi imalatçı belgesi niteliğindeki sanayi sicil belgesine 13/05/2022 tarihinde sahip olmadığından 2022/05 dönemi KDV iadesini 338 (İmalatçı İhracatçı) koduyla talep etmesi mümkün değildir. Ancak firma bu dönemde yüklendiği 9.800 TL KDV’yi 301 (Mal ihracına ilişkin) koduyla talep edebilir. Bu durumda Firmanın 2022 05 dönemi indirim ve yüklenim listelerini sisteme yüklemesi gerekecektir. İade, 10.000 TL’nin altında kaldığından YMM Raporu/VİR aranmaksızın yerine getirilecektir.

3-Firma 2022 06 döneminde üreterek bizzat ihraç ettiği malların ihracından kaynaklanan 86.735,00 TL (867.350,00 X %10=86.735,00) KDV iadesini yüklenilen KDV’si daha düşük olmasına karşın 338 (İmalatçı İhracatçı) koduyla talep edebilecektir. Bu yöntemde her ne kadar iade talep edilen dönem öncesi 24 dönem indirilecek KDV listesi talep edilse de en son 2022 02 dönemi beyannamesinde ödenecek KDV bulunduğundan ve Firma 2022 04 ve 2022 05 dönemlerinde 301 (Mal İhracı) nedeniyle bu dönemlerin indirim listeleri sisteme yüklediğinden, 2022 03 ve 2022 06 dönemi indirilecek KDV listelerini sisteme yüklemesi yeterli olacak ayrıca yüklenim listesi hazırlamayacaktır. Eğer 2022 02 dönemi beyanında ödenecek KDV bulunmasaydı bu defada Firma 2021 yılının Haziran ayında kurulduğundan 2022 06 dönemi ile birlikte 2021-06/2022-03 dönem aralığındaki tüm dönemlerin indirilecek KDV listelerinin sisteme yüklenmesi gerekecekti. Ayrıca firmanın 2022 yılı için, süresinde düzenlenmiş tam tasdik sözleşmesi bulunduğundan ve iade 100.000 TL’nin altında kaldığından YMM raporu aranmaksızın iade talebi yerine getirilecektir (teminat çözülecektir).

4-Firmanın 2022/07 döneminde imalattan ihracat bedeli 16.746.790,00 TL olmasına karşın 3.525.640,00 TL tutarındaki mal alımını KDV ödenmeden (KDVK’nın geçici 17.maddesi kapsamında) temin edildiğinden iade tutarı 13.221.150,00 TL (16.746.790,00-3.525.640,00=13.221.150,00) üzerinden 1.322.115,00 TL olarak hesaplanmış olup bu tutar 338 (İmalatçı İhracatçı) koduyla talep edebilecektir. Ayrıca KDV ödenmeksizin yapılan mal alımı 3.525.640,00 TL beyannamenin ilgili satırına yazılacaktır. Firmanın süresinde tam tasdik sözleşmesi bulunduğundan 2022 yılı limiti olan 1.267.000,00 TL dikkate alınmadan YMM Raporuyla iade gerçekleştirilecek (teminat çözülecektir). Eğer tam tasdik sözleşmesi bulunmasaydı artan kısım VİR ile yerine getirilecekti (teminat çözülecekti). Ayrıca mahsuben iade taleplerinde limit bulunmaksızın YMM Raporu/VİR aranmamaktadır. Önceki dönem indirim listeleri sisteme girildiğinden sadece 2022/07 dönemi indirim listesinin sisteme yüklenmesi yeterlidir.

5- Firmanın 2022 08 döneminde imalattan ihracat bedeli 5.380.680,00 TL 338 (İmalatçı ihracatçı) yöntemiyle iade hakkı 538.068,00 TL (5.380.680,00 X %10 = 538.068,00) olmasına karşın 301 (mal ihracı) yüklenim hesabına göre iade hakkı 580.000,00 TL’dir. Bu durumda mükellefin 301 (mal İhracı) koduyla iade talep etmesi lehine olup bu yöntemle iade talebinde engel yoktur. Ancak bu yöntemle iade talep etmesi durumda, sisteme 2022 08 dönemi indirim listesiyle birlikte yüklenim listesini de yüklemek zorundadır. İade YMM Raporuyla yerine getirilebilir (teminat çözülebilir).

6- Firmanın 2022 10 döneminde imalattan ihracat bedeli üzerinden 185.581.00 TL 338 (İmalatçı ihracatçı) koduyla; hazır olarak tedarik ettiği malların ihracatından 102.000,00 TL yüklendiği KDV’yi 301 (mal ihracı) koduyla iade talep etmesinde sakınca bulunmamaktadır. Ancak bu durumda 2022/09 dönemi indirim listesi sisteme yüklenmediğinden bu dönemle birlikte 2022 10 indirim listesi ile yüklemim listesinin sisteme yüklenmesi gerekecektir. İade her iki yöntem için YMM tarafından hazırlanan tek raporla yerine getirilebilir (teminat çözülebilir).

7- Firmanın 2022 11 döneminde devir KDV tutarı 210.000,00 TL olduğundan imalattan ihracat bedelinin %10’u 371.918,00 TL, yüklenim bedeli ise 360.000,00 TL olsa dahi en fazla 210.000,00 TL KDV iadesi hakkı bulunmaktadır. Bu tutarı ister 301 koduyla isterse 338 koduyla iade talep edebilir. Ancak yüklenim hesabı/listesi gerektirmediğinden 338 koduyla iade talep etmek daha caziptir. İade YMM Raporuyla yerine getirilebilir (teminat çözülebilir).

C-SONUÇ

41 Seri No.lu KDVGT ile getirilen ve sadece imalatçı ihracatçılara yönelik olan bu yöntemin özelliklerini ve ihracattan standart iade yöntemden ayıran yönlerini aşağıdaki gibi özetleyebiliriz.

√ İmalatçı belgesi sahibi üreticiler kapasite raporunda yer alan ve üreterek (fason üretim dahil) ihracatını gerçekleştirdikleri mallar için bu uygulamadan faydalanabilir.

√ Uygulamadan 2022 Mayıs ve sonraki dönemler için faydalanılabilir.

√ Uygulamadan faydalanmak ihtiyaridir. İmalatçı bir dönem imalattan ihracat (338) diğer dönem standart yöntemle (301) iade talep edebilir.

√ Bu yöntemle ihracat bedellerinin (KDV ödenmeksizin yapılan alımlar düştükten sonra) %10’una kadar devreden KDV ile sınırlı iade talebinde bulunulabilir ve yüklenim hesabı/listesi aranmaz.

√ Aynı dönemde aynı ihracat teslimi için hem %10’a kadar hem de yüklenim hesabıyla iade talep edilemez. Yani aynı ihracat için bir yöntem diğerini ikmal edemez sadece bir birlerinin alternatifleridir.

√ İmalatçı aynı dönemde hem ürettiği malların (338 koduyla) hem de hazır aldığı malların (301 koduyla) ihracatını yapıyorsa her iki ihracat türü için de iade talebinde bulunabilir.

√ Bu yöntemle iade talep edilmesi halinde ihracatın yapıldığı dönemden önceki 24 dönemin (herhangi bir dönemde ödeme çıkmışa ödeme çıktığı döneme kadar) indirilecek KDV listesini sisteme yüklemek zorundadır. Eğer daha önce herhangi bir aya ilişkin liste sisteme yüklenmişse aynı listeyi tekrar yüklemesi gerekmez.

√ Mükellefin YMM ile süresinde imzalanmış tam tasdik sözleşmesi mevcutsa 100.000 TL’yi aşmayan nakit talepleri YMM Raporu/VİR aranmadan yerine getirilir (ihracattan standart iadelerde bu limit 10.000 TL’dir).

√ Tebliğde bu yönteme ilişkin ayrık bir hüküm bulunmadığı hallerde ihracata ilişkin standart iadeye ilişkin hükümler uygulanır.

Kanun yapıcının bu yöntemle imalatçılara KDV iadesinde kolaylık sağlanmaya çalışıldığı aşikardır. Ancak imalatçının önceki dönemlerde cüzi tutarda devir KDV’si olduğu, son dönemlerde ihracata başladığı ve alımlarının da bu dönemlerde yoğunlaştığı varsayımıyla 24 +1 = 25 dönem uygulamasının ölçüsüz olduğunu söyleyebiliriz. Bu talep gerek idarenin, gerek ihracatçının gerekse YMM’nin iş yükünü arttırdığından iade süreç ve süresinin de uzayacağı bu yönüyle de düzenlemenin beklentilerin uzağında kaldığını ifade etmemiz gerekir.

24+1 = 25 Dönem koşulundan vazgeçilerek iade tutarının, ihracatın gerçekleştiği dönemin indirilecek KDV’sinden düşük olması halinde ihracatın gerçekleştiği döneme ilişkin indirim listesi,  fazla olması halinde farkın giderildiği dönemlerin indirim listeleri ya da stok devir hızı hesabıyla belirlenecek makul/bilimsel bir dönem sayısı kadar indirim listesi talep edilmesinin düzenlemenin amacına hizmet edeceğini kuşkusuzdur. Aksi durum son dönemlerde sıkça karşılaşıldığı üzere kanunla sağlanmaya çalışılan avantajın/kolaylığın tebliğle kısıtlanması anlamına gelmektedir. Mükelleflere her iki yöntemle iade alınabilecek tutarları ve iş yükünü kıyaslayarak lehlerine tercihte bulunmalarına imkân sağlanması ise oldukça önemli bir avantajdır. Bu uygulamanın YMM’lerce yapılması gereken karşıt inceleme dönemi ve tutarına ilişkin tespit ve görüşlerimize sonraki bölümde yer vereceğiz.

Doğan ÇENGEL
Yeminli Mali Müşavir
Bağımsız Denetçi
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Savaş UZUNSAKAL
Yeminli Mali Müşavir

https://www.alomaliye.com/2022/12/12/imalatci-ihracatcilara-ihracat-bedeline-gore-iade/

Kaynakça

1- 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu ve Genel Uygulama Tebliğleri,

2-213 Sayılı Vergi Usul Kanunu,

3-60 Sayılı KDV Sirküleri,

4- Bursa V.D. Başkanlığının 09/01/2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.16.16.02-300.11.57-15 sayılı özelgesi,

5- Manisa V.D. Başkanlığının 03/06/2014 tarih ve 85373914-130[53.01.61]-51 sayılı özelgesi,

6- Gaziantep V.D. Başkanlığının 12/11/2020 tarih ve 16700543-130[16-515-47]-63525 sayılı özelgesi,

7- Isparta Valiliği Defterdarlık Gelir Müdürlüğün 09/11/2016 tarih ve 25947440-130-9 sayılı özelgesi,

8- Sakarya V.D. Başkanlığının 04/12/2018 tarih ve 41931384-120[231-2018-3]-E.54789 sayılı özelgesi,

9- Bursa V.D. Başkanlığının 27/12/2016 tarih ve B.07.1.GİB.4.16.16.02-130[ I-14-260]-306 sayılı özelgesi,

10- İstanbul V.D. Başkanlığının 390044742.130[TAMİM-2015/KDVİADE]- sayılı yazısı,

11- Gelirler Gene Müdürlüğünün 14/07/2003 tarih ve B.07.0.GEL.0.32/3223-2691 sayılı özelgesi,

12- İzmir V.D. Başkanlığının 18/11/2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.35.17.01-35-02-630 sayılı özelgesi,

13- İstanbul V.D. Başkanlığının 12/02/2018 tarih ve 39044742-130[Diğer Müd-Özelge]-E.105674 sayılı özelgesi,

14- Gelir İdaresi Bakanlığının 20/06/2005 tarih ve B.07.LGİB.07.0.3223-2827 sayılı yazı,

15-Bursa V.D. Başkanlığının 05/05/2014 tarih ve 95462982-205[SMMM-ÖZLG-13-6]-142 sayılı özelgesi,

16- GİB’in 29.06.2022 Tarihli İmalatçılar Tarafından Yapılan Mal İhracat Bedeline Göre İade Taleplerinde (338 İade Kodu) Liste Girişlerine Yönelik Duyurusu.

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • İLK DEFA ÇALIŞMAYA BAŞLANILAN TARİHİN TÜRKİYE’DE İLK İŞE GİRİŞ TARİHİ OLARAK KABUL EDİLDİĞİ AKİT ÜLKELER LİSTESİ Sıra Ülke Adı Sözleşmenin Yürürlük Tarihi 1 Almanya 01.11.1965 2…
  • Bağımsız Denetime Tabi Olacak Şirketlere İlişkin Eşik Değerler Yeni Türk Ticaret Kanunu kapsamında bağımsız denetime tabi olacak şirketlere…
  • Emisyon Primleri İstisnası Ve Sorunları Kurumlar Vergisi Kanunu’nun (KVK) 5/1-ç bendi ile anonim şirketlerin kuruluşlarında…
Top